2. Zarafet nedir
Arapça kökenli bir kelimedir.
Söz, tavır ve davranışlardaki incelik anlamına gelir.
Zarafet çok geniş bir kavram olarak sosyal davranışlardaki
incelik şeffaflık hassasiyet edep ince anlayış rikkat ,
merhamet kibarlık asalet haddini bilme güzellik af ve
müsamaha gibi ali davranışların bütününü kapsar.
kadinveaile
3. Zarif kelimesi zarf kelimesi ile aynı köktendir. Zarf,
“içine bir şey konulan kap” anlamını taşır. Mektup
zarfı gibi… O halde zarif insan da, “içinde latif ve
hoş şeyler bulunan kişi” anlamına gelmektedir.
İnsanın içinde ne varsa dışına o yansır. Batının
edebi zahirini kaplar. İçindeki zarif, latif duygular
zahirini kuşatır. İşte o zaman insan eşrefi mahlukat
vasfıyla temayüz eder.
kadinveaile
4. İnsanın kıymeti himmeti kadardır. Himmet içindeki bütün
ulvi duyguların kavliyle hal olması, halin davranışlara
yansıması, nihai olarak rıza-ı bariye ulaştıracak bir azim
ve kararlılıkla gayrete dönüşmesidir.
kadinveaile
5. Zarafet ve Letafet aynı yolun iki mahir yol göstericileridir.
Yol sırat-i müstakim ise ancak zarif ve latif olanlar bu
yolda ilerleyebilirler.
Allah Teala hz.leri LATİF tir. ZÜL CELALİ VEL İKRAM , el-
BARİ, el- MUSAVVİR, en-NUR, er – RAUF, et-TEVVAB, el-
VALİ, el- MUHYİ, er-REZZAK, el-HALIK …..
Her bir esması zarif, latif, mükemmel. Rabb olarak kainatı
yoktan var eden, kullarının tüm ihtiyaçlarını gideren
,yücelerin ötesinde en yüce olan ALLAH CC.
kadinveaile
6. “(Ey insan!) Görmez misin ki, gökten su indiren Allah’tır? Ki bu sayede yeryüzü yeşillenmektedir.
Çünkü Allah Latîf’tir, Habîr’dir.” (Hac :63)
Rabbimiz soru sorarak ayete başlıyor. Neden kurak yerleri, gönderdiği yağmurlarla yeşerttiğini
düşünmemizi istiyor? Bununla kastedilen şu olabilir: Kurumuş topraklardan Allah haberdardır tıpkı
kurumuş gönüllerden haberdar olduğu gibi. O öyle bir su indirir ki toprağı münbit lılan , bitkileri
yeşerten , canlı cansız tüm varlıklara faydalı olacak su(yağmur ) dur o. Kuruyan bitkiler o yağmuru
bekler ve Allah cc çok büyük bir lutufkarlıkla kulları için nice faydalı sular indirir yeryüzüne. Ve bu
sayede tüm yeryüzü yeşillenir , çiçek açar , meyve verir.
Allah Latiftir , Habirdir.
Kullarına karşı lütuf sahibi , iyilik ve ikramda bulunan , çok hayırlar nimetler verendir. Yapması
yaratması en güzel , zarif olandır . Ve o her şeyden haberdar olandır.
“Bakın! O yarattığını bilmez olur mu? Ki O Latîf’tir, Habîr’dir.” (Mülk :14)
Yaratan yarattığını en iyi bilendir. Onun halinden en ince sırlarına kadar haberdar olduğu için lûtfunu
zarafetle yapar. Yarattığı kullarının her ihtiyacını, zaaflarını, arzu ve emellerini en iyi o bilir. Latîf olan
Rahman lütfettiğinde kulunun durumuna göre mükemmel biçimde verir.
Gözler onu göremez, O ise bütün gözleri görür; O, lütuf sahibidir, her şeyden haberlidir. ( Enam 103)
kadinveaile
8. Fahreddin Razî der ki: Hucurat suresinde müminleri ahlakın en
güzeline bir yöneltme vardır. O ise ya Allah ile veya Peygamber ile
veya kendi cinsi ile olur. Bunlar da iki sınıftır, çünkü ya müminler
yolunda gider, tâat rütbesinin içinde olur veya bu rütbenin dışında
olurlar. Dışında olanlar fasıktır. Müminler rütbesine dahil olanlar da
yanlarında hazır veya uzakta bulunurlar. Bu suretle ahlak 5 kısım
olur:
1- Allah'a ait olanlar,
2- Peygambere ait olanlar,
3- Fâsıklara ait olanlar,
4- Hazır olan müminlere ait olanlar,
5- Gaib olan müminlere ait olanlar.
kadinveaile
9. 1. BÖLÜM : Allaha ve Rasulüne ait olanlar
ALLAH VE RASULÜNÜN ÖNÜNE GEÇMEMEK.
