Successfully reported this slideshow.
Your SlideShare is downloading. ×

HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI

Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
Ad
32 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
TAKDİM
Allah Teala, “İçinizden bir
ümmet - öncü topluluk çık-
sın, ha...
54 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017
HAYAT NOTLARI
HOŞGÖR KUR’ÂN
KURSLARI YAPTIRMA VE
YAŞATMA DERNEĞİ
GENE...
KUR’ÂN IŞIĞINDA YOLUMUZ
Ebu Zer’il Ğıfari’nin,“ Ey Allah’ın
elçisi! Bana bir tavsiyede bulun/öğüt
ver” demesi üzerine Peyg...
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Loading in …3
×

Check these out next

1 of 33 Ad

More Related Content

Similar to HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI (20)

Advertisement

Recently uploaded (20)

Advertisement

HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI

  1. 1. 32 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016 TAKDİM Allah Teala, “İçinizden bir ümmet - öncü topluluk çık- sın, hayra çağırsın, iyiliği emretsin, tavsiye etsin, kötülüklerin önünde engel olsun... İnsanlığa kötülük yapılmasına fırsat vermesin. Kurtuluş buradadır.” buyurdu. Rasulullah her fani gibi terkedecekti bu dünyayı, ama izinde oluşan ümmet akışı, O’nun misyonunu kıyamete kadar devam ettirecekti. Yolumuz düşüklük ve perişanlık yolu değildir. Hakikat yoludur.Yolumuz doğruluk ve tasdik yoludur. Herhangi bir iddia peşine düşmeden, nefsin arzularını kırmak yoludur. İşte bu yüzden Hoşgör Bülteninin 8. sayısının konusu “Kur’ân Işığında Yolumuz” olarak belirlendi. Kur’ân okuyan kimse en güzel vazifededir. O halde bu vazife ifâ edilirken dikkatli olmak gerekir. Okumak işinde nasıl, sallallâhu aleyhi vesellem efendimiz izleniyorsa, edeb ve erkânda da izlenmelidir. İslam dediğimizde, İslam dünyası dediğimizde, Türkiye’nin bu coğrafyadaki misyonu dediğimizde, Kur’ân eğitimi çok daha büyük önem kazanıyor. Bu coğrafya için yetişmiş insana ihtiyaç, ekmek kadar su kadar önemlidir. Çünkü yetişmiş insan açığı demek, bu coğrafya için, perişanlık demek, mahkumiyet demek, kendi kendisi olamamak demek, kendisinden beklenen insani misyonu ifa edememek demektir. Eğitim uzun vadeli bir yatırımdır. On yıllar sonra semeresini alırsınız. Ama bugün tohum atarsanız. Tohum atmazsanız, asırlar geçer ve meyve yiyemezsiniz. İslam dünyası bugün, geçmişte tohum atılmamış zamanların mahrumiyetini yaşıyor. Yeni mahrumiyet çağları yaşamamak için, diyoruz, insana yatırım birinci önceliğimiz olmalıdır. Gerçekten bu Kur’ân en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler. (İsrâ sûresi/9) Kur’ân en doğru olan yola götürür . Kur’ân, insana her türlü ulvî vazîfeyi ve muhabbeti öğreten mukaddes bir mekteptir. O, insana yaratışılındaki hikmet ve cevheri muhâfaza ettiren, ondaki ilâhî güzelliklerin tezâhürüne vesîle olan bir Hakk nutkudur. Onun terbiyesi altına girerek onda fânîleşenler, akıllarını îmân hakîkatlerine, gönüllerini kudsî manzaralara, ahlâkî neş’elere ve fazîlet duygularına, âzâlarını hayırlı davranışlara adarlar. Canlı bir Kur’ân hâline gelirler. Böylece Kur’ânlaşan insan, şu koskoca kâinâtın bir yelpâze misâli dürülüp içine sığdığı minyatür bir âlem olma vasfının inkişâfını yaşar. O, tohum içinde gizli koca bir çınar, zerre içinde büyük bir kürre ve ferd içinde cemiyet kabîlinden nice muazzam oluşların özü hâlinde bir varlık olur ve meleklerden üstün bir noktaya gelir. Çünkü o, Kur’ân ahlâkı ile hakîkatte Allâh’ın ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in ahlâkına bürünmüştür. Yâ Rabbî! Kalblerimizi Kur’ân-ı Kerîm’in ilim, hikmet, nûr ve sürûruyla süslemek suretiyle bizleri canlı bir Kur’ân hâlinde İslâm’ı yaşayan peygamber âşıklarından eyleyip bütün bir ömrümüzü istikâmet üzre devam ettir! Vatanımızı ve milletimizi muhâfaza buyur! Amin! Kıymetli Okuyucularımız, Nihat DURUR (Yönetim Kurulu Başkanı)
  2. 2. 54 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 HAYAT NOTLARI HOŞGÖR KUR’ÂN KURSLARI YAPTIRMA VE YAŞATMA DERNEĞİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ Nihat DURUR YAYIN KURULU Abdullah BAYRAM Yusuf KİRAZ İsmail YILMAZ Behiye KOCABAŞ Nurnisa ALÇI Mustafa Yaşar İNCEARIK Mevlüt ULUTAŞ Muhammet ARIKAN GRAFİK Mehmet SÖNERCAN BASKI GNG OFSET ADRES: Boyacı Mah. Buğday Pazarı Pürsefa Hanı No: 21 Şahinbey/Gaziantep Tel: 0342 2312567 YAZIŞMA ADRESİ: Hoşgör Fatih Kur’ân Kursu Havaalanı Yolu Üzeri Şahinbey/Gaziantep Tel: 0342 4240251 Karataş Hoşgör Yatılı Kız Kuran Kursu Karataş 1. Bölge Şahinbey/Gaziantep Tel: 0342 3717601 Hoşgör Hayriye Özbudak Anaokulu Karataş Mah. 103401 Cad. No:24 Şahinbey/Gaziantep 0342 371 5741 İÇİNDEKİLER RÖPORTAJ, MAKALE, YAZI DİZİSİ, HABERLER, ETKİNLİKLER... HOŞGÖR EĞİTİM KURUMLARI KUR’AN IŞIĞINDA YOLUMUZ 52-53 MAKALE KUR’ÂNIN HİKMETLERİNDEN 50-51 KURUMLAR BÜLBÜLZADE KIZ KURAN KURSU 44-45 KÜLTÜR-SANAT TENEFFÜS ÇOCUK ŞENLİĞİ 38-39 ETKİNLİK 2016 YILI HAFIZLIK MERASİMİ 36-37 KÜLTÜR-SANAT AHMET TAŞGETİREN İMZA GÜNÜ 06-09 SUNUŞ YAZISI MUSA İMAMOĞLU “KUR’ÂN IŞIĞINDA YOLUMUZ” 14-15 BİYOGRAFİ AHMET MUHTAR BÜYÜKÇINAR HOCA 10-11 MAKALE AHMET ÇELİK “KUR’ÂNIN MUHAFIZLARI” 16-19 RÖPORTAJ AHMET ZİYLAN “BÜYÜKÇINAR HOCA” 12-13 MAKALE İSMAİL YILMAZ “KUR’ÂNIN GENÇ MUHAFIZLARI” 34-35 HABER “ÖĞRENCİMİZ TÜRKİYE İKİNCİSİ” 30-31 ETKİNLİK KUTLU DOĞUM PROGRAMI 20-21 ANMA PROGRAMI “ADİL HOCA’NIN HAYATI KİTAP OLACAK” 40-41 EĞİTİM HOŞGÖR AKADEMİK EĞİTİM SEMİNERİ 56-57 ETKİNLİK BİZİM GENÇLİK - MEZUNLAR 32-33 HABER BÖLGEMİZDE HAFIZLIK DEYİNCE 58-59 HABERLER KURS ZİYARETLERİ 24 KASIM 54-55 ETKİNLİK 15 TEMMUZ VE ŞEHİTLERİ ANMA 48-49 KURUMLAR KARATAŞ KIZ KURAN KURSU 46-47 SPOR FAALİYETİ HOŞGÖR FUTBOL TURNUVASI 42-43 KURUMLAR HOŞGÖR HAYRİYE ÖZBUDAK ANAOKULU 22-25 MAKALE PROF.DR.HASAN KÂMİL YILMAZ KUR’ÂNA KOŞUN 26-27 İZ BIRAKANLAR BÜLBÜLZADE HACI ABDULLAH EDİP BAYRAM 28-29 YAZI DİZİSİ MUSTAFA Y. İNCEARIK UBEY BIN KA’B (R.A.) HOŞGÖRBÜLTENİ
  3. 3. KUR’ÂN IŞIĞINDA YOLUMUZ Ebu Zer’il Ğıfari’nin,“ Ey Allah’ın elçisi! Bana bir tavsiyede bulun/öğüt ver” demesi üzerine Peygamberimiz (s.a.v), “Sana Allah’a karşı gelmekten sakınmayı tavsiye ederim. Çünkü takva her işin başıdır” buyurmuştur. Ebu Zer’in “Biraz daha tavsiyede bulun” demesi üzerine, Peygamberimiz (a.s), “Kur’an okumanı tavsiye ederim. Çünkü Kur’an, senin yeryüzünde ışığın, ahirette azığındır” buyurmuştur. 1 Yukarıda zikredilen hadis-i şeriften de anlaşılacağı gibi Kur’an yeryüzünün ışığıdır. Yani Kur’an, dünyayı ve içindekileri tanımak, eşyanın mahiyetini anlamak ve doğru bir yolda ilerleyebilmek için indirilen bir kitaptır. İlk insan Adem (as) dan günümüze kadar insanlık hiçbir zaman kılavuzsuz bırakılmamıştır. Son klavuz Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve O’na indirilen Kur’an-ı Kerimdir. Kur’ân İnsanları Karanlıktan Aydınlığa Çıkaran Bir Kitaptır. Yarattığı varlıkları daima gören gözetleyen, koruyup kollayan yüce Rabbimizmerhametininbireseriolarak indirdiği Kur’ân’ın insanlığın yolunu aydınlatan ilahi bir ışık olduğunu bir çok ayetinde haber veriyor. “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Kuşkusuz Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.”2 “İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an-ı Kerim) gelmiştir. Allah onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, SUNUŞ MUSA İMAMOĞLU (ŞAHİNBEY İLÇE MÜFTÜSÜ) 76 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir” 3 Kur’ân En Doğru Yola İletir İnsan ebedi aleme doğru yol alan fani bir varlıktır. Fakat aynı zamanda sorumlulukları olan bir varlıktır. Görevlerini yerine getirirken helal dairede kalmak zorundadır. İşlerini adalet ve ihlas anlayışı ile yapmalı, istikametten ayrılmamalıdır. İstikamet üzere yol alabilmek için sağlam bir klavuza ihtiyaç vardır. O klavuz Kur’ân-ı Kerim’dir. Kur’anın en doğru yola ilettiğini kelamın sahibi olan yüce Allah şöyle açıklıyor: “Kuşkusuz bu Kur’an en doğru olana iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.”4 Yüce Kitabımız Kur’an- Kerim bazı özellikleri ile Işığı ile yolumuzu ve gönlümüzü aydınlatır. Kur’ân Öğüttür, Şifadır, Rehberdir, Rahmettir “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi” 5 Kur’ân Allah İle Beraber Olmaktır Ebu Hureyre anlatıyor: Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: ”Aziz ve celil olan Allah buyurmuştur ki: Kulum, beni andığı ve dudakları benim için kımıldandığı an ben kulumla beraberim.”6 Kalbinde Kur’ân’dan Hiç Birşey Bulunmayan Kimsenin Durumu İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kalbinde Kur’ân’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” 7 Allah Kur’âna İnananların Hâllerini Düzeltir. “İman edip güzel işler yapan ve Rablerinden Muhammed’e hakkın tâ kendisi olarak indirilene de inanan kimselere gelince: Allah onların günahlarını örtmüş, durumlarını düzeltmiştir. 8 “Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” Tirmizî, Fazâilü’l–Kur’ân 18. “İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir” (Mâide, 5/15, 16).
  4. 4. MUSA İMAMOĞLU (ŞAHİNBEY İLÇE MÜFTÜSÜ) 98 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 Kur’ân’ı Gereği Gibi Okuyanlar Meleklerle Beraberdir. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” 9 Kur’ân Okunan Yere Sekine İner Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Bir adam Kehf sûresini okuyordu. Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamgamberimiz,“O sekînedir; okuduğun için inmiştir” buyurdu.10 Devamlı Kur’ân Okuyan Yükselir Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi cennette’de tertîl ile oku. Çünkü cennette yerleşeceğin yer, okuduğun âyetin son noktasındadır. Ne kadar okursan o kadar yükselirsin” 11 İnsanlığın Kur’ân’ın Rahmet İklimine Girmeye İhtiyacı Var Eşrefi mahlûkat olarak yaratılmış olmasına rağmen insanlık dışı davranışlar sergilemede sınır tanımayan, İnançsızlık bataklığında bocalayan, sevgi ve saygıdan mahrum, vahşet ve zulümde canavarları bile geçmiş olan insanlığın yaşadığı bu karanlık hayattan kurtuluşu ancak Kur’anın rahmet iklimine girmekle mümkündür. Kur’ânsız Hayat, Hayat Değildir. Kur’an-ı Kerim-i yaşayışı ile insanlığa en güzel bir şekilde anlatan sevgili peygamberimiz Kur’an dan mahrum kalan insanın perişan halini şöyle ifade ediyor: “Ezberinde Kur’andan bir şey bulunmayan kimse harap olmuş ev gibidir.” 12 Kur’ân’ın Rahmet Musluklarından İçen Hayat Bulur Mutlu insanların yaşadığı huzurlu bir dünyada yaşamak her insanın en tabii hakkıdır. İşte böyle bir dünyanın tesisi için Ku’ran beşerin önünde duran ilahi bir Bürhandır. Kur’an’ın rahmet musluklarından içen beşer hayat bulur, huzura erer, ölümsüzleşir. Kur’ân Beşerin Derdinin Dermanıdır. Beşerin derdinin dermanının Kur’an olduğunu Ali Ulvi Kurucu merhum şöyle dile getirir: “Beşerin derdine derman olur ancak Kur’an, Onsuz artık canavardan da beterdir insan” Kur’ân Okuyan Bir Mü’min Huzurludur Kur’ana değer verip gece gündüz okuyan, onu anlamak için çaba sarfeden ve üzerinde tefekkür eden bir mümin, daima Rabbi ile beraberdir. Kendini emniyet ve güvende hisseder. Huzurludur. Kalbi sevgi ve merhametle doludur. Kur’ân İnsanlığın Yolunu Aydınlatmaya Devam Ediyor Dün olduğu gibi bugünde Kur’ân insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Kur’anın ışığında yola devam etmek dünyamızı da ahretimizi de güzelleştirecektir. Hasılı, Kur’ân-ı Kerim okuyan her mü’min sanki ayetler kendisine yeni iniyormuş ve Rabbi ile konuşuyormuş şuuruyla okursa, kalbinin vahyin nuru ile dolduğunu, gönlünün ferahladığını, maddenin esaretinden kurtulup sadece Rabbine kul olma zevkini tattığını ve yolunun aydınlandığını görüp hissedebilecektir. DİPNOTLAR 1 (Hadisi İbn Hıbban Sahih’inde rivayet etmiştir, bk. Münziri, 11,446) 2 (Hadîd; 9) 3 (Mâide, 5/15, 16). 4 (İsrâ; 9) 5 (Yunus, 10/57). 6 (K.Sitte, 7089) 7 (Tirmizî, Fazâilü’l–Kur’ân 18.) 8 (Muhammed, 47/ 2) 9 (Buhârî, Tevhîd 52; Müslim, Müsâfirîn 243.) 10 (Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 11; Müslim, Müsâfirîn 24) 11 (Ebû Dâvûd, Vitr 20; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 18.) 12 (Tirmizi, Fedailü’l-Kur’an,18,V, 177. “Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” Buhârî, Tevhîd 52; Müslim, Müsâfirîn 243.
