2. DESTEK DOKULAR
İnsan embriyosu gastrulasyon evresinde ektoderm,
mezoderm ve endoderm denilen 3 embriyonik
tabakadan meydana gelir.
Tüm destek dokular mezodermden gelişir.
■ (Baş bölgesindeki ektodermal kökenli nöral krest
hücrelerinden meydana gelen bağ dokusu hariç)
Embriyonik mezoderme mezenşim adı verilir.
Mezenşimal hücreler destek dokulara ait çeşitli
hücreleri üretebilme özelliğine sahiptir.
2
3. Destek dokular vücutta en fazla yer kaplayan
dokulardır.
Çeşitli yapıları birbirine bağlar ve vücut yapılarını bir
arada tutar, desteklik sağlar ve boşlukları doldururlar,
yağ depolar, kan hücrelerini üretirler, enfeksiyonlara
karşı vücudu korur ve doku hasarında onarıma
yardımcı olurlar.
Bağ dokusu, kan dokusu, kıkırdak dokusu ve kemik
dokusu olmak üzere 4 çeşit destek dokusu vardır.
Tüm destek dokuları da hücreler, fibriller ve ara
maddeden(esktrasellüler matriks)oluşur.
3
4. Destek dokular bulundukları yere ve işleve göre
histolojik farklılıklar gösterirler.
Kan dokusu ara maddesi sıvı olup hücreleri bu ara
madde içerisinde yüzer, bağ dokusunun ara maddesi
jölemsi kıvadayken kıkırdak dokusunun ara maddesi
bağ dokusuna göre daha serttir.Ara maddesi en sert
olan ise kemik dokusudur.
4
6. BAĞ DOKUSU
Sahip olduğu çeşitli özellikteki hücrelerarası
madde(amorf madde), fibriller ve hücreler ile
dokulararası alanları doldurarak onları birbirine
bağlayıp işlev görmelerinde çok önemli rol oynayan,
ilişkili olduğu dokuları besleyen,enfeksiyonlara
karşı koruyan, hasar olduğunda onarılmalarına
yardım eden dokuya bağ dokusu denir.
6
7. BağDokusu Embriyonik
Bağ Dokusu
Mezenşimal Bağ
Dokusu
Müköz Bağ Dokusu
Erişkin Bağ
Dokusu
Genel Bağ Dokusu
-Gevşek Bağ Dokusu
-Sıkı Bağ Dokusu
Özel Bağ Dokusu
-Elastik Bağ Dokusu
-Retiküler Bağ Dokusu
-Pigment Dokusu
-Yağ Dokusu
7
8. Hücrelerarası Madde (Matriks/Zemin Maddesi):
Şekilsiz zemin maddesi bağ dokusu hücreleri tarafından
sentezlenir. Işık mikroskobuyla görülebilen bir yapısı yoktur ve
şeffaftır.Su içeriği çok fazla olan ara madde, bağ dokusu lifleri
ile hücrelerin arasındaki boşlukları doldurur, oksijen ve besin
maddelerinin hücre ve doku bileşenleri arasında difüzyonuna
olanak sağlar.Yaş ile beraber bağ dokusundaki amorf madde
miktarı azalır.(KIRIŞIKLIK)
Zemin maddesi esas olarak proteoglikanlardan oluşur.
Proteoglikan molekülü, bir merkezi protein ve buna kovalent
bağ ile bağlanan glikozaminoglikanlardan (GAG) meydana
gelir ayrıca yapısında çoklu yapışkan glikoproteinler
(fibronektin,laminin) de bulunmaktadır.
8
9. GAG’lar yapılarındaki sülfat ve karboksil grupları
nedeniyle negatif yüklüdür.Bu durum suya yüksek ilgi
oluşturarak zemin maddesinin jel şeklinde olmasına yol
açar. Bu da büyük moleküllerin ve bakterilerin hareketini
kısıtlarken, suda çözünebilen moleküllerin hızlı
difüzyonuna olanak verir.
9
10. Hiyaluronik asit hariç, bu glikozaminoglikanlar
dokularda serbest halde bulunmaz, merkezi proteine
bağlanarak her zaman proteoglikanları oluştururlar.
Hiyaluronik asidin en önemli özelliklerinden biri sulu
ortamda çok yüksek derecede akışkan olmasıdır.Bu
özelliği ile zemin maddesinin kıvamını oluşturur.
Hiyaluronik asidin akışkanlığı, eklemlerin sinoviyal
sıvılarında karşı karşıya gelen kemiklerin kaygan bir
ortamda hareket etmesini sağlar.
