2. Proje ve Yapım Yönetimi Kongresi, 13 – 16 Eylül 2012 İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Urla-İzmir
Proje yönetimi ve projelerle yönetim yaklaşımı, gittikçe artan bir uygulama alanı bulmaktadır. Bu alanda kullanılan teknik araçlar ve bu araçlardan beklenen sonuçlar yüksek bir kesinlik beklentisi üzerine kurulmuştur. Karmaşıklık teorisi proje yönetimi yaklaşımına yeni olanaklar getirmektedir. Böylece, sağlanamayan kesinliklerden hesaplanmış belirsizliklere doğru etkin bir açılım yapılabilir, karmaşıklık yaklaşımının temel anlayışları proje yönetimine yansıtılabilir. Yerleşik yaklaşımın dayattığı kalıpları karmaşıklık teorisinin ışığında yeniden gözden geçirmek örgütlere etkin bir iç görü ve sağlamlık sağlayabilir. Bu bildiride; aslında sorunlarımızın büyük bir kısmını oluşturan yaklaşım biçimlerinin uygulama aralığı ve bu yaklaşımın çözümsüzlüklerine yönelik araçlar, yeni bir bakışla incelenecektir
Proje Yonetiminde Finansal Risklere Bakis, Safak EBESEK, IPYD 2010.05.08
Proje Yönetiminde Karmaşıklık Yaklaşımı, Yeniden Bakış, PYYK 2012
1. 2. Proje ve Yapım Yönetimi Kongresi, 13 – 16 Eylül 2012
Đzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Urla-Đzmir
Proje Yönetiminde Karmaşıklık Yaklaşımı, Yeniden Bakış
Şafak Ebesek, Hakan Yaman
Đstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Bölümü, Đstanbul
ebesek@itu.edu.tr, yamanhak@itu.edu.tr
Özet
Proje yönetimi ve projelerle yönetim yaklaşımı, gittikçe artan bir uygulama alanı
bulmaktadır. Bu alanda kullanılan teknik araçlar ve bu araçlardan beklenen sonuçlar
yüksek bir kesinlik beklentisi üzerine kurulmuştur. Karmaşıklık teorisi proje yönetimi
yaklaşımına yeni olanaklar getirmektedir. Böylece, sağlanamayan kesinliklerden
hesaplanmış belirsizliklere doğru etkin bir açılım yapılabilir, karmaşıklık yaklaşımının
temel anlayışları proje yönetimine yansıtılabilir. Yerleşik yaklaşımın dayattığı kalıpları
karmaşıklık teorisinin ışığında yeniden gözden geçirmek örgütlere etkin bir iç görü ve
sağlamlık sağlayabilir. Bu bildiride; aslında sorunlarımızın büyük bir kısmını oluşturan
yaklaşım biçimlerinin uygulama aralığı ve bu yaklaşımın çözümsüzlüklerine yönelik
araçlar, yeni bir bakışla incelenecektir
Anahtar kelimeler: Proje Yönetimi, Sistem Yaklaşımı, Karmaşıklık Teorisi
Giriş
Bilim, çevremizi modellememize, anlamamıza, denetlememize ve tahmin etmemize
yarayan araçlar ortaya koymaktadır. Karanlık dönemden sonra parıldayan bilimsel
yaklaşım, örtülü bir biçimde geçmiş değerlerin tabularının yerine konmak riskini
taşımaktadır. Bilim ve bilimsel düşüncenin gelişimi sonucunda günlük yaşamımıza
giren teknolojik yenilikler önemli kolaylıklar sağlayarak, sıradan insanın –zaman zaman
da bilim adamlarının- gözünde kesin bilimselliğe sağlam bir zemin yaratmıştır.
Bilimin parçalardan hareketle bütünü, durumdan hareketle gelişmeleri önceden
görmemizi sağlayabilen bilgiler şeklindeki tanımı da değişmektedir. Parçalara bölme
yaklaşımı, bütünün bilgisini taşımama riskini içermektedir.
Sıradan insanın günlük yaşamı içerisinde olayları enine boyuna değerlendirmek ve
kendine özgü düşünüş ve davranış modelleri geliştirmek için vakti yoktur. Yapması
gerekenlere ucu ucuna yetişmektedir. Bu durumda; hem aşkın kişiler ya da kurumlar
tarafından belirlenmiş kurallara ve bakışlara tutunmak hem de geleneksel olarak
kendisine aktarılmış değerler arasında sağlam bir yer bulmak durumundadır.
