SlideShare a Scribd company logo
1 of 23
KOLESTEROLÜN ÖNEMĠ ĠNKÂR EDĠLEMEZ
               PROF. DR. E. MURAT TUZCU 04.12.2011 Milliyet Gazetsi

Kolesterol düĢürücü statin ilaçlarının gerekliliği konusundaki tartıĢmaları
duyup ilaç almaktan vazgeçen hastalar var. Konuya açıklık getirip can kaybına
yol açacak durumları önlemek için bilimsel araĢtırmaların tümüne bakmak
gerekir
Damar sertliği karmaĢık bir hastalık. Veriler kötü kolesterolü yüksek olanlarda
kalp damar hastalıklarının daha sık olduğunu gösteriyor. Kolesterol
yüksekliğinin damar sertliğindeki rolü statinlerin bulunmasından çok öncelere
dayanıyor
Kolesterolün kalp damar hastalıklarında oynadığı rol ve kolestrol düşürücü statin
ilaçlarının gerekliliği konusunda yapılan tartışmalar son günlerde iyice alevlendi. Bu
tartışmaları duyup “Hem hiçbir işe yaramıyormuş hem de öldürücü yan etkileri
varmış” diye ilaç almaktan vazgeçen kalp hastaları var.Kolesterol tartışmaları bana
çok eskiden okuduğum bir Sherlock Holmes kitabını hatırlattı. “Karton Kutu Vakası”
adlı hikâyede, ünlü dedektif iki kesik kulakla başlayan cinayet vakasını çözüp suçluyu
ortaya çıkardıktan sonra arkadaşı Watson‟a döner, “Vakaya tam bir fikir açıklığıyla
yaklaştık, olayı gözlemlerimizden çıkardığımız sonuçlara dayanarak aydınlattık” der.

Tıbbi çalışmalarımızda biz de benzer bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Genel kabul
gören doğruları bile bilimsel bir şüphecilikle sorgulayarak sorunlara önyargısız ve
açık fikirlilikle yaklaşmaya, gözlemlerimizi bilimsel metoda sadık kalarak
yorumlamaya özen gösteriyoruz. Statin ilaçları gibi milyonları ilgilendiren konularda,
bir tek araştırmanın sonuçlarına değil, farklı grupların yaptığı birçok bilimsel
çalışmanın bütününe bakarak sonuçlar çıkarıyoruz. Tersini yapıp, bir çalışmada
tezimizi doğrular bir bulguyu öne çıkarıp, tezimizi çürütecek olan birçok bulguyu göz
ardı edersek doğruları bulamayacağımızı biliyoruz. Bu konuda yapılmış o kadar çok
ve çeşitli araştırma var ki, istenirse hemen her tezi, her iddiayı destekleyecek veya
çürütecek bir ifade bulmak zor değil.

Birbirini etkileyen birçok faktörün ürünü olan damar sertliği, tek bir nedenle
açıklanamayacak kadar karmaşık bir hastalık. Bu kadar değişkeni olan bir hastalığı
tedavi ederken temel ilkelere sadık kalmak kadar, kişiden kişiye farklılıklar olacağını
da unutmamak gerekir. Bu bilimsel ilkeler ışığında okuyucularımdan gelen endişe




dolu soruları cevaplamaya çalışacağım.
                                          1
Ünlü Alman hekimi Virchow 150 yıl önce, damarların duvarlarında biriken yağlı bir
maddeyle tıkandığını gözlemlemişti.Virchow’un sözünü ettiği, içinde bolca kolesterol
bulunan bir damar sertliği plağı görünüyor. Yağ dolu plak, damarın yüzde 90’ından
fazlasını tıkamış.

KOLESTEROL GEREKLĠ BĠR MADDE AMA FAZLASI ZARAR VERMEZ MĠ?

Kolesterolün vücudumuzdaki her hücreye gerekli olduğu, birçok hormonun içinde
kolesterol bulunduğu doğrudur. Vücutta benzer özellikleri olan başka maddeler de
var. Glikoz bunlardan biri. Hücrelerin ana enerji kaynağı, beynin yokluğuna birkaç
dakikadan fazla dayanamadığı şeker. Diyabet hastası olanlarda kan şekeri 300‟e
çıktığı zaman “Aman ne iyi, vücudun ihtiyacı olan glikozdan bol bol var” diyor muyuz?
Olmazsa olmaz tiroid hormonu gereğinden fazla üretildiği zaman, “Zararı yok” deyip
aldırmazlık ediyor muyuz? Kolesterol sorunu da bunlara benzer bir durum. Yeterli
düzeyin üstüne çıkınca zararları ortaya çıkmaya başlar.

Bu savı destekleyen bilimsel verilere bakalım. Batı toplumlarında yapılan “MRFIT adlı
350 bin kişilik araştırmada kolesterol arttıkça kalp krizi ve ölümlerin de arttığı
gösterildi. Çin‟de, 1970‟lerde başlayan 6500 kişilik bir araştırmada toplam kolesterolü
160 olan ile 130 olan arasında bile kalp krizi ve kalpten ölüm riski açısından fark
olduğu görüldü. Bu çalışmadan yaklaşık 30 yıl sonra, çoğu az gelişmiş veya
gelişmekte olan 50‟den fazla ülkeden 30 bin kişinin katıldığı INTERHEART
çalışmasında da bozulan kolesterol dengesinin damar sertliğine bağlı hastalıkların
başta gelen nedenleri arasında olduğu saptandı.Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu
bulgulara “Ama efendim kolesterolü her yüksek olan kalp hastası olmuyor, kalp krizi
geçirenlerin yarısının kolesterolü çok yüksek değil” diyerek karşı çıkmak mümkün
değil. Her hızlı araba kullanan kaza yapmıyor, birçok yavaş kullanan da kazaya
kurban gidebiliyor. Ama hızlı araba kullanmanın kaza riskini artırdığını hepimiz kabul
ediyoruz.Kısacası, elde olan verilerin toplamı, kötü kolesterolü yüksek olan kişilerde
kalp damar hastalıklarının daha sık görüldüğünü kanıtlıyor.




Kalp krizi sırasındaki anjiyoda kalp damarlarından biri çok dar. Bu krizde hayatını
kaybeden hastanın otopsisinde, darlıktan alınan kesiti sağ altta. Genişletilmiş

                                          2
resimdeki beyaz alanlar plağın içindeki kolesterol kristalleri. Krizin nedeni,
kolesterolün yangıyla beraber azdırıp yırttığı plak ve üstündeki pıhtı.




MRFIT çalışmasında daha önce kalp krizi geçirmemiş 350 bin kişi 6 yıl boyunca
izlendi. Kolesterol arttıkça ölümlerin de arttığı görüldü. Kolesterolü 150 olan 1000
kişinin 3’ü ölürken, 200 olanların 7’si, 240 olanların 11’i öldü. Bu araştırma, kandaki
kolesterol miktarı ile kalp krizi ve kalpten ölümlerin ilişkisini tartışmasız biçimde ortaya
koydu.

YÜKSEK KOLESTEROLÜN ZARARLI OLDUĞU ĠLAÇ FĠRMALARININ UYDUR
MASI MI?

Kolesterol düşürücü statin ilaçlarıyla olan çalışmalar 1980‟lerde başladı. Bu grup
ilaçların ilki olan Lovastatin 1987 yılında piyasaya çıktı. Halbuki kalp krizinden
ölenlerin damar duvarlarında yağlı maddeler olduğunu 19. yüzyılda ünlü Alman
patoloğu Virchov‟un yazdıklarından öğreniyoruz. 100 yıl önce Rus bilim insanları
tavşanlara kolesterollü besin vererek damar sertliği oluşturulabileceğini gösterdiler.
1940‟larda ABD‟nin Minnesota eyaletinde yapılan, çağına göre çok ileri bir araştırma
kolesterolün yüksekliği ile damar tıkanmasının ilişkisini ortaya koydu.
En önemlisi, 1950‟de başlayan ünlü Framingham çalışmasının kolesterolün, sigara,
şeker hastalığı ve yüksek tansiyonla beraber kalp damar hastalığı için bir risk faktörü
olduğunu bildiren ilk sonuçları 1962‟de yayımlandı. 1950‟lerin sonunda başlayan,
Avrupa, Kuzey Amerika ve Uzakdoğu‟da yapılan “7 ülke çalışması” hem toplumsal
hem de kişisel düzeyde kolesterolün kalp damar hastalıklarında önemli olduğunu,
statinlerin ortaya çıkmasından çok önce gösterdi.Özetle, kolesterol yüksekliğinin
damar sertliğindeki rolü statinlerin bulunmasından çok öncelere dayanıyor.

GERÇEK SONUÇLAR GĠZLENĠYOR MU?


                                             3
Bu suçlamanın geçerli olup olmadığını söyleyebilmek için araştırmaların nasıl
yapıldığını anlamamız gerekir. Önce laboratuvarda, sonra hayvan deneylerinde,
daha sonra da sınırlı sayıda insanda denenen bir ilacın etkin olduğuna ve ciddi yan
etkilerinin olmadığına kanaat getirildikten sonra sistemli bir bilimsel çalışmaya gerek
var demektir. Bunun için para, zaman ve enerji harcamaya değer.Bu aşamada o
konuda tecrübeli uzmanlardan kurulu bir araştırma yönetim kurulu oluşturulur.
Çalışmanın parasal kaynağını bir ilaç şirketi karşılıyorsa, o kurumun temsilcisi de
yönetim kurulu toplantılarına katılabilir ama oy verme hakkı yoktur. Araştırma
sırasında ve sonrasında yapılacaklar, kullanılacak yöntemler tüm ayrıntılarıyla
tartışılarak oylandıktan sonra karara bağlanır. Nihai protokol, merkezi bir web
sayfasına kaydedilir. Başlangıçta bu kayıt yapılmazsa hiçbir saygın bilimsel dergi,
araştırma bitince sonuçları yayımlamayı kabul etmez. Böylece istenmeyen sonuçlar
elde edilirse bulguların hasıraltı edilmesinin önüne geçilmiş olur.

Araştırmanın yapılacağı çok sayıdaki tıp merkezinde bir baş araştırmacı, diğer
araştırmacılar ve koordinatörlerden oluşan geniş ekipler kurulur. Her merkezin etik
kurulu gelen protokolü inceleyip onaylar veya düzeltilmesi için geri gönderir. Hastane
idaresine değil, ulusal yasalara karşı sorumlu olan etik kurullar sadece başlangıçta
değil, araştırma süresince kurallara uyulmasına büyük titizlik gösterirler.
Her merkezdeki başaraştırmacı, hastaların verilerinin en doğru biçimde toplanıp
yollanmasından sorumludur. ABD hükümetinin Besin ve İlaç İdaresi‟nin denetçileri
(FDA), bu süreçte hata veya kasıtlı bir aldatma yapıldığını saptarlarsa çalışmayı
durdurmaktan merkezdeki tüm araştırmaları durdurmaya hatta araştırmacıları
mahkemeye        vermeye     kadar      uzanan     yaptırımlara    başvurabilir.Araştırma
tamamlanınca tüm veriler yönetim kurulu ve önde gelen araştırmacılar tarafından
değerlendirilir, bağımsız istatistikçiler tarafından analiz edilir ve hazırlanan makale
saygın bir tıp dergisine yollanır. Derginin yayın yönetmeni ve yayın kurulu, 4-5
bilimsel hakemin görüşünü de alarak araştırmayı yayımlayıp yayımlamama
konusunda karar verir. Gerekirse daha fazla bilgi ve belge, daha fazla istatistiki hesap
ve inceleme isteyebilir.

Büyük araştırmalarda, sürecin çeşitli aşamalarında sorumlu olan, denetleyen, kendini
işine adamış birçok insan vardır. Sistemin kontrol mekanizmaları yoldan çıkanları
caydıracak ciddiyettedir. Bütün bunlara rağmen zaman zaman, ilaç endüstrisinde
gizlenmiş gerçeklerin su yüzüne çıktığı olmuyor mu? Oluyor ama bunlar çok ender.
Kısacası, yüzlerce, binlerce araştırmanın sonuçlarını, elde kanıt olmadan “Gerçekleri
gizliyorlar, kötülüklerin üstünü kapatıyorlar” diyerek yok saymak hem insafsızlık hem
de dürüstlükten uzak bir davranıştır. Binlerce bilim insanının, ilaç şirketi çalışanının,
bilimsel dergi yayın kurullarının, hakemlerinin bir yalanın ve aldatmanın suç ortağı
olduğunu, hepsinin susarak bu suça istirak ettiğini iddia edenler, iddialarını ispat
etmek zorundadırlar.

PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR MI?

“Statin ilaçlarıyla ilgili araştırmaları parayı veren ilaç firmaları yaptırdığına göre,
sonuçlar da onların istediği gibi olur” iddiasının arkasında hiçbir kanıt yok. Böyle bir
şüpheye ipucu olacak bir olay da yok. Birçok farklı merkezde yapılmış, çeşit çeşit

                                           4
bilim kurullarının yönettiği yüzlerce araştırmanın sonuçlarını değiştirecek bir
müdahalenin 30 yıldır gizli kalmış olması da düşünülemez. Bu gerçeklere rağmen
hâlâ böyle iddialar ileri sürülebiliyorsa, ilaç araştırmalarıyla uğraşan herkesin çıkar
çatışması konusuna dikkatle eğilmesi gerekir.

Milyarlarca liralık yatırımlarının başarıya ulaşmasını isteyen şirket ile bilimsel
yöntemlerle daha iyinin peşinde koşan akademisyenler beraber çalışırken aralarında
çizdikleri ve titizlikle korudukları kırmızı çizgiler vardır. Bilim insanlarının yaptıkları
araştırmayla ilgili akçeli ilişkileri ne kadar küçük olursa olsun şüphe uyandırır. Çelişki
oluşturacak bir çıkar ilişkisi olmayabilir, ancak böyle bir izlenim verilmesi bile
araştırmanın güvenilirliğine gölge düşürür. Akçeli ilişkiden kasıt, mutlaka
araştırmacının kişisel olarak para kazanması anlamına gelmez. Çalıştığı kuruma
giden araştırma fonları da, eğitime yapılan katkılar da aynı başlık altında toplanır.
Çıkar çatışması parayla da sınırlı değildir. Mesleki prestij, emek harcanan ve inanılan
bir projenin başarıyla sonlanması isteği gibi manevi ödüller de çıkar çatışması olarak
kabul                                                                               edilir.
Bu endişeleri paylaşan bilim çevreleri bir süredir tıp fakülteleri, akademik merkezler,
hastaneler, hekimlerin meslek kuruluşları, devlet kurumları ve ilaç endüstrisiyle
işbirliği yapıyor. Araştırmaların çıkar çatışmalarının gölgesinde kalmaması için akçeli
ilişkilerin sınırlandırılması ve ayrıntılarıyla beyan edilmesi, çalışma sürecinin
şeffaflaştırılması, ortak sorumlulukların yaygınlaştırılması gibi önlemlerle epeyce
ilerleme kaydedildi. Statinlerin yararlı olduğunu gösteren araştırma sonuçlarının
rüşvetle elde edildiğini söylemek en hafif deyimiyle abesle iştigaldir.

YARIN
1- Gerçekler halktan gizleniyor mu?

2- Kalp hastaları statinleri bırakmalı mı?

3-Statinler kalp krizini önleyebilir mi?

4- Kimler statin almalı?
02 KALP HASTALARI STATĠN ĠLACLARINI BIRAKMAMALIPROF. DR. E. MURAT
TUZCU 05.12.2011 MĠLLĠYET
Binlerce kalp hastasının yıllar boyu izlendiği araştırmalar var. Bunlardan hiçbiri
ama hiçbiri statin ilaçlarının işe yaramadığı sonucuna varmadı. Bırakın işe
yaramamayı, hepsi statinlerle kalp krizi ve ölüm oranlarında neredeyse 3’te bir
oranında azalma sağlandığını gösterdi

Statin ilaçları işe yaramıyor hem de zararlı iddialarının doğru olup olmadığına karar
vermek için araştırmalarda kullanılan yöntemlere bakmaya devam edelim. Yeni bir
ilacın işe yarayıp yaramadığına, zararlı etkileri olup olmadığına, etkinlik risk oranının
ne olduğuna kesin karar verebilmek için yapılan büyük çalışmalarda uygulanan bir
araştırma yöntemi vardır. Randomizasyon denilen, rastgele sınıflama yönteminde
amaç, verilen ilaç dışındaki özellikleri aynı olan 2 grup yaratmaktır.Böyle
oluşturulmuş gruplardan birine yeni bir ilaç verilip diğerine verilmezse bir süre sonra
ikisi arasında bazı farklar ortaya çıkar. Başlangıçta her yönüyle aynı olan gruplar
                                             5
arasında oluşan değişikliğin verilen ilaca bağlı olduğu kanıtlanmış olur. Karşılaştırma
yapmak için yeni ilacın verilmediği kontrol grubu olmazsa yanılmak çok kolaydır.Bir
benzetme yaparak anlatayım. Çoğumuz, ilk çocuğumuz 2-3 yaşına gelince her gün
değişen ve büyüyen yavruya bakıp “Azizim, kendi çocuğum diye söylemiyorum, ama
gerçekten çok zeki, neler yapıyor bir bilsen” deriz. Haklıyızdır da. Ama çocuğumuz
anaokuluna gidince başkalarının çocuklarının da çok zeki olduğunu görürüz. Yavaş
yavaş çocuğumuzun Nobel alacağı fikrinden vazgeçeriz. Çünkü karşılaştırma olanağı
bulmuşuzdur.

TARAFGĠRLĠK CĠDDĠ BĠR TEHLĠKE

Karşılaştırmanın doğru yapılabilmesi için kontrol grubunun olması yeterli değildir.
Kasti veya farkında olunmadan yapılan tarafgirlik, karşılaştırmalı araştırmalar için
ciddi bir tehlikedir. Çift kör çalışma adlı bu yöntem kullanılarak bu tehlike bertaraf
edilir. İki gruba ayrılmış hastalar arasında kimin gerçek ilaç, kimin boş ilaç aldığını ne
hasta ne de doktoru bilir. İki taraf da bu açıdan kördür. Araştırmayı yapanlar da, ilaç
firmasında çalışanlar da bilmez. Bu bilgi, kurayla rastgele dağıtımı yapan sınırlı
sayıda insan tarafından çok gizli tutulur.

İzleme süresinin sonunda şifreler açılır. Çalışma süresince merkezlerden gelip
bilgisayarlara yüklenmiş olan verilerin analizleri, başlangıçta saptanmış istatistik
yöntemler ve öngörülen amaçlar doğrultusunda yapılır.Özetle: Karşılaştırmalı
çalışmalarda kullanılan araştırma yöntemleri, analizlere hile karıştırılmasını, sonuç
değiştirecek müdahalelerde bulunulmasını imkânsız kılar.

KONTROL GRUBU ÇOK ÖNEMLĠ

Bir ilkokuldaki bütün çocuklar rastgele ikiye ayırılsa,2 grupta kız-erkek sayısının, boy,
kilo, yaş dağılımının aynı olduğunu, 2 grubun saç ve göz rengine kadar birbirinin
benzeri olduğunu görürüz. Gruplardan birine gerçek ilaç, diğerine dışarıdan bakılınca
tıpatıp aynı görünümde olan boş ilaç verilip çocuklar bir süre yakından izlenirse ilacın
yaptığı değişiklikler görülüp ölçülebilir.

KĠMLER STATĠN KULLANMALI?

-Kalp krizi geçirmişseniz

-Kalpdamar darlığınız varsa

-Baypas ameliyatı olmuşsanız

-Stent takılmışsa

-Bacak damarlarınızda darlık varsa

-Diyabetikseniz ve risk faktörü varsa

-Kalp hastası olma riskiniz çok yüksekse

KALP DAMAR HASTALARINDA STATĠNLERĠN YARARI YOK MU?


                                            6
“Dünya düzdür” demeye benzeyen bu iddiayı öne sürmek cesaret ister. Çünkü, iddia
sahibinin güvenilirliği, ciddiyeti ve bilgisinin derinliğinden şüphe edilir. Kalp krizi
geçirmiş ya da kalp damarlarındaki darlıklar nedeniyle tedavi görmüş olan hastalarda,
yukarıda sözünü ettiğim yöntemlerle yapılmış, binlerce hastanın yıllarca izlendiği
araştırmalar var. Bunlardan hiçbiri ama hiçbiri statin ilaçlarının işe yaramadığı
sonucuna varmadı. Bırakın işe yaramamayı, hepsi statinlerle kalp krizi ve ölüm
oranlarında neredeyse 3‟te bir oranında azalma sağlandığını gösterdi.

