Zarla çevrili bir yapı olan hücre, genetik bilgi ve diğer elemanları içerir (ör. protein, DNA, lipid, vd.) Örneğin, bu elemanlardan enzimler aracılığı ile maddeler metabolize edilirler. Bu sayede hücre büyür ve yeni hücrelere çoğalır. Tüm organizmalar hücrelerden yapılmışlardır. Bazıları tek hücreli (bakteri, amip, vs), bazıları çok hücrelidir (insan, hayvan, bitki). Bir kelebeğin zar gibi görünen kanadı ince bir hücre tabakasından oluşmuştur. Kısaca, göz bebeğimizin en diş zarından, dişimize, derimize tırnağımıza kadar her şey hücrelerden oluşmuştur. Yediğimiz hamburger bile hücrelerden oluşmuştur ve kısa sonra onun içeriği bizim hücre içeriğine dönüştürülecektir. Su anda elinizde tuttuğunuz kursun kalemin odun kısmi hücrelerden meydana gelmiştir, vs. Temel hücre teorisi’ne göre; yaşayan organizmaların yapısal ve işlevsel özelliklerinin temel biriminin hücre olduğu ve hücrenin tek başına canlılık özellikleri olan beslenme, üreme ve metabolizma işlevlerini yürütebildiği, ayrıca tüm canlıların da hücrelerden oluştuğu görüşü kabul edilmiştir.
Sevgili öğrenciler,
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıfında zorunlu bir ders olan Biyokimya iki dönem boyunca haftalık 3 saat olarak okutulan bir derstir. Beş yıldan beridir öğrencilerimize verile gelen bu notların içeriği her yıl yeniden gözden geçirilip uygun yenilemeler ve düzeltmelerle güncellenmektedir. Örneğin geçen yıl tek bir kitap olarak basılan ders notları, bu yıl iki dönem için Biyokimya I ve Biyokimya II olmak üzere iki cilt halinde basılmıştır. Böylece, her dönemde işlenecek konular için o konuları içeren cildin yanınızda olması yeterli olacaktır. Kitap baştan sona gözden geçirilerek, konu sonunda verilen “çözülmüş sorular” ve “sorular” bölümleri ile zenginleştirilmiştir. Ayrıca, her cildin sonuna kullanışlı tablo, grafik ve dizinler eklenmiştir. Son olarak, bu yeni kitaba “Biyokimya ve Moleküler Biyoloji”de yaygın kullanılan birçok terimi içeren bir “sözlük” eklenmiştir. Bu sözlüğü hazırlayan bölümümüz Yüksek Lisans öğrencisi Elif Özbey’e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca, kitap için bir takım geri-bildirimde bulunan siz sevgili öğrenciler ve meslektaşlarıma en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Yapılmış olan çeşitli dil bilgisi ve yazım hatalarının yanında, geniş bir alanı kapsayan ve her gün gelişen biyokimya gibi bir bilim alanı için hazırlanmış olan bu notlarda, varsa bilimsel hataların da hoş görüleceğini umuyorum.
Sevgilerimle,
Hikmet Geçkil Ekim 2007, Malatya
Sevgili öğrenciler,
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıfında zorunlu bir ders olan Biyokimya (BIOL 301/302), iki dönem boyunca haftalık 3 saat olarak okutulan bir derstir. On yıldan beridir öğrencilerimize verile gelen bu notların içeriği her yıl yeniden gözden geçirilip uygun yenilemeler ve düzeltmelerle güncellenmektedir. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kitap Biyokimya I ve Biyokimya II olmak üzere iki cilt halinde basılmıştır. Kitap baştan sona gözden geçirilerek her cildin sonuna kullanışlı tablo, grafik ve dizinler eklenmiştir. Ayrıca, her iki cilde “Biyokimya ve Moleküler Biyoloji”de yaygın kullanılan birçok terimi içeren bir “sözlük” eklenmiştir. Yapılmış olan çeşitli dil bilgisi ve yazım hatalarının yanında, geniş bir alanı kapsayan ve her gün gelişen biyokimya gibi bir bilim alanı için hazırlanmış olan bu notlarda, varsa bilimsel hataların da hoş görüleceğini umuyorum.
