SlideShare a Scribd company logo
1 of 69
AHDE VEFA
1
Ahde vefa;
Verilen sözde durmak,
yapılan anlaşmaya sadık kalmak,
özde ve sözde doğru olmaktır.

2
Anlaşmanın iki türlüsü vardır.
Birincisi:
Allah ile yaptığımız antlaşma,
diğeri ise:
insanlarla yaptığımız anlaşmadır.

3
Allah ile yaptığımız antlaşma,
O’nu ilâh olarak tanımak,
O’na asla ortak koşmamak
emirlerine uyup
yasaklarından uzak durmak demektir.

4
Ahidlerini yerine getirmeyenler
kendilerine zulüm etmiş olurlar.
Getirenler ise
büyük mükafatı alırlar :

5
[Fetih (48), 10]
6
“Kim ahdini bozarsa,
ancak kendi zararına bozmuş olur.
Kim de Allah ile olan ahdine
vefâ gösterirse,
Allah ona büyük bir mükâfat verecektir”
[Fetih (48), 10]

7
Ahde vefa, salih amel ve
itikatla olgunlaşan
kâmil müminin en bariz sıfatıdır.

8
“O mü’minler ki, antlaşmalarına
ve sözlerine riayet ederler.”
(Mü’minûn, 23/8)

9
“Her kim sözünü yerine getirir
ve kötülükten sakınırsa,
bilsin ki Allah sakınanları sevar.”
(Al-i İmran, 3/76).

10
Ahitle yemin arasında fark vardır.
Yemin bozulursa kefaret gerekir.
Fakat ahitte bu yoktur.
Ahdi bozmanın günahı
kefaretle ortadan kalkmaz.

11
Bu sebeple Kur'an-ı Kerim
ahde vefanın üzerinde
ısrarla durmuştur.
12
İster Allah'a
ister insanlara karşı
verilmiş olsun,
her vaad ve ahid,
mümin için borç ve sorumluktur.

13
(İsra, 34)

14
“Ahdi de yerine getirin.
Çünkü verilen sözde elbette
sorumluluk vardır.” (İsra, 34)

15
“Ey iman edenler!
Akitlerin gereğini yerine getiriniz.”
(Mâide, 5/1)

16
“Antlaşma yaptığınızda,
Allah’a karşı verdiğiniz sözü
yerine getirin.” (Nahl, 16/91)

17
Allahu Tealâ ile insan arasında
kulluk ve ilâhlık sözleşmesi vardır.
Bu sözleşmenin şartlarına
riayet etmek farzlar üstü farzdır.

18
“Bana verdiğiniz sözü tutun ki,
ben de size verdiğim sözü tutayım.”
(Bakara, 40)

19
Yani siz, Allah'a verdiğiniz sözü
hayatınıza aksettirip
O'na ibadet ve kulluk edin ki,
Allah da sizi şeytanın tasallutundan
koruyup muhafaza etsin.
20
Sahabe-i Kiram hazretleri,
Cenab-ı Allah ile yaptıkları anlaşmadan
ve Rasulullah s.a.v.'e verdikleri sözden
hiç şaşmadılar.
Sonuna kadar sadakatle devam ettiler.

21
Cephelerde ekin biçilir gibi biçildiler,
fakat bir adım geriye gitmediler.
O'nun rızası uğruna mal ve canlarını
seve seve feda edecekleri hususunda
ahitleşmede bulundular.

22
Rabbimiz Sahabelerin
ahitlerine bağlılıklarını
şöyle beyan etmektedir:
23
(Ahzab, 23)

24
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki,
Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar.
İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü
yerine getirmiştir (şehit olmuştur).
Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
(Ahzab, 23)

25
Ahde vefanın imandan olduğunu
belirten Efendimiz de,
ahde aykırı davranmayı
nifak alametlerinden saymıştır.
(Buharî, Müslim)

26
“Dört huy kimde bulunursa,
o adam tam münafık olur.
Bir kimsede bu huylardan biri bulunursa,
o huydan vazgeçinceye kadar
onda münafığın özelliklerinden biri
var demektir.
27
O dört huya sahip olan kimse:
Kendisine bir şey emanet edilince
hiyânet eder.
Konuşunca yalan söyler.
Bir antlaşma yapınca sözünde durmaz.
Düşmanlık yapınca da aşırı gider.”
28
Ahde vefasızlar dünyada
rezil olacakları gibi,
ahiret gününde de teşhir edilerek
rezil edilecektir.