Ey iman edenler! (İşlerinizde, söz ve hükümlerinizde) Allah’ın ve
Resûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’a saygılı olun, emirlerine uygun
yaşayın. Çünkü Allah, (her şeyi) hakkıyla işitendir, bilendir.
kadinveaile
10. Allah’a ait olanlar
Allah cc bu ayetin birinci bölümünde kulluğun
şartı, edep ve adabını bildiriyor.
Evvelen = Müminler dünyevi yahut uhrevi her bir işini , tüm
aktivitelerini Allah’ın rızası ve hükümlerine uygun olarak yapmalıdır.
Saniyen= Müminler düşünce sistemlerini, algı ve duyularını, tüm akli ve
fikri muhakemesini Allah’ın hüküm ve kanunlarına uygun bir şekilde
geliştirmelidir.
Salisen = Müminlerin sözleri ,vaat ve kavli faaliyetleri Allah’ın emir ve
hükümlerine uygun olmalıdır.
kadinveaile
11. Rasulüne ait olanlar :
Ayetin ikinci emri kendinden sonra Rasulünün emir ve
hükümlerine itaat etme hususudur.
Allah Rasulüne dünyevi ve uhrevi her işinizde, sözlerinizde ve
hükümlerinizde uyunuz. Zira O’nda sizler için çok güzel örnek ve model
vardır.
Rasulullaha itaatin Allah’a itaat ile birlikte kullanılması Allah Teala
hz.lerinin kulu ve Rasulu olan eşsiz rehberine gösterilecek saygının ,
edep, bağlılık ve itaatin O’nun katında mutlak bir şart olduğunu gösterir.
İslam’ın ilkesel bir emrini ortaya koymaktadır. Nitekim bundan sonraki
ayet bunu pekiştirmektedir.
kadinveaile
12. MÜ’MİNLERİN RASULULLAHA KARŞI DAVRANIŞ VE
EDEPLERİ
Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstünde
yükseltmeyin, konuşurken birbirinize bağırdığınız gibi (çağırmak için)
ona bağırmayın; (yoksa) siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
Doğrusu Allah’ın Resûlü yanında seslerini kısanlar (edepli olup benliğini
öne çıkartmayanlar) var ya, işte onlar, Allah’ın gönüllerini takvâ için
imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat
vardır.
kadinveaile
13. İman edenlere manevi bir terbiye öğretildikten sonra
zahirde uyulması gereken edep ve kurallar
zikredilmektedir.
1. Allah rasulü ile birlikte iken sesiniz O’nun sesinden daha yüksek
çıkmasın.
2. O söze başlamadan veya size söz hakkı vermeden siz söze başlamayın
3.Size müsaade edip konuşmanızı dinlerken sesinizi nazikçe kullanın. Kaba
ve çirkin sözlerden aman ha kaçının.
4. O Allah’ın elçisidir. Sizlerin birbirinize bağırıp seslendiğiniz şekilde O’na
seslenmeyin.
Bu iki şekilde olur .
kadinveaile
14. Birincisi ; huzurunda iken O’na hitabınız ve ses tonunuz
zarif olsun.
İkincisi ; O’na arkasından herhangi biriymiş veya
arkadaşlarınızdan biriymiş gibi bağırarak çağırıp
seslenmeyin.
kadinveaile
15. Doğrusu Allah’ın Resûlü yanında seslerini kısanlar, edepli olup
benliğini öne çıkartmayanlar, Allah’ın gönüllerini takvâ için
imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük bir
mükâfat vardır. Onlar bu güzel edeplerinden dolayı dünyada
müeddep bir şahsiyet olarak model alınırlar. Ve nice şaşırtıcı ,
sürpriz mükafatlara ererler.
Ahirette de bu zarif edebi hareketlerinden dolayı çok büyük bir
mağfiret ile karşılaşırlar.
