SlideShare a Scribd company logo
1 of 22
RAMAZAN AYI
ُ‫ر‬ْ‫ه‬َ‫ش‬ َُ‫ان‬َ‫ض‬َ‫م‬ َ‫ر‬َُ‫ِي‬‫ذ‬َّ‫ال‬َُ‫ل‬ ِ‫نز‬‫أ‬ُِ‫ه‬‫ي‬ِ‫ف‬ُ‫آن‬ ْ‫ر‬‫ق‬ْ‫ال‬‫ًى‬‫د‬‫ه‬ُِ‫اس‬َّ‫ن‬‫ل‬ِ‫ل‬ ُ‫َات‬‫ن‬ِ‫ي‬َ‫ب‬ َ‫و‬َُ‫ن‬ِ‫م‬‫ى‬َ‫د‬‫ه‬ْ‫ال‬ُِ‫ان‬َ‫ق‬ ْ‫ر‬‫ف‬ْ‫ال‬ َ‫و‬َُ‫م‬َ‫ف‬‫ن‬َُ‫د‬ِ‫ه‬َ‫ش‬ُ‫م‬‫نك‬ِ‫م‬
َُ‫ر‬ْ‫ه‬َّ‫ش‬‫ال‬ ُ‫ه‬ْ‫م‬‫ص‬َ‫ي‬ْ‫ل‬َ‫ف‬
''Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile
batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde
indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla
geçirsin'' (Bakara Süresi 185)
“Ramazan hilâlini görünce oruç tutunuz. Şevval hilâlini görünce de oruca son veriniz. Ramazanın başlangıcı
bulutlu bir güne rastlarsa, şâbanı otuza tamamlayınız.” (Buhârî, Savm 11)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Buhârî,
Savm 5)
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
“Ramazan ayının son on günü gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleri ibadetle ihyâ eder,
ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı.” (Buhârî, Leyletü’l-kadr 5)
İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda
Cebrâil’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil aleyhisselâm, ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile
buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil ile
buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Bedü’l-vahy 5,
6, Savm 7, Menâkıb 23, Bed’ul-halk 6, Fezâilü’l-Kur’ân 7, Edeb 39)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında (işlenecek
küçük) günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret 16)
Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini
tutar.” (Buhârî, Umre 4)
RAMAZAN AYI NE DEMEKTİR?
Bu ayda
oruç
tutulur.
Dua ve ibadet
ayıdır.
KADİR GECESİ NEDİR?
Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı geceye KADİR GECESİ denir.
Kadir gecesi bin aydan daha değerlidir. Niçin?
Çünkü Kur’an-ı Kerim bu gecede indirilmiştir.
Ramazan ayı değerlidir, çünkü, Kadir gecesi bu aydadır.
Kadir gecesi değerlidir. çünkü, KUR’AN bu gecede indirilmiştir.
SONUÇ:
O HALDE KUR’AN ÇOK DEĞERLİDİR.
Fidye
İftar
Teravih
Sahur
Ramazan ve
oruçla ilgili
kavramlar.
Mukabele
İmsak
Fitre
Ramazan, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların
ısınması ve kızması anlamlarına gelmektedir. Bu ayda, tutulan orucun verdiği açlık ve susuzlukla yanma
veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı yakma anlamı ile ilgili olarak Ramazan adı verilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde adı geçen ramazan, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır.
Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir.
Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi, cemaatle dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan
mukabeleleri ile kurtuluş ayıdır.
Ramazan Ayı, Allah Teâlâ'nın müminlere büyük bir ihsanıdır. Çünkü ramazan ayı; Kur'an, oruç, iyilik ve
güzellik ayıdır. Tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul olunduğu mübarek bir aydır.
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerim ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere rahmet ve bütün insanlığa
hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gece'sinde indirilmeye başlanmıştır.
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü'minlere bu ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır.
"Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da
zincire vurulur.
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini
ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksatla) derdi ki: "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde
etmek niyetiyle namazla (teravih) ihya ederse geçmiş günahları affedilir."
Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere
vurulduğu bu ay mü'minler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira, oruç
sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah'a açılması hayata Allah'ın emrettiği şekilde bakılmasıdır.
RAMAZANAYIRAHMETVEMAĞFİRETAYIDIR
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ve Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin dilinde övülen Ramazan ayı; İlâhî
rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır. Kalbimizi ve bütün organlarımızı
kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı Allah'ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için,
bu ay kaçınılmaz bir fırsattır.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Kim, faziletine inanarak ve karşılığını
Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır." Peygamber Efendimiz
bir hadis-i şeriflerinde ümmetine verilen beş şeyden bahsederek şöyle buyurmuştur:
" Ümmetime ramazan da beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere
verilmemiştir:
1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teâlâ ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime
(rahmet bakışıyla) bakarsa, ona ebedî olarak azap etmez.
2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzel olur.
3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler, Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.
4- Allah teâlâ cennetine emredip: "Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden
kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı." buyurur.
5- Gecenin sonu olunca, Allah (c.c.) hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri:
"- O gece Kadir gecesi midir?" deyince:
Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam
olarak ödenir." Buyurdu.
Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve
mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden
kurtuluşa vesile olan Ramazan ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız
BİR RAMAZAN MASALI
Bir varmış, bir yokmuş. Adı bilinmeyen uzak dağların ardında, hiç kimsenin duymadığı bir ülke varmış. Bu
ülkede insanlar büyük büyük işler yaparlarmış; daha doğrusu öyle olduğunu zannederlermiş. İşleri büyük
olunca, her anları çok yoğun olurmuş. Artık kimse kimseyi görmez olmuş ülkede... Sabah erkenden
uyanan halk, işbaşı yapar; akşama kadar işinin başından ayrılmazmış. Dedik ya; büyük işlerin
adamlarıymış onlar!.. O yüzden, ne doğarken, ne de batarken; onları hiç ilgilendirmezmiş güneş... Ne
bahar geldiğinde kırlarda açan papatyalar, ne sonbaharda dökülen yapraklar dokunurmuş yüreklerine...
Onlar papatyaların suyunu şifa diye satmayı, sonbaharda kış öncesi yakıt giderini azaltma planları
yapmayı severlermiş. Kıyıda köşede kalmış hastalar, fakirler ve yaşlılar; kıyıda köşede kalırmış onlar için...
"-Hayat, bu işte!.." derlermiş. "Hastalanırsan devre dışı olursun. Yaşlılık pilin bitmesi, iş gücünün
azalmasıdır."
Fakirler içinse kimse tek lâf etmezmiş. Onlar, hiç yokmuş bu ülkenin gündeminde...
Gel zaman git zaman; bir gün sokaklarda tellâllar bağırmışlar.
"-Duyduk duymadık demeyin! Padişahımız ağır bir hastalığa dûçâr olmuştur. Herkes, şifası için elinden
geleni yapsın; duâsı makbûl olanlar el açsın; şifâdan anlayan hekimler saraya adım atsın!.."
Pek duâ eden olmamış ama; "Nasıl şifa oluruz?" diye düşünen hekimler, ülkenin dört bir yanından
saraya akın etmişler. Bir de ne görsünler; padişah kocaman olmuş!!! Masal bu ya; padişah yemek yemeye
çok çok düşkün bir adammış.
"-Ülkeyi yöneten adam öyle mi olurmuş?" demeyin, masal işte!
Padişah yemek yiye yiye hasta olmuş; vücudu kocaman olmuş. Artık ne oturabiliyor, ne
kalkabiliyormuş. Hiç kımıldamadan öylece yatıyormuş padişah!.. Sanki midesi dağ olmuş. Öyle büyümüş
ki, midesi, bedeninde kalbine hiç yer kalmamış. İşe bakın siz, mide büyüyünce, kalp küçülür, katılaşırmış.
Hekimler, padişaha ilaçlar yapmışlar. Az yesin diye midesini küçültmeye çalışmışlar, ama kâr etmemiş. Hele
kalbi için kimse bir şey yapamamış. Belki beslenir de büyür diye, gözyaşı takviyesi yapmışlar damarlarından.
Nâfile, o da işe yaramamış.
Padişahın yakınları ümîdi kesmişler. Ama kalbi sağlam bir hekim:
"-Allah'tan ümit kesilmez!.." demiş. "Bu sözümü yabana atmayın! Ümit, kulların en sağlam ipidir."
Onlar da, ümitlerini yeniden yeşerterek beklemeye başlamışlar. Bu güzel ve mânâ katılmış bekleyiş, ben
diyeyim beş gün, siz deyin beş ay, devam etmiş.
Bir gün, ülkenin sınırlarından içeriye yaşlı bir adam girmiş. Yaşlı dediysem, âsası olanlardan değil, gözü ve
gönlü yaşlı olanlardan... Lâkin, kimse bilmezmiş gözünden çıkan yaşları, gönlündeki sızıyı... O, dimdik, dupduru
gezmeye başlamış, Allah'ın yol verdiği bu ülkede.
Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Geçtiği dereler-tepeler şenlenmiş. Yol boyu ağaçlar, serçeler ve
karıncalar fark etmiş, bu adamda bir başkalık olduğunu... Ağır ağır yürüyormuş adam; karmakarışık bir hayata
alışık ülke insanlarına inat, her âna anlam katıyormuş. Güneşe gülümsüyor, karıncalara yol veriyormuş. O
yürüyor, ardından bir "huzur" rüzgarı bırakıyormuş efil efil... Böyle bir huzura alışık değilmiş insanlar. Ve onlar
da durup derin derin içlerine çekmişler huzur rüzgarını. Hayat yavaşlamış ülkede. Bir adam, tek başına nasıl
değiştirebilirmiş bunca şeyi, sözsüz, kelâmsız?! Şaşırmışlar... Nihayet; yolunu kesip adını sormuşlar. Durmuş
adam, tebessüm etmiş:
"-Ramazan..." demiş.
Ramazan'ın yürüyüşü devam ediyormuş. Ünü her yere yayılmış, saraya kadar ulaşmış. Ümidi kuşanmış
saray halkı, Ramazan'ı bir lütuf saymışlar ve saraya dâvet etmişler.
Saraya giren Ramazan, lükse, şatafata hayret etmiş. O geldiğinden beri çoktan ülke gündemine düşmüş
gerçi fakirler... Ama, bu israf kanına dokunmuş; üzülmüş, kalbine yaşlar inmiş. Onu alıp götürmüşler,
hasta padişahın huzuruna... Ramazan, içeri girince bir daha sızlamış kalbi, yine ıslanmış. Kocaman bir
bedenle, kımıldamadan yatan padişaha yaklaşmış; eğilip kalbini dinlemiş. Ne cılızmış kalbi; ah ne
zayıf!...
Padişahın yakınlarına dönmüş Ramazan;
"-Bu hastalığın hekimlik dilinde adı; şişmanlıktır. Mânevi âlemde ise biz buna «ağır ruh hastalığı»
diyoruz."
"-Peki, çare nedir?" diye sormuşlar.
"-Çare Allah'tır, Allah'tandır. 30 gün, 30 gece kalacağım bu ülkede... İlan edin halka; 11 ay bedenler
doymuştur; bir ay ruh doyacak! Fakirler kardeş bilinecek, duâları alınacak. Ve zamanın kıymetini bilecek
bütün insanlar. Seheri, sabah bilecek; «vaktin oğlu» olma yarışına girecekler!"
"-Vaktin oğlu mu?" demişler, şaşırmışlar.
"-Biz ona «ibn-ül vakt» deriz. Ancak bu hâle erişenler, aldıkları nefesi hissedebilirler, ciğerlerinin her
köşesinde... Böylece, kalbin her atışı bir hayra alâmet olur."
Sonra padişaha dönmüş, Ramazan:
"-Sen de biraz iyilik yap. Hâl-hatır sor güle, böceğe!.. Tâ ki, kalbinin ‘tıp tıp'larını duyasın..." Bunlardan
sonra, saraydan çıkmış Ramazan. Ardında, rüzgarını bekçi bırakmış. Ülkenin her şehrini, sokağını,
yaylalarını, ırmaklarını, ovalarını dolaşmış. Bir ay sürmüş yolculuğu... Bir akşam ezanı vakti, terk etmiş
ülkeyi. Bir dahaki seneye niyetlenmiş; yine gelmeyi, yine düzen, yine sekînet getirmeyi...
Burda da masal bitmiş.
"-Bu masalda hiç mi kötü yok?" diye sormayın. Ramazan bir yere geldiğinde; bütün kötüler, esir
