SlideShare a Scribd company logo
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ
LİSE|1
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ LİSE|
1
EL-EMİN
Allâh Teâlâ, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i
peygamberlikle şereflendireceği için, onu câhiliye devrinin bütün
kötülüklerinden muhâfaza etmiştir. O’nun yetim ve öksüz
çocukluğu ile gençliği, en parlak bir istikbâle liyâkat ifâde eden
bir nezâhet ve ulviyyet içinde geçmiştir. O’nun her zaman için
fârik vasfı, “el-Emîn” ve “es-Sâdık” olmuştur.
*****
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nübüvvetten önce de
mürüvvet itibârıyla kavminin en üstünü, soy itibârıyla en şereflisi,
ahlâk bakımından en güzeli idi. Komşuluk hakkına en ziyâde
riâyet eden, hilim ve sadâkatte en üstün olan, emniyet ve
güvenilirlikte en önde gelen, insanlara kötülük ve eziyet
etmekten en uzak duran, O idi.
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ LİSE|
1
Hiç kimseyi kınayıp ayıpladığı, hiç kimseyle münâkaşa
ettiği görülmemişti. Öyle ki Cenâb-ı Hak bütün iyi haslet ve
meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine «el-Emîn»vasfını
vermişti.
*****
İnsanda nefsânî arzularının en canlı olduğu dönem, şüphesiz ki
gençlik dönemidir. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
Efendimiz’in gençlik devresi gözden geçirildiğinde, O’nun hakkında
söylenebilecek yegâne söz; O’nun büyük bir hayâ, iffet ve nâmus
timsâli olduğudur. Bu, Mekkelilerin O’na vermiş olduğu “el-
Emîn” isminden de kolayca anlaşılabilir. Yine müşrikler, Peygamber
olduğunu îlân ettiği andan vefâtına kadar, hiçbir zaman Allâh
Rasûlü hakkında bu yönde çirkin bir iftirâda bulunmamışlardır.
El-Emîn: Korkusuz kimse; inanan, güvenen; inanılan, güvenilir
demektir. Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve Cebrâil -
aleyhisselam- için kullanılan sıfat demektir.
Küçük yaşlardan itibaren amcasının bütçesine katkıda bulunmak
üzere önce çobanlık sonra ticaret yapan Resul-i Ekrem -
aleyhissalatü vesselam-, 12 yaşında ilk ticarî seyâhatini amcasıyla,
Suriye yönüne gerçekleştirdi.
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, gençlik yıllarında
Arap yarımadasının dört bir yanına; Yemen’e, Doğu Arabistan’a
ticaret amacıyla seyâhatler yaptı. Böylece genç yaşta hem ailesinin
geçim sorumluluğunu üstlenmiş oldu hem de tecrübe kazandı.
Ticarî seyâhatleri sayesinde, Arap yarımadasının genel yapısını,
dillerini, lehçelerini, farklı gelenek ve görenekleri öğrenme
imkânına kavuştu. “El-Emîn” sıfatını da özellikle ticarî faaliyetleri
sırasındaki ilkeli, adaletli, sabırlı, almaya değil vermeye odaklı
erdemli yapısı ile elde etmiştir.
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ LİSE|
1
Doğumu, çocukluğu ve gençliği son peygamber olma payesine
erişeceğinin alametleri ile dolu olan Hz. Muhammed Mustafâ -
sallâllâhu aleyhi ve sellem- vahye kadar geçen kırk yıllık süre
boyunca müstesna bir hayat yaşamıştır. Gençlik döneminde,
Câhiliyye dönemine has kötülüklerden uzak kalmayı başaran Resul-
i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- böylece Mekke toplumunda