  5. 5. KUR’ÂN - İNSAN VE ERDEM Bilindiği gibi, Kur’an 23 yıllık Risalet müjdesi içinde Hz. Peygamberimize zaman zaman çeşitli esbap ile vahiy yoluyla Allah tarafından gönderilen kelamların, mecmuasıdır. Yine bilindiği gibi, Kur’an insanlar için bir hidayet ve hak ile batılı ayırt eden bir Furkan, insanlara dünya ve ahiret saadetini gösteren dosdoğru yola ileten bir kitaptır. “ Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola, en isabetli tutuma yöneltir. Güzel ve makbul işler yapan müminlere nail olacakları büyük mükâfatı müjdeler.“1 içindeki bütün ahkâm ve ölümsüz prensipleriyle, insanların bütün tecrübeleriyle eremedikleri, parlak ışığı kurallarıyla aynıyla rahmettir. İbadetten kefaletlere, muamelata, ailevi tanzime, suç ve cezaya ahlaki ve beynennas ilişkileri düzenleyen kuralları, haram ve helalarıyla toplumunu oluşturmuş bir kitaptır. Kur’an-ı kerim kendi toplumunu yaşatmak ve korumak için onların önlerindeki tuzaklara da işaret etmiştir. Mutlu insan ve erdemli toplumun portresini çizmiştir. Aziz Kur’an da insana mahlûkatın en şerefli olması yönüyle büyük değer verilmiştir. Allah (cc) her şeyden önce insanı, yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere yarattığını “hatırla ki, Rabbin meleklere: ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dedi.“2 ayetiyle ifade etmektedir. Yine insan için “ biz insanı en mükemmel surette yarattık.”3 MAKALE AHMET ÇELİK (GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ) 1110 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 ifadesini kullanmıştır. İnsanın emrine yeri göğü vermiştir “Görmüyor musun ki Allah göklerde ve yerde olan şeyler sizin hizmetinize vermiş, görülen, görünmeyen bunca nimete sizi gark etmiş...” 4 İnsana güvenmiş, dağların ve yerin taşıyamayacağı emaneti üzere tevdi etmiştir “ biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi ...” böylece, Allah’ın halifesi olarak insanın ağır ve şerefli bir misyon üslendiği ifade edilmektedir. Canlıların çoğunda göz, kulak, kalp, ağız, beyin gibi insanlarla ortak organlar bulunmasına rağmen hiç birisi bu organlardan insan kadar istifade edemez, düşünemez, bilgi üretemez. İnsandan başka hiçbir canlıya düşünebilme, aklını ve iradesini kullanabilme, algılayarak edindiği bilgilerle duygularını ifade edebilme özellikleri başka hiçbir canlıya verilmemiştir. Bu mükemmel ve mükerrer yaratılışıyla insanoğlu yeryüzünde ahlaka dayalı bir sosyal düzen sorumluluğu üslenmiştir. Bütün ilahi dinlerin amacı, insana şeref, haysiyet ve onur kazandıran bu özelliklerini muhafaza ederek gelecek kuşaklara intikal ettirmektir. Kuşkusuz Kur’an- ı Kerim, bireyi olduğu kadar toplumu da dikkate alan sosyal karakterlerle bir din olan İslam’ın kitabıdır. Toplumdan uzakta, tek başına hayat sürmek insanın yaratılışına aykırı bir durumdur. İnsanoğlunun ötedeki canlılardan farklı olarak hayatını devam ettirebilmesi için insanlarla hem maddi olarak hem de manevi olarak karşılıklısosyalilişkiiçerisinde olmaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle ona “ ünsiyet eden, sıcak ilişkiler kurabilen “ anlamlarına gelebilen “ insan “ adı verilmiştir. Erdemli toplum inşası için toplumu meydana getiren fertlerin haysiyet, onur ve şerefinin muhafaza edilmesi icap eder. İslam’ın fertten topluma uzanan be her iki dünya mutluluğunu hedefleyen hayat biçimi ancak bu şekilde kurulabilir. İslam mütefekkirlerince genelde “saadetun” kelimesiyle ifade edilen mutluluk fertlerin hedefledikleri en zirve değerdir. Bilinci dolduran tam bir mutmain olma durumudur erdem ve mutluluk birbirinden ayrılmaz ikilidir. Belki ikisi birbirinin neticesidir. Adeta yapılan bütün amellerin amacı mutluluk ve saadettir. Mutluluğun tabii sonucu da erdem ve faziletli toplumun inşasıdır. Öyleyse, yüce rabbimizin yaratılışına şeref ve haysiyet lütfettiği insanoğlu bu yüce değeri koruyarak erdem ve fazilete, oradan da ebedi mutluluk ve saadete kavuşabilir, kavuşmalıdır. Hayat, yüce kitabımız Kur’an’ın rehberliğinde bu imam ve bu imanı koruma anlamında cihattan ibarettir. 1 İsra 29 2 Bakara 30 3 Tin 4 4 Lokman 20 5 Azhab 72 “Görmüyor musun ki Allah göklerde ve yerde olan şeyleri sizin hizmetinize vermiş, görülen, görünmeyen bunca nimete sizi gark etmiş...” Lokman/20
  6. 6. KUR’ÂNIN GENÇ MUHAFIZLARI Allah’ın kitabı Kur’an’ı Kerim Allah’ın koruması altındadır. Diğer semavi kitapların başına gelen tahrif, tezyif gibi durumlar asla Kur’an’ı kerimin başına gelmeyecektir. Allah Kur’an’ı indirdiği gibi onu koruyacağını Hicr suresi 9. ayetinde “Muhakkak ki zikri (Kur’ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O’nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.” buyurarak taahhüt etmiştir. Ancak bu muhafaza müminlerin eliyle olacaktır. Dün asrısaadette Musab bin Umeyr’in eliyle, Hz. Ebubekir’in eliyle, Hz. Ömer’in eliyle ve Allah’ın razı olduğu ilk neslin eliyle korudu ve yeryüzüne yerleştirdi. Bugün de Kur’an’ın genç muhafızların eliyle bizden sonraki nesillere aktarılacaktır. Dolayısıyla Allah’ın koruması, Kur’an’ın karakteri insan üzerinden kıyamete kadar devam etmektir. Böyle oldu, böyle de kıyamete kadar devam edecek. Müslümanlar, Rabbimiz ‘in emaneti diye sahip çıkacak. Her doğan çocuğunu Kur’an’la büyütmeye çalışacak ve nesilden nesile Kur’an emaneti devam edecek. Böylece de Allah kitabını korumuş olacaktır. Kur’an baki, Allah’ın dini baki ama onları koruyacak asrın nöbetçilerinin dağınıklığı, nöbetçilerin gafleti, bir asır, iki asırlık düşüş olabilir ama Kur’an Kur’an’dır. Bundan şu sonuç çıkıyor. Bizim Mü’minlik belgemiz neye iman ettiğimiz, nasıl mümin olduğumuza dair belgemiz Kur’an’ı Kerim’dir. Kur’an’ı Kerim’in yükseldiği kadar biz yükseleceğiz. Okunan Kur’an kadar, dinlenen Kur’an kadar, içindekiyle amel edilen Kur’an kadar Müslümanız. Bizim Müslümanlık iddiamız Kur’an’a uyduğu kadar doğrudur. Kur’an’sız, iddia ettiğimiz Müslümanlık kuru bir iddiadır. Bu nedenle Kur’ân ile ilgili muhasebemizi Ömrünü uğrunda feda ettiği davası Allah’ını bilen, peygamberini tanıyan, kendisine Hz. peygamberi ve onun rahle-i tedrisinden geçmiş sahabelerini örnek alan, alnı secdeli, dili Kur’an’lı bir gençlik yetiştirmekti. MAKALE İSMAİL YILMAZ (ÖĞRETİM GÖREVLİSİ) 1312 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 daha bir titizlikle yapmak zorundayız. Nasıl ki bizden önceki nesiller bu emanete sahip çıkıp gereğini yerine getirerek, hayatlarında tatbik ederek kendinden sonraki nesillere aktardı iseler ve emanete sahip çıktılar ise aynı şekilde bizde bu emanete sahip çıkıp bizden sonraki nesillere bu emaneti tatbiki kültürle birlikte aktarmak zorundayız. Kur’an’a imanın gereği o’nun ile amel etmektir. Bu amel cuma namazına gitmekten ibaret değil, sadece Ramazan’da oruç tutmaktan ibaret değil. Çünkü Kur’an’ın ölçüleri Zilzal suresi 7 ve 8. ayetlerinde beyan buyrulduğu üzere “Artık kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Ve kim zerre kadar şer işlerse onu görür.” zerre üzerindendir. İyi bir mümin Kur’an’la amel eden mümin, hesap ederken bu derece hassasiyet göstererek hesap kitap yapar. Bu hassasiyete sahip bir mümin Kur’an’la amel ediyor demektir. Kur’an dağlar gibi suç işleyenlerden dağlar gibi iyilik yapandan bahsetmiyor. Zerre miktarı iyilikten, zerre miktarı kötülükten bahsediyor. Bizden istenen Kur’an’ın muhafızları olarak bir; ona tam iman etmek. İki, onun her ayetiyle; bu indiği dönem için geçerlidir, yirminci asırda bununla amel mi olur demeden hassas ve titiz bir mantıkla amel etmek. Üç, ecdadımızdan bize miras olarak intikal eden Kur’an’ın ameli boyutunu bizden sonraki nesillere aktarmak. Bu aktarma Kur’an’ın lafzının aktarılması, zihinlerimizde veya sinelerimizde muhafazasından çok daha önemli bir görevdir. Kur’an’ı Rabbimiz ‘in emaneti olarak bağrımızda tutup yaşatma, amel etme görevi her müminin üzerine farzı ayndır. Kur’an’ın tamamının ezberlenmesi elbette ki gereklidir. Ancak fıkhi açıdan bakıldığında bu farz-ı kifayedir. Çocuklarımızın hafız olması ayrı bir şey. Çocuklarımızın Kur’an nöbetini devralmaları Kur’an’ın bizden sonraki muhafızları olmaları ayrı bir şeydir. Yaşadığımız çağda neslimizi, Kur’an’la buluşturmada eskisine kıyasla çok daha zorlanıyoruz. Bunun iki nedeni var. Biri; çocuklarımız anormal bir şekilde hür yetişiyorlar. Kendi temel ihtiyacına bile üşenen bir nesil yetişiyor. İki; Rızkımızı Allah’ın verdiğine iman ediyoruz. Fakat tam olarak tevekkül edemediğimizden, rızık endişesinden dolayı, gelecek endişesinden dolayı çocuklarımızın istikbalini hafızlık veya dini ilimlerde değil fenni ilimlerde görüyoruz. Her evden amel defterimizi açık bırakacak benimde Allah’a adadığım evladım bu diyebileceğimiz Kur’an sevdalısı, emanet bilincine sahip nesiller yetiştirmek zorundayız. Bunu da ancak çocuklarımıza sevdirerek yapabiliriz. Gazi şehrimizin manevi mimarlarından rahmetli Adil hocamızın hayatı boyunca verdiği mücadele, ömrünü uğrunda feda ettiği davası Allah’ını bilen, peygamberini tanıyan, kendisine Hz. Peygamberi ve onun rahle-i tedrisinden geçmiş sahabelerini örnek alan, alnı secdeli, dili Kur’an’lı bir gençlik yetiştirmekti. Tüm çaba ve gayreti dini İslam’a hizmeti en yüce paye bilen, vatanına milletine sahip çıkan, Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış bir gençlikti. Bu gayeyle güneydoğunun en çok hafız yetiştiren kurumu olan Hoşgör Fatih Kur’an Kursunun açılması için öncülük etti. Yine bu gayeyle Ezher üniversitesine ilim tahsili için öğrenci gönderdi ve gitmek isteyenlere öncülük etti. Allah cümlemizi, sahabe şuuruyla Kur’an emanetine sahip çıkan, yaşayan, yaşatan ve kendinden sonraki nesillere aktaran Kur’an muhafızlarından eylesin. Bu ulvî vazife de bizleri muvaffak eylesin. Amin