edilirmiş bilinmez bir yerlerde. Gökten üç rahmet inmiş; biri padişahın cılız kalbine; biri "vaktin oğlu"
olabilenlere, biri de Ramazan'ın rüzgârını yüreğinde hissedenlere...
BİZZAT ŞEYTAN UĞRAŞIYOR.
Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı.
Hava oldukça sıcaktı. Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları
halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı. Bu sırada karşılarında
bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi:
-Ben sizin rabbinizim Ramazan'da yemek içmek size haramdır. Ama şimdi size
helal kıldım.
Yiyiniz içiniz.
Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve
yiyeceğe el attılar. Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı:
-Sakın oruçlarınızı açmayın!
Sonra sesin geldiği tarafa dönüp:
- "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim. Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş
şeytandan Allaha sığınırım.
Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir
anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş
ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.
MECUSİNİN AFFI
Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük
çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti:
-Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca
muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.
Her faninin başına gelen ölüm O'nu da alıp götürdü ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah
dostlarından birçoğu Mecusi'yi rüyalarında cennet'te gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe
ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi.
-Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını
bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi.
-Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman
mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde
ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim
için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana
"Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu." dedirtti ve ondan
sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi.
Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı
imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, nefsin şehvetini gemleyen
bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasıl olacaktır, Siz düşünün.
Hoş geldin Ramazan - Skeç
(Çocuk hararetli hararetli su içerek girer, babası görür)
BABA: (Heyecanlı) :Oğlum, ne yapıyorsun,oruçlu değil miydin sen?
ÇOCUK: (yakalandığı için biraz korkar) Şey baba ya, ramazan gidince bir daha geliyor ama, ben gidersem bir
daha gelemem, ne günahı ya. Hem Ne kızıyorsunuz ki canım. Ben önceden önlemimi almıştım.
BABA: (Kızgın) : Ne diyorsun oğlum sen? Bunun önlemimi olurmuş?
ÇOCUK: Olur tabii. Sahurda şöyle niyet etmiştim: ”Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım.”
Dayanamadım ne yapayım?..
BABA: Hay Allah. Bu oğlan beni öldürecek (Baba, hem kızgın, hem üzgün çocuğa söylenirken....)
ÇOCUK: Babacım dur kızma lütfen ya, bir şey öğrenmek istiyorum sizden, kafama takılan bir şey var da..
(sevecen bir şekilde babayı yumuşatır)
BABA : E hadi sor bakalım.
ÇOCUK: Geçen gün hoca camide vaaz verirken dedi ki:
BABA: (sevinçli): Aferin oğlum....camiye gidiyorsun demek.....eee ne dedi oğlum hoca?
ÇOCUK: İçki içmenin bütün kötülüklerini, zararlarını sayıp döktü. Hatta içki içenlerin sırat köprüsünden
geçerken, boyunlarında, dünyada içtikleri bütün içki şişeleri asılı olacak dedi. Doğrumu baba?
BABA: E hoca efendi dediyse doğrudur oğlum..
ÇOCUK: Ama merak ettim ben baba..
BABA: Neyi oğlum?
ÇOCUK: Boyuna asılı şişeler acaba boş mu olacak? Dolumu?
BABA: Ee ilahi oğlum, alemsin yani, tabii ki dolu olacak.
ÇOCUK: (çok sevinçli) Ciddi misin baba, desene ahirette de yaşadık..
BABA: Neee!!?? Ah benim hayırsız oğlum! bir de içki içersin ha!!? (Tam çocuğu dövecekken anne gelir)
ANNE : (telaşlanır) Hayırdır bey, ne oluyor burada? Ne yaptı bu yaramaz yine?
Babanın cevap vermesine fırsat bırakmadan çocuk lafa girer:
ÇOCUK: (ağlamaklı bir halde) Ya anne ya, valla bişey yapmadım, sadece birşey sordum diye babam bana çok kızdı. Hem
anne, sana bir bilmece sorayım mı ha, lütfen anne, sorabilir miyim? (Anneyi de yumuşatır.)
ANNE: Sor tabii oğlum.
ÇOCUK : Bir yer vardır ki orada, zengin fakir ayrımı yoktur. Dertli giren neşeli olur, Oraya giren herkesin gönlü ferahtır.
Bilin bakalım burası neresidir?
ANNE: Tabi ki cennet oğlum,
ÇOCUK : Hayır anne bilemedin, Meyhane.
(Baba çok kızar, söylenerek çocuğun üzerine doğru yürürken, çocuk annesine koşar ve hemen sorar.Bu arada anne,
babayı tutar çocuğu dövmesin diye.)
ÇOCUK : Anne melekler uçar mı?
ANNE: Uçar.
ÇOCUK : Bütün melekler mi?
ANNE : Evet.
ÇOCUK : Peki o zaman bizim hizmetçi kız niye uçmuyor?
ANNE : (şaşırır) Hizmetçi neden uçacakmış oğlum?
ÇOCUK: Babam konuşurken ona hep meleğim diyor da.
ANNE: (kızgın) : Yaaaa öylemi!? O halde az sonra hemen uçar!!
Babası korkudan ne yapacağını şaşırır, çocuk güler, anne de babanın peşinden kovalar
bir şekilde sahneyi terk ederler.
OYUN ZAMANI
Ramazan ayı ve oruç ile ilgili kavramlar
eşleştirme oyunu oyna.
Derslerde öğrencileri gruplara ayırıp,
yarışma şeklinde de işleyebilirsiniz.
sınıflarda da oruç ile ilgili kavramları
hatırlatmak için güzel bir oyun.
İZLEYELİM.DİNLEYELİM.
Ramazan Ayına Özel Video (10dakika)
https://www.youtube.com/watch?v=YV09-
2ObQKI
RAMAZAN AYI
Ramazan Sohbetleri - Prof. Dr. Mahmud Es’ad
COŞAN (Rh.A)
https://www.youtube.com/watch?v=SK6IEkNZ
vPk

