SlideShare a Scribd company logo
1 of 226
Hücre Çeperi



•   Hücre çeperinin oluşmasında diktiyozom ve mikrotübüller önemli rol oynamaktadırlar.
    Çeperin yapısında başlıca selüloz ve hemiselüloz bulunmaktadır. Bunların dışında lignin,
    süberin, kütin ve çok az da protein bulunur. Su da hücre çeperinin önemli bileşenlerinden
    birisidir.
•   Odunsu bitkilerde odun ve floem genellikle sadece hücre çeperinden oluşmuş olup bunların
    protoplastları dejenere olmuştur. Hüce çeperi orta lamel,primer çeper ve sekonder çeper
    birimlerini ihtiva eder. Orta lamel (interselular madde) bitişik iki hücrenin primer çeperleri
    arasında oluşur ve sekonder çeper üzerinde birikir (blogs.princeton.edu;en.wikipedia.org.
Orta Lamel

•   Önce ipliksi ve damlamsı oluşumlar halinde olup fragmoplast olarak isimlendirilir. Poligalaktronik
    asitin yapıya girmesiyle çeper gelişmeye başlar. Orta lamel pektinler bakımından zengindir. Pektinaz
    enzimi ile parçalanır. Odunsu dokularda ligninleşmiştir. Hücrenin uzayarak büyümesi sırasında orta
    lamelin primer çeperden ayırt edilmesi imkansızdır. Sekonder çeperi gelişmiş olan trakeid ve liflerde
    orta lamel çok fazla incelmiştir. Bunun sonucu olarak iki komşu hücrenin primer çeperleri
    arasındaki orta lamel tek bir tabaka halinde görülür. Her üç tabakanın içine fazla lignin girdiği
    zaman bu durum daha da belirginleşir. Bu durumda orta lamele bileşik orta lamel denir
    (www.sigmaaldrich.com; www.bmrb.wisc.edu)
(micro.magnet.fsu.edu; www.ccrc.uga.edu)
(www.ccrc.uga.edu)
Primer Çeper


•   Gelişmekte olan ve canlı hücrelerde bulunur. Hemiselüloz ve çok az pektin bulundurur. Ligninleşme
    özelliği gösterebilir. Serin ve hidroksiprolin aminoasitlerini içerir. Alanin ve treonin de bulunur. Protein
    miktarı büyüme sırasında çoğalır. Hem yapısal hem de enzimatiktir. Primer çeper önemli oranda su içerir.
    Primer çeper,protoplazma ile ilişki halindedir. Primer çeper esnek bir yapıya sahiptir (ro.wikiedia.org;
    biologie.uni-hamburg.de groups.molbiosci.northwestern.edu .
(cdavies.wordpress.com)
(cse.naro.affrc.go.jp)
(universe-review.ca)
(jpkc.scu.edu.cn; bioweb.wku.edu))
Sekonder Çeper


•   Genellikle etkin olmayan ölü hücrelerde bulunur. Mannoz, galaktoz,ksiloz,arabinoz, yani selülozik
    bileşikler ve büyük oranda selüloz ve hemi selüloz içerir.Yine kalloz denilen ve β (1-3) glikozit bağı
    taşıyan bir glukoz polimeri de içerir. Sporopolenin maddesi içerir. Lignin, süberin, vaks, kütin,CaCO 3,
    silika ve müsilajın yapısına girmesiyle değişikliğe uğrayabilir. Odunsu dokuların hücrelerinde dıştan içe
    doğru S1, S2 ve S3 diye üç tabakadan meydana gelir (uky.edu).
biologie.uni-hamburg.de; Analysis of TETRAKETIDE α-PYRONE REDUCTASE Function in Arabidopsis thaliana
Reveals a Previously Unknown, but Conserved, Biochemical Pathway in Sporopollenin Monomer Biosynthesis; The Plant Cell
22 (12): 4067-4083 (2010).
(Lignin molekülünün yapısı; palaeos.com)
(Süberin molekülünün yapısı;
www.pharmazie.uni-mainz.de)
(structurecreatesfunction.blogspot.com)
(www.uky.edu)
(Soja hispida’da hücre çeperinde süberinleşme; Deposition of suberin in roots of soybean
 induced by excess boron; Faezeh Ghanatia, Akio Moritab, Hiromi Yokota;
www.elsevier.com/locate/plantsci Plant Science 168 (2005) 397–405
(Kütikülleşme ; rlv.zcache.com.au; www.biologie.uni-hamburg.de)
(Tanenleşme; pubs.rsc.org)
(Corryocactus brachypetalus’da çeperdeki musilaj hücresi;
 www.sbs.utexas.edu)
Mineralleşme;Silicon uptake and accumulation in higher plants; Jian Feng Ma and Naoki Yamaji Trends in
Plant Science Vol.11 No.8
(Pelteşme ve Zamklaşma;studyblue.com)
Hücre Çeperinin Büyümesi

• Hücre çeperi kalınlığına ve yüzeysel olmak
  üzere iki şekilde büyümektedir. Kalınlığına
  büyümede,çeper maddesi üst üste tabakalar
  halinde birikir. Buna apozisyon denir ve
  sekonder çeperde gözlenir. Kalınlığına büyüme
  ya dıştan hücre lümenine doğru yani
  sentripetal veya lümende dışa doğru yani
  sentrifugal şekilde olur. Kalınlığına büyüme
  homojen veya heterojen olabilir.
• Yüzeysel büyümede,mikrofibriller birbirinden ayrılır ve
  araya yeni maddeler girer. Bu olaya intussusepsiyon
  denir. Yeni maddelerin mikrofibriller arasına
  girmesinde oksin,turgor basıncı,protein sentezi ve
  solunum olayı rol oynar. Bu tip büyüme ligninleşmiş
  primer çeperli ve selülozlu hücrelerde görülür.
• Çeperlerin bazılarında yerel olarak kalınlaşmış bölgeler
  vardır. Buna mozaik büyüme denir ve kalburlu
  borularda görülür. Multinet büyümede ise yüzey
  gerilimi ile mikrofibrillerin düzenlenmesi değişir ve
  bunlar bir ağ görünümünü alırlar.
(www.nzetc.victoria.ac.nz)
Multinet büyüme; Tuatara: Volume 11, Issue 2, June 1963
M. C. Probine
Geçitler

• Sekonder çeperlerde derinlik, genişlik ve yapı
  bakımından farklılaşmış bölgelere geçit denir.
  Primer çeperdeki çukurlara, primer geçit alanı
  denir. Geçitler, komşu hücreler arası ilişkiyi
  sağlarlar.
a) Basit Geçit
• Geçit odasının iki yanı birbirine parelel olarak
  düzenlenmiştir.




                      Şekil 15
                 (Akman ve ark., 1982)
b) Kenarlı Geçitler

• Özellikle trake ve trakeid gibi iletim
  demetlerinin yapısında bulunur. Sekonder
  çeperde lümene doğru bir kenar oluşmuştur.
  Karşıdan bakıldığında ‘V’ şeklinde zar
  kalınlaşmasının ortasında kalan bir havuzcuğa
  benzer. Çukurluğun geçit kenarı ile örtülen
  bölgesine geçit odası denir. Kenardaki
  açıklığa,geçit açıklığı adı verilir. Geçit zarı,orta
  kısmında kökeni primer hücre zarına zıt olan
  torus adlı bir kalınlaşmaya sahiptir.
Şekil 17
(Akman ve ark. , 1982’ den)
(Plant Cell Wall Proteins; Annu. Rev. Plant Physiol. Plant Mol. Biol. 1998. 49:281–309; Gladys I. Cassab
c)Yarı Kenarlı Geçitler

• Bir kenarlı geçitle bir basit geçitin birlikte
  oluşturduğu geçit çiftleridir. Bunlarda kenarlı
  geçitlerden farklı olarak torus bulunmaz.
  Torus, basınç farklılıklarından dolayı geçit
  zarının parçalanmasını önlemektedir. Yarı
  kenarlı geçitlerde geçitin bir kısmı canlı olduğu
  için suyun geçiti parçalaması olanaksızdır.
PLAZMODESMATA
• Geçitlerin dışında hücreler arası ilişkiyi sağlayan ince
  yapılardır.    Plazmodesmata,       komşu      hücrelerin
  protoplastları arasında uzanan çok ince protoplazmik
  köprüler olarak tanımlanabilir. Bunlar, canlı hücrelerde
  bulunurlar ve hücre öldükten sonra protoplastla
  birlikte kaybolurlar. Tohumların çeperleri kalınlaşmış
  endosperm hücrelerinden rahatlıkla görülebilir.
  Plazmodesmatalar, çoğunlukla geçitlerin bulunduğu
  yerlerde toplanmıştır. Geçit bulunmayan hücrelerde
  çeper yüzeyine dağılmış gibi görünürler. Bunlar aracılığı
  ile besin maddelerinin iletimi sağlanır.
Şekil 18. Kalın çeperli endosperma hücrelerinde plasmodesmalar. A. Diospyros (Trabzon
        hurması); B, Phoenix (Hurma); C, Phytelephas, ol. orta lamel; pç, primer çeper; ps,
        plasmodesmalar (Açıklama metinde), A ve B orijinal olarak; C. HALBSGUTH’a göre
                            STRASBURGER’den değiştirilerek çizilmiştir.
                                   (Yakar, 1983’ den)
DOKU BİLİMİ
• Geniş anlamda hücre topluluklarına doku sistemi denir.
  Aynı kökenden gelen,aynı görevi yapan, aynı şekilde
  farklılaşmış, birbiri ile sıkı ilişkide olan hücre topluluğuna
  doku denir. Hücrelerin bir arada bulunması her zaman doku
  oluşumuna neden olmaz. Örneğin: bazı ipliksi alglerde
  hücreler yanyana dizilmesine rağmen protoplastlar
  arasında metabolik bağ olmadığından doku oluşumu
  yoktur. Ascomycetes sınıfından Claviceps purpurea Secale
  cereale üzerinde sıkı bir misel kitlesi meydana getirir.
  Eczacılıkta drog olarak kullanılan bu kitle gerçek bir doku
  olmayıp pseudoparenkima adını alır.
• Gelişmiş bitkilerde dokular bölünür dokular (meristem),
  bölünmez dokular (sürekli dokular) diye ikiye ayrılır.
Meristemler
• Embriyo gelişiminin ilk safhalarında tüm hücreler
  bölünme yeteneğine sahiptirler. Fakat daha sonraki
  safhalarda hücre bölünmesi sınırlıdır. Bölünme ileri
  safhalarda yalnızca bitkinin özel kısımlarında ve
  embriyonik        özellikteki  dokularda    gerçekleşir.
  Gelişmekte olan bitkilerdeki bu embriyonik dokulara
  meristem denir. Gövde korteksi ve gelişen vaskuler
  dokular gibi yapılarda da hücre bölünmesi olabilir.
  Fakat bu dokularda bölünme sayısı sınırlıdır.
  Meristemler,geçici olarak dinlenme safhasında
  bulunabilirler. Bitkinin aktif olduğu zamanlarda bile
  bazı koltuk altı tomurcukları uyku halinde olabilirler.
(megrober.blogspot.com)
MERİSTEMATİK                    SÜREKLİ
Hücreler ince çeperli           Hücreler kalın çeperli

Protoplazma yönünden zengin     Protoplazma yönünden fakir

Hücre arası boşluklar yok       Hücre arası boşluklar var

Çekirdek hücre hacmine göre     Çekirdek hücre hacmine
büyük                           göre küçük

Diktiyozom ve ER nadir          Diktiyozom ve ER çok sayıda

Vakuoller az sayıda             Vakuoller çok sayıda

Plastidler nadir                Plastidler çok sayıda

Mitokondri sitoplazmanın % 12   Mitokondri sitoplazmanın
sini kaplar.                    daha az bir kısmını kaplar.
(en.wikipedia.org)
• Yüksek bitkilerde döllenme sonucu oluşan zigot bölünerek
  embriyoyu verir. Embriyo esas bitkiyi meydana getirmek
  için devamlı olarak bölünme yeteneğindedir. Bir bitkinin
  hayatında ilk bölünür doku embriyo safhasında
  toplanmıştır. Meristematik dokular,ince çeperli,plazması
  bol,çekirdeği hücre hacmine göre büyük ve eni boyuna eşit
  hücrelerden meydana gelmiştir. Bu dokunun hücreleri
  arasında H.A.B. yoktur. Meristematik dokulara ait hücreler
  daha sonra sürekli dokulara dönüşürler. Meristemler,
  bulundukları yere ve kökenlerine göre sınıflandırılabilrler.
  Bulundukları yerlere göre apikal, lateral ve interkalar
  meristemler üzere 3 gruba ayrılırlar.
• a)Apikal Meristemler: Kök, gövde ve yaprak
  uçlarýnda bulunan meristemlerdir
• b)İnterkalar Meristemler: İnternodyumlarda
  bulunan meristemlerdir.
• c)Lateral    Meristem:    Çevreye   paralel
  bölünmeler ile organların enine büyümesini
  sağlayan meristemlerdir. Örneğin:vaskuler
  kambiyum ve fellogen
(class9science.blogspot.com)
(www.biologyreference.com)
• Meristemler kökenlerine göre primer ve
  sekonder meristem olmak üzere ikiye ayrılırlar.
  Primer meristemler embriyonik hücrelerden
  gelişen meristemlerdir. Sekonder meristemler ise
  sonradan      bölünme       yeteneği    kazanan
  meristemlerdir. Palmiye, muz gibi bazı
  monokotiledonlarda gövde kalınlaşması uç
  kısımlarda meydana geldiği için kalınlaşmanın
  primer yapıda olduğu düşünülür ve bu şekilde
  kalınlaşma gösteren meristemlere primer
  kalınlaşmış meristem adı verilir.
APİKAL MERİSTEMLER
•   Apikal meristemlerle ilgili olarak histogen teori ve tunika-korpus teorisi olmak üzere iki
    teori vardır. Histogen teoriye göre angiospermlerde büyüme noktasında 3 tabaka vardır.
    Bunlar,dıştan içe doğru dermatogen,periblem ve plerom adını alırlar. Dermotogen
    epidermisi,periblem korteks ve mezofili,plerom merkezi silindiri meydana getirir. Fakat
    Spermatophyta ‘ların çoğunda periblem ve pleromu açıkca ayırmak mümkün olmadığı
    için tunika-korpus teorisi geliştirilmiştir. Buna göre büyüme noktasında tunika ve korpus
    olmak üzere iki tabaka vardır. Tunika en dış tabaka olup bir kaç sıralıdır ve bölünme
    antiklinal yöndedir. Korpus ise merkezi kısmı oluşturmakta olup düzensiz ve büyük
    hücrelerden meydana gelmiştir ve bu tabakada bölünme hem periklinal, hem de
    antiklinal yöndedir (click4biology.info;content.answcdn.com)
(www.biologyreference.com)
• Kökte yaprak bulunmadığı için koruma görevini kök
  ucunu yüksük gibi saran kaliptra dokusu yapar.
  Kaliptrayı oluşturan hücreler kısa ömürlüdür.
  Özellikle dış taraftaki hücreler pelteleşerek kökün
  meristem bölgesinin toprak içinde kolayca
  ilerlemesini sağlarlar.




 Şekil 19. Gövde (A) ve kökün (B) uç kýsýmlarýnýn boyuna kesitini gösteren þema pm.
        promeristem d. dermatogen, pb. periblem, pl. plerom, t.tunika, k.korpus, kl. kaliptra,
                                       ys.yaprak sürgünü.
                                  (Özyurt, 1986’ dan)
(www-plb.ucdavis.edu)
Tunica-Corpus model of the apical meristem (growing tip). The epidermal (L1) and
subepidermal (L2) layers form the outer layers called the tunica [disambiguation needed]. The
inner L3 layer is called the corpus. Cells in the L1 and L2 layers divide in a sideways
fashion, which keeps these layers distinct, whereas the L3 layer divides in a more
random fashion; en.wikipedia.org)
(www-plb.ucdavis.edu)
Vejetatif Sürgün Ucu Meristemi
•   Bu meristem,gövdenin yeni yaprak ve dokularının en uç kısımlarında meydana gelir. (biology.kenyon.edu)
Yüksek Bitkilerde Üretken Apikal Meristemi
•   Bitkilerin yaprak ve tomurcuklarını veren vejetatif apeksin değişmesiyle meydana gelir. Bu apikal meristem, çiçek ve çiçek durumlarını
    verir. Bazı araştırıcılara göre, çiçek sürgünleri ile vejetatif sürgünler homologtur. Bazılarına göre çiçek metamorfoza uğramış bir
    sürgündür. Çok sayıda araştırıcıya göre, bitkilerdeki vejetatif apikal meristem zamanla üretken apikal meristeme dönüşür Reproduktif
    gövde ucunda çiçek gelişimi sırasında apikal dominans kaybolur sonra DNA sentezinde artış,nukleus çapında artma ve yeni
    ribozom meydana gelmesi görülür.

•   ; a) Sürgün apikal meristemi b)Çiçek meristemi c) Çiçek tomurcuğu
•   Expression analysis of ANTHOCYANINLESS2 gene in Arabidopsis; Plant Science 175 (2008) 853–857
•   Hiroyoshi Kubo, Mutsumi Kishi , Koji Goto
Kök Ucu Apikal Meristemi
Olgun bir tohum embriyosunda sadece kök promeristemi veya embriyonal radikula
    görülmektedir. Bazı eğreltilerde ve at kuyruklarında tüm kök bir tek apikal hücreden gelişir.
    Bir çok bitkide lateral ve adventif köklerin promeristemler, primer kök meristemine benzer
    (www.infovisual.info)
(biologie.uni-hamburg.de)
İnterkalar Meristemler
• Bunlar,aynı zamanda apikal meristem
  parçalarıdır.   Çamgillerde,      Gramineae
  familyasında ve Equisetum’ sp.de yaprak,
  gövde ve çiçek durumlarımda rastlanır.
  Internodyumların uzamasını sağlarlar.
(images.tutorvista.com)
(Rozet yapraklar (en.wikipedia.org; shutterstock.com; ppws.vt.edu)
Lateral Meristemler

• Bulundukları organların lateral kısımlarında
  bulunurlar. Bu tip meristemler,periklinal
  olarak bölünürler. Vasküler kambiyum ve
  mantar kambiyumları bu tip meristemlerdir.
Lateral meristem; www.bio.miami.edu)
Tomurcuk ve Kaliptra
•   Büyüme noktasındaki genç hücreler,ince çeperli olduğundan dış etkenlerden kolayca zarar
    görebilirler. Bu nedenle büyüme noktaları koruma altına alınmıştır. Gövde uçlarında koruma
    görevini tomurcuklar üstlenmiştir. Genç yapraklara sıkıca sarılmış büyüme noktalarına
    tomurcuk denir. Tomurcukların içinde korunmuş olan uç kısımdaki hücrelerin sürekli bölünme
    ve büyümesiyle uzama meydana geldikçe tomurcuğun dış kısmındaki yapraklar açılır ve uç
    kısımlarında yeni yaprak sürgünleri oluşur. Böylece, büyüme noktaları sürekli olarak örtülü
    kalır (www.cactus-art.biz)
Sekonder Meristem
• Bazı sürekli doku hücreleri sonradan bölünme
  yeteneği kazanır. Böylece sekonder meristem
  oluşur. Ağaç gövdelerini örten mantar
  dokusunu meydan getiren fellogen ve kök ve
  gövdenin      enine   büyümesini     sağlayan
  kambiyum buna örnek olarak verilebilir.
  Bunlar,primer meristem hücrelerinden daha
  uzundur.
(studydroid.net)
Gelişme evrelerine göre ikiye ayrılırlar:
• a)Promeristem: Sürgün apikal meristeminin
  merkezi ana hücreleridir. Bunlar,periferal
  meristeme öz veya rib meristeme dönüţür.
• b)Kitle, levha ve şerit şeklinde meristemler: Kitle
  meristemi embriyo gelişiminin erken safhalarında
  faaliyet gösterir. Levha meristemi, levha şeklinde
  büyümeye neden olur. Örneğin; epidermis. Şeritsi
  meristem yanlız bir yönde gelişir. Sıralar halinde
  öz ve kortekste olduğu gibi hücreler gelişir.
  Organların uzamasında rol oynar.
• Meristemler çok büyük bir nukleusa sahiptir.
  Diktiyozom ve ER oldukça nadirdir. Sitoplazmanın
  %12’sini mitokondri işgal eder. Vakuol olmamakla
  beraber apikal meristemde vakuol bulunabilir.
  Bunların plastidleri, proplastid şeklinde olup
  granasızdır ve çok az klorofile sahiptir.
Vasküler Kambiyum
• Sekonder ksilem ve sekonder floemi meydana
  getiren lateral meristemlerdir. Genellikle odunsu
  gövdelerde meristematik bir silindir oluşturur.
  Periklinal olarak bölünür. İç tarafından meydana
  gelen hücreler sekonder ksilemi, dış taraftan
  meydana gelen hücreler ise sekonder floemi
  meydana getirir. Gövde ve köklerin lateral
  kısımlarında yer alır. Bazen yaprak damarlarında
  ve petiollerde şerit halinde bulunur. Fasiküler ve
  interfasiküler diye iki ţekilde bulunur.
(www-plb.ucdavis.edu; www.zeably.com; www.biologie.uni-hamburg.de)
(www2.mcdaniel.edu)
(im.glogster.com)
• Sitoplazma, ribozomca zengindir. Uzamış veya
  izodiyametrik hücreler büyük nukleuslu, ER,
  mitokondri ve diktiyozom taşıyan hücrelerdir.
  Fusiform inisiyali ve ışın inisiyali diye iki tip
  inisiyale sahiptir.
• Fusiform inisiyali sivri uçlu ve uzamış hücrelerden
  meydana gelmiştir. Organın uzun eksenine
  paralel olarak düzenlenmiştir.
• Işın inisiyali ise izodiyometrik ve oldukça
  küçüktür. Merkezden çevreye doğru uzanır ve
  floem ve ksilemin öz ışınlarını meydana getirir.
Fusiform ve ışın inisiyalleri; www. accessscience.com)
• Trake, trakeid, lifler, kalburlu borular, ksilem ve floem
  parenkiması fusiform inisiyalden, buna karşın bir
  organda yatay düzenlenen vasküler ışın hücreleri ışın
  inisiyalinden      gelişir.     Fusiform       hücrelerinin
  düzenlenişine göre iki tip kambiyum yapısı vardır.
•      a) Tabakalı kambiyum: Bütün fusiform inisiyaller
  yatay sıralar şeklinde düzenlenmiştir. Böylece hücre
  uçları aynı hizadadır.
•      b) Tabakalı olmayan kambiyum: Fusiform
  inisiyaller kısmen bir diğerinin üzerine gelir. Yani hücre
  sonları aynı düzeyde değildir.
Kambiyumda Mevsimsel Değişmeler

