1. Ocak | 2015 | Sayı: 10
www.enderunliseleri.k12.trwww.enderunliseleri.k12.tr
Konya Özel Enderun Liseleri Yerel Süreli Yayınıdır.
Özel Hz.Ömer (ra)
Adalet
Hz.Ebu Bekir (ra)
Doğruluk
2. Adres
Tel
Özel Enderun Liseleri
www.gencegitim.com.tr
GENÇLİK EĞİTİM KURUMLARI Kuruluşudur.
: Kayacık Araplar Mh. Ataç Sok.No:1 Karatay/KONYA
: 237 81 08-09 Fax :233 33 01
www.enderunliseleri.k12.tr
enderunlisesi@gmail.com
Özel Enderun Liseleri
‘Enderun Değer Bülteni’
Ocak 2015 Sayı :
YAYIN TÜRÜ
Yerel Süreli Yayın
.
Ücretsizdir.
İMTİYAZ SAHİBİ
Özel Enderun Liseleri Adına
İlhan YILMAZ
Okul Müdürü
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Halim SELVİ
(Değerler Eğitimi Komisyonu Başkanı)
EDİTÖR
Zahid AYDOĞAN
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
DEĞERLER EĞİTİMİ KOMİSYONU
Harun Karakuş
(Eğitim Koordinatörü)
Halim Selvi
(Felsefe Öğretmeni)
Emine Güneş
(Matematik Öğretmeni)
İlker Varol
(Tarih Öğretmeni)
Sümeyra Yüzügüldü
(Matematik Öğretmeni)
Ziya Pınarbaşı
(Matematik Öğretmeni)
Zahid Aydoğan
(Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
Selma Lök
(Arapça Öğretmeni)
S.Ali Yaşa
(Matematik Öğretmeni)
İsmail Ekmekci
(Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
M.Ali Öztürk
(Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
GRAFİK/TASARIM
Muhammed HANÇER
HALKLA İLİŞKİLER
Ahmet KARAKOÇ
YAZIŞMA ADRESİ
Kayacık Araplar Mh.
Ataç Sk. No:1 Karatay/KONYA
ELEKTRONİK MEKTUP
enderunlisesi@gmail.com
WEB
www.enderunliseleri.k12.tr
10
Dönemde bir yayınlanır
YÜZÜKTEKİ
YAZI
HZ.ÖMER
Ziya PINARBAŞI
5
Ahmadali SHAHMANOV
HZ.EBUBEKİR
ADALET
Kerim DOĞAN
Emine Güzel
BURÇLAR
8
12
17
22
11
9
HZ. ÖMER’DEN
NASİHATLER
KAVANOZ VE
2 FİNCAN KAHVE
20
19
HZ.ÖMER’İN
ADALETİMum Hikayesi
15
EBUBEKİR’E MEKTUP
Ayşe Sena Doğan
Sümeyra YÜZÜGÜLDÜ
ADALETİN KILICI
ÖYKÜ
Dergimizde yayınlanan metinlerin, fotoğrafların ve çizimlerin
her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Konya Özel Enderun Liseleri Yerel Süreli Yayını
İÇİNDEKİLER
Kıssa
HZ. EBUBEKİR
Seyit Ali YAŞA
3. 3
Sesinideğil,sözünü yükselt!Yağmurlardıryapraklarıbüyüten, gök gürültülerideğil!..Hz.Mevlana
SevgiliOkurlar;
Bilindiği gibi okulumuzda 'Değerler Eğitimi' programı sene başında belirlenen programa göre
uygulanır. Belirlenen değerlerle ilgili o ay yoğun bir çalışma yapılır. Kazanımlar öğrencilerle paylaşılır. Pano
çalışmalarıyla öğrencilerin dikkatini konu üzerine yoğunlaştırması sağlanır. Değerlerimizle ilgili afiş
çalışmaları, özlü sözler, ayet ve hadislerle desteklenerek sergilenir. Konu ile ilgili fırsat eğitimleri, toplum
hizmetleri kapısı her an açıktır. Konuşmacılar yada konu ile ilgili yazılar öğrencilerimizle, okuyucularımızla
paylaşılır.Ayrıca sizlerden gelen yazılar değerler eğitimi komisyonunca gözden geçirilerek “Enderun Değer”
dergisine alınır ve ödüllendirilir. Bu çalışmalar aynı zamanda okul web sitemizde her ay “Değerler Eğitimi”
bölümünde yayınlanır.
Bu sayımızda dört büyük halifeden ilk ikisini konu olarak aldık: Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer. Nasip
olursa diğer sayımızla hulefâ-î râşidini tüm yönleriyle öğrenci ve eğitimci gözünden tanıtmaya, anlamaya ve
sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Elinizdeki sayı ile 'Enderun Değer' onuncu sayıya ulaştı. Bu sayımızla sıdk,
doğruluk, infak ve adalet değerleri daha belirginleşti. Müşahhas örnekler üzerinden 'güzel örnek'lerle
süslendi. Umarımistifadeeder,hayatımızdayeralır.
Fen 11-A sınıfından Rana Süheyla ÇAĞLIYAN öğrencimizin kaleme aldığı konuyu en iyi özetleyen
birşiirlesizleridoyumsuz yolculuğabırakmak istiyorum.
Hissetmek
Doğruluğu, Ebubekirce yaşayabilmekti hissetmek…
Özünde doğru, sözünde doğru, elif gibi dimdik durmak,
Kelamın en güzelinden, bütün şeffaflığı ile öğrenmek…
Varlığı tek doğruluk olan ile hasbihal edebilmekti hissetmek…
Adaleti, Ömerce yaşatmaktı hissetmek…
Temelinde iman, hükümlerinde Kur'an'ı yaşatmak,
En büyük mahkemede, derdini Adl olana arzetmek…
Adaleti, suskun yüreklere indirmekti hissetmek…
'Değer'liDostlar,
Değerler, davranışlarımıza yol gösteren ilkelerdir. İki objektif değer var: ahlak ve din… Bize en büyük ödül
sizinözgün düşünceleriniz;düşünceniz hiçsolmasın!
Halim SELVİ
Felsefe Grubu Öğretmeni
Kasım-Aralık-Ocak
2015
3 Editörden
4. Kasım-Aralık-Ocak
2015
4
Değerli Dostlar!
Sözlerime; her şeyden önce bizi yaratan, yaşatan, kâinatın yegane sahibi ve bizlere
sayısız nimetler veren, insanlara ve İslam'a hizmet etmeyi, taze gül dalındaki yavrularımızı
yetiştirme görevini bizlere nasip eden Yüce Rabbimize hamd ederek başlamak istiyorum.
Enderun Liselerimiz; kadim medeniyetimizden aldığı güç ve ilhamla öğrencilerine milli
ve manevi değerlerimizi aktarmada her zaman öncü olmuş, olmaya da devam edecektir. Bu
doğrultuda dünyaya yaratılmışların en şereflisi olarak gönderilen insanı; kültürel değerlerini
özümsemiş, itikati, ahlaki ve karakter bakımından sağlam Hz. Mevlana'nın da deyimiyle
insanı bir pergel gibi yetiştirerek bir ayağını inançlarında diğer ayağını da dünyanın
merkezinde tutabilen bilge bir şahsiyet olarak yetiştirmeyi amaçlamaktadır
Kısa bir konaklama süresi kadar hükümsüz olan şu geçici aleme şerefli bir varlık olarak
gönderilen insanın ibadet etmek için yaratılmışlığı su götürmeyecek kadar kesindir. Hayırda,
güzel işlerde yarışılacağı ve bu yarışta hangi kimselerin daha güzel işler yapacağı Mülk
Suresinin 2. Ayetinde açık bir delille ifade edilmektedir. Dünyayı -Bir bitmeyecek zevk verirken
beste- gibi gören insanların, ömürlerini daha faydalı geçirmeleri ve daha dünyada iken
ahiretlerini satın almaları gerektiğini Kur'an'ı Kerim belirtiyor. Ve bizler de kurum olarak
dosdoğru bir “Kul” olunmasının mücadelesini veriyor; çocuklarımıza ilkin kulluk eğitiminin
verilmesine önem vererek okuldaki plan ve müfredatımızı bu duruma uyarlı hale getiriyoruz.
Aksi halde içi boşaltılmış bir nesille karşı karşıya kalabiliriz.
Genel anlamda Emri bil ma'ruf nehyi anil münker- iyiliği emretme kötülüğü yasaklama-
ve yine “Hepiniz çobansınız güttüğünüzden mesulsünüz.” Hadis-i Şerif gereğince; gerek
öğretmen, aile ve gerekse rehber veya rol model olarak sorumluluğumuzun ne kadar büyük
olduğunu biliyor,gerekli uyarıların yapılmasını kendimize bir borç biliyoruz.