10
13. Bağ Dokusunun Fibrilleri:
Bağ dokusunun fibrilleri yapısal gereksinime ve
bağ dokusunun işlevine bağlı olarak değişik
miktarlarda bulunur.
1)Kollajen fibriller
2)Elastik fibriller
3)Retiküler fibriller
Olmak üzere 3 tip fibril vardır.
Bu fibriller uzun peptit zincirlerinden oluşan
proteinleren meydana gelir.
13
14. 1)Kollajen Fibriller: Bağ dokusunun tüm çeşitlerinde değişik
miktarlarda bulunur. Kollajen fibriller kollajen proteininden oluşurlar
ve en çok, fibroblastlar tarafından sentezlenir.
Bundan başka, osteoblast(kemik hücresi), odontoblast(diş hücresi),
kondroblast(kıkırdak hücresi) gibi hücreler, düz kas hücreleri,retiküler
hücreler, schwann hücreleri, endotel ve epitel hücreler de bu fibrilleri
sentezler.
Kollajen fibriller asitli boyalar ile iyi boyanır.(asidofili) Eozin ile pembe,
Mallory trikrom ile mavi, Masson trikrom ile yeşil renkte boyanır.
Çıplak gözle bakıldığında tendon ve ligamentlerde parlak gümüşi-
beyaz renkte görünürler.
Kollajen fibrillerin en önemli özelliği gerilme ve çekilmelere karşı
çok dayanıklı olmasıdır.Bu özellik tendon, ligament, kemik, diş ve
deride açıkca görülür.
14
15. Dokularda en yaygın olarak bulunan(%90) kollajen tip1
kollajendir. Deri, tendon, ligament, kemik, dentin, sklera,
fasya ve organ kapsüllerinde bulunur.
Tip2 kollajen kıkırdak, notokort ve omurlar arası
disklerde bulunur.
Tip3 kollajen ise organların(uterus, böbrek, akciğer,
karaciğer, dalak vb.)bağ dokusunda, düz kas,
endonöryum, kan damarları, fötus derisi ve çeşitli
bezlerin stromasında bulunur.
Epitel dokusunun altındaki bazal laminada bulunan
kollajen, fibril şeklinde polimerize olmamıştır.
Proteoglikanlar ile yapısal protein olan laminin ve
fibronektinle birlikte bulunur.Yapılan çalışmalar bunun
tip4 kollajen olduğunu göstermektedir.
15
17. 17
Tip Yerleşimi Görevi
I Derinin bağ dokusu, kemik, tendon,
ligament, dentin, sclera, fasya ve organ
kapsülleri (vücut kollageninin %90’
dır)
Gerilme, basınç ve kuvvete karşı direnç sağlar
II Kıkırdak (hiyalin ve elastik),
notokord, intervertebral disk
Aralıklı basınçlara direnç sağlar
III Düz kas; endonöriyum; kan
damarları; fetal deri; uterus,
karaciğer, dalak, böbrek ve akciğer
gibi organların bağ dokusu
Yapısal destek ve elastisite sağlar
IV Epitel bazal laminası, böbrek
glomerülleri ve lens kapsülü
Destek ve filtrasyon bariyeri sağlar
V Bağ dokusu stroması boyunca aynı
tarzda dağılmıştır; retiküler ağlar ile
ilişkili olabilir
VI Kondrositlerin çevresinde matriks
içinde bulunur
Kondrositi matrikse bağlar
VII Bağlayıcı liflerde bulunur Bazal laminayı bağ doku liflerine bağlar
VIII Endotelyal hücrelerin ürünüdür Anjiogenezis sırasında endotel hücrelerinin
hareketini kolaylaştırır
18. 18
IX Tip II kollagen lifler ile ilişkili kıkırdakta bulunur Buradaki kollagen lifleri sabitler
X Normal büyüme plakasında hipertrofik zondaki
kondrositlerin ürünüdür
Kemik mineralizasyonuna katkıda
bulunur
XI Tip II kollagen lif ile ilişkili kondrosit ürünüdür Tip II kollagenin büyüklüğünü
düzenler
XII Deri ve plasentadan izole edilmiştir
XIII İskelet kası, plasenta, deri, kemik, bağırsaklar ve
kıkırdakta tespit edilen alışılmamış transmembran
kollagenidir
Bazal lamina ile ilişkilidir
XIV Kemik iliği ve plasentada bulunur
XV mezenkimden kaynaklanan dokularda bulunur
XVI Arteriyel düz kas ve fibroblast ile yakın ilişkilidir ancak
tip I kollagen ile değil
XVII Epitelyal hücre membranlarında bulunan bir başka
alışılmadık transmembran kollagenidir
Hemidesmozomu sabitlemek için
integrin ile temas kurar
XVIII Epitelyal ve vasküler bazal membranlarda bulunur
XIX Rabdomiyosarkomdan elde edilmiştir
19. 2)Retiküler Fibriller:Kollagen fibriller gibi kollagen
proteininden oluşurlar ve yapısında tip III kollagen
bulunmaktadır.
