2. Neden Kilo Alırız
Hemen herkesin ortak bir derdi var:
“Kilo almak.” Ancak tabii ki
nedenlerimiz ve çözümlerimiz bambaşka
olabilir. Şimdi kilo almamızın altındaki
sebeplere gelin isterseniz bir göz atalım:
Kilo almak, fizyolojik dengemizin
bozulması ile ilgili bir sonuçtur.
Tabii ki öncelikle şişmanlama konusunda
genetik ve çevresel faktörlerin rolü çok
büyük. Diğer nedenler ise endokrin ve
metabolizma ile ilgili hastalıklar.
Ders - 1
3. Bu nedenle kişinin kendisini tanıması ve doğru beslenme alışkanlıklarını kazanması
kaçınılmaz. Yaşam tarzı değişikliği ile engellenebilecek nedenlerin başında düzensiz ve
dengesiz beslenme, hareketsizlik, porsiyon kontrolünün olmaması, yiyecek tercihindeki
hatalar geliyor.
Erişkin yaşlarda kilo almaya veya obeziteye neden olan başlıca faktörler hareketsizlik ve
aşırı beslenmedir. Bunun dışında tabii ki metabolizma yavaşladığından yaşın
ilerlemesiyle de kilo almaya başlarız.
Aşırı kilo genellikle hareketsiz yaşam tarzı ve yüksek kalorili beslenme
alışkanlıklarından kaynaklanıyor gibi görünse de buna ek olarak önemsenmeyen farklı
sebepler de kilo almamıza sebep oluyor. Bunların en önemli sebeplerinden biri hormonal
rahatsızlıklardır.
4. Bunların başında;
-Tiroit bezi yetmezliği (hipotiroid) gelir.
-İnsülin direnci (daha sonra bundan daha geniş bahsedeceğim).
-Böbrek üstü bezinin aşırı kortizol üretmesi (Cushing sendromu) özellikle Cushing
sendromunda kilo yüz, boyun, sırt ve bel çevresinde daha belirgin olabilir.
-Yumurtalık kistleri (Polikistik Over Sendromu): Çocuk doğurma çağındaki kadınlarda
görülen hormonal bir sorundur. Bu durum adet döngüsünü etkiler ve hormonal
dengesizliklere neden olur. Bu kişilerde de karın çevresinde yağlanma fazladır.
Devam edecek olursak, evlenme diyebiliriz çünkü evlendikten sonra düzenli yemek
yeme dönemi başlar. Sigarayı bırakma, sigarayı bıraktıktan sonra iştahın artması da kilo
alımını etkileyen faktörlerdir.
Tabii ki tüm bunlara az su içmek, aşırı alkol tüketimi, depresyon, bazı psikolojik
sorunlar, emeklilik, düzensiz iş saatleri gibi bazı sosyal ve psikolojik nedenleri de
ekleyebiliriz.
5. KİLO ALMAMIZIN
PSİKOLOJİK SEBEPLERİ
Aslında fazla kilo ile psikolojiniz
arasında sandığınızdan daha derin bir
ilişki var. Bu gerçeği göz ardı
etmemek lazım.
Şöyle ki, kilo vermenin yollarını ve
ne yapmamız gerektiğini artık hemen
hemen herkes biliyor. Ancak bütün
yolları deneyip hâlâ kilo
veremiyorsanız bir yerde bir sorun var
demektir. Herhangi bir sağlık
sorununuz yoksa ve yeme
alışkanlıklarınız düzenliyse o zaman
kilo almanızın veya kilo
verememenizin psikolojik sebeplerini
araştırmanız gerekir.
6. Evet, kilo almada veya verememede psikolojik etkenler hafife alınmayacak kadar
önemlidir.
Mutsuzluk, suçluluk duygusu, öfke, endişe, korku stres, gibi olumsuz duygulardan
kendinizi arındıramadığınız sürece kilo almanız kaçınılmazdır.
Vücudumuzun korunma amaçlı salgıladığı stres hormonu bazı bünyelerde hayati
öneme sahipmiş gibi algılanabilir, vücutta artar ve özellikle göbek bölgesinde
yağlanma yapar.
Aşırı kilo almanın ve vermemenin çok önemli diğer sebebi ise çocukluğunuzda
yemek ile kurduğunuz ilişki ve anne-babanızın size karşı davranışlarıdır.
Eğer çocukken yemek yemekle ilgili yanlış bağlantılar kurduysak, bilinçaltımızdaki
bu yanlıştan kurtulamayız. Çocukken anne-baba tarafından çok yedirilmiş veya
yemekle ödüllendirilmiş kişiler büyüyünce de çok yemek yiyerek mutlu olacaklarını
düşünebilirler.
7. Mesela ağlayan çocuğa sussun diye şeker veririz ve onu mutlu ettiğimizi düşünürüz.
Ya da mutlu bir olayı pasta yiyerek kutlarız. İşte bu davranışlar ailede sürekli
yapılıyorsa, çocuk bunu öğreniyor ve bu tutum yetişkinlikte de böyle devam ediyor.
Tabii bir de işin “ödül-ceza” boyutu var.
Küçükken iştahsız çocuklar yemek yesinler diye annesi-babası tarafından
ödüllendirildiklerinde, büyüyünce kendilerini ödüllendirmek ya da daha mutlu olmak
için kendilerini ödüllendirme yöntemini kullanıyorlar. En basit, kendimden örnek
vermek istiyorum burada.