Bu bağlamda amacımız, beklediklerimiz ve beklentilerimiz:
Okumak: Rabbinin adıyla, O'nun: ” Oku !” emriyle okumak… Cahillikten taassuptan
hurafelerden ve bidatlerden uzak kalmak için okumak, toplumu muasır medeniyetler
seviyesine ulaştırmak için, okuduğunu insanlara aktarmak ve bu yolla halkın içinde var olan
adaleti yüceltip mazlumun gür sedası olmak için okumak. Dilleri tatlı kalpleri aç kurt olan
insanlardan olmamak için, diğerkâmlık edip komşusu açken kendisi tok yatmayıp,
başkalarının derdiyle dertlenmek, yardımlaşmayı teşvik ederek isarı önemseyip kabaran
nefislere dur diyebilmek için okumak ve okutmak...
İtikadi ve ahlaki bazı değerlerin yitirildiği, hayatın içinde yol arayan gençlerimizi:
Geçmişini bilen, yaşanılan günü değerlendiren, geleceğe güvenle bakıp derince tefekkür
edebilen, hayatı dünyayı ve din olgusunu farklı yönlerden yorumlayıp insanlığa rehber olacak
bir Enderun Nesli bir Anadolu Gençliği yetiştirmek için okumak ve okutmak…
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Hayırlı bereketli ve Cenabı Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşamak umuduyla… Selametle
kalın
İlhan YILMAZ
5. HZ.ÖMER
“ADALET”
Rasulallah Rabb’inden niyazda
bulundu. “Allah'ım İslam'ı Ebu Cehil Bin
Hişam veya Ömer Bin Hattab'la
kuvvetlendir.”
Rasulallah'ın İslam'la şereflenmesi için
Rabb’inden niyazda bulunduğu iki
Ömer'denEbuCehilRasulallah'ınmübarek
bedenini ortadan kaldıracak olana 100
devevaatederken,ÖmerBinHattabbuişe
talipolupyolaçıkıyordu.
Ömer Bin Hattab'ın önünde 2 yol vardı. Ya
atalarının dinine karşı çıkıp tağutları yıkan,
insanları hak dine davet eden Hz.
Peygamber'in mübarek bedenini ortadan
kaldırıp kavmi arasındaki şan ve şerefini
artıracak ya da Rabbi peygamberinin
duasına icabet edip Ömer'e hidayet nasip
edecek; Ömer İslam'la şereflenip cennete
adınıyazdıracaktı.
Hz. Peygamber diler de Rabbi kabul
buyurmaz mı hiç? Ömer'in kalbine sekinet
verdi, kalbini İslama ısındırdı. Ölmek için
zelil olmak için yola çıkan Ömer İslam'la
dirildi.
Hz. Ömer 40. Müslümandı. Gücü, kuvveti,
izzet ve şerefi İslam'ın emrindeydi artık ve
dedi ki “Ne duruyoruz? Gidip Kabe'de
ibadetimizi açıkça yapalım.” Hz.Nebi
yanındaHz.HamzaveHz.ÖmerileKabe'ye
yöneldi. Müşrikler şaşkındı. Bu Ömer
başka Ömer ve müşriklere haykırdı!
“Kimse yerinden kıpırdamasın, boynunu
vururum!”
Hz. Peygamber ve beraberindekiler
Kabe'de açıkça ibadetlerini yaptılar. Bunun
üzerine Hz. Peygamber Hz. Ömer'e Hak ile
batılın arasını ayıran manasına gelen
“Faruk”unvanınıverdi.
Ve Cibril Hz.Nebi'ye gelerek “Gök ehli
Ömer'in Müslüman oluşunu birbirlerine
müjdeliyor!” dedi. Hz.Ömer,Müslüman
oluşuna Gök ehlinin sevindiğini adaletin
simgesiyüceşahsiyet.
Hz.Ömer,HicretemredilinceKabe'yegidip
tavaf edip iki rekat namazdan sonra
müşriklere dönüp “İşte gidiyorum. Anasını
ağlatmak, karısını dul, çocuklarını yetim
bırakmak isteyen varsa çıksın!” diyen;
Rasulallah'ın “Ömer ve şeytan bir vadide
baş başa kalsalar şeytan orayı hemen terk
eder.” dediği şeytanı korkudan kaçıran
yolunudeğiştirtencesuradam.
Hz.Ömer Hz.Ebubekir'den sonra halife
seçilince ümmete şu konuşmayı yapan
adam.
“Cenabı Hak beni işlerinize vekil tayin etti.
Size faydalı olacağımı umut ederim. Yüce
Allah'tan da bana yardımcı olmasını sizin
haklarınızı koruma hususunda bana
ilhamdabulunmasınıniyazediyorum.
Çünkü ben zayıf bir kulum. Bana ancak
Allah'ın yardımı kuvvet verir. Halifelik
vazifesini üzerime almış olmak inşallah
ahlakımdanhiçbirşeyideğiştirmeyecektir.
Büyüklük Cenabı Hakka mahsustur.
Kulların büyüklenmeye hakları yoktur.
Hiçbiriniz Ömer halife olunca değişti
demesin. Ben hakkı kendi nefsimden önce
d ü ş ü n ü r ü m . O n u d a i m a b a ş a
alırım.Yaptığım işleri de size açıklarım.
İçinizden haksızlığa uğrayan ve kendisine
zulmedilen olursa bana haber versin.
Çünkü ben de sizin gibi bir insanım siz
söylemezsenizbenbilmem.”
Ve Ömer Allah'a şöyle dua eden halife
“Allah'ım! Ben sert ve şiddetli biriyim.
Bana yumuşaklık ihsan eyle. Ben
güçsüzüm bana kuvvet ver. Ey Rabbim!
idaresini üzerine aldığım bu ümmeti doğru
yolailetmemiçinbanagüçvekuvvetver.”
Hasılı Hz. Ömer adalet ve cesareti hep ön
planda tutmuş, 1400 yıldır ümmetin aklına
adalet denince Hz.Ömer , Hz.Ömer
deninceadaletgelmişmübarekinsan.
Fırat kenarında bir kurt bir kuzuyu yerse
Allahbunubendensorardiyenyiğitadam.
Ve kendisini namazda bıçaklayan ve
şehadetine sebep olanın bir mecusi
olduğuna sevinip, “Bir Müslüman olsa idi
bu yüzden cehenneme girse idi ben ne
yapardım,diyenhalife.”
Bu bağlamda Hz.Ömer bizler için sadece
tarihibirkişilikolmayıpadaletvecesarette
örnekveyarışılmasıgereken biriolmalıdır.
Zirahepimizküçük,büyük,kurum,işletme,
aile vb. yerlerde yönetici konumundayız.
Ve m u h a t a p l a r ı m ı z a a d a l e t l e
hükmetmeliyiz ki Allah bize merhamet
buyursun.
Ve son söz olarak eğer adaletin ne
olduğunu merak ediyorsak Hz.Ömer'e
bakmamızyeterlidir.
Selam Hz.Ömer'in adaletini yaşatma
kaygısıgüdenlereolsun.Duaile.
Ziya PINARBAŞI
Matematik Öğretmeni
Kasım-Aralık-Ocak
2015
5 Hz.Ömer
8. Kur'an-ı Kerimde Burçların Yeri
Burûc, aynı zamanda Kur'ân'ın 85. sûresinin de adıdır.
Bu sûre, gökyüzünün burçlarına yeminle başladığı için
Burûc Sûresi adını almıştır. İfâde ilk âyette geçer. Mânâsı
şöyledir: “Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.”1
Dînimizde burçların yeri, astronomi ilminin konusunu
teşkil edecek derecede vardır. Konu genel itibarıyla
pozitif bilimlerin, özel olarak da astronomi ilminin
konusu oldukça İslâmiyet'e ters düşmez.
Fakat konuyla astroloji denilen, gök bilgilerini fal
alanına çekerek kullanan fal-bilimi de ilgileniyor. Her ne
kadar insanoğlu astrolojiye, yani yıldız falıyla ilgilenen
bu özel alana bilim süsü vermeye çalışsa da, bunun
pozitif bilimlerden uzak, yıldız ve galaksi hareketlerine
dayalı olarak yapılan muhtelif kişilik ve karakter
yorumlamalarından ibâret bir dal olduğu açıktır. Bu
yorum dalına eskiler yıldız falcılığı mânâsında
“müneccimlik” diyorlardı.
Böyle ispattan, delilden ve burhandan, yani pozitiflikten
uzak yorumlamaları İslâmiyet'in onaylamasını
“beklemek bile” doğru değildir. Nitekim kişinin karakter
yapısını doğrudan Allah'a vermek gibi bir Tevhid inancı
dururken; bu yapıyı Allah'ın elinden alıp yıldızların bir
takım hareketleriyle ilişkilendirilecek biçimde doğum
tarihlerine vermek, tevhid inancıyla da, pozitif
gerçeklerle de bağdaşmaz.
