1. Kentsel Dönüşüm Işığında Jeofizik
Ali Osman Öncel, Serhan Gören, Serdar Tank ve Tayfun Özdemir
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Bilindiği üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Kentsel Dönüşüm Kanun Teklifi
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş ve üzerindeki müzakereler henüz tamamlanmamıştır.
Deprem kuşağında olan ülkemizde yapı stokunun büyük bir bölümünün plansız, projesiz ve
depreme dayanıksız binalardan oluştuğu göz önüne alındığında, Kentsel Dönüşüm Yasası
ülkemizin önüne depreme dayanıklı kentsel yenilenme ile ilgili olarak yeniden yapılanma fırsatı
sunmaktadır.
Bu kanun teklifi ile paralel olarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan ve 14 Nisan
2012 tarihli 28264 sayılı resmi gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren, “Yapı Denetim
Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile Yapı
Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik
yapılmış ve konu yönetmeliğin yapılaşma
açısından önemli 6 maddesi değiştirilmiştir.
Bu yönetmelik değişiklikleri ile zorunlu
olmasına rağmen hala hak ettiği önem
verilmeyen zemin etüt raporlarının kontrolü
yapı denetim firmalarına verilmiş, yapı
denetim firmalarının bu raporları
bünyelerindeki mühendisler aracılığıyla ya da
dışarıdan hizmet alma yoluyla denetleme
yoluna gitmeleri istenmiştir. Yapılaşma Jeofiziği projeleri ile 2 ve 3 boyutlu
olarak, yerin dayanım ve davranış özellikleri
Ülkemizde 1999 Marmara depreminden sonra
bulunabilmektedir. Kentsel Dönüşüm
kanuni alt yapısı yeniden düzenlenerek
çalışmalarında EUROCODES (Avrupa Yapı
zorunlu hale getirilen zemin etüt çalışmaları Standardı) raporları esas alınırsa, Avrupa
ise halen, mülga Bayındırlık ve İskân Kentsel Yapılaşma Standartlarına uygun
Bakanlığınca 18 Ağustos 2005 tarih ve 847 yapılaşma ülkemizde çoğalır.
2. sayılı yazı ile belirlenen “Bina ve Bina Türü Yapılar İçin Zemin ve Temel Etüdü Raporu Genel
Formatı” doğrultusunda yapılmaktadır. Ayrıca, yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
hazırlanarak 03 Nisan 2012 tarih ve 28253 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
“Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” te Jeofizik
mühendislerinin görev tanımı;
1‐ Yeraltının dinamik esneklik direnişleri ve yerin dayanımı, taşıma gücü, yer altı suyu varlığı, yer altı
yapısı, deprem bölgelenmesi, yer kırıklıklarının hareketleri, oturma, sıvılaşma ve yer kaymalarının
boyutları gibi zeminin fizikî özelliklerini belirleyen çalışmalar yönünden jeofizik mühendislerince,”
şeklinde belirlenmiştir.
Zemin ve yapı etütlerinde olmazsa olmaz olan ve bu durumları Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği ile de sabit olan jeofizik bilimi maalesef
halen yürürlükte olan Bina ve Bina Türü Yapılar İçin Zemin ve Temel Etüdü Raporu Genel
Formatında göz ardı edilmiştir. Öyle ki yönetmeliğin “Gözlemsel Etüt Raporu” kısmında Jeofizik
biliminin adı dahi geçmemekte, “Sondaja Dayalı Zemin ve Etüdü Raporu” kısmında ise “2.5. Arazi
Deneyleri” başlığı altında 6. Alt maddede sadece bir arazi deneyi olarak geçmektedir. Bu durum
böylesine kötü yapı stoğuna sahip ve deprem tehlikesi altındaki ülkemizde jeofizik bilimini
pasifize ederek halkın can güvenliğiyle oynamaktan başka bir şey değildir.
Bu yüzden yasalaşma aşamasında olan Kentsel Dönüşüm Sürecinde, bu süreci ve uygulamaları
doğrudan ilgilendirecek ve yürürlükte bulunan kanun, genelge, yönetmelik ve formatlar ile
işlemlerin, tarafsız, meslek şovenizminden uzak, bilimin ve dünya standartlarının ışığında revize
edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan yapılaşma etütlerinde
diğer meslek disiplinleriyle ortak ve
önemli rol oynayan jeofizik
mühendisleri, kentsel dönüşüm
sürecinde yapı jeofiziği
uygulamalarıyla da mevcut yapı
stokunun durumunu tahribatsız ve
hızlı bir şekilde belirleyip veri
sağlayarak inşaat mühendisi ile
birlikte çalışabilecek tek mühendislik Eurocode‐8 (TS EN 1998‐5)’de Yapılaşma Jeofiziği
disiplinidir. satndartları ile ilgili maddeler.
