1. ATATÜRK DÖNEMİNDE EĞİTİM ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER (1931-1938) RAMAZAN EREN Gazi Üniversitesi Twitter.com/ramazanramazan Friendfeed.com/ramazaneren
2. ATATÜRK DÖNEMİNDE EĞİTİM ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER 1931-1938 GİRİŞ 1. ATATÜRK’ÜN EĞİTİM FELSEFESİ 2. İLKÖĞRETİMDE GELİŞMELER 3. ORTAÖĞRETİMDE GELİŞMELER 4. YÜKSEKÖĞRETİMDE GELİŞMELER 5. YABANCI UZMAN RAPORLARI 6. HALK EVLERİ 7. MİLLET MEKTEPLERİ 8. KÖY ÖĞRETMEN OKULLARI 9. DÖNEME GENEL BİR BAKIŞ SONUÇ
3. GİRİŞ Millî Mücadele’nin kazanılıp Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra Türk toplumunu çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak, ülkenin ilerlemesinin önündeki engelleri kaldırmak, laik ve millî bir yapı oluşturmak için Atatürk inkılâpları uygulanmaya başlamıştır. Özellikle Türk inkılâbının başarısının eğitim alanındaki başarıya bağlı olduğu gerçeği, eğitimin yaygınlaşması ve değişmesi için kararlı ve acil adımların atılmasını zorunlu kılmıştır.
4. ATATÜRK’ÜN EĞİTİM FELSEFESİ Atatürk’e göre eğitim, ulusal idealleri beslemek, özgür ve ulusal bir devlet yaratmak, dinamik ve çağdaş bir toplum kurmak için en önemli araçtı. Bu nedenle atılması gereken ilk adım, millî bir eğitim sitemi oluşturmaktır.
5. En önemli kalkınma gücü eğitimdir. Eğitimimiz millî olmalıdır. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır. Eğitimimiz gerçekçi olmalıdır. Eğitimimizde birlik sağlanmalı ve eğitimimiz lâik olmalıdır. Eğitimimiz karma olmalıdır. Eğitimimiz modern fakat disiplinli olmalıdır. Eğitimimizde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Eğitim sistemimizde halk eğitimine önem verilmelidir
7. 1923-1924 ders yılında 72 olan ortaokul sayısı 1937-1938 senesinde %194’lük bir artışla 140’a çıkmıştır. Aynı dönemlerin ortaokul öğretmenlerinin sayısı da 796’dan 2.840’a çıkarak %357’lik bir artış göstermiştir. Ayrıca 1923-1924 ders yılında 5.905 olan öğrenci sayısı da %1.255’lik büyük bir artış göstererek 74.107’yi bulmuştur.
10. YÜKSEKÖĞRETİMDE GELİŞMELER Atatürk çağdaş bir devlet için siyasal inkılâpların yeterli olmadığını, bunun için toplumsal ve kültürel atılımların yapılması gerektiğini biliyor ve bunları sırasıyla gerçekleştiriyordu. Bütün inkılâplarında millî egemenlik ilkesi ve milleti çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma amacı taşıyan Atatürk, eğitim inkılâplarında bu ilke ve amaç için hareket etmiştir
11. Yeni İstanbul Üniversitesi, 18 Kasım 1933'te Yeni Maarif Vekili Hikmet (Bayur) Bey'in konuşmasıyla, törenle açıldı. Yeni üniversite Tıp, Hukuk, Fen ve Edebiyat Fakülteleriyle sekiz Enstitüden meydana geliyordu.
12. 1934’te Ankara Millî Musiki ve Temsil Akademisi açılırken, 1935’te İstanbul’da bulunan Mülkiye Mektebinin adı Siyasal Bilgiler okullarına çevrilerek Ankara’ya taşınmıştır. Ocak 1936’da Ankara Dil tarih ve coğrafya Fakültesi, 8 Mayıs ta Ankara Devlet Konservatuarı, 1937 de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Ankara Tıp Fakültesi kuruldu.