29
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
“Kıyamet gününde her vefasız için
bir sancak dikilecek;
bu filanın vefasızlığıdır,
denilecektir.” (Buharî, Müslim)

30
Allahu Tealâ ile ruhlar arasında
bir sözleşme (misak) yapılmıştır.

31
Cenab-ı Hak ruhlara hitaben:

(A'raf, 172)

32
Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının
sulplerinden zürriyetlerini almış,
onları kendilerine karşı şahit tutarak,
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”
demişti.
Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki
Rabbimizsin)” demişlerdi.
Böyle yapmamız kıyamet günü,
“Biz bundan habersizdik”
dememeniz içindir.
(A'raf, 172)

33
Böylece insan ruhu,
Rabbiyle yaptığı bu misaktan sonra
fıtrî ve tabii bir sözleşme altına girmiş,
O'nun emirlerini yerine
getirmeyi taahhüt etmiştir.

34
Ayrıca dünyaya gelip
vücut bulduktan sonra mümin,
Rabbi'ne ve O'nun Peygamberi'ne
iman etmekle yeni
bir sözleşme daha yapmıştır.

35
Bu sözleşmeye Efendimiz'in
bütün emirleri ve O'nun
sahabe-i kiram hazretlerinden
aldığı bütün ahitler de dahildir:

36
(Fetih, 10)

37
“Sana biat edenler,
ancak Allah'a biat ediyorlar.
Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir.
Kim ahdi bozarsa ancak
kendi aleyhine bozmuş olur.
Kim de Allah'a verdiği ahde
vefa gösterirse,
Allah ona büyük bir mükafat
verecektir.” (Fetih, 10)
38
İnsanlar iman etseler de etmeseler de,
emir ve yasakların sınırlarını aşmakla
doğrudan şeytanın emrine
girmiş olurlar:

39
(Yasin, 60)

40
“Ey Ademoğulları!
Şeytana tapmayın,
o sizin düşmanınızdır diye
ben sizinle ahitleşmedim mi? (Yasin, 60)

41
Vefa, düşman bile olsa
verdiği sözden dönmemektir.
Vefalı insan, dost-düşman herkesin
güven ve emniyet duyduğu kimsedir.
Onun karakterinde yalancılık,
döneklik ve kalleşliğin izine rastlanmaz.
En zor anlarda bile ahde vefa eder.

42
Dinimizde, yapılmış antlaşmaların
hükümlerine riayet ettikleri müddetçe,
müslüman olmayan taraflara dahi
verilen söz istikametinde davranılması
emredilmektedir. (Tevbe, 1, 4, 7)

43
Efendimizin'in Rabbi'ne karşı
vefası da dillere destandı.
Mekke'de binbir çile ve
ıstırabın içinde iken bile
nafile ibadetlerini aksatmıyordu.

44
Vefa, dostun dostuna dost olmak
fakat düşmanına dost olmamaktır.
Allah Tealâ ile ahitleşen
müminin dostu,
ancak Allah Tealâ'yı
dost bilenler olabilir.
O'nun düşmanı
müminin de düşmanıdır.
45
Rabbimiz şöyle buyuruyor:

(Tevbe, 23)

46
“Ey iman edenler!
Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa,
babalarınızı ve kardeşlerinizi
dost edinmeyin.
Sizden kim onları dost edinirse,
işte onlar zalimlerin kendileridir.” (Tevbe, 23)

47
Fakat bu durum onların hukukuna
riayet etmeye engel değildir.
Kâfir bile olsa
insanlara yeri geldiği zaman
Allah için iyilik ve ikramda bulunmak
güzel bir haslettir..

48
Bu bir bakıma yaradılanın hatırını
Yaradan'dan ötürü gözetmektir.
Kalplerin yumuşamasına ve
imana dair konuların konuşulabileceği
bir zemininin hazırlanmasına da
sebep olur.

49
En azından size ve sizin temsil ettiğiniz
yüce değerlere karşı yumuşamayı sağlar.
kendisi için koç kesilen İbn-i Ömer r.a.,
yahudi komşusuna etten ikram
edilmediğini duyunca telaşlanmış ve
etin diğer komşlardan önce
ona ikram edilmesini emretmiştir.
Vefa işte böyle davranmayı gerektirir.

