Bu kitabın yazarı iki bin beş yüz yıl önce Çin'de yaşayan SUN TZU. Kitabına şöyle başlamış: "Savaş sanatı devlet açısından hayati önem taşır. Ölüm kalım meselesidir.
Güven içerisinde yaşamak ya da yok olmak, devleti yönetenlerin savaş sanatını ne denli bildiğine bağlıdır.
Dolayısıyla savaş sanatı, göz ardı edilmemesi gereken bir konudur."
İletişim “communis” kelimesinden türetilmiştir. “Commun” ortak anlamına gelir.
İletişim kurulabilmesi için ortak anlamlı sembollerin ve kavramların bulunmasına
ihtiyaç vardır.
Bu kitabın yazarı iki bin beş yüz yıl önce Çin'de yaşayan SUN TZU. Kitabına şöyle başlamış: "Savaş sanatı devlet açısından hayati önem taşır. Ölüm kalım meselesidir.
Güven içerisinde yaşamak ya da yok olmak, devleti yönetenlerin savaş sanatını ne denli bildiğine bağlıdır.
Dolayısıyla savaş sanatı, göz ardı edilmemesi gereken bir konudur."
İletişim “communis” kelimesinden türetilmiştir. “Commun” ortak anlamına gelir.
İletişim kurulabilmesi için ortak anlamlı sembollerin ve kavramların bulunmasına
ihtiyaç vardır.
The document outlines an agenda for a workshop on the Myers-Briggs Type Indicator (MBTI) instrument. The agenda includes an introduction to MBTI, understanding MBTI preferences, exercises to understand how people with different preferences interact, and coping with stress using type. The workshop aims to help participants understand how team interactions are influenced by individual preferences and develop strategies for effective communication and problem solving using type.
Özgüven duygusal sağlığımızın önemli parçalarından biridir.Kendini belirli bir ölçüde veya belirli bazı alanlarda yeterli ve
değerli görmeyen kişiler özgüven eksikliği yaşar ve bu da hayatının tüm alanlarına başarısızlık olarak yansır.
This document discusses personality types and the Myers-Briggs Type Indicator (MBTI) assessment. The MBTI is based on Carl Jung's theory of psychological types and assesses preferences on four dichotomous scales: Extraversion (E) vs Introversion (I), Sensing (S) vs Intuition (N), Thinking (T) vs Feeling (F), and Judging (J) vs Perceiving (P). Together these result in 16 personality types that each have their own strengths. Understanding one's own type and others' types can help improve communication, teamwork, leadership, and self-development.
The document outlines an agenda for a workshop on the Myers-Briggs Type Indicator (MBTI) instrument. The agenda includes an introduction to MBTI, understanding MBTI preferences, exercises to understand how people with different preferences interact, and coping with stress using type. The workshop aims to help participants understand how team interactions are influenced by individual preferences and develop strategies for effective communication and problem solving using type.
Özgüven duygusal sağlığımızın önemli parçalarından biridir.Kendini belirli bir ölçüde veya belirli bazı alanlarda yeterli ve
değerli görmeyen kişiler özgüven eksikliği yaşar ve bu da hayatının tüm alanlarına başarısızlık olarak yansır.
This document discusses personality types and the Myers-Briggs Type Indicator (MBTI) assessment. The MBTI is based on Carl Jung's theory of psychological types and assesses preferences on four dichotomous scales: Extraversion (E) vs Introversion (I), Sensing (S) vs Intuition (N), Thinking (T) vs Feeling (F), and Judging (J) vs Perceiving (P). Together these result in 16 personality types that each have their own strengths. Understanding one's own type and others' types can help improve communication, teamwork, leadership, and self-development.
The document discusses the philosophy of the state according to Hegel. It makes three key points:
1) The state is the actualization of freedom and the ethical idea realized in the world. It is the substantial will of the people made conscious and manifest.
2) The state exists in customs and the activities and self-consciousness of individuals. Individuals find their freedom through recognizing themselves in the state.
3) The state is absolutely rational as it realizes the substantial will present in individual consciousness. It is an end in itself where freedom achieves its highest right, and individuals have a duty to be members of the state.
Peter Drucker predicts that within the next 10 years, as many books will be written about "Secrets of Chinese Management" as were written in the last 10 years about "Secrets of Japanese Management." He notes that the Chinese are developing a distinct management style and structure that may involve adapting the family structure into modern corporations. Drucker believes this could be the secret of Chinese management.
2. ATATÜRK ve SUN TZU: KARŞILAŞTIRMALI ANALİZ
Savaş Sanatı
Savaş
Misyon: Değer ve Kuvvet
Vizyon : Zafer
Strateji
Planlama
Düşman
Manevra
Arazi
3. ATATÜRK ve SUN TZU: KARŞILAŞTIRMALI ANALİZ
İnisiyatif
Aldatma, Şaşırtma ve İstihbarat
Manevi Güç
Ordu
Taktikler
Taarruz
Harekat
Komutan
Karar
Zaman
Durum
4. Savaş sanatı bir devlet için yaşamsal öneme
sahiptir.
Ölüm-kalım meselesidir. Güvenliğe
kavuşmanın yahut yok olmanın yoludur. Bu
nedenle ihmal edilmesi kesinlikle
düşünülemez.
Savaş Sanatı, savaş koşullarının
değerlendirilmesinde mutlaka göz önüne
alınması zorunlu beş önemli faktörün etkisi
altındadır.
5. Bu faktörler:
Uyum (Ahlak) Faktörü,
Hava Faktörü,
Arazi Faktörü,
Liderlik Faktörü,
Disiplin Faktörü'dür.
6. Savaş Sanatı'nın en pratik kavramı, düşman ülkesini tümüyle,
zarara uğratmadan ele geçirme fikridir. Yakıp yıkmanın kimseye
faydası olmaz. Aynı şekilde, bir orduyu da tümüyle ele
geçirmenin nimetleri sınırsızdır.
Savaş Sanatı bize;
düşmanın üzerimize gelmemesini ummaktansa düşmanı
karşılamaya hazırlıklı olmamızı,
düşmanın bize saldırmamasını dilemektense bizim
pozisyonlarımızın düşmanın saldırısını
imkansızlaştırmasını
öğretir.
7. Savaş Sanatı'nın Plan Değiştirme dersinde tecrübeye
sahip olmayan savaş öğrencisi, Beş Avantaja sahip
olsa bile, adamlarını en iyi şekilde
kullanamayacaktır.
Sonuç olarak "Savaş Sanatı'nın ünlü bir deyişinden
bahsedelim:
"Düşmanı bildiğiniz kadar kendinizi de biliyorsanız,
zafer konusunda şüpheniz olmasın. Bunun yanında,
'Cennet'i biliyor, 'Dünya'yı tanıyorsanız zaferiniz
kesin olur. "
8. Türk milletinin asli kökeninde ve cihanı kapsayan
harekat ve faaliyet devrelerindeki hal ve yaşayışları
incelenirse görülür ki, milletimizin günlük ve
toplumsal hayatıyla askerlik sanatı kaynaşmış bir
halde bulunmuştur.
Millet bu sanatın bütün icaplarını, hayat ve
emellerinin icapları kabul ederek, tabii bir surette
icra ederdi.
Denilebilir ki, milletin heyeti, ordu heyeti halinde idi.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
9. Göreceksin çok büyük şeyler olacak!.. İnanılmaz savaş
vereceğiz bu topraklarda... Her zaman söylerim, ben
askerliğin yalnız sanat yönünü severim, yaratıcılığa açık
yanını!...
Askerlik sanatının ustaları, yeni bir savaş mimarisi
karşısında hem düşünecekler hem mest olacaklardır!..
Son üç saatte yepyeni bir tablo meydana getirdim. Onu
seyredenlerden alacakları çok dersler olduğuna
inanıyorum.
Ve İşte Salih, Şimdi Düşmanın İşi Bitti!...
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
10. Suyun nasıl sabit bir şekli yoksa, savaşta da sabit
koşullar yoktur;
savaş için en güçlü olduğunuzda, kendinizi güçsüz
göstermeli;
kuvvetlerinizi harekete geçirirken, hareketsizmiş
gibi durmalı;
düşmana yaklaştığınızda, uzakta olduğunuz
izlenimi vermeli;
uzakta olduğunuzda ise düşmanın burnunun
dibinde olduğunuza düşmanı inandırmalısınız.
11. Muharebe;
daima mücadele halinde bulunan gözle görülmez
kuvvetlerin,
gözle görünür şekil ve suret almasıdır.
Savaş ve muharebe demek;
iki milletin,
yalnız iki ordunun değil,
iki milletin
bütün varlıklarıyla ve
bütün sahip oldukları şeylerle,
bütün maddi ve manevi güçleri ile
karşı karşıya gelmesi ve
birbiriyle vuruşması demektir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
12. Bundan dolayı, bütün Türk milletinin, cephede bulunan ordu
kadar;
fikren,
hissen ve
doğrudan
ilgilenmesini sağlamalıydım.
Bütün maddi ve manevi varlığını, vatan savunmasına
adamakta, acele davranmayan ve kayıtsızlık gösteren milletler,
savaş ve muharebeyi cidden göze almış ve başarabileceklerine
inanmış sayılmazlar.
Geleceğin savaşlarının tek başarı şartı da, en fazla bu
anlattığım hususu içine alacaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
13. Harp, muharebe, nihayet meydan muharebesi;
yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması
değildir,
milletlerin çarpışmasıdır.
Bir asker her yerde muharebe eder;
Tepenin üstünde,
tepenin altında,
derenin içinde de
muharebe eder.
30 Ağustos'ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk
milletinin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve
son muharebedir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
14. Harp taarruzdur.
Savaş için düşmanı ordugâhımızda beklemek
olmaz, onu uzaktan karşılamak daha
uygundur...
Her halde bizim için uygun olan ve düşman
için uygun olmayan bir yerde meydan
muharebesini kabul etmek uygun
görülmüştür.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
15. KUVVET: ENERJİ
Ana fikir;
düşmanın enerjisini tüketirken,
kendi enerjisini koruma becerisidir.
İyi savaşçılar;
düşmanın ayağına gitmezler,
düşmanın kendi ayaklarına gelmesini sağlarlar.
Her ne kadar, küçük bir kuvvetle inatçı bir direniş yapmak
mümkünse de, genelde büyük kuvvetlerin zafere daha yakın
olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.
Her türlü savaşta;
doğrudan metod, çatışmaya girmekte kullanılır;
ancak zaferin güvencesi dolaylı metotlardadır.
16. KUVVET: ENERJİ
Beceriyle uygulanan dolaylı taktikler;
hava ya da yeryüzü gibi tükenmez,
nehir ya da ırmakların akışı gibi durmaz,
güneş ya da ay gibi yeniden doğmak için batar,
dört mevsim gibi geri gelmek üzere gider.