13. 1928 ilkbaharında Ankara'ya gelen 11 Alman öğretim üyesi, 1930 yılına kadarki çalışmaları sonunda Ankara Yüksek Ziraat Okulunu kurmuşlardır. Eckstein, Kotte, Jessen, Christiansen-Weniger gibi değerli yabancı hocaların çalıştığı bu kurum, 1933 yılında "Yüksek Ziraat Enstitüsü" adını almıştır. Prof. Dr. Falke'nin rektörlüğündeki bu Enstitü, 20 tane Alman profesör, doçent ve asistanlarıyla tam bir üniversite gibi çalışıyordu.
14. YABANCI UZMAN RAPORLARI İstanbul Darülfünunu’nda yapılacak reform hakkında tetkiklerde bulunarak rapor hazırlamak üzere 1931 yılında, Cenevre Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Albert Malche, hükümet tarafından Türkiye’ye davet edildi. 16 Ocak 1932 tarihinde İsviçre’den İstanbul’a gelen Prof. Malche, 18 Ocak 1932’de Ankara’da Başbakan İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Esat Sagay ve diğer Bakanlık ilgilileriyle görüştü.
15. İstanbul Darülfünunu lağvolunmuştur; yerine İstanbul Üniversitesi tesis olunacaktır. Bunun tesisine Maarif Vekâleti memurdur. Talebe, İngilizce, Almanca, İtalyanca veya Fransızca gibi ekalli bir ecnebi lisan bilmelidir (okuyup anlamak).
16. İstanbul Darülfünunu, kendisini şuurlu bir şekilde, muayyen bir noktaya sevkeden, ilmî ve fikrî bir hızdan nasibedar değildir. Darülfünunun en büyük zafı, şahsî mülâhaza ve araştırmaya sevkeder tarzda tedris yok. Ansiklopedik malûmat veriliyor. Kıymetsiz talebenin ilk sene cesareti kırılmalıdır.
18. Malche'ın raporunun odak noktasında, hep insan niteliğindeki yetersizlikler yer almakta ve tüm iyileştirici önlemler olarak da nitelikli bilim insanlarının çoğalması gerçeği öne çıkmaktadır. Raporda ayrıca; Darülfünun'un var olan sorunu ile Türkiye'nin düşün, manevi ve hatta bağımsızlık sorununun aynı olduğu, uygarlığın bilimsiz ve bilimsiz bağımsızlığın olamayacağı ve bu nedenle üniversitelerin bir ülkenin yaşamsal önemi olan kurumların başında yerini alması gerektiği belirtilmiştir.
19. 1934 yılında ilköğretim ile ilgili incelemelerde bulunmak üzere ülkemize gelen Dr. Berly Parker, genel eğitim planlarından farklı olarak ilkokulların durumu ve okullardaki uygulamalar hakkında tespitler yapmış ve alınmasına ihtiyaç duyulan önlemler hakkında önerilerde bulunmuştur.
20. Öğrencilerin sürekli teorik bilgi almaları yerine üretimde de onlardan yararlanmak terinde olur. Böylece öğrendiklerini uygulama imkanı da bulmuş olurlar. Okulların verimli ve üretken kullanılmasıyla topluma sosyal ve ekonomik faydalar sağlayabilecek çeşitli alanlarda kabiliyetli ve geniş görüşlü elemanlar yetiştirilmesi mümkün olabilecektir.