  7. 7. 1514 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 BİYOGRAFİ AHMET MUHTAR BÜYÜKÇINAR 1920 yılında Gaziantep’te doğdu. Pek küçük yaşta annesini kaybetti. Merhametsiz ve cimri bir baba ile üvey ana elinde çok sıkıntılı bir çocukluk devri geçirdi. Altı yaşında dokumacılık, sığırtmaçtık, bağ bekçiliği, çerçilik, kebapçılık, aşçılık, baklavacılık, marangozluk, deniz hamallığı ve ırgatlık gibi işlerle uğraştı. On yedi yaşından sonra gönlünü dolduran Kur’an aşkı ile her şeyi bırakıp Arapça öğrenmeye ve öğretmeye yöneldi. İslâmî ilimleri tahsil edebilmek için elinden gelen gayreti sarf edip, adını duyduğu bütün hoca efendilerden istifadeye girişti. Bir taraftan okuyor, diğer taraftan da devrin şartları gereği kolluk kuvvetlerince takip edildiğinden gizli gizli okutuyordu. Türkiye’ de daha fazla din eğitimi alma imkânı bulamadığından kaçak olarak Halep’e ve Şam’a giderek iki sene okudu. Orada da hayatını dokumacılık yaparak kazandı. 1945’te Türkiye’ye dönüp askerliğini yaptı. Askerlik dönüşü yirmi sekiz yaşında iken imtihana girerek Şeyh (Şıh) Camii’ne imam tayin olundu. Artık Gaziantep ve çevresinde Muhtar Hoca olarak tanınıyordu. Ancak kendisini yetersiz bulduğundan dini ilimlerde daha da ilerlemek için, zorlukla pasaport alarak Mısır’a okumaya gitti. Kahire’de el-Ez her Üniversitesi’ne kaydolmak üzere girdiği yeterlilik imtihanında başarılı bulunarak yüksek tahsile başlama hakkını elde etmiş olmasına rağmen, düzenli tahsil görmemenin eksikliğini telâfi etmek maksadıyla Lise kısmına kaydoldu. Ardından Usulü’d-Din Fakültesi’ni bitirdi (1960). Ezber’de Yüksek Lisansını tamamladı. Mısır’ın meşhur alimleri yanında o yıllarda Kahire’de yaşayan Şeyhü’l-Islâm Mustafa Sabri, Zahid Kevseri ve Yozgatlı İhsan efendilerden de istifade etti. Tahsilini tamamladıktan sonra, Ezher ’de hoca olarak kalması veya Arap ülkelerinden birine geniş imkânlarla tayin olunması tekliflerini kabul etmeyerek ana vatanına ve milletine hizmet etmek kararı ile 1962 yılında Türkiye’ye döndü. Ezher’ deki tahsili sırasında Yozgat’tan evlenmiş ve üç çocuğu dünyaya gelmiş bulunan hocanın elindeki Ezher diploması o yıllarda kabul edilmediği için, diğer mezunlar gibi kendisine bir vazife verilmedi. 1977 yılında Haseki Eğitim Merkezi’ne tayin olundu. Burada dokuz sene Arapça, tefsir ve hadis hocalığı yaptıktan sonra yaş haddinden emekli oldu (1985). Emekli olduktan sonra Yalova Esenköy’ deki evinde, yine talebeleriyle ve yazmakta bulunduğu eserleriyle meşgul olarak, hayattaki tek gayesi olan dinine hizmet yolunda çalışmalarını sürdürdü. Pek çok baskı yapan bir çok kitap kaleme aldı. Esenköy’ de Kanarya Camiinin yapımına öncülük etti. 5 Nisan 2013’ü 6 Nisan Cumartesi’ye bağlayan gece (24-25 Cemaziyülevvel 1434) saat 02’de Yalova Devlet Hastanesi’nde Hakk’a yürüdü. Ahmet Muhtar Büyükçınar Hoca’nın kitabının “Gençliğim” bölümünden bir kesit. Okurların, yakın tarih hakkında ilk elden birçok farklı bilgi edinmesine, ilmin nasıl kazanıldığı konusunda ciddi manada fikir sahibi olmasına, imkânları için şükretmesine ve hatta hayatını sorgulamasına vesile olacak bu kitapta, değerini yaşanmışlığından alan hatıralar; yeri gelip göz dolduran yeri gelip kahkaha attıran ve yeri gelip dakikalarca düşünmeye sevk eden samimi bir üslupla (Samimiyet olmazsa taşıdığımız her şey yalnızca yük olmaktan ileriye gidemez.) kâğıda dökülmüş. Ortaya gerçek okurlar için muhteşem bir eser çıkmıştır. Ön planda, bir talebenin(öğrenci değil), bir hocanın (öğretmen değil) nasıl olması gerektiğini müşahede ederken, arka planda ise sağlıklı karı-koca (eş değil) ve maalesef sağlıksız ana-baba (ebeveyn değil) ilişkilerinin en açık örnekleriyle karşılaşacaksınız. Abdest: Sabahleyin uykudan uyandığımda gönlüm, kaynağını bilemediğim bir neşe ile dolmuş, sevincimden uçacak gibiydim. İnsanı kötülüklerden ve yaramaz davranışlardan uzaklaştıran, ruhları yüceltip Allah’a yaklaştıran, kalplere ferahlık verip gönülleri şâd eden namazın hülyasıyla ve sevinçle o gün saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım. Hapiste Daha Serbestim: Hapishaneye girdikten birkaç gün sonra önemli kitaplarımı getirterek çalışmaya başladım. Okuduklarımdan yanımdakilere anlatırken okumak isteyenleri de okutuyordum. Önceleri yalnız başıma namaz kılarken bir aya kadar kalabalık bir cemaatle namaz kılmaya başladık. Çalışmalarım düzene girip çevrem genişledikçe, dışarıyı unutuyor, oraya ısınıyordum. Isındıkça da oradakilere daha çok yararlı oluyordum. Mahkemeye gideceğim gün benimle birlikte birkaç kişi daha gidecekti. Onların ellerine kelepçe vurulurken, başgardiyan jandarmalara, beni kelepçesiz serbest götürmelerini söyledi; fakat razı olmadım. Ben de onlar gibi tutukluyken, bana ayrıcalık tanıyıp özel muamele yapmalarına gönlüm razı olmadı. “Mademki onlarla bir arada kalıyorum, mahkemeye de onlar gibi ellerim kelepçeli gidip gelmeliyim. Hem de böyle olması benim için din uğrunda ve ilim yolunda unutulmaz bir hatıra olacaktır. Dedim. Kaynak: Ahmet Muhtar Büyükçınar, Hayatım ibret Aynası, : Bilge Yayıncılık Eğitim Hizmetleri, Aralık 2002, İstanbul ESERLERİNDEN BİRİ - Hayatım İbret Aynası HATIRALARINDAN Sarsılmaz Bir Azim, Sağlam Bir İman:
  8. 8. 1716 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 RÖPORTAJ MUHTAR HOCA (BÜYÜKÇINAR) Ahmet M. Ziylan Dilinden Hiç kimse el emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir. Hadis-i Şerif Hoşgör: Ömrü neredeyse macera mesabesinde geçen Muhtar hocayı, hemşehrisi onursal başkanımız Ahmet Ziylan amcaya sorduk… Ahmet Ziylan: Muhtar hocanın 4-5 tane kitabı var. Kitaplarının hepsinde de genellikle insanların iyiliğinden ve neler yaparlarsa mutlu olacaklarından bahsetmektedir. Herkesi seven, herkesçe sevilen, görünüş olarak karşıdakine güven veren, âlim ve takva görünüşlü, dili yumuşak, hafif sesli, güzel bir insandır. Çok beraberliğimiz oldu. Ben kürsülerde vaaz ettiğini görmedim. Hoşgör : Hocamız Hasekide Arapça öğretmeni değil mi? Evet, son zamanlarda Hasekide Arapça öğretmenliği yaptı. Arap dili eğitiminde hocaların hocası, Onun gençlik zamanların da Türkiye’de okumak veya okutmak yasak olduğu için yurt dışında Mısırda, Suriye’de 15 yıl kalmış. Bundan dolayı Arapça lisanını çok iyi öğrenmiştir. Zaten kendisi çok zeki bir insandı. Hoşgör: Hocamızın çocukluğu nerede geçiyor? Ahmet Ziylan: 15-16 yaşlarına kadar Gaziantep’te yaşıyor. Sonrasında Urfa seyahatleri var. Hocamızın 10 parmağında 10 hüner vardı. Emeği de çok ucuzdu. Nerede bir düğün bir nişan olsa gider, orada yemek pişirir ustabaşılık yapardı. Maksadı insanlara yardımcı olmaktı. O yüzden herkes onu severdi. Hocamın size bir hatırasını anlatayım: 15-16 yaşlarında Gaziantep ’te baklavacılık öğrenmiş, Urfa’ya gitmiş, orada baklavacılık yapmış. Yani Antep’ten kaçıyor. Peki, neden kaçıyor? O sırada Şehreküstü’ de 16 yaşlarındayken insanlara Kur’ân-ı Kerim öğretiyormuş. Bu sırada polisler gelip tanımadan kendisine soruyorlar. Burada bir Ahmet Büyükçınar varmış tanıyor musun diye? O da ne yapacaksınız Ahmet Büyükçınar’ı diye sormuş. Polisler de burada Kuran dersi veriyormuş. Bilmiyorum şeklinde cevaplar verip bir şekilde atlatıyor polisleri. Tabi kendisi biraz korkuyor. O sıralarda ders verecek kimse kalmadığı için hocamızda Hafız Abdullah Kocaoğlan hocanın yanına gidiyor. Ders verecek öğrenci bulamadığını ve onun yanında öğrencilik yapmak istediğini söylüyor. Hafız Abdullah hocaefendi, Muhtar hocaya sen başıma belamı olacaksın diyerek çıkışıyor ve yanından kovuyor. Üç dört defa tekrar yanına gidip aynı teklifte bulunmasına rağmen her gittiğinde kovuluyor. Hafız Abdullah hoca, Büyükçınar hocanın bir casus olarak düşündüğü için yanından kovuyordu. Daha sonraları Hafız Abdullah hocanın yanına tam 3 ay gidip gelerek sonunda hocasını ikna etmeyi başarıyor. Gizli olarak biri Ahmet Muhtar Büyükçınar, ikincisi Geneyikli Muhtar Hoca, iki muhtar hoca derslere başlıyorlar. Hoşgör: Büyükçınar hoca sohbetlerinde ‘’Dünyayı bir oyun gibi görürsek sıkılmayız.’’ dermiş. Siz ne düşünüyorsunuz? Ahmet Ziylan: Mutluluk Yollarında adlı bir kitabı var, bu kitapta yemek pişirirken nasıl davranmalı, temizlik yaparken nasıl davranmalı, her ne iş yaparsa yapsın, severek yapmalı severek yapılırsa insan yorulmaz. Olur da bir işten sıkılarak iş yaparsan, o iş seni çok yorar. Yorulduğun bir işte başarılı olman mümkün değildir. Hocamız hayatı boyunca hep iyimser düşünmüştür. Ayrıca Hocamız sporu çok severdi özellikle yüzmeyi. Sabahları denize girer başı yumurta kadar görülünceye kadar gider, geri döner gelirdi. Hoşgör: Gençlere erken yaşta evliliği tavsiye ediyormuş. Bunun hakkında neler söylemek istersiniz? Ahmet Ziylan: Atalarımız ne demiş erken kalkanlar ve erken evlenenler zarar etmemiştir. ‘’Erken kalkanlar yol alır, erken evlenenler çocuk alır’’. Zaten kendisi de uzun yıllar yurt dışında kaldığı için evlenememiş. Netice yakın bir arkadaşının kardeşi ile evlenmiştir. Onun için herkese erken evlenmeyi tavsiye etmiştir. Hoşgör: Siz nerede tanıştınız? Ahmet Ziylan: Yalova’dan sonra Gökçedere diye bir köy var orada tanıştık. Gökçedere’ den bir yer almış zamanında. Deniz kenarı yazlık oraya dört katlı bir bina yapmış, her katta 2 daire, kendisi yaz kış orada otururdu. Biz de bir dairesini kiraladık. 3-4 yıl hocamızın kiracısı olduk. Ahmet Özhan da bir dairesinde kiracı olarak otururdu. Sürekli hocamın yanına misafirleri ziyarete geliyordu. Daima yemekler yenir, sohbetler edilirdi bize de nasip oldu. Sonradan evini kiralamadığımız halde yılda en az 2-3 defa ziyaretine gider hatırını sorar gönlünü alır görüşürdük. Hoşgör: Hocamız sohbetinde hoca-öğrenci gibi değil de sanki aileden biri gibi anlatırmış. Ahmet Ziylan : Evet, sohbetleri çok feyizliydi. Dünyayı eliyle yitip sadece ahiretten de konuşmazdı. “Dünya ahiretin tarlası” derdi. Evet, dünya süstür, geçicidir, yorucudur ama cennetin de yolu dünyadan geçiyor. Eğer sen dünyada arkandan bir şey bıraktıysan bütün mahlûkata faydalı olduysan, kalp kırmadıysan, kul hakkına girmediysen, Mevlanın sana verdiğinden verdinse o zaman senden mutlu kimse yok. Dünyada yaşayacağımız için diğer ilimleri elinin tersiyle yitip atmayacaksın, bütün insanlara faydalı olacaksın. Hocamızın hayat hikâyesi hakikaten sıra dışı. 17 yaşında Kur’an’a âşık olmuş ve her şeyi bırakıp Arapça tahsiline yönelerek, ‘ya ilim ya ölüm’ diyerek çıkmış yola… Çok kere ret alsa da usanmadan devam etmiş arayışa. Bulmuş da... Zanaatkarlığı, ilme olan aşkı, İslâmî ilimleri okutmaktan para almaması… Tırnaklarıyla kazıyarak rızkını temin etmesiyse ‘Hiç kimse el emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir’ hadisi şerifinin açık bir tezahürü.