• Ilıman      bölgelerde       kambiyal       aktivite
  mevsimle,tropik bölgelerde ise su miktarı ile
  kontrol       edilir.     Vasküler      kambiyum
  sıcaklık,soğuk,kuraklık gibi durumlarda dormant
  halde kalır. Tropikal bölgelerde kambiyal aktivite
  yoktur veya zayıftır. Ilıman bölgelerde ilkbaharda
  oksinin bazipetal hareketi ile mitotik aktivite
  kambiyum boyunca yayılır. Sonbaharda ise
  kambiyal bölge daralır. Ilkbaharda ise kambiyum
  hücrelerin genişlemesi ile ışınsal çeperler zayıflar
  ve gövde ve köklerin kabukları kolayca soyulabilir.
•   Büyüme mevsiminde fusiform hücreler geniş hacimli ve fazla uzamış şekildedir. Uzamış
    nukleus merkezde yer alır ve ince bir sitoplazma tabakası ile çevrilidir. Sonbahar odununda
    ise fusiform hücreleri dar ve kısadır.Hücrelerde çok vakuol vardır.
•   İlkbahar odununda hücreler su alınca çok sayıda vakuol birleşerek büyük bir vakuol oluşturur
    ve sitoplazmik akım hızlanır. Sonbahar odununda ise büyük vakuoller, küçük vakuollere
    dönüşür ve sitoplazmik akım zayıflar.
•   İlkbahar odununda mitokondriler küçük ve küreseldir ve granülsüz ER oranında azalma olur.
    Sonbahar odununda ise mitokondriler büyük ve küresel şekillerini kaybetmiştir ve hücreler
    granülsüz ER bakımından zengindir.
•   İlkbahar odununda diktiyozomlar aktif, sonbahar odununda inaktif durumdadır.
•   İlkbahar odununda vakuolün osmotik potansiyeli düşük, sonbahar odunuda ise yüksektir.
•   İlkbahar odununda nukleus uzar, sonbahar odunuda ise nukleus kısalır.
•   Bazı bitki türlerinde ilkbahar odununda (Acer sp.gibi) kışın nişasta birikimi görülebilir. Ancak
    bazı türlerde bunun tersi olur.
• İlkbahar ve sonbahar odununda gözlenen bu tip
  farklılıklar ya da kambiyumdaki mevsimsel
  değişiklikler:
  – a) Bitkinin çok yıllık olmasına
  – b) oksin hormonunun optimal düzeyde olmasına
  – c) Genlerin gerekli enzimleri sentezine
  – d) ışık, sıcaklık ve O2 miktarı gibi dış etkilere bağlıdır.
• Genellikle vasküler kambiyum ksilem tarafına
  doğru floeme göre daha fazla sayıda hücre verir.
Fig. 2. Cambium activity during 2005 growth season. (a) Increased number of cambial (CC) and expanding cells (PC)
give evidence that cell divisions on 25 February already
started. (b) Period of maximal cell production with xylem cells in different phases of cell development; PC, secondary
wall formation (SW) and mature cells (MT) (2 June). (c)
Dormant CC on and mature xylem below it on 26 December. Scale bar 100 lm. Cambial activity, wood formation and
sapling survival of Pinus halepensis exposed to different irrigation regimes
Martin de Luis , Klemen Novak, Jose Raventos , Jozica Gricard, PeterPrislan , Katarina CufarForest Ecology and
Management Volume 262, Issue 8, 15 October 2011, Pages 1630–1638
Fig. 3. Structure of different types of tree-rings formed in 2005 in Pinus halepensis. (a) Normal growth ring. (b) E-ring with
latewood like cells in earlywood (arrowhead).
(c) L-ring with earlywood like cells in latewood (arrowhead). Dashed lines represent the boundary between 2004 and 2005 tree
Foliarcharacteristics,cambialactivityandwoodformationin Azadirachta indica A.Juss.asaffectedbycoal–smokepollution
Muhammad Iqbal , JoannaJura-Morawiec c Wies"aw W"och , Mahmooduzzafar Flora 205 (2010) 61–71
(www.sciencedirect.com)
Novel aspects of transcriptional regulation in the winter survival and maintenance mechanism of poplar; Tree
Physiology 31:208-225,2011)
• Parazitik bitkilerin çoğunda parazit hücreleri
  konak vasküler kambiyumunu enfekte ederler.
  Bu kambiyuma zarar vermese de sekonder
  ksilem ve floem otomatik olarak enfekte olur.
Sürekli Dokular
• Büyük vakuollü, az protoplazmalı veya protoplazmasını
  tamamen yitirmiş ölü hücrelerden oluşan dokulardır.
  Hücre çeperleri meristematik hücrelere göre daha
  kalındır. Hücre arası boşluklar yönünden genellikle
  zengin dokulardır. Hücre arası boşluklar üç şekilde
  oluşmaktadır. Orta lamelin hücre köşelerinden başlayıp
  çeperlerin yüzey gerilimleri nedeniyle ayrılması sonucu
  şizogen, bazı hücrelerin eriyerek yok olması sonucu
  lizigen, komşu hücreler arasındaki büyüme farkı
  sonucu az büyüyen hücrelerin çeperlerinin gerilim
  sonucu kopmasıyla reksigen hücre arası boşluklar
  oluşur. Sürekli dokular şu şekilde sınıflandırılabilir.
Primer sürekli dokular
         Meritematik orjinlerine göre
                                              Sekonder sürekli dokular


Bunlardan primer sürekli dokular, primer meristemlerin, sekonder sürekli dokular ise
sekonder meristemlerin oluşturduğu dokulardır.



                                             Koruyucu Doku
                                             Parenkima Dokusu
Morfoloji ve fizyolojilerine                 Destek Doku
          göre
                                             Salgı Dokusu
                                             İletim Doku
Koruyucu Doku (Örtü Dokusu)
• Organların dışında bulunan ve iç kısmındaki
  dokuları kuraklığa,mekanik etkilere karşı
  koruyan dokudur. Koruyucu doku,epidermal
  sistem ve mantarlaşmış koruyucu doku olmak
  üzere iki gruba ayrılır.
a) Epidermal Sistem
• Protodermden farklılaşan epidermis ve temel
  meristemden farklılaşan bazı epidermis altı
  dokulardan oluşur. Stoma,tüy,emergensler de
  epidermisin yapısına girerler.
• Epiderma: Tüm bitki yüzeyini tek hücre sırasından yapılmış
  bir tabaka halinde kaplar. Bazı bitkilerde iki veya daha fazla
  tabakadan oluşmuş olabilirler. Bu durumda üst tabakaya
  epidermis, alt tabakaya hipodermis denir. Epidermis
  hücreleri arasında hücre arası boşluklar genellikle yoktur.
  Hücre çeperinde genellikle basit geçitler mevcuttur.
  Çoğunlukla küçük lökoplastlar taşıyan epidermis
  hücrelerinde kloroplast genelde yoktur. Ancak gölge
  bitkileri   ışığa    çıkarılınca   lökoplastlar,kloroplastlara
  dönüşebilir. Epidermis hücrelerinin üzeri kutikula ile
  örtülüdür. Bu tabaka epidermisin direncini artırdığı gibi su
  kaybını önler. Epidermisin başlıca görevi korumak olmakla
  beraber,bazı bitkilerde su biriktirmeyi de üzerine alabilir.
(uni-muenster.de)
(pcp.oxfordjournals.org)
• Stoma: Epidermis hücreleri arasında hücre arası
  boşluklar,genellikle bulunmadığından dış ortam
  ile epidermis altındaki dokular arasnıda ki gaz
  alış-verişi, stoma adı verilen açıklıklarla sağlanır.
  Stoma por denilen bir açıklığa sahip iki stoma
  hücresinden yapılmıştır. Porun çevresindeki
  hücrelere ‘bekçi hücreleri’ denir. Bunlara bitişik
  iki veya daha fazla hücreye ise komşu hücreler
  yardımcı hücreler denir. Stoma açıklığındaki
  değişmeler,bekçi hücreleriyle komşu hücreler
  arasındaki turgor farkına bağlıdır.
Epidermisin görevleri:
• a)Su regülasyonu: Carpobrotus edulis yapraklarında ki
  gibi balon hücreleri su depo etmektedir. Bitkiye su
  alımı ve dışarı su verimesi epidermis hücrelerinin
  kontrolündedir.
• b) Güneş ışığına karşı koruma: UV ve kırmızı ötesi
  ışınlar bitkilerin çoğu için zararlı olduğundan epidermis
  bu tip ışınların bitkiye verebileceği zararları önler.
• c) Diğer organizmalara karşı koruma: Böcek, mantar
  gibi organizmaların enfeksiyonları epidermis tarafından
  önlenebilir.
• d) Biyolojik olmayan ajanlara karşı koruma: Asit
  yağmurları, rüzgar gibi etkilerden bitki epidermis
  sayesinde korunur.
…
• e) Üreme evresi: Epidermis ve subepidermis
  polen tanesinin stigmaya ulaşmasında görev
  alır. Yine floral ve ekstra floral nektaryumlar
  epidermis tarafından salınır.
• f) Salgı görevi:
Stoma komşu hücre ilişkisine göre şu gruplara ayrılır.
• a) Mezogen tip: Bekçi hücreleri ve yardımcı hücreler
  aynı ana hücreden meydana gelmiştir. Bu hücrenin
  bölünmesiyle önce yardımcı hücreler sonra stoma
  hücreleri oluţur.
• b) Perigen tip: Komşu ya da yardımcı hücreler stoma
  hücreleri ile aynı ana hücreden meydana gelmemiştir.
  Bu şekilde Gramineae tipi stoma meydana gelir.
• c) Mezoperigen tip: Yardımcı hücrelerden bazıları
  stoma hücreleri ile ilgilidir. Diğerleri değildir.
Factors which cause stomata to open or close
1. Light generally causes stomata to open and darkness to close. In some succulent plants
however, this trend is reversed and the plants open their stomata at night when they can take
advantage of the cooler evening temperatures for gaseous exchange, thus reducing water loss.
2. Wilting or water deficit causes the stomata of a plant to close thus preventing further water
loss from the leaves.
3. An increase in CO2 causes stomatal closure.
4. Increase in temperature causes stomata to open.




                    (www.botany.uwc.ac.za; biologie.uni-hamburg.de;
                     www.biologycorner.com; images.tutorvista.com)
(sbi3u1madham3745.edublogs.org; biologicalexceptions.blogspot.com)
• Stoma açıklığını etkileyen faktörler, sıcaklık ve nem, ışık,
  havanın bulutlu veya açık olması, CO2 yoğunluğu, pH ve
  rüzgardır. Sıcaklık transpirasyonu artırdığı için aşırı sıcaklarda
  somalar kapanır. Bağıl nem düşük ise yine aynı olay olur.
  Düşük CO2 yoğunluğu stoma açılmasına,yüksek CO2 yoğunluğu
  kapanmasına neden olur. pH bunun tersi etki gösterir. Açık
  havada fotosentez olduğu için stomalar açılır. Stoma sayısı
  fotosentez ile ilgili dokularda fazladır. Stomalar en çok
  yaprakta bulunur. Gövdede stoma sayısı azdır. Çiçek ve su
  bitkilerinde stoma azalmış veya kaybolmuştur. Köklerde ise
  stomaya rastlanmaz. Stoma hücrelerinin diğer epidermis
  hücrelerinden farkları, sitoplazmalarının bol olması kloroplast
  ve nişasta taşımaları ve hücre çeperlerinin bazı bölgelerinde
  kalınlaşma göstermeleridir. Amaryllis,Gramine ve Mnium tipi
  olmak üzere üç tip stoma vardır.
• Amaryllis tip stoma:Epidermis hücrelerine komţu olan
        çeperleri ince,pora bakan çeperleri özellikle stoma
        hücrelerinin iç ve dış kısmında iki band teşkil etmek üzere
        kalındır. Bu kalınlıklar, pora doğru çıkıntılar meydana
        getirebilir.




Şekil 20. Amaryllis tip stoma. L. Levkoplast, vç. ventral çeper, dç.dorsal çeper, bh.bekçi hücresi,
a.stoma açýklýðý, n.nukleus, yh. yardýmcý hücre, kl.kloroplast tb. teneffüs boþluðu
                                      (Özyurt, 1986’ dan)
• Gramine tip stoma: Gramineae ve Cyperaceae
  familyalarında yaygındır. Stoma hücrelerinin geniş olan uç
  kısımları ince,aradaki dar kısmı çok kalın çeperlidir.




Şekil 21. Gramine tip stoma A. Yüzeysel B.a-a1 yönünde C. b-b1 yöynünde alýnan kesit
                                 (Özyurt, 1986’ dan)
• Mnium tip stoma: Bazı karayosunları ve
  eğrelti otlarında rastlanır. Amaryllis tipi
  stomaya benzemekle beraber stoma açıklığına
  bakan çeperler ince,epiderma hücreleri ile
  komşu olan çeperleri kalındır.
(www.doctortee.com)
• Tüyler: Epidermis hücrelerinin dışa doğru meydana
   getirdiği uzantılardır. Tüyler, korunma ,
   savunma,tırmanma ve salgı gibi görevler yaparlar.




  Şekil 22. Çeþitli tipte tüyler A. Kalkan tüyü B. Çok hücreli dallanmýþ bir tüy. C. Kalkan
tüyünün üstten görünüþü. D. Yakýcý tüy. a.Yakýcý b. Basit tüy c.ucu kapak baþ kýsmý E.
                                      Peltat guddeli bir tüy
                                       (Özyurt, 1986’ dan)
• Emergensler:Epidermis altındaki dokulardan
  köken alan çıkıntılardır. Salgı ve koruma görevi
  yaparlar.Örneğin:Rosa ve Rubus sp. ‘deki
  dikenler
b) Mantarlaşmamış koruyucu doku

• Bu dokuyu meydana getiren hücrelerin
  çeperlerine süberin maddesi girmiţtir. Primer
  veya sekonder kökenli olabilir.
• Primer mantarlaşmış koruyucu doku:
  Epidermis veya altındaki dokunun hücre
  çeperlerinin mantarlaşmasıyla meydana gelir.
  Çoğunlukla      hücre     arası       boşluklar
  bulundurmaz.      Kök     emici      tüylerinin
  dökülmesiyle görevini yapamayan epidermis
  altındaki    dokulardan    meydana       gelen
  eksodermis,örnek olarak gösterilebilir.
• Sekonder mantarlaşmış koruyucu doku: Dış
  etkilerden   ötürü    veya      yaşlanan      ve
  kalınlaşmaya devam eden odunsu bitkilerin
  eksenlerinin kalınlaşmasıyla sürekli bir doku
  olan epidermisin gerilmeye dayanamayıp
  parçalanması sonucu epidermisin yerini alır.
  Bu       dokuda       epidermisin          yerini
  periderm,stomaların yerini lentiseller alır.
• Periderm: Fellogen, fellem ve felloderma olmak üzere
  üç tabakadan oluşur. Fellogen veya mantar kambiyumu
  büyük nukleuslu,küçük vakuollü ve fazla sitoplazmalı
  hücrelerden oluşmuştur. Fellogen dışa doğru mantar
  doku yani fellemi,içe doğru ise fellodermi verir.
  Felloderm hücreleri oldukça düzenlidir. Bu hücreler
  canlı selüloz çeperlidir. Mantar hücrelerinin çeperleri
  ince olmakla beraber çok fazla kalınlaşabilir. Fazla
  kalınlaşmış çepere sahip hücrelerden oluşan mantar
  dokuya taş mantarı denir. Süberin suya karşı geçirgen
  olmadığından mantar doku bitkinin su kaybına engel
  olur.
• Mantar hücreleri, genellikle hava ile dolu
  olduğundan       güneş     ışınlarını  doğrudan
  geçiremeyeceğinden bitkiyi fazla ısınmaya karşı
  da korur. Mantar oluşumu bazen daha derinlerde
  de meydana gelebilir. Örneğin: yaprak dökülmesi
  yaprak sapı ile gövde arasındaki mantar dokunun
  oluşumu ile olur. Ağaç gövdelerinde kabuk
  parçalarının pullar halinde kopup dökülmesi de
  çapın artmasıyla mantar dokunun buna ayak
  uyduramayıp çatlaması sonucu oluşur.
• Yaralanıp ölen hücreler, yüzeyde bir yara zarı
  oluştururlar. Bu zarın altındaki hücreler de
  süberinleşerek ve ligninleşerek kapama tabakasını
  oluştururlar. Bunun altında fellogen meydana gelir. Ölü
  yara örtüsü dışarı doğru taşınır. En fazla
  Dicotyledones’lerde rastlanır.




Şekil 23. A, B, Pyrus’ta kýsmen epidermis, kýsmen altýnda periderma kökeni, C, D, Prunus’ta ayný durum (Esau’dan)
                                              (Akman ve ark., 1982’ den)
Lentisel
• Çoğunlukla ağaçların gövde ve köklerinde kolayca görülebilen
  kabarcıklardır. Malus sylvestris’de olduğu gibi        meyva
  yüzeylerinde de bulunabilirler. Vitis vinifera gibi tırmanıcı
  bitkilerde genellikle bulunmamaktadır. Özellikle çok yıllık
  bitkilerde stomaların yerini alırlar. Gevşek sıralanmış ve
  süberinsiz haldedirler. Hücre arası boşluklar yönünden
  zengindirler. Lentiseller stomanın alt kısmında oluşmaya
  başlarlar. Gövdenin primer büyümesi sona ermeden ve
  periderm meydana gelmeden gelişirler. Bazen de primer
  büyümenin sonunda peridermle birlikte meydana gelirler.
  Esas oluşum zamanı organın ilk büyüme mevsimidir. Organ
  uzaması tamamlanmadan önce de oluşabilir. Bitki türlerinde
  her stoma altında veya her stoma grubunun altında bir
  lentisel bulunur. Genelde düzensiz bir dağılım gösterirler.
  Sonbaharda mantar dokusu lentisellerin kapanmasını
  sağlamaktadır.
Şekil 24. Sambucus dalýndan alýnan enine kesitlerde lentiseller A. Genç B. Yaþlý faz e.
           epidermis, p.mantar, pg. fellogen, pd.felloderm, k.komplementer hücreler
                                   (Özyurt, 1986’ dan)
Parenkima
• İnce çeperli,çokgen şeklinde canlı ve fizyolojik yönden
  değişiklik gösteren hücrelerden oluşmuş bir dokudur.
  Bitkinin her tarafında bulunduğu için temel doku adını
  alır. Özellikle vasküler dokular bu yapı içine gömülüdür.
  Tüm apikal meristemler ve üreme hücreleri
  parenkimatik yapıdadır. Yaralanan bölgelerde bu doku
  hemen meristematik özellik kazanır.
• Gövde ve kökün öz ve korteksinde, yaprak mezofilinde,
  sukkulent meyvelerin etli kısımlarında ve tohum
  endospermlerinde bulunurlar. Ayrıca özel olarak ksilem
  ve floem parenkimaları da vardır.
• Parenkima hücreleri genellikle polihedral ve
  izodiyametrik olmalarına rağmen bazen uzamış ve sivri
  uçlu olabilirler. Bu durumda bunlara prosenkima denir.
  Yaprak mezofilinde ve diğer bazı bitki kısımlarında
  loblu ve katlanmış ve kollu palizat hücreleride görülür.
  Örneğin; Lilium sp.’de loblu, Pinus sp’de kollu ve
  Juncus sp’de yıldız şeklinde parenkima vardır.
• Parenkima hücreleri genelde selülozik ve primer
  çeperlidir. Ancak bunlar kalınlaşıp depo görevi de
  yapabilirler.     Genelde     depo    edilen     madde
  hemiselülozdur. Bu ţekilde hücrelere genellikle Coffea
  arabica, Phoenix dactylifera, Asparagus sp’in
  endospermlerinde rastlanır.
(Juncus sp.’de stellat parenkima: www.biologie.uni-hamburg.de)
• Parenkima hücreleri vakuol öz suyunda serbest olarak
  veya sitoplazmada katı halde birçok madde depo
  ederler. Örneğin Solanum tuberosum yumrularında ve
  rizom tipi gövdelerde vakuol öz suyunda proteinler;
  sitoplazmada da nişasta taneleri bulunur.
• Parenkima hücreleri genellikle tanen de bulundurur.
  Bunlar,ya yapraklarda olduğu gibi devamlı bir tabaka
  oluştururlar veya gövdedeki gibi ayrı ayrı bulunur.
  Tanenli hücreler genellikle özün en dış kısmında
  bulunur. Parenkima hücrelerinde mineral maddeler de
  depo edilerek kristaller oluşturulur.
• Olgun parenkima hücreleri ya Poaceae
  endospermlerindeki gibi sıralar halindedir
  veya meyve ve sukkulent organlardaki gibi
  hücre arası boşluklar yönünden zengin
  parenkima bulunur. Karanlıkta gelişen kök öz
  gibi dokularda hücre arası boşluklar yönünden
  zengin parenkima bulunur.
• Parenkima dokusu görevlerine göre çeşitli
  tiplere ayrılır.
(www.botany.uwc.ac.za; www.gitam.edu)
• 1) Asimilasyon parenkiması: Fazla miktarda
  kloraplast ve lökoplast bulundurur ve
  klorenkima adını alır. En belirgin şekilde
  yaprak mezofilinde görülür.
• 2) Depo parenkiması: Organik maddelerin
  depo edildiği parenkima tipidir.
(academic.kellogg.edu;www.microbehunter.com)
• 3) Su depo parenkiması: Aloe sp., Agave sp.,
  Opuntia ficus indica,Carpobrotus edulis ve
  Meserbryantahemum sp. gibi bitkilerin
  fotosentez organlarında klorofilsiz su dolu
  parenkima görülür. Bu dokuyu oluşturan hücreler
  genellikle büyük, ince çeperli hücrelerden
  meydana gelmiştir. Bu hücreler ya düzenli sıralar
  halindedir veya palizat parenkiması hücreleri gibi
  uzamışlardır. Her hücrenin ince bir tabaka halinde
  sitoplazması,nukleusu ve musilajlı geniş bir
  vakuolu vardır.
Su depo parenkiması; Slightly collapsed water-storage parenchyma cells in the inner cortex of
 a Brasilicereus plant that had not been watered for several weeks;www.sbs.utexas.edu)
• 4) İletim parenkiması: Öncelikle karbonhidratların
  taşınmasını sağlayan parenkimalardır.
• 5) Aerenkima: Bataklık ve su bitkilerinde bulunan ve
  bol miktarda gaz depo eden parenkimadır.
  Havalandırma parenkiması adını alır. Hem gaz alış-
  verişi, hem de yüzmeyi sağlar(Carpobrotus sp. gibi).
  Bataklık ve su bitkilerinde bulunana parenkima ise
  hava depo etmekte olup aerenkima adını alır.
  Parenkima hücreleri,bol miktarda tanen ve kristal depo
  ederler.Parenkima hücreleri arasında hücre arası
  boşluklar bulunabilir veya bulunmayabilir.
(plantsinaction.science.uq.edu.au)
(www.stss.edu.hk)
DESTEK DOKUSU

