Milli Eğitim Bakanlığı tarafından temel düzeyde hazırlanmış olan Eğitimcinin Eğitimi Kursu; eğiticinin kurum çalışanlarına işin daha etkin, daha verimli ve amaca hizmet eder bir şekilde yapılması adına bilgi aktarımında bulunabilmesini sağlamak ve bu yöndeki beceri ve davranışlarını geliştirmek, çevresine model olan ve bu sorumluluğu paylaşan iş bir birey olmasını sağlamaktır.
1. R E F E R A N S K A R İ Y E R M E R K E Z İ / Y A Ğ M U R U R A L
EĞITICININ EĞITIMI
2. OLUMLU EĞITIM ORTAMI
OLUŞTURMAK
• Yetişkinlerin öğrenim ilkelerine dayalı planlanmış öğrenmeyi
kolaylaştıran, eğitimci ve katılımcının karşılıklı etkileşimde olduğu
ortam “olumlu eğitim ortamı” dır. Olumlu bir ortam öğrenmeyi
destekler, katılımcıların soru sormaya cesaret edebildikleri güvenli bir
hava yaratır ve eğitim amaçlarına ulaşma sorumluluğunu sadece
eğitmene değil katılımcılar dahil herkese yükler. Olumlu bir eğitim
ortamı oluşturmanın temeli, yetişkinlerin nasıl öğrendiğini anlamaya
dayanır. Eğitim sürecinin dinamikleri büyük ölçüde katılımcılar ve
eğitmenin birbirini anlamalarına bağlıdır. Katılımcılar eğitim kendi
konuları ile bağlantılı olduğunda, etkin olarak eğitime katıldıklarında,
olumlu geri-bildirim aldıklarında, bir birey olarak kabul edildikleri ve
kendilerini güvenli bir ortamda hissettiklerinde daha iyi öğrenirler.
Olumlu bir eğitim ortamı kendi kendine, şans eseri oluşmaz, ancak
dikkatli bir planlama ile oluşturulabilir. Planlama için eğitmenin,
eğitimden önce, eğitim sırasında ve eğitimden sonra yapması
gerekenler aşağıda sıralanmıştır:
3. EĞITIMDEN ÖNCE NELER YAPMALI
Katılımcılar Hakkında Temel Bilgileri Toplamak
Katılımcı sayısı kaç ? Beklentileri neler ?
Katılımcıların eğitim düzeyi ne?
Anlatılacak konu ile ilgili bilgi ya da deneyimleri var
mı?
Yaş ve cinsiyetleri hakkında bilgimiz var mı?
Günlük işleri ve sorumlulukları aksıyor mu?
Katılımcıların kültürel yapıları hakkında bilgimiz var mı?
4. EĞITIMDEN ÖNCE NELER YAPMALI
Eğitim verilecek yerdeki fiziksel koşulların organizasyonunu
yapmak
Katılımcı sayısına göre odanın büyüklüğü yeterli mi?
Katılımcıların arada çıkabileceği veya küçük grup etkinlikleri
için kullanılabilecek yerler var mı?
Masa, sandalye, sıra gibi gerekli mobilya var mı?
Odanın sıcaklığı, havalandırması uygun mu?
Tahta, tebeşir veya kalem var mı? Katılımcılara not veya mesaj
iletmek için bir duyuru panosu var mı?
Aydınlatma yeterli mi?
Slayt vs. gibi görsel araçlar kullanıldığında odanın karartılması
için şartlar uygun mu?
Öğrenmeyi kolaylayan araç ve gereçler odada hazır mı?
Varsa, çalışıyor mu? Bunlar için gereken uzatma kablosu vs. var
mı?
5. EĞITIMDEN ÖNCE NELER YAPMALI
Katılımcıların Gereksinimlerini Önceden Tahmin
Etmek Ve Uygun Düzenlemeler yapmak
Katılımcılar tahtayı rahat görebilecek mi?
