4. Esas olarak Karbonhidrat ve protein oluşurlar
Tanelerin dış kısmı posadan zengindir.
Tanenin dış kısmında gaz yapıcı ögeler bulunur.
Tanelerin iç kısmında nişasta ve protein bulunur
7. Biyolojik değeri %70’e kadar yükseltilebilir.
• Biyolojik değeri en yüksek olan kurubaklagil
soya fasulyesidir
→ Kurubaklagillerin biyolojik değeri yumurta
proteinine göre %40-60 arasında değişmektedir
8. Kurubaklagillerin yağ içerikleri çoklu doymamış
yağ asitlerinden oluşmuştur.
En yağlı kurubaklagil soya fasulyesidir.
Soya fasulyesinden sonra nohutun yağ içeriği
yüksektir
9. B12 DIŞINDAKİ B VİTAMİNLERİNİ YÜKSEK ORANDA
İÇERMEKTEDİR
E VİTAMİNİ YÖNÜNDEN ZENGİNDİR
KALSİYUM
ÇİNKO
MAGNEZYUM
DEMİR
10. Kurubaklagillerdeki demirin emilmesini azaltan fitat ve
tanenler ile lektinlerin miktarı kabuğun ayrılması ve iyi
pişirilmesiyle azalır
11. KABUK (KEPEK): En dış tabakadır.
Tahıl tanesinin % 12’sini oluşturur
Yoğun bir posa (selüloz) kaynağıdır
15. Kurubakl
agiller/Ta
hıllar
Enerji Cho Protein Yağ Ca Fe Vit A Vit B Vit B2 Niasin Vit C
Kal g g g mg mg IU mg mg mg mg
Bakla^ 354 53,7 27,7 1,8 77 6,0 100 0,53 0,30 2,5 6
Barbunya
^
346 57,0 21,0 1,0 128 5,4 15 0,30 0,11 2,1 0
Fasulye^ 349 55,9 28,1 1,6 86 7,6 15 0,54 0,19 2,1 3
Nohut^ 376 56,7 23,9 6,2 134 7,3 45 0,46 0,16 1,7 1
Böğrülce^ 353 57,2 23,1 1,2 77 7,0 30 0,90 0,20 1,9 3
Mercimek
^
351 57,4 22,5 1,3 68 7,0 100 0,46 0,30 2,0 4
Bezelye^ 346 61,6 22,8 1,8 64 4,8 100 0,72 0,15 2,4 4
Soya
fasulyesi^
403 33,5 28,4 17,7 226 8,4 240 1,10 0,31 2,2 2
Buğday* 354 69,3 11,5 2,2 36 3,1 0 0,57 0,12 4,3 0
Mısır* 351 72 9,4 4,2 9 2,0 200 0,43 0,10 1,9 0
Pirinç* 359 78,0 7,1 1,1 14 1 0 0,16 0,04 2,5 0
^ : 2/3 su bardağı, * : 100 gram
16. Kuruba
klagiller
/Tahıllar
Enerji Cho Protein Yağ Ca Fe Vit A Vit B Vit B2 Niasin Vit C
Kal g g g mg mg IU mg mg mg mg
Buğday
unu *
364 75,5 10,9 1,5 16 1 0 1,13 0,04 1,1 0
Bulgur * 350 69,8 12,5 1,5 40 3,5 0 0,40 0,04 4,3 0
Ekmek
(beyaz)*
247 53,1 7,9 1,1 20 1,3 - 0,33 0,09 1,4 0
Ekmek
(bazlama
)*
246 55,1 8,7 0,4 57 2,9 - 0,33 0,09 1,4 0
Makarna
*
367 76,3 11 1,1 16 1 0 0,13 0,04 1,1 0
Tarhana* 329 58,8 14,1 3,9 78 1 - - 0,07 4,1 0
Bisküvi* 341 - 8,1 10,5 217 0,5 - - 0,08 0,4 0
^ : 2/3 su bardağı, * : 100 gram
17. Protein/peptid Gıda Kaynağı Biyolojik aktivite
7s globulin α zincir Soya, fasulye LDL reseptörlerini düzenleme, Plazma
kolestrol ve trigleserid azaltma, Anti
atermatöz etkinlik
Depo proteinleri Bakla, börülce ve diğerleri Plazma kolestrol ve trigleserid azaltma
Bb serin proteaz Soya fasulyesi, bezelye ve diğerleri Anti kanser, anti enflamatuar, anti
obezite, anti dejeneratif ve otoimmün
hastalıklar
Conglutin Y Börülce, soya Hipoglisemik, hipokolestrolemik
Proteaz inhibitörleri Baklagiller, tahıllar Sitotoksik, antikansorejen
α amilaz inhibitörleri Baklagiller, tahıllar Antikarsinojenik
Lektinler Baklagiller, tahıllar, makroalgler Sitotoksik, antikonserojen, bağışıklık,
antibakteriyel
11 S globulinler Soya ACE önleyici, hipotansif