Savaşta;
doğrudan ve
dolaylı olmak üzere
ikiden fazla saldırı metodu yoktur.
Ancak bu iki metodun karışımları çeşitli manevra yöntemlerini oluşturur.
Doğrudan metod da
dolaylı metod da
sonunda birbirine bağlanır.
Bu sonsuz dairede ilerlemek gibidir. Asla bitmez.
17. KUVVET: ENERJİ
Sadece yedi nota bulunmasına karşın bu yedi notanın karışımından pek çok
melodi yaratılır.
Sadece beş ana renk ( mavi, sarı, kırmızı, beyaz ve siyah) olmasına karşın bu
beş rengin karışımı ile sınırsız renk üretilebilir.
Sadece dört tad (acı, ekşi, tatlı, tuzlu) bulunmasına karşın bu dört tadın
karışımları ile sonsuz sayıda lezzet ortaya çıkar.
Beş element (su, ateş, ağaç, metal, toprak) her zaman kendi başlarına eşit
derecede belirleyici olmaz;
Dört mevsimin etkilerinin yanı sıra,
ayın med-cezir etkileşimi,
günlerin uzaması-kısalması da bu beş elementi etkiler.
Beş elementten hiçbiri her zaman egemen konumda değildir;
dört mevsimden hiçbiri sonsuz değildir;
günlerden kimileri kısa, kimileri uzundur ve
ay bazen büyür bazen de küçülür.
18. KUVVET: ENERJİ
Orduların saldırısı sel baskınına benzer. Karşısına çıkan taşları
bile sürükler.
çalışılmış düzensizlik, disiplinin,
çalışılmış korku, cesaretin,
çalışılmış zayıflık, güçlülüğün
hazırlayıcısıdır.
Düzenliliği düzensizlik pelerinin altına saklamak kısaca bir
bölme meselesidir.
Cesareti ürkeklik gösterisi ile örtmek, ilerisi için enerji
biriktirmektir.
Gücü zayıflık maskesi altına almaksa savaş taktik manevrasıdır.
19. KUVVET: ENERJİ
Akıllı savaşçı;
birleşik enerjinin etkisine inanır,
bireysel bazda, savaşçılarından aşırı
beklentide bulunmaz.
Becerisini;
doğru adamları seçip, yan yana getirerek
birleşik enerjiyi üretip, kullanmakta
gösterir.
20. KUVVET: ENERJİ
Savaşçılar, birleşik enerjiyi kullandığında, düşmanın
üzerine tepelerden aşağı yuvarlanan taşlar gibi akarlar.
Unutmamalı ki bir taş düzlükte hareket edemez; dört
köşeli ise tepelerden de akamaz.
Savaşçı, taşlarının yuvarlak olmasını sağlamalıdır. Ustalık
budur.
Usta savaşçıların ürettikleri enerji binlerce metrelik
dağlardan yuvarlanarak dolu dizgin akan yuvarlak
taşların momentidir.
21. Kuvvet Kullanımı
Düşman henüz uzakta iken hedefe yakın olmak, düşman
zorluklarla uğraşıp dururken rahat, rahat bekleyebilmek,
Düşman açlıkla mücadele ederken karnı tok olabilmek.
Buna güç tasarruf sanatı denir.
Enerjini, gücünü yoğunlaştır.
Kuvvetlerini hazırlamadan bitirici savaşa girme.
Savaş alanına ilk gelip düşmanını bekleyen dinç kalır, sonradan
gelip, gelir gelmez savaşa girense daha savaşın başında
tükenir.
22. Kuvvet Kullanımı
Düşman ister derin bir hendeğin ardında, isterse yüksek bir tepede mevzide
bulunsun,çatışmaya girmek arzusundaysak;
düşmanı bizim istediğimiz yere çekip,
bizim koşullarımızda savaşmaya zorlamalıyız.
Düşmana saldırmayı arzuladığımız noktayı çok ustaca saklamalıyız. O zaman;
düşman pek çok olasılığı aynı anda göz önüne almak zorunda kalacak;
bu da kuvvetlerini bir noktada birleştirmesine engel olacaktır.
karşımıza toplu bir düşman kuvveti yerine bölünmüş birimler çıkacaktır.
Düşman sayıca bizden üstünken bile düşmanı bizimle savaşmaktan
caydırabiliriz. Bu da onun;
planlarını keşfetmeye,
zafere yönelik stratejilerini önceden anlamaya bağlıdır.
23. Kuvvet Kullanımı
Ana fikir;
düşmanın enerjisini tüketirken,
kendi enerjisini koruma becerisidir.
Düşmanı kızıştırıp kuvvetini, hareket kabiliyetini anlayın.
Saldırıya zorlayıp, kendisini ortaya çıkartmaya, kuvvetli ve zayıf
noktalarını göstermeye zorlayın.
Su nasıl toprağın eğimine göre akarsa, asker de zafere düşmanın
durumuna göre akar.
24. Misyon: Değer ve Kuvvet/Değer:İnsan&Kurum Değeri
İnsan Değeri
İşe;
köyden ve
mahalleden ve
mahalle halkından, yani,
fertten başlıyoruz.
Fertler düşünür olmadıkça,
haklarını müdrik bulunmadıkça,
kütleler istenilen istikamete,
herkes tarafından
iyi veya fena istikametlere sevk olunabilirler.
Kendini kurtarabilmek için her ferdin mukadderatıyla bizzat alâkadar olması
lâzımdır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
25. İnsan Değeri
Muharebede zafere ulaşmak ve galibiyet;
en küçüğe kadar bütün rütbe sahiplerinin,
bizzat düşünce üreterek,
durumun gereğine göre,
kendi kendine önlemler almaya alışmış olmalarına bağlıdır.
Şüphesiz kumandanından neferine kadar her birliğin;
kendine ait vazifeyi bilmesi,
yapabilmesi ve
bütün emir sahiplerinin,
bizzat fikir üreterek,
durumun gereklerine göre,
kendi kendine iş görebilmesi sağlanmadıkça,
birtakım insan yığınlarına ordu demek yanlış olacaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
26. Kurum Değeri
Daima güvenilecek olan:
adet ve
kıymettir.
Başarılarımızı ordumuzun kıymeti sayesinde elde
ettik.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
27. KUVVET
Hayatta başarı kazanmak, mutlak mücadelede başarı
kazanmaya bağlıdır.
Bu da maddi ve manevi güç ve kudrete dayanır.
En iyi siyasetin her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakla
bulunduğunu kabul ederim.
En çok kuvveti olmak sözünden amacım, yalnız silâh kuvveti
olduğunu zannetmeyiniz.
Aksine, asker olmama rağmen bu bence, kuvvet bileşkesini
oluşturan etkenlerin sonucudur.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
28. Kuvvet
Benim belirtmek istediğim;
moral (manen),
bilim,
ahlâk ve
teknoloji bakımlarından
kuvvetli olmaktır.
Bu saydığım niteliklerden yoksun olan bir milletin bütün fertlerinin en son
silâhlarla donatıldığını farz etsek bile, kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru
olmaz.
Kuvvetlerimizi;
üstün düşman kuvveti,
üstün düşman amaçları karşısında
yenilgiye götürmektense,
daima elimizde onu
düşmana üstün bir hale getirecek güne kadar
korumaya mecburuz.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
29. Düşmanın bütün gücüyle yaptığı bu saldırı karşısında bizim askerlik yönünden
temel ödevimiz, Milli Mücadele'nin başından beri izlediğimiz ödevdi ki, o da:
«Her düşman saldırısı karşısında kaldıkça bu saldırıyı direnerek ve uygun
hareketler yaparak durdurmak ve boşa çıkarmak, yeni orduyu kurmak için
zaman kazanmak» diye özetlenebilir.
Muharebede;
kuvvetin çokluğundan ziyade,
eldekini hedefe uygun güdümünün
gerekli olduğu düşünülmelidir.
Muharebede
kuvvetten daha çok,
kuvveti amaca uygun olarak sevk ve idare etmek önemlidir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
30. Kuvvet
Sürekli kuvvetlerimizden en büyük derecede yararlanabilmek için
bugün ve belki yarın için elimizde bulunan kuvvetleri dikkatli
kullanmak zorunda kalacağız.
Bir mevkii korumaya çalışan bir ordu, bir kuvvet; mahkûmdur.
Halbuki, bizce söz konusu olan, sonuç olarak amaca ulaşmadır.
Kuvvet, ana amacı oluşturur.
Bir arazinin zapt ve işgali, işi halledip sonuçlandırmaz.
İşin halli ve sonuçlandırılması için, düşmanın muharebe kuvvetini;
mahv ve
perişan etmek gerekir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
31. Kuvvet Ve Değer İlişkisi
Gerçekten de bugün hayat şartları içerisinde bir
tek fert için olduğu gibi, bir millet için de;
kudret ve kabiliyetini fiili eserlerle gösterip
ispatlamadıkça,
değer verilmesini beklemek boşunadır.
Kudret ve kabiliyetten yoksunlara değer
verilemez.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
32. Kuvvet Ve Değer İlişkisi
İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet;
düşünceler ve
bu düşünceleri kişileştirebilen (tanıyan) ve
genelleştiren kimselerdir.
Düşüncenin niteliği de hiçbir karşı koymanın bozamayacağı kesin bir biçimde
kendi kendisini kabul ettirmektir.
Bu da;
düşüncenin yavaş yavaş duygulara,
duyguların inanca
dönüşmesiyle mümkündür.
Ve böyle olduktan sonradır ki, onu sarsmak için bütün başka mantıkların ve
başka yargıların geçerliliği kalmaz.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
33. Kuvvet Ve Değer İlişkisi
Meydan muharebesi, milletlerin;
bütün varlıklarıyla,
bilim ve teknik alandaki seviyeleriyle,
ahlaklarıyla,
kültürleriyle,
kısacası bütün maddi ve manevi güç ve nitelikleriyle ve
her türlü vasıtalarıyla
çarpıştığı bir imtihan sahasıdır. Bu alanda, çarpışan milletlerin
gerçek güç ve kıymetleri ölçülür.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
34. Kuvvet Ve Değer İlişkisi
Bu alanda, çarpışan milletlerin gerçek güç ve
kıymetleri ölçülür.
Benim dediğim;
manen,
ilmen,
fennen,
ahlaken
kuvvetli olmaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
35. ZAFER
Savaş meydanlarında düşmanlara üstün gelenler ve zafer kazanmış
olan milletler çoktur.
Fakat;
gerçek zafer,
gerçek zafere daima aday olabilmek,
zaferde gerekli olan kuvvetlerin sahip oldukları kaynaklarını;
arttırmakla,
güçlendirmekle mümkündür.
Hiçbir zafer;
amaç değildir.
Zafer;
ancak,
kendisinden daha büyük olan bir amacı,
elde etmek için gereken, en belli başlı araçtır.
Amaç;
fikirdir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
36. ZAFER
Zafer, bir fikrin elde edilişine hizmeti oranında değer
ifade eder.