Tevhid inancına göre kişiyi karakteriyle birlikte yaratan
Allah'tır. Kişinin, sahip olduğu karakteri çerçevesinde
terbiye edicisi de Allah'tır. Allah kullarını doğrudan
terbiye ettiği gibi, din göndererek kullarının irâdesine
kapı açmak sûretiyle de terbiye eder.
Kaldı ki, kişinin karakterini doğum tarihine göre tespit
etmenin pozitif bir değeri de yoktur. Konu pozitif bilimle
ispatlanmış değildir. Binlerce yıldır insanoğlu boş yere
yıldız falcılığıyla uğraşıyor. Konu hâlâ burhana, delile ve
ispata muhtaçtır. Konu hâlâ zanna dayalı
yorumlamalardan ibârettir.
Netice olarak, eskiden “ilm-i nücum” olarak bilinen
astronomi, bir ilimdir. Kur'ân'dan destek alır. Fakat,
astronomi bilgilerini burçlara dayalı bir takım gaybî
haberler üretmekte ve gelecek hesapları yapmakta
kullanmanın, yani “astroloji” olarak bilinen falcılığın
gerçekliği yoktur. Bu açıdan, Tevhîd inancı da böyle
fiillere değer vermiyor.
Emine GÜZEL
AL-11A
1 - Burçlar sahibi gökyüzüne,
2 - Vaad olunan o güne,
3 - Şahitlik edene ve edilene andolsun ki,
4 - Kahroldu o hendeğin sahipleri,
5 - O çıralı ateşin,
6 - Hani o ateşin başına oturmuşlar,
7 - Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
8 - Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız
çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri
idi.
9 - O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı
O'nundur ve Allah her şeye şahittir.
10 - İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra
da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın
azabı vardır.
11 - İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından
ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş
odur.
12 - Kuşkusuz Rabbinin yakalaması serttir.
13 - Yoktan o yaratır ve tekrar o diriltir.
14-Bununlaberaberçokbağışlayandır,çoksevendir.
15-Arş'ınsahibidir,yücedir.
16-Dilediğiniyapandır.
17-Oordularınkıssasısanageldimi?
18-YaniFiravunveSemud'un?
19-Fakatoinkarcılarhâlâbiryalanlamaiçinde.
20-OysaAllahonlarıarkalarındankuşatmıştır.
21-HayıroşereflibirKur'ân'dır.
22-Levh-iMahfuz'dadır.
BurûcSuresi
Genel Kültür
Kasım-Aralık-Ocak
2015
8
9. meşhur lakabıysa "SIDDIK" tır.
Çok samimi, çok sadık
manalarına gelen bu lakap,
kendisine Mi'rac olayı başta
olmak üzere gaybla ilgili
haberleri hiç tereddütsüz kabul
ettiği için ona bizzat Rasul-i
Ekrem (s.a.v) tarafından
v e r i l m i ş t i r. P e y g a m b e r
Efendimiz Mi'rac olayını
anlattığında Mekke halkı onu
yalanlarken Hz. Ebu Bekir hiç
tereddüt etmeden Peygamber
Efendimizi doğrulamıştır. Bu
olaydan sonra İslam Tarihi'nde
en çok bu lakabıyla tanınmıştır.
Peygamberimizin vefatından
sonra onun devlet görevini
üstlenerek müminlerin başına
geçtiği için de "Halifet-u
Rasulillah" diye anılmıştır.
Hayatında elbise ve kumaş
ticareti yapmakla meşhur
olmuştur.
Hz. Peygamber 25
yaşında iken katıldığı Suriye
kervanında Hz. Ebu Bekir'in de
olduğu yine kaynaklarda rivayet
edilmektedir. Kureyş'in ileri
gelenlerinden biri olması
nedeniyle Mekke'de İslam'ın
yayılmasında çok büyük rolü
olmuştur. Hz. Peygamber
İslamiyet'i gizlice yaymaya
çalışırken Kureyş'in ileri
gelenlerinden birçok kimse onun
vasıtasıyla Müslüman olmuştur.
Bunların içinde başta Aşere-i
Mübeşşere'den Hz. Osman,
Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebü
Vakkas, Zübeyr b. Avvam,
Abdurrahman b. Avf ve Ebü
Ubeyde b. Cerrah olmak üzere
Osman b. Maz'ün, Abdullah b.
Mes'üd, Ebü Selerne El-
Mahzumi, Halid b. Said b. As,
Ubeyde b. Haris, Habbab b.
Eret,Erkam b. Ebul- Erkam,
Hz.Ebu Bekir(Es- Sıddik) (r.a)
Hz. Muhammed (s.a.v.)
Efendimizin İslam'ı tebliğe
b a ş l a m a s ı n d a n s o n r a
erkeklerden ona ilk iman eden
kişi Hz.Ebu Bekir’di. O, aynı
zamanda Hz. Peygamberin
vefatından sonraki Hulefa-i
R a ş i d i n ' i n i l k i A ş e r e - i
Mübeşşere'nin de ilkiydi.
Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-
Atik lakaplarıyla bilinen büyük
sahabi ve Allah Resulü'nün en
yakın arkadaşı olan Hz. Ebu
Bekir'in annesi Ümmü'I-Hayr
Selma bint Sahr, babası ise Ebu
Kuhafe'dir. Teym kabilesinden
olup, nesebi Mürre b. Ka'b da
Hz. Peygamber'in nesebiyle
birleşir.
Rasul-i Ekrem'den iki
veya üç yaş küçük olan Hz.Ebu
Bekir (r.a), kaynaklarda adından
çok "Atik" lakabıyla anılmıştır.
"Güzel, soylu, eski, azat edilmiş"
gibi manalara gelen bu lakabın
ona annesi tarafından verildiği
rivayet edilmiştir. Ayrıca çok
eskiden beri hayır yaptığı, yüzü
ve ahlakı güzel olduğu ve de
soyunda ayıplanacak bir husus
bulunmadığı için Atik diye
anıldığı da rivayet edilmekle
birlikte Hz. Peygamberin (s.a.v)
"Sen Allah'ın Cehennemden
azat ettiği kimsesin" iltifatına
mazhar olduktan sonra bu
lakapla anılmaya başlamıştır.
Cahiliye döneminde Abdul
Ka'be( Kabe'in kulu) olan ismi,
müslüman olduktan sonra Allah
Resulü tarafından Abdullah (
A l l a h ' ı n k u l u ) d i y e
değiştirilmiştir.
Zengin olmasına rağmen tüm
servetiniAllah yolunda harcayıp,
k e n d i s i e s k i e l b i s e l e r
ْ َُgiydiğinden dolayı ﺍﻟﺨﻼﻝ ذوِِ
(Zu'l- Hilal), çok şefkatli ve
merhametli olduğundan dolayı
" E V VA H " l a k a p l a r ı y l a
anılmıştır. Ancak onun en
Bilal-i Habeşi, Suheybi Rumi
gibi kişiler bulunmaktadır.
S e r v e t i n i b u ş e k i l d e
harcamasından rahatsız olan
babasının ona zayıf köleleri satın
almak yerine daha güçlü
kimseleri satın almasının daha
hayırlı olduğunu söylemesi
üzerine babasına, satın aldığı
kölelerden faydalanmayı
düşünmediğini, sadece Allah'ın
rızasını kazanmak istediğini
söyleyerek insanlara çok güzel
bir örnek olmuştur. Taberi, Leyl
Suresi'nin 5-7. Ayetlerinin onun
bu cömertliği üzerine indiğini
rivayet eder. Hayattayken tüm
ailesinin müslüman olmasına
şahitolmuştur.
Ensab ilmini iyi bilen birisi
olduğu için, Hz. Peygamber
(s.a.v) çevredeki kabileleri
İslam'a davet ederken onun çok
büyük yardımı olmuştur.
Peygamber efendimiz (s.a.v),
onu Mekke'de Hz. Ömer ile
Medine'de ise Harice b. Zeyd ile
kardeş ilan etmiştir. Harice'nin
s e r v e t i n i k e n d i s i y l e
paylaşmasını teklif etmesi
üzerine Hz.Ebu Bekir bu teklifi
kabul etmemiş bunun yerine
kendisine çarşının yolunu
göstermesini istemiş. Hz. Ebu
Bekir hicretten sonra Medine'ye
yapılacak mescidin arsasını satın
alarak İslam'a çok büyük katkıda
bulunmuştur.