Bunlar demet oluşturmak yerine ağ oluşturmaya
eğilimlidirler. Çeşitli doku ve organların hücrelerini
destekleyen bir iskelettir.
Yağ hücrelerinin, düz kas hücrelerinin, çizgili kasın
sarkolemmasının ve sinirlerin endonöryumunun etrafını
çok ince ağlar oluşturarak sarar.Bezlerin stromasında yer
alır.
Bazal lamina ile yakın ilişkili halde bulunur. Kan ve lenf
hücrelerini oluşturan organların(dalak,karaciğer,kemik
iliği)destek dokusunu meydana getirir.
19
20. Epitel hücreleri, fibroblastlar, kas hücreleri, Schwann hücreleri,
hepatositler ve retiküler hücreler tarafından sentezlenir.
Bu fibriller kollajen gibi kalın demetler oluşturmaz, oldukça ince ağlar
oluşturur.
Retiküler lifler hematoksilen eosin ile gösterilemezler, fakat gümüş tuzları
ile şiddetli olarak boyanırlar. (arjirofil fibriller) Kuvvetli PAS pozitiftirler.
Bu liflerin PAS pozitif ve arjirofilik boyanmasında, yapılarında
glikoprotein içeriğinin yüksek olması rol oynar
Retiküler fibriller, embriyonik mezenşimin gevşek bağ dokusuna
farklılaşmasında görülen ilk fibrillerdir. Ancak erginde yerlerini kademeli
olarak kollajen fibrillere bırakır.
20
21. 3)Elastik Fibriller: Elastin proteininden oluşurlar.
Elastik fibrillerin, boylarının 1-1.5 katı kadar uzayıp, tekrar eski
durumlarına dönebilme özellikleri vardır.Bu özellikleri sayesinde
doku ve organlar karşılaştıkları stresleri esneyerek, gerilerek,
uzayıp-kısalarak tolere edebilir.
Elastik lifler büyük arter duvarlarında, dış kulak ve epiglottis gibi
elastik kıkırdak dokularında, ligament, akciğerler, vertebralar
arasında ki ligamentum flavalarda, dermisde, mesanede
bulunurlar.
Elastik fibriller, kollajen fibrillerden çok incedir. Onlar gibi
bantlaşma veya çizgilenme göstermezler.
21
22. Elastik lif demetleri sarı renkte görülürler. Bu lifler
hematoksilen eosin ile soluk boyanırlar. Elastik
fibriller rezorsin-fuksin ile koyu mavi-mor, orsein ile
kahverengi ve aldehit fuksin ile siyaha boyanırlar.
Elastif fibriller daha çok fibroblast ve düz kas
hücreleri olmakla birlikte kollajen ve retiküler
fibrillerin yapıldığı hücreler tarafından üretilirler.
Doku içinde çeşitli yönlere seyreden elastik fibrillerin
yaşlanmayla elastikiyet özelliği azalır.
22
28. Sabit Hücreler
1)Fibroblastlar: Fibroblast bağ dokusunun temel hücresidir.
Matrikste yer alan glikozaminoglikanları, kollajen ve elastinin çoğunu
bu hücreler sentezler. Tipik olarak uzun hücreler olup, düzensiz
sitoplazmik uzantılarıyla komşu fibroblastlarla ilişki kurarlar. Çekirdekleri
yuvarlak , merkezi duruşlu ve ökromatiktir. Çekirdekte 1 veya 2
çekirdekcik bulunabilir. Elektron mikroskopik incelemeler, serbest
ribozomların, granüllü endoplazmik retikulumun ve golgi kompleksinin iyi
geliştiğini gösterir
Matriks bileşenlerini ve fibrilleri sentezleyen genç, aktif hücrelere
fibroblast, aynı hücrenin gelişmiş bir bağ dokusunda aktif olmayan
şekline fibrosit denir.
Fibrositler, fibroblastlardan daha küçük ve iğ biçimlidirler. Organelden
fakirdirler ve yapısal olarak sentez yapmadıkları anlaşılabilir. Tendon
ve ligamentlerde çok sayıda görülür. Yetişkinlerde, fibroblastlar nadiren
mitoz gösterir.
