2. Bilim ve Araştırma Kavramları
• Bilimin Tanımı
• Bilimin Gelişimi ve Evrimi
• Bilimlerin Sınıflandırılması
• Bilim ve Felsefe İlişkileri
• Bilim ve Araştırma İlişkileri
• Araştırmanın Tanımı
• Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
• Bilim ve Araştırmada Temel Amaçlar
• Bilim ve Araştırmada Sayıltılar
3. Bilimin Tanımı
• Bilim doğal olay ve olguları, davranışları
ve bunlar arasındaki ilişkileri olduğu gibi
göstermeye çalışan betimlemeli bir
etkinlik; bunları yorumlayıp anlamlı
genellemeler ve sistemler içinde organize
etmeye, nedenlerini belirtmeye yönelen
açıklamalı bir çaba ve gelecekteki
olacakları kestirmeyi ve doğayı kontrol
altına almayı amaç edinen yordamlı ve
kontrollü bir etkinliktir.
4. Bilimin Tanımı
• İnsan var olduğu günden beri iki farklı
gereksinim ile karşı karşıya kalmıştır:
1. Evreni ve doğayı anlayabilme
2. Onları kontrol altına alabilme
• Bu iki gereksinimden hareketle bilimi
tanımlayanlar bilimi iki ana bölüme ayırmaktadır:
1. Kuramsal (Teorik) Bilim
2. Uygulamalı Bilim
• Her ne kadar bu iki alan birbirinden bağımsız
gözükse de aslında birçok alanda
bağlantılıdırlar.
• Matematik, fizik, astrofizik gibi bilimlerin tümüyle
kuramsal olan alanları vardır.
5. Bilimin Tanımı
• İnsan var olduğu günden beri iki farklı
gereksinim ile karşı karşıya kalmıştır:
1. Evreni ve doğayı anlayabilme
2. Onları kontrol altına alabilme
• Bu iki gereksinimden hareketle bilimi
tanımlayanlar bilimi iki ana bölüme ayırmaktadır:
1. Kuramsal (Teorik) Bilim
2. Uygulamalı Bilim
• Her ne kadar bu iki alan birbirinden bağımsız
gözükse de aslında birçok alanda
bağlantılıdırlar.
• Matematik, fizik, astrofizik gibi bilimlerin tümüyle
kuramsal olan alanları vardır.
6. Bilimin Tanımı
• Sık yapılan yanlışlardan birisi bilim ile teknik
terimlerinin eş anlamlı olduğunun
düşünülmesidir.
• Teknik, bilimin uygulama şekli (biçimi) olarak
tanımlanmaktadır; aslında sözcük anlamı olarak
bir yöntem (metodoloji) bilgisini de içerir
• Bilim ise daha geniş kapsamlı bir bilgi alanıdır ve
tekniği de içerir. Yorumlama süreçlerinde büyük
ölçüde felsefeden yararlanır
• Felsefesiz bir bilim düşünülemez
• Teknik, içinde beceri ve yetenek nosyonlarını da
içermektedir.
7. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
• İnsanın var olduğu zamandan beri beliren ihtiyaçları
doğrultusunda bilimin ne zaman ve nerede tam olarak
başladığını bilmek mümkün değildir.
• Hiç kuşkusuz insanın içinde doğayı (evreni) anlama ve
doğayı kontrol altına alma çabalarının başladığı ilk
dönemlerdeki öğrenme (bilme) ve keşfetme davranışları bu
günkü bilim sistematiğinden çok uzaktı
• İnsanlığın bu ilk döneminde bilme çabaları geniş ölçüde
mistisizm/spiritualzim (doğaüstücülük; gizemcilik) ile iç-içe
sürdürülmüş ve mistisizm/spiritualizm etkileri pozitivizm ve
modern (yeni) pozitivizm başlayana kadar etkileri büyük
ölçüde devam etmiştir.
• Bunlar, mitoloji ve din olarak karşımıza çıkmaktadır
• Hiç kuşkusuz bilimin gelişim ve evriminde insanın bilişsel
yeteneklerinin gelişimi ve evriminin büyük önemi vardır
8. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
• İlkçağ (antik çağ)döneminde felsefe önemli gelişme
göstermiş ve bilimin o dönemde ilksel temellerini ortaya
koymuştur.
• Ancak, ancak o dönemde de Sokrates, Platon ve Pisagor
gibi filozof ve bilim insanlarını mistisizm etkilemiştir.
Özellikle daimon olarak tanımlanan varlıklar felsefede
önemli mistik figürler olarak karşımıza çıkmaktadır.
• Mistisizm ikiye ayrılır: panteizm ve panenteizm. İlki evreni
tanrı olarak görür ya da tanrıyı evren olarak görür. İkincisi
ise evreni tanrıda görür. İlkinde kişisel bir tanrıya yer
yokken ikincisi evreni tanrının bir parçası olarak görür. İlki
yaşamın akışına ve değişime özel bir önem vererek
doğayla bütünleşmeyi savunurken ikincisi doğayı tanrının
bir eseri olarak kavrar.
9. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
• Ortaçağda esas din ile mistisizm/spiritüalizm
bilim ve felsefe üzerinde çok etkin olmuş ve bu
alanların gelişimini geciktirmiştir.
• Rönesans ve reform hareketlerinden sonra
özellikle felsefe ve bilim üzerindeki din etkilerinin
azalması gelişmeleri hızlandırmıştır
• 18 ve 19. yüzyıllar bilimin gelişim ve evriminde
dönüm noktasıdır.