Ahmadali SHAHMANOV
9 Hz. EbuBekir
Kasım-Aralık-Ocak
2015
10. Sadık kalmak gerek
Şüpheye hiç yer
vermeyerek
Karşılık beklemeden
sevmek gerek
Hz. Ebu Bekir bu
demek
Cömertlikte sınır
tanımaz
Hiç kimseye kin
taşımaz
Doğruyu söyler
kaçınmaz
Herkes Hz. Ebu Bekir
olamaz
Fedakâr olmak gerek
Allah'a şükrederek
Allah rızasını
kazanmak için
Hz. Ebu Bekir'i
sevmek gerek
“Kabre Hazırlıksız
Giren,Denize
Kayıksız Açılmış
Gibidir”
Asırlar ötesinde kaldı doğruluk, cömertlik,
Ebubekir'in tekrardan gelemeyeceğini
unutuverdik…
Ne yeterince okuduk, öğrendik,
Ebubekir'in özelliklerini taklit bile
edemedik…
Doğruluğun şaşmaz istikametiydi Ebubekir,
Her işi, her sözü doğrudur; düşmez dilinden
tekbir…
Şimdilerde senin doğruluğuna ihtiyacımız var
Ey Ebubekir,
Gel de, doğruluğun ile; bu pas tutmuş
gönüllere gir…
Cömertlerin içinde hep öndeydi Ebubekir,
Ömer artık ne yapsa da seni geçemeyeceğini
bilir…
Elinde avucunda olanı mazluma veren en Ey
Ebubekir,
Gel gör halimizi, cömertliği bilen var mı, kim
bilir…
Sadakati soranlara, parmaklar hep seni
gösterir,
En zor anında, En Sevgiliyi bırakmayan sen Ey
Ebubekir,
Dağlar, taşlar, çöller sadakatini, bağlılığını
bilir,
Hâlâ bilmeyen biz cahillere de öğret Ey
Ebubekir…
Birliğin, dirliğin yıkılmaz kalesiydi Ebubekir,
Ayrılıkları, karmaşaları tek paydada toplardı
bir bir…
Ümmet olmanın gerektirdiklerini bilen sen,
Ey Ebubekir,
Uzat elini birleştir, parçalanan ümmeti, olsun
gönüller bir…
Hitabetiyle gönüllere dokunurdu Ebubekir,
Çok düşünüp az söyler, gönül teline
dokunmayı bilir…
Sözlerinle, fikrinle gönlün bam telini çalan
sen Ey Ebubekir,
Gel, dokun pas tutmuş gönüllerin tellerine
bir bir…
Mahcubuz, aşağıda başlarımız hep Ebubekir,
Dünya akrebinin kıskacında çırpınıp
duruyoruz herbirimiz…
Kur'an'ı hayatına nakış nakış işleyen sen Ey
Ebubekir,
Öğret biz ahir zaman ümmetine, Kur'an
hayata nasıl işlenir…
Rana Süheyla
ÇAĞLIYAN
FL-11A
Ufukta ne olduğu belli
olmadan
Sislerin oluşturduğu
perdelerin arasından
Başımı uzatıyorum güneşe
doğru ama
Kayboluyor birden o
Ve kaybediyorum yolumu
Gemim battıkça batıyor
derin okyanusun diplerine
Allah'ım bu ne karanlık
Ne bu basık duygular
Ah Hızır ah!
Bulamıyorum huzuru
Uçurumun kenarında
düşünürken bir vakit
Geldim şimdi bu hale işte
AY
HALELERİ
ARASINDA
KARANLIK
Abdussamed Yunus
ÇAĞLIYAN
FL-12A
HZ.EBUBEKİR
EY EBUBEKİR
Kasım-Aralık-Ocak
2015
10Şiirler
Abdullah Talha
BAYKAL
AL-9D
11. Kıssa
YÜZÜKTEKİ YAZI
kıssa
Çünkü o Benim ismimi
Habibimin isminden
ayırmayı uygun bulmadı,
ben de onun ismini
Habibimin isminden
ayırmayı uygun bulmam,
buyurdu. Cebrail
Aleyhisselam derhal yetişti
ve Hazreti Ebu Bekir'in
elindeki yüzüğe " Ebu Bekir
Sıddık" yazdı. Hazreti Ebu
Bekir Huzur-u Saadete girip
yüzüğü teslim etti.
Okuduklarında: "Lâ ilahe
illallah
Muhammedürresûlüllah,
Ebu Bekir Sıddık" yazılı
olduğunu görüp Hazreti Ebu
Bekir'den bu şekilde
yazılmasının hikmetini
sordular.
Hazreti Ebu Bekir (r.a.)
yüzüğün üzerinde kendi
isminin olduğunu
bilmiyordu. Çok utandı,
Efendimiz' e (sav) bir yüzük
hediye geldi. Hazreti Ebu
Bekir'e (r.a.) verdi:
- Ya Atik! Bu yüzüğü bir
kuyumcuya götür de "Lâ
ilâhe illâllah" yazdır
buyurdu. Hazreti Ebu Bekir
(r.a.) yüzüğü kuyumcuya
götürüp üzerine "Lâ ilâhe
illallah
Muhammemmedürresûlülla
h" yazdırdı.
Halbuki Rasûlullah böyle
emretmemişti; ama O Allah
ismi şerifinin
Peygamberimizden
ayrılmasını arzu etmemişti,
onun için böyle yazdırdı.
Hazreti Ebu Bekir yüzüğü
kuyumcudan alıp
Resûlüllah'ın huzuruna
gelirken, Hak Teâlâ, Cebrail
Aleyhisselam'a :
- Yetiş, Habibimin yüzüğüne
Ebu Bekir' ismini de yaz.
kızardı ve başını önüne eğdi,terlemeye başladı. Orada Allah'ın izni ile
Cebrail Aleyhisselâm yine yetişip Hazreti Ebu Bekir'i müşkil durumdan
kurtardı:
-Ebu Bekir'in yüzüğün üzerinde kendi isminin yazıldığından haberi
yoktur. Allah'ın selâmı var, Habîbim üzülmesin, buyuruyor dedi ve
olanları bir bir anlattı.
Orada bulunan ashab, Ebu Bekir Sıddık Hazretlerinin ne derece yüksek
bir mertebede olduğunu anladılar ve gıpta ile seyrettiler.
Kerim DOĞAN
AL-9D
Kasım-Aralık-Ocak
2015
11
12. Hz.Ömer
“Ömer anılınca adalet anılmış olur, adalet anılınca Allah
anılmış olur, Allah anılınca da rahmet iner” Hz. Aişe
Fil Vakâsı'ndan on üç yıl kadar sonra Mekke'de doğan Ömer b. Hattâb'ın iyi ata binip pehlivan
yapılı olduğu, şiire meraklı ve güzel konuştuğu, ensâb bilgisini öğrendiği ve Kureyş kabilesi adına diğer
ülkelerle ticarette elçilik yaptığı rivayet edilir.
Ömer b. Hattâb Kureyş'in bazı ileri gelenleri gibi putperestliğe bağlı kalarak önceleri Hz.
Peygamber'e ve İslâmiyet'e karşı düşmanlık göstermiştir. Hz. Hamza'nın İslâm'ı kabulünden sonra Ömer
b. Hattâb Peygamber'i öldürmek üzere yola çıkmış, yolda karşılaştığı Nuaym b. Abdullah'tan kız kardeşi
Fâtıma ile kocası Saîd b. Zeyd'in müslüman olduğunu öğrenince onların evine gitmiştir. Onları Tâhâ
sûresini okurken bulmuş hakaret ederek kendilerine saldırmıştır. Daha sonra da yaptıklarından
pişmanlık duymuş, merhamete gelerek onlardan okuduklarını kendisine de duyurmalarını istemiştir.
Okunan ayetlerden son derece müteessir olan Hz. Ömer,derhal Hz. Peygamber'in huzuruna giderek
müslüman olduğunu ilan etmiştir. Ömer'in müslüman oluşunun Resûl-i Ekrem'in, “Yâ Rabbi! İslâmiyet'i
Ömer b. Hattâb veya Amr b. Hişâm (Ebû Cehil) ile teyit et” duasının bir tezahürü olduğu
belirtilmektedir (Müsned, I, 456; İbnHişâm, I, 345; İbnSa'd, III, 269).Onun İslâm'a girişi diğer mazlum
müslümanlara büyük güç ve cesaret vermiştir ve Hz. Peygamberin övgü ve duasını kazanmıştır. Aşere-i
Mübeşşereden olan Hz. Ömer aynı zamanda vahiy kâtiplerinden ve Resûlullah'ın en yakın
sahâbîlerdendir. Kızı Hafsa ile Hz. Peygamber'in evlenmesi onların bu dostluğunu daha da pekiştirmişti.
Resûl-i Ekrem kendisiyle birçok konuda istişare ederdi. Onun bazı görüşlerinin nâzil olan âyetlerle teyit
edildiği görülmektedir. Bu âyetler “Muvâfakāt-ı Ömer” diye anılmıştır. Resûlullah onun
hakkında:“Sizden önceki toplumlarda Allah'ın kalplerine ilham verdiği kimseler vardı. Eğer benim
ümmetimde de böyle kimseler varsa -ki şüphesiz vardır- muhakkak Ömer de onlardandır” demiştir.