28
29. Normal koşullarda aktif olmayan fibrositler, bağ
dokusunun onarılmasında aktif hale geçerek zemin
maddesi ve fibril sentezi yapacak fibroblast haline
dönüşebilirler.
Fibroblastlar, bağ dokusunda diğer hücre tiplerini
oluşturmayan tamamen farklılaşmış hücrelerdir.Ancak,
bazı patolojik durumlarda ve bazı özel deney koşullarında
bunların yağ hücreleri, kıkırdak ve kemik hücrelerine
dönüştükleri ve doku onarımında hareketli oldukları
saptanmıştır.
Fibroblastlarda hücreler arası madde yapımı fizyolojik
şartlara göre yavaşlama ya da hızlanma gösterir.
29
30. Miyofibroblastlar, hem düz kaslar hem de
fibroblastların özelliklerini içerirler.
Miyofibroblastlar uzun, ince hücrelerdir ve rutin
histolojik kesitlerde ayırt edilmesi zordur.
Elektron mikroskopta tipik fibroblast özelliklerinin
yanı sıra aktin filamanları ve düz kasta olduğu gibi
yoğun cisimcikler içerir.
Myofibroblastlar özellikle yara iyileşmesinde yara
kasılmasından sorumludur.
30
34. 2)Mezenşimal Kök Hücreler: Mezenşimal kök
hücreler, embriyoda farklılaşarak bağ dokusu, kan, kıkırdak,
kemik ve kas gibi çeşitli dokuları oluşturma potansiyeline
sahiptir.
Doğum sonrası yaşamda, bu potansiyeli sürdürecek olan bazı
hücreler, gerektiğinde (doku onarımı, yeni doku, kan damarı
oluşumu) aktif hale geçerek bölünüp, çoğalır ve bu dokuların
değişik hücrelerine dönüşür.
Bu hücreler fibroblastlara benzer fakat genellikle daha
küçüktürler aralarındaki fark elektron mikroskop
incelemeleriyle anlaşılabilir.(kromatinleri daha koyu ve daha
fazla yer kaplar, az sayıda mitokondri bulundurur)
Gevşek bağ dokusu, kas dokusu, göbek kordonu ve kemik iliği
mezenşimal hücrelerin en çok bulunduğu bölgelerdir.
34
35. Bununla beraber beta-1(TGF-beta) ile aktive
edildiğinde bölünmek suretiyle kendilerini yenileyip
dönüşümünü gerçekleştirebileceği kemik, kıkırdak,
kas, yağ ve bağ dokusu gibi mezenşimal kökenli
dokularda kök hücre olarak işlev görür.Bu yönüyle
başta rejeneratif tıp olmak üzere pek çok hastalığın
hayat kurtarıcı tedavisi olarak görülür.
Bu nedenle mezenşimal kök hücreler tüm destek
dokularındaki hasarlarda tedavi edici onarıcı olarak
kullanılmaktadır.
35
37. 3)Yağ Hücreleri(Adipositler/Lipositler): Bu
hücreler lipit sentezlemek, depolamak ve kullanmak için
özelleşmiş hareketsiz hücre gruplarıdır. Yağ hücreleri
mezenşimal hücrelerden gelişir.
Erken gelişmeleri sırasında sentezlenen lipit,
hücrelerin sitoplazmasında küçük damlacıklar
halinde birikmeye başlar. Bu damlacıklar daha sonra
birleşerek hücre çekirdeğini kenara iterek tüm
hücreyi kaplayan büyük bir yağ damlasını
oluşturur.Böylece lipositler meydana gelir.
37
38. Bu hücreler gruplar halinde birikerek bulundukları
dokuda baskın hale gelir ve kendileri bir doku
oluşturur. Buna yağ dokusu ya da adipoz doku denir.
2 tip adipoz doku bulunmaktadır.
1.Beyaz yağ dokusu
2.Kahverengi yağ dokusu
Genel amaçlı histolojik preparatlarda yağ hücrelerinin
içi boş görünür bunun nedeni preparat hazırlanırken
kullanılan alkol,ksilen ve parafin gibi yağ çözücü
maddelerin sitoplazmalarındaki yağ damlasını
eritmesidir. Bunu engellemek için özel teknik ve
boyaların kullanılması gerekir.
38
41. 4)Retiküler Hücreler: Bulundukları dokuda retiküler
fibrilleri ve zemin maddesini sentezleyen hücrelerdir.
Retiküler bağ dokusunda (kemik iliği, dalak, karaciğer, lenf
düğümü, timus) bulunur.Retiküler hücreler mezenşimal
kökenli hücrelerdir fakat timusta bulunanlar endoderm
kökenlidir.