2 S albuminler Soya, buğday, arpa, pirinç Anti kanserojen, anti enflamatuar
Gliadinler Buğday ACE önleyici
Soya protein izolatı Soya ACE-inhibitörü, hipokolesterolemik,
opioid agonisti, antioksidan
Gluten Buğday Bağışıklık
18. 24.788 kişinin katıldığı TURDEP 1 çalışmasının
sonuçlarına göre;
Kadınlarda %30
Erkeklerde %13
Genel de ise %22,3
Obezite prevalansı tespit edilmiştir
19. • TURDEP-I’e göre diyabet sıklığı % 7.2, TURDEP-II’ye
göre %13,7’dir.
• TURDEP-II çalışmasına göre 40-44 yas grubundan
itibaren nüfusun en az %10’u diyabetlidir.
20. Yapılan bir çalışmada;
Tip 2 dm’li olan obezlerin öğünlerindeki protein
ve yağ oranlarının değiştirilmesinin (%30 protein,
%51 karbonhidrat, %19 yağ ve %15 protein, %51
karbonhidrat, %34 yağ) yemek sonrası plazma kan
şekeri veya insulin cevaplarını etkilemediği
bulunmuştur.
21. • 1930’lu yıllarda ABD
• 1949 yılında Massachusetts eyaletinin Framingham
yerleşkesinde 5.209 sağlıklı birey
• Yıllarca süren takip programı
• Tek bir faktörün koroner damar hastalığında
• KDH gelişiminde rol oynadığı düşünülen 300’den
fazla risk
22. Yaş ve cinsiyet (Erkek >45, kadın >55 yaş)
1.derece akrabalarda erken yaşta (erkek <55, kadın
<65 yaş) hastalık
Sigara Kullanımı
Hipertansiyon
Dislipidemi
Diyabet
Hareketsiz yaşam
Aşırı kilo
23. • Dünya sağlık istatistiklerine göre, gelişmiş ülkelerde
65 yaşın üstündekilerin % 75'inin ölüm nedenleri
kardiyovasküler hastalıklar ve kanserdir.
24. Harvard Üniversitesi Dr. Kennedy radyasyondan
egzoz dumanına ve steroid hormonlarına kadar
birçok kanser yapıcı maddenin etkisinin proteaz
inhibitörleriyle giderildiğini bulmuştur.
25. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nce
gerçekleştirilmiş Türk Hipertansiyon Prevalans
Çalışması, Patent (Prevalence, awareness and
treatment of hypertension in Turkey) çalışmasına
göre;
Ülkemizde hipertansiyon sıklığı %31.8 olup
Kadınlarda %36.1
Erkeklerde %27.5
26. Yaşam tarzı
değişikliği
Öneriler Sistolik KB azalma
(mmHg)
Kilo kaybı Normal BKİ'ye ulaşmak ve korumak 5-20 mmHg
DASH diyeti Sebze ve meyve tüketiminin arttırılması,
düşük yağlı süt ürünlerinin tüketilmesi,
toplam ve doymuş yağın azaltılması
8-14 mmHg
Tuz alımının
azaltması
3,8 gram/gün tuz 2-8 mmHg
Fiziksel aktivite Düzenli aerobik fiziksel aktivite 4-9 mmHg
Ilımlı düzeyde alkol
tüketimi
Alkol alımının sınırlandırılması 2-4 mmHg
Kan basıncındaki toplam azalma 21-55 mmHG
27. Deneysel çalışmalarda deney hayvanlarının diyetlerine
genistein eklemenin karsinojen tümör oluşturma
etkisini önemli derecede azalttığı belirlenmiştir
28. Kurubaklagillerde bulunan izoflavonlar, proteaz
inhibitörleri, fıtosteroller, saponinler, fenolik
bileşikler, fıtik asit gibi öğelerin potansiyel
antikanser özelliğe sahip oldukları, antioksidan
etki göstererek hücreleri serbest radikallerden
korudukları, kansere neden olan DNA
mutasyonunu etkiledikleri ve özellikle kolon ve
göğüs kanserlerinin risklerini azalttıkları
belirtilmektedir.
