SlideShare a Scribd company logo
1 of 131
Download to read offline
Rota Copy
İDARE HUKUKU 2
VİZE & FİNAL
WWW.ROTACOPYCENTER.COM
İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca
İDARİ FAALİYETLER
İdari faaliyetler, idari yargının da parçasını oluşturur. İdari yargının konusunu idarenin idari
faaliyetleri oluşturmaktadır. İdari faaliyetleri kamu hizmeti ve kolluk faaliyeti olarak 2
başlık altında topluyoruz.
KAMU HİZMETİ
AYM, E.1994/43 kararında kamu hizmeti kavramını tanımlamıştır;
‘Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da onların gözetim ve denetimi altında
genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yarar ve çıkarlarını sağlamak için yapılan
ve topluma sunulmuş olan sürekli ve düzenli etkinlikler kamu hizmetidir.’
Bir kamu hizmetinden bahsedebilmemiz için;
 Mutlaka toplumun genel menfaatini karşılama amacı olmalıdır. Yani toplumun ortak
çıkarlarını sağlamaya yönelik bir faaliyet olacak.
 Toplumun genel menfaatini karşılamaya yönelik olan faaliyet devlet veya diğer kamu
tüzel kişileri tarafından yapılmalı. Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri ifadesi aslında
bütün idareyi kapsıyor, devlet tüzel kişiliği, bunun dışında kalan tüm kamu idareleri,
kamu kurumları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından ya da
bunların gözetimi ve denetimi altında gerçekleştirilmesi gerekiyor.
 Sürekli ve düzenli olması gerekiyor.
Devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinin gözetimi ve denetimi altında özel hukuk kişileri
tarafından gerçekleştirilen faaliyetleri de AYM bir kamu hizmeti olarak tarif etmiştir.
AYM başka bir kararında; ‘Toplum hayatının gittikçe gelişmesi ve ihtiyaçlarının artması
nedeniyle kamu hizmetlerinin mutlaka idare tarafından değil aynı zamanda bunların
gözetimi altında özel hukuk kişileri tarafından da yerine getirilmesi mümkündür.’ şeklinde
vurgulamıştır.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
1
Kamu hizmetini mutlaka kamu organları tarafından yani kamu idareleri ve kamu kurumu
tarafından yerine getirilmesi gereken faaliyettir şeklinde sınırlandırmıyoruz. Özel hukuk tüzel
kişileri de bu faaliyeti yerine getirebiliyor. Hatta çoğunlukla, günlük hayatta bu faaliyet özel
hukuk tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyor.
 İdarenin faaliyetini kamu hizmeti olarak tanımlayabilmemiz için mutlaka bu faaliyetin
kanuna dayanması gerekiyor. Bu doğal bir sonuç. ( İdare kuruluş ve görevleriyle bir
bütün, kanuna dayanmak zorunda ve faaliyetleri de tabi kanuna dayanmak
zorundadır. Bu idarenin kanuniliği ilkesidir. Bir hizmet diğer bütün şartlara uysa dahi,
eğer kanuna dayanmıyorsa, yasal temeli olmayan bir hizmetse kamu hizmeti olarak
tasvir edilemez.
Mesela bir özel hukuk şirketi ayakkabı üretmek istiyor. Bunu devletin gözetimi ve denetimi
altında da yapabilir, toplumun genel menfaatini de sağlar fakat bir kanuna dayanma unsuru
yoksa, bu hizmet kanundan kaynaklanmıyorsa, yasallık unsuru yoksa, yasada tarif
edilmemişse, idari faaliyet olarak kamu hizmeti kavramıyla karşılaşmayız.
Ör: Şehiriçi ulaşım bir kamu hizmetidir. Belediye kanununda, belediyelere şehir içi ulaşımı
sağlama bakımından bir yük yüklenmiştir. Bunu illa ki belediyelerin yapmasına gerek yok,
İDO’nun yaptığı da niteliği itibari ile kamu hizmetidir. Bizim aramamız gereken yasallıktır.
Ör: Şehirlerarası ulaşımda ise, demiryolları idarenin yaptığı kamu hizmetidir. Karayollarındaki
ulaşım ise özel şirketler tarafından yapılmaktadır fakat yasal bir temeli yok. Bu hizmetin
toplumun genel menfaatine yönelik olması yeterli değil, yasallık da olmalı. Bir otobüs şirketi
bakımından yasallık gerçekleşmediği ve yasada kamu hizmeti olarak tarif edilmesi söz
konusu olmadığı için bir kamu hizmeti değildir.
Soru: Kamu hizmeti CBK ile kurulur mu?
Kamu hizmetinin kanuna dayanmasını biz idarenin kanuniliği ilkesinden çıkardık. 2017
anayasa değişikliği açısından bu soru önem taşıyor; CBK ile toplumun genel menfaatine
yönelik olan bir hizmet yaratılabilir mi?
AY. m.123:
İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.
Kamu tüzelkişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ 2
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
2
Bu maddeyi şöyle yorumlamalıyız; kamu tüzel kişiliklerinin kurulmasında kanun veya cbk
dediğine göre ve kamu hizmeti de kamu tüzel kişilikleri tarafından yürütülebildiğine göre,
cbk ile elbette ki bir kamu hizmeti kurabiliriz.
AY. m.106 son fıkra:
Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.
Bu madde m.123’ü destekliyor. Bakanlık da kamu hizmeti yerine getiriyor. Onu cbk ile
kurabildiğine göre, o bakanlığın kamu hizmetini de elbette cbk ile yapabilirsin.
Toplumun genelinin menfaatine yönelik olan, devlet ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından
veya onların gözetim ve denetimi altında özel hukuk kişileri tarafından gerçekleştirilen ve
kanuna ya da cumhurbaşkanlığı kararnamesine dayalı olan her hizmet, idare hukuku
açısından, hukuki niteliği itibariyle bir kamu hizmetidir.
Yani 2017 anayasa değişikliği ile idarenin kanuniliği ilkesi kayboldu. Artık cbk ile de idare
kurulabiliyor, idarenin teşkilatlanması yapılabilir.
KAMU HİZMETİNE EGEMEN OLAN İLKELER
Süreklilik İlkesi
Bir kamu hizmetinden bahsedebilmemiz için o hizmetin sürekli ve düzenli bir hizmet olması
gerekiyor.
Süreklilik; kamu hizmetinin herhangi bir kesintiye uğramadan düzenli ve yeterli bir şekilde
yerine getirilmesi anlamına gelir. O hizmetin belli bir ahenk içerisinde yürütülmesi gerekir.
Tabi kamu hizmetinin sürekli olması, o hizmetin 24 saat yürütülmesi anlamına gelmiyor.
Ör: Yeditepe üniversitesi bir vakıf üniversitesi, kanunla kurulmuş bir kamu tüzel kişiliği,
öğretim üyeleri de geniş anlamda personel fakat 24 saat boyunca kamu hizmeti vermiyorlar,
belli bir düzen içerisinde bunu gerçekleştiriyorlar.
Ör: İSKİ tarafından evinize su gelmesi de bir kamu hizmetidir ama bu hayati bir ihtiyaç
olduğu için kesintisiz olması beklenir. Elektrik hizmetinin de aynı şekilde kesintisiz olması
beklenir. Ama bir toplu taşıma vs. hafta sonu seyrek olabilir ya da geceleri olmayabilir.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
3
Kamu hizmetinin belli bir saatten sonra karşılanmasında bir menfaat yoksa 24 saat
yapılmasına gerek yoktur. Tabi bu su, elektrik, doğalgaz vb. için geçerli değil. Onların belli bir
süreklilikte olması gerekir.
 Belli bir kalitede olmalıdır.
 Verimli olmalıdır.
Hizmetin sürekli olması kaliteli ve verimli olmasını da kapsar. Mesela evinize su geliyor ama
gece yarısı su daha az bir şekilde akıyor. Bu hizmetin sürekliliği sağlanmamıştır. Bunun
verimli de olması lazım.
Kamu hizmetleri sürekli olduğu için, memurların ve diğer kamu görevlilerinin grev yasağı
vardır. Çünkü hizmet sürekli olarak kabul edilmektedir.
Süreklilik hizmetten hizmete değişir.
Değişkenlik İlkesi
Kamu hizmetinin yeni, teknolojik standartlara uygun hale getirilmesi. Personel, kamu
hizmetini belirli araçlar kullanarak yerine getirir. Bu araçların da değişkenliğe tabi olması
beklenir.
AY. m.65:
Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin
amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
Bu maddenin değişkenlik ilkesi ile ilgisi, değişkenliğin mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde
yerine getirilmesidir.
Yurttaşların bu anlamda talep hakları bulunmamaktadır. Mesela devlet hastanesinde olan
eski MR cihazına böyle cihaz mı olur, bunu yenileyin diyemezler. Değişkenlik ilkesi,
yurttaşlara değişkenliğin sağlanması konusunda bir talepte bulunma hakkı vermez.
Hizmette kullanılan araçlar değişkenlik ilkesine uygun değilse, bunu değiştirmeyi talep etme
hakkımız yok ama hizmetin aksamasından dolayı ya da kötü işlemesinden dolayı bir zarar
ortaya çıkarsa tazminat talep etme hakkı olabilir.
Mesela, hastanede 25 yıl önceki MR cihazı kullanılıyor sizde zarar oluştu cihazın radyasyon vs
yayması dolayısıyla. Bunu orataya koyduğunuz zaman idarenin kusur sorumluluğu
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
4
bakımından tazminat ve tam yargı davası olabilir.
Değişkenlik ilkesi; uyarlama, günün şartlarına uygun hale getirme, mali kaynakların yeterliliği
ölçüsünde, bireyin bir subjektif kamu hakkı yok ama zarar ortaya çıkmışsa da tam yargı
davası çerçevesinde ve kusur sorumluluğu ekseninde talepte bulunabilir. Kusursuz
sorumluluk halleri de olabilir.
 Kamu hizmetlerinin nesnellik ve eşitlik ilkesine uygun olarak yerine getirilmesi
gerekiyor. Kamu hizmetini yerine getirenlerin tarafsız ve nesnel olması
gerekmektedir. Hizmetin yerine getirilmesi noktasında da eşitlik ilkesine uygun
davranılması zorunludur.
Eşitlik İlkesi
Mutlak Eşitlik: Aynı statüde olanların eşitliği anlamına gelir. Mutlak eşitlik denilince kanun
önündeki eşitlik anlaşılır. Aynı statüde olan herkese aynı kuralın uygulanması. Mutlak eşitlik,
eşitsizlik demektir.
Nisbi Eşitlik: Farklı statüde olanların farklı kurallara, eğer haklı bir neden varsa tabi
olabileceği anlamına gelir. Farklı statüleri olan kişilere, farklı hukuki durumları olan kişilere
eğer şartları varsa ve haklı bir neden bulunuyorsa farklı kuralların uygulanması eşitliğe aykırı
değildir.
Örneğin; şehiriçi toplu ulaşımın yerine getirilmesinde öğrencilere, öğretmenlere, polislere
vb. bir takım olanakların tanınmış olması eşitliğe aykırı değildir. Çünkü burada aynı statüde
bulunma gibi bir durum söz konusu değil ve tabi ki haklı bir neden var, özellikle maddi
durumu yerinde olmayan kişilerin korunması başta olmak üzere, ya da şehit yakınları veya
gazilere yönelik farklı bazı uygulamalar kamu hizmetinin yerine getirilmesi açısından
eşitsizliğe aykırı değil. Anayasanın 10.maddesinde de bu gibi uygulamaların eşitlik ilkesine
aykırı olmadığı açıkça yazıldı.
AY. m.10 f.3:
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler
için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Bedelsizlik İlkesi
Kamu hizmetleri kural olarak bedelsiz olmalıdır. Günümüzde ilkenin anlamı ortadan
kalkmıştır. Bu niteliği taşıyan kamu hizmetleri hala var, örneğin eğitim hizmeti. Anayasa
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
5
madde 42 bedelsizliğin vurgulandığı tek madde olarak karşımıza çıkıyor.
AY. m.42:
Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla
tespit edilir ve düzenlenir.
İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Bu tabi istisna. Bugün kamu hizmetlerinden belli bir bedel alınmaktadır. Bu bedelin hiçbir
koşul ve şart altında fiyat noktasına ulaşmaması lazım. Fiyat dediğimiz zaman ekonomi
bakımından maaliyet ve kar niteliğinde olması beklenir. Yani kamu hizmetlerinden kar elde
etme amacı olmaması beklenir ve hedeflenir. Kar elde etme amacı aslında bir ticari amaçtır.
Bırakın bedelsizliği, hizmetlerden kar elde etmeme bile mahiyetinden sapmıştır.
Kamu hizmetinin tanımına baktığımız zaman, kamu hizmetini devlet ve diğer kamu tüzel
kişileri yerine getirir ya da onların gözetimi ve denetimi altında özel hukuk tüzel kişileri
yerine getirir. Bugün bir özel hukuk tüzel kişisi, bir ticari şirket kamu hizmeti yapacaksa ben
bunu bedelsiz yaparım demeyeceği gibi, bundan kar almam demesi de beklenemez. Ticari
şirketler zaten nihayetinde kar elde etme amacı ile kurulmuş olan tüzel kişiliklerdir.
Dolayısıyla bugün kamu hizmetinin bedelsizliği ilkesi anlamını yitirdiği gibi, hatta çoğu zaman
bırakın maliyetinin alınmasını, kamu hizmetlerinden kar dahi alındığını görmekteyiz. Bu
gayet doğal.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Kanunu’nun 23.maddesinde şöyle yazıyordu; ‘Su
tarifelerinin belirlenmesinde %10’dan aşağı olmayacak şekilde kar oranı alınır.’ Bunun
anayasaya aykırılığı ile ilgili AYM’ye iptal başvurusunda bulunuldu. AYM tabi ki bunu iptal
etti. Bu maddenin öngörülebilir olmaması anayasaya aykırı. Kanunun öngörülebilirliğini
sağlamıyor. Öngörülebilirliği sağlamadığı için iptal etti.
AYM kar meselesi ile ilgili, 26 Ocak 2012 tarihli kararında su hizmetinin belirli bir şekilde
yürütülmesi ve hizmetlerin etkin bir biçimde sunulması için, hizmetlerden belli bir oranda
kar bedelinin alınabileceğini söyledi.
Bunlar kamu hizmetinin özellikleri olarak karşımıza çıkıyor; Süreklilik ve düzenlilik,
değişkenlik, nesnellik ve eşitlik, son olarak anlamını yitirmiş olsa da bedelsizlik.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
6
Günümüzde kamu hizmetinin özelliklerine hizmetin açıklığı da eklendi yani açıklık
ilkesi(şeffaflık ilkesi).
Açıklık İlkesi: Kamu hizmeti yürütürken, bunu bir şeffaflık içinde yürüteceksiniz. Karar
alırken, bu kararın alınmasına yurttaşların da şahit olması. Mesela belediye meclislerinin
toplantılarını Youtube’dan canlı olarak yayınlamaları.
Hizmete katılım ilkesi: artık kamu hizmetlerinin yürütülmesinde katılım ilkesi de rol oynuyor.
Yurttaşların fikirlerine danışılması. Mesela bazı belediyeler burada alt geçit yapalım mı diye
istişari nitelik taşıyan bir referandumlar yapıyorlar, halka soru soruyorlar, anket yapıyorlar.
Bu ilkeler de diğer 4 ilkenin dışında yeni ilkeler olarak karşımıza çıkmaktadır.
KAMU HİZMETİNİN GÖRÜLME USULLERİ
Aslında 2 farklı şekilde kamu hizmeti yerine getirilebilir. Kamu tüzel kişileri tarafından bu
kamu hizmeti yerine getirilebilir, bir de bunların gözetimi ve denetimi altında özel hukuk
tüzel kişileri tarafından yerine getirilebilir. Kamu hizmetinin görülme şekillerini de ikiye
ayırıyoruz.
Kamu tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyorsa;
1-Emanet Usulü
2-Kamu Kurumu Usulü
Emanet Usulü
Devlet veya mahalli idareler tarafından(yer bakımından yerinden yönetim kuruluşları) araç
gereç ve personel o kamu tüzel kişiliğine ait olmak kaydıyla bir hizmet yerine getiriliyorsa
emanet usulü söz konusudur.
Bu hizmetin yerine getirilmesi için ayrıca bir kamu tüzel kişiliği kurulmuyor. Zaten bir kamu
tüzel kişiliği var ve var olan bu kamu tüzel kişiliği üzerinden bu hizmet yerine getiriliyor.
Belediyelerin, il özel idarelerinin, köylerin ve diğer bakanlıkların yerine getirdiği kamu
hizmetleri baktığımızda emanet usulü olarak nitelendirilmiş. Mesela MEB’in eğitim hizmeti
emanet usulüdür.
Emanet Usulünden bahsedebilmek için;
 Kamu idaresi olması lazım. (devlet idaresi veya mahalli idare)
 Ayrı bir kamu tüzel kişiliği kurulması söz konusu olmaması lazım.
 Hizmetin finansmanı kendi bütçelerinden sağlanmalı.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
7
Kamu Kurumu Usulü
Üniversiteler ise ayrıca kanunla kuruluyor kamu kurumu niteliği taşıdığı için. Bir üniversite
hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşu ve bu hizmetin yürütülmesi için ayrıca
kuruluyor. Var olan bir kamu tüzel kişiliği üzerinden o hizmet yürütülmüyor, hizmet için
kamu tüzel kişiliği kuruluyor kanunla veya cbk ile. Üniversiteler kamu kurumu usulü
kapsamında değerlendirilir.
 Hizmeti yerine getirebilmek için ayrı bir kamu tüzel kişiliği kuruluyor.
 Kurulan bu kamu tüzel kişiliği uzmanlık isteyen bir kamu tüzel kişiliği.
 Bu kamu tüzel kişiliği kanunla veya cbk ile kuruluyor.
 Kamu kurumu olduğundan malvarlığı ve personel bakımından özerk bir nitelik
taşımaktadır.
 Kamu idareleri tarafından kurulur.
Kamu kurumları nitelik itibari ile kamu idarelerine bağlı. Aralarında bir idari denetim, idari
vesayet ilişkisi var.
YÖK de kamu kurumu usulü olarak nitelendirilir.
Burada yapılması gereken şey şu; kuruluş kanununa bakacağız, bir devlet idaresi yani
cumhurbaşkanlığı idaresi kapsamında bir bakanlık var mı ya da cumhurbaşkanlığı idari
teşkilatlandırma içinde yer alıyor mu ya da bir mahalli idare var mı? Eğer bunların içindeyse
emanet usulü olarak nitelendiriliyor. Bunların dışında olanların yerine getirdiği hizmet kamu
kurumu olarak nitelendiriliyor.
Günümüzde kamu hizmeti, kamu tüzel kişiliklerinden ziyade özel hukuk tüzel kişileri
tarafından yerine getiriliyor. Örneğin, kamuya yararlı derneklerin yaptığı faaliyetler. Mesela;
Yeşilay, Kızılay, Kanser Araştırma ve Savaş Derneği bu kapsamda değerlendirilebilir. Bunlar
kesinlikle özel hukuk tüzel kişisidir. Bunlar özellikle vergi bakımından birtakım imtiyazlarla
donatıldıkları için kamuya yararlı dernek olarak nitelendirilmişlerdir. Kamuya yararlı dernek
olabilmek için Cumhurbaşkanlığı kararı gerekir. Ama kamu gücü ayrıcalıkları yoktur.(tek
taraflı işlem yapma, kamulaştırma gibi) Vergi muafiyetleri var. Bu dernekler kamu hizmeti
görmektedirler.
Özel hukuk tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyorsa;
Müşterek emanet usulü: Kamu idaresiyle bir özel hukuk kişisi arasında imzalanan idari
sözleşmeyle hizmetin kar ve zararı kamu idaresine ait olmak üzere bir kamu hizmeti kurulur
ve özel hukuk kişisi hizmetten elde edilen kardan pay alır.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
8
Özel hukuk kişisinin işlettiği bir hizmet var. Ancak bu özel hukuk kişisi kamu idaresiyle bir
anlaşma yapıyor. Hizmetin kar ve zararı kamu idaresine ait. Ama bu özel hukuku kişisi
anlaşmayla kamu hizmetinden elde edilen hasılattan pay alıyor ve bu şekilde hizmeti yerine
getiriyor. Hizmetin araç ve gereçleri ise kamu idaresine ait.
Uygulamada bu usulün örneği pek yoktur. Belediyelerin şehir tiyatroları örnek verilebilir.
Tiyatroların işletmesini özel hukuk kişisi yapıyor. Araç ve gereçler belediyeye aitken özel
hukuk kişisi işletmesini yaparak kardan pay alıyor.
Mali iltizam sözleşmesi: Bir kamu idaresi ve özel hukuk tüzel kişisi var. Ve anlaşma
yapıyorlar. Fakat müşterek emanet usulünün aksine kar ve zarar özel hukuk kişisine aittir ve
özel hukuk kişisi kamu idaresine buna karşılık bedel öder. Çünkü kullanılan araçlar kamu
idaresine aittir. Uygulamada örneği çok azdır.
Müşterek emanet usulü ve mali iltizam sözleşmesinin ayrıldığı nokta hizmetin kimin
hesabına yürütüldüğüdür. Müşterek emanette hizmet kar ve zararı kamu idaresi hesabına
yürütülür ve hasılattan kar alınması söz konusu ve kullanılan araç ve gereçler kamu idaresine
aittir. Mali iltizamda ise kamu hizmetinde kar ve zarar özel hukuk kişisine ait ve kamu
idaresine belli bir bedel ödenir. Kullanılan araç ve gereçler de kamu idaresine aittir.
Ruhsat usulü: Çok etkin kullanılan bir usüldür. Özellikle tekel niteliğinde olmayan bir kamu
hizmetinin yürütülmesi izne tabi olabilir ve idarenin izniyle bu hizmet yürütülüyor olabilir.
 Mali iltizamda ve müşterek emanetde bir karşılıklık, bir sözleşme var. Ruhsat
usulünde ise bir statü var. Yani kanunda veya cbk’da birtakım hizmetler tanımlanmış.
İdare diyor ki bu hizmeti yapabilmen için benden ruhsat alman lazım. Özel hukuk
kişileri de idareden aldığı bu ruhsat sayesinde hizmeti yerine getiriyor.
Örneğin; özel hastane, özel okul. Sağlık bakanlığından ruhsat almak lazım. Bunun için de
belli şartları sağlıyor olmak lazım. Okul için de aynısı geçerli, milli eğitim bakanlığından
ruhsat almak lazım. Yangın merdiveni, bahçe vs olacak. Bu şartlara uygun olarak aldığınız
ruhsata istinaden o hizmeti yerine getirebilirsiniz. Maden arama için de aynı şekilde
idareden başvuru sonucu alınan ruhsatla maden araması yapılabilir.
Yani ruhsat usulünde idareye yapılan başvuru ve idareden alınan izin çerçevesinde bu
kamu hizmetinin yerine getirilmesi söz konusu.
 Ruhsat, idarenin talep üzerine tek yanlı yaptığı bir işlem.
Ruhsatın içeriğini de idare belirler.
İmtiyaz Usulü
Bir özel hukuk tüzel kişisinin bir kamu tüzel kişisiyle yaptığı sözleşme uyarınca kullanıcılardan
aldığı ücret karşılığında kendi kar ve zararına hizmeti kurup işletmesine imtiyaz usulü denir.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
9
 Bir idari sözleşmedir.
 Kullanıcılardan alınan bedelle finanse edilir. Bu bedeli idare belirler
 Süresi en fazla 49 yıl olarak belirlenir.
 Hizmetin yürütülmesinde kullanılan tüm araç gereçler ve taşınmazlar özel hukuk
kişisine aittir. Fakat imtiyaz sözleşmesinde belirtilen süre dolunca idare bunu özellikle
kamulaştırma yoluyla kendi üzerine alabilir.
 Anonim şirketler tarafından imzalanır. Kanuna göre bu şirketlerin türk menşeine
sahip olması gerekmektedir.
 AY 155’e göre imtiyaz sözleşmesi imzalanmadan önce Danıştayın görüşü alınmalıdır.
AY/155
C. Danıştay
“.... kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde
düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve
kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.”
Bu görüş bağlayıcı değildir. Danıştay hukuka uygunluk incelemesi yapmakla görevlidir. Aksi
taktirde idarenin yerine geçme söz konusu olurdu. İdare danıştayın görüşüne karşı
sözleşmeyi imzalayabilir. Bu sözleşme de iptal edilme riskiyle karşı karşıyadır.
Danıştayın görüşü alınmadan sözleşme yapılırsa ne olur? Bir şekil hatası söz konusudur. Her
şekil hatası iptalle sonuçlanmaz. Şekil hataları asli ve tali nitelikli şekil hataları olarak ikiye
ayrılır. Asli nitelikteki şekil hataları iptal edilebilir. Tali nitelikli şekil hataları ise iptal
edilemeyebilir. Peki hangileri asli hangileri tali? İdari işlemin unsurları konusunu anlatırken
göreceğiz.
Yap-İşlet-Devlet Sözleşmesi
3996 sayılı kanunda köprü, tünel, baraj, haberleşme, üretim dağıtım ticareti, sivil kullanıma
yönelik havalimanları, yat limanları gibi alanların yapılması işletilmesi ve devredilmesi
konusunda yap-işlet-devret modelinin öngörüleceği belirtilmiştir.
Yap-İşlet-Devlet sözleşmesi ile İmtiyaz Sözleşmesi arasında ne fark var?
 Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde hizmeti işleten bakımından mutlaka türk anonim
şirket olmak zorunda değil, yabancı şirket de olabilir.
 Yap-İşlet-Devret sözleşmesi özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşmedir, bu anlamda
bir idari sözleşme değildir. Uyuşmazlıklarda idari değil adli yargıya gidilir.
 Yap-İşlet-Devret sözleşmesinin imzalanması için Cumhurbaşkanlığı bünyesinde
kurulan Yüksek Planlama Kurulu’ndan izin alınması gerekmektedir. İzin sonucunda
sözleşme imzalanır.
 Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde kamu hizmetinde kullanılan araçlar idareye aittir.
İdare, özel hukuk kişisine irtifak hakkı tanır.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
10
 Yap-İşlet-Devret sözleşmesinin süresi en fazla 49 yıl olabilir.
Uygulamada en çok karşılaşılan özel hukuk sözleşmesidir. Sözleşmenin sonunda sınırlı ayni
hak sona erer. Mülkiyet de idarede kalmaya devam eder. Ancak sözleşme süresi boyunca
kullanımı özel hukuk kişisine aittir.
Bazen Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde birtakım taahhütler de olabiliyor. Her ne kadar
kullanıcılardan alınan ücretlerle finanse edilse de özel hukuk kişisi garanti isteyebiliyor. Yani