More Related Content

What's hot (20)

88. enfal
88. enfal88. enfal
88. enfal
 
44.meryem suresi
44.meryem suresi44.meryem suresi
44.meryem suresi
 
Regaip kandili yeni
Regaip kandili yeniRegaip kandili yeni
Regaip kandili yeni
 
Isra ve miraç mucizesi idris yavuzyiğit
Isra ve miraç mucizesi idris yavuzyiğitIsra ve miraç mucizesi idris yavuzyiğit
Isra ve miraç mucizesi idris yavuzyiğit
 
Kur'an ve Hayat
Kur'an ve HayatKur'an ve Hayat
Kur'an ve Hayat
 
İbadet Nedir?
İbadet Nedir?İbadet Nedir?
İbadet Nedir?
 
İL Üniversitesi - 1.9.vahyin gelisi asr i saadet-islam tarihi
İL Üniversitesi - 1.9.vahyin gelisi asr i saadet-islam tarihiİL Üniversitesi - 1.9.vahyin gelisi asr i saadet-islam tarihi
İL Üniversitesi - 1.9.vahyin gelisi asr i saadet-islam tarihi
 
Güzel ahlak
Güzel ahlakGüzel ahlak
Güzel ahlak
 
Güzel ahlak
Güzel ahlakGüzel ahlak
Güzel ahlak
 
Peygamberimizin Komutanları
Peygamberimizin KomutanlarıPeygamberimizin Komutanları
Peygamberimizin Komutanları
 
El Muallim
El MuallimEl Muallim
El Muallim
 
Besmele
BesmeleBesmele
Besmele
 
Müslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyetiMüslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyeti
 
Namaz Bilinci
Namaz BilinciNamaz Bilinci
Namaz Bilinci
 
Dini Hikayeler
Dini HikayelerDini Hikayeler
Dini Hikayeler
 
Selmân-ı Fârisi
Selmân-ı FârisiSelmân-ı Fârisi
Selmân-ı Fârisi
 
Miraç
MiraçMiraç
Miraç
 
Muharrem ayı
Muharrem ayıMuharrem ayı
Muharrem ayı
 
Namazin Hikmetleri
Namazin HikmetleriNamazin Hikmetleri
Namazin Hikmetleri
 
Peygamberimizin Örnek Kulluğu
Peygamberimizin Örnek KulluğuPeygamberimizin Örnek Kulluğu
Peygamberimizin Örnek Kulluğu
 

More from Serkan Dereli

Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014
Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014
Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014Serkan Dereli
 
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslarSerkan Dereli
 
16 hafta ilkokul_nazik_olmak
16 hafta ilkokul_nazik_olmak16 hafta ilkokul_nazik_olmak
16 hafta ilkokul_nazik_olmakSerkan Dereli
 