50
Fakat her şeye rağmen
Kur'an ve Sünnet'in ölçüleri,
iman etmeyenlere karşı
dostluk sayılabilecek ölçüde
muhabbet ve sırdaşlığa engeldir.

51
Onlardan gelebilecek kötülüklere,
sahip oldukları inanç ve düşüncelere
karşı en azından kalben
mesafeli olmak da
yine Allah'ın emridir.

52
Mümin, Allah Tealâ ile ahdini
bozacak şekilde birine söz vermemelidir.
Zira ancak fasıklar
Allah ile sözleşmesini iptal eder.
Böylelerinin hiçbir ahde
saygı göstermesi de beklenemez.

53
(Raad, 25)

54
“Ama Allah'a verdikleri sözü iyice
pekiştirdikten sonra bozanlar ve
Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi
kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk
yapanlar...
İşte lânet onlara;
(dünya) yurdunun
kötü sonucu onlaradır.” (Raad, 25)
55
Kişi söz verirken içinden yapmamaya
kararlı ise bu nifakın ta kendisidir.
Verdiği sözde mazeretsiz olarak
durmamak da aynı şekilde
nifak alametidir.
O bakımdan, neye mal olursa olsun,
verdiği sözü bozmamalı veya
bozacağı sözü vermemelidir.
56
İslâmiyet'in gönüllerde hükmünü
icra ettiği devirlerde
millet bir vücudun uzuvları gibiydi.
Kalplerde vefa,
davranışlarda incelik
ve zarafet vardı.
57
Sinelerde şefkat, merhamet
ve emanet şuuru hakimdi.
Çarşılar, sokaklar hayâ, edep
ve iffeti temsil ediyordu.
Yalancılık ve sahtekârlık gibi
gayri ahlâkî davranışlar
en büyük arsızlık sayılıyordu. .

58
Zulme zulümle mukabele edilmez,
defalarca aldanılsa bile
bir kere aldatmaya tenezzül edilmezdi..

59
Sonra o devirler yavaş yavaş geride kaldı.
Sinelerde Allah sevgisi azaldı.
Nihayet çoğunluk itibariyle
vefa ortadan kalktı.

60
Bugün vefanın olmadığı yerde
sevgi ve samimiyetten sözetmek
mümkün değildir.
Böyle bir toplumda birlik,
beraberlik ve gerçek bir
dayanışmadan
söz etmek de imkansızdır.

61
Zaman zaman vefasızlardan
meydana gelen bu gibi haller,
menfaat ve iki yüzlülükten başka
bir şey değildir.

62
Zira Allah için sevmeyen,
İnancında istikrar olmayanlarda,
böyle yüce ve ulvi şeyler
meydana gelmez.

63
Her gün birkaç defa yeminini bozan,
her defasında sözünden dönen,
vefa, mertlik ve yiğitlik
duygusundan mahrum,
dönek tiplerden vefa beklemek,
gaflet ve aldanmışlığın ta kendisidir.

64
Onlarla yola çıkan yolda kalır.
Onlara bel bağlayan sırtından
hançerlenip iki büklüm olur.

65
Ne yazık ki, son birkaç asrın
manzarası genel itibarıyla işte budur.
Yalan, hıyanet, kabalık ve döneklik
sermaye haline gelmiş;
sokaklar arsızlık, zulüm,
hakka ve hukuka tecavüzle
dolmuştur.

66
Birbirlerine devamlı şüphe
ve güvensizlikle bakan,
birbirine yabancı,
vefasız bir toplumun iflahı zordur.

ANANAS

67
Ne yazık ki, milli birliğimiz için
ciddi tehlike sinyalleri çalmaktadır.
O bakımdan bir kere daha
Allah'a dönüşten başka
bir çare görünmüyor.