Ve başkalarına nasip olmayan nice mükafatlara nail olurlar.
kadinveaile
16. O’nun asrında yaşayamamış ümmetinin edebi:
Heva ve heveslerimizin, dünyevi işlerimizin Rasulullahın sünnetinin
önüne geçmemesi
O’nun sünnetini ve yolunu hayat kılavuzu kabul etmek
Sünnetine ve hadislerine gereken ihtimamı göstermek
Hadislerini okurken, yazarken ve öğrenirken titiz ve edepli davranmak
Ravzasını ziyarette huzur-u Rasulullahta olduğunu idrak ederek edepli
ve hürmetli olmak.
Her daim Onunla birlikteymiş gibi istimdat eyleyip Rabıtalı olmak.
kadinveaile
17. Bu âyetten hareketle, Resûlü’nün yolunda
olan ulemâya karşı konuşurken de aynı
edep ve saygı gösterilmelidir. Zira
muvahhid, muttaki, ilim, irfan ehli alimler
muhakkak surette peygamber varisidirler.
kadinveaile
18. ‘’Rasulüm sana ait odaların ardından seni çağıranlar var ya onların çoğu
akıl erdiremezler.( Hucurat ayet 4 )’’
‘’ Ve eğer sen onlara çıkıncaya kadar sabretselerdi kendileri için daha
hayırlı olurdu. Bununla beraber Allah çok bağışlayandır , çok merhamet
edendir.’’( ayet 5 )
Rivayete göre, bu ayetler Allah Rasulü öğle sıcağında evinde istirahat
buyururlarken ‘’Çık ya Muhammed ‘’ diye bağıran Temimoğulları hakkında
nazil olmuştur.
kadinveaile
19. Allah rasulünün evine nasıl girileceği hususunda bilgi veriliyor.
Rasulullah’ın mübarek şahsında müminlere genel bir edep öğretilmiş
oluyor .
1. İzin istemek (Kapıyı tıklama)
2 . Evden çıkmasını beklemek - Kapının açılmasını beklemek
3. Kapının önünde ısrarla beklememek ve seslenmemek.
( Kapıyı ısrarla tıklatmamak ) 3 kereyle bitirmek.
kadinveaile
20. 3. Fasığa karşı olanlar :
6. Ey iman edenler! Şâyet bir fâsık (yalancı/günahkâr) size bir
haber getirirse,doğruluğunu araştırın .Yoksa bilmeyerek bir
kavme kötülük eder de, yaptığınıza kesinlikle pişman olursunuz
7. Bilin ki Allah’ın Resûlü içinizdedir. Eğer o, birçok işte size
uysaydı, kesinlikle sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı
(isteğinizle) sevdirdi; onu sizin kalplerinizde süsledi, küfrü,
fâsıklığı ve isyanı da (olduğu gibi) çirkin gösterdi. İşte bu
(özelliklere sahip ola)nlar, doğru yolda olanların ta
kendileridir.
kadinveaile
21. Haberleşme Adabı
Bilgi ve haber kirliliğinin çok olduğu günümüzde haberleşme şekli ve alanı
artmış ve gelişmiş durumdadır. Artık haber merciimiz sadece insanlar
arasında gelişmiyor. İnsandan insana ulaşan bilginin yerine daha etkin
kullanılan teknolojik , sanal iletişim yolları aktif olarak kullanılmakta.
Haber dinleme, haber okuma, haber iletme hususundaki referanslar nelerdir.
Haberi dinlediğimiz kişi
Haberin doğruluğunun araştırılması
Habere ait kişilerin ayrı ayrı dinlenilmesi
Haberin cemiyete tesirleri
Haberin sonuçları
kadinveaile
22. Haberleşmeyi olumsuz etkileyen hususlar :
Bilgisizlik – Önemsememek – Duygusallık – Kin ve Öfke – intikam
duygusu
….Yoksa bilmeyerek bir kavme kötülük eder, onları zor durumda
bırakırsınız da yaptığınıza kesinlikle pişman olursunuz . Telafisi güç
sonuçlara kişisel veya toplum olarak maruz kalırsınız.
kadinveaile
23. 4. Hazır olan müminlere karşı olanlar
9. Eğer mü’minlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen
aralarını düzeltin. Eğer onlardan biri, hâlâ (Allah’ın hükmüne boyun
eğmeyip) diğerine saldırırsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar saldırana
karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle
düzeltin ve (her işinizde) âdil davranın. Çünkü Allah âdil davrananları
sever.
kadinveaile
24. Müminler arasındaki cidal, münakaşa, anlaşmazlık ve tartışmalara
bitaraf olmadan adaletle müdahale ederek aralarında sulhu sağlamak.