Bir fikrin elde edilmesine dayanmayan bir zafer
devamlı olamaz; o, boş bir çabadır.
Her büyük meydan savaşından, her büyük zaferin
kazanılmasından sonra yeni bir alem doğmalıdır;
doğar!
Yoksa başlı başına zafer, boşa gitmiş bir çaba olur.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
37. ZAFER
Zafer, zafer benimdir diyebilenindir.
Başarı, başaracağım diye başlayanın...
Ve başardım diyebilenindir.
Arkadaşlar, bu Anadolu zaferi, tarih arasında, bir millet
tarafından tamamen benimsenen bir fikrin;
ne kadar kudretli ve
ne canlandırıcı bir kuvvet olduğunun
en güzel misali olarak kalacaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
38. ZAFER
Arkadaşlar, milletimiz tek bir adam gibi, gösterdiği
sarsılmaz vahdet ve gayret sayesinde bu
muvaffakiyeti kazanmıştır. Milletimizin barış
işlerinde de, barıştan sonraki işlerde de aynı emek
ve gayret ve birliği göstererek, bu zaferi
tamamlayacağına şüphe yoktur.
Bu zafer, bize bir imkan bahşediyor. Biz bu imkanı,
memleketimizin, milletimizin aydın, mesut ve
müreffeh geleceği için kullanacağız.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
39. ZAFER
Benim önerilerimi uygulayacak komutan zafere ulaşacaktır. Onu takip edin.
Önerilerimi dinlemeyen ya da uygulamayan komutanları takip etmeyin.
Kaderleri yenilgidir.
Zafere yönelik taktik uygulamalarınızın düşman tarafından önceden
anlaşılamaması için gerekli gizlilik tedbirlerini alın.
Savaşta amacınız uzun sefer değil, zafer olsun.
Akıllı lider;
düşman ordusunu savaşmadan,
düşman kentlerini kuşatmadan ele geçirmesini bilir.
Düşman krallığını;
savaş meydanında uzun sürecek savaşlardan çok
savaş oyunları ile bitirir.
40. ZAFER
Ordusunu savaş meydanlarında boşuna kırdırmadığından
imparatorluk tahtına göz dikebilir. Böylece bir adam bile
yitirmeden kesin zafere ulaşabilir.
İşte buna Stratejik Savaş denir.
Zafer esnasında uyguladığım taktikleri herkes görebilir, ancak
kimsenin göremediği, zafer yolunu açan stratejilerimdir.
Bu nedenle askerin komutanına inanmasını sağlamak için;
ayırım göstermeden bir yandan adil davranıp,
diğer yandan çelik gibi disiplin altında tutmalıyız.
Bu zafere giden en kesin yoldur.
Disiplin zaferin anahtarıdır.
41. Zafer için beş ana koşulun bulunduğunu bilmeliyiz:
(a) Savaşı, ancak ne zaman savaşılıp, ne zaman
savaşılmayacağını bilen kazanır.
(b) Savaşı, elindeki zayıf gücü de kuvvetli gücü de en iyi
kullanan kazanır.
(c) Savaşı, ordusunun her seviyedeki personeline aynı ruhu
veren kazanır.
(d) Savaşı, düşmanın en hazır olmadığı zamanı beklemesini
bilen kazanır.
(e) Savaşı, askeri kapasiteye sahip olup, sivil yönetim
tarafından müdahale edilmeyen komutan kazanır.
42. Zafer esnasında uyguladığım;
taktikleri herkes görebilir,
ancak kimsenin göremediği,
zafer yolunu açan stratejilerimdir.
Düşmana, çarpışmadan boyun eğdirmek en
yüce mükemmelliktir.
En iyi politika onun stratejisine saldırmaktır.
43. Sonuçta;
düşmanı ve kendinizi iyi biliyorsanız, yüzlerce
savaşa bile girseniz sonuçtan emin olabilirsiniz.
kendinizi bilip, düşmanı bilmiyorsanız,
kazanacağınız her zafere karşın yenilgiyle de
tanışabilirsiniz.
ne kendinizi ne de düşmanı biliyorsanız, sizin için
gireceğiniz her savaşta yenilgi kaçınılmazdır
44. En üstün strateji;
Düşmanın ordusunu savaşmadan alt etmektir.
Düşmanın kalelerini, onlara saldırmadan ele
geçirmektir.
Devletini uzun süreli operasyonlar yapmadan
devirmektir.
45. Bu nedenle, savaşların tümünde savaşarak zaptetmek en üstün
başarı demek değildir.
Üstün başarı düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır.
(a) Komutanlığın en üstün meziyeti düşman planını çözüp,
kırmaktır.
(b) En iyi ikinci meziyet düşman güçlerinin birleşmesini
engellemektir.
(c) Üçüncüsü ise düşman ordusuna savaş meydanında
taarruzda bulunmaktır.
46. Düşmanı;
taktik dairesinde muharebeye mecbur etmek
suretiyle,
evvelâ,
stratejik düzeyde mağlûp ettik.
Ordu;
strateji sanatının,
en nazik icaplarını,
isabetle tatbik etti.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
47. Düşmanı hor görüp, planlamayı ihmal eden, düşmana
esir düşmeye mahkumdur.
Deneyimli, akıllı komutan;
mevcut olanaklarına göre planlamasını yapar,
savaşa girince takviye gelmesine umut bağlamaz.
Akıllı liderin planlarında;
avantaj ve
dezavantaj beklentileri,
bir potada eriyecektir.
Bu sayede avantaj beklentilerimiz zorunlu olarak
değiştiğinde, ana plana dönüp amacımıza ulaşabiliriz.
48. Ciddi bir askeri harekat yapmak için her taraftaki
durumun açıklığa kavuşturulması gereklidir.
Sorunları olaylara göre değil, gerçek yönüyle
mütalaa etmek lazımdır;
uygulamayı birtakım safhalara ayırmak,
olaylardan ve olayların akışından yararlanarak
milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve
basamak basamak ilerleyerek,
hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
49. Her safhasıyla;
düşünülmüş,
hazırlanmış,
idare edilmiş ve
zaferle neticelendirilmiş olan
bu harekat, ordunun, subaylar ve kumanda
heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını
tarihte bir daha tespit eden muazzam bir
eserdir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
50. Taarruzumuz, plan dahilinde vuku bulacaktı.
Bu plan;
düşman ordusunu kaçırmak için değil,
fakat tutup boğmak,
esasını ihtiva eden bir plandı.
Bu plan dahilinde hazırlık emri verdikten sonra,
bittabi maksadımızı gizlemekte fayda görüyorduk.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
51. Bir savaşın sonucunu öngörmek için düşman tarafların özellikleri
analiz edilmelidir. Aşağıdaki karşılaştırmaları yapın:
Hangi hükümdar daha büyük bir ahlaki etkiye sahip?
Hangi komutan daha yetenekli?
Hangi taraf hava ve arazi koşulları acısından daha iyi
durumda?
Emirler hangi tarafta daha iyi uygulanıyor?
Silahlarda hangi taraf üstün?
Hangi tarafın subayları ve adamları daha iyi eğitimli?
Ceza ve ödül dağıtımında hangi taraf daha sıkı ve tarafsız?
52. Bu yedi öğeye bakarak zafer ya da yenilgiyi öngörebilirim.
Düşmanın savaş planını analiz edin ki onun;
güçlü ve
zayıf noktalarını
daha net olarak anlayabilesiniz;
Düşmanın;
açığını buluncaya kadar yeni gelin gibi çekingen ol;
açığı bulduğun an yaban tavşanı gibi fırla.
Düşman için artık çok geçtir.
53. Biz de önceden düşmanın bu maksadını keşfetmiş olduğumuz için
ordumuza ona göre tertibat almış bulunuyorduk.
Mademki düşmanın bir hareketi görülmüştür, muharebe ihtimali vardır;
Muharebe için düşmanı ordugâhımızda beklemek olmaz.
Onu uzaktan karşılamak daha iyidir.
Düşman azsa yetişebilenlerimiz onu durdurur veya geriye atar.
Çok ise bütün savaşçılar yetişinceye kadar düşmana ateş ederek
hareketini ağırlaştırır ve gerekirse biraz geriye çekiliriz.
Fakat ileri gitmek, beklemekten iyidir.
Ordumuz, vatanımız dâhilinde bir tek düşman askeri bırakmayıncaya
kadar takip, tazyik ve taarruzuna devam edecektir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
54. İyi bir komutan, ordusunu toplayıp, güçlerini konsantre ettiğinde,
askerde bulunan değişik nitelikleri bir potada birleştirmeli,
dengelemelidir;
Bundan sonra taktik manevra gelir.
Taktik manevra en zor iştir.
İnsanların içindeki kötülük tohumlarını doğruluğa, talihsizliği
kazanma hırsına dönüştürmek dünyanın en zor işidir.
Savaşın en önemli sanatlarından biri olan ALDATMACA, taktik
manevra yeteneği ile doğru orantılıdır.
Düşman sizi karşısında beklerken;
uzun dolambaçlı yolları takip ederek düşmanın arkasına geçip,
düşmanı beklemediği anda vurarak amaca ulaşmak
taktik manevralardan başka bir silahla yapılamaz.
55. Manevrayı disiplinli bir ordu ile yapmak avantajlı;
disiplinsiz, kalabalık bir sürüyle yapmak tehlikelidir;
rüzgar gibi hızlı,
orman gibi yoğun ol.
saldırı ve yağmada ateş,
düşmana direnişte yalçın dağ ol.
Yöresel kılavuzlar kullanmadan doğanın olanaklarını
avantaja çeviremeyiz.
56. Planlarınız gecenin karanlığı gibi
görülmez olsun,
Saldırınız ise gök gürültüsü gibi insin.
Harekete geçmeden düşün, tasarla.
Aldatmaca sanatını en iyi bilen zafere
ulaşacaktır.
Bu da manevra sanatıdır.
57. Düşmanın her durmak teşebbüsü arz ettiğim tertibatımız
sayesinde;
hemen taarruzumuzla karşılanmış,
düşman her durma teşebbüsünde,
bir defa daha mağlup edilerek,
çekilebilmekten men edilmiştir.
Bir gerçeği de öğrenmiş oldum:
Tehlike insandan kaçar!
Muharebede yağan mermi yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri
ürkenlerden daha az ıslatır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
58. Ve hakikaten böyle olmasaydı, Trablusgarp harbine iştirak etmiş
olan bütün arkadaşlarımızın mutlaka;
Trablus'ta,
Humus'ta,
Bingazi'de,
Derne'de,
Tobruk'ta
İtalyan istihkâmları karşısında bugün kemiklerinin bile kalmamış
olması gerekirdi.
