1. EMİR’ÜL MÜMİMİN HZ. ALİ’Yİ NURANİYETLE TANIMA HUTBESİ
Muhammed b. Sadaka’dan rivâyet edildi ki, Allah onlardan razı olsun, Ebû Zerr el-Gıfârî,
Selmân el-Fârisî’ye sordu: “Ey Ebû Abdullâh! Emîr’ül Müminîn Ali aleyhisselâmı
nuraniyetiyle tanımak (bilmek) nedir?”
Selman Dedi ki: “Ey Cündüb1, hadi gidip bunu ona soralım”
Dedi ki: “Geldiğimizde onu göremedik, onu gelinceye dek bekledik.”
Geldiğinde Allah’ın salavatı üzerine olsun, bize buyurdu ki: “Sizi buraya getiren nedir” diye
sordu.
Dedik ki: “Nuraniyet bakımından seni tanımak nedir diye sana sormaya geldik ya Emîr’ül
Müminîn”
Allah’ın salavatı üzerine olsun buyurdu ki: “Hoş geldiniz, siz ki dinine bağlı, ihmalkâr olmayan
iki velisiniz. Hayatım üstüne yemin ederim ki böylesi her mümin ve müminenin üzerine
farzdır.” Sonra Allah’ın salavatı üzerine olsun buyurdu ki: “Eya Selman ve ey Cündüb!”
“Lebbeyk ey Emir’ül Müminin!” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Beni nuraniyetin geçek bilgisiyle tanıyıncaya dek hiç kimsenin
imanı tam olamaz ve beni bu bilgiyle bildiğinde Allah onun kalbini imanla sınamış, göğsünü
İslam’a açmıştır, ve o, ârif ve uzgörülü olmuş demektir, kim ki bunun bilgisini ihmal eder, o
şüpheci ve kuşkucudur. Ey Selman ve ey Cündüb!”
İkisi dediler ki: “Lebbeyk! Ey Emîr’ül Müminîn”
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Beni nuraniyet bakımından tanımak izzet ve celal sahibi olan
Allah’ı tanımaktır ve izzet ve celal sahibi olan Allah’ı tanımak da beni nuraniyet bakımından
tanımaktır ve yüce olan Allah’ın: ‘Allah’a, dini ona halis kılan hanifler olarak tapmaları,
namazı kılmaları ve zekâtı vermelerinden başkasıyla emredilmediler ve işte dosdoğru
topluluğun dini budur.’2 dediği halis dindir, yani, Muhammed’in, Allah ona ve ailesine salat
ve selam etsin, nübüvvetinden başkasıyla emredilmediler ve bu, hanîfî, Muhammedî,
müsamahakâr dindir. ‘Ve namazı kılmaları’3 sözü şudur ki benim velayetimi geçerli kılan
namazı kılmış demektir ve benim velayetimi geçerli kılmaksa bir zorlu zordur ki bunu ancak
yakınlaştırılmış bir melek ya da gönderilmiş bir peygamber ya da Allah’ın kalbini iman için
sınamış olduğu mümin bir kul taşıyabilir, öyle ki melek eğer yakınlaştırılmış değilse bunu
taşıyamaz ve nebi eğer gönderilmiş bir peygamber değilse bunu taşıyamaz ve mümin eğer
sınanmış değilse bunu taşıyamaz.
Dedim ki: “Ey Emîr’ül Müminîn! Mümin kimdir, sonu nedir, sınırı nedir? Onu tanıyabileyim”
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Ya Ebu Abdullah!”
“Lebbeyk, ey! Resulullahın kardeşi” dedim.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Sınanmış mümin odur ki ona bizim emrimizden bir şey
gelmeyegörsün bir şüphe ve kuşku duymadan göğsü onu kabule mutlaka açılır. Şunu bil ki, ya
Ebu Zerr!, ben izzet ve celal sahibi olan Allah’ın kulu ve onun kulları arasındaki halifesiyim;
bizi erbâb4 edinmeyin ve üstünlüğümüz hakkında istediğinizi söyleyin, yine de içimizdekinin
künhüne ve sonuna ulaşamazsınız, çünkü izzet ve celal sahibi olan Allah’ın bize verdikleri,
anlatanınızın nitelediklerinden ya da birinizin kalbine doğandan daha büyük ve daha uludur;
imdi eğer bizi böyle tanırsanız siz müminsinizdir.”