• Bitki yapısına belirli bir dayanıklılık ve direnç
  kazandıran dokulardır. Bu dokular kollenkima
  ve sklerenkima olmak üzere iki gruba ayrılırlar.
  Bunların ikisine birden sterom adı verilir
Kollenkima
• Kollenkima terimi,hücre çeperinin kalın ve parlak oluşunu
  ifade eder. Kollenkima,az-çok uzamış,ligninleşmiş,kalın
  primer çeperli hücrelerden meydana gelen canlı bir
  dokudur. Morfolojik olarak birbirine benzeyen hücrelerden
  meydana geldiğinden homojendir. Genellikle büyümekte
  olan gövdelerde, çiçek ve yapraklarda yer alır. Hücre çeperi
  fazla gerilme ve esneme özelliğine sahiptir. Bu bakımdan
  büyümekte olan organlarda meydana gelen değişikliklere
  uyum sağlayabilir. Kollenkima hücreleri izodiyametrik
  olabildiği gibi lif gibi uzamış da olabilir. Kollenkima dokusu
  kök korteksinde bulunur. Özellikle ışık gören kısımlarda
  çok daha iyi gelişir. Gövde ve yapraklarda çevresel olarak
  meydana geldiğinden eğilmeye karşı bitkiye dayanıklılık
  sağlarlar.
• Kollenkima dokusu epidermisin altında meydana gelir.
  Yapraklarda ise damarların ya bir tarafında ya da her iki
  tarafında bulunur. Bitkinin fazla rüzgar gören kısımları
  kollenkima yönünden zengindir. Kollenkima hücrelerinin
  çeperleri selüloz ve pektinli maddelerden meydana gelmiştir.
  Nadir de olsa kollenkima hücreleri meristematik özellik
  kazanabilirler. Kollenkima çeperlerinde lignin bulunmaz ve
  basit geçitlidir. Kollenkima dokusu köşe,levha ve lakün
  kollenkiması olmak üzere          üç gruba ayrılır. Köşe
  kollenkimasında kalınlaşmalar hücre köşelerinde meydana
  gelir. Levha kollenkimasında kalınlaşma, hücrenin teğetsel
  çeperlerinde, lakün kollenkimasında ise kalınlaşma hücre arası
  boşluklara bakan çeperlerde meydana gelir. Kollenkima
  dokusunda H.A.B. oldukça zengindir. Kollenkima çeperleri, K+
  ve Cl- yönünden zengindir. Agglutunin olduğundan
  antibakteriyel etkisi vardır. Ancak mantar çeperlerinin
  pektinlerini hidroliz ederler.
Sklerenkima
• Sklerenkima terimi,çeperin sertliğini ifade eder.
  Sklerenkima        hücreleri      büyüme        yeteneklerini
  kaybetmişlerdir.       Gelişmiş     organlarda      bulunur.
  Kollenkimadan çeper yapısının sertliği,ligninleşmesi ve az su
  bulundurmasıyla ayrılır. Ayrıca sklerenkima elastiki
  sekonder çeperlidir. Halbuki kollerankima plastik primer
  çepere sahiptir. Sklerenkimayı meydana getiren hücrelerin
  çeperleri olgun halde hem kalın,hem de odunlaşmıştır.
  Çeper kalınlaşması her yerde aynıdır. Olgun fazda hücreleri
  kollenkimadan farklı olarak protoplazma içermez. Diğer bir
  ifadeyle olgun fazda ölüdürler. Sklerenkima dokusunda
  bulunan hücreler, sklerenkima hücreleri (sklerid) ve
  sklerenkima lifleri (fiberler) olmak üzere 2 gruba ayrılırlar.
  Genel olarak sklerenkima lifleri uzun, sklerenkima hücreleri
  ise kısa hücreleridir. Fakat bazen bunun tersi de olabilir.
  Sklereidler genellikle parenkima hücrelerinden lifler de
  meristematik hücrelerden gelişirler.
•   Şekil 25. Kollenkima tipleri. A. Sambucus gövdesinde plak kollenkiması. B.
    Begonia gövdesinde köþe kollenkiması. C. Lactuca gövdesinde lakün
    kollenkiması in.interselüler alan. (Özyurt, 1986’ dan)
Sklerankima Hücreleri
• Bunların,genellikle eni boyuna eşittir. Tek veya
  gruplar    halinde     bulunurlar.    Camellia     ,
  Thea,Nymphaea gibi bitkilerin yapraklarındaki
  parenkimatik hücreler arasında bulunan kalın
  çeperli sklereidlerle idioplast denir. Armut veya
  ayvada olduğu gibi meyvelerin etli kısımlarında da
  bulunurlar. Fındık ve cevizde olduğu gibi
  perikarpta da bulunabilirler. Bunlar şekillerine
  göre      brakisklereidler      (taş     hücreleri),
  makrosklereidler,         osteoskleridler        ve
  astrosklereidler olmak üzere 4 gruba ayrılırlar.
(Camellia sp.’de idioblast: www.doctortee.com)
•   Şekil 26. Sklereid tipleri a.Astrosklereid b. Brakisklereid c. Makrosklereid d.
    Osteosklereid. (Özyurt, 1986’ dan)
Sklerenkimatik Lifler (Fiberler)
• Boyu eninden oldukça uzun ve sivri uçlu
  hücrelerdir. Çeperleri,genellikle ligninleşmiş
  olmakla beraber selüloz çeperli olanlar da vardır.
  Genellikle ölü hücrelerdir. Morfolojik olarak
  ksilem lifleri ve ksilem dışı lifler olmak üzere iki
  gruba ayrılırlar. Ksilem lifleri,indirgenmiş
  trakeidlerdir. Libiform lifleri, lif trakeidleri ve
  jelatinli lifler (musilajlı) diye üç gruba ayrılırlar. Lif
  trakeidleri, libriform liflerden biraz daha uzundur.
  Bazen libriform lifleri ve lif trakeidleri bölmelidir
  (septalı). Böyle liflere septat lifler denilir. Septat
  liflerde fazla miktarda ergastik madde depo edilir.
•   Ksilem dışı lifler, floemde, iletim demetlerinin etrafında ve korteksde bulunurlar. Bunların
    çeperleri çok fazla kalınlaşmışlardır. Şekilleri uzun ve uçları küttür. Basit geçitlere sahiptirler.
    Cannabis, Agave, Yucca, Crochorus ve Linum sp. ’de olduğu gibi çok uzun olabilirler.
    Bunların ekonomik önemi büyüktür. Jelatinli (musilajlı)liflerde sekonder çeperin en iç
    tabakası çol miktarda lignin hemiselüloz bulundurur. Çok su emen bu tabakaya G tabakası
    denir ve bu tabaka S3 ‘te bulunup kuruyunca büzülür (www.uriedu; www.aspca.org)
Tension wood of sweetgum ( Liquidambar styracifl ua ). (A) Transition region between normal wood (NW, top) and tension wood (TW,
bottom).Note the pink-red color of the gelatinous layer in the G-fi bers in the bottom two-thirds of the image and the marked lack of this
color in the normal wood at the top of the fi gure. Area in box is shown at higher magnifi cation in C. (B) An area of tension wood
showing the large number of G-fi ber cells. The walls of the vessel elements and the ray cells stain a blue-purple, with no trace of pink-red
characteristic of G-layers. Also, vessel elements are much smaller and less frequent than in the normal wood in A. Area in box is shown at
higher magnifi cation in D. (C) Higher magnifi cation of the region in the black box in A showing details of the transition zone (TZ)
between normal wood (left) and tension wood (right). The middle lamella is much thicker in the normal wood than in the TZ cells or the
tension wood. The cells of the transition zone have a thickened, blue-stained secondary wall, but no pink-red stained material is present in
these cells. The blue layer is thinner in the fi bers of the G-layer, and a pink-red layer is internal to the blue layer. (D) The same magnifi
cation as (C), but showing a region of G-fi bers well away from the normal wood and the transition zone. The pink-red G-layer is very
prominent and thick in these cells. The light blue S1/S2 layer is thin, and the dark-purple middle lamella (ML) is also thin. Scale bars: A
and B, 100 μ m; C and D, 25 μ m. IMMUNOCYTOCHEMICAL CHARACTERIZATION OF TENSION
WOOD: GELATINOUS FIBERS CONTAIN MORE THAN JUST CELLULOSE Andrew J. Bowling and Kevin C. Vaughn American
Journal of Botany 95(6): 655–663. 2008.
•   Şekil 27. Sklerenkima lifi. A. Cinchona korteksinde sklerenkimatik lif B.
    Aristolachia’da sekonder ksilemde bölmeli lif g.geçit.(Özyurt, 1986’ dan)
İletim Dokusu
                          Ksilem
• Su ve suda çözünmüş maddeleri ileten dokulardır. Trake, trakeid,
  parenkima ve sklerenkima hücrelerinden oluşur. Ksilem dokusu,
  bitkinin embriyonik fazı ve bunu takip eden fazlarda farklılık
  gösterir. Yani primer ksilem ve sekonder ksilem oluşur. Primer
  ksilem     proksilem ve metaksilem diye iki gruba ayrılır.
  Protoksilemde bulunan trake ve trakeidler, komşu hücrelerin
  uzamasına ayak uyduramadıklarından gerilir ve parçalanırlar. Bunlar
  primer vasküler sistemde bulunurlar ve bulundukları organın
  uzaması tamamlanınca yerini metaksileme bırakırlar. Metaksilem,
  organın büyümesi, sona erdikten sonra oluştuğu için bunun
  elementleri fazla değişime uğramaz. Vasküler kambiyumun
  meydana getirdiği sekonder dokuya ise sekonder ksilem veya odun
  denir. Sekonder ksilem,primer ksilemden farklı olarak vertikal ve
  horizontal sistemlerden oluşur. Vertikal sistem trake, trakeid, lif ve
  parenkima hücrelerinden, horizontal sistem ise parenkima
  hücrelerinden meydana gelmiş olup öz ışınlarını meydana getirir.
(www.tutorvista.com)
(www.clt.astate.edu)
(sydney.edu.au)
(Ksilem hücreleri; science.photo.com)
Ksilem Işınları
• Ksilemlerde ışınsal olarak uzanan şeritsi bir
  dokudur. Kambiyumdan kortekse doğru
  uzanır. Vasküler ışın adını da alır. Gelişimlerine
  kambiyumdan başlar ve kambiyumun
  faaliyetiyle   uzamalarını      sonsuz      olarak
  arttırırlar.
(www.puc.edu)
Trakeidler
• Cansız, uzun, dar ve iki ucu kapalı, sivri, olgun
  fazda protoplastsız ve ligninleşmş hücrelerdir.
  Yalnızca kenarlı geçitleri olan deliksiz
  hücrelerdir. Delik olmadığından madde alış-
  verişi ince geçit zarlarıyla olmaktadır.
  Gymnospermae odununda yalnızca trakeid
  bulunur.
Ksilemde trakeid; www. tutorvista.com)
(www.cartage.org.lb)
Trakeler
• Trakeidler gibi ölü, ligninleşmiş, kalın çeperli,
  enleri geniş, uçları açık, trakeidlere göre daha
  kısa boylu üst üste gelmiş ve aralarındaki
  bölme zarları erimiş hücrelerdir. Bunlar delikli
  (perforat) tüplerdir. Bunlar sayesinde serbest
  akım sağlanır. Delikler genelde uç çeperlerde
  meydana gelirler. Çeprin delik ihtva eden
  alanına perforasyon tablası denir. Tek delikli
  olursa uniperforat, çok delikli olursa
  multiperforat adını alır.
(www.tutorvista.com)
•   Şekil 28. Farklı bitkilerin gövdesinden alınmış boyuna kesitlerde farklı tipte
    trakeler. A. Acer (Akçaağaç); B. Malus pumila (Yabanielma); C.
    Liriodendron (Lâleağacı); D. Betula (Huş-ağacı). (Yakar, 1983’ den)
(Trakelerdeki sekonder kalınlaşma tipleri: annular, spiral, skalariform,
         retikulat (ağsı), pitted (delikli) www.tutorvista.com)
(Ksilem parenkiması; pix.botany.org)
(sharon-taxonomy2010-p6.wikispaces.com)
(student.nu.ac.th)
(r.p: Ksilem ışın parenkiması; v.m:vessel member; www-
                      plb.ucdavis.edu)
Ksilem Lifleri

• Libiform lifleri ve lif trakeidleri diye ikiye
  ayrılır. Libriform liflerinde basit geçitler varken
   lif trakeidlerinde kenarlı geçitler bulunur.
Tracheids, fiber tracheids, and xylary (libriform) fibers
                     (www.uri.edu)
Ksilem Parenkiması


•   Ksilem parenkiması ve ışın parenkiması diye ikiye ayrılır (sols.unlv.edu;
    www.puc.edu).
Yumuşak ve Sert Odun
• Trake,trakeid ve lif hücreleri fizyolojik
  faaliyelerinden      önce      proplastlatını
  kaybederler. Parenkima ise proplastını korur.
  Canlı ve aktif iletme işlemine sahip oduna
  yumuşak odun,aktif olmayan ve protoplastını
  kaybeden oduna da sert odun adı verilir. Bir
  ağacın yumuşak odunu iletim, destek, ve gıda
  depo etme görevini yapar. Sert odun ise
  destek görevini yapar.
Yumuşak odun sert oduna dönüşürken
        şu değişmeler olur.
• Bütün canlı hücreler protoplastlarını kaybederler.
• Hücre öz suyu çekilir.
• Hücre çeperi yapısındaki su miktarı azalır.
• Canlı hücrelerdeki besin maddesi azalır.
• Tilosis olur.
• Parenkima hücrelerinin çeperleri daha fazla
  ligninleşir.
• Hücrede tanen,reçine,yağ,aromatik ve renkli
  maddeler birikir.
• Geçitlerin torusları geçit ağzını kapatır.
• Bir ağacın yumuşak ve sert odun miktarı ağacın türüne
  ve büyüme şartlarına göre değişir. Abies sp., Picea sp.,
  Salix sp. ve Populus sp. gibi bitkilerde bariz farklılaşmış
  bir sert odun yoktur. Robina sp. Morus sp.ve Taxus
  sp.’de ise yumuşak odun miktarı azdır. Eucalyptus sp.,
  Acer sp., Castanea sp., Buxus sp. ve Fraxinus sp.’de
  odun çok serttir.
• Sert odun,yumuşak oduna göre bakteri ve mantar
  enfeksiyonlarına karşı daha dayanıklıdır. Reçine, tanen,
  yağ gibi maddelerin birikimi, tilosis ile su iletiminin
  durması, protoplastın ortadan kalkması da dayanıklılığı
  arttıran etkenlerdir.
• Genç ağaçlarda ve yaşlı ağaçların çok çabuk büyüyen
  genç kısımlarında sert odun ya çok azdır veya hiç
  yoktur. Yavaş büyüyen zayıf ve yaşlı ağaçların gövde ve
  köklerinde sert odun miktarı daha çoktur.
• Quercus sp.,Ulmus sp.,Fraxinus sp. gibi ağaçların sene
  halkalarında ilkbahar odunu, sonbahar odunundan
  daha geniş ve daha fazla sayıda trake ihtiva eder. Bu tip
  ağaçların odunlarına halkalı-delikli odun denir.
• Acer sp., Betula sp., Populus sp. gibi bazı ağaçların
  odunlarında ise trakeler bütün sene halkalarında
  homojen dağılırlar. Bu tip odunlara da dağınık-delikli
  odunlar denir.
(Dağınık delikli odun; cdn.head-fi.org)
(Quercus sp. de halkalı delikli odun; courses.eed.utoronto.ca)
biofire-fireplaces.co.za; lepetitherboriste.net; dendro.cnre.vt.edu
Odun Özü ve Odun Kalbi
• Odundaki büyüme halkaları,5-10 yıl ya da daha fazla
  yaşlandığı zaman iletim yeteneğini kaybeder. İç
  kısmında oluşan ve iletim yeteneğini kaybeden
  halkalara odun kalbi,dışta iletim yapan tabakalara ise
  odun özü denir. Her yıl odun özü odun kalbine
  dönüşür. Fakat kambiyum yeniden               odun özünü
  meydana getirdiğinden azalma telafi edilir. Odun
  kalbinde lignin ve fenoller biriktiğinden renk koyudur.
  Parenkima hücreleri öldüğünden odun özünden daha
  dayanıklıdır. Populus, Salix, Abies’de bu ayrım yoktur.
  Morus’ta ince Acer, Fagus ve Fraxinus‘ta kalın odun
  özü vardır. Ksilemin vertikal sistemi iki tip parenkima
  içerir.   Apotrakeal       parenkimada       parenkimanın
  trakelerle ilişkisi yoktur. Paratrakeal parenkima da ise
  trakelerle yakından ilişkilidir ve trakelere doğru uzanan
  uzantılara sahiptir.
(alternative11.livejournal.com)
Gymnospermae Odunu
• Basit ve homojen bir yapıya sahiptir. Trake ve
  libriform lifleri yoktur. Parenkima miktarı da
  azdır. En fazla farklılaşmış ksilem ışınlarına
  Gymnospermae         odununda       rastlanır.
  Gymnospermae odununda ışınlar parenkima ve
  trakeidlerden oluşmuştur. Işınsal parenkima
  hücreleri asimilasyon maddelerinin iletilmesinde
  rol oynar. Bu tip odunlarda yaralanma şizogen ve
  lizigen tipteki reçine kanalları genişler ve
  nişastanın parçalanması ile içlerinde sakızımsı bir
  madde oluşur. Bu olaya gummosis denir.
  Sakızımsı madde bitkiyi enfeksiyonlara karşı
  korur.
Angiospermae Odunu
• Çok kompleks bir yapıya sahiptir. Ksilem
  ışınlarının düzenlenişi de değişiktir. Odun
  ışınları yalnızca parenkima hücrelerinden
  oluşmuştur.
(biologie.uni-hamburg.de; cas.muohio.edu)
Tilosis
• Çok sayıda bitkide ksilem ve ışın parenkiması
  hücreleri trake ve trakeid yaralandığı zaman
  iletim borularının içersine doğru girerek torba
  şeklinde genişler ve böylece su ve inorganik
  madde akımı olur. Bu olaya tilosis adı verilir.
  Tilosisin gelişimi parenkima hücreleri ile trake
  ve trakeidler arasındaki geçitlerin kapatma
  zarlarından meydana gelir. Böylece iletim
  sisteminin inaktif hale gelmesini sağlayan bu
  olay diğer elemanlara geçmiş olur.
Elm; www.scientificsocieties.org)
(revisionworld.co.uk)
Syringa; www.deanza.edu)
(bioweb.uwlax.edu)
Floem
• Kalburlu hücreler Gymnospermae’lerde bulunmaz
  olgunlaşmış kalburlu borular ER,diktiyozom ve ribozom
  içerir. Ayrıca akıcı nitelikte proteinler taşırlar. Proteini
  yaralanma sırasında floemde iletimi durdurur.
• Kalburlu      hücreler,      ilkel    yapılı     bitkilerde,
  Gymnospermae’lerde,Angiospermae’lerde              bulunur.
  Bunlar ince selüloz çeperli uzun canlı hücrelerdir.
  Olgun      fazda     fazla    nukleus     bulundurmazlar.
  Meristematik fazda ise bol protoplazma ve nukleus
  bulundururlar. Kalburlu alanlarda çeperler çukurlaşmış
  ve delikler meydana gelmiştir. Bu deliklerden
  plazmodesmataya benzeyen sitoplazmik iplikler uzanır.
  Birleştirme kolları denilen bu uzantılar kalloz denilen
  bir polisakkaritten oluşmuş kallus örtüsü ile
  kaplanmıştır. Bu alanlara kalburlu plak denir. Kallus
  miktarı,yaşla birlikte artmaktadır.
(images.tutorvista.com)
(sols.unvl.edu)
Arkadaş Hücreleri