Orta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlariOrta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlariSerkan Dereli
 
Orta insanlara karsi
Orta insanlara karsiOrta insanlara karsi
Orta insanlara karsiSerkan Dereli
 
Orta aserei mubessere
Orta aserei mubessereOrta aserei mubessere
Orta aserei mubessereSerkan Dereli
 
Lise kurandan ogutler
Lise kurandan ogutlerLise kurandan ogutler
Lise kurandan ogutlerSerkan Dereli
 
Lise evrendeki mukemmellik
Lise evrendeki mukemmellikLise evrendeki mukemmellik
Lise evrendeki mukemmellikSerkan Dereli
 
İlkokul Güler Yüzlü Olmak
İlkokul Güler Yüzlü Olmakİlkokul Güler Yüzlü Olmak
İlkokul Güler Yüzlü OlmakSerkan Dereli
 
İlkokul Doğru Olmak
İlkokul Doğru Olmakİlkokul Doğru Olmak
İlkokul Doğru OlmakSerkan Dereli
 
İlkokul Allah Sevgisi
İlkokul Allah Sevgisiİlkokul Allah Sevgisi
İlkokul Allah SevgisiSerkan Dereli
 
İzcilikle Bağlantılı Konular
İzcilikle Bağlantılı Konularİzcilikle Bağlantılı Konular
İzcilikle Bağlantılı KonularSerkan Dereli
 
Liderin KAD Eğitimi
Liderin KAD EğitimiLiderin KAD Eğitimi
Liderin KAD EğitimiSerkan Dereli
 

More from Serkan Dereli (20)

Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014
Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014
Elektronik ii-ders-dokumanlari4-28032014
 
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
 
16 hafta lise-saygi
16 hafta lise-saygi16 hafta lise-saygi
16 hafta lise-saygi
 
16 hafta ilkokul_nazik_olmak
16 hafta ilkokul_nazik_olmak16 hafta ilkokul_nazik_olmak
16 hafta ilkokul_nazik_olmak
 
Orta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlariOrta peygamberimizin komutanlari
Orta peygamberimizin komutanlari
 
Orta namaz bilinci
Orta namaz bilinciOrta namaz bilinci
Orta namaz bilinci
 
Orta insanlara karsi
Orta insanlara karsiOrta insanlara karsi
Orta insanlara karsi
 
Orta aserei mubessere
Orta aserei mubessereOrta aserei mubessere
Orta aserei mubessere
 
Orta arkadaslik
Orta arkadaslikOrta arkadaslik
Orta arkadaslik
 
Lise kurandan ogutler
Lise kurandan ogutlerLise kurandan ogutler
Lise kurandan ogutler
 
Lise evrendeki mukemmellik
Lise evrendeki mukemmellikLise evrendeki mukemmellik
Lise evrendeki mukemmellik
 
Lise ihlas
Lise ihlasLise ihlas
Lise ihlas
 
Lise el besir
Lise el besirLise el besir
Lise el besir
 
Lise basari
Lise basariLise basari
Lise basari
 
İlkokul Güler Yüzlü Olmak
İlkokul Güler Yüzlü Olmakİlkokul Güler Yüzlü Olmak
İlkokul Güler Yüzlü Olmak
 
İlkokul Doğru Olmak
İlkokul Doğru Olmakİlkokul Doğru Olmak
İlkokul Doğru Olmak
 
İlkokul Besmele
İlkokul Besmeleİlkokul Besmele
İlkokul Besmele
 
İlkokul Allah Sevgisi
İlkokul Allah Sevgisiİlkokul Allah Sevgisi
İlkokul Allah Sevgisi
 
İzcilikle Bağlantılı Konular
İzcilikle Bağlantılı Konularİzcilikle Bağlantılı Konular
İzcilikle Bağlantılı Konular
 
