1. 1873 1883 1887 1891 1892 1895 1900 1938
Ölüm
27/12/1936
Mektebin baytarlık
bölümünü 1893 yılında
birincilikle bitirdi
1893
Doğum
20/12/1873
Ortaöğrenim
1882
1885
Medrese
1888
Babasını
Kaybetti
1895
“Kur’an ‘a Hitab", adlı
şiiri yayınlandı
1898
Mehmet Emin Beyin
kızı İsmet Hanım’la
evlendi
istanbul’da,
Beyoğlu'ndaki Mısır
Apartmanı'nda hayatını
kaybetti
2. Hayatı
Eserleri
Edebi Kişiliği
Nasihatleri
Şahsiyeti
“
Bir zamanIar biz de miIIet, hem nasıI miIIetmişiz.
GeImişiz dünyaya miIIiyet nedir öğretmişiz.
HatırIar mısın? Doğduğun zaman, sen ağIardin
güIerdi aIem. ÖyIe bir yaşam sür ki, mevtin sana
hande oIsun. HaIka matem.
Bu ezanIar ki şahadetIeri dinin temeIi, ebedi
yurdumun üstünde benim inIemeIi.
3. • Mehmet Akif, 1873 yılında İstanbul’da, sade ve
geleneksel bir hayatın yaşandığı Fatih’in Sarı güzel
semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde
(Büyük bir yangında harap olan bu semtin
ortasından bugün Vatan Caddesi geçmektedir)
dünyaya geldi.
4. • Asıl adı Mehmet Ragif’tir. Ragif, ebcet hesabıyla hicri
1290 rakamına karşılık gelmektedir ve bu rakam
Akif’in doğum tarihidir.
5. • Akif, Osmanlı devletinin hasta adam ilan edildiği ve bu
görüşün dönemin devlet adamlarına ve aydınlarına uğursuz
bir hastalık gibi bulaştığı, çöküş şartlarının hemen herkeste
çözülme, umutsuzluk, panik yarattığı, buna rağmen hemen
herkesin bir şeyler yapma çabasında olduğu bir dönemdir
6. • 2. Mahmut’un, 3. Selim’in başlattığı yenileşme hareketleri,
Tanzimat doruk noktasına varıyor ve bugüne kadar devam
eden aydın- halk yabancılaşmasını, milletle devlet arasındaki
problemli doğuruyor, toplumsal yarılmalara yol açıyordu.
7. • Yenileşme ile başkalaşma arasındaki farklar sık sık
belirsizleşiyor atılan her adım ciddi sosyal ve siyasi
maliyetler getiriyor, kendinden ve kendi köklerinden
beslenen bir yenilenme gerçekleştirilemiyordu.
8. • Daha Akif 6 yaşında iken Ruslar İstanbul’a kadar
ilerliyor Ayestefanos Abidesini dikiyordu.
9. • Yine 5 yaşında iken Abdulhamid, Meclis-i
Mebusan’ı kapatıyor, devletin ve milletin
varlığını korumak için politik dehasına ve
çöküş endişesinin yarattığı bir haleti ruhiyeyle
baskıcı bir politikaya yöneliyordu.
10. • Babası Fatih Medresesi müderris ve
mücizlerinden (icazet veren) İpek’li
Temiz lakabıyla anılan Tahir Efendi’dir.
Annesi ise Buharalı Mehmet Efendi’nin
kızı H. Emine Şerife hanımdır.
11. • Akif’in ailesi sade ve orta halli ama bir inanç ikliminin bütün
olgunluğu ve güzelliği ile yaşadığı bir aile idi. Akif babasını,
“Beyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak Vücudu zinde fakat
saç sakal ziyadece ak.” diye tasvir eder.
12. • .” Ünlü düşünür ve şair Sezai Karakoç, Akif’in ailesi ve kökeni
ile ilgili şu nefis yorumu yapar: “Baba soyu Rumelili, ana soyu
Buharalı, doğuş yeri Fatih: Yani tam bir Doğu İslâmlığının, Batı
İslâmlığının ve Merkez İslamlığının bir sentezi bir çocuk”
13. • Anne çizgisi, duyarlığı, sağduyuyu, kendini bir ülküye adayışı,
şairliği getirecek; baba çizgisi, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve
her vuruşmada daha da çelikleşen bir savaş adamını, gözü
pekliği, korkmazlığı, ürkmezliği, umutsuzluğa sürekli olarak
düşülmemeyi getirecektir.