güven temeline dayalı çok belirgin bir algı oluşturmuştur. Esasen
çoğu anne-baba, evladına isim koyarken anlamına dikkat eder
ve “ismiyle yaşasın!” temennisinde bulunur. Resul-i Ekrem’in adı
da aynı sâikten ötürü “Muhammed” konulmuştur. Âmine’nin
dünyaya getirdiği güzeller güzeli o minik bebeğin
büyüyünce “yerde ve gökte herkes tarafından hayırla yâd
edilmesi” arzu edilmiştir.
Hz. Peygamber -aleyhissalatü vesselam- çocukluğu ve gençliğindeki
yaşantısıyla bu beklentiyi fazlasıyla karşılamış, daha da öteye
taşıyarak “el-emîn” sıfatını haketmiştir. İsimler, ailelerin tercihidir;
ama unvanlar, lakaplar, çoğu zaman kişinin öne çıkan hasletlerine
ve alın teriyle hak ettiği başarılara dayanır. İşte Resul-i Ekrem -
sallâllâhu aleyhi ve sellem- ailesinin ona verdiği bu kutlu ismi,
sonuna eklenebilecek en güzel sıfatla taçlandırmış, gençlik
yıllarından itibaren toplumda artık “Muhammedü’l-emîn” olarak
anılmaya başlanmıştır.
Hz. Peygamber -aleyhissalatü vesselam- doğduğu günden itibaren
40 yıl boyunca, farkında olmaksızın Allah tarafından Cebrail’le
karşılaşacağı, “Oku!” emriyle ilk vahyi alacağı güne hazırlanmış
olan müstesna bir insandır. Nitekim Mekke günlerindeki tebliğ
faaliyetlerinde Hz. Peygamber -aleyhissalatü vesselam- hep
tertemiz mazisine atıfta bulunmuş; gençliğinden, 40 yıllık
geçmişindeki tertemiz, şaibesiz, lekesiz yıllarından güç almıştır.
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ LİSE|
1
Safa tepesi üzerinde, Mekke halkına hitaben yaptığı ilk açık
davette “Şu dağın arkasında bir ordu var desem inanır
mısınız?”diyerek güvenilirliğine vurgu yapması, bu anlamda önem
taşımaktadır. Tebliğ faaliyetleri sırasında, sık sık toplum nezdindeki
itibarına atıfta bulunmuş, insanlardan geçmişte olduğu gibi yine
kendisine inanmalarını, güvenmelerini istemiş ve tertemiz
mazisinden güç alarak, bundan sonra da kimseyi hayal kırıklığına
uğratmayacağının teminatını vermiştir.
İLGİLİ KISSA
Mekke’de bir sel baskını olmuş, Kâbe hayli zarar görmüştü. Bunun
üzerine kabîleler onu tâmir için elele verdiler. Kâbe’yi temellerine
kadar yıkıp yeniden inşâ etmeyi kararlaştırdılar.
Bu esnâda, bir geminin şiddetli rüzgârla Mekke yakınlarındaki
Şuaybe iskelesine doğru sürüklendiğini ve orada karaya çarparak
parçalandığını haber aldılar. Gemi, yumuşak düz taş, kereste ve
demir gibi inşaat malzemeleri taşıyordu. Gidip gemideki tahtaları
satın aldılar. Kâbe’nin yıkım ve yapım işlerini kur’a ile paylaştılar.
Kureyşliler Kâbe’nin kendilerine düşen taraflarını yıkıp yeniden
yapmaya başlayacakları sırada, Ebû Vehb bin Amr ayağa kalktı ve:
“−Ey Kureyş cemaati! Kâbe’nin inşâsına, kazancınızın temiz ve
helâl olmayanını karıştırmayın! Ona gayr-i meşrû yoldan kazanılan
mal, fâiz parası veya herhangi bir kimseden haksız olarak alınmış
para katılmasın!” dedi. (İbn-i Hişâm, II, 210; İbn-i Kesîr, el-
Bidâye, II, 305)
Kureyşliler, Kâbe’yi yıktıkları takdirde azâba uğrayacaklarından
korktukları için kararsız bir hâldeydiler. Araplar arasında mevcut
olan Kâbe’ye karşı tâzim ve hürmet, İbrâhîm’in (a.s.) şeriatinden
