2. Sosyalleşme ve sosyal gelişim
Sosyalleşme, insan yavrusunun toplumun bir üyesi
haline gelmesidir, yani ailesinin, akraba ve komşuluk
çevresinin, kent ve köyünün ve nihayet ulusunun bir
parçası olduğunu öğrenmesidir. Büyümekte olan
çocuk, etrafındakilerle etkileşim sonucu, onlarınkilere
benzer davranışlar geliştirecektir. Böylece tek tek
kişiler yerine toplumun üyeleri olan, birbirlerinden
farklılıkları olduğu gibi, birbirlerine büyük
benzerliklerde gösteren toplumsal bireyler oluşur.
Çocuk, doğuştan var olan genetik özelliklerinin de
etkisiyle, çevre onu etkilediği kadar, o da çevreyi
etkilemeye başlayacaktır. Bu nedenle, sosyal
psikologlar, sosyalleşme kavramı yerine sosyal
gelişim kavramının tercih ederler.
3. Ahlak gelişimi
Günümüzde ahlak gelişimine eğilen gelişim
psikologları ve sosyal psikologlar ahlak
gelişiminde ya duygusal-güdüsel etkenlere ya
da bilişsel etkenlere önem vermektedirler.
4. 1. Freud’un ahlak gelişimine yaklaşımı:
Freud, ahlak ve kişilik gelişimini duygusal-güdüsel bir
süreç olarak ele almıştır. Freud, duygusal-güdüsel
ahlak gelişmesini, id, ego ve süperego ilişkilerindeki
denge kavramına bağlamaktadır. İd (alt-ben) kişiliğin
pisişik enerji deposu olarak nitelendirebileceğimiz
bilinçaltı kısmıdır. İd, insanın doğuşundan itibaren
sahip olduğu tüm güdülerinin toplamıdır ve temel
olarak cinsiyet ve saldırganlık güdülerinden oluşur. İd,
sürekli olarak isteklerine doyum arar.
Burada ego (ben) önem kazanmaktadır. Ego kişinin
çevreyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan kişiliğin
gerçekçi ve ussal öğesidir. İd’in isteklerine ancak
egonun amaca-yönelik işleyişini doyum sağlayabilir.
5. 2. Cezalandırma türünün vicdan
gelişmesine etkisi:
Hoffman ve Satzstein fiziksel olmayan psikolojik disiplini ikiye
ayırmışlardır. Bunlardan birisi sevgiyi esirgeme, diğeri de kanıt
göstererek inandırma olarak tanımlanabilir. Sevgiyi esirgeme,
dövme gibi bir cezadır; dövmeden farklı, fiziksel olmayıp
psikolojik olmasıdır. Çocukla konuşmamak, ona aldırmaz bir
şekilde davranmak ya da onu artık sevmediğini söylemek,
sevgiyi esirgeme yollarıdır. Kanıt göstererek inandırmada ise
çocuğun davranışının başkasına (ana-babasına, kardeşine,
arkadaşına ya da bir başkasına) yaptığı zarara çocuğun dikkati
çekilir. Böylece çocuğun kendini bir başkasının yerine koyması
(duygudaşlık geliştirmesi) sağlanır. Başka bir deyişle, çocuk,
davranışının sebep olduğu zararı anlar. Böylece çocuk kendi
kendini cezalandırmaya, yani iç kontrol (vicdan) geliştirmeye
başlamış olur.
6. 3. Ahlak gelişimine bilişsel
yaklaşımlar: Piaget ve Kohlberg
Piaget ve Kohlberg ahlak gelişimini, kural, yasa ve daha
yüksek ilkelerin öğrenilmesini içeren bilişsel bir yaklaşımla
incelemişlerdir.
İsviçreli psikolog Piaget çocukta bilişsel gelişimi en ince
ayrıntılarına kadar aratırmış ve devresel gelişmeleri içeren bir
kuram ortaya atmıştır. Doğal gözlem yönetimine dayanan bu
araştırmalardan şu sonuçlar ortaya çıkmıştır:
i. Değişik yaşlardaki çocuklar düşünce ve problem
çözümlerinde niteliksel farklılıklar gösterir.
ii. Her çocuk belirli bir devre dizisinden geçerek bilişsel
gelişmesini tamamlar. Bu devreler kültürel ve toplumsal
farklara karşın evrensellik gösterir.
iii. Her devrede, bir önceki devrelerin bir sentezi yapılır ve
problem çözümüne daha etkili, ussal bir yaklaşım geliştirilir.
Piaget tarafından bilişsel gelişmeye paralel olarak ortaya
çıktığı belirtilen ahlak gelişimi devreleri ise iki tane olarak
kavramlaştırılmıştır: Dışa bağlı devre ve özerk devre.