Yemekler için nasıl bir düzenleme yapılacak?
Aralarda kahve, çay, su servisi olacak mı?
Sigara içme ile ilgili bir uygulama olacak mı?
Tuvalet var mı? Varsa, temizliği vs. uygun mu?
Telefon var mı? Acil mesajlar ulaştırılabilir mi?
Kaza veya ani rahatsızlık gibi acil durumlar için
gereken tedbirler alındı mı?
6. EĞITIMDEN ÖNCE YAPILMASI
GEREKENLER
Kendini Sunum İçin Hazırlamak
Anlatılacak konu hakkında bilgi tazelemesi yapıldı mı? Son
yenilikler öğrenildi mi?
Bilgisayar slayt gibi eğitimde kullanılacak gereçler gözden
geçirildi mi?
Sunum için kılavuz niteliğinde olacak ders notları hazırlandı
mı?
Anahtar sorular yazıldı mı? Önemli noktalar işaretlendi mi?
Sunum esnasında hatırlamayı kolaylaştıran küçük notlar
alındı mı?
Hazırlanacak eğitmen notunda değişiklikleri yazmak için
boşluklar bırakıldı mı?
7. EĞITIMI KOLAYLAŞTIRAN ILETIŞIM
BECERILERI
iletişimle eş anlamlı olarak dilimize Fransızca söylenişi ile yerleşen
komunikasyon Latince’deki “communicatio” sözcüğünün karşılığıdır.
Kökenindeki “communis” kavramı birçok kişiye ya da nesneye ait
olan ve ortaklaşa yapılan anlamlarını taşımaktadır.
iletişimin onlarca tanımı yapılmıştır. En yalın anlamıyla “iletişim bir
kaynakla bir alıcı (iki birey, iki grup) arasında bilgi, görüş, duygu,
haber ve düşünce yani mesaj alış-verişidir”.
Alış-veriş sözcüğünden de anlaşılacağı üzere, iletişimde, bilgi akışının
iki yönlü olması gerekir. Aslında iletişim yalın bir ileti alış-verişinden
çok, toplumsal nitelikli bir etkileşim, değiş tokuş ve paylaşımı içerir.
8. EĞITIMI KOLAYLAŞTIRAN ILETIŞIM
BECERILERI
Etkili bir iletişim sağlamada beden dili önemlidir.
Beden dilimiz aşağıda özellikleri
sıralanan göz teması, yüz ifadesi, baş hareketleri,
jestler ve vücudun duruşu ile kendini
ortaya koyar.
16. BEDEN DILI
İlk çağlarda insanlar, konuşarak anlaşmayı
öğrenmeden önce, iletişimlerini el, kol, vücut
hareketleri ve çıkardıkları tuhaf seslerle sağlıyorlardı.
İnsanlık tarihinin başlangıcındaki uzun süreler,
insanların bedensel hareketlerinden oluşan sözsüz
mesajlarla yaşandı. Bireysel yaşama dayalı ilk çağ
insanları, başka insanlara ihtiyaç duydukça, bedenleri
ile gerçekleştirdikleri anlaşma yeteneklerini geliştirmek
zorunda kaldılar. Beden dili, insanların ilk anlaşma
aracı ve ilk dili durumundaydı.
17. MESAJ
Duygu ve düşüncelerin sözlü, sözsüz ya da yazılı bir anlatımla insanlara
ulaşmasını sağlayan sembollere Mesaj denir. Bir diğer deyişle anlamı
olan her şey mesajdır.
18. SÖZLÜ MESAJLAR
İnsanlar, sözcüklerle anlaşmaya başlayınca, bedensel mesajları
daha az kullanma yolunu seçtiler. Ses tonu ile desteklenerek söz
ile ifade edilen mesajlara Sözlü Mesaj adı verilir. Sözel unsur,
sözcükler ve onların gerçek anlamlarını içerirken ses unsuru;
kararlılığı, telaffuzu, tonu, ritmi, vurguyu ve şiddeti kapsar.