2. Bu ortamda kesinlik ideolojisi kolayca yerleşmiştir. Kesin olan iyi, belirsiz olan
kötüdür. Kesinlik iyidir yaklaşımından “sadece kesin olan iyidir” ideolojisine
geçilmektedir. Dolayısıyla belirsiz olan şeyler düşünceye layık değildir. Hataları da bir
cins bilgi olarak görmeyen bu yaklaşım, aslında, her zaman doğru sonuçlar verecek
kolaycı çözümler ummaktadır. Ölçülmüş belirsizliklerle yaşamak yerine sahte
kesinliklere tutunmak tercih edilmektedir (Moles, 1993).
Yanlış hesaplanmış kesinliklere tutunmak kolaylığından, hesaplanmış belirsizliklere
doğru yapılacak bu yol alışta farklı -zaman zaman tamamlayıcı- araçlar ve yaklaşımlar
kullanmak gerekmektedir
Belirli ortam problemlerini çözme konusunda uzmanlaşan pek çok eğitimli insan,
günlük hayatın sıradan olguları karşısında etkin bir yol bulamamakta, belirsizliğin ve
öngörülmezliğin hâkim olduğu yaşam oyunu içerisinde sahte bir kesinlik ve
belirlenebilirlik arayışına tutunmaya çalışmaktadır. Oysa bu alandaki gözlemler ve
yaklaşımları içeren eski bilgiler –belki de bilimsel olmayan çağda üretildikleri için- göz
ardı edilmekte ve küçümsenmektedir. Bugün fizikçilerin söylemleriyle eski doğu
metinleri arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır.
Eski zamanlarda kuşaklardan kuşaklara devredilen düşünme kalıpları ve davranış
modelleri ağır-ağır bazen de sıçramalar şeklinde değişim göstermekteydi. Öğrenilen
değerler ve tutumlar uzunca bir süre geçerliliklerini koruyorlardı. Ancak günümüzde bir
insan ömrü içerisinde olan değişim, geçmişe göre çok daha hızlıdır. Yaşamın bir
diliminde geçerli olmuş çözümler ve yaklaşımlar etkinliklerini kaybetmektedirler. Yeni
ortamlara, -henüz eskimediği düşünülen- eski yaklaşımlarla bakmak, beklenmeyen
sorunlar doğurmaya başlamıştır. Artık sahip olunan bilgi ve becerilerin yerini yeniden
öğrenilen bilgiler beceriler ve tutumlar almaktadır. Pek çok alanda teknolojiye yönelik
bilgiler içeren kitaplar birkaç yıl içerisinde eskimektedir. Hem bireyler hem de
bireylerin bir araya getirdiği örgütler, değişimi bir fırsat olarak kullanabilmek için
öğrenmeye çalışmaktadırlar.
Taylor yaklaşımı ile el işçiliği, onu düzenleyen sistem tarafından içselleştirilmiş ve
imalatta büyük bir verim artışı sağlanmıştır. El işçileri, bir sistemin, üretim faktörlerinin
içinde yer almak durumundaydılar. Entelektüel sermaye kavramının belirgin hale
gelmesiyle birlikte, bu yeni iş gücünün verimliliği ve yönetimi için farklı bakışlar
gerekmiştir. Bilgi işçilerinin yoğun olarak bulundukları ortamlarda hala Taylor
yaklaşımı uygulayanlar önemli zorluklarla karşılaşmaktadırlar. El isçiliği sistem
tarafından programlanmaktadır. Oysa Bilgi işçileri sistemi programlamaktadırlar
(Drucker, 1999).
Yönetim sistemleri ve bunları destekleyen teknik yaklaşımların etki alanlarını doğru bir
şekilde tanımlamak, yeni durumlarda yenilikleri devreye almak sürekli bir çaba
gerektirmektedir. Artık sadece “planla, programla, yönelt, denetle” yaklaşımı etkin
olmamaktadır. Bu yüzden birçok orta kademe yöneticinin pozisyonları değişmektedir.