68
Allahım!
Nifaktan
Şikaktan
yalandan
Hiyanetten
Ve kötü ahlaktan
Sana sığınırız.
Bizi her kötülükten koru
69

More Related Content

What's hot (20)

Allah Kimleri Sever 1
Allah Kimleri Sever 1Allah Kimleri Sever 1
Allah Kimleri Sever 1
 
Guzel ahlak 14 18 yas
Guzel ahlak 14 18 yasGuzel ahlak 14 18 yas
Guzel ahlak 14 18 yas
 
Lise kurandan ogutler
Lise kurandan ogutlerLise kurandan ogutler
Lise kurandan ogutler
 
ZAFERİN ANAHTARI
ZAFERİN ANAHTARIZAFERİN ANAHTARI
ZAFERİN ANAHTARI
 
Kurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere ÖğütlerKurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere Öğütler
 
Allah Kimleri Sevmez
Allah Kimleri SevmezAllah Kimleri Sevmez
Allah Kimleri Sevmez
 
Allah Kimleri Sever 2
Allah Kimleri Sever 2Allah Kimleri Sever 2
Allah Kimleri Sever 2
 
18. kâfirun suresi
18. kâfirun suresi18. kâfirun suresi
18. kâfirun suresi
 
Sabir ve Namaz
Sabir ve NamazSabir ve Namaz
Sabir ve Namaz
 
Affetmek. faruk kesgi̇n
Affetmek. faruk kesgi̇nAffetmek. faruk kesgi̇n
Affetmek. faruk kesgi̇n
 
94. hadid suresi
94. hadid suresi94. hadid suresi
94. hadid suresi
 
90. ahzab suresi
90. ahzab suresi90. ahzab suresi
90. ahzab suresi
 
Ahiret
AhiretAhiret
Ahiret
 
71. nuh suresi
71. nuh suresi71. nuh suresi
71. nuh suresi
 
Ahirete iman
Ahirete imanAhirete iman
Ahirete iman
 
Lise kader
Lise kaderLise kader
Lise kader
 
77. mülk suresi
77. mülk suresi77. mülk suresi
77. mülk suresi
 
Bir Kırık dilekçe
Bir Kırık dilekçeBir Kırık dilekçe
Bir Kırık dilekçe
 
HayatıMıZda SabrıN öNemi
HayatıMıZda SabrıN öNemiHayatıMıZda SabrıN öNemi
HayatıMıZda SabrıN öNemi
 
Lise nefis terbiyesi
Lise nefis terbiyesiLise nefis terbiyesi
Lise nefis terbiyesi
 

Viewers also liked

Viewers also liked (13)

廣西山水峰情之旅─靖西
廣西山水峰情之旅─靖西廣西山水峰情之旅─靖西
廣西山水峰情之旅─靖西
 
CV_RITA_LACERDA_2007_2016
CV_RITA_LACERDA_2007_2016CV_RITA_LACERDA_2007_2016
CV_RITA_LACERDA_2007_2016
 
Students' names grid
Students' names gridStudents' names grid
Students' names grid
 
ICT
ICTICT
ICT
 
PSL- CATALOG
PSL- CATALOGPSL- CATALOG
PSL- CATALOG
 
Dom
DomDom
Dom
 
Cover letter
Cover letterCover letter
Cover letter
 
PT PROPOSALS ENG 10.17 For Intl.Groups
PT PROPOSALS ENG 10.17 For Intl.GroupsPT PROPOSALS ENG 10.17 For Intl.Groups
PT PROPOSALS ENG 10.17 For Intl.Groups
 
White Card (2012)
White Card (2012)White Card (2012)
White Card (2012)
 
Search engine-optimization-starter-guide-th
Search engine-optimization-starter-guide-thSearch engine-optimization-starter-guide-th
Search engine-optimization-starter-guide-th
 
Seed Production in Turnip (CSK HPKV) by: RAJPREET BAJWA
Seed Production in Turnip (CSK HPKV) by: RAJPREET BAJWASeed Production in Turnip (CSK HPKV) by: RAJPREET BAJWA
Seed Production in Turnip (CSK HPKV) by: RAJPREET BAJWA
 
A5-GS-Foundation-Booklet-final
A5-GS-Foundation-Booklet-finalA5-GS-Foundation-Booklet-final
A5-GS-Foundation-Booklet-final
 
Le panier des essentiels
Le panier des essentielsLe panier des essentiels
Le panier des essentiels
 

More from nurmuhammedsite (20)

Hak yolundan sapma nedenleri
Hak yolundan sapma nedenleriHak yolundan sapma nedenleri
Hak yolundan sapma nedenleri
 