Bazı araştırmalarda sadece bilinen kalp hastalığı olanlar, bazılarında da kalp damar
hastalığı riski yüksek olanlar incelendi. Hemen hepsinde benzer sonuçlar elde edildi.
2005 yılında dünyanın dört bir yanında uzmanlığına saygı duyulan bilim adamları
toplandılar ve yukarıda sözünü ettiğim yöntemle yapılmış tüm çalışmaları incelediler.
İçlerinden, bilimsel düzeyi en yüksek olan 14 tanesini bir araya getirip yeniden
hesaplar yaptılar. İncelenen toplam 90 bin kişinin en az 5 yıl izlendiği araştırmada,
statin grubu ilaç alanlarda almayanlara göre ölüm, kalp krizi, baypas ameliyatı ve
stent konulma ihtiyacının daha az olduğu görüldü. İlaç grubunda inme de daha azdı.
Kolesterolde, özellikle kötü kolesterolde düşüş ne kadar büyükse kalp krizi ve ölüm
RĠSKĠNDEKĠ AZALMA DA O KADAR KUVVETLĠYDĠ.

ÖZETLERSEK: TÜM KANITLAR KALP-DAMAR HASTALARINDA STATĠNLERĠN
ÇOK YARARLI OLDUĞUNU GÖSTERĠYOR.

KALP HASTASI OLMAYAN DA KOLESTEROL TEDAVĠSĠNĠN HĠÇ YARARI YOK
MU?

Bu iddiaya destek olarak gösterilen araştırmada 11 karşılaştırmalı çalışmada
incelenmiş 65 bin kişiden elde edilen sonuçlar bir araya getirildi. Daha önce bilinen
hiçbir hastalığı olmayanların incelendiği bu araştırmada bir tek soruya cevap arandı.
Sağlıklı ama yüksek riskli hastalara statin verirsek 3-4 yıl içinde tüm nedenlere bağlı
ölüm oranlarında anlamlı azalmalar elde edebilir miyiz? Cevap hayır. Ama bu cevap
statinlerin koruyucu etkileri olmadığı anlamına gelmiyor. 11 araştırmanın hemen
hepsinde statin alanlarda kalp krizi ve kalpten ölümlerin azaldığı belirtiliyor. Üstelik 3-
4 yıldan uzun süreyle takip edilen hastalarda tüm sebeplere bağlı ölümlerin de
azaldığı kanıtlanmaya başlandı.

DAMAR SERTLĠĞĠNDEN KORUNMAK ĠÇĠN STATĠN ALMAK GEREKĠYOR MU?

Yukarıda sözünü ettiğim çalışmalardan öğrendiğimiz önemli bir gerçek var: Kolesterol
düşürücü ilaçların etkinliği hastalık tehlikesine bağlı olarak değişiyor, kalp krizi
geçirmiş bir kişide yeniden kriz oluşma veya ölüm riski yüksek. Bu hastalarda verilen
ilacın yararları kısa sürede görülüyor. Bilinen bir hastalığı olmayıp da riski yüksek
olanlarda da ilaçlar yararlı ama faydanın boyutu kalp hastalarındaki kadar değil.Daha
önceki bir yazımda değindiğim 3 kişinin durumunu örnek vererek açıklayayım. Özer
Bey kalp krizi geçirmiş. Statin alsın mı, almasın mı?

Kalp krizi geçirmiş olan kişilerde yapılmış 4444 kişilik bir araştırmada, statin almayan
100 kişiden 28‟inin, 5 yıl içinde, ya tekrar kalp krizi geçirdiği veya kalpten öldüğü
saptandı. İlaç alanlarda bu oran yüzde 19.5‟e indi. İlaç, Özer Bey‟in durumunda olan
her 100 kişiden 8-9‟unda kalp krizi veya ölümü önlüyor. Özer Bey‟in ilaç alması şart.
                                            7
Hakan Bey 58 yaşında, bilinen bir kalp hastalığı yok. Babası erken yaşta kalpten
ölmüş. Doktoru kolesterolünü ve tansiyonunu yüksek bulmuş. Tansiyon düşürücü ilaç
almasına, diyet ve egzersiz yapıp zayıflamasına rağmen toplam kolesterolü hâlâ 270
civarında olduğu için statin alması tavsiye edilmiş.

İskoçya‟da yapılan bir araştırmada, Hakan Bey‟inkine benzer durumda olan 6600
kişide 5 yıl içinde kalp krizi geçirme ve kalpten ölüm riski yüzde 8 olarak bulundu.
Statin verildiğinde bu oran yüzde 5.6‟ya düştü. Mutlak riskteki azalma yüzde 2.4. Kalp
krizi geçirene göre daha az ama yine de önemli bir azalma. Hele uzun vadede yarar
giderek artıyor. İlaç, Hakan Bey‟in durumunda olan her 100 kişiden 2 veya 3‟ünde
kalp krizi veya ölümü önlüyor. Hakan Bey‟in ilaç almasında büyük yarar var.

Dilşad Hanım 42 yaşında, bilinen kalp damar hastalığı yok. Sigara içmiyor. Düzenli
spor yapıyor. Tansiyonu normal. Doktoru toplam kolesterolünün 270 olduğunu, kötü
kolesterolünün de yüksek olduğunu söylemiş. Sağlıklı beslenmesini tavsiye
etmiş.Türk Kardiyoloji Derneği‟nin web sayfasındaki (www.tkd.org.tr http: // www.
tkd.org.tr) risk hesaplama cetveline göre, 5 yılda kalp hastası olma riski yüzde 1‟in
altında.Kolesterol düşürücü ilaç aldığında bu riski yüzde 30 azaltsanız bile mutlak risk
ancak binde 1-2 oranında azalacak. İlaç almasını tavsiye etmeye imkân yok.

Özet: Eldeki bilimsel veriler, her hastanın özelliklerine göre statin ilaçlarının yarar-
zarar hesabını yapmaya imkân verecek zenginliktedir. Doktoru bu değerlendirmeyi
yapıp tedavi veya korunma amacıyla ilaç vermişse hastanın ilacı kesmesi veya
almaması tehlikeli ve yanlıştır.




14 araştırmadaki 90 bin hastanın toplu değerlendirilmesi, kalp-damar hastası veya
hasta olma riski yüksek olanlarda statin verilince bu riskin azaldığını gösterdi.

                                           8
Grafikte, LDL kolesterolde her 40 miligramlık düşüşün yarattığı risk azalması
görülüyor.

YARIN: Yan etkiler

1- Statinler kanser yapıyor mu?

2- Ya Alzheimer?

3- Diyabet riski

4- Beyin kanamaları artıyor mu?

5- Statinler karaciğeri bozuyor mu?
03 STATĠNLERĠN YAN ETKĠLERĠ ÇOK MU?PROF. DR. E. MURAT TUZCU 06.12.
2011 MĠLLĠYET
Kolesterol konusunda aldığım elektronik postaların büyük bölümü statinlerin
yan etkileriyle ilgili. Bu minik yazı serisinin son gününde bu konuya açıklık
getirmeye çalışacağım
STATĠN ALIRSAM ALZHEIMER HASTASI OLUR MUYUM?
Ender de olsa statin almaya başladıktan sonra hafızalarının zayıfladığını söyleyen
hastalar var. Literatürde de buna dikkat çeken vaka bildirimleri var. Buna karşılık, bu
ilaçların Alzheimer hastalığını önlediğini destekler çalışmalar da mevcut. Ama şimdilik
elde olan verilerin bütününe bakınca böyle bir koruyucu etkinin olduğu görülmüyor.
20 bin kişilik bir araştırmada, özel testlerle anlama ve hatırlama fonksiyonlarına
bakıldı. Statinlerin bu açıdan olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmadığı görüldü.
Özetle, hastalar Alzheimer endişesi olmadan statin ilaçlarını kullanmaya devam
edebilirler.
ĠNMEDEN KORUNAYIM             DERKEN      BEYĠN     KANAMASI       GEÇĠRĠRĠM      DĠYE
KORKUYORUM!
İnme geçirenlerde yapılan araştırmalar statinlerin beyne pıhtı gitmesiyle oluşan ikinci
bir inme riskini azalttığını gösterdi. Bu çalışmalardan birinde, beyin kanaması riskinin
az da olsa arttığı gözlendi.
Bu çok ciddi komplikasyon haklı olarak tıp çevrelerinde endişe yarattı. Diğer
çalışmalara bakıldığında bunu destekler bulgular bulunamadı. Yine de daha ayrıntılı
çalışma yapıldı. Kanadalı bilim insanları, 15 yıl boyunca inmeyle hastaneye yatan 18
bin hastayı inceledi. Statin alanlar ile almayanlar arasında beyin kanaması açısından
hiçbir fark olmadığı saptandı.
KOLESTEROLÜMÜ DÜġÜREYĠM DERKEN DĠYABET OLUR MUYUM?
Son 5 yıl içinde yapılan çalışmalar, statinlerin özellikle yüksek dozlarda alan her 300
hastadan birinde kan şekerini diyabet sınırını geçecek kadar yükselttiğini gösteriyor.
Unutulmaması gereken nokta, kalp damar hastalarında statinlerin sağladığı yarar, az
sayıda insanda görülen diyabet yapıcı etkisinden kat kat daha fazla. Bu nedenle, tüm
uzmanlar bu yan etkinin tedaviden vazgeçmek için bir neden olmadığı görüşünde.
STATĠNLER KANSER YAPIYORMUġ, DOĞRU MU?


                                           9
İskoçya ve Hollanda‟da 90‟ların sonunda 70 yaşın üstündeki insanlarda yapılan
karşılaştırmalı bir araştırmada, statinlerin kalp krizlerini ve ölümleri azalttığı gösterildi.
Ama 3 yıllık takipte, statin alan 100 kişiden birinde, almayanlara göre fazladan 1
kanser vakası olduğu görüldü. O güne kadar yapılan diğer araştırmalar incelendi,
benzer bir bulguya rastlanmadı. 90 bin hastanın 5 yıllık takibinde statinlerin kanseri
artırdığına ait hiçbir ipucu bulunamadı. Denilebilir ki, 5 yıl kısa bir süre. Son yıllarda,
büyük araştırmaların 10 yıllık takip sonuçları açıklanınca bu endişe de giderildi. Statin
alanlarda kanser oranlarında hiçbir artış görülmedi. Kısacası, eldeki verilerin bütünü,
statinlerin kanser yapıcı olmadığını gösteriyor.




Dünyanın dört bir yanında birçok merkezde yapılan araştırmalarda
90 bin hasta titizlikle incelenip izlendi. Statin alanlar ile boş hap alanlar
arasında kanser açısından hiçbir fark olmadığı görüldü. Karaciğer test
bozukluğunun ender, öldürücü kas erimesinin 100 binde bir olduğu ortaya çıktı.
BU ĠLAÇLAR KARACĠĞERĠMĠ BOZAR MI?
STATĠN grubu ilacı alan 100 kişiden bir veya ikisinde karaciğer enzimi denilen
maddelerde yükselmeler görülüyor. Ama her yükselmenin ilaca bağlı olduğu fikri de
doğru değildir. Yale Üniversitesi‟nin doktorları, yaklaşık 75 bin hastayı içeren 35
araştırmayı incelediklerinde, statin alanlar ile almayanlar arasında karaciğer
testlerinin bozulması açısından önemli bir fark olmadığını gördüler. Kaldı ki, bu enzim
yükselmeleri, ilaç dozu azaltılınca veya kesilince normale dönüyor. Daha da önemlisi,
şimdiye kadar tıp literatüründe, statine bağlı olarak ortaya çıktığı ispatlanmış kalıcı
veya ölümcül bir karaciğer hastalığı vakası yok.
KAS AĞRILARI TEHLĠKE ĠġARETĠ MĠ?
STATĠN grubu ilaç alanlarda en sık rastlanan yakınma kas ağrıları. Yüksek dozda
ilaç alanlarda ağrılar daha sık görülüyor. Diğer bazı ilaçlarla beraber alındığında
ortaya çıktığı da oluyor. Kas ağrısı olanların yüzde 99‟unda altta yatan ciddi bir kas
problemi yok. Hayat tehdit edici kas erimesi 100 binde 1‟den az görülen bir yan etki.
Ağrı, çoğu zaman bacaklarda olsa da, her tarafının ağrıdığından yakınan hastalar da
oluyor. Ağrılar yüzünden ilacı bırakan hasta sayısı oldukça az ama yok değil. Kas
ağrısı nedeniyle maluliyet fevkalade ender.



                                             10
YaklaĢık 20 yıl önce Ġskandinavya’da 4444 kalp hastasının 5 yıl izlendiği ilk
büyük statin araĢtırmasında, statinlerin ciddi yan etkileri kalp krizi ve ölümlerin
yanında devede kulak bile denilemeyecek kadar azdı. Daha sonra yapılan
çalıĢmalar da bu bulguları destekledi.
STATĠN ALMAYA BAġLAYANLARIN                     BĠRÇOĞU       ĠLAÇLARI      BIRAKMAK
ZORUNDA KALIYORMUġ!
Uzun süre ilaç almak durumunda olan hastaların, hastalıkları ne olursa olsun verilen
ilaçları bir süre sonra kestiklerine sık rastlanır. Statinler için de durum farklı değil.
Ama kontrol grubuyla karşılaştırıldığında şaşılacak bir durum ortaya çıkıyor. İlaç
bırakma oranı, boş ilaç alanlarda neyse gerçek ilaç alanlarda da o kadar.




Bu grafikte STATĠN ile boş ilaç alanların karşılaştırıldığı uzun takipli, çok hastalı 6
araştırmada her 100 hastadan kaçının almakta olduğu ilacı kestiği görülüyor. İlaç
bırakma oranı, her 2 grupta da eşit sayıda hatta bazı çalışmalarda boş ilaç alanlarda
biraz daha fazla. Bu veriler, birçok hasta STATĠNLERĠN yan etkilerine tahammül


                                           11
edemediği için ilacı bırakıyor iddiasını çürütüyor. Bu nedenle bırakanlar varsa da bu
sayı iddia edilenden çok daha az.
SON SÖZ
İlaçlar arasındaSTATİNLER kadar derinlemesine incelenmiş çok az ilaç var. 30 yılda
biriken bilgilerimize bakıp şunu söyleyebiliriz:STATİNLERİN yan etkileri var ama
bunlar, bazı ender istisnalar hariç, kalıcı ve hayat tehdit edici değil. Yine de,
kolesterol düşürücü ilaç reçetesi vermeden önce terazinin bir kefesine beklenen
yararı, diğer kefesine olası zararlı etkileri koyup tartmak gerekir. Özellikle sağlıklı
insanlara koruyucu amaçlı tedavi yapılıyorsa bu ilke en başta düşünülmelidir. Bunun
kadar önemli ikinci bir nokta da, kolesterol düşürücü tedaviden yarar gördükleri
yadsınamaz biçimde kanıtlanmış olan insanları bu ilaçlardan mahrum etmemek
gerektiğidir.
Bizi yönlendirmesi gereken, son 30 yılda, yüzlerce tıp merkezinde binlerce bilim
insanının katıldığı çok sayıda araştırmanın ortaya koyduğu bazı genel doğrular var.
Bu birikmiş bilgi hazinesine bakıp işimize yarayan bulguları öne çıkarıp işimize
gelmeyenleri göz ardı edemeyiz. Verilerin tümünü değerlendirip öyle sonuç
çıkarmamız gerekir. “Söylenenlerin hepsi yanlış, sizi aldatıyorlar” dersek, karşımıza
cevap vermemiz gereken sorular çıkar. Araştırmacıların hepsi mi yanılıyor? Bilimsel
çalışmaları değerlendiren hakemler, yayımlayan bilimsel kurullarının üyelerinin hepsi
mi bu yanlışa ortak ya da aldatılmış? Bu yalan 30 yıldır sürüyor olabilir mi? Her yıl
ciddi zararlı etkileri nedeniyle piyasadan çekilen birçok ilaç varken, statinler için niye
böyle bir niyet bile yok?
ĠLAÇ DENETLEME KURUMLARI DA MI GAFLET ĠÇĠNDE?
Genel kabul gören doğrulardan şüphe edilmesin, tartışılmasın demek istemiyorum.
Lakin böyle bir tartışmayı bilimsel kanıt göstererek yapmak gerekiyor. Yoksa “Ben
bunlara inanmıyorum, araştırmacıların hepsi ilaç firmalarından para aldıkları için
yalan söylüyorlar, gerçekleri gizliyorlar, doktorlar da ilaç şirketi temsilcileri tarafından
aldatılıp yönlendiriliyorlar” gibi dayanaksız iddiaları meşru bir tartışma olarak kabul
etmek mümkün olmaz. Bu tarz ithamlarda bulunmak bile anlaşılabilir, tartışılabilir,
yeter ki güvenilir kanıtlarla desteklensin. Bilimsel tartışma tabii olmalı, kimsenin sesi
kısılmamalı, hem de en aykırı fikirler ses bulabilmeli, ama dayanaksız suçlamalarla,
kanıtsız iddialarla değil. Bu görüşlerle ben, “Kalp hastaları statin ilaçlarını almamalı,
alıyorlarsa bırakmalıdırlar. Çünkü bu ilaçların yararı yoktur, zararı vardır” diyen
öğretim üyesi hekimlere bir çağrı yapmak istiyorum. Değerli meslektaşlarımı,
iddialarına temel oluşturan gözlemlerini ve literatür bilgilerini bilimsel bir metodolojiyle
değerlendirip tezlerini kapsamlı olarak saygın tıp dergilerinde yayımlamaya davet
ediyorum. Bu gerçekleşmediğinde, seviyeli, doyurucu ve saygıyla incelenip cevap
verilecek bir tartışmayı sürdürebilmeleri çok zor olacaktır.
01 LANCET: ALINAN KOLESTEROL ĠLAÇLARININ DÖRTTE ÜÇÜ BOġUNA
METĠN MÜNĠR 08.12.2011
Türk Kardiyoloji Derneği halkın kolesterol konusunu siyah beyaz olarak görmesini
istiyor.
Sunmak istediği görüntü, derneğin internet sitesinde aldığım şekli ile şudur:
“Kolesterol yüksekliği koroner kalp hastalığı için çok önemli bir risk faktörüdür ve kalp
damar hastalıklarının %50‟sinden sorumludur.”

                                            12
“Kolesterol ilaçları (ile) ölüm, kalp krizi ve inme riski %25-45 oranında azalmaktadır.”
Tıpta bir iddianın doğru kabul edilebilmesi için bilimsel araştırma ile desteklenmesi
gerekir. Türk Kardiyoloji Derneği‟nin yukarıdaki iddiaları bilimsel sayılamayacak kadar
genel ve yüzeyseldir.
Onları kanıtlayacak güvenilir ve yansız (yani ilaç şirketleri tarafından finanse
edilmemiş) araştırma bulmakta çok zorlanır.
Bunun kanıtı da Lancet‟in kolesterol konusundaki araştırmaları karşılaştıran
incelemesidir. (www.thelancet.com Vol 369 January 20, 2007) Lancet dünyanın en
eski ve en saygın bilimsel tıp dergisidir.
KALP VE DAMAR HASTALARI
Bu inceleme şu gerçekleri ortaya çıkardı:
Kalp ve damar hastaları statin yani kolesterol düşürücü ilaç alanların küçük bir
bölümünü teşkil etmektedir.
Kolesterol düşürücü ilaç alanların dörtte üçü kalp hastası olmayan, olma ihtimali
yüksek sayılan, önleyici tedbir olarak kolesterol düşürücü ilaç verilen, çoğu genç
kişilerdir.
Bunlarda kolesterol ilaçlarının kalp hastalıklarını veya bu hastalıklardan ölümü
önlediğine dair güvenilir bulgu yoktur.
Kadınlara ve 69 yaş üstü kişilere koruma amaçlı olarak kolesterol düşürücü ilaç
kullandırılmamalıdır. Çünkü bulgular statin kullanımının kadınlarda ve 65 yaş üstü
kişilerde kalp hastalıklarına mani olmadığına işaret ediyor.
Lancet, benzer bir durumun 30-69 yaş grubu erkekler için de geçerli olduğunu
yazıyor: “Otuz-altmış dokuz yaş grubu bilmelidir ki elli hasta beş yıl tedavi edilirse
(kolesterol ilacı alırsa) içinden (sadece) bir kişinin kalp krizine uğramaması
engellenir.” Bu şu demektir: Geriye kalan kişiler ilaç değil ilacın çok ağır olabilecek
yan etkilerini satın alıyorlar. Bu etkiler arasında ereksiyon sorunları, karaciğer ve
böbreklerde ciddi bozulmalar var.
GEREKSĠZ ĠLAÇ KULLANIMI
Özetlemek gerekirse, ileride kalp ve damar hastalığına tutulmayı önler diye kolesterol
ilacı kullananlar, ki bunlar toplamın dörtte üçünü teşkil ediyor, bu ilaçları boşuna
kullanıyor. Gereksiz yere yan etkilerin doğurduğu hastalıklara maruz kalıyorlar. İlaç
maliyetinin büyük bir bölümünü ödeyen devlet de boş yere ilaç şirketlerine büyük
paralar ödüyor.
Ülkemizde geçen yıl 300 milyon dolar ödenerek 14,5 milyon kutu kolesterol- trigliserid
düzenleyici satıldı.
Lancet‟ in incelemesi Türk Kardiyoloji Derneği‟nin reklam ile bilimsel gerçekleri, tıp ile
ticareti adına yakışmayan bir biçimde birbirine karıştırma eğiliminde olduğunu
gösteriyor.
Kolesterol ilaçlarına, sahip oldukları kesin olmayan tedavi edici özellikler atfetmek
tedaviye girmez. Reklama girer.