Liderin KAD Eğitimi
Liderin KAD EğitimiLiderin KAD Eğitimi
Liderin KAD Eğitimi
 

İlkokul Ramazan

  • 1.
  • 2. RAMAZAN AYI ُ‫ر‬ْ‫ه‬َ‫ش‬ َُ‫ان‬َ‫ض‬َ‫م‬ َ‫ر‬َُ‫ِي‬‫ذ‬َّ‫ال‬َُ‫ل‬ ِ‫نز‬‫أ‬ُِ‫ه‬‫ي‬ِ‫ف‬ُ‫آن‬ ْ‫ر‬‫ق‬ْ‫ال‬‫ًى‬‫د‬‫ه‬ُِ‫اس‬َّ‫ن‬‫ل‬ِ‫ل‬ ُ‫َات‬‫ن‬ِ‫ي‬َ‫ب‬ َ‫و‬َُ‫ن‬ِ‫م‬‫ى‬َ‫د‬‫ه‬ْ‫ال‬ُِ‫ان‬َ‫ق‬ ْ‫ر‬‫ف‬ْ‫ال‬ َ‫و‬َُ‫م‬َ‫ف‬‫ن‬َُ‫د‬ِ‫ه‬َ‫ش‬ُ‫م‬‫نك‬ِ‫م‬ َُ‫ر‬ْ‫ه‬َّ‫ش‬‫ال‬ ُ‫ه‬ْ‫م‬‫ص‬َ‫ي‬ْ‫ل‬َ‫ف‬ ''Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin'' (Bakara Süresi 185)
  • 3. “Ramazan hilâlini görünce oruç tutunuz. Şevval hilâlini görünce de oruca son veriniz. Ramazanın başlangıcı bulutlu bir güne rastlarsa, şâbanı otuza tamamlayınız.” (Buhârî, Savm 11) Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Buhârî, Savm 5) Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: “Ramazan ayının son on günü gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleri ibadetle ihyâ eder, ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı.” (Buhârî, Leyletü’l-kadr 5) İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil aleyhisselâm, ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Bedü’l-vahy 5, 6, Savm 7, Menâkıb 23, Bed’ul-halk 6, Fezâilü’l-Kur’ân 7, Edeb 39) Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret 16) Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar.” (Buhârî, Umre 4)
  • 4. RAMAZAN AYI NE DEMEKTİR? Bu ayda oruç tutulur. Dua ve ibadet ayıdır.
  • 5. KADİR GECESİ NEDİR? Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı geceye KADİR GECESİ denir. Kadir gecesi bin aydan daha değerlidir. Niçin? Çünkü Kur’an-ı Kerim bu gecede indirilmiştir. Ramazan ayı değerlidir, çünkü, Kadir gecesi bu aydadır. Kadir gecesi değerlidir. çünkü, KUR’AN bu gecede indirilmiştir. SONUÇ: O HALDE KUR’AN ÇOK DEĞERLİDİR.
  • 7.
  • 8.
  • 9. Ramazan, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların ısınması ve kızması anlamlarına gelmektedir. Bu ayda, tutulan orucun verdiği açlık ve susuzlukla yanma veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı yakma anlamı ile ilgili olarak Ramazan adı verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde adı geçen ramazan, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır. Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir. Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi, cemaatle dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan mukabeleleri ile kurtuluş ayıdır. Ramazan Ayı, Allah Teâlâ'nın müminlere büyük bir ihsanıdır. Çünkü ramazan ayı; Kur'an, oruç, iyilik ve güzellik ayıdır. Tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul olunduğu mübarek bir aydır. Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerim ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gece'sinde indirilmeye başlanmıştır. Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü'minlere bu ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır. "Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksatla) derdi ki: "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla (teravih) ihya ederse geçmiş günahları affedilir." Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay mü'minler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira, oruç sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah'a açılması hayata Allah'ın emrettiği şekilde bakılmasıdır.
  • 10. RAMAZANAYIRAHMETVEMAĞFİRETAYIDIR Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ve Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin dilinde övülen Ramazan ayı; İlâhî rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır. Kalbimizi ve bütün organlarımızı kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı Allah'ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için, bu ay kaçınılmaz bir fırsattır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır." Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ümmetine verilen beş şeyden bahsederek şöyle buyurmuştur: " Ümmetime ramazan da beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir: 1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teâlâ ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime (rahmet bakışıyla) bakarsa, ona ebedî olarak azap etmez. 2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzel olur. 3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler, Allah'tan bağışlanmalarını dilerler. 4- Allah teâlâ cennetine emredip: "Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı." buyurur. 5- Gecenin sonu olunca, Allah (c.c.) hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri: "- O gece Kadir gecesi midir?" deyince: Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir." Buyurdu. Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan Ramazan ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız
  • 11.