• Kalburlu boru elementlerinin yanında bulunana
  parenkimatik, küçük, dar ve dikdörtgen şeklindeki
  hücrelerdir. Kalburlu boru elementi ile aynı
  meristematik            hücrelerden          gelişirler.
  Gymnospermae odununda bulunmazlar. Kalburlu
  boru elementleri ve arkadaş hücreleri fizyolojik
  olarak birbirleriyle ilişkilidir. Kalburlu borular gibi
  P-proteinleri bulundurur. Kloroplast ya da
  lökoplast, mitokondri, ER ve diktiyozom
  bakımından zengindir.
Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger
Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 195)
(www.cartage.org.lb; plantphys.info)
Floem Parenkiması
• Bol miktarda ergastik madde depo ederler.
  Vertikal sistemin parenkimasına floem
  parenkiması,horizontal parenkimaya ise floem
  ışınları denir. Bir çok bitkide fellogen,floem
  parenkiması ve ışınlardan meydana gelir.
Floem Lifleri


•   Çeperleri basit geçitli ve ligninleşmiş liflerdir. Bölmeli ve musilajlı da olabilirler
•   Primer floem,protofloem ve meta floem olmak üzere ikiye ayrılırlar. Protofloemde arkadaş hücreleri bulunmaz ve bu floem
    tipi organ büyümesini tamamlanmadan meydana gelir. Hücrelerin nukleussuzdur. Organ büyümesini tamamladıktan sonra
    oluşan floeme ise metafloem denir. Metafloem kalburlu elementlerin protofloemden daha uzun ve daha geniştir. Metafloemde
    çoğunlukla lif bulunmaz. (6: Floem lifleri www.cmjournal.org)
Sekonder Floem
• Sekonder büyüme gösteren bitkilerde oluşur. Sekonder
  floemin primer floemden farkları sekonder floemde
  ışınsal sıralardaki hücrelerin düzgün dizilişi, kalburlu
  boruların organın fazla ve daha geniş oluşu ve liflerin
  boylarının daha kısa oluşudur.
• Sekonder          floemin         vertikal        sistemi
  Gymnospermae’lerde             kalburlu         hücreler,
  Angiospermae’lerde ise kalburlu borular ve arkadaş
  hücreleri oluşturur horizontal sistem ise ışın parenkima
  hücrelerinden meydana gelmiştir. Sıcaklık, ışık, asit ve
  hidrojen siyanür gibi ket vurucular ve bitkisel
  hormonlar floemde madde taşınmasını engelllerler.
Sieve tube elements found in angiosperms
1. Some sieve areas are differentiated into sieve plates;
individual sieve tube elements are joined together into a
sieve tube.
2. Sieve plate pores are open channels.
3. P-protein is present in all dicots and many monocots.
4. Companion cells are sources of ATP and perhaps other
compounds and, in some species, are transfer cells or
intermediary cells.
Sieve cells found in gymnosperms
1. There are no sieve plates; all sieve areas are similar.
2. Pores in sieve areas appear blocked with membranes
3. There is no P-protein.
4. Albuminous cells sometimes function as companion cells.



    (Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger
    Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 196)
Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger
Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 211)
Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger
Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 201)
ATP-dependent sucrose transport in sieve element loading. In the cotransport model of sucrose loading
into the symplast of the sieve element–companion cell complex, the plasma membrane ATPase pumps protons out
of the cell into the apoplast, establishing a high proton concentration there. The energy in this proton gradient is
then used to drive the transport of sucrose into the symplast of the sieve element–companion cell complex through
a sucrose H+ transporter Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger
Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 209)
TABLE 10.1
   Characteristics of the two types of sieve elements in
   seed plants
   Sieve tube elements found in angiosperms
   1. Some sieve areas are differentiated into sieve plates;
   individual sieve tube elements are joined together into a
   sieve tube.
   2. Sieve plate pores are open channels.
   3. P-protein is present in all dicots and many monocots.
   4. Companion cells are sources of ATP and perhaps other
   compounds and, in some species, are transfer cells or
   intermediary cells.
   Sieve cells found in gymnosperms
   1. There are no sieve plates; all sieve areas are similar.
   2. Pores in sieve areas appear blocked with membranes
   3. There is no P-protein.
   4. Albuminous cells sometimes function as companion cells



Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger
Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 196)
Gymnospermae Floemi
• Basit yapılıdır. Arkadaş hücreleri yerine
  albuminli hücreler vardır. Işınlar genellikle tek
  sıralıdır (www.studyblue.com).
Dikotiledon Floemi
•   Vertikal sistem,arkadaş hücreleri ve kalburlu boru hücrelerinden meydana gelir. Vertikal sistem lifleri
    birçok bitkide teğetsel kollar halindedir (www.studyblue.com).
(lady-rosales.blogspot.com)
(sols.unlv.edu)
Aktif Olmayan Floem
• Yeni büyüme mevsimi başlamadan önce bütün
  kalburlu borular aktif değildir. Bu tip
  floem,genellikle canlı parenkima dokusunu
  korumaktadır. Aktif olmayan floem miktarı
  fellogen faaaliyetine bağlıdır. Fellogen
  derindeki dokulara gitmemişse bu tip
  bitkilerde geniş bir aktif olmayan floem
  bölgesi vardır.
Sekonder Floemin Ekonomik Önemi

• Malvaceae, Moraceae, Tiliaceae sekonder
  floeminden elde edilen lifler ekonomik önem
  taşır. Floemden baharat, kinin gibi maddeler
  elde edilir. Ayrıca reçine gibi maddelerin de
  kaynağıdır.
Vasküler demetler

• Bitkilerin vasküler sisteminin serbest olan
  kollarına denir. Prokambiyumdan oluşur.
  Vasküler demetler, kolletral, bikollateral,
  konsantrik ve radyal olmak üzere 4 tiptir.
• I) Kollateral Demetler: Bu tip demetlerde kambiyum varsa
  açık kollateral demet,yoksa kapalı kollateral demet adını
  alır. Kapalı kollateral demet monokotillerde,açık kollateral
  demet Gymnospermae’lerde görülür.
• II) Bikollateral Demetler: Bu tip demetlerde ksilem iki
  floem tabakası arasında yer alır. Cucurbitaceae’ de görülür.
• III) Konsantrik Demetler: Hadrosentrik demet eğreltilerde
  ve çiçek organlarında görülür. Floem dışta,ksilem içtedir.
  Leptosentrik demette floem içte,ksilem dışdadır.
• IV) Radyal Demetler: Kibrit otlarında görülür. Kökün primer
  yapısında da rastlanır. Yıldız şeklindedir.
•   Şekil 30. Çeşitli iletim demetleri, a. Kollateral kapalı demet; b. Kollateral
    açık demet; c. bikollateral açık demet; d. leptosentrik demet; e.
    hadrosantrik demet; f. radyal demet, k. kambiyum, p. parankima, Ksilem
    siyah, floem noktalı gösterilmiştir. (Özyurt, 1986’ dan)
Salgı Dokusu
• Zamk, reçine, eterik yağlar, su, nektar, musilaj,
  kauçuk, alkoloid ve benzer maddelerin
  salınmasından sorumlu dokudur. İki grupta
  incelemek mümkündür.
  – 1) Hücre içi salgılar
  – 2) Hücre dışı salgılar
• Salgıların meydana geldiği yer daima hücre
  plazmasıdır. Bunlar, hücre öz suyunda veya
  vakuollerde de toplanabilir. Bu iki durumda da
  salgılanan madde hücre içinde kalır. Bu
  şekildeki salgılara intraselüler, hücre dışına
  verilen salgılara da ekstraselüler salgılar denir.
Hücre İçi Salgılar

• Epidermisin altında veya daha iç dokularda
  meydana gelirler.
  – 1. Salgı hücreleri
  – Salgı maddesini kendi içlerinde saklarlar. Salgı
    maddesi Ca-oksalat kristallerinde olduğu gibi
    hücre içinde katı halde bulunurlar. Bazen salgı
    maddeleri eterik yağlar gibi sıvı halde de olabilir.
    Buna en tipik örnek Laurus nobilis yapraklarında
    bulunan eterik yağ hücreleridir.
• Şekil 31. Salgı hücreleri, A. Laurus (Defne) yaprağının enine
  kesitinde eterik yağ hücresi; B. Ruta (Sedefotu) yaprağının
  enine kesitinde kalsiyum oksalat kristali ihtiva eden hücre.
  (Yakar, 1983’ den)
• 2. Süt boruları
      Yumuşak ve selüloz çeperli hücrelerden
  meydana gelirler. Salgılarına lateks adı verilir.
  Lateksin       bileşiminde     karbonhidratlar,
  glikozitler, alkaloidler, kauçuk vb. bulunur.
  Meydana geliş şekillerine göre iki gruba
  ayrılırlar.
• a) Eklemsiz Süt Boruları
  – Meristematik kökenli tek hücreden meydana
    gelmiş,çok nukleuslu ve çok fazla uzayabilen
    borulardır. En fazla Moraceae ve Euphorbiaceae’de
    bulunur.
• b) Eklemli Süt Boruları
  – Üst üste ve yan yana gelmiş hücrelerin aralarında
    bulunana enine çeperlerin erimesi ile meydana gelen
    dallanmış ve ağsı yapı gösteren borulardır. Papaver
    rhoeas, Chelidonium majus, Cichorium intybus ve
    Taraxacum macrolepium ’da çok bulunur.
• Şekil 32. Salgı boruları. A. Euphorbia (Sütleğenotu)
  kökünden alınmış boyuna kesitte segmentsiz süt borusu;
  B, Taraxacum (Karahindiba) kökünden alınmış boyuna
  kesitte segmentli süt borusu (Yakar, 1983’ den)
Hücre Dışı Salgılar
• Bunlar,üç ana grupta toplanabilir.
  – a) Hücre arası Boşluklara Boşaltan salgılar
  – Bunlar, salgı kanalları veya salgı cepleri şeklindedir.
    Salgı kanalları,salgı maddeleri ile dolu olan hücre arası
    boşlukların üst üste gelerek meydana getirdikleri
    uzun kanallardır. Örneğin;Pinus sp.’deki          reçine
    kanalları
  – Salgı cepleri ise toplu olarak bulunan birçok salgı
    hücresinin salgılarını akıttıkları oval veya yuvarlak
    boşluklardır. Rutaceae ve Umbelliferae’deki eterik yağ
    salgıları salgı cepleri tarafından salgılanır.
• Şekil 33. Salgı cepleri. A, Hypericum perforatum
  (Binbirdelikotu) yaprağından alınmış enine kesitte
  şizogen eterik yağ cepi; B, Ruta (Sedefotu) yaprağından
  alınmış enine kesitte lizigen eterik yağ cepi.
• b) Epidermis Hücreleri Tarafından Selüloz Çeper
  ve Kutikula Arasına Boşaltılan Salgılar
• Bu tip salgılar uçucu ve aromatik eterik yağ
  salgılayan salgı tüylerinde bulunur. Salgı tüyleri
  çoğunlukla sap ve boş kısımlardan meydana gelir.
  Hücre çeperi selülozdan yapılmıştır. Bunların
  kutikulaları da incedir. Salgı maddesi tüyün baş
  kısmındaki hücreler ile kutikula arasına
  toplanmıştır. Kutikula oldukça şişkindir.
  Compositae ve Labiatae familyalarında görülür.
• c)Doğrudan Doğruya Dışarı Doğru Boşaltan
  Salgılar
• 1.Hidatodlar
• Çok nemli ortamlarda yaşayan bitkilerde
  bulunan ve değişime uğramış
  epidermis,trikom ve stomaya benzer
  hücrelerden meydana gelmiş yapılardır.
  Görevleri bitkilerde bulunan fazla suyu dışarı
  atmaktır.
• Tranpirasyon azalıp su basıncı arttığı zaman su
  hidatodlardan dışarı atılır. Pasif ve aktif hidatod olmak
  üzere iki tip vardır. Pasifi hidatodlarda kök basıncı arttığı
  zaman su,iletim sisteminin etkisiyle dışarı verilir. Hidatodun
  kendisi salgılamaya katılmaz. Bunlardan stomaya benzeyen
  açıklığın altında ince çeperli, hücre arası boşluklar
  yönünden zengin, kloroplastsız, parenkimatik bir doku
  bulunur. Bu dokuya epitema adı verilir. Bu tip hidatodlarda
  su iletim borularının uçları epitema ile temas halindedir.
  Pasif hidatodlar en fazla Primula sp. ve Fuchsia sp.’de
  yaprak kenarlarında bulunur.
• Aktif hidatodlar metamorfoza uğramış tüylerdir. Suyun
  dışarıya verilmesi tüyün kendi faaliyeti ile olmaktadır. İletim
  sistemi ile doğrudan ilgileri yoktur. Örneğin. Phaseolus
  vulgaris’in yaprak ve petiollerinde bulunan tüyler.
(masteringhorticulture.blogspot.com)
• 2. Enzim Bezleri
• Drosera sp., Dionea sp., Pinguicula sp., Nepenthes
  sp. gibi insektivor bitkilerde proteinleri hidroliz
  eden enzimler bulunmaktadır. Bu bezler, pepsin
  özelliğinde bir enzim ile organik bir asit
  salgılayarak böceklerin proteinli kısımlarını
  peptonlara dönüştürürler. Bunların özel bir tipi
  granülsüz ER’de depolanan mirosinaz enzimidir.
  Bu enzim,hücre yaralanınca izotiyosiyanat
  meydana getirir.
(Drosera sp. ; images.bidorbuy.co.za)
(www.carnivorousplants.org)
• 3. Tuz Salgı Bezleri
• Halofitlerdeki bezlerdir. Su buharlaşınca bu tip
  bitkilerin yaprakları üzerinde kristal halinde
  tuzlar birikir. Örneğin Suaeda sp.,Salicornia sp.
(Tuz salgı bezleri; Salt tolerant mechanisms in single-cell C4 species Bienertia sinuspersici and
 Suaeda aralocaspica (Chenopodiaceae ); Plant Science 176: 616-626, 2009)
• 4. Nektaryumlar
• Böceklerle tozlaşan bitkilerde nektar denilen
  bir sıvı salgılanır. Bileşiminde yüksek oranda
  karbonhidrat,daha az oranda eterik yağlar,
  organik asitler, protein ve alkoloidler bulunur.
  Bitkinin yaşı arttıkça nektar veriminde azalma
  olur. Bitkilerde bulunduğu yere göre iki gruba
  ayrılır.
• a) Çiçek Nektaryumları
• Kaliks ve korollada,reseptakulum,filament ve ovaryum
  septumlarında bulunurlar. Septumdakiler septal
  nektaryum adını alıp sinkarp ovaryum septumlarının
  tam birleşmesi sonucu               buradaki epidermis
  hücrelerinin bez özelliği kazanmasıyla meydana
  gelirler. Özellikle Yucca sp.’de bol bulunurlar. Çiçek
  kısımlarında yüzeysel olarak bulunan nektaryumlar ise
  basit ve farkılılaşmamış olan bezlerdir. Epidermis
  hücrelerinden yoğun plazmaları,sindirimi ve papilloz
  şekilleri ile ayrılırlar. Perigonal (periantta bulunan),
  toral (reseptakular) ,staminal, ovaryal ve stillar diye
  beşe ayrılır.
(Sinningia gerdtiana’da nektaryum;www.burwur.net)
• b) Ekstrafloral Nektaryumlar
• Çiçek dışındaki her yerde bulunurlar. En çok da
  yaprak, stipül ve petiolde bulunurlar. Vicia
  faba stipüllerinde, Impatiens sultanii yaprak
  dişlerinde, Prunus spinosa yaprak dişlerinde ve
  Euphorbia sp.’de yaprak kenarlarında bulunur.
(www.exoticrainforest.com)
• Nektar salınış tiplerine göre nektaryumlar şu şekilde
  sınıflandırılırlar
        Nektar kutikula bulundurmayan ince çeperli epidermal
  hücreler arasından difüzyon ile salınır.
        Epidermal kökenli tüylerden salınır. Tüyler tek ya da
  çok hücreli olabilirler.
        Geniş epidermal hücrelerin uzamasıyla oluşan ve
  papiller adı verilen karbonhidrat içeren yapılardan salınır.
        Stoma ile salınır.
        Kutikulanın parçalanması ile musilaj yapısnda nektar
  bulunur.
 Nektar iletiminde ER çok önemlidir. Nektar floemden
  plasmodesmatalar yardımıyla nektar parenkimasına gelir ve
  yukarıdaki mekanizmalarla salınır.
• Osmoforlar
• Orchidaeceae ve Araliaceae gibi familyalarda sepal ve
  petalin epidermisinde bulunan kokulu,uçucu maddelerdir.
  Osmoforlar salgı maddesini vermeden önce salgı
  hücrelerinin epidermisi sitoplazma yönünden,epidermis altı
   doku ise nişasta yönünden zengindir. Sonra sitoplazma ve
  nişasta azalır ve vakuoller büyür. Osmoforlar,genelde
  terpen yapısındadır. En yaygın olanları da 1,8-sineol,metil
  salisilat ve benzil asetatatır. Osmoforların salgısı akşam
  üzeri 5 civarında salınmaya başlar,gece 3’de salınma
  maksimum olur ve gündüz saat 5’de salgı en az düzeye iner.
  Özellikle erkek arılarla tozlaşan Ophrys sp.’de yaygındır.
(2.bp.blogspot.com)
(www.biologyreference.com)
(bcs.whfreeman.com)
Emme Sistemi

• Bitki yapısına besin maddelerinin alınmasını
  sağlayan     sistemdir.  Emilen   maddeler
  su,inorganik      maddeler    ve     organik
  maddelerdir.
• A.Suyun Yeraltı Organlar Tarafından Emilmesi
•      1.Kök ve Kök Tüyleri
•      Su emilimi için geniş bir yüzeye sahip olmalıdırlar.
  Bunun için yan kökler ve kök tüyleri oluşmuştur. Köklerin en
  genç ve en yaşlı kısımları dışında kök emici tüyleri vardır.
  Emici tüyler suyu toprak partiküllerinin absorbsiyon kuvveti
  kendi emme kuvvetlerine eşit oluncaya kadar devamlı
  emerler. Emilen su kök eipidermisi ve kök korteksi
  yardımıyla endodermis ve ksileme geçer.
•      2)Rizoidler
•      Bryohyta ve Pteridophyta gametofitlerinde suyu kılcal
  kuvvetle emen ve taşıyan kök tüylerini andıran yapıdaki
  rizoidler bulunmaktadır.
•      B.Suyun Toprak Üstü organlar Tarafından Emilmesi
•      1.Yapraklar
•      Bromeliaceae familyasında olduğu gibi epifit bitkilerde
  yapraklar rozet şeklindedir ve dip kısımları suyu huni gibi
  toplamaktadır. Bu bölgede kalkan tüyler bulunmaktadır. Tüyün alt
  tarafı emme olayının gerçekleştiği kutikulasız kısımdır. Kurak
  mevsimlerde tüyün sap hücreleri turgorlarını kaybederler. Bu
  safhada tüy çukurluğun içine çekilir ve girintisini kapatır. Üst
  kısımda kutikula olduğundan buradan da su kaybı olmaz.
•      2.Hava Kökleri
•      Orchidaceae gibi familyalarda havada sarkan ve kök tüyü
  olmayan kökler bulunur. Bu tip köklerde korteksin dış kısmı su
  emen kılcal sistem halini alır. Çeperlerinde delikler ve belli
  bölgelerde helezoni kalınlaşmalar vardır. Bu tabakaya velamen
  radikulum denir.
•           C.Organik Madde Emilmesi
•           1.Ototrof Bitkilerde
•           Bu bitkiler, embriyo devresinde genellikle parazittir ve ana bitkiden organik
    madde sağlarlar. Poaceae familyasında bulunan skutellum adlı yapı endosperme
    enzimler göndererek buradan organik madde sağlarlar. Skutellum, endosperm ve
    embriyo arasındaki sınır tabakasıdır.
•           Monocotyledones tohumlarında da kotiledonlar endospermlerden besin
    alırlar. Çimlenme devresi sona erince ise bitkilerde fotosentez başlar ve parazitlik
    ortadan kalkar.
•           2.Heterotrof Bitkilerde
•           Bunlarda organik madde emilimi hayat boyu devam eder. Peronospora sp.
    ve Albugo sp. hifleriyle konak bitkinin boşluklarına yayılarak buralardan besin
    sağlarlar.
•           Hemiparazit olan Viscum album apoplastik süreklilik vasıtasıyla organik
    madde sağlar. Holoparazit olan ve bitki gövdelerinde yaşayan Cuscuta sp. ‘de emeç
    kökleri yardımıyla hem konağın ksilemine girerek su alır, hem de konak
    floeminden anorganik ve organik madde sağlar.
(images.tutorvista.com)

More Related Content

Similar to Open and copy it (20)