                                            13
Türkiye‟de sağlık sektörü değneksiz gezilen köpeksiz bir köydür. Bunun baş
sorumlularından biri, sağlık konusunda standart getirmek ve uygulamaktan aciz
Sağlık Bakanlığı‟dır.
YARIN: Kolesterol konusunda yalan söylemenin yaptırımı var mı?
02 KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ’NĠN YANILTICI ĠSTATĠSTĠKLERĠ METĠN MÜNĠR
09.12.2011
Türk Kardiyoloji Derneği isatistiklerle oynayarak halkı kolesterol ilaçlarının etkinliği
konusunda yanıltmaktadır. Bir örnek. Derneğin yolladığı, Başkan Prof. Dr. Oktay
Ergene, Genel Sekreter Prof. Dr. Mehmet Aksoy imzalı mektuptan* aldım: krizi
geçirenlerde (kolesterol düşürücü) statin ilaçları ölüm ve tekrar krizi 5 yıl içinde yüzde
8-9 önlemektedir.”
Bu, aslında şu demektir: Kalp krizi geçirip de kolesterol düşürücü ilaç alanların yüze
92-93‟ünde bu ilaçlar ölümü veya krizin tekrarını önlememektedir. Her yedi-sekiz
kişinin ölmemesi veya tekrar kriz geçirmemesi için 92-93 kişinin beş yıl boyunca
statin kullanması beyhude, bu ilaçların ağır yan etkilerine katlanmaları gerekir.
Bu ayrıca şu anlama gelmektedir: Kolesterol düşürücü ilaçlar kolesterolü düşürebilir.
Ama bu düşük kolesterol, ilaç alanların yüzde doksandan fazlasında kalp krizinin
tekrarlanmasını önlemez. Demek ki kolesterolün düşük veya yüksek olması tek
başına kalp krizi belirleyicisi veya habercisi değildir.
Bir de şu var: Adı geçen yüzde 8-9 kişinin hayatta kalması kolesterol ilaçlarına bağlı
olmayabilir de. Bu kişiler kalp krizinden sonra hayat tarzlarını değiştirerek, örneğin
sigarayı keserek, daha sağlıklı beslenerek, spor yaparak aynı sonuca ulaşmış
olabilirler. Bir yanıltıcı bilgi derneğin geçen hafta verdiği basın toplantısında ortaya
atıldı. Dernek Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene ABD‟nin Framingham kasabasında
yürütülmekte olan ünlü bir araştırmaya atıfta bulunarak şu iddiada bulundu
(www.tkd.org.tr)‟deki video):
Kolesterol seviyeniz 150-200    ise yaşam boyunca koroner kalp hastalığına
yakalanma riskiniz yüzde 20. Eğer 225 ise risk yüzde 40‟a, 300‟ün üzerinde ise
yüzde 90‟a çıkıyor.
Ergene‟ye göre, “300 üzerinde bir kolesterol değeriniz söz konusu ise koroner kalp
hastalığından kaçınmak hemen hemen imkânsız.”
Dün Farmingham‟ı aradım, oradaki yetkililerle konuştum ve Ergene‟nin bu tespitinin
gerçekle ilgisi olmadığını öğrendim.
Bana şu bilgiyi verdiler: Ne kadar kolesterol varsa bu kadar risk var denemez. Çünkü
kalp ve damar hastalığı riski kişiden kişiye değişir. Riski tayin etmek için kolesterol
dışında başka ortak faktörleri de dikkate almak gerekir. Total kolesterol düzeyi aynı
ama yaşı, cinsiyeti, kan basıncı değişik olan kişilerin riski değişiktir. Bilenler
http://www.framinghamheartstudy.org/ sitesinde “Risk Score Profiles” a girip değişik
kategorilerde risk ölçümlerini yapabilir.
Aslında iddianın gayri ciddiliğini anlamak için Framingham‟ı aramam gerekmiyordu.
Kardiyoloji Derneği, kendi sitesinde 200‟den düşük kolesterolü “normal” sayıyor.
Eğer 150-200 kolesterol seviyesinde “koroner kalp hastalığına yakalanma riski”
yüzde 20 ise, 200 nasıl “normal” olabilir?


                                           14
Türk Kardiyoloji Derneği kolesterol ilaçlarını “hayat kurtarıcı” olarak sunarak ilaç
şirketlerinin ekmeğine yağ sürüyor ama prestijini yerle bir ediyor.
SAYIN MÜNĠR,
7 Aralık 2011 tarihinde Türk Kardiyoloji Derneği‟nin cevaplamadığı sorular başlıklı
yazınızda sorduğunuz sorulara ilişkin cevaplarımız aşağıdadır, cevabımızı da
köşenizde yayınlamanızı rica eder, saygılar sunarız.
1.Modern tıpta hekimlik tıbbi kılavuzlara göre yapılmaktadır. Bu kılavuzlar bizim
yasalarımız gibidir. Nasıl ki bir hakim yasaya dayanarak olaya özgü bir karar verirse
biz de kılavuza dayanarak hastaya özgü karar veririz. Kılavuzun aksine “ben böyle
inanıyorum” diye hareket etmek bir MALPRAKTĠSTĠR, batı toplumlarında büyük
cezalar gerektirir.
(Kılavuzlar o konuda bugüne kadar yayınlanmış bilimsel olarak güvenirliliği kabul
edilen tüm çalışmaların uluslararası uzmanlar tarafından oluşturulan ortak
yorumudur. Yeni bilimsel veriler çıktıkça kılavuzlar da güncellenmektedir)
1.Kolesterolün kalp damar hastalığı yaptığı ve kolesterol ilaçlarının kalp damar
hastalığından ölümleri azalttığı ilk kılavuzun yayınlandığı 1988 yılından beri bilinen bir
gerçektir. O zamandan beri yapılmış olan binlerce çalışma bu gerçeği değiştirmemiş,
daha da pekiştirmiştir.
2.Bununla birlikte, bu gerçeğe inanmayanlar olabilir (bugün hala sigaranın akciğer
kanseri yaptığına inanmayanlar da vardır). Böyle bir inancınız varsa bunu
destekleyen bir bilimsel araştırma yaparsınız, yayınlarsınız, kılavuzun değişmesini
sağlarsınız. Bilimsel kanıtlara dayanmadan inancınızı medya aracılığıyla tüm
toplumla paylaşırsanız, insanların kılavuzlara göre aldığı tedavilerini bırakmalarına
yol açarsanız, insanların sağlığını tehlikeye atarsınız; bu bir suçtur. Kalp krizi
geçirenlerde STATİN ilaçları ölüm ve tekrar krizi 5 yıl içinde %8-9 önlemektedir.
Ülkemizde yılda 60 bin civarında kalp krizi geçiren kişilerde bu ilaçların
kullanılmasına mani olmak yılda 5000 kişinin hayatını tehlikeye atmaktadır. Bu bir
toplumsal suçtur. Türk Kardiyoloji Derneği bu suçun duyurusunu yapmaktadır.
3.Türk Kardiyoloji Derneği‟nin sunduğu verilerin hepsinin bilimsel kaynağı mevcuttur
(kolesterolün kalp damar hastalığının yaklaşık %50‟sinden sorumlu olması-
INTERHEART çalışması; STATİN ilaçlarının ölüm, kalp krizi ve inme riskini %25-45
azaltması 4S, LIPID, CARE, HPS, WOSCOPS, AF/TEX, JUPITER çalışmaları).
Bununla birlikte, kolesterolün zararlı olmadığı, kolesterol ilaçlarının faydalı olmadığı,
hatta zararlı olduğu inanışını sunanların verilerinin %90‟ı yalan ve yanlıştır. Zaten suç
duyurumuzun ana delillerini bu verilerin yalan ve yanlış olması oluşturacaktır.
4.Türk Kardiyoloji Derneği halk sağlığını tehdit eden ciddi bir durum gördüğü için
konuya müdahil olmuştur. Bu konuyla alakalı olarak en küçük bir çıkar ilişkisi yoktur.
Türk Kardiyoloji Derneği‟nin endüstriyle ilişkisi tamamen ulusal ve uluslararası
yasalar ve etik kurallar içerisindedir. Dernekler kanunu çerçevesinde denetlenmekte
ve her türlü denetime de her zaman açıktır.
5.Kolesterol ilacı yazarken tüm hekimler kılavuzlara göre hareket ederler. Bir hekimin
çıkar ilişkisiyle ilaç yazdığını söylemek büyük bir itham, bir hakarettir. Her meslekte
olduğu gibi aramızdan çıkabilecek çürük elmaların bile böyle bir ilişki içinde
bulunması imkansızdır. Çünkü bu ilaçlar raporla verilen ilaçlardır, rapora sadece
etken madde yazılır, reçeteyi genelde aile hekimi yazar, herhangi bir firmanın ilacını

                                           15
yazabilir, yine eczane de yazılan dışında herhangi bir firmanın ilacını verebilir. Yani
bir hekimin bir ilaca yönlendirme ihtimali çok düşüktür.
BAġKAN PROF. DR. OKTAY ERGENE GENEL SEKRETER PROF. DR. MEHMET
AKSOY
03 TÜRK KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ KENDĠNĠ NE SANIYOR? METĠN MÜNĠR
16.12.2011
Türk Kardiyoloji Derneği kendini kalp ve damar hastalıkları konusundaki doğru
bilgilerin tek kaynağı, kalp sağlığının bencil olmayan tek bekçisi sanıyor.
Kendi kendine atfettiği bu statüyü korumaya çalışırken de terbiye sınırlarını aşmaktan
çekinmiyor.
Dernek genel sekreteri Prof. Dr. Mehmet Aksoy birkaç gün önce bir açıklama yaptı.
Kalp ve damar hastalıkları konusunda yazan, “bazı” akademisyen ve basın
mensuplarını “bilgisiz ve yetkisiz” ve “cahil ve sorumsuz” olarak tanımladı.
İsim vermedi ama “medyatik olma ve bilimsellikten uzak kitaplarını „best-seller‟
yapma çabasındaki kardiyovasküler tıp alanında bilgisiz ve yetkisiz bazı
akademisyenler”den kastettiği kişilerden birinin Profesör Canan Efendigil Karatay
olduğu açık. Bu konuda best-seller kitap yazmış bir başka kişi yok.
AÇIK OLAN BĠR BAġKA ġEY KARATAY’IN AKADEMĠK REFERANSLARININ VE
KIDEMĠNĠN AKSOY’DAN KATBEKAT ÜSTÜN OLDUĞUDUR.
SAĞLIKLI YAġAM YAZILARI
Kimsenin kolesterol, sağlıklı yaşam vesaire konularında yazı yazmak için Kardiyoloji
Derneği‟nden “yetki” alma zorunluğu yoktur. Bu konulardaki doğruların tekelinin bu
dernekte olduğuna inanma zorunluğu da yoktur.
Aksoy, açıklamasında, doktorlardan garip bir de istekte bulundu. “Bilimi hurafe ve
dedikodulara karşı egemen kılma” çabasına şu şekilde bir destek istedi:
“Hastalarınızdan statin tedavisini bırakanların karşılaşacağı Akut Koroner Sendromlar
konusunda bizi zaman geçirmeden ve ilgili belgelerle bilgilendirmenizi bekliyoruz”
dedi.
Allah Allah! Bu tür bilgi ve belgeler sizde yok mu? Her yıl kolesterol düşürücü ilaçların
kalp hastalıklarını önleyip önlemediği konusunda sayısız araştırma yayımlanıyor. İlaç
şirketlerinin cömertçe desteklediği, bir sürü konferans yapılıyor.
Yeteri kadar malzeme yok mu elinizde? Ne bekliyorsunuz doktorlardan? “Ahmet Bey,
Canan Hanım‟a uydu, kolesterol ilacını kesti. İki hafta sonra öldü” raporları
yollasınlar, Karatay ve diğerleri hakkında dava açtığınızda elinizde delil bulunsun
mudur kastınız?
Bilmeniz gerekir, Mehmet Bey. Bu doktorlardan gelebilecek bu tür bilgiler bilimsel
değil “anecdotal”dır. Fıkradır, yani. Bilimsel kanıt değil.
KOLESTREROL ĠLACI
Kolesterol ilacını bırakanlar Akut Koroner Sendromlar‟la mı karşılaşır? Nedir bunlar?
Kolesterol ilacını bıraktı diye öldüğü kanıtlanmış hasta var mı dünyada?



                                           16
Uluslararası ilaç şirketleri ürünlerini satmak için birçok yöntemler kullanırlar. Bu
yöntemlerden biri ünlü profesörlere, meslek derneklerine şu veya bu nam altında
para vermek, onların araştırmalarını, toplantılarını, profesyonel amaçlı gezilerini
finanse etmektir. Sonra bunlardan ilaçların satışını artıracak şekilde davranmaları
beklenir.
TÜRK KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ VE ONUN YÖNETĠM KURULU ÜYELERĠ, ġU
VEYA BU NAM ALTINDA, ĠLAÇ ġĠRKETLERĠNDEN PARA ALDILAR MI VE
ALIYOR MU?
Israrla bu basit sorunun cevabını vermiyorlar. Bu sorunun cevabını vermeden, asalet
esvabına bürünüp bilimi hurafe ve dedikodulara karşı egemen kılmaya çalışmak
inandırıcı değil komik olur.
04 ĠYĠ ĠLAÇ NASIL KÖTÜ ĠLAÇ OLUR METĠN MÜNĠR 17.12.2011 MĠLLĠYET
İlaç endüstrisinin iki ana kolu var: Bilimsel ve satış. Bilimsel kol yeni ilaçlar bulmak
için çalışır. Satış kolu mümkün olduğu kadar çok ilaç satmak, kârı maksimize etmek
için. Bu iki kol arasında daha güçlü olan satış koludur. Bunu rakamlardan anlamak
mümkün.
Ecza araştırmaları konusunda dünyanın önde gelen şirketlerinden Cagedim Stratejik
Veri‟ye göre İlaç şirketleri 2010‟da dünya çapında pazarlamaya 91 milyar dolar
harcadı. (www.cegedimstrategicdata.com) Bunun %41‟ini harcayan Amerika, Avrupa,
Japonya‟nın 10 büyük ilaç şirketi.
Tahminlere göre, bu on şirketin araştırmaya harcadığı rakam pazarlamaya
ayırdığının yarısı kadardır. Yeni çok satan ilaç keşfetmekte zorlanan firmalar
ellerindeki mevcut çok satan ilaçların satışını daha da artırmak için birtakım yollara
başvuruyor.
Bu yollardan en etkili olanı ilaç almak için başlangıçta kabul edilmiş olan eşiği
aşağıya çekmektir. Yani, hasta olmayanları ilaç almaya ikna etmektir. Bu amaçla ünlü
profesörler, tıp dernekleri kullanılır, yandaş bilim adamlarına araştırmalar yaptırılır.
Medya, politikacılar kandırılır. Yalanlar ve yarı gerçekler tanrı kelamı gibi halka
sunulur.
Diyelim ki bir kişiyi kolesterol düşürücü ilaca başlatmak için kolesterol değerinin 250
olması lazım. Bunu 200‟e, ondan sonra da 150‟ye düşürülmesini sağlarsanız bu
ilaçları almak zorunda bırakılanların sayısı birkaç misli artar.
KOLESTEROL EġĠĞĠ
Nitekim kolesterol eşiği en son 2001‟de düşürüldüğünde ABD‟de kolesterol düşürücü
ilaç alması tavsiye edilenlerin sayısı 13 milyondan 36 milyona çıktı. (Lancet vol 369,
Jan 20, 2008). Ama burada durmayacağa benziyor.
Amerika‟nın ünlü Cleveland Clinic hastanesi 90 milyon Amerikalının “arzu edilenden
yüksek”         kolesterol       düzeyine         sahip        olduğuna         inanıyor.
(http://my.clevelandclinic.org/healthy_living/cholesterol/hic_cholesterol_facts_and_fict
ion.aspx)
Bu rakam 15-65 yaş arası Amerikan nüfusunun neredeyse yarısıdır. Bu ölçüyü
dünyaya uygulayacak olsak kolesterol ilacı alması gerekenlerin milyarlarla ifade
edilmesi gerekir.


                                           17
Cleveland Clinic muhtemelen 90 milyon rakamına kolesterol değerlerini aşağı
çekerek ulaştı. Cleveland‟a göre hedef değerler 21 yaş altındakiler için 75-169
miligram, 21 yaş üstü olanlar için 100-199 miligram olmalıdır. (Kime, neye göre, Allah
bilir.) Kolesterol düşürücü ilaçların kalp krizi geçirmiş ve kalp hastası 30-80 yaş arası
hastalarda ölümü geciktirici bir rol oynadığı tıp âleminde tartışmasızdır.
Kalp hastası olmayan, ileride olmamak için kolesterol düşürücü ilaç alanların ise
bundan bir yarar sağladığı şüphelidir. Bu konuda kesin ve ikna edici bilimsel veri
yoktur. Kolesterol ilaçlarını alanların büyük çoğunluğunu bunlar teşkil ediyor.
BUNLARI ĠLACA BAĞLAMAK ĠYĠ BĠLĠM DEĞĠL ĠYĠ PAZARLAMADIR.
Eşiği aşağıya indirip ilaç satışlarını artırma şeker hastalığında ve osteoporozda da
hasta olmayanlara satmak başarılı bir biçimde uygulanıyor. Burada da fayda
“hastalara” değil ilaç şirketlerinedir. (March 2011, Vol 101, No 3/American Journal of
Public Health)
İlaçlar sadece “kanıta dayalı” yani keşfedildikleri ve ruhsat aldıkları amaçlar için
kullanılsalar satışları çok düşük olacaktı. Bu ilaç şirketlerinin işine gelmediği için
geliştirildi anlattığım pazarlama taktiği.
İyi ilaç bu şekilde kötü ilaç oldu.
Bir baĢka taktik hastalık icat etmektir. “Hastalık tacirliği” olarak bilinen bu
yöntemin piri psikiyatridir.
KOLESTEROL KONUSUNDA ALDIĞIM MAĠLLER
DEĞNEKSĠZ GEZĠLEN KÖPEKSĠZ KÖY? KOLESTEROL ĠLAÇLARI KONUSUNDA
MÜNĠR EFENDĠ
Kolesterol konusunda tüm dünyada kılavuzlara göre hareket eden bilim dünyasının
kabul ettiği standartları sağlık bakanlığıda kabul etmiştir. türkiyede kolesterol ilacı
kullanmanın bir standardı vardır ve bu hastanın kan değerlerine bazı durumlarda
yaşına ve ek hastalıklarına göre belirleniyor zaten. kolesterol değerleri bu standartları
aşmayan kimseye ilaç ödeme kapsamında olmayacağı için ödeme yapılmıyor
zaten.2011 yılında Türkiyede toplumun kalp damar hastalıkları gibi ciddi patolojilerde
ottan mottan medet umması bekleniyor,çok üzücü. Önümüzdeki dönemlerde kalp
damar hastalıklarından ölümlerde artış olursa acaba bugünlerde kolesterol ilacı
karşıtları vicdan azabı çekecekler mi? Hiç sanmıyorum ..Çünkü Türkiyede bunun gibi
istatistikler yapılmadığı için haberleri bile olmayacak
TġK.LER METĠN BEY,
Yıllardır kolesterol sorunu olan bir ailenin yüksek kolesterol lü bir ferdiyim.Ve ne
tesadüftür ki Türkiye‟de ilklerden olan, Pravastatin aktif maddeli ilacı pazarlayan
şirketin önemli bir yöneticisi idim. On binlerce deneklerle yapılmış yüzlerce yayınlar
okudum.
Bu konuda kesin konuşmanın ne kadar yanlış olduğunun en canlı kanıtı da ailemdir.
Yüksek kolesterol sorunu(ölçüm başladığı yıllardan beri)hep olmuştur. Halen
ortalamamız 300 ün(toplam kolestrol)üstündedir. Ailemizde(oldukça geniştir)Ölüm
yaş ortalaması 88 dir ve kalp sorunu yaşayan benim tespitime göre(son 3
jenerasyon)yoktur.Nedenini bilmiyorum ama 2 yıldır     sadece ben Atorvastatin
kullanıyorum,Yaş 61!