Halbuki, o kahraman arkadaşlar, Balkan muharebesinin de, son
safhalarında olsun, mevcudiyetlerini ispat ederek, imkân
dairesinde kalan derecede namus ve haysiyetlerinin icaplarını
yerine getirmişlerdir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
59. Sürat harbin özüdür.
Rüzgar gibi hızlı,
Orman gibi yoğun ol.
Savaşta sürat ana silahtır.
60. 4. Kolordu'nun bütün fırkalarıyla ve sürat ve şiddetle, işte bu
köyün, Çal Köyü'nün batısındaki düşmanın ana kısmını kuşatacak
surette muharebeye mecbur etmesini emrettim.
Düşmanı;
şiddetli ve
süratli
bir baskın ile mağlup edebileceğimize inanmıştım.
Vaziyet;
o kadar mühim,
o kadar sürat ve şiddet
talep ediyordu ki, bu yazılı emirlerle yetinmek ihtiyata uygun
olamazdı.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
61. Arkadaşlar! Topçularımız o mevzilere gece geldiler ve karanlık
içinde mevzi aldılar ve fecirle beraber bütün dünyanın gözleri
açıldığı zaman, ateşe başladılar.
Bu mevziler, çok ve çok müstahkemdi. Bu mevzilerin müdafaa
kıymetini en son inceleyen bir İngiliz erkanıharbinin verdiği
raporda, eğer Türkler, bu mevzileri;
dört beş ayda işgal ederlerse,
bir günde düşürdüklerini
iddia edebilirler diyordu.
Fakat Türkler, bu mevzileri düşürmek için;
üç dört ay değil,
bir gün de değil,
kendisine yalnız bir saat kafi gelmişti.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
62. Her iki tarafın da rahatlıkla girebileceği arazilere;
düşmandan önce gelmeye,
arazinin, yüksek, güneşli bölgelerini tutmaya dikkat edin.
Kuşatılmış arazide ordumun geri çekilme yollarını kapatırdım.
Ümitsiz arazide, askerlerime hayatlarının kurtulmasının ümitsiz olduğunu
söylerdim.
Bunun nedeni, düşman tarafından kuşatıldığını, yardım gelmesinin olanaksız
olduğunu bilen askerde;
olağan üstü inatçı bir direniş gücü,
sınırsız bir savaşma isteğinin ortaya çıkacağını,
askerlerimin tehlike altında her emri yerine getireceğini bilmemdir.
Arazinin doğal koşulları bir askerin en önemli müttefikidir.
63. Arazinin ve
bazı durumların,
şartların,
fevkalâde fırsatların,
muharebelerin sonucu üzerindeki tesiri inkâr edilemez.
Hücum için arazi, erlere varıncaya kadar, herkes
tarafından özel olarak araştırılıp incelenecektir.
Taarruz eden için düşman mevzisinin ve taarruz edilecek
arazinin dikkatle keşfi öncelikli şartlardandır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
64. Araziye gelince;
araziye daima asıl kıymetini vermek lazımdır.
düşmanın maksatlarını sınırlar kabul etmektense,
Bilakis düşmanın;
arazinin faydalarından istifade ederek ve
zorluklarını gidererek,
maksadına ulaşmasına hizmet edeceğini kabul etmek lazımdır.
Bununla beraber, topografya şartlarına tamamen sahip olduğu
için;
bir mevzii seçmek ve
orada belirsiz bir şekilde düşmanı beklemek hiçbir zaman
doğru değildir.
Düşünmeli ki, faal bir düşmana karşı bunun kıymeti kalmaz.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
65. Daima cevherini muhafaza eden bir ordu için mevzinin
ehemmiyeti yoktur.
Bir mevkii korumaya çalışan bir ordu, bir kuvvet;
mahkûmdur.
Muvaffakiyetli bir harbin idaresi için bahis konusu
olan;
harekât alanlarının coğrafî şartlarını ve
bu şartların strateji bakımından kıymetlendirilmesi
imkânlarını inceden inceye etüd etmek ve
bunları maksada uygun olarak değerlendirmektir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
66. Disiplin ve sükunetle;
düşmandaki düzensizliği,
kargaşayı beklemek,
inisiyatif kullanma sanatıdır.
Girişimcilik ruhunu kullanmaksızın, düşmana
saldırıp, savaşı kazanmaya çalışan komutan
şanssız komutandır.
Çünkü sonuç, zaman ve kaynak kaybından
öte değildir.
67. Savaşta başarının temeli olan serbest hareket, gerekli sınırın içinde
olmalıdır.
Komutanlar her hal ve andaki duruma karşı gereken tedbirleri;
tereddütsüz ve
süratle
almaya mecburdurlar.
Olağanüstü ve ansızın meydana gelen hallere ilk temas eden bir
kıt'anın en büyük komutanı değildir.
Büyük, küçük her birliğin içinde;
her subay ve
her astsubay ve
hatta her er,
hareketinin şekline dair üstünden;
hiçbir emir ve
hiçbir fikir alınmadığı
haller karşısında kalır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
68. İşte bu sebepledir ki, gerek komutanların ve gerek erlerin;
bizzat akıllarını kullanarak,
kendiliklerinden iş görebilecek nitelikte yetiştirilmiş
olduklarına tam olarak inanılmadan
bir askerî kıt'anın, bir ordunun;
güvenilir ve
dayanılır bir kuvvet
olarak kabul edilmesi gaflettir, (ihmaldir) felakettir.
Gerekli çizgiyi aşıp keyfi hareket rengini aldığı takdirde ordu için
zararlı ve felaket olan inisiyatif, çizgisi içinde kalmak ve mantıklı
olmak şartıyla;
ordunun gelişmesi ve
dayanmaya değer bir kuvvet olması için
elzemdir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
69. Eldeki vasıta Orta Çağdan kalma olsa da bir kuvvetin personeli;
bizzat düşünür ve,
girişken olup,
durumun gereğini anlar ve
görülecek iş için adım başında bir emre,
bir ihtara ihtiyaç göstermeden,
kendiliğinden hareket edebilme olgunluğuna erişmiş
olursa,
karşısındaki bu özellikten yoksun kaldıkça,
ilerlemeler dünyasının en büyük lütuflarıyla mutlu olsa bile
zafer kazanmış olamaz.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
70. Bugünkü ataletimizi yenmek ve
orduda bütün emir sahiplerini,
orduya kumanda eden kişiye,
faal ve fedakâr birer yardımcı kılan bir inisiyatifin,
bütün alışkanlıklarını kazanmak için,
yönelinecek vasıtaların araştırılması lazımdır.
Bu arayışın lüzumu, yönelmiş olduğu amacın önemi ile kendini
göstermektedir.
İtiraf edilmelidir ki, inisiyatifin yaygınlaşmasını umumiyetle faydalı bir
şekle sokarak onun özel bir vazife halinde tanınması için alınması icap
eden şekil hakkında henüz Osmanlı ordusunda kafa yorulmamış ve bir
karar verilmemiştir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
71. Durum ne kadar zor olursa,
katiyetle ve
kendiliğinden hareketle
iş görmek lazım geldiğine o derece
inanılmalıdır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
72. Bir kuvveti oluşturan insanlar;
genel hayatları,
düşünceleri,
serbest hareketleri, ezilmemiş,
gürbüz, neşeli erlerden ve subaylardan oluşursa,
böyle bir kıtada,
bizzat düşünerek kendiliğinden iş görme niteliği pek çok belirginleşir.
Komutan, subay, er yetiştirmekte takip edilecek esasların,
uygulanacak terbiye şekillerinin,
yapılacak eğitimlerin amacını,
kendiliğinden iş görme kabiliyetinin meydana gelmesine bağlı bulmakta,
şüphe ve tereddüte yer yoktur.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
73. Tüm savaşlar aldatmacalara ve şaşırtmaya dayanır.
Düşmanı yanıltacak yemler kullanın. Düzeninizi,
kontrolünüzü yitirmiş gibi yapıp, düşmanı kandırın,
vurun.
Böylece düşmanı harekete zorlama ustalığına sahip
komutan, düşmanı yanıltıcı manevraları ustalıkla kullanır;
düşmana bazı önemsiz yemler verip düşmanı yeme
saldırtır.
Yemleri sürekli olarak göstererek düşmanı sürekli hareket
etmeye zorlar; sonra da asıl ordusuyla pusuya yatar,
düşmanı bekler.
74. Düşmanın gösterdiği yemi kapma. Evine dönen orduya sataşma.
Düşman komutanlarını, başlarına çeşitli dertler yaratarak, sürekli meşgul
et; cazip yemlerin peşine boşuna düşürterek zorla, sayılarını azalt.
Kurnazlık ve gizlilik denilen kutsal sanat!
senin sayende görünmez olmayı;
senin sayende duyulmaz olmayı öğrenip,
düşmanın kaderini elimizde tutuyoruz.
Savaşta;
duygularını,
hareketlerini,
amacını
düşmandan gizle. Kazanırsın.
Zafere yönelik taktik uygulamalarınızın düşman tarafından önceden
anlaşılamaması için gerekli gizlilik tedbirlerini alın.
75. Casusluk Ve İstihbarat
Bilge hükümdarla, iyi bir komutanın normal askerlere
oranla;
kolaylıkla savaş kazanıp,
zafere ulaşması
istihbarata bağlıdır.
Bu istihbarat ruh çağırmakla gelmez.
Tecrübe ya da hesaplamayla da üretilemez.
Düşmanın durumu ancak başka insanlardan
öğrenilebilinir.
76. Beş tür casusun hepsi bir arada kullanıldığında gizli
İstihbarat sistemini kimse ele geçiremez. Buna, "İplerin
Kutsal Kullanımı" denilir.
Uyanık ol! Her iş için casus kullan.
Ordunun casusluk kanadını;
en iyi kullanan hükümdar bilge hükümdar,
en iyi değerlendiren komutan ise usta komutandır.
Casusluk sonuç getirir. Ordunun harekattaki başarısı
casusların becerisi ile orantılıdır.
77. Kumandanlar cephelerindeki düşmanın zayıf ve
kuvvetli noktalarını, özel olarak ve icap ettiği kadar
fedakârlık göstererek keşfettirecektir.
Düşmanlardan çok gizlemek istediğim hareket planı.....
Zannettiler ki, Meclis'imiz ve hükümetimiz zayıftır ve
ümitsizdir.
Şüphe yok, bütün bu noktalarda en büyük hataya
sapmış oluyorlardı, en derin gaflet içerisinde
bulunuyorlardı ve belki bazı vaziyetler ve bazı
manzaralar düşmanlarımıza bu ümidi vermiş
olabilirdi.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
78. Asker arasındaki batıl itikatları, kehanetleri durdur. O
zaman ölümden başka korku kalmaz.
Askerlerinize savaş emri verdiğinizde, içlerinde
hüngür, hüngür ağlayanlar, zırhlarını göz yaşlarıyla
yıkayanlar çıkabilir.
Ancak savaşa girdiklerinde her birisinin bir
kahraman olacağından şüpheniz olmasın.