05 Genel Botanik
05 Genel Botanik05 Genel Botanik
05 Genel Botanik
 
Hücre
HücreHücre
Hücre
 
Epitel dokusu (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Epitel dokusu (fazlası için www.tipfakultesi.org)Epitel dokusu (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Epitel dokusu (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Bölünme
BölünmeBölünme
Bölünme
 
Hücre ve organeller
Hücre ve organellerHücre ve organeller
Hücre ve organeller
 
Botanik d1
Botanik d1Botanik d1
Botanik d1
 
Bağ doku
Bağ dokuBağ doku
Bağ doku
 
06 Genel Botanİk
06 Genel Botanİk06 Genel Botanİk
06 Genel Botanİk
 
bacteria in turkish
bacteria in turkishbacteria in turkish
bacteria in turkish
 
Bitkilerin yapısı , büyüme, beslenme ve üreme
Bitkilerin yapısı , büyüme, beslenme ve üremeBitkilerin yapısı , büyüme, beslenme ve üreme
Bitkilerin yapısı , büyüme, beslenme ve üreme
 
Okaryot Hucre Yapi
Okaryot Hucre YapiOkaryot Hucre Yapi
Okaryot Hucre Yapi
 
8. Sınıf Fen Bilimleri Ünite 1 Hücre Bölünmesi ve Kalıtım
8. Sınıf Fen Bilimleri Ünite 1 Hücre Bölünmesi ve Kalıtım8. Sınıf Fen Bilimleri Ünite 1 Hücre Bölünmesi ve Kalıtım
8. Sınıf Fen Bilimleri Ünite 1 Hücre Bölünmesi ve Kalıtım
 
Genel Histoloji - Bağ Doku
Genel Histoloji - Bağ DokuGenel Histoloji - Bağ Doku
Genel Histoloji - Bağ Doku
 
2 hucre-ve-doku
2 hucre-ve-doku2 hucre-ve-doku
2 hucre-ve-doku
 
Hücre ve Organelleri
Hücre ve OrganelleriHücre ve Organelleri
Hücre ve Organelleri
 
Bağ dokusu
Bağ dokusuBağ dokusu
Bağ dokusu
 
1.sınıf1h hücre yapisi ve bi̇leşenleri̇
1.sınıf1h hücre yapisi ve bi̇leşenleri̇1.sınıf1h hücre yapisi ve bi̇leşenleri̇
1.sınıf1h hücre yapisi ve bi̇leşenleri̇
 
Biyoloji 6
Biyoloji 6Biyoloji 6
Biyoloji 6
 
Hucre Organeller 3
Hucre Organeller 3Hucre Organeller 3
Hucre Organeller 3
 
hucre
hucrehucre
hucre
 

More from Orhan Başar

Si̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulariSi̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulariOrhan Başar
 
Karışık sınav soruları
Karışık sınav sorularıKarışık sınav soruları
Karışık sınav sorularıOrhan Başar
 
Omurgasız lab final
Omurgasız lab finalOmurgasız lab final
Omurgasız lab finalOrhan Başar
 
Omurgasızlar ara sınav
Omurgasızlar ara sınavOmurgasızlar ara sınav
Omurgasızlar ara sınavOrhan Başar
 
Mi̇ller ve urey deneyi
Mi̇ller ve urey deneyiMi̇ller ve urey deneyi
Mi̇ller ve urey deneyiOrhan Başar
 
Ekolab3 bitki eko sınav
Ekolab3 bitki eko sınavEkolab3 bitki eko sınav
Ekolab3 bitki eko sınavOrhan Başar
 
Ekolab2 bitki eko sınav
Ekolab2 bitki eko sınavEkolab2 bitki eko sınav
Ekolab2 bitki eko sınavOrhan Başar
 
Ekolab1 bitki eko sınav
Ekolab1 bitki eko sınavEkolab1 bitki eko sınav
Ekolab1 bitki eko sınavOrhan Başar
 
Lab bitki eko sınav
Lab bitki eko sınavLab bitki eko sınav
Lab bitki eko sınavOrhan Başar
 
Si̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulariSi̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulariOrhan Başar
 
Omurgasız lab büt
Omurgasız lab bütOmurgasız lab büt
Omurgasız lab bütOrhan Başar
 

More from Orhan Başar (20)

Si̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulariSi̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulari
 
Karışık sınav soruları
Karışık sınav sorularıKarışık sınav soruları
Karışık sınav soruları
 
Omurgasız lab final
Omurgasız lab finalOmurgasız lab final
Omurgasız lab final
 
Omurgasız vize
Omurgasız vizeOmurgasız vize
Omurgasız vize
 
Omurgasızlar ara sınav
Omurgasızlar ara sınavOmurgasızlar ara sınav
Omurgasızlar ara sınav
 
Mi̇ller ve urey deneyi
Mi̇ller ve urey deneyiMi̇ller ve urey deneyi
Mi̇ller ve urey deneyi
 
istatistik sınav
istatistik sınavistatistik sınav
istatistik sınav
 
Ekolab3 bitki eko sınav
Ekolab3 bitki eko sınavEkolab3 bitki eko sınav
Ekolab3 bitki eko sınav
 
Ekolab2 bitki eko sınav
Ekolab2 bitki eko sınavEkolab2 bitki eko sınav
Ekolab2 bitki eko sınav
 
Ekolab1 bitki eko sınav
Ekolab1 bitki eko sınavEkolab1 bitki eko sınav
Ekolab1 bitki eko sınav
 
Bıtkı eko
Bıtkı ekoBıtkı eko
Bıtkı eko
 
Lab bitki eko sınav
Lab bitki eko sınavLab bitki eko sınav
Lab bitki eko sınav
 
Si̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulariSi̇toloji̇ vi̇zesorulari
Si̇toloji̇ vi̇zesorulari
 