köprü için yapılan bir sözleşmede “Günde en az 20.000 araç geçmediği taktirde aradaki
miktarı idare ödeyecektir” diyor.
Uyuşmazlıklarda Yargı Yetkisi (KTK ÖRNEĞİ)
Bir kamu hizmetinin görülmesi ve işleyişi ile ilgili bir aksaklık varsa bu idari yargının alanına
girer. Ancak görevli yargı yerinin belirlenmesinde birinci unsur kanundur. Bir kamu
hizmetinin görülmesi ile ilgili bir uyuşmazlık, aksaklık olsa bile kanunla bu uyuşmazlığın
çözümünde adli yargı görevlendirilebilir. Yani kanunla idari yargının görev alanından
çıkarılabilir.
Örneğin; Karayolları Trafik Kanunu. Normalde bir haksız fiil söz konusuysa haksız fiili yerine
getiren sorumludur. Ancak KTK kapsamında haksız fiili yapan dışında ruhsat sahibi, yani o
aracı işleten de sorumludur.
A’nın arabası var. B’ye emanet ediyor. B arabayla gezerken C’ye çarpıyor ve zarar oluşuyor.
Normal şartlarda C, zararı B’den talep eder haksız fiili o işlediği için. Ancak KTK sadece haksız
fiili yerine getireni değil motorlu taşıtlarda, motorlu taşıtı işleteni de hukuki anlamda
tazminat noktasında sorumlu tutuyor. Yani C, A’ya karşı da tazminat talebinde bulunabilir.
Emniyete ait bir araç düşünelim. Polis A kural ihlaliyle birine çarptı ve ölüme sebebiyet verdi.
Normalde idarenin bu faaliyetinden dolayı açılacak bir tazminat davasının kural olarak idari
yargıda açılması gerekir. Ancak KTK madde 110 kapsamında adli yargıda açılmaktadır.
KTK m. 110
İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği
zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür.
Normalde idarenin verdiği bir zarar söz konusu. Ruhsat üzerinde idareye kayıtlı olduğu
gösteriliyor. Normal şartlar altında böyle bir kanun hükmü olmasa idari yargıda görülmesi
lazım. Ama daha önce de belirttiğimiz gibi kanunla aksine bir hüküm kabul edilebilir. KTK m.
100’da da böyle bir durum söz konusu.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
11
KTK m. 2
Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve
denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile
diğer hükümleri kapsar.
Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa;
a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj,
yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için
faydalanılan yerler ile,
b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya
açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular
üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, Bu Kanun
hükümleri uygulanır.
KTK m. 2’ye göre KTK karayollarında uygulanır. Karayolları haricinde örneğin idare bir
akaryakıt istasyonunda bu zararı verse de KTK uygulanır. Aynı idareye ait olan araç özel bir
araziye girmiş ve zarar vermişse de idari yargı uygulanır. Yukarda bahsettiğimiz KTK m.
110’da adli yargı istisnasının uygulanabilmesi için öncesinde KTK’nın da uygulama alanında
olması lazım.
Toparlarsak kanun görev konusunda aksine düzenleme öngörebilir.
Konuya dönersek Yap-İşlet-Devret sözleşmesi bir kamu hizmetidir. Niteliği itibariyle 3996
sayılı kanuna dayanır. 3996’da sayılı kanunda uyuşmazlıkların adli yargıda görüleceğine ve
özel hukuk hükümlerinin uygulanacağına dair özel hüküm olmasaydı uyuşmazlıkları idari
yargıda görmemiz gerekirdi.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
12
İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca
13 Şubat Perşembe
KOLLUK FAALİYETİ
Kolluk faaliyeti, idari bir faaliyettir. Kamu hizmeti toplumun genelinin menfaatine yönelikken,
kolluk faaliyeti aslında kamu düzeninin sağlanmasına yönelik bir faaliyettir. Kolluk faaliyetin
asıl odak noktası kamu düzenidir. Kamu düzeninin sağlanması, bozulmasının önlenmesi ya da
bozulduğunda kamu düzeninin tekrardan tesis edilmesi amacıyla yürütülen faaliyetlere kolluk
faaliyeti diyoruz. İdari kolluk faaliyeti ya da adli kolluk faaliyeti olabilir. Kolluğun temel
kavramı kamu düzenidir, kolluk kamu düzenini sağlamayı amaçlamaktadır.
Kamu düzeninin birtakım yargı kararlarıyla ortaya çıkmış unsurları var.
Kamu düzeninin unsurları;
 Kamu güvenliği
 Kamusal esenlik (kamu huzuru)
 Kamu sağlığı
 Başkalarının hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması
 İnsan onuru
 Genel ahlak
 Kamusal estetik
Öğretide aslında yargı kararları da dikkate alınarak kamu düzenini tanımlamaktan ziyade kamu
düzeninin unsurlarının ortaya konulmasının daha doğru olacağı söylenmiş ve ifade edilmiştir.
Baktığımız zaman zaten kamu düzeni kavramı belirsiz bir kavram. Onun içeriğinin doldurulması
lazım, bunun da yargı kararlarıyla doldurulması daha doğru. Kamu düzeni dediğimiz kavramın
birtakım unsurları var ve idare bu unsurların bozulmasını önlemek ya da bozulduktan sonra
tekrardan kamu düzenini tesis etmek amacıyla faaliyette bulunuyor.
İdarenin kamu düzeni bozulmadan önceki faaliyetleri, kamu düzenini bozulmasını engelleyen
faaliyetleri: idari kolluk faaliyetleridir.
İdarenin kamu düzeni bozulduktan sonra yerine getirdiği faaliyetleri, kamu düzeninin yeniden
tesisi bağlamında yürütülen faaliyetleri: adli kolluk faaliyetleridir.
Çoğu zaman adli kolluk faaliyetini ve idari kolluk faaliyetini aynı personel yapıyor. Aynı
personel yaptığı için, bu anlamda personel bakımından ayırmak kolay olmayabilir.
Kamu Güvenliği
Kişilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasıdır. İdare kişilerin can ve mal güvenliğinin
sağlanmasına yönelik birtakım tedbirler alıyorsa bu kolluk faaliyeti olarak nitelendirilmektedir.
Örneğin, idare bir alanda mobese kameralarının yerleştirilmesine yönelik bir karar alıyor. Bu
kolluk faaliyetidir. Kişilerin can ve mal güvenliğinin ihlal edilmesinin önlenmesi amacıyla o
kameralar yerleştiriliyor. Başka bir örnek, işçilerin baret takma zorunluluğu, buna yönelik
idarenin kararı yine bir kolluk faaliyetidir. Kamu düzeninin sağlanması amacına yöneliktir. Ya da
idarenin belirli alanlarda trafik işaretlerinin yerleştirilmesine yönelik karar alması, bu da kamu
güvenliğini sağlamaya yönelik bir faaliyettir.
Kamusal Esenlik (Kamu Huzuru)
Toplumun her kademesinde dirlik ve esenliğin hakim kılınmasına yönelik olan faaliyetler kamu
huzurunu sağlamaya yönelik faaliyetlerdir.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
13
Ör: Belirli yerdeki işletmelerin belirli bir saatten sonra, ses sistemleri kullanıyorlarsa, desibel
ayarlarını düşürecekleri yönündeki karar. Kamu esenliğinin sağlanmasına yöneliktir. Gürültü
engelleniyor. Ya da idare karar alıyor, işletmelerin kaldırıma taşacak şekilde masa sandalye
koyamamasına yönelik bir karar. Nitelik itibariyle kamu esenliğini sağlamaya yönelik bir
faaliyettir.
Kamu Sağlığı
Toplumun genelinin sağlığını korumaya yönelik faaliyetlerdir. Mesela sağlık bakanlığının
yaptığı, bebeklere zorunlu aşılama. Bu kamu sağlığını korumaya yönelik bir faaliyettir. Çünkü
zorunlu aşılama yapılmazsa, bulaşıcı ve tehlikeli salgın hastalıklar artabilecektir. Burada sağlık
hizmetinden bahsetmiyoruz, kişilerin hastaneye gidip sağlık hizmeti nitelik olarak kamu
hizmetidir. Burada toplumun sağlığını bozma tehditi olan hastalıkların önlenmesi amacıyla
birtakım tedbirler almaktan bahsediyoruz. Bunlar arasında fark var, birinde hizmet birinde kolluk
olacaktır.
İdarenin bir faaliyeti hem hizmet hem de kolluk olabilir. Öyle faaliyetler var ki eş zamanlı
olarak hem kolluk hem de hizmet niteliği taşıyabilir.
Genel Ahlak
Toplumun genel ahlakını sağlamaya yönelik olan faaliyetlerdir. Kamu düzeninin sağlanmasına
yönelik faaliyetler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, şiddet içeren, ahlaka aykırı filmlerin
bakanlık kararıyla yaş sınırıyla çıkması. Bu bir genel ahlakı sağlamaya yönelik, kamu düzeninin
unsuru olarak nitelendirilmektedir.
Başkalarının Hak Ve Özgürlüklerini Sağlamaya Yönelik Faaliyetler
Uyulmadığı zaman başkalarının hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi söz konusuysa, yine o
kamu düzenini sağlamaya yönelik bir faaliyettir.
Kamusal Estetik
Kamusal görünümü bozan ya da bozulmasını engelleyen faaliyetler yine kamu düzeninin
unsurudur. Örneğin belediye ‘bundan sonra bizim sınırlarımız içinde olan bütün evlerin dış
cephesi aynı renk boyanacak’ şeklinde bir karar alıyor. Bu kamusal estetiği sağlamaya yönelik
olan bir kolluk faaliyetidir. Ya da çatılarda çanak anten bulunmamasına yönelik karar yine
kamusal estetik, toplumun genel görünümünü düzgün hale getirmeye yönelik bir faaliyettir.
Başka bir örnek, sokağınızda yıllardır park halinde bulunan arabanın kaldırılması kararı,
herhangi bir geçişi engellemediği için bu karar kamusal estetiği sağlamaya yönelik, görünümü
güzelleştirmeye yönelik olan bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsan Onuru
İnsanın öz değeri, öz varlığı anlamına gelir. İnsanın insana rağmen korunmasıdır. Örneğin,
kişilerin emniyet kemeri kullanma zorunluluğu, motorsikletlerde kask takma zorunluluğu vb.
Emniyet kemeri kullanmak istemiyorum, bu benim hayatım benim tercihim diyemiyoruz. Çünkü
bazı kurallar insanı insana rağmen korur. İnsan istemese de bu onun korunmasına engel değildir.
Bunlar da kamu düzenini koruyan kararlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Mesela arabanın
içerisinde, seyir halindeyken sigara kullandığınızda seyir kabiliyetiniz olumsuz yönde
engellenebilir. Arabanın içinde başkaları varsa mesela özellikle çocuk varsa, ilk olarak burada
başkalarının hak ve özgürlüğü ihlal ediliyor ayrıca kamu güvenliği tehlikeye atılıyor. Bu emniyet
kemerinden farklı bir durum.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
14
Ör: Belediye meclisinin riskli bir evin yıkılmasına yönelik aldığı karar. Bu idari kolluk
faaliyetidir. İdaridir çünkü ev daha yıkılmamış, kamu düzeni daha bozulmamış. Riskli yapı
olduğu için kamu güvenliği söz konusu, can ve mal güvenliği söz konusu.Bu ev eğer harabe
konumundaysa, kamusal estetik de söz konusu olur.
Ör: Bir araç var ve bu aracın çekilmesine yönelik bir karar alındı. Aracın çekilme faaliyetinin
hizmet boyutu da olabilir. Hizmet olabilmesi için toplumun genelinin menfaatine yönelik bir
faaliyet olması lazım. Eğer araç ulaşımı engelleyecek bir yerdeyse, örneğin bir yaya geçidinin
üstündeyse, o aracın çekilmesi aslında bir kamu hizmeti niteliği taşıyabilir. Çünkü aracın
çekilmesiyle geçiş kolaylığı sağlanmaktadır. Burada idari kolluk faaliyeti olabilir. Araç diyelim
ki boğaz köprüsünün üzerinde bırakılmış ve bu aracın çekilmesine yönelik idare bir karar alıyor.
Bu kamu hizmetinin sağlanmasına yönelik bir faaliyettir çünkü trafik akışını etkilemektedir,
diğer yandan kamu güvenliğinin sağlanmasına yönelik bir faaliyet de olabilir. İçerisinde patlayıcı
maddeler olabilir, kamu düzeni bozulabilir vs.
 İdari faaliyetler kolluk da olsa kamu hizmeti de olsa idari yargıya tabidir.
 Adli kolluk faaliyetinden dolayı açılacak davalar tabi ki adli yargıda açılır, idari
kolluk faaliyetinden dolayı açılacak davalar idari yargıda açılır.
 İdari faaliyetin konusu nedir dendiğinde, hizmet-kolluk açısından değerlendirilir.
 İdari faaliyetin türü nedir dendiğinde ise, işlem mi eylem mi bir sözleşme mi, bu
değerlendirilir.
 İdari kolluk faaliyeti önleyici niteliktedir. Daha kamu düzeni bozulmamış ama
bozulması yönünde ciddi riskler var bu risklerin önlenmesine yönelik bir faliyettir.
 Adli kolluk faaliyeti bastırıcı niteliktedir. Adli kolluk faaliyeti niteliği itibariyle bir
suç işlendikten sonra yürütülen bir faaliyettir.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
15
İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca
14 Şubat Cuma
Kolluk Faaliyeti (devam)
Kolluk, adli kolluk ve idari kolluk olarak ikiye ayrılır. Adli kolluğa suç kolluğu da denir. Kamu
düzeninin ya da suç işlenmesinin önlenmesinden önce gerçekleşen faaliyetler idari kolluk
faaliyetleri içerisine girer. Eğer suç işlenmişse ve bir şekilde kamu düzeni bozulmuşsa ise adli
kolluk faaliyetleri devreye girer.
 İdari kolluğun kamu düzeninin bozulmasını ve suç işlenmesini önleyici bir yapısı
vardır.
 Adli kolluğun bastırıcı bir fonksiyonu vardır, kamu düzeni bozulduktan sonra
faaliyetlerini yerine getirir
 İdari kolluk idari teşkilatlanma içerisinde özellikle kamu idarelerine tahsis edilmiştir
 Adli kolluğun kullanımı ise cumhuriyet savcılığına aittir. Savcılık da bunu da tek başına
yerine getiremeyeceği için emniyet güçlerinden personel bakımından yardım
almaktadır.
 İdari kolluk faaliyeti çerçevesinde düzenleyici işlemler tesis edilebilir. Yani bir
yönetmelik, genelge, genel karar da bir idari kolluk faaliyeti olabilir.
 Adli kollukta ise düzenleyici işlem çıkarılamaz. Arama kararı gibi birel nitelikte adli
işlemler yapılabilir.
 İdari kolluk faaliyetlerinde kural olarak idari yargı görevlidir.
 Adli kolluk faaliyetlerinde ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda ise adli yargı görevlidir.
İdari ve adli kolluk personelleri aynı olabiliyor. Örneğin bir emniyet teşkilatı bazen adli kolluk
faaliyeti yerine getirirken bazen de idari kolluk faaliyeti yerine getirir. Dolayısıyla bunları
ayırmak teşkilat bakımından kolay olamayabilir. Ayırmak için faaliyetin niteliğine bakmak
daha doğru olur.
İdare hukuku dersi kapsamında idari kolluğu inceleyeceğiz. İdari kolluk, genel kolluk ve özel
kolluk olmak üzere ikiye ayrılır. Genel kolluk da merkezi kolluk ve mahalli kolluk olarak ikiye
ayrılır.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
16
İDARİ KOLLUK
1) Genel Kolluk 2) Özel Kolluk
A) Merkezi Kolluk
B) Mahalli Kolluk
Genel Kolluk
Genel kolluk bağlamında kamu düzeninin korunması genel bir amaç olarak ortaya çıkmakta.
Bu iki farklı şekilde gerçekleşir;
1) Merkezi idarenin yaptığı merkezi kolluk
2) Mahalli idarelerin yaptığı mahalli kolluk
Merkezi idareden anlayacağımız devlet tüzel kişiliği yani cumhurbaşkanlığı teşkilatı. İçişleri
bakanlığı, valilik, kaymakamlık bu anlamda merkezi idari kolluğun içinde yer alır. Merkezde
cumhurbaşkanlığı teşkilatı var. Bu teşkilatın içinde özellikle kolluk bağlamında İçişleri
bakanlığı, valiler ve kaymakamların bu anlamda kamu düzeninin genel korumasını
sağlamakla yetkilendirilmiştir. Bunu yaparken vali, kaymakam ve bakanlık da emniyet
mensuplarından kamu düzenini tesis hususunda yararlanacaktır. Yalnız yapması mümkün
değildir.
Örneğin: Futbol maçına girerken stadyum dışında arama faaliyeti yapılmaktadır. Bu önleyici
bir faaliyettir, yani idari kolluk faaliyeti. Bu faaliyeti de emniyet mensupları, valilikten aldığı
karara istinaden yapmaktadır. Bu arama genel idari kolluktur. Çünkü arama İçişleri Bakanlığı
ve valilik nezdinde bu arama yapılmaktadır ve suç işlenmesini önlemeye yönelik bir
aramadır.
Diyelim ki bir suç işleniyor ve o suçluyu yakalamaya yönelik bir arama faaliyeti yapılıyor. Bu
taktirde o idari kollu adli kolluğa dönebilir.
Sonuç olarak genel idari kolluk kamu düzeninin genelini sağlamaya yönelik olan bir faaliyettir
ve merkezi kolluk başlığı altında olabileceği gibi mahalli idari kolluk altında da olabilir. Yani
bir belediye, bir köy tüzel kişiliği, bir il özel idaresi de kamu düzenini sağlamaya yönelik
birtakım faaliyetler yapabilir. Örneğin; belediye zabıtalarının yaptığı faaliyetler, belediye
meclisinin yıkılma tehlikesi bulunan bina için yıkım kararı alması vs.
Özel Kolluk
Birtakım kolluk faaliyetlerinde kolluk yetkisi kurumlara esas itibariyle özel yasalarla verilir.
Yani ayrı bir kanunu var. Bu kanunla onlara kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olarak
genel bir yetki değil, özel bir yasayla yetki veriliyor ve bunlar belirli bir uzmanlık alanında
çalışıyor.
Örneğin; Turizm Bakanlığı’nın faaliyetleri çerçevesinde yapılan denetimler. Bu bakanlık kamu
düzeninin sağlanması ve turizmin geliştirilmesi bağlamında birtakım yetkilerle donatılmış. Bu
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
17
yetkiyle de otellerin, restoranların vs. denetimini yapabiliyorlar. Bu şekilde kanunla özel
olarak bir bakanlığa yetki verilmişse bir uzmanlık alanında faaliyet gösterilmektedir, genel bir
ama yoktur, turizmle bağlantılı olarak verildiği için de özel bir idari kolluk uygulama alanı
bulmaktadır.
Örneğin; Ticaret Bakanlığı çerçevesinde gümrük personellerinin kamu düzenini sağlanmasına
yönelik yaptığı denetimler, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın avcılıkla ilgili birtakım kararlar
alması.
Bu bahsettiklerimiz kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olan ama özel yasayla belirli bir
uzmanlık alanında tahsisine yönelik olan idari faaliyetlerdir. İçişleri Bakanlığı gibi genel bir
kamu düzeni sağlanmasına, suç işlenmesinin önlenmesine yönelik faaliyet yoktur.
Bu konuda asıl önemli mesele bazen yetki çatışması olması. Merkezi idare ve mahalli idare
çatışabiliyor, özel idari kollukta bazen yasayla ikisi de yetkili olabiliyor.
Normal şartlarda özel idari kolluğun yetkili olduğu yerlerde genel idari kolluğun yeri yok.
Örneğin kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olarak bazı otellerin girişinde “turizm
bakanlığına bağlıdır” yazar. Bunun anlamı: Orada kamu düzenine yönelik bir denetim
yapılacaksa bu denetimi turizm bakanlığı yapar. Belediyenin zabıtası gelip o denetimi
yapamaz. Ya da bir suç söz konusu değilse polis gelip orada genel ahlakın sağlanmasına
yönelik bir denetim yapamaz. Turizm bakanlığı yapar çünkü özel olarak yetkilendirilmiştir.
Belediyenin genel kamu düzenini sağlama görevi var. Asayişi sağlama noktasında ise merkezi
idari kolluk görevli. Örneğin Taksim’de İçişleri Bakanlığı yetkili ve Polis Vazife ve Selahiyet
Kanunu var. Belediye Kanununda ise daha çok kamu sağlığının, genel sağlığın korunmasına
yönelik düzenleme var.
Genel idari kolluğun personelleri emniyet güçleri(polis) ve kırsal alanda jandarma ve
bekçiler. Bu personeller olmadan denetim yapmak mümkün değildir. Çünkü kamu düzeni
personelden ayrı düşünülemez.
Çatışma durumunda ne yapacağız? Merkezi idari kolluk kendi içinde çatışabilir. Diyelim ki
hem İçişleri bakanlığı kendi içinde hem de vali kamu düzeninin sağlanmasına yönelik bir
karar aldı. İkisi de kamu düzeninin sağlanması hususunda yetkili.
Örneğin: Ertesi gün üniversite sınavı var ve içişleri bakanlığı akşam saat 10’den itibaren
gürültü yapan eğlence mekanları gibi yerlerin o geceye mahsus kapatılmasına yönelik bir
karar alıyor. Bu bir kolluk faaliyetidir ve kamu düzenini korunmasına yöneliktir.
Vali bu karara aykırı bir karar alabilir mi? Örneğin vali bu saati 9’a ya da 11’e çekebilir mi? Bir
hiyerarşi söz konusu. Bu hiyerarşi ilkesi her durumda geçerli. Vali bu süreyi 10’dan 9’a çektiği
zaman aslında üst amirinin verdiği karara aykırı hareket etmiş olmaz. Yani ortada bir
özgürlüğe müdahale var ve Vali bunu bir adım öteye taşıyor. Bunu yapmasında bir engel yok
çünkü bu üst’ün emrine aykırı değil. Fakat şu açıdan önemli: Bu alınan karar ölçülü olmalıdır.
Vali bu süreyi 10’dan 11’e çektiğinde ise aykırı işlem tesis etmiş olur, hiyerarşi ilkesine
aykırıdır. Yani sonuç olarak merkezi idare içinde ast, daha yasaklayıcı bir karar alabilir ancak
yasağı genişletici karar alamaz.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
18
Yukardakine benzer bir olay mahalli idareyle olsaydı ne olurdu? Örneğin Vali ile Belediye
başkanı arasında kolluk bakımından bir konuda farklı karar alırlarsa ne olurdu? Burada artık
hiyerarşi ilkesi söz konusu değildir, idari vesayet ilişkisi söz konusudur. İdari vesayet
merkezin lehine olan bir şeydir. Vesayet ilişkisinin amacı bütünlüğü sağlamaktır. Bu ilişkide
hiyerarşi kadar sert olmasa da ipler merkezi idarenin elindedir. İdarenin bütünlüğü ilkesi
çerçevesinde mahalli idare daha yasaklayıcı karar verebilir. Ancak daha serbest bırakıcı bir
karar veremez. Zaten idari vesayet aksine karar verilmesini gerektirmez. İdari vesayet
mahiyeti gereği zaten mahalli idareyi sınırlar.
Bir olayda merkezi idare ve mahalli idare kamusal düzenin sağlanması maksadıyla karar
vereceği zaman mahalli idare, merkezi idareye göre daha yasaklayıcı bir karar verebilir.
Ancak mahalli idare, merkezi idareye göre daha serbest bırakan karar veremez.
2.Ders
İBB ile Bayrampaşa belediyesi arasında kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olarak bir
uyuşmazlık çıksa nasıl çözmek gerekir? İBB ve Bayrampaşa belediyesi arasında dış idari
denetim yani iç idari vesayet ilişkisi vardır. Bu ilişki idari vesayete göre daha sınırlıdır. İlçe
belediyesi, büyükşehir belediyesinin kararını daha yasaklayıcı karar alabilirken daha serbest
bırakan bir karar alması söz konusu değildir.
Bazen genel idari kolluk ve özel idari kolluk da çatışabilir. Bu konuda da özel idari kolluğa
öncelik tanınmaktadır.
Özel idari kolluk görevini düzgün yapmazsa ne olacak? Örneğin bir restoran var ve bu
restoranla ilgili hijyenle ilgili ihbarlar da var ama özel idari kolluk görevini yapmıyor. Danıştay
kararına göre özel idari kolluk görevini yapmamakta direniyorsa ve bunun sonucunda kamu
düzeninin bozulma riski ortaya çıkacaksa genel idari kolluk özel idari kolluğun yerine geçerek
bir karar alabilir.
İki özel idari kolluk çatışırsa ne olacak? Böyle bir çatışma söz konusu olamaz. Çünkü zaten
ikisi de belirli ve farklı uzmanlık alanlarında faaliyette bulunmaktadırlar.
*Sınavda sorulduğunda; kamu hizmeti mi kolluk faaliyeti mi, kolluk faaliyeti ise hangi kolluk
faaliyeti idari mi adli mi, idari ise hangisi? Bunları açıkça yazmanız ve açıklamanız
beklenmektedir.
Kolluk, birtakım işlem ve eylemler yapmak zorundadır.
İşlemler kamu düzeninin sağlanmasına yönelik genel bir işlem de olabilir birel işlem de
olabilir. Birel işlemler saymakla bitmez, numerus clausus değildir. İzin verme örnek olarak
verilebilir. Türkiye’de yabancılar gösteri ve yürüyüş yapacaksa kolluğa, valiye başvurup izin
almak zorundadır. Valiliğin bu faaliyeti kamu düzeninin sağlanmasına yönelik bir faaliyettir.
Bildirimde bulunma, erteleme yetkisi, kapatma kararları da birel işlemlerdir.
Eylemler idarenin fiziki olarak dış dünyada yaptığı hareket veya hareketsizliktir. Kolluk illa bir
işlem yapmak zorunda değildir, eylemde de bulunabilir. Örneğin; polisin bir alanda barikat
kurması bir eylemdir. İSKİ’nin su taşkınlarını engellemek için birtakım kanalizasyon
çalışmaları yapması bir eylemdir.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
19
*Bir hareketin eylem olabilmesi için temelinde işlem olmaması gerekmektedir.*
Bir faaliyetin işlem ya da eylem olması çok önemli bir husustur. Çünkü işlem olduğunda o
işleme dava açma süresi farklıdır, eylem olduğunda dava açma süresi farklıdır. Örneğin;
belediye meclisi riskli bir bina hakkında yıkım kararı aldı ve bu karar çerçevesinde yıkım
gerçekleştirilirken bir taş sekiyor ve sizin aracınıza zarar veriyor