• Auguste Comte’nin pozitivizm (ampirizm;
ampiriklik) düşüncesi felsefe ve bilimde devrim
niteliğinde gelişmelere yol açmıştır.
• Comte, sebep ve sonuçların gözetlenmesi
gerektiğini savunmuştur. O, "Tarihi Toplumsal
Evre" anlayışını "Üç Aşama Yasası" ile açıklar.
10. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
1. Teolojik evre: Fenomenlerin tanrısal ya da manevi nedenlerle
açıklandığı evre insanların her şeyi din ile açıkladığı bu dönem
ortaçağa kadar uzanır.
2. Metafizik evre: Olayların oluşunun soyut kuvvetlerle açıklandığı
dönem toplumsal olayların özgürlük eşitlik gibi soyut kavramlarla
açıklanması 1789'a kadar sürmüştür.
3. Pozitif evre: Bu evrede insan sadece gözlemlenebilir olana yönelir.
Yalnızca olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantılar
incelenir. Ona göre bu evre insan düşüncesinin ve gelişiminin en
yüksek basamağıdır. Comte bu süreci bir insanın çocukluktan
yetişkinliğe geçiş aşamalarına benzetir. Bununla birlikte Comte,
“Pozitivizm niçinlerle uğraşmaz ama nasılları iyi bilir” ilkesini koyar.
• Bu arada insanın bilişel evrimi konusunda da önemli
fikirler ortaya atılmıştır
• Ateş ?
11. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
• Böylece bilimin gelişiminin ana evrelerini şöyle
özetlemek mümkündür
• Dinler
• Mitoloji
Mistisizm
(Spiritualizm)
• Sınıflama (Platon/Aritoteles)
• Evreni anlamaya çalışma
Felsefe
• Neden-sonuç ilişkileri
• Fenomenoloji
İlk Pozitivizm
(Ampirizm)
• 1920 Viyana Çevresi
• Nedenlerin araştırılması
Yeni Pozitivizm
12. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Ara evrelerle beraber şu gelişim basamakları tanımlanmıştır:
1.Mistisizm/Spiritüalizm (Doğa-üstücülük)
2.Bireysel Yaşantılar
3.Sınıflama
4.Ampirisizm (Ampiriklik)
5.Nicelik
6.İlişkilerin Keşfi
7.Gerçeğe Yaklaşım
13. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Mistisizm/Spiritüalizm (Doğa-üstücülük)
•Çok muhtemelen ilk insan gök gürültüsü, şimşek, yağmur, fırtına,
deprem gibi doğa olayları karşısında önce korkuya kapılmış heyecanlı
zamanlar yaşamıştır
•İlk insanlar bu doğal olayları ve tüm evreni doğa üstü güçler ile
açıklamaya çalışmıştır.
•Antropoloji ve tarih konusunda yapılan araştırmalar ilk insanların bu tür
doğa olaylarının kaynağı olarak ruhları, şeytanları, mucizeleri ve
tanrıları (ilahları) gördüğünü ortaya koymuştur.
•Eskiçağlar mitolojisinde birçok tanrılar vardır ve bunların ilkel insanın
yaşamında büyük etkileri olduğu görülmüştür.
•İnsanlar hastalıkların, kıtlıkların ve diğer felaketlerin temel nedeni
olarak tanrıları memnun edemeyişleri/kızdırdıkları olarak görmüşlerdir.
•Teolojik ve metafizik olan bu aşama çok uzun yıllar devam etmiş ve
hala da yer yer etkilerini sürüdürmektedir.
14. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Bireysel Yaşantılar
•İnsan ve diğer homininlerin sosyal canlılar olduğu bilinmektedir.
•Bilimin en ilkel başlayış şeklinin ilk insanın bireysel yaşantı ve
yaşanmışlık deneyimlerini toplamasıdır.
•Bu sosyal yaşamın bir sonucudur.
•İnsan gündüz, gece, yağmur, fırtına, suyun donması, gök gürültüsü,
şimşek gibi olayları bizzat gözlemiş, her seferinde bir yenisini eklemiş
ve böylece edindiği tecrübeleri diğer insanlarla da paylaşmıştır.
•Böylece bir bilgi/tecrübe birikimi oluşmaya başlamıştır. Ancak, bunlar
çok uzun yıllar tam olarak organize edilememiştir.
•Bilimin işlevlerinden birisi yaşanan, gözlenen olaylarla ilgili bilgileri
toplamak, kayıt altına almak, sistematize etmek ve bunlarla ilgili genel
ilke ve yasaları belirlemektir.
•Bireysel gözlem ve yaşantılar bir araya getirilip bir sistem içinde
organize edilip, ilke ve yasalara varılmadıkça bilimin gelişmesi söz
konusu olamaz.
15. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Ampirizm (Ampiriklik) / Fenomenoloji
•Zamanla insan daha dikkatli incelemeye başlamış ve doğal olayların
ilahi değil doğal nedenleri olabileceğini anlamaya başlamıştır.
•Bu pozitif bilime doğru atılan bir adımdır ve çok büyük bir başarıdır.
•Ancak, bu noktaya gelinmesi çok kolay olamamıştır, 18. ve 19. yüzyıla
kadar gelinmesi gerekmiştir.
•Auguste Comte’nin pozitivizm (ampirizm; ampiriklik) düşüncesi felsefe
ve bilimde devrim niteliğinde gelişmelere yol açmıştır
•Ampirik basamakta bilim daha çok olaylar arasındaki ilişkileri bulmaya,
bu ilişkilerin durumunu saptamaya ve bazı betimlemeler yapmaya
yöneliktir.
•Fakat henüz ilişkiler arkasında yatan nedenleri anlayabilme düzeyine
erişilememiştir.