Đnsanlar sezgisel olarak değişime karşı olmasalar da, kendilerinin değişimine önemli
ölçüde direnç göstermektedirler. Değişen bir ortamda değişimin risklerini göğüsleme
enerjisini sarf etmekten çekinmek, bir süre için kolaylaştırılmış bir alan yaratsa da,
gittikçe açılan fark ve bu farka bakış biçimi, yeni konumları ve rolleri belirlemekte etkin
olacaktır.
3. Yönetim bilimleri bulundukları dönemdeki baskın bilimsel teorilerin paradigmalarını
taklit etmektedirler. Taylor’un bilimsel yönetim ilkeleri büyük ölçüde Newton ve
Decartes’in bilimsel ilkelerinin etkisi altında kalmıştır. Sistemi anlamadaki yaklaşım
indirgemeci ve deterministiktir. Bu bakışla: bir sistemin bileşenlerini ve bunlar
arasındaki etkileşim tarzını anlayarak sistemin gelecekteki halini öngörebilirsiniz.
Karmaşıklık teorisinin sağladığı olanak, karmaşıklık karşısında kullanabilecek güçlü
yaklaşımlar önermesidir. Geleneksel yaklaşımların sonuç almakta sürekli zorlanmakta
olduğu ve buna karşın kendisini daha da sofistike bir hale getirerek kendi araçlarıyla
çözümü engellemeye başladığı noktalarda, karmaşık sistemlere hakim olan dinamiklerin
kendilerinin de karmaşık olması gerekmediği anlaşılmaktadır. Đzleyen bölümlerde
günümüzdeki yeni bilimsel paradigmalara değinilecektir.
Karmaşıklığa Bakış
Karmaşıklık, evrenin bütünleşik, ama yanı zamanda alışılmış mekanik ya da doğrusal
yollarla anlayamayacağımız kadar zengin ve çeşitli olan durumlarını kastetmektedir.
Đçsel ilişkiler ayrıntılara bakarak değil, ilke ve kalıplar belirlenerek algılanabilirler.
Karmaşıklık, yönetim bilimlerinden ödünç alınan düşünme biçimleri geleneğinin,
“kendi aklınızı kendiniz kurun” şeklinde değiştirilmesini önermekle işe başlamaktadır.
Birçok geleneksel önerme, geçek hayat şartlarındaki süreç içerisinde alt üst olmuş
durumdadır. Eksiksiz yasalara dayalı basit ideal olguları inceleyen geleneksel bilimden
farklı olarak karmaşıklık teorisi geri kalan yüzde 95’i inceler. Bunlar, gerçek dünyada
en yaygın rastlanan karmaşık olguların temelinde yatan çalkantı, dengesizlik,
öngörülmezlik, kendi kendini örgütleme, kendini uyarlama, öğrenme, artan getiriler gibi
kurallardır.
Karmaşıklık teorisi bize toplumsal ve ekonomik sistemlerin davranışına ilişkin bir dizi
yeni iç görü sunmaktadır. Üç yüz yıllık indirgemeciliğin ardından pek çok şeyi
öğrenmenin mümkün olacağı araçlar ortaya çıkmaktadır (Battram, 1999).
Çok kullanılan işlevsel terim tanımları Tablo1’de verilmektedir:
Tablo 1. Çok Kullanılan Tanımlar (Battram, 1999).
Kaotik: Kalıpların ortaya çıkartılamayacağı ve ayrıntıların anlaşılamayacağı bir hal.
Karışık: Ayrıntı, parça ve alt sistemlerin anlaşılabileceği hal.
Karmaşık: Ayrıntıların anlaşılamayacağı ama kalıpları ortaya çıkarma yeteneği
sayesinde bütünün ya da genel sonucun anlaşılabileceği hal.
Hava gibi kaotik sistemler başlangıç koşullarına duyarlılık gösteren doğrusal olmayan
sistemlerdir. Kesin olarak öngörülemezler. Belirli aralıklar içinde değerlendirilirler.
Televizyon karışık bir sistemdir. Parçalar arasındaki bağlantı önceden belirlenmiş
yollardan kurulmuştur. Ekonomi belirli bir öngörülmezlik içeren ve kendi kendini
uyarlayan karmaşık sistemdir.