 İdarenin faaliyetinin konusu: hasarlı bir binanın yıkılması
 Bu bir idari kolluk faaliyetidir, mahalli idari kolluk faaliyetidir
Peki bu faaliyet bir kolluk eylemi mi yoksa kolluk işlemi mi? Binayı yıkmak için bir yıkım
kararı alınıyor. Bu yıkım kararı bir işlemdir. Bu karara istinaden belediye personelleri gidip
binayı yıkacak. Burada bir eylem var gibi gözükebilir. Ancak yukarda belirttiğimiz üzere bu
eylemin temelinde işlem olmayacak. Dolayısıyla bu bir idari eylem değildir, çünkü temelinde
bir işlem var ve bu işlemin başka türlü uygulanması mümkün değil. Görünürde bir eylem olsa
da bu eylemin temeli bir işleme dayanmaktadır. Bu karar sadece hukuk dünyasında sonuç
doğurmaktadır ve fiziki alemde sonuç doğurması personel yardımıyla mümkündür. Sonuç
olarak buradaki idari kolluk faaliyetinin türü işlemdir.
İdari faaliyetin konusu ve türü başka şeylerdir. Konu dendiğinde; kamu hizmeti mi kolluk
mu? Tür dendiğinde; eylem mi, işlem mi?
AY/13
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Bir kolluk faaliyeti yerine getirilirken mutlaka AY 13’e uygun davranmak gerekmektedir.
 Kolluk faaliyetinin temelinde kanun ya da cbk olmalıdır.
Temelinde mutlaka bir yasallık aranmaktadır. İdare bir kolluk faaliyeti kararı alırken ya da
eylemi yaparken keyfi hareket edemez. Kanunda veya cbk’da kendisine yetki verilip
verilmediğine bakmak zorundadır. Bu yetkiye istinaden kolluk faaliyetini yerine getirebilir.
 Kolluk faaliyeti ölçülü olmalıdır; elverişlilik, gereklilik, orantılılık.
Elverişlilik: Hedeflenen sonucu gerçekleştirmeye katkı sağlamalı
Gereklilik: Aynı amaca ulaşan, hak ve özgürlüğü en az kısıtlayan araç seçilmeli
Orantılılık: Kullanılan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında orantı olmalı
 Kolluk faaliyeti hak ve özgürlüklerin özüne dokunmamalıdır.
Öze dokunmak, hak ve özgürlüğün kullanılması tümüyle engelleyecek ya da kullanılmasını
önemli ölçüde zorlaştırmaktır. Örneğin; Hukuk fakültesi öğrencileri sınavları protesto etmek
amacıyla mecliste bu konunun görüşüldüğü hafta miting yapmak istiyor ve valiye bildirimde
bulunuyor. Vali de kamu düzeninin bozulma riskini öne sürerek erteleme yetkisini kullanıyor
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
20
ve bir hafta sonra yapın diyor. Valinin bu faaliyeti bir kolluk faaliyetidir, kamu düzeninin
korunmasına yöneliktir. Merkezi idari kolluk faaliyetidir ve tür olarak da idari işlemdir. Peki
bu idari işlem hakkın özüne dokunuyor mu? Evet. Tümüyle kullanılmaz hale getirmiyor ancak
amacına ulaşmasını önemli ölçüde engelliyor. Çünkü orda amaç kamuoyu oluşturup o
meselenin kanunlaşmasını engellemek.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
21
İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca
20 Şubat Perşembe
İdari İşlem
İdari faaliyetler konu olarak kamu hizmeti ve kolluk faaliyeti olarak yerine getirilir. Tür olarak
baktığımızda ise en çok karşılaştığımız işlem türü idari işlemler olarak nitelendirilir. İdari
işlemler kendi içerisinde genel işlem ve birel işlem olarak ikiye ayrılır. Genel işlemler de
genel karar ve genel düzenleyici işlemler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
İDARİ İŞLEM
GENEL İŞLEM BİREL İŞLEM
A)Genel Karar
B)Genel Düzenleyici İşlem
İdarenin her türlü işlemi bir idari işlem niteliğini taşımaz. İdarenin özel hukuk alanına dahil
olan işlemleri de vardır. İdarenin işleminin bir idari işlem niteliğini taşıması için sahip olması
gerek belli özellikler bulunmaktadır.
 İdari işlem tek yanlı olmalıdır.
Özel hukuktan farklı olarak bir eşitsizlik geçerli. Karşı tarafın rızasına tabi olmaksızın işlem
yapabilme kudretine sahiptir.
 İdari işlemin hukukiliği söz konusudur.
İdare bir işlem yaptığı zaman bunun bir idari işlem olabilmesi için mutlaka bir kanuna ya da
cbk’ya dayanması gerekmektedir.
İdari işlemlerin hukukiliği aynı zamanda idari işlemlerin hukuka uygunluk karinesinden
yararlandığını gösterir. Yürütmenin durdurulması bir istisna teşkil etmez.
 İdari işlemlerin icrai bir niteliğe sahip olması gerekir.
İdari işlemin hukuk aleminde değişiklik yaratabilecek bir niteliği bulunmalıdır. Çünkü idarenin
hukuk aleminde değişiklik yaratmayan işlemleri de vardır. ÖR: bir memur hakkındaki disiplin
soruşturmasında tutanak tutulması. İdarenin yaptığı bir işlem. Ancak idari bir işlem değildir.
Çünkü tek başına hukuken değişiklik yaratabilecek bir işlem değildir. Bu tutanak hukuka
aykırı tutulmuş olabilir. Bu tutanakla ilgili olarak dava açılabilir ama tutanak hakkında değil
tutanak sonucunda yapılan soruşturma sonucunda verilen karar (uyarı, kınama vb.) hakkında
dava açılabilir. Tek başına idarenin hazırlık işlemleri olarak tarif ettiğimiz işlemler dava
açılabilir işlemler olmadığı gibi bir idari işlem de değildir.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
22
İdarenin iç düzen ve işleyişi ile ilgili işlemler de idari işlem değildir. Örneğin sınıf yerlerinin
belirlenmesi bir idari işlem değildir. Bir idari işlem niteliğine sahip olabilmesi için sizin hukuki
statünüzde değişiklik yaratabilir bir noktaya erişmiş olması lazım.
 İdari işlem kamu gücüne dayanmalıdır.
İdare karşı tarafın rızasına dayanmaksızın birtakım işlemler yapabiliyor. Bunun en tipik
örnekleri; kamulaştırma, zorunlu üyelik (avukatın çalışabilmek için bir baroya kayıt olması)
Genel İşlem
Belli bir muhattabı olmayan, genele yönelik olan işlemlerdir. Genel karar ve genel
düzenleyici işlem olarak ikiye ayrılır. Genel düzenleyici işlemler; yönetmelikler, genelgeler
vb. Yani genel, nesnel, soyut ve sürekli kurallar öngören işlemlerdir. Genel kararlarda ise yine
genel bir düzenleme var. Ancak genel düzenleyici işlemden farklı olarak genel kararın
uygulanabileceği kişiler ya belirli kişiler ya da belirlenebilir kişilerdir. Ayrıca genel kararlar
geçici bir niteliğe sahiptir veya geçici değilse de uygulamakla tükenen bir işlem niteliğine
sahiptir.
Genel karar olarak tarif ettiğimiz işlem aslında genel bir düzenleme niteliği taşıması
nedeniyle genel düzenleyici işleme benzemektedir. Ancak bunun yanısıra uygulamakla
tükenmesi veya geçici bir niteliğe sahip olması, belirli veya belirlenebilir kişilere uygulanabilir
olması niteliğiyle de birel işlemlere benzemektedir. Genel kararların ilanı zorunlu değildir.
Genel düzenleyici işlemin aksine genel karara dayanarak birel işlem tesis edilemez.
Yani genel karar olarak nitelendirdiğimiz işlemler; uygulanacağı kişiler, uygulanma süresi,
yayınlanması ve bu işleme dayanarak bir birel işlem tesis edilememesi bakımından genel
düzenleyici işlemden ayrılır.
Örnek: İSKİ, Ataşehir için “20 Şubat 2020 tarihinde saat 09.00-18.00 arası su kesintisi kararı
alıyor. Bu karar niteliği itibariyle bir genel düzenleyici işlem değil. Çünkü ilk olarak geçici bir
yapısı var, sürekli değil. İkinci olarak belirli bir bölgedeki belirlenebilir kişilere yönelik, genele
yönelik değil. Bu karar aynı zamanda birel işlem de değil. Çünkü doğrudan doğruya belirli
şahıslar hakkında da tesis edilmemiş.
Örnek: Yeditepe Üniversitesi rektörü olumsuz hava şartları sebebiyle sınavları erteliyor. Bu
da bir genel karardır. Geçici sürelidir, belirli sınavlar tatil edilmiştir.
Örnek: Koşu etkinliği için Boğaz Köprüsü’nün kapatılması da niteliği itibariyle bir genel
karardır. Geçicidir, uygulamakla tükenir.
Örnek: Belediyenin altyapı çalışmaları sebebiyle sokağı trafiğe kapatması da genel karardır.
Genel karar idarenin bir işlemi olduğu için dava açılabilir. İlana gerek olmadığı için için
öğrenmekle birlikte dava açılır. Normalde kural olarak İYUK çerçevesinde 60 günlük dava
açma süremiz var. Bu süre bir hak düşürücü süredir. Bu süreye uyulmadığı zaman davanın
reddi söz konusu olmaktadır. Çünkü hakimin ilk incelemede baktığı birtakım hususlar var:
İYUK 14 ve 15. Bu maddelerde hakimin ilk inceleme sonucu vereceği kararlar, yetkili olmayan
mahkemeye dava açılması, hak düşürücü süreye uyulmaması gibi hususlar ele alınmıştır.
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
23
Genel karar sonucu da bir zarar ortaya çıkabilir. Örneğin bir yol çalışması nedeniyle kapatılan
bir yol var ve sizin o yol üzerinde işletmeniz var. O yol çalışması sürdüğü sürece siz mülkiyet
hakkı bakımından zarara uğruyorsunuz. O işletmeden bir kazancınız var ve yol çalışması
süresince kazançtan mahrum kalıyorsunuz. Bu bir genel karar olsa da açılacak dava bir tam
yargı davasıdır. Yukarda da bahsettiğimiz üzere idari işlemlerde dava açma süresi kural
olarak 60 gündür.
Genel düzenleyici işlem’de ise genelliğin yanısıra soyut ve sürekli bir nitelik söz konusudur.
İstisnaları olmakla beraber kural olarak Resmi Gazete’de ilanı öngörülür.
İdari Eylem
Danıştay’ın idari eylem tanımı;
“ İdarenin işlevi sırasında bir hareketi bir durumu idari karar ve işlemle ilgili olmayan başka
bir deyişle öncesinde ya da temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt, maddi
tasarruflar idari eylem olarak nitelendirilir.”
İdari eylemi illaki idarenin bir pozitif hareketi değildir, hareketsizliği de bir eylem olabilir.
Sıkça karşılaşılan idari eylemler: Sağlık Bakanlığı’na ait olan ambulansın kaza yerine geç
gelmesi, devlet hastanesinde doktorun hastaya yanlış müdahalede bulunması, yangın
söndürme faaliyeti sırasında itfaiyenin çevreye zarar vermesi, bir barajın taşması ve
etrafında ürünlere zarar vermesi gibi olaylar idari eylem olarak nitelendirilir.
Eylem mi İşlem mi sorunu İYUK 13 bağlamında ortaya çıkıyor. İşlemlerle ilgili davalarda
istisnaları olmakla beraber dava süresi 60 gündür demiştik. Bir idari eylem söz konusu
olduğunda ise bu değişecektir.
İYUK - 13
DOĞRUDAN DOĞRUYA TAM YARGI DAVASI AÇILMASI:
1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri
yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde
eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine
getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu
konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde
cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava
açılabilir.
Ortada bir idari eylem varsa siz bu idari eylemle ilgili olarak doğrudan doğruya dava
açamıyorsunuz. Öncelikle öğrendikten sonra bir yıl ve herhalde olayın gerçekleşmesinden
itibaren beş yıl içinde idareye başvurmanız gerekiyor
Örneğin: İdari eylem 10.05.2015 tarihinde gerçekleşiyor. İdari eylemden doğan zarardan
dolayı dava açmak istiyorsunuz. Sizin idareye son başvuru tarihiniz 10.05.2020 olur. Bu idari
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
24
eylemi arada bir tarihte, örneğin 10.03.2017 tarihinde öğrendiyseniz 10.03.2018 tarihine
kadar idareye başvurmanız gerekir. Diyelim ki siz yurtdışında yaşıyorsunuz ve yıllardır
Türkiye’ye gelmediğiniz için bu eylemden haberiniz yok. Bu eylemi 09.03.2020 tarihinde
öğrendiniz. Bu taktirde zararınızın giderilmesi için idareye başvurma tarihiniz bir yıl sonrası
yani 09.03.2021 değil, 10.05.2020’dir. Çünkü kanun herhalde beş yıl diyor.
*Demek ki dava açmadan önce mutlaka idareye gitmek zorundasınız. Doğrudan doğruya
dava açarsanız idari merci tecavüzü olur (İYUK - 14, 15). Mahkeme de böyle bir durumda
dosyayı ilgili idareye gönderecektir.
İptal Davası --> Bir işlemin iptali Tam Yargı Davası --> Zararın giderilmesi
Bir eylemle ilgili olarak tam yargı davası açılır çünkü bir insanın eylemini veya eylemsizliğini
iptal etmek mümkün değildir. Hukuk dünyasında değişiklik yaratan faaliyetler yani işlemler
iptal davasına konu olabilirler.
 İptal davası sadece işlemlerle ilgili açılabilir
 Tam yargı davası hem işlem hem de eylemlerle ilgili açılabilir.
İYUK - 13
1. “... Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini
izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği
takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.”
İYUK - 13 1.fıkra 2. cümle diyor ki “ Eğer sen, kısmen veya tamamen maddi açıdan tatmin
olmadıysan artık dava açabilirsin.” Diyelim ki idari eylem nedeniyle 100.000 lira zarar
uğradığınızı düşünüyorsunuz. Büyükşehir belediyeye gidip “ Temelinde idari işlem olmayan
bu eyleminizden dolayı ben 100.000 liralık maddi zarara uğradım ve İYUK-13 çerçevesinde
bu zararımın büyükşehir belediyesi tarafından giderilmesini talep ediyorum.” diyerek
dilekçenizi bıraktınız. Meclis de bunu inceledi ve “Evet bir zararınızın olduğunu kabul
ediyoruz ama 20.000 liralık bir zararınız var 100.000 lira veremeyiz” ya da “Ortada bir zarar
yok” dedi. Bu taktirde bu cevabı aldığınız andan itibaren, 100.000 liranın karşılanmayan
80.000 lirası için ya da hiçbir şekilde zarar karşılanmıyorsa karşılanmayacağına ilişkin red
beyanı için 60 gün içinde dava açabilirsiniz. Artık ortada bir idari işlem vardır. Çünkü bu
beyan sizin hukuki durumunuzda değişiklik yaratıyor.
Örneğin: Eylem 10.05.2015 ‘de olmuş. Ben 10.03.2017’de öğreniyorum. Bir yıl içerisinde ,
10.06.2017’de belediyeye başvuruyorum. Belediye yaptığı incelemeler sonucunda
10.07.2017’de bana kısmı veya külli red kararı veriyor. Ben de reddedilen kısım için 60 gün
içinde idari dava açıyorum.
Kanun koyucunun İYUK - 13 ‘ü sevk etmesinin sebebi meselenin uzamamasını istemesidir.
Dava süreci uzatır, idari yargının iş yükünü arttırır. Bunları engellemek için belki idare kendisi
halleder diye bu madde koyulmuş.
Soru: Dilekçeye geri dönüş yapılmazsa 60 günlük süre ne zaman başlar?
Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
25
Cevap: Az önceki örneğe geri dönersek; Eylem 10.05.2015’de gerçekleşiyor ve bu eylemden
dolayı zarar ortaya çıkmış. Bu zararın giderilmesi için 10.06.2017‘de idareye başvurdum.
İdare de ne red ne de kabul cevabı verdi. Ne olacak? İdare hukukunda zımni red denilen bir
şey var. O da şu: Normalde borçlar hukukunda teklife karşı susmak kabul değildir, sükut
ikrardan gelmez. Bu idare hukuku için de geçerli ve süreye bağlanmış. Şöyle ki: Ben zararımın
giderilmesi için başvuruyorum ve ”Ey idare benim hakkımda idari işlem tesis et” diyorum
10.06.2017’de. Kanuna göre idare 60 gün içinde yani, 09.08.2017’den önce cevap vermezse
60 günlük dava açma süresi 10.08.2017 tarihinde başlar.
Toparlamak gerekirse idareye ilk başvurduğunuz tarihten itibaren 60 günlük bir zımni red
süresi var. 61. Gün de 60 günlük dava açma süresi başlıyor.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
26
DARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca
21 Şubat Cuma
Başvuruda bulunduğunuz zaman ilk ihtimal yapılan başvurunun kabul edilmesidir. Kabul
durumunda bir sorun yok, kabul durumunda dava açmak da mümkün değil. Çünkü bir zarar ve
hak ihlali şartı gerçekleşmeyecektir. İkinci ihtimal rettir. Bütün olarak talep reddedilebileceği
gibi kısmi red de olabilir. Reddedildiği zaman bu işleme karşı dava açılabilecektir. Buradaki red
niteliği itibariyle açık bir idari işlemdir. Bir diğer ihtimal ise idarenin sessiz kalmasıdır.
İYUK m.10 f.2: Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış
günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi
mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse
ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu
takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı
geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin
bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış
gün içinde dava açabilirler.
Zımni red durumu, idareye başvuru tarihten itibaren 60 gün içerisinde idare cevap vermezse, bu
takdirde 60 gün sonunda o talebiniz reddedilmiş varsayılıyor. 60. günün bitiminden itibaren de
60 gün içinde dava açabiliyoruz. Son gün bir tatil gününe denk gelirse, ilk iş gününe uzar.
Uzadığı tarihten itibaren 60 günlük bir dava açma süresi var. Toplam 120 gün.
Dördüncü ihtimal aslında verilecek cevabın ne red ne de kabul olmasıdır. İdare cevap veriyor
ama, cevabın niteliğine baktığınızda kabul mü etmiş, red mi etmiş anlaşılmıyor. Kesin olmayan
bir cevap var. Örnek üzerinden anlatalım yine, 12 Mart 2018 tarihinde başvurdum ve 10 Mart
2018 tarihinde ya da 60 gün içinde olmak kaydıyla idare bir cevap veriyor fakat verdiği cevap
kesin değil. 10 nisan 2018 tarihinde cevabın tebligatının bize yapıldığını farzedelim. Talebiniz
incelenmeye devam ediyor, gerekli araştırmaları yapıyoruz, en kısa sürede size bir yanıt
vereceğiz şeklinde bir cevap aldınız. Burada kanun koyucu aslında bize 2 olanak sağlıyor. ‘İlgili
bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da
bekleyebilir.’ Demek ki 10 Nisan 2018 tarihi itibariyle böyle bir kesin olmayan cevabın
şahsımıza tebligatı yapıldığı zaman, ben bunu talebimin reddi olarak kabul edebileceğim gibi ve
red olarak kabul edip dava açabileceğim gibi, kesin cevabı da bekleyebilirim. ‘Bu takdirde dava
açma süresi işlemez.’ Yani beklerseniz dava açma süresi geçmez. Ancak sonsuza kadar da
değil. ‘Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez.’ Yani 12 Mart
2018 tarihinden itibaren 6 ayı geçemez. Yani 12.09.2018 tarihine kadar bekleyebilirim. İYUK
m.10 f.2’de davanın ne zaman açılabileceği konusunda bir belirsizlik var. Ben acaba bu davayı 6
ay içerisinde mi açacağım yoksa bu süre bittikten sonra 60 gün mü sayacağım? 6 ay bittiği zaman
12.09.2018 tarihi itibariyle bu kesin olmayan cevabı red haline dönüşmüş olarak kabul edeceğim.
Artık dava açma süresi işlemez ifadesi kalkıyor, işlemeye başlıyor. Kanun koyucunun bu süre
içerisinde dava açma süresi işlemez demesi, bu süre bittikten sonra işler demektir. Dolayısıyla
ben 13.09.2018 tarihinden dava açma süresini işletebilirim ve 60 gün içerisinde dava
açabilirim. ‘Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
27
bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren
altmış gün içinde dava açabilirler.’ Diyelim ki zımni red olarak hiç cevap vermedi, zımni red
halinde 60 gün içerisinde dava açmanız lazım ama açmadınız, kaçırdınız süreyi ya da 6 ay
beklediniz, sürenin dolmasından itibaren, 12 eylülden itibaren 60 gün içerisinde dava açmanız
gerekiyor ama açmadınız, yani bu süreleri kaçırdığınız takdirde kanun koyucu, kişi süreleri
kaçırmış olsa dahi ona bir imkan daha veriyor. Eğer idare süreler kaçırılmış olsa bile bir cevap
verirse, dava açma süresi yeniden işlemeye başlar. Diyelim ki, başvuru yaptınız zararımı karşıla
diye ve idare sizin yaptığınız başvuruya rağmen 60 gün içerisinde cevap vermiyor, zımni red. 60
günün üzerine 60 gün içinde dava açmanız gerekir normalde ama açmadınız. Dava açma süreniz
bitti, artık gidip dava açarsanız davanız hak düşürücü süre sebebiyle reddedilecektir. Birkaç ay
geçtikten sonra idare size red kararını tebliğ etti dava açma süreniz kaçırılmış olmasına rağmen.
Bu takdirde kanun koyucu, bu red kararının tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde dava açma
süresi işleyebilir diyor. Yani bütün süreleri kaçırmış olmanıza rağmen, idare eğer talebinizi
reddederse, o red tarihinden, tebligatından itibaren 60 gün içerisinde dava açma süreniz
işleyebilecektir.
İYUK m.10 f.2 çerçevesinde dikkat edilmesi gereken bir diğer şey, kesin olmayan cevabın 60
gün içerisinde verilmesidir. Diyelim ki başvuru tarihinden itibaren 70. gün idare size kesin
olmayan bir cevap verdi. Bunun sizin için hiçbir anlamı yok, beklemeyeceksiniz. 12 marttan
itibaren sayacağınız 60 gün içerisinde bir cevap vermesi gerekiyor idarenin. 60 gün geçtikten
sonra verilen kesin olmayan cevap sizin için hiçbir hüküm ifade etmez. Sizin talebiniz 60.gün
itibariyle cevap verilmediği için reddedilmiştir zaten. Bundan sonra kesin olmayan bir cevabın
verilmesi hiçbir hüküm ve sonuç ifade etmemektedir.
İYUK m.8:
1.Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
2.Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil
gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
3.Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara
vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.
M.8 f.2 uyarınca, 23 nisan, 19 mayıs, 29 ekim, resmi tatiller, resmi bayramlar, ulusal bayramlar
ve elbette tabi ki dini bayramlar da bu anlamda hesaplamaya alınmaktadır. Bu günlerin tatil
olmasıyla ilgili kanunlar vardır, kanuni düzenleme vardır. Haftasonlarının da aynı şekilde
çalışma günü olmaması kamu açısından tabi ki, özel sektörde durum farklı. Tatil sürelerinin
hesaplanmasında hafta sonu, milli bayramlar, dini bayramlar, yılbaşı, bunların hepsi sürelerin
hesaplanmasında sayılır. Bazen bu kanuni tatiller uzatılabiliyor cumhurbaşkanlığı kararıyla.
Bunu tabi ki dikkate almamız gerekebilir. M.8 f.2 cümle 2’deki temel problem şu; acaba bu
sadece dava açma için mi geçerli yoksa idareye yapılan başvurularda da geçerli mi? Ben
zararımın karşılanması için 12 mart 2019’da idareye başvurdum ve başvuru tarihinden itibaren
60 gün içerisinde cevap verilmedi tarih 11 mayıs oldu. 11 mayıs cumartesi gününe denk geliyor.
İYUK m.13: İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu
eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
28
halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine
getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu
konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap
verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
İYUK madde 13 çerçevesinde bir zarar ortaya çıktığı zaman öğrenmeden itibaren 1 yıl içerisinde
idareye başvurmamız lazım. 12 mart 2019 tarihi öğrenme tarihi olsun ve benim 12 mart 2020
tarihi itibariyle en geç idareye başvurmam lazım. Dava açmadan evvel idareye başvurmam lazım
yoksa idari merci tecavüzü oluyordu. Diyelim ki 12 mart 2019 tarihi itibariyle idareye başvuruyu
yaptım. Normal şartlar altında zımni red için 60 günlük bir süre var. 11.05.2019 tarihi ise
cumartesiye denk geliyor. Soru: bu 60 günlük sürenin hesaplanmasında son gün haftasonuna
geldiği için acaba ben 13 mayıs 2019 tarihinden mi itibaren 60 gün sayacağım? Yoksa 11 mayıs
2019 tarihini takip eden günden itibaren yani 12 mayıs 2019’dan itibaren mi 60 gün sayacağım?
Son gün haftasonuna denk geliyorsa süre uzar, dava açma süresi bakımından zaten tereddüt yok.
Burada yanıtlanması gereken soru şu; idareye yaptığım başvuruda zımni red süresi haftasonuna
denk geliyorsa, ilk mesai saatine mi uzayacak yoksa takip eden günden itibaren 12 mayıstan
itibaren mi sayacağım?
Lafzi yorum yapmamız lazım. Lafzi yoruma baktığımız zaman, başlık sürelerle ilgili genel
esaslar. Süreler ile ilgili genel esaslar dediğine göre bizim yorumu da idari yargı da, idareye
başvuru da dahil olmak üzere yaptığımız bütün süre hesaplamalarında bizim rehberimiz 8.
maddedir. Özel hüküm olmadığı müddetçe bu madde süreler ile ilgili genel başvuru hükmü
olarak nitelendiriliyor. Sistematik yorum zaten lafzi yorumun olmadığı yerde yapılır. Sadece