Örneğin, “Buraya gel!” veya “ Otur!” ifadeleri sesin şiddeti,
vurgusu ve tonuna bağlı olarak farklı anlamlar taşır.
Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan kaçının. Bir topluluk içinde;
sesinizin tonunu, yüksekliğini, konuşma süresini, şeklini
bulunduğunuz çevreye göre ayarlamalısınız. Sözlü mesajlar
içerisinde değerlendirdiğimiz, dil ötesi olarak tanımladığımız
mesajlar da vardır. Mektup, elekronik posta (e-mail), telefonla
mesaj aklımıza ilk gelenlerdir.
19. SÖZSÜZ MESAJ
El-kol, baş, ayak ve vücudun diğer kısımları ile yapılan işaret ve hareketlere Sözsüz
Mesaj denir. Bir diğer deyişle, bedenimiz aracılığıyla verdiğimiz mesajlardır. Sözsüz
mesajların öncelikli işlevi, duygularımızı yansıtmaktır; diğer işlevi ise, sözlü ifadeyi
desteklemesi onun akıcılığına katkıda bulunmasıdır.
Bazen iletişim kurmamak da bir mesaj niteliği taşır. Tanıdığınız birinin sizi gördüğü
halde, görmezden gelerek yanınızdan hiç konuşmadan selam vermeden geçip
gitmesi, sizi kaale almadığı, konuşmak istemediği ya da önemsemediği
mesajlarını taşır.
İlk İzlenim: Daha önce birbirlerini hiç görmemiş insanlar, ilk kez karşılaştıklarında,
kısa sürede birbirleri hakkında bir izlenim oluştururlar. Kişinin güvenilir veya
güvenilmez, hoş veya nahoş, önemsenecek veya önemsenmeyecek, uyumlu
veya uyumsuz olduğu gibi algılamaları içeren bu ilk izlenimler, otuz, otuz beş
saniye gibi kısa bir sürede oluşur.
Yapılan araştırmalarda, “gözle” alınan mesaj ilk izlenimin yüzde altmışını,
“kulakla” alınan mesajın ise yüzde otuzunu oluşturduğu belirlenmiştir. Kişinin “ne
söylediğini” belirten içerik ise, ilk izlenimin ancak yüzde onunu oluşturmaktadır.
20. SÖZSÜZ MESAJ
Bu sonuçlardan şunu anlıyoruz; ilk karşılaştığımız
zaman nasıl göründüğümüz, nasıl bir yüz ifadesine
sahip olduğumuz ve nasıl konuştuğumuz, ne
konuştuğumuzdan daha önemli olmaktadır.
İlk izlenimi edinirken bizleri yanıltabilecek bir özelliğimiz
var; bu da o kişinin bize geçmişte birini çağrıştırıyor
olması. Bu özelliğimiz ara sıra yanlış karar vermemize
sebep olabilmektedir.
21. SÖZSÜZ MESAJ
Bedensel mesajlarla kazanılan ilk izlenim, daha sonra ses tonu ve
konuşmaların etkisiyle yerini belirli bir zaman sonra kalıcı izlenime bırakır.
Kalıcı izlenimde; söz ve ses unsurlarının yüzdesi artar, gözle algıladığımız
mesajın yüzdesi azalır. Bir süre sonra insanların bedensel mesajlarının
etkisi, ilk andaki yüksek etkisini yitirir. Konuşulan şeyin yani içeriğin etkisi
artar.
Sözsüz mesajları oluşturan dört unsur vardır: Beden dili, bedensel temas,
mekan kullanımı, araç ve aksesuarlar.
22. BEDENSEL TEMAS
Bedensel Temas; Dokunma, canlılarda rahatlık yaratan,
sevgiyi artıran bir harekettir. Kişinin aile bireylerine veya
yakınlık hissettiği kişilere dokunması güven ve bağlılık
duygusunu geliştirir.