4. 2. Proje ve Yapım Yönetimi Kongresi, 13 – 16 Eylül 2012
Đzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Urla-Đzmir
Kaosa Bakış
Kaos denilince akla ilk önce öngörülmezlik gelmektedir. Kaos düzensizlik içerisindeki
düzeni araştırır. Periyodikliği olmayan bir düzen türü, düzenin ve öngörülebilirliğin
boyunduruğundan nihayet kurtulmuş bir dinamik olarak tarif edilmektedir. Lineer
bakışın açıklayabildiği dar alanların yanında nonlineer ifadelerinde içerisindeki düzen
resimlerini belirlemeye çalışır. Çevremize baktığımızda çatlayan topraktan nehir
yataklarına, ağaçlardan sahillere kadar hep çatallanmalar, kırıklı, kesikli düzgün
olmayan şekiller görürüz. Bunca doğrusallığa aykırı durum varken, eğitimde ve
bilimsel araştırmalarda çoklukla doğrusallık varsayımı kullanılmaktadır. Kaos
kuramının kurucularından olan Mandelbrot, bu yaklaşımın gerçek dünya ile farklılığı
için: “Bulutlar küre değildir, dağlar koni değildir” demiştir. Gerçekten etrafımızda koni
şeklinde dağlar ve küre şeklinde bulutlar olmadığı halde, eğitimde ve modellemelerde
bu düzgün şekiller kullanılmaktadır (Gleick, 2003).
Birçok durumda, doğrusal yaklaşımlarla incelenen sistemlerde, kendi içsel yapılarının
dar bir şeridi görünür haldedir. Gerçekliğin bütününe dar bir yarıktan bakılmakta ve
buradan yapılan ölçümler ve kestirimlerle bütünün davranışı anlaşılmaya çalışmaktadır.
Bu çalışmanın tüm sistemin ancak küçük bir bölümünü açıklayabilmesini düzeltmek
için daha da yoğun sayısal yöntemlere başvurulmakta, geri kalan ölçülemeyen ve
anlaşılamayan kısım ya öylesine dokunulmadan başka araştırmacılara bırakılmakta ya
da hata olarak kabul edilmektedir. Kaos bakışı sistemin iç düzenindeki basit şıklığı göz
önüne serer. Hep oradadır, icat edilmemiştir sadece doğrusallığın dar şeridinden
bakıldığı için görülememiştir. Kaosun temel bakışlarından biri de başlangıç şartlarına
aşırı bağlılıktır. Kaotik sistemlerde, farklı başlangıç şartlarındaki ya da dinamik yürüyüş
sırasındaki çok küçük farklılıklar, sonuçlarda çok büyük farklılıklara yol açmaktadır.
Dinamik sistemlerin değişim kalıpları çekici öğe resimleriyle, kırıklı şekillerle (fraktal
geometri) açıklanmaktadır.
Bilimsel sıçramanın hemen ardından, kaos bakışı, geleneksel olarak açıklanamayan
sistemlerin yapılarının anlaşılması için kullanılmaya başlanmıştır. Fiyat hareketleri,
nüfus değişimleri, akışkanlar mekaniği, biyolojik ortamların değişimi, iktisadi
yaklaşımlar, örgütlerin davranışları bunlara örnek gösterilebilir.
Borsalardaki fiyat hareketlerinin öngörülemezliği, meteorolojik tahminlerin devresel
genel eğilimler dışında kesinleştirilememesi, bir eğrelti otunun yaprağının sürekli
kendine benzeyen alt parçalardan oluşması, sürekli farklı devingenlikler gösteren nüfus
hareketleri kaosun uygulama alanları arasında sayılabilirler. Kaos teorisi, karmaşıklık
teorisinin bir alt kümesi olarak görülmektedir. Doğrusal sistemlerden kaotik sistemlere
giden sıralama: Statik durum, düzen, karmaşıklık, kaos şeklinde verilmektedir
Bütün canlı sistemler karmaşıklık bölgesinde işlemektedir. Đnsan sistemlerindeki eğilim
kaostan kaçmak olarak tespit edilmiştir. Ama düzenden kaçmak da aynı derecede
önemlidir. Bulunmak gereken yer karmaşıklık bölgesidir. Buraya “kaosun eşiği”
denmektedir. Düzenlenmiş örgüt, kendi kendini tekrarlar, değişime tepki göstermez.