14. • Akif’in doğduğu Fatih semtini Sezai Karakoç şöyle
tasvir ediyor” “Fatih semti, İstanbul’un içinde ikinci
bir İstanbul’dur. Yüzde yüz Fatih şehridir.
15. • .” Akif, İstanbul’un bu en Türk, en yerli ve en yoksul
mahallelerinden birin de doğdu ve yaşadı. Hayatı
burada tanıdı ve keşfetti, toplumsal dokuyu burada
ve onun bir parçası olarak tanıdı.
16. • . Yenilenmekle, yerli kalmak, kendi olmak arasındaki
tercihlerinin ilk çizgilerini burada idrak etti. Ve Akif
burada bir şey daha öğrendi. Her türlü kirlenmeye
açık bir yoksulluğun, sade ve onurlu bir hayata nasıl
dönüştürülebileceğini..
17. • Erdemli yoksulluk helal kazanç ve emek demektir, fedakarlık
demektir, dayanışma demektir, karşılıksız sevmek demektir,
hırs ve rekabeti ayaklar altına almak demektir
• Erdemli yoksulluğun tek sigortası vardır. Çalışmak, ölene kadar
çalışmak, onurunu kaybetmeden çalışmak.
18. • Akif kendi mahallesinin yoksulluğunu, kendi haline
terkedilmişliğini şöyle anlatır:
19. Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz
Erir erir akarız semtimize geldi mi yaz!
Bahârı görmeyiz ala lâtif olur, derler...
Çiçeklenirmiş ağaçlar, yeşillenirmiş yer.
Demek şu arsada ot bitse nevbahâr olacak?
20. • Akif bu mahallede bu inanç ve gelenek ikliminin ortasında
mahalle hayatını bütün renk ve çizgileriyle yaşadı
21. • Ve Akif’in mizacı.. ele avuca sığmayan bir çocuk.
Çalışkan ama haşarı. Okuldan döner dönmez sokağa
fırlayan, ağaçlara tırmanan, kabına sığmayan bir mizaç.
Masal dinlemeden uyumayan bir ruh.
22. • Uyuması için kendisine masal anlatırken uyuyakalan Saime
Hanım’ın eline mangalda kızdırdığı cevizi bırakarak yakan bir
yarım kalmışlığı kabullenememezlik.
23. • Akif böyle bir ortam içinde o günün geleneğine uyularak 4.5
yaşlarında iken Emir Buhari Mahalle Mektebine başladı.
• Yaklaşık iki sene sonra Fatih İptidaisi’ne (ilkokul) girdi.
• Üç yıllık bu okulu bitirdikten sonra girdiği Fatih Merkez
Rüştiyesi’ni (ortaokulunu) 1895 yılında bitirdi.
24. • Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca’ya ilgi gösterir.
• Bir yangında evleri yanar, o sıralarda Mülkiye Baytar
Mektebi açılır.Bu okula kayıdını yaptıran M. Akif
okulunu birincilikle bitirir.
25. • Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan'da görev yapar.
• Daha sonra İstanbul'a dönerek öğretmenlik yapmaya başlar.
• I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti'nin gizli haber alma
örgütü Teşkilat'ı Mahsusa görevlisi olarak Berlin'e gider.
26. • Her zaman yazı ve şiirle iç içe yaşayan Akif’in kamuoyunun
önüne çıkması II: Meşrutiyetin ilanıyla birliktedir. Şiirlerini,
makalelerini Sıratı Mustakim’de* yayınlamaya başlar.
27. • Birinci Dünya Savaşı sonrası imparatorluğun dağılması,
Mondros’tan sonra ise Anadolu’nun işgal edilmeye başlanması
her yerde ayaklanmalar doğurmuştur. Akif de Şubat 1920
tarihi itibariyle Balıkesir’de hutbeler vererek halkı bağımsızlığı
için savaşmaya çağırır.
28. • Her milletin bir İstiklal Marşı olduğu, Türk milletinin de
bir İstiklal Marşının bulunması gerektiği fikri üzerine
TBMM tarafından marş için yarışma açılmış, ancak
başvuran yedi yüzün üzerindeki eser arasından uygun
birisi bulunamamıştır.
29. • Dostları ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Tanrıöver, İstiklal
marşının Akif tarafından yazılmasını istemektedirler.
• Ancak Akif, sürecin yarışma biçiminde düzenlenmesi sebebiyle
katılmayı düşünmemekte, nihayet beş yüz liralık para
mükafatını da böylesi onurlu bir iş için uygun bulmamaktadır.