  9. 9. 1918 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 RÖPORTAJ Dedik ya cennetin yolu dünyadan geçer o yüzden dünyanı da ahiretini de mamur edeceksin. İşte Ahmet hocamızın özelliği buydu. Muhtar hocamızın çektiği çileleri hep iyiye yorumlar iyimser davranırdı. Şikâyete asla yönelmezdi. İlme çok iştiyaklıydı. Hiçbir zaman pes etmezdi. Özellikle her şeyi iyiye yorumlaması; tabi dinimiz de bunu öneriyor. ‘’Sizin şer bildiğiniz şeylerde hayır, hayır bildiğiniz şeylerde şer vardır.’’ Öfkelenme karamsarlık yok Ayet-i kerimede ne diyor: Varlıkta ve yoklukta infak ederler öfkelerini yutarlar. Bir hatıra anlatıyor: eve misafir geldi kasaba gittim. İkramlık bir şeyler yapayım dedim ama kasapta ciğerden başka bir şey yokmuş (koyunun kırmızı ciğeri lezzetli olmayan ciğer). Ciğeri almış ve yemek yaparak misafirlere ikram etmiş. Misafirler hayatımızda bu kadar güzel yemek yemedik demişler. Yani severek yapıldığı zaman severek istendiği zaman o ciğerden bile güzel bir yemek çıkartılır. İşte bu hocaefendi de yemeği gibi işinin de en iyisini yapardı. Kendi evinde patlıcan kebabı, tüm yemekleri yapardı. Her geleni yemeksiz bırakmaz, muhakkak yemeğini ikram ederdi. Odasının dört tarafı dinî kitaplarla doluydu. Sohbetleri sever. Gelen misafirleri yeni bir mevzu sorunca hemen sohbet açılır, o mevzuyla ilgili Ayet-i kerime ve hadisi şerifle, kıssalarla ikna edici cevaplar verirdi. konuşurdu. Ben bir defasında bu çek senet işlerinde fark meselesini sordum. Hocam bunun için ne dersiniz? Şöyle cevapladı; senin sorduğun sual böyle herkesin içerisinde cevaplanmaz ikili olması lazım. Çünkü herkes, içinden başka hisse çıkartır. Hoşgör : Hocamız sohbetlerini talebelerin evlerinde yapıyormuş? Caminin kürsüsünde yapmasa bile talebe evleri varmış? Halka açık olmadan kendi talebelerine yaparmış sohbetleri? Ahmet Ziylan: Diyanet İşleri ve İlahiyat camiasında güzel çalışmaları bulunmaktadır. Yazdığı eserlerle, öğrencileri yaptığı akademik çalışmalar ile bu kesim tarafından bilinir ve onlara yönelik sohbetleri olurdu. Sohbetinde sık sık Gül fidanını anlatırdı. Güzel bir gül yetiştirmek için fidan dikersin. Fidan büyüyüp gül olmasına kalmadan etrafında yabani otlar biter. O güzelliği yok etmek için elinden gelen çabayı sarfeder. Sen ilgi gösterip onu korumazsan, O otları temizlemezsen güle zarar verir. Ne zaman bir iş yaptığında onu korumak gerektiğini, o işin görünür görünmez düşmanının çok olacağını söylerdi. Bu olay liderlikte, iş hayatında, öğretmenlikte bu şekilde uygulanmalıdır. Dindar insan varlıklı olmalı, çalışkan olmalı, pısırık olmamalı ve bal arısı gibi olmalıdır. Fakat varlıklı olduğunda namazı terketmeyecek, ertelemeyecek. Varlıklı olup zekatını vermiyorsa, erteliyorsa, çevresini düşünmüyorsa bu bir hayırlı kazanç değildir. Ayrıca serveti ben kazandım diyerek Allah’ı unutuyorsa bu varlık hayırlı değildir. Hocamız varlıklı insan bu ölçülere dikkat etmelidir. diye üstüne basa basa söylerdi. Hoşgör: Hocamızın asıl branşları nelerdir? Ahmet Ziylan: Hadis, Arapça ve Tefsirdir. Mısır El Ezher Üniversitesinde uzun bir süre kaldı hatta üniversitede daha fazla kalıp faydalanmak için alttan dersler aldı. Herkes hocamızı takdirle karşılardı. Yalnız hocamız, küçüklüğünde hayatın zor şartları ile karşılaşmış, daha çok küçükken annesini kaybetmiş. Annesi vefat etikten sonra babasının yanında kalmayıp dayısının yanında yaşamaya başlamış. Dayısının yanında kaldığı sıralarda Adana’da ırgatlık yapmak için gitti. Adana’da ırgatlık yaparken öğle yemeği olarak kendisinin tabiri ile imansız (yağsız) ayran ve ekmek ile öğle yemeğini yerlermiş. Tarla sahibi onu verirmiş çalışanlarda itiraz etmeden onunla yetinirlermiş. Hocamızın anlattığı hikâyelerden bir tanesi de şöyle: Hocam Suriye’den Antep’e geliyormuş yaya olarak yollardan geçmiş. Yol uzun sürdüğü için saç, sakal bir birine karışmış. Yoluna devam ederken bir kuyunun başına gelmiş. Suyu kuyudan çekip içmek için bir şeyler ararken birden başka biride oraya gelmiş. Ve Hocam’a sormuş: Kimsin? Kimlerdensin diye? Yolculuk nereye? Hocam Suriye’den geliyorum deyince sen yol yorgunu olmalısın karnında açtır bizim eve gidelim senin karnını doyuralım demiş eve gitmişler. Evde bir odaya oturtup sen buraya otur ben yemek hazırlayayım demiş. Aradan bir saat sonra jandarma gelmiş meğer köylü yemek yerine jandarmaya haber vermiş. Jandarma gelip onu almış ve Antep’ e getirmiş Antep’ te bir süre hapis yatmış. Çünkü İlim tahsili yapmak ve Hacca gitmek için Suriye’ye gitmek yasak yollarla yapılıyor. Hoşgör : Hocamızın Kurânı Kerim ile münasebeti nasıldı? Hiç denk geldiniz mi? Ahmet Ziylan: Her zaman Kuran-ı Kerim okurdu. Son yanına gidişimde yanımızda Hüseyin Nakıpoğlu vardı. İçeri girdiğimiz zaman kuran okuyordu. Hüseyin Nakıpoğlu sordu. Hocam her hangi bir yer mi okuyorsunuz yoksa hatim mi yapıyorsunuz? Hocamız: Yok ben her zaman hatim olarak okurum. Yani demek istediğim son zamanlardı. Konuşamayacak duruma geldiği zamanlarda bile hatim yapıyordu. Yanına misafir geldiği zamanlarda da Kur’anı Kerim’i bir kenara kaldırır, misafiri ile ilgilenirdi. Zaten uzun süre Kur’ânı Kerim okuyan ve yaşlanan herkes belirli bir yaştan sonra Kur’anı Kerim’ e âşık olur. Kemalettin Altıntaş diyor ki: Ben Kur’an aşığıyım! Ekmeksiz kalabilirim ama Kur’ânı Kerim siz kalamam. Hoşgör : Ahmet Muhtar hocamız hapiste ilk sıralarda tek başına namaz kılarken sonralarda büyük bir cemaatle namaz kılmaya başlamışlar. Bu başarının altındaki sır nedir? Ahmet Ziylan: Hocamız iyimser olduğu için başına ne gelse hep iyi yönden bakarmış. Cezaevi hatıralarında ‘’demek ki benim ceza evine girmem gerekiyormuş.’’ diyerek iyimserliğini gösteriyordu. Sohbetlerinde Yûsuf Peygamber’in kıssasını anlatırdı. “ Yûsuf Peygamber’in hayatı, bütünüyle sabrın yüceliğini gösteren bir ibret dersidir. Hazret-i Yûsuf, yaşamında karşılaştığı sıkıntı engellerini sabırla aşmış neticede zindandan saraya çıkmış, başarıya ve mutluluğa ulaşmıştır. İyiliğe teşvik , dünya ve âhiret mutluluğuna ulaşmak tırmıştır. Ayrıca Yusuf Peygamberin hayatından alınacak büyük bir ders de: Kötülük yapanı af ve hoşgörü ile karşılayıp, iyilikle karşılık vermektir. “ derdi. Hatta onu mahkemeye çıkaracakları zaman eline kelepçe takmaktan haya eden jandarmalara eğer bende diğer mahkumlar gibi mahkumsam kelepçeyi takın demiş. İslam ilimlerini öğrenmek için büyük fedakarlıklar yapmış ender insanlardan biridir. Allah makamını âlâ eylesin. 1920 senesinde Gaziantep’in Şehreküstü semtinde doğan hocamız 06 Nisan 2013 senesinde oturduğu Gökçedere köyünde vefat etmiştir. Rabbim hocalarımızı ve bizleri Kur’an yolundan ayırmasın. Kur’an’a hizmet eden ve onun hizmetinden nasiplenenlerden eylesin.” Ne mutlu böylesi geçen ömürlere ve ne mutlu böylesi güzel insanların şefaatlerine erenlere. Rabbim mahrum etmesin. Ruhları için El-Fatiha.
  10. 10. 2120 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 ANMA PROGRAMI ADİL HOCA’NIN HAYATI KİTAP OLACAK Gaziantep’in manevi mimarlarından Adil Özberk Hocaefendi vefatının 18. yılında düzenlenen programla anıldı. Kurtuluş Camii’nin kiliseden çevrilmesine ve Hoşgör Fatih Kuran Kursu gibi birçok kurs ve caminin yapımında önderlik eden Gaziantepli Adil Özberk Hocaefendi vefatının 18’inci yılında Adil Hoca İlmi Araştırmalar Derneği tarafından düzenlenen program ile anıldı. Programın sunuculuğunu Emine Konukoğlu Camii İmam-Hatibi Mehmet Fırat yaptı. Programa Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, İl ve İlçe Müftülüleri, Adil Hoca İlmi Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu ve Üyeleri, Tertip Komitesinde bulunan derneklerin yönetim kurulu ve üyeleri, Adil Özberk Hocaefendinin ailesi, öğrencileri ve sevenleri katıldı. Anma programında Adil Özberk Hoca’nın hayatını anlatan belgesel yayınlandı. Programı Mehmet Ali Devrim ve Mustafa Yavuz Yılmaz tarafından okunan ilahilerle devam etti. Devrim ve Yılmaz “Okudukları Hz. Hüseyin ilahisinin yıllar önce hocalarının bir teyp kaseti ile kendilerine Ehli Beyt sevgisini vermek için dinlettiğini” ifade ettiler. EHLİ BEYT SEVGİSİNE ÖNEM VERDİ Programa konuşmacı olarak katılan Prof. Hasan Kâmil Yılmaz Hoca, “1986 yılında Umre için Arabistan yolculuğunda Mekke’de 15-20 gün bulunduğumuz bir gecede misafiri olduğumuz Bekir Öztekin’in evinde Adil Hocam ile tanıştım. Kur’ân tilaveti ve hoş sohbeti ile çok bereketli bir gecede kendilerinden istifade etme imkanı bulduk. İki kişiye gıpta edilir ve haset caizdir. Birisi Allah’ın kendisine mal verdiği ve O’nun yolunda harcadığı, ikincisi ise kendisine ilim ve hikmet verildiği ve hem O’nu hayatında yaşayarak hem de insanlara taşıyarak öğreten gıpta edilir. İşte Gaziantep’te bunlardan biri ilmi ve hikmeti ile Adil Özberk Hocamız, diğeri ise malını Allah yolunda harcayan Ahmet Ziylan’dır. Örnek olan insanların iki vasfı vardır. Birisi tevazu birisi de cömertliktir. Sevenlerinin sürekli andığı insanlara bakın bu iki özelliği bulacaksınız. Çünkü tevazu ve cömertlik kendisine yakınlaşmasına imkan verir. Böylece ilmini tevazu ile sunan alimleri severler” dedi. Konuşmasından sonra Yılmaz Hoca’ya Bekir Öztekin tarafından plaket verildi. ADİL HOCA’NIN HAYATI KİTAP OLACAK Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik Adil Hoca’nın biyografisinin yer aldığı bir kitap çalışmasının dernek tarafından yapıldığını, Adil Hoca’yı tanıyanların bu çalışmaya bilgi, belge, fotoğraf v.b. ne varsa ilgililere ulaştırmasını dile getirdi. Program Ahmet Hayta tarafından Kur’an’ı Kerim tilaveti ve İl Müftüsünün yaptığı dua ile sona erdi. BİRÇOK İBADETHANENİN TEMELİNİ ATTI Ulu Camii gibi birçok ibadethanenin yapımında önderlik etmiştir. Hoşgör Fatih Kuran Kursu’nun da temelini attıran Adil Hoca sayesinde 1996 dan bu yana sayısı 700’ü aşkın hafız yetişmesine vesile olmuştur. Gaziantep’in manevi mimarının tek gayesi memleketindeki insanlara bir Besmele dahi öğretebilirmiyim olmuştur. ÖRNEK OLAN İNSANLARIN İKİ VASFI VARDIR Şehitkamil Kongre Merkezi (ŞKM)’de düzenlenen program, Hafız İbrahim Büyük’ün Kur’an’ı Kerim tilavetiyle başladı. Programa İstanbul İl Müftüsü Prof. Hasan Kâmil Yılmaz Hoca konuşmacı olarak katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Ahmet Metin Parlayan, Adil Hoca’nın hatırasını yad etmek adına bir araya gelen katılımcılara tertip komitesi adına teşekkür etti. Birçok meziyetin bir insanda toplandığından, öğrencileri ile evlatlarını ayırmadığından, ilme verdiği değerden bahsederek, anma gecesinin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür etti.