NEFİS TERBİYESİ
NEFİS TERBİYESİNEFİS TERBİYESİ
NEFİS TERBİYESİ
 
Dosdoğru Ol
Dosdoğru OlDosdoğru Ol
Dosdoğru Ol
 
Söze mi Amele mi
Söze mi Amele miSöze mi Amele mi
Söze mi Amele mi
 
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜİHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
 
İŞKENCE
İŞKENCEİŞKENCE
İŞKENCE
 
Başarı
BaşarıBaşarı
Başarı
 
Zulüm
ZulümZulüm
Zulüm
 
ÜMMET BİLİNCİ
ÜMMET BİLİNCİÜMMET BİLİNCİ
ÜMMET BİLİNCİ
 
İhanet
İhanetİhanet
İhanet
 
SÂLİH AMEL
SÂLİH AMELSÂLİH AMEL
SÂLİH AMEL
 
İmam Buhari
İmam Buhariİmam Buhari
İmam Buhari
 
Ama Onlar İnanmamışlar
Ama Onlar İnanmamışlarAma Onlar İnanmamışlar
Ama Onlar İnanmamışlar
 
Dinlerini Parça Parça Edenler
Dinlerini Parça Parça EdenlerDinlerini Parça Parça Edenler
Dinlerini Parça Parça Edenler
 
MÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİ
MÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİMÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİ
MÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİ
 
En hayırlı ümmetsiniz
En hayırlı ümmetsinizEn hayırlı ümmetsiniz
En hayırlı ümmetsiniz
 
AYDIN YOL
AYDIN YOLAYDIN YOL
AYDIN YOL
 
RAMAZANI KARŞILARKEN
RAMAZANI KARŞILARKENRAMAZANI KARŞILARKEN
RAMAZANI KARŞILARKEN
 
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasınDünya hayatı sakın sizi aldatmasın
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın
 