Yapılaşma Jeofiziği özellikle yapılaşmaya uygunluk araştırmasında kullanılan bir disiplindir ve bu
kapsamda zeminlerin davranış özellikleri, ölçme ve değerlendirmeye bağlı olarak hesap edilen
fiziksel parametrelerin büyüklük değişimlerine göre belirlenir. Yerin dayanım özellikleriyle
3. (direnç, hız, yoğunluk ve manyetik) ilişkili farklı parametreler belirlenebilir. Özellikle, yerin
dayanım ve davranış özelliklerinin belirlenmesinde depreme dayanıklı yapıların
projelendirilmesinde, EUROCODE1 8 (TSEN 1998‐1) standardı getirilmiştir ve ülkemizin AB
müktesebatı ile ilgili olarak, ülkemizde yönetmeliklerin düzenlenmesinde göz önüne alınması
gereken temel referans olması gerekir. Avrupa Yapı Standardına (EUROCODE) göre, ilk 30
metreye kadar zeminin hız büyüklüğünün ölçülmesi şartı getirilmiştir ve bu ölçüm yapılaşma
jeofiziği konusunda deneyimli Jeofizik mühendisleri tarafından yapılabilir. Kentsel dönüşümde
depreme dayanıklı yapılaşmada, yapılaşma jeofiziği öncelikli kullanılır denilerek, AFAD tarafından
da kabul edilmiş ve ülkemiz içinde bir standart uygulama olan Eurocode‐8 (TS EN 1998‐5)
standartlı Yapılaşma Jeofiziğinin, standart mühendislik yöntemi olarak ülkemizde kullanılması
tavsiye edilmiştir. Eurocode yapı standardının temelini oluşturan bilimsel veri, “ Zeminlerde ki
kayma dalgası hızı Vs, profili, stabil arazilerde, deprem etkisinin yerel koşullara bağlı
karakteristiklerinin en güvenilir göstergesidir” şekliyle ifade edilmiştir. Yapılaşmaya uygunluk
ancak, en kapsamlı ve doğru şekilde, Yapılaşma Jeofiziği Projeleri ile belirlenebilecek hız
değişimiyle belirlenir. Ülkemizde kentsel dönüşüm yasasının görüşülmesinden sonra, öncelikli
olarak yönetmeliklere yerleştirilmesi gereken kararlardan biride Jeofizik Etüdü ile ifade edilen
sınırlı ve tek profil düzeyinde yapılan yer
incelemesinin terk edilmesi gerekir. Bunun
yerine, en az 3D Jeofizik Yer İnceleme projesini
şart koşacak, yapılaşmaya açılacak yerin aynı
anda enlemesine (X), boylamasına (Y) ve
derinlemesine (Z) incelemesini yapacak proje
konseptine geçilmesinin sağlanması gerekir.
3D Jeofizik Proje, yapılaşmaya açılacak yerin
aynı anda 3 boyutlu olarak incelenmesi ve
irdelenmesi ile yapılaşmaya açılacak
zeminlerden kaynaklanacak sorunların en
doğru şekilde ve çok boyutlu belirlenebilmesi
anlamına gelir.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı (AFAD)2, “Zemin ve Temel etüdü
raporlarının ayrıntılı olarak hazırlanması
gerektiği ve afet risklerinin azaltılması için
Üstteki şekilde yapı radarı beton içinde ki gerekli olan zemin hâkim titreşim periyodu ve
donatıların bulunması, alttaki şekilde ise yapı zemin büyütmesi gibi parametrelerin ancak
sismolojisi ile beton içinde ki boşlukların ve kırık Jeofizik Mühendisi tarafından yapılan jeofizik
süreksizliklerinin bulunmasıyla ilgili örnek çalışmalar ile saptanabildiği ve raporların
gösteriliyor. jeoloji ve jeofizik mühendislerince ortak olarak
4. hazırlanması” gerektiği şeklinde ve Eurocode‐8 normlarına paralel önemli bir görüş açıklamıştır.
Bu görüş doğrultusunda yapılacak jeofizik inceleme projeleriyle, bina ve zemin periyotlarının
aynı ve eşit olmaması sağlanacağından, yer‐yapı arasında tetikleme (rezonans) riski ortadan
kalkacaktır. Kentsel dönüşümde en önemli incelenmesi gereken konulardan biride, yer ve yapı
titreşimleri arasında eşitlik durumunun ortadan kaldırılması ile RİSK AZALTMA çalışmalarının
deprem öncesinde sağlanmasıdır.