Küçükken çok iştahsız ve cılız bir çocuktum. Anne ve babam bana yemek yedirmek
için her türlü yönteme başvururlardı.
8. Aslında yemek saatleri tam bir kargaşa ve işkenceye dönüşürdü. Bir anne için
çocuğunun yemek yemesi çok önemlidir ve yesin diye oldukça ısrarcı davranır ama
çoğu anne daha sonra çocuğun bilinçaltında birçok yanlış bağlantı kurulduğunu
bilemez. Tabii ki aç bırakmak da doğru bir davranış değildir. Genelde ödül ceza ve
kıyaslama yöntemine girerlerdi. “Yemeğini yersen sana istediğin oyuncağı alacağız”,
“Seni çok ama çok seveceğiz” gibi sözler söylerler veya ceza verirlerdi.
Komşumuzun çok yemek yiyen tombik bir çocuğu vardı. Herkes “Ay ne şeker, ne
tombik çocuk!” diye sever ve ilgi gösterirdi ona.
Annem, “Bak sen de yemeğini ye herkes seni böyle sevsin, biz de seni daha çok
sevelim,” derdi hep. Büyüyüp kocaman adam olduğumda 135 kiloya kadar çıkmıştım.
Artık bilinçaltıma otomatik olarak “Demek ki sevilmek için tombul olmak
gerekiyormuş” inanışı kaydolmuştu bile.
Ta ki 7 zeytin 1 incir mucizesini keşfedene kadar.
Ancak yemek yemenin ve kilo verememenin ana sebebinin bilinçaltımızdaki olumsuz
kayıtlar olduğu kesin. Yaşadığımız birçok olumsuz kayıtlar biz farkında bile olmadan
bilinçaltımıza yerleşiyor ve bizi zayıflamaya götürecek adımlardan alıkoyuyor ya da
bir süre sonra büyük uğraşlarla verdiğimiz kiloları çabucak geri almamıza neden
oluyor. 7 zeytin 1 incir içeriğinin onlarca faydasının yanı sıra psikolojik yararları da
var tabii.
9. Duygusal Açlık
Aslında iki türlü açlık vardır:
Biri fizyolojik açlık, diğeri
ise duygusal açlık.
Fizyolojik açlık yaşamımızı
devam ettirmek ve
vücudumuzun enerji
ihtiyacını karşılamak için
duyulan gerçek açlıktır.
Duygusal açlık ise vücudun
değil, beynin açlığıdır.
10. Duygusal açlık genelde stres, aşırı üzüntü, öfke, yalnızlık duygusu gibi negatif
duyguların tetiklenmesiyle oluşan hormonal değişimlerimiz sonucunda ortaya
çıkan açlıktır.
Yani demem o ki, kilo vermiyorsak, kilolarımızı koruyamıyorsak veya yeme
atakları yaşıyorsak sebebi duygusal açlık olabilir.
Stresli olduğunuzda kendinizi sakinleştirmenin yollarını yemek yiyerek
arıyorsanız, ya da kötü bir gün geçirdiğinizde kendinizi bir pizza veya bir paket
kurabiye ile bir kanepede buluyorsanız, duygusal açlıkla karşı karşıyasınız
demektir.
Ancak tabii ki bu durumda yemek kısa vadede sizi doyuran, mutlu eden ancak
yarardan çok zarar veren, sadece geçici rahatlık sağlayan bir araçtır.
11. Daha sonra yemek yediniz diye suçluluk duygusu ortaya çıktığında kendinizi
daha kötü hissetmenize neden olur.
Normal şartlar altında kişi bir tabak yemekle doyar. Hatta kişinin günlük yemek
ihtiyacı kendi yumruğunun büyüklüğü kadardır.
Yani bu miktarlarda yemek yemeniz fiziksel açlığınızı bastırmak için yeterlidir.
Ancak bu miktarları yiyip hâlâ doymadıysanız, abur cubura saldırıyorsanız,
dikkat etmeniz gereken noktaya gelmişsiniz demektir.
Aslında beyne tokluk sinyali 20 dakikada gider. Bu nedenle 20 dakika
beklerseniz ya da çok yavaş yerseniz zaten doymuş olacaksınız.
12. Şayet hâlâ doymamışsanız bir bardak su için. Beynimizdeki hipotalamus dediğimiz
bölge, acıkma ve susama hislerini hissettiğimiz bölgedir ve açlıkla susuzluğu ayırt
edemez.
Şayet su içtiğimizde tokluk hissi yaşıyorsak demek ki acıkmamışız sadece
susamışızdır.
Dolayısı ile yaşadığınız şeyin duygusal açlık olduğunu, midenizin dolu ve doymuş
olduğunu hissedeceksiniz.
Öncelikle duygusal yemeği engellemek için yapmamız gereken, duygularımızın ve
hislerimizin farkına varmaktır.
13. Bir şey yemeden önce gerçekten acıkıyor musunuz; yoksa sıkıntı, kaygı, üzüntü
gibi duygular açlık hissinizle karışıyor mu?
Açlığı vücudunuzun neresinde ve nasıl hissediyorsunuz, bu hisse ne kadar
dayanabilirsiniz?
Aç olsanız da işinize ya da o anki uğraşınıza devam edebiliyor musunuz? Ya da bu
his çoğu zamanki yeme dürtünüzden farklı mı?
Bu soruların cevabını bulmak gerçek açlık hissi ya da duygusal yemek yeme
davranışlarında vücudunuz, duygularınız ve davranışlarınız arasındaki farkı
anlamanıza yardımcı olacaktır.