(Buhârî, “Feżâ'ilüaśĥâbi'n-nebî”, 6) Ayrıca Peygamber Efendimiz Hz. Ömer'in isabetli kararları,
cesareti ve hakkında: “Allah, gerçeği Ömer'in lisanı ve kalbi üzere yarattı” (Tirmizî, “Menâķıb”, 18);
“Allah'ın emirleri konusunda ümmetimin en kuvvetlisi Ömer'dir”; “Muhakkak ki şeytan senden korkar,
yâ Ömer!” demiş, “Ey Allahım! Ömer'in kalbinden haset ve hastalıkları çıkar ve onu imana tebdil et”
şeklinde dua etmiştir (Müsned, IV, 336; Müslim, “Îmân”, 69)buyurarak tescil etmiştir. Hz. Ömer
Peygamberimizin vefatından sonra ilk halife Hz. Ebû Bekir' e ilk biat edenlerden olup ümmetin ihtilâfa
düşmesini engellemiş, Resûl-i Ekrem'in, “Ümmetimin içinde ümmetime en merhametli Ebû Bekir,
Allah'ın emri konusunda en şiddetlisi Ömer'dir” (Abdülhay el-Kettânî, II, 295).sözüyle Allah'a
bağlılığının tezâhürünü ortaya koymuştur. Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti döneminde Ömer ona müşavirlik ve
kadılık yaptı. Hz. Ebû Bekir namaza çıkamayacak derecede hastalanınca imamlık görevini Ömer'e
bıraktı ve onu yerine halef tayin etmek üzere Abdurrahman b. Avf, Saîd b. Zeyd, Osman b. Affân, Üseyd
b. Hudayr gibi sahâbîlerle istişareye başladı. Bunlardan bazıları Hz. Ömer'in sert mizacını ileri sürerek
çekincelerini dile getirdiler. Halife görüşmelerini tamamladıktan sonra Hz. Osman'ı çağırarak bu
hususta bir ahidnâme yazdırıp mühürledi; yanına Ömer ile Osman'ı alıp Mescid-i Nebevî'ye gitti ve
halka şöyle dedi: “Sizin için halife seçtiğim kişiye razı olur musunuz? Bir yakınımı tayin etmedim.
Allah'a andolsun ki bütün gücümle düşünüp taşındım ve Ömer b. Hattâb'ı uygun buldum; onu dinleyin
ve ona uyun.” orada bulunanların hepsi olumlu cevap verdi. Hz. Âişe'nin, “Ömer anılınca adalet anılmış
olur, adalet anılınca Allah anılmış olur, Allah anılınca da rahmet iner” dediği nakledilir.
ADALETİN KILICI
Kasım-Aralık-Ocak
2015
13. Halifeliği döneminde Hz. Ömer (r.a) halifeliği döneminde gece sokaklarda dolaşır, halkın emniyet
ve huzurunu kontrol ederdi. Bir hastanın feryadını duysa durup ilgilenir, derdine çare olmaya çalışırdı. Bir
çocuğun ağladığını işitse, sebebini sorar ve yardımına koşardı.Bu maksatla dolaşırken bir gece yarısı evin
birinden bir ses duyar.Anne ile kız arasında geçen bir münakaşaya şâhit olur. Kızın annesine karşı dürüst ve
tatlısözlühareketiHz.Ömer(r.a)'ıngönlünüfetheder.Kız:
- Anneciğim! Halife'nin süte su katmama emrini duymadın mı? Nasıl hile yapabiliriz? Kötü bir iş bu, diye
konuşur.Annesifikrindeısrarederve:
- Kızım! Bizim burada süte su koyduğumuzu halife nereden görecek, nereden bilecek ve nasıl işitecek, der.
Kendince kızını ikna etmeye çalışır. Fakat imanı bütün kızcağız bu cevaptan asla hoşnut olmaz. Süte su
katma işini asla doğru bulmaz. Böyle bir hileyi kalben hiç kabul edemez. Annesinin gönlünü kırmadan
doğru bildiğindendevazgeçmeden,dürüstlüğünüveimânîcoşkusunu gösterenbirifadeileşöyleder:
-Anneciğim!Buyapılanıbu saatteHalifeÖmergörmüyorsadaAllahTeâlâgörüyor,diyecevapverir.
Hz. Ömer (r.a) imanı bütün bu kızcağızın cevabından pek hoşnut olur. Dürüstlüğüne hayran kalır.
Bu konuşmaya muttali olan Ömer radıyallahuanh, oğlu Asım'a o kızı bulup evlenmesini emretmiştir.
Ruhunda taşıdığı bu imanın bir mükâfatı olarak kız oğlu Âsım'la nikahlanır. Bu mes'ûd evlilikten bir kız
çocukları dünyaya gelir. İlerinin adalet ve takvasıyla meşhur olacak olan Emevî halifesi Ömer İbni
Abdülaziz rahmetullahi aleyh işte süte su katmayan bu anne ve Âsım gibi yiğit bir babanın neslinden
dünyayagelmiştir.
Halifeliği süresince beytülmâlden ihtiyacı dışında hiçbir şey almamaya dikkat etmiş, sıradan bir
Kureyşli gibi yaşamış ve Hz. Ali'nin bu konudaki tavsiyelerine uymuştur (EbûYûsuf, I, 125-126).
Kaynaklarda zâhidâne bir hayat sürdüğü uzun uzun anlatılmaktadır. Hz. Ömer kul hakkına riayet
hususunda çok hassas davranmıştır. Onun bu hassasiyeti kendisinden sonra iş başına gelecek halifeye
zimmîlerin hukukuna riayet edilmesi ve onlara verilen taahhütlere uyulmasına dair vasiyetinde
görülür.İslâm orduları onun zamanında Sâsânî İmparatorluğu'na tâbi Irak, İran ve Azerbaycan ile Bizans
İmparatorluğu'natâbiSuriye,el-Cezîre,FilistinveMısır'ı İslâmülkesinekattılar.
Hz. Ömer'in en meşhur lakabı “Fârûk”tur. “Hak ile Bâtılı birbirinden ayıran” anlamındaki bu lakabı
kendisine Hz. Peygamber'in, müslümanların veya Ehl-i kitabın vermiş olduğuna dair rivayetler
bulunmaktadır (İbnSa'd, III, 270-271; Abdüsselâm b. Muhsin Âl-iÎsâ, I, 78-80 ). İslâm tarihinde “Emîrü'l-
Mü'minîn”tabiriilkdefaHz.Ömeriçinkullanılmıştır.
Ömer radıyallahuanh ;“Sana vâiz olarak ölüm yeter ey Ömer!” ifadesini mührüne kazıtmıştır. Biz de
bunu aklımıza,kalbimizekazıyıp,onlarınaçtığıbu kutluyoldaadaletvesebatledevametmeliyiz…
O, zâhitti,âlimdi,âbiddi,gözüyaşlıydı,cesurduvetavizsizdi.
Allahondanebediyenrazıolsun.
Sümeyra YÜZÜGÜLDÜ
Matematik Öğretmeni
13 Hz. Ömer
Kasım-Aralık-Ocak
2015
14. “ ”EN GÜZEL DOSTUN EN SADIK ARKADAŞI
kefeye koysalar Ebu Bekir'in insanlığı
ağır basar.” Diye buyurarak Hz. Ebu
Bekir Efendimiz'in ne derecede
mükemmel bir insan olduğunu
belirtmiştir. Bir gün müşrikler gelerek
H z . E b u B e k i r Efe n d i m i z ' e ,
Peygamberimiz'i (s.a.v) kastederek:“
Senin arkadaşın bir gecede Mekke'den
Mescid-i Aksa'ya oradan yedi kat
göklere gidip geldiğini söylüyor.”
diyerek o günün şartlarına kesinlikle
mümkün olmayan bir durumdan
bahsettiler. Hz. Ebu Bekir (R.a)
müşriklere:“ Bunu kendisi mi söylüyor
?” diye sordu. Müşrikler, evet, dediler.
Hz. Ebu Bekir bu cevap karşısında
kendisini “Sıddıkiyet” makamına
yükselten şu cevabı verdi:“ O
söylüyorsa vallahi doğrudur.”Böyle
insanların oluşturduğu toplumda huzur
ve güven ortamı en kemal manasıyla
yaşanır. Günümüzde en çok ihtiyaç
Asr-ıSaadet bütün güzelhuyların
ahlaki hayatın en kemal manada
yaşandığı zaman dilimidir. İyilik,
doğruluk, dürüstlük… Belki bunun
gibi sayılabileceğimiz seciyelerin,
sahabe dediğimiz, yaratılmışların en
hayırlısı olan Efendimize (s.a.v) tabi
insanlar tarafından yaşandığı asırdır.