Sevgilerimle,
Hikmet Geçkil Ekim 2010, Malatya
Zarla çevrili bir yapı olan hücre, genetik bilgi ve diğer elemanları içerir (ör. protein, DNA, lipid, vd.) Örneğin, bu elemanlardan enzimler aracılığı ile maddeler metabolize edilirler. Bu sayede hücre büyür ve yeni hücrelere çoğalır. Tüm organizmalar hücrelerden yapılmışlardır. Bazıları tek hücreli (bakteri, amip, vs), bazıları çok hücrelidir (insan, hayvan, bitki). Bir kelebeğin zar gibi görünen kanadı ince bir hücre tabakasından oluşmuştur. Kısaca, göz bebeğimizin en diş zarından, dişimize, derimize tırnağımıza kadar her şey hücrelerden oluşmuştur. Yediğimiz hamburger bile hücrelerden oluşmuştur ve kısa sonra onun içeriği bizim hücre içeriğine dönüştürülecektir. Su anda elinizde tuttuğunuz kursun kalemin odun kısmi hücrelerden meydana gelmiştir, vs. Temel hücre teorisi’ne göre; yaşayan organizmaların yapısal ve işlevsel özelliklerinin temel biriminin hücre olduğu ve hücrenin tek başına canlılık özellikleri olan beslenme, üreme ve metabolizma işlevlerini yürütebildiği, ayrıca tüm canlıların da hücrelerden oluştuğu görüşü kabul edilmiştir.
Sevgili öğrenciler,
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıfında zorunlu bir ders olan Biyokimya iki dönem boyunca haftalık 3 saat olarak okutulan bir derstir. Beş yıldan beridir öğrencilerimize verile gelen bu notların içeriği her yıl yeniden gözden geçirilip uygun yenilemeler ve düzeltmelerle güncellenmektedir. Örneğin geçen yıl tek bir kitap olarak basılan ders notları, bu yıl iki dönem için Biyokimya I ve Biyokimya II olmak üzere iki cilt halinde basılmıştır. Böylece, her dönemde işlenecek konular için o konuları içeren cildin yanınızda olması yeterli olacaktır. Kitap baştan sona gözden geçirilerek, konu sonunda verilen “çözülmüş sorular” ve “sorular” bölümleri ile zenginleştirilmiştir. Ayrıca, her cildin sonuna kullanışlı tablo, grafik ve dizinler eklenmiştir. Son olarak, bu yeni kitaba “Biyokimya ve Moleküler Biyoloji”de yaygın kullanılan birçok terimi içeren bir “sözlük” eklenmiştir. Bu sözlüğü hazırlayan bölümümüz Yüksek Lisans öğrencisi Elif Özbey’e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca, kitap için bir takım geri-bildirimde bulunan siz sevgili öğrenciler ve meslektaşlarıma en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Yapılmış olan çeşitli dil bilgisi ve yazım hatalarının yanında, geniş bir alanı kapsayan ve her gün gelişen biyokimya gibi bir bilim alanı için hazırlanmış olan bu notlarda, varsa bilimsel hataların da hoş görüleceğini umuyorum.
Sevgilerimle,
Hikmet Geçkil Ekim 2007, Malatya
Sevgili öğrenciler,
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıfında zorunlu bir ders olan Biyokimya (BIOL 301/302), iki dönem boyunca haftalık 3 saat olarak okutulan bir derstir. On yıldan beridir öğrencilerimize verile gelen bu notların içeriği her yıl yeniden gözden geçirilip uygun yenilemeler ve düzeltmelerle güncellenmektedir. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kitap Biyokimya I ve Biyokimya II olmak üzere iki cilt halinde basılmıştır. Kitap baştan sona gözden geçirilerek her cildin sonuna kullanışlı tablo, grafik ve dizinler eklenmiştir. Ayrıca, her iki cilde “Biyokimya ve Moleküler Biyoloji”de yaygın kullanılan birçok terimi içeren bir “sözlük” eklenmiştir. Yapılmış olan çeşitli dil bilgisi ve yazım hatalarının yanında, geniş bir alanı kapsayan ve her gün gelişen biyokimya gibi bir bilim alanı için hazırlanmış olan bu notlarda, varsa bilimsel hataların da hoş görüleceğini umuyorum.
Sevgilerimle,
Hikmet Geçkil Ekim 2010, Malatya
Sevgili öğrenciler,
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıfında zorunlu bir ders olan Biyokimya (BIOL 301/302), iki dönem boyunca haftalık 3 saat olarak okutulan bir derstir. On yıldan beridir öğrencilerimize verile gelen bu notların içeriği her yıl yeniden gözden geçirilip uygun yenilemeler ve düzeltmelerle güncellenmektedir. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kitap Biyokimya I ve Biyokimya II olmak üzere iki cilt halinde basılmıştır. Kitap baştan sona gözden geçirilerek her cildin sonuna kullanışlı tablo, grafik ve dizinler eklenmiştir. Ayrıca, her iki cilde “Biyokimya ve Moleküler Biyoloji”de yaygın kullanılan birçok terimi içeren bir “sözlük” eklenmiştir. Yapılmış olan çeşitli dil bilgisi ve yazım hatalarının yanında, geniş bir alanı kapsayan ve her gün gelişen biyokimya gibi bir bilim alanı için hazırlanmış olan bu notlarda, varsa bilimsel hataların da hoş görüleceğini umuyorum.