21. Programların uygulanması sırasında eğitim psikolojisi, zamanın faydalı kullanımı, grup çalışmaları ve bilimsel yöntemlerin uygulanması eğitim niteliğini yükseltecek unsurlar dikkate alınmalıdır Mevcut okullarda eğitim çağındaki çocukların ancak üçte biri eğitim görmektedir. Okullardaki öğrenci ve bina sayısını arttırmak ve öğretmen yetiştirmeye giderek daha fazla önem vermek gerekir
22. 1934 yılında Walker D.Hines, Brehon Somervell, O.F.Gardner, Edwin Walter Kremmerer, C.R.Whittlesey, W.L.Wright, Brongt Watsted, Goldtwaite H.Dorr, H.Alexandre Smith, Vaso Trivanovith’den oluşan Amerikan Heyeti Türkiye devletinin eğirim sistemi ile ilgili incelemelerde bulunmuş ve durumu ve tavsiyeleri içeren bir rapor hazırlamışlardır.
23. Raporun ilk cümlelerinde iktisadi kalkınma ile eğitimin ayrı ayrı düşünülmemesi gerektiği belirtilmiştir. Kalite ve verimlilik kavramlarının rekabet edebilirliğin iki ana unsuru olduğu belirtilerek, bu amaca ulaşmak için eğitimin gerekliliği ifade edilmiştir. Eğitim, kitle halinde okur-yazar insan yetiştirmek değildir. Eğitim, insanları pratik bilgilerle donatıp mümkün olduğu kadar geliştirmektir
24. İktisadi kalkınma hamlesi başlatılan bir ülkede, bir süre sonra kalifiye eleman ve uzman açığı ile karşılaşılacağı bir gerçektir. Böyle kapsamlı bir faaliyet tek başına Milli Eğitim Bakanlığınca yürütülemeyeceğinden diğer bakanlıklarla koordineli olarak çalışılmalıdır
25. HALK EVLERİ “Halkevleri, 1931 yılında Türk Ocaklarının, Türk Halk Bilgisi Derneği'nin ve Muallim Birliklerinin "kendilerini feshetmelerinden" sonra, uzun araştırma ve incelemeler neticesinde 19 şubat 1932'de ilk defa 14 yerde birden açıldı:
26. Afyon, Ankara, Aydın, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eminönü, Eskişehir, Konya, Malatya ve Samsun. Bundan sonra Halkevlerine her yıl yeni evleri katılmış; 1938 yılına gelindiğinde Türkiye'deki Halkevi sayısı 209'a ulaşmıştı.
27. MİLLET MEKTEPLERİ Atatürk okuma yazma oranının çok düşük olmasının sebeplerinden birisinin Arap harflerinin kullanımının olduğunu biliyordu. 1928’ de Latin alfabesinin kullanımı kabul edildi. 1 Ocak 1929 tarihinde Millet Mektepleri açılmıştır. Halka önce okuma-yazma öğretme amacı güden bu mektepler ilerleyen dönemlerde yaşamak için lazım gelen diğer bilgileri de öğretme amacı gütmüştür
28. Yeni harflerin kabulünden sonra bu harfleri öğretmek için açılan Millet Mekteplerinde 1928’den 1937 yılı sonuna kadar dokuz senede 1.451.759 öğrenci mezun olmuştur. Bu öğrencilerin %73.15’i erkek, %26.85’i kadındır.
29. 23 Nisan 1930’da yapılan Türk Ocakları Kurultayında Türk tarihi ve uygarlığının bilimsel olarak incelenmesi amacıyla bir “Türk Tarih Heyeti”nin kurulması kararlaştırılmış ve bu heyet 4 Haziran 1930’da ilk toplantısını yapmıştır. Türk Ocaklarının kapatılmasından sonra bağımsız kalan bu örgüt Türklerin kökeni hakkındaki yanlış bilgilerin giderilmesi ve Türk tarihinin bilinmeyen dönemlerinin bilimsel olarak araştırılması için 12 Nisan 1931’de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” adıyla yeniden yapılanmıştır. İlk kongresini 2 Temmuz 1932’de Ankara’da gerçekleştiren cemiyet, 1935 yılında “Türk Tarih Kurumu” adını almıştır.