                                           18
Söylemek istediğim kesin kanıtlanmamış konularda adı bilim adamı olan Prof.lakaplı
kişilerin,sadece kendileri 100% haklıymış gibi        terbiye sınırlarını aşarak
konuşmalarıdır.
LCHF / KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ
Metin Bey, iyi günler.
Boğaziçi Üniversitesinde Moleküler Biyoloji lisans ardından aynı yerde Biyomedikal
Mühendislik konusunda yüksek lisans eğitimi aldım.
Statin gurubu ilaçlar konusunda yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. İnsanları önce
yağsız beslenmeye ikna ederek sağlıklarını bozuyorlar, sonra tedavi için ilaç
satıyorlar.
Ben ve eşim 2.5 yıldır http://www.dietdoctor.com/lchf bağlantısında anlatılan şekilde
(düşük karbonhidrat, fazla yağ) besleniyoruz. Tüm tahlillerimiz normal olduğu gibi,
her ikimiz de kilo verdik (ve geri almadık). Ayrıca sindirim sistemimde var olan ve
yıllardır ilaçla tedavi etmeye çalıştığım şikayetlerim de (yanma, ekşime, gaz, reflü)
tamamen geçti.
Bu arada İsveç ve Norveç nüfusunun dörtte birinin de bu şekilde beslendiğini, ülkede
sıklıkla tereyağı sıkıntısı olduğunu da aktarmak isterim.
TEBRĠK SAYIN METĠN MÜNĠR,
Kolesterol ilaçları ile ilgili yazınızı okudum. Ben iç hastalıkları uzman doktoru ve aynı
zamanda Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanlığı yapmaktayım.
Halkımızın yazınızdan yanlış sonuçlar çıkarabileceğini düşünmekteyim. Tıpta kanıt
düzeyleri vardır. Biz doktorlar, enfeksiyon için aldığınız antibiyotikten, kanser
ilaçlarına kadar herşeyi dünyanın kabul ettiği kılavuzlara göre, textbook'lara göre
tedavi etmekteyiz. Eğer 'kafamıza göre' yada 'bana göre' lerle tedavi etmeye
kalkarsak bunun önünü alamazsınız. Çok büyük hatalara mal olur. Aslında hukuki
açıdan MALPRAKTĠS olur. Zaten kabul edilen kılavuzlarda her kolesterol
yüksekliğine ilaç tedavisi önerilmez. Risk faktörlerine göre belirlenmiş değerlere göre
tedavi önerilir. Aynı yaşta hipertansiyonu olan, diyabeti olan, sigara içen bir insanla,
bunların hiçbiri olmayan bir insanın kolesterol ilacı alma kriterleri zaten farklıdır.
Buna göre 60 yaşında aynı hasta profili düşünün; yaş dışında diğer risk faktörleri
olmasın, sadece birinin LDL kolesterolü <100 mg/dl olsun diğerinin >190 mg/dl olsun.
Kolesterol düşük olanın 10 yıllık riski %4 iken, yüksek olanın %14 dir.Yani 3.5 kat
daha yüksek çıkmaktadır.
Bu kılavuzda hangi hastanın aspirin kullanmasına kadar herşey kanıt düzeyleri ile
önerilmektedir. Eğer bir diyabet hastası, sizin gibi tüm halka ulaşabilen saygın bir
köşe yazarını okuyarak kolesterol ilacını bırakır ve kalp krizi, inme gibi bir durum
geçirirse üzülmek yetmeyecektir. Biz hekimler, aksi bilimsel verilerle kanıtlanana
kadar kılavuzlarla hareket etmek zorundayız. Aksi ispatlanırsa da 'ben hala buna
inanıyorum' dememeliyiz.
Sonuç olarak, hastaların kolesterol tedavisi alıp almayacağını hastanın durumuna
göre doktoru karar vermeli..
SAYIN MÜNĠR,



                                           19
Yazılarınızı ve tartışmalarınızı dikkatle izlemeye çalışıyorum, lakin artık bu çarpıtma
ve halk sağlığını bozma girişiminize bir ara verme zamanı hatta tüm Türk Milletinden
ve TKD 'den özür dileme zamanıdır . Eğer dürüst bir insansanız , karşıt fikirlere
saygılı bir yazarsanız TKD 'nin yaptığı açıklamaları iyi takip etmenizi ve çarpıtmadan
sayfanızda yayınlamanızı bekliyorum. Aslında şu sözü hatırlatmakta da fayda var ''
Bu vatanı ,milleti ençok seven işini en iyi yapandır ''. Eğer gerçekten bilimi toplum
adına değerlendirmeye devam edecekseniz size birkaç önerim var. Eğer TKD 'ye
güvenmiyorsanız ve bilime inanıyorsanız birgün karşılıklı oturup bilimsel veriler ışığı
altında tartışabiliriz. Bu fikre sıcak bakmıyor ben Türk Bilim Adamlarına güvenmem
yabancıya güvenirim diyorsanız ACC, AHA, ESC, FDA, EMA gibi kuruluşlara internet
adresinden ulaşıp oraları inceleyebilirsiniz.
SAYIN METĠN MÜNĠR,
Yüksek kolesterolün kalp damar hastalıklarına yol açan ana risk faktörlerinden biri
olduğu, sizinle tartışılamayacak kadar, kesin bir gerçektir ve bilimsel veridir. Sizler
kabul etmiyorsunuz diye (her ne yetkiyle oluyorsa) bu gerçekler değişmez. Amerikan
Kardiyoloji Dernekleri (cardiosource.org), Avrupa Kardiyoloji Derneği (escardio.org),
Japon, Avustralya, Kanada, İngiltere, Fransa vs bütün gelişmiş ve bilim üreten
ülkelerin Kardiyoloji Derneklerinin web sitelerine girin, tedavi kılavuzlarına bakın
lütfen. Bu konuda en küçük bir tereddüt yoktur.
RĠSK FAKTÖRLERĠ
Günümüzde birçok hastalığın tek bir nedene bağlı olmadığı artık anlaşılmıştır.
Dolayısıyla koroner kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kanser vb. hastalıklar
birden çok nedenin rol oynadığı “MULTĠFAKTÖRYEL”hastalıklardır. Bunlar arasında
çevresel faktörler, genetik,        yaş, cins sayılabilir. Bu faktörler hastalıkların
gelişmesinde değişik oranlarda rol oynarlar. Bir hastalığın gelişmesi olasılığını
arttıran etkenlere “risk faktörü” denir. Örneğin sigara akciğer kanseri için önemli bir
risk faktörüdür. Ama her sigara içinde kanser gelişmediği gibi sigara içmeyenlerde de
kanser görülebilir. Risk faktörleri ile ilgili veriler kişisel bazda değil istatistiksel bazda
değerlendirilmelidir. Diğer bir deyimle kolesterol profili bozuk, hipertansiyonu olan,
diyabetik, ailesinde koroner hastalığı olan, sigara içen, 45 yaş üzerinde bir erkeğin bu
riskleri taşımayan birisine göre koroner kalp hastalığına yakalanma riski yüksektir.
Epidemiyolojik çalışmalar sadece bunu gösterir.
Kolesterol konusundaki kuşkularınıza gelince, ünlü Framingham çalışmasının
tarihçesine bakarsanız 1961‟de kolesterol ve hipertansiyonun kalp hastalığı riskini
arttırdığını, 1977‟den başlayarak LDL,HDL düzeylerinin rollerini belirlediğini ve bu
epidemiyolojik bulguların bugüne kadar aksinin gösterilemediğini kabul edersiniz.
Zaten kalıtsal olarak aşırı kolesterol yüksekliği olan çocuklarda 2 (iki) yaşından
itibaren myokard infarktüsü risikinin arttığı bilinmektedir.
Kolesterol düzeylerini düşüren ilaçlarla ilgili ise güvenilir kuruluşların önerileri çok
açıktır. Belirli risk faktörlerini taşıyan kişilerde bunların kullanımı myokard infarktüsü
ve ölüm riskini azaltmaktadır. Bunun ne kadar azalttığı tartışılabilir. Bu risk faktörlerini
taşımayan kişilerde koruyucu olarak ilaç kullanımının rolü konusunda araştırmalar
henüz kesin sonuç vermemiştir ve bugün hiçbir kuruluş bunları koruyucu olarak
kullanmayı önermemektedir. İlaç şirketleri ile ilgili bazı kuşkularınızı ben de
paylaşıyorum.Ama bu bilim süzgeçinden geçmiş temel tıbbi doğruları reddetmeyi de
haklı kılmaz.


                                             20
Canan Hanım 6 ay boyunca et, yağ, yumurta yiyin mesajı verirken hiç sesini
çıkarmayan kardiyoloji derneği iş ilaçlara gelince birden ayağa kalktı. Kardiyoloji
derneği "Türkiye'de ilaç kullanım oranı çok düşük Avrupa'ya yetişmemiz lazım"
mantığı ile her kolesterolü yüksek olanın ilaç kullanmasını istiyor.
Dünyada bir margarin firmasıyla reklam anlaşması yapan başka bir dernek var mıdır
bilmiyorum? Türk Kardiyoloji derneği yıllar boyunca Becel margarininin reklamını
yaptı. (Firma reklamlarında Türk Kardiyoloji Derneği'nin desteğini aldığını açıkladı.
Oysa margarinlerin kalp damarları için iyi olmadığı konusunda tüm bilim dünyası
hemfikirdir. (En azından yağ firmasının iddia ettiği gibi bir yararı olduğu ispat
edilmemiştir.) Ben merak ediyorum Kardiyoloji Derneği margarin firması ile yaptığı
anlaşma karşılığı kaç para aldı? Kamu oyunun bu rakamı bilmesinde büyük fayda
var.
KOLESTEROL ĠLACINDAKĠ BÜYÜK YALAN....
Değerli Metin Bey;
Bu günkü yazınız ve sorgulamalarınız için teşekkür ederim. Ben ayrıca bir konuyu
daha hatırlatmak için size yazma ihtiyacını duydum.
Türk Kardiyoloji Derneği, ilaçların etkinliği konusunda da bizce yalan söylüyor ve
istatistik bir numara çekiyor insanlara, aslında bu numara onların değil ilaç
şirketlerinin, kapitalizmin bir oyunu.
Mutlak fayda yerine, göreceli faydayı insanlara söylüyorlar ve söyledikleri %25-45
arası fayda da göreceli bir fayda.
Fakat göreceli fayda da, deneysel araştırmalarda olması gereken kontrol grubu
hesaplamaya dahil edilmiyor, yani söyledikleri fayda da kontrol grubu yok..
Kontrol grubu hesaba dahil edildiğinde, kolesterol düzeyi ilaçlarla (statinlerle) azalsa
bile insanların sağladığı fayda en fazla % 4 civarında...Yani bu ilacı kullanan,
kolesterolü düşen 100 kişiden ancak 4 kişisi fayda görüyor, geriye kalan 96 kişi
kolesterolü düşmüş olsa da hiç bir fayda görmüyor...
Bu ilaçların (statinlerin), kolesterolü düşürse bile 100 kişiden 96 kişiye hiçbir faydası
olmadığını söylemek, sadece 100 kişiden 4 kişiye faydalı olduğunu söylemek yürek
ister. TKD bu nedenle bu rakamları yani 'mutlak fayda' rakamlarını
açıklamıyor...Özetle, statinler bazı kanser ilaçlarından bile faydasız!
ĠLAÇ VURGUNU
Kolestrol ilaçları için yazdıklarınız son derece doğru. Statinlerin savunuculuğunu
yapmak Kardiyoloji Derneği'nin işi olmamalı. Bu davranış, bir çıkar ilişkisi olduğu
şüphesini kuvvetlendiriyor. Aynı sorun osteoporoz ilaçları içinde geçerlidir. Orada da
çok büyük bir suiistimal söz konusu ama üzerine düşen yok ne yazık ki...
TÜRK KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠNĠN CEVAPLAYAMADIĞI SORU HK DA
Bu maili size 10 yıl bir fiil yabancı bir ilaç firmasında çalışmış ve kendi isteği ile
ayrılmış biri olarak yazıyorum.
Sadece Türk Kardiyoloji Derneği değil benzer tüm dernekler ilaç firmalarından para
almaktadırlar.



                                           21
Ancak bu paralar doğrudan verilen paralar değil, dolaylı olarak derneğin kasasına bir
şekilde sokulur. Bu da derneğe yapılan bir bağış, ya da firma için yaptırılan bilimsel
bir araştırma vb şekillerde olur. Eğer hocalara doğrudan maddi bir çıkar sağlanması
söz konusu ise bu daşu şekilde olur. Hocanın, firmanın yaptığı toplantılarda
konuşmalar yapması sağlanır ve hizmet bedeli olarak paralar hocaya ödenir.
Bunun yanında tarih yazmaz ki bir hoca kendi parasıyla herhangi bir kongre ya da
toplantıya kendi parasıyla gitsin. İlaç firmalarını kendilerine sponsor olmaya zorlarlar.
Olmayanların ise ilaçlarını klinikte reçete ettirmemek ve dahi o firmanın temsilcilerini
kliniğe sokmamak şeklindecezalandırırlar. Bir başka ödeme yapma şekli de, Hocanın
firma ile arası çok iyiyse, konuşmacılığın yanında mesela, hocanın yazdığı bir kitap
varsa, firma yayınevi kanalı ile o kitaptan yüklü miktarda alım yaparak, Doktorlara
hediye adı altında bedelsiz dağıtır.
Benim yazınızı okuduktan sonra ilk aklıma gelenler bunlar. Daha bir sürü değişik para
aktarma şekli mevcuttur.
T Kardiyoloji Derneği-Kolestrol
Sayın Metin Münir, sözlerime sözlerinizle başladığım için beni bağışlayın:"Eğer
çoğunluğun her inandığı doğru olsaydı insanlık bu gün hâlâ dünyanın yuvarlak değil,
düz olduğuna inanır olacaktı."Aynen böyle düşünmüştüm T K D başkan ve
yardımcısının o %99 mesnetsiz sözlerini dinlerken..
Bir ay oldu olmadı Prof. Canan Karatay'ın iki TV söyleşisini izledim tesadüfen.-
Kolestrol ya da ciddi kilo problemi olmayan 67 yaşında emekli bir Milliyet okuruyum.
Ancak, yeni bilgilere açık, aktüel konuları takip eden, global ve liberal dünya
ekonomisi çarklarının nasıl döndüğü hakkında kafa yorabilen bir yapım var.- TV de
izlediğim ve ilk defa duyduğum bu farklı diyet ve sağlıklı yaşam konusunda
bilgilenmek amacıyla Karatay Diyeti kitabını da aldım ve okudum. İleri sürülen fikirler
-insülin ve leptin hormonlarının çalışması v.b.- bana çok mantıklı geldi. Ve karşı
tezlerin çıkacağını, tartışmaların başlayacağını tahmin ederek bekledim.. İşte sonuç!
GENETĠK KOLESTEROL VE ÇOCUKLAR: GENETĠK                              KOLESTEROLDE
KARACĠĞER NAKLĠ HALKA NEDEN SÖYLENMĠYOR...
Önemli bir konuya dikkat çekmek için sizi rahatsız ediyorum. Bu ilaçları hiç
sıkılmadan çocuklara da vermek istiyorlar ve insanları dolaylı olarak çocuklarıyla
tehdit ediyorlar.
Kardiyoloji derneği, özellikle çocuklardaki genetik kolesterol yüksekliği tedavisinde hiç
açıklama yapmıyor, çünkü bu konuda (genetik kolesterol) açıklama yaparsa, bunun
altından çok şey çıkacağını biliyor.
Genetik kolesterol yüksekliği (homozigot) bildiğiniz gibi, hücre alıcılarının bozulması
nedeniyle kolesterolün kanda kullanılmaması nedeniyle ortaya çıkıyor. Bunu basit
olarak bir havuz olarak düşünmek gerekiyor havuzu dolduran ve boşaltan
musluklarımız var, hem havuzun dolmasından hem de havuzdaki fazla suyun
taşmaması için atılmasından Karaciğer sorumlu. Genetik kolesterolü yüksek olan
çocuklarda havuzu dolduran değil, havuzu boşaltan musluk tıkandığı için, havuz
taşıyor (kolesterol yükseliyor).
Kardiyologların kandırmacası da burada başlıyor, onlar havuzu dolduran muslukları
kapatıyorlar oysa sorun havuzu dolduran musluklarda değil, havuzu boşaltan
musluklar tıkandığı için havuz taşıyor.

                                           22
Bu çocuklarda (genetik kolesterolü yüksek) aptalca bir tedavi protokolü uygulanıyor.
Oysa bu çocuklarda 'mutlak çözüm'ün karaciğer nakli olduğu biliniyor...
Evet, genetik kolesterol yüksekliği karaciğer nakli ile sona eriyor fakat bu durumu
kardiyologlar insanlara söylemiyorlar.
Hastaya boşu boşuna işkence edip zaman kaybettiriyorlar. Önce statin ve diyet
programları uyguluyorlar bu sırada metabolizma ve diğer organlar da iyice bozuluyor
ve işlevini kaybediyorlar.. Geç kalınmış vakalarda daha sonra karaciğer bulunsa bile,
artık iş işten geçmiş oluyor...
Yani kardiyoloji dünyası bu durumu ya bilmiyor, ya bilse de söylemiyor... Çünkü bunu
söylediği anda sorunun kolesterol değil, aslında karaciğer hücreleri olduğu açığa
çıkacak, bunun açığa çıkmasını istemiyorlar..
Sonuç: Genetik kolesterol yüksekliğinde karaciğer naklinin kesin bir çözüm olduğu
söylenmediği için, nakillerde geç kalınıyor ve bu çocuklar ölüyorgenetik kolesterol
yüksekliği sıklığı ülkelere göre değişim gösteriyor. milyonda ve yüzbinde bir olarak bu
sıklık değişiyor). Yani Türkiye'de en az her yıl 70 çocuk genetik kolesterol
yüksekliğine sahip çocuk doğuyor.. Bunların yarısına bile karaciğer nakli
yapılamadan, çocuklar ölüyor ve bence bunun sorumlusu TKD'dir....
Çünkü genetik kolesterol yüksekliği sorunun, mutlak çözümümün 'karaciğer nakli'
olduğunu açıkça söylemiyor... Önce ilaç ve diyet tedavisinde ısrar ediyor....(sonuçta
hiçbir faydası olmayacağını bildiği halde)




                                          23

More Related Content

Similar to Kolestrol

Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇
Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇
Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇Fatih University
 
Kalp yetmezliği kötü kader
Kalp yetmezliği kötü kaderKalp yetmezliği kötü kader
Kalp yetmezliği kötü kaderbuharlitemizlik
 
Organ nakli ve bağlantılı etik konuları
Organ nakli ve bağlantılı etik konularıOrgan nakli ve bağlantılı etik konuları
Organ nakli ve bağlantılı etik konularıFatih University
 
Erkekler neden erken ölür
Erkekler neden erken ölürErkekler neden erken ölür
Erkekler neden erken ölürorkunsasmaz
 
Tıbbi Kayıtların Tutulması Yükümlülüğü
Tıbbi Kayıtların Tutulması YükümlülüğüTıbbi Kayıtların Tutulması Yükümlülüğü
Tıbbi Kayıtların Tutulması YükümlülüğüMesut Öztürk
 
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?mustafakutsal
 
osteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzu
osteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzuosteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzu
osteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzuDilek Gogas Yavuz
 
Bir hastanın zihinsel dönüşümü
Bir hastanın zihinsel dönüşümüBir hastanın zihinsel dönüşümü
Bir hastanın zihinsel dönüşümüufuk akdag
 
Doktor Kimliği: Biz Kimiz?
Doktor Kimliği: Biz Kimiz? Doktor Kimliği: Biz Kimiz?
Doktor Kimliği: Biz Kimiz? Bedirhan Ustun
 
Organ bagisi ve_organ_doku_nakli
Organ bagisi ve_organ_doku_nakliOrgan bagisi ve_organ_doku_nakli
Organ bagisi ve_organ_doku_naklislayturk
 
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?buharlitemizlik
 
KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLARKALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLARbuharlitemizlik
 
Bir Hastanın Zihinsel Dönüşümü
Bir Hastanın Zihinsel DönüşümüBir Hastanın Zihinsel Dönüşümü
Bir Hastanın Zihinsel Dönüşümüufuk akdag
 
Intihar (Dr Fuad Bashirov)
Intihar (Dr Fuad Bashirov)Intihar (Dr Fuad Bashirov)
Intihar (Dr Fuad Bashirov)Fuad Bashirov
 

Similar to Kolestrol (20)

Tnsyn
TnsynTnsyn
Tnsyn
 
Kalbimiz ve Sağlık
Kalbimiz ve SağlıkKalbimiz ve Sağlık
Kalbimiz ve Sağlık
 
Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇
Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇
Kli̇ni̇k i̇laç çalişmalari eti̇ği̇
 
Kalp yetmezliği kötü kader
Kalp yetmezliği kötü kaderKalp yetmezliği kötü kader
Kalp yetmezliği kötü kader
 
Organ nakli ve bağlantılı etik konuları
Organ nakli ve bağlantılı etik konularıOrgan nakli ve bağlantılı etik konuları
Organ nakli ve bağlantılı etik konuları
 
Erkekler neden erken ölür
Erkekler neden erken ölürErkekler neden erken ölür
Erkekler neden erken ölür
 
Tıbbi Kayıtların Tutulması Yükümlülüğü
Tıbbi Kayıtların Tutulması YükümlülüğüTıbbi Kayıtların Tutulması Yükümlülüğü
Tıbbi Kayıtların Tutulması Yükümlülüğü
 
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
 
osteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzu
osteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzuosteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzu
osteoporoz ve metabolik kemik hastalıkları tanı ve tedavi kılavuzu
 
Pcos
PcosPcos
Pcos
 
Bir hastanın zihinsel dönüşümü
Bir hastanın zihinsel dönüşümüBir hastanın zihinsel dönüşümü
Bir hastanın zihinsel dönüşümü
 
Doktor Kimliği: Biz Kimiz?
Doktor Kimliği: Biz Kimiz? Doktor Kimliği: Biz Kimiz?
Doktor Kimliği: Biz Kimiz?
 