Fibroblastlara çok benzerlik gösterirler bir arada
bulundukları zaman her yöne uzanan sitoplazmik
uzantılarıyla birbirlerine temas ederek aralarında
sentezledikleri fibrillerle birlikte ağımsı yapı
oluşturarak bulundukları organın stromasına destek
sağlarlar.
41
43. 5)Mast Hücreleri: Mast hücreleri, yuvarlak nükleuslu,
sitoplazmaları yoğun bazofilik granüllerle dolu, büyük, oval şekilli bağ
dokusu hücreleridir.Benzer granülleri içeren, bazofil lökositlerin hücre
yapısına ve işlevsel özelliklerine çok benzerlik gösterir. İkiside kemik
iliğindeki kök hücreden (hemopoietik hücre) gelişir ancak özdeş
değillerdir.
Işık mikroskobunda özel fiksatif ve boyalar kullanılmazsa mast
hücrelerini görmek mümkün değildir. Toluidin mavisi, metilen mavisi
gibi bazik boyalarla boyandıklarında metakromazi gösterirler.
Mast hücrelerinin yüzeyinde çok sayıda mikrovillus ve katlantılar
bulunmaktadır, yapısında fazla gelişmemiş gER, mitokondri ve golgi
kompleksi görülür.
Mast hücreleri esas olarak kan damarları etrafındaki bağ dokusunda
ve derinin bağ dokusunda bulunur. MSS saran bağ
dokusunda(meninks) mast hücreleri bulunmasına rağmen, beyin ve
omuriliğin içindeki kan damarları etrafında mast hücreleri yoktur.
43
44. Bu bölgede mast hücrelerinin bulunmaması, herhangi bir alerjik
reaksiyonda potansiyel ödeme neden olmaması bakımından önemlidir.
Mast hücreleri timusta ve daha az miktarda diğer lenf organlarında
bulunmakla birlikte dalakta hiç yoktur.
Mast hücreleri yabancı maddeleri tespit edip, dokuda bölgesel yangı
yanıtını başlatan hassas bekçiler olup, oldukça uzun ömürlü
hücrelerdir.
Mast hücrelerinde bol miktarda IgE antikorları vardır bunun içinde
yüksek afiniteli Fc reseptörlerini içermektedirler.Bunlar her hangi bir
alerjen ile karşılaşma durumunda birleşerek zar geçirgenliğini arttırır.
Mast hücrelerinde enflamasyon mediatörleri olarak bilinen yoğun
bazofilik granüller bulunmaktadır ve bunlar mast hücresi aktivasyonu
sırasında salıverilirler. Mast hücreleri tarafından üretilen mediyatörler
2 katagoriye ayrılır,
1. Önceden oluşmuş mediatörler(salgı granüllerinde depolanır)
2. Yeni sentezlenen mediatörler(istirahat halindeki hücrelerde
bulunmazlar, aktive olmuş mast hücreleri tarafından üretilerek salgılanır)
44
45. Mast hücresi granüllerinde bulunan önceden oluşmuş
mediyatörler şunlardır:
Histamin, küçük kan damarlarının permeabilitidesini
(geçirgenliğini)arttırarak deri reaksiyonuna neden olan biyojenik
amindir.Bronş ağacında mukus üretimini arttırır, pulmoner hava
yollarındaki düz kas kasılmasını harekete geçirir.
Heparin, sülfatlı bir GAG’dır ve antikoagülandır. Bu özelliğinden
dolayı tromboz tedavisinde kullanılmaktadır.
Serin Proteazlar(tripaz ve kimaz),insan mast hücrelerinin salgı
granüllerinde konsantre halde bulunmaktadır.Kimaz, damar dokusu
hasarına cevap olarak anjiotensin-2 üretiminde önemli rol
oynamaktadır.Mast hücre kimazı, atreosklerotik lezyonlarda
vasküler düz kas hücrelerinin apopitozunun da indüklemektedir.
Eozinofil kemotaktik faktör(ECF) ve nötrofil kemotaktik
fakötör(NCF), sırasıyla eozinofilleri ve nötrofilleri enflamasyon
bölgesine çeker.
45
48. ZARLAR, epitel ve bağ dokusu birlikte vücuttaki çeşitli
doku ve yapıları örten, koruyan zarlar oluşturur. Bunlar, müköz
zarlar, seröz zarlar, kutanöz zarlar ve sinoviyal zardır.