  • 12. BİR RAMAZAN MASALI Bir varmış, bir yokmuş. Adı bilinmeyen uzak dağların ardında, hiç kimsenin duymadığı bir ülke varmış. Bu ülkede insanlar büyük büyük işler yaparlarmış; daha doğrusu öyle olduğunu zannederlermiş. İşleri büyük olunca, her anları çok yoğun olurmuş. Artık kimse kimseyi görmez olmuş ülkede... Sabah erkenden uyanan halk, işbaşı yapar; akşama kadar işinin başından ayrılmazmış. Dedik ya; büyük işlerin adamlarıymış onlar!.. O yüzden, ne doğarken, ne de batarken; onları hiç ilgilendirmezmiş güneş... Ne bahar geldiğinde kırlarda açan papatyalar, ne sonbaharda dökülen yapraklar dokunurmuş yüreklerine... Onlar papatyaların suyunu şifa diye satmayı, sonbaharda kış öncesi yakıt giderini azaltma planları yapmayı severlermiş. Kıyıda köşede kalmış hastalar, fakirler ve yaşlılar; kıyıda köşede kalırmış onlar için... "-Hayat, bu işte!.." derlermiş. "Hastalanırsan devre dışı olursun. Yaşlılık pilin bitmesi, iş gücünün azalmasıdır." Fakirler içinse kimse tek lâf etmezmiş. Onlar, hiç yokmuş bu ülkenin gündeminde... Gel zaman git zaman; bir gün sokaklarda tellâllar bağırmışlar. "-Duyduk duymadık demeyin! Padişahımız ağır bir hastalığa dûçâr olmuştur. Herkes, şifası için elinden geleni yapsın; duâsı makbûl olanlar el açsın; şifâdan anlayan hekimler saraya adım atsın!.." Pek duâ eden olmamış ama; "Nasıl şifa oluruz?" diye düşünen hekimler, ülkenin dört bir yanından saraya akın etmişler. Bir de ne görsünler; padişah kocaman olmuş!!! Masal bu ya; padişah yemek yemeye çok çok düşkün bir adammış. "-Ülkeyi yöneten adam öyle mi olurmuş?" demeyin, masal işte! Padişah yemek yiye yiye hasta olmuş; vücudu kocaman olmuş. Artık ne oturabiliyor, ne kalkabiliyormuş. Hiç kımıldamadan öylece yatıyormuş padişah!.. Sanki midesi dağ olmuş. Öyle büyümüş ki, midesi, bedeninde kalbine hiç yer kalmamış. İşe bakın siz, mide büyüyünce, kalp küçülür, katılaşırmış.
  • 13. Hekimler, padişaha ilaçlar yapmışlar. Az yesin diye midesini küçültmeye çalışmışlar, ama kâr etmemiş. Hele kalbi için kimse bir şey yapamamış. Belki beslenir de büyür diye, gözyaşı takviyesi yapmışlar damarlarından. Nâfile, o da işe yaramamış. Padişahın yakınları ümîdi kesmişler. Ama kalbi sağlam bir hekim: "-Allah'tan ümit kesilmez!.." demiş. "Bu sözümü yabana atmayın! Ümit, kulların en sağlam ipidir." Onlar da, ümitlerini yeniden yeşerterek beklemeye başlamışlar. Bu güzel ve mânâ katılmış bekleyiş, ben diyeyim beş gün, siz deyin beş ay, devam etmiş. Bir gün, ülkenin sınırlarından içeriye yaşlı bir adam girmiş. Yaşlı dediysem, âsası olanlardan değil, gözü ve gönlü yaşlı olanlardan... Lâkin, kimse bilmezmiş gözünden çıkan yaşları, gönlündeki sızıyı... O, dimdik, dupduru gezmeye başlamış, Allah'ın yol verdiği bu ülkede. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Geçtiği dereler-tepeler şenlenmiş. Yol boyu ağaçlar, serçeler ve karıncalar fark etmiş, bu adamda bir başkalık olduğunu... Ağır ağır yürüyormuş adam; karmakarışık bir hayata alışık ülke insanlarına inat, her âna anlam katıyormuş. Güneşe gülümsüyor, karıncalara yol veriyormuş. O yürüyor, ardından bir "huzur" rüzgarı bırakıyormuş efil efil... Böyle bir huzura alışık değilmiş insanlar. Ve onlar da durup derin derin içlerine çekmişler huzur rüzgarını. Hayat yavaşlamış ülkede. Bir adam, tek başına nasıl değiştirebilirmiş bunca şeyi, sözsüz, kelâmsız?! Şaşırmışlar... Nihayet; yolunu kesip adını sormuşlar. Durmuş adam, tebessüm etmiş: "-Ramazan..." demiş. Ramazan'ın yürüyüşü devam ediyormuş. Ünü her yere yayılmış, saraya kadar ulaşmış. Ümidi kuşanmış saray halkı, Ramazan'ı bir lütuf saymışlar ve saraya dâvet etmişler.
  • 14. Saraya giren Ramazan, lükse, şatafata hayret etmiş. O geldiğinden beri çoktan ülke gündemine düşmüş gerçi fakirler... Ama, bu israf kanına dokunmuş; üzülmüş, kalbine yaşlar inmiş. Onu alıp götürmüşler, hasta padişahın huzuruna... Ramazan, içeri girince bir daha sızlamış kalbi, yine ıslanmış. Kocaman bir bedenle, kımıldamadan yatan padişaha yaklaşmış; eğilip kalbini dinlemiş. Ne cılızmış kalbi; ah ne zayıf!... Padişahın yakınlarına dönmüş Ramazan; "-Bu hastalığın hekimlik dilinde adı; şişmanlıktır. Mânevi âlemde ise biz buna «ağır ruh hastalığı» diyoruz." "-Peki, çare nedir?" diye sormuşlar. "-Çare Allah'tır, Allah'tandır. 30 gün, 30 gece kalacağım bu ülkede... İlan edin halka; 11 ay bedenler doymuştur; bir ay ruh doyacak! Fakirler kardeş bilinecek, duâları alınacak. Ve zamanın kıymetini bilecek bütün insanlar. Seheri, sabah bilecek; «vaktin oğlu» olma yarışına girecekler!" "-Vaktin oğlu mu?" demişler, şaşırmışlar. "-Biz ona «ibn-ül vakt» deriz. Ancak bu hâle erişenler, aldıkları nefesi hissedebilirler, ciğerlerinin her köşesinde... Böylece, kalbin her atışı bir hayra alâmet olur." Sonra padişaha dönmüş, Ramazan: "-Sen de biraz iyilik yap. Hâl-hatır sor güle, böceğe!.. Tâ ki, kalbinin ‘tıp tıp'larını duyasın..." Bunlardan sonra, saraydan çıkmış Ramazan. Ardında, rüzgarını bekçi bırakmış. Ülkenin her şehrini, sokağını, yaylalarını, ırmaklarını, ovalarını dolaşmış. Bir ay sürmüş yolculuğu... Bir akşam ezanı vakti, terk etmiş ülkeyi. Bir dahaki seneye niyetlenmiş; yine gelmeyi, yine düzen, yine sekînet getirmeyi... Burda da masal bitmiş. "-Bu masalda hiç mi kötü yok?" diye sormayın. Ramazan bir yere geldiğinde; bütün kötüler, esir edilirmiş bilinmez bir yerlerde. Gökten üç rahmet inmiş; biri padişahın cılız kalbine; biri "vaktin oğlu" olabilenlere, biri de Ramazan'ın rüzgârını yüreğinde hissedenlere...