Selman dedi ki: “Ey Resulullahın kardeşi!, namazı kılan velayetini mi geçerli kılmıştır? Dedim.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Evet, ey Selman bunun teyidi de yüce olanın aziz
kitabındaki şu sözüdür: ‘Sabır ve namaz ile yardım dileyin ve elbette o ağırdır, huşu
edenler için hariç.’ 5 Buradaki ‘sabır’ Allah ona ve ailesine salat ve selam etsin, Resulullah’tır,
‘namaz’ ise benim velayetimi geçerli kılmaktır ve yüce olan Allah burada, ‘elbette o, ağırdır’
1
Cündüb, Ebu Zer el-Gaffâri radiyallahu anhünün adıdır.
2
Beyyine 5. Ayet
3
Beyyine 5. Ayetin devamı.
4
Erbâb: Yetiştiriciler, besleyiciler.
5
Bakara 45. Ayet
2. demiştir, ‘elbette onlar, ağırdır’ dememiştir, çünkü velayetin taşınması ağırdır, huşu edenler
için hariç ve huşu edenler uzgörülü Şiilerdir;6 bu böyledir, çünkü, Mürcie, Kaderiyye,
Hâricîler ve diğer Nâsıbiyye’den 7 olan diğerleri, Allah ona ve ailesine salat ve selam etsin,
Muhammed’e ıkrar verdikleri ve aralarında bir ayrılık olmadığı halde, onlar benim velayetim
konusunda çelişki içindedirler, onu inkâr ve reddederler, pek az kişi dışında. -Ki Allah onları
aziz kitabında nitelemiş ve buyurmuştur ki: ‘Ve elbette o ağırdır, ama huşu edenler için
hariç.’ Ve yüce olan Allah aziz kitabının bir başka yerinde, Allah ona ve ailesine salat ve
selam etsin, Muhammedin nübüvveti ve benim velayetim için buyurmuştur ki: ‘Ve nice terk
edilmiş kuyu ve yükseltilmiş kasır’ 8 kasır Muhammed’dir ve terk edilmiş kuyu benim
velayetimdir ki onu terk edip inkar ettiler, benim velayetimi inkar edenin Muhammed’in, Allah
ona ve ailesine salat ve selam etsin, nübüvvetini ıkrar etmesinin kendisine bir faydası olmaz;
bilin ki kesinlikle ikisi birbirine bağlanmıştır. Nitekim Allah’ın salatı ve selamı onun ve
ailesinin üzerine olsun ki Nebi, mürsel (gönderilmiş) nebidir ve kendisi yaratılmışların
imamıdır, Ali de ondan sonra yaratılmışların imamı ve Muhammed’in, Allah ona ve ailesine
salat ve selam etsin, vasisidir9; Peygamberin buyurduğu gibi: ‘Sen benim için Musa’ya
nazaran Harun gibisin, şu farkla ki benden sonra nebi yoktur.’ 10 Bizim ilkimiz
Muhammed, ortancamız Muhammed ve sonuncumuz Muhammed’dir; kim benimle ilgili
bilgisini tamama erdirirse kendisi dosdoğru topluluğun dini üzeredir, Allah’ın buyurduğu gibi:
‘Ve işte dosdoğru topluluğun dini budur’ 11 ve bunu Allah’ın yardım ve yönlendirmesiyle
açıklayacağım. Ey Selman ve ey Cündüb!”