Müköz zarlar sindirim, solunum, ürogenital sistem kanalları gibi
dış ortamla ilişkili boşlukları döşeyen zarlara denir. Müköz zarlar
goblet hücreleri, idrar, semen ya da bezlerin salgıları ile sürekli
nemli tutulur.
Seröz zarlar vücudun dış ortamla ilişkisi olmayan vücut içi
boşlukları döşer.Periton, plevra ve perikard olarak 3 e ayrılır.
Mezotel ile kaplı çok ince gevşek bağ dokusu tabakalarıdır.
Kutanöz zar(deri) vücudun tüm yüzeyini örter. Çok katlı yassı
epitel ve düzensiz sıkı bağ dokusundan oluşur. Kalın , su geçirmez
ve nispeten kurudur.
Sinoviyal zarlar, eklem boşluğunun iç yüzeyini örter.Yassı kübik
hücrelerden oluşmuş epitel tabakası ile geniş yayılım gösteren
gevşek bağ dokusundan oluşur. Buradaki epitelde bazal lamina
yoktur ve hücreler arasında boşluklar bulunur.
48
50. EMBRİYONİK BAĞ DOKUSU
Embriyonik bağ dokusu, göbek kordonunda, embriyoda bulunur
ve vücudun tüm destek dokularını oluşturur.
Embriyonik germ tabakası olan mezoderm vücuttaki hemen
hemen bütün bağ dokularının (Nöral krest kökenli hücrelerin
desteklediği boyun bölgeleri hariç) gelişimine katkı sağlar.
Nöral krest kökenli hücrelerin boyun bölgesine göçüp
mezodermal yapıya farklılaşması sonucu gelişen doku
ektomezenşim olarak bilinir.
Mezenşimal bağ dokusu ve müköz bağ dokusu olmak üzere iki
alt tipi vardır.
50
51. 1)Mezenşimal Bağ Dokusu:Mezodermden vücudun
hemen hemen tüm destek dokuları (Baş bölgesinde nöral krest
hücreleri aracılığıyla oluşan ve ektomezenşim olarak adlandırılan
yapılar hariç) meydana gelir.
Mezenşimal bağ dokusu, gelişmekte olan embriyoda görülen
ilk bağ dokusudur. Birbirlerine benzeyen küçük, mekik ya da
yıldız şeklinde mezenşimal hücrelerden oluşur.
Hücreler ince sitoplazmik bağlantılarla iletişim kurar böylece
embriyoda 3 boyutlu bir hücresel ağ oluşur. (Neksuslar-gap
junction- hücresel iletişim bölgeleridir.)
Hücreler, çok ince ve seyrek yerleşmiş kollajen fibril içeren
yapışkan zemin maddesi içinde bulunur.
51
52. Mezenşimal hücreler, hızlı bölünme ve güçlü
farklılaşma potansiyelleri ile bağ dokusu, kan dokusu,
kıkırdak dokusu, kemik dokusu, kas dokusu,
ürogenital sistem ve vücut boşluklarını döşeyen seröz
zarları oluşturur.
Erişkinlerde mezenşimal bağ dokusu bulunmaz,
ancak erişkinlerin destek dokularında dağınık halde
bulunan mezenşimal hücreler herhangi bir hasardan
sonra dokuların onarılmasını gerçekleştirir.
52
54. 2)Müköz Bağ Dokusu: Mezenşimal bağ dokusuna çok
benzeyen müköz bağ dokusu, embriyoda göbek kordonunda ve
gelişen dişin pulpasında bulunur.
Hücrelerden çok zemin maddesi vardır. Göbek kordonunda
bulunan jöle kıvamındaki zemin maddesine Wharton peltesi
adı verilir. Bu temel madde küçük ve zayıf kollagen lifler
arasındaki geniş ekstrasellüler alanı doldurur
Geniş yer kaplayan hücrelerarası alanda çok ince kollajen
fibriller bulunur.Bu fibrillerin miktarı fötusun yaşıyla orantılı
olarak artar.
Esas hücreleri, uzantıları birbirleriyle sinsityum yapmış olan
fibroblatlardır.
54
56. ERİŞKİN BAĞ DOKUSU
1)Gevşek Bağ Dokusu: Gevşek bağ dokusu, embriyonun
diğer dokuları oluştuktan sonra kalan mezenşimden meydana gelir.
Gelişme devam ederken, mezenşimal hücreler özelliklerini
değiştirip fibroblast haline geçer. Fibroblastlar bu dokuda en çok
görülen hücredir.
Gevşek bağ dokusunda görülen diğer hücre tipleri
mezenşimden farklılaşan ya da kandan göç eden
makrofajlar, mast hücreleri, yağ hücreleri ve plazma
hücreleridir.