Olanak alanı ya da olanak bölgesi kaosun eşiğinde muazzam genişler. Yaratıcılık
bireylerin kaosun eşiğinde iş görmede özgür olduklarında gerçekleşmektedir.
Sistemler, bir ucunda düzen diğer ucunda kaosun yer aldığı bir aralıkta bulunurlar. Bu
iki uç arasında karmaşıklık yer almaktadır. Burası ne istikrarlı ne de gelişigüzel bir
5. yerdir. Karmaşıklık şimdilerde anlaşıldığı üzere, enformasyonun kendisini giderek daha
gelişkin bir şekilde örgütlemesine ve yeniden örgütlemesine olanak tanıyan bir haldir.
Bu, kişiye ve organizasyona yeni ve daha karmaşık anlamlar kurma olanağı veren bir
haldir. Optimum olanak bölgesi olarak adlandırılan bu olgu Şekil 1’de sunulmaktadır.
Şekil 1. Optimum Olanak Bölgesi (Battram, 1999)
Eşik, kuşkusuz bulunmanın riskli olduğu bir yerdir. Sağlamcılık, yoğun değişim ve
öngörülemezlik karşısında yaşam gücü olan bir tercih değildir. Birçok yatırım
stratejisinde en büyük risk “risk almamak” olarak verilmektedir.
Ekosistemlere Bakış
Sistemlere bakanlar sınırları belirlemeye veya algılamaya çalışırlar. Ekosistemler bu
bakışı tamamen çökertir. Bizim kontrolümüz altında değildir. Ama gene de kaotik,
tehlikeli ve kontrolsüz değillerdir. Ekosistemler kendilerini oluşturan türlerin birlikte
kontrolü altındadır. Her şey birbiriyle bağlantılıdır ve sürekli değişmektedir. Aynı
zamanda kırılgandır. Türler arası ilişkilerin kesilmesi ile sistem dağılır ve küçük alt
topluluklardan oluşan adacıklar kalır.
Ekosistemler kendi kendini uyarlayan karmaşık sistemlerdir Mevcut sistemlerde
denemeler yaparken dikkatli ve ılımlı olmak gerekir. Bir ekosistemin gücü üyeleri
arasındaki karşılıklı bağlantılardan gelir. Bu bağlantılar yeni organizmalar için
bütünüyle yeni olanaklar ortaya çıkarır.
Đş ekosistemlerinin dört aşaması şöyle özetlenmektedir:
• Sisteme yeni değerler ekleyen ilişkiler dizisi oluşturmak,
• Kritik kütle oluşturmak, müşteriler, pazarlar, ortaklar ve tedarikçilere doğru
genişlemek,
• Birlikte evrime liderlik etmek ve sistemde buluşçuluğu geliştirmek,
• Aralıksız performans iyileştirmeyi sürdürmek.
6. Đş ekosistemleri içerinde oyun teorisi yaklaşımı, başlangıçta rekabetçi ve uzlaşmaz olan
çevrelerde, bütün oyuncuların yararına olacak bir işbirliğinin nasıl belirebileceğini
göstermektedir. Đşbirliği yapma durumları Tablo 2’ de sunulmaktadır:
Tablo 2. Đşbirliği Yapma Durumları (Battram, 1999).
Etkileşimlerin tekrarlanma olasılığı: Eğer bir oyuncu oyunun biteceğini bilirse ya da
oyun bir kerelik bir yarışmaya indirgenirse
işbirliği yapmamanın ödülleri çok daha yüksek
görünecektir.
Đşbirliğin artı değeri: Eğer işbirliğinin net ödülü, işbirliği
yapmamaktan daha yüksek değilse hiçbir
işbirliği stratejisi kazanamaz.
Đşbirliğin yeterli gelecek değeri: Sürekli birliktelikten doğacak gelecek tur
kazançlarının değeri bu gün için çok azaltılırsa,
kazançtan özveride bulunmanın bir getirisi
olmayacaktır.
Hızlı ama sürekli olmayan misilleme: Đşbirliği sınırları dışına çıkma çalışmalarına
açık olmayı minimuma indirir.