  11. 11. 2322 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 MAKALE KUR’AN’A KOŞUN!... Kur’an’a koşmak, Allah’a koşmaktır. Çünkü Kur’an’da insanları Allah’a koşmaya ve Allah ile buluşmaya dâvet eden âyet-i kerîmede: “O halde Allah’a koşun. Çünkü ben, size O’nun katından gelmiş açık bir uyarıcıyım” buyurulur. Rabbımız ile ilişkilerimizde en büyük aracımız ve uyarıcımız Hz. Peygamber (s.a.v)’dir. Allah’a davette aracılık ve elçilik eden, uyarıcılıkla yol gösteren Sevgili Peygamberimiz’in konumu, bizler için ne kadar önemli ise, ilâhî hüküm ve kurtarıcı mesajlarla yüklü kitâb-ı ilâhî olarak Kur’an da o kadar önemlidir. Çünkü Allah’ı tanıtan ve Rasûlü’nü anlatan mesajlar ile hikmetli açıklamalar hep o kitaptadır. İnsanlar Kur’an’ı anladıkları ve Rasûlü’nü dinledikleri ölçüde Allah ile buluşmaya hazır hâle gelirler. Kur’an kulluğun anahtarı, ebedî mutluluğun rehberidir. Onu okuyan Rabbı ile konuşmuş, onu anlayan O’nun kurtarıcı muştularıyla buluşmuş olur. Bu yüzden Kur’an’a koşmak, Allah’a koşmak demektir. Nitekim Allah Rasûlü Kur’an okumayı, Allah ile mülâkat olarak değerlendirmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Sizden birisi Rabbına münâcât ile O’nunla konuşmak isterse Kur’an okusun!” PROF. DR. HASAN KÂMİL YILMAZ Ferd planında kurtuluşun reçetesi Kur’an’a ve Hz. Peygamber’e sarılmak olduğu gibi âile ve toplum planında da kurtuluşun formülü Kur’an’a sarılmaktan, çoluk çocuğumuza, evlâd ü ıyâlimize Kur’an’ı öğretmekten geçmektedir. Kur’an okumak bir ibâdet, Kur’an’ı anlamak ve yaşamak ilâhî emirler mihverinde istikamet demektir. Sayılı nefeslerimiz tükendiğinde, okuduğumuz mushafı ve üzerinde namaz kıldığımız seccadeyi kime mîrâs bırakacağımız çok önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır. İnsanlar vârisleri olan evlâdlarına dünyalarını mâmur edecek maddî imkânlar; han, dükkan, ev, bark ve altın, gümüş gibi emtia bırakmayı düşündüğü halde her nedense mânevî mîrâs bırakmayı düşünmemektedir. Oysa ki her Müslüman sahip olduğu değerlerin vârisini yetiştirmek ve câmide kendi yerini dolduracak bir cemaat bırakmak sorumluluğundadır. Bu cümleden olmak üzere her Müslümanın evlâdına karşı ihmal edilmemesi gereken çok mühim mesûliyetleri vardır. Bu mesûliyetler evlâdın yetişmesine katkı sağlayacağı gibi vefâtından sonra sadaka-i câriye olmasını temin edecek türdendir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in şu hadîs-i şerîfi gerçek ve kalıcı mîrâsın ne olduğunuşöyletarifetmektedir:“İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Ancak şu üç şey sebebiyle amel defteri kapanmaz: Sadaka-i câriye, istifâde edilen ilim ve duâ eden hayırlı evlâd.” Ebeveynler, öldükten sonra sadaka-i câriye olacak evlâd ve mânevî vâris yetiştirmek için okuma çağına geldiğinde onlara duâyı, namazı ve Kur’an okumayı öğretmelidirler. Çocukların gönüllerini Kur’an ışığıyla aydınlatmalı ve hâllerini Rasûlüllah’ın ahlâkıyla beslemelidirler. Bunun yolu Kur’an’a gönül vermekten, Rasûlüllah’ın Kur’an’ı hayâta tatbikini öğrenmekten geçer. Doğumla birlikte çocuğun kulağına okunan ezan, bebekliğinde “Hû, Hû”lar şeklinde söylenen ninni, konuşmaya başladığında öğretilen besmele ve duâ lâfızları onun erken yaşlarda mâneviyat iklimine girmesini sağlayan güzel geleneklerimizdendir. Bu güzellikler, okuma çağından itibaren çocuğun Kur’an harfleriyle tanıştırılmasıyla devam ettirilmelidir. Osmanlı geleneğinde çocuk dört yaş, dört ay ve dört günlük olduğunda “bed’-i besmele” merâsimi ile elif-bâ ile tanıştırılırdı. Küçük yaşlardan îtibâren âile ortamında ezan, Kur’an, duâ ve niyâz ile büyüyen bir çocuk mânevî bakımdan kendine yeterli ve özgüveni yüksek olarak yetişir. Nitekim Peygamberimiz’in tavsiyesi de bu istikamettedir: “Kim Kur’an’ı küçük yaşlarda öğrenirse Kur’an onun etine ve kanına işler; yâni o Kur’an’ın feyziyle nûrlanır.” Sâlih bir evlâdın, anne babasının ardından hayır duâ ederek Kur’an okuması ebeveynler için en büyük mükâfattır. “Kim Kur’an’ı okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir taç giydirilir. Hadis-i Şerif “İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Ancak şu üç şey sebebiyle amel defteri kapanmaz: Sadaka-i câriye, istifâde edilen ilim ve duâ eden hayırlı evlâd.” Hadis-i Şerif
  12. 12. 2524 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 Anne babalar, yavrularını Kur’an iklimiyle buluşturmalı, Kur’an kültürüyle gönüllerini tezyin etmeli ve kabiliyetli olanlarını hâfız yapmalıdırlar. Böyle davranan ebeveynler için Hz. Peygamberin şu hadîsi ne büyük bir müjdedir: “Kim Kur’an’ı okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir taç giydirilir. Bu tacın nûru, güneşin dünyadaki bir eve konulduğunda vereceği ışıktan daha güzeldir. Kur’an ile bizzat amel edenin nûru nasıl olur, bir düşünün!” Dünyada insan için en büyük mutluluklardan birisi evlâdlarının başarılarıdır. Ancak unutulmamalıdır ki en büyük başarı öldükten sonra mânevî hayâtımız için sadaka-i câriye olacak, arkamızdan duâ edecek hayırlı bir nesil bırakmaktır. Ayrıca Kur’an’ın nûru olmadan evlâdlarımızın hak ile bâtılı ayırt etmesi zordur. O nurun basireti ile ancak hak ile bâtılı ayırt etme imkânı elde edilebilir. Bugün anne babalar çocuklarının yabancı dil öğrenmeleri için bin bir emek harcamakta; okullar arasında kıyas ve tercihler yaparak hiçbir masraftan kaçınmamaktadır. Şüphesiz yabancı dil öğrenmek günümüzde önemli bir husustur. Ancak sadece buna ilgi gösterip evlâdlarımızı Kur’an mesajından uzak bırakmamız vebalimizi arttırır. Zira evlâdlarımızı ilâhî kelâmdan ve onun rûhâniyetinden mahrûm bırakmak, çocukların pırıl pırıl gönüllerinin onun ışığından yoksun kalması demektir. Kur’an’ın terbiye, eğitim ve öğretiminden geçmeyen, Kur’an rûhundan uzak ve hayata onun zâviyesinden bakamayan nesiller, kendi yerini ve değerini bilemediği gibi insanların, hayvanların, bitkilerin ve bütün âleminin kıymet ve önemini idrak edemez. İnsanın âilesi, evi ve yuvası Kur’an’dan ve onun mânevî atmosferinden uzak olmamalıdır. Hz. Peygamber: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin” buyurmaktadır. Gönüller Kur’an’dan ve onun hayat veren iksirinden mahrumsa, evler kabristanlara dönmüş demektir. Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse Efendimiz’in ifâdesiyle harap bir hâne gibidir. Bu yüzden evlâdlarımızın gönüllerini ilâhî kelâmdan mahrum bırakmamak ve Kur’an’ı gönül gündemine almak gerekmektedir. Yürekleri Kur’an aşk ve sevdâsı ile dolu gönüller kabristan değil, ilâhî mesajın ışığı ile dolu aydınlık bir saray demektir. Kur’an eğitim ve öğretimi Kur’an’ın yüce iklimi ile tefekkür âlemine girmekle başlamalıdır. ÇocuklarımızınKur’an’ıanlayıpdüşünebilmesini sağlamak için öncelikle onlara nasıl bir kitapla muhatab olduklarını iyice anlatmak gerekir. PROF. DR. HASAN KÂMİL YILMAZMAKALE Tefekkür ve düşünce derinliğinden uzak ve bilinçsiz okumalar Hz. Peygamber’in ifâdesiyle boğazdan aşağıya geçmeyecek; yâni kulun gönül âlemine fayda sağlamayacaktır. Kur’an eğitimi almak için yaz kurslarına giden çocuklar ve gençler, vahyin eğitici, erdirici ve oldurucu vasfıyla buluşmuş olurlar. Kur’an eğitim ve öğretimi sürecinde hocalarımız, gençlere Kur’an’ın Rabbımızın bizlere yolladığı bir mektup olduğu anlayışını mutlaka vermelidir. Bu algı gençlerin onu anlama duygusunu harekete geçirir. Öyle ya, bir dostumuz bile bir mektup gönderse “içinde ne var, talebi nedir?” diye merak eder, anlamaya çalışırız. Çünkü anlamadan talebini yerine getirmemiz mümkün değildir. Sekülerleşen günümüz dünyasında Kur’an’ı okuyup anlamanın ve hayâtı Kur’an’la yaşamanın ayrı bir değeri vardır. Bu yüzden çocuklarımızı erken yaşlardan itibaren Kur’an ile buluşturmalıyız. Zira Kur’an, doğumdan ölüme bütün hayâtı kuşatan Rabbânî bir hitâb ve ilâhî bir kitaptır. Kur’an son demimize kadar her nefesimizin düzenleyicisidir. “Allah’a koşun!” ilâhî emrine sarılmak, Kur’an’ı okuyup anlamaya koşmakla başlar. Öyleyse Allah’a ulaşmak için haydi Kur’an’a koşun! Çünkü Kur’an’a koşmak Allah’a koşmaktır. Kaynak: Diyanet Dergisi, Haziran 2012, Sayı: 258 Kur’an eğitim ve öğretimi sürecinde hocalarımız, gençlere Kur’an’ın Rabbimizin bizlere yolladığı bir mektup olduğu anlayışını mutlaka vermelidir. Bu algı gençlerin onu anlama duygusunu harekete geçirir. Öyle ya, bir dostumuz bile bir mektup gönderse “içinde ne var, talebi nedir?” diye merak eder, anlamaya çalışırız.
  13. 13. 2726 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 İZ BIRAKANLAR GAZİANTEP’İN MANEVİ MİHMANDARI Gaziantep tarihi süreç içinde çok çalkantılı dönemleri olmuş ama kültür ve medeniyet alanında önemli merkez olma özelliğini hep korumuştur. Bir şehri, şehir yapan idealleri uğruna yaşayan ve üzerinde medeniyet kuran insanlardır. Gaziantep bu anlamda geçmişte büyük âlimlerin yetiştiği müstesna şehirlerden biri olmuştur. İşte böylesi müstesna âlimlerimizden biri olan Bülbülzade Abdullah Efendi olup 1856 yılında Gaziantep’in Çukur mahallesinde dünyaya gelmiştir. Babası Hacı Mustafa Efendi’den tedris ve tahsil görmüş âlim bir zat olup, annesi ise babasının Mekke’de evlendiği Alime Hatun’dur. Abdullah Edip Efendi ilk tahsilini aynı zamanda bir müderris olan babasından yapmıştır. Daha sonra babası tarafından mahallelerindeki medreseye gönderilmiştir. Abdullah Edip Efendi buradan aldığı eğitimle yetinmeyerek o dönemde meşhur bir eğitim merkezi olan Maraş’taki Beyazıt medresesine geçmiş ve burada iki yıl ders okumuştur. Oradan hemen Kilis’e geçerek ünlü mantık ve felsefe hocalarından Hocazade Abdullah’tan iki yıl mantık ve felsefe dersleri almıştır. Abdullah Edip Efendi’nin öğrenim tutkusu dinmek bilmemektedir. Artık bulunduğu yerler kendisine yetmemektedir. Bunun üzerine Kayseri’ye geçmiş ve Eski Saray medresesinde Müftü Ahmet Mesut Efendi’nin derslerine 4 yıl devam etmiş ve 1882 yılında 27 yaşında buradan icazet almıştır. Abdullah Edip Efendi Anadolu’dan sonra imparatorluğun merkezi olan İstanbul’un yolunu tutmuş ve ilimle olan yolculuğuna burada devam etmiştir. İstanbul’da Ayni Vahid ve Hafız Şakir adlarındaki zamanın büyük âlimlerinin derslerine katılmıştır. 1885 yılında zamanın üniversitesi olan Dar’ul Funun’a alınacak 15 öğretim üyesi için açılan sınava girmiş ve katılan 300 kişi içinde 2. olarak imtihanı kazanmıştır. Bu başarısından dolayı İstanbul Fatih Medresesi’nde (Molla Camii) ders vermek üzere müderris olarak atanmıştır. Abdullah Edip Efendi Antep’e geldikten sonra Antep’te bulunan Zülkadiriyye ve Mihaliye Medresleri’ne müderris olarak atanmıştır. Burada bir yandan müderrislik yaparken bir yandan da vakıflar idaresi ve Maarif (Eğitim ve Kültür Bakanlığı) Komisyonları’nda çalışmıştır. 1899 yılında Zülkadiriyye Medresesi’nin boş arsasına üç dükkân ve dükkânların üstüne de kütüphane ile hafz-ı kutub (kütüphane görevlisi odası) ve okuma salonu yaptırıp vakfetmiş, ayrıca 600 cilt kitap bağışlamıştır. Abdullah Edip Efendi dini ilimlerin pek çok dalında çok değerli eserler vermiş bir âlimdir. Abdullah Edip Efendi’nin bir diğer özelliği bilgi ve kalemini hak ve adalet için, halkın yararına kullanması ve gösterdiği medeni cesarettir. Koşuk (manzum) dilekçeleri ile halkın şikâyetlerini ve yakınmalarını üst makamlara iletmekten çekinmemiştir. İstiklal Savaşı’nda ise köy köy dolaşmış, vaazlar vererek, şiirleri ile halkı bu ulusal davaya teşvik etmiştir. Bu bağlamda İstiklal Savaşı sırasında Antep Fransızlar tarafından işgal edildiğinde bu işgale karşı halkı korumak için kurulan Cemiyet-i İslamiye derneğini başkan olarak Abdullah Edip Efendi’nin seçilmesi oldukça anlamlıdır. Amerikan Koleji Fransızca öğretmenlerinden gizlice Fransızca ders alması Arapça ve Farsçayı ise yazacak ve konuşacak kadar iyi bilmesi nasıl bir birikime ve zihniyete sahip olduğunun göstergesidir. Bunun yanında senelerce müderrislik yapmasına ve yüzlerce talebe yetiştirmesine rağmen bunun yanında hiçbir karşılığı kabul etmemesi de ilmin ve eğitimin gönüllülük esasına dayanması ve dahası sivil bir ruh ve yapı taşıması gerektiğine inanmasından kaynaklanmıştır. Abdullah Edip Efendi 23 Ocak 1927 tarihinde kızının evine giderken Şehreküstü Mahallesi Müftüler Sokağı’nda kiralık bir katil tarafından nedeni bugün için de hala meçhul olan bir sebep ile şehid edilmiştir. Abdullah Edip Efendi geride mantıktan fıkha gramerden kelama sayısız eser bırakmıştır. Şerefli bir hayat ve hayırlı bir ömre bir insan hafsalasının alamayacağı kadar çok şey sığdırmıştır. İlk başta Saçaklı mezarlığını defnolunmuş. Daha sonra şimdiki mezarlığa getirilmiş şahitleri yeni mezara korken aradan yıllar geçmesine rağmen vurulduğu yerden kan geldiğini ve kefeninin hala çürümediğini görülmüştür. Müderris Bülbülzade Hacı Abdullah Edip Bayram Halk coşkulu konuştuğu ve sesi de güzel olduğu için BÜLBÜL hoca demiştir. Allahım! senden Mal mülk istedim verdin, Allahım! senden İlim istedim verdin. Allahım son nefeste bir de Şehitlik ver diye dua etmiştir. Bişirici Mescidinin önünde namazdan çıktıktan sonra şehit olmuştur.