Sevgilerimle,
Hikmet Geçkil Ekim 2010, Malatya
1868 yılında İsviçreli bilim adamı Friedrich MIESHER, balık spermlerinin çekirdeklerini ve akyuvar çekirdeklerini izole ederek yaptığı çalışmalarda, bu hücrelerin çekirdeklerinin asit özelliği gösterdiğini gözlemiştir. Bilim adamı, bu moleküllere çekirdekte bulunan asit anlamına gelen “nükleik asit” adını vermiştir. Bugünkü bilgilerimize göre, nükleik asitler bütün canlılarda bulunan organik moleküllerdir. Çünkü, organik moleküller canlı tarafından sentezlenebilen ve canlının yapısını oluşturan moleküllerdir. Her canlı organizmada veya hücrede iki çeşit nükleik asit vardır: ribonükleik asit (RNA) ve deoksiribonükleik asit (DNA). Sadece virüsler ya DNA ya da RNA içerirler. DNA ve RNA fosforca zengin organik moleküller olup, organizman›n genetik bilgi deposudur. Nükleik asitlerin kimyasal yapısında C (karbon), H (hidrojen), O (oksijen), N (azot) ve P (fosfor) elementleri bulunur. Nükleik asitlerin biyolojik fonksiyonu genetik informasyonun saklanması, çoğaltılması, çeşitlendirilmesi ve nesilden nesile aktarılması şeklinde sıralanabilir. Tüm nükleik asitler polimerik yapılar olup bir çok farklı büyüklüklerde bulunabilirler (1 milyondan 1 milyara kadar değişik moleküler büyüklükte). Transfer RNA’lar (tRNA) en küçük moleküllerdir (25,000 dalton kadar).
Canlıların yapısına giren elementlerin cansız dünyadakinden daha az sayıda oldukları bir asırdan beri bilinmektedir. Canlı yapının % 99’undan fazlasını karbon, azot, oksijen, hidrojen ve fosfor oluşturur ve doğal sayısı 90’dan fazla olan elementten sadece 10-15 tanesi organizmalar için belli bir önem teşkil eder. Diğer bir deyimle, herhangi bir organizma (bitki, hayvan, mikroorganizma)’ nin kimyasal analizi yapıldığında, periyodik cetveldeki elementlerden çok azının bu canlıların temel yapısına girdikleri gözlenir. Bu 10-15 elementin çoğu düşük molekül ağırlığa (< 80) sahiptir. Canlı sistemde yüzde miktar olarak en çok bulunan dört element hidrojen, oksijen, azot ve karbon olup sırası ile bir, iki, uç ve dört bağ oluşturabilirler. Genel olarak, en hafif elementler en güçlü bağları kurarlar. İnsan vücudunda en çok bulunan 8 elementten (H, O, N, C, Ca, P, Cl, K) altısı (H, O, N, C, Ca, P) aynı zamanda deniz suyunda en bol bulunan 9 elementin (H, O, C, Ca, Cl, K, Na, Mg, S) içinde yer alırlar. Atmosferik içerikle vücudumuzdaki element içeriğini kıyaslayabilirsiniz.
Sevgili öğrenciler,
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıfında zorunlu bir ders olan Biyokimya (BIOL 301/302), iki dönem boyunca haftalık 3 saat olarak okutulan bir derstir. On yıldan beridir öğrencilerimize verile gelen bu notların içeriği her yıl yeniden gözden geçirilip uygun yenilemeler ve düzeltmelerle güncellenmektedir. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kitap Biyokimya I ve Biyokimya II olmak üzere iki cilt halinde basılmıştır. Kitap baştan sona gözden geçirilerek her cildin sonuna kullanışlı tablo, grafik ve dizinler eklenmiştir. Ayrıca, her iki cilde “Biyokimya ve Moleküler Biyoloji”de yaygın kullanılan birçok terimi içeren bir “sözlük” eklenmiştir. Yapılmış olan çeşitli dil bilgisi ve yazım hatalarının yanında, geniş bir alanı kapsayan ve her gün gelişen biyokimya gibi bir bilim alanı için hazırlanmış olan bu notlarda, varsa bilimsel hataların da hoş görüleceğini umuyorum.