beri muhâfaza edilegelen kudsî bir vazîfe idi. Kureyş cemaatinin
önde gelenlerinden Velîd bin Muğîre:
“−Sizin Kâbe’yi yıkmaktaki gâyeniz nedir? İyilik mi yoksa kötülük
mü?” diye sordu.
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ LİSE|
1
“−Elbette iyiliktir!” dediler. Velîd:
“−Ey kavmim! Siz Kâbe’yi yıkmakla onu ıslâh etmek istemiyor
musunuz? Allâh Teâlâ ıslâh edicileri helâk etmez!” dedi ve Kâbe’yi
yıkmaya ilk önce o başladı. Diğerleri de onu tâkib ettiler.
(Abdürrezzâk, V, 319)
 Kâbe’nin duvarlarını bir sıra taş, bir sıra da ahşap bağlama
kirişleriyle örerek yükselttiler. Varlık Nûru da Kâbe’nin tâmirine
amcası Abbâs ile berâber iştirâk etti. Sıra Hacer-i Esved’i yerine
koymaya gelince, her kabîle bu şerefli vazîfeyi kendisi yapmak
istediği için büyük bir kargaşa çıktı. Aralarında sert tartışma ve
çekişmeler başladı. Mesele haset ve ihtirâsa dönüştü. Neredeyse
kan dökülecekti. Abduddâroğulları, içi kanla dolu bir çanak
getirdiler, ölünceye kadar çarpışmak üzere Adiy bin Kâ’b
Oğulları’yla antlaşma yaptılar ve savaşmaya hazırlandılar.
Yeminlerini sağlamlaştırmak için de ellerini kanla dolu çanağa
batırdılar. Kureyşliler, bu hâl üzere dört veya beş gece kaldılar.
Nihâyet Kureyş’in en yaşlısı olan Ebû Ümeyye yüksek sesle:
“−Ey kavmim! Biz ancak hayır istiyoruz, kötülük istemiyoruz. Siz bu
hususta kıskançlık yarışına girmeyin. Bırakın mücâdeleyi! Mâdem
şu meseleyi aramızda hâlledemedik, Harem kapısından ilk gelecek
zâtı aramızda hakem tâyin edelim. Hükmüne de râzı olalım!”
diyerek eliyle Mescid-i Harâm’ın Benî Şeybe kapısını gösterdi.
Tam o esnâda Hz. Peygamber, Harem kapısında göründü. Herkesin
yüzünü tatlı bir tebessüm kapladı. Zîrâ gelen Muhammedü’l-
Emîn idi. Kureyş’in, Peygamber Efendimiz’e karşı sevgi, hürmet ve
îtimâdı her geçen gün daha da ziyâdeleşmişti. Hattâ bir deve
kesecek olsalar, Server-i Âlem Efendimiz’i ararlar, O da gelir
işlerinin bereketi için onlara duâ ederdi.( Abdürrezzâk, V, 319; İbn-i
Kesîr, el-Bidâye, II, 304.)
EL-EMİN
ERDEMLER
EĞİTİMİ LİSE|
1
Bu sebeple Kureyşliler O’nu görür görmez:
“−İşte el-Emîn! Aramızda O’nun hakem olmasına hepimiz râzıyız!”
dediler.
Meseleyi kendisine anlattılar. O da, her kabîleden bir kişi seçti ve
ridâsını çıkarıp yere serdi. Sonra Hacer-i Esved’i ridâsının üzerine
koydurup seçtiği kişilerin her birine bir ucundan tutturdu. Mübârek
taşı birlikte taşıdılar. Hz. Peygamber de onu kendi elleriyle yerine
yerleştirdi. Böylece kabîleler arası çıkabîlecek muhtemel bir savaşa
mânî oldu.(İbn-i Hişâm, I, 209-214; Abdürrezzâk, V, 319.)
O’nun bu şekilde firâsetli davranışı, erişilmez mükemmellikte bir
ahlâk sergilemesi ve benzeri ulvî husûsiyetleri, kendisini “Sultânü’l-
Enbiyâ” makâmına yükseltecek bir nübüvvetin, o an için bilinmeyen
nişâneleri idi. Belki Mekke’de doğup büyüyen Muhammed
Mustafâ’nın (s.a.v.) nebî olacağı henüz bilinmiyordu ama, tevhîdden
ayrılmamış olan bâzı has kullar tarafından Âhir Zaman Nebîsi’nin
geleceği bilinmekte ve vaktinin yaklaştığı da hissedilmekteydi.
Nitekim Kuss bin Sâide bunlardan biri idi.
ERDEMLER
EĞİTİMİ
LİSE|1