Sistematik
SistematikSistematik
Sistematik
 
Omurgasız vize
Omurgasız vizeOmurgasız vize
Omurgasız vize
 
Omurgasız ve lab
Omurgasız ve labOmurgasız ve lab
Omurgasız ve lab
 
Omurgasız lab büt
Omurgasız lab bütOmurgasız lab büt
Omurgasız lab büt
 
Hayvan eko vize
Hayvan eko vizeHayvan eko vize
Hayvan eko vize
 
Botanik
BotanikBotanik
Botanik
 
Vi̇ze sorulari
Vi̇ze sorulariVi̇ze sorulari
Vi̇ze sorulari
 

Open and copy it

  • 1. Hücre Çeperi • Hücre çeperinin oluşmasında diktiyozom ve mikrotübüller önemli rol oynamaktadırlar. Çeperin yapısında başlıca selüloz ve hemiselüloz bulunmaktadır. Bunların dışında lignin, süberin, kütin ve çok az da protein bulunur. Su da hücre çeperinin önemli bileşenlerinden birisidir. • Odunsu bitkilerde odun ve floem genellikle sadece hücre çeperinden oluşmuş olup bunların protoplastları dejenere olmuştur. Hüce çeperi orta lamel,primer çeper ve sekonder çeper birimlerini ihtiva eder. Orta lamel (interselular madde) bitişik iki hücrenin primer çeperleri arasında oluşur ve sekonder çeper üzerinde birikir (blogs.princeton.edu;en.wikipedia.org.
  • 2. Orta Lamel • Önce ipliksi ve damlamsı oluşumlar halinde olup fragmoplast olarak isimlendirilir. Poligalaktronik asitin yapıya girmesiyle çeper gelişmeye başlar. Orta lamel pektinler bakımından zengindir. Pektinaz enzimi ile parçalanır. Odunsu dokularda ligninleşmiştir. Hücrenin uzayarak büyümesi sırasında orta lamelin primer çeperden ayırt edilmesi imkansızdır. Sekonder çeperi gelişmiş olan trakeid ve liflerde orta lamel çok fazla incelmiştir. Bunun sonucu olarak iki komşu hücrenin primer çeperleri arasındaki orta lamel tek bir tabaka halinde görülür. Her üç tabakanın içine fazla lignin girdiği zaman bu durum daha da belirginleşir. Bu durumda orta lamele bileşik orta lamel denir (www.sigmaaldrich.com; www.bmrb.wisc.edu)
  • 5. Primer Çeper • Gelişmekte olan ve canlı hücrelerde bulunur. Hemiselüloz ve çok az pektin bulundurur. Ligninleşme özelliği gösterebilir. Serin ve hidroksiprolin aminoasitlerini içerir. Alanin ve treonin de bulunur. Protein miktarı büyüme sırasında çoğalır. Hem yapısal hem de enzimatiktir. Primer çeper önemli oranda su içerir. Primer çeper,protoplazma ile ilişki halindedir. Primer çeper esnek bir yapıya sahiptir (ro.wikiedia.org; biologie.uni-hamburg.de groups.molbiosci.northwestern.edu .
  • 10. Sekonder Çeper • Genellikle etkin olmayan ölü hücrelerde bulunur. Mannoz, galaktoz,ksiloz,arabinoz, yani selülozik bileşikler ve büyük oranda selüloz ve hemi selüloz içerir.Yine kalloz denilen ve β (1-3) glikozit bağı taşıyan bir glukoz polimeri de içerir. Sporopolenin maddesi içerir. Lignin, süberin, vaks, kütin,CaCO 3, silika ve müsilajın yapısına girmesiyle değişikliğe uğrayabilir. Odunsu dokuların hücrelerinde dıştan içe doğru S1, S2 ve S3 diye üç tabakadan meydana gelir (uky.edu).
  • 11. biologie.uni-hamburg.de; Analysis of TETRAKETIDE α-PYRONE REDUCTASE Function in Arabidopsis thaliana Reveals a Previously Unknown, but Conserved, Biochemical Pathway in Sporopollenin Monomer Biosynthesis; The Plant Cell 22 (12): 4067-4083 (2010).
  • 16. (Soja hispida’da hücre çeperinde süberinleşme; Deposition of suberin in roots of soybean induced by excess boron; Faezeh Ghanatia, Akio Moritab, Hiromi Yokota; www.elsevier.com/locate/plantsci Plant Science 168 (2005) 397–405
  • 17. (Kütikülleşme ; rlv.zcache.com.au; www.biologie.uni-hamburg.de)
  • 19. (Corryocactus brachypetalus’da çeperdeki musilaj hücresi; www.sbs.utexas.edu)
  • 20. Mineralleşme;Silicon uptake and accumulation in higher plants; Jian Feng Ma and Naoki Yamaji Trends in Plant Science Vol.11 No.8
  • 22. Hücre Çeperinin Büyümesi • Hücre çeperi kalınlığına ve yüzeysel olmak üzere iki şekilde büyümektedir. Kalınlığına büyümede,çeper maddesi üst üste tabakalar halinde birikir. Buna apozisyon denir ve sekonder çeperde gözlenir. Kalınlığına büyüme ya dıştan hücre lümenine doğru yani sentripetal veya lümende dışa doğru yani sentrifugal şekilde olur. Kalınlığına büyüme homojen veya heterojen olabilir.
  • 23. • Yüzeysel büyümede,mikrofibriller birbirinden ayrılır ve araya yeni maddeler girer. Bu olaya intussusepsiyon denir. Yeni maddelerin mikrofibriller arasına girmesinde oksin,turgor basıncı,protein sentezi ve solunum olayı rol oynar. Bu tip büyüme ligninleşmiş primer çeperli ve selülozlu hücrelerde görülür. • Çeperlerin bazılarında yerel olarak kalınlaşmış bölgeler vardır. Buna mozaik büyüme denir ve kalburlu borularda görülür. Multinet büyümede ise yüzey gerilimi ile mikrofibrillerin düzenlenmesi değişir ve bunlar bir ağ görünümünü alırlar.
  • 25. Multinet büyüme; Tuatara: Volume 11, Issue 2, June 1963 M. C. Probine
  • 26. Geçitler • Sekonder çeperlerde derinlik, genişlik ve yapı bakımından farklılaşmış bölgelere geçit denir. Primer çeperdeki çukurlara, primer geçit alanı denir. Geçitler, komşu hücreler arası ilişkiyi sağlarlar.
  • 27. a) Basit Geçit • Geçit odasının iki yanı birbirine parelel olarak düzenlenmiştir. Şekil 15 (Akman ve ark., 1982)
  • 28. b) Kenarlı Geçitler • Özellikle trake ve trakeid gibi iletim demetlerinin yapısında bulunur. Sekonder çeperde lümene doğru bir kenar oluşmuştur. Karşıdan bakıldığında ‘V’ şeklinde zar kalınlaşmasının ortasında kalan bir havuzcuğa benzer. Çukurluğun geçit kenarı ile örtülen bölgesine geçit odası denir. Kenardaki açıklığa,geçit açıklığı adı verilir. Geçit zarı,orta kısmında kökeni primer hücre zarına zıt olan torus adlı bir kalınlaşmaya sahiptir.
  • 29. Şekil 17 (Akman ve ark. , 1982’ den)
  • 30. (Plant Cell Wall Proteins; Annu. Rev. Plant Physiol. Plant Mol. Biol. 1998. 49:281–309; Gladys I. Cassab
  • 31. c)Yarı Kenarlı Geçitler • Bir kenarlı geçitle bir basit geçitin birlikte oluşturduğu geçit çiftleridir. Bunlarda kenarlı geçitlerden farklı olarak torus bulunmaz. Torus, basınç farklılıklarından dolayı geçit zarının parçalanmasını önlemektedir. Yarı kenarlı geçitlerde geçitin bir kısmı canlı olduğu için suyun geçiti parçalaması olanaksızdır.
  • 32. PLAZMODESMATA • Geçitlerin dışında hücreler arası ilişkiyi sağlayan ince yapılardır. Plazmodesmata, komşu hücrelerin protoplastları arasında uzanan çok ince protoplazmik köprüler olarak tanımlanabilir. Bunlar, canlı hücrelerde bulunurlar ve hücre öldükten sonra protoplastla birlikte kaybolurlar. Tohumların çeperleri kalınlaşmış endosperm hücrelerinden rahatlıkla görülebilir. Plazmodesmatalar, çoğunlukla geçitlerin bulunduğu yerlerde toplanmıştır. Geçit bulunmayan hücrelerde çeper yüzeyine dağılmış gibi görünürler. Bunlar aracılığı ile besin maddelerinin iletimi sağlanır.
  • 33. Şekil 18. Kalın çeperli endosperma hücrelerinde plasmodesmalar. A. Diospyros (Trabzon hurması); B, Phoenix (Hurma); C, Phytelephas, ol. orta lamel; pç, primer çeper; ps, plasmodesmalar (Açıklama metinde), A ve B orijinal olarak; C. HALBSGUTH’a göre STRASBURGER’den değiştirilerek çizilmiştir. (Yakar, 1983’ den)
  • 34. DOKU BİLİMİ • Geniş anlamda hücre topluluklarına doku sistemi denir. Aynı kökenden gelen,aynı görevi yapan, aynı şekilde farklılaşmış, birbiri ile sıkı ilişkide olan hücre topluluğuna doku denir. Hücrelerin bir arada bulunması her zaman doku oluşumuna neden olmaz. Örneğin: bazı ipliksi alglerde hücreler yanyana dizilmesine rağmen protoplastlar arasında metabolik bağ olmadığından doku oluşumu yoktur. Ascomycetes sınıfından Claviceps purpurea Secale cereale üzerinde sıkı bir misel kitlesi meydana getirir. Eczacılıkta drog olarak kullanılan bu kitle gerçek bir doku olmayıp pseudoparenkima adını alır. • Gelişmiş bitkilerde dokular bölünür dokular (meristem), bölünmez dokular (sürekli dokular) diye ikiye ayrılır.
  • 35. Meristemler • Embriyo gelişiminin ilk safhalarında tüm hücreler bölünme yeteneğine sahiptirler. Fakat daha sonraki safhalarda hücre bölünmesi sınırlıdır. Bölünme ileri safhalarda yalnızca bitkinin özel kısımlarında ve embriyonik özellikteki dokularda gerçekleşir. Gelişmekte olan bitkilerdeki bu embriyonik dokulara meristem denir. Gövde korteksi ve gelişen vaskuler dokular gibi yapılarda da hücre bölünmesi olabilir. Fakat bu dokularda bölünme sayısı sınırlıdır. Meristemler,geçici olarak dinlenme safhasında bulunabilirler. Bitkinin aktif olduğu zamanlarda bile bazı koltuk altı tomurcukları uyku halinde olabilirler.
  • 37. MERİSTEMATİK SÜREKLİ Hücreler ince çeperli Hücreler kalın çeperli Protoplazma yönünden zengin Protoplazma yönünden fakir Hücre arası boşluklar yok Hücre arası boşluklar var Çekirdek hücre hacmine göre Çekirdek hücre hacmine büyük göre küçük Diktiyozom ve ER nadir Diktiyozom ve ER çok sayıda Vakuoller az sayıda Vakuoller çok sayıda Plastidler nadir Plastidler çok sayıda Mitokondri sitoplazmanın % 12 Mitokondri sitoplazmanın sini kaplar. daha az bir kısmını kaplar.
  • 39. • Yüksek bitkilerde döllenme sonucu oluşan zigot bölünerek embriyoyu verir. Embriyo esas bitkiyi meydana getirmek için devamlı olarak bölünme yeteneğindedir. Bir bitkinin hayatında ilk bölünür doku embriyo safhasında toplanmıştır. Meristematik dokular,ince çeperli,plazması bol,çekirdeği hücre hacmine göre büyük ve eni boyuna eşit hücrelerden meydana gelmiştir. Bu dokunun hücreleri arasında H.A.B. yoktur. Meristematik dokulara ait hücreler daha sonra sürekli dokulara dönüşürler. Meristemler, bulundukları yere ve kökenlerine göre sınıflandırılabilrler. Bulundukları yerlere göre apikal, lateral ve interkalar meristemler üzere 3 gruba ayrılırlar.
  • 40. • a)Apikal Meristemler: Kök, gövde ve yaprak uçlarýnda bulunan meristemlerdir • b)İnterkalar Meristemler: İnternodyumlarda bulunan meristemlerdir. • c)Lateral Meristem: Çevreye paralel bölünmeler ile organların enine büyümesini sağlayan meristemlerdir. Örneğin:vaskuler kambiyum ve fellogen
  • 43. • Meristemler kökenlerine göre primer ve sekonder meristem olmak üzere ikiye ayrılırlar. Primer meristemler embriyonik hücrelerden gelişen meristemlerdir. Sekonder meristemler ise sonradan bölünme yeteneği kazanan meristemlerdir. Palmiye, muz gibi bazı monokotiledonlarda gövde kalınlaşması uç kısımlarda meydana geldiği için kalınlaşmanın primer yapıda olduğu düşünülür ve bu şekilde kalınlaşma gösteren meristemlere primer kalınlaşmış meristem adı verilir.
  • 44. APİKAL MERİSTEMLER • Apikal meristemlerle ilgili olarak histogen teori ve tunika-korpus teorisi olmak üzere iki teori vardır. Histogen teoriye göre angiospermlerde büyüme noktasında 3 tabaka vardır. Bunlar,dıştan içe doğru dermatogen,periblem ve plerom adını alırlar. Dermotogen epidermisi,periblem korteks ve mezofili,plerom merkezi silindiri meydana getirir. Fakat Spermatophyta ‘ların çoğunda periblem ve pleromu açıkca ayırmak mümkün olmadığı için tunika-korpus teorisi geliştirilmiştir. Buna göre büyüme noktasında tunika ve korpus olmak üzere iki tabaka vardır. Tunika en dış tabaka olup bir kaç sıralıdır ve bölünme antiklinal yöndedir. Korpus ise merkezi kısmı oluşturmakta olup düzensiz ve büyük hücrelerden meydana gelmiştir ve bu tabakada bölünme hem periklinal, hem de antiklinal yöndedir (click4biology.info;content.answcdn.com)
  • 46. • Kökte yaprak bulunmadığı için koruma görevini kök ucunu yüksük gibi saran kaliptra dokusu yapar. Kaliptrayı oluşturan hücreler kısa ömürlüdür. Özellikle dış taraftaki hücreler pelteleşerek kökün meristem bölgesinin toprak içinde kolayca ilerlemesini sağlarlar. Şekil 19. Gövde (A) ve kökün (B) uç kýsýmlarýnýn boyuna kesitini gösteren þema pm. promeristem d. dermatogen, pb. periblem, pl. plerom, t.tunika, k.korpus, kl. kaliptra, ys.yaprak sürgünü. (Özyurt, 1986’ dan)
  • 48. Tunica-Corpus model of the apical meristem (growing tip). The epidermal (L1) and subepidermal (L2) layers form the outer layers called the tunica [disambiguation needed]. The inner L3 layer is called the corpus. Cells in the L1 and L2 layers divide in a sideways fashion, which keeps these layers distinct, whereas the L3 layer divides in a more random fashion; en.wikipedia.org)
  • 50. Vejetatif Sürgün Ucu Meristemi • Bu meristem,gövdenin yeni yaprak ve dokularının en uç kısımlarında meydana gelir. (biology.kenyon.edu)
  • 51. Yüksek Bitkilerde Üretken Apikal Meristemi • Bitkilerin yaprak ve tomurcuklarını veren vejetatif apeksin değişmesiyle meydana gelir. Bu apikal meristem, çiçek ve çiçek durumlarını verir. Bazı araştırıcılara göre, çiçek sürgünleri ile vejetatif sürgünler homologtur. Bazılarına göre çiçek metamorfoza uğramış bir sürgündür. Çok sayıda araştırıcıya göre, bitkilerdeki vejetatif apikal meristem zamanla üretken apikal meristeme dönüşür Reproduktif gövde ucunda çiçek gelişimi sırasında apikal dominans kaybolur sonra DNA sentezinde artış,nukleus çapında artma ve yeni ribozom meydana gelmesi görülür. • ; a) Sürgün apikal meristemi b)Çiçek meristemi c) Çiçek tomurcuğu • Expression analysis of ANTHOCYANINLESS2 gene in Arabidopsis; Plant Science 175 (2008) 853–857 • Hiroyoshi Kubo, Mutsumi Kishi , Koji Goto
  • 52. Kök Ucu Apikal Meristemi Olgun bir tohum embriyosunda sadece kök promeristemi veya embriyonal radikula görülmektedir. Bazı eğreltilerde ve at kuyruklarında tüm kök bir tek apikal hücreden gelişir. Bir çok bitkide lateral ve adventif köklerin promeristemler, primer kök meristemine benzer (www.infovisual.info)
  • 54. İnterkalar Meristemler • Bunlar,aynı zamanda apikal meristem parçalarıdır. Çamgillerde, Gramineae familyasında ve Equisetum’ sp.de yaprak, gövde ve çiçek durumlarımda rastlanır. Internodyumların uzamasını sağlarlar.
  • 56. (Rozet yapraklar (en.wikipedia.org; shutterstock.com; ppws.vt.edu)
  • 57. Lateral Meristemler • Bulundukları organların lateral kısımlarında bulunurlar. Bu tip meristemler,periklinal olarak bölünürler. Vasküler kambiyum ve mantar kambiyumları bu tip meristemlerdir.
  • 59. Tomurcuk ve Kaliptra • Büyüme noktasındaki genç hücreler,ince çeperli olduğundan dış etkenlerden kolayca zarar görebilirler. Bu nedenle büyüme noktaları koruma altına alınmıştır. Gövde uçlarında koruma görevini tomurcuklar üstlenmiştir. Genç yapraklara sıkıca sarılmış büyüme noktalarına tomurcuk denir. Tomurcukların içinde korunmuş olan uç kısımdaki hücrelerin sürekli bölünme ve büyümesiyle uzama meydana geldikçe tomurcuğun dış kısmındaki yapraklar açılır ve uç kısımlarında yeni yaprak sürgünleri oluşur. Böylece, büyüme noktaları sürekli olarak örtülü kalır (www.cactus-art.biz)
  • 60. Sekonder Meristem • Bazı sürekli doku hücreleri sonradan bölünme yeteneği kazanır. Böylece sekonder meristem oluşur. Ağaç gövdelerini örten mantar dokusunu meydan getiren fellogen ve kök ve gövdenin enine büyümesini sağlayan kambiyum buna örnek olarak verilebilir. Bunlar,primer meristem hücrelerinden daha uzundur.
  • 62. Gelişme evrelerine göre ikiye ayrılırlar: • a)Promeristem: Sürgün apikal meristeminin merkezi ana hücreleridir. Bunlar,periferal meristeme öz veya rib meristeme dönüţür. • b)Kitle, levha ve şerit şeklinde meristemler: Kitle meristemi embriyo gelişiminin erken safhalarında faaliyet gösterir. Levha meristemi, levha şeklinde büyümeye neden olur. Örneğin; epidermis. Şeritsi meristem yanlız bir yönde gelişir. Sıralar halinde öz ve kortekste olduğu gibi hücreler gelişir. Organların uzamasında rol oynar.
  • 63. • Meristemler çok büyük bir nukleusa sahiptir. Diktiyozom ve ER oldukça nadirdir. Sitoplazmanın %12’sini mitokondri işgal eder. Vakuol olmamakla beraber apikal meristemde vakuol bulunabilir. Bunların plastidleri, proplastid şeklinde olup granasızdır ve çok az klorofile sahiptir.
  • 64. Vasküler Kambiyum • Sekonder ksilem ve sekonder floemi meydana getiren lateral meristemlerdir. Genellikle odunsu gövdelerde meristematik bir silindir oluşturur. Periklinal olarak bölünür. İç tarafından meydana gelen hücreler sekonder ksilemi, dış taraftan meydana gelen hücreler ise sekonder floemi meydana getirir. Gövde ve köklerin lateral kısımlarında yer alır. Bazen yaprak damarlarında ve petiollerde şerit halinde bulunur. Fasiküler ve interfasiküler diye iki ţekilde bulunur.
  • 68. • Sitoplazma, ribozomca zengindir. Uzamış veya izodiyametrik hücreler büyük nukleuslu, ER, mitokondri ve diktiyozom taşıyan hücrelerdir. Fusiform inisiyali ve ışın inisiyali diye iki tip inisiyale sahiptir. • Fusiform inisiyali sivri uçlu ve uzamış hücrelerden meydana gelmiştir. Organın uzun eksenine paralel olarak düzenlenmiştir. • Işın inisiyali ise izodiyometrik ve oldukça küçüktür. Merkezden çevreye doğru uzanır ve floem ve ksilemin öz ışınlarını meydana getirir.
  • 69. Fusiform ve ışın inisiyalleri; www. accessscience.com)
  • 70. • Trake, trakeid, lifler, kalburlu borular, ksilem ve floem parenkiması fusiform inisiyalden, buna karşın bir organda yatay düzenlenen vasküler ışın hücreleri ışın inisiyalinden gelişir. Fusiform hücrelerinin düzenlenişine göre iki tip kambiyum yapısı vardır. • a) Tabakalı kambiyum: Bütün fusiform inisiyaller yatay sıralar şeklinde düzenlenmiştir. Böylece hücre uçları aynı hizadadır. • b) Tabakalı olmayan kambiyum: Fusiform inisiyaller kısmen bir diğerinin üzerine gelir. Yani hücre sonları aynı düzeyde değildir.
  • 71. Kambiyumda Mevsimsel Değişmeler • Ilıman bölgelerde kambiyal aktivite mevsimle,tropik bölgelerde ise su miktarı ile kontrol edilir. Vasküler kambiyum sıcaklık,soğuk,kuraklık gibi durumlarda dormant halde kalır. Tropikal bölgelerde kambiyal aktivite yoktur veya zayıftır. Ilıman bölgelerde ilkbaharda oksinin bazipetal hareketi ile mitotik aktivite kambiyum boyunca yayılır. Sonbaharda ise kambiyal bölge daralır. Ilkbaharda ise kambiyum hücrelerin genişlemesi ile ışınsal çeperler zayıflar ve gövde ve köklerin kabukları kolayca soyulabilir.
  • 72. Büyüme mevsiminde fusiform hücreler geniş hacimli ve fazla uzamış şekildedir. Uzamış nukleus merkezde yer alır ve ince bir sitoplazma tabakası ile çevrilidir. Sonbahar odununda ise fusiform hücreleri dar ve kısadır.Hücrelerde çok vakuol vardır. • İlkbahar odununda hücreler su alınca çok sayıda vakuol birleşerek büyük bir vakuol oluşturur ve sitoplazmik akım hızlanır. Sonbahar odununda ise büyük vakuoller, küçük vakuollere dönüşür ve sitoplazmik akım zayıflar. • İlkbahar odununda mitokondriler küçük ve küreseldir ve granülsüz ER oranında azalma olur. Sonbahar odununda ise mitokondriler büyük ve küresel şekillerini kaybetmiştir ve hücreler granülsüz ER bakımından zengindir. • İlkbahar odununda diktiyozomlar aktif, sonbahar odununda inaktif durumdadır. • İlkbahar odununda vakuolün osmotik potansiyeli düşük, sonbahar odunuda ise yüksektir. • İlkbahar odununda nukleus uzar, sonbahar odunuda ise nukleus kısalır. • Bazı bitki türlerinde ilkbahar odununda (Acer sp.gibi) kışın nişasta birikimi görülebilir. Ancak bazı türlerde bunun tersi olur.
  • 73. • İlkbahar ve sonbahar odununda gözlenen bu tip farklılıklar ya da kambiyumdaki mevsimsel değişiklikler: – a) Bitkinin çok yıllık olmasına – b) oksin hormonunun optimal düzeyde olmasına – c) Genlerin gerekli enzimleri sentezine – d) ışık, sıcaklık ve O2 miktarı gibi dış etkilere bağlıdır. • Genellikle vasküler kambiyum ksilem tarafına doğru floeme göre daha fazla sayıda hücre verir.
  • 74. Fig. 2. Cambium activity during 2005 growth season. (a) Increased number of cambial (CC) and expanding cells (PC) give evidence that cell divisions on 25 February already started. (b) Period of maximal cell production with xylem cells in different phases of cell development; PC, secondary wall formation (SW) and mature cells (MT) (2 June). (c) Dormant CC on and mature xylem below it on 26 December. Scale bar 100 lm. Cambial activity, wood formation and sapling survival of Pinus halepensis exposed to different irrigation regimes Martin de Luis , Klemen Novak, Jose Raventos , Jozica Gricard, PeterPrislan , Katarina CufarForest Ecology and Management Volume 262, Issue 8, 15 October 2011, Pages 1630–1638
  • 75. Fig. 3. Structure of different types of tree-rings formed in 2005 in Pinus halepensis. (a) Normal growth ring. (b) E-ring with latewood like cells in earlywood (arrowhead). (c) L-ring with earlywood like cells in latewood (arrowhead). Dashed lines represent the boundary between 2004 and 2005 tree
  • 76. Foliarcharacteristics,cambialactivityandwoodformationin Azadirachta indica A.Juss.asaffectedbycoal–smokepollution Muhammad Iqbal , JoannaJura-Morawiec c Wies"aw W"och , Mahmooduzzafar Flora 205 (2010) 61–71
  • 78. Novel aspects of transcriptional regulation in the winter survival and maintenance mechanism of poplar; Tree Physiology 31:208-225,2011)
  • 79. • Parazitik bitkilerin çoğunda parazit hücreleri konak vasküler kambiyumunu enfekte ederler. Bu kambiyuma zarar vermese de sekonder ksilem ve floem otomatik olarak enfekte olur.
  • 80. Sürekli Dokular • Büyük vakuollü, az protoplazmalı veya protoplazmasını tamamen yitirmiş ölü hücrelerden oluşan dokulardır. Hücre çeperleri meristematik hücrelere göre daha kalındır. Hücre arası boşluklar yönünden genellikle zengin dokulardır. Hücre arası boşluklar üç şekilde oluşmaktadır. Orta lamelin hücre köşelerinden başlayıp çeperlerin yüzey gerilimleri nedeniyle ayrılması sonucu şizogen, bazı hücrelerin eriyerek yok olması sonucu lizigen, komşu hücreler arasındaki büyüme farkı sonucu az büyüyen hücrelerin çeperlerinin gerilim sonucu kopmasıyla reksigen hücre arası boşluklar oluşur. Sürekli dokular şu şekilde sınıflandırılabilir.
  • 81. Primer sürekli dokular Meritematik orjinlerine göre Sekonder sürekli dokular Bunlardan primer sürekli dokular, primer meristemlerin, sekonder sürekli dokular ise sekonder meristemlerin oluşturduğu dokulardır. Koruyucu Doku Parenkima Dokusu Morfoloji ve fizyolojilerine Destek Doku göre Salgı Dokusu İletim Doku
  • 82. Koruyucu Doku (Örtü Dokusu) • Organların dışında bulunan ve iç kısmındaki dokuları kuraklığa,mekanik etkilere karşı koruyan dokudur. Koruyucu doku,epidermal sistem ve mantarlaşmış koruyucu doku olmak üzere iki gruba ayrılır.
  • 83. a) Epidermal Sistem • Protodermden farklılaşan epidermis ve temel meristemden farklılaşan bazı epidermis altı dokulardan oluşur. Stoma,tüy,emergensler de epidermisin yapısına girerler.