Sevgilerimle,
Hikmet Geçkil Ekim 2010, Malatya
1868 yılında İsviçreli bilim adamı Friedrich MIESHER, balık spermlerinin çekirdeklerini ve akyuvar çekirdeklerini izole ederek yaptığı çalışmalarda, bu hücrelerin çekirdeklerinin asit özelliği gösterdiğini gözlemiştir. Bilim adamı, bu moleküllere çekirdekte bulunan asit anlamına gelen “nükleik asit” adını vermiştir. Bugünkü bilgilerimize göre, nükleik asitler bütün canlılarda bulunan organik moleküllerdir. Çünkü, organik moleküller canlı tarafından sentezlenebilen ve canlının yapısını oluşturan moleküllerdir. Her canlı organizmada veya hücrede iki çeşit nükleik asit vardır: ribonükleik asit (RNA) ve deoksiribonükleik asit (DNA). Sadece virüsler ya DNA ya da RNA içerirler. DNA ve RNA fosforca zengin organik moleküller olup, organizman›n genetik bilgi deposudur. Nükleik asitlerin kimyasal yapısında C (karbon), H (hidrojen), O (oksijen), N (azot) ve P (fosfor) elementleri bulunur. Nükleik asitlerin biyolojik fonksiyonu genetik informasyonun saklanması, çoğaltılması, çeşitlendirilmesi ve nesilden nesile aktarılması şeklinde sıralanabilir. Tüm nükleik asitler polimerik yapılar olup bir çok farklı büyüklüklerde bulunabilirler (1 milyondan 1 milyara kadar değişik moleküler büyüklükte). Transfer RNA’lar (tRNA) en küçük moleküllerdir (25,000 dalton kadar).
Canlıların yapısına giren elementlerin cansız dünyadakinden daha az sayıda oldukları bir asırdan beri bilinmektedir. Canlı yapının % 99’undan fazlasını karbon, azot, oksijen, hidrojen ve fosfor oluşturur ve doğal sayısı 90’dan fazla olan elementten sadece 10-15 tanesi organizmalar için belli bir önem teşkil eder. Diğer bir deyimle, herhangi bir organizma (bitki, hayvan, mikroorganizma)’ nin kimyasal analizi yapıldığında, periyodik cetveldeki elementlerden çok azının bu canlıların temel yapısına girdikleri gözlenir. Bu 10-15 elementin çoğu düşük molekül ağırlığa (< 80) sahiptir. Canlı sistemde yüzde miktar olarak en çok bulunan dört element hidrojen, oksijen, azot ve karbon olup sırası ile bir, iki, uç ve dört bağ oluşturabilirler. Genel olarak, en hafif elementler en güçlü bağları kurarlar. İnsan vücudunda en çok bulunan 8 elementten (H, O, N, C, Ca, P, Cl, K) altısı (H, O, N, C, Ca, P) aynı zamanda deniz suyunda en bol bulunan 9 elementin (H, O, C, Ca, Cl, K, Na, Mg, S) içinde yer alırlar. Atmosferik içerikle vücudumuzdaki element içeriğini kıyaslayabilirsiniz.
Enzimler biyokimyasal katalizörledir. Yani kendileri değişime uğramadan bir reaksiyonu hızlandıran katalist moleküllerdir. Enzimlerin hemen hepsi proteindir ve Globüler yapıdadırlar. Ancak, proteinlerin hepsi enzim değildirler. Enzimlerin katalitik özellikleri şaşırtıcıdır. Örneğin, kırmızı kan hücrelerimizde bulunan karbonik anhidraz karbon dioksiti karbonata çevirerek zararsız hale getirir
1 Maddeye gre Proteindeki molekler aperonlar katlanma .pdfindiapower2
1. Maddeye gre
Proteindeki molekler aperonlar katlanma ve proteostaz
aperonlarn protein katlanmasndaki roln tartr.
Proteinler en ok ynl ve yapsal olarak karmak biyolojik makromolekllerdir. Hemen hemen her
biyolojik srece dahil olurlar. Memeli hcreleri tipik olarak 10.000'den fazla ifade eder
ribozomlar zerinde birka bin amino asitten oluan lineer zincirler halinde sentezlenen farkl protein
trleri. leyebilmek iin, bu zincirlerin genellikle birka yakndan ilikili boyutlu yapnn bir topluluu olan
'doal durumlarna' katlanmas gerekir1,2. Bunun nasl baarld ve hcrelerin akut ve kronik zorluklar
karsnda proteomlarnn konformasyonel btnln nasl salad, biyolojideki en temel ve tbbi adan ilgili
sorunlardan birini oluturur.