Organ bagisi ve_organ_doku_nakli
Organ bagisi ve_organ_doku_nakliOrgan bagisi ve_organ_doku_nakli
Organ bagisi ve_organ_doku_nakli
 
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
 
KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLARKALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
KALP DAMAR HASTALIKLARINI ÖNLEMEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
 
Yüz nakli̇ ve eti̇k
Yüz nakli̇ ve eti̇kYüz nakli̇ ve eti̇k
Yüz nakli̇ ve eti̇k
 
Semihbaskan
SemihbaskanSemihbaskan
Semihbaskan
 
Bir Hastanın Zihinsel Dönüşümü
Bir Hastanın Zihinsel DönüşümüBir Hastanın Zihinsel Dönüşümü
Bir Hastanın Zihinsel Dönüşümü
 
Intihar (Dr Fuad Bashirov)
Intihar (Dr Fuad Bashirov)Intihar (Dr Fuad Bashirov)
Intihar (Dr Fuad Bashirov)
 
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporuKoah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
 

More from Kref.net

Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !
Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !
Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !Kref.net
 
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..Kref.net
 
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..Kref.net
 
Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Kref.net
 
Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Kref.net
 
Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Kref.net
 
Kursun kalem gibi_olabilmek
Kursun kalem gibi_olabilmekKursun kalem gibi_olabilmek
Kursun kalem gibi_olabilmekKref.net
 
Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji
Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji
Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji Kref.net
 
Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!
Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!
Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!Kref.net
 
Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?
Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?
Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?Kref.net
 
Başarı İçin %50 Yürek %50 Kürek Gereklidir
Başarı İçin %50 Yürek %50 Kürek GereklidirBaşarı İçin %50 Yürek %50 Kürek Gereklidir
Başarı İçin %50 Yürek %50 Kürek GereklidirKref.net
 
Yeni bir girişimde 15 Kural
Yeni bir girişimde 15 KuralYeni bir girişimde 15 Kural
Yeni bir girişimde 15 KuralKref.net
 
En guzel yuz
En guzel yuz En guzel yuz
En guzel yuz Kref.net
 
Hayatiniz hayal ettigniz kadardir
Hayatiniz hayal ettigniz kadardirHayatiniz hayal ettigniz kadardir
Hayatiniz hayal ettigniz kadardirKref.net
 
Renklerin dunyasi
Renklerin dunyasiRenklerin dunyasi
Renklerin dunyasiKref.net
 
Ozgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunus
Ozgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunusOzgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunus
Ozgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunusKref.net
 
Kariyer değiştirmek
Kariyer değiştirmekKariyer değiştirmek
Kariyer değiştirmekKref.net
 
Risk almak nedir
Risk almak nedirRisk almak nedir
Risk almak nedirKref.net
 

More from Kref.net (20)

Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !
Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !
Elektrikli Arabalar Nasıl Yok Edildiler !
 
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
 
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
Önemli Olan, Nelere Değer Verdiğin ve Neleri Önemsediğindir..
 
Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...
 
Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...
 
Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...Şans Bukelamun Gibidir...
Şans Bukelamun Gibidir...
 
Kursun kalem gibi_olabilmek
Kursun kalem gibi_olabilmekKursun kalem gibi_olabilmek
Kursun kalem gibi_olabilmek
 
Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji
Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji
Geleceği Şekillendiren 5 Teknoloji
 
Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!
Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!
Hafızanızı geliştirmenin 10 kolay yolu!
 
Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?
Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?
Bir Doğru Kaç Yanlışı Götürür?
 
Başarı İçin %50 Yürek %50 Kürek Gereklidir
Başarı İçin %50 Yürek %50 Kürek GereklidirBaşarı İçin %50 Yürek %50 Kürek Gereklidir
Başarı İçin %50 Yürek %50 Kürek Gereklidir
 
Yeni bir girişimde 15 Kural
Yeni bir girişimde 15 KuralYeni bir girişimde 15 Kural
Yeni bir girişimde 15 Kural
 
En guzel yuz
En guzel yuz En guzel yuz
En guzel yuz
 
Hayatiniz hayal ettigniz kadardir
Hayatiniz hayal ettigniz kadardirHayatiniz hayal ettigniz kadardir
Hayatiniz hayal ettigniz kadardir
 
Renklerin dunyasi
Renklerin dunyasiRenklerin dunyasi
Renklerin dunyasi
 
Ozgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunus
Ozgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunusOzgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunus
Ozgecmisinizi parlatacak 10 sihirli dokunus
 