yargıyı kapsar diye de bir yorum yapmak pek doğru olmaz. Uygulama da bu yönde.
Tereddüt varsa hak ve özgürlüklerin lehine yorum yapılır. Burada adil yargılanma hakkı,
mahkemeye başvurma hakkı yani hak arama özgürlüğü var. Yani 12 mayıs yerine 13 mayıs
dediğim zaman sonuçlar değişeceği için nitelik itibariyle, devletin şahısların dava açma haklarını
kolaylaştırma yükümlülüğü var. Mahkemeye erişim hakkı diye bir hak var. Bu hak çerçevesinde
de müvekkillerin dava açmalarını kolaylaştırmak, ayrıca dava açma sürelerinin de geniş
yorumlanması gerekiyor.
BİREL İŞLEMLER
Birel işlemler belli bir kişiye veya nesneye yönelik işlemlerdir. Mesela bir taşınmazın
kamulaştırılması, bir kişi hakkında verilen disiplin cezası. Birel işlemler kendi içerisinde farklı
sınıflandırmalara tabi tutuluyor.
Maddi bakımdan;
Şart İşlemler
Belli bir kişi veya nesneyi, önceden tespit edilmiş olan hukuk kurallarıyla, nesnel ve hukuk dışı
bir statüye sokan ya da böyle bir hukuki statüden çıkaran işlemlerdir. Kamulaştırma, bir kişinin
memuriyete alınması, emekliye sevk edilmesi şart işlemdir.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
29
Subjektif İşlemler
Belli bir kişi veya nesneyi, yine bir statüye sokan veya o statüden çıkaran işlemlerdir. Fakat
subjektif işlemlerde kişinin iradesi veya kişi doğrudan doğruya etkilidir. Yani o statünün
belirlenmesinde kişinin doğrudan doğruya müdahelesi var. Mesela idare hukuku sınavından 75
aldınız, bu niteliği gereği bir birel işlemdir. Notları bütün olarak açıklamak onun birel işlem
olmadığı anlamına gelmiyor. Kişinin doğrudan etkisi olduğu için bu bir subjektif işlemdir.
Disiplin cezası, uyarı, kınama, memur hakkında verilen ihraç kararı, memuriyetten men kararı,
bunların hepsi niteliği itibariyle subjektif işlemlerdir. Bireysellik ön plana çıkıyor.
Hukuki sonuçları bakımından;
İnşai (Yapıcı) İşlemler
Yeni bir hukuki durum, yeni bir hukuki statü yaratan işlemlerdir. Her şart işlem, subjektif işlem
aslında inşai işlem niteliği taşıyor çünkü yeni bir hukuki durum, statü yaratıyorsunuz.
Belirleyici (Tespit Edici) İşlemler
Yeni bir statü yaratmaz. Tespit edici işlemlerdir. Örneğin, sizin hakkınızda geçici mezuniyet
belgesi düzenlendi, bu belge sizin mezuniyetinizi tespit ediyor. Ya da diyelim ki bir memurun
emekliye sevk kararı, memur o karar alındığı için emekliye sevk edilmiyor, bu karar tespit edici
bir işlem. Yani mevcut durum, statü ortaya çıkmış, bu statü ortaya çıktıktan sonra idare bunu
tespit ediyor.
Açıklanan irade sayısı bakımından;
Basit İşlem
Araya başka makam girmeksizin ya da bir kurul söz konusu olmaksızın ya da işlemin
yapılmasında bir prosedür takip edilmesine gerek olmaksızın tek bir merci tarafından işlemlerdir.
Kolektif İşlem
Niteliği itibariyle bir kurul işlemidir. Kurulların yaptığı birel işlemler, aldığı kararlar. Mesela
fakülte yönetim kurulunun sizin hakkınızda disiplin soruşturmanızla ilgili karar alması ya da
üniversite yönetim kurulunun yaptığı birel işlem. Bunlar hep kolektif işlemlerdir. Kolektif
işlemler kurul işlemleridir.
Kurul en az 2 veya daha fazla kişiden oluşur, iradelerin toplamıdır, iradeler aynı yönde ve aynı
anda ifade edilir. Eğer kurulun iradeleri aynı anda açıklanmamışsa, bu takdirde ortada bir birel
işlemin yok hükmünde olduğundan bahsederiz. Türkiye’de kurullar çoğu zaman evden imza
suretiyle karar alıyorlar. Bir karar alınıyor ve bu karar bütün kurul üyelerine götürülüyor, kurul
üyeleri buna imza koyuyorlar. Kurulların toplanmadan yaptıkları işlemler yok hükmündedir.
Karma İşlem
İşlemin yapılmasında belli bir sıra takip ediliyor. Belli bir sıraya uyularak bir işlem yapılacaksa,
bu takdirde ortada bir karma işlem vardır. Örneğin, eskiden atamalar önce ilgili bakanın imzası
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
30
sonra başbakanın imzası sonra da cumhurbaşkanının imzası alınarak yapılıyordu. Bu şekilde
iradelerin farklı zamanlarda birbirine eklenmesi ile işlem yapılıyorsa ortada karma işlem vardır.
İradenin açıklanma şekli bakımından;
Açık İşlem
Açık bir kabul veya açık bir red varsa ortada bu işlem açık işlem olarak nitelendirilir.
Zımni Red
İdarenin cevap vermemesi, sessiz kalması durumu varsa, o işlem zımni red olarak nitelendirilir.
Başvurduğunuz tarihten itibaren 60 gün içerisinde cevap verilmemesi durumunda o işlem
reddedilmiş sayılır.
 İdari işlemler, yararlandırıcı veya yükümlendirici işlemler olarak nitelendirilebilir.
Bazı idari işlemler, muhatabına o işlemden hak ve menfaat sağlar bazıları ise tam aksine
o kişiye yükümlülük getirir. Örneğin bir disiplin cezası verildiği zaman ortada
yükümlendirici bir işlem söz konusudur. Bazen her ikisi de olabilir. Mesela kamulaştırma
kararı hem yararlandırıcı hem de yükümlendiricidir. Hem bir hak ve menfaati sağlar hem
de size bir yükümlülük getirir.
İDARİ SÖZLEŞMELER
İdare, özel hukuk kişileriyle sözleşme yapabilir. Yaptığı bu sözleşmelerin bir kısmı idari
sözleşme niteliği taşıyabilir. Niteliği itibariyle çift taraflıdır. İdare, özel hukuk kişileriyle hem
özel hukuk sözleşmesi yapabilir hem de idari sözleşme yapabilir. Bunu karıştırmamak gerekir.
Bunu anlamak için sözleşmenin metnine bakmalıyız. Bir sözleşmeye idari sözleşme
diyebilmemiz için idareyi üstün tutan, kamu gücüyle donatıldığını gösteren bir takım ifadelerin
olması gerekiyor. Özel hukuk sözleşmeleri eşitlik esasına dayalıdır oysa ki, idari sözleşmelerde
bu eşitlik yoktur ve idarenin lehine bozulmuştur. İdareyi ayrıcalıklı konuma getirecek ifadelerle
desteklenmiş olması lazımdır. İmtiyaz sözleşmesi böyledir. Bu sözleşmede idarenin Danıştaydan
görüş almak zorunda olması bir kamu gücü kullanımıdır.
İDARİ İŞLEMİN UNSURLARI
Yetki, şekil, sebep, konu, amaç(maksat). Bir iptal davası açıldığı zaman, idari yargıç, gerekli
incelemeyi yaparken bu unsurları dikkate alarak o idari işlemin iptalinin gerekli olup olmadığına
karar verecek. Bunu yapmaya yetkili mi, şeklen uygunluk var mı, sebebi hukuka uygun mu,
konusu hukuka uygun mu ve amacı hukuka uygun mu diye bakılması gerekiyor. Bunların hepsini
hukuka uygun olarak nitelendirdiğimiz zaman işlemin iptali talebi reddedilir. Bunlardan herhangi
birinin sakat olması o işlemin iptaline yol açacaktır. Bir avukat olarak, dava dilekçesini de bu
şekilde yazmanız gerekiyor. Müvekkiliniz hakkında tesis edilmiş olan bir idari işlemin iptalini
sağlamak istiyorsanız, hangi unsurlar sakatsa onları yazmanız lazım. Somut olayda teker teker,
ayrı ayrı hangi unsurların sakat olduğunu tespit etmeniz gerekiyor.
YETKİ
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
31
Bir işlemi kimin yaptığı ile ilgili. Hukuk alemindeki tüm işlemlerde olduğu gibi idari işlemlerin
kurulmasında da yetki şartını biz arıyoruz. Yetki aslında bir işlemi yapabilme kudretidir,
yapabilme ehliyetidir. İdare bu idari işlemi yapabilir mi, bu hukuki kudrete, ehliyete sahip mi?
Yetki unsurunda bu sorunun cevabı aranır. İdarenin bir işlem yapabilmesi için bunu anayasaya
dayandırması gerekir.
A.Y. m.6:
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir
kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
Devlet yetkisinin kullanılmasının mutlaka anayasaya dayanmak zorunda olduğunu söylüyor.
Baktığımız zaman bazı idari işlemlerin kökeninde bu yetkinin anayasadan alınması gerektiğini
ifade ediyor. Ama sadece anayasa değil, kanun ve tabi ki CBK de var. Bu A.Y. m.123’e
dayanır. A.Y. m.123 son fıkra: Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği
yetkiye dayanılarak kurulur.Bir yetkilendirme olması gerekiyor yani açık bir yetkilendirmeye
gerek olmasa bile bir dayanağın olması gerekiyor. Yasal veya bir cbk bağlamında ya da
kaynağını doğrudan anayasadan da alabilir. Yani ya anayasadan ya da kanun veya cbk’dan işlem
yapabilme kudretini, ehliyetini alması gerekiyor. Bu idari örgütlenmenin eğer böyle bir
düzenlemesi yoksa bir işlem tesis etme yetkisi de yoktur.
 Kamu hukukunda idari organların yetkili olması istisna, yetkisiz olması kuraldır.
Dolayısıyla bir idari organın ayrıca ve açıkça yetkilendirilmediği müddetçe yetkisiz
olduğu kabul edilir. Yetki istisna olduğu için, istisnaların dar yorumlanması hükmü
uygulama alanı bulmaktadır. Ratio legis çerçevesinde geniş yoruma tabi tutulabilir.
 Yetki kamu düzenindendir. Kamu düzeninden olmasının anlamı; gerek derece
mahkemesi, gerek istinaf, gerekse Danıştay aşamasında, bir kurum, bir idari organ
yetkisizse, bu davanın her aşamasında dikkate alınır.
 Yetkisiz olması itibariyle işlemin iptaline karar verilebilir.
 Yetkisiz bir idari makamın yaptığı bir idari işlem daha sonra yetkili makam tarafından
icazet verilerek yetkili kılınamaz. Bir işlemin yetki unsuru şartını sağlayabilmesi için en
baştan yetkili makam tarafından yapılması gerekir. İcazet uygulama alanı bulmuyor yetki
unsurunda.
 Yetki bir hak değildir. Yetki varsa bunu idari organların kullanması gerekir.
 Kamu hukukunda yetkiler kişisel amaç değil, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla
kullanılabilir.
Yetkisiz bir organın yaptığı idari işlem sakattır. Bu yetki sakatlığı bazen fonksiyon gaspı olur
bazen yetki gaspı olur bazen yetki tecavüzü diye adlandırdığımız başka bir durum ortaya çıkar.
Hepsinin yaptırımı farklıdır. Bazen yokluk bazen iptal edilebilirlik olur.
Öğretide 2 istisna ileri sürülmüştür. 2 kavram var. Bir tanesi; görünüşte memur(fiili memur)
diğeri de zorunlu memur. Bir idari işlem yetkili olmayan bir kişi tarafından yapılmış olsa dahi, o
işlemin hukuken geçerli olduğu kabul edilir. Uygulamada ve Danıştay kararlarında bazen
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
32
yetkisiz bir makamın yaptığı işlem belirli şartlarda geçerli olarak kabul edilebiliyor. Yani yetki
kuralına bir istisnadır.
Görünüşte Memur
Bir kamu görevlisinin atanması ve görevden uzaklaştırılması bakımından bir işlem
gerçekleştiriliyor. Diyelim ki A görevden alındı ve yerine B geldi. Fakat A, görevden alınmasına
ve yerine başka biri atanmış olmasına rağmen işlem tesis etmeye devam ediyor. Bu takdirde
Danıştay, bu kişinin 3. kişilerle yaptığı işlemler bakımından, bu işlemler her ne kadar A
görevden alınmış olduğu için geçersiz olsa da, iyiniyetli 3.kişileri korumak adına bu kişilerin
yapmış olduğu işlemlerin geçerli olması gerektiğini söylüyor. Bunlara idari ajan, fiili ajan da
deniyor. İdarenin sürekliliği diye bir ilke var.
İdarenin Sürekliliği: kamu hizmeti faaliyetlerinin yerine getirilmesinde, hizmetlerde bir
süreklilik olması, hizmetlerin yürütülmesinde bir aksaklık olmaması gerekir. İdarenin sürekliliği,
devletin sürekliliği anlayışının bir sonucudur.
3.kişilerin lehine olan düzenlemeler başta olmak üzere bu yapılan işlemlerin geçerli olması, yetki
şartını sağlaması gerektiği Danıştay kararıyla, yorum yoluyla kabul ediliyor. Kanunda böyle bir
ifade yok. Bunun ilk ortaya çıkışı Fransa’da olmuş. Fransa’da bir kasabada, bir kamu görevlisi
aslında nikah kıymakla görevlendirilmiş ama böyle bir yetkisi yok, yetkilendirilmeden nikah
kıyıyor. Burada kişi, yine idari örgütlenmenin içinde, görevi değişiyor ama sonuçta o idari
personel. Başka bir örnek olarak; idari örgütlenmenin tamamen dışında olan bir kişi tapu
memuru, milli eğitim müdürü kılığına girip işlem tesis etseydi bu aynı durum olmazdı. Burada
iki farklı durum var. O kişi zaten idarede çalışıyorsa ve idari faaliyetin içerisinde faaliyette
bulunuyorsa yetkisi alınmış olsa bile tesis ettiği idari işlemleri 3.kişiler bakımından geçerli
olabilir. Fakat idareye tamamen yabancı, örgüte tamamen yabancı, kamu personeli dahi olmayan
üçüncü kişilerin tesis ettiği idari işlemler bakımından onların görünüşte memur ilkesinden
yararlanmaları gerekir.
Bazı yazarlar ayrım yapılmaması gerektiğini söylüyor. Bunun en önemli örneğini de şu
gösteriyorlar; diyelim ki 20 yıllık öğretmenlik yapan bir öğretmen aslında mezun bile değil, ya
da aynı şekilde bir hekim eylem ve işlemleri tesis etmeye devam ediyor, biz bunları yok kabul
edemeyiz diyorlar, bunlar da görünüşte memurlardır diyorlar. Yokluk var derseniz zaten
kazanılmış hak olmuyor, kazanılmış hakkın olabilmesi için bir hakkın var olması lazım. Bu
kişinin yapmış olduğu işlemler yok dediğiniz an kazanılmış hak iddiasında da duramazsınız. Bir
hakkın kazanılmış hak olabilmesi için bütün sonuçlarıyla doğmuş olması lazım, ayrıca o hakkın
elde edilmesi konusunda bir hile, oyun ya da açık hata olmaması lazım. Öğretmen örneğinde, o
kişi, ben kaç senedir görev yaptım artık kamu görevlisiyim, bu statü benim için doğdu siz beni
görevden alamazsınız diye kazanılmış hak iddiasında bulunabilir mi, diyemez çünkü hile ile bu
hakkını kazanmış ama bunun aynısını üçüncü kişi diyebilir.
Başka bir örnek olarak, siz ders seçimi yaparken yalan beyanla veya karşı tarafı yanıltarak bir
hak tesis ettiniz ya da idarenin açık bir hatası var. Bu takdirde idare o işlemi her zaman geri
alabiliyor. Hile veya açık hata durumunda sizin için kazanılmış bir hak yok. Açık hata her zaman
geri alınabilir.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
33
Zorunlu Memur
Olağanüstü durumlarda, doğal afet, ayaklanmalar gibi belli olağanüstü hallerde, kamu
hizmetlerinin yürütülmesinde yetkili ve görevli olmayan kişilerin yaptıkları eylem ve işlemler de
yetkiliymiş gibi, sanki idare yapmış gibi kabul edilir. Aslında onlar kamu görevlisi değil ama
idareye yardımcı olurlar idarenin bilgisi dahilinde. Hem eylemler hem de işlemler bakımından
verdiği zararlardan idare sorumludur.
Yetkide Paralellik İlkesi: Kural olarak başka bir üst makam yetkilendirilmediği müddetçe,
işlemi yapmaya yetkili olan, o işlemi kaldırmaya, geri almaya ve değiştirmeye de
yetkilidir. Aslında bu ilkenin karşılığı İYUK m.11’dir.
İYUK m.11:
İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması,
geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi
yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye
başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
Bir idari işlem yapılıyor, bu idari işlem yapıldıktan sonra bu idari işlemin kaldırılması,
değiştirilmesi, geri alınması noktasında üst makamdan talep edeceğiz üst makam yoksa idareyi
yapan makamdan bunu talep edebiliriz. Bu yetkide paralellik ilkesinin yansımasıdır.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
34
İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca
27 Şubat Perşembe
İYUK m.11:
İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış
olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış
olan idari dava açma süresini durdurur.
Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye
başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.
11.madde aslında idari işlemlerin kaldırılması, değiştirilmesi ve geri alınması ile ilgili. İdari
işlemin kaldırılması ile geri alınması aynı şey değildir. Bir işlemi kaldırdığınız zaman
geleceğe yönelik olarak hüküm ve sonuçlarını doğuracak biçimde ortadan kaldırıyorsunuz
ama geri alma işlemin geçmişe yönelik hüküm ve sonuçlarının kaldırılması anlamını taşıyor.
Yani geri almayı kaldırmayla kıyasladığınız zaman çok daha ciddi sonuçları vardır.
Tek taraflı, kamu gücüne dayalı olarak idari bir işlem tesis edildi ve ben bu işlemi kaldırmak,
geri almak, değiştirmek istiyorum. 11.maddeden ilk çıkarımımız; bunu üst makamdan talep
edeceğiz, üst makam yoksa işlemi tesis eden makamdan talep edeceğiz. Yetkide paralellik
ilkesinin bir tür yansıması olan bir düzenleme bu. Dolayısıyla benim burada hiyerarşi ilkesini
bilmemiz gerekiyor. Bunun önemi şu; diyelim ki benim evim hakkında yıkım kararı verdiler
ve ben dava açmak istemiyorum, bunu sulh yoluyla halledebilirim, bu yıkım kararını idareye
başvurarak kaldırabilirim. Dikkat etmem gereken 2 konu var; ben işlemin kaldırılmasını,
değiştirilmesini, geri alınmasını istiyorsam bir kere o yıkım kararının alındığı tarihten itibaren
60 gün dava açma süresi içerisinde bunu talep etmem lazım ve yetkili makamdan talep etmem
lazım. Diyelim ki, işlemin kaldırılması için talepte bulundunuz bu takdirde dava açma süresi
durmayacaktır, işlemeye devam edecektir. Yani üst makam varsa sizin üst makamdan
istemeniz gerekecektir. Diyelim ki üniversite yönetim kurulu sizin hakkınızda bir işlem tesis
etti ve siz işlemin kaldırılmasını istiyorsunuz, bu işlemin kaldırılması için üniversite yönetim
kurulunun yaptığı işleme karşı 60 gün içerisinde YÖK’e başvurusanız olmaz. YÖK
üniversitenin bir üst makamı değil, idari vesayet makamı, hiyerarşiye tabi değil. Dolayısıyla
YÖK’e başvursanız bile dava açma süreniz işlemeye devam eder. Üniversite yönetim
kurulunun bir üst makamı yok zaten kamu tüzel kişisi. Üst makamı olmadığı için de siz zaten
üniversite yönetim kurulundan yine o işlemi tesis eden makam olarak bunun kaldırılmasını
veya değiştirilmesini talep etmeniz lazım. İstanbul Tabipler Odası bir idari işlem tesis etti bir
doktorla ilgili olarak, uyarı cezası verdi. Doktor Türkiye Tabipler Odası’na giderse dava açma
süresi içerisinde, süre işlemeye devam edecektir, durmayacaktır. Tabipler Odaları arasındaki
ilişki dış idari denetim ilişkisidir yani idari vesayete benzer bir ilişki var, hiyerarşi ilişkisi
yok.
Ör: Diyelim ki bir uyarı cezası aldınız ve bu cezanın size tebligatı 10.04.2019 tarihinde
gerçekleşti. Siz bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde ne yapabilirsiniz? İdari eylemde önce
idareye gitmek zorunda olmanıza rağmen burada zorunlu değilsiniz. İYUK m.13 ile m.11
arasındaki temel fark şu; madde 11 size şu imkanı tanıyor, dava açmayabilirsin, dava açmadan
önce belki idare bu işlemi kaldırabilir, değiştirebilir, geri alabilir, sen önce idareden bunu
talep edebilirsin ama etmek de zorunda değilsin, gidip bu 60 gün içerisinde dava da
açabilirsin. Ama sen yetkili idareden 60 gün içerisinde talepte bulunursan 11. madde dava
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
35
açma süresinin duracağını söylüyor. Yetkili kim? üst makam ya da üst makam yoksa idari
işlemi tesis eden makam.
10.04.2019’da işlemin tebligatı yapıldı, 11.04.2019 tarihi itibariyle 60 günlük dava açma
süresi işlemeye başlayacaktır. 06.06.2019 tarihi itibariyle ben idareye başvurdum bu işlemi
kaldırması için. 06.06.2019 tarihinden itibaren İYUK m.11 f.2’ye göre 60 günlük bir zımni
red süresi var. 06.06.2019 tarihinden itibaren 7 haziranı 1.gün olarak kabul edip, 60 gün
sayacağız. Bu 60 günün sonundan itibaren artık bu işlem red edilmiş sayılıyor. Eğer siz
06.06.2019 tarihinde eğer siz yetkili idareye başvurmazsanız, 60 gün içerisinde siz yetkili
idareye başvurmadığınız için dava açma süresi durmayacaktır, durmadığı için de sizin dava
açma süreniz 10.06.2019 tarihinde düşmüş olacaktır.
BİR İŞLEMİN KALDIRILMASI/GERİ ALINMASI/DEĞİŞTİRİLMESİ İÇİN YAPACAĞIMIZ
BAŞVURUYU İDARİ DAVA AÇMA SÜRESİ İÇERİSİNDE YAPMAMIZ VE YETKİLİ
MAKAMA YAPMAMIZ GEREKMEKTEDİR Kİ DAVA AÇMA SÜRESİ DURSUN.
10.04.2019 tarihinde işlemin tebligatı bana yapıldı. Ben de 13.04.2019 tarihinde idareye
başvuru yaptım ve dava açma süresi durdu. Dava açma süresinden 2 gün geçmiş oldu, (10u ve
13ü sayılmıyor) 58 gün kaldı. 60 gün sonunda eğer idare sessiz kalırsa, bu 60 gün sonunda
kaç gün kaydıysa o günleri sayarak bakmamız gerekiyor eğer aynı gün başvurmadıysanız.
İdareye başvurduğunuz an dava açma süreniz duruyor, idare de zımni red vermişse, aynı gün
başvurmadıysanız 60 gün değil, başvuru tarihiyle size tebligatın yapıldığı tarih arasında kaç
gün geçmişse o kadar gün 60 günden çıkartılarak hesaplanıyor.
İYUK m.10 f.2 sadece idari eylemlerle ilgili değil, oradaki ihtimaller elbette ki burada da
geçerli. Yani başvuru tarihinden itibaren 60 gün içerisinde idare bir cevap verebilir, hiç cevap
vermeyebilir ya da kesin olmayan bir cevap verebilir. Madde 10 fıkra 2 hem eylemleri
kapsıyor hem de işlemleri kapsıyor.
Tekrar olarak, diyelim ki bizim hakkımızda bir idari işlem tesis edilmiş ve bu işlemin tebligatı
bize 09.02.2019 tarihinde yapılmış. İYUK madde 7’ye göre dava açma sürem olan 60 gün
içerisinde ben ne yapabilirim? İlk olarak ben 60 gün içerisinde dava açabilirim ama 11.madde
bana diyor ki; 60 gün içerisinde dava açmak yerine sen işlemi tesis eden makamdan varsa üst
makamından bu işlemin kaldırılmasını veya değiştirilmesini vs. talep edebilirsin. Ben de
11.maddenin bana sağladığı yetkiye dayanarak 16.02.2019 tarihinde işlemi yapan idareye
başvuruyorum ve bu başvuru ile birlikte eğer yetkili idareye başvurduysam dava açma süresi
duruyor. Baktığımız zaman 1 hafta geçmiş oluyor yani elimizde 54 gün kalmış oluyor(16sında
durduğu için o günü saymıyoruz). İdare 16.02.2019 tarihinden itibaren talebinizi kabul
etmeyip açık red yapabilir. Diyelim ki 19.02.2019 tarihinde açık red yaptı. Ben artık açık
reddin bana tebligat tarihinden itibaren 54 gün içerisinde davayı açmam lazım. İkinci ihtimal
olarak idare hiç cevap vermeyebilir. 16.02.2019 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde cevap
vermediyse, 61. günü 1 diye kabul edip yine 54 gün içinde dava açabilirim. Üçüncü ihtimal
olan kesin olmayan cevap halinde ise istersem bunu red olarak kabul edip dava açabilirim
istersem de bekleyebilirim. Dolayısıyla idarenin bana verdiği cevaba göre farklı ihtimaller
çerçevesinde hareket etmem gerekiyor.
YETKİ
Yetki sahibi yetkiyi kullanır. Yetkisiz makamın yaptığı işlemler nitelik itibariyle iptal
edilebilir.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
36
 Yetki devri ile imza devrinin arasındaki benzerlik; ikisi de mutlaka yasaya ya da
CBK’ya dayalı olması lazım. Yani idarenin yetki ve imza devri yapabilmesi için
mutlaka hukuki bir temele dayanması lazım.
YETKİ DEVRİ
 Karar alma yetkisinin devri söz konusu.
 Bir makamdan diğer bir makama dayanılarak yapılır.
 Objektif niteliği vardır.
 Şahısların değişmesi yetki devrini etkilemez.
 Yetki devredilen makam, yetkiyi devreden makamın hiyerarşik gücüne sahip olarak
işlem tesis eder.
 Yetki devri süresince, asıl yetki sahibi yetkisizdir.
İMZA DEVRİ
 İmzalama yetkisinin devri söz konusu.
 Kişiden kişiye gerçekleşir.
 Subjektif niteliği vardır.
 İmza devredilen kişi değişirse imza devri de sona erer.
 İmza yetkisi devredilen makam kendi statüsüne uygun olarak işlem tesis eder.
 İmza devri yapılmış olsa da, devreden bunu kullanabilir.
Alt Yetki Devri: Devredilen yetkinin başka bir makama devri. Yetkiyi devralan kişinin o
yetkiyi başka bir makama devretmesi. Kanun açıkça müsade etmediği müddetçe bu
yapılamaz.
Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır.
37
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf
İDARE 2   VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf

More Related Content

More from Ersin Tukenmez

ÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdf
ÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdfÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdf
ÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdfErsin Tukenmez
 
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021.docx
İCRA HUKUKU  15 KASIM 2021.docxİCRA HUKUKU  15 KASIM 2021.docx
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021.docxErsin Tukenmez
 
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021 (1).docx
İCRA HUKUKU  15 KASIM 2021 (1).docxİCRA HUKUKU  15 KASIM 2021 (1).docx
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021 (1).docxErsin Tukenmez
 
İDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docx
İDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docxİDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docx
İDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docxErsin Tukenmez
 
İCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docxİCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docxErsin Tukenmez
 
İCRA HUKUKU 16 KASIM.docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM.docxİCRA HUKUKU 16 KASIM.docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM.docxErsin Tukenmez
 
Tüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docx
Tüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docxTüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docx
Tüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docxErsin Tukenmez
 
Eğitim Planı Formu.docx
Eğitim Planı Formu.docxEğitim Planı Formu.docx
Eğitim Planı Formu.docxErsin Tukenmez
 
Eğitim Planı Formu (1).docx
Eğitim Planı Formu (1).docxEğitim Planı Formu (1).docx
Eğitim Planı Formu (1).docxErsin Tukenmez
 
Egitim plani formu(dilara2).docx
Egitim plani formu(dilara2).docxEgitim plani formu(dilara2).docx
Egitim plani formu(dilara2).docxErsin Tukenmez
 
Egitim plani formu(dilara2) (1).docx
Egitim plani formu(dilara2) (1).docxEgitim plani formu(dilara2) (1).docx
Egitim plani formu(dilara2) (1).docxErsin Tukenmez
 
Eğitim Planı Formu Dahiliye.docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye.docxEğitim Planı Formu Dahiliye.docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye.docxErsin Tukenmez
 
Eğitim Planı Formu Dahiliye (1).docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye (1).docxEğitim Planı Formu Dahiliye (1).docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye (1).docxErsin Tukenmez
 
Bizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docx
Bizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docxBizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docx
Bizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docxErsin Tukenmez
 
Ise 455 2021 midterm question 3
Ise 455 2021 midterm   question 3Ise 455 2021 midterm   question 3
Ise 455 2021 midterm question 3Ersin Tukenmez
 
Ise 455 2021 final question 1 and 2
Ise 455 2021 final question 1 and 2Ise 455 2021 final question 1 and 2
Ise 455 2021 final question 1 and 2Ersin Tukenmez
 
1 ionic diffosmosis_2022 (3)
1 ionic diffosmosis_2022 (3)1 ionic diffosmosis_2022 (3)
1 ionic diffosmosis_2022 (3)Ersin Tukenmez
 

More from Ersin Tukenmez (20)

ÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdf
ÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdfÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdf
ÇOCUKLUK ÇAĞININ DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLARI.pdf
 
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021.docx
İCRA HUKUKU  15 KASIM 2021.docxİCRA HUKUKU  15 KASIM 2021.docx
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021.docx
 
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021 (1).docx
İCRA HUKUKU  15 KASIM 2021 (1).docxİCRA HUKUKU  15 KASIM 2021 (1).docx
İCRA HUKUKU 15 KASIM 2021 (1).docx
 
İDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docx
İDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docxİDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docx
İDARE HUKUKU PRATİK CEVAPLARI.docx
 
İCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docxİCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM (1).docx
 
İCRA HUKUKU 16 KASIM.docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM.docxİCRA HUKUKU 16 KASIM.docx
İCRA HUKUKU 16 KASIM.docx
 
Tüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docx
Tüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docxTüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docx
Tüm hasta Eğitim Formları Cerrahi.docx
 
Eğitim Planı Formu.docx
Eğitim Planı Formu.docxEğitim Planı Formu.docx
Eğitim Planı Formu.docx
 
Eğitim Planı Formu (1).docx
Eğitim Planı Formu (1).docxEğitim Planı Formu (1).docx
Eğitim Planı Formu (1).docx
 
Egitim plani formu(dilara2).docx
Egitim plani formu(dilara2).docxEgitim plani formu(dilara2).docx
Egitim plani formu(dilara2).docx
 
Egitim plani formu(dilara2) (1).docx
Egitim plani formu(dilara2) (1).docxEgitim plani formu(dilara2) (1).docx
Egitim plani formu(dilara2) (1).docx
 
Eğitim Planı Formu Dahiliye.docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye.docxEğitim Planı Formu Dahiliye.docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye.docx
 
Eğitim Planı Formu Dahiliye (1).docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye (1).docxEğitim Planı Formu Dahiliye (1).docx
Eğitim Planı Formu Dahiliye (1).docx
 
Bizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docx
Bizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docxBizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docx
Bizim_Toptan_Satis_Magazalari_AS.docx
 
Quiz 1 solutions
Quiz 1 solutionsQuiz 1 solutions
Quiz 1 solutions
 
Ise 455 lecture 10
Ise 455 lecture 10Ise 455 lecture 10
Ise 455 lecture 10
 
Ise 455 2021 midterm question 3
Ise 455 2021 midterm   question 3Ise 455 2021 midterm   question 3
Ise 455 2021 midterm question 3
 
Ise 455 2021 final question 1 and 2
Ise 455 2021 final question 1 and 2Ise 455 2021 final question 1 and 2
Ise 455 2021 final question 1 and 2
 
6 propagation ap
6 propagation ap6 propagation ap
6 propagation ap
 
1 ionic diffosmosis_2022 (3)
1 ionic diffosmosis_2022 (3)1 ionic diffosmosis_2022 (3)
1 ionic diffosmosis_2022 (3)
 