29. • Molibdenin yeterli alımının özefagus kanserinden
koruduğu gözlemlenmektedir
• Molibdenin en çok bulunduğu besinler
kurubaklagiller, kepekli tahıl ürünleri ve koyu yeşil
yapraklı sebzelerdir.
30. • Valentiner ve arkadaşları kurubaklagillerde, en çok
soya fasulyesinde bulunan lektinin insanlarda
meme kanserinin hücre proliferasyonu üzerindeki
invitro etkileri üzerine yaptıkları bir araştırmada;
diyet lektinlerinin invitro olarak insan meme
kanser hücrelerinin hücre büyümesini inhibe
edebildiğini göstermişlerdir.
31. Stevens ve arkadaşları, tarafından yapılan klinik
çalışmalarda yüksek lifli diyetlerin, diyabet
üzerine etkisi araştırılmıştır. Özellikle suda
çözünebilir lifin yemek sonrası glikozu ve insülin
konsantrasyonunu hem diyabeti olan hem de
olmayanlarda düşürdüğü görülmüştür.
32. • Posanın sindirim sistemi, kolon, kalp damar
hastalıkları, kanser, diyabet gibi pek çok hastalıkla
ilişkisi vardır. Tam tahıl ve ürününün tüketimi
sonucunda bu hastalıklara yakalanma riski % 20 - % 50
oranında azalmaktadır.
• Çavdar ve buğday ile beslenen orta yaşlı erkekler
üzerinde yapılan bir çalışmada yüksek posa içerikli
çavdar ve buğday temelli beslenmenin fekal boşaltımı
% 33-36 arttırdığı, β-glukourinidaz aktivitesini % 29
azalttığı ve hastalık riskini azalttığı ifade edilmektedir
33. • Yaşları 40-75 arası olan 43757 sağlık çalışanı
üzerinde yapılan başka bir araştırmada tahıl
tüketimi ile miyokard enfaktus (kalp krizi) riski
arasında bir ilişki olduğu bildirilmiş ve buna göre
her 10 g’ lık tahıl posası tüketimindeki artışın
hastalık riskini % 29 oranında azaldığı
bildirilmektedir.
34. Genellikle rafine tahıl tüketen ve az miktarda tam
tahıl ile beslenenlerin diğer bireylere göre tip 2
diyabete yakalanma riskinin %57 oranında daha
yüksek olduğu belirtilmektedir
35. Hiperinsulinemik olan kilolu ve obez 11 birey
üzerinde yapılan başka bir araştırmada 6 hafta
süreyle bir gruba rafine diyet, diğer gruba da tam
tahıl tanesi verilmiştir. Tam tahıl tüketilen grupta
açlık kan şekerinde %10 oranında bir düşüş
gözlenmiştir
36. Uzun dönemde soya tüketiminin kardiyovasküler risk
üzerindeki etkilerini belirlemek için
Tip 2 diyabetli ve nefropatili 41 hasta çalışmaya
alınmış, 20 kişi 0.8 g / kg protein almıştır.
Protein grupları; % 35 hayvansal protein, %35 soya
proteini ve % 30 bitkisel proteindir.
21 kişi kontrol grubudur ve % 70 hayvansal protein, %
30 bitkisel protein tüketmişlerdir.
Açlık plazma glukozu
Total kolesterol
LDL kolesterol
Serum TG
CRP
37. Yapılan araştırmalarda tam buğday ekmeği
tüketiminin, çavdar ürünleri tüketiminin ve
kahvaltılık tahıl tüketiminin koroner arter
hastalığı riskini azalttığı belirlenmiştir.
38. Diyet posasının bileşimleri ile ilgili olarak yapılan
araştırmaların değerlendirmeleri, yulaftaki
çözünebilir posa fraksiyonlarından birisi olan
Beta-glukan’ın keşfine olanak vermiştir. Beta-
glukan’ın kolesterolü düşürdüğü, tokluk kan
şekerini azalttığı, iştahı baskıladığı ve tokluk
hissini arttırdığı gösterilmiştir.