KELİME-İ TEVHİDİN HAKKI
KELİME-İ TEVHİDİN HAKKIKELİME-İ TEVHİDİN HAKKI
KELİME-İ TEVHİDİN HAKKI
 

Ahde vefa

  • 2. Ahde vefa; Verilen sözde durmak, yapılan anlaşmaya sadık kalmak, özde ve sözde doğru olmaktır. 2
  • 3. Anlaşmanın iki türlüsü vardır. Birincisi: Allah ile yaptığımız antlaşma, diğeri ise: insanlarla yaptığımız anlaşmadır. 3
  • 4. Allah ile yaptığımız antlaşma, O’nu ilâh olarak tanımak, O’na asla ortak koşmamak emirlerine uyup yasaklarından uzak durmak demektir. 4
  • 5. Ahidlerini yerine getirmeyenler kendilerine zulüm etmiş olurlar. Getirenler ise büyük mükafatı alırlar : 5
  • 7. “Kim ahdini bozarsa, ancak kendi zararına bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefâ gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir” [Fetih (48), 10] 7
  • 8. Ahde vefa, salih amel ve itikatla olgunlaşan kâmil müminin en bariz sıfatıdır. 8
  • 9. “O mü’minler ki, antlaşmalarına ve sözlerine riayet ederler.” (Mü’minûn, 23/8) 9
  • 10. “Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sevar.” (Al-i İmran, 3/76). 10
  • 11. Ahitle yemin arasında fark vardır. Yemin bozulursa kefaret gerekir. Fakat ahitte bu yoktur. Ahdi bozmanın günahı kefaretle ortadan kalkmaz. 11
  • 12. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim ahde vefanın üzerinde ısrarla durmuştur. 12
  • 13. İster Allah'a ister insanlara karşı verilmiş olsun, her vaad ve ahid, mümin için borç ve sorumluktur. 13
  • 15. “Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette sorumluluk vardır.” (İsra, 34) 15
  • 16. “Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getiriniz.” (Mâide, 5/1) 16
  • 17. “Antlaşma yaptığınızda, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin.” (Nahl, 16/91) 17
  • 18. Allahu Tealâ ile insan arasında kulluk ve ilâhlık sözleşmesi vardır. Bu sözleşmenin şartlarına riayet etmek farzlar üstü farzdır. 18
  • 19. “Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım.” (Bakara, 40) 19
  • 20. Yani siz, Allah'a verdiğiniz sözü hayatınıza aksettirip O'na ibadet ve kulluk edin ki, Allah da sizi şeytanın tasallutundan koruyup muhafaza etsin. 20
  • 21. Sahabe-i Kiram hazretleri, Cenab-ı Allah ile yaptıkları anlaşmadan ve Rasulullah s.a.v.'e verdikleri sözden hiç şaşmadılar. Sonuna kadar sadakatle devam ettiler. 21
  • 22. Cephelerde ekin biçilir gibi biçildiler, fakat bir adım geriye gitmediler. O'nun rızası uğruna mal ve canlarını seve seve feda edecekleri hususunda ahitleşmede bulundular. 22
  • 25. Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzab, 23) 25
  • 26. Ahde vefanın imandan olduğunu belirten Efendimiz de, ahde aykırı davranmayı nifak alametlerinden saymıştır. (Buharî, Müslim) 26
  • 27. “Dört huy kimde bulunursa, o adam tam münafık olur. Bir kimsede bu huylardan biri bulunursa, o huydan vazgeçinceye kadar onda münafığın özelliklerinden biri var demektir. 27
  • 28. O dört huya sahip olan kimse: Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder. Konuşunca yalan söyler. Bir antlaşma yapınca sözünde durmaz. Düşmanlık yapınca da aşırı gider.” 28
  • 29. Ahde vefasızlar dünyada rezil olacakları gibi, ahiret gününde de teşhir edilerek rezil edilecektir. 29
  • 30. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Kıyamet gününde her vefasız için bir sancak dikilecek; bu filanın vefasızlığıdır, denilecektir.” (Buharî, Müslim) 30
  • 31. Allahu Tealâ ile ruhlar arasında bir sözleşme (misak) yapılmıştır. 31
  • 32. Cenab-ı Hak ruhlara hitaben: (A'raf, 172) 32
  • 33. Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. (A'raf, 172) 33
  • 34. Böylece insan ruhu, Rabbiyle yaptığı bu misaktan sonra fıtrî ve tabii bir sözleşme altına girmiş, O'nun emirlerini yerine getirmeyi taahhüt etmiştir. 34
  • 35. Ayrıca dünyaya gelip vücut bulduktan sonra mümin, Rabbi'ne ve O'nun Peygamberi'ne iman etmekle yeni bir sözleşme daha yapmıştır. 35
  • 36. Bu sözleşmeye Efendimiz'in bütün emirleri ve O'nun sahabe-i kiram hazretlerinden aldığı bütün ahitler de dahildir: 36
  • 38. “Sana biat edenler, ancak Allah'a biat ediyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (Fetih, 10) 38
  • 39. İnsanlar iman etseler de etmeseler de, emir ve yasakların sınırlarını aşmakla doğrudan şeytanın emrine girmiş olurlar: 39
  • 41. “Ey Ademoğulları! Şeytana tapmayın, o sizin düşmanınızdır diye ben sizinle ahitleşmedim mi? (Yasin, 60) 41