Ekosistemlerde öğrenme ve kendini yenileme süreçleri alışılagelmiş basmakalıp
bakışları toptan sorgulamayı gerektir. Diyalog önceden saklı kalmış anlam ve anlayışları
ve yeni olanakları ortaya çıkarmak için kullanılan bir iletişim biçimidir. Karmaşıklıkla
başa çıkabilmek için aynı anda birden çok doğrunun var olabileceğini kabul eden bakış
açılarına gerek vardır. Diyalog kendi cevabını hazırlamak, zaten kendindeki bakışları
onaylatmak, kişisel üstünlüğü ortaya koymak için kullanılmaz. Ortak olanak alanlarının
taramasına olanak sağlar (Battram, 1999).
Proje Yönetimine Bakış
Proje yönetimi çıktıya ulaşan karışık süreçleri, önceden belirlenmiş ortak bir dile,
prosedürlere ve şablonlara indirgemek olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşımda kullanılan
araçlar karar vermeye ve denetlemeye uygun bir şekilde modelleme olanağı sunarlar.
Modellemeler sonucunda kesin sonuçlar - ya da istatistik yaklaşımla elde edilen aralıklı
değerler- ortaya çıkar. Modelleme tasarımcıya, elde edilen bilgilere, etkileşim içinde
olduğu çevrenin isteklerine ve beklentilerine bağlı olarak gelişir. Oysa proje
gerçekleşme sürecine girdiğinde dinamik birçok sistemle etkileşime girer.
Kesinleştirilmiş sonuçlar ve beklentiler ile gerçek ortam dinamik süreçleri sırasında
oluşan sonuçlar birbirlerinden önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Projelerin küçük
bir kısmı zamanında ve ön görülen kaynak değerleriyle tamamlanabilmekte, çoğunluğu
ya durdurulmakta ya da öngörülen zaman ve kaynak değerlerini aşmaktadır. Bu
durumda başta titizce yapılan ve kesinleştirilen sonuçlar hem gerçek dünya
uygulamalarından uzak kalmakta hem de bu ortamı çıplak bir bakışla algılama olanağını
ve esnekliğini ortadan kaldırmaktadır. Karışık bir sistem için uygulanan çözümlerle,
karmaşık yapıların algılanması ve denetlenmesi çabaları büyük bir sıklıkla beklenen
sonuçlardan çok farklı değerler ortaya koyacaktır.
Birçok yönetim durumda gerçek kaldıraç gücü ayrıntı karışıklığının değil dinamik
karmaşıklığın kavranmasında yatmaktadır. Etki alanımızın yeniden tanımlanması,
7. entelektüel sermayenin farklı kullanılışı, bilginin bilinen kısıtlı kaynak yaklaşımından
farklılığının gözlenmesi, eko sistem ve kendini örgütleyen öğrenen organizasyonlar
açılarından düzenlenen farklı bir düşünüş biçimiyle gerçek dünya ile olan ilişkisel
süreçlerimizde performansımızı yükseltebiliriz. Yanlış hesaplanmış kesinliklere
tutunmak kolaylığından, hesaplanmış belirsizliklere doğru yapılacak bu yol alışta farklı
–zaman zaman tamamlayıcı- araçlar ve yaklaşımlar kullanmak gerekmektedir.
Proje yönetimi ya da projelerle yönetim yaklaşımı yüksek bir kesinlik beklentisi üzerine
kurulmuştur. Karmaşıklık teorisi proje yönetimi yaklaşımına yeni olanaklar
getirmektedir. Böylece, sağlanamayan kesinliklerden hesaplanmış belirsizliklere doğru
etkin bir açılım yapılabilir, karmaşıklık yaklaşımının temel anlayışları proje yönetimine
yansıtılabilir. Yerleşik yaklaşımın dayattığı kalıpları karmaşıklık teorisinin ışığında
yeniden gözden geçirmek örgütlere etkin bir içgörü sağlayabilir. Farklılıkların
oluşabileceği alanları ve tutumları gözden geçirmeye aşağıdaki yaklaşımlarla
başlayabiliriz: Bu yaklaşımlar Tablo 3.’de sunulmaktadır
Tablo 3. Karmaşıklık araçlarının uygulanması (Battram, 1999).
Strateji kontrolden gözleme doğru Karmaşık bir dünyada gerek dünyanın
değişmektedir. gerekse örgütün aktörlerinin davranışlarını
gözlemek, olanakları ve fırsatları fark
etmek, gelecekteki yönelimler için kaynak
ve destekler sağlamak süreçleri etkin hale
gelir
Toplam kontrol ve komuta zayıflamıştır Bilgi işçilerinin etkin olduğu proje
yönetimi işlemlerinde “iş nasıl
yapılmalıdır” sorusunun yerini “görev
nedir” yaklaşımı almaktadır. Bilgi işçisine
maliyetten ziyade varlık olarak
bakılmalıdır.