Kariyer değiştirmek
Kariyer değiştirmekKariyer değiştirmek
Kariyer değiştirmek
 
Risk almak nedir
Risk almak nedirRisk almak nedir
Risk almak nedir
 
Kus Ogudu
Kus OguduKus Ogudu
Kus Ogudu
 
Kus ogudu
Kus oguduKus ogudu
Kus ogudu
 

Kolestrol

  • 1. KOLESTEROLÜN ÖNEMĠ ĠNKÂR EDĠLEMEZ PROF. DR. E. MURAT TUZCU 04.12.2011 Milliyet Gazetsi Kolesterol düĢürücü statin ilaçlarının gerekliliği konusundaki tartıĢmaları duyup ilaç almaktan vazgeçen hastalar var. Konuya açıklık getirip can kaybına yol açacak durumları önlemek için bilimsel araĢtırmaların tümüne bakmak gerekir Damar sertliği karmaĢık bir hastalık. Veriler kötü kolesterolü yüksek olanlarda kalp damar hastalıklarının daha sık olduğunu gösteriyor. Kolesterol yüksekliğinin damar sertliğindeki rolü statinlerin bulunmasından çok öncelere dayanıyor Kolesterolün kalp damar hastalıklarında oynadığı rol ve kolestrol düşürücü statin ilaçlarının gerekliliği konusunda yapılan tartışmalar son günlerde iyice alevlendi. Bu tartışmaları duyup “Hem hiçbir işe yaramıyormuş hem de öldürücü yan etkileri varmış” diye ilaç almaktan vazgeçen kalp hastaları var.Kolesterol tartışmaları bana çok eskiden okuduğum bir Sherlock Holmes kitabını hatırlattı. “Karton Kutu Vakası” adlı hikâyede, ünlü dedektif iki kesik kulakla başlayan cinayet vakasını çözüp suçluyu ortaya çıkardıktan sonra arkadaşı Watson‟a döner, “Vakaya tam bir fikir açıklığıyla yaklaştık, olayı gözlemlerimizden çıkardığımız sonuçlara dayanarak aydınlattık” der. Tıbbi çalışmalarımızda biz de benzer bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Genel kabul gören doğruları bile bilimsel bir şüphecilikle sorgulayarak sorunlara önyargısız ve açık fikirlilikle yaklaşmaya, gözlemlerimizi bilimsel metoda sadık kalarak yorumlamaya özen gösteriyoruz. Statin ilaçları gibi milyonları ilgilendiren konularda, bir tek araştırmanın sonuçlarına değil, farklı grupların yaptığı birçok bilimsel çalışmanın bütününe bakarak sonuçlar çıkarıyoruz. Tersini yapıp, bir çalışmada tezimizi doğrular bir bulguyu öne çıkarıp, tezimizi çürütecek olan birçok bulguyu göz ardı edersek doğruları bulamayacağımızı biliyoruz. Bu konuda yapılmış o kadar çok ve çeşitli araştırma var ki, istenirse hemen her tezi, her iddiayı destekleyecek veya çürütecek bir ifade bulmak zor değil. Birbirini etkileyen birçok faktörün ürünü olan damar sertliği, tek bir nedenle açıklanamayacak kadar karmaşık bir hastalık. Bu kadar değişkeni olan bir hastalığı tedavi ederken temel ilkelere sadık kalmak kadar, kişiden kişiye farklılıklar olacağını da unutmamak gerekir. Bu bilimsel ilkeler ışığında okuyucularımdan gelen endişe dolu soruları cevaplamaya çalışacağım. 1
  • 2. Ünlü Alman hekimi Virchow 150 yıl önce, damarların duvarlarında biriken yağlı bir maddeyle tıkandığını gözlemlemişti.Virchow’un sözünü ettiği, içinde bolca kolesterol bulunan bir damar sertliği plağı görünüyor. Yağ dolu plak, damarın yüzde 90’ından fazlasını tıkamış. KOLESTEROL GEREKLĠ BĠR MADDE AMA FAZLASI ZARAR VERMEZ MĠ? Kolesterolün vücudumuzdaki her hücreye gerekli olduğu, birçok hormonun içinde kolesterol bulunduğu doğrudur. Vücutta benzer özellikleri olan başka maddeler de var. Glikoz bunlardan biri. Hücrelerin ana enerji kaynağı, beynin yokluğuna birkaç dakikadan fazla dayanamadığı şeker. Diyabet hastası olanlarda kan şekeri 300‟e çıktığı zaman “Aman ne iyi, vücudun ihtiyacı olan glikozdan bol bol var” diyor muyuz? Olmazsa olmaz tiroid hormonu gereğinden fazla üretildiği zaman, “Zararı yok” deyip aldırmazlık ediyor muyuz? Kolesterol sorunu da bunlara benzer bir durum. Yeterli düzeyin üstüne çıkınca zararları ortaya çıkmaya başlar. Bu savı destekleyen bilimsel verilere bakalım. Batı toplumlarında yapılan “MRFIT adlı 350 bin kişilik araştırmada kolesterol arttıkça kalp krizi ve ölümlerin de arttığı gösterildi. Çin‟de, 1970‟lerde başlayan 6500 kişilik bir araştırmada toplam kolesterolü 160 olan ile 130 olan arasında bile kalp krizi ve kalpten ölüm riski açısından fark olduğu görüldü. Bu çalışmadan yaklaşık 30 yıl sonra, çoğu az gelişmiş veya gelişmekte olan 50‟den fazla ülkeden 30 bin kişinin katıldığı INTERHEART çalışmasında da bozulan kolesterol dengesinin damar sertliğine bağlı hastalıkların başta gelen nedenleri arasında olduğu saptandı.Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu bulgulara “Ama efendim kolesterolü her yüksek olan kalp hastası olmuyor, kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolü çok yüksek değil” diyerek karşı çıkmak mümkün değil. Her hızlı araba kullanan kaza yapmıyor, birçok yavaş kullanan da kazaya kurban gidebiliyor. Ama hızlı araba kullanmanın kaza riskini artırdığını hepimiz kabul ediyoruz.Kısacası, elde olan verilerin toplamı, kötü kolesterolü yüksek olan kişilerde kalp damar hastalıklarının daha sık görüldüğünü kanıtlıyor. Kalp krizi sırasındaki anjiyoda kalp damarlarından biri çok dar. Bu krizde hayatını kaybeden hastanın otopsisinde, darlıktan alınan kesiti sağ altta. Genişletilmiş 2
  • 3. resimdeki beyaz alanlar plağın içindeki kolesterol kristalleri. Krizin nedeni, kolesterolün yangıyla beraber azdırıp yırttığı plak ve üstündeki pıhtı. MRFIT çalışmasında daha önce kalp krizi geçirmemiş 350 bin kişi 6 yıl boyunca izlendi. Kolesterol arttıkça ölümlerin de arttığı görüldü. Kolesterolü 150 olan 1000 kişinin 3’ü ölürken, 200 olanların 7’si, 240 olanların 11’i öldü. Bu araştırma, kandaki kolesterol miktarı ile kalp krizi ve kalpten ölümlerin ilişkisini tartışmasız biçimde ortaya koydu. YÜKSEK KOLESTEROLÜN ZARARLI OLDUĞU ĠLAÇ FĠRMALARININ UYDUR MASI MI? Kolesterol düşürücü statin ilaçlarıyla olan çalışmalar 1980‟lerde başladı. Bu grup ilaçların ilki olan Lovastatin 1987 yılında piyasaya çıktı. Halbuki kalp krizinden ölenlerin damar duvarlarında yağlı maddeler olduğunu 19. yüzyılda ünlü Alman patoloğu Virchov‟un yazdıklarından öğreniyoruz. 100 yıl önce Rus bilim insanları tavşanlara kolesterollü besin vererek damar sertliği oluşturulabileceğini gösterdiler. 1940‟larda ABD‟nin Minnesota eyaletinde yapılan, çağına göre çok ileri bir araştırma kolesterolün yüksekliği ile damar tıkanmasının ilişkisini ortaya koydu. En önemlisi, 1950‟de başlayan ünlü Framingham çalışmasının kolesterolün, sigara, şeker hastalığı ve yüksek tansiyonla beraber kalp damar hastalığı için bir risk faktörü olduğunu bildiren ilk sonuçları 1962‟de yayımlandı. 1950‟lerin sonunda başlayan, Avrupa, Kuzey Amerika ve Uzakdoğu‟da yapılan “7 ülke çalışması” hem toplumsal hem de kişisel düzeyde kolesterolün kalp damar hastalıklarında önemli olduğunu, statinlerin ortaya çıkmasından çok önce gösterdi.Özetle, kolesterol yüksekliğinin damar sertliğindeki rolü statinlerin bulunmasından çok öncelere dayanıyor. GERÇEK SONUÇLAR GĠZLENĠYOR MU? 3
  • 4. Bu suçlamanın geçerli olup olmadığını söyleyebilmek için araştırmaların nasıl yapıldığını anlamamız gerekir. Önce laboratuvarda, sonra hayvan deneylerinde, daha sonra da sınırlı sayıda insanda denenen bir ilacın etkin olduğuna ve ciddi yan etkilerinin olmadığına kanaat getirildikten sonra sistemli bir bilimsel çalışmaya gerek var demektir. Bunun için para, zaman ve enerji harcamaya değer.Bu aşamada o konuda tecrübeli uzmanlardan kurulu bir araştırma yönetim kurulu oluşturulur. Çalışmanın parasal kaynağını bir ilaç şirketi karşılıyorsa, o kurumun temsilcisi de yönetim kurulu toplantılarına katılabilir ama oy verme hakkı yoktur. Araştırma sırasında ve sonrasında yapılacaklar, kullanılacak yöntemler tüm ayrıntılarıyla tartışılarak oylandıktan sonra karara bağlanır. Nihai protokol, merkezi bir web sayfasına kaydedilir. Başlangıçta bu kayıt yapılmazsa hiçbir saygın bilimsel dergi, araştırma bitince sonuçları yayımlamayı kabul etmez. Böylece istenmeyen sonuçlar elde edilirse bulguların hasıraltı edilmesinin önüne geçilmiş olur. Araştırmanın yapılacağı çok sayıdaki tıp merkezinde bir baş araştırmacı, diğer araştırmacılar ve koordinatörlerden oluşan geniş ekipler kurulur. Her merkezin etik kurulu gelen protokolü inceleyip onaylar veya düzeltilmesi için geri gönderir. Hastane idaresine değil, ulusal yasalara karşı sorumlu olan etik kurullar sadece başlangıçta değil, araştırma süresince kurallara uyulmasına büyük titizlik gösterirler. Her merkezdeki başaraştırmacı, hastaların verilerinin en doğru biçimde toplanıp yollanmasından sorumludur. ABD hükümetinin Besin ve İlaç İdaresi‟nin denetçileri (FDA), bu süreçte hata veya kasıtlı bir aldatma yapıldığını saptarlarsa çalışmayı durdurmaktan merkezdeki tüm araştırmaları durdurmaya hatta araştırmacıları mahkemeye vermeye kadar uzanan yaptırımlara başvurabilir.Araştırma tamamlanınca tüm veriler yönetim kurulu ve önde gelen araştırmacılar tarafından değerlendirilir, bağımsız istatistikçiler tarafından analiz edilir ve hazırlanan makale saygın bir tıp dergisine yollanır. Derginin yayın yönetmeni ve yayın kurulu, 4-5 bilimsel hakemin görüşünü de alarak araştırmayı yayımlayıp yayımlamama konusunda karar verir. Gerekirse daha fazla bilgi ve belge, daha fazla istatistiki hesap ve inceleme isteyebilir. Büyük araştırmalarda, sürecin çeşitli aşamalarında sorumlu olan, denetleyen, kendini işine adamış birçok insan vardır. Sistemin kontrol mekanizmaları yoldan çıkanları caydıracak ciddiyettedir. Bütün bunlara rağmen zaman zaman, ilaç endüstrisinde gizlenmiş gerçeklerin su yüzüne çıktığı olmuyor mu? Oluyor ama bunlar çok ender. Kısacası, yüzlerce, binlerce araştırmanın sonuçlarını, elde kanıt olmadan “Gerçekleri gizliyorlar, kötülüklerin üstünü kapatıyorlar” diyerek yok saymak hem insafsızlık hem de dürüstlükten uzak bir davranıştır. Binlerce bilim insanının, ilaç şirketi çalışanının, bilimsel dergi yayın kurullarının, hakemlerinin bir yalanın ve aldatmanın suç ortağı olduğunu, hepsinin susarak bu suça istirak ettiğini iddia edenler, iddialarını ispat etmek zorundadırlar. PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR MI? “Statin ilaçlarıyla ilgili araştırmaları parayı veren ilaç firmaları yaptırdığına göre, sonuçlar da onların istediği gibi olur” iddiasının arkasında hiçbir kanıt yok. Böyle bir şüpheye ipucu olacak bir olay da yok. Birçok farklı merkezde yapılmış, çeşit çeşit 4
  • 5. bilim kurullarının yönettiği yüzlerce araştırmanın sonuçlarını değiştirecek bir müdahalenin 30 yıldır gizli kalmış olması da düşünülemez. Bu gerçeklere rağmen hâlâ böyle iddialar ileri sürülebiliyorsa, ilaç araştırmalarıyla uğraşan herkesin çıkar çatışması konusuna dikkatle eğilmesi gerekir. Milyarlarca liralık yatırımlarının başarıya ulaşmasını isteyen şirket ile bilimsel yöntemlerle daha iyinin peşinde koşan akademisyenler beraber çalışırken aralarında çizdikleri ve titizlikle korudukları kırmızı çizgiler vardır. Bilim insanlarının yaptıkları araştırmayla ilgili akçeli ilişkileri ne kadar küçük olursa olsun şüphe uyandırır. Çelişki oluşturacak bir çıkar ilişkisi olmayabilir, ancak böyle bir izlenim verilmesi bile araştırmanın güvenilirliğine gölge düşürür. Akçeli ilişkiden kasıt, mutlaka araştırmacının kişisel olarak para kazanması anlamına gelmez. Çalıştığı kuruma giden araştırma fonları da, eğitime yapılan katkılar da aynı başlık altında toplanır. Çıkar çatışması parayla da sınırlı değildir. Mesleki prestij, emek harcanan ve inanılan bir projenin başarıyla sonlanması isteği gibi manevi ödüller de çıkar çatışması olarak kabul edilir. Bu endişeleri paylaşan bilim çevreleri bir süredir tıp fakülteleri, akademik merkezler, hastaneler, hekimlerin meslek kuruluşları, devlet kurumları ve ilaç endüstrisiyle işbirliği yapıyor. Araştırmaların çıkar çatışmalarının gölgesinde kalmaması için akçeli ilişkilerin sınırlandırılması ve ayrıntılarıyla beyan edilmesi, çalışma sürecinin şeffaflaştırılması, ortak sorumlulukların yaygınlaştırılması gibi önlemlerle epeyce ilerleme kaydedildi. Statinlerin yararlı olduğunu gösteren araştırma sonuçlarının rüşvetle elde edildiğini söylemek en hafif deyimiyle abesle iştigaldir. YARIN 1- Gerçekler halktan gizleniyor mu? 2- Kalp hastaları statinleri bırakmalı mı? 3-Statinler kalp krizini önleyebilir mi? 4- Kimler statin almalı? 02 KALP HASTALARI STATĠN ĠLACLARINI BIRAKMAMALIPROF. DR. E. MURAT TUZCU 05.12.2011 MĠLLĠYET Binlerce kalp hastasının yıllar boyu izlendiği araştırmalar var. Bunlardan hiçbiri ama hiçbiri statin ilaçlarının işe yaramadığı sonucuna varmadı. Bırakın işe yaramamayı, hepsi statinlerle kalp krizi ve ölüm oranlarında neredeyse 3’te bir oranında azalma sağlandığını gösterdi Statin ilaçları işe yaramıyor hem de zararlı iddialarının doğru olup olmadığına karar vermek için araştırmalarda kullanılan yöntemlere bakmaya devam edelim. Yeni bir ilacın işe yarayıp yaramadığına, zararlı etkileri olup olmadığına, etkinlik risk oranının ne olduğuna kesin karar verebilmek için yapılan büyük çalışmalarda uygulanan bir araştırma yöntemi vardır. Randomizasyon denilen, rastgele sınıflama yönteminde amaç, verilen ilaç dışındaki özellikleri aynı olan 2 grup yaratmaktır.Böyle oluşturulmuş gruplardan birine yeni bir ilaç verilip diğerine verilmezse bir süre sonra ikisi arasında bazı farklar ortaya çıkar. Başlangıçta her yönüyle aynı olan gruplar 5
  • 6. arasında oluşan değişikliğin verilen ilaca bağlı olduğu kanıtlanmış olur. Karşılaştırma yapmak için yeni ilacın verilmediği kontrol grubu olmazsa yanılmak çok kolaydır.Bir benzetme yaparak anlatayım. Çoğumuz, ilk çocuğumuz 2-3 yaşına gelince her gün değişen ve büyüyen yavruya bakıp “Azizim, kendi çocuğum diye söylemiyorum, ama gerçekten çok zeki, neler yapıyor bir bilsen” deriz. Haklıyızdır da. Ama çocuğumuz anaokuluna gidince başkalarının çocuklarının da çok zeki olduğunu görürüz. Yavaş yavaş çocuğumuzun Nobel alacağı fikrinden vazgeçeriz. Çünkü karşılaştırma olanağı bulmuşuzdur. TARAFGĠRLĠK CĠDDĠ BĠR TEHLĠKE Karşılaştırmanın doğru yapılabilmesi için kontrol grubunun olması yeterli değildir. Kasti veya farkında olunmadan yapılan tarafgirlik, karşılaştırmalı araştırmalar için ciddi bir tehlikedir. Çift kör çalışma adlı bu yöntem kullanılarak bu tehlike bertaraf edilir. İki gruba ayrılmış hastalar arasında kimin gerçek ilaç, kimin boş ilaç aldığını ne hasta ne de doktoru bilir. İki taraf da bu açıdan kördür. Araştırmayı yapanlar da, ilaç firmasında çalışanlar da bilmez. Bu bilgi, kurayla rastgele dağıtımı yapan sınırlı sayıda insan tarafından çok gizli tutulur. İzleme süresinin sonunda şifreler açılır. Çalışma süresince merkezlerden gelip bilgisayarlara yüklenmiş olan verilerin analizleri, başlangıçta saptanmış istatistik yöntemler ve öngörülen amaçlar doğrultusunda yapılır.Özetle: Karşılaştırmalı çalışmalarda kullanılan araştırma yöntemleri, analizlere hile karıştırılmasını, sonuç değiştirecek müdahalelerde bulunulmasını imkânsız kılar. KONTROL GRUBU ÇOK ÖNEMLĠ Bir ilkokuldaki bütün çocuklar rastgele ikiye ayırılsa,2 grupta kız-erkek sayısının, boy, kilo, yaş dağılımının aynı olduğunu, 2 grubun saç ve göz rengine kadar birbirinin benzeri olduğunu görürüz. Gruplardan birine gerçek ilaç, diğerine dışarıdan bakılınca tıpatıp aynı görünümde olan boş ilaç verilip çocuklar bir süre yakından izlenirse ilacın yaptığı değişiklikler görülüp ölçülebilir. KĠMLER STATĠN KULLANMALI? -Kalp krizi geçirmişseniz -Kalpdamar darlığınız varsa -Baypas ameliyatı olmuşsanız -Stent takılmışsa -Bacak damarlarınızda darlık varsa -Diyabetikseniz ve risk faktörü varsa -Kalp hastası olma riskiniz çok yüksekse KALP DAMAR HASTALARINDA STATĠNLERĠN YARARI YOK MU? 6
  • 7. “Dünya düzdür” demeye benzeyen bu iddiayı öne sürmek cesaret ister. Çünkü, iddia sahibinin güvenilirliği, ciddiyeti ve bilgisinin derinliğinden şüphe edilir. Kalp krizi geçirmiş ya da kalp damarlarındaki darlıklar nedeniyle tedavi görmüş olan hastalarda, yukarıda sözünü ettiğim yöntemlerle yapılmış, binlerce hastanın yıllarca izlendiği araştırmalar var. Bunlardan hiçbiri ama hiçbiri statin ilaçlarının işe yaramadığı sonucuna varmadı. Bırakın işe yaramamayı, hepsi statinlerle kalp krizi ve ölüm oranlarında neredeyse 3‟te bir oranında azalma sağlandığını gösterdi. Bazı araştırmalarda sadece bilinen kalp hastalığı olanlar, bazılarında da kalp damar hastalığı riski yüksek olanlar incelendi. Hemen hepsinde benzer sonuçlar elde edildi. 2005 yılında dünyanın dört bir yanında uzmanlığına saygı duyulan bilim adamları toplandılar ve yukarıda sözünü ettiğim yöntemle yapılmış tüm çalışmaları incelediler. İçlerinden, bilimsel düzeyi en yüksek olan 14 tanesini bir araya getirip yeniden hesaplar yaptılar. İncelenen toplam 90 bin kişinin en az 5 yıl izlendiği araştırmada, statin grubu ilaç alanlarda almayanlara göre ölüm, kalp krizi, baypas ameliyatı ve stent konulma ihtiyacının daha az olduğu görüldü. İlaç grubunda inme de daha azdı. Kolesterolde, özellikle kötü kolesterolde düşüş ne kadar büyükse kalp krizi ve ölüm RĠSKĠNDEKĠ AZALMA DA O KADAR KUVVETLĠYDĠ. ÖZETLERSEK: TÜM KANITLAR KALP-DAMAR HASTALARINDA STATĠNLERĠN ÇOK YARARLI OLDUĞUNU GÖSTERĠYOR. KALP HASTASI OLMAYAN DA KOLESTEROL TEDAVĠSĠNĠN HĠÇ YARARI YOK MU? Bu iddiaya destek olarak gösterilen araştırmada 11 karşılaştırmalı çalışmada incelenmiş 65 bin kişiden elde edilen sonuçlar bir araya getirildi. Daha önce bilinen hiçbir hastalığı olmayanların incelendiği bu araştırmada bir tek soruya cevap arandı. Sağlıklı ama yüksek riskli hastalara statin verirsek 3-4 yıl içinde tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarında anlamlı azalmalar elde edebilir miyiz? Cevap hayır. Ama bu cevap statinlerin koruyucu etkileri olmadığı anlamına gelmiyor. 11 araştırmanın hemen hepsinde statin alanlarda kalp krizi ve kalpten ölümlerin azaldığı belirtiliyor. Üstelik 3- 4 yıldan uzun süreyle takip edilen hastalarda tüm sebeplere bağlı ölümlerin de azaldığı kanıtlanmaya başlandı. DAMAR SERTLĠĞĠNDEN KORUNMAK ĠÇĠN STATĠN ALMAK GEREKĠYOR MU? Yukarıda sözünü ettiğim çalışmalardan öğrendiğimiz önemli bir gerçek var: Kolesterol düşürücü ilaçların etkinliği hastalık tehlikesine bağlı olarak değişiyor, kalp krizi geçirmiş bir kişide yeniden kriz oluşma veya ölüm riski yüksek. Bu hastalarda verilen ilacın yararları kısa sürede görülüyor. Bilinen bir hastalığı olmayıp da riski yüksek olanlarda da ilaçlar yararlı ama faydanın boyutu kalp hastalarındaki kadar değil.Daha önceki bir yazımda değindiğim 3 kişinin durumunu örnek vererek açıklayayım. Özer Bey kalp krizi geçirmiş. Statin alsın mı, almasın mı? Kalp krizi geçirmiş olan kişilerde yapılmış 4444 kişilik bir araştırmada, statin almayan 100 kişiden 28‟inin, 5 yıl içinde, ya tekrar kalp krizi geçirdiği veya kalpten öldüğü saptandı. İlaç alanlarda bu oran yüzde 19.5‟e indi. İlaç, Özer Bey‟in durumunda olan her 100 kişiden 8-9‟unda kalp krizi veya ölümü önlüyor. Özer Bey‟in ilaç alması şart. 7
  • 8. Hakan Bey 58 yaşında, bilinen bir kalp hastalığı yok. Babası erken yaşta kalpten ölmüş. Doktoru kolesterolünü ve tansiyonunu yüksek bulmuş. Tansiyon düşürücü ilaç almasına, diyet ve egzersiz yapıp zayıflamasına rağmen toplam kolesterolü hâlâ 270 civarında olduğu için statin alması tavsiye edilmiş. İskoçya‟da yapılan bir araştırmada, Hakan Bey‟inkine benzer durumda olan 6600 kişide 5 yıl içinde kalp krizi geçirme ve kalpten ölüm riski yüzde 8 olarak bulundu. Statin verildiğinde bu oran yüzde 5.6‟ya düştü. Mutlak riskteki azalma yüzde 2.4. Kalp krizi geçirene göre daha az ama yine de önemli bir azalma. Hele uzun vadede yarar giderek artıyor. İlaç, Hakan Bey‟in durumunda olan her 100 kişiden 2 veya 3‟ünde kalp krizi veya ölümü önlüyor. Hakan Bey‟in ilaç almasında büyük yarar var. Dilşad Hanım 42 yaşında, bilinen kalp damar hastalığı yok. Sigara içmiyor. Düzenli spor yapıyor. Tansiyonu normal. Doktoru toplam kolesterolünün 270 olduğunu, kötü kolesterolünün de yüksek olduğunu söylemiş. Sağlıklı beslenmesini tavsiye etmiş.Türk Kardiyoloji Derneği‟nin web sayfasındaki (www.tkd.org.tr http: // www. tkd.org.tr) risk hesaplama cetveline göre, 5 yılda kalp hastası olma riski yüzde 1‟in altında.Kolesterol düşürücü ilaç aldığında bu riski yüzde 30 azaltsanız bile mutlak risk ancak binde 1-2 oranında azalacak. İlaç almasını tavsiye etmeye imkân yok. Özet: Eldeki bilimsel veriler, her hastanın özelliklerine göre statin ilaçlarının yarar- zarar hesabını yapmaya imkân verecek zenginliktedir. Doktoru bu değerlendirmeyi yapıp tedavi veya korunma amacıyla ilaç vermişse hastanın ilacı kesmesi veya almaması tehlikeli ve yanlıştır. 14 araştırmadaki 90 bin hastanın toplu değerlendirilmesi, kalp-damar hastası veya hasta olma riski yüksek olanlarda statin verilince bu riskin azaldığını gösterdi. 8