More Related Content

What's hot

111. fetih suresi
111. fetih suresi111. fetih suresi
111. fetih suresi
TEBYİN-ÜL-KUR’AN
 
Ashaabın dereceleri
Ashaabın dereceleriAshaabın dereceleri
Ashaabın dereceleriSalih Selman
 
Ashaabın dereceleri
Ashaabın dereceleriAshaabın dereceleri
Ashaabın dereceleriSalih Selman
 
1 peygamberefendimizinozethayati
1 peygamberefendimizinozethayati1 peygamberefendimizinozethayati
1 peygamberefendimizinozethayatiŞükrü Özer
 
1 peygamber efendimizinozethayati
1 peygamber efendimizinozethayati1 peygamber efendimizinozethayati
1 peygamber efendimizinozethayatiSalım Selvi
 
Siyer-i Nebi 32. Sayı
Siyer-i Nebi 32. SayıSiyer-i Nebi 32. Sayı
Siyer-i Nebi 32. Sayı
siyerinebi
 
sunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptx
sunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptxsunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptx
sunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptx
KemalTepecik
 
1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi
1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi
1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi
Colorado Theology University
 
En Güzel Misafir
En Güzel MisafirEn Güzel Misafir
En Güzel Misafir
AkifSamanci
 
Peygamber
PeygamberPeygamber
Peygamberhaber
 
1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi
1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi
1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi
Colorado Theology University
 
Gençlik - Gençliğin Önemi
Gençlik - Gençliğin ÖnemiGençlik - Gençliğin Önemi
Gençlik - Gençliğin Önemi
Salih Özüduruk
 
Ortaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleri
Ortaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleriOrtaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleri
Ortaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleri
MehmetSercan1
 
Orta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlariOrta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlari
Serkan Dereli
 

What's hot (20)

111. fetih suresi
111. fetih suresi111. fetih suresi
111. fetih suresi
 
Ashaabın dereceleri
Ashaabın dereceleriAshaabın dereceleri
Ashaabın dereceleri
 
Ashaabın dereceleri
Ashaabın dereceleriAshaabın dereceleri
Ashaabın dereceleri
 
1 peygamberefendimizinozethayati
1 peygamberefendimizinozethayati1 peygamberefendimizinozethayati
1 peygamberefendimizinozethayati
 
1 peygamber efendimizinozethayati
1 peygamber efendimizinozethayati1 peygamber efendimizinozethayati
1 peygamber efendimizinozethayati
 
Siyer-i Nebi 32. Sayı
Siyer-i Nebi 32. SayıSiyer-i Nebi 32. Sayı
Siyer-i Nebi 32. Sayı
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
sunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptx
sunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptxsunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptx
sunu ödevi-hz muhammedin hayatı.pptx
 
1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi
1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi
1.20.hicret islam tarihi il üniversitesi
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
En Güzel Misafir
En Güzel MisafirEn Güzel Misafir
En Güzel Misafir
 
Peygamber
PeygamberPeygamber
Peygamber
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi
1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi
1.31.hendek savasi islam tarihi il üniversitesi
 
Gençlik - Gençliğin Önemi
Gençlik - Gençliğin ÖnemiGençlik - Gençliğin Önemi
Gençlik - Gençliğin Önemi
 
Ortaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleri
Ortaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleriOrtaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleri
Ortaokul 18. hafta peygamberimizin mucizeleri
 
Orta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlariOrta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlari
 

More from OmerFarukBurak

Şah-ı Nakşibend (k.s)
Şah-ı Nakşibend (k.s)Şah-ı Nakşibend (k.s)
Şah-ı Nakşibend (k.s)
OmerFarukBurak
 
Mehmed Zahid Kotku (k.s)
Mehmed Zahid Kotku (k.s)Mehmed Zahid Kotku (k.s)
Mehmed Zahid Kotku (k.s)
OmerFarukBurak
 
