2. AYET
• Zümer 39/2 “(Ey Resûlüm!) Şüphesiz biz, bu Kitab’ı sana
hak/gerçek olarak indirdik. O halde Allah’a, O’nun dinine
ihlasl(a gönülden bağl)ı olarak kulluk et.”
3. HADİS
• Halk Ebû Hüreyre'nin yanından dağıldılar. Bunun üzerine Şamlıların
Nâtil'i ona şunu söyledi: — Yâ şeyh! Bize Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) 'den işittiğin bir hadîs söyle Ebû Hüreyre : — Peki! Dedi.
Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken
işittim :
• «Kıyamet gününde insanların, üzerine ilk hüküm verilecek olanı
şehîd edilen bir adamdır. Bu adam getirilerek ona Allah nî'metlerini
ta'rîf edecek, o da onları tanıyacaktır.
• — Bu ni'metler hakkında ne yaptın? diye soracak;
• Şehid : — Senin uğrunda çarpıştım. Nihayet şehîd edildim!
Diyecektir.
• Hak Teâlâ : — Yalan söyledin! Lâkin sen cesur denilmek için çarpıştın.
Gerçekten denildi de! Buyuracak. Sonra onun hakkında emir verecek
ve yüz üstü sürüklenecek, nihayet cehenneme atılacaktır.
4. • Bir de ilmi öğrenip öğreten ve Kur'ânı okuyan bir adamdır. Bu da getirilerek
kendisine ni'metlerinî ta'rîf edecek, o da onları tanıyacaktır. — Bunlar hakkında
ne yaptın? Diye soracak.
• O adam : — İlmi öğrendim ve öğrettim. Senin rızân İçin Kur'ânı da okudum! Di-
yecek.
• Teâlâ : — Yalan söyledin! Lâkin sen ilmi âlim denilsin dîye öğrendin; Kur'ânı da o
kaari'dir denilsin diye okudun; gerçekten denildi de; Buyuracak. Sonra onun
hakkında emir verecek ve yüzü üstü sürüklenecek; nihayet cehenneme
atılacaktır.
• Bir de Allah'ın, yakasını genişlettiği ve kendisine malın her çeşidinden verdiği
adamdır. Bu da getirilerek ona ni'metlerini ta'rîf edecek; o da onları tanıyacaktır.
• — Bunlar hakkında ne yaptın? Dîye soracak.
• O adam : — Uğrunda mal sarf edilmesini dilediğin hiç bir yol bırakmadım. Mut-
laka senin için sarfettim! Diyecek.
• Teâlâ Hazretleri : — Yalan söyiedîn! Lâkin sen, o cömerttir desinler diye yaptın.
Gerçekten denildi de! Buyuracak. Sonra onun hakkında emir verecek ve yüzü
üstü sürüklenecek. Sonra cehenneme atılacaktır.» Müslim, İmare, 152
5. İHLAS NEDİR?
• Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” mânasındaki hulûs /
halâs kökünden türetilmiştir. “bir şeyi, içine karışmış ve
değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip
arındırmak, saflaştırmak” anlamına gelir.
• İhlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar
kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir.
İslâmî literatürde ihlâs daha geniş olarak şirk ve riyadan, bâtıl
inançlardan, kötü duygulardan, çıkar hesaplarından ve genel
mânada gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü
hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca
Allah’ın rızâsını gözetmeyi ifade eder
6. • Fahreddin er-Râzî, bu ifadenin geçtiği Hicr sûresinin 40. âyetini
açıklarken ihlâsın “bir şeyi karışımdan temizleyip saf hale
getirmek” şeklindeki sözlük anlamını hatırlattıktan sonra
insanın bir ameli ya sırf Allah için ya da Allah’tan başka biri için
veya her iki amacı birlikte gözeterek yapacağını, sonuncu
durumda ya Allah rızâsını veya başkasını memnun etmeyi öne
alacağını belirtmekte, bunlardan sadece birinci amelin makbul
olduğunu, ameline gösteriş karıştırmakla birlikte Allah rızâsını
önde tutanların da ihlâslı kimselerden sayılmasının
umulduğunu söylemektedir (Mefâtîḥu’l-ġayb, XIX, 188-189)
• Ateş, Süleyman, “İhlas”, DİA, İstanbul 2000, XXI, 535
7. KISSA-MENKIBE
• HAZRET-İ ÖMER İLE SARHOŞ ADAM
• İslâm’ın ikinci halifesi Hazret-i Ömer, sabahlara kadar sokak
sokak gezer, idaresini üzerine aldığı halkın huzur içinde
istirahat edip etmediklerini araştırırdı. Yine böyle teftiş
gecelerinden birindeydi. Medine sokaklarında sessizce
gezerken ileride hiç beklemediği bir gürültü işitti. Merakla
yaklaştı, dikkatle baktığında, bir sarhoşun gelip geçenlere
münasebetsizce sözler söyleyip rahatsız ettiğini gördü.
Resûlüllah’ın şehri Medine’de adam hem âyetin emrine karşı
gelerek içki içmiş, hem de sarhoş halde sokağa çıkıp
mes’ûliyetini üzerine aldığı mü’minleri rahatsız etmişti. Bu hâl,
Allah’ın emrine açıkça isyandı. Allah’a isyan edenin hasmı ise
Halife Ömer’di.
8. • Bu sebeble meşhur gazabına yine bürünmüş, öfkesini
kullanmanın zamanı geldiğine inanmıştı. Elindeki kırbacını hızla
kaldırıp sarhoşun başına yıldırım gibi indirmeyi düşünüyordu.
Nitekim kamçısını havaya kaldırırken sarhoşun hakaretli
sözlerine muhatap olmaya başladı.
• Adam, şahsını hedef almış, bizzat kendisine hakarette
bulunmuştu. Hızla havaya kalkan kamçı bu defa yavaşça yere
indi, sarhoşun başında şaklamaktan vazgeçmiş oldu.Şaşıran
sarhoş, sormadan edemedi:
9. • -Sen kimsin ki, önce beni kırbaçlamak istedin, sonra da
vazgeçtin?
• Hz. Ömer cevap verdi: Ben Allah’ın emirlerini tatbik etmekle
vazifeli halife Ömer’im!
• Peki öyle ise neden kırbaçlamaktan vazgeçtin beni? Halifenin
cevabı, fevkalâde düşündürücüydü: (Burda gençlere sorulur:
Sizce neden vaz geçmiş olabilir?)
•
• Ben önce Allah için kaldırmıştım kırbacımı. Tam o sırada sen
şahsıma hakaretler savurdun. Birden nefsimin galeyana
gelmesine, öfkelenmeme sebep oldun. Baktım ki Allah için
kaldırdığım kırbacım, nefsim için inecek. Nefsime yaptığın
hakaretinden dolayı seni kırbaçlamış olacağım. Halife sözünü
şöyle tamamladı:
10. • Halbuki ben, Allah için hiçbir şeyden gözümü kırpmam, ama
nefsim için bir karıncayı dahi incitemem, bir kuşun bile benden
korkup uçmasına razı olamam!
• Bu cevaptan sonra ortalığı bir sessizlik almıştı. Müslümanların
halifesi neticeyi şöyle bağladı:
• Uzat elini, seni doğruca Kadı Şüreyh’e götüreyim.Durumunu
ona anlat, adaletin hükmünü ondan gör. Bundan sonra seni
ben cezalandıramam. Zira nefsimin hisse almasından korkarım!
•