Temasın bir başka anlamı ise, sahiplenme duygusunu
yansıtmasıdır. Herhangi bir varlığa elimizle temas etmek
onu sahiplendiğimiz mesajını verir. Bize ait olan şeylere
dokunarak, temas ederek sahiplendiğimizi gösteririz.
Kişinin kendi kendine teması ise, gergin anlarda rahatlatıcı
bir görev yapar. Ellerin birbirine değmesi, kollarla bedene
sarılmak, eli çeneye veya yüze götürmek, ağza temas
Etmek şeklinde görülen kendi kendine temas durumu,
genellikle farkında olmadan yapılan hareketlerdir.
23. MEKAN KULLANIMI
İnsanlar günlük yaşantılarının her aşamasında aile, iş, okul
hayatında diğer insanlarla aynı veya yakın ortamları paylaşırlar.
Hem yüz yüze ikili ilişkilerde, hem de geniş mekanlarda kurulan
ilişkilerde mesafeyi bilinçli kullanmak büyük önem taşır.
Mesafenin uzaklığı ya da yakınlığı kişinin duygularıyla doğrudan
bağlantılıdır. Yakınlık duygusu hissettiğimiz insanlara yaklaşır,
hoşnut olmadıklarımızla aramıza mesafe koyarız.
Yapılan araştırmalar, insanların birbiriyle ilişkilerini dört farklı
mesafede
düzenlediğini belirlemiştir. Bunlar:
Mahrem alan (Özel bölge)
Kişisel alan
Sosyal alan
Ortak alan (Genel bölge)
25. MAHREM ALANI
Mahrem alan ya da başka bir deyişle özel bölge
sadece aile bireyleri ve çok yakın arkadaş çevresinin
girebildiği mesafedir. 0-25 cm’ lik mahrem alana
samimi olmadığımız
kişilerin girmesi gerginlik ve huzursuzluk yaratır. Kaçma
isteği ya da saldırganlık hissi oluşturur. Toplu taşıma
araçlarında insanların suratlarının asık ve gergin
durmalarının nedeni mahrem alana girilmiş
olmasındandır. Aynı duygular asansörlerde de
yaşanır. İnsanlar hiç konuşmadan, az hareket ederek
ve gözleri kat numaralarına dikerek bir an önce
ineceği kata gelmelerini beklerler.
27. MAHREM ALAN
Polis sorgularında, bazen mahrem alanın taciz
edilerek sonuç elde edildiği görülebilir.
Amerikan filmlerinde görürüz; geniş bir odanın
ortasında sandalyeye oturtulan sanık, parlak
ışık altında tutularak sorgulayıcılar tarafından,
mahrem alanına girip rahatsız edilerek baskı
altında itirafa zorlanır. İnsanlarla daima yakın; ama
onları rahatsız etmeyecek mesafede durmaya gayret
etmeliyiz.
28. KIŞISEL ALAN
Kişisel alan; birbirlerini tanıyan ve arkadaş kabul eden
kimselerin, yakınlaştıkları mesafedir. Bu alan 25 cm ile
1 metre arasında değişir. Tokalaşma, bu alan
içerisinde gerçekleştirilir. Hiç tanımadığımız birinin bu
mesafeye girmesi, biraz huzursuzluk yaratabilir.
29. SOSYAL ALAN
Sosyal alan; tanıdığımız fakat yakınlık duygusu
hissetmediğimiz kişilerin girebileceği alandır. Okuldaki
öğrenciler, mahalledeki bakkal, manav, kapıcımız,
karşı binadaki insanlar gibi. 1- 2,5 metre arasında olan
bu mesafede insanlar, birbirleriyle ancak selamlaşma
gereği duyarlar.