Ayette emredilenler :
1. Birbiriyle anlaşamayan mümin kardeşinin hemen arasını bulmak.
- Birbiriyle anlaşamayan ( Aile , bireyler , toplumsal , devletler arası )
2. İki taraftan biri daha sert davranır ve anlaşmazlığı arttırırsa onu
teskin edinceye, yanlışını anlayıncaya kadar onunla mücadeleye devam
etmek.
3. İki tarafta sakinleşip hatasını anladığında adaletle aralarındaki sorunu
çözmek.
4. Sorunun değil çözümün bir parçası olmak.
kadinveaile
25. 10. Mü’minler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını
düzeltin ve Allah’ın emirlerine uygun yaşayın ki, rahmete nâil olasınız.
(Mü’minler birbirinin derdine ortak olarak, kötülük yapmalarına ve
batıla meyletmelerine engel olarak, hayırda yardımlaşarak,
selamlaşarak, ziyaretleşerek, hediyeleşerek, birbirini koruyarak, Allah
yolunda yürüyerek, İslâm düşmanlarına karşı birlik olarak kardeştirler.
Aralarındaki üstünlük ancak takvâ ile, Allah’ın emirlerine uygun
yaşamakladır. Bunun dışında kan bağları ve beşerî tedbir ve usullerin,
hiçbiri, dînin getirdiği bu kardeşliği tesis edemez. Bundan dolayı şirkten
kaçınmış olan mü’minler, İslâm’ın amelle ilgili şartlarını tam yerine
getiremeseler bile Kur’an’ın ifadesi gereği iman yönünden kardeş
olduklarını bilmeli ve kelime-i tevhid dâvâsında birleşmelidirler.)
kadinveaile
26. Bu kardeşliğin hakkı ve gereği olarak şu ilkeler
sıralanıyor
11. Ey iman edenler! Bir topluluk, bir toplulukla alay etmesin. Ola ki
(alay edilen adamlar, Allah yanında) kendilerinden daha hayırlıdırlar.
Kadınlar da kadınları alaya almasın. Ola ki onlar, kendilerinden daha
hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla
çağırmayın. İman ettikten sonra (kişinin) fâsıklık (damgası yemesi veya
din ve ahlâk sınırını aşması) ne kötü isimdir! Kim de tevbe etmezse işte
onlar zalimlerin ta kendileridir.
kadinveaile
27. 1. Bir topluluk bir toplulukla alay etmesin .
Sosyal ahlak ve adap
Alay edip hor gördükleri kendilerinden dini , ahlaki ve takva yönüyle
daha üstün olabilir.
3. Hanımlar arasında alaylaşma olmasın. Alay ettiği ondan daha hayırlı
olabilir.
4. Birbirinizi giyim kuşam, yeme içme, zengin fakir, gelenek görenek vs.
bakımından asla alaya almayın, ayıplamayın. Sosyal, kişisel ayrımcılık
yapmayın.
5. Birbirinize hoşlanmıyacağınız kötü lakaplar takmayın. Çünkü bu
karşıdakini son derece rencide eder, üzer ve toplumdaki saygınlığını
kaybeder.
kadinveaile
29. 5. GAİB OLAN MÜMİNLERE KARŞI
12. Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir
kısmı günahtır. Birbirinizin gizli kusurunu (casus gibi)
araştırmayın ve biriniz, diğerini çekiştirmesin. Herhangi biriniz
(normal insan olarak) ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi?
İşte bundan iğrendiniz değil mi? O halde ‘Allah’a saygı duyup
emrine uygun yaşayın’ aykırı davranmaktan sakının. Şüphesiz
Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir.
kadinveaile
30. Zan Nedir ?
Zan; sanmak, bilmek ve itham etmek manalarına geldiği gibi, sezmek ve
şüphe manalarında da kullanılır.
Zan, “sanmak, tahmin etmek” mânâsına gelir. İki kısmı vardır
1. Hüsn-i zan, “kesin hüküm bulunmayan bir şeyi iyiye yorumlamak, iyiye
de kötüye de yorumlanabilecek bir işe, güzel yönünden bakmak , iyi niyet ”
demektir.
2. Bunun zıddı su-i zan olup “kesin hüküm bulunmayan bir şeyi kötüye
yorumlamak, her şeye menfi yönden bakmaktır.”