Bu sorunun merkezinde, proteinlerin ilev grmek iin konformasyonel esneklii muhafaza etmeleri
gerektii ve bu nedenle fizyolojik ortamlarnda termodinamik olarak yalnzca marjinal olarak kararl
olmalardr. karyotik hcrelerdeki tm proteinlerin nemli bir ksm (memeli hcrelerindeki toplamn %20-
30'u), doal olarak herhangi bir sral boyutlu yapdan yoksun grnyor ve yalnzca balanma ortaklaryla
etkileimden sonra katlanm konformasyonlar benimsiyor3. Tau ve a-sinklein gibi bu yar kararl
proteinlerin bazlarnn anormal davran, demans ve Parkinson hastal ile ilikili fibriler agregatlarn
oluumuna yol aabilir. Bu nedenle, protein kalite kontrol ve proteome homeostaznn (proteostaz
olarak bilinir) srdrlmesi, hcresel ve organizma sal iin ok nemlidir. Proteostaz, en belirgin ekilde, de
novo katlama veya yeniden katlamaya yardmc olan molekler aperonlar ve bunlarn dzenleyicileri ve
zamannda karlmasna araclk eden ubikuitin-proteazom sistemi (UPS) ve otofaji sistemi dahil olmak
zere birka yz proteinden4 oluan entegre bir a tarafndan salanr. geri dnmsz olarak yanl katlanm ve
kmelenmi proteinler. Proteostazdaki eksikliklerin, nrodejenerasyon ve demans, tip 2 diyabet,
periferik amiloidoz, lizozomal depo hastal, kistik fibroz, kanser ve kardiyovaskler hastalk gibi ok
sayda hastaln tezahrn veya ilerlemesini kolaylatrd gsterilmitir. Bu hastalklarn ou iin nemli bir risk
faktr ileri yatr. Gerekten de, model organizmalar zerinde yaplan almalar, yalanmann hcresel
proteostaz kapasitesinde kademeli bir dle balantl olduunu gstermektedir5,6.
Burada, refakati destekli protein katlanmas ve proteom bakm mekanizmalarna ilikin son bilgileri
tartyoruz. Kalabalk hcresel ortamdaki karmak katlanma enerjisi manzarasnda baarl bir ekilde
gezinmek iin proteinlerin refakati makineyi nasl kullandna odaklanyoruz. Bu reaksiyonlar anlamak,
proteostaz an anormal protein katlanmas hastalklarnda farmakolojik mdahale iin bir hedef olarak
tanmlamaya ynelik gelecekteki abalara rehberlik edecektir.
Molekler aperonlarn temel rol
Pek ok kk protein, dier bileenlerin veya bir enerji kaynann yokluunda in vitro olarak denatrenden
uzaklatrldktan sonra yeniden katlanr. Bu, DNA'da kodlanan amino asit dizisinin, bir proteinin
boyutlu yapsn belirlemek iin gerekli tm bilgileri ierdii anlamna gelir1. Bununla birlikte, .
Her ne kadar organik bir molekül olmasa da canlı hücrelerin en temel ve önemli miktarda olan bileşiği sudur. Canlıların yas ağırlığının % 65-95’i sudan oluşmuştur. Su sadece biyokimyasal olayların gerçekleşmesi için değil, aynı zamanda hücre zarından maddenin geçişi, vücut ısısının korunması gibi olaylar için de hayati önem taşır. Bitkiler için su en önemli besin kaynağıdır. Fotosentetik hücreler suyu oksidize ederek karbon dioksitin fiksasyonunu (bağlanımını) sağlar ve gezegenimizdeki moleküler oksijenin oluşumunu sağlarlar. Vücutta su dengesinin (su alınımı ve atılımı) korunması metabolizma için kritik önem taşır. Yetişkin bir insan günde yaklaşık 2 litre su alınımı ve atılımı yapar (vücuda alınan suyun 900 ml’si sıvı, 800 ml’si yiyeceklerden ve 300 ml’si yiyeceklerin oksidasyonundan yani metabolik sudan sağlanır). Aynı miktarda su (2 litre) idrar, solunum ve terleme yolu ile dışarı atılır.
Alışkanlığın bağımlılığa dönüşmesi ve cesaretle eskiye dönmeYaseminSengunDemirca
Beyin ve bağımlılıkla ilgili bilimsel çalışmalardan çok şey öğrendik. Hormonlar, beyin-ödül mekanizmasının işleyişi, keyif duygusu ile dopamin hormonu arasındaki ilişki, dopamin toleransının oluşması (aynı miktar hormonun yarattığı etkinin zamanla azalması), eşlikçilerin (hatırlatıcı uyaranların) sürece etkisi, … gibi. Bunlar ile ilgili bir çok patikanın veya işleyiş mekanizmasının bağımlılık oluşumu ile bozulduğunu anladık. Yani, ne yazık ki farklı patikaların oluştuğunu gördük. Bu yanlış patikaların (ayak yollarının) oluşması uzun süreli yapılan şeylerin ardından uzun süreli hafızaya yerleşmesinden dolayıdır. Davranışsal sürece ek olarak bir de sigara vs. gibi diğer bazı maddelerdeki kimyasallar nedeni ile bu yanlış patikalar daha da belirginleşir.
Dolayısıyla belli evrelerden sonra bir-iki ilaç, üç-beş ay davranışsal terapi desteği çok kısa sürede eskiye dönmek için yeterli olmayabiliyor.
Elbette araç kullanımı ile ilgili verilen örnekteki gibi abartılı bir süreden bahsetmiyoruz. Bu tür örnekler vurgulanmak istenilenin daha hızlı etki göstermesi içindir, o örnek için verilmiştir.