Bağ dokusunun içerisinde az miktarda zemin maddesiyle
dolu sınırsız sayıda boşluk bulunmaktadır.Bu boşluklu
dokuya areolar doku denir.
56
57. Gevşek bağ dokusu öteki dokuların aralarını doldurur, deriyi altındaki
organa bağlar, kasların aralarındaki boşlukları doldurur.
Bu dokuda çok sayıda kan ve lenf damarları ile sinir uzantıları bulunur.
Epitel tabakalarının altında yer alarak, içerdiği kan damarlarıyla onu besler.
Solunum ve sindirim sisteminde müköz zarların yapısını(LAMİNA
PROPRİA) oluşturur. Seröz zarların (periton, plevra , perikard) yapısında
yer alır. Kan ve lenf damarlarını çevreler.
Hücrelerarası maddede kollajen, elastin ve retiküler fibriller vardır. Bununla
beraber, gerilme ve çekmelere dayanıksızdır. (İnce ve az sayıdaki kollagen
lifin olduğu hücresel bağ dokusudur)
Genel olarak doku ve organlara desteklik sağlayıp onların beslenme, onarım
ve korunmasında önemli rol oynar. İltihap ve yaralanma gibi durumlarda
dokuların yenilenme ve onarımında önemli rol oynar.(Bu yüzden yangı ve
immünolojik tepkimelerin gerçekleştiği bölge olarak işlev görür.)
57
59. 2)Sıkı Bağ Dokusu: İçerdiği fibrillerin, hücrelere ve
zemin maddesine göre çok fazla olması gevşek bağ
dokusundan ayırır.
En çok bulunan hücre fibroblasttır. Sıkıca bir araya gelen
kollagen lif demetlerinden oluşurlar.
Eğer fibriller birbirine paralel ve düzenli demetler
oluşturacak şekilde dağılım gösterirse bu tip dokuya
düzenli sıkı bağ dokusu, fibril dağılımı farklı yönlere
doğru ve dağınık yerleşim gösterirse düzensiz sıkı bağ
dokusu adını alır.
Ayrıca içi boş organların submukozası sıkı bağ
dokusundan oluşmuştur.
59
60. Düzenli sıkı bağ dokusu, doku çok yoğun ve düzenli fibril
demetlerinden oluşur. Kollajen fibril demetleri özel
bir düzenleme gösterir.
Kasların kemiklere bağlandığı yer olan tendonların
yapısı düzenli sıkı bağ dokusundan oluşur.
Beyaz renkli tendonda en çok tip1 kollajen bulunur.
Kalın ve birbiriyle yakın paketlenmiş kollajen fibril
demetleri tendonun uzun eksenine paralel seyreder.
Burada bulunan tek hücre çeşidi bu fibrilleri
sentezleyen tenoblast da denilen fibroblasttır.Fibril
üretimi yapmayan, dinlenme halindeki fibrositlere
ise tenosit denir.
60
61. Bir başka örnekte ligamenttir. Kemikleri kemiklere bağlayan, bazı
organların havada asılı kalmasını sağlayan ligamentlerin yapısı da
tendonlara benzer.
Ligamentlerin çoğunda esas fibril olarak kollajen bulunurken,
omurları birbirine bağlayan ligamenta flava gibi ligamentlerin
yapısında kollajen fibrile oranla elastik fibriller daha çok bulunur.
Düzenli sıkı bağ dokusu örneklerinden olan fasya (kasların üstünü
örten bağ dokusu) ve aponörozların ( kasları birbirine bağlayan
yoğun kollajen fibrillerden oluşan bağ dokusu) yapısında bulunan
kollajen fibril ve fibroblastlar düzenli yerleşim göstererek çok
tabakalı yapı oluşturur.
Periosteum(kemik zarı), sklera(göz akı) vb. dokular daha az
düzenli yerleşim gösteren düzenli sıkı bağ dokusu örneklerini
oluşturur.
61
63. Düzensiz sıkı bağ dokusu, dermiste, birçok organın
kapsülünde, sinirlerin etrafındaki kılıfta, idrar
yollarını döşeyen epitelin altında ve vücudun birçok
bölgesinde bulunur.
Dermise baktığımız da gevşek bağ dokusunda
bulunan hücre ve fibrillerin bulunduğunu görüyoruz.
Zemin maddesi düzensiz sıkı bağ dokusunda daha
azdır.Kollajen fibriller değişik yönlere dağılır ve
elastik fibrillerde ağ yaparak bu yapıya destek verir.