İmam-ı Rabbani
İmam-ı Rabbaniİmam-ı Rabbani
İmam-ı Rabbani
OmerFarukBurak
 
Tefekkür
TefekkürTefekkür
Tefekkür
OmerFarukBurak
 
Nefsin Mertebeleri
Nefsin MertebeleriNefsin Mertebeleri
Nefsin Mertebeleri
OmerFarukBurak
 
Kur'an ve Hayat
Kur'an ve HayatKur'an ve Hayat
Kur'an ve Hayat
OmerFarukBurak
 
Şükür
ŞükürŞükür
Şükür
OmerFarukBurak
 
El Mübelliğ
El MübelliğEl Mübelliğ
El Mübelliğ
OmerFarukBurak
 
Kurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere ÖğütlerKurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere Öğütler
OmerFarukBurak
 
Anne Babaya İtaat
Anne Babaya İtaatAnne Babaya İtaat
Anne Babaya İtaat
OmerFarukBurak
 
El Adil
El AdilEl Adil
Sahih Kaynaklar
Sahih KaynaklarSahih Kaynaklar
Sahih Kaynaklar
OmerFarukBurak
 
Mahşer Hayatı
Mahşer HayatıMahşer Hayatı
Mahşer Hayatı
OmerFarukBurak
 
El Müstakim
El MüstakimEl Müstakim
El Müstakim
OmerFarukBurak
 
O'nun Ahlakı Kur'an'dı
O'nun Ahlakı Kur'an'dıO'nun Ahlakı Kur'an'dı
O'nun Ahlakı Kur'an'dı
OmerFarukBurak
 
Kur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı AnlamakKur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı Anlamak
OmerFarukBurak
 
El Beşir
El BeşirEl Beşir
El Beşir
OmerFarukBurak
 
Şeytan
ŞeytanŞeytan
Sivil Savunma
Sivil SavunmaSivil Savunma
Sivil Savunma
OmerFarukBurak
 
İsraf
İsrafİsraf

More from OmerFarukBurak (20)

Şah-ı Nakşibend (k.s)
Şah-ı Nakşibend (k.s)Şah-ı Nakşibend (k.s)
Şah-ı Nakşibend (k.s)
 
Mehmed Zahid Kotku (k.s)
Mehmed Zahid Kotku (k.s)Mehmed Zahid Kotku (k.s)
Mehmed Zahid Kotku (k.s)
 
İmam-ı Rabbani
İmam-ı Rabbaniİmam-ı Rabbani
İmam-ı Rabbani
 
Tefekkür
TefekkürTefekkür
Tefekkür
 
Nefsin Mertebeleri
Nefsin MertebeleriNefsin Mertebeleri
Nefsin Mertebeleri
 
Kur'an ve Hayat
Kur'an ve HayatKur'an ve Hayat
Kur'an ve Hayat
 
Şükür
ŞükürŞükür
Şükür
 
El Mübelliğ
El MübelliğEl Mübelliğ
El Mübelliğ
 
Kurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere ÖğütlerKurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere Öğütler
 
Anne Babaya İtaat
Anne Babaya İtaatAnne Babaya İtaat
Anne Babaya İtaat
 
El Adil
El AdilEl Adil
El Adil
 
Sahih Kaynaklar
Sahih KaynaklarSahih Kaynaklar
Sahih Kaynaklar
 
Mahşer Hayatı
Mahşer HayatıMahşer Hayatı
Mahşer Hayatı
 
El Müstakim
El MüstakimEl Müstakim
El Müstakim
 
O'nun Ahlakı Kur'an'dı
O'nun Ahlakı Kur'an'dıO'nun Ahlakı Kur'an'dı
O'nun Ahlakı Kur'an'dı
 
Kur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı AnlamakKur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı Anlamak
 