En iyi yerine “yeterince iyi” uygulaması Alternatif davranış esnekliğini
taşımaktadır. En iyiye kilitlenmek yerine
yeterince iyi çözümler setine açık olmayı
sağlar. Çözüm süresi kısalır.
Parçalar arası ilişkinin özendirilmesi Sadece periyodik toplantılar yerine, her
parçanın sistemi etkileyişini anlaşılır kılan
adil ve sürekli bir iletişim örgüte önemli
avantajlar sağlayabilir. Parçalara bölme
ve parçalar arası iletişimi artırma kaosa
düşme riskini azaltmaktadır
Verilerin bir kısmını görmezden gelerek Bütün girdilere kucak akmak verileri
yönetmek enformasyon olmaktan çıkartıp sistemi
frenleyici bir etki yapmaktadır. Bu yüzden
bazı girdiler bilinçli olarak göz ardı
edilmelidir
Sisteme parazit eklemek Parazit ve hata istenmeyen durumlar
olarak algılanmaktadır. Bu alanda
geleneksek görüş farklı olanı silmektir.
Sistemde karşı görüşlere ve farklı bakış
açılarına bilinçli olarak yer vermek, sistem
8. sağlamlığını artırmaktadır.
Karmaşıklık yaklaşımı çoklu perspektifleri önerir. Bunun için etkili bir öğrenme,
haberleşme, geribildirim ve esneklik ortamı sağlanmalıdır
Kişisel ya da kurumsal ego kendi imajını güçlendirmek ister. Ortaya konan davranış
kalıpları neredeyse hep aynıdır: Ortaya çıkma, kendini belli etme, özel olma, kontrol
etme ihtiyacı, ayrılık duygusu, düşman ihtiyacı (Tolle, 2005). Kısa süreli yüksek ısılı
tatminler için insanlar ve durumlar kullanılır.
Sistem düşüncesinin merkezinde –unutulmuş ve yeniden keşfedilerek hatırlanan- bir
zihniyet değişikliği yatar. Kendimizi dünyadan ayrı olarak görmekten, dünyayla
bağlantılı olarak görmeye, problemlerimizi dışarıdan bir başkasının veya başka bir şeyin
yol açtığı problemler olarak görmekten; kendi eylemlerimizin, yaşadığımız problemleri
nasıl yarattığını görmeye yönelen bir zihniyet değişikliğidir. Kendi kendini uyarlayan
karmaşık sistemler (Complex Adaptive Systems, CAS), etken denen çok sayıda
etkileşimli bileşenden oluşur; bu bileşenler etkileşime girerken birbirlerine ayak uydurur
ya da birbirlerinden öğrenirler. Çoğu kez problemleri çözmek için ne denli çaba
harcanırsa, sonuçlar o denli kötü olmaktadır. Çünkü öğrenme yetersizlikleri
organizasyonu bir ölçüde istila etmiştir. Đlk etkili adım öğrenme yetersizliklerini teşhis
etmektir. Proje yönetim sistemi kendi kendini uyarlayan karmaşık sistemler biçiminde
çalıştırılmalıdır. Bu duruma etkili bir giriş, öğrenme yetersizliklerini bulmak ve ortadan
kaldırmakla yapılabilir (Senge, 1993). Sistem düşüncesine göre temel öğrenme
yetersizliği alanları Tablo 4’de sunulmaktadır.
Tablo 4. Sistem Düşüncesi, Öğrenme Yetersizliği (Senge, 1993)
Pozisyonum neyse ben oyum Aktörlerin ve faaliyetlerin birbirleriyle
haberleşmeyen şekilde tasarlanmış olması.
Herkes kendi işini yapar. Tüm sistemi ve
sistem içindeki etkisini ve yerini
kavrayamaz, olumlu bir geri beslemede
bulunamaz.
Düşman dışarıda Sorunları başkalarına yükleme ve çözüm
bulma fırsatlarını kaçırma.