Editor's Notes
Elzem amino asitlerden,
İyi pişirilir ve tahıllarda birlikte tüketilirse karışımın
(%15) soya fasulyesi
Nohut (%4)
. KURUBAKLAGİL YEMEKLERİ C VİTAMİNİ KAYNAKLARI İLE BİRLİKTE YENDİĞİNDE DEMİRİN BİYOYARARLILIĞI YÜKSELİR, EMİLİMİ 2-3 KAT ARTAR.
Dünya baklagil tüketim değerlerine bakıldığında kişi başına tüketilen miktar fazlasıyla düşüktür fasulyede 3-4 kg, bezelyede 1 kg, mercimek ve nohutta 1 kg altındadır.
Türkiye tahıl 11,3 milyon hektarlık alanda tahıl üretimi gerçekleştirilmektedir.
Kurubaklagiller, belirli oranlarda tahıllarla karıştırılır ve iyi pişirilirse protein kalitesi yükselebilmektedir. İyi pişirme ve C vitamini ile birlikte tüketildiğinde demir ve kalsiyum biyoyararlılığını arttır.
Yapılan epidemiyolojik çalışmada baklagil tüketen topluluklarda meme, kolon ve prostat kanserinin bastırılmasında etkili olduğu görülmüştür. Baklagil tüketimi koroner kalp hastalığını %22'ye kardiyovasküler hastalığını %11 yakalanma riskini düşürmüştür. Klinik ve epidemiyolojik çalışmalarda antikarsinojenik ve hipokolesterolomik, glikoz ve kan basıncını düşürücü antiji yotensin dönüştürücü enzim (ACE), antioksidan ve antimikrobiyal etkinliği yapılan çalışmalarda gözlenmiştir.
Obezite prevalansı ülkemizde de giderek artmaktadır. Yaş dağılımına göre ise obezitenin 30'lu yaşlarda arttığı 45-65 yaşlarda zirve yaptığı görülmektedir
TURDEP-I’den itibaren geçen 12 yıllık süreçte erişkin nüfusumuzun yas ortalaması 4 yıl artmıştır. Ortalama kadın ve erkek boyu birer cm artmış; kadınlarda ortalama vücut ağırlığı 6 kg, bel çevresi 6 cm, kalça çevresi 7 cm artarken; erkeklerde vücut ağırlığı 8 kg, bel çevresi 7 cm, kalça çevresi de 2 cm artmıştır.
TURDEP-I’de ise %10’nun üzerindeki diyabet sıklığı 45-49 yas grubunda rapor edilmiştir. Bu verilere dayanarak Türkiye’de diyabetin 1998 yılına göre yaklaşık olarak 5 yas daha erken yasta başladığı düşünülmektedir
1930’lu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin sıklığında belirgin artış gözlenmesi üzerine halk sağlığı servisi (public health service) kalp hastalığı gelişimine neden olan faktörlerin bulunmasına yönelik bir çalışma başlatılmasını istemiştir. Bunun üzerine Framingham Kalp Çalışmasının planları yapılmış ve 1949 yılında Massachusetts eyaletinin Framingham yerleşkesinde yaşayan 5209 sağlıklı birey ilk muayeneleri yapılıp yaşam biçimleri sistematik olarak sorgulandıktan ve kan örnekleri çalışıldıktan sonra yıllar sürecek bir takip programına alınmışlardır.[4,5] Bu program başlatıldığında sadece tek bir faktörün koroner damar hastalığından sorumlu olarak ortaya çıkacağı düşünülmüşse de yıllar suren takip neticesinde olayın tek değil çok sayıda faktörün etkisiyle geliştiği belirlenmiştir. Bugün kullandığımız risk faktörü ifadesi de ilk kez Framingham araştırmacıları tarafından kullanılmıştır. Sigaranın kalp hastalığı riskini artırdığı, filtre kullanılmasının bunu engellemediği gibi bilgilere o dönemlerde erişilmiştir. Framingham çalışması bugün halen devam etmektedir. O günden bu güne yapılan sayısız çalışmada KDH gelişiminde rol oynadığı düşünülen 300’den fazla risk faktöründen bahsedilmektedir. en çok kabul görenler
Dünya Kanser Araştırma Vakfı ve Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü'nün birlikte vardıkları değerlendirmelere göre, kanserlerin %80-90'ı önlenebilir niteliktedir ve uygun beslenme alışkanlıklarıyla bunların %40-60‘nın önlenebileceği öngörülmektedir
Asya toplumlarında meme, prostat ve diğer kanser sıklığındaki azalmanın soya tüketimine bağlı olduğu bildirilmiştir
Ülkemizde hipertansiyon sıklığı %31.8 olup
Hipertansiyon, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyadaki her 8 ölümden birinin sorumlusu olup, en öldürücü üçüncü hastalıktır.