30. • Neticede, (Hasan Basri Çantay’ın da özel çabasıyla)
ikna edilir, mükafatın başka bir yere
bağışlanabileceği bildirilir; bu gelişmelerden sonra
Akif Marşı kaleme alır
31. • 12 Mart günü TBMM’de Tanrıöver tarafından okunan
şiiri bütün milletvekilleri ayakta dinlerler; her kıta,
hatta bazen her mısra arkasından heyecanla alkışlarlar,
nihayet İstiklal Marşı olarak kabul ederler
32. • Akif Ersoy, millete adadığı bu şiirin şairi olarak artık
kendini görmez ve İstiklal Marşını Safahat kitabına
almaz. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda
“Çünkü onu milletimin kalbine gömdüm,” der.
33. • Akif, 1923 yılı itibariyle Prens Abbas Halim Paşa’nın davetini
kabul ederek Mısır’a gider.
• Kurtuluş Savaşından sonraki siyasi gelişmeler Ersoy'un dünya
görüşüne ters geldiği için , Mısır'a yerleşti ve Kahire
Üniversitesi'nde Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi
34. • 1925’de kendisine Diyanet İşleri Riyaseti’nce Kur’an
tefsiri görevi verilir. Yaklaşık yedi yıl çalışır, ancak
istediği gibi götüremediği düşüncesiyle çalışmasını
yarıda keser
35. • Ersoy, Mısır’da bulunduğu son zamanlarda siroz hastalığına
yakalanır, İstanbul’a döner, iyi bir tedavi görür, ancak hastalık
ilerlemiştir, 27 Aralık 1936’da vefat eder, ertesi gün çok
kalabalık bir cenaze merasimiyle Edirnekapı şehitliğine
defnedilir.
36. • Kısacası 1936'da sağlığının bozulması, vatan hasreti
ve ülkesinden uzakta ölmek korkusuyla İstanbul'a
döndü ve burada öldü.
37. • Mehmet Akif, düşündüğünü söyleyen, yazan ve
yaşayan bir insandı.Sözünün eri dürüst bir insandı
38. • Bir gün bir arkadaşıyla randevulaşır. Görüşecekleri
gün çok yağmur yağar. Arkadaşı, “Bu havada görüşme
olmaz, zaten O da gelmez.” Diye düşünerek evinden
çıkmaz.
39. • . M. Akif, tam randevu saatinde buluşacakları yerdedir. Yağmur
altında saatlerce bekler. Sırılsıklam ıslanır. O vaziyette doğruca
arkadaşının evine gider ve “Ben buluşma yerine zamanında
geldim ama sen gelmedin” der. Bundan sonra o arkadaşı ile
ilişkisini keser.
40. • Arkadaşlarına karşı mütevazı, tanımadıklarına karşı onurlu idi.
Menfaat uğruna ezilen bükülen biri asla değildi.
41. • . Hazır cevaplıydı ve espriler yapardı. Fıkra anlatmayı
sever, uygun yer ve zamanlarda “Fıkra gelsin mi? der
ve anlamlı bir fıkra anlatırdı
42. • Yeniliğe açık bir insandı fakat eski değerlerin kıymetini
de bilirdi. O şöyle der: Bir şey eski diye atılmaz, fena
olduğu için atılır. Yeni de sırf yeni olduğu için alınmaz
iyi olduğu için alınır.
43. • Şu beyitleri onun kişiliği hakkında bize yeteri kadar fikir
vermektedir:
• Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem
• Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
• Bir ecdadıma saldırdı mı boğarım,
• -Boğamazsın ki!
• Hiç olmazsa yanımdan kovarım
44. • Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
• Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam
• Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale
• Yumuşak huyluysam kim demiş uysal koyunum
• Kesilir belki çekmeye gelmez boynum
• Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale
45. • Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
• Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim
• Adam aldırma da geç diyemem aldırırım
• Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırım
• Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu
• İrticaın şu sizin lehçede manası bu mu?
46. • İstiklal Marşında “tek dişi kalmış canavar” olarak nitelendirir
• . O, Batı’nın teknolojisinin alınması, kültürüne mesafeli
olunması düşüncesindedir
47. • Avrupa’yı gezerken karşılaştırmalı incelemeler
yapmış,
Gezdim Diyar-ı Garbı kaşaneler gördüm
Gezdim diyar-ı İslam’ı viraneler gördüm,
Dinleri işimiz gibi, işimiz dinimiz gibi, tespitlerini yapmıştır.