Sorumluluk üstlenme, proaktif olma Dışarıdaki düşmana karşı gittikçe artan
kuruntusu saldırgan bir tutuma girmek. Kendi
yarattığı problemlere nasıl katkıda
bulunduğunu görememek.
Olaylara takılıp kalmak Kısa dönemli düşünme. Olayların
arkasındaki uzun dönemli değişimleri ve
nedenleri anlamaktan uzak kalmak.
Ani değişikliklere takılı kalmak Uzun dönemli değişimleri anlamamak
9. Yıkıcı etki oluştuğunda çözemez durumda
kalmak.
Tecrübe ile öğrenme hayali Eylemin ilk sonuçları uzun bir zaman
ufkunda ya da sistemin uzak bir yerinde
ortaya çıkıyorsa tecrübe oluşamaz
Yönetici takımı miti Rutinde iyi çalışan ama baskı altında
çöken yapılar. Uzun vadeli yapısal
sorunlar yerine günlük işlere yönelmek
Çoğu durumda öğrenme yetersizliklerinin farkına varılmaz. Zaten işler hep böyle
yürümektedir. Ve öyle de yürümeye devam eder.
Sonuçlar
Kendi kendini uyarlayan karmaşık sistemler için asıl performans ölçütü adaptasyon
kabiliyeti olmalıdır. Projelerde çoğunlukla varsayımlara dayalı kestirimlere sıkı sıkıya
tutunmak başarının ölçüsü olarak –yanlış- algılanır. Aşırı derece detaylandırılmış iş
ağacı yapısı (Work Breakdown Structure, WBS) bir kenara bırakılabilir. Hem işi tarif
etmek, teklif hazırlamak son derece güçleşmektedir, hem de uygulama sırasında birçok
değişiklik, çatışma biçiminde ortaya çıkmaktadır. Proje yönetim sistemi, yürütme
sırasında yeniden planlamayı doğal olarak yapacak şekilde tasarlanmalı ve bu görüş
içselleştirilmelidir. Proje hedeflerini açık bir şekilde göz önünde bulundurarak, içinde
belirsizlikler bulunan ve her an yenilenebilen bir ana plana göre, sadece yakın gelecekte
yer alan aktiviteler detaylandırılmalıdır. Risk yönetimi -ek bütçeler, zaman tamponları
ve diğer araçları kullanarak- varsayımlara kesinmiş gibi tutunma eğilimini daha da
sağlamlaştırmak için hatalı kullanılabilir. Proje ekipleri beklenmeyeni bekleme yeteneği
ile donatılmalıdır (Wanda ve diğerleri 2010). Proje çalışanları çevresel değişiklikleri
hep birlikte fark edemeyecek kadar uyumlu seçilmemelidir. Çoklu perspektif
dayanıklılığı, adaptasyonu ve sürekliliği artıracaktır. Đşbirliğini, geri beslemeyi,
öğrenmeyi ve öğrenilmiş derslere göre davranmayı kolaylaştıran kültürel bir iklim
oluşturulmalıdır. Birçok zayıf modelden oluşan karmaşık sistemler, güçlü tasarlanmış
tek modelden daha iyi sonuçlar üretebilir, yüksek adaptasyon kabiliyetine sahip
olabilirler (Appelo, 2011). Modeller çok ciddiye alınmamalı, gerçeğin varsayımlara
dayalı bir canlandırması olarak anlaşılmalıdır.
Kaynaklar
Appelo, J. (2011). Complexity Thinking,
http://www.slideshare.net/jurgenappelo/complexity-thinking Erişim Tarihi: 05.06.2012
Battram, A.(1999). Karmaşıklıkta Yol Almak, Türk Henkel Dergisi Yayınları, Đstanbul.
10. Drucker, P.(1999).21.Yüzyıl Đçin Yönetim Tartışmaları, EpsilonYayıncılık, Đstanbul
Gleick, J.(2003). Kaos,. Popüler Bilim Kitapları, Tübitak Yayınları, Ankara.
Moles, A. (1993). Belirsizin Bilimleri, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul.
Tolle, E. (2005). Var Olmanın Gücü, Koridor Yayınları, Đstanbul.
Senge, P. (1993). Beşinci Disiplin, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul.
Wanda C. , Gordon R. (2010). Complexity Theory And Project Management, John
Wiley & Sons, Inc., Hoboken, New Jersey