Birini iyi sanma, iyi zannetmeye hüsn-i zan; kötü fikir besleme ve kötü
sanmalara da su-i zan denilmektedir.
Kuvvetli ve hakikate yakın olan zanna ise, zann-ı galip ismi verilir.
kadinveaile
31. Hüsn-ü zannın en önemli bir istimal yeri, insan iradesini aşan
musibet ve felâketlerde kaderin bir hikmet ve rahmet yönü
olduğunu düşünüp şikayet ve isyandan sakınmaktır. Allah
Resulü (asm) bu mânâyı şu hadis-i şerifiyle ders veriyor:
“Allah’a hüsn-ü zan ibadettir.”
Allah cc. Hz.lerine hüsn-ü zan etmenin ibâdet olduğunu
düşünerek Allah’ın rahmetinin, affının bol olduğunu bilmelidir.
Günahlarımız çok olsa da Allahü Teâlânın affedebileceğini
düşünmek hüsnü zan olur. Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki: (Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini
affeder. O sonsuz magfiret ve nihayetsiz merhamet
sahibidir.) [Zümer 53]
kadinveaile
32. Bizler için şimdi herşeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve
ferahlık verecek vechine bakmak lâzımdır ki mânâsız,
lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici haller nazar-ı
dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin.
Suizan, birinin kötü bir iş yaptığını zannetmektir. Kalbe
gelen kötü düşünce, o hâliyle suizan olmaz. Kalbin o
tarafa kayması suizan olur.
Mesela birisinde bir çanta görünce, (acaba bu çantayı
çalmış olabilir mi) diye sadece düşünmek suizan olmaz.
Ama (çalmış olabilir) diye zannetmek ve bu düşüncenin
sabitleşmesi ve bunu başkalarıyla da paylaşmak suizan ve
ayrıca da bühtan olur.
kadinveaile
34. Kusur ve Ayıp Araştırmamak
Tecessüs ; belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye
çalışma , merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı .
İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Tecessüs haramdır) buyuruyor. Tecessüs,
birinin işlerini araştırmak demektir. Bu durum âyet-i kerime ve hadis-i
şeriflerle yasaklanmıştır. Bir hadis-i şerif:
(İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin!)[Müslim]
Tecessüs eden, yani başkalarının yaptığı işleri öğrenmeye kalkan,
onların kusurlarını araştıran, kendi kusurlarını göremez. Kendini
onlardan üstün görür. Ucba ve kibre düşer.
kadinveaile
35. Tecessüs ortada olan bir şeyi gayri ihtiyari görmek
veya sesleri yüksek konuşmaları işitmek değildir.
Gizlenmeye çalışılan, şahsi özeline giren
mevzularda casusluk yapmak ( gizlice veya aşikar )
araştırmak haramdır.
kadinveaile
36. GIYBET
Bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri
söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman
hoşlanmayacağımız bir şeyi, din kardeşimiz hakkında
arkasından konuşmamız anlamına gelir.
Gıybet, insan veya insanla ilgili birtakım şeyler üzerinde
olur. Kişinin bedeni, nesebi, ahlâkı, işi, dini, dünyası, elbisesi,
evi, bineği... dedikodu konusu olabilir.
İlahi benzetme
Ölmüş kardeşinin etini yemek.
kadinveaile
39. 13. Ey insanlar! Şüphesiz biz, sizi bir erkekle bir kadından yarattık (ırkınız ve
şahsınızla övünmeniz için değil; sırf iyilik uğrunda) tanışasınız (yarışıp ve
yardımlaşasınız) diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz ki
sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvâlınız (Allah’ın emirlerine en uygun
yaşayanınız ve günahlardan sakınanınız)dır. Şüphesiz, Allah hakkıyla
bilendir, (her şeyden) haberi olandır.