  14. 14. 2928 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 HAFIZ SAHABELER HAFIZ MUSTAFA YAŞAR İNCEARIK Kuran okuyanların efendisi Ensar’ın efendisi Übey Bin Ka’b (R.A.) Sahabe-i kiramın büyüklerinden biri olup Rasûlüllah (s.a.s)’in vahiy kâtiplerindendir. Übey (r.a)’in babasının adı Ka’b, annesinin ismi Suheyle’dir. Medineli olup Hazrec kabilesinin Neccâr oğulları kolundandır. Übey b. Ka’b’ın Müslümanlığı kabul etmesi Rasulüllah(s.a.s)’in Medine’ye hicret etmesinden önce, Akabe biatlerinde olmuştur. Übey b. Ka’b İkinci Akabe biatinde Rasûlüllah (s.a.s)’e biat eden yetmiş kişi içerisinde idi. Übey, Rasûl-i Ekrem ile Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün muharebelere katıldı. Uhud muharebesinde kendisine bir ok İsabet etmiş, Rasûlüllah (s.a.s) ona bir tabip göndermiş, tabip okun girdiği yerdeki damarı keserek üzerini dağlamıştı. Übey b. Ka’b cahiliyye döneminde de okuma yazma bilen az sayıdaki kimselerden biri idi. Rasulüllah(s.a.s) Medine’ye hicret edince, orada, ensar içerisinde yazılarını İlk yazan Übey b. Ka’b olmuştur. Yazılarının sonuna “filan oğlu filan yazdı” diyenlerin de ilki idi. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ilahi vahyi Cebrail (a.s)’dan aldığı zaman, Übey b. Ka’b onu daha yazının ıslaklığı üzerinde iken ezberlYüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in en güzel şekilde okunmasında büyük hizmet­ leri bulunan mümtaz bir sahabi de Ubey bin Ka’b’ (r.a.)’dır. Peygamberimizin ifadesiyle, “en güzel Kur’ân okuyan”[1]o idi. “Kur’ân Okuyanların Efendisi” ve “Ensar’ın Efendisi” lakapları da ona aitti. İkinci Akabe Biatı’ndan önce Müslüman olmuş, orada Re­sû­lul­lah’a olan bağ­lılığını teyit etmişti. Hicret’ten sonra Re­sû­lul­lah kendisini Aşere-i Mübeşşere’den olan Sâid bin Zeyd ile kardeş yaptı. Hz. Ubey, Re­sû­ lul­lah ile birlikte olduğu müddetçe bütün gazalara iştirak etti. Zekât emri geldikten sonra Re­sû­lul­lah kendisini Benî Huzeym, Benî Kudame, Benî Sa’d ve Benî Uzre kabilelerinde zekât toplamakla vazifelendirdi. Bu vazifeyi hakkıyla yerine getirdi. Peygamberimizin mübarek iltifatına mazhar olan Hz.Ubey, Kur’ân-ı Kerim’e olduğu gibi, Tevrat’a, İncil’e ve diğer semavi kitaplara da vâkıftı. Bir gün Re­sû­lul­lah kendisine “Kur’ân’da en muazzam âyet hangisidir?” diye sormuştu. O, “Allah ve Resûl’ü daha iyi bilir.” diye cevap vermişse de, Re­sû­lul­lah ısrarla tekrar tekrar sormuştu. Nihayet, “Âyete’l-Kürsî’dir.” diye cevap ver­di. Re­sû­lul­lah bu cevaptan son derece memnun olarak şöyle karşılık verdi: “Ne mutlu sana ey Ubey! Bu ne bilgi! Allah’a yemin ederim ki, bu âyetin, Cenâb-ı Hakk’ı zikreden, takdis eden dili ve dudakları vardır.” Bir gün Re­sû­lul­lah kendisine gelerek, “Ey Ubey! Allah bana, sana Kur’ân okumamı emretti.” buyurdu. Ubey, “Allah benim adımı zikretti mi?” diye sordu. Re­sû­lul­lah, “Evet. Mele-i Âla’daki isminle ve nesebinle zikretti.” diye cevap verdi. Ubey de “Öyle ise okuyunuz ey Allah’ın Resûl’ü.” dedi. Sonra bu İlahî lütuf ve teveccüh karşısında duygulanarak gözyaşlarını tutamadı ve ağlamaya başladı. Daha sonra bu hadiseyi naklettiği sırada oğlu kendisine “Çok mu duygulan­mış ve sevinmiştin, babacığım?” diye sorduğunda ona bir âyetle cevap vermiş­ti: “Onlara söyle ki, ancak Allah’ın lütfuyla ve rahmetiyle ferahlansın­lar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.”[2] Übey b. Ka’b aynı zamanda Rasûlüllah (s.a.v) zamanında fetva veren az sayıda sahabeden biridir. Übey b. Ka’b da Hz. Ebu Bekir’in danışma meclisi üyelerinden idi. Bu dönemde onun Kur’an’ın cem’i için kurulan komisyonda görev aldığını da görüyoruz. Übey b. Ka’b, İkinci halife Hz. Ömer’in de teveccühünü kazanmıştır. Hz. Ömer, Übey b. Ka’b’a çok hürmet eder, ondan yararlanır ve ona Seyyidü’l-Müslimin (Müslümanların ulusu) derdi Hz. Ömer zamanında teravihi cemaatle İlk kıldıran da Übey b. Ka’b olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında, onun vefatından sonra İlk halife Hz. Ebû Bekr, daha sonra kısmen de Hz. Ömer zamanında teravih namazı cemaatle değil, münferit olarak kılınmıştır. Bir defa Hz. Ömer mescide gidince halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını gördü. Kimi tek başına kılıyor, kimi küçük bir cemaat oluşturmuş kılıyorlardı. Hz. Ömer bütün halkı bir tek İmamın arkasında toplamayı düşündü ve ertesi gün Übey b. Ka’b’i teravih İmamı tayin edip cemaati onun arkasına topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı. Übey b. Ka’b, Hz. Ebû Bekir döneminde olduğu gibi Hz. Ömer döneminde de danışma meclisi üyesi idi. “Âdemoğlunun bir vadi dolusu mali olsa, bir İkincisini İster. İki vadi dolusu mali olsa, bir üçüncüsünü de İster. Âdemoğlunun içerisini topraktan baksa bir şey doldurmaz. Allah Teâlâ ise tövbe edenin tövbesini kabul eder”hadisi şerifini ve daha birçoklarını bize nakleden Übey b. Ka’b(ra. Bütün hayatını Kur’ân hizmetinde geçiren Ubey’in (r.a.) çok veciz sözleri var­dır. Bunlardan bazıları şöyledir: “Mümin dört vasfından belli olur: Bela ve musibete maruz kaldığında sabre­der. Ni­met ve ikrama mazhar olduğunda şükreder. Konuştuğu zaman doğru ko­nuşur. Hükmet­ti­ği zaman adalete riayet eder.” “Mümin beş nur içinde dönüp dolaşır. Cenâb-ı Hakk’ın ‘Nur üzerine nur’ bu­yur­ma­sı buna işarettir. Onun sözü nur, ilmi nur, girdiği yer nur, çıktığı yer nur ve kıyamet günü gideceği yer nurdur.”[3] Hz. Ubey bin Ka’b, Hicrî 35 yılında Medine’de vefat etti. Cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı Onlar Allah’tan razı oldular. Rabbim onlardan razı olsun. Bizleride şefaatlerine nail eylesin. [1]Tirmizî, Menâkıb: 90. [2]Yunus Sûresi, 58. [3]Müslim, Fedâil: 121; Üsdü’l-Gàbe, 1: 49-50; 1: 251-255.
  15. 15. 3130 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 KUTLU DOĞUM 2017 “HZ. PEYGAMBER VE GÜVEN TOPLUMU” ETKİNLİK KUTLU DOĞUM PROGRAMI Hoşgör Fatih Kuran Kursu öğreticileri ve öğrencileri tarafından hazırlanan Kutlu Doğum Programı 18 Nisan 2017 Salı günü Şehitkamil Kongre Merkezinde gerçekleştirildi. Programa Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik, İl Müftü Yardımcıları Mehmet Yaman ve Hamza Bayram, Şahinbey İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu, Şehitkamil Belediye BaşkanYardımcısıM.HayriÖzkeçeci, Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı Onursal Başkanı Ahmet Ziylan ve Yönetim Kurulu üyeleri, protokol üyeleri, veliler ve öğrenciler katıldı. Program Kuran Kursu öğrencisi Bayram Ali Mutlu’nun okuduğu Kur’ân tilaveti ile başladı. Programın açılış konuşmasını yapan İmamoğlu, öncelikle programı küçük yaşlarına rağmen çok güzel sunan iki öğrenciyi kutladı. İmamoğlu, “Bizler alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. İnanmayanlar bile O peygambere 40 yaşına kadar Muhammed-ul Emin dediler. Ona her türlü iftirada bulundular ancak her şeyi ona güveniyorlardı. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl Kutlu Doğum Haftasının temasını Hz.Peygamber ve Güven Toplumu olarak belirledi. İslamın iki ana hedefi vardır. Biri yeryüzünden putperestliği kaldırmak bir diğeri de yeryüzüne güveni hakim kılıp huzurlu bir toplum meydana getirmektir. Efendimiz hayatı boyunca bu güveni verdiğinden, 23 yıl süresinde vahşette, eşkıyalıkta zirve yapmış insanlardan dünyanın en kibar en güvenilir insanları oldular. Rabbimizin isimlerinden biri El-Mümin’dir. Yani güven veren demektir. İnanan bir Müslüman yaratana güvenmeli ve kendisi de güvenilir olmalıdır. Eğer güzel ahlaklı, merhametli olursa güven toplumu olur. Müslüman egoist veya bencil olmamalı, birbirleriyle kardeş olmalıdır. Güven toplumunu oluşturmak istiyorsak İslâm’ı her halimizle güzel temsil etmeliyiz.“ dedi. Daha sonra konuşmacılığını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in yaptığı “Hz.Peygamber ve Güven Toplumu “ konulu sinevizyonu ile devam etti. Günün anlam ve önemine binaen konuşan Vakıf Onursal Başkanı Ahmet Ziylan, programı hazırlayanlara teşekkür etti. Ziylan konuşmasında, “ Vakfımızın adıilemüstesnabirbirimizihoş görmeliyiz. Peygamberimiz bütün halleriyle bize örnek oluyor, bizi eğitiyor. O nasıl yaşadıysa bizde öyle yapmalıyız. Kendi neslimize de öyle öğretmeliyiz. “ dedi. Abdulhamit Han ve Mustafa Yaşar İncearık hocaların hazırladığı Hoşgör Tasavvuf Korosu muhteşem bir konser verdi. Okunan ilahiler, kasideler, metiyeler ve ezanlar katılımcılara güzel bir gece yaşattı. Şahinbey İlçe Müftülüğü tarafından katılanlara gül takdim edildi. Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı Ökkeş Eruslu “Hayatı hep acıyla dolu olan, dünyanın fani olduğunu gösteren, hep şükreden, hep dua eden bir peygamberimiz var. Müslüman bir anne ve babadan, müslüman bir ülkede doğduğumuz için şükürler olsun. Rabbim bizleri O yüce peygambere ümmet olmayı nasip etsin.” dedi. Program okunan Asr Suresi ve Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik hocanın duası ile sona erdi.
  16. 16. BÖLGEMİZDE HAFIZLIK DEYİNCE HOŞGÖR EĞİTİM KURUMLARI Hoşgör Kuran Kurslarına bağlı kurslarımızda okuyan 47 öğrencimiz 2016 yılı Ağustos ayında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan hafızlık tespit sınavına girdi. Gaziantep’te faaliyet gösteren erkek ve kız kuran kurslarından sınava katılan 70 öğrenciden 68’ i kazanarak %97 başarı sağlanmıştır. Mehmet Ali Çelik bölge birincisi, İbrahim Halil Dersinlioğlu bölge ikincisi olarak ilimizi en güzel şekilde temsil etmiştir. 3332 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin mesleki yeterliliklerini artırmak ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen “Kur’an’ın Genç Muhafızları”(hafızlık)) yarışması il elemeleri sonuçlandı. Gaziantep Hoşgör Fatih Kur’an Kursu Öğrencilerimizden Mustafa GEZER Kur’an’ın Genç Muhafızları Yarışması Gaziantep birincisi oldu.
  17. 17. 3534 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 “İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kişi harap olmuş bir eve benzer” Sünen-i Tirmizi; 5/177 HABER ÖĞRENCİMİZ TÜRKİYE İKİNCİSİ 2016 yılında düzenlenen ‘’Kur’an- ı Kerimi Yüzünden Güzel Okuma Yarışması’’ da Türkiye 2.’si olan öğrencimiz Seydi Vakkas Bilsin Hoşgör ailesini ve arkadaşlarını gururlandırmıştır. Hoşgör Eğitim Kurumlarının genç nesilleri birer canlı Kur’an olarak yetiştirmesi, İslam’a ve tüm insanlığa büyük bir hizmettir. Emeği geçen herkese teşekkür eder saygılarımızı sunarız. Öğrencimize teşekkür eder, hayat boyu başarılarının devamını dileriz. VALİMİZ ve PROTOKOL ZİYARETİ Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya, milletvekilleri, belediye başkanları, müftülerimiz ve vakıf yöneticileri kursumuzu ziyaret ettiler. Ramazan ayının bu mübarek günlerinde kursumuza gelen Büyükşehir Belediye Başkanı Şahin, Türkiye ikincisi olan öğrencimizi ödüllendirdi ve hocalarımızı tebrik etti. ABDULHAMİT GÜL ZİYARETİ Gaziantep milletvekilimiz Abdülhamit Gül ve beraberindeki heyet Türkiye ikincisi olan öğrencimizi ödüllendirdi ve hocalarımızı tebrik etti. Heyetteki protokol üyeleri kurs öğrencileri ile birebir ilgilenerek, beraber fotoğraf çektirdi. Gerçekleşen ziyaret öğrenciler üzerinde olumlu düşünceler bıraktı. Gurur verici duygulu anlar yaşandı FATMA ŞAHİN ZİYARETİ Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız Fatma Şahin ve Milletvekilimiz Canan Candemir Çelik kursumuzu ziyaret edip Türkiye 2.si olan öğrencimizi ve hocalarımızı tebrik etmek için kursumuzu ziyaret ettiler. Ziyarette kursumuz çalışmaları hakkında kurs yöneticimiz Yusuf Kiraz hocamızdan bilgi aldı. Çalışmalardan dolayı hocalarımıza ve emeği geçenlere teşekkür etti. BAŞARI ÖDÜLLENDİRİLDİ Bu başarıda büyük emeği olan hocası Hafız Adil Deliçay müftülüğümüz tarafından Din Görevlisi olarak ve öğrencimiz Seydi Vakkas Bilsin Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı ve hayırseverler tarafından ödüllendirildi. Başarılı olan öğrencimiz ve hocası Umreye gönderildi. Öğrencimiz hocası ile Umre yapma sevincini yaşadı.
  18. 18. 3736 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ GAZETECİ-YAZAR AHMET TAŞGETİREN GAZİANTEPLİLERLE BULUŞTU Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, 100. Yıl Atatürk Kültür Parkında gerçekleştirilen etkinlikte, ramazanın birleşmek, biraraya gelmek, sabretmek ve sonunda kurtuluşa ulaşmak anlamına geldiğini söyledi. Ramazan ayının çok önemli olduğunu belirten Şahin, Büyükşehir Belediyesi olarak ramazanayınındoludolugeçmesinoktasında önemli etkinlikler düzenlediklerini ifade etti. Taşgetiren de etkinlikte razaman ayı ve aile ilişkilerinden bahsetti. Ramazan ayının önemini anlatan Taşgetiren, “Ramazanla biz Rabbimizin bizden istediği birşeyi yapmış oluyoruz. Normal hayatımızda yeme, içme ve ailevi hayat var. Ama Rabbimiz diyor ki bize “Ramazan ayı geldiğinde yemeyi içmeyi bırakın. Ne yapın, oruç tutun, tan yeri ağarırken yemeği, içmeyi kesin ve gün batıncaya kadar bu hareketinizi, bu tavrınızı sürdürün” dedi. Öte yandan Taşgetiren etkinlikte, okurseverlerinin kitaplarını imzaladı. Şahin ve Taşgetiren, ezanın okunmasıyla beraber vatandaşlarla iftarını açtı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin Ramazan Etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Gönüllü Kuruluşlarla Yazar Buluşmaları” etkinliğinde, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren, Gazianteplilerle buluştu.