  • 84. • Epiderma: Tüm bitki yüzeyini tek hücre sırasından yapılmış bir tabaka halinde kaplar. Bazı bitkilerde iki veya daha fazla tabakadan oluşmuş olabilirler. Bu durumda üst tabakaya epidermis, alt tabakaya hipodermis denir. Epidermis hücreleri arasında hücre arası boşluklar genellikle yoktur. Hücre çeperinde genellikle basit geçitler mevcuttur. Çoğunlukla küçük lökoplastlar taşıyan epidermis hücrelerinde kloroplast genelde yoktur. Ancak gölge bitkileri ışığa çıkarılınca lökoplastlar,kloroplastlara dönüşebilir. Epidermis hücrelerinin üzeri kutikula ile örtülüdür. Bu tabaka epidermisin direncini artırdığı gibi su kaybını önler. Epidermisin başlıca görevi korumak olmakla beraber,bazı bitkilerde su biriktirmeyi de üzerine alabilir.
  • 87. • Stoma: Epidermis hücreleri arasında hücre arası boşluklar,genellikle bulunmadığından dış ortam ile epidermis altındaki dokular arasnıda ki gaz alış-verişi, stoma adı verilen açıklıklarla sağlanır. Stoma por denilen bir açıklığa sahip iki stoma hücresinden yapılmıştır. Porun çevresindeki hücrelere ‘bekçi hücreleri’ denir. Bunlara bitişik iki veya daha fazla hücreye ise komşu hücreler yardımcı hücreler denir. Stoma açıklığındaki değişmeler,bekçi hücreleriyle komşu hücreler arasındaki turgor farkına bağlıdır.
  • 88. Epidermisin görevleri: • a)Su regülasyonu: Carpobrotus edulis yapraklarında ki gibi balon hücreleri su depo etmektedir. Bitkiye su alımı ve dışarı su verimesi epidermis hücrelerinin kontrolündedir. • b) Güneş ışığına karşı koruma: UV ve kırmızı ötesi ışınlar bitkilerin çoğu için zararlı olduğundan epidermis bu tip ışınların bitkiye verebileceği zararları önler. • c) Diğer organizmalara karşı koruma: Böcek, mantar gibi organizmaların enfeksiyonları epidermis tarafından önlenebilir. • d) Biyolojik olmayan ajanlara karşı koruma: Asit yağmurları, rüzgar gibi etkilerden bitki epidermis sayesinde korunur.
  • 89. … • e) Üreme evresi: Epidermis ve subepidermis polen tanesinin stigmaya ulaşmasında görev alır. Yine floral ve ekstra floral nektaryumlar epidermis tarafından salınır. • f) Salgı görevi:
  • 90. Stoma komşu hücre ilişkisine göre şu gruplara ayrılır. • a) Mezogen tip: Bekçi hücreleri ve yardımcı hücreler aynı ana hücreden meydana gelmiştir. Bu hücrenin bölünmesiyle önce yardımcı hücreler sonra stoma hücreleri oluţur. • b) Perigen tip: Komşu ya da yardımcı hücreler stoma hücreleri ile aynı ana hücreden meydana gelmemiştir. Bu şekilde Gramineae tipi stoma meydana gelir. • c) Mezoperigen tip: Yardımcı hücrelerden bazıları stoma hücreleri ile ilgilidir. Diğerleri değildir.
  • 91. Factors which cause stomata to open or close 1. Light generally causes stomata to open and darkness to close. In some succulent plants however, this trend is reversed and the plants open their stomata at night when they can take advantage of the cooler evening temperatures for gaseous exchange, thus reducing water loss. 2. Wilting or water deficit causes the stomata of a plant to close thus preventing further water loss from the leaves. 3. An increase in CO2 causes stomatal closure. 4. Increase in temperature causes stomata to open. (www.botany.uwc.ac.za; biologie.uni-hamburg.de; www.biologycorner.com; images.tutorvista.com)
  • 93. • Stoma açıklığını etkileyen faktörler, sıcaklık ve nem, ışık, havanın bulutlu veya açık olması, CO2 yoğunluğu, pH ve rüzgardır. Sıcaklık transpirasyonu artırdığı için aşırı sıcaklarda somalar kapanır. Bağıl nem düşük ise yine aynı olay olur. Düşük CO2 yoğunluğu stoma açılmasına,yüksek CO2 yoğunluğu kapanmasına neden olur. pH bunun tersi etki gösterir. Açık havada fotosentez olduğu için stomalar açılır. Stoma sayısı fotosentez ile ilgili dokularda fazladır. Stomalar en çok yaprakta bulunur. Gövdede stoma sayısı azdır. Çiçek ve su bitkilerinde stoma azalmış veya kaybolmuştur. Köklerde ise stomaya rastlanmaz. Stoma hücrelerinin diğer epidermis hücrelerinden farkları, sitoplazmalarının bol olması kloroplast ve nişasta taşımaları ve hücre çeperlerinin bazı bölgelerinde kalınlaşma göstermeleridir. Amaryllis,Gramine ve Mnium tipi olmak üzere üç tip stoma vardır.
  • 94. • Amaryllis tip stoma:Epidermis hücrelerine komţu olan çeperleri ince,pora bakan çeperleri özellikle stoma hücrelerinin iç ve dış kısmında iki band teşkil etmek üzere kalındır. Bu kalınlıklar, pora doğru çıkıntılar meydana getirebilir. Şekil 20. Amaryllis tip stoma. L. Levkoplast, vç. ventral çeper, dç.dorsal çeper, bh.bekçi hücresi, a.stoma açýklýðý, n.nukleus, yh. yardýmcý hücre, kl.kloroplast tb. teneffüs boþluðu (Özyurt, 1986’ dan)
  • 95. • Gramine tip stoma: Gramineae ve Cyperaceae familyalarında yaygındır. Stoma hücrelerinin geniş olan uç kısımları ince,aradaki dar kısmı çok kalın çeperlidir. Şekil 21. Gramine tip stoma A. Yüzeysel B.a-a1 yönünde C. b-b1 yöynünde alýnan kesit (Özyurt, 1986’ dan)
  • 96. • Mnium tip stoma: Bazı karayosunları ve eğrelti otlarında rastlanır. Amaryllis tipi stomaya benzemekle beraber stoma açıklığına bakan çeperler ince,epiderma hücreleri ile komşu olan çeperleri kalındır.
  • 98. • Tüyler: Epidermis hücrelerinin dışa doğru meydana getirdiği uzantılardır. Tüyler, korunma , savunma,tırmanma ve salgı gibi görevler yaparlar. Şekil 22. Çeþitli tipte tüyler A. Kalkan tüyü B. Çok hücreli dallanmýþ bir tüy. C. Kalkan tüyünün üstten görünüþü. D. Yakýcý tüy. a.Yakýcý b. Basit tüy c.ucu kapak baþ kýsmý E. Peltat guddeli bir tüy (Özyurt, 1986’ dan)
  • 99. • Emergensler:Epidermis altındaki dokulardan köken alan çıkıntılardır. Salgı ve koruma görevi yaparlar.Örneğin:Rosa ve Rubus sp. ‘deki dikenler
  • 100. b) Mantarlaşmamış koruyucu doku • Bu dokuyu meydana getiren hücrelerin çeperlerine süberin maddesi girmiţtir. Primer veya sekonder kökenli olabilir.
  • 101. • Primer mantarlaşmış koruyucu doku: Epidermis veya altındaki dokunun hücre çeperlerinin mantarlaşmasıyla meydana gelir. Çoğunlukla hücre arası boşluklar bulundurmaz. Kök emici tüylerinin dökülmesiyle görevini yapamayan epidermis altındaki dokulardan meydana gelen eksodermis,örnek olarak gösterilebilir.
  • 102. • Sekonder mantarlaşmış koruyucu doku: Dış etkilerden ötürü veya yaşlanan ve kalınlaşmaya devam eden odunsu bitkilerin eksenlerinin kalınlaşmasıyla sürekli bir doku olan epidermisin gerilmeye dayanamayıp parçalanması sonucu epidermisin yerini alır. Bu dokuda epidermisin yerini periderm,stomaların yerini lentiseller alır.
  • 103. • Periderm: Fellogen, fellem ve felloderma olmak üzere üç tabakadan oluşur. Fellogen veya mantar kambiyumu büyük nukleuslu,küçük vakuollü ve fazla sitoplazmalı hücrelerden oluşmuştur. Fellogen dışa doğru mantar doku yani fellemi,içe doğru ise fellodermi verir. Felloderm hücreleri oldukça düzenlidir. Bu hücreler canlı selüloz çeperlidir. Mantar hücrelerinin çeperleri ince olmakla beraber çok fazla kalınlaşabilir. Fazla kalınlaşmış çepere sahip hücrelerden oluşan mantar dokuya taş mantarı denir. Süberin suya karşı geçirgen olmadığından mantar doku bitkinin su kaybına engel olur.
  • 104. • Mantar hücreleri, genellikle hava ile dolu olduğundan güneş ışınlarını doğrudan geçiremeyeceğinden bitkiyi fazla ısınmaya karşı da korur. Mantar oluşumu bazen daha derinlerde de meydana gelebilir. Örneğin: yaprak dökülmesi yaprak sapı ile gövde arasındaki mantar dokunun oluşumu ile olur. Ağaç gövdelerinde kabuk parçalarının pullar halinde kopup dökülmesi de çapın artmasıyla mantar dokunun buna ayak uyduramayıp çatlaması sonucu oluşur.
  • 105. • Yaralanıp ölen hücreler, yüzeyde bir yara zarı oluştururlar. Bu zarın altındaki hücreler de süberinleşerek ve ligninleşerek kapama tabakasını oluştururlar. Bunun altında fellogen meydana gelir. Ölü yara örtüsü dışarı doğru taşınır. En fazla Dicotyledones’lerde rastlanır. Şekil 23. A, B, Pyrus’ta kýsmen epidermis, kýsmen altýnda periderma kökeni, C, D, Prunus’ta ayný durum (Esau’dan) (Akman ve ark., 1982’ den)
  • 106. Lentisel • Çoğunlukla ağaçların gövde ve köklerinde kolayca görülebilen kabarcıklardır. Malus sylvestris’de olduğu gibi meyva yüzeylerinde de bulunabilirler. Vitis vinifera gibi tırmanıcı bitkilerde genellikle bulunmamaktadır. Özellikle çok yıllık bitkilerde stomaların yerini alırlar. Gevşek sıralanmış ve süberinsiz haldedirler. Hücre arası boşluklar yönünden zengindirler. Lentiseller stomanın alt kısmında oluşmaya başlarlar. Gövdenin primer büyümesi sona ermeden ve periderm meydana gelmeden gelişirler. Bazen de primer büyümenin sonunda peridermle birlikte meydana gelirler. Esas oluşum zamanı organın ilk büyüme mevsimidir. Organ uzaması tamamlanmadan önce de oluşabilir. Bitki türlerinde her stoma altında veya her stoma grubunun altında bir lentisel bulunur. Genelde düzensiz bir dağılım gösterirler. Sonbaharda mantar dokusu lentisellerin kapanmasını sağlamaktadır.
  • 107. Şekil 24. Sambucus dalýndan alýnan enine kesitlerde lentiseller A. Genç B. Yaþlý faz e. epidermis, p.mantar, pg. fellogen, pd.felloderm, k.komplementer hücreler (Özyurt, 1986’ dan)
  • 108. Parenkima • İnce çeperli,çokgen şeklinde canlı ve fizyolojik yönden değişiklik gösteren hücrelerden oluşmuş bir dokudur. Bitkinin her tarafında bulunduğu için temel doku adını alır. Özellikle vasküler dokular bu yapı içine gömülüdür. Tüm apikal meristemler ve üreme hücreleri parenkimatik yapıdadır. Yaralanan bölgelerde bu doku hemen meristematik özellik kazanır. • Gövde ve kökün öz ve korteksinde, yaprak mezofilinde, sukkulent meyvelerin etli kısımlarında ve tohum endospermlerinde bulunurlar. Ayrıca özel olarak ksilem ve floem parenkimaları da vardır.
  • 109. • Parenkima hücreleri genellikle polihedral ve izodiyametrik olmalarına rağmen bazen uzamış ve sivri uçlu olabilirler. Bu durumda bunlara prosenkima denir. Yaprak mezofilinde ve diğer bazı bitki kısımlarında loblu ve katlanmış ve kollu palizat hücreleride görülür. Örneğin; Lilium sp.’de loblu, Pinus sp’de kollu ve Juncus sp’de yıldız şeklinde parenkima vardır. • Parenkima hücreleri genelde selülozik ve primer çeperlidir. Ancak bunlar kalınlaşıp depo görevi de yapabilirler. Genelde depo edilen madde hemiselülozdur. Bu ţekilde hücrelere genellikle Coffea arabica, Phoenix dactylifera, Asparagus sp’in endospermlerinde rastlanır.
  • 110. (Juncus sp.’de stellat parenkima: www.biologie.uni-hamburg.de)
  • 111. • Parenkima hücreleri vakuol öz suyunda serbest olarak veya sitoplazmada katı halde birçok madde depo ederler. Örneğin Solanum tuberosum yumrularında ve rizom tipi gövdelerde vakuol öz suyunda proteinler; sitoplazmada da nişasta taneleri bulunur. • Parenkima hücreleri genellikle tanen de bulundurur. Bunlar,ya yapraklarda olduğu gibi devamlı bir tabaka oluştururlar veya gövdedeki gibi ayrı ayrı bulunur. Tanenli hücreler genellikle özün en dış kısmında bulunur. Parenkima hücrelerinde mineral maddeler de depo edilerek kristaller oluşturulur.
  • 112. • Olgun parenkima hücreleri ya Poaceae endospermlerindeki gibi sıralar halindedir veya meyve ve sukkulent organlardaki gibi hücre arası boşluklar yönünden zengin parenkima bulunur. Karanlıkta gelişen kök öz gibi dokularda hücre arası boşluklar yönünden zengin parenkima bulunur. • Parenkima dokusu görevlerine göre çeşitli tiplere ayrılır.
  • 114. • 1) Asimilasyon parenkiması: Fazla miktarda kloraplast ve lökoplast bulundurur ve klorenkima adını alır. En belirgin şekilde yaprak mezofilinde görülür. • 2) Depo parenkiması: Organik maddelerin depo edildiği parenkima tipidir.
  • 116. • 3) Su depo parenkiması: Aloe sp., Agave sp., Opuntia ficus indica,Carpobrotus edulis ve Meserbryantahemum sp. gibi bitkilerin fotosentez organlarında klorofilsiz su dolu parenkima görülür. Bu dokuyu oluşturan hücreler genellikle büyük, ince çeperli hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücreler ya düzenli sıralar halindedir veya palizat parenkiması hücreleri gibi uzamışlardır. Her hücrenin ince bir tabaka halinde sitoplazması,nukleusu ve musilajlı geniş bir vakuolu vardır.
  • 117. Su depo parenkiması; Slightly collapsed water-storage parenchyma cells in the inner cortex of a Brasilicereus plant that had not been watered for several weeks;www.sbs.utexas.edu)
  • 118. • 4) İletim parenkiması: Öncelikle karbonhidratların taşınmasını sağlayan parenkimalardır. • 5) Aerenkima: Bataklık ve su bitkilerinde bulunan ve bol miktarda gaz depo eden parenkimadır. Havalandırma parenkiması adını alır. Hem gaz alış- verişi, hem de yüzmeyi sağlar(Carpobrotus sp. gibi). Bataklık ve su bitkilerinde bulunana parenkima ise hava depo etmekte olup aerenkima adını alır. Parenkima hücreleri,bol miktarda tanen ve kristal depo ederler.Parenkima hücreleri arasında hücre arası boşluklar bulunabilir veya bulunmayabilir.
  • 121. DESTEK DOKUSU • Bitki yapısına belirli bir dayanıklılık ve direnç kazandıran dokulardır. Bu dokular kollenkima ve sklerenkima olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Bunların ikisine birden sterom adı verilir
  • 122. Kollenkima • Kollenkima terimi,hücre çeperinin kalın ve parlak oluşunu ifade eder. Kollenkima,az-çok uzamış,ligninleşmiş,kalın primer çeperli hücrelerden meydana gelen canlı bir dokudur. Morfolojik olarak birbirine benzeyen hücrelerden meydana geldiğinden homojendir. Genellikle büyümekte olan gövdelerde, çiçek ve yapraklarda yer alır. Hücre çeperi fazla gerilme ve esneme özelliğine sahiptir. Bu bakımdan büyümekte olan organlarda meydana gelen değişikliklere uyum sağlayabilir. Kollenkima hücreleri izodiyametrik olabildiği gibi lif gibi uzamış da olabilir. Kollenkima dokusu kök korteksinde bulunur. Özellikle ışık gören kısımlarda çok daha iyi gelişir. Gövde ve yapraklarda çevresel olarak meydana geldiğinden eğilmeye karşı bitkiye dayanıklılık sağlarlar.
  • 123. • Kollenkima dokusu epidermisin altında meydana gelir. Yapraklarda ise damarların ya bir tarafında ya da her iki tarafında bulunur. Bitkinin fazla rüzgar gören kısımları kollenkima yönünden zengindir. Kollenkima hücrelerinin çeperleri selüloz ve pektinli maddelerden meydana gelmiştir. Nadir de olsa kollenkima hücreleri meristematik özellik kazanabilirler. Kollenkima çeperlerinde lignin bulunmaz ve basit geçitlidir. Kollenkima dokusu köşe,levha ve lakün kollenkiması olmak üzere üç gruba ayrılır. Köşe kollenkimasında kalınlaşmalar hücre köşelerinde meydana gelir. Levha kollenkimasında kalınlaşma, hücrenin teğetsel çeperlerinde, lakün kollenkimasında ise kalınlaşma hücre arası boşluklara bakan çeperlerde meydana gelir. Kollenkima dokusunda H.A.B. oldukça zengindir. Kollenkima çeperleri, K+ ve Cl- yönünden zengindir. Agglutunin olduğundan antibakteriyel etkisi vardır. Ancak mantar çeperlerinin pektinlerini hidroliz ederler.
  • 124. Sklerenkima • Sklerenkima terimi,çeperin sertliğini ifade eder. Sklerenkima hücreleri büyüme yeteneklerini kaybetmişlerdir. Gelişmiş organlarda bulunur. Kollenkimadan çeper yapısının sertliği,ligninleşmesi ve az su bulundurmasıyla ayrılır. Ayrıca sklerenkima elastiki sekonder çeperlidir. Halbuki kollerankima plastik primer çepere sahiptir. Sklerenkimayı meydana getiren hücrelerin çeperleri olgun halde hem kalın,hem de odunlaşmıştır. Çeper kalınlaşması her yerde aynıdır. Olgun fazda hücreleri kollenkimadan farklı olarak protoplazma içermez. Diğer bir ifadeyle olgun fazda ölüdürler. Sklerenkima dokusunda bulunan hücreler, sklerenkima hücreleri (sklerid) ve sklerenkima lifleri (fiberler) olmak üzere 2 gruba ayrılırlar. Genel olarak sklerenkima lifleri uzun, sklerenkima hücreleri ise kısa hücreleridir. Fakat bazen bunun tersi de olabilir. Sklereidler genellikle parenkima hücrelerinden lifler de meristematik hücrelerden gelişirler.
  • 125. Şekil 25. Kollenkima tipleri. A. Sambucus gövdesinde plak kollenkiması. B. Begonia gövdesinde köþe kollenkiması. C. Lactuca gövdesinde lakün kollenkiması in.interselüler alan. (Özyurt, 1986’ dan)
  • 126. Sklerankima Hücreleri • Bunların,genellikle eni boyuna eşittir. Tek veya gruplar halinde bulunurlar. Camellia , Thea,Nymphaea gibi bitkilerin yapraklarındaki parenkimatik hücreler arasında bulunan kalın çeperli sklereidlerle idioplast denir. Armut veya ayvada olduğu gibi meyvelerin etli kısımlarında da bulunurlar. Fındık ve cevizde olduğu gibi perikarpta da bulunabilirler. Bunlar şekillerine göre brakisklereidler (taş hücreleri), makrosklereidler, osteoskleridler ve astrosklereidler olmak üzere 4 gruba ayrılırlar.
  • 127. (Camellia sp.’de idioblast: www.doctortee.com)
  • 128. Şekil 26. Sklereid tipleri a.Astrosklereid b. Brakisklereid c. Makrosklereid d. Osteosklereid. (Özyurt, 1986’ dan)
  • 129. Sklerenkimatik Lifler (Fiberler) • Boyu eninden oldukça uzun ve sivri uçlu hücrelerdir. Çeperleri,genellikle ligninleşmiş olmakla beraber selüloz çeperli olanlar da vardır. Genellikle ölü hücrelerdir. Morfolojik olarak ksilem lifleri ve ksilem dışı lifler olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Ksilem lifleri,indirgenmiş trakeidlerdir. Libiform lifleri, lif trakeidleri ve jelatinli lifler (musilajlı) diye üç gruba ayrılırlar. Lif trakeidleri, libriform liflerden biraz daha uzundur. Bazen libriform lifleri ve lif trakeidleri bölmelidir (septalı). Böyle liflere septat lifler denilir. Septat liflerde fazla miktarda ergastik madde depo edilir.
  • 130. Ksilem dışı lifler, floemde, iletim demetlerinin etrafında ve korteksde bulunurlar. Bunların çeperleri çok fazla kalınlaşmışlardır. Şekilleri uzun ve uçları küttür. Basit geçitlere sahiptirler. Cannabis, Agave, Yucca, Crochorus ve Linum sp. ’de olduğu gibi çok uzun olabilirler. Bunların ekonomik önemi büyüktür. Jelatinli (musilajlı)liflerde sekonder çeperin en iç tabakası çol miktarda lignin hemiselüloz bulundurur. Çok su emen bu tabakaya G tabakası denir ve bu tabaka S3 ‘te bulunup kuruyunca büzülür (www.uriedu; www.aspca.org)
  • 131. Tension wood of sweetgum ( Liquidambar styracifl ua ). (A) Transition region between normal wood (NW, top) and tension wood (TW, bottom).Note the pink-red color of the gelatinous layer in the G-fi bers in the bottom two-thirds of the image and the marked lack of this color in the normal wood at the top of the fi gure. Area in box is shown at higher magnifi cation in C. (B) An area of tension wood showing the large number of G-fi ber cells. The walls of the vessel elements and the ray cells stain a blue-purple, with no trace of pink-red characteristic of G-layers. Also, vessel elements are much smaller and less frequent than in the normal wood in A. Area in box is shown at higher magnifi cation in D. (C) Higher magnifi cation of the region in the black box in A showing details of the transition zone (TZ) between normal wood (left) and tension wood (right). The middle lamella is much thicker in the normal wood than in the TZ cells or the tension wood. The cells of the transition zone have a thickened, blue-stained secondary wall, but no pink-red stained material is present in these cells. The blue layer is thinner in the fi bers of the G-layer, and a pink-red layer is internal to the blue layer. (D) The same magnifi cation as (C), but showing a region of G-fi bers well away from the normal wood and the transition zone. The pink-red G-layer is very prominent and thick in these cells. The light blue S1/S2 layer is thin, and the dark-purple middle lamella (ML) is also thin. Scale bars: A and B, 100 μ m; C and D, 25 μ m. IMMUNOCYTOCHEMICAL CHARACTERIZATION OF TENSION WOOD: GELATINOUS FIBERS CONTAIN MORE THAN JUST CELLULOSE Andrew J. Bowling and Kevin C. Vaughn American Journal of Botany 95(6): 655–663. 2008.
  • 132. Şekil 27. Sklerenkima lifi. A. Cinchona korteksinde sklerenkimatik lif B. Aristolachia’da sekonder ksilemde bölmeli lif g.geçit.(Özyurt, 1986’ dan)
  • 133. İletim Dokusu Ksilem • Su ve suda çözünmüş maddeleri ileten dokulardır. Trake, trakeid, parenkima ve sklerenkima hücrelerinden oluşur. Ksilem dokusu, bitkinin embriyonik fazı ve bunu takip eden fazlarda farklılık gösterir. Yani primer ksilem ve sekonder ksilem oluşur. Primer ksilem proksilem ve metaksilem diye iki gruba ayrılır. Protoksilemde bulunan trake ve trakeidler, komşu hücrelerin uzamasına ayak uyduramadıklarından gerilir ve parçalanırlar. Bunlar primer vasküler sistemde bulunurlar ve bulundukları organın uzaması tamamlanınca yerini metaksileme bırakırlar. Metaksilem, organın büyümesi, sona erdikten sonra oluştuğu için bunun elementleri fazla değişime uğramaz. Vasküler kambiyumun meydana getirdiği sekonder dokuya ise sekonder ksilem veya odun denir. Sekonder ksilem,primer ksilemden farklı olarak vertikal ve horizontal sistemlerden oluşur. Vertikal sistem trake, trakeid, lif ve parenkima hücrelerinden, horizontal sistem ise parenkima hücrelerinden meydana gelmiş olup öz ışınlarını meydana getirir.
  • 138. Ksilem Işınları • Ksilemlerde ışınsal olarak uzanan şeritsi bir dokudur. Kambiyumdan kortekse doğru uzanır. Vasküler ışın adını da alır. Gelişimlerine kambiyumdan başlar ve kambiyumun faaliyetiyle uzamalarını sonsuz olarak arttırırlar.
  • 140. Trakeidler • Cansız, uzun, dar ve iki ucu kapalı, sivri, olgun fazda protoplastsız ve ligninleşmş hücrelerdir. Yalnızca kenarlı geçitleri olan deliksiz hücrelerdir. Delik olmadığından madde alış- verişi ince geçit zarlarıyla olmaktadır. Gymnospermae odununda yalnızca trakeid bulunur.
  • 141. Ksilemde trakeid; www. tutorvista.com)
  • 143. Trakeler • Trakeidler gibi ölü, ligninleşmiş, kalın çeperli, enleri geniş, uçları açık, trakeidlere göre daha kısa boylu üst üste gelmiş ve aralarındaki bölme zarları erimiş hücrelerdir. Bunlar delikli (perforat) tüplerdir. Bunlar sayesinde serbest akım sağlanır. Delikler genelde uç çeperlerde meydana gelirler. Çeprin delik ihtva eden alanına perforasyon tablası denir. Tek delikli olursa uniperforat, çok delikli olursa multiperforat adını alır.
  • 145. Şekil 28. Farklı bitkilerin gövdesinden alınmış boyuna kesitlerde farklı tipte trakeler. A. Acer (Akçaağaç); B. Malus pumila (Yabanielma); C. Liriodendron (Lâleağacı); D. Betula (Huş-ağacı). (Yakar, 1983’ den)