•Ne? Sorusuna cevap verilebilen bu aşamada (betimleme aşaması),
niçin? Sorusuna henüz doyurucu cevaplar verilememiştir.
16. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Sınıflama
•Bilimin gelişiminde önemli bir aşamadır.
•Felsefe bakımından sınıflama Platon ve Aristoles’in
dönemlerinde başlamıştır, ancak sonraları önemini
yitirmiştir.
•Gözlem konusunda bilgi ve tecrübe birikimi fazlalaşan
insan sonunda fenomenleri genellemeye başlamış, kalıcılığı
olan doğa yasa ve ilkelerine ulaşmaya başlamış, doğa
olayları ve nesneleri arasındaki ilişkileri kurmaya
başlamıştır.
•Sınıflandırma amaçla ilgilidir.
•Muz, elma ve topu bir arada düşünelim:
•Eğer sınıflamada amaç meyve ise muz ve elma aynı sınıfa
konabilir;
•Eğer amaç yerde yuvarlanmak olursa da elma ve top aynı
sınıfta yer alabilir
17. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Sınıflama
•Bilimde çok çeşitli sınıflandırmalar vardır.
•Hemen her bir bilim alanında sınıflandırmalar mevcuttur
•Bu sınıflamalar akrabalıklar, benzerlikler, ortak özellikler gibi
parametrelere dayanır.
•Örnekler
•Anatomik sınıflamalar
•Fizyolojik
•Botanik sınıflamalar
•Kimyasal sınıflamalar
•Toksikolojik sınıflamalar
•Farmakolojik sınıflamalar, vb
•Örnekler çoğaltılabilir
•Sınıflandırmanın önemli bir özelliği de o alanla ile ilgili eğitim ve
öğrenim faaliyetlerine kolaylık sağlamaktadır
18. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Nicelik (Kantite Ölçme)
•Yaşanmışlıklar sırasında elde edilen gözlemlerin toplanması ve
sınıflandırılmasının ardından bunların sayısal olarak ifadesi
gerekmektedir.
•Nicelik bilimin evriminde önemli aşamalardan birisidir, çünkü elde
edilen gözlemlerin anlamlılığı ancak ölçme ile olanaklı hale gelebilir.
•Ölçmenin önemi özellikle 1920 Viyana Çevresi ile ortaya konan Yeni
(Mantıkçı) Pozitivizm ile net bir biçimde ortaya konmuştur
•Artık günümüzde ölçme bilimin ayrılmaz bir parçasıdır, ölçümlere
dayandırılıp anlamlandırılmayan gözlemlere kuşku ile yaklaşılmakta,
hatta kabul görmemektedir.
•Bilim geliştikçe ve ilerledikçe ölçme ve matematiksel işlemlere,
istatistiğe verilen önem artmaktadır.
•Thorndike, evrendeki her şeyin matematiksel olarak ifade
edilebileceğini söylemiştir. Bilimde henüz bu noktadan uzak
olunmasına rağmen hızla bu yönde gelişme sağlanmaktadır.
19. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
İlişkilerin Keşfi
•İnsanlar tarafından olgular ve olaylar (fenomenler) keşfedildikçe bunlar
arasındaki ilişkiler dikkat çekmeye başladı
•Bu aşamanın ortaya çıkmasında sınıflama ve ölçme aşamalarının
gelişiminin büyük önemi vardır.
•Fenomenler ve davranışlar arasındaki ilişkiler saptanabildiği ve bunlar
doğru biçimde formüle edilebildiği derecede bilimde ilerleme
kaydedilmektedir.
•Nedenleri bilinen doğa olay ve davranışlarını kontrol altına almak daha
kolaydır. Ancak, her olay için ilişkiler aynı kesinlikte olmayabilmektedir.
•Örneğin, oyuncağı elinden alınan çocuk ağlayabilmektedir (neden:
oyuncağın alınması; sonuç: çocuğun ağlaması). Ancak bu her zaman
olmamaktadır
•Sosyal konularda özellikle insan davranışlarındaki bütün ilişkileri ve
bunların ardındaki nedenleri keşfetmek bugün için olanaksızdır.
•Bu nedenle sosyal bilimlerde gelişme yavaş olmaktadır.
•Fen ve sağlık bilimlerinde neden-sonuç ilişkileri genellikle daha sağlam
oluşturulabilmektedir
20. Bilimin Gelişimi ve Evrimi
Gerçeğe Yakınlık
•En kesin ve değişmez gözüken bilgilere bile değişmez gerçekler olarak
bakılmamalıdır.
•Bilgiler belli ölçülerde değişkenlik gösterir.
•Yıllarca fizikte kitaplarda maddenin 3 halinden söz edilerek eğitim
yapılmıştı. Oysaki deneysel fizikte maddenin çok daha fazla sayıda
halinden söz edilmekteydi. Bugün maddenin 4 hali olduğu kitaplara
geçmiştir.
•Yüzyıllar boyunca bilimsel alanda otorite kişiler «dediğim dedik»
tavırlarla kendi bildiklerinin değişmez (mutlak) gerçekler olduğunu inatla
savunmuşlardır. Ancak bu değişmiş ve zaman içinde bir çeşit bilimsel
hoşgörü ve alçakgönüllülük tavrı gelişmiştir.
•Heisenberg’in belirsizlik ilkesi gereği hiçbir zaman mutlak gerçek olası
değildir, sadece gerçeğe yakınlıktan söz edilebilir.
•Bunun içindir ki, günümüz bilim insanı şüphecidir, değişime açıktır ve
sürekli daha yeniyi, daha doğruyu bulmanın peşinde olmalıdır.