  19. 19. 3938 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 “İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kişi harap olmuş bir eve benzer” Sünen-i Tirmizi; 5/177 Şahinbey İlçe müftüsü Musa İmamoğlu, Vakıf Onursal Başkanı Ahmet Ziylan, Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik, Diyanet İşleri Başkanlığımızı temsilen Diyanet İşleri Başkanlığı Müslüman Ülke ve Topluluklar Daire Başkanı Erdal Atalay ve Dernek Başkanı Nihat Durur günün anlam ve önemine binaen konuşmalar yaptılar. Konuşmalar da Vatanımızın birlik ve beraberliğinin önemi konusuna vurgu yapıldı. Belge alan hâfızlara güzel nasihatler de bulunuldu. 22 Mayıs 2016 Pazar günü Saat:09.30 da Şehitkamil Kongre Merkezinde Hâfızlık Merasimi icra edildi. Sunuculuğunu İstanbul Üsküdar Aziz Mahmut Hüdayi Camii İmam- Hatibi Hâfız Mustafa Efe’nin yaptığı program Gaziantep Olay Tv’ den canlı yayınlandı. Bu yıl erkek ve kız kuran kurslarından mezun olan 56 öğrencinin 32. Dönem icazet merasimi kalabalık bir izleyici ile gerçekleşti. Program Hâfız Mustafa Efe’nin okuduğu Kur’ân tilaveti ile başladı. Hâfız Efe okuduğu güzel beyit ve mısralarla güzel bir programın akışına ve güzelliğine katkıda bulundu. Vakfımızın Onursal Başkanı Ahmet Ziylan, Yatılı 700 öğrencimiz ile Hoşgör eğitim kurumları eğitime devam etmektedir. Ayrıca dini mukaddesatı için şehitlerimizi rahmet ile anıyoruz. Nasıl ki dedelerimiz, kardeşlerimiz şehit oldu ise bizler de şehit olmaya hazırız. Fakat vatanın bölünmesine razı değiliz dedi. Öğrencilere de hafız olmakla yetinmemelerini her gün yeni bir şey öğrenmelerini istedi. Ahmet Ziylan “ böyle bir günde duygulanmamak mümkün değil “ dedi ve sevinçten yine ağladı, ağlattı. Hâfız Abdullah Ayhan hocamızın şefliğinde Hoşgör Tasavvuf Musikisi Korosu mini bir konser verdi. Sunucu Hâfız Mustafa Efe’nin etkili sunumu ve Tekbirlerle belge alan 34 Hâfız salona geldi. Hafızlar kısa süreleri tilavet etti. Programda Hâfız Mustafa Efe, Hâfız Mehmet Bilir, Hâfız Mustafa Eker , Seydi Vakkas Bilsin Kur’an okudular. Bu sene ilk defa Hoşgör Eğitim Kurumları tanıtım filmi gösterildi. Şair Hâfız Muhammed Ali Eşmeli tarafından şiir dinletisi gerçekleştirildi. Program Gaziantep İl Müftü Yardımcısı Hâfız Şaban Kondi hocamızın duası ve hediye takdimleri ile son buldu. ETKİNLİK HAFIZLIK MERASiMi HAFIZLAR TAÇLANDIRILDI
  20. 20. 4140 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 HOŞGÖR AKADEMİK EĞİTİM SEMİNERLERİ Hasan Kalyoncu Üniversitesi kütüphane müdürü Mustafa Cesur Bey “Google neyi bilir neyi bilmez?” adlı konferans verdi. Cesur, Paylaştığımız, aradığımız, tıkladığımız, üzerine gelip tıklamadığımız, yazdığımız, çizdiğimiz bir sürü bilgi yıllarca internet gezegeninde birikti., Haberler, twitter , facebook, blog’lar, gazetelere gönderilen cevaplar... Binlerce bilgi… “Alanında uzman bir psikolog sizin hakkınızda bir analiz yapmaya kalksa ve bu devasa bilginin bir şekilde bu doktorun beynine yerleştirilebildiği bir ortam organize edilse, sizi çok çok iyi bir şekilde tedavi ederdi. Ya da yardımcı olurdu. Ve şuan ki durum o ki, Google bu bilgiyi içerisinde saklıyor ve bizi de yönlendirme konusunda buuzmandoktordandahayeteneklidir’’dedi. Gaziantep’in yüzakı olan Hoşgör Fatih Kuran Kursu’na Diyanet İşleri Başkanlığından şehrimize gelen hocalarımız tarafından ziyaret edilmektedir. İl ve ilçe müftülerimizin katılımıyla gerçekleşen ziyaretler sayesinde öğreticilerimiz ve öğrencilerimiz Akademik kazananımlar elde etmektedir. Hoşgör Akademik Eğitim Seminerleri yıl boyu sürmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımızdan Davut Kaya, Fatih Okumuş , Gaziantep İl müftü Yardımcısı Mehmet Yaman, Şahinbey İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu kursumuzu ziyaret ettiler. Öğrencilerimizle buluştular. Kur’anı güzel okuyan, Kuran Öğreniyorum adlı televizyon programlarını yapan Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Davut Kaya, Gaziantep İl Müftülüğünün daveti üzerine geldiği Gaziantep‘te Hoşgör Fatih Kuran Kursu öğreticileri ve öğrencileri ile bir araya gelerek: “Kur’an’ın güzel, ahenkli ve tane tane okunması, telaffuzu ve harflerin çıkış yerlerine uygun bir şekilde tilavet edilmesinin önemine vurgu yaparak Öğrencilerimize Peygamber varisleri olduğunu hatırlattılar. EĞİTİM Şahinbey müftülüğümüz “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle 05.10.2016 tarihinde kursumuzun camisinde Hoşgör Fatih Kur’an Kursu öğreticilerineveöğrencilerineyönelik“Cami ve Kitap” konulu konferans düzenledi. Sayın Musa İmamoğlu konuşmasında İslam medeniyetinin sancağını oluşturan ve 3K formülünde özetlediği unsurların ‘Kişi’, ‘Kitap’ ve ‘Kurum’ olduğunu ifade etti. Allah’ın, Peygamber’in ve insanın kitabına vurgu yapan İmamoğlu, İslam medeniyetini oluşturan ve insan yapıtı olan önemli eser ve klasiklerin, âlimler-arifler, mütefekkirler ve sanatkârlar tarafından kaleme alındığını söyledi. Arapça, Farsça ve Türkçe yazılan bu eserlerin mahiyetine tam erebilmek için de orijinal dillerinde okunması gerektiğini vurguladı. Tüm öğrencilerimizin cami ve kitap haftasını kutlayan İmamoğlu, kitap okumanın ve anlamanın önemine değinerek konuşmasına son verdi. KONFERANS “Cami ve Kitap” “Google neyi bilir neyi bilmez? Gaziantep İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Muhammed Kasım Erdem öğrencilerimizle “Hafızlık Ve İmam Hatip Misyonu” konulu konferans verdiler. Konferans öncesinde Hoşgör Fatih Kur’an Kursu öğrencilerinden Muhammed Sami Demir tarafından Kur’an tilaveti okundu. Erdem, Efendimizin etrafında Müslüman olan ilk sahabelere baktığımız zaman çoğunun yaşı 18-25 yaş arasındadır. Çoğunluğu gençtir. Peygamber Efendimiz (sav) İslam Devletinin temelini sahabelerle birlikte attı. Gençlik çok önemlidir. Diyerek Gençliğin İslam’ın sancağını ileri taşıma konusunda önemine vurgu yaparak sözlerine son verdi.
  21. 21. 4342 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 KURUM HOŞGÖR HAYRİYE ÖZBUDAK ANAOKULU Hummalı bir çalışma var. Aslında öğrenmek tam da bu noktada başlıyor hayatın dışında değil hayatın içinde biryerlerde. Bir faaliyeti yaparken diğerine kapı açmakta , eğlenmekte, farketmekte, merak etmekte keyif almakta öğrenmekteler. Biz boyalarimizi sadece kalemler ve hamurlarla yapmiyoruz. Resimlerimizi ISPANAK SUYU ile, PIRASANIN ZARI ile HAVUCUN HALKALARI ile yapiyoruz. Cunku biz ogrenirken hayatin disina cikamktan ziyade ogrenmeyi hayatin icinde yapmaktan tarafiz :) Biz boyalarimizi sadece kalemler ve hamurlarla yapmiyoruz. Resimlerimizi ISPANAK SUYU ile, PIRASANIN ZARI ile HAVUCUN HALKALARI ile yapiyoruz. Cunku biz ogrenirken hayatin disina cikamktan ziyade ogrenmeyi hayatin icinde yapmaktan tarafız :) Merak edin çocuklar, merak ettikçe araştırın, sorun, sorgulayın, öğrenin ve öğretin. Gelecek sizin ellerinizde inşa edilecek inşallah. Bugun heyecan ve merakla yapmış olduğunuz incelemeleri gelecekte umut ediyoruz ki bir hayat kurtarmak için, yeni bir ilim keşfetmek için dahası bu vatanın ve milletin bekası için kullanacaksınız. Başarılarınızı sizi yetiştiren değerli öğretmenleriniz huzurla aileleriniz gururla izleyecekler İnşallah . TASARIM ATÖLYEMİZDEN; Çocuklarımız mutlu olduğunda mutlu oluruz biz. Kalbimiz neşeyle dolar. Bugün de öyle oldu. Atölyemizde annelerimizle yavrularımız keyifle vakit geçirdiler ve Kitap Okuma köşemizde hikayelerini dinlediler ÇANAKKALE..... Türk Milleti olmanın gururunu nesilden nesile yaşamamızı sağlayan şanlı şehitlerimiz. Minicik tertemiz gönüllerle andık sizi bugün. Geleceğin Seyyit onbaşıları , Ömer Halis Demir gibileri sizin kahramanca savaşmanızı taklit ettiler bugun. Bu vatan böyle güzel yavruların kahramanlıklarıyla korunacak ilelebet . Kitap okuma sevgisi ve tasarruflu olmak konulu TİYATROMUZ dan kareler :) Tiyatro sonunda çocuklarımıza KUMBARALARINI verdik. Nisan ayında yapacağımız KİTAP FUARI için şimdiden paralarını biriktirmeye başladılar bile, gönlünde kitap okuma sevgisi yeşeren yavrularımız :) Bu güzel oyun için ÜTOPYA EĞİTİM VE SANAT MERKEZİNE teşekkür ediyoruz ISSIZ ADA FESTİVALİ... Her zaman bir ıssız adaya gidemeyebiliriz. Ama bir ıssız adayı okulumuza getirebiliriz. Çünkü biz Hayriye Özbudak Anaokuluyuz. Çocuklarımızın ıssız adada nasıl eğlendiklerini görmek ister misiniz HAYRİYE ÖZBUDAK ANAOKULUNDA çalışmak ÜRETMEK DEMEKTİR Öğretirken heyecanlanmak öğrencilerinize öğrettiğiniz her konuda mutluluktan yeniden YEŞERMEK DEMEKTİR. Ekip ruhunu sonuna kadar hissetmek , omuz omuza huzurla ve samimiyetle ÇALIŞMAK DEMEKTİR. Bazen çok mutlu anlar , bazen uzun uzun çocuklar üzerine KONUŞMAK DEMEKTİR. En başarılı , en iyi , en idealist, en merhametli ÖĞRETMENLER İLE YOL ALMAK DEMEKTİR Kısacası Hayriye Özbudak Anaokulu’nda olmak en büyük AYRICALIK DEMEKTİR.
  22. 22. 4544 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ TENEFFÜS ÇOCUK ŞENLİĞİ Özellikle Hoşgör Hayriye Özbudak Anaokulu öğrencilerini ve Gaziantep’te yaşayan Suriyeli minik öğrencileri Hüseyin Goncagül Tiyatrosu ekibi, “İbiş Oyunu” ile güldürürken, Lobut, Kukla Gösterimi, İllüzyon ve Akrobatik gösterilerin yanı sıra ateş gösterisi ve skeçlerle unutulmaz bir çocuk şenliği yaşattı. Suriyeli öğrenciler radyo programına ilahilere, şiirlere ve dualara eşlik ettiler. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve GASKİ’ nin katkılarıyla Hoşgör Eğitim Kurumları’nın organize ettiği Teneffüs Çocuk Şenliği büyük ilgi gördü. 14.05.2016 Cumartesi günü Şehitkamil Kongre Merkezinde Hoşgör Eğitim Kurumları ile Gaziantep’te 105.0 FM frekansında yayın yapan Erkam Radyonun birlikte hazırladığı Teneffüs Çocuk Şenliği programı gerçekleştirildi. Hoşgör Fatih Kuran Kursu öğrencisi Seydi Vakkas Bilsin gönülleri hoş eden bir Kur’ân tilaveti okudu. GASKİ Destek Kıta Daire Başkanı Osman Yücel, Hoşgör Kuran Kursları Dernek Başkanı Nihat Durur ve birçok velinin de katıldığı program Erkam Radyo’ dan canlı olarak yayınlandı.
  23. 23. HOŞGÖR FATİH KUR’AN KURSU GELENEKSEL FUTBOL TURNUVALARI Hoşgör Fatih Kuran Kursu müdürü Yusuf Kiraz, çok güzel maçlar izlediğini ifade ederek: “ Bize bu maç zevkini yaşatan, değerli öğrencilerimizin, hepsine teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir organizasyonu hazırladığı için tabi ki başta Mehmet Karakurt’ a teşekkür ediyorum’’ dedi. Hoşgör Eitim Kurumlarının kocaman büyük bir aile olduğunu vurgulamak lazım. 23 tane takım çıktı ve eminim ki her takım birbirinden güzel futbol oynadı. Bugün bu turnuvanın kazananı kaybedeni yok aslında; Çünkü bu tür projeler kaynaşmayı, birliği, beraberliği sağlayacak projelerdir. Güzel bir organizasyondu. Ve inşallah kaynaşmayı, birliğimizi ve beraberliğimizi daha da artırır. “Turnuvanın kazananı kaybedeni yok” 4746 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 “2016/2017 yılı Geleneksel Bahar Futbol Turnuvası, heyecan dolu karşılaşmaların ardından şampiyonlarını belirledi.’’ Hoşgör Fatih Kur’an Kursu öğrencileri arasında tatlı rekabetlerin ve eğlenceli futbol ziyafetlerinin yaşandığı turnuvada, Hoşgör Fatih Kur’an Kursu öğrencilerininoluşturduklarıtakımlarladerslerin stresini yeşil sahada bırakırken, aralarındaki karşılaşmalarla da tatlı bir rekabete imza attılar. Hoşgör Fatih Kur’an Kursunda 3 ayrı klasmanda kıyasıya mücadele ettiği karşılamalar, hem sınıf arkadaşı hem de takım arkadaşı olan öğrencilere eğlenceli ve rekabet dolu anlar yaşattı. Lig usulü gerçekleşen, futbol sahalarındaki kıyasıya rekabetine sahne olan turnuvanın sonunda ise, dereceye giren takımlara kupaları sınıf öğreticileri tarafından verildi. Öğrencilerin ders streslerinihafifletmek,motivasyonlarınıartırmak ve sporun birleştirici gücü ile öğrencilerin kaynaşmasını sağlamak amacıyla her yıl düzenlenen “Geleneksel Futbol Turnuvası”, bu yıl da dostluk çerçevesinde coşku içinde sona erdi.