“Lebbeyk, ey Emîr’ül Müminîn! Allah’ın salavatı üzerine olsun” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Ben ve Muhammed izzet ve celal sahibi olan Allah’ın
nurundan tek bir nur idik, kutlu ve yüce olan Allah o nura yarılmasını emretti, ardından bir
yarısına: Muhammed, ol, dedi ve öteki yarısına da: Ali, ol, dedi. Bu nedenle Allah’ın salatı ve
selamı onun ve ailesinin üzerine olsun Resulullah: ‘Ali bendendir, ben Alidenim ve benim
adıma yalnızca Ali tebliğ edebilir’12 demişti. Nitekim Ebu Bekr’i Mekke’ye bir uyarıyla
gönderdiğinde Cebrail aleyhisselam inip, ‘Ey! Muhammed’ dedi, ‘Lebbeyk’ diye karşılık
verdi.’ ‘Allah, onu senin ya da senden birinin götürmesini emrediyor sana’ dedi. Bunun üzerine
Ebu Bekr’i geri getirmemi istedi, geri getirdim, o da buna içerleyip ‘Ya Resulullah, bu Kuran’a
mı indi?’ dedi. Resulullah: ‘Hayır, ama yalnızca ben veya Ali tebliğ edebilir’ 13 buyurdu. Ey
Selman ve ey Cündüb!”
“Lebbeyk ey Resulullahın kardeşi” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Allah ona ve ailesine salat ve selam etsin Resulullah’ın adına
bir sayfayı taşıyıp tebliğe uygun olmayan biri nasıl imamete uygun olabilir?!
Ey Selman ve ey Cündüb! Ben ve Resulullah, Allah’ın salatı ve selamı üzerine olsun tek bir nur
idik,14 Resulullah, Allah’ın salatı ve selamı onun ve ailesinin üzerine olsun, Muhammed’ül
6
Şiîler: Hz. Ali yandaşları, aleviler.
7
Nasıbiyye: Ehlibeyt’in düşmanları, Ehli beyt’e sövenler ve onlardan razı olanlardır.
8
Hac 45. Ayet
9
Resulullah (saa) şöyle buyurdu: quot;Her Peygamberin bir vasisi ve varisi olur, benim vasim ve varisim
de Ali'dirquot;
(İbn-i Asakir quot;Tarih-i Dimaşkquot; c.3, s.5 / el-Tabari quot;Zehair'ul Ukbaquot; s.71 / el-Zehebi quot;Mizan'ül İtidalquot; c.2,
s.273 / el-Münavi quot;Künüz el-Hakaikquot; c.2, s.69)
10
Sahih-i Buhâri c.5, s.129 Dar’ül Fikir bas. / Sahih-i Müslim c.7, s.120 / Sahih-i Tirmizi c.5, s.301, Hadis
No: 3808 / Sünen-i İbn-i Mâce c.1, s.42, Hadis No: 115
11
Beyyine 5. Ayet
12
Sahih-i Tirmizi c.2, s.299 / Sünen-i İbn-i Mace c.1, s.44 / Hasais en-Nisai s.19 / Müsned-i Ahmet bin
Hanbel c.4, s.164-165
13
Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.1, s.151 / Tefsir-i İbn-i Kesir c.2, s.333 / Siret-i İbn-i Hişam c.3, s.545
14
Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “Ben ve Ali, şanı yüce olan Allah'ın elinde ona itaat edip onu tesbih ve
takdis eden bir nur idik. Bu durum Allah, Adem’i yaratmadan on dört bin yıl önce idi. Sonra Allah, Adem’i
yarattığında, bu nuru , onun sulbüne yerleştirdi. O nur, sulbden sulbe intikal edip Abdülmüttalib’e kadar
vardı. Abdülmüttalib’de bu nur ikiye ayrıldı: O nurun bir kısmı ben ve öbür kısmı ise Ali’dir”
3. Mustafa oldu ben de onun vasisi el-Murtada oldum, Muhammed konuşkan oldu, ben suskun
oldum, ve mutlaka çağlardan her bir çağda bir konuşkanın ve bir suskunun olması gerekir.