Yapı Jeofiziği ise yapıların test edilmesi ve bir depremde göç edecek yapıların deprem olmadan
önce belirlenmesinde kullanılan, hasarsız ve uygulaması hızlı jeofizik yöntemlerdir. Özellikle,
yapılaşmadan sonra binanın dayanım özelliklerinin mühendislik projesine uygun olarak
tamamlanıp tamamlanmadığının hızlı ve hasarsız şekilde uygulanması ile ilgili olarak kullanılan
yapı dayanıklılık testidir. Özellikle, İstanbul’da yaklaşık 1.600.000 bina olduğu ileri sürülmekte ve
bu binaların yapı sağlamlık durumu bilinememektedir. Binaların büyük çoğunluğu kaçak iskân
edildiği için, mühendislik projelerine uygunluk denetimi yapılamamaktadır. Bu nedenle,
tahribatlı yapı test incelemeleri ve yapı dayanımı hakkında bilgimiz olmayan, çarpık ve kaçak
kentleşmenin yaygın olduğu durumda oldukça sakıncalı durumlara neden olabilir. Bu nedenle,
yapıların dayanımın hızlı, standart ve hasarsız yöntemlerle incelenmesi için gibi Yapı Jeofiziği
(örn., Yapı Radarı ve Yapı Sismiği) disiplinlerinden bir veya bir kaçının aynı anda uygulanması
gerekir.
Deprem Jeofiziği yöntemleri ile fay taraması yapılması gerekir. Yeryüzünde her yer potansiyel
olarak büyük bir deprem meydana getirebilir, fakat bu potansiyelin açığa çıkması için geçmesi
gereken zaman fay zonlarının mekanizmasına göre 100 yıl ‐10,000 yıl arasında değişebilir.
Bunun son örneği, 16,000 sene sonra, 23 Aralık 2011 Yeni Zelanda’nın kırılmamış bir kırık
sisteminin büyük bir depremle (M=7.1) kırılmasıdır. Ülkemizde son meydana gelen depremler
(Van ve Simav)’in ilişkili olduğu fayların yapısı veya varlığı hakkında bilgimiz ancak depremden
sonra meydana gelmiştir. Bu nedenle, ülkemizin en doğusundan en batısına veya en kuzeyinden
en güneyine kadar fay taramaları yapılmalı, şehirlerimizin tehdit edecek gömülü kırık sistemleri
belirlenmelidir. İlave olarak, ülkemizde şehirleşmeyi tehdit edecek bilinen kırık sistemleri
üzerinde kırılmayı tetikleyecek yapıların (asperite) tespit edilmesi için kuyu içi deprem izleme
istasyonları kurulması gerekir. Aksi takdirde, şehirler üzerinde etkisi olacak deprem tehlikesinin
zararlarını azaltacak, risk yönetimi çalışmalarında başarılı olmamız zorlaşacaktır.
Sonuç
Yasalaşma aşamasında olan Kentsel Dönüşüm sürecinde, bu süreci ve uygulamaları doğrudan
ilgilendirecek ve yürürlükte bulunan kanun, genelge, yönetmelik ve formatlar ile işlemlerin,
tarafsız, meslek şovenizminden uzak, bilimin ve dünya standartlarının ışığında revize edilmeli, bu
konulardaki tüm uygulamaların doğru, güvenilir, bilimsel ve standart olmasına imkan
sağlamalıdır.
5. İstanbul ve diğer illerin yapı stokunun bir an önce incelenmesi için yapılması gereken işlerin
kısaltılarak, hızın arttırılıp hataların da arttırılmasını sağlamak yerine yapılaşma ve yapı jeofiziği
yöntemleri kullanarak detaylardan ödün vermeden hızlıca sonuca gidilmelidir. Bir binanın
mevcut periyodunu, bu periyodun zemine olan uyumluluğunu, donatı yapısını, inşaat
malzemesinin karot almadan durumlarının belirlenmesini ve binanın oturduğu zeminin şekline
göre binaya gelecek deprem yüklerinin belirlenmesi yapılaşma jeofiziğinin konusu ve iştigal
alanıdır.
Klasik yöntemlerin hantallığından kurtulup, kentsel dönüşümün temel çekirdeğine yapı jeofiziği
raporunu ekleyip inşaat mühendislerine binayı ne yapmaları konusunda kesin bilgiler
sağlanmalıdır. İstatistik bilgilerle meydana gelmiş depremlerin verilerinin kullanılarak yapılan
bina tiplemelerinde tahmini hata oranını en aza çekmenin yolu yapılaşma jeofiziğidir.
Önerilen Kaynaklar:
1. http://eurocodes.jrc.ec.europa.eu/
2. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi başkanlığı (Afad) tarafından Lüleburgaz
Belediye Başkanlığı’na gönderilen 19.01.2011 tarih ve 398 sayılı görüş yazısı