İDARE 2 VİZE-FİNAL-kilidi açıldı.pdf

  • 1. Rota Copy İDARE HUKUKU 2 VİZE & FİNAL WWW.ROTACOPYCENTER.COM
  • 2. İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca İDARİ FAALİYETLER İdari faaliyetler, idari yargının da parçasını oluşturur. İdari yargının konusunu idarenin idari faaliyetleri oluşturmaktadır. İdari faaliyetleri kamu hizmeti ve kolluk faaliyeti olarak 2 başlık altında topluyoruz. KAMU HİZMETİ AYM, E.1994/43 kararında kamu hizmeti kavramını tanımlamıştır; ‘Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da onların gözetim ve denetimi altında genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yarar ve çıkarlarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş olan sürekli ve düzenli etkinlikler kamu hizmetidir.’ Bir kamu hizmetinden bahsedebilmemiz için;  Mutlaka toplumun genel menfaatini karşılama amacı olmalıdır. Yani toplumun ortak çıkarlarını sağlamaya yönelik bir faaliyet olacak.  Toplumun genel menfaatini karşılamaya yönelik olan faaliyet devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından yapılmalı. Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri ifadesi aslında bütün idareyi kapsıyor, devlet tüzel kişiliği, bunun dışında kalan tüm kamu idareleri, kamu kurumları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından ya da bunların gözetimi ve denetimi altında gerçekleştirilmesi gerekiyor.  Sürekli ve düzenli olması gerekiyor. Devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinin gözetimi ve denetimi altında özel hukuk kişileri tarafından gerçekleştirilen faaliyetleri de AYM bir kamu hizmeti olarak tarif etmiştir. AYM başka bir kararında; ‘Toplum hayatının gittikçe gelişmesi ve ihtiyaçlarının artması nedeniyle kamu hizmetlerinin mutlaka idare tarafından değil aynı zamanda bunların gözetimi altında özel hukuk kişileri tarafından da yerine getirilmesi mümkündür.’ şeklinde vurgulamıştır. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 1
  • 3. Kamu hizmetini mutlaka kamu organları tarafından yani kamu idareleri ve kamu kurumu tarafından yerine getirilmesi gereken faaliyettir şeklinde sınırlandırmıyoruz. Özel hukuk tüzel kişileri de bu faaliyeti yerine getirebiliyor. Hatta çoğunlukla, günlük hayatta bu faaliyet özel hukuk tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyor.  İdarenin faaliyetini kamu hizmeti olarak tanımlayabilmemiz için mutlaka bu faaliyetin kanuna dayanması gerekiyor. Bu doğal bir sonuç. ( İdare kuruluş ve görevleriyle bir bütün, kanuna dayanmak zorunda ve faaliyetleri de tabi kanuna dayanmak zorundadır. Bu idarenin kanuniliği ilkesidir. Bir hizmet diğer bütün şartlara uysa dahi, eğer kanuna dayanmıyorsa, yasal temeli olmayan bir hizmetse kamu hizmeti olarak tasvir edilemez. Mesela bir özel hukuk şirketi ayakkabı üretmek istiyor. Bunu devletin gözetimi ve denetimi altında da yapabilir, toplumun genel menfaatini de sağlar fakat bir kanuna dayanma unsuru yoksa, bu hizmet kanundan kaynaklanmıyorsa, yasallık unsuru yoksa, yasada tarif edilmemişse, idari faaliyet olarak kamu hizmeti kavramıyla karşılaşmayız. Ör: Şehiriçi ulaşım bir kamu hizmetidir. Belediye kanununda, belediyelere şehir içi ulaşımı sağlama bakımından bir yük yüklenmiştir. Bunu illa ki belediyelerin yapmasına gerek yok, İDO’nun yaptığı da niteliği itibari ile kamu hizmetidir. Bizim aramamız gereken yasallıktır. Ör: Şehirlerarası ulaşımda ise, demiryolları idarenin yaptığı kamu hizmetidir. Karayollarındaki ulaşım ise özel şirketler tarafından yapılmaktadır fakat yasal bir temeli yok. Bu hizmetin toplumun genel menfaatine yönelik olması yeterli değil, yasallık da olmalı. Bir otobüs şirketi bakımından yasallık gerçekleşmediği ve yasada kamu hizmeti olarak tarif edilmesi söz konusu olmadığı için bir kamu hizmeti değildir. Soru: Kamu hizmeti CBK ile kurulur mu? Kamu hizmetinin kanuna dayanmasını biz idarenin kanuniliği ilkesinden çıkardık. 2017 anayasa değişikliği açısından bu soru önem taşıyor; CBK ile toplumun genel menfaatine yönelik olan bir hizmet yaratılabilir mi? AY. m.123: İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ 2 Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 2
  • 4. Bu maddeyi şöyle yorumlamalıyız; kamu tüzel kişiliklerinin kurulmasında kanun veya cbk dediğine göre ve kamu hizmeti de kamu tüzel kişilikleri tarafından yürütülebildiğine göre, cbk ile elbette ki bir kamu hizmeti kurabiliriz. AY. m.106 son fıkra: Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir. Bu madde m.123’ü destekliyor. Bakanlık da kamu hizmeti yerine getiriyor. Onu cbk ile kurabildiğine göre, o bakanlığın kamu hizmetini de elbette cbk ile yapabilirsin. Toplumun genelinin menfaatine yönelik olan, devlet ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya onların gözetim ve denetimi altında özel hukuk kişileri tarafından gerçekleştirilen ve kanuna ya da cumhurbaşkanlığı kararnamesine dayalı olan her hizmet, idare hukuku açısından, hukuki niteliği itibariyle bir kamu hizmetidir. Yani 2017 anayasa değişikliği ile idarenin kanuniliği ilkesi kayboldu. Artık cbk ile de idare kurulabiliyor, idarenin teşkilatlanması yapılabilir. KAMU HİZMETİNE EGEMEN OLAN İLKELER Süreklilik İlkesi Bir kamu hizmetinden bahsedebilmemiz için o hizmetin sürekli ve düzenli bir hizmet olması gerekiyor. Süreklilik; kamu hizmetinin herhangi bir kesintiye uğramadan düzenli ve yeterli bir şekilde yerine getirilmesi anlamına gelir. O hizmetin belli bir ahenk içerisinde yürütülmesi gerekir. Tabi kamu hizmetinin sürekli olması, o hizmetin 24 saat yürütülmesi anlamına gelmiyor. Ör: Yeditepe üniversitesi bir vakıf üniversitesi, kanunla kurulmuş bir kamu tüzel kişiliği, öğretim üyeleri de geniş anlamda personel fakat 24 saat boyunca kamu hizmeti vermiyorlar, belli bir düzen içerisinde bunu gerçekleştiriyorlar. Ör: İSKİ tarafından evinize su gelmesi de bir kamu hizmetidir ama bu hayati bir ihtiyaç olduğu için kesintisiz olması beklenir. Elektrik hizmetinin de aynı şekilde kesintisiz olması beklenir. Ama bir toplu taşıma vs. hafta sonu seyrek olabilir ya da geceleri olmayabilir. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 3
  • 5. Kamu hizmetinin belli bir saatten sonra karşılanmasında bir menfaat yoksa 24 saat yapılmasına gerek yoktur. Tabi bu su, elektrik, doğalgaz vb. için geçerli değil. Onların belli bir süreklilikte olması gerekir.  Belli bir kalitede olmalıdır.  Verimli olmalıdır. Hizmetin sürekli olması kaliteli ve verimli olmasını da kapsar. Mesela evinize su geliyor ama gece yarısı su daha az bir şekilde akıyor. Bu hizmetin sürekliliği sağlanmamıştır. Bunun verimli de olması lazım. Kamu hizmetleri sürekli olduğu için, memurların ve diğer kamu görevlilerinin grev yasağı vardır. Çünkü hizmet sürekli olarak kabul edilmektedir. Süreklilik hizmetten hizmete değişir. Değişkenlik İlkesi Kamu hizmetinin yeni, teknolojik standartlara uygun hale getirilmesi. Personel, kamu hizmetini belirli araçlar kullanarak yerine getirir. Bu araçların da değişkenliğe tabi olması beklenir. AY. m.65: Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir. Bu maddenin değişkenlik ilkesi ile ilgisi, değişkenliğin mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirilmesidir. Yurttaşların bu anlamda talep hakları bulunmamaktadır. Mesela devlet hastanesinde olan eski MR cihazına böyle cihaz mı olur, bunu yenileyin diyemezler. Değişkenlik ilkesi, yurttaşlara değişkenliğin sağlanması konusunda bir talepte bulunma hakkı vermez. Hizmette kullanılan araçlar değişkenlik ilkesine uygun değilse, bunu değiştirmeyi talep etme hakkımız yok ama hizmetin aksamasından dolayı ya da kötü işlemesinden dolayı bir zarar ortaya çıkarsa tazminat talep etme hakkı olabilir. Mesela, hastanede 25 yıl önceki MR cihazı kullanılıyor sizde zarar oluştu cihazın radyasyon vs yayması dolayısıyla. Bunu orataya koyduğunuz zaman idarenin kusur sorumluluğu Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 4
  • 6. bakımından tazminat ve tam yargı davası olabilir. Değişkenlik ilkesi; uyarlama, günün şartlarına uygun hale getirme, mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde, bireyin bir subjektif kamu hakkı yok ama zarar ortaya çıkmışsa da tam yargı davası çerçevesinde ve kusur sorumluluğu ekseninde talepte bulunabilir. Kusursuz sorumluluk halleri de olabilir.  Kamu hizmetlerinin nesnellik ve eşitlik ilkesine uygun olarak yerine getirilmesi gerekiyor. Kamu hizmetini yerine getirenlerin tarafsız ve nesnel olması gerekmektedir. Hizmetin yerine getirilmesi noktasında da eşitlik ilkesine uygun davranılması zorunludur. Eşitlik İlkesi Mutlak Eşitlik: Aynı statüde olanların eşitliği anlamına gelir. Mutlak eşitlik denilince kanun önündeki eşitlik anlaşılır. Aynı statüde olan herkese aynı kuralın uygulanması. Mutlak eşitlik, eşitsizlik demektir. Nisbi Eşitlik: Farklı statüde olanların farklı kurallara, eğer haklı bir neden varsa tabi olabileceği anlamına gelir. Farklı statüleri olan kişilere, farklı hukuki durumları olan kişilere eğer şartları varsa ve haklı bir neden bulunuyorsa farklı kuralların uygulanması eşitliğe aykırı değildir. Örneğin; şehiriçi toplu ulaşımın yerine getirilmesinde öğrencilere, öğretmenlere, polislere vb. bir takım olanakların tanınmış olması eşitliğe aykırı değildir. Çünkü burada aynı statüde bulunma gibi bir durum söz konusu değil ve tabi ki haklı bir neden var, özellikle maddi durumu yerinde olmayan kişilerin korunması başta olmak üzere, ya da şehit yakınları veya gazilere yönelik farklı bazı uygulamalar kamu hizmetinin yerine getirilmesi açısından eşitsizliğe aykırı değil. Anayasanın 10.maddesinde de bu gibi uygulamaların eşitlik ilkesine aykırı olmadığı açıkça yazıldı. AY. m.10 f.3: Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Bedelsizlik İlkesi Kamu hizmetleri kural olarak bedelsiz olmalıdır. Günümüzde ilkenin anlamı ortadan kalkmıştır. Bu niteliği taşıyan kamu hizmetleri hala var, örneğin eğitim hizmeti. Anayasa Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 5
  • 7. madde 42 bedelsizliğin vurgulandığı tek madde olarak karşımıza çıkıyor. AY. m.42: Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Bu tabi istisna. Bugün kamu hizmetlerinden belli bir bedel alınmaktadır. Bu bedelin hiçbir koşul ve şart altında fiyat noktasına ulaşmaması lazım. Fiyat dediğimiz zaman ekonomi bakımından maaliyet ve kar niteliğinde olması beklenir. Yani kamu hizmetlerinden kar elde etme amacı olmaması beklenir ve hedeflenir. Kar elde etme amacı aslında bir ticari amaçtır. Bırakın bedelsizliği, hizmetlerden kar elde etmeme bile mahiyetinden sapmıştır. Kamu hizmetinin tanımına baktığımız zaman, kamu hizmetini devlet ve diğer kamu tüzel kişileri yerine getirir ya da onların gözetimi ve denetimi altında özel hukuk tüzel kişileri yerine getirir. Bugün bir özel hukuk tüzel kişisi, bir ticari şirket kamu hizmeti yapacaksa ben bunu bedelsiz yaparım demeyeceği gibi, bundan kar almam demesi de beklenemez. Ticari şirketler zaten nihayetinde kar elde etme amacı ile kurulmuş olan tüzel kişiliklerdir. Dolayısıyla bugün kamu hizmetinin bedelsizliği ilkesi anlamını yitirdiği gibi, hatta çoğu zaman bırakın maliyetinin alınmasını, kamu hizmetlerinden kar dahi alındığını görmekteyiz. Bu gayet doğal. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Kanunu’nun 23.maddesinde şöyle yazıyordu; ‘Su tarifelerinin belirlenmesinde %10’dan aşağı olmayacak şekilde kar oranı alınır.’ Bunun anayasaya aykırılığı ile ilgili AYM’ye iptal başvurusunda bulunuldu. AYM tabi ki bunu iptal etti. Bu maddenin öngörülebilir olmaması anayasaya aykırı. Kanunun öngörülebilirliğini sağlamıyor. Öngörülebilirliği sağlamadığı için iptal etti. AYM kar meselesi ile ilgili, 26 Ocak 2012 tarihli kararında su hizmetinin belirli bir şekilde yürütülmesi ve hizmetlerin etkin bir biçimde sunulması için, hizmetlerden belli bir oranda kar bedelinin alınabileceğini söyledi. Bunlar kamu hizmetinin özellikleri olarak karşımıza çıkıyor; Süreklilik ve düzenlilik, değişkenlik, nesnellik ve eşitlik, son olarak anlamını yitirmiş olsa da bedelsizlik. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 6
  • 8. Günümüzde kamu hizmetinin özelliklerine hizmetin açıklığı da eklendi yani açıklık ilkesi(şeffaflık ilkesi). Açıklık İlkesi: Kamu hizmeti yürütürken, bunu bir şeffaflık içinde yürüteceksiniz. Karar alırken, bu kararın alınmasına yurttaşların da şahit olması. Mesela belediye meclislerinin toplantılarını Youtube’dan canlı olarak yayınlamaları. Hizmete katılım ilkesi: artık kamu hizmetlerinin yürütülmesinde katılım ilkesi de rol oynuyor. Yurttaşların fikirlerine danışılması. Mesela bazı belediyeler burada alt geçit yapalım mı diye istişari nitelik taşıyan bir referandumlar yapıyorlar, halka soru soruyorlar, anket yapıyorlar. Bu ilkeler de diğer 4 ilkenin dışında yeni ilkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. KAMU HİZMETİNİN GÖRÜLME USULLERİ Aslında 2 farklı şekilde kamu hizmeti yerine getirilebilir. Kamu tüzel kişileri tarafından bu kamu hizmeti yerine getirilebilir, bir de bunların gözetimi ve denetimi altında özel hukuk tüzel kişileri tarafından yerine getirilebilir. Kamu hizmetinin görülme şekillerini de ikiye ayırıyoruz. Kamu tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyorsa; 1-Emanet Usulü 2-Kamu Kurumu Usulü Emanet Usulü Devlet veya mahalli idareler tarafından(yer bakımından yerinden yönetim kuruluşları) araç gereç ve personel o kamu tüzel kişiliğine ait olmak kaydıyla bir hizmet yerine getiriliyorsa emanet usulü söz konusudur. Bu hizmetin yerine getirilmesi için ayrıca bir kamu tüzel kişiliği kurulmuyor. Zaten bir kamu tüzel kişiliği var ve var olan bu kamu tüzel kişiliği üzerinden bu hizmet yerine getiriliyor. Belediyelerin, il özel idarelerinin, köylerin ve diğer bakanlıkların yerine getirdiği kamu hizmetleri baktığımızda emanet usulü olarak nitelendirilmiş. Mesela MEB’in eğitim hizmeti emanet usulüdür. Emanet Usulünden bahsedebilmek için;  Kamu idaresi olması lazım. (devlet idaresi veya mahalli idare)  Ayrı bir kamu tüzel kişiliği kurulması söz konusu olmaması lazım.  Hizmetin finansmanı kendi bütçelerinden sağlanmalı. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 7
  • 9. Kamu Kurumu Usulü Üniversiteler ise ayrıca kanunla kuruluyor kamu kurumu niteliği taşıdığı için. Bir üniversite hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşu ve bu hizmetin yürütülmesi için ayrıca kuruluyor. Var olan bir kamu tüzel kişiliği üzerinden o hizmet yürütülmüyor, hizmet için kamu tüzel kişiliği kuruluyor kanunla veya cbk ile. Üniversiteler kamu kurumu usulü kapsamında değerlendirilir.  Hizmeti yerine getirebilmek için ayrı bir kamu tüzel kişiliği kuruluyor.  Kurulan bu kamu tüzel kişiliği uzmanlık isteyen bir kamu tüzel kişiliği.  Bu kamu tüzel kişiliği kanunla veya cbk ile kuruluyor.  Kamu kurumu olduğundan malvarlığı ve personel bakımından özerk bir nitelik taşımaktadır.  Kamu idareleri tarafından kurulur. Kamu kurumları nitelik itibari ile kamu idarelerine bağlı. Aralarında bir idari denetim, idari vesayet ilişkisi var. YÖK de kamu kurumu usulü olarak nitelendirilir. Burada yapılması gereken şey şu; kuruluş kanununa bakacağız, bir devlet idaresi yani cumhurbaşkanlığı idaresi kapsamında bir bakanlık var mı ya da cumhurbaşkanlığı idari teşkilatlandırma içinde yer alıyor mu ya da bir mahalli idare var mı? Eğer bunların içindeyse emanet usulü olarak nitelendiriliyor. Bunların dışında olanların yerine getirdiği hizmet kamu kurumu olarak nitelendiriliyor. Günümüzde kamu hizmeti, kamu tüzel kişiliklerinden ziyade özel hukuk tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyor. Örneğin, kamuya yararlı derneklerin yaptığı faaliyetler. Mesela; Yeşilay, Kızılay, Kanser Araştırma ve Savaş Derneği bu kapsamda değerlendirilebilir. Bunlar kesinlikle özel hukuk tüzel kişisidir. Bunlar özellikle vergi bakımından birtakım imtiyazlarla donatıldıkları için kamuya yararlı dernek olarak nitelendirilmişlerdir. Kamuya yararlı dernek olabilmek için Cumhurbaşkanlığı kararı gerekir. Ama kamu gücü ayrıcalıkları yoktur.(tek taraflı işlem yapma, kamulaştırma gibi) Vergi muafiyetleri var. Bu dernekler kamu hizmeti görmektedirler. Özel hukuk tüzel kişileri tarafından yerine getiriliyorsa; Müşterek emanet usulü: Kamu idaresiyle bir özel hukuk kişisi arasında imzalanan idari sözleşmeyle hizmetin kar ve zararı kamu idaresine ait olmak üzere bir kamu hizmeti kurulur ve özel hukuk kişisi hizmetten elde edilen kardan pay alır. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 8
  • 10. Özel hukuk kişisinin işlettiği bir hizmet var. Ancak bu özel hukuk kişisi kamu idaresiyle bir anlaşma yapıyor. Hizmetin kar ve zararı kamu idaresine ait. Ama bu özel hukuku kişisi anlaşmayla kamu hizmetinden elde edilen hasılattan pay alıyor ve bu şekilde hizmeti yerine getiriyor. Hizmetin araç ve gereçleri ise kamu idaresine ait. Uygulamada bu usulün örneği pek yoktur. Belediyelerin şehir tiyatroları örnek verilebilir. Tiyatroların işletmesini özel hukuk kişisi yapıyor. Araç ve gereçler belediyeye aitken özel hukuk kişisi işletmesini yaparak kardan pay alıyor. Mali iltizam sözleşmesi: Bir kamu idaresi ve özel hukuk tüzel kişisi var. Ve anlaşma yapıyorlar. Fakat müşterek emanet usulünün aksine kar ve zarar özel hukuk kişisine aittir ve özel hukuk kişisi kamu idaresine buna karşılık bedel öder. Çünkü kullanılan araçlar kamu idaresine aittir. Uygulamada örneği çok azdır. Müşterek emanet usulü ve mali iltizam sözleşmesinin ayrıldığı nokta hizmetin kimin hesabına yürütüldüğüdür. Müşterek emanette hizmet kar ve zararı kamu idaresi hesabına yürütülür ve hasılattan kar alınması söz konusu ve kullanılan araç ve gereçler kamu idaresine aittir. Mali iltizamda ise kamu hizmetinde kar ve zarar özel hukuk kişisine ait ve kamu idaresine belli bir bedel ödenir. Kullanılan araç ve gereçler de kamu idaresine aittir. Ruhsat usulü: Çok etkin kullanılan bir usüldür. Özellikle tekel niteliğinde olmayan bir kamu hizmetinin yürütülmesi izne tabi olabilir ve idarenin izniyle bu hizmet yürütülüyor olabilir.  Mali iltizamda ve müşterek emanetde bir karşılıklık, bir sözleşme var. Ruhsat usulünde ise bir statü var. Yani kanunda veya cbk’da birtakım hizmetler tanımlanmış. İdare diyor ki bu hizmeti yapabilmen için benden ruhsat alman lazım. Özel hukuk kişileri de idareden aldığı bu ruhsat sayesinde hizmeti yerine getiriyor. Örneğin; özel hastane, özel okul. Sağlık bakanlığından ruhsat almak lazım. Bunun için de belli şartları sağlıyor olmak lazım. Okul için de aynısı geçerli, milli eğitim bakanlığından ruhsat almak lazım. Yangın merdiveni, bahçe vs olacak. Bu şartlara uygun olarak aldığınız ruhsata istinaden o hizmeti yerine getirebilirsiniz. Maden arama için de aynı şekilde idareden başvuru sonucu alınan ruhsatla maden araması yapılabilir. Yani ruhsat usulünde idareye yapılan başvuru ve idareden alınan izin çerçevesinde bu kamu hizmetinin yerine getirilmesi söz konusu.  Ruhsat, idarenin talep üzerine tek yanlı yaptığı bir işlem. Ruhsatın içeriğini de idare belirler. İmtiyaz Usulü Bir özel hukuk tüzel kişisinin bir kamu tüzel kişisiyle yaptığı sözleşme uyarınca kullanıcılardan aldığı ücret karşılığında kendi kar ve zararına hizmeti kurup işletmesine imtiyaz usulü denir. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 9
  • 11.  Bir idari sözleşmedir.  Kullanıcılardan alınan bedelle finanse edilir. Bu bedeli idare belirler  Süresi en fazla 49 yıl olarak belirlenir.  Hizmetin yürütülmesinde kullanılan tüm araç gereçler ve taşınmazlar özel hukuk kişisine aittir. Fakat imtiyaz sözleşmesinde belirtilen süre dolunca idare bunu özellikle kamulaştırma yoluyla kendi üzerine alabilir.  Anonim şirketler tarafından imzalanır. Kanuna göre bu şirketlerin türk menşeine sahip olması gerekmektedir.  AY 155’e göre imtiyaz sözleşmesi imzalanmadan önce Danıştayın görüşü alınmalıdır. AY/155 C. Danıştay “.... kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.” Bu görüş bağlayıcı değildir. Danıştay hukuka uygunluk incelemesi yapmakla görevlidir. Aksi taktirde idarenin yerine geçme söz konusu olurdu. İdare danıştayın görüşüne karşı sözleşmeyi imzalayabilir. Bu sözleşme de iptal edilme riskiyle karşı karşıyadır. Danıştayın görüşü alınmadan sözleşme yapılırsa ne olur? Bir şekil hatası söz konusudur. Her şekil hatası iptalle sonuçlanmaz. Şekil hataları asli ve tali nitelikli şekil hataları olarak ikiye ayrılır. Asli nitelikteki şekil hataları iptal edilebilir. Tali nitelikli şekil hataları ise iptal edilemeyebilir. Peki hangileri asli hangileri tali? İdari işlemin unsurları konusunu anlatırken göreceğiz. Yap-İşlet-Devlet Sözleşmesi 3996 sayılı kanunda köprü, tünel, baraj, haberleşme, üretim dağıtım ticareti, sivil kullanıma yönelik havalimanları, yat limanları gibi alanların yapılması işletilmesi ve devredilmesi konusunda yap-işlet-devret modelinin öngörüleceği belirtilmiştir. Yap-İşlet-Devlet sözleşmesi ile İmtiyaz Sözleşmesi arasında ne fark var?  Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde hizmeti işleten bakımından mutlaka türk anonim şirket olmak zorunda değil, yabancı şirket de olabilir.  Yap-İşlet-Devret sözleşmesi özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşmedir, bu anlamda bir idari sözleşme değildir. Uyuşmazlıklarda idari değil adli yargıya gidilir.  Yap-İşlet-Devret sözleşmesinin imzalanması için Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Yüksek Planlama Kurulu’ndan izin alınması gerekmektedir. İzin sonucunda sözleşme imzalanır.  Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde kamu hizmetinde kullanılan araçlar idareye aittir. İdare, özel hukuk kişisine irtifak hakkı tanır. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 10
  • 12.  Yap-İşlet-Devret sözleşmesinin süresi en fazla 49 yıl olabilir. Uygulamada en çok karşılaşılan özel hukuk sözleşmesidir. Sözleşmenin sonunda sınırlı ayni hak sona erer. Mülkiyet de idarede kalmaya devam eder. Ancak sözleşme süresi boyunca kullanımı özel hukuk kişisine aittir. Bazen Yap-İşlet-Devret sözleşmesinde birtakım taahhütler de olabiliyor. Her ne kadar kullanıcılardan alınan ücretlerle finanse edilse de özel hukuk kişisi garanti isteyebiliyor. Yani köprü için yapılan bir sözleşmede “Günde en az 20.000 araç geçmediği taktirde aradaki miktarı idare ödeyecektir” diyor. Uyuşmazlıklarda Yargı Yetkisi (KTK ÖRNEĞİ) Bir kamu hizmetinin görülmesi ve işleyişi ile ilgili bir aksaklık varsa bu idari yargının alanına girer. Ancak görevli yargı yerinin belirlenmesinde birinci unsur kanundur. Bir kamu hizmetinin görülmesi ile ilgili bir uyuşmazlık, aksaklık olsa bile kanunla bu uyuşmazlığın çözümünde adli yargı görevlendirilebilir. Yani kanunla idari yargının görev alanından çıkarılabilir. Örneğin; Karayolları Trafik Kanunu. Normalde bir haksız fiil söz konusuysa haksız fiili yerine getiren sorumludur. Ancak KTK kapsamında haksız fiili yapan dışında ruhsat sahibi, yani o aracı işleten de sorumludur. A’nın arabası var. B’ye emanet ediyor. B arabayla gezerken C’ye çarpıyor ve zarar oluşuyor. Normal şartlarda C, zararı B’den talep eder haksız fiili o işlediği için. Ancak KTK sadece haksız fiili yerine getireni değil motorlu taşıtlarda, motorlu taşıtı işleteni de hukuki anlamda tazminat noktasında sorumlu tutuyor. Yani C, A’ya karşı da tazminat talebinde bulunabilir. Emniyete ait bir araç düşünelim. Polis A kural ihlaliyle birine çarptı ve ölüme sebebiyet verdi. Normalde idarenin bu faaliyetinden dolayı açılacak bir tazminat davasının kural olarak idari yargıda açılması gerekir. Ancak KTK madde 110 kapsamında adli yargıda açılmaktadır. KTK m. 110 İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Normalde idarenin verdiği bir zarar söz konusu. Ruhsat üzerinde idareye kayıtlı olduğu gösteriliyor. Normal şartlar altında böyle bir kanun hükmü olmasa idari yargıda görülmesi lazım. Ama daha önce de belirttiğimiz gibi kanunla aksine bir hüküm kabul edilebilir. KTK m. 100’da da böyle bir durum söz konusu. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 11
  • 13. KTK m. 2 Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar. Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa; a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, Bu Kanun hükümleri uygulanır. KTK m. 2’ye göre KTK karayollarında uygulanır. Karayolları haricinde örneğin idare bir akaryakıt istasyonunda bu zararı verse de KTK uygulanır. Aynı idareye ait olan araç özel bir araziye girmiş ve zarar vermişse de idari yargı uygulanır. Yukarda bahsettiğimiz KTK m. 110’da adli yargı istisnasının uygulanabilmesi için öncesinde KTK’nın da uygulama alanında olması lazım. Toparlarsak kanun görev konusunda aksine düzenleme öngörebilir. Konuya dönersek Yap-İşlet-Devret sözleşmesi bir kamu hizmetidir. Niteliği itibariyle 3996 sayılı kanuna dayanır. 3996’da sayılı kanunda uyuşmazlıkların adli yargıda görüleceğine ve özel hukuk hükümlerinin uygulanacağına dair özel hüküm olmasaydı uyuşmazlıkları idari yargıda görmemiz gerekirdi. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 12
  • 14. İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca 13 Şubat Perşembe KOLLUK FAALİYETİ Kolluk faaliyeti, idari bir faaliyettir. Kamu hizmeti toplumun genelinin menfaatine yönelikken, kolluk faaliyeti aslında kamu düzeninin sağlanmasına yönelik bir faaliyettir. Kolluk faaliyetin asıl odak noktası kamu düzenidir. Kamu düzeninin sağlanması, bozulmasının önlenmesi ya da bozulduğunda kamu düzeninin tekrardan tesis edilmesi amacıyla yürütülen faaliyetlere kolluk faaliyeti diyoruz. İdari kolluk faaliyeti ya da adli kolluk faaliyeti olabilir. Kolluğun temel kavramı kamu düzenidir, kolluk kamu düzenini sağlamayı amaçlamaktadır. Kamu düzeninin birtakım yargı kararlarıyla ortaya çıkmış unsurları var. Kamu düzeninin unsurları;  Kamu güvenliği  Kamusal esenlik (kamu huzuru)  Kamu sağlığı  Başkalarının hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması  İnsan onuru  Genel ahlak  Kamusal estetik Öğretide aslında yargı kararları da dikkate alınarak kamu düzenini tanımlamaktan ziyade kamu düzeninin unsurlarının ortaya konulmasının daha doğru olacağı söylenmiş ve ifade edilmiştir. Baktığımız zaman zaten kamu düzeni kavramı belirsiz bir kavram. Onun içeriğinin doldurulması lazım, bunun da yargı kararlarıyla doldurulması daha doğru. Kamu düzeni dediğimiz kavramın birtakım unsurları var ve idare bu unsurların bozulmasını önlemek ya da bozulduktan sonra tekrardan kamu düzenini tesis etmek amacıyla faaliyette bulunuyor. İdarenin kamu düzeni bozulmadan önceki faaliyetleri, kamu düzenini bozulmasını engelleyen faaliyetleri: idari kolluk faaliyetleridir. İdarenin kamu düzeni bozulduktan sonra yerine getirdiği faaliyetleri, kamu düzeninin yeniden tesisi bağlamında yürütülen faaliyetleri: adli kolluk faaliyetleridir. Çoğu zaman adli kolluk faaliyetini ve idari kolluk faaliyetini aynı personel yapıyor. Aynı personel yaptığı için, bu anlamda personel bakımından ayırmak kolay olmayabilir. Kamu Güvenliği Kişilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasıdır. İdare kişilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasına yönelik birtakım tedbirler alıyorsa bu kolluk faaliyeti olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, idare bir alanda mobese kameralarının yerleştirilmesine yönelik bir karar alıyor. Bu kolluk faaliyetidir. Kişilerin can ve mal güvenliğinin ihlal edilmesinin önlenmesi amacıyla o kameralar yerleştiriliyor. Başka bir örnek, işçilerin baret takma zorunluluğu, buna yönelik idarenin kararı yine bir kolluk faaliyetidir. Kamu düzeninin sağlanması amacına yöneliktir. Ya da idarenin belirli alanlarda trafik işaretlerinin yerleştirilmesine yönelik karar alması, bu da kamu güvenliğini sağlamaya yönelik bir faaliyettir. Kamusal Esenlik (Kamu Huzuru) Toplumun her kademesinde dirlik ve esenliğin hakim kılınmasına yönelik olan faaliyetler kamu huzurunu sağlamaya yönelik faaliyetlerdir. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 13