İnsan doğası gereği zora düşmedikçe yeteneklerini
sonuna kadar kullanmaz.
79. Aralarında anlaşmazlık olan Komutan Wu ile Komutan Yueh'in
askerleri aynı teknede nehri geçerken bir fırtınaya yakalanacak
olurlarsa, sol elin sağ ele yardımı gibi bir araya geleceklerdir.
Akıllı bir komutan, askerini;
düşmanın ruhunun keskin olduğu zaman değil,
yorgun olduğu, geri dönme beklentisine girdiği zaman
saldırtır.
Buna ruh okuma sanatı denir.
Savaşı, Ordusunun her seviyedeki personeline aynı ruhu veren
kazanır.
Ordu ruhunu yitirebilir.
80. Şimdi, bizim sevk ve idare edeceğimiz insanların;
emelleri,
fikirleri,
ruhlarında saklı özellikler
nedir?
Biz, kumanda edeceğimiz insanların hangi emellerini şahıslarımızda ortaya
çıkarıp cisimleştirerek;
onların kalplerini,
onların itimatlarını kazanacağız ve
onlara manevi kuvvetler ilham etmenin vasıtalarını tayin edeceğiz?!
Ve insanlarda ancak hayali gayenin, fikrin ortaya çıkaracağı;
görünmeyen özelliklere,
görünen vasıtalarla mı hitap edeceğiz?
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
81. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir
kuvvet yoktu.
Yalnız milletimin asaletinden doğan ve vicdanımı dolduran
manevi bir kuvvet vardı.
Her şeyden önce,
ruhsal gücün,
yürek ve
vicdan gücünün
yüksek tutulması gerekir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
82. Belirli bir amaç çevresinde;
bilinçli ve kararlı olarak
birleşmenin
sarsılmaz güç olduğu gerçeğini, yorulmaksızın
yineledik.
Ulusal birliğimizin, köklü ve düzenli örgütlerin
bulunması ve bu örgütleri iyi yönetebilecek başların
ve güçlerin;
bir tek beyin ve
bir tek güç olarak,
birleşmiş ve kaynaşmış duruma gelmesine
bağlı olduğunu söyledik.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
83. Düşman;
ordularına ve
özellikle tüm cephelerde bir yıldan beri çalışarak
oluşturdukları ve
her türlü araçlarla destekledikleri ve donattıkları
savunma bölgelerine,
çok fazla topçularına,
sonsuz cephane kaynaklarına,
gereğinden fazla güveniyorlardı.
Şu gerçekleri anlamamazlıktan geliyorlardı ki;
insanların savaşımında en güçlü korunak
inanç dolu göğüslerdir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
84. Ordunuzun düşman üzerindeki etkisinin yumurta karşısındaki
değirmen taşına benzemesi, düşmanın;
zayıf ve
güçlü yanlarını
keşfetme bilimindeki başarınıza bağlıdır.
Düşman Ordusu ile kendi Ordunuzu dikkatle mukayese ederek;
hangi noktalarda sizden güçlü,
hangi noktalarda sizden zayıf olduğunu keşfedin.
Avantajlı konuma geçebilmek için, Ordunuzun tam teçhizatlı hale
gelmesini beklerseniz çoğunlukla çok geç kalmış olursunuz.
Öte yandan aynı amaçla bir birliği uçarcasına sevk etmek de birliğin
malzeme ve ekipmanından ayrı kalmasına neden olur.
85. Ordunun ruhu;
sabah keskindir,
öğleyin bayrak sallanmaya başlar,
akşamsa aklı kampa dönmektedir.
Ordunu ölüm tehlikesine, zorluklara sür; zaferle dönecektir.
Adamlarının durumundan emin ol.
Ücretlerinden aşırı kesinti yapma.
Ordunu sürekli hareket halinde tut.
Değişik harekat planları geliştir.
Her Orduda ateşle ilgili beş olasılık çok iyi bilinmeli, yıldızların
hareketi izlenmeli, ateşle saldırı özel günleri takip edilmelidir.
86. Ordunun başına doğal nedenlerin dışında,daha çok komutanın
hatalarından kaynaklanacak altı bela gelebilir. Bunlar:
(a) Geri çekilme
(b) Baş kaldırma
(c) Çöküş
(d) Harap olmak
(e) Kargaşa
(f) Bozgun
87. Benim, Ordularımızı sevk ve tevcih ettiğim hedefler, esasen Ordularımın her
neferinin, tekmil zabitlerinin ve kumandanlarının;
nazarlarının,
vicdanlarının,
azimlerinin,
mefkurelerinin
müteveccih bulunduğu hedefler idi.
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
Ordumuzun her ferdi, sistem dahilinde, her adımda azami fedakarlığını göstermek
suretiyle, düşmanın üstün kuvvetlerini;
imha ederek,
yıpratarak,
nihayet, onu, taarruzuna devam kabiliyet ve kudretinden mahrum bir hale
getirdi.
Düşman Ordusu mağlup ve çekilmeye mecbur oldu.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
88. Ordumuz, vatanımız dâhilinde bir tek düşman askeri bırakmayıncaya
kadar takip, tazyik ve taarruzuna devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu’nun planı;
düşmana istediği yerde muharebe vermek ve
evvela onu çarpmaya mecbur etmek ve
çarptıkça kırmak ve
onun üzerine atılmaktı.
Bu plan, düşman ordusunu;
kaçırmak için değil,
fakat tutup boğmak esasını ihtiva eden bir plandı.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
89. Savaş için düşmanı ordugâhımızda beklemek olmaz,
onu uzaktan karşılamak daha uygundur.
Ordu, taarruz ordusu olmalıdır.
Ordu düşmana;
her nerede ve
herhangi bir yerde tesadüf ederse,
behemehâl ve derhal vuracak,
derhal mağlûp edecekti.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
90. Taktiklerini düşmana göre değiştirebilmeyi beceren komutan zafere
ulaşacaktır.
Size zafer kazandıran bir taktiği bir daha tekrarlamayın.
Usta savaş taktisyeni çıngıraklı yılana benzer;
kafasına saldırırsan, kuyruğundaki zehirle saldırır,
kuyruğuna saldırırsan, dişlerini geçirir,
gövdesine saldırırsan, hem dişleri ile hem de kuyruğu ile saldırır.
Taktik manevralar esnasındaki en büyük başarınız bu manevraları
düşmandan saklamakta göstereceğiniz ustalıktır.
Manevralarınızı sakladığınızda, düşmanın casuslarından ve böylece
düşmanın taktisyen beyinlerinden korunmuş olacaksınız.
91. Beş element (su, ateş, ağaç, metal, toprak) her zaman kendi başlarına
eşit derecede belirleyici olmaz;
dört mevsimin etkilerinin yanı sıra,
ayın med-cezir etkileşimi,
günlerin uzaması-kısalması da bu beş elementi etkiler.
Koşullardaki değişimlere uyum sağlamak için taktikler de sayısız
çeşitlilik gösterir.
İnsanlara, değişen koşullara uyum sağlayan, esnek taktikler
kullanarak kazanılmış zaferler, göstersek de bunu anlamazlar.
İnsanlar sadece zafere ulaştığımız taktikleri bilirler; düşmanı yenmek
için bu taktiklerin duruma göre nasıl uygulandığını bilmezler.
Bu nedenle, hiçbir zafer bir diğeriyle aynı biçimde kazanılmaz.
92. Bunun içindir ki, savaş halinde;
ne sabit duruşlar,
ne de sürekli taktikler söz konusudur.
Taktiklerini düşmanın durumuna göre değiştirebilen ve
böylelikle kazanmayı başaran kişinin tanrısal olduğu
söylenebilir;
beş elementten hiçbiri her zaman egemen konumda
değildir,
dört mevsimden hiçbiri sonsuz değildir,
günlerden kimileri kısa, kimileri uzundur ve
ay bazen büyür bazen de küçülür.
93. Eskilerin akıllı savaşçı dediği savaşçı akıllılık unvanını;
sadece savaşta kazanması ile değil,
savaşı kolaylıkla kazanmakta gösterdiği beceriklilikle elde
etmiştir.
Kazandığı zaferler kendisine;
ne ünlü bir akıl,
ne de cesaret madalyası getirir.
Usta savaşçı;
kendisi için yenilginin olanaksız olacağı pozisyonu hazırlar,
düşmanı yenme fırsatı doğduğunda bu fırsatı kaçırmaz.
Eski savaşçılar;
önce kendilerini yenilgi olasılığından uzakta tutarlar;
sonra da düşmanı yenmek için uygun fırsatı kollarlar.
94. Üstün yetenekli komutan gücü yeterli olmasa da savaşı kazanmayı
becerebilir.
Askeri metotta;
Ölçme,
Miktar Kontrolü,
Hesaplama,
Olanakların Dengelenmesi,
Zafer,
önemli kıstaslardır.
Ölçme varlığını Toprağa;
Miktar Kontrolü, Ölçmeye;
Hesaplama, Miktar Kontrolü'ne;
Olanakların Dengelenmesi, Hesaplamaya;
Zafer, Olanakların Dengelenmesine borçludur.
95. Taktik Değiştirme
girilmemesi gereken yollar,
saldırılmaması gereken ordular,
kuşatılması gereken kentler,
zorlanmaması gereken mevziler,
dinlenmemesi gereken hükümdar emirleri vardır.
Savaş Sanatı bize;
düşmanın üzerimize gelmemesini ummaktansa,
düşmanı karşılamaya hazırlıklı olmamızı,
düşmanın bize saldırmamasını dilemektense,
bizim pozisyonlarımızın düşmanın saldırısını
imkansızlaştırmasını öğretir.
96. Bir meselenin çözümünde ne şekilde muhakeme edilmesi lazım
geleceği hakkında muhtelif taktikçiler tarafından muhtelif
usuller tavsiye edilir. Bu usullerin çoğunda, mümkün olan
bütün ahvali dikkatle ve bütün tafsilat ve ayrıntısıyla göz önüne
almak tavsiye edilir. Bu tarzı o kadar pratik bulmadım.
En iyisi, şimdi söyleyeceğim birkaç kısa soruya göre fikirleri
toplamaktır;
Vazife ve vaziyetin gerektirdiği tedbirler nelerdir?
Düşman, bizi bu tedbirleri almaktan nasıl men
edebilir?
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
97. Düşmanı kendi arzumuza göre harekete mecbur
edebilmek için, onun maksadına nasıl mani olabiliriz?
Bu soruya cevap vermek için;
tarafların kuvveti,
bu kuvvetlerin bölünme şekli,
arazi,
her iki tarafın ulaşım yolları,
dikkate alınarak muhtemel durumlar meydana çıkarılır.
Kabul edilecek ilk tedbirler için karar!
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
98. Bu sebeple;
Taarruz mu etmek lazımdır?
Müdafaaya mı karar vermek uygundur?
Muharebeden kaçınmak mı gerekmektedir?