Ey, Selman! Muhammed uyaran oldu, ben hidayete erdiren oldum ki bu izzet ve celal sahibi
olanın şu sözüyledir: ‘Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her kavmin bir hidayete erdireni
vardır’15 Allah’ın salatı ve selamı onun ve ailesinin üzerine olsun, Resulullah uyarandır ve ben
hidayete erdirenim.16 ‘Allah her dişinin ne taşıdığını ve rahimlerin neyle eksilip neyle
çoğaldığını bilir, onun katında her şey bir miktar iledir. Gaybı ve görüleni bilen, büyük,
yüce olandır. İçinizden sözü gizleyen de onu açığa vuran da geceleyin saklanan da
gündüzün dolaşan da birdir. Onun önünde ve arkasında izleyenleri vardır, Allah’ın
emriyle onu korurlar, elbette Allah kendi nefislerindekini değiştirmedikçe bir kavimde
olanı değiştirmez.’ 17
İmam aleyhisselam sonra bir eliyle diğerine vurup şöyle buyurdu: “Muhammed toplamanın
sorumlusu oldu, bense diriltmenin sorumlusu oldum , Muhammed cennetin sahibi oldu bense
ateşin (cehennemin) sahibi oldum ki ona: ‘Bunu al, bunu bırak!’ derim ve Muhammed,
Alllahın salatı ve selamı onun üzerine ve ailesine olsun, sarsıntının sahibi oldu bense yıkışın
sahibi oldum, ben Levh-i Mahfuz’un sahibiyim, izzet ve celal sahibi olan Allah, içinde olanları
bana ilham etti. Evet, ey, Selman ve ey Cündüb! Muhammed ‘Yâsin ve’l- Kur’anil hakiym’18
oldu ve Muhammed ‘Nûn ve’l-kalem’19 oldu ve Muhammed ‘Tâhâ ve mâ enzalnâ ‘aleyke’l-
Kur’âne li teşkâ’ 20 oldu, Muhammed delâletlerin sahibi oldu, Muhammed nebilerin
sonuncusu oldu; ben de vasilerin sonuncusu oldum, ve doğru olan yol (Sırât-ı müstakîm)21
benim ve ‘Çelişkide oldukları büyük haber’ 22 benim ve herkes çelişkiye yalnızca velayetim
konusunda düştü. Muhammed davetin sahibi oldu, bense kılıcın sahibi oldum, Muhammed
mürsel nebi oldu, bense, Allah ona ve ailesine salat ve selam eylesin, Nebi’nin işinin sahibi
oldum. İzzet ve celal sahibi olan Allah buyurdu ki: ‘Kendi emrinden olan ruhu kullarından
dilediğine indirir’ 23 ve o Allah’ın ruhudur , bunu yakınlaştırılmış bir melek ya da gönderilmiş
bir nebi ya da seçilmiş bir vasiden başkasına vermez ve indirmez. Allah kime bu ruhu verirse
onu insanlardan ayırmış ve ona kudreti tahvil etmiştir ki o ölüleri diriltir, olmuş ve olacakları
bilir ve doğudan batıya, batıdan, doğuya bir göz kırpışı sürede gidebilir, vicdanlarda ve
kalplerde olanı bilir ve yerde ve gökte olanları bilir.
Ey Selman ve ey Cündüb! İzzet ve celal sahibi olan Allah’ın: ‘Doğrusu Allah size bir zikir
bir indirmiştir, bir resul, size Allah’ın ayetlerini okur’ 24 buyurduğu gibi Muhammed zikir
oldu. Ant olsun ki bana ölümlerin ve belaların ilmi ve kesin hüküm verildi ve Kuran’ın ve
kıyamete dek olacak olanın ilmi emanet edildi ve Muhammed, Allah ona ve ailesine salat ve
selam etsin, insanlara karşı hücceti hüccet olarak dikti, izzet ve celal sahibi olan Allah’ın
(İbn-i Hacer el-Askalani “Lisan’ül Mizan” c.2, s.229 / ed-Deylemi “el-Firdevs” c.3, s.332 / Cemalettin
Muhammed bin Mekrem el-Ansari “Muhatasar Tarih-i Dimaşk” c.17, s.123 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.88 /
el-Künci eş-Şafii “Kifayet’üt Talib” s.176 / et-Tüsteri “Şerh-i İhkâk’ul Hak” c.5, s.243-244)
15
Rad 7. Ayet
16
“Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad Süresi
7. Ayet)
Hz. Ali (as) bu ayet için şöyle buyurdu: “Uyarıcı Resulullah (saa)’dır, hidayete eriştiren de benim.”