El Beşir
El BeşirEl Beşir
El Beşir
 
Şeytan
ŞeytanŞeytan
Şeytan
 
Sivil Savunma
Sivil SavunmaSivil Savunma
Sivil Savunma
 
İsraf
İsrafİsraf
İsraf
 

El Emin

  • 2. EL-EMİN ERDEMLER EĞİTİMİ LİSE| 1 EL-EMİN Allâh Teâlâ, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i peygamberlikle şereflendireceği için, onu câhiliye devrinin bütün kötülüklerinden muhâfaza etmiştir. O’nun yetim ve öksüz çocukluğu ile gençliği, en parlak bir istikbâle liyâkat ifâde eden bir nezâhet ve ulviyyet içinde geçmiştir. O’nun her zaman için fârik vasfı, “el-Emîn” ve “es-Sâdık” olmuştur. ***** Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nübüvvetten önce de mürüvvet itibârıyla kavminin en üstünü, soy itibârıyla en şereflisi, ahlâk bakımından en güzeli idi. Komşuluk hakkına en ziyâde riâyet eden, hilim ve sadâkatte en üstün olan, emniyet ve güvenilirlikte en önde gelen, insanlara kötülük ve eziyet etmekten en uzak duran, O idi.
  • 3. EL-EMİN ERDEMLER EĞİTİMİ LİSE| 1 Hiç kimseyi kınayıp ayıpladığı, hiç kimseyle münâkaşa ettiği görülmemişti. Öyle ki Cenâb-ı Hak bütün iyi haslet ve meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine «el-Emîn»vasfını vermişti. ***** İnsanda nefsânî arzularının en canlı olduğu dönem, şüphesiz ki gençlik dönemidir. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in gençlik devresi gözden geçirildiğinde, O’nun hakkında söylenebilecek yegâne söz; O’nun büyük bir hayâ, iffet ve nâmus timsâli olduğudur. Bu, Mekkelilerin O’na vermiş olduğu “el- Emîn” isminden de kolayca anlaşılabilir. Yine müşrikler, Peygamber olduğunu îlân ettiği andan vefâtına kadar, hiçbir zaman Allâh Rasûlü hakkında bu yönde çirkin bir iftirâda bulunmamışlardır. El-Emîn: Korkusuz kimse; inanan, güvenen; inanılan, güvenilir demektir. Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve Cebrâil - aleyhisselam- için kullanılan sıfat demektir. Küçük yaşlardan itibaren amcasının bütçesine katkıda bulunmak üzere önce çobanlık sonra ticaret yapan Resul-i Ekrem - aleyhissalatü vesselam-, 12 yaşında ilk ticarî seyâhatini amcasıyla, Suriye yönüne gerçekleştirdi. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, gençlik yıllarında Arap yarımadasının dört bir yanına; Yemen’e, Doğu Arabistan’a ticaret amacıyla seyâhatler yaptı. Böylece genç yaşta hem ailesinin geçim sorumluluğunu üstlenmiş oldu hem de tecrübe kazandı. Ticarî seyâhatleri sayesinde, Arap yarımadasının genel yapısını, dillerini, lehçelerini, farklı gelenek ve görenekleri öğrenme imkânına kavuştu. “El-Emîn” sıfatını da özellikle ticarî faaliyetleri sırasındaki ilkeli, adaletli, sabırlı, almaya değil vermeye odaklı erdemli yapısı ile elde etmiştir.