30. ORTAK ALAN
Ortak alan; sokaklar, meydanlar, alışveriş merkezleri,
otobüs durağı gibi herkese açık yerlerde insanların
kullandıkları alandır. Kişinin hiç tanımadığı insanların
kendilerinden en az 2,5 metre uzağında olmaları,
rahat olmalarını sağlar.
31. SONUÇ
Mekanların kullanış şekli de çok önem taşır ve dostluğun ya da
statünün göstergesi olarak değerlendirilir. Önde olmak, yüksekte
olmak, genelde yüksek statü anlamına gelirken statüsü yüksek
kişinin yanında veya özellikle sağında bulunmak, onun en önemli
yardımcısı, yakını olduğu anlamını verir. Krallar, yüksek rütbeli
yöneticiler, din adamları, bilginler önde yürürler; öğretim üyeleri,
yargıçlar yüksek kürsülerde otururlar. İnsanın ayak uçlarının ve
göğsünün yönü, bulunmak istediği yerle ilgili gerçek niyetini
ortaya koyar. Ayakta durarak herhangi bir konuda konuştuğunuz
bir kişinin bu konuşmayı bitirmek isteyip istemediğini anlamanın
en iyi yolu, onun ayak uçlarına ve göğüs yönüne bakmaktır. Size
bakarak sizinle konuşan birinin göğüs ve ayakları kapıya
dönükse, sizinle sürdürdüğü konuşmadan fazla hoşnut olmadığını
ve bu görüşmeyi bitirmek istediğini anlayabiliriz.
34. ARAÇ VE AKSESUARLAR
Sözsüz iletişimde mesaj iletmek için başvurulan
yollardan birisi de, kullanılan araçlar ve aksesuarlardır.
Giydiğimiz kıyafetler, taktığımız takılar, rozetler, gözlük,
kullandığımız parfüm, bindiğimiz araba vb. hepsi birer
araçtır ve bunlarla çevremize çeşitli mesajlar iletiriz.
Eski insanların yüzlerine sürdükleri boyalar, ressamlara
poz veren kralların ellerindeki iktidar sembolleri,
ordulara ait bayrak ve flamalar hepsi birer mesaj
aracıdır.
35. EĞITIMI KOLAYLAŞTIRAN ILETIŞIM
BECERILERI
Göz teması : Konuşurken insanların yüzüne bakanlar, bakmayanlardan daha çok
hoşa gider. insanlarla onları rahatsız etmeyecek ölçüde, ancak mümkün olduğu
kadar çok göz teması kurulmalıdır.
Yüz ifadesi: Mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edip
gülümseyerek, yüzle çevreye olan ilgi yansıtılmalıdır. Enerji dolu olup, donuk ve
ifadesiz gözükmekten kaçınılmalıdır.
Baş hareketleri: Karşısındaki konuşurken sık sık başı hafifçe aşağı yukarı hareket
ettirerek onu dinlediğini, anladığını hissettirme etkili iletişimde özellikle önemlidir.
Dinlerken, söylenenleri kabul edip etmeme söz konusu değildir, önemli olan
konuşana “anlaşıldım” duygusunu yaşatmadır.
Jestler: Çok aşırıya kaçmadan kullanılmalıdır. Eğitimcilerin elleri cepte tutmak,
konuşurken kolları kavuşturmak ve eller ile ağzı örtmekten kaçınmaları yerinde
olur. Açık ve anlaşılır jestler tercih edilmelidir.
Beden duruşu: Ayakta duruş dik olmalıdır. Oturma halinde sandalye ve koltuğu
tam olarak doldurarak arkaya yaslanmak, birisiyle konuşurken ona doğru
yönlenerek ilgiyi göstermek uygun olan beden duruşlarıdır.
36. OLUMSUZ ILETILER
1- Sandalyenin ucunda oturmak aşırı çekingenliğin ve kendini rahatsız hissetmenin en belirgin
göstergesidir.