(el-Hakim Nişaburi “el-Müstedrek ala Sahihayn” c.3, s.129 el-Hakim burada diyor ki: Bu hadisin isnadı
sahihtir. / el-Tabari “Cami’ul Beyan” tefsiri c.8, s.108 / el-Suyuti “ed-Derr’ül Mensur” tefsiri c.4, s.608 /
el-Heysemi quot;Mecma'üz Zevaidquot; c.7, s.41 / el-Müttaki el-Hindi quot;Kenz'ul Ummalquot; c.1, s.251 // İbn-i Asakir
quot;Tarih-i Dimaşkquot; c.2, s.416)
17
Rad 8-11.Ayetler
18
Yasin 1-2. Ayetler
19
Kalem 1. Ayet
20
Taha 1-2. Ayetler
21
Fatiha 6. Ayete işaret
22
Nebe 2-3. Ayetler
23
Mümin 15. Ayet
24
Talak 10-11. Ayetler
4. hücceti ise ben oldum. Allah benim için öncekilerden ve sonrakilerden hiç kimse için, ne bir
gönderilmiş peygamber ne de yakınlıştırılmış bir melek için yapmadığını yaptı. Ey Selman ve
ey Cündüb!”
“Lebbeyk ey Emîr’ül Müminîn!” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Nuh’u gemide rabbimin izniyle taşıyan benim, Yunus’u
rabbimin izniyle balığın içinden çıkaran benim, İmrân’ın oğlu Musa’yı rabbimin izniyle
denizden geçiren benim, İbrahim’i rabbimin izniyle ateşten çıkaran benim, rabbimin izniyle
arzın nehirlerini çıkartan benim, pınarlarını fışkırtan benim, ağaçlarını diken benim, Zulla
gününün azabı benim ve yakın bir yerden seslenen benim ki, iki topluluk, in ve cin, duyar ve bir
kavim anlar. Ben her zorbalar ve münafıklar kavmini kendi dilleriyle işitirim. Musa’nın
öğretmeni Hızır benim, Davud’un oğlu Süleyman’ın öğretmeni benim ve Zülkarneyn benim.
Ben izzet ve celal sahibi olan Allah’ın kudretiyim. Ey Selman ve ey Cündüb! Muhammed
benim ve ben Muhammed’im, ve Muhammed bendendir, ben de Muhammed’tenim. Allah
buyurmuştur ki: ‘İki denizi salmıştır, bitişmişler, aralarında bir berzah vardır, birbirlerine
karışamazlar’ 25 Ey Selman ve ey Cündüb!”
“‘Lebbeyk, ey, Emîr’ül Müminîn” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Kesinlikle bizim ölümüz ölmemiştir, kaybımız
kaybolmamıştır ve maktulümüz katledilmemiştir. Ey Selman ve ey Cündüb!”
“Lebbeyk, Allah’ın salavatı üzerine olsun” dediler.
İmam Aleyhisselam buyurdu ki: “Ben geçmişlerden ve kalanlardan her mümin ve müminenin
emîriyim, azamet ruhuyla teyid edildim, ben yalnızca Allah’ın kullarından bir kulum, bizi erbâb
olarak adlandırmayın ve bizim üstünlüğümüz hakkında istediğinizi söyleyin, yine de
üstünlüğümüz konusunda Allah’ın bize verdiklerinin künhüne varamazsınız, onda birine bile,
çünkü Allah’ın ayetleri ve delaletleri biziz, Allah’ın hüccetleri ve halifeleri biziz, Allah’ın
emanetçileri ve imamları biziz, biz Allah’ın yüzü,26 Allah’ın gözü27 ve Allah’ın diliyiz;28 Allah
kullarını bizimle cezalandırır ve bizimle ödüllendirir ve halkının içinden bizi temiz kılıp bizi
seçip ayıkladı ve bir diyecek olan, niye, nasıl, nerede dese, küfür ve şirke düşmüş olur, çünkü
elbette ‘O yaptıkları yüzünden sorgulanamaz, onlarsa sorgulanır.’ 29 Ey Selman ve ey
Cündüb!”