21. Bilimlerin Sınıflandırılması
•Bilim tarihinde farklı zamanlarda değişik bilim insanları ve felsefeciler
tarafından farklı sınıflamalara rastlanmaktadır.
•Bu sınıflama gayretleri tarihsel gelişim, soyutluk-somutluk, basitlik-
karmaşıklık, geçerlik, güvenirlik, nesnellik, konu, yöntem gibi ölçütler
kullanılarak yapılmıştır.
•Antik Çağ döneminde Aristoteles’in bilimleri sınıflandırma çabalarının
olduğunu görmekteyiz. Ona göre (1) Teorik etkinlikler (Fizik, Matematik
ve İlk Felsefe gibi bilimler), (2) Pratik etkinlikler (Politika, Etik gibi
alanlar), (3) Poietik etkinlikler (sanat ve ürün ortaya koyan alanlar)
şeklinde bir sınıflama mümkündü.
•Francis Bacon, bilimleri ussal yetenekler bağlamında sınıflamaya
çalışmıştır: (1) Belleğe dayanan bilimler (örn. tarih), (2) Düşsel bilimler
(örn. güzel sanatlar), (3) usamlama bilimleri (felsefe, fizik, din, vb)
•Pozitivizm savunucusu Auguste Comte ise kronolojik sıra ve soyutluk-
somutluk esasına göre sınıflama yapmıştır: Matematik, astronomi, fizik,
kimya, biyoloji ve sosyoloji
•YÖK’ün teşkilat kanununda yer alan ve lisansüstü eğitim-öğrenim
faaliyetleri yapan enstitülere göre bilimleri sınıflandırmak mümkündür.
22. Bilimlerin Sınıflandırılması
•Buna göre;
1.Eğitim Bilimleri
2.Sosyal Bilimler
3.Fen Bilimleri
4.Sağlık Bilimleri
5.Güzel Sanatlar
6.Spor Bilimleri
•Bu sınıflama günümüzde dünyanın bir çok yerinde
kullanılmaktadır.
•ÜAK tarafından doçentlik temel alan ve bilim alanları da
sınıflandırılmıştır. Buna göre;
23. Bilimlerin Sınıflandırılması
ÜAK Doçentlik Temel Alanları
•Eğitim Bilimleri
•Fen Bilimleri ve Matematik
•Filoloji
•Güzel Sanatlar
•Hukuk
•İlahiyat
•Mimarlık, Planlama ve Tasarım
•Mühendislik
•Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
•Ziraat, Orman ve Su Ürünleri
•Spor Bilimleri
•Sağlık Bilimleri
24. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Ph.D. nedir? Philosophical (Phiosophy) Doctorate [İng]
•Philosophiae Doctor veya Doctor Philosophiae [Lat]
•Felsefe Doktorası veya Felsefi Doktora
•Aslında yapılan çalışma felsefe doktorası değildir, ancak yapılan
araştırmanın felsefesidir
•Bu araştırmanın kurgulanması (hipotez) ve tartışılması ve sonuç için
mutlaka gereklidir. Çünkü;
•Hipotezi olmayan bir araştırma olamaz, ayrıca tartışması yapılmayan
ve bir sonuç verilmeyen çalışma bir araştırma olarak kabul edilmez
•Bilim ve felsefenin aynı ortak amaçlar için var olduklarını görürüz:
•İnsanları mutluluk ve refahı için çalışırlar
•Tarih boyunca bilim ve felsefenin el-ele kol-kola faaliyetlerini
sürdürdüklerini görüyoruz.
•Eski Çağlardaki çok sayıda filozof aynı zamanda bilim insanı, çok
sayıda bilim insanı da aynı zamanda filozof olmuştur.
•Ancak, pozitivizm ve ardından yeni pozitivizm bir yol ayrımı ortaya
çıkarmıştır
25. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Bu aşamadan sonra felsefenin önemli bir bölümü meta olarak
adlandırılmış, bilim ise gözlem veya deneye dayalı sonuçları ölçülebilir
bir faaliyet alanına dönüşmüştür.
•Felsefe de, bilim de aynı ortak şeyi kullanır: Bilgi.
•Nihai amacı insanın iyiliği ve mutluluğu olan her ikisinin de amacı
gerçeği bulmaktır.
•Ancak aralarındaki fark çıkış noktası, görüş açıları ve uyguladıkları
yöntemlerdedir.
•Bilimde doğruluk gözleme, deneye, testlere, tekrarlara ve kontrollere
dayanmaktadır.
•Felsefede ise bu problemin tanımındaki uygunluğa, temel sayıltıların
ve mantıksal süreçlerin sağlamlığına bağlıdır.
•Bilim gücünü daha çok gözlem ve deneyden alırken, felsefe ise daha
çok akıl ve mantıktan almaktadır.
•Bilim konu olarak aldığı nesnelerin özellikleri ve değişmeyen özellikleri
(veya değişiyorsa değişim koşulları belli olan) üzerinde durmaktadır.
•Felsefe, bilimin temelleriyle, yani fikirlerle ve onlar arasındaki ilişkilerin
dayandığı ilkelerin sorunlarıyla uğraşır.
26. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Bilim, bütünün parçaları ve kısmi bilgilerden hareket eder
•Felsefe, bütünün kendisi ile uğraşır. Bütünün topyekûn bilgisini ortaya
koymaya çalışır. Evren hakkında kapsamlı görüşler vermek ister.
•Bu nedenle felsefe bilimsel araştırmaların gerektirdiği genelleyicilik
ilkesi bakımından çok gereklidir.