  24. 24. 4948 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” Hadis-i Şerif KURUMLAR HOŞGÖR YATILI KIZ KURAN KURSU Kurs öğrencilerimizin birbirleri arasındaki iletişimi kuvvetlendirmek ve bilgilerini sınamak adına düzenlenen yarışma: 10.01.2017 Cuma günü Hoşgör Yatılı Kız Kur’an Kursu konferans salonunda gerçekleştirildi. Yarışmaya katılan tüm öğretici ve öğrencileri tebrik ederek başarılar dileyen Hoşgör Yatılı Kız Kuran Kursu müdüresi Nur Nisa Alçı, bu tür sosyal faaliyetlerin devamının geleceğini söyledi. Dr.SemingülerOğurtantarafından Aile Okulu “Çocuk ve Gençlerin Mahremiyet Eğitimi” adlı Seminer gerçekleştirildi. Aile okulu ‘Huzur Ailede Başlar’ temasını evliliğe hazırlanan gençler, ebeveynler ile birlikte seminerler ile yürütürken kaynanaları da Aile Okulu’ na dahil ediyor. Hoşgör Kız Kur’an Kursunda Siyer ve Hadis Yarışması Kursumuzun Neşeleri İmam- hatip sınıfı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında kursumuzda Siyer ve Hadis yarışması düzenlendi. Selam olsun tüm hafızlara ve hafız olacaklara ve en önemlisi hafız olmaya gönül vermişlere… Hafızlık Allah’ın en büyük bir nimetidir. Zira hafızlık Allah’ın kelamlarını ezbere bilmektir ve bu en büyük bir nimettir. Hafızlığa gönül verenler hiç vakit kaybetmeden hafızlığa girsinler. Hafızlığa girip, hafız olacak mükemmel insanları ezber yapmak yormasın ve onlar hafızlığını bitirmeden çıkmasınlar. Hafızlıkta belirli bir süre sonra zor gelse de devam etsinler. Onlar hep Allah’ı hatırlasınlar. Bu eğitimde hafızlığını yapan kişiler elbette yorulurlar az da olsa sıkılırlar ancak şunu iyi bilsinler; Bir gün bir tohum toprağın altında sıkılıyor toprağın altından çıksam da rahatlığa kavuşabilsem diyor ve sabrediyor. Allah-u Teala da onu sulandırıyor ve sulandıracak vesileler gönderiyor. Sonra o tohum yavaştan büyüyor ve filizleniyor ve gittikçe büyüyüp ağaç şeklini alıyor. Ve sonradan meyvelerini veriyor. Eğer başından sabretmeyip bu sıkıntıdan kurtulup çıkmayı gerçekten isteseydi onu Allah-u Teâlâ bir şekilde çıkartırdı. Çıkarttıktan sonra ise ya birisi üstüne basar yâda bir şekilde çürüyüp giderdi. Bu meselede hafızlık için alabileceğimiz örnek ise sabredersek yavaştan filizlenip ağaç olup meyvelerimizi vereceğiz yani insanlara faydalı olacağız. Hafızlıkta ağaç olmak için elbette hafızlığın sapa sağlam ve elmas gibi parlak yapılması lazımdır. En büyük ecir, sevap ve derecenin arttırılması yalnızca Allah rızası için yapılan hafızlıktır. Eğer hafızlık sırf menfaat, övünmek ve başkaları bakın bu hafız desin diye yapılırsa onların hafızlığı boşa gitmiş olur. Onların hafızlığı geçici bir hoşnutluğa ve içindeki gitmeyen vicdan rahatsızlığına bedeldir. Hafız olmak bir o kadar mükemmel hoş bir şey iken hafız olduktan sonrası hayatına çeki düzen vermemek bir o kadar nahoşdur.(Hoş olmayandır). Hafız olduktan sonra en önemlisi hafızlığı unutmamak ve Kur’an-ı Kerimi günlük en az 1 cüz bile olsa okunması (tekrarlanması) gerekmektedir. Zira Kur’an-ı Kerim okunmaya- okunmaya yaşanmaya-yaşanmaya hayattan ve hafızadan yavaştan unutulup gider. Evet, o hafızlar ve hafız olacaklar ve hafızlığa gönül verenler hepiniz Allah katında değerli ve sevilen kişilersiniz bunun değerini ve kıymetini bilin. Selam ve dua ile Allah’a emanet olun inşallah.
  25. 25. 5150 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 KURUMLAR HOŞGÖR BÜLBÜLZADE KIZ KURAN KURSU Şahinbey İlçe Müftülüğümüzce düzenlenen Kur’an-ı Kerim-i Yüzünden Güzel Okuma Yarışması’nda 1-A Sınıfı Behiye Kocabaş hocamızın öğrencisi Şule Arıkan birinci olmustur. Hocamızı ve öğrencimizi tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. Kursumuzun hâmisi Ahmet Ziylan amcamız kursumuzu ziyaret edip öğrencilerimizle hasbihal ettiler. 2016-2017 Eğitim ve öğretim yılımızın ilk veli toplantımızı icra ettik.Şahinbey İlçe Müftümüzün tecrübeleri de toplantımıza ışık tuttu. Amigurumi ç Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Fatma Şahin, Din Eğitimi Daire Başkanı Belgin Aydın Konarlı, İl Müftü Yardımcımız Esma Erten ve Kursumuzun Hâmisi Ahmet Ziylan Beyefendinin eşi Asiye Ziylan Hanımefendi kursumuzu ziyaret ettiler. “Şehitler Diyarı Çanakkale Gezimiz” “İstanbul/Eyüp Sultan” “Ankara” Konya Gezisi
  26. 26. 5352 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 KURUMLAR YILBOYU SOSYAL - KÜLTÜREL ETKİNLİKLER *Milli birlik ve beraberlik duygularımızı tazelemek adına düzenlenen etkinlikler * Dini gün ve gecelerde öğrencilerimizle düzenlenen mevlid-i şerif geceleri * Kursumuzca düzenlediğimiz hayvanat bahçesi & piknik gezileri PANO ÇALIŞMALARI “Yeşillendirdiğimiz yeni bahçemizde sosyal/ sportif faaliyetler gerçekleştiriyoruz.Bazen spor yapılıyor bazen de güzel nimetlerin olduğu kahvaltı keyfi yapılıyor.” “Kursumuz katkı sağlamak amacıyla aylık olarak düzenlenen gıda kermesimiz” “2016-2017 Yeşil Vadi ilk gezimiz” “Botanik Bahçe Gezimiz” “Yemek yapımı dersimizden kareler” “Amigurumi hobimizden öğrencilerimizin eserleri.” KURS İÇİ VE DIŞI FAALİYETLER
  27. 27. 5554 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2017 MAKALE - YAZI KUR’AN’IN HİKMETLERİNDEN Rabbimin bana en güzel hediyesi; Gözlerimin nuru, Hakkın ve Batılın sınırlarını çizen Furkan, Ümmete yol gösteren hüda Geldin kulluktaki mutluluğu getirdin, Rabbimin rızasını getirdin,itaati öğrettin bana Ve umudu getirdin bütün günahlara rağmen, Yüreğime inişinle tekrar nazil oldu şanlı ayetlerin.Ramet yağmurları yağdı sanki üzerime, Ezberlediğim her yeni ayette, Efendim bir kez daha çağırdı beni, birkez daha kırıldı yüreğimde putlar Kopardım attım nefsimin yüreğime taktığı bütün zincirleri,senden aldığım güçle tövle ettim. Rabbime binlerce kez ayetlerin hürmetine ,binlerce kez ağladım, gözyaşlarımla mühürledim ayetlerini yüreğime ve her ayet biraz daha özgürleştirdi beni Nefsimin köleliğinden azad oldum,asıl özgürlüğü buldum seninle, asıl mutluluğu yaşıyorum Binlerce kanadım var şimdi herbiri bir ayetten müteşekkil dolaşıyorum rahmanın yeryüzündeki cennetinde, dolaşıyorum yaratılan her varlıkta binlerce hikmetin gizlendiği bu alemde, Ayetlerini okuyorum baktığım her yüzde baktığım her yerde ve baktığım her zerrede. Naim cennetlerinde buluşmak ümidiyle… İmran Bengi (Kur’ân Kursu Öğreticisi) Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: ‘’ Eğer biz bu Kur’an-ı dağ başına indirseydik muhakkak ki O’nu Allah korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misaller (yok mu ?) işte biz onları insanlar düşünsünler diye irad ediyoruz.’’ Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurdular; -Muhakkak ki insanlar arasında Allah için ehiller vardır. Ashabı kiram sordu, - Ey Allah’ın Resulü onlar kimlerdir? Allah Resulü buyurdu ki; -Ehli Kur’an olanlardır. (Onlar) Ehlullahdır ve onun has kullarıdır. Sahibul vefa Musa Topbaş(k.s) İbrahim Desuki hazretlerinin Kur’an okuyanlara nasihatlerini şöyle anlatıyor; - Kur’an okuyanlara O düşer ki ağzını kötü sözden ve yersiz laflardan temiz tuta ve yalnız helal yiye, israf yoluna gitmeye, sadece doyumluluğunu ala. Şayet israf yolunu tutar harama doğru kayarsa okuduğu yüce kelamın sahibine karşı edebini korumamış olur.’’ -Peygamber efendimiz (s.a.v) buyurdu ki; -‘’ Rabbi ile konuşmayı seven Kur’an okusun.’’ Edeplerine riayet ederek Kur’an okumak Allah’a vasıl olmanın en kısa yoludur. Kur’an-ı Kerimi edebine uyarak okumak için, güzelce abdest almak, Kıbleye karşı oturmak, Euzü besmele çekmek, tecvidine riayet ederek, manasını düşünerek ve hüzünlenerek okumak, kalbinde huşu ve azalarında sükunet ile okumak hiç olmazsa senede bir kez hatim indirmektir. Peygamber efendimiz(s.a.v) buyurdu ki; ‘’ Sözlerin efendisi Kur’andır.’’ -‘’Kalbinde Kur’an’dan hiçbir ayet bulunmayan kimse harabeye dönmüş ev gibidir.’’ -‘’Kur’an-ı Kerim her ne vakit hatmolunursa, akabinde yapılan bir dua müstecabtır.’’ Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz (sav)’in en büyük mucizesi, insanlar için Allah’ın bir lütfudur; ne niyet için okunursa makbul olur. Kur’an-ı Kerim her dert için şifadır. Eğer sıkıntıda isen mutlaka seni o sıkıntıdan kurtaracak bir ayet veya sure vardır. O öyle bir anahtardır ki, açamayacağı kapı yoktur. O’nu okumaya devam ediniz. Nitekim İbni Abbas (ra) ‘’ Kur’an ile daima ülfet halinde olan mü’minlerin O sonsuz kitapta nice tecellilere mashar olabileceğimi, bundan dolayı hayat ve Kur’anın ne derece iç içe olması gerektiğini ifade sadedinde ‘’ Devemin ipi kaybolsa onu Allah’ın kitabında bulurum’’ demiştir. Hidayete ulaştıran Nur, Kur’an ve Surelerin Esrarı, Eyvallah Dergisi Amigurumi ça Bismillahirrahmanirrahim diyerek kainatın önderi Hz.Muhammed’e (s.a.s) sevgi- lerimi dile getirerek başlamak istiyorum Günlerimiz geçmiyor sensiz Ya Rasulallah, olmuyor sensiz dünya ,olmuyor sensiz huzur , olmuyor bereket ve olmuyor sensiz merhamet. Sen doğmamıştın daha dağınık, vahşi, cehalet bataklığında kıvrana bir toplum kötülüklerin inkar ve isyancıların ruhlarına işlediği cahiliyye adet ve huylardan asla taviz vermeyen inatçı,bu uğurda birbirirnin kanını akıtmakta perva etmeyen bir millet vardı dünyada. Sonra bir güneş gibi doğdun insanlığa, yetimin babası, kainatın efendisi, insanlığın en güzel rehberi oldun. Doğuşunla aydınlandı dünya, kainat ve insanlık…. Onlar sana tabi oldular ,senin nur halkana dahil oldular ve tarihte eşi görülmemiş bir inkılabı yaşadılar. Yavrusunu diri diri toprağa gömen bir canavarken karıncayı dahi incitmekten sakınan birer merhamet timsali haline geldiler. Bizler Rasulullah’ın çocuklarıyız. Bizler yeryüzüne bıraktığı mazlum emanetleriz, insanlığa yağacak dua yağmurlarını avuçlarımız semaya açılırken kainatın zikri eşlik ederdi ruhumuzun yaralı kıyılarına… Bu dünyada sana hasret yaşıyoruz Ya Rasulallah, sen varken ümitsizlik yok,isyan yok, hayasızlık yok, kötü olan hiçbirşey yok belki buğuluydu gözlerimiz yenilmişliğin en acısını taşıyordu yüreklerimiz,belki göçe zorlanan gurbet çöle kanayan kanadında vuruyorduk karanlığın gözlerini, söyleyemediklerimiz söyleyediklerimizden daha fazlaydı sanki, Çünkü seni anlatıyorduk biz. Belki titrekti ellerimiz,belki boğuk çıkıyordu sesimiz ama asla çaresiz değildik,Çünkü peygamberin ümmetiydik biz… Seda Kiriş (Kurs Öğrencisi) Konya Gezisi KAİNATIN EN GÜZEL GÜLÜNE KURAN’A İTHAF Kur’an; muttakilere güneş, âlemlere rahmet, ömürlere berekettir. Kalp için zikir, akıl için fikir, ruh için sükûn, cemiyet için nizam ve gönülleri mutmain eden, yaratanı ve yaratılmışı tanıtan kutsi bir kitap, yüce bir fermandır.

×