  • 4. EL-EMİN ERDEMLER EĞİTİMİ LİSE| 1 Doğumu, çocukluğu ve gençliği son peygamber olma payesine erişeceğinin alametleri ile dolu olan Hz. Muhammed Mustafâ - sallâllâhu aleyhi ve sellem- vahye kadar geçen kırk yıllık süre boyunca müstesna bir hayat yaşamıştır. Gençlik döneminde, Câhiliyye dönemine has kötülüklerden uzak kalmayı başaran Resul- i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- böylece Mekke toplumunda güven temeline dayalı çok belirgin bir algı oluşturmuştur. Esasen çoğu anne-baba, evladına isim koyarken anlamına dikkat eder ve “ismiyle yaşasın!” temennisinde bulunur. Resul-i Ekrem’in adı da aynı sâikten ötürü “Muhammed” konulmuştur. Âmine’nin dünyaya getirdiği güzeller güzeli o minik bebeğin büyüyünce “yerde ve gökte herkes tarafından hayırla yâd edilmesi” arzu edilmiştir. Hz. Peygamber -aleyhissalatü vesselam- çocukluğu ve gençliğindeki yaşantısıyla bu beklentiyi fazlasıyla karşılamış, daha da öteye taşıyarak “el-emîn” sıfatını haketmiştir. İsimler, ailelerin tercihidir; ama unvanlar, lakaplar, çoğu zaman kişinin öne çıkan hasletlerine ve alın teriyle hak ettiği başarılara dayanır. İşte Resul-i Ekrem - sallâllâhu aleyhi ve sellem- ailesinin ona verdiği bu kutlu ismi, sonuna eklenebilecek en güzel sıfatla taçlandırmış, gençlik yıllarından itibaren toplumda artık “Muhammedü’l-emîn” olarak anılmaya başlanmıştır. Hz. Peygamber -aleyhissalatü vesselam- doğduğu günden itibaren 40 yıl boyunca, farkında olmaksızın Allah tarafından Cebrail’le karşılaşacağı, “Oku!” emriyle ilk vahyi alacağı güne hazırlanmış olan müstesna bir insandır. Nitekim Mekke günlerindeki tebliğ faaliyetlerinde Hz. Peygamber -aleyhissalatü vesselam- hep tertemiz mazisine atıfta bulunmuş; gençliğinden, 40 yıllık geçmişindeki tertemiz, şaibesiz, lekesiz yıllarından güç almıştır.
  • 5. EL-EMİN ERDEMLER EĞİTİMİ LİSE| 1 Safa tepesi üzerinde, Mekke halkına hitaben yaptığı ilk açık davette “Şu dağın arkasında bir ordu var desem inanır mısınız?”diyerek güvenilirliğine vurgu yapması, bu anlamda önem taşımaktadır. Tebliğ faaliyetleri sırasında, sık sık toplum nezdindeki itibarına atıfta bulunmuş, insanlardan geçmişte olduğu gibi yine kendisine inanmalarını, güvenmelerini istemiş ve tertemiz mazisinden güç alarak, bundan sonra da kimseyi hayal kırıklığına uğratmayacağının teminatını vermiştir. İLGİLİ KISSA Mekke’de bir sel baskını olmuş, Kâbe hayli zarar görmüştü. Bunun üzerine kabîleler onu tâmir için elele verdiler. Kâbe’yi temellerine kadar yıkıp yeniden inşâ etmeyi kararlaştırdılar. Bu esnâda, bir geminin şiddetli rüzgârla Mekke yakınlarındaki Şuaybe iskelesine doğru sürüklendiğini ve orada karaya çarparak parçalandığını haber aldılar. Gemi, yumuşak düz taş, kereste ve demir gibi inşaat malzemeleri taşıyordu. Gidip gemideki tahtaları satın aldılar. Kâbe’nin yıkım ve yapım işlerini kur’a ile paylaştılar. Kureyşliler Kâbe’nin kendilerine düşen taraflarını yıkıp yeniden yapmaya başlayacakları sırada, Ebû Vehb bin Amr ayağa kalktı ve: “−Ey Kureyş cemaati! Kâbe’nin inşâsına, kazancınızın temiz ve helâl olmayanını karıştırmayın! Ona gayr-i meşrû yoldan kazanılan mal, fâiz parası veya herhangi bir kimseden haksız olarak alınmış para katılmasın!” dedi. (İbn-i Hişâm, II, 210; İbn-i Kesîr, el- Bidâye, II, 305) Kureyşliler, Kâbe’yi yıktıkları takdirde azâba uğrayacaklarından korktukları için kararsız bir hâldeydiler. Araplar arasında mevcut olan Kâbe’ye karşı tâzim ve hürmet, İbrâhîm’in (a.s.) şeriatinden beri muhâfaza edilegelen kudsî bir vazîfe idi. Kureyş cemaatinin önde gelenlerinden Velîd bin Muğîre: “−Sizin Kâbe’yi yıkmaktaki gâyeniz nedir? İyilik mi yoksa kötülük mü?” diye sordu.