“Lebbeyk, ey Emîr’ül Müminîn! Allah’ın salavatı üzerine olsun,” dediler.
25
Rahman 19-20. Ayetler
26
Hz. Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ena vechullah ve aynullah ve yedullah ve kalbullah.”
Meali: “Ben Allah’ın yüzü, gözü, eli ve kalbiyim”
(Et-Tebrizi el-Ansâri “el-Lemat’ül Beydâ” S.72-73)
27
Haşim bin Ebi Ammar dedi ki: Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu duydum:
“Enâ aynullâh, ve enâ yedüllâh, ve enâ cenbullâh, ve enâ bâbullâh”
Meali: “Ben Allah’ın gözüyüm, ben Allah’ın eliyim, ben Allah’ın yanıyım, ben Allah’ın kapısıyım”
(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.24, S.194 / Muhammed er-Rişehri “Mizân’ül Hikme” C.1, S.143-144 / Mevla
Muhammed Salih el-Mazenderani “Şerh-i Usul’ul Kâfi” C.4, S.225 / Muhammed bin Hasan el-Saffar
“Besâir’üd Derecât” S.81 / Şeyh el-Hüveyzi “Tefsir-i Nur es-Sıkleyn” C.4, S.494; C.5, S.61 / el-Küleyni “el-
Kâfi” C.1, S.145)
28
İmam Ebi Abdullah (Cafer es-Sâdık) şöyle buyurdu: İmam Ali Aleyhisselam şöyle derdi:
“Enâ ilmullâh, ve enâ kalbullâhil vâi, ve lisânullâhin nâtik, ve aynullâhin nâzira, ve enâ cenbullâh ve enâ
yedullâh”
Meali: “Ben Allah’ın ilmiyim, ben her şeyin üstünde duran Allah’ın kalbiyim, ben Allah’ın konuşan diliyim,
ben Allah’ın gören gözüyüm, ben Allah’ın tarafı (yanı)’yım, ben Allah’ın eliyim”
(el-Meclisi “Bihâr ’ül Envâr” C.24, S.198 / Muhammed bin el-Hasan bin Furuh es- Saffâr “Besâir’üd
Deracât” S.64 / Şeyh Saduk “et-Tevhîd” S.164 / Nimetullah el-Cezâiri “Nur’ül Berâhin” C.1, S.414 / Şeyh
Ali en-Nimâzi “Müstedrek Sefinet’ül Bihâr” C.8, S.568 / Muhammedi er-Rişehri “Mizân’ül Hikme” C.1,
S.143-144 / es-Seyyid Radi el-Musevi el-Müstanbat “el-Katra fi Menâkıb en-Nebi vel-İtra” C.1, S.135
Mektebeti Neynova al-Hadisa Tahran Bas.
29
Enbiya 23. Ayet
5. İmam aleyhisselam buyurdu ki: “ Kim bu söylediklerime, açıklayıp tefsir, şerh ve tavzih
ettiklerime, aydınlatıp kanıtladıklarıma iman ederse, işte o, Allah’ın kalbini iman için sınadığı
ve göğsünü İslama açtığı sınanmış bir mümindir ve o, ârif ve basiret sahibidir; ve kim
kuşkulanır, inat edip reddeder ve duraksayıp şaşırırsa, işte o, mukassır (kusur eden) ve nâsıbtır
(İmam Ali ve Ehlibeyt’in düşmanı). Ey Selman ve ey Cündüb!”