  • 146. (Trakelerdeki sekonder kalınlaşma tipleri: annular, spiral, skalariform, retikulat (ağsı), pitted (delikli) www.tutorvista.com)
  • 150. (r.p: Ksilem ışın parenkiması; v.m:vessel member; www- plb.ucdavis.edu)
  • 151. Ksilem Lifleri • Libiform lifleri ve lif trakeidleri diye ikiye ayrılır. Libriform liflerinde basit geçitler varken lif trakeidlerinde kenarlı geçitler bulunur.
  • 152. Tracheids, fiber tracheids, and xylary (libriform) fibers (www.uri.edu)
  • 153. Ksilem Parenkiması • Ksilem parenkiması ve ışın parenkiması diye ikiye ayrılır (sols.unlv.edu; www.puc.edu).
  • 154. Yumuşak ve Sert Odun • Trake,trakeid ve lif hücreleri fizyolojik faaliyelerinden önce proplastlatını kaybederler. Parenkima ise proplastını korur. Canlı ve aktif iletme işlemine sahip oduna yumuşak odun,aktif olmayan ve protoplastını kaybeden oduna da sert odun adı verilir. Bir ağacın yumuşak odunu iletim, destek, ve gıda depo etme görevini yapar. Sert odun ise destek görevini yapar.
  • 155. Yumuşak odun sert oduna dönüşürken şu değişmeler olur. • Bütün canlı hücreler protoplastlarını kaybederler. • Hücre öz suyu çekilir. • Hücre çeperi yapısındaki su miktarı azalır. • Canlı hücrelerdeki besin maddesi azalır. • Tilosis olur. • Parenkima hücrelerinin çeperleri daha fazla ligninleşir. • Hücrede tanen,reçine,yağ,aromatik ve renkli maddeler birikir. • Geçitlerin torusları geçit ağzını kapatır.
  • 156. • Bir ağacın yumuşak ve sert odun miktarı ağacın türüne ve büyüme şartlarına göre değişir. Abies sp., Picea sp., Salix sp. ve Populus sp. gibi bitkilerde bariz farklılaşmış bir sert odun yoktur. Robina sp. Morus sp.ve Taxus sp.’de ise yumuşak odun miktarı azdır. Eucalyptus sp., Acer sp., Castanea sp., Buxus sp. ve Fraxinus sp.’de odun çok serttir. • Sert odun,yumuşak oduna göre bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı daha dayanıklıdır. Reçine, tanen, yağ gibi maddelerin birikimi, tilosis ile su iletiminin durması, protoplastın ortadan kalkması da dayanıklılığı arttıran etkenlerdir.
  • 157. • Genç ağaçlarda ve yaşlı ağaçların çok çabuk büyüyen genç kısımlarında sert odun ya çok azdır veya hiç yoktur. Yavaş büyüyen zayıf ve yaşlı ağaçların gövde ve köklerinde sert odun miktarı daha çoktur. • Quercus sp.,Ulmus sp.,Fraxinus sp. gibi ağaçların sene halkalarında ilkbahar odunu, sonbahar odunundan daha geniş ve daha fazla sayıda trake ihtiva eder. Bu tip ağaçların odunlarına halkalı-delikli odun denir. • Acer sp., Betula sp., Populus sp. gibi bazı ağaçların odunlarında ise trakeler bütün sene halkalarında homojen dağılırlar. Bu tip odunlara da dağınık-delikli odunlar denir.
  • 158. (Dağınık delikli odun; cdn.head-fi.org)
  • 159. (Quercus sp. de halkalı delikli odun; courses.eed.utoronto.ca)
  • 161. Odun Özü ve Odun Kalbi • Odundaki büyüme halkaları,5-10 yıl ya da daha fazla yaşlandığı zaman iletim yeteneğini kaybeder. İç kısmında oluşan ve iletim yeteneğini kaybeden halkalara odun kalbi,dışta iletim yapan tabakalara ise odun özü denir. Her yıl odun özü odun kalbine dönüşür. Fakat kambiyum yeniden odun özünü meydana getirdiğinden azalma telafi edilir. Odun kalbinde lignin ve fenoller biriktiğinden renk koyudur. Parenkima hücreleri öldüğünden odun özünden daha dayanıklıdır. Populus, Salix, Abies’de bu ayrım yoktur. Morus’ta ince Acer, Fagus ve Fraxinus‘ta kalın odun özü vardır. Ksilemin vertikal sistemi iki tip parenkima içerir. Apotrakeal parenkimada parenkimanın trakelerle ilişkisi yoktur. Paratrakeal parenkima da ise trakelerle yakından ilişkilidir ve trakelere doğru uzanan uzantılara sahiptir.
  • 163. Gymnospermae Odunu • Basit ve homojen bir yapıya sahiptir. Trake ve libriform lifleri yoktur. Parenkima miktarı da azdır. En fazla farklılaşmış ksilem ışınlarına Gymnospermae odununda rastlanır. Gymnospermae odununda ışınlar parenkima ve trakeidlerden oluşmuştur. Işınsal parenkima hücreleri asimilasyon maddelerinin iletilmesinde rol oynar. Bu tip odunlarda yaralanma şizogen ve lizigen tipteki reçine kanalları genişler ve nişastanın parçalanması ile içlerinde sakızımsı bir madde oluşur. Bu olaya gummosis denir. Sakızımsı madde bitkiyi enfeksiyonlara karşı korur.
  • 164. Angiospermae Odunu • Çok kompleks bir yapıya sahiptir. Ksilem ışınlarının düzenlenişi de değişiktir. Odun ışınları yalnızca parenkima hücrelerinden oluşmuştur.
  • 166. Tilosis • Çok sayıda bitkide ksilem ve ışın parenkiması hücreleri trake ve trakeid yaralandığı zaman iletim borularının içersine doğru girerek torba şeklinde genişler ve böylece su ve inorganik madde akımı olur. Bu olaya tilosis adı verilir. Tilosisin gelişimi parenkima hücreleri ile trake ve trakeidler arasındaki geçitlerin kapatma zarlarından meydana gelir. Böylece iletim sisteminin inaktif hale gelmesini sağlayan bu olay diğer elemanlara geçmiş olur.
  • 171. Floem • Kalburlu hücreler Gymnospermae’lerde bulunmaz olgunlaşmış kalburlu borular ER,diktiyozom ve ribozom içerir. Ayrıca akıcı nitelikte proteinler taşırlar. Proteini yaralanma sırasında floemde iletimi durdurur. • Kalburlu hücreler, ilkel yapılı bitkilerde, Gymnospermae’lerde,Angiospermae’lerde bulunur. Bunlar ince selüloz çeperli uzun canlı hücrelerdir. Olgun fazda fazla nukleus bulundurmazlar. Meristematik fazda ise bol protoplazma ve nukleus bulundururlar. Kalburlu alanlarda çeperler çukurlaşmış ve delikler meydana gelmiştir. Bu deliklerden plazmodesmataya benzeyen sitoplazmik iplikler uzanır. Birleştirme kolları denilen bu uzantılar kalloz denilen bir polisakkaritten oluşmuş kallus örtüsü ile kaplanmıştır. Bu alanlara kalburlu plak denir. Kallus miktarı,yaşla birlikte artmaktadır.
  • 174. Arkadaş Hücreleri • Kalburlu boru elementlerinin yanında bulunana parenkimatik, küçük, dar ve dikdörtgen şeklindeki hücrelerdir. Kalburlu boru elementi ile aynı meristematik hücrelerden gelişirler. Gymnospermae odununda bulunmazlar. Kalburlu boru elementleri ve arkadaş hücreleri fizyolojik olarak birbirleriyle ilişkilidir. Kalburlu borular gibi P-proteinleri bulundurur. Kloroplast ya da lökoplast, mitokondri, ER ve diktiyozom bakımından zengindir.
  • 175. Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 195)
  • 177. Floem Parenkiması • Bol miktarda ergastik madde depo ederler. Vertikal sistemin parenkimasına floem parenkiması,horizontal parenkimaya ise floem ışınları denir. Bir çok bitkide fellogen,floem parenkiması ve ışınlardan meydana gelir.
  • 178. Floem Lifleri • Çeperleri basit geçitli ve ligninleşmiş liflerdir. Bölmeli ve musilajlı da olabilirler • Primer floem,protofloem ve meta floem olmak üzere ikiye ayrılırlar. Protofloemde arkadaş hücreleri bulunmaz ve bu floem tipi organ büyümesini tamamlanmadan meydana gelir. Hücrelerin nukleussuzdur. Organ büyümesini tamamladıktan sonra oluşan floeme ise metafloem denir. Metafloem kalburlu elementlerin protofloemden daha uzun ve daha geniştir. Metafloemde çoğunlukla lif bulunmaz. (6: Floem lifleri www.cmjournal.org)
  • 179. Sekonder Floem • Sekonder büyüme gösteren bitkilerde oluşur. Sekonder floemin primer floemden farkları sekonder floemde ışınsal sıralardaki hücrelerin düzgün dizilişi, kalburlu boruların organın fazla ve daha geniş oluşu ve liflerin boylarının daha kısa oluşudur. • Sekonder floemin vertikal sistemi Gymnospermae’lerde kalburlu hücreler, Angiospermae’lerde ise kalburlu borular ve arkadaş hücreleri oluşturur horizontal sistem ise ışın parenkima hücrelerinden meydana gelmiştir. Sıcaklık, ışık, asit ve hidrojen siyanür gibi ket vurucular ve bitkisel hormonlar floemde madde taşınmasını engelllerler.
  • 180. Sieve tube elements found in angiosperms 1. Some sieve areas are differentiated into sieve plates; individual sieve tube elements are joined together into a sieve tube. 2. Sieve plate pores are open channels. 3. P-protein is present in all dicots and many monocots. 4. Companion cells are sources of ATP and perhaps other compounds and, in some species, are transfer cells or intermediary cells. Sieve cells found in gymnosperms 1. There are no sieve plates; all sieve areas are similar. 2. Pores in sieve areas appear blocked with membranes 3. There is no P-protein. 4. Albuminous cells sometimes function as companion cells. (Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 196)
  • 181. Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 211)
  • 182. Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 201)
  • 183. ATP-dependent sucrose transport in sieve element loading. In the cotransport model of sucrose loading into the symplast of the sieve element–companion cell complex, the plasma membrane ATPase pumps protons out of the cell into the apoplast, establishing a high proton concentration there. The energy in this proton gradient is then used to drive the transport of sucrose into the symplast of the sieve element–companion cell complex through a sucrose H+ transporter Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 209)
  • 184. TABLE 10.1 Characteristics of the two types of sieve elements in seed plants Sieve tube elements found in angiosperms 1. Some sieve areas are differentiated into sieve plates; individual sieve tube elements are joined together into a sieve tube. 2. Sieve plate pores are open channels. 3. P-protein is present in all dicots and many monocots. 4. Companion cells are sources of ATP and perhaps other compounds and, in some species, are transfer cells or intermediary cells. Sieve cells found in gymnosperms 1. There are no sieve plates; all sieve areas are similar. 2. Pores in sieve areas appear blocked with membranes 3. There is no P-protein. 4. Albuminous cells sometimes function as companion cells Plant Physiology; 3rd Edition; Lincoln Taiz and Eduardo Zeiger Sinuaer Associates Inc. , In: Chapter 10 p. 196)
  • 185. Gymnospermae Floemi • Basit yapılıdır. Arkadaş hücreleri yerine albuminli hücreler vardır. Işınlar genellikle tek sıralıdır (www.studyblue.com).
  • 186. Dikotiledon Floemi • Vertikal sistem,arkadaş hücreleri ve kalburlu boru hücrelerinden meydana gelir. Vertikal sistem lifleri birçok bitkide teğetsel kollar halindedir (www.studyblue.com).
  • 189. Aktif Olmayan Floem • Yeni büyüme mevsimi başlamadan önce bütün kalburlu borular aktif değildir. Bu tip floem,genellikle canlı parenkima dokusunu korumaktadır. Aktif olmayan floem miktarı fellogen faaaliyetine bağlıdır. Fellogen derindeki dokulara gitmemişse bu tip bitkilerde geniş bir aktif olmayan floem bölgesi vardır.
  • 190. Sekonder Floemin Ekonomik Önemi • Malvaceae, Moraceae, Tiliaceae sekonder floeminden elde edilen lifler ekonomik önem taşır. Floemden baharat, kinin gibi maddeler elde edilir. Ayrıca reçine gibi maddelerin de kaynağıdır.
  • 191. Vasküler demetler • Bitkilerin vasküler sisteminin serbest olan kollarına denir. Prokambiyumdan oluşur. Vasküler demetler, kolletral, bikollateral, konsantrik ve radyal olmak üzere 4 tiptir.
  • 192. • I) Kollateral Demetler: Bu tip demetlerde kambiyum varsa açık kollateral demet,yoksa kapalı kollateral demet adını alır. Kapalı kollateral demet monokotillerde,açık kollateral demet Gymnospermae’lerde görülür. • II) Bikollateral Demetler: Bu tip demetlerde ksilem iki floem tabakası arasında yer alır. Cucurbitaceae’ de görülür. • III) Konsantrik Demetler: Hadrosentrik demet eğreltilerde ve çiçek organlarında görülür. Floem dışta,ksilem içtedir. Leptosentrik demette floem içte,ksilem dışdadır. • IV) Radyal Demetler: Kibrit otlarında görülür. Kökün primer yapısında da rastlanır. Yıldız şeklindedir.
  • 193. Şekil 30. Çeşitli iletim demetleri, a. Kollateral kapalı demet; b. Kollateral açık demet; c. bikollateral açık demet; d. leptosentrik demet; e. hadrosantrik demet; f. radyal demet, k. kambiyum, p. parankima, Ksilem siyah, floem noktalı gösterilmiştir. (Özyurt, 1986’ dan)
  • 194. Salgı Dokusu • Zamk, reçine, eterik yağlar, su, nektar, musilaj, kauçuk, alkoloid ve benzer maddelerin salınmasından sorumlu dokudur. İki grupta incelemek mümkündür. – 1) Hücre içi salgılar – 2) Hücre dışı salgılar
  • 195. • Salgıların meydana geldiği yer daima hücre plazmasıdır. Bunlar, hücre öz suyunda veya vakuollerde de toplanabilir. Bu iki durumda da salgılanan madde hücre içinde kalır. Bu şekildeki salgılara intraselüler, hücre dışına verilen salgılara da ekstraselüler salgılar denir.
  • 196. Hücre İçi Salgılar • Epidermisin altında veya daha iç dokularda meydana gelirler. – 1. Salgı hücreleri – Salgı maddesini kendi içlerinde saklarlar. Salgı maddesi Ca-oksalat kristallerinde olduğu gibi hücre içinde katı halde bulunurlar. Bazen salgı maddeleri eterik yağlar gibi sıvı halde de olabilir. Buna en tipik örnek Laurus nobilis yapraklarında bulunan eterik yağ hücreleridir.
  • 197. • Şekil 31. Salgı hücreleri, A. Laurus (Defne) yaprağının enine kesitinde eterik yağ hücresi; B. Ruta (Sedefotu) yaprağının enine kesitinde kalsiyum oksalat kristali ihtiva eden hücre. (Yakar, 1983’ den)
  • 198. • 2. Süt boruları Yumuşak ve selüloz çeperli hücrelerden meydana gelirler. Salgılarına lateks adı verilir. Lateksin bileşiminde karbonhidratlar, glikozitler, alkaloidler, kauçuk vb. bulunur. Meydana geliş şekillerine göre iki gruba ayrılırlar.
  • 199. • a) Eklemsiz Süt Boruları – Meristematik kökenli tek hücreden meydana gelmiş,çok nukleuslu ve çok fazla uzayabilen borulardır. En fazla Moraceae ve Euphorbiaceae’de bulunur. • b) Eklemli Süt Boruları – Üst üste ve yan yana gelmiş hücrelerin aralarında bulunana enine çeperlerin erimesi ile meydana gelen dallanmış ve ağsı yapı gösteren borulardır. Papaver rhoeas, Chelidonium majus, Cichorium intybus ve Taraxacum macrolepium ’da çok bulunur.
  • 200. • Şekil 32. Salgı boruları. A. Euphorbia (Sütleğenotu) kökünden alınmış boyuna kesitte segmentsiz süt borusu; B, Taraxacum (Karahindiba) kökünden alınmış boyuna kesitte segmentli süt borusu (Yakar, 1983’ den)
  • 201. Hücre Dışı Salgılar • Bunlar,üç ana grupta toplanabilir. – a) Hücre arası Boşluklara Boşaltan salgılar – Bunlar, salgı kanalları veya salgı cepleri şeklindedir. Salgı kanalları,salgı maddeleri ile dolu olan hücre arası boşlukların üst üste gelerek meydana getirdikleri uzun kanallardır. Örneğin;Pinus sp.’deki reçine kanalları – Salgı cepleri ise toplu olarak bulunan birçok salgı hücresinin salgılarını akıttıkları oval veya yuvarlak boşluklardır. Rutaceae ve Umbelliferae’deki eterik yağ salgıları salgı cepleri tarafından salgılanır.
  • 202. • Şekil 33. Salgı cepleri. A, Hypericum perforatum (Binbirdelikotu) yaprağından alınmış enine kesitte şizogen eterik yağ cepi; B, Ruta (Sedefotu) yaprağından alınmış enine kesitte lizigen eterik yağ cepi.
  • 203. • b) Epidermis Hücreleri Tarafından Selüloz Çeper ve Kutikula Arasına Boşaltılan Salgılar • Bu tip salgılar uçucu ve aromatik eterik yağ salgılayan salgı tüylerinde bulunur. Salgı tüyleri çoğunlukla sap ve boş kısımlardan meydana gelir. Hücre çeperi selülozdan yapılmıştır. Bunların kutikulaları da incedir. Salgı maddesi tüyün baş kısmındaki hücreler ile kutikula arasına toplanmıştır. Kutikula oldukça şişkindir. Compositae ve Labiatae familyalarında görülür.
  • 204. • c)Doğrudan Doğruya Dışarı Doğru Boşaltan Salgılar • 1.Hidatodlar • Çok nemli ortamlarda yaşayan bitkilerde bulunan ve değişime uğramış epidermis,trikom ve stomaya benzer hücrelerden meydana gelmiş yapılardır. Görevleri bitkilerde bulunan fazla suyu dışarı atmaktır.
  • 205. • Tranpirasyon azalıp su basıncı arttığı zaman su hidatodlardan dışarı atılır. Pasif ve aktif hidatod olmak üzere iki tip vardır. Pasifi hidatodlarda kök basıncı arttığı zaman su,iletim sisteminin etkisiyle dışarı verilir. Hidatodun kendisi salgılamaya katılmaz. Bunlardan stomaya benzeyen açıklığın altında ince çeperli, hücre arası boşluklar yönünden zengin, kloroplastsız, parenkimatik bir doku bulunur. Bu dokuya epitema adı verilir. Bu tip hidatodlarda su iletim borularının uçları epitema ile temas halindedir. Pasif hidatodlar en fazla Primula sp. ve Fuchsia sp.’de yaprak kenarlarında bulunur. • Aktif hidatodlar metamorfoza uğramış tüylerdir. Suyun dışarıya verilmesi tüyün kendi faaliyeti ile olmaktadır. İletim sistemi ile doğrudan ilgileri yoktur. Örneğin. Phaseolus vulgaris’in yaprak ve petiollerinde bulunan tüyler.
  • 207. • 2. Enzim Bezleri • Drosera sp., Dionea sp., Pinguicula sp., Nepenthes sp. gibi insektivor bitkilerde proteinleri hidroliz eden enzimler bulunmaktadır. Bu bezler, pepsin özelliğinde bir enzim ile organik bir asit salgılayarak böceklerin proteinli kısımlarını peptonlara dönüştürürler. Bunların özel bir tipi granülsüz ER’de depolanan mirosinaz enzimidir. Bu enzim,hücre yaralanınca izotiyosiyanat meydana getirir.
  • 208. (Drosera sp. ; images.bidorbuy.co.za)
  • 210. • 3. Tuz Salgı Bezleri • Halofitlerdeki bezlerdir. Su buharlaşınca bu tip bitkilerin yaprakları üzerinde kristal halinde tuzlar birikir. Örneğin Suaeda sp.,Salicornia sp.
  • 211. (Tuz salgı bezleri; Salt tolerant mechanisms in single-cell C4 species Bienertia sinuspersici and Suaeda aralocaspica (Chenopodiaceae ); Plant Science 176: 616-626, 2009)
  • 212. • 4. Nektaryumlar • Böceklerle tozlaşan bitkilerde nektar denilen bir sıvı salgılanır. Bileşiminde yüksek oranda karbonhidrat,daha az oranda eterik yağlar, organik asitler, protein ve alkoloidler bulunur. Bitkinin yaşı arttıkça nektar veriminde azalma olur. Bitkilerde bulunduğu yere göre iki gruba ayrılır.
  • 213. • a) Çiçek Nektaryumları • Kaliks ve korollada,reseptakulum,filament ve ovaryum septumlarında bulunurlar. Septumdakiler septal nektaryum adını alıp sinkarp ovaryum septumlarının tam birleşmesi sonucu buradaki epidermis hücrelerinin bez özelliği kazanmasıyla meydana gelirler. Özellikle Yucca sp.’de bol bulunurlar. Çiçek kısımlarında yüzeysel olarak bulunan nektaryumlar ise basit ve farkılılaşmamış olan bezlerdir. Epidermis hücrelerinden yoğun plazmaları,sindirimi ve papilloz şekilleri ile ayrılırlar. Perigonal (periantta bulunan), toral (reseptakular) ,staminal, ovaryal ve stillar diye beşe ayrılır.
  • 215. • b) Ekstrafloral Nektaryumlar • Çiçek dışındaki her yerde bulunurlar. En çok da yaprak, stipül ve petiolde bulunurlar. Vicia faba stipüllerinde, Impatiens sultanii yaprak dişlerinde, Prunus spinosa yaprak dişlerinde ve Euphorbia sp.’de yaprak kenarlarında bulunur.
  • 217. • Nektar salınış tiplerine göre nektaryumlar şu şekilde sınıflandırılırlar Nektar kutikula bulundurmayan ince çeperli epidermal hücreler arasından difüzyon ile salınır. Epidermal kökenli tüylerden salınır. Tüyler tek ya da çok hücreli olabilirler. Geniş epidermal hücrelerin uzamasıyla oluşan ve papiller adı verilen karbonhidrat içeren yapılardan salınır. Stoma ile salınır. Kutikulanın parçalanması ile musilaj yapısnda nektar bulunur. Nektar iletiminde ER çok önemlidir. Nektar floemden plasmodesmatalar yardımıyla nektar parenkimasına gelir ve yukarıdaki mekanizmalarla salınır.
  • 218. • Osmoforlar • Orchidaeceae ve Araliaceae gibi familyalarda sepal ve petalin epidermisinde bulunan kokulu,uçucu maddelerdir. Osmoforlar salgı maddesini vermeden önce salgı hücrelerinin epidermisi sitoplazma yönünden,epidermis altı doku ise nişasta yönünden zengindir. Sonra sitoplazma ve nişasta azalır ve vakuoller büyür. Osmoforlar,genelde terpen yapısındadır. En yaygın olanları da 1,8-sineol,metil salisilat ve benzil asetatatır. Osmoforların salgısı akşam üzeri 5 civarında salınmaya başlar,gece 3’de salınma maksimum olur ve gündüz saat 5’de salgı en az düzeye iner. Özellikle erkek arılarla tozlaşan Ophrys sp.’de yaygındır.
  • 222. Emme Sistemi • Bitki yapısına besin maddelerinin alınmasını sağlayan sistemdir. Emilen maddeler su,inorganik maddeler ve organik maddelerdir.
  • 223. • A.Suyun Yeraltı Organlar Tarafından Emilmesi • 1.Kök ve Kök Tüyleri • Su emilimi için geniş bir yüzeye sahip olmalıdırlar. Bunun için yan kökler ve kök tüyleri oluşmuştur. Köklerin en genç ve en yaşlı kısımları dışında kök emici tüyleri vardır. Emici tüyler suyu toprak partiküllerinin absorbsiyon kuvveti kendi emme kuvvetlerine eşit oluncaya kadar devamlı emerler. Emilen su kök eipidermisi ve kök korteksi yardımıyla endodermis ve ksileme geçer. • 2)Rizoidler • Bryohyta ve Pteridophyta gametofitlerinde suyu kılcal kuvvetle emen ve taşıyan kök tüylerini andıran yapıdaki rizoidler bulunmaktadır.
  • 224. B.Suyun Toprak Üstü organlar Tarafından Emilmesi • 1.Yapraklar • Bromeliaceae familyasında olduğu gibi epifit bitkilerde yapraklar rozet şeklindedir ve dip kısımları suyu huni gibi toplamaktadır. Bu bölgede kalkan tüyler bulunmaktadır. Tüyün alt tarafı emme olayının gerçekleştiği kutikulasız kısımdır. Kurak mevsimlerde tüyün sap hücreleri turgorlarını kaybederler. Bu safhada tüy çukurluğun içine çekilir ve girintisini kapatır. Üst kısımda kutikula olduğundan buradan da su kaybı olmaz. • 2.Hava Kökleri • Orchidaceae gibi familyalarda havada sarkan ve kök tüyü olmayan kökler bulunur. Bu tip köklerde korteksin dış kısmı su emen kılcal sistem halini alır. Çeperlerinde delikler ve belli bölgelerde helezoni kalınlaşmalar vardır. Bu tabakaya velamen radikulum denir.
  • 225. C.Organik Madde Emilmesi • 1.Ototrof Bitkilerde • Bu bitkiler, embriyo devresinde genellikle parazittir ve ana bitkiden organik madde sağlarlar. Poaceae familyasında bulunan skutellum adlı yapı endosperme enzimler göndererek buradan organik madde sağlarlar. Skutellum, endosperm ve embriyo arasındaki sınır tabakasıdır. • Monocotyledones tohumlarında da kotiledonlar endospermlerden besin alırlar. Çimlenme devresi sona erince ise bitkilerde fotosentez başlar ve parazitlik ortadan kalkar. • 2.Heterotrof Bitkilerde • Bunlarda organik madde emilimi hayat boyu devam eder. Peronospora sp. ve Albugo sp. hifleriyle konak bitkinin boşluklarına yayılarak buralardan besin sağlarlar. • Hemiparazit olan Viscum album apoplastik süreklilik vasıtasıyla organik madde sağlar. Holoparazit olan ve bitki gövdelerinde yaşayan Cuscuta sp. ‘de emeç kökleri yardımıyla hem konağın ksilemine girerek su alır, hem de konak floeminden anorganik ve organik madde sağlar.