  • 9. Grafikte, LDL kolesterolde her 40 miligramlık düşüşün yarattığı risk azalması görülüyor. YARIN: Yan etkiler 1- Statinler kanser yapıyor mu? 2- Ya Alzheimer? 3- Diyabet riski 4- Beyin kanamaları artıyor mu? 5- Statinler karaciğeri bozuyor mu? 03 STATĠNLERĠN YAN ETKĠLERĠ ÇOK MU?PROF. DR. E. MURAT TUZCU 06.12. 2011 MĠLLĠYET Kolesterol konusunda aldığım elektronik postaların büyük bölümü statinlerin yan etkileriyle ilgili. Bu minik yazı serisinin son gününde bu konuya açıklık getirmeye çalışacağım STATĠN ALIRSAM ALZHEIMER HASTASI OLUR MUYUM? Ender de olsa statin almaya başladıktan sonra hafızalarının zayıfladığını söyleyen hastalar var. Literatürde de buna dikkat çeken vaka bildirimleri var. Buna karşılık, bu ilaçların Alzheimer hastalığını önlediğini destekler çalışmalar da mevcut. Ama şimdilik elde olan verilerin bütününe bakınca böyle bir koruyucu etkinin olduğu görülmüyor. 20 bin kişilik bir araştırmada, özel testlerle anlama ve hatırlama fonksiyonlarına bakıldı. Statinlerin bu açıdan olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmadığı görüldü. Özetle, hastalar Alzheimer endişesi olmadan statin ilaçlarını kullanmaya devam edebilirler. ĠNMEDEN KORUNAYIM DERKEN BEYĠN KANAMASI GEÇĠRĠRĠM DĠYE KORKUYORUM! İnme geçirenlerde yapılan araştırmalar statinlerin beyne pıhtı gitmesiyle oluşan ikinci bir inme riskini azalttığını gösterdi. Bu çalışmalardan birinde, beyin kanaması riskinin az da olsa arttığı gözlendi. Bu çok ciddi komplikasyon haklı olarak tıp çevrelerinde endişe yarattı. Diğer çalışmalara bakıldığında bunu destekler bulgular bulunamadı. Yine de daha ayrıntılı çalışma yapıldı. Kanadalı bilim insanları, 15 yıl boyunca inmeyle hastaneye yatan 18 bin hastayı inceledi. Statin alanlar ile almayanlar arasında beyin kanaması açısından hiçbir fark olmadığı saptandı. KOLESTEROLÜMÜ DÜġÜREYĠM DERKEN DĠYABET OLUR MUYUM? Son 5 yıl içinde yapılan çalışmalar, statinlerin özellikle yüksek dozlarda alan her 300 hastadan birinde kan şekerini diyabet sınırını geçecek kadar yükselttiğini gösteriyor. Unutulmaması gereken nokta, kalp damar hastalarında statinlerin sağladığı yarar, az sayıda insanda görülen diyabet yapıcı etkisinden kat kat daha fazla. Bu nedenle, tüm uzmanlar bu yan etkinin tedaviden vazgeçmek için bir neden olmadığı görüşünde. STATĠNLER KANSER YAPIYORMUġ, DOĞRU MU? 9
  • 10. İskoçya ve Hollanda‟da 90‟ların sonunda 70 yaşın üstündeki insanlarda yapılan karşılaştırmalı bir araştırmada, statinlerin kalp krizlerini ve ölümleri azalttığı gösterildi. Ama 3 yıllık takipte, statin alan 100 kişiden birinde, almayanlara göre fazladan 1 kanser vakası olduğu görüldü. O güne kadar yapılan diğer araştırmalar incelendi, benzer bir bulguya rastlanmadı. 90 bin hastanın 5 yıllık takibinde statinlerin kanseri artırdığına ait hiçbir ipucu bulunamadı. Denilebilir ki, 5 yıl kısa bir süre. Son yıllarda, büyük araştırmaların 10 yıllık takip sonuçları açıklanınca bu endişe de giderildi. Statin alanlarda kanser oranlarında hiçbir artış görülmedi. Kısacası, eldeki verilerin bütünü, statinlerin kanser yapıcı olmadığını gösteriyor. Dünyanın dört bir yanında birçok merkezde yapılan araştırmalarda 90 bin hasta titizlikle incelenip izlendi. Statin alanlar ile boş hap alanlar arasında kanser açısından hiçbir fark olmadığı görüldü. Karaciğer test bozukluğunun ender, öldürücü kas erimesinin 100 binde bir olduğu ortaya çıktı. BU ĠLAÇLAR KARACĠĞERĠMĠ BOZAR MI? STATĠN grubu ilacı alan 100 kişiden bir veya ikisinde karaciğer enzimi denilen maddelerde yükselmeler görülüyor. Ama her yükselmenin ilaca bağlı olduğu fikri de doğru değildir. Yale Üniversitesi‟nin doktorları, yaklaşık 75 bin hastayı içeren 35 araştırmayı incelediklerinde, statin alanlar ile almayanlar arasında karaciğer testlerinin bozulması açısından önemli bir fark olmadığını gördüler. Kaldı ki, bu enzim yükselmeleri, ilaç dozu azaltılınca veya kesilince normale dönüyor. Daha da önemlisi, şimdiye kadar tıp literatüründe, statine bağlı olarak ortaya çıktığı ispatlanmış kalıcı veya ölümcül bir karaciğer hastalığı vakası yok. KAS AĞRILARI TEHLĠKE ĠġARETĠ MĠ? STATĠN grubu ilaç alanlarda en sık rastlanan yakınma kas ağrıları. Yüksek dozda ilaç alanlarda ağrılar daha sık görülüyor. Diğer bazı ilaçlarla beraber alındığında ortaya çıktığı da oluyor. Kas ağrısı olanların yüzde 99‟unda altta yatan ciddi bir kas problemi yok. Hayat tehdit edici kas erimesi 100 binde 1‟den az görülen bir yan etki. Ağrı, çoğu zaman bacaklarda olsa da, her tarafının ağrıdığından yakınan hastalar da oluyor. Ağrılar yüzünden ilacı bırakan hasta sayısı oldukça az ama yok değil. Kas ağrısı nedeniyle maluliyet fevkalade ender. 10
  • 11. YaklaĢık 20 yıl önce Ġskandinavya’da 4444 kalp hastasının 5 yıl izlendiği ilk büyük statin araĢtırmasında, statinlerin ciddi yan etkileri kalp krizi ve ölümlerin yanında devede kulak bile denilemeyecek kadar azdı. Daha sonra yapılan çalıĢmalar da bu bulguları destekledi. STATĠN ALMAYA BAġLAYANLARIN BĠRÇOĞU ĠLAÇLARI BIRAKMAK ZORUNDA KALIYORMUġ! Uzun süre ilaç almak durumunda olan hastaların, hastalıkları ne olursa olsun verilen ilaçları bir süre sonra kestiklerine sık rastlanır. Statinler için de durum farklı değil. Ama kontrol grubuyla karşılaştırıldığında şaşılacak bir durum ortaya çıkıyor. İlaç bırakma oranı, boş ilaç alanlarda neyse gerçek ilaç alanlarda da o kadar. Bu grafikte STATĠN ile boş ilaç alanların karşılaştırıldığı uzun takipli, çok hastalı 6 araştırmada her 100 hastadan kaçının almakta olduğu ilacı kestiği görülüyor. İlaç bırakma oranı, her 2 grupta da eşit sayıda hatta bazı çalışmalarda boş ilaç alanlarda biraz daha fazla. Bu veriler, birçok hasta STATĠNLERĠN yan etkilerine tahammül 11
  • 12. edemediği için ilacı bırakıyor iddiasını çürütüyor. Bu nedenle bırakanlar varsa da bu sayı iddia edilenden çok daha az. SON SÖZ İlaçlar arasındaSTATİNLER kadar derinlemesine incelenmiş çok az ilaç var. 30 yılda biriken bilgilerimize bakıp şunu söyleyebiliriz:STATİNLERİN yan etkileri var ama bunlar, bazı ender istisnalar hariç, kalıcı ve hayat tehdit edici değil. Yine de, kolesterol düşürücü ilaç reçetesi vermeden önce terazinin bir kefesine beklenen yararı, diğer kefesine olası zararlı etkileri koyup tartmak gerekir. Özellikle sağlıklı insanlara koruyucu amaçlı tedavi yapılıyorsa bu ilke en başta düşünülmelidir. Bunun kadar önemli ikinci bir nokta da, kolesterol düşürücü tedaviden yarar gördükleri yadsınamaz biçimde kanıtlanmış olan insanları bu ilaçlardan mahrum etmemek gerektiğidir. Bizi yönlendirmesi gereken, son 30 yılda, yüzlerce tıp merkezinde binlerce bilim insanının katıldığı çok sayıda araştırmanın ortaya koyduğu bazı genel doğrular var. Bu birikmiş bilgi hazinesine bakıp işimize yarayan bulguları öne çıkarıp işimize gelmeyenleri göz ardı edemeyiz. Verilerin tümünü değerlendirip öyle sonuç çıkarmamız gerekir. “Söylenenlerin hepsi yanlış, sizi aldatıyorlar” dersek, karşımıza cevap vermemiz gereken sorular çıkar. Araştırmacıların hepsi mi yanılıyor? Bilimsel çalışmaları değerlendiren hakemler, yayımlayan bilimsel kurullarının üyelerinin hepsi mi bu yanlışa ortak ya da aldatılmış? Bu yalan 30 yıldır sürüyor olabilir mi? Her yıl ciddi zararlı etkileri nedeniyle piyasadan çekilen birçok ilaç varken, statinler için niye böyle bir niyet bile yok? ĠLAÇ DENETLEME KURUMLARI DA MI GAFLET ĠÇĠNDE? Genel kabul gören doğrulardan şüphe edilmesin, tartışılmasın demek istemiyorum. Lakin böyle bir tartışmayı bilimsel kanıt göstererek yapmak gerekiyor. Yoksa “Ben bunlara inanmıyorum, araştırmacıların hepsi ilaç firmalarından para aldıkları için yalan söylüyorlar, gerçekleri gizliyorlar, doktorlar da ilaç şirketi temsilcileri tarafından aldatılıp yönlendiriliyorlar” gibi dayanaksız iddiaları meşru bir tartışma olarak kabul etmek mümkün olmaz. Bu tarz ithamlarda bulunmak bile anlaşılabilir, tartışılabilir, yeter ki güvenilir kanıtlarla desteklensin. Bilimsel tartışma tabii olmalı, kimsenin sesi kısılmamalı, hem de en aykırı fikirler ses bulabilmeli, ama dayanaksız suçlamalarla, kanıtsız iddialarla değil. Bu görüşlerle ben, “Kalp hastaları statin ilaçlarını almamalı, alıyorlarsa bırakmalıdırlar. Çünkü bu ilaçların yararı yoktur, zararı vardır” diyen öğretim üyesi hekimlere bir çağrı yapmak istiyorum. Değerli meslektaşlarımı, iddialarına temel oluşturan gözlemlerini ve literatür bilgilerini bilimsel bir metodolojiyle değerlendirip tezlerini kapsamlı olarak saygın tıp dergilerinde yayımlamaya davet ediyorum. Bu gerçekleşmediğinde, seviyeli, doyurucu ve saygıyla incelenip cevap verilecek bir tartışmayı sürdürebilmeleri çok zor olacaktır. 01 LANCET: ALINAN KOLESTEROL ĠLAÇLARININ DÖRTTE ÜÇÜ BOġUNA METĠN MÜNĠR 08.12.2011 Türk Kardiyoloji Derneği halkın kolesterol konusunu siyah beyaz olarak görmesini istiyor. Sunmak istediği görüntü, derneğin internet sitesinde aldığım şekli ile şudur: “Kolesterol yüksekliği koroner kalp hastalığı için çok önemli bir risk faktörüdür ve kalp damar hastalıklarının %50‟sinden sorumludur.” 12
  • 13. “Kolesterol ilaçları (ile) ölüm, kalp krizi ve inme riski %25-45 oranında azalmaktadır.” Tıpta bir iddianın doğru kabul edilebilmesi için bilimsel araştırma ile desteklenmesi gerekir. Türk Kardiyoloji Derneği‟nin yukarıdaki iddiaları bilimsel sayılamayacak kadar genel ve yüzeyseldir. Onları kanıtlayacak güvenilir ve yansız (yani ilaç şirketleri tarafından finanse edilmemiş) araştırma bulmakta çok zorlanır. Bunun kanıtı da Lancet‟in kolesterol konusundaki araştırmaları karşılaştıran incelemesidir. (www.thelancet.com Vol 369 January 20, 2007) Lancet dünyanın en eski ve en saygın bilimsel tıp dergisidir. KALP VE DAMAR HASTALARI Bu inceleme şu gerçekleri ortaya çıkardı: Kalp ve damar hastaları statin yani kolesterol düşürücü ilaç alanların küçük bir bölümünü teşkil etmektedir. Kolesterol düşürücü ilaç alanların dörtte üçü kalp hastası olmayan, olma ihtimali yüksek sayılan, önleyici tedbir olarak kolesterol düşürücü ilaç verilen, çoğu genç kişilerdir. Bunlarda kolesterol ilaçlarının kalp hastalıklarını veya bu hastalıklardan ölümü önlediğine dair güvenilir bulgu yoktur. Kadınlara ve 69 yaş üstü kişilere koruma amaçlı olarak kolesterol düşürücü ilaç kullandırılmamalıdır. Çünkü bulgular statin kullanımının kadınlarda ve 65 yaş üstü kişilerde kalp hastalıklarına mani olmadığına işaret ediyor. Lancet, benzer bir durumun 30-69 yaş grubu erkekler için de geçerli olduğunu yazıyor: “Otuz-altmış dokuz yaş grubu bilmelidir ki elli hasta beş yıl tedavi edilirse (kolesterol ilacı alırsa) içinden (sadece) bir kişinin kalp krizine uğramaması engellenir.” Bu şu demektir: Geriye kalan kişiler ilaç değil ilacın çok ağır olabilecek yan etkilerini satın alıyorlar. Bu etkiler arasında ereksiyon sorunları, karaciğer ve böbreklerde ciddi bozulmalar var. GEREKSĠZ ĠLAÇ KULLANIMI Özetlemek gerekirse, ileride kalp ve damar hastalığına tutulmayı önler diye kolesterol ilacı kullananlar, ki bunlar toplamın dörtte üçünü teşkil ediyor, bu ilaçları boşuna kullanıyor. Gereksiz yere yan etkilerin doğurduğu hastalıklara maruz kalıyorlar. İlaç maliyetinin büyük bir bölümünü ödeyen devlet de boş yere ilaç şirketlerine büyük paralar ödüyor. Ülkemizde geçen yıl 300 milyon dolar ödenerek 14,5 milyon kutu kolesterol- trigliserid düzenleyici satıldı. Lancet‟ in incelemesi Türk Kardiyoloji Derneği‟nin reklam ile bilimsel gerçekleri, tıp ile ticareti adına yakışmayan bir biçimde birbirine karıştırma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Kolesterol ilaçlarına, sahip oldukları kesin olmayan tedavi edici özellikler atfetmek tedaviye girmez. Reklama girer. 13
  • 14. Türkiye‟de sağlık sektörü değneksiz gezilen köpeksiz bir köydür. Bunun baş sorumlularından biri, sağlık konusunda standart getirmek ve uygulamaktan aciz Sağlık Bakanlığı‟dır. YARIN: Kolesterol konusunda yalan söylemenin yaptırımı var mı? 02 KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ’NĠN YANILTICI ĠSTATĠSTĠKLERĠ METĠN MÜNĠR 09.12.2011 Türk Kardiyoloji Derneği isatistiklerle oynayarak halkı kolesterol ilaçlarının etkinliği konusunda yanıltmaktadır. Bir örnek. Derneğin yolladığı, Başkan Prof. Dr. Oktay Ergene, Genel Sekreter Prof. Dr. Mehmet Aksoy imzalı mektuptan* aldım: krizi geçirenlerde (kolesterol düşürücü) statin ilaçları ölüm ve tekrar krizi 5 yıl içinde yüzde 8-9 önlemektedir.” Bu, aslında şu demektir: Kalp krizi geçirip de kolesterol düşürücü ilaç alanların yüze 92-93‟ünde bu ilaçlar ölümü veya krizin tekrarını önlememektedir. Her yedi-sekiz kişinin ölmemesi veya tekrar kriz geçirmemesi için 92-93 kişinin beş yıl boyunca statin kullanması beyhude, bu ilaçların ağır yan etkilerine katlanmaları gerekir. Bu ayrıca şu anlama gelmektedir: Kolesterol düşürücü ilaçlar kolesterolü düşürebilir. Ama bu düşük kolesterol, ilaç alanların yüzde doksandan fazlasında kalp krizinin tekrarlanmasını önlemez. Demek ki kolesterolün düşük veya yüksek olması tek başına kalp krizi belirleyicisi veya habercisi değildir. Bir de şu var: Adı geçen yüzde 8-9 kişinin hayatta kalması kolesterol ilaçlarına bağlı olmayabilir de. Bu kişiler kalp krizinden sonra hayat tarzlarını değiştirerek, örneğin sigarayı keserek, daha sağlıklı beslenerek, spor yaparak aynı sonuca ulaşmış olabilirler. Bir yanıltıcı bilgi derneğin geçen hafta verdiği basın toplantısında ortaya atıldı. Dernek Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene ABD‟nin Framingham kasabasında yürütülmekte olan ünlü bir araştırmaya atıfta bulunarak şu iddiada bulundu (www.tkd.org.tr)‟deki video): Kolesterol seviyeniz 150-200 ise yaşam boyunca koroner kalp hastalığına yakalanma riskiniz yüzde 20. Eğer 225 ise risk yüzde 40‟a, 300‟ün üzerinde ise yüzde 90‟a çıkıyor. Ergene‟ye göre, “300 üzerinde bir kolesterol değeriniz söz konusu ise koroner kalp hastalığından kaçınmak hemen hemen imkânsız.” Dün Farmingham‟ı aradım, oradaki yetkililerle konuştum ve Ergene‟nin bu tespitinin gerçekle ilgisi olmadığını öğrendim. Bana şu bilgiyi verdiler: Ne kadar kolesterol varsa bu kadar risk var denemez. Çünkü kalp ve damar hastalığı riski kişiden kişiye değişir. Riski tayin etmek için kolesterol dışında başka ortak faktörleri de dikkate almak gerekir. Total kolesterol düzeyi aynı ama yaşı, cinsiyeti, kan basıncı değişik olan kişilerin riski değişiktir. Bilenler http://www.framinghamheartstudy.org/ sitesinde “Risk Score Profiles” a girip değişik kategorilerde risk ölçümlerini yapabilir. Aslında iddianın gayri ciddiliğini anlamak için Framingham‟ı aramam gerekmiyordu. Kardiyoloji Derneği, kendi sitesinde 200‟den düşük kolesterolü “normal” sayıyor. Eğer 150-200 kolesterol seviyesinde “koroner kalp hastalığına yakalanma riski” yüzde 20 ise, 200 nasıl “normal” olabilir? 14
  • 15. Türk Kardiyoloji Derneği kolesterol ilaçlarını “hayat kurtarıcı” olarak sunarak ilaç şirketlerinin ekmeğine yağ sürüyor ama prestijini yerle bir ediyor. SAYIN MÜNĠR, 7 Aralık 2011 tarihinde Türk Kardiyoloji Derneği‟nin cevaplamadığı sorular başlıklı yazınızda sorduğunuz sorulara ilişkin cevaplarımız aşağıdadır, cevabımızı da köşenizde yayınlamanızı rica eder, saygılar sunarız. 1.Modern tıpta hekimlik tıbbi kılavuzlara göre yapılmaktadır. Bu kılavuzlar bizim yasalarımız gibidir. Nasıl ki bir hakim yasaya dayanarak olaya özgü bir karar verirse biz de kılavuza dayanarak hastaya özgü karar veririz. Kılavuzun aksine “ben böyle inanıyorum” diye hareket etmek bir MALPRAKTĠSTĠR, batı toplumlarında büyük cezalar gerektirir. (Kılavuzlar o konuda bugüne kadar yayınlanmış bilimsel olarak güvenirliliği kabul edilen tüm çalışmaların uluslararası uzmanlar tarafından oluşturulan ortak yorumudur. Yeni bilimsel veriler çıktıkça kılavuzlar da güncellenmektedir) 1.Kolesterolün kalp damar hastalığı yaptığı ve kolesterol ilaçlarının kalp damar hastalığından ölümleri azalttığı ilk kılavuzun yayınlandığı 1988 yılından beri bilinen bir gerçektir. O zamandan beri yapılmış olan binlerce çalışma bu gerçeği değiştirmemiş, daha da pekiştirmiştir. 2.Bununla birlikte, bu gerçeğe inanmayanlar olabilir (bugün hala sigaranın akciğer kanseri yaptığına inanmayanlar da vardır). Böyle bir inancınız varsa bunu destekleyen bir bilimsel araştırma yaparsınız, yayınlarsınız, kılavuzun değişmesini sağlarsınız. Bilimsel kanıtlara dayanmadan inancınızı medya aracılığıyla tüm toplumla paylaşırsanız, insanların kılavuzlara göre aldığı tedavilerini bırakmalarına yol açarsanız, insanların sağlığını tehlikeye atarsınız; bu bir suçtur. Kalp krizi geçirenlerde STATİN ilaçları ölüm ve tekrar krizi 5 yıl içinde %8-9 önlemektedir. Ülkemizde yılda 60 bin civarında kalp krizi geçiren kişilerde bu ilaçların kullanılmasına mani olmak yılda 5000 kişinin hayatını tehlikeye atmaktadır. Bu bir toplumsal suçtur. Türk Kardiyoloji Derneği bu suçun duyurusunu yapmaktadır. 3.Türk Kardiyoloji Derneği‟nin sunduğu verilerin hepsinin bilimsel kaynağı mevcuttur (kolesterolün kalp damar hastalığının yaklaşık %50‟sinden sorumlu olması- INTERHEART çalışması; STATİN ilaçlarının ölüm, kalp krizi ve inme riskini %25-45 azaltması 4S, LIPID, CARE, HPS, WOSCOPS, AF/TEX, JUPITER çalışmaları). Bununla birlikte, kolesterolün zararlı olmadığı, kolesterol ilaçlarının faydalı olmadığı, hatta zararlı olduğu inanışını sunanların verilerinin %90‟ı yalan ve yanlıştır. Zaten suç duyurumuzun ana delillerini bu verilerin yalan ve yanlış olması oluşturacaktır. 4.Türk Kardiyoloji Derneği halk sağlığını tehdit eden ciddi bir durum gördüğü için konuya müdahil olmuştur. Bu konuyla alakalı olarak en küçük bir çıkar ilişkisi yoktur. Türk Kardiyoloji Derneği‟nin endüstriyle ilişkisi tamamen ulusal ve uluslararası yasalar ve etik kurallar içerisindedir. Dernekler kanunu çerçevesinde denetlenmekte ve her türlü denetime de her zaman açıktır. 5.Kolesterol ilacı yazarken tüm hekimler kılavuzlara göre hareket ederler. Bir hekimin çıkar ilişkisiyle ilaç yazdığını söylemek büyük bir itham, bir hakarettir. Her meslekte olduğu gibi aramızdan çıkabilecek çürük elmaların bile böyle bir ilişki içinde bulunması imkansızdır. Çünkü bu ilaçlar raporla verilen ilaçlardır, rapora sadece etken madde yazılır, reçeteyi genelde aile hekimi yazar, herhangi bir firmanın ilacını 15
  • 16. yazabilir, yine eczane de yazılan dışında herhangi bir firmanın ilacını verebilir. Yani bir hekimin bir ilaca yönlendirme ihtimali çok düşüktür. BAġKAN PROF. DR. OKTAY ERGENE GENEL SEKRETER PROF. DR. MEHMET AKSOY 03 TÜRK KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ KENDĠNĠ NE SANIYOR? METĠN MÜNĠR 16.12.2011 Türk Kardiyoloji Derneği kendini kalp ve damar hastalıkları konusundaki doğru bilgilerin tek kaynağı, kalp sağlığının bencil olmayan tek bekçisi sanıyor. Kendi kendine atfettiği bu statüyü korumaya çalışırken de terbiye sınırlarını aşmaktan çekinmiyor. Dernek genel sekreteri Prof. Dr. Mehmet Aksoy birkaç gün önce bir açıklama yaptı. Kalp ve damar hastalıkları konusunda yazan, “bazı” akademisyen ve basın mensuplarını “bilgisiz ve yetkisiz” ve “cahil ve sorumsuz” olarak tanımladı. İsim vermedi ama “medyatik olma ve bilimsellikten uzak kitaplarını „best-seller‟ yapma çabasındaki kardiyovasküler tıp alanında bilgisiz ve yetkisiz bazı akademisyenler”den kastettiği kişilerden birinin Profesör Canan Efendigil Karatay olduğu açık. Bu konuda best-seller kitap yazmış bir başka kişi yok. AÇIK OLAN BĠR BAġKA ġEY KARATAY’IN AKADEMĠK REFERANSLARININ VE KIDEMĠNĠN AKSOY’DAN KATBEKAT ÜSTÜN OLDUĞUDUR. SAĞLIKLI YAġAM YAZILARI Kimsenin kolesterol, sağlıklı yaşam vesaire konularında yazı yazmak için Kardiyoloji Derneği‟nden “yetki” alma zorunluğu yoktur. Bu konulardaki doğruların tekelinin bu dernekte olduğuna inanma zorunluğu da yoktur. Aksoy, açıklamasında, doktorlardan garip bir de istekte bulundu. “Bilimi hurafe ve dedikodulara karşı egemen kılma” çabasına şu şekilde bir destek istedi: “Hastalarınızdan statin tedavisini bırakanların karşılaşacağı Akut Koroner Sendromlar konusunda bizi zaman geçirmeden ve ilgili belgelerle bilgilendirmenizi bekliyoruz” dedi. Allah Allah! Bu tür bilgi ve belgeler sizde yok mu? Her yıl kolesterol düşürücü ilaçların kalp hastalıklarını önleyip önlemediği konusunda sayısız araştırma yayımlanıyor. İlaç şirketlerinin cömertçe desteklediği, bir sürü konferans yapılıyor. Yeteri kadar malzeme yok mu elinizde? Ne bekliyorsunuz doktorlardan? “Ahmet Bey, Canan Hanım‟a uydu, kolesterol ilacını kesti. İki hafta sonra öldü” raporları yollasınlar, Karatay ve diğerleri hakkında dava açtığınızda elinizde delil bulunsun mudur kastınız? Bilmeniz gerekir, Mehmet Bey. Bu doktorlardan gelebilecek bu tür bilgiler bilimsel değil “anecdotal”dır. Fıkradır, yani. Bilimsel kanıt değil. KOLESTREROL ĠLACI Kolesterol ilacını bırakanlar Akut Koroner Sendromlar‟la mı karşılaşır? Nedir bunlar? Kolesterol ilacını bıraktı diye öldüğü kanıtlanmış hasta var mı dünyada? 16