Bu hususlara;
düşmanın varsayılan kuvvetinden çok,
vazife ve
vaziyet
karar verdirir.
Düşmanın maksadını anlamaya,
hiç olmazsa vazifemizin yerine getirilmesini zorlaştıran niyetlerini
takdir etmeye
çok büyük bir dikkatle çalışmak lazımdır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
99. Düşmanın mümkün olan düşüncelerini meydana
çıkarmak için en iyi vasıta;
zihnen düşman tarafına geçmek ve
onun bakış açısıyla meseleyi çözmektir.
Burada stratejik düşünceler ikinci derecede kalır.
Her şeyden evvel taktik başarının kazanılması
lazımdır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
100. Koşullar ne kadar lehinize de olsa, yeni durumlara göre
planlarınızda zaman zaman değişiklikler yapmakta fayda
olacağını sakın unutmayın.
Dinlenmek istediğinde rahatsız edin.
Güçleri birleşik durumdaysa bölmeye, ayırmaya çalışın.
Su nasıl toprağın eğimine göre akarsa, asker de zafere
düşmanın durumuna göre akar.
Suyun nasıl sabit bir şekli yoksa, savaşta da sabit koşullar
yoktur.
101. Durumunu bilmediğimiz komşu prenslerle işbirliği
yapamayız.
Savaş konseyinde kararlı ol, durum kontrolünü eline al.
Düşman kuvvetler, bir kaç gün içinde oluşacak bir sonuç
için yıllarca karşı karşıya durabilirler. Bu böyleyken,
maaşının, ödüllerinin devamını düşünerek düşmanın
durumunu öğrenmeyi ihmal etmek insanlık dışı
davranıştır.
Düşmanın durumu ancak başka insanlardan
öğrenilebilinir.
Durum sıkıntılıysa askerlerine sakın bir şey söyleme.
102. Ciddi bir askeri harekat yapmak için her taraftaki durumun açıklığa
kavuşturulması gereklidir.
Her hareketin amaca uygunluğunu her türlü durum ve şartlar
içinde amacı açık şekilde görebilmeye bağlıdır ki, bu konuda bir
kolorduya komuta edenle, bir bölük, bir tabur kadrosu içinde ve
avcı hattında bulunanların görüş ve kavramalarında elbette fark
olması gerekir.
Bu esasa göre düşünülecek ve kararlaştırılacak önlem ve
tertiplerin uygulamaya konulmasına engel durumlar, önemle göz
önüne alınmalıdır.
Vaziyet;
o kadar mühim,
o kadar sürat ve şiddet talep ediyordu ki,
bu yazılı emirlerle yetinmek ihtiyata uygun olamazdı.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
103. Şu halde tasavvur ettiğimiz ve azami neticeler temin edeceğini ümit eylediğimiz
vaziyetler tahakkuk ediyordu.
Usul ve kaide şudur ki, genel vaziyeti idare ve sevk mesuliyetini üstlenenler;
en mühim hedefe ve
en yakın tehlikeye,
mümkün olduğu kadar yakın bulunur. Yeter ki, bu yaklaşma, genel vaziyeti
gözden uzak bırakacak derecede olmasın!
Değişikliklerin sabit ve belirli durumları yoktur.
Şüphesiz her kanaat ve karar;
içinde bulunulan durum ve şartları inceleme ve
bu incelemenin sonuçlarını sezme ve değerlendirme sayesinde doğar.
Biz de bu gücü geliştirmek üzere ilkin; iç ve dış durumun güven ve ferahlık
verici nitelikte gelişim gösteren noktalarını ve yönlerini araştırarak açıklamaya
ve kanıtlamaya çalıştık.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
104. Ben bütün orduların vaziyetlerini iyice bilmezsem
kendi ordumu nasıl sevk ve idare edeceğime karar
veremem.
Bir devlet ve milleti idare vaziyetinde bulunanların
daima göz önünde tutmaları lazım gelen mesele
budur.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
105. Görülüyor ki, meselenin çözümüne,
vazife ve
vaziyetten
başlanıyor.
Bu hususlara, düşmanın varsayılan kuvvetinden çok,
vazife ve
vaziyet
karar verdirir.
Ve ancak bu sayede,
her anda ve
vaziyette
her türlü değişikliği yapabilir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
106. Girişimcilik ruhunu kullanmaksızın düşmana saldırıp, savaşı
kazanmaya çalışan komutan şanssız komutandır. Çünkü sonuç,
zaman ve kaynak kaybından öte değildir;
avantaj görmedikçe hareket etme;
kazanacak bir şey olmadıkça ordularını kullanma;
bulunduğun pozisyon kritik olmadıkça savaşma.
Size bir avantaj sağlayacaksa ilerleyin, yoksa yerinizde kalın.
Düşmanın her cenahı güvenli ise kendinizi düşman saldırısına
hazırlayın.
Sizden güçlü ise, uzakta durun.
107. Hazır olmadığı anda saldırın, hiç ummadığı yerlerde karşısına
çıkın. Bu nedenle, savaşların tümünde;
savaşarak zaptetmek en üstün başarı demek değildir.
üstün başarı düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır.
(a) Komutanlığın en üstün meziyeti düşman planını çözüp,
kırmaktır.
(b) En iyi ikinci meziyet düşman güçlerinin birleşmesini
engellemektir.
(c) Üçüncüsü ise düşman ordusuna savaş meydanında
taarruzda bulunmaktır.
108. yenilmezlik savunma taktiklerine bağlıdır,
düşmanı yenmek ise saldırıyı gerektirir.
savunmada kalmak, güç yetersizliğini gösterir,
saldırı ise aşırı güç göstergesidir.
Saldırıya geçen bir ordunun gücü derin bir kanyona akan nehir
sularına benzer.
Ordunuzun düşman saldırısına sarsılmadan dayanabilmesinin
güvencesi, dolaylı veya doğrudan, yapılacak manevralara
bağlıdır.
Bu nedenle, usta savaşçı saldırıda korkunç, karar vermede
çabuk olandır.
109. Düşmanı kızıştırıp;
gücünü,
hareket kabiliyetini anlayın.
Saldırıya zorlayıp;
kendisini ortaya çıkartmaya,
kuvvetli ve
zayıf noktalarını göstermeye zorlayın.
Saldırı ve yağmada ateş,
düşmana direnişte yalçın dağ ol.
110. Planlarınız gecenin karanlığı gibi görülmez olsun,
saldırınız ise gök gürültüsü gibi insin.
Tepede mevzilenmiş ya da tepe aşağı saldırıya
geçmiş düşmana karşı ilerlemek askeri kurallara
aykırıdır.
Dokuz arazi türünün her birine göre alınacak
önlemler;
saldırıya veya savunmaya yönelik taktikler ile,
insan doğasının ana kanunlarını mutlaka özenle
çalışmalıdır.
111. En İyi Savunma İyi Bir Saldırı Planlamaktır
Eğer düşman bir kapıyı açık bırakırsa, siz hızla
oradan içeri dalmalısınız.
Düşman için değerli olan yere, kendisine savaş
randevusu vermeden gidin.
Esnek olun ve hareket yönünü düşman
cephesindeki duruma göre belirleyin.
Ardından, önce düşman size yol verene dek bir
bakirenin utangaçlığını sergileyin,
Sonra koşan bir tavşan kadar hızlı olun,
Düşmanın size karşı koyması için artık çok geçtir.
112. Başarı için en emin aracın taarruz olduğunu
anlamakta ısrar olunmaz;
Ancak taarruz ordusu kuracak milletin,
taarruz ruhuna sahip olması gereklidir.
Kesin sonuç daima taarruzla alınır.
Ordumuzun kararı taarruzdur.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
113. Ya son erimize kadar ölmek,
veyahut
karşımızdaki düşmanı bire kadar denize dökmek maksadıyla
taarruz ve hücuma hazırlanılacaktır.
Ordunun vazifesi, vatanı çiğnemek isteyen düşmana karşı ayağa
kalkmaktır.
Bu kalkış elbette, yerinde durmak için değil, düşmana atılmak için
olursa, kalkışılmış olduğuna değer...
Savaş için düşmanı ordugâhımızda beklemek olmaz, onu uzaktan
karşılamak daha uygundur...
İleri gitmek beklemekten daha iyidir. Hiçbir şey yapamazsak
düşmanı görür; kuvvetini anlarız...
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
114. Taarruz eden için düşman mevzisinin ve taarruz edilecek
arazinin dikkatle keşfi öncelikli şartlardandır.
Taarruzun başarı getirmesi için birlikte tesir zorunludur. Bu da;
kumandanlara vazifelerini açık olarak bildirmek,
muharebe mıntıkalarını kati olarak sınırlamak,
yan yana muharebe eden kıtalar arasında daimi bir irtibat
kurmakla mümkün olur.
Malumdur ki askeri harekât;
yalnız düşmanı püskürtecek şekilde değil,
belki daha başlangıçtan itibaren
onu kuşatacak ve
mevzilerinin yollarını elde edecek şekilde tertip edilmelidir.
Bu husus, kati meydan muharebeleri için fevkalade önemlidir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
115. Zaferin elde edilmesi ve düşmanın tamamen yok edilmesi
ancak böyle bir askeri harekât sayesinde sağlanabilir.
Lakin hakikatte bunların hiçbirinin önemi birinci derecede
değildir;
Seferin asıl çok önemli olan devresi, silah kuvvetiyle
kazanılan muzafferiyettir.
Ancak o muzafferiyettir ki, düşmanın emellerini
parçalar.
Ancak o muzafferiyettir ki, düşmanı bizim arzumuza
boyun eğmeye mecbur eder.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
116. Yoksa bir arazinin zapt ve işgali, işi halledip
sonuçlandırmaz.
İşin halli ve sonuçlandırılması için düşmanın
muharebe kuvvetini mahv ve perişan etmek
gerekir.
Sakarya meydan muharebesini sona erdiren
taarruzumuz, memleketi düşman ordusundan
temizleyinceye kadar devam etmek kararının
başlangıcı idi.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
117. Karşı Taarruz
Her taarruza karşı daima karşı taarruz düşünmek
lazımdır;
karşı taarruz ihtimalini düşünmeden
ve ona karşı güvenilir tedbir bulmadan hareket
edenlerin akıbeti,
mağlup olmak ve
hezimete uğramaktır,
yok olmaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
118. Kuşatma ve Çevirme (Kanat Taarruzu)
Haritaya baktım. Hemen yataktan fırladım.
Arkadaşlar, haritada gördüğüm şey şu idi ki, ordularımız düşmanın
mühim kuvvetlerini;
kuzeyden,
güneyden,
batıdan
kuşatmaya müsait bir vaziyet almış bulunuyorlardı.