(Takvâ sahibi olmak, bütün günahlardan ve günaha giden yollardan
sakınmak, nefsi terbiye ve tezkiye etmektir. Bu da nefsi her türlü kötü ve
batıl duygu ve isteklerden arındırarak, Allah’ın emrine ve Resûlü’nün
sünnetine uygun yaşamak; insanlara karşı dış yaşantısını Allah’a karşı da iç
yaşantısını tertemiz süslemektir. Muttakîlik köşeye çekilme değil, aynı
zamanda emr-i mârûf nehy-i münkeri yerine getiren aksiyoner bir hayat
tarzıdır. Âyet-i kerîmeden anlaşıldığı üzere dünyada bütün insanlar
arasında insan olma yönünden hiç bir farklılık ve üstünlük yoktur. Eşitlik,
karşılıklı saygı, müsamaha ve hayat hakkını tanıma vardır. Halbuki bu
hareket Batı’da ancak 15. asırdan sonra hümanizm ile gelişmiştir. Ancak
Allah’a olan inanç ve kulluğun yerine getirilmesi bakımından O’nun katında
dereceler ve üstünlükler vardır.) Hasan Tahsin Feyizli
kadinveaile
40. Asıl gaye takvadır. Allah katında üstünlük ancak takva iledir.
Nesebi, soyu sopu ile övünmek cahiliye adeti olduğu gibi insanlık
ve islami yaşantı adına yapılacak en çirkin ötekileştirme ve kibir
alametidir.
Irk, millet soy olarak farlılıklarınız teberrükendir. Aynilikten
sıkılmamak , farklılıkların hizmet ve kulluk azminizi arttırıp
pekiştireceği içindir.
kadinveaile
41. 14. Çöldeki (bedevî) Araplar (gelip): “İman ettik.” dediler. De ki:
“Siz (gönülden) iman etmediniz. (Fakat:) ‘Müslüman
olduk/teslim olduk’ deyin. Henüz iman kalplerinize (tam)
girmedi. Eğer Allah’a ve Resûlü’ne (tam) itaat ederseniz
(imanınız sahih ve kâmil olur); O’da amelleriniz(in sevâbın)dan
hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah, çok bağışlayan, çok
merhamet edendir.”
kadinveaile
42. Fahreddin Razî burada "Mümin ile müslim ehl-i sünnete göre
birdir. Nasıl olup da burada bu fark anlaşılabiliyor?" diye
sorarak buna şöyle bir cevap verir: "Genel ile özel'in farkı
vardır. İman ancak kalp ile olur. Bazan onunla beraber lisan ile
olur. İslâm ise daha geneldir, fakat özel şeklinde genel ile özel
birleşmiş olur.
Müslümanlık ilk basamaktır. İkinci ve daha ileri derecedeki
itaat ve teslimiyet eseri olan iman bir ayrıcalık ve olması
gerekendir. Bunun göstergesi nedir ?
kadinveaile
43. 15. (Gerçek) mü’minler ancak, Allah’a ve Resûlü’ne inanan; sonra
(bunda) şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla
savaşanlardır. İşte onlar (imanlarında) doğru olanların ta kendileridir.
kadinveaile
44. Gerçek mümin
1.Allah’a sağlam bir şekilde inanan
2.Onun Rasulüne Muhammed-i Mustafa (sav) e iman
eden
3. İmanında asla şek ve şüpheye düşmeyen
4. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad eden.
kadinveaile
45. 16. De ki: “Siz din(darlığ)ınızı Allah’a mı öğretiyorsunuz? Halbuki Allah
göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir.”
16. De ki: “Siz din(darlığ)ınızı Allah’a mı öğretiyorsunuz? Halbuki Allah
göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir.”
18. Şüphesiz ki Allah, göklerin ve yerin görünmeyenini bilir. Allah,
yaptıklarınızı hakkıyla görendir
kadinveaile
46. Müslüman olduklarını sana karşı başa kakıyorlar, sana bir minnet
sayıyorlar, başına kakıyorlar, seni ve hatta beni minnettar etmek
istiyorlar. Müslümanlıklarını Allah’ın başına kakıyorlar. Hayret ve
dehşet !
Kul başta iman nimetinin ve Allah’ın hiçbir karşılık beklemeden
vermiş olduğu diğer bütün nimetlerin kadrini düşünmeksizin ,
beyhude bir ümit ve beklenti içine girmemeli. Kendisini büyükleyip
Rabbi katında derecesini düşürmemelidir.
Allah’ın hakkını gözetmez, küfran-ı nimette bulunursa bu en
büyük nankörlük ve edepsizlik olur.
kadinveaile
47. HUCURATIN ÖĞRETTİKLERİ
AHLAK SURESİ
ADAB-I MUAŞERET
BİREYSEL TERBİYE
SOSYAL TERBİYE
İNSAF
İTAAT
EMPATİ
ÖZDENETİM (OTOKONTROL )
EDEP
GERÇEK MÜSLÜMANLIK
ŞÜKÜR - KÜFRAN-I NİMETTE BULUNMAMAK
ZARAFET
kadinveaile