7. paralel olarak ortaya çıktığı belirtilen ahlak gelişimi devreleri
ise iki tane olarak kavramlaştırılmıştır: Dışa bağlı devre ve
özerk devre.
Kohlberg’in Ahlak Gelişimi Devrelerinin Tanımlanması
Gelenek öncesi düzey,
Devre: İtaat ve Ceza Yönelimi
Devre: Saf Çıkarcı Yönelim
Geleneksel düzey,
Devre: İyi Çocuk Eğilimi
Devre: Kanun ve Düzen Eğilimi
Gelenek üstü(özerk ya da ilkeli) düzey
Devre: Kontrat ve Yasaya Uygunluk Yönelimi
Devre: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi
8. Sosyalleşmenin Kültür Bütünleşmesi
İçindeki Rolü
Kültür belirli bir toplumun, üyelerinin doğada bulabileceklerinden
daha fazla doyum sağlayabilmeleri için, başardığı tüm maddi ve
davranışsal düzenlemelerin örüntüsüdür; toplumun üyesi olarak
insanın geliştirdiği tüm bilgi, inanç, sanat, ahlak, adet, yetenek
ve alışkanlıklarla toplumsal kurumları kapsar.
Bir toplumun yerleşme düzeni, yani ekonomik, politik ve
sosyal organizasyonu, toplumun çocuk yetiştirme yollarını
etkiler. Çocuk yetiştirme ise kişiliği etkiler. Kişilik özellikleri de
din, batıl inançlar, vb gibi çeşitli inanç sistemlerine yansır. Bir
şema ile gösterilecek olursa,
Yerleşme çocuk kişilik inanç
Düzeni yetiştirme özellikleri sistemleri
yolları
9. Kişiliğin Kültürle İlişkisi
yetişkin davranışı
suçluluk oranları
intihar oranları
serbest zaman
faaliyetleri vb.
kültürel yapıtlar
Ekoloji yerleşme sosyalleşme yetişkin dini inançlar
(ekoloji sistemleri kişilik hastalık kuramları
sosyal halk hikayeleri
yapının
genel ekonomik çocuk davranışı
çizgilerini sosyal çocuk çocuk çalışma
belirler.) yapı yetiştirme kişiliği oyunlar
yolları kültürel yapıtlar
hayal gücü
deyimler
eğlence
dünyaya bakış tarzı
10. Saldırganlık
İnsan saldırganlığının nedenlerini açıklayan en eski görüşte
saldırganlığın insanların biyolojik yapısında var olan bir özellik
olduğu ileri sürülmüştür. Bu görüşün en ünlü savunucuları
arasında Freude ve Lorenz gelir.
Saldırgan davranışlar kendi içinde ikiye ayrılır: bir araç olarak
saldırganlık ve düşmanca saldırganlık örneğin, eve giren bir
hırsızı etkisiz hale getirmek için kafasına şamdanla vurmak, ona
zarar vermeyi amaçlasa da, aslında başka bir amaç için araç
olarak yapılmıştır. Genel olarak kendini korumak amacıyla
başkasına zarar vermek, araç olarak saldırganlık kapsamına
girer. Düşmanca saldırganlıkta ise, zarar vermek başlı başına
amaçtır. Özellikle insanların duygusal olarak fazlaca uyarıldıkları
zamanlarda karşılaştığımız bu tür saldırganlığa örnek olarak;
kocanın eşini kıskançlık yüzünden dövmesini, farklı futbol
takımlarının taraftarlarının birbirine vurmasını göstere biliriz.
11. Saldırganlıkta Sosyal Öğrenme Modeli
Geçmiş
deneyimler
Durumsal
Pekiştirici
etkenler
Saldırganlığa dair düşünce ve
Saldırganlığın görülme
algılar(kime ve neye
olasılığı
saldırganlık göstermek daha
uygundur? Vb.)
Sosyal
değişkenler
Çevresel
değişkenler
12. Kültürün etkisi:
Çocuk yetiştirme alışkanlıklarının saldırganlığa etkisini
gösteren bir araştırmada, Japon annelerle Alman ve
İsviçreli annelerin çocuklarıyla olan etkileşimlerindeki
farklılıkların saldırganlık gelişiminde önemli rol
oynadığı bulunmuştur. Japon annelerin çocuklarına
daha yumuşak yaklaştığı, onların saldırgan
davranışlarını ödüllendirmedikleri bulunmuştur.
Alman ve İsviçreli anneler ise, çocuklarına daha katı
yaklaşmakta ve saldırgan davranışların önlenmesi
konusunda çok fazla uğraş göstermedikleri
görülmüştür. Burada olduğu gibi bir kültürdeki çocuk
yetiştirme alışkanlıkları o kültürde saldırganlığın nasıl
bir şekil aldığını açıklamaktadır.