30. KÖY ÖĞRETMEN OKULLARI 1937-1938 öğretim yılında Cumhuriyet devrinin eğitim alanında aldığı önemli kararlardan birisi ile, köy çocuklarının okuması amaç edilen ve Köy Enstitülerinin öncüsü olan Eskişehir Çifteler ve İzmir Kızılçullu Köy öğretmen okulları açılmıştır.
31. DÖNEME GENEL BİR BAKIŞ Müfredat ve yönetmelikler yeniden ele alındı. 1926’daki Milli eğitim örgütüyle ilgili kanun ile örgüt, okul çeşitleri, bakanlığın ve öğretmenlerin hak ve yetkileri saptandı. 1930 da çıkarılan 1702 sayılı kanunla da öğretmenlik meslek haline getirildi. Bu kanunla öğretmenlerin yükselme, cezalandırma ve ödül almaları ele alındı
32. Cumhuriyet devrinin kültür sahasında attığı en önemli adımlardan biri öğretmenliği hakiki bir meslek haline getirmesi ve öğretmenin mesleki hayatına istikrar vermesidir. 1935’te Ayasofya müzeye dönüştürüldü. 20 Eylül 1937 günü Dolmabahçe Sarayının bir bölümünde Atatürk Resim ve Heykel Müzesini kendi eliyle açtı
33. Atatürk’ün ilgisi ve izlemesi ile 25 Haziran 1934 tarihinde 2541 sayılı Milli Musiki ve Temsil Akademisi Teşkilat Kanunu çıkmıştır. 1937-38 öğretim yılından itibaren Gazi Orta Öğretmen Okulu'na bir Müzik Bölümü eklenerek, müzik öğretmeni yetiştirme işi artık bu kuruma verilmiştir.
34. Din dersleri 1930’ların başında kent okullarından, sonraları da köy okullarından kaldırılmıştır.
35. SONUÇ Atatürk yeni devlet için yeni bir eğitim felsefesi ve politikası benimsemiş ve eğitimimizde, en zor fakat gerekli atılımları gerçekleştirmeye çalışmıştır. Başöğretmen ünvanıyla Türk eğitimini milli, akılcı, insancıl, çağdaş bir çizgiye taşımıştır. Atatürk’ün geri kalmışlıkla savaşması ve uygarlık yolunda vatanını kalkındırmak için yaptığı devrimler onun eğitimci kişiliğini göstermektedir.
36. Millî Mücadele ile fiilî olarak başlayan eğitim mücadelesi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar devam etmiştir. Böylece on beş yıllık bu dönemde eğitim alanında önemli adımlar atılmıştır. Bu adımların sayısal göstergeleri kademe kademe şöyledir: 1923-1938 arasında Türkiye nüfusu %38 oranında artarken, ilköğretimdeki öğretmen sayısı da %154’lik bir artış göstermiştir.
37. Özellikle kadın öğretmen sayısındaki %352’lik artış ile kız öğrencilerdeki %323’lük ortaokullardaki öğrencilerde %1.255 ve liselerdeki öğrenci sayısındaki %1.692’lik artış dikkat çekici olmuştur. Diğer taraftan yeni açılan ilkokul sayısı %137, ortaokul sayısı %194 ve lise sayısı %296’lık bir artış göstermiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yüksek öğretimde hiçbir kadın öğretim üyesi olmamasına rağmen, 1938 yılında üniversitelerde 99 kadın öğretim üyesi bulunmaktadır. Ayrıca %189’luk bir artış gösteren bu kurumlardaki öğrenci sayısı da %328 artmıştır
38. Cumhuriyet’le birlikte millî, laik ve demokratik bir eğitim yapılanması kurulmuştur. Atatürk’ün eğitime dair görüşleri çerçevesinde gerçekleşen eğitim hamleleri toplumun temel ihtiyaçlarını gidermiştir. Aynı zamanda modern, yaygın, disiplinli, parasız, karma ve çağdaş olan eğitim ilkeleri sayesinde, eğitimin nicelik ve nitelik yönünden gelişmesi sağlanmıştır.