  • 17. Uluslararası ilaç şirketleri ürünlerini satmak için birçok yöntemler kullanırlar. Bu yöntemlerden biri ünlü profesörlere, meslek derneklerine şu veya bu nam altında para vermek, onların araştırmalarını, toplantılarını, profesyonel amaçlı gezilerini finanse etmektir. Sonra bunlardan ilaçların satışını artıracak şekilde davranmaları beklenir. TÜRK KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ VE ONUN YÖNETĠM KURULU ÜYELERĠ, ġU VEYA BU NAM ALTINDA, ĠLAÇ ġĠRKETLERĠNDEN PARA ALDILAR MI VE ALIYOR MU? Israrla bu basit sorunun cevabını vermiyorlar. Bu sorunun cevabını vermeden, asalet esvabına bürünüp bilimi hurafe ve dedikodulara karşı egemen kılmaya çalışmak inandırıcı değil komik olur. 04 ĠYĠ ĠLAÇ NASIL KÖTÜ ĠLAÇ OLUR METĠN MÜNĠR 17.12.2011 MĠLLĠYET İlaç endüstrisinin iki ana kolu var: Bilimsel ve satış. Bilimsel kol yeni ilaçlar bulmak için çalışır. Satış kolu mümkün olduğu kadar çok ilaç satmak, kârı maksimize etmek için. Bu iki kol arasında daha güçlü olan satış koludur. Bunu rakamlardan anlamak mümkün. Ecza araştırmaları konusunda dünyanın önde gelen şirketlerinden Cagedim Stratejik Veri‟ye göre İlaç şirketleri 2010‟da dünya çapında pazarlamaya 91 milyar dolar harcadı. (www.cegedimstrategicdata.com) Bunun %41‟ini harcayan Amerika, Avrupa, Japonya‟nın 10 büyük ilaç şirketi. Tahminlere göre, bu on şirketin araştırmaya harcadığı rakam pazarlamaya ayırdığının yarısı kadardır. Yeni çok satan ilaç keşfetmekte zorlanan firmalar ellerindeki mevcut çok satan ilaçların satışını daha da artırmak için birtakım yollara başvuruyor. Bu yollardan en etkili olanı ilaç almak için başlangıçta kabul edilmiş olan eşiği aşağıya çekmektir. Yani, hasta olmayanları ilaç almaya ikna etmektir. Bu amaçla ünlü profesörler, tıp dernekleri kullanılır, yandaş bilim adamlarına araştırmalar yaptırılır. Medya, politikacılar kandırılır. Yalanlar ve yarı gerçekler tanrı kelamı gibi halka sunulur. Diyelim ki bir kişiyi kolesterol düşürücü ilaca başlatmak için kolesterol değerinin 250 olması lazım. Bunu 200‟e, ondan sonra da 150‟ye düşürülmesini sağlarsanız bu ilaçları almak zorunda bırakılanların sayısı birkaç misli artar. KOLESTEROL EġĠĞĠ Nitekim kolesterol eşiği en son 2001‟de düşürüldüğünde ABD‟de kolesterol düşürücü ilaç alması tavsiye edilenlerin sayısı 13 milyondan 36 milyona çıktı. (Lancet vol 369, Jan 20, 2008). Ama burada durmayacağa benziyor. Amerika‟nın ünlü Cleveland Clinic hastanesi 90 milyon Amerikalının “arzu edilenden yüksek” kolesterol düzeyine sahip olduğuna inanıyor. (http://my.clevelandclinic.org/healthy_living/cholesterol/hic_cholesterol_facts_and_fict ion.aspx) Bu rakam 15-65 yaş arası Amerikan nüfusunun neredeyse yarısıdır. Bu ölçüyü dünyaya uygulayacak olsak kolesterol ilacı alması gerekenlerin milyarlarla ifade edilmesi gerekir. 17
  • 18. Cleveland Clinic muhtemelen 90 milyon rakamına kolesterol değerlerini aşağı çekerek ulaştı. Cleveland‟a göre hedef değerler 21 yaş altındakiler için 75-169 miligram, 21 yaş üstü olanlar için 100-199 miligram olmalıdır. (Kime, neye göre, Allah bilir.) Kolesterol düşürücü ilaçların kalp krizi geçirmiş ve kalp hastası 30-80 yaş arası hastalarda ölümü geciktirici bir rol oynadığı tıp âleminde tartışmasızdır. Kalp hastası olmayan, ileride olmamak için kolesterol düşürücü ilaç alanların ise bundan bir yarar sağladığı şüphelidir. Bu konuda kesin ve ikna edici bilimsel veri yoktur. Kolesterol ilaçlarını alanların büyük çoğunluğunu bunlar teşkil ediyor. BUNLARI ĠLACA BAĞLAMAK ĠYĠ BĠLĠM DEĞĠL ĠYĠ PAZARLAMADIR. Eşiği aşağıya indirip ilaç satışlarını artırma şeker hastalığında ve osteoporozda da hasta olmayanlara satmak başarılı bir biçimde uygulanıyor. Burada da fayda “hastalara” değil ilaç şirketlerinedir. (March 2011, Vol 101, No 3/American Journal of Public Health) İlaçlar sadece “kanıta dayalı” yani keşfedildikleri ve ruhsat aldıkları amaçlar için kullanılsalar satışları çok düşük olacaktı. Bu ilaç şirketlerinin işine gelmediği için geliştirildi anlattığım pazarlama taktiği. İyi ilaç bu şekilde kötü ilaç oldu. Bir baĢka taktik hastalık icat etmektir. “Hastalık tacirliği” olarak bilinen bu yöntemin piri psikiyatridir. KOLESTEROL KONUSUNDA ALDIĞIM MAĠLLER DEĞNEKSĠZ GEZĠLEN KÖPEKSĠZ KÖY? KOLESTEROL ĠLAÇLARI KONUSUNDA MÜNĠR EFENDĠ Kolesterol konusunda tüm dünyada kılavuzlara göre hareket eden bilim dünyasının kabul ettiği standartları sağlık bakanlığıda kabul etmiştir. türkiyede kolesterol ilacı kullanmanın bir standardı vardır ve bu hastanın kan değerlerine bazı durumlarda yaşına ve ek hastalıklarına göre belirleniyor zaten. kolesterol değerleri bu standartları aşmayan kimseye ilaç ödeme kapsamında olmayacağı için ödeme yapılmıyor zaten.2011 yılında Türkiyede toplumun kalp damar hastalıkları gibi ciddi patolojilerde ottan mottan medet umması bekleniyor,çok üzücü. Önümüzdeki dönemlerde kalp damar hastalıklarından ölümlerde artış olursa acaba bugünlerde kolesterol ilacı karşıtları vicdan azabı çekecekler mi? Hiç sanmıyorum ..Çünkü Türkiyede bunun gibi istatistikler yapılmadığı için haberleri bile olmayacak TġK.LER METĠN BEY, Yıllardır kolesterol sorunu olan bir ailenin yüksek kolesterol lü bir ferdiyim.Ve ne tesadüftür ki Türkiye‟de ilklerden olan, Pravastatin aktif maddeli ilacı pazarlayan şirketin önemli bir yöneticisi idim. On binlerce deneklerle yapılmış yüzlerce yayınlar okudum. Bu konuda kesin konuşmanın ne kadar yanlış olduğunun en canlı kanıtı da ailemdir. Yüksek kolesterol sorunu(ölçüm başladığı yıllardan beri)hep olmuştur. Halen ortalamamız 300 ün(toplam kolestrol)üstündedir. Ailemizde(oldukça geniştir)Ölüm yaş ortalaması 88 dir ve kalp sorunu yaşayan benim tespitime göre(son 3 jenerasyon)yoktur.Nedenini bilmiyorum ama 2 yıldır sadece ben Atorvastatin kullanıyorum,Yaş 61! 18
  • 19. Söylemek istediğim kesin kanıtlanmamış konularda adı bilim adamı olan Prof.lakaplı kişilerin,sadece kendileri 100% haklıymış gibi terbiye sınırlarını aşarak konuşmalarıdır. LCHF / KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠ Metin Bey, iyi günler. Boğaziçi Üniversitesinde Moleküler Biyoloji lisans ardından aynı yerde Biyomedikal Mühendislik konusunda yüksek lisans eğitimi aldım. Statin gurubu ilaçlar konusunda yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. İnsanları önce yağsız beslenmeye ikna ederek sağlıklarını bozuyorlar, sonra tedavi için ilaç satıyorlar. Ben ve eşim 2.5 yıldır http://www.dietdoctor.com/lchf bağlantısında anlatılan şekilde (düşük karbonhidrat, fazla yağ) besleniyoruz. Tüm tahlillerimiz normal olduğu gibi, her ikimiz de kilo verdik (ve geri almadık). Ayrıca sindirim sistemimde var olan ve yıllardır ilaçla tedavi etmeye çalıştığım şikayetlerim de (yanma, ekşime, gaz, reflü) tamamen geçti. Bu arada İsveç ve Norveç nüfusunun dörtte birinin de bu şekilde beslendiğini, ülkede sıklıkla tereyağı sıkıntısı olduğunu da aktarmak isterim. TEBRĠK SAYIN METĠN MÜNĠR, Kolesterol ilaçları ile ilgili yazınızı okudum. Ben iç hastalıkları uzman doktoru ve aynı zamanda Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanlığı yapmaktayım. Halkımızın yazınızdan yanlış sonuçlar çıkarabileceğini düşünmekteyim. Tıpta kanıt düzeyleri vardır. Biz doktorlar, enfeksiyon için aldığınız antibiyotikten, kanser ilaçlarına kadar herşeyi dünyanın kabul ettiği kılavuzlara göre, textbook'lara göre tedavi etmekteyiz. Eğer 'kafamıza göre' yada 'bana göre' lerle tedavi etmeye kalkarsak bunun önünü alamazsınız. Çok büyük hatalara mal olur. Aslında hukuki açıdan MALPRAKTĠS olur. Zaten kabul edilen kılavuzlarda her kolesterol yüksekliğine ilaç tedavisi önerilmez. Risk faktörlerine göre belirlenmiş değerlere göre tedavi önerilir. Aynı yaşta hipertansiyonu olan, diyabeti olan, sigara içen bir insanla, bunların hiçbiri olmayan bir insanın kolesterol ilacı alma kriterleri zaten farklıdır. Buna göre 60 yaşında aynı hasta profili düşünün; yaş dışında diğer risk faktörleri olmasın, sadece birinin LDL kolesterolü <100 mg/dl olsun diğerinin >190 mg/dl olsun. Kolesterol düşük olanın 10 yıllık riski %4 iken, yüksek olanın %14 dir.Yani 3.5 kat daha yüksek çıkmaktadır. Bu kılavuzda hangi hastanın aspirin kullanmasına kadar herşey kanıt düzeyleri ile önerilmektedir. Eğer bir diyabet hastası, sizin gibi tüm halka ulaşabilen saygın bir köşe yazarını okuyarak kolesterol ilacını bırakır ve kalp krizi, inme gibi bir durum geçirirse üzülmek yetmeyecektir. Biz hekimler, aksi bilimsel verilerle kanıtlanana kadar kılavuzlarla hareket etmek zorundayız. Aksi ispatlanırsa da 'ben hala buna inanıyorum' dememeliyiz. Sonuç olarak, hastaların kolesterol tedavisi alıp almayacağını hastanın durumuna göre doktoru karar vermeli.. SAYIN MÜNĠR, 19
  • 20. Yazılarınızı ve tartışmalarınızı dikkatle izlemeye çalışıyorum, lakin artık bu çarpıtma ve halk sağlığını bozma girişiminize bir ara verme zamanı hatta tüm Türk Milletinden ve TKD 'den özür dileme zamanıdır . Eğer dürüst bir insansanız , karşıt fikirlere saygılı bir yazarsanız TKD 'nin yaptığı açıklamaları iyi takip etmenizi ve çarpıtmadan sayfanızda yayınlamanızı bekliyorum. Aslında şu sözü hatırlatmakta da fayda var '' Bu vatanı ,milleti ençok seven işini en iyi yapandır ''. Eğer gerçekten bilimi toplum adına değerlendirmeye devam edecekseniz size birkaç önerim var. Eğer TKD 'ye güvenmiyorsanız ve bilime inanıyorsanız birgün karşılıklı oturup bilimsel veriler ışığı altında tartışabiliriz. Bu fikre sıcak bakmıyor ben Türk Bilim Adamlarına güvenmem yabancıya güvenirim diyorsanız ACC, AHA, ESC, FDA, EMA gibi kuruluşlara internet adresinden ulaşıp oraları inceleyebilirsiniz. SAYIN METĠN MÜNĠR, Yüksek kolesterolün kalp damar hastalıklarına yol açan ana risk faktörlerinden biri olduğu, sizinle tartışılamayacak kadar, kesin bir gerçektir ve bilimsel veridir. Sizler kabul etmiyorsunuz diye (her ne yetkiyle oluyorsa) bu gerçekler değişmez. Amerikan Kardiyoloji Dernekleri (cardiosource.org), Avrupa Kardiyoloji Derneği (escardio.org), Japon, Avustralya, Kanada, İngiltere, Fransa vs bütün gelişmiş ve bilim üreten ülkelerin Kardiyoloji Derneklerinin web sitelerine girin, tedavi kılavuzlarına bakın lütfen. Bu konuda en küçük bir tereddüt yoktur. RĠSK FAKTÖRLERĠ Günümüzde birçok hastalığın tek bir nedene bağlı olmadığı artık anlaşılmıştır. Dolayısıyla koroner kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kanser vb. hastalıklar birden çok nedenin rol oynadığı “MULTĠFAKTÖRYEL”hastalıklardır. Bunlar arasında çevresel faktörler, genetik, yaş, cins sayılabilir. Bu faktörler hastalıkların gelişmesinde değişik oranlarda rol oynarlar. Bir hastalığın gelişmesi olasılığını arttıran etkenlere “risk faktörü” denir. Örneğin sigara akciğer kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Ama her sigara içinde kanser gelişmediği gibi sigara içmeyenlerde de kanser görülebilir. Risk faktörleri ile ilgili veriler kişisel bazda değil istatistiksel bazda değerlendirilmelidir. Diğer bir deyimle kolesterol profili bozuk, hipertansiyonu olan, diyabetik, ailesinde koroner hastalığı olan, sigara içen, 45 yaş üzerinde bir erkeğin bu riskleri taşımayan birisine göre koroner kalp hastalığına yakalanma riski yüksektir. Epidemiyolojik çalışmalar sadece bunu gösterir. Kolesterol konusundaki kuşkularınıza gelince, ünlü Framingham çalışmasının tarihçesine bakarsanız 1961‟de kolesterol ve hipertansiyonun kalp hastalığı riskini arttırdığını, 1977‟den başlayarak LDL,HDL düzeylerinin rollerini belirlediğini ve bu epidemiyolojik bulguların bugüne kadar aksinin gösterilemediğini kabul edersiniz. Zaten kalıtsal olarak aşırı kolesterol yüksekliği olan çocuklarda 2 (iki) yaşından itibaren myokard infarktüsü risikinin arttığı bilinmektedir. Kolesterol düzeylerini düşüren ilaçlarla ilgili ise güvenilir kuruluşların önerileri çok açıktır. Belirli risk faktörlerini taşıyan kişilerde bunların kullanımı myokard infarktüsü ve ölüm riskini azaltmaktadır. Bunun ne kadar azalttığı tartışılabilir. Bu risk faktörlerini taşımayan kişilerde koruyucu olarak ilaç kullanımının rolü konusunda araştırmalar henüz kesin sonuç vermemiştir ve bugün hiçbir kuruluş bunları koruyucu olarak kullanmayı önermemektedir. İlaç şirketleri ile ilgili bazı kuşkularınızı ben de paylaşıyorum.Ama bu bilim süzgeçinden geçmiş temel tıbbi doğruları reddetmeyi de haklı kılmaz. 20
  • 21. Canan Hanım 6 ay boyunca et, yağ, yumurta yiyin mesajı verirken hiç sesini çıkarmayan kardiyoloji derneği iş ilaçlara gelince birden ayağa kalktı. Kardiyoloji derneği "Türkiye'de ilaç kullanım oranı çok düşük Avrupa'ya yetişmemiz lazım" mantığı ile her kolesterolü yüksek olanın ilaç kullanmasını istiyor. Dünyada bir margarin firmasıyla reklam anlaşması yapan başka bir dernek var mıdır bilmiyorum? Türk Kardiyoloji derneği yıllar boyunca Becel margarininin reklamını yaptı. (Firma reklamlarında Türk Kardiyoloji Derneği'nin desteğini aldığını açıkladı. Oysa margarinlerin kalp damarları için iyi olmadığı konusunda tüm bilim dünyası hemfikirdir. (En azından yağ firmasının iddia ettiği gibi bir yararı olduğu ispat edilmemiştir.) Ben merak ediyorum Kardiyoloji Derneği margarin firması ile yaptığı anlaşma karşılığı kaç para aldı? Kamu oyunun bu rakamı bilmesinde büyük fayda var. KOLESTEROL ĠLACINDAKĠ BÜYÜK YALAN.... Değerli Metin Bey; Bu günkü yazınız ve sorgulamalarınız için teşekkür ederim. Ben ayrıca bir konuyu daha hatırlatmak için size yazma ihtiyacını duydum. Türk Kardiyoloji Derneği, ilaçların etkinliği konusunda da bizce yalan söylüyor ve istatistik bir numara çekiyor insanlara, aslında bu numara onların değil ilaç şirketlerinin, kapitalizmin bir oyunu. Mutlak fayda yerine, göreceli faydayı insanlara söylüyorlar ve söyledikleri %25-45 arası fayda da göreceli bir fayda. Fakat göreceli fayda da, deneysel araştırmalarda olması gereken kontrol grubu hesaplamaya dahil edilmiyor, yani söyledikleri fayda da kontrol grubu yok.. Kontrol grubu hesaba dahil edildiğinde, kolesterol düzeyi ilaçlarla (statinlerle) azalsa bile insanların sağladığı fayda en fazla % 4 civarında...Yani bu ilacı kullanan, kolesterolü düşen 100 kişiden ancak 4 kişisi fayda görüyor, geriye kalan 96 kişi kolesterolü düşmüş olsa da hiç bir fayda görmüyor... Bu ilaçların (statinlerin), kolesterolü düşürse bile 100 kişiden 96 kişiye hiçbir faydası olmadığını söylemek, sadece 100 kişiden 4 kişiye faydalı olduğunu söylemek yürek ister. TKD bu nedenle bu rakamları yani 'mutlak fayda' rakamlarını açıklamıyor...Özetle, statinler bazı kanser ilaçlarından bile faydasız! ĠLAÇ VURGUNU Kolestrol ilaçları için yazdıklarınız son derece doğru. Statinlerin savunuculuğunu yapmak Kardiyoloji Derneği'nin işi olmamalı. Bu davranış, bir çıkar ilişkisi olduğu şüphesini kuvvetlendiriyor. Aynı sorun osteoporoz ilaçları içinde geçerlidir. Orada da çok büyük bir suiistimal söz konusu ama üzerine düşen yok ne yazık ki... TÜRK KARDĠYOLOJĠ DERNEĞĠNĠN CEVAPLAYAMADIĞI SORU HK DA Bu maili size 10 yıl bir fiil yabancı bir ilaç firmasında çalışmış ve kendi isteği ile ayrılmış biri olarak yazıyorum. Sadece Türk Kardiyoloji Derneği değil benzer tüm dernekler ilaç firmalarından para almaktadırlar. 21
  • 22. Ancak bu paralar doğrudan verilen paralar değil, dolaylı olarak derneğin kasasına bir şekilde sokulur. Bu da derneğe yapılan bir bağış, ya da firma için yaptırılan bilimsel bir araştırma vb şekillerde olur. Eğer hocalara doğrudan maddi bir çıkar sağlanması söz konusu ise bu daşu şekilde olur. Hocanın, firmanın yaptığı toplantılarda konuşmalar yapması sağlanır ve hizmet bedeli olarak paralar hocaya ödenir. Bunun yanında tarih yazmaz ki bir hoca kendi parasıyla herhangi bir kongre ya da toplantıya kendi parasıyla gitsin. İlaç firmalarını kendilerine sponsor olmaya zorlarlar. Olmayanların ise ilaçlarını klinikte reçete ettirmemek ve dahi o firmanın temsilcilerini kliniğe sokmamak şeklindecezalandırırlar. Bir başka ödeme yapma şekli de, Hocanın firma ile arası çok iyiyse, konuşmacılığın yanında mesela, hocanın yazdığı bir kitap varsa, firma yayınevi kanalı ile o kitaptan yüklü miktarda alım yaparak, Doktorlara hediye adı altında bedelsiz dağıtır. Benim yazınızı okuduktan sonra ilk aklıma gelenler bunlar. Daha bir sürü değişik para aktarma şekli mevcuttur. T Kardiyoloji Derneği-Kolestrol Sayın Metin Münir, sözlerime sözlerinizle başladığım için beni bağışlayın:"Eğer çoğunluğun her inandığı doğru olsaydı insanlık bu gün hâlâ dünyanın yuvarlak değil, düz olduğuna inanır olacaktı."Aynen böyle düşünmüştüm T K D başkan ve yardımcısının o %99 mesnetsiz sözlerini dinlerken.. Bir ay oldu olmadı Prof. Canan Karatay'ın iki TV söyleşisini izledim tesadüfen.- Kolestrol ya da ciddi kilo problemi olmayan 67 yaşında emekli bir Milliyet okuruyum. Ancak, yeni bilgilere açık, aktüel konuları takip eden, global ve liberal dünya ekonomisi çarklarının nasıl döndüğü hakkında kafa yorabilen bir yapım var.- TV de izlediğim ve ilk defa duyduğum bu farklı diyet ve sağlıklı yaşam konusunda bilgilenmek amacıyla Karatay Diyeti kitabını da aldım ve okudum. İleri sürülen fikirler -insülin ve leptin hormonlarının çalışması v.b.- bana çok mantıklı geldi. Ve karşı tezlerin çıkacağını, tartışmaların başlayacağını tahmin ederek bekledim.. İşte sonuç! GENETĠK KOLESTEROL VE ÇOCUKLAR: GENETĠK KOLESTEROLDE KARACĠĞER NAKLĠ HALKA NEDEN SÖYLENMĠYOR... Önemli bir konuya dikkat çekmek için sizi rahatsız ediyorum. Bu ilaçları hiç sıkılmadan çocuklara da vermek istiyorlar ve insanları dolaylı olarak çocuklarıyla tehdit ediyorlar. Kardiyoloji derneği, özellikle çocuklardaki genetik kolesterol yüksekliği tedavisinde hiç açıklama yapmıyor, çünkü bu konuda (genetik kolesterol) açıklama yaparsa, bunun altından çok şey çıkacağını biliyor. Genetik kolesterol yüksekliği (homozigot) bildiğiniz gibi, hücre alıcılarının bozulması nedeniyle kolesterolün kanda kullanılmaması nedeniyle ortaya çıkıyor. Bunu basit olarak bir havuz olarak düşünmek gerekiyor havuzu dolduran ve boşaltan musluklarımız var, hem havuzun dolmasından hem de havuzdaki fazla suyun taşmaması için atılmasından Karaciğer sorumlu. Genetik kolesterolü yüksek olan çocuklarda havuzu dolduran değil, havuzu boşaltan musluk tıkandığı için, havuz taşıyor (kolesterol yükseliyor). Kardiyologların kandırmacası da burada başlıyor, onlar havuzu dolduran muslukları kapatıyorlar oysa sorun havuzu dolduran musluklarda değil, havuzu boşaltan musluklar tıkandığı için havuz taşıyor. 22
  • 23. Bu çocuklarda (genetik kolesterolü yüksek) aptalca bir tedavi protokolü uygulanıyor. Oysa bu çocuklarda 'mutlak çözüm'ün karaciğer nakli olduğu biliniyor... Evet, genetik kolesterol yüksekliği karaciğer nakli ile sona eriyor fakat bu durumu kardiyologlar insanlara söylemiyorlar. Hastaya boşu boşuna işkence edip zaman kaybettiriyorlar. Önce statin ve diyet programları uyguluyorlar bu sırada metabolizma ve diğer organlar da iyice bozuluyor ve işlevini kaybediyorlar.. Geç kalınmış vakalarda daha sonra karaciğer bulunsa bile, artık iş işten geçmiş oluyor... Yani kardiyoloji dünyası bu durumu ya bilmiyor, ya bilse de söylemiyor... Çünkü bunu söylediği anda sorunun kolesterol değil, aslında karaciğer hücreleri olduğu açığa çıkacak, bunun açığa çıkmasını istemiyorlar.. Sonuç: Genetik kolesterol yüksekliğinde karaciğer naklinin kesin bir çözüm olduğu söylenmediği için, nakillerde geç kalınıyor ve bu çocuklar ölüyorgenetik kolesterol yüksekliği sıklığı ülkelere göre değişim gösteriyor. milyonda ve yüzbinde bir olarak bu sıklık değişiyor). Yani Türkiye'de en az her yıl 70 çocuk genetik kolesterol yüksekliğine sahip çocuk doğuyor.. Bunların yarısına bile karaciğer nakli yapılamadan, çocuklar ölüyor ve bence bunun sorumlusu TKD'dir.... Çünkü genetik kolesterol yüksekliği sorunun, mutlak çözümümün 'karaciğer nakli' olduğunu açıkça söylemiyor... Önce ilaç ve diyet tedavisinde ısrar ediyor....(sonuçta hiçbir faydası olmayacağını bildiği halde) 23