Beynin işleyişinin eski haline geri dönmesi; o yanlış patikaların silinmesi kararlı, uzun ve emek isteyen bir süreci gerektiriyor; yani cesaret isteyen bir süreci gerektiriyor. Rollo May’in de işaret ettiği gibi cesaret kabadayılık veya güçlü olmak değildir. Cesaret tüm olumsuzluklara rağmen, umutsuzluğa düşmemektir. Cesaret her şeye rağmen ilerleyebilme yetisidir. Aslında bunu hepimiz her gün yaparız. Ama bazı durumlarda daha büyük cesaret gerekiyor.
Sonuçta doğduğumuzda beynimizin ilgili mekanizması yani beyin-ödül sistemi dediğimiz mekanizma/patika bağımlılıkla birlikte sonradan ortaya çıkan ‘yanlış patikalar’dan oluşmuyordu.
Doğamız gereği sahip olduğumuz asıl patikalara -yani ünlü sinirbilimcimizin dediği gibi fabrika ayarlarımıza- geri dönmek için zor ama cesaret gerektiren yolu seçme hakkımız var.
2. Protoplazma Sitoplazmanın fiziko-kimyasal özellikleri Kıvamı kendine özgü bir biçimde sıvı ve katı arasında değiştiği için uzun süre kollaidal bir eriyik olarak görülmüştür. Plazmanın eriyik karakteri hücrelerdeki plazma akımları ( Cyclosis ) ile kendini gösterir. http://www.edumedia-share.com/uploaded/1200/1251.gif
3.
4.
5. Canlı sitoplazma ısık mikroskobunda herhangi belirgin bir strüktür göstermez. Fakat dikkatli bir incelemede sitoplazmada az çok akıcı ve katı kısımların bulunduğu fark edilir. Gerçekten sitoplazmanın hücre çeperi ve vakuollerle oluşturduğu sınır tabakaları (plazmalemma ve tonoplast) katı bir plazma-jel’den oluşur ve adına ektoplazma, buna karşılık arada kalan diğer tanecikli plazma kısmı ise daha akıcı bir plazma-sol’den oluşur ki, buna da endoplazma denir. Süratle biri diğeri haline dönüşebilir. Özellikle yaralanan kısımlarda, plazma süratle birbirine karışır ve yara, plazma-jel’den oluşan yeni bir zarla kapatılır. http://www.er.uqam.ca/nobel
6.
7.
8. Protoplazmanın Kimyasal Elemanları Protoplazma çoğunlukla organik, kısmen de anorganik, çözünmüş veya katı formda olabilen bileşiklerden oluşan kollaidal bir karışımdır. Bu bileşikler klasik on eleman, yani C, O, H, N, K, Mg, P, S, Ca ve Fe ’den oluşur. Ayrıca bunlara mikro elemanların da ilave edilmesi lazımdır.
9.
10. Ancak protoplazmanın fonksiyon ve bünyesinin anlaşılabilmesi için onun bileşimine sadece hangi elemanların katıldığının belirlenmesi yeterli değildir. Önemli olan bu elemanların hangi molekülleri oluşturarak protoplazmanın yapısına katıldıklarıdır. Bu da moleküler analizlerle ortaya konabilir. Bu yoldan bakteri hücrelerinde elde olunan neticelere göre protoplazmanın baslıca moleküler bileşimi aşağıdaki gibidir Protoplazma da bulunan moleküler bileşikler % Su 80 Protein 10 Nukleik asitler 3.4 Polisakkarit’ler 2 Lipidler 2 Küçük moleküllü organik bileşikler 1.3 Anorganikbilesikler(Min. mad., elektrolyt’ler) 1.3
11.
12. Protopazmanın kuru maddesinin ağırlık bakımından %50’sini oldukça küçük moleküllü (molekül agırlıgı 500’ün altında) organik bileşikler, geriye kalanını da çok büyük (molekül ağırlığı 10.000-1.000.000 arasında değişen) makro moleküller; protein, enzim, nukleik asitler ve karbonhidratlar vb.leri oluşturur. Her ikisi arasında ki ağırlıkta olan ya yoktur veya bunlar kısa ömürlü ara ürünler olarak görülür. Hücrelerde bazı basit kimyasal reaksiyonlarla önce bu kısa ömürlü ara ürünler ve bunlardan da büyük moleküllü ve nihai karmaşık maddeler oluşturulur.
13. Hücre suyu Bütün hayat suda oluşmuştur ve suya bağımlıdır. Protoplazmanın önemli özellikleri suyun fiziki-kimyasal özellikleri ile belirlenir. Her ne kadar su iyonları nötr iseler de moleküldeki yük dağılımı her tarafta aynı değildir, aksine bir tarafta pozitif, diğer tarafta negatif yük ağırlık kazanır.