“Lebbeyk, ey Emîr’ül Müminîn! Allah’ın salavatı üzerine olsun” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Ben rabbimin izniyle öldürüp diriltirim, ben rabbimin izniyle
evlerinizde ne yediğinizi ne biriktirdiğinizi size haber verebilirim, ben kalplerinizin içindekileri
bilenim ve evladımdan olan imamlar da selam üzerlerine olsun, eğer arzu eder ve isterlerse,
bunu bilir ve yapabilirler, bu, çünkü hepimiz biriz: İlkimiz Muhammed, sonuncumuz
Muhammed ve ortancamız Muhammed’dir ve hepimiz Muhammediz; sakın aramızda ayrım
yapmayın. Biz istediğimizde Allah ister ve nefret ettiğimizde Allah nefret eder, bizim
üstünlüğümüzü ve özelliğimizi ve rabbimizin bize verdiklerini inkar edenlerin vay haline, hem
de hepten vay haline. Çünkü Allah’ın bize verdiklerinden bir şeyi inkar eden, izzet ve celal
sahibi olan Allah’ın kudretini ve isteğini inkar etmiş olur. Ey Selman ve ey Cündüb!”
“Lebbeyk, ey Emir’ül Müminin, Allah’ın salavatı üzerine olsun” dediler.
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Allahu Teala, bize tüm bunlardan daha önemli, yüce, ulu ve
büyük olanını verdi.
Dediler ki: “Ey Emîr’ül Müminîn! Size bütün bunlardan daha büyük ve daha yüce ne verdi?”
İmam aleyhisselam buyurdu ki: “İzzet ve celal sahibi olan rabbimiz bize İsm-i azam’ın
bilgisini verdi ki onunla istesek gökleri ve yeri, cenneti ve cehennemi yararız, göğe yükselir,
yere ineriz, batı ve doğuya gideriz ve izzet ve celal sahibi olan Allah’ın huzurunda, arşa ulaşıp
üzerine otururuz; yerler , gökler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar, denizler,
cennet ve cehenneme varıncaya kadar her şey bize boyun eğer30 Allah bunu bize öğretip has
kıldığı İsm-i azam ile bahşetti. Bütün bunlarla birlikte biz yer içer ve çarşılarda yürürüz, bunları
rabbimizin emriyle yaparız ve biz onun sözünün önüne geçmeyen ve emriyle eyleyen Allah’ın
değerli kullarıyız. Allah bizi, masum ve temizlenmiş kılıp mümin kullarının çoğuna üstün
kıldı. Biz deriz ki: ‘Bizi hidayete erdirene hamd ederiz ve Allah hidayete erdirmeseydi
hidayete eremezdik.’ 31 Ve kâfirlerin üzerine, yani Allah’ın üstünlük ve ihsan olarak bize
verdiklerini inkâr edenlerin üzerine azap sözü hak oldu artık. Ey Selman ve ey Cündüb! İşte,
beni nurâniyet ile tanımak budur ki bir râşid olarak buna tutun. İmdi şiamızdan
(yandaşlarımdan) ancak beni nuraniyetimle tanıyan uzgörü katına ulaşabilir ve beni böyle
tanıdığında bilgi denizine dalarak uzgörülü, kâmil bir erişkin olur ve üstünlük basamaklarını
çıkıp Allah’ın sırlarından ve gizli hazinelerinden bir sırra erer.”
(Allâmet’ül Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.26, S.1-7 Müesseset’ül Vefâ H.1404 Beyrut Bas. /
Hüccet’ül İslam el-Mirza Muhammed Taki Şerif “Sahifet’ül Ebrâr” C.1, S.130-134 / eş-Şeyh
Ali el-Yezdi el-Hâiri “İlzâm’ün Nâsib Fi İsbât el-Hüccet’ül Gâib” C.1, S.32-36 / es-Seyyid
Radî el-Mûsevî “el-Katra Fi Menâkıb en-Nebî Vel-İtra” C.1, S.74-79)
30
Hac 18. Ayete işaret etmiştir.
31
Araf 43. Ayet