  • 15. Ör: Belirli yerdeki işletmelerin belirli bir saatten sonra, ses sistemleri kullanıyorlarsa, desibel ayarlarını düşürecekleri yönündeki karar. Kamu esenliğinin sağlanmasına yöneliktir. Gürültü engelleniyor. Ya da idare karar alıyor, işletmelerin kaldırıma taşacak şekilde masa sandalye koyamamasına yönelik bir karar. Nitelik itibariyle kamu esenliğini sağlamaya yönelik bir faaliyettir. Kamu Sağlığı Toplumun genelinin sağlığını korumaya yönelik faaliyetlerdir. Mesela sağlık bakanlığının yaptığı, bebeklere zorunlu aşılama. Bu kamu sağlığını korumaya yönelik bir faaliyettir. Çünkü zorunlu aşılama yapılmazsa, bulaşıcı ve tehlikeli salgın hastalıklar artabilecektir. Burada sağlık hizmetinden bahsetmiyoruz, kişilerin hastaneye gidip sağlık hizmeti nitelik olarak kamu hizmetidir. Burada toplumun sağlığını bozma tehditi olan hastalıkların önlenmesi amacıyla birtakım tedbirler almaktan bahsediyoruz. Bunlar arasında fark var, birinde hizmet birinde kolluk olacaktır. İdarenin bir faaliyeti hem hizmet hem de kolluk olabilir. Öyle faaliyetler var ki eş zamanlı olarak hem kolluk hem de hizmet niteliği taşıyabilir. Genel Ahlak Toplumun genel ahlakını sağlamaya yönelik olan faaliyetlerdir. Kamu düzeninin sağlanmasına yönelik faaliyetler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, şiddet içeren, ahlaka aykırı filmlerin bakanlık kararıyla yaş sınırıyla çıkması. Bu bir genel ahlakı sağlamaya yönelik, kamu düzeninin unsuru olarak nitelendirilmektedir. Başkalarının Hak Ve Özgürlüklerini Sağlamaya Yönelik Faaliyetler Uyulmadığı zaman başkalarının hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi söz konusuysa, yine o kamu düzenini sağlamaya yönelik bir faaliyettir. Kamusal Estetik Kamusal görünümü bozan ya da bozulmasını engelleyen faaliyetler yine kamu düzeninin unsurudur. Örneğin belediye ‘bundan sonra bizim sınırlarımız içinde olan bütün evlerin dış cephesi aynı renk boyanacak’ şeklinde bir karar alıyor. Bu kamusal estetiği sağlamaya yönelik olan bir kolluk faaliyetidir. Ya da çatılarda çanak anten bulunmamasına yönelik karar yine kamusal estetik, toplumun genel görünümünü düzgün hale getirmeye yönelik bir faaliyettir. Başka bir örnek, sokağınızda yıllardır park halinde bulunan arabanın kaldırılması kararı, herhangi bir geçişi engellemediği için bu karar kamusal estetiği sağlamaya yönelik, görünümü güzelleştirmeye yönelik olan bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan Onuru İnsanın öz değeri, öz varlığı anlamına gelir. İnsanın insana rağmen korunmasıdır. Örneğin, kişilerin emniyet kemeri kullanma zorunluluğu, motorsikletlerde kask takma zorunluluğu vb. Emniyet kemeri kullanmak istemiyorum, bu benim hayatım benim tercihim diyemiyoruz. Çünkü bazı kurallar insanı insana rağmen korur. İnsan istemese de bu onun korunmasına engel değildir. Bunlar da kamu düzenini koruyan kararlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Mesela arabanın içerisinde, seyir halindeyken sigara kullandığınızda seyir kabiliyetiniz olumsuz yönde engellenebilir. Arabanın içinde başkaları varsa mesela özellikle çocuk varsa, ilk olarak burada başkalarının hak ve özgürlüğü ihlal ediliyor ayrıca kamu güvenliği tehlikeye atılıyor. Bu emniyet kemerinden farklı bir durum. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 14
  • 16. Ör: Belediye meclisinin riskli bir evin yıkılmasına yönelik aldığı karar. Bu idari kolluk faaliyetidir. İdaridir çünkü ev daha yıkılmamış, kamu düzeni daha bozulmamış. Riskli yapı olduğu için kamu güvenliği söz konusu, can ve mal güvenliği söz konusu.Bu ev eğer harabe konumundaysa, kamusal estetik de söz konusu olur. Ör: Bir araç var ve bu aracın çekilmesine yönelik bir karar alındı. Aracın çekilme faaliyetinin hizmet boyutu da olabilir. Hizmet olabilmesi için toplumun genelinin menfaatine yönelik bir faaliyet olması lazım. Eğer araç ulaşımı engelleyecek bir yerdeyse, örneğin bir yaya geçidinin üstündeyse, o aracın çekilmesi aslında bir kamu hizmeti niteliği taşıyabilir. Çünkü aracın çekilmesiyle geçiş kolaylığı sağlanmaktadır. Burada idari kolluk faaliyeti olabilir. Araç diyelim ki boğaz köprüsünün üzerinde bırakılmış ve bu aracın çekilmesine yönelik idare bir karar alıyor. Bu kamu hizmetinin sağlanmasına yönelik bir faaliyettir çünkü trafik akışını etkilemektedir, diğer yandan kamu güvenliğinin sağlanmasına yönelik bir faaliyet de olabilir. İçerisinde patlayıcı maddeler olabilir, kamu düzeni bozulabilir vs.  İdari faaliyetler kolluk da olsa kamu hizmeti de olsa idari yargıya tabidir.  Adli kolluk faaliyetinden dolayı açılacak davalar tabi ki adli yargıda açılır, idari kolluk faaliyetinden dolayı açılacak davalar idari yargıda açılır.  İdari faaliyetin konusu nedir dendiğinde, hizmet-kolluk açısından değerlendirilir.  İdari faaliyetin türü nedir dendiğinde ise, işlem mi eylem mi bir sözleşme mi, bu değerlendirilir.  İdari kolluk faaliyeti önleyici niteliktedir. Daha kamu düzeni bozulmamış ama bozulması yönünde ciddi riskler var bu risklerin önlenmesine yönelik bir faliyettir.  Adli kolluk faaliyeti bastırıcı niteliktedir. Adli kolluk faaliyeti niteliği itibariyle bir suç işlendikten sonra yürütülen bir faaliyettir. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 15
  • 17. İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca 14 Şubat Cuma Kolluk Faaliyeti (devam) Kolluk, adli kolluk ve idari kolluk olarak ikiye ayrılır. Adli kolluğa suç kolluğu da denir. Kamu düzeninin ya da suç işlenmesinin önlenmesinden önce gerçekleşen faaliyetler idari kolluk faaliyetleri içerisine girer. Eğer suç işlenmişse ve bir şekilde kamu düzeni bozulmuşsa ise adli kolluk faaliyetleri devreye girer.  İdari kolluğun kamu düzeninin bozulmasını ve suç işlenmesini önleyici bir yapısı vardır.  Adli kolluğun bastırıcı bir fonksiyonu vardır, kamu düzeni bozulduktan sonra faaliyetlerini yerine getirir  İdari kolluk idari teşkilatlanma içerisinde özellikle kamu idarelerine tahsis edilmiştir  Adli kolluğun kullanımı ise cumhuriyet savcılığına aittir. Savcılık da bunu da tek başına yerine getiremeyeceği için emniyet güçlerinden personel bakımından yardım almaktadır.  İdari kolluk faaliyeti çerçevesinde düzenleyici işlemler tesis edilebilir. Yani bir yönetmelik, genelge, genel karar da bir idari kolluk faaliyeti olabilir.  Adli kollukta ise düzenleyici işlem çıkarılamaz. Arama kararı gibi birel nitelikte adli işlemler yapılabilir.  İdari kolluk faaliyetlerinde kural olarak idari yargı görevlidir.  Adli kolluk faaliyetlerinde ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda ise adli yargı görevlidir. İdari ve adli kolluk personelleri aynı olabiliyor. Örneğin bir emniyet teşkilatı bazen adli kolluk faaliyeti yerine getirirken bazen de idari kolluk faaliyeti yerine getirir. Dolayısıyla bunları ayırmak teşkilat bakımından kolay olamayabilir. Ayırmak için faaliyetin niteliğine bakmak daha doğru olur. İdare hukuku dersi kapsamında idari kolluğu inceleyeceğiz. İdari kolluk, genel kolluk ve özel kolluk olmak üzere ikiye ayrılır. Genel kolluk da merkezi kolluk ve mahalli kolluk olarak ikiye ayrılır. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 16
  • 18. İDARİ KOLLUK 1) Genel Kolluk 2) Özel Kolluk A) Merkezi Kolluk B) Mahalli Kolluk Genel Kolluk Genel kolluk bağlamında kamu düzeninin korunması genel bir amaç olarak ortaya çıkmakta. Bu iki farklı şekilde gerçekleşir; 1) Merkezi idarenin yaptığı merkezi kolluk 2) Mahalli idarelerin yaptığı mahalli kolluk Merkezi idareden anlayacağımız devlet tüzel kişiliği yani cumhurbaşkanlığı teşkilatı. İçişleri bakanlığı, valilik, kaymakamlık bu anlamda merkezi idari kolluğun içinde yer alır. Merkezde cumhurbaşkanlığı teşkilatı var. Bu teşkilatın içinde özellikle kolluk bağlamında İçişleri bakanlığı, valiler ve kaymakamların bu anlamda kamu düzeninin genel korumasını sağlamakla yetkilendirilmiştir. Bunu yaparken vali, kaymakam ve bakanlık da emniyet mensuplarından kamu düzenini tesis hususunda yararlanacaktır. Yalnız yapması mümkün değildir. Örneğin: Futbol maçına girerken stadyum dışında arama faaliyeti yapılmaktadır. Bu önleyici bir faaliyettir, yani idari kolluk faaliyeti. Bu faaliyeti de emniyet mensupları, valilikten aldığı karara istinaden yapmaktadır. Bu arama genel idari kolluktur. Çünkü arama İçişleri Bakanlığı ve valilik nezdinde bu arama yapılmaktadır ve suç işlenmesini önlemeye yönelik bir aramadır. Diyelim ki bir suç işleniyor ve o suçluyu yakalamaya yönelik bir arama faaliyeti yapılıyor. Bu taktirde o idari kollu adli kolluğa dönebilir. Sonuç olarak genel idari kolluk kamu düzeninin genelini sağlamaya yönelik olan bir faaliyettir ve merkezi kolluk başlığı altında olabileceği gibi mahalli idari kolluk altında da olabilir. Yani bir belediye, bir köy tüzel kişiliği, bir il özel idaresi de kamu düzenini sağlamaya yönelik birtakım faaliyetler yapabilir. Örneğin; belediye zabıtalarının yaptığı faaliyetler, belediye meclisinin yıkılma tehlikesi bulunan bina için yıkım kararı alması vs. Özel Kolluk Birtakım kolluk faaliyetlerinde kolluk yetkisi kurumlara esas itibariyle özel yasalarla verilir. Yani ayrı bir kanunu var. Bu kanunla onlara kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olarak genel bir yetki değil, özel bir yasayla yetki veriliyor ve bunlar belirli bir uzmanlık alanında çalışıyor. Örneğin; Turizm Bakanlığı’nın faaliyetleri çerçevesinde yapılan denetimler. Bu bakanlık kamu düzeninin sağlanması ve turizmin geliştirilmesi bağlamında birtakım yetkilerle donatılmış. Bu Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 17
  • 19. yetkiyle de otellerin, restoranların vs. denetimini yapabiliyorlar. Bu şekilde kanunla özel olarak bir bakanlığa yetki verilmişse bir uzmanlık alanında faaliyet gösterilmektedir, genel bir ama yoktur, turizmle bağlantılı olarak verildiği için de özel bir idari kolluk uygulama alanı bulmaktadır. Örneğin; Ticaret Bakanlığı çerçevesinde gümrük personellerinin kamu düzenini sağlanmasına yönelik yaptığı denetimler, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın avcılıkla ilgili birtakım kararlar alması. Bu bahsettiklerimiz kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olan ama özel yasayla belirli bir uzmanlık alanında tahsisine yönelik olan idari faaliyetlerdir. İçişleri Bakanlığı gibi genel bir kamu düzeni sağlanmasına, suç işlenmesinin önlenmesine yönelik faaliyet yoktur. Bu konuda asıl önemli mesele bazen yetki çatışması olması. Merkezi idare ve mahalli idare çatışabiliyor, özel idari kollukta bazen yasayla ikisi de yetkili olabiliyor. Normal şartlarda özel idari kolluğun yetkili olduğu yerlerde genel idari kolluğun yeri yok. Örneğin kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olarak bazı otellerin girişinde “turizm bakanlığına bağlıdır” yazar. Bunun anlamı: Orada kamu düzenine yönelik bir denetim yapılacaksa bu denetimi turizm bakanlığı yapar. Belediyenin zabıtası gelip o denetimi yapamaz. Ya da bir suç söz konusu değilse polis gelip orada genel ahlakın sağlanmasına yönelik bir denetim yapamaz. Turizm bakanlığı yapar çünkü özel olarak yetkilendirilmiştir. Belediyenin genel kamu düzenini sağlama görevi var. Asayişi sağlama noktasında ise merkezi idari kolluk görevli. Örneğin Taksim’de İçişleri Bakanlığı yetkili ve Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu var. Belediye Kanununda ise daha çok kamu sağlığının, genel sağlığın korunmasına yönelik düzenleme var. Genel idari kolluğun personelleri emniyet güçleri(polis) ve kırsal alanda jandarma ve bekçiler. Bu personeller olmadan denetim yapmak mümkün değildir. Çünkü kamu düzeni personelden ayrı düşünülemez. Çatışma durumunda ne yapacağız? Merkezi idari kolluk kendi içinde çatışabilir. Diyelim ki hem İçişleri bakanlığı kendi içinde hem de vali kamu düzeninin sağlanmasına yönelik bir karar aldı. İkisi de kamu düzeninin sağlanması hususunda yetkili. Örneğin: Ertesi gün üniversite sınavı var ve içişleri bakanlığı akşam saat 10’den itibaren gürültü yapan eğlence mekanları gibi yerlerin o geceye mahsus kapatılmasına yönelik bir karar alıyor. Bu bir kolluk faaliyetidir ve kamu düzenini korunmasına yöneliktir. Vali bu karara aykırı bir karar alabilir mi? Örneğin vali bu saati 9’a ya da 11’e çekebilir mi? Bir hiyerarşi söz konusu. Bu hiyerarşi ilkesi her durumda geçerli. Vali bu süreyi 10’dan 9’a çektiği zaman aslında üst amirinin verdiği karara aykırı hareket etmiş olmaz. Yani ortada bir özgürlüğe müdahale var ve Vali bunu bir adım öteye taşıyor. Bunu yapmasında bir engel yok çünkü bu üst’ün emrine aykırı değil. Fakat şu açıdan önemli: Bu alınan karar ölçülü olmalıdır. Vali bu süreyi 10’dan 11’e çektiğinde ise aykırı işlem tesis etmiş olur, hiyerarşi ilkesine aykırıdır. Yani sonuç olarak merkezi idare içinde ast, daha yasaklayıcı bir karar alabilir ancak yasağı genişletici karar alamaz. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 18
  • 20. Yukardakine benzer bir olay mahalli idareyle olsaydı ne olurdu? Örneğin Vali ile Belediye başkanı arasında kolluk bakımından bir konuda farklı karar alırlarsa ne olurdu? Burada artık hiyerarşi ilkesi söz konusu değildir, idari vesayet ilişkisi söz konusudur. İdari vesayet merkezin lehine olan bir şeydir. Vesayet ilişkisinin amacı bütünlüğü sağlamaktır. Bu ilişkide hiyerarşi kadar sert olmasa da ipler merkezi idarenin elindedir. İdarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde mahalli idare daha yasaklayıcı karar verebilir. Ancak daha serbest bırakıcı bir karar veremez. Zaten idari vesayet aksine karar verilmesini gerektirmez. İdari vesayet mahiyeti gereği zaten mahalli idareyi sınırlar. Bir olayda merkezi idare ve mahalli idare kamusal düzenin sağlanması maksadıyla karar vereceği zaman mahalli idare, merkezi idareye göre daha yasaklayıcı bir karar verebilir. Ancak mahalli idare, merkezi idareye göre daha serbest bırakan karar veremez. 2.Ders İBB ile Bayrampaşa belediyesi arasında kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olarak bir uyuşmazlık çıksa nasıl çözmek gerekir? İBB ve Bayrampaşa belediyesi arasında dış idari denetim yani iç idari vesayet ilişkisi vardır. Bu ilişki idari vesayete göre daha sınırlıdır. İlçe belediyesi, büyükşehir belediyesinin kararını daha yasaklayıcı karar alabilirken daha serbest bırakan bir karar alması söz konusu değildir. Bazen genel idari kolluk ve özel idari kolluk da çatışabilir. Bu konuda da özel idari kolluğa öncelik tanınmaktadır. Özel idari kolluk görevini düzgün yapmazsa ne olacak? Örneğin bir restoran var ve bu restoranla ilgili hijyenle ilgili ihbarlar da var ama özel idari kolluk görevini yapmıyor. Danıştay kararına göre özel idari kolluk görevini yapmamakta direniyorsa ve bunun sonucunda kamu düzeninin bozulma riski ortaya çıkacaksa genel idari kolluk özel idari kolluğun yerine geçerek bir karar alabilir. İki özel idari kolluk çatışırsa ne olacak? Böyle bir çatışma söz konusu olamaz. Çünkü zaten ikisi de belirli ve farklı uzmanlık alanlarında faaliyette bulunmaktadırlar. *Sınavda sorulduğunda; kamu hizmeti mi kolluk faaliyeti mi, kolluk faaliyeti ise hangi kolluk faaliyeti idari mi adli mi, idari ise hangisi? Bunları açıkça yazmanız ve açıklamanız beklenmektedir. Kolluk, birtakım işlem ve eylemler yapmak zorundadır. İşlemler kamu düzeninin sağlanmasına yönelik genel bir işlem de olabilir birel işlem de olabilir. Birel işlemler saymakla bitmez, numerus clausus değildir. İzin verme örnek olarak verilebilir. Türkiye’de yabancılar gösteri ve yürüyüş yapacaksa kolluğa, valiye başvurup izin almak zorundadır. Valiliğin bu faaliyeti kamu düzeninin sağlanmasına yönelik bir faaliyettir. Bildirimde bulunma, erteleme yetkisi, kapatma kararları da birel işlemlerdir. Eylemler idarenin fiziki olarak dış dünyada yaptığı hareket veya hareketsizliktir. Kolluk illa bir işlem yapmak zorunda değildir, eylemde de bulunabilir. Örneğin; polisin bir alanda barikat kurması bir eylemdir. İSKİ’nin su taşkınlarını engellemek için birtakım kanalizasyon çalışmaları yapması bir eylemdir. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 19
  • 21. *Bir hareketin eylem olabilmesi için temelinde işlem olmaması gerekmektedir.* Bir faaliyetin işlem ya da eylem olması çok önemli bir husustur. Çünkü işlem olduğunda o işleme dava açma süresi farklıdır, eylem olduğunda dava açma süresi farklıdır. Örneğin; belediye meclisi riskli bir bina hakkında yıkım kararı aldı ve bu karar çerçevesinde yıkım gerçekleştirilirken bir taş sekiyor ve sizin aracınıza zarar veriyor  İdarenin faaliyetinin konusu: hasarlı bir binanın yıkılması  Bu bir idari kolluk faaliyetidir, mahalli idari kolluk faaliyetidir Peki bu faaliyet bir kolluk eylemi mi yoksa kolluk işlemi mi? Binayı yıkmak için bir yıkım kararı alınıyor. Bu yıkım kararı bir işlemdir. Bu karara istinaden belediye personelleri gidip binayı yıkacak. Burada bir eylem var gibi gözükebilir. Ancak yukarda belirttiğimiz üzere bu eylemin temelinde işlem olmayacak. Dolayısıyla bu bir idari eylem değildir, çünkü temelinde bir işlem var ve bu işlemin başka türlü uygulanması mümkün değil. Görünürde bir eylem olsa da bu eylemin temeli bir işleme dayanmaktadır. Bu karar sadece hukuk dünyasında sonuç doğurmaktadır ve fiziki alemde sonuç doğurması personel yardımıyla mümkündür. Sonuç olarak buradaki idari kolluk faaliyetinin türü işlemdir. İdari faaliyetin konusu ve türü başka şeylerdir. Konu dendiğinde; kamu hizmeti mi kolluk mu? Tür dendiğinde; eylem mi, işlem mi? AY/13 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Bir kolluk faaliyeti yerine getirilirken mutlaka AY 13’e uygun davranmak gerekmektedir.  Kolluk faaliyetinin temelinde kanun ya da cbk olmalıdır. Temelinde mutlaka bir yasallık aranmaktadır. İdare bir kolluk faaliyeti kararı alırken ya da eylemi yaparken keyfi hareket edemez. Kanunda veya cbk’da kendisine yetki verilip verilmediğine bakmak zorundadır. Bu yetkiye istinaden kolluk faaliyetini yerine getirebilir.  Kolluk faaliyeti ölçülü olmalıdır; elverişlilik, gereklilik, orantılılık. Elverişlilik: Hedeflenen sonucu gerçekleştirmeye katkı sağlamalı Gereklilik: Aynı amaca ulaşan, hak ve özgürlüğü en az kısıtlayan araç seçilmeli Orantılılık: Kullanılan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında orantı olmalı  Kolluk faaliyeti hak ve özgürlüklerin özüne dokunmamalıdır. Öze dokunmak, hak ve özgürlüğün kullanılması tümüyle engelleyecek ya da kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştırmaktır. Örneğin; Hukuk fakültesi öğrencileri sınavları protesto etmek amacıyla mecliste bu konunun görüşüldüğü hafta miting yapmak istiyor ve valiye bildirimde bulunuyor. Vali de kamu düzeninin bozulma riskini öne sürerek erteleme yetkisini kullanıyor Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 20
  • 22. ve bir hafta sonra yapın diyor. Valinin bu faaliyeti bir kolluk faaliyetidir, kamu düzeninin korunmasına yöneliktir. Merkezi idari kolluk faaliyetidir ve tür olarak da idari işlemdir. Peki bu idari işlem hakkın özüne dokunuyor mu? Evet. Tümüyle kullanılmaz hale getirmiyor ancak amacına ulaşmasını önemli ölçüde engelliyor. Çünkü orda amaç kamuoyu oluşturup o meselenin kanunlaşmasını engellemek. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 21
  • 23. İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca 20 Şubat Perşembe İdari İşlem İdari faaliyetler konu olarak kamu hizmeti ve kolluk faaliyeti olarak yerine getirilir. Tür olarak baktığımızda ise en çok karşılaştığımız işlem türü idari işlemler olarak nitelendirilir. İdari işlemler kendi içerisinde genel işlem ve birel işlem olarak ikiye ayrılır. Genel işlemler de genel karar ve genel düzenleyici işlemler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İDARİ İŞLEM GENEL İŞLEM BİREL İŞLEM A)Genel Karar B)Genel Düzenleyici İşlem İdarenin her türlü işlemi bir idari işlem niteliğini taşımaz. İdarenin özel hukuk alanına dahil olan işlemleri de vardır. İdarenin işleminin bir idari işlem niteliğini taşıması için sahip olması gerek belli özellikler bulunmaktadır.  İdari işlem tek yanlı olmalıdır. Özel hukuktan farklı olarak bir eşitsizlik geçerli. Karşı tarafın rızasına tabi olmaksızın işlem yapabilme kudretine sahiptir.  İdari işlemin hukukiliği söz konusudur. İdare bir işlem yaptığı zaman bunun bir idari işlem olabilmesi için mutlaka bir kanuna ya da cbk’ya dayanması gerekmektedir. İdari işlemlerin hukukiliği aynı zamanda idari işlemlerin hukuka uygunluk karinesinden yararlandığını gösterir. Yürütmenin durdurulması bir istisna teşkil etmez.  İdari işlemlerin icrai bir niteliğe sahip olması gerekir. İdari işlemin hukuk aleminde değişiklik yaratabilecek bir niteliği bulunmalıdır. Çünkü idarenin hukuk aleminde değişiklik yaratmayan işlemleri de vardır. ÖR: bir memur hakkındaki disiplin soruşturmasında tutanak tutulması. İdarenin yaptığı bir işlem. Ancak idari bir işlem değildir. Çünkü tek başına hukuken değişiklik yaratabilecek bir işlem değildir. Bu tutanak hukuka aykırı tutulmuş olabilir. Bu tutanakla ilgili olarak dava açılabilir ama tutanak hakkında değil tutanak sonucunda yapılan soruşturma sonucunda verilen karar (uyarı, kınama vb.) hakkında dava açılabilir. Tek başına idarenin hazırlık işlemleri olarak tarif ettiğimiz işlemler dava açılabilir işlemler olmadığı gibi bir idari işlem de değildir. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 22
  • 24. İdarenin iç düzen ve işleyişi ile ilgili işlemler de idari işlem değildir. Örneğin sınıf yerlerinin belirlenmesi bir idari işlem değildir. Bir idari işlem niteliğine sahip olabilmesi için sizin hukuki statünüzde değişiklik yaratabilir bir noktaya erişmiş olması lazım.  İdari işlem kamu gücüne dayanmalıdır. İdare karşı tarafın rızasına dayanmaksızın birtakım işlemler yapabiliyor. Bunun en tipik örnekleri; kamulaştırma, zorunlu üyelik (avukatın çalışabilmek için bir baroya kayıt olması) Genel İşlem Belli bir muhattabı olmayan, genele yönelik olan işlemlerdir. Genel karar ve genel düzenleyici işlem olarak ikiye ayrılır. Genel düzenleyici işlemler; yönetmelikler, genelgeler vb. Yani genel, nesnel, soyut ve sürekli kurallar öngören işlemlerdir. Genel kararlarda ise yine genel bir düzenleme var. Ancak genel düzenleyici işlemden farklı olarak genel kararın uygulanabileceği kişiler ya belirli kişiler ya da belirlenebilir kişilerdir. Ayrıca genel kararlar geçici bir niteliğe sahiptir veya geçici değilse de uygulamakla tükenen bir işlem niteliğine sahiptir. Genel karar olarak tarif ettiğimiz işlem aslında genel bir düzenleme niteliği taşıması nedeniyle genel düzenleyici işleme benzemektedir. Ancak bunun yanısıra uygulamakla tükenmesi veya geçici bir niteliğe sahip olması, belirli veya belirlenebilir kişilere uygulanabilir olması niteliğiyle de birel işlemlere benzemektedir. Genel kararların ilanı zorunlu değildir. Genel düzenleyici işlemin aksine genel karara dayanarak birel işlem tesis edilemez. Yani genel karar olarak nitelendirdiğimiz işlemler; uygulanacağı kişiler, uygulanma süresi, yayınlanması ve bu işleme dayanarak bir birel işlem tesis edilememesi bakımından genel düzenleyici işlemden ayrılır. Örnek: İSKİ, Ataşehir için “20 Şubat 2020 tarihinde saat 09.00-18.00 arası su kesintisi kararı alıyor. Bu karar niteliği itibariyle bir genel düzenleyici işlem değil. Çünkü ilk olarak geçici bir yapısı var, sürekli değil. İkinci olarak belirli bir bölgedeki belirlenebilir kişilere yönelik, genele yönelik değil. Bu karar aynı zamanda birel işlem de değil. Çünkü doğrudan doğruya belirli şahıslar hakkında da tesis edilmemiş. Örnek: Yeditepe Üniversitesi rektörü olumsuz hava şartları sebebiyle sınavları erteliyor. Bu da bir genel karardır. Geçici sürelidir, belirli sınavlar tatil edilmiştir. Örnek: Koşu etkinliği için Boğaz Köprüsü’nün kapatılması da niteliği itibariyle bir genel karardır. Geçicidir, uygulamakla tükenir. Örnek: Belediyenin altyapı çalışmaları sebebiyle sokağı trafiğe kapatması da genel karardır. Genel karar idarenin bir işlemi olduğu için dava açılabilir. İlana gerek olmadığı için için öğrenmekle birlikte dava açılır. Normalde kural olarak İYUK çerçevesinde 60 günlük dava açma süremiz var. Bu süre bir hak düşürücü süredir. Bu süreye uyulmadığı zaman davanın reddi söz konusu olmaktadır. Çünkü hakimin ilk incelemede baktığı birtakım hususlar var: İYUK 14 ve 15. Bu maddelerde hakimin ilk inceleme sonucu vereceği kararlar, yetkili olmayan mahkemeye dava açılması, hak düşürücü süreye uyulmaması gibi hususlar ele alınmıştır. Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 23
  • 25. Genel karar sonucu da bir zarar ortaya çıkabilir. Örneğin bir yol çalışması nedeniyle kapatılan bir yol var ve sizin o yol üzerinde işletmeniz var. O yol çalışması sürdüğü sürece siz mülkiyet hakkı bakımından zarara uğruyorsunuz. O işletmeden bir kazancınız var ve yol çalışması süresince kazançtan mahrum kalıyorsunuz. Bu bir genel karar olsa da açılacak dava bir tam yargı davasıdır. Yukarda da bahsettiğimiz üzere idari işlemlerde dava açma süresi kural olarak 60 gündür. Genel düzenleyici işlem’de ise genelliğin yanısıra soyut ve sürekli bir nitelik söz konusudur. İstisnaları olmakla beraber kural olarak Resmi Gazete’de ilanı öngörülür. İdari Eylem Danıştay’ın idari eylem tanımı; “ İdarenin işlevi sırasında bir hareketi bir durumu idari karar ve işlemle ilgili olmayan başka bir deyişle öncesinde ya da temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt, maddi tasarruflar idari eylem olarak nitelendirilir.” İdari eylemi illaki idarenin bir pozitif hareketi değildir, hareketsizliği de bir eylem olabilir. Sıkça karşılaşılan idari eylemler: Sağlık Bakanlığı’na ait olan ambulansın kaza yerine geç gelmesi, devlet hastanesinde doktorun hastaya yanlış müdahalede bulunması, yangın söndürme faaliyeti sırasında itfaiyenin çevreye zarar vermesi, bir barajın taşması ve etrafında ürünlere zarar vermesi gibi olaylar idari eylem olarak nitelendirilir. Eylem mi İşlem mi sorunu İYUK 13 bağlamında ortaya çıkıyor. İşlemlerle ilgili davalarda istisnaları olmakla beraber dava süresi 60 gündür demiştik. Bir idari eylem söz konusu olduğunda ise bu değişecektir. İYUK - 13 DOĞRUDAN DOĞRUYA TAM YARGI DAVASI AÇILMASI: 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. Ortada bir idari eylem varsa siz bu idari eylemle ilgili olarak doğrudan doğruya dava açamıyorsunuz. Öncelikle öğrendikten sonra bir yıl ve herhalde olayın gerçekleşmesinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurmanız gerekiyor Örneğin: İdari eylem 10.05.2015 tarihinde gerçekleşiyor. İdari eylemden doğan zarardan dolayı dava açmak istiyorsunuz. Sizin idareye son başvuru tarihiniz 10.05.2020 olur. Bu idari Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 24
  • 26. eylemi arada bir tarihte, örneğin 10.03.2017 tarihinde öğrendiyseniz 10.03.2018 tarihine kadar idareye başvurmanız gerekir. Diyelim ki siz yurtdışında yaşıyorsunuz ve yıllardır Türkiye’ye gelmediğiniz için bu eylemden haberiniz yok. Bu eylemi 09.03.2020 tarihinde öğrendiniz. Bu taktirde zararınızın giderilmesi için idareye başvurma tarihiniz bir yıl sonrası yani 09.03.2021 değil, 10.05.2020’dir. Çünkü kanun herhalde beş yıl diyor. *Demek ki dava açmadan önce mutlaka idareye gitmek zorundasınız. Doğrudan doğruya dava açarsanız idari merci tecavüzü olur (İYUK - 14, 15). Mahkeme de böyle bir durumda dosyayı ilgili idareye gönderecektir. İptal Davası --> Bir işlemin iptali Tam Yargı Davası --> Zararın giderilmesi Bir eylemle ilgili olarak tam yargı davası açılır çünkü bir insanın eylemini veya eylemsizliğini iptal etmek mümkün değildir. Hukuk dünyasında değişiklik yaratan faaliyetler yani işlemler iptal davasına konu olabilirler.  İptal davası sadece işlemlerle ilgili açılabilir  Tam yargı davası hem işlem hem de eylemlerle ilgili açılabilir. İYUK - 13 1. “... Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.” İYUK - 13 1.fıkra 2. cümle diyor ki “ Eğer sen, kısmen veya tamamen maddi açıdan tatmin olmadıysan artık dava açabilirsin.” Diyelim ki idari eylem nedeniyle 100.000 lira zarar uğradığınızı düşünüyorsunuz. Büyükşehir belediyeye gidip “ Temelinde idari işlem olmayan bu eyleminizden dolayı ben 100.000 liralık maddi zarara uğradım ve İYUK-13 çerçevesinde bu zararımın büyükşehir belediyesi tarafından giderilmesini talep ediyorum.” diyerek dilekçenizi bıraktınız. Meclis de bunu inceledi ve “Evet bir zararınızın olduğunu kabul ediyoruz ama 20.000 liralık bir zararınız var 100.000 lira veremeyiz” ya da “Ortada bir zarar yok” dedi. Bu taktirde bu cevabı aldığınız andan itibaren, 100.000 liranın karşılanmayan 80.000 lirası için ya da hiçbir şekilde zarar karşılanmıyorsa karşılanmayacağına ilişkin red beyanı için 60 gün içinde dava açabilirsiniz. Artık ortada bir idari işlem vardır. Çünkü bu beyan sizin hukuki durumunuzda değişiklik yaratıyor. Örneğin: Eylem 10.05.2015 ‘de olmuş. Ben 10.03.2017’de öğreniyorum. Bir yıl içerisinde , 10.06.2017’de belediyeye başvuruyorum. Belediye yaptığı incelemeler sonucunda 10.07.2017’de bana kısmı veya külli red kararı veriyor. Ben de reddedilen kısım için 60 gün içinde idari dava açıyorum. Kanun koyucunun İYUK - 13 ‘ü sevk etmesinin sebebi meselenin uzamamasını istemesidir. Dava süreci uzatır, idari yargının iş yükünü arttırır. Bunları engellemek için belki idare kendisi halleder diye bu madde koyulmuş. Soru: Dilekçeye geri dönüş yapılmazsa 60 günlük süre ne zaman başlar? Fazıl Burak ATALAY&Sena ÇELEBİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 25
  • 27. Cevap: Az önceki örneğe geri dönersek; Eylem 10.05.2015’de gerçekleşiyor ve bu eylemden dolayı zarar ortaya çıkmış. Bu zararın giderilmesi için 10.06.2017‘de idareye başvurdum. İdare de ne red ne de kabul cevabı verdi. Ne olacak? İdare hukukunda zımni red denilen bir şey var. O da şu: Normalde borçlar hukukunda teklife karşı susmak kabul değildir, sükut ikrardan gelmez. Bu idare hukuku için de geçerli ve süreye bağlanmış. Şöyle ki: Ben zararımın giderilmesi için başvuruyorum ve ”Ey idare benim hakkımda idari işlem tesis et” diyorum 10.06.2017’de. Kanuna göre idare 60 gün içinde yani, 09.08.2017’den önce cevap vermezse 60 günlük dava açma süresi 10.08.2017 tarihinde başlar. Toparlamak gerekirse idareye ilk başvurduğunuz tarihten itibaren 60 günlük bir zımni red süresi var. 61. Gün de 60 günlük dava açma süresi başlıyor. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 26