•Bilim ve felsefenin çalışma biçimine bakacak olursak bilimin ne
sorusuna yanıt aradığını; felsefenin ise hangi sonuç için, hangi amaç
için, ne için (niçin) gibi sorulara cevap bulmaya çalıştığını görürüz
•Felsefe, evrenin temeli nedir, insan yaşamının anlamı, amacı nedir gibi
konuları aydınlatmaya çalışmaktadır.
•Erdemli yaşamın, doğru ve istendik davranışlar kazanmanın yollarını
göstermek istemektedir.
•Felsefe insan yaşamını anlamlı, mutlu kılacak kuralları bulma ve
bunları akıl yoluyla bulunmuş temeller üzerine inşa etmeye
çalışmaktadır.
•Bilim daha çok analiz (tümdengelim) yöntemini kullanırken, felsefe
daha çok sentez (tümevarım) yöntemini kullanır
27. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Felsefe, genellikle bilimin bıraktığı yerden başlar ve bilimin bulgularının
kullanımıyla ilgilenir.
•Bilim, atomu bulur ve kullanılır hale getirir.
•Felsefe ise atomun hangi amaçlar için kullanılması gerektiğini tartışır.
•Felsefe, araştırmaların hangi yön ve amaca yöneltilmesi gerektiğini
çeşitli değer yargıları ve muhtemel yararları uyarınca belirler.
•Felsefe ayrıca, mutlak gerçeği ussal yollarla bulmaya çalışır ve problem
alanlarını saptayarak bilim insanlarını ışık tutar ve yol gösterir.
•Felsefenin bilim ve bilimsel araştırma ile ilgili işlevleri etik ile de sıkı-
sıkıya bağlantılıdır.
•Bilimsel çalışmaların sonuçlarının ne yazık ki bazen insanlık zararına
kullanıldığını görmekteyiz.
•Savaş silahları bunun tipik bir örneğidir. Tarih boyunca süregelen bu
yaman çelişkiyi genellikle politikacılar ve askerler silahı caydırıcı bir
unsur olarak gösterip, barışın teminatı olarak savunmaktadır.
•Silahları da geliştirenler bilim insanlarıdır ve bunların nerelerde nasıl
kullanılacağını bilirler, bunların kullanılış kararları çoğunlukla bilim
insanlarına danışılmadan verilmektedir.
28. Bilim-Felsefe İlişkisi
"Ben atomu insanlığın yararı için keşfettim. Ama insanlar
atomla birbirlerini öldürüyorlar."
Albert Einstein (5 Mayıs 1930'da İngiltere Tıp
Akademisinde "En İyi Doktor" Ödülünü alırken)
"Bilim atom bombasını üretti, fakat asıl kötülük insanların
beyinlerinde ve kalplerindedir."
"Bileydim çilingir olurdum!"
"Böyle olacağını bilseydim, bir ayakkabı tamircisi
olurdum."
-Albert Einstein
•Albert Einstein atom bombasının icadı katkı sunmanın
pişmanlığını her zaman dile getirmekle beraber, Nazilerin
atom bombası geliştirmesinin önüne geçmek istemiştir
(1939 yılında F. D. Roosevelt’e yazdığı mektup), bu
silahın Japonya'ya karşı ya da herhangi bir yerde
kullanılabileceğini aklına bile getirmemiştir.
•Bilim, ders alarak ilerler.
29. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Felsefe bir bilimsel araştırmanın nerelerinde kullanılır?
Hipotez
•Hipotez (varsayım, önsav)
•Eski Yunanca "önermek" anlamına gelen "hypothesis" kelimesinden
köken almaktadır
•Platon'un Menon'unda Sokrates’in, erdemi matematikçiler tarafından
kullanılan bir yöntemle, "bir hipotezden araştırma" yöntemiyle
incelediğinden söz edilmektedir.
•Hipotez, laylar arasında ilişkiler kurmak ve olayları bir nedene bağlamak
üzere tasarlanan ve geçerli sayılan bir önermedir.
•Bilimsel bir ifadenin hipotez kabul edilebilmesi için sınanabilmesi
gerekir.
•Deney ve testler sonucunda "sürekli olarak" varsayılan sonucu veren
hipotezler "teori (kuram)" statüsünü alırlar.
•Genellikle bir bilimsel makalenin giriş bölümünde araştırmaya konu olan
fenomen(ler) hipotez konusu olabilir.
•Hipotez, ya daha önce ortaya konmuş benzer fenomenler olabilir, ya da
bir fenomeninin nedenini ortaya koymak için geliştirilir.
30. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Felsefe bir bilimsel araştırmanın nerelerinde kullanılır?
Hipotez
•Hipotez, makalenin giriş bölümünde yepyeni bir fenomenin ortaya
konması sürecinde de oluşturulabilir, bu noktada neden-sonuç ilişkisi
oluşturulması gerekmeyebilmektedir.
•Makalenin giriş bölümündeki son cümleler hipotezi net ve vurucu
biçimde ortaya koyan amaç (hedef) cümleleri olmalıdır. Bu noktada
araştırmacı henüz kendi araştırmasının sonuçlarından ve bunların
yorumundan kaçınmalıdır.
Tartışma
•Tartışma bilimsel makalenin son bölümüdür
•Burada elde edilen sonuçların hipotezi doğrulayıp doğrulamadığı, eğer
doğruladıysa ne ölçüde doğruladığı açıkça belirtilmelidir.
•Daha önce yapılmış benzer ve destekleyici gözlem ve deneylere dayalı
fenomenlere benzer ve (varsa) çelişen durumları net biçimde ortaya
konmalı, olabildiğince genelleyici olunmalıdır.