  • 42. Vefa, düşman bile olsa verdiği sözden dönmemektir. Vefalı insan, dost-düşman herkesin güven ve emniyet duyduğu kimsedir. Onun karakterinde yalancılık, döneklik ve kalleşliğin izine rastlanmaz. En zor anlarda bile ahde vefa eder. 42
  • 43. Dinimizde, yapılmış antlaşmaların hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, müslüman olmayan taraflara dahi verilen söz istikametinde davranılması emredilmektedir. (Tevbe, 1, 4, 7) 43
  • 44. Efendimizin'in Rabbi'ne karşı vefası da dillere destandı. Mekke'de binbir çile ve ıstırabın içinde iken bile nafile ibadetlerini aksatmıyordu. 44
  • 45. Vefa, dostun dostuna dost olmak fakat düşmanına dost olmamaktır. Allah Tealâ ile ahitleşen müminin dostu, ancak Allah Tealâ'yı dost bilenler olabilir. O'nun düşmanı müminin de düşmanıdır. 45
  • 47. “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” (Tevbe, 23) 47
  • 48. Fakat bu durum onların hukukuna riayet etmeye engel değildir. Kâfir bile olsa insanlara yeri geldiği zaman Allah için iyilik ve ikramda bulunmak güzel bir haslettir.. 48
  • 49. Bu bir bakıma yaradılanın hatırını Yaradan'dan ötürü gözetmektir. Kalplerin yumuşamasına ve imana dair konuların konuşulabileceği bir zemininin hazırlanmasına da sebep olur. 49
  • 50. En azından size ve sizin temsil ettiğiniz yüce değerlere karşı yumuşamayı sağlar. kendisi için koç kesilen İbn-i Ömer r.a., yahudi komşusuna etten ikram edilmediğini duyunca telaşlanmış ve etin diğer komşlardan önce ona ikram edilmesini emretmiştir. Vefa işte böyle davranmayı gerektirir. 50
  • 51. Fakat her şeye rağmen Kur'an ve Sünnet'in ölçüleri, iman etmeyenlere karşı dostluk sayılabilecek ölçüde muhabbet ve sırdaşlığa engeldir. 51
  • 52. Onlardan gelebilecek kötülüklere, sahip oldukları inanç ve düşüncelere karşı en azından kalben mesafeli olmak da yine Allah'ın emridir. 52
  • 53. Mümin, Allah Tealâ ile ahdini bozacak şekilde birine söz vermemelidir. Zira ancak fasıklar Allah ile sözleşmesini iptal eder. Böylelerinin hiçbir ahde saygı göstermesi de beklenemez. 53
  • 55. “Ama Allah'a verdikleri sözü iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar... İşte lânet onlara; (dünya) yurdunun kötü sonucu onlaradır.” (Raad, 25) 55
  • 56. Kişi söz verirken içinden yapmamaya kararlı ise bu nifakın ta kendisidir. Verdiği sözde mazeretsiz olarak durmamak da aynı şekilde nifak alametidir. O bakımdan, neye mal olursa olsun, verdiği sözü bozmamalı veya bozacağı sözü vermemelidir. 56
  • 57. İslâmiyet'in gönüllerde hükmünü icra ettiği devirlerde millet bir vücudun uzuvları gibiydi. Kalplerde vefa, davranışlarda incelik ve zarafet vardı. 57
  • 58. Sinelerde şefkat, merhamet ve emanet şuuru hakimdi. Çarşılar, sokaklar hayâ, edep ve iffeti temsil ediyordu. Yalancılık ve sahtekârlık gibi gayri ahlâkî davranışlar en büyük arsızlık sayılıyordu. . 58
  • 59. Zulme zulümle mukabele edilmez, defalarca aldanılsa bile bir kere aldatmaya tenezzül edilmezdi.. 59
  • 60. Sonra o devirler yavaş yavaş geride kaldı. Sinelerde Allah sevgisi azaldı. Nihayet çoğunluk itibariyle vefa ortadan kalktı. 60
  • 61. Bugün vefanın olmadığı yerde sevgi ve samimiyetten sözetmek mümkün değildir. Böyle bir toplumda birlik, beraberlik ve gerçek bir dayanışmadan söz etmek de imkansızdır. 61
  • 62. Zaman zaman vefasızlardan meydana gelen bu gibi haller, menfaat ve iki yüzlülükten başka bir şey değildir. 62
  • 63. Zira Allah için sevmeyen, İnancında istikrar olmayanlarda, böyle yüce ve ulvi şeyler meydana gelmez. 63
  • 64. Her gün birkaç defa yeminini bozan, her defasında sözünden dönen, vefa, mertlik ve yiğitlik duygusundan mahrum, dönek tiplerden vefa beklemek, gaflet ve aldanmışlığın ta kendisidir. 64
  • 65. Onlarla yola çıkan yolda kalır. Onlara bel bağlayan sırtından hançerlenip iki büklüm olur. 65
  • 66. Ne yazık ki, son birkaç asrın manzarası genel itibarıyla işte budur. Yalan, hıyanet, kabalık ve döneklik sermaye haline gelmiş; sokaklar arsızlık, zulüm, hakka ve hukuka tecavüzle dolmuştur. 66
  • 67. Birbirlerine devamlı şüphe ve güvensizlikle bakan, birbirine yabancı, vefasız bir toplumun iflahı zordur. ANANAS 67
  • 68. Ne yazık ki, milli birliğimiz için ciddi tehlike sinyalleri çalmaktadır. O bakımdan bir kere daha Allah'a dönüşten başka bir çare görünmüyor. 68
  • 69. Allahım! Nifaktan Şikaktan yalandan Hiyanetten Ve kötü ahlaktan Sana sığınırız. Bizi her kötülükten koru 69