14. Ayrıca su molekülünün yapısı da simetrik değildir ve her iki H atomu ile O atomu arasında, valans açısı denilen 104.5 O ’lik bir açı vardır. İşte bu açı su molekülünün biyolojik yönden çok önemli olan dipol karakterinin nedenidir. Böyle dipoller, yani su molekülü elektriksel alanda küçük mıknatıslar gibi iyonların elektrik yüklerine göre dizilir ve etraflarını çevreler.
15.
16.
17. Figure 1 Structure of an amino acid ["Protein Structure Basics" by Bernhard Rupp, UCRL-MI-125269, Lawrence Livermore National Laboratory, 2000, tp://ruppweb.dyndns.org/Xray/tutorial/protein_struc Figure 2 Chain of two amino acids ["Protein Structure Basics" by Bernhard Rupp, UCRL-MI-125269, Lawrence Livermore National Laboratory, 2000,
18. Helix ["Protein Structure Basics" by Bernhard Rupp, UCRL-MI-125269, Lawrence Livermore National Laboratory, 2000,]
19. RNA and DNA http://www.genome.gov/Pages/Hyperion//DIR/VIP/Glossary/Illustration/rna2.shtml
22. Bir çok proteinler protein kısmından başka diğer komponentleri de kapsarlar, bu takdirde adlarına Proteid denir. Prostetik grup denilen böyle komponentlerin baslıcaları: Lipoid (Lipoproteid’ler) Glycoproteid’ler Chromoproteid’ler Fosforoproteid’ler Nukleoproteid’ler) dir. http://content.answers.com/main/content/img/oxford/Oxford_Sports/0199210896.lipoprotein.1.jpg Lipoproteid
25. A macro shot of a Pocillopora damicornis . The red coloration is believed from the chlorophyll content within the captive zooxanthellae. Notice how the blue-green/red transition can appear purple. Due to the possible presence of a non-fluorescent chromoprotein, the coral appears pink in daylight, although further work is needed to differentiate chromoprotein spectral qualities from those of fluorescent pigments. http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.advancedaquarist.com/2007/2/aafeature_album/Fig95.jpg&imgrefurl Chromoproteid
26. Proteinlerin yapısına katılan 20 proteinogen amino asidinin aralarındaki bağlantıların, (örneğin peptid bağları, S köprüleri gibi), diziliş sırasının ve katılanların sayılarının farklılığı, ayrıca prostetik grupların gösterdiği değişkenlik nedenlerinden ötürü, oluşması mümkün bileşiklerin çeşitliliği çok fazla olur. Bir de bunların oluşabilecek izomerleri ile birlikte bu sayı çok yükselir (Örneğin, ortalama amino asidi molekül ağırlığı 120 olarak alındığında, mol ağırlığı 12.000 olan küçük bir polipeptid oluşturmak için 100 adet monomer gerekecektir. Bunlar sadece 20 adet proteinogen amino asidinin katılmasıyla oluşacaklarına göre 20x100 gibi, yani 130 basamaklı bir sayı (1.26x10130) kadar çeşitli kombinasyon imkanı belirecektir. Bu durum bize organizma türleri hatta bireylerin neredeyse sınırsız diyebileceğimiz kendine özgü oluşları ile çeşitliliğini kimyasal bakımdan anlaşılır hale getirmektedir.
27.
28. Hidratasyon tutunma noktalarının gevşemesine, dehidratasyon ise bunların daha sıkı kenetlenmesine neden olur. Bu sebeple sitoplazmanın hidratasyonu onun yaşam belirtilerinin gerçekleşmesi ve yürümesi için çok önemlidir. Suca fakir sitoplazmada, örneğin tohum ve daimi sporlarda olduğu gibi, hayat latent bir haldedir. Ayrıca suyu çeken alkol, yüksek sıcaklık ve ağır metaller, kuvvetli yükleri nedeniyle yan zincirleri bloke eder, irreversibl koagulasyona yani proteinlerin denature olmasına neden olurlar. Böyle maddeler yapıları katılaştırır ve böylece ölüme neden olurlar. Bu olaya tespit etme (Fixasyon) adı verilir. Aynı sonuç, formol, osmium tetraoksit, kromik asit, süblime vb. gibi maddelerle de elde edilir.
29. Lipid (Yaglar ve Lipoid’ler) Suda çözünmeyen, buna karşılık benzol, eter, kloroform gibi organik eriticilerde çözünen bir dizi maddedirler. “Sudan III” ayıracı ile kırmızı renk verirler. Lipid’lerden bir kısmı enerji biriktiricileri olarak (meyve ve tohumlarda bulunan bitkisel yağlar), bir kısmı da polar yapı göstermelerinden ötürü hücresel membranların yapımına yararlar.