•Bu bölümde yapılan araştırmanın sonuçlarının olası uygulama alanları
tartışılmalıdır.
31. Bilim-Felsefe İlişkisi
•Felsefe bir bilimsel araştırmanın nerelerinde kullanılır?
Tartışma
•Tartışma bölümünde araştırma konusu olan fenomen ile ilgili neden-
sonuç ilişkileri olabildiğince kesin biçimde ortaya konmalı, diğer bir
deyişle araştırma konusu olay(lar)ın mekanistik yönü ele alınmalıdır.
•Konuyla ilgili yeni hipotezlerin oluşturulması olanak verecek biçimde
yapılabilecek yeni araştırma önerileri ve geleceğe yönelik yapılacak
çalışmalar da yer almalıdır.
•Gerek giriş gerekse tartışma bölümlerinde araştırma konusu olan
fenomen ile ilgili önceki araştırmalarda ortaya konan bulgu ve gözlemler
ile bunlara dayalı öne sürülmüş fikirler belli bir mantıksal dizi
çerçevesinde ilgili kaynak atıflarıyla beraber yer almalıdır.
•Yürütülen araştırmanın yöntem ve sonuçlar (bulgular) bölümlerinde
felsefeye hemen hemen hiç yer yoktur.
•Ancak, seçilen yöntemin test edilecek hipoteze uygunluğu araştırma
için hayati öneme sahiptir.
32. Araştırmanın Tanımı
•Araştırma çoğu zaman veri toplama ve metodoloji (yöntem, teknik) ile
karıştırılmaktadır.
•Halk arasında araştırmaya, olaylara bakma ve bilgiler toplama gibi basit
anlamlar yüklenmektedir.
•Ancak bilimsel bakımdan araştırma çok daha karmaşık bir etkinliktir.
•Araştırma sürecinde olayların incelenmesi ve bilgilerin toplanması
zorunlu (ilk) basamaktır.
•Ancak, araştırmacı gözlemlerini ve topladığı bilgileri yeniden organize
eder; analiz ve sentez uygular, yorumlar, değerlendirir ve anlamlı bilgiler
bütünü haline getirir.
•Gerekirse yeni olayları inceler, ek gözlem ve deneyler yapar, ek bilgiler
toplar, elde ettiği anlamlı bilgiler bütünü eğer ortaya koyduğu
hipotez(ler)i doğruluyorsa araştırmasını raporlar.
•Bilimsel araştırma basit bir iş ve süreç değildir.
•Ayrıca, araştırmanın insan yaşamına az ya da çok, küçük ya da büyük
bir değişiklik getirmesi beklenir, yenilik (innovasyon) gerekir
•Araştırma için değişik fakat anlam bakımından pek de farklı olmayan
tanımlar getirilmiştir.
33. Araştırmanın Tanımı
Bunlar değerlendirildiğinde, araştırmada;
–İnsanlığın yararına yönelik olma,
–Bireyin ve toplumun karşılaştığı problemleri çözme,
–İnsanlığın hizmet ve kullanışına yeni araç ve uygulamalar getirme
gibi amaçların bulunduğu anlaşılmaktadır.
•Araştırma insanın merakından doğmuş, onun gerçeği öğrenmeye ve iş yapma
yollarını geliştirmeye karşı özlem ve tutkusuyla beslenmiş bir etkinliktir.
•Araştırma, amaçlı, planlı ve sistemli olarak verilerin toplanması, gruplanması,
analizi, sentezi, açıklanması, yorumlanması ve değerlendirilmesi işlemleriyle
problemlere güvenilir çözüm yolları bulma süreci olarak da tanımlanmaktadır.
•Bilimsel araştırmanın ürünü bilgidir, dolayısıyla bilimsel araştırma yeni bilgi
üretme sürecidir.
•Aslında metodolojik araştırmalar da yapılmaktadır. Bunlara yeni metod (yöntem
= teknik) geliştirme adı da verilmektedir.
•Bilinen fenomenleri araştırma ve hipotezleri doğrulama da elde mevcut
yöntemler yeterli olmadığı durumlarda benzer aşamalar takip edilerek bu
yapılmaktadır. Bu bilimdeki gerçekleme özelliğini sağlamak açısından önemlidir.
•Yine bilimdeki oto-kontrol (özdenetim) açısından da önemlidir
34. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
•Araştırma çoğu zaman veri toplama ve metodoloji (yöntem, teknik) ile
karıştırılmaktadır.
•Halk arasında araştırmaya, olaylara bakma ve bilgiler toplama gibi basit
anlamlar yüklenmektedir.
•Ancak bilimsel bakımdan araştırma çok daha karmaşık bir etkinliktir.
•Araştırma sürecinde olayların incelenmesi ve bilgilerin toplanması
zorunlu (ilk) basamaktır.
•Ancak, araştırmacı gözlemlerini ve topladığı bilgileri yeniden organize
eder; analiz ve sentez uygular, yorumlar, değerlendirir ve anlamlı bilgiler
bütünü haline getirir.
•Gerekirse yeni olayları inceler, ek gözlem ve deneyler yapar, ek bilgiler
toplar, elde ettiği anlamlı bilgiler bütünü eğer ortaya koyduğu
hipotez(ler)i doğruluyorsa araştırmasını raporlar.
•Bilimsel araştırma basit bir iş ve süreç değildir.
•Ayrıca, araştırmanın insan yaşamına az ya da çok, küçük ya da büyük
bir değişiklik getirmesi beklenir, yenilik (innovasyon) gerekir
•Araştırma için değişik fakat anlam bakımından pek de farklı olmayan
tanımlar getirilmiştir.
35. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
•Bilim ve araştırmada aranan özellikler bir bakıma bilim insanı veya
araştırmacıda bulunması beklenen niteliklerden kaynaklanmaktadır.
•Dolayısıyla bilim ve araştırmanın özellikleri için burada belirtilecek olan
noktalar aynı bilim insanı ve araştırmacı için tanımlanan niteliklerdir.
•Bilim insanının halk arasındaki imajı biraz farklıdır.
•ABD’de bir dönem lise son sınıf öğrencileri arasında yapılan bir anket
araştırmasında lise son sınıf öğrencileri bilim insanını şöyle
tanımlamıştır:
Uzun saçlı, utangaç, inzivaya çekilmiş, tuhaf, yumurta başlı,
bedence zayıf veya arızalı, normal bir aile yaşamı olmayan,
asosyal kişi(ler).
•Bu tanımlamaların bir kısmının bazı bilim insanları için doğru olmakla
beraber tüm bilim insanlarını böyle tanımlama altına koymak haksızlıktır.
•Bilim insanı da herkes gibi insandır, fakat zeka düzeyi normalin biraz
üzerinde olması beklenir.
•Bilim ve araştırma ile bilim insanı ve araştırmacıda olması beklenen
özelliklerin bir veya birkaçının bulunmaması aynı zamanda etik dışı
durumları da beraberinde getirecektir. Nedir peki bu özellikler?
36. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
Objektiflik (Nesnellik)
•Bir araştırmacı bilimsel çalışan bir kişi olarak nesnel davranmak
zorundadır.
•Araştırma konularını ve/veya kullanacağı yöntem ve teknikleri seçmekte
özgürdür. Ancak yöntemin hipotezini test etmek için uygun olması
gerekmektedir.
•Kişisel inanç ve düşüncelerini araştırmadaki problemlerin çözümünde
kullanacağı yöntem ve tekniklerle birleştirmemelidir.
•Elde ettiği bulgular inanç ve düşüncelerine zıt düşse bile yansızlık,
doğruluk ve objektiflikten ayrılmamalıdır.
•Verilerini kasten veya bilmeyerek değiştirmemelidir.
•Objektiflik araştırmanın bulgulara kadar kısmında mutlak surette olması
gerekir. Bunun olmaması etik ihlal durumudur.
•Bulguların yorumlanmasında araştırmacının sübjektifliği işe
karışmaktadır. Ancak bunun da yanlı bir sübjektiflik olmaması gerekir.
•Bernard Baruch’un söylediği gibi «Her insanın kendi düşünceleri
üzerinde tasarruf hakkı vardır, fakat kimsenin olayları ve olguları
(fenomenleri) değişik göstermeye hakkı yoktur»
37. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
Görelilik (Görecelik = İzafiyet = Relativite)
•Görelilik denince ilk akla gelen Albert Einstein’ın genel ve özel görelilik
teorileridir.
•Oysa ki, Einstein’a da esin kaynağı olan Werner Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi
bilimsel araştırmalar ile daha yakından ilgilidir.
•Bu nedenle, deneysel (Denemeli = Denencel) bilimlere göre bilimsel bilgi
şüpheli = kuşkulu; mümkün = olabilir, olanaklı; muhtemel = olası olarak
düşünülmelidir. Burada mutlak = absolü bilgiden söz edilemez.
•Antik çağda erdem bilgisinin göreli olup olmadığı filozoflar arasında tartışmaları
anımsayacaksınız.
•Bilginin göreli olduğuna karşı felsefi görüşler de vardır. Bunlar, bilgide
skeptisizmi kabul etmez. Bunlar arasında doğmatik ve skolastik felsefeler en
önemlileridir.
•Doğmatik felsefe ilk çağ ve ortaçağ başlangıcında Hipokrat anlayışı ile kurulan
Doğmatik Tıp Okulu (Rasyonalist Okul) ile altın çağını yaşamıştır.
•Tıpkı pozitivist düşüncede olduğu gibi hastalıkları neden-sonuç ilişkilerine
dayandırmıştır.
•Ancak, ondan farklı deneyi ancak akılcı bir gerekçesi olduğu zaman kabul
etmiştir.
•Hastalık nedenlerini ortaya çıkarmak için oldukça dolambaçlı yollar izlemişlerdir.
38. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
Görelilik (Görecelik = İzafiyet = Relativite)
•Doğmatik felsefeye göre gerek akıl yoluyla gerekse duyu organları aracılığıyla
elde edilen bilgiler kesin ve değişmez hakikat ifadeleridir.
•İlk ve ortaçağ başlangıç dönemlerinde (Eski Yunan ve Roma uygarılıkları)
doğmatik felsefeyi benimsemeyen ve farklı düşünce sistemlerini benimsemeyen
tıp okulları da bulunmaktadır:
1) Ampirik Tıp Okulu
2) Metodik Tıp Okulu
•Ampirik Tıp Okulu, M.S. 3. yüzyılda İskenderiye’de kurulmuştur. Ampirik okul,
hastalığın açık nedenlerini anlamanın gerekli olduğunu belirtmiş, ancak doğa
anlaşılmaz olduğu için gizli nedenlerin ve doğal eylemlerin araştırılmasının
gereksiz olduğunu kabul etmiştir. Hastalık nedenlerini anlamak için daha az
dolambaçlı yolları ve pratik yolları seçmişlerdir
•Ampirik Okul, skeptisizmi kabul eder. Bazı uygulayıcıları pirronizm adı verilen
sistematik bir yaklaşımı benimsemiştir. Bu anlayışa göre tedavinin başarısı
hekimin tecrübesi ile ilgilidir.