48. • Fransızın nesi var? Küfrü bir de ilhadı
• Kapıştı bunları yirminci asrın evladı
• Ya Almanın nesi var? Nefsi okşayan birası
• Unuttu ayranı matuha döndü kahrolası
49. • İttihat ve terakki Fırkasına üye olur. Kendisinden, teşkilatın
bütün emirlerine kayıtsız şartsız yemin etmesi istenir. O da
derhal onlardan ayrılır ve bundan sonra siyasetten uzak durur
50. • “Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter” der. Edebiyatta
edebi gözetmeyenlere, “Edebiyat adına ortaya çıkanları bizler
birer adi simsar bulduk.” der.
51. • Baş yazarı olduğu “Sebilü’r-reşat” dergisinin yayın politikasını
şöyle açıklıyor: “Bu dergide yayınlanan yazılar kaba olabilir
ama ahlaki ve içtimai olmak zorundadır. Yerli malı olacak ve
faydalı olacak. Yazılarımızı en namuslu ailelerde okunabilecek
şekilde yazıyoruz.”
52. • Mehmet Akif, döneminin seçkin İslam alimleri ve
mütefekkirlerinden biridir. İslam aleminin içinde
bulunduğu buhran Onu derinden sarsar ve üzer.
53. • Çöküşün sebeplerini irdeler, kurtuluşun yollarını arar ve
bunları şiirlerine yansıtarak insanları aydınlatmaya çalışır.
54. • Birinci Dünya savaşı sonrasında da Anadolu’da vaazlar
vererek toplumu uyandırmaya çalışmıştır. O tefrikanın,
(ırkçılık, bölgecilik, ideolojik ayrılık vs.) İslam aleminin
gerilemesinde önemli bir sebep olduğunu düşünür:
55. • Toplu vurdukça onu top sindiremez.
• En büyük düşmanıdır ruh-u Nebi tefrikanın
• Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın
• Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor.
• Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
56. • O,mevcut problemin Kuran’ın iyi anlaşılmamasından
kaynaklandığını düşünür:
Doğrudan doğruya Kuran’dan alarak ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı der
57. • İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
• Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için
sözleriyle devam eder.
58. • Ne büyük söyle, Ne çok söyle; Yiğit işte gerek ,Lafı bol, karnı
geniş, soyları taklit etme ; Sözü sağlam, özü sağlam ol, ırkına
çek.
59. • M.Akif’in, “Asım’ın Nesli” olarak nitelendirdiği ideal bir gençlik
prototipi vardır.
Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek
60. • Ona göre; “Asım, vücudu gibi imanı da kuvvetli, hassas, irfan
sahibi, ahlaklı, müspet ilimler okumuş bir gençtir. Milletin
yükselmesi için gereken iki kudret bilgi ve fazilettir. Biz
faziletten uzak düştüğümüz gibi son üç asrın bilgisinden de
habersiz bulunuyoruz.
61. • Fakat, fazilet devirleri gerçekten parlak bir büyük bir milletin
çocuklarıyız. Asım’ın nesli Avrupa’da tahsil görecek, oranın
kaynaklarından en geniş şekilde faydalanacak, bunları yurda
taşıyarak üç yüz senelik ilim kaybını kapatacak. Böylece,
faziletimiz bilgiyle beslenince, en ileri bir millet haline
geleceğiz.”
62. • Sözümü Mehmet Akif’in fedakarlık ve yardımseverliğini
gösteren iki örnekle tamamlamak istiyorum:
63. • Balıkesirli alim Hasan Basr-i Çantay anlatıyor:
• Hiç unutmam Ankara’dayken bir gün bizi evine çay
içmeye davet etmişti. Biz gitmek üzereyken O koşa
koşa geldi ve dedi ki:
64. • “Bu akşam çayı sizde içeceğiz.” Ben tabi memnun
oldum fakat sebebini de öğrenmek istedim. Şöyle dedi:
“Bizim evdeki kilimi bir fakire vermişler.” Evinde zaten
serili bir kilim vardı ve veren de kendisiydi.
65. • Yine soğuk bir kış günü ceketiyle dışarı çıkmış, üşüyor
fakat belli etmemeye çalışıyordu. Paltosunu niçin
giymediğini araştırdım. Meğer paltosunu da kapıya
gelen ve üşüdüğünü söyleyen bir fakire giydirmiş.
66. • 1) Safahat Birinci Kitap : İçinde 44 manzume vardır.
Toplamı 3 000 dize kadardır. Konularını toplumun acı
çeken çeşitli kesimlerinden, hürriyet, istibdat gibi
siyasal olaylardan, şairin mistik duygularından ve bu
dünyevi vazifelerden almaktadır.