32. Biokatalizörler Metabolizmada gerçekleşen madde değişimlerine yarayan Biokatalizörler (Enzym veya Ferment’ler) basit veya bileşik yüksek moleküllü proteinlerden oluşur. Bunlar da anorganik katalizörler gibi kimyasal reaksiyonları hızlandırır, hatta gerçekleşmesini sağlar fakat kendileri reaksiyonda oluşan son ürünlerde ortaya çıkmazlar. Halen 1000’in üzerinde Biokatalizör’ün varlıgı bilinmektedir. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/52/KinEnzym01.svg/776px
34. Enerji biriktirici ve Enerji taşıyıcıları Canlı hücrelerde kısa süreli enerji biriktirme ve diğer metabolizma olaylarına süratle aktarma işi bazı özel ve enerjice zengin fosfat bileşikleri tarafından yapılır. Bunlar da Acetylfosfat ve özellikle kısaca ATP dediğimiz Adenosintrifosfat’tır. Aynen bir elektrik motorunun sadece elektrik enerjisi ile çalıştırılabilmesi ve bunun için diğer enerji formlarının (atom, ışık, su, rüzgar, fueloil) önce elektrik enerjisine dönüştürülmesi gerekiyorsa, canlı hücrelerde de mevcut enerjinin önce enerjice zengin fosfat bileşikleri haline getirilmesi gerekir. Simplified picture of ATP Synthase. provided.
35. Light Driven ATP Synthesis. This figure illustrates one important function of ATP Synthase.
36. Fig. 3. Boyer's "Binding Change Mechanism". Each cylinder represents a different stage of ATP synthesis. Illustration provided by Nobelprize .org .
37. Ara ve Sekonder maddeler Metabolizma olaylarında sürekli olarak çok sayıda ve oluşturulduktan sonra hemen işlenen çeşitli maddeler meydana gelir. Bunlara İntermedier metabolizma ürünleri denir. Buna karşılık sekonder bitkisel maddeler (Sekonder metabolizma ürünleri=Ergastik ürünler) hücrelerde büyük miktarlarda biriktirilir ve arkasından ya vakuollere sevk olunur yahut hücrelerden tamamen uzaklaştırılırlar. Pek çok sekonder bitkisel maddelerden (Balsam, Reçine, Mum, Tanen, Boya maddeleri, Eterik Yağlar) ekonomik olarak faydalanılır. Balsam Reçine
39. Endoplazmatikretikulum (ER) Bir çok hücrede plazmalemma ve tonoplast gibi oldukça stabil membranlardan başka; çok aktif, az veya çok istikrarsız (labil) bir endomembran sistemi bulunur. Elektron mikroskobundaki ağ gibi görünümünden ötürü bu sisteme ENDOPLAZMATİK RETİCULUM adı verilir ve kısaca ER olarak adlandırılır. ER’in endomembran sistemi bir taraftan biyokimyasal mübadele ve sentez olaylarının gerçekleştiği hücre içi reaksiyon üst yüzeylerinin önemli ölçüde büyümesine etkili olur, diğer taraftan muhtemelen, suda eriyen maddelerin hücre içerisinde ve komşu hücreler arasında iletimine yararlar.
40.
41.
42. Ribozom’lar ER’in esas sitoplazmaya dönük yüzeylerinde küçük, yaklaşık küre biçiminde 15-25 milimikron boyutunda protein ve RNA’dan oluşan ve bu sebepten Ribozom adı verilen cisimcikler vardır. Bunlar bazen birbirleriyle normal biçimde bir araya gelerek yığınlar oluştururlar ki o zaman bunlara poliribozomlar adı verilir. Ribozom ve poliribozomlar hücrelerde protein sentez yerleridir. Özellikle çok aktif büyüme halindeki veya diğer metabolizma aktivitesi gösteren hücrelerde bol miktarda bulunur.
43. Dictiyosom’lar (Golgi apereyi, cismciği) Basık diskler biçiminde, membranla çevrili ve birbiri üstünde yer alan bir boşluklar yığınıdır. Bu boşluklar ya bütün hücreye yayılmış olur veya gerekli olduğu hallerde bir araya gelebilirler.
44. ER’de olduğu gibi bunlarda da sentez olayları gerçekleşir. Sentezleri yapılan maddeler arasında en başta hücre çeperi maddeleri, asit polisakkaritler, pektin ve hemiselüloz’lar, eterik yağlar, kök uçlarındaki kaliptra (Kalyptra)’nın kaygan ve cıvık maddeleri vb. sayılabilir. Hücre çeperi Polisakkarit
45.
46. Tohumlar sukünet halinde bulundukları sürece embriyonal hücrelerde başlangıçta hiç dictiyosom bulunmaz. Ancak çimlenmenin başlamasından 2-3 gün sonra, sitoplazma içerisinde oluşturularak büyük miktarda ortaya çıkarlar.