63
65. 3)Elastik Bağ Dokusu: Burada bol miktarda elastik
fibril demetleri bulunur. Bu fibriller ya paralel düzenlenir ya
da birbirleriyle ilişkili ağ şeklinde yapılar oluşturur. Fibriller
arasındaki alanlarda fibroblastlar ve yer yer kollajen fibriller
bulunur.
Bu doku, ses telleri ve omurlar arasındaki bağlarda
(ligamenta flava) oldukça yoğun bir şekilde bulunurken;
mesane, mide, bağırsak kanalı, damar gibi içi boş
organların duvarında; akciğer loblarının etrafında ve kalbin
bazı bölgelerinde diğer dokuların arasına dağılmış şekilde
bulunur.
Bulunduğu bölgedeki organa ve işlevine uygun şekilde
genişleyip daralma sağlayacak elastikiyet özelliği
kazandırır.
65
66. ELASTİK BAĞ DOKUSU (Arter)
Işık mikroskobu (Trikrom)
66
67. 4)Retiküler Bağ Dokusu: Hücreler arası maddede
retikulum lifleri egemendir ve sık, üç boyutlu ağlar
oluştururlar. Aralarında uzun uzantılı retikulum hücreleri
yerleşiktir. Retikulum hücrelerinin çekirdekleri iri ve
ökromatiktir.
Primitif retikulum hücreleri mezenkim hücrelerine
benzer, fagositik retikulum hücreleri fagositoz
özelliğine sahiptirler.
Lenforetiküler bağ dokusu: Lenfoid organlarda
bulunur, doku aralarında gelişmekte olan eritrosit,
granülosit ve monosit seri hücreler yer alır.
Myeloretiküler bağ dokusu: Kırmızı kemik iliğinde
bulunur. Bağ dokusu çatısı arasında gelişmekte olan
kan hücresi öncüllerinin serileri bulunur.
67
68. Karaciğer sinüzoitlerinin etrafında, timus, lenf ve
hemopoitik organların stromasında ve dalakta
bulunan fibrillerin çoğu retiküler fibrillerden oluşur.
Retiküler bağ dokusunun bulunduğu yukarıdaki
örneklerde retiküler fibriller arasında retiküler
hücreler ve çok ince kollajen fibriller bulunur.
Retiküler bağ dokusu, bulunduğu organlara
destek verici işlev görür.
68
70. 5)Pigment Dokusu: Pigment hücrelerinin (melanositlerin)
yoğun olarak bulunduğu yerlerdeki bağ dokusudur.
İnsan vücudunda belirli yerlerde yerleşim gösterir. Gözün
retina ve irisinde yoğun bir şekilde bulunurken , deri ve
MSS zarlarında pia materde daha seyrek yer alır.
Soğuk kanlı hayvanların derilerinde yer yer yoğun bir
şekilde yerleşim gösterir.
Ektodermal kökenli olan pigment dokusu bulunduğu
yerdeki organları aşırı UV ışınlarına karşı koruma sağlar.
70
71. 6)Yağ Dokusu:Yağ dokusu, kan damarlarıyla sıkı ilişkili ve
yağ depolayan, mezenşimal hücrelerden farklılaşan adipositlerden
(lipoblastlardan) oluşur. Bu doku yağın trigliserit şeklinde
depolandığı özel bir bağ dokusudur.
Yoğun besin alımı sırasında yağı biriktirme ve açlık sırasında yağ
asitlerini bırakma işlevleriyle yağ dokusu, enerji için sürekli yakıt
temin etmede çok önemli rol oynar.
Hareket yeteneği olmayan yağ hücreleri aktif bir şekilde
karbonhidratlardan yağ sentezler, hormonlara ve sinirsel uyarılara
son derece iyi yanıt verir.
Yağ hücreleri bölünemez; ancak şişmanlama durumunda gevşek
bağ dokusunda bulunan farklılaşmamış mezenşimal hücrelerden
oluşabilir.
Yetişkin insanlarda beyaz ve kahverengi olarak 2 türü bulunur ve
yağ dokusunun çoğunluğunu beyaz yağ dokusu oluşturur.
71
75. KAYNAKÇA
I. Akay,M.T. Genel Histoloji, 10. Baskı, Palme
Yayınları, Ankara, (2019).
II. Ross, M.H. And Pawlina, W. Histology, A Text
and Atlas with Cell and Moleculer Biology,
Fourth Edition, A Wolters Kluwer Company,
(2003)
III. Ereschenko V. diFIORE’nin Histoloji Atlası,
12.Baskıdan çeviri, Palme Yayıncılık, (2016)
75