  • 6. EL-EMİN ERDEMLER EĞİTİMİ LİSE| 1 “−Elbette iyiliktir!” dediler. Velîd: “−Ey kavmim! Siz Kâbe’yi yıkmakla onu ıslâh etmek istemiyor musunuz? Allâh Teâlâ ıslâh edicileri helâk etmez!” dedi ve Kâbe’yi yıkmaya ilk önce o başladı. Diğerleri de onu tâkib ettiler. (Abdürrezzâk, V, 319)  Kâbe’nin duvarlarını bir sıra taş, bir sıra da ahşap bağlama kirişleriyle örerek yükselttiler. Varlık Nûru da Kâbe’nin tâmirine amcası Abbâs ile berâber iştirâk etti. Sıra Hacer-i Esved’i yerine koymaya gelince, her kabîle bu şerefli vazîfeyi kendisi yapmak istediği için büyük bir kargaşa çıktı. Aralarında sert tartışma ve çekişmeler başladı. Mesele haset ve ihtirâsa dönüştü. Neredeyse kan dökülecekti. Abduddâroğulları, içi kanla dolu bir çanak getirdiler, ölünceye kadar çarpışmak üzere Adiy bin Kâ’b Oğulları’yla antlaşma yaptılar ve savaşmaya hazırlandılar. Yeminlerini sağlamlaştırmak için de ellerini kanla dolu çanağa batırdılar. Kureyşliler, bu hâl üzere dört veya beş gece kaldılar. Nihâyet Kureyş’in en yaşlısı olan Ebû Ümeyye yüksek sesle: “−Ey kavmim! Biz ancak hayır istiyoruz, kötülük istemiyoruz. Siz bu hususta kıskançlık yarışına girmeyin. Bırakın mücâdeleyi! Mâdem şu meseleyi aramızda hâlledemedik, Harem kapısından ilk gelecek zâtı aramızda hakem tâyin edelim. Hükmüne de râzı olalım!” diyerek eliyle Mescid-i Harâm’ın Benî Şeybe kapısını gösterdi. Tam o esnâda Hz. Peygamber, Harem kapısında göründü. Herkesin yüzünü tatlı bir tebessüm kapladı. Zîrâ gelen Muhammedü’l- Emîn idi. Kureyş’in, Peygamber Efendimiz’e karşı sevgi, hürmet ve îtimâdı her geçen gün daha da ziyâdeleşmişti. Hattâ bir deve kesecek olsalar, Server-i Âlem Efendimiz’i ararlar, O da gelir işlerinin bereketi için onlara duâ ederdi.( Abdürrezzâk, V, 319; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 304.)
  • 7. EL-EMİN ERDEMLER EĞİTİMİ LİSE| 1 Bu sebeple Kureyşliler O’nu görür görmez: “−İşte el-Emîn! Aramızda O’nun hakem olmasına hepimiz râzıyız!” dediler. Meseleyi kendisine anlattılar. O da, her kabîleden bir kişi seçti ve ridâsını çıkarıp yere serdi. Sonra Hacer-i Esved’i ridâsının üzerine koydurup seçtiği kişilerin her birine bir ucundan tutturdu. Mübârek taşı birlikte taşıdılar. Hz. Peygamber de onu kendi elleriyle yerine yerleştirdi. Böylece kabîleler arası çıkabîlecek muhtemel bir savaşa mânî oldu.(İbn-i Hişâm, I, 209-214; Abdürrezzâk, V, 319.) O’nun bu şekilde firâsetli davranışı, erişilmez mükemmellikte bir ahlâk sergilemesi ve benzeri ulvî husûsiyetleri, kendisini “Sultânü’l- Enbiyâ” makâmına yükseltecek bir nübüvvetin, o an için bilinmeyen nişâneleri idi. Belki Mekke’de doğup büyüyen Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) nebî olacağı henüz bilinmiyordu ama, tevhîdden ayrılmamış olan bâzı has kullar tarafından Âhir Zaman Nebîsi’nin geleceği bilinmekte ve vaktinin yaklaştığı da hissedilmekteydi. Nitekim Kuss bin Sâide bunlardan biri idi.