Yüksek düzeyde potasyum alınması inme riskini de azaltır. Beslenmenin düzenlenmesinin, aerobik egzersizin düzenli olarak yapılmasının, alkolün ve sodyumun sınırlandırılmasının kan basıncı üzerine cok daha fazla etkili olduğu da bulunmuştur. Yüksek potasyumlu diyetin, endotel hücreleri, yüksek KB’nin yarattığı etkiden koruduğu, dolayısıyla beyin kanaması ve yetmezliğini önlediği de ileri sürülmüştür. Sebze ve meyve miktarının arttırılması gerektiğini öne suren DASH beslenme planı ile 4700 mg/gün potasyumun sağlanabilir. Potasyumdan zengin besinler sırasıyla; kurubaklagil, marul, fındık, ıspanak, muz, patates, maydanoz, dereotu, enginar, havuç, taze fasulye, lahana, domates, patlıcan, karaciğer, sığır eti, kuzu eti, tavuk eti, beyin, yürek, böbrek, yumurta, sut, yoğurt vb.dir. Whelton ve arkadaşlarının yaptığı 33 çalışmada oluşan meta analizde, potasyum atımının arttığı (50 mmol/gün) hipertansiflerde KB’nin ortalama 4.4 mmHg ve normotansiflerde ortalama 1.8 mmHg azaldığı bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada supleman olarak 1900 ile 4700 mg/gün arasında alınan potasyumun KB’yi 2 ile 6 mmHg düşürdüğü belirtilmiştir.
Soya fasulyesi ve kurubaklagillerde bulunan izoflavonlardan genistein ve daidzein, antikanser bileşenidir ve kanserin gelişmesi için önemli olan enzimlere engel olur ve tümöre kan gidişini önler.
. Ayrıca diyet liflerin karbonhidrat emilimini ve tokluk serum glikoz düzeyini azalttıkları rapor edilmiştir
Posanın sindirim sistemi, kolon, kalp damar hastalıkları, kanser, diyabet gibi pek cok hastalıkla ilişkisi vardır. Tam tahıl ve urununun tuketimi sonucunda bu hastalıklara yakalanma riski % 20 - % 50 oranında azalmaktadır.
Epidemiyolojik çalışmalarda tam tahıl ürünlerinin tüketiminin tip 2 diyabet riskini %20-37 oranında azalttığı gösterilmiştir.
Kısa dönemli soya tüketiminin kardiyovasküler risk üzerindeki etkileri mevcutken nefropatili Tip 2 diyabet hastalarında uzun dönemde soya proteini tüketiminin etkisiyle ilgili daha az bulgular vardır. Uzun dönemde soya tüketiminin kardiyovasküler risk üzerindeki etkilerini belirlemek için nefropatili Tip 2 diyabetlilerde C-reaktif protein ve böbrek fonksiyon göstergeleri ölçülmüştür. Tip 2 diyabetli ve nefropatili 41 hasta çalışmaya alınmış, 20 kişi 0.8 g / kg protein almıştır.
Protein grupları; % 35 hayvansal protein, %35 soya proteini ve % 30 bitkisel proteindir.
21 kisi kontrol grubudur ve % 70 hayvansal protein, % 30 bitkisel protein tüketmislerdir.
Hastalar 4 yıl takip edilmistir.
Soya proteini tüketen grupta kardiyovasküler risklerden açlık plazma glukozu, total kolesterol, LDL kolesterol ve serum TG ve CRP düzeyleri önemli ölçüde azalmıstır. Soya tüketen grupta proteinüri ve idrar kreatinin düzeylerinde de yine önemli düzelmeler görülmüstür.