  • 15. BİZZAT ŞEYTAN UĞRAŞIYOR. Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı. Hava oldukça sıcaktı. Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı. Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi: -Ben sizin rabbinizim Ramazan'da yemek içmek size haramdır. Ama şimdi size helal kıldım. Yiyiniz içiniz. Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve yiyeceğe el attılar. Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı: -Sakın oruçlarınızı açmayın! Sonra sesin geldiği tarafa dönüp: - "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim. Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım. Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.
  • 16. MECUSİNİN AFFI Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti: -Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi. Her faninin başına gelen ölüm O'nu da alıp götürdü ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu Mecusi'yi rüyalarında cennet'te gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi. -Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi. -Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana "Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu." dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi. Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, nefsin şehvetini gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasıl olacaktır, Siz düşünün.
  • 17. Hoş geldin Ramazan - Skeç (Çocuk hararetli hararetli su içerek girer, babası görür) BABA: (Heyecanlı) :Oğlum, ne yapıyorsun,oruçlu değil miydin sen? ÇOCUK: (yakalandığı için biraz korkar) Şey baba ya, ramazan gidince bir daha geliyor ama, ben gidersem bir daha gelemem, ne günahı ya. Hem Ne kızıyorsunuz ki canım. Ben önceden önlemimi almıştım. BABA: (Kızgın) : Ne diyorsun oğlum sen? Bunun önlemimi olurmuş? ÇOCUK: Olur tabii. Sahurda şöyle niyet etmiştim: ”Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım.” Dayanamadım ne yapayım?.. BABA: Hay Allah. Bu oğlan beni öldürecek (Baba, hem kızgın, hem üzgün çocuğa söylenirken....) ÇOCUK: Babacım dur kızma lütfen ya, bir şey öğrenmek istiyorum sizden, kafama takılan bir şey var da.. (sevecen bir şekilde babayı yumuşatır) BABA : E hadi sor bakalım. ÇOCUK: Geçen gün hoca camide vaaz verirken dedi ki: BABA: (sevinçli): Aferin oğlum....camiye gidiyorsun demek.....eee ne dedi oğlum hoca? ÇOCUK: İçki içmenin bütün kötülüklerini, zararlarını sayıp döktü. Hatta içki içenlerin sırat köprüsünden geçerken, boyunlarında, dünyada içtikleri bütün içki şişeleri asılı olacak dedi. Doğrumu baba?
  • 18. BABA: E hoca efendi dediyse doğrudur oğlum.. ÇOCUK: Ama merak ettim ben baba.. BABA: Neyi oğlum? ÇOCUK: Boyuna asılı şişeler acaba boş mu olacak? Dolumu? BABA: Ee ilahi oğlum, alemsin yani, tabii ki dolu olacak. ÇOCUK: (çok sevinçli) Ciddi misin baba, desene ahirette de yaşadık.. BABA: Neee!!?? Ah benim hayırsız oğlum! bir de içki içersin ha!!? (Tam çocuğu dövecekken anne gelir) ANNE : (telaşlanır) Hayırdır bey, ne oluyor burada? Ne yaptı bu yaramaz yine? Babanın cevap vermesine fırsat bırakmadan çocuk lafa girer: ÇOCUK: (ağlamaklı bir halde) Ya anne ya, valla bişey yapmadım, sadece birşey sordum diye babam bana çok kızdı. Hem anne, sana bir bilmece sorayım mı ha, lütfen anne, sorabilir miyim? (Anneyi de yumuşatır.) ANNE: Sor tabii oğlum. ÇOCUK : Bir yer vardır ki orada, zengin fakir ayrımı yoktur. Dertli giren neşeli olur, Oraya giren herkesin gönlü ferahtır. Bilin bakalım burası neresidir? ANNE: Tabi ki cennet oğlum, ÇOCUK : Hayır anne bilemedin, Meyhane. (Baba çok kızar, söylenerek çocuğun üzerine doğru yürürken, çocuk annesine koşar ve hemen sorar.Bu arada anne, babayı tutar çocuğu dövmesin diye.)
  • 19. ÇOCUK : Anne melekler uçar mı? ANNE: Uçar. ÇOCUK : Bütün melekler mi? ANNE : Evet. ÇOCUK : Peki o zaman bizim hizmetçi kız niye uçmuyor? ANNE : (şaşırır) Hizmetçi neden uçacakmış oğlum? ÇOCUK: Babam konuşurken ona hep meleğim diyor da. ANNE: (kızgın) : Yaaaa öylemi!? O halde az sonra hemen uçar!! Babası korkudan ne yapacağını şaşırır, çocuk güler, anne de babanın peşinden kovalar bir şekilde sahneyi terk ederler.
  • 20. OYUN ZAMANI Ramazan ayı ve oruç ile ilgili kavramlar eşleştirme oyunu oyna. Derslerde öğrencileri gruplara ayırıp, yarışma şeklinde de işleyebilirsiniz. sınıflarda da oruç ile ilgili kavramları hatırlatmak için güzel bir oyun.
  • 21.
  • 22. İZLEYELİM.DİNLEYELİM. Ramazan Ayına Özel Video (10dakika) https://www.youtube.com/watch?v=YV09- 2ObQKI RAMAZAN AYI Ramazan Sohbetleri - Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN (Rh.A) https://www.youtube.com/watch?v=SK6IEkNZ vPk