Sıdk yani doğruluk, sadakat insanlar,
kurumlar,devletlerarasıilişkilerdeen
fazla ihtiyaç duyulan bir seciyedir.
Sıdkın en kemal manada yaşandığı
Asr-ı Saadet döneminde bunu
hayatıyla en güzel şekilde gösteren
İslam'ın 1. Halifesi olan Hz. Ebu Bekir
(R.a) Efendimizdir. O, Efendimiz'in en
sadık arkadaşıydı. Hicret zamanında
beraber yolculuk yaptılar. Efendimiz
Hz. Muhammed (s.a.v) bir Hadis-i
Şerifinde:”Gelmiş geçmiş bütün
insanların insanlığını bir kefeye
koysalar, Ebu Bekir'in insanlığını bir
duyduğumuz, sıdk, doğruluk,
dürüstlük, güven gibi ahlaki yaşantıları
maalesef çok az görebiliyoruz. İnsanlar
arasında güvenin olmadığı bir toplum
çok ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. En
çok ihtiyacımız olan bu huy ve
davranışların artırılması için o asırdaki
Efendimiz'in eğitim tarzı mutlaka tesis
edilmeli ve insanlar “Din ahlaktır”
düsturuyladinikonulardaeğitilmelidir.
Ne mutlu o kimseye ki sahabe gibi
yaşayıp cennet gibi bir toplum
oluşturabilsin.Yazıklarolsunokimseye
ki bu duygulardan uzak cehennemi bir
toplumyaşantısıoluştursun.
Şeyma BAYDAN
FL-9A
Ne mutlu o kimseye ki sahabe gibi yaşayıp cennet gibi bir toplum oluşturabilsin.
Yazıklar olsun o kimseye ki bu duygulardan uzak cehennemi bir toplum yaşantısı oluştursun.
Kasım-Aralık-Ocak
2015
14Arkadaş
15. Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü
Seni selamların en güzeliyle selamlıyorum Ey Sıddık! Bu yazdıklarım makamına ulaşır mı, aciz bir kul olarak bu söz
yığınlarımsanaulaştırılırmıbilmiyorum,amabiçareyazıyorum!
Ya Ebubekir, doğruluğun, samimiyetin temsilcisi! Nasıl bir sevda bu sendeki, nasıl bir dostluk, nasıl bir sevgidir?
Kimsenin inanmadığı ve alaya almayan tek bir kulun olmadığı o dönemde bile:'' Muhammed diyorsa doğrudur.''
dedirten?
EyEfendimizinsadıkdostu!
Yıllarca nur yüzlü sevgiliyi mi bekledin sen?Gelse de her şeyimi ona versem mi dedin? Nasıl bir güven ne tür bir
teslimiyetti ki bu 9 yaşındaki gözbebeğin kızını, canından parçan (Hz.) Aişe'yi gönderdin habibi Kibriya'nın
yamacına?Onudiridiritoprakolmaktankurtardığıiçinmiydibuminnettarlığın?
Hz. Muhammed(sav)'e ve inandıklarına, getirdiklerine ve dahi O'nun ümmetine şefkatin, merhametin nasıl bu
denli fazlaydı? Ey Allah'ım bedenimi öyle büyüt öyle büyüt ki cehennemi doldursun benden başkası giremesin,
diyebildin? Bu kadar cesur muydun yani? Bu kadar çok muydu sevgin? Ya da ahir zamanın cehennem narıyla
bağlantısınıhissettinmiokadaryılönceden?
Sıddık! Dünya denen mezbelede dolanırken anlıyorum ne demek istediğini. ''Ey Allah'ım! Ahir zamanın gençleri
çokzordurumdakalacak,bedenimibüyüt,onlaryanmasın!''demekmiydibu?
Sahabe-i Güzin'in baş tacı… Senin gibi de bir örnek var önümüzde. Doğrucu ve bir o kadar cesur. Senin gibi bir
babavarönümüzde''SizhiçKur'anokumuyormusunuz?''diyeümmet-iMuhammed'eüzülenbirkızyetiştiren.
Bizler, bizi yetiştirmeye çalışan babaya asi; doğruyu söylemeye çekinerek Allah'ın rızasından vazgeçen fakat
ateşin sıcaklığını bildiği halde -bu benim günahım- diyerek günahımızdan vazgeçmeyen bir nesiliz! Bunun için
miydi onca sıkıntı? Ümmetin gençleri günaha ve harama âşık olsun diye mi? Ateşi bunca sevsinler diye mi? Ne
farkımızkaldıateşetapanlardançözemiyorum!Aah!Nezamanakıllanacağız?
YaEbabekir!
BizMüslümanolarakdoğduk,çokşükür;fakatiçindeoluncakıymetbilmiyoruzgaliba?Senivediğerbüyüklerimizi
örnek almamız lazım gelirken günümüz mekânlarında boy gösterenleri örnek ediniyoruz kendimize. Bize
gönderilenlerin izinden gitmemiz gerekirken çağımız teknolojisinin izinden gidiyoruz. Bu gidiş nereye kadar sürer
kestiremiyorum bir dur demek lazım bu kesin; fakat nasıl “Dur” denir, bilmiyorum. Şimdi bir rüzgâr getirse sesini
kulaklarıma, versen sorularımın cevabını. Siz büyüklerimiz gibi yapmalıyız sanırım. İlahı kılavuzumuzdan
ayrılmamalı ve Müslüman kardeşlerimizle bağlanmalıyız birbirimize. Zira müslümanın müslümandan başka
dostu yok değil mi ey dost! Rabbimiz şefaat hakkı tanıdığında şefaatine nail etsin bizleri de sizleri de bizden razı
etsin.İslam'ıçağagöreyaşayanlardandeğil,çağıİslam'agöreyaşayanlardanolmakduasıyla…
measselameh…
Ayşe Sena DOĞAN
AL-11D
Kasım-Aralık-Ocak
2015
Mektup15
16. Hz.Ömer'in Yiğitliği
İbn-i Kesir'in El Bidaye ven Nihaye adlı eserinde anlatıldığına
göre Hz. Ömer İslamla şereflendiği ilk gün, kendisinden
Peygamberimizin katlini bekleyen Kureyş topluluğunun içine gitti.
Onlar Kabe'nin çevresinde oturuyorlardı. Müslüman olduğunu izhar
edince Mekke ulularından Utbe bin Rebia hınçla onun üzerine atıldı.
Utbe daha önce Hz. Ebubekir'i yere yatırmış ve hırpalamıştı. Bu defa
da yanı şeyi yapacağını zannediyordu. Ama Hz. Ömer onu kavradı,
yere yıktı, üzerine oturdu, dövmeye başladı. Hatta ellerini o melunun
gözlerine soktu. Utbe feryad figan ettiyse de arkadaşlarından kimse
yardımına seğirtemedi.Ve nihayet acı bir dayaktan sonra Hz. Faruk-u
azam onu bıraktı. Müşriklerin de gözü iyiden iyiye yıldı. Allah ondan
razı olsun…
Hz.Ömer 16 Kasım-Aralık-Ocak
2015
17. Ekim-Kasım-Aralık
2014
HZ. ÖMER (R.A.)'DEN NASİHATLER
Nasihatler17
1. Sana kötülük yapan kimseyi ona iyilik
yaparak cezâlandır.
2. Hakîkatı anlayana kadar din
kardeşinin davranışını iyiye yor.
3. Müslüman kardeşinin ağzından çıkan
bir lakırdıyı iyiye yorman mümkün
oldukça kötüye yorma.
4. Kendini töhmet altında bırakacak
işlere mübâşeret eden, kendisi hakkında
kötü düşünenleri kınamasın.
5. Sırrını gizleyen murâdına erer.
6. Sâdık arkadaşlar edin, gölgelerinde
yaşarsın. Çünkü sâdık dostlar, huzurlu
anlarda süs, sıkıntılı demlerde silahtır.
7. Seni ölüme götürse de doğruluktan
ayrılma.
8. Seni ilgilendirmeyen işe karışma.
9. Henüz vukû bulmamış şeylerden
sorma.
10. İhtiyacını, onu gidermeni
istemeyenlere iletme.
11. Yalan yere yemîni hafîfe alma,
Allah seni helâk eder.
12. Kötülüklerini öğrenmek
düşüncesiyle de olsa fâcirlerle arkadaş
olma.
13. Düşmanlarından uzak dur.
14. Güvenmediğin dostlarından sakın.
Güvenilir kimse de Allah'tan korkandır.
15. Mezarlıklarda derin saygı içinde ol.
16. Tâat ânında kendini zavallı gör.
17. Günah işlemek istersen sonunu
düşün.