Şu halde;
tasavvur ettiğimiz ve
azami neticeler temin edeceğini ümit eylediğimiz
vaziyetler tahakkuk ediyordu.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
119. ORDUNUN İLERLEMESİ
Bu nedenle, askerin komutanına inanmasını
sağlamak için ayırım göstermeden;
bir yandan adil davranıp,
diğer yandan çelik gibi disiplin altında
tutmalıyız.
Bu zafere giden en kesin yoldur.
120. Takip
Bütün bu muharebeler olurken, süvarilerimiz tamamen
düşman kıtalarının gerilerinde olmak üzere, hareket
ediyordu.
Ordumuz, vatanımız dâhilinde bir tek düşman askeri
bırakmayıncaya kadar;
takip,
tazyik ve
taarruzuna
devam edecektir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
121. Savunma
Müdafaa hatlarımız, kısım kısım kırılıyordu. Fakat
hemen arkasından, kırılan her kısım en yakın bir
mesafede yeniden tesis ettiriliyordu;
Müdafaa hattına çok ümit bağlamak ve
onun kırılmasıyla,
ordunun büyüklüğü ile orantılı,
uzun mesafe geriye çekilmek teorisini kırmak için,
memleket müdafaasını başka bir tarzda ifade ve
bu ifademde ısrar ve şiddet göstermeyi faydalı ve
tesirli buldum.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
122. Savunma
Dedim ki:
Hattı müdafaa yoktur,
Sathı müdafaa vardır.
O satıh, bütün vatandır.
Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça
terk olunamaz.
Onun için küçük büyük her birlik, bulunduğu mevziden
atılabilir.
Fakat, küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar
düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder.
Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler,
ona tabi olamaz.
Bulunduğu mevzide, nihayete kadar, sebat ve mukavemete
mecburdur.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
123. Savunma
İşte ordumuzun her bireyi, bu kurala göre her adımda en büyük özveriyi
gösterip;
düşmanın üstün kuvvetlerini yıpratarak ve
yok ederek,
sonunda onu,
taarruzu sürdürme gücünden ve
Yeteneğinden,
yoksun bir duruma getirdi.
Kanla yoğrulmadıkça bir karış toprak bırakılmayacaktır. Muharebe cephemiz
üzerinde kimi noktalarda ileri geri dalgalanmalar oluşabilir. Bu birliklerce doğal
görülmelidir.
Herhangi bir birlik, herhangi bir nedenle geri çekilirken, yanındaki birlik kati
olarak mevziini korumalı, çekilen komşusuna topçu ve piyade ateşiyle yardım
etmelidir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
124. Savunma
Manevra kabiliyetini kendi kendisine yok eden bir ordu
harpte mağlûbiyetten başka ne kazanabilir, bilmem.
Siperler yalnız savunma için değildir ve saldırıyı
sağlamayan siperler, zararlı ve başarısızlığa uğratıcıdır.
Mevcut siperler iyileştirilip düzenlenecek ve tahkimat;
yalnız düşman ateşinden korunup az zayiat vermek
görüşüne dayanmayıp,
düşmanı ezecek ve
saldırıyı kolaylaştırabilecek mükemmel şekle
sokulacaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
125. Çekilme
Geri çekilme manevrası için kumandada;
çok büyük karar isabeti,
görüş sağlamlığı
olması lazımdır.
Bizim ordumuzu felaketlere sevk eden çoğunlukla, geri çekilme manevrası için,
azim ve karar sahibi kumandanlarımızın yokluğu olmuştur.
Üstün düşman taarruzu karşısında çoğunlukla kumandanlar;
askerin kendi kendine mevkilerini terk ettikleri zamana kadar karar
vermekten çekinirler ve
sonra da geri çekilmeyi bir kabahat ve askeri kabahatli görürler.
Eğer ben askeri yaşamımda, Suriye geri çekilme hareketinin bir kısmını
yönetmemiş olsaydım, Sakarya Meydan Savaşı'ndan önce geri çekilme
hareketini yapmaya bu kadar kesinlikle cesaret edemezdim.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
126. Baskın
Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskın
halinde yürütülecekti.
Bunun gerçekleştirilebilmesi için de, kuvvetlerin yığınak
ve hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermek
gerekiyordu.
Bu sebeple, bütün yürüyüşler gece yapılacak, birlikler
gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında dinleneceklerdi.
Taarruz bölgesinde, yolların düzeltilmesi v.b. çalışmalarla
düşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazı bölgelerde
de benzeri yanıltıcı hareketlerde bulunulacaktı.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
127. Baskın
Bazı inançlar vardır ki, onların hesap ve mantıkla
açıklanması çok güçtür.
Özellikle muharebenin kanlı ve ateşli safhasındaki
duyguların meydana getirdiği inançlar...
Pek tabii her inanç ve karar;
içinde bulunulan durum ve şartların incelenmesi
ve
bu inceleme sonuçlarının anlaşılması ve
kıymetlendirilmesi sayesinde doğar...
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
128. Baskın
Düşmanı şiddetli ve süratli bir baskın ile mağlup
edebileceğimize inanmıştım.
Bunun için;
çok kuvvet yerine,
çok dikkatli ve fedakârane bir sevk ve idarenin,
amacı sağlayacağına karar vermiştim.
Ve bu taarruz eden kuvvetlerimiz oradaki düşmana
nazaran; dörtte bir nisbetinde idi.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
129. İmha
Ordumuz, vatanımız dâhilinde bir tek düşman askeri
bırakmayıncaya kadar takip, tazyik ve taarruzuna devam
edecektir.
Bu harekete başlamadan evvel, yani en son gün başta bulunan
zevat ile birbirimize dedik ki;
taarruz edeceğiz,
ara vermeden takip edeceğiz ve
düşmanı imha ederek,
nihayet mutlaka muvaffak olacağız.
Ve ilave ettim ki, düşman ordusu mutlaka imha olunacaktır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
130. İmha
Bunun için bütün kıtaların azami fedakarlıkla ilerlemesini ve bütün
bataryalarımızın, hatta gizlenmeye bakmaksızın, ateş mevzilerine
girip düşman mevzilerini sarsmasını istiyordum.
Bir an sonra cihanda büyük bir yıkım olacaktı. Ve beklediğimiz
kurtuluş güneşinin doğabilmesi için bu yıkım lazımdı. Karanlıklar
içinde bu yıkım vuku bulmalı idi.
Hakikaten semanın karardığı bir dakikada Türk süngüleri düşman
dolu o sırtlara hücum ettiler.
Artık karşımda bir ordu, bir kuvvet kalmamıştı.
Tamamen mahvolmuş, perişan bir kılıç artığı kitlesi bulunuyordu.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
131. İmha
Bu dar ateş ve hücum çemberinden bugün için kurtulabilenler
birkaç bin kişilik kılıç artığından ibaret idi.
Fakat onlar da daha büyük Türk çemberi içinden çıkmaya
muvaffak olamayarak başlarında Başkumandanları bulunduğu
halde beyaz bayrak çekmeye mecbur olmuşlardır.
Hiçbir sebep ve suretle değiştirilmesine imkân olmayan bu
kesin irade;
ne olursa olsun düşman ordusunu imha etmek ve
düşmanın bütün silâhlı kuvvetlerinden oluşan bu orduyu
anayurdumuzun mukaddes ocağında boğarak
kurtuluşa ve bağımsızlığa kavuşmaktır!.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
132. İmha
Kendilerinin dediği gibi, çok korkan ve titreyen, şekilsiz bir kitle,
acayip bir alaşım halinde firar için çıkış arıyordu.
Artık gecenin koyulaşan karanlığı neticeyi gözle görmek için güneşin
tekrar doğudan doğmasını beklemeyi zaruri kılıyordu.
Ertesi günü tekrar bu muharebe meydanını dolaştığım zaman;
ordumuzun kazandığı zaferin azameti ve buna karşılık,
hasım ordusunun içine düşürüldüğü felaketin dehşeti beni çok
mütehassıs etti.
Karşıki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bütün
korunaklı ve gizli yerler, bırakılmış toplarla, otomobillerle ve sonsuz
teçhizat ve malzeme ile ve bütün bu metrukatın aralarında yığınlar
teşkil eden ölülerle, toplanıp karargahlarımıza sevk olunmakta
bulunan sürü sürü esir kafileleri ile hakikaten bir kıyamet gününü
andırıyordu.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
133. Liderlik faktörü;
zekanın,
insancıllığın,
güvenin,
cesaretin,
düzenin
simgesidir.
Beş faktörü;
Uyum,
Hava,
Arazi,
Liderlik,
Disiplin
bilerek kullanan her komutan başarılı olacak, asla kaybetmeyecektir.
Bilmeyense zafere ulaşamayacaktır.
Benim önerilerimi uygulayacak komutan zafere ulaşacaktır.
Onu takip edin.
Önerilerimi dinlemeyen ya da uygulamayan komutanları takip etmeyin.
Kaderleri yenilgidir.
134. Zaferi kazanan komutan savaş öncesi en çok hesaplamayı
yapandır.
Savaşı yitiren komutan ise savaş öncesi mutlaka yeterince plan
yapmamıştır.
Bu nedenle savaşa girmeden önce mutlaka zafer hesabı yapın.
Ancak, bu arada her ihtimale karşı, yenilgi hesabını ve
stratejisini yapmayı da unutmayın.
Plan yapmaya verdiğiniz önem, zafer ya da yenilginin belirleyici
faktörü olacaktır.
135. Komutanlığın en üstün meziyeti düşman planını çözüp,
kırmaktır.
Komutanlar devletin kalesidir.
Kalenin her noktası sağlam ise, devlet güçlü;
kale çürükse devlet zayıftır.
Bir komutan yapacağı üç hata ile ordusunun başına felaket
getirebilir.
Sonuç olarak, üstün yetenekli komutan gücü yeterli olmasa da
savaşı kazanmayı becerebilir.
136. Savaşta zafer stratejisine sahip komutan çatışmaya ancak
zaferi kazandıktan sonra girer.
Yenilgiye mahkum komutan ise önce çatışmaya girer, zafere
sonra yönelir.
Taktiklerini düşmana göre değiştirebilmeyi beceren komutan
zafere ulaşacaktır.
İyi bir komutan, ordusunu toplayıp, güçlerini konsantre
ettiğinde, askerde bulunan değişik nitelikleri bir potada
birleştirmeli, dengelemelidir.
Komutan aklını yitirebilir.
137. Bir komutanın yapacağı beş hata felaket getirebilir.
(a) Dikkatsiz cesaret, yok olmaya götürür.
(b) Korkaklık, düşmana esir düşmeye götürür.
(c) Acelecilik, hakaretlerle kışkırtılabiiir.
(d) Şeref Düşkünlüğü, utanmaya götürür.
(e) Adamlarına aşırı düşkünlük, endişe ve tereddüde götürür.
Bu beş hata bir komutanın, savaş alanında işleyebileceği beş
savaş günahıdır.
Bir ordu yenildiğinde, lideri katledildiğinde neden mutlaka bu
beş günahtadır. Bunları önemseyin.
138. Ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olan;
askerler de,
subaylar da
güçlerinin zirvesine çıkarlar.
İşinin ehli komutan, ordusunu;
sanki bir kişiyi yönetir gibi,
elinden tutarak yöneten komutandır.
Ordu komutanı, en kritik anda, yüksek bir yere
tırmanıp altındaki merdiveni atmasını bilmelidir. Elini
göstermeden ordusunu düşman içine başka türlü
süremez.
139. Bilge komutan planlarını önceden hazırlar
Usta komutan kaynaklarını değerlendirir.
Bu nedenle;
bilge hükümdar dikkatli,
iyi komutan tedbirli olmalıdır.
bir ülkeyi barış içinde yönetmenin, orduyu güçlü tutmanın yolu
budur.
düşmana karşı savaşı kazanınca kavuşacağı;
şan,
şeref ve
şöhreti
düşünmeden savaşan,
gereğinde üstün düşman karşısında geri çekilmesini bilen,
tek amacı ülkesini korumak olan komutanlar ülkelerinin
mücevheridir.
140. çok konuşmayarak, gizliliği güven altına almak;
dimdik durup, adaletli olarak disiplini sağlamak komutanın
görevidir.
subaylarının, askerlerinin kafasını gerektiğinde yanlış rapor
ve olaylarla karıştırıp,
her şeyi sorgulamalarını engellemesini de bilmelidir.
gemilerini yakar, yiyecek kazanlarını kırar;
ordusunu koyun sürüsü gibi bir o tarafa, bir bu tarafa
yönelterek yönünün anlaşılmasına olanak yaratmaz.
141. Düşmanı kendi planına uygun bir noktaya sürerek, tehlikeye
düşmesini sağlamak komutanın en önemli görevlerindendir.
Düşmanın gücünü sezme yeteneği,
zafere giden güçlerin kontrolü,
zorlukları, tehlikeleri,
mesafeleri görme kapasitesi
bir komutanın test sorularıdır.
Ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olan askerler de, subaylar da
güçlerinin zirvesine çıkarlar.
142. Savaşçı bir prens güçlü bir ülkeye saldırdığında komutanlıktaki
ustalığını;
düşman kuvvetlerinin birleşmesini engellemekteki başarısıyla
gösterir.
kendisini düşmana olduğundan güçlü gösterip,
düşmanın olası müttefiklerini karşısına çıkmaktan caydırır.
Ordunu ölüm tehlikesine,
zorluklara sür;
zaferle dönecektir.
İnsan doğası gereği zora düşmedikçe, yeteneklerini sonuna kadar
kullanmaz.
Güçlerini hazırlamadan, bitirici savaşa girme.
Çok konuşmayarak, gizliliği güven altına almak; dimdik durup, adaletli
olarak disiplini sağlamak komutanın görevidir.
143. Savaş düzenlerini,
planlarını değiştirerek,
düşmanının kendi ordusu hakkında sağlıklı bilgi edinmesini
önlemeli; kamp yerini değiştirip,
dolaylı,
karışık yolları tercih ederek,
düşmandan esas amacını saklamayı başarmalıdır.
İnsan doğasının ana kanunlarını mutlaka özenle çalışmalıdır.
Diğer ülkelerle işbirliği yapmaktan
ya da onlardan yardım istemektense,
kendi gizli planlarını uygulayarak
düşmanlarının başını döndürür, korkutur.
Bunu başardığında,
düşman kentlerini
fazla zorlanmadan ele geçirir,
düşman krallıklarını sona erdirir.
144. Sorumluluğu üstlenmek cesaret ve isteği, komutana
en çok gerekli olan bir özelliktir; bu pek nadirdir.
Sorumluluğu üstlenmek, felâketli zamanlarda suçlu
olmak demektir.
Sorumluluktan korkmak, kalbin gizli bir halidir.
Halbuki, bir komutan ancak sorumluluğu üstlenmek
cesareti sayesinde büyük işler görebilir.
Çünkü, deneyim ve bilgi noktasını tamamlayacak
yardımcılar daima bulunabilir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
145. Sorumluluğu üstlenmek cesareti, komutana bir
soyluluk veren yüksek kalplilikten doğar.
Bu doğuştan gelen özellik, kibirli olmamak şartiyle,
komutanı herkese üstün yapar.
Tarih, itiraz edilemez bir şekilde ispatlamıştır ki,
büyük dâvalarda başarı için sarsılmaz bir kabiliyet ve
kudrete sahip bir önderin varlığı şarttır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
146. Komutan olan bir kimsenin büyük bir azimle
fırsatları elden kaçırmaması gerekir.
Aynı zamanda akla uygun olan şeyleri takip
etmesi lazım gelir. Değişikliklerin sabit ve
belirli durumları yoktur.
Şu kadar ki, bu değişiklikler, onun içinde ve
faaliyette bulunan kimselere kolaylık sağlar.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
147. Savaş alanında yapacağınız stratejik ve taktik kararlarda beş
faktör çerçevesinde aşağıdaki sorulara benzer soruları
kendinize sormalısınız.
Sorular:
(a) Hangi komutan "Ahlak Faktörüne" sahip?
(b) Hangi komutan daha yetenekli?
(c) Hangi komutan Hava ve Arazi Faktörlerinin avantajlarını
kullanabiliyor?
(d) Hangi taraf daha disiplinli?
(e) Hangi ordu daha güçlü?
(f) Hangi tarafın subay ve askerleri daha eğitimli?
(g) Hangi orduda ceza-ödül kavramı daha düzenli, daha adil?
148. Bu yedi soruya verilecek cevapları değerlendirerek
zafer ya da yenilginin kehanetini yapabilirim.
Verilecek bir kararın kalitesi avına saldırıp
parçalayan şahinin süzülüşündeki ahenge,
zamanlamaya benzer.
Bu nedenle, usta savaşçı;
saldırıda korkunç,
karar vermede çabuk olandır.
149. Enerji gerilmiş yay, kararsa okun atılmasıdır.
Akıllı savaşçı kendi kararını düşmana kabul
ettirir; düşmanın kendi kararını zorlamasına
izin vermez.
Birliklerini birleştirme ya da bölme kararını
sana çevre koşulları verdirtecektir.
Savaş konseyinde kararlı ol, durum
kontrolünü eline al.
150. Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni cür'et ve
kat'iyetle tatbik etmeli.
Kararımız en son düşman neferini vatanımızdan kovuncaya kadar;
taarruza devam etmektir,
düşmanı takip etmek ve
ona baskı yapmaktır.
Bu sözümü harfiyen takip ve tatbik etmiş olduğumu vakalar ispat ettiği
gibi, şimdi vuku bulacak olan maruzatımla da izah etmiş olacağım.
Hakikaten o gün için, düşman ordusunu takip etmek hususunda
verilen karar, bu zamana kadar saklı kalmıştır.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
151. Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli
hakimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk
devleti tesis etmek! (Durum>>Karar)
İşte, daha, İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz
ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz
tatbikatına başladığımız karar, bu karar olmuştur.
Millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır!
Dolayısıyla, ya istiklal ya ölüm! İşte hakiki kurtuluş
isteyenlerin parolası bu olacaktı.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
152. Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Fakat bu azim ve karar, tek başına yeterli değildir.
Hâkimiyet iradesi ve kurtuluş kararı, ancak mükemmel bir
organizasyon ile sağlanabilirdi.
Durumu incelerken ve tedbir düşünürken;
acı da olsa,
gerçeği görmekten,
bir an olsun uzak kalmamak gerekir.
kendimizi ve birbirimizi aldatmak için,
lüzum ve mecburiyet yoktur.
Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla
yorulmazlar.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
153. Gerçekleri tetkik edelim.
Ben bir işte nasıl başarılı olabileceğimi düşünmem.
O işe neler mani olur diye düşünürüm. Engelleri
ortadan kaldırdım mı, iş kendi kendine yürür.
Şüphesiz her kanaat ve karar;
içinde bulunulan durum ve şartları inceleme ve
bu incelemenin sonuçlarını sezme ve
değerlendirme sayesinde doğar.
Kabul edilecek ilk tedbirler için karar!
“ İleri! İleri! Daima İleri!”
154. Görülüyor ki, meselenin çözümüne;
vazife ve vaziyetten başlanıyor.
genellikle yapıldığı gibi,
düşmanın muhtemel olan maksadından başlamayı tavsiye etmem.
bundan maksat,
kararımızı asla düşmanın maksadına bağlı bırakmamaktır.
maksadı belli ve kesin olan ve
onu elde etmek için bütün kuvvetini kullanan kimse,
düşmanın maksat ve tedbirlerine göre harekâtını kararlaştırmaya
çalışandan manen üstündür.
düşman kuvvetlerine göre kesin karar almayı beklemek,
genel olarak kıymetli bir zamanı kaybetmektir.
Muharebeden evvel ve hatta çoğunlukla muharebeden sonra bile
düşman kuvveti hakkında nadiren kesin bilgi elde edilir.
Arıburnu ve Anafartalar'da yapılan muharebelerin hiçbirinde
aldığım raporlarda
düşmanın kuvvetinin doğru olarak takdir edilebilmiş olduğuna
tesadüf etmedim. “ İleri! İleri! Daima İleri!”
155. Düşman kuvvetler, bir kaç gün içinde oluşacak bir sonuç için
yıllarca karşı karşıya durabilirler.
Hava Faktörü;
gece ile gündüz,
soğuk ile sıcak,
zaman ile mevsim zorluklarını öne çıkartır.
Koşullar ne kadar lehinize de olsa, yeni durumlara göre
planlarınızda zaman zaman değişiklikler yapmakta fayda
olacağını sakın unutmayın.
Bu nedenle;
savaşta acelecilik aptallıkla eş anlamlı olmasına rağmen,
akıl ile zaman yitirmenin de yan yana gelebileceğini kimse
söyleyemez.
156. (a)Savaşı, ancak ne zaman savaşılıp, ne zaman
savaşılmayacağını bilen kazanır.
(b)Savaşı, düşmanın en hazır olmadığı zamanı
beklemesini bilen kazanır.
Savaşılacak yer ve zamanı bilirsek, kendimizi savaşa
konsantre edebiliriz.
Ama, yer ve zaman bilinemiyorsa sol cenah sağ
cenaha, ardçılar öncülere yardım edemeyecektir.
Hele bir de ordunun uç noktaları arasında büyük
mesafe varsa bu problem daha da öldürücü durum
alır.
157. Zamanla öfke mutluluğa, sinirlenme
memnuniyete dönüşebilir.
Düşmanın hazır olmadığı anı kollayın.
Beklenmedik yollardan geçip,
korunması ihmal edilmiş noktalardan
vurun.
158. Bugünden sonra;
İzmir'de Akdeniz'i,
Mudanya'da Marmara’yı
görmek için 8-9 günlük bir zaman kafi
gelmiştir.
“ İleri! İleri! Daima İleri!”