•Ampirisizm, deney ve gözlemi kabul eder, ancak burada ölçme henüz yoktur.
•Metodik Okulun tam olarak ne zaman ve nerede kurulduğu bilinmemektedir.
Bazı özellikleri yönünden Doğmatik Okula, bazıları yönünden ise Ampirik Okula
benzer.
39. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
Görelilik (Görecelik = İzafiyet = Relativite)
•Metodik Okul felsefesi, doğmatik ve ampirik okul felsefelerine tepki olarak
olarak ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
•Mutlak bilgiye dayanan yönüyle doğmatik okula, hastalık nedenlerinin
araştırılmasındaki pratiklik yönüyle ampirik okula benzer. Ancak, hastalıkların
gizli nedenlerini ve tedavi başarısında hekim tecrübesini reddetmeleri nedeniyle
ampirik okuldan ayrılırlar.
•Skolastik felsefeye göre, ancak dinin ve kutsal kitapların bildirdiği bilgiler birer
hakikat (gerçek) olabilir, bunların dışında hakikat yoktur.
•Skolastik düşünce dinsel baskıların egemen olduğu Ortaçağ ve Yeniçağda etkin
olmuş, Rönesans ve reform hareketlerinin ardından etkinliğini kaybetmeye
başlamıştır.
•Pozitivizm ve yeni pozitivizm felsefesinin ortaya çıkıp yaygınlaşmasından sonra
ise skolastik felsefe çok büyük ölçüde etkinliğini yitirmiş, günümüz biliminde ise
tamamen etkisini kaybetmiştir.
• Skolastik düşünce yapısında her zaman ve her anlamda inanç merkezde
tutulmaktadır. Fakat modern düşünce merkezinde temel olarak insan alınmıştır.
Modern düşüncede temel insan merkezlidir.
40. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
Gerçekleme
•Bilim bir yandan ürün olarak en güvenilir bilgiyi vermeye çalışır, diğer
yandan da süreç olarak kendini sınamaya (teste) tabi tutar.
•Gerektikçe yargılarını değişikliklere uğratır (revize eder)
•Bu durum bilimin temel niteliği olan oto-kontrol özelliğini sağlarken,
bilimdeki öz-eleştirici ve değişime açıklık ve kendini düzeltme niteliğini
yansıtmaktadır.
•Bilimdeki kendini tekrar etme işi genellikle benzer, ancak farklı yöntem
ile aynı veya çok benzer bulgulara erişme yoluyla yapılır. Nadir olarak
aynı yöntemler de kullanılarak yapılır. Materyal, gereçler, örneklem
grubu gibi parametrelerde de değişiklikler yapılabilir.
•Bir araştırmanın aynı koşullar altında yinelenmesi durumunda aynı
bulgulara varılması beklenir. Ancak bu, çoğu zaman gereksiz, parasal
kaynak, malzeme ve emek israfı olarak kabul edildiğinden, süreçlerde
modifikasyonlar yapılarak aynı (benzer) bulgulara ulaşılması hedeflenir.
•Kural olarak her araştırmanın bilime yenilik (innovasyon) getirmesi
beklendiği için daha önce yapılmış ve yayınlanmış bir araştırmanın
aynen tekrarı genellikle istenmeyen bir durumdur, hatta bazı durumlarda
bu etik dışıdır (Orijinalite aranır).
41. Bilimsel Araştırma Türleri
•Daha önce de belirtildiği üzere sınıflama seçilen amaca yönelik olduğu
için (daha önce verilen top, elma ve muz örneğini hatırlayınız) bilimsel
araştırmalar da araştırıcının alan özellikleri ve seçtiği araştırma biçimine
göre sınıflandırılır. Buna göre en yaygın sınıflama türleri şunlardır:
Konunun ele alınış biçimine göre,
1. Yöntembilime göre
2. Araştırmanın amacına göre
3. Değişkenlerin türüne göre
4. Araştırma için gerek duyulan zamana göre.
5. Veri Toplama Yöntemine Göre
6. Araştırmanın Düzeyine Göre
42. Bilim ve Araştırmanın Özellikleri
Alenilik-Gizlilik
•Bilim insanı yayımladığı bir çalışma ile ileri sürdüğü düşüncenin ve ortaya
koyduğu gözlemin dünyanın herhangi bir başka yerinde bir başka
araştırmacı tarafından tekrar edilebileceğini bilerek araştırmaları yapar ve
bunu tekrarlanabilirliğini sağlamak adına açık ve aleni biçimde yayınlar.
•Ayrıca bilim toplumun iyiliği, mutluluğu ve refahı için vardır.
•Bu nedenle, araştırma sonuçlarının açık ve herkesin anlayabileceği bir dille
herkesin kullanımına açmalıdır.
•Öte yandan, meslek erbaplarının ve diğer araştırmacıların daha kolay
anlayabilmesi için teknik terminolojiyi de kullanmak zorundadır.
•Bu noktada araştırmacı yayınını hazırlarken bir orta nokta oluşturma gereği
duyar
•Bazı araştırmalarda ticarileşme potansiyeli nedeniyle gizliliğin korunması
gerekecektir.
•Patent geliştirme vb. durumlarda fikri mülkiyetlerin korunması adına
gizlilik gerekir
•Bu özellikle araştırma sürecinde önemli olacaktır.
•Araştırma sonlandığında artık yine aleni biçimde araştırma sonuçları
toplum kesimleri ile paylaşılmalıdır.