  • 28. DARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca 21 Şubat Cuma Başvuruda bulunduğunuz zaman ilk ihtimal yapılan başvurunun kabul edilmesidir. Kabul durumunda bir sorun yok, kabul durumunda dava açmak da mümkün değil. Çünkü bir zarar ve hak ihlali şartı gerçekleşmeyecektir. İkinci ihtimal rettir. Bütün olarak talep reddedilebileceği gibi kısmi red de olabilir. Reddedildiği zaman bu işleme karşı dava açılabilecektir. Buradaki red niteliği itibariyle açık bir idari işlemdir. Bir diğer ihtimal ise idarenin sessiz kalmasıdır. İYUK m.10 f.2: Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler. Zımni red durumu, idareye başvuru tarihten itibaren 60 gün içerisinde idare cevap vermezse, bu takdirde 60 gün sonunda o talebiniz reddedilmiş varsayılıyor. 60. günün bitiminden itibaren de 60 gün içinde dava açabiliyoruz. Son gün bir tatil gününe denk gelirse, ilk iş gününe uzar. Uzadığı tarihten itibaren 60 günlük bir dava açma süresi var. Toplam 120 gün. Dördüncü ihtimal aslında verilecek cevabın ne red ne de kabul olmasıdır. İdare cevap veriyor ama, cevabın niteliğine baktığınızda kabul mü etmiş, red mi etmiş anlaşılmıyor. Kesin olmayan bir cevap var. Örnek üzerinden anlatalım yine, 12 Mart 2018 tarihinde başvurdum ve 10 Mart 2018 tarihinde ya da 60 gün içinde olmak kaydıyla idare bir cevap veriyor fakat verdiği cevap kesin değil. 10 nisan 2018 tarihinde cevabın tebligatının bize yapıldığını farzedelim. Talebiniz incelenmeye devam ediyor, gerekli araştırmaları yapıyoruz, en kısa sürede size bir yanıt vereceğiz şeklinde bir cevap aldınız. Burada kanun koyucu aslında bize 2 olanak sağlıyor. ‘İlgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir.’ Demek ki 10 Nisan 2018 tarihi itibariyle böyle bir kesin olmayan cevabın şahsımıza tebligatı yapıldığı zaman, ben bunu talebimin reddi olarak kabul edebileceğim gibi ve red olarak kabul edip dava açabileceğim gibi, kesin cevabı da bekleyebilirim. ‘Bu takdirde dava açma süresi işlemez.’ Yani beklerseniz dava açma süresi geçmez. Ancak sonsuza kadar da değil. ‘Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez.’ Yani 12 Mart 2018 tarihinden itibaren 6 ayı geçemez. Yani 12.09.2018 tarihine kadar bekleyebilirim. İYUK m.10 f.2’de davanın ne zaman açılabileceği konusunda bir belirsizlik var. Ben acaba bu davayı 6 ay içerisinde mi açacağım yoksa bu süre bittikten sonra 60 gün mü sayacağım? 6 ay bittiği zaman 12.09.2018 tarihi itibariyle bu kesin olmayan cevabı red haline dönüşmüş olarak kabul edeceğim. Artık dava açma süresi işlemez ifadesi kalkıyor, işlemeye başlıyor. Kanun koyucunun bu süre içerisinde dava açma süresi işlemez demesi, bu süre bittikten sonra işler demektir. Dolayısıyla ben 13.09.2018 tarihinden dava açma süresini işletebilirim ve 60 gün içerisinde dava açabilirim. ‘Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 27
  • 29. bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.’ Diyelim ki zımni red olarak hiç cevap vermedi, zımni red halinde 60 gün içerisinde dava açmanız lazım ama açmadınız, kaçırdınız süreyi ya da 6 ay beklediniz, sürenin dolmasından itibaren, 12 eylülden itibaren 60 gün içerisinde dava açmanız gerekiyor ama açmadınız, yani bu süreleri kaçırdığınız takdirde kanun koyucu, kişi süreleri kaçırmış olsa dahi ona bir imkan daha veriyor. Eğer idare süreler kaçırılmış olsa bile bir cevap verirse, dava açma süresi yeniden işlemeye başlar. Diyelim ki, başvuru yaptınız zararımı karşıla diye ve idare sizin yaptığınız başvuruya rağmen 60 gün içerisinde cevap vermiyor, zımni red. 60 günün üzerine 60 gün içinde dava açmanız gerekir normalde ama açmadınız. Dava açma süreniz bitti, artık gidip dava açarsanız davanız hak düşürücü süre sebebiyle reddedilecektir. Birkaç ay geçtikten sonra idare size red kararını tebliğ etti dava açma süreniz kaçırılmış olmasına rağmen. Bu takdirde kanun koyucu, bu red kararının tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde dava açma süresi işleyebilir diyor. Yani bütün süreleri kaçırmış olmanıza rağmen, idare eğer talebinizi reddederse, o red tarihinden, tebligatından itibaren 60 gün içerisinde dava açma süreniz işleyebilecektir. İYUK m.10 f.2 çerçevesinde dikkat edilmesi gereken bir diğer şey, kesin olmayan cevabın 60 gün içerisinde verilmesidir. Diyelim ki başvuru tarihinden itibaren 70. gün idare size kesin olmayan bir cevap verdi. Bunun sizin için hiçbir anlamı yok, beklemeyeceksiniz. 12 marttan itibaren sayacağınız 60 gün içerisinde bir cevap vermesi gerekiyor idarenin. 60 gün geçtikten sonra verilen kesin olmayan cevap sizin için hiçbir hüküm ifade etmez. Sizin talebiniz 60.gün itibariyle cevap verilmediği için reddedilmiştir zaten. Bundan sonra kesin olmayan bir cevabın verilmesi hiçbir hüküm ve sonuç ifade etmemektedir. İYUK m.8: 1.Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar. 2.Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. 3.Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır. M.8 f.2 uyarınca, 23 nisan, 19 mayıs, 29 ekim, resmi tatiller, resmi bayramlar, ulusal bayramlar ve elbette tabi ki dini bayramlar da bu anlamda hesaplamaya alınmaktadır. Bu günlerin tatil olmasıyla ilgili kanunlar vardır, kanuni düzenleme vardır. Haftasonlarının da aynı şekilde çalışma günü olmaması kamu açısından tabi ki, özel sektörde durum farklı. Tatil sürelerinin hesaplanmasında hafta sonu, milli bayramlar, dini bayramlar, yılbaşı, bunların hepsi sürelerin hesaplanmasında sayılır. Bazen bu kanuni tatiller uzatılabiliyor cumhurbaşkanlığı kararıyla. Bunu tabi ki dikkate almamız gerekebilir. M.8 f.2 cümle 2’deki temel problem şu; acaba bu sadece dava açma için mi geçerli yoksa idareye yapılan başvurularda da geçerli mi? Ben zararımın karşılanması için 12 mart 2019’da idareye başvurdum ve başvuru tarihinden itibaren 60 gün içerisinde cevap verilmedi tarih 11 mayıs oldu. 11 mayıs cumartesi gününe denk geliyor. İYUK m.13: İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 28
  • 30. halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. İYUK madde 13 çerçevesinde bir zarar ortaya çıktığı zaman öğrenmeden itibaren 1 yıl içerisinde idareye başvurmamız lazım. 12 mart 2019 tarihi öğrenme tarihi olsun ve benim 12 mart 2020 tarihi itibariyle en geç idareye başvurmam lazım. Dava açmadan evvel idareye başvurmam lazım yoksa idari merci tecavüzü oluyordu. Diyelim ki 12 mart 2019 tarihi itibariyle idareye başvuruyu yaptım. Normal şartlar altında zımni red için 60 günlük bir süre var. 11.05.2019 tarihi ise cumartesiye denk geliyor. Soru: bu 60 günlük sürenin hesaplanmasında son gün haftasonuna geldiği için acaba ben 13 mayıs 2019 tarihinden mi itibaren 60 gün sayacağım? Yoksa 11 mayıs 2019 tarihini takip eden günden itibaren yani 12 mayıs 2019’dan itibaren mi 60 gün sayacağım? Son gün haftasonuna denk geliyorsa süre uzar, dava açma süresi bakımından zaten tereddüt yok. Burada yanıtlanması gereken soru şu; idareye yaptığım başvuruda zımni red süresi haftasonuna denk geliyorsa, ilk mesai saatine mi uzayacak yoksa takip eden günden itibaren 12 mayıstan itibaren mi sayacağım? Lafzi yorum yapmamız lazım. Lafzi yoruma baktığımız zaman, başlık sürelerle ilgili genel esaslar. Süreler ile ilgili genel esaslar dediğine göre bizim yorumu da idari yargı da, idareye başvuru da dahil olmak üzere yaptığımız bütün süre hesaplamalarında bizim rehberimiz 8. maddedir. Özel hüküm olmadığı müddetçe bu madde süreler ile ilgili genel başvuru hükmü olarak nitelendiriliyor. Sistematik yorum zaten lafzi yorumun olmadığı yerde yapılır. Sadece yargıyı kapsar diye de bir yorum yapmak pek doğru olmaz. Uygulama da bu yönde. Tereddüt varsa hak ve özgürlüklerin lehine yorum yapılır. Burada adil yargılanma hakkı, mahkemeye başvurma hakkı yani hak arama özgürlüğü var. Yani 12 mayıs yerine 13 mayıs dediğim zaman sonuçlar değişeceği için nitelik itibariyle, devletin şahısların dava açma haklarını kolaylaştırma yükümlülüğü var. Mahkemeye erişim hakkı diye bir hak var. Bu hak çerçevesinde de müvekkillerin dava açmalarını kolaylaştırmak, ayrıca dava açma sürelerinin de geniş yorumlanması gerekiyor. BİREL İŞLEMLER Birel işlemler belli bir kişiye veya nesneye yönelik işlemlerdir. Mesela bir taşınmazın kamulaştırılması, bir kişi hakkında verilen disiplin cezası. Birel işlemler kendi içerisinde farklı sınıflandırmalara tabi tutuluyor. Maddi bakımdan; Şart İşlemler Belli bir kişi veya nesneyi, önceden tespit edilmiş olan hukuk kurallarıyla, nesnel ve hukuk dışı bir statüye sokan ya da böyle bir hukuki statüden çıkaran işlemlerdir. Kamulaştırma, bir kişinin memuriyete alınması, emekliye sevk edilmesi şart işlemdir. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 29
  • 31. Subjektif İşlemler Belli bir kişi veya nesneyi, yine bir statüye sokan veya o statüden çıkaran işlemlerdir. Fakat subjektif işlemlerde kişinin iradesi veya kişi doğrudan doğruya etkilidir. Yani o statünün belirlenmesinde kişinin doğrudan doğruya müdahelesi var. Mesela idare hukuku sınavından 75 aldınız, bu niteliği gereği bir birel işlemdir. Notları bütün olarak açıklamak onun birel işlem olmadığı anlamına gelmiyor. Kişinin doğrudan etkisi olduğu için bu bir subjektif işlemdir. Disiplin cezası, uyarı, kınama, memur hakkında verilen ihraç kararı, memuriyetten men kararı, bunların hepsi niteliği itibariyle subjektif işlemlerdir. Bireysellik ön plana çıkıyor. Hukuki sonuçları bakımından; İnşai (Yapıcı) İşlemler Yeni bir hukuki durum, yeni bir hukuki statü yaratan işlemlerdir. Her şart işlem, subjektif işlem aslında inşai işlem niteliği taşıyor çünkü yeni bir hukuki durum, statü yaratıyorsunuz. Belirleyici (Tespit Edici) İşlemler Yeni bir statü yaratmaz. Tespit edici işlemlerdir. Örneğin, sizin hakkınızda geçici mezuniyet belgesi düzenlendi, bu belge sizin mezuniyetinizi tespit ediyor. Ya da diyelim ki bir memurun emekliye sevk kararı, memur o karar alındığı için emekliye sevk edilmiyor, bu karar tespit edici bir işlem. Yani mevcut durum, statü ortaya çıkmış, bu statü ortaya çıktıktan sonra idare bunu tespit ediyor. Açıklanan irade sayısı bakımından; Basit İşlem Araya başka makam girmeksizin ya da bir kurul söz konusu olmaksızın ya da işlemin yapılmasında bir prosedür takip edilmesine gerek olmaksızın tek bir merci tarafından işlemlerdir. Kolektif İşlem Niteliği itibariyle bir kurul işlemidir. Kurulların yaptığı birel işlemler, aldığı kararlar. Mesela fakülte yönetim kurulunun sizin hakkınızda disiplin soruşturmanızla ilgili karar alması ya da üniversite yönetim kurulunun yaptığı birel işlem. Bunlar hep kolektif işlemlerdir. Kolektif işlemler kurul işlemleridir. Kurul en az 2 veya daha fazla kişiden oluşur, iradelerin toplamıdır, iradeler aynı yönde ve aynı anda ifade edilir. Eğer kurulun iradeleri aynı anda açıklanmamışsa, bu takdirde ortada bir birel işlemin yok hükmünde olduğundan bahsederiz. Türkiye’de kurullar çoğu zaman evden imza suretiyle karar alıyorlar. Bir karar alınıyor ve bu karar bütün kurul üyelerine götürülüyor, kurul üyeleri buna imza koyuyorlar. Kurulların toplanmadan yaptıkları işlemler yok hükmündedir. Karma İşlem İşlemin yapılmasında belli bir sıra takip ediliyor. Belli bir sıraya uyularak bir işlem yapılacaksa, bu takdirde ortada bir karma işlem vardır. Örneğin, eskiden atamalar önce ilgili bakanın imzası Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 30
  • 32. sonra başbakanın imzası sonra da cumhurbaşkanının imzası alınarak yapılıyordu. Bu şekilde iradelerin farklı zamanlarda birbirine eklenmesi ile işlem yapılıyorsa ortada karma işlem vardır. İradenin açıklanma şekli bakımından; Açık İşlem Açık bir kabul veya açık bir red varsa ortada bu işlem açık işlem olarak nitelendirilir. Zımni Red İdarenin cevap vermemesi, sessiz kalması durumu varsa, o işlem zımni red olarak nitelendirilir. Başvurduğunuz tarihten itibaren 60 gün içerisinde cevap verilmemesi durumunda o işlem reddedilmiş sayılır.  İdari işlemler, yararlandırıcı veya yükümlendirici işlemler olarak nitelendirilebilir. Bazı idari işlemler, muhatabına o işlemden hak ve menfaat sağlar bazıları ise tam aksine o kişiye yükümlülük getirir. Örneğin bir disiplin cezası verildiği zaman ortada yükümlendirici bir işlem söz konusudur. Bazen her ikisi de olabilir. Mesela kamulaştırma kararı hem yararlandırıcı hem de yükümlendiricidir. Hem bir hak ve menfaati sağlar hem de size bir yükümlülük getirir. İDARİ SÖZLEŞMELER İdare, özel hukuk kişileriyle sözleşme yapabilir. Yaptığı bu sözleşmelerin bir kısmı idari sözleşme niteliği taşıyabilir. Niteliği itibariyle çift taraflıdır. İdare, özel hukuk kişileriyle hem özel hukuk sözleşmesi yapabilir hem de idari sözleşme yapabilir. Bunu karıştırmamak gerekir. Bunu anlamak için sözleşmenin metnine bakmalıyız. Bir sözleşmeye idari sözleşme diyebilmemiz için idareyi üstün tutan, kamu gücüyle donatıldığını gösteren bir takım ifadelerin olması gerekiyor. Özel hukuk sözleşmeleri eşitlik esasına dayalıdır oysa ki, idari sözleşmelerde bu eşitlik yoktur ve idarenin lehine bozulmuştur. İdareyi ayrıcalıklı konuma getirecek ifadelerle desteklenmiş olması lazımdır. İmtiyaz sözleşmesi böyledir. Bu sözleşmede idarenin Danıştaydan görüş almak zorunda olması bir kamu gücü kullanımıdır. İDARİ İŞLEMİN UNSURLARI Yetki, şekil, sebep, konu, amaç(maksat). Bir iptal davası açıldığı zaman, idari yargıç, gerekli incelemeyi yaparken bu unsurları dikkate alarak o idari işlemin iptalinin gerekli olup olmadığına karar verecek. Bunu yapmaya yetkili mi, şeklen uygunluk var mı, sebebi hukuka uygun mu, konusu hukuka uygun mu ve amacı hukuka uygun mu diye bakılması gerekiyor. Bunların hepsini hukuka uygun olarak nitelendirdiğimiz zaman işlemin iptali talebi reddedilir. Bunlardan herhangi birinin sakat olması o işlemin iptaline yol açacaktır. Bir avukat olarak, dava dilekçesini de bu şekilde yazmanız gerekiyor. Müvekkiliniz hakkında tesis edilmiş olan bir idari işlemin iptalini sağlamak istiyorsanız, hangi unsurlar sakatsa onları yazmanız lazım. Somut olayda teker teker, ayrı ayrı hangi unsurların sakat olduğunu tespit etmeniz gerekiyor. YETKİ Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 31
  • 33. Bir işlemi kimin yaptığı ile ilgili. Hukuk alemindeki tüm işlemlerde olduğu gibi idari işlemlerin kurulmasında da yetki şartını biz arıyoruz. Yetki aslında bir işlemi yapabilme kudretidir, yapabilme ehliyetidir. İdare bu idari işlemi yapabilir mi, bu hukuki kudrete, ehliyete sahip mi? Yetki unsurunda bu sorunun cevabı aranır. İdarenin bir işlem yapabilmesi için bunu anayasaya dayandırması gerekir. A.Y. m.6: Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Devlet yetkisinin kullanılmasının mutlaka anayasaya dayanmak zorunda olduğunu söylüyor. Baktığımız zaman bazı idari işlemlerin kökeninde bu yetkinin anayasadan alınması gerektiğini ifade ediyor. Ama sadece anayasa değil, kanun ve tabi ki CBK de var. Bu A.Y. m.123’e dayanır. A.Y. m.123 son fıkra: Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.Bir yetkilendirme olması gerekiyor yani açık bir yetkilendirmeye gerek olmasa bile bir dayanağın olması gerekiyor. Yasal veya bir cbk bağlamında ya da kaynağını doğrudan anayasadan da alabilir. Yani ya anayasadan ya da kanun veya cbk’dan işlem yapabilme kudretini, ehliyetini alması gerekiyor. Bu idari örgütlenmenin eğer böyle bir düzenlemesi yoksa bir işlem tesis etme yetkisi de yoktur.  Kamu hukukunda idari organların yetkili olması istisna, yetkisiz olması kuraldır. Dolayısıyla bir idari organın ayrıca ve açıkça yetkilendirilmediği müddetçe yetkisiz olduğu kabul edilir. Yetki istisna olduğu için, istisnaların dar yorumlanması hükmü uygulama alanı bulmaktadır. Ratio legis çerçevesinde geniş yoruma tabi tutulabilir.  Yetki kamu düzenindendir. Kamu düzeninden olmasının anlamı; gerek derece mahkemesi, gerek istinaf, gerekse Danıştay aşamasında, bir kurum, bir idari organ yetkisizse, bu davanın her aşamasında dikkate alınır.  Yetkisiz olması itibariyle işlemin iptaline karar verilebilir.  Yetkisiz bir idari makamın yaptığı bir idari işlem daha sonra yetkili makam tarafından icazet verilerek yetkili kılınamaz. Bir işlemin yetki unsuru şartını sağlayabilmesi için en baştan yetkili makam tarafından yapılması gerekir. İcazet uygulama alanı bulmuyor yetki unsurunda.  Yetki bir hak değildir. Yetki varsa bunu idari organların kullanması gerekir.  Kamu hukukunda yetkiler kişisel amaç değil, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir. Yetkisiz bir organın yaptığı idari işlem sakattır. Bu yetki sakatlığı bazen fonksiyon gaspı olur bazen yetki gaspı olur bazen yetki tecavüzü diye adlandırdığımız başka bir durum ortaya çıkar. Hepsinin yaptırımı farklıdır. Bazen yokluk bazen iptal edilebilirlik olur. Öğretide 2 istisna ileri sürülmüştür. 2 kavram var. Bir tanesi; görünüşte memur(fiili memur) diğeri de zorunlu memur. Bir idari işlem yetkili olmayan bir kişi tarafından yapılmış olsa dahi, o işlemin hukuken geçerli olduğu kabul edilir. Uygulamada ve Danıştay kararlarında bazen Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 32
  • 34. yetkisiz bir makamın yaptığı işlem belirli şartlarda geçerli olarak kabul edilebiliyor. Yani yetki kuralına bir istisnadır. Görünüşte Memur Bir kamu görevlisinin atanması ve görevden uzaklaştırılması bakımından bir işlem gerçekleştiriliyor. Diyelim ki A görevden alındı ve yerine B geldi. Fakat A, görevden alınmasına ve yerine başka biri atanmış olmasına rağmen işlem tesis etmeye devam ediyor. Bu takdirde Danıştay, bu kişinin 3. kişilerle yaptığı işlemler bakımından, bu işlemler her ne kadar A görevden alınmış olduğu için geçersiz olsa da, iyiniyetli 3.kişileri korumak adına bu kişilerin yapmış olduğu işlemlerin geçerli olması gerektiğini söylüyor. Bunlara idari ajan, fiili ajan da deniyor. İdarenin sürekliliği diye bir ilke var. İdarenin Sürekliliği: kamu hizmeti faaliyetlerinin yerine getirilmesinde, hizmetlerde bir süreklilik olması, hizmetlerin yürütülmesinde bir aksaklık olmaması gerekir. İdarenin sürekliliği, devletin sürekliliği anlayışının bir sonucudur. 3.kişilerin lehine olan düzenlemeler başta olmak üzere bu yapılan işlemlerin geçerli olması, yetki şartını sağlaması gerektiği Danıştay kararıyla, yorum yoluyla kabul ediliyor. Kanunda böyle bir ifade yok. Bunun ilk ortaya çıkışı Fransa’da olmuş. Fransa’da bir kasabada, bir kamu görevlisi aslında nikah kıymakla görevlendirilmiş ama böyle bir yetkisi yok, yetkilendirilmeden nikah kıyıyor. Burada kişi, yine idari örgütlenmenin içinde, görevi değişiyor ama sonuçta o idari personel. Başka bir örnek olarak; idari örgütlenmenin tamamen dışında olan bir kişi tapu memuru, milli eğitim müdürü kılığına girip işlem tesis etseydi bu aynı durum olmazdı. Burada iki farklı durum var. O kişi zaten idarede çalışıyorsa ve idari faaliyetin içerisinde faaliyette bulunuyorsa yetkisi alınmış olsa bile tesis ettiği idari işlemleri 3.kişiler bakımından geçerli olabilir. Fakat idareye tamamen yabancı, örgüte tamamen yabancı, kamu personeli dahi olmayan üçüncü kişilerin tesis ettiği idari işlemler bakımından onların görünüşte memur ilkesinden yararlanmaları gerekir. Bazı yazarlar ayrım yapılmaması gerektiğini söylüyor. Bunun en önemli örneğini de şu gösteriyorlar; diyelim ki 20 yıllık öğretmenlik yapan bir öğretmen aslında mezun bile değil, ya da aynı şekilde bir hekim eylem ve işlemleri tesis etmeye devam ediyor, biz bunları yok kabul edemeyiz diyorlar, bunlar da görünüşte memurlardır diyorlar. Yokluk var derseniz zaten kazanılmış hak olmuyor, kazanılmış hakkın olabilmesi için bir hakkın var olması lazım. Bu kişinin yapmış olduğu işlemler yok dediğiniz an kazanılmış hak iddiasında da duramazsınız. Bir hakkın kazanılmış hak olabilmesi için bütün sonuçlarıyla doğmuş olması lazım, ayrıca o hakkın elde edilmesi konusunda bir hile, oyun ya da açık hata olmaması lazım. Öğretmen örneğinde, o kişi, ben kaç senedir görev yaptım artık kamu görevlisiyim, bu statü benim için doğdu siz beni görevden alamazsınız diye kazanılmış hak iddiasında bulunabilir mi, diyemez çünkü hile ile bu hakkını kazanmış ama bunun aynısını üçüncü kişi diyebilir. Başka bir örnek olarak, siz ders seçimi yaparken yalan beyanla veya karşı tarafı yanıltarak bir hak tesis ettiniz ya da idarenin açık bir hatası var. Bu takdirde idare o işlemi her zaman geri alabiliyor. Hile veya açık hata durumunda sizin için kazanılmış bir hak yok. Açık hata her zaman geri alınabilir. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 33
  • 35. Zorunlu Memur Olağanüstü durumlarda, doğal afet, ayaklanmalar gibi belli olağanüstü hallerde, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde yetkili ve görevli olmayan kişilerin yaptıkları eylem ve işlemler de yetkiliymiş gibi, sanki idare yapmış gibi kabul edilir. Aslında onlar kamu görevlisi değil ama idareye yardımcı olurlar idarenin bilgisi dahilinde. Hem eylemler hem de işlemler bakımından verdiği zararlardan idare sorumludur. Yetkide Paralellik İlkesi: Kural olarak başka bir üst makam yetkilendirilmediği müddetçe, işlemi yapmaya yetkili olan, o işlemi kaldırmaya, geri almaya ve değiştirmeye de yetkilidir. Aslında bu ilkenin karşılığı İYUK m.11’dir. İYUK m.11: İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Bir idari işlem yapılıyor, bu idari işlem yapıldıktan sonra bu idari işlemin kaldırılması, değiştirilmesi, geri alınması noktasında üst makamdan talep edeceğiz üst makam yoksa idareyi yapan makamdan bunu talep edebiliriz. Bu yetkide paralellik ilkesinin yansımasıdır. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 34
  • 36. İDARE HUKUKU 2 / Tevfik Hoca 27 Şubat Perşembe İYUK m.11: İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır. 11.madde aslında idari işlemlerin kaldırılması, değiştirilmesi ve geri alınması ile ilgili. İdari işlemin kaldırılması ile geri alınması aynı şey değildir. Bir işlemi kaldırdığınız zaman geleceğe yönelik olarak hüküm ve sonuçlarını doğuracak biçimde ortadan kaldırıyorsunuz ama geri alma işlemin geçmişe yönelik hüküm ve sonuçlarının kaldırılması anlamını taşıyor. Yani geri almayı kaldırmayla kıyasladığınız zaman çok daha ciddi sonuçları vardır. Tek taraflı, kamu gücüne dayalı olarak idari bir işlem tesis edildi ve ben bu işlemi kaldırmak, geri almak, değiştirmek istiyorum. 11.maddeden ilk çıkarımımız; bunu üst makamdan talep edeceğiz, üst makam yoksa işlemi tesis eden makamdan talep edeceğiz. Yetkide paralellik ilkesinin bir tür yansıması olan bir düzenleme bu. Dolayısıyla benim burada hiyerarşi ilkesini bilmemiz gerekiyor. Bunun önemi şu; diyelim ki benim evim hakkında yıkım kararı verdiler ve ben dava açmak istemiyorum, bunu sulh yoluyla halledebilirim, bu yıkım kararını idareye başvurarak kaldırabilirim. Dikkat etmem gereken 2 konu var; ben işlemin kaldırılmasını, değiştirilmesini, geri alınmasını istiyorsam bir kere o yıkım kararının alındığı tarihten itibaren 60 gün dava açma süresi içerisinde bunu talep etmem lazım ve yetkili makamdan talep etmem lazım. Diyelim ki, işlemin kaldırılması için talepte bulundunuz bu takdirde dava açma süresi durmayacaktır, işlemeye devam edecektir. Yani üst makam varsa sizin üst makamdan istemeniz gerekecektir. Diyelim ki üniversite yönetim kurulu sizin hakkınızda bir işlem tesis etti ve siz işlemin kaldırılmasını istiyorsunuz, bu işlemin kaldırılması için üniversite yönetim kurulunun yaptığı işleme karşı 60 gün içerisinde YÖK’e başvurusanız olmaz. YÖK üniversitenin bir üst makamı değil, idari vesayet makamı, hiyerarşiye tabi değil. Dolayısıyla YÖK’e başvursanız bile dava açma süreniz işlemeye devam eder. Üniversite yönetim kurulunun bir üst makamı yok zaten kamu tüzel kişisi. Üst makamı olmadığı için de siz zaten üniversite yönetim kurulundan yine o işlemi tesis eden makam olarak bunun kaldırılmasını veya değiştirilmesini talep etmeniz lazım. İstanbul Tabipler Odası bir idari işlem tesis etti bir doktorla ilgili olarak, uyarı cezası verdi. Doktor Türkiye Tabipler Odası’na giderse dava açma süresi içerisinde, süre işlemeye devam edecektir, durmayacaktır. Tabipler Odaları arasındaki ilişki dış idari denetim ilişkisidir yani idari vesayete benzer bir ilişki var, hiyerarşi ilişkisi yok. Ör: Diyelim ki bir uyarı cezası aldınız ve bu cezanın size tebligatı 10.04.2019 tarihinde gerçekleşti. Siz bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde ne yapabilirsiniz? İdari eylemde önce idareye gitmek zorunda olmanıza rağmen burada zorunlu değilsiniz. İYUK m.13 ile m.11 arasındaki temel fark şu; madde 11 size şu imkanı tanıyor, dava açmayabilirsin, dava açmadan önce belki idare bu işlemi kaldırabilir, değiştirebilir, geri alabilir, sen önce idareden bunu talep edebilirsin ama etmek de zorunda değilsin, gidip bu 60 gün içerisinde dava da açabilirsin. Ama sen yetkili idareden 60 gün içerisinde talepte bulunursan 11. madde dava Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 35
  • 37. açma süresinin duracağını söylüyor. Yetkili kim? üst makam ya da üst makam yoksa idari işlemi tesis eden makam. 10.04.2019’da işlemin tebligatı yapıldı, 11.04.2019 tarihi itibariyle 60 günlük dava açma süresi işlemeye başlayacaktır. 06.06.2019 tarihi itibariyle ben idareye başvurdum bu işlemi kaldırması için. 06.06.2019 tarihinden itibaren İYUK m.11 f.2’ye göre 60 günlük bir zımni red süresi var. 06.06.2019 tarihinden itibaren 7 haziranı 1.gün olarak kabul edip, 60 gün sayacağız. Bu 60 günün sonundan itibaren artık bu işlem red edilmiş sayılıyor. Eğer siz 06.06.2019 tarihinde eğer siz yetkili idareye başvurmazsanız, 60 gün içerisinde siz yetkili idareye başvurmadığınız için dava açma süresi durmayacaktır, durmadığı için de sizin dava açma süreniz 10.06.2019 tarihinde düşmüş olacaktır. BİR İŞLEMİN KALDIRILMASI/GERİ ALINMASI/DEĞİŞTİRİLMESİ İÇİN YAPACAĞIMIZ BAŞVURUYU İDARİ DAVA AÇMA SÜRESİ İÇERİSİNDE YAPMAMIZ VE YETKİLİ MAKAMA YAPMAMIZ GEREKMEKTEDİR Kİ DAVA AÇMA SÜRESİ DURSUN. 10.04.2019 tarihinde işlemin tebligatı bana yapıldı. Ben de 13.04.2019 tarihinde idareye başvuru yaptım ve dava açma süresi durdu. Dava açma süresinden 2 gün geçmiş oldu, (10u ve 13ü sayılmıyor) 58 gün kaldı. 60 gün sonunda eğer idare sessiz kalırsa, bu 60 gün sonunda kaç gün kaydıysa o günleri sayarak bakmamız gerekiyor eğer aynı gün başvurmadıysanız. İdareye başvurduğunuz an dava açma süreniz duruyor, idare de zımni red vermişse, aynı gün başvurmadıysanız 60 gün değil, başvuru tarihiyle size tebligatın yapıldığı tarih arasında kaç gün geçmişse o kadar gün 60 günden çıkartılarak hesaplanıyor. İYUK m.10 f.2 sadece idari eylemlerle ilgili değil, oradaki ihtimaller elbette ki burada da geçerli. Yani başvuru tarihinden itibaren 60 gün içerisinde idare bir cevap verebilir, hiç cevap vermeyebilir ya da kesin olmayan bir cevap verebilir. Madde 10 fıkra 2 hem eylemleri kapsıyor hem de işlemleri kapsıyor. Tekrar olarak, diyelim ki bizim hakkımızda bir idari işlem tesis edilmiş ve bu işlemin tebligatı bize 09.02.2019 tarihinde yapılmış. İYUK madde 7’ye göre dava açma sürem olan 60 gün içerisinde ben ne yapabilirim? İlk olarak ben 60 gün içerisinde dava açabilirim ama 11.madde bana diyor ki; 60 gün içerisinde dava açmak yerine sen işlemi tesis eden makamdan varsa üst makamından bu işlemin kaldırılmasını veya değiştirilmesini vs. talep edebilirsin. Ben de 11.maddenin bana sağladığı yetkiye dayanarak 16.02.2019 tarihinde işlemi yapan idareye başvuruyorum ve bu başvuru ile birlikte eğer yetkili idareye başvurduysam dava açma süresi duruyor. Baktığımız zaman 1 hafta geçmiş oluyor yani elimizde 54 gün kalmış oluyor(16sında durduğu için o günü saymıyoruz). İdare 16.02.2019 tarihinden itibaren talebinizi kabul etmeyip açık red yapabilir. Diyelim ki 19.02.2019 tarihinde açık red yaptı. Ben artık açık reddin bana tebligat tarihinden itibaren 54 gün içerisinde davayı açmam lazım. İkinci ihtimal olarak idare hiç cevap vermeyebilir. 16.02.2019 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde cevap vermediyse, 61. günü 1 diye kabul edip yine 54 gün içinde dava açabilirim. Üçüncü ihtimal olan kesin olmayan cevap halinde ise istersem bunu red olarak kabul edip dava açabilirim istersem de bekleyebilirim. Dolayısıyla idarenin bana verdiği cevaba göre farklı ihtimaller çerçevesinde hareket etmem gerekiyor. YETKİ Yetki sahibi yetkiyi kullanır. Yetkisiz makamın yaptığı işlemler nitelik itibariyle iptal edilebilir. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 36
  • 38.  Yetki devri ile imza devrinin arasındaki benzerlik; ikisi de mutlaka yasaya ya da CBK’ya dayalı olması lazım. Yani idarenin yetki ve imza devri yapabilmesi için mutlaka hukuki bir temele dayanması lazım. YETKİ DEVRİ  Karar alma yetkisinin devri söz konusu.  Bir makamdan diğer bir makama dayanılarak yapılır.  Objektif niteliği vardır.  Şahısların değişmesi yetki devrini etkilemez.  Yetki devredilen makam, yetkiyi devreden makamın hiyerarşik gücüne sahip olarak işlem tesis eder.  Yetki devri süresince, asıl yetki sahibi yetkisizdir. İMZA DEVRİ  İmzalama yetkisinin devri söz konusu.  Kişiden kişiye gerçekleşir.  Subjektif niteliği vardır.  İmza devredilen kişi değişirse imza devri de sona erer.  İmza yetkisi devredilen makam kendi statüsüne uygun olarak işlem tesis eder.  İmza devri yapılmış olsa da, devreden bunu kullanabilir. Alt Yetki Devri: Devredilen yetkinin başka bir makama devri. Yetkiyi devralan kişinin o yetkiyi başka bir makama devretmesi. Kanun açıkça müsade etmediği müddetçe bu yapılamaz. Telif Hakkı © 2020 ROTACOPYCENTER - Tüm Hakları Saklıdır. 37