67. • 2) Safahat İkinci Kitap : Süleymaniye Kürsüsünde
Süleymaniye Camii'ne giden iki kişinin söyleşilerini
içeren bir başlangıçla kürsüde Seyyah Abdürreşit
İbrahim'i konuşturan uzun bir bölümden oluşmaktadır.
1 000 dizedir.
68. • 3) Safahat Üçüncü Kitap: Hakkın Sesleri Toplumsal
felaketler karşısında insanları uyarmak için gerçek İslami
mesajı yansıtmaktadır. Toplamı 500 dize tutan 10 parça
manzumedir. Manzumelerde Akif, partizanlığa,
umutsuzluğa, ırkçılığa ve ateizme çatmaktadır.
69. • 4) Safahat Dördüncü Kitap: Fatih Kürsüsünde İki arkadaşın
Fatih yolundaki konuşmalarını içeren bir bölümle, Fatih
Camii Kürsüsü'ndeki vaizin konuşması olarak verilen
uzunca metni içermektedir. 1 800 dizedir. Toplumsal ve
siyasal bir yergidir. Tembellik, gerilik ve batı mukallitleri
hedef alınmıştır.
70. • 5) Safahat Beşinci Kitap: Hatıralar Tümü 1 600 dizedir.
Manzumelerde toplumsal felaketler karşısında Allah'a
yakarılmakta, İslâmiyeti gerektiği gibi ve geri kaldığı için
tembel halk ve aydınlar suçlanmakta, Akif'in gezdiği
yerlerdeki izlenimleri anlatılmaktadır.
71. • 6) Safahat Altıncı Kitap: Asım 2 500 dizelik tek parçadan
meydana gelmektedir. Savaş vurguncuları, köylülerin durumu,
geçmişe bakış anlayışı, eğitim-öğretim, medrese, ırkçılık,
batıcılık, gençlik gibi birçok konu üzerinde durmakla birlikte,
Akif'in gerçek görüşünü temel alır. Hocazade (Akif) ile Köse
İmam arasında karşılıklı konuşmalar biçiminde geliştirilmiştir.
72. • 7) Safahat Yedinci Kitap: Gölgeler Akif'in 1918-1933
yılları arasında yayımlanmış manzumelerini
içermektedir. Bunların toplamı bir kısmı kıta olmak
üzere 41'dir. Manzumelerin üçü ayet yorumu olarak
kaleme alınmıştır. Yazdıkları dönemin Akif üzerindeki
etkilerini yansıtmaktadır.
73. • 8) "Son Safahat" : Ölümünden sonra, damadı Ömer Rıza
Doğrul tarafından Akif'in basılmamış şiirleri bir araya
getirilerek bu ad verilmiş ve 1943'teki toplu basımın
sonuna konmuştur. 16 manzumedir ve birçoğu kıtadır.
Safahat'ın daha sonraki basımlarında "Son Eserleri"
başlığı altında verilmiştir. M. Ertuğrul Düzdağ'ın tertip
ettiği
74. • 8. Basımda bunlara 11 yeni manzume
eklenmiştir.
75. • 9) Safahat (Toplu Basım) : 6 Safahat'ın ve Son
Safahat'ın yeni harflerle toplu basımıdır. Ömer Rıza
Doğrul tarafından basıma hazırlanmış, bir mukaddime,
indeks ve önsöz konulmuştur.
76. • Şiirlerinden biraz örnek verecek olursak Bayram, Çanakkale
Şehitlerine, Bülbül
77. • Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;
• İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.
• Dedim ki: "Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda
• Durup o âlemi seyreylesem de meydanda,
• Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur.
• Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. "
78. • Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
• Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
• Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı;
• Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.
• Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
• Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
79. • Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;
• Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
• Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
• Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd.
• O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
• Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.
80. • Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
• En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
• - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya -
• Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
81. • Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
• Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı"
• Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
• Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
82. • Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
• Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
• Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;
• Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
• Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.
• Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
83. • tr.wikipedia.org/wiki/Mehmet_Âkif_Ersoy
• www.antoloji.com/mehmet-akif-ersoy/
• Safat adlı Eseri
• http://www.edebiyatciyiz.net/sitem/resim/akif_3.jpg
• http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/th
umb/2/2b/Mehmet_Akif.jpg/233px-Mehmet_Akif.jpg
• http://www.materyaller.com/img_up/images01/meh
met-akif-ersoy-dersimizcom-7.jpg
• http://cdn.internethaber.com/news/182396.jpg
•