2- işaret parmağını karşısındakinin yüzüne doğru kaldırarak konuşmak kendini üstün görmeyi
ve saldırganlığı yansıtır.
3- Karşıdaki insana göre hafif yana dönük oturmak, kendinden yeterince emin olmamayı ve
bir an önce gitmek istemeyi gösterir.
4- Kalem ya da çakmak gibi şeylerle oynamak asabiyete, iç huzursuzluğuna ya da ilgisizliğe
işaret eder.
5- Zayıf bir şekilde el sıkmak kendinden emin olmamayı; aşırı sıkmak ise göstermelik bir
kendine güveni çağrıştırır.
6- Utangaç bir şekilde kapıya yaslanmak kişinin yardıma ihtiyacı olduğunun bir işaretidir.
7- Sürekli saçlarla ya da yüzde herhangi bir nokta ile oynamak kişinin aşırı mahcup olduğuna
işaret eder.
8- Ayakları yere sürüyerek ve hafif eğik yürümek dinamik ve enerjik olunmadığını gösterir.
9- Sürekli elle çeneye destek yapmak söylenmek istenilenin tam olarak bilinmediği anlamına
gelir.
10- Çantayı ya da evrakları otururken dizlerinin üstünde tutmak kişinin kendine görünmeyen
bir duvar ördüğünü simgeler.
11- Başka bir insanla konuşurken ellerle onun masasına yaslanmak insanların özel alanlarına
saygı duyulmadığına işaret eder.
12- Otururken bacakları sandalyeye dolamak kişinin kendini bir şeylere karşı emniyete alması
gerektiğini düşündüğünü gösterir.
37. ETKILI ILETIŞIM
Sunum sırasında sözlü becerileri kullanmak için, bir
eğitmen:
Etkin bir dinleyici olmalı
Anlaşılır konuşmalı, konuşma hızını düzenlemeli
Ses tonunu, vurgusunu, yüksekliğini ayarlamalı
Açık, sade, net bir anlatım kullanmalı
Konuları anlamlı bir akış içinde bağlantılı olarak sunmalı
Gereksiz tekrarlardan kaçınmalı
Karşısındakinin sözlerini anladığından emin olmak için
algıladığını yansıtmalı, tekrarlamalı
Katılımcıları soru sormaya cesaretlendirmeli (etkileşimli
olmalı)
38. ETKILI ILETIŞIM
Sunum sırasında sözsüz becerileri kullanmak için, bir
eğitmen:
Göz teması kurmalı (katılımcıların yüzlerine bakmalı)
Güler yüzlü olmalı
Yüzü katılımcılara dönük olmalı
Söylenenleri dinlediğini mimikleri ile göstermeli
Beden duruşu açık olmalı, jestlerini uygun şekilde
kullanmalı
Yerinde sallanmak, devamlı kımıldamak ya da elinde bir
şey ile oynamaktan kaçınmalı Kürsüden hitap yerine
katılımcılarla aynı düzeyde durarak konuşmalı
Toplantılarda oturma düzenini yüz yüze anlaşmayı
kolaylaştıracak şekilde dairesel ya da U biçiminde
oluşturmalı
39. İLETIŞIM ENGELLERI
Ör:
“derste önemli bir konu anlatırken cep telefonu ile mesaj yazan
bir öğrenci olduğunda” öğretmen ne yapmalı? Eğitim
ortamında karşılaşılabilecek bu örnek üzerinde iletişim
engellerinin aşağıdaki durumlara neden olabileceği söylenebilir:
1- Emir vermek, yönlendirmek; “Telefonu derhal kapat ve
çantana koy”. Korku ya da aktif direnç yaratabilir. Kişiyi
söylenenin tersini yapmaya yöneltebilir. İsyankar davranışa ya
da misillemeye yol açabilir. Kişiye kendini önemsiz hissettirir.