18. Herhangi bir işinde, Allah'tan
korkanlarla istişâre et.
Kasım-Aralık-Ocak
2015
18. Sual: İstihare nedir ve istihare namazı nasıl kılınır?
CEVAP:
İstihare, bir işin hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için abdest alıp iki rekât namaz kıldıktan sonra bu
husustaki duayı okuyarak o işle ilgili rüya görmek üzere uykuya yatmaktır.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Dört şeyi yapan dört şeyden mahrum kalmaz:
1- Şükreden, nimetin artmasından,
2- Tevbe eden, kabulden,
3- İstihare eden, hayırdan,
4- İstişare eden, doğruyu bulmaktan, hakikate ulaşmaktan mahrum olmaz.
Herhangi bir işe başlarken, mesela evlenirken, ev alırken istihare yapmalıdır. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
(Mutluluk, istihare namazı kılmakla gerçekleşir.) [Hâkim]
Evlenmeden önce, birkaç defa istihare etmeli, Hak teâlâya sığınmalıdır. Nefsin ve kötü kimselerin araya
girmemesi için, yalvarmalıdır. Salih, güvenilir kimselerle istişareden sonra, istihare yapmalıdır.
Bir işe başlayacağınız veya bir şeyden kurtulmak istediğiniz zaman, iki rekât nafile namaz kılıp [aşağıda
bildirilen Arapça duayı okuyarak] "Eğer bu işim [Mesela şununla evlenmem veya şu evi almam] dünya ve
ahiretim için hayırlı ise, bunu bana mübarek eyle. Eğer hakkımda hayırlı değilse, onu benden uzaklaştır ve
hayırlı olanı bana kolaylaştır. Beni kazana rıza gösterenlerden eyle, Ya Erhamerrahimin" demelidir.
Önce günahlardan tevbe edilir. Tevbe için kısaca, "Ya Rabbi! Buluğ anımdan şimdiye kadar yaptığım
günahlara pişman oldum. Bundan sonra da, inşallah hiç günah işlememeye söz veriyorum" denir. Sonra
gusledilir. Gusülden sonra, o gece (istihareye niyet ettim) diyerek iki rekat nafile namaz kılınır. İlk rekâtta,
Sübhaneke ve Fatiha'dan sonra,Kâfirun, ikinci rekâtta Fatiha'dan sonra İhlâs okunur. İstihare namazı
bittikten sonra şu dua okunur:
“(Allahümme innî estehîrüke bi-ilmike ve estakdirüke bi-kudretike ve eselüke min fadlikel azîm fe
inneke takdirü ve lâ akdirü ve talemü ve lâ alemü ve ente allâmül-guyûb.)”
Bu şekilde istihareye yedi gece devam edilir. [Gündüz de istihareye yatmak caizdir.] Gusül sadece ilk gün
alınır. Diğer günler gusle gerek yoktur.
İstihare başkasına yaptırılmaz. İstihareyi herkesin kendi yapması gerekir. İstihare yapmasını öğrenmeli, bu
sünneti kendisi ifa etmelidir. Bedenle yapılan ibadetleri başkasına yaptırmak caiz değildir.
İstihare namazını kılıp duasını ettikten sonra hiç konuşulmadan yatılmalı. İhtiyaç varsa konuşulabilir.
Aslında her zaman, yatsı namazını kıldıktan sonra, ihtiyaç olmadıkça konuşmamak müstehabdır, iyi olur.
İstihareden sonra, abdestli olarak, kıbleye dönüp yatılır. Rüya görse de, görmese de, 7 gün istihareye devam
edilir. Rüyada beyaz veya yeşil görmek hayra, siyah veya kırmızı görmek şerre alamettir. Eğer, rüyada bir şey
görülmezse, kalbe bakılır. O işi yapmak arzusu varsa, o işe karar verilir. Karar veremeyen, birkaç defa daha
istihare yapmalıdır.
Yapılacak her iş için istihare yapmak sünnettir ve mübarektir. Fakat istihare yaptıktan sonra, o işin
yapılmasını veya yapılmamasını gösteren bir şeyin, uykuda veya rüyada yahut uyanık iken görünmesi şart
değildir. İstihareden sonra, kalbine bakmak lazımdır. O işi yapmak arzusu, eskisinden daha çok olmuş ise, o
işi yapmayı gösterir. Eğer arzu, çoğalmamış ve eskisinden daha da azalmamış ise, yine yasak olmaz. Böyle
olunca, yapmak arzusu artıncıya kadar, istihareleri tekrar tekrar yapmalıdır. İstihareler yediye kadar tekrar
olunur. İstihareden sonra, o işi yapmak arzusunun azaldığı anlaşılırsa, o işin yapılmamasını gösterir. Böyle
olunca da, istihareler tekrarlanabilir, hatta nasıl olursa olsun, istihareleri her zaman tekrarlamak, daha
uygun ve daha iyi olur. O işi yapmak veya yapmamakta ihtiyatlı davranılmış olur.
Mehmet ACAR
AL-9D
İSTİHARE
İstihare 18 Kasım-Aralık-Ocak
2015
19. Ekim-Kasım-Aralık
2014
Hz Ömer halife iken, bir gece
makamına ashaptan biri gelir. Selam
verip oturur.Fakat selamı alınmaz. Hz
Ömer işiyle meşguldür ve sahabe
bekler..
Sahabenin yüzüne bakmayan Hz
Ömer işini bitirip mumu söndürür. Bir
başka mumu yakar ve o anda
sahabenin selamını alır, konuşmaya
başlar.
Sahabe sorar;
-Ya Ömer, niçin hemen selamımı
almadın ve bir mumu söndürüp diğer
mumu yaktıktan sonra konuşmaya
başladın?
Hz Ömer cevap verir;
Evvelki mum devletin hazinesinden
alınmıştı. O yanarken özel işlerimle
meşgul olsaydım Allah indinde mesul
olurdum. Seninle devlet işi
konuşmayacağımız için, kendi
cebimden almış olduğum mumu
yaktım, ondan sonra senine
konuşmaya başladım.
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini
kaldırarak şöyle dua eder;
-Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim
başımızdan eksik etme.
Müslüman ya da değil, hiçbir insanın
hakkını yemek caiz değildir ve çok
günahtır.
HZ. ÖMER ADALETİ
Adalet19Kasım-Aralık-Ocak
2015
20. Adı Abdullah, babası Ebu Kuhafe, annesi
Ümmü'l-Hayr Selma'dır. Peygamber Efendimiz (sav)
tebliğe başladığı zaman erkekler arasında iman eden ilk
kişi, hayattayken cennetle müjdelenen 10 sahabeden ilki,
dört büyük halifenin ilki, sadakatte, doğrulukta, infak
etmekteilkolmaktageçilemeyensahabe…
İslamiyet'inilkyıllarıydı;
Bir avuç Müslüman Peygamberimizle (sav) birlikte
Kâbe'ye namaz kılmaya gittiler. Bunu gören müşrikler
onların etrafını sardılar ve Peygamberimizi (sav)
çekiştirmeye başladılar. Kimse bu duruma müdahale
edemezken Hz. Ebu Bekir yine ilk olmayı başardı ve gelip
kendini Peygamberimize (sav) siper etti. Müşrikler
Efendimizi (sav) bırakıp Hz. Ebu Bekir'e saldırdılar ve
bayılıncaya kadar bırakmadılar. Akrabaları Hz. Ebu Bekir'i
evine götürdü. Hz. Ebu Bekir Efendimiz kendine gelir
gelmez başucunda bekleyen annesine:“Allah Resulüne
(sav) ne oldu?” diye sordu ve ağzına bir lokma bile
koymadan durumunu öğrenmek için Efendimizin (sav)
yanına koştu. Efendimize (sav) muhabbette ilk sırada yine
Hz.EbuBekirEfendimizigörüyoruz.
Efendimiz (sav) Kudüs'e gidip oradan miraca çıktığını
anlatınca müşrikler O'na inanmayıp O'nu yalanladılar.Bu
durumu Hz. Ebu Bekir Efendimize aktardıklarında Hz. Ebu
Bekir Efendimiz bir an bile tereddüt etmeden “ O
söylediyse doğrudur.” demek suretiyle Efendimizi (sav)
tasdik etti. Efendimiz(sav) bu hadiseyi duyunca
kendisine“Sıddık” lakabınıverdi.
Hicret sırasında Rasûlullah'la(sav) beraber olmasından
dolayı,Kur'an-ıKerim'de“…mağaradabulunanikikişiden
biri…” (et-Tevbe, 9/40) şeklinde kendisinden
bahsedilmektedir.
Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bu
arada Bizans imparatoru, Şam'da Hicaz bölgesini istilâ
etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah (sav) ,
bu orduya karşı İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlık
sebebiyle zorluklarla karşılaştı. Ebu Bekir Efendimiz
malınınhepsinibuordununhazırlanmasındakullandı.
Hz. Ebu Bekir Müslüman olduktan sonra daima
Rasûlullah'ın(sav) en yakınında yer almıştır. Efendimiz
(sav) hastalanınca Hz. Ebu Bekir'i mescitte namaz
kıldırması için görevlendirdi ve böylelikle kendisinden
sonra Müslümanların başına geçecek halifeyi işret etmiş
oldu.
Hicretin 10. yılında veda haccında bulunan
Peygamberimiz (sav) Hicrî 11. yılda 13 Rebi'ülevvel
Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Onun vefatını
duyan Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk
anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Hz. Ebu
Bekir, vefat haberini duyar duymaz hemen geldi ve orada
bulunanlara hitaben “Ey insanlar: Allah birdir, O'ndan
başka ilâh yoktur, Muhammed(sav) O'nun kulu ve
elçisidir.Allah,apaçıkhakikattir.Muhammed'e(sav)kulluk
eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere
gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın
şu buyruğunu hatırlatırım: “Muhammed(sav) de ancak bir
peygamberdir. Ondan öncede nice peygamberler geldi,
geçti. Şimdi O ölür ve öldürülürse siz gerisin geriye mi
döneceksiniz? Her kim geriye dönecek olursa elbette
Allah'a bir zarar verecek değildi. Fakat Allah şükredenlere
yakında mükâfat verecek. ” (Âl-u İmrân, 3/144).
mealindekiayetiokuduvebirkarışıklıkçıkmasınıönledi.
Hz. Ebu Bekir, dürüstlüğü ve takvası ile ashap içinde ilk
sırada yer alır. Cömertlikte ondan üstünü de yoktur. Bütün
malını mülkünü İslâm için harcamış, vefat ederken
vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların,
topraklarınınsatılarakiadeedilmesiniistemişvegeridebir
deve,birköledenbaşkabirşeybırakmamıştır.
Seyit Ali YAŞA
Matematik Öğretmeni
Hz.Ebubekir 20
HZ.EBUBEKİR
Kasım-Aralık-Ocak
2015
21. Ekim-Kasım-Aralık
2014
Cahiliye zamanında bir gün büyük bir ağaç dalının yanında otururken dal başına eğilir ve bir ses işitilir:“Yakın
zaman da Kabe'de Haşimoğulların'dan Abdülmuttalib'in evladından Muhammed adlı bir Peygamber çıkacaktır.
O'nun kadar şanı büyük bir Peygamber ne gelmiş ne de gelecektir. Peygamberler'in sonuncusudur. O'nun dinine
önce sen gireceksin, O'na en yakın sen olacaksın.” dedi. Ben de o ağaca hitaben: ”O peygamber zuhur ettiği zaman
banahaberver“dedim.Ağaçileböylecesözleştik.Resulullah(sav)Peygamberliğiniaçıklayınca,ağaçtan:
“-Ey Ebu Kuhafe'nin oğlu! Sana müjde olsun söylediğim peygamber zuhur etti. Acele et O'nun dinine önce senin
girmen lazımdır.”dedi. Böyle bir olayın başından geçtiği kişi Ebu Kuhafe'nin oğlu Hz. Ebu Bekir'dir. O dürüstlük
abidesi, cömert, güzel huylu, mütevazı, Kur'an ahlakını yaşamada gösterdiği titizlikle sahabeler arasında ön plana
çıkan, vakitli vakitsiz konuşmamak için ağzına küçük taş koyan, güvenilir ve en önemlisi de Allah Resulü'nün
dostudur.
O kadar iyi dostlardı ki müşrikler Peygamber Efendimizi öldürmek istedikleri için Müslümanları Medine'ye
gönderir ve Hz. Ebu Bekir kendisini de Medine'ye göndermediği için üzülür. Peygamber Efendimiz de “Üzülme Ebu
Bekir ben seni kendime yol arkadaşı seçtim.”der. Ve birlikte yola çıkarlar. Müşriklerin izlerini bulamamaları ve
Resulullah'ı (sav) korumak için sağa, sola, öne ve arkaya geçer. ”Ya Ebu Bekir! Niçin ıstırap çekiyorsun, kendin için mi
korkuyorsun?” diye buyurunca: “Hayır öyle bir şey düşünmüyorum, sizin bir kılınıza bile zarar gelmesini
istemiyorum” der. Resulullah (sav): “Üzülme, Allah-ü Teala bizimle beraberdir.”buyurdular. Mağaraya gelmişlerdi.
Peygamber Efendimiz yorulduğu için Hz Ebu Bekir'in dizine yatmıştır. Bu sırada Hz Ebu Bekir bir yılanın delikten
kafasını çıkarttığını görür ve elbisesinden parçalar kopartarak delikleri tıkar. Son bir delik kalır ve yılan oradan da
başını çıkartır bu deliği kapatabileceği hiçbir elbise parçası kalmamıştır. Ve deliği ayağıyla kapatır. Yılan da Hz Ebu
Bekir'in ayağını ısırır Peygamber Efendimiz uyanmasın diye canın acıdığını belli etmemeye çalışır ama gözlerinden
dökülen yaşlar buna engel olur. Peygamber Efendimiz kalkıp:“Ne oldu?”diye sorar. Hz Ebu Bekir'de yılan deliğini
ayağıyla kapatınca ısırdığını söyler. Hz Muhammed'de: “Ey yılan! Benim mağara arkadaşıma, sırdaşıma eziyet
etmeye, Allah-ü Teâlâ'dan korkmuyor musun?”dediği zaman, yılan da: “Ben sizi görmek için defalarca başımı
çıkarttım ama Hz. Ebu Bekir buna engel oldu. Ben de buna karşılık ayağını ısırmak zorunda kaldım.”der. Hz. Ebu
Bekir'inyarasınamübarektükürüğündensürerveyaraiyileşir.İşteHz.EbuBekirbukadariyivedüşüncelidosttur.
ArtıkMekke,MedinevediğerArabistanyarımadasındaıssızlıkçökmüştü.Yıl632,herkessessizhüzünlü,mutsuz,
sanki hayatlarının hayat damarı kopmuş gibiydi. Böyle bir zamanda Müslümanlara önderlik edecek onlara yardımcı
olacak birisi lazımdı O kişi kimdi, O kişi Hz. Ebu Bekir' di. Peygamber Efendimizin vefatıyla Hz. Ebu Bekir halifeliğe
başlamıştı. Halifeliği kısa bir zaman sürmesine rağmen büyük işler başarmıştır. Örneğin yalancı peygamberlerle
savaşmış, bazı yerlere seferlerdüzenleyerek onların ibadetlerindekieksiklikleridüzeltmiştir. En önemliside Kuran – ı
Kerim'i kitap haline getirmiştir. Bu işleri yaptıktan sonra ateşli bir hastalığa yakalanarak yatağa düşmüştür. Ardından
vefatetmiştir.VasiyetigereğiPeygamberEfendimizinyanınagömülmüştür.
Lamia Betül ÇAKIR
AL-9A
İLK HALİFE
Hz.EbuBekir21Kasım-Aralık-Ocak
2015
22. Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24 saat
kısa gelmeye başlarsa o zaman mayonez kavanozu ve 2 fincan kahveyi
hatırlayın.
Bir gün bir Felsefe profesörü elinde birkaç kutu ile derse girer. Ders
başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu
alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Öğrencilere kavanozun dolup
dolmadığını sorar; öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler. Bu
sefer profesör önündeki kutuların bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını
çalkalayarak kavanoza döker. Böylece çakıl taşları kayarak tenis toplarının
aralarındaki boşlukları doldurur. Öğrencilere tekrar kavanozun dolup
dolmadığını sorar; öğrenciler de koro halinde “evet” derler.
Profesör bu defa masasının üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki
kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki
boşlukları doldurur. Öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar;
onlar da “evet doldu” derler. Bu sefer profesör masasının altında hazır bekleyen
2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır. Kahve de kumların arasında kalan
boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler! Profesör, öğrencilerin gülüşünü
destekleyerek “evet” der:
“Ben bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım.”
der. “Şöyle ki; bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz,
çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir. Diğer
şeyleri kaybetseniz de bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları
ise daha az önemli şeylerdir; işiniz,eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek
şeylerdir. Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de
tenis toplarına yeterli yer kalmazdı. Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi
ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz önemli şeyler için vakit
kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri,sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur.”
Bu arada bir öğrenci sorar:” Peki o 2 fincan kahve nedir?”
Profesör gülerek:”Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa
olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer
vardır.”
KAVANOZ
VE
2 FİNCAN KAHVE
Kasım-Aralık-Ocak
2015
Öykü 22