2- Tehdit etmek, gözdağı vermek; “Telefonu kapatmazsan
elinden alırım”. Korku, boyun eğme, gücenme ya da kızgınlık
duygularına neden olabilir. Söylenilen tepkinin gerçekten
meydana gelip gelmeyeceğini denemeye, yani isyana yol açar.
Kişi kendine saygı duyulmadığını düşünebilir.
40. İLETIŞIM ENGELLERI
3- Ahlak dersi vermek; “Bir üniversite öğrencisi derste ne
yapılıp yapılmayacağını bilir”. Zorunluluk ya da suçluluk
duygusu yaratır. Kişinin durumunu daha şiddetli
savunmasına yol açabilir (“Kim demiş?”). Kişinin sorumluluk
duygusuna güvenilmediği ve değerlerinin önemli olmadığı
hissi verir.
4- Öğüt vermek, çözüm getirmek; “Dersin düzenini
bozmaya hakkın yok, yerinde olsam o telefonu
kaldırırdım”. Bağımlılık ya da direnme duygusu yaratır.
Kişinin kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu
düşündüğümüzü gösterir. Kendi başına düşünüp, çözüm
üretmesine ve seçenekleri denemesine engel olur.
41. İLETIŞIM ENGELLERI
5- Öğretmek, nutuk çekmek, mantık yürütmek; “Telefon
dikkat dağıtmak için icad edilmedi”. Bıkkınlık ve nefret
duygusu yaratır. Çoğunlukla iletişimin kesilmesine yol açar.
Kişinin kendini beceriksiz ve yetersiz hissetmesine neden
olur, savunucu tutumları ve karı koymayı kışkırtır.
6- Yargılamak, eleştirmek, suçlamak; “ Her derste sorun
yaratıyorsun”. Benlik saygısını zedeleyebilir. Genellikle kişi
yargı ve eleştirileri gerçek olarak algılar (“Ben kötüyüm”)
ya da karşılık verir (“Sen de benden mükemmel değilsin”).
7- Ad takmak, alay etmek; “Sınıfın yaramazı olmak
zorunda mısın?”. Kişinin kendisini değersiz hissetmesine,
sevilmediği kanısına varmasına yol açabilir. Genellikle kişiyi
karşılık vermeye zorlar.
42. İLETIŞIM ENGELLERI
8- Yorumlamak, analiz etmek; “Bu hareketi dikkat çekmek için
yapıyorsun” Tehdit ve tedirgin edici bir yanı vardır ve başarısızlık
duygusu uyandırabilir. Kişi kendini korumasız, kıstırılmış hisseder. Kendisine
inanılmadığı kanısına varabilir. Yanlış anlaşılma endişesi ile iletişimi keser.
Eğer bu yorum doğru ise, kişi bu kadar ortaya çıkarıldığı için utanabilir.
43. …
Kişiler arası ilişkilerde sorun olduğunda, etkili bir iletişim için SEN
DİLİ kullanmak yerine kendi duygu ve düşüncelerimizi ifade
etmemize yarayan özel bir yaklaşım, ben dili kullanmak
gereklidir. Kendimizi BEN DiLİ ile ifade ederken;
• Karşımızdaki kişinin sorun olarak algılanan davranışını
• u davranışın bize olan etkisini
• Bu davranışın bizde yarattığı etkileri ya da duyguyu
belirtmeliyiz.
• Ders sırasında cep telefonuyla mesaj yazan öğrenci
örneğinde; öğretmen, “ben ders anlatırken cep telefonu ile
ilgilenmen beni ve anlattıklarımı önemsemediğini
düşündürdüğünden kızıyorum” ya da “ben ders anlatırken cep
telefonu ile ilgilendiğinde dikkatim dağılıyor ve rahatsız
oluyorum” sözleri ile BEN DİLİ kullanarak durumu ifade edebilir
ve iletişim yolunu açarak sorunu ortadan kaldırmayı
kolaylaştırabilir.