2. Hücreler, uyum sağlayamayacakları şiddette
stres veya zedeleyici olan etkenler ile
karşılaştıklarında hücre zedelenmesi meydana
gelir
Hücre zedelenmesinin mekanizması 2 evreye
ayrılabilir
- Geri dönüşlü hücre zedelenmesi
- Geri dönüşsüz hücre zedelenmesi
3. Oluşan fonksiyonel ve morfolojik değişiklikler
hasarlayıcı etken ortadan kalkarsa geri
dönüşlüdür
Geri dönüşlü zedelenmenin bulguları;
◦ Oksidatif fosforilasyonda azalma
◦ ATP azalması
◦ İyon yoğunluğundaki değişiklikler ve su alımına bağlı
hücresel şişme
4. İki türde hücre ölümü vardır;
◦ Nekroz
◦ Apoptoz
Ciddi membran hasarı ile lizozomal enzimler
hücreyi sindirir ve nekroz oluşur
DNA hasarı gibi durumlarda, membran
bütünlüğü bozulmadan nükleer parçalanma
oluşur ve apoptoz oluşur
5. Oksijen yetmezliği (hipoksi)
Fiziksel ajanlar (travma, aşırı sıcak ve soğuk)
Kimyasal ajanlar ve ilaçlar (arsenik, siyanid)
İnfeksiyöz ajanlar
İmmünolojik reaksiyonlar (anaflaktik reaksiyon)
Genetik defektler
Beslenme bozuklukları (protein-kalori
eksiklikleri)
6. Zedeleyici uyarılara karşı hücrenin yanıtı;
hasarın türüne, süresine ve ciddiyetine bağlıdır
Hücre zedelenmesinin sonuçları aynı zamanda
hasarlanan hücrenin türüne, durumuna ve
adaptif yeteneğine de bağlıdır
- karbontetrakloridi toksik yan ürünlere
dönüştüren hepatik enzimlerin miktarını ve
aktivitesini etkileyen genetik değişimler
7. Zedeleyici uyarıların hücredeki en önemli
hedefleri;
◦ Mitokondriyal oksidatif fosforilasyonu ve ATP
üretiminde önemli olan aerobik solunum
◦ Hücre membranlarının bütünlüğü
◦ Protein sentezi
◦ Hücre iskeleti
◦ Hücre genetik yapısının bütünlüğü
9. ATP ve ATP sentezinin azalması sıklıkla hipoksik
ve kimyasal (toksik) hasarlarda meydana gelir
ATP iki yolla üretilir. En sık yol ADP’nin
oksidatif fosforilasyonudur. İkincisi ise
glikolitik yoldur (en sık KC de)
Normal ATP miktarının %5-10’undan daha düşük
seviyede olması kritik önemi olan çoğu hücresel
sistemi etkiler
10. Plazma membranının enerji bağımlı sodyum
pompasınının aktivitesi azalır
“Na, K-ATPase”
Hücresel enerji metabolizması değişir: ATPnin
↓ve ADPnin ↑ ile fosfofruktokinaz ve
fosforilazlar aktifleşir ve sonuçta anaerobik
glikoliz ↑
Glikojen depoları hızla azalır, hücre içi laktik
asit ve inorganik fosfat birikimi ile hücre içi pH
azalır ve çoğu hücresel enzimin aktivitesi azalır
11. Ca pompası yetmezliğine bağlı hücre içinde Ca
birikir
ER dan ribozomlar ayrılır, polizomlar
monozomlara parçalanır ve protein sentezi
azalır. Mitokondriyal ve lizozomal
membranlardaki irreversibl hasar ile hücre
nekroza gider
O2 ve glikozun azalması ile hücreler proteinler
yanlış katlanabilir. Böyle katlanan proteinler
“katlanmamış protein yanıtı” denilen
reaksiyonlara ve sonuçta hücrede hasar ve
ölüme yol açar.
12. Mitokondrilerde
Oksidatif fosforilasyon
ATP
Sodyum pompası Anaerobik glikoliz Diğer etkiler
Ca++ H2O ve
Na+ Girişi
K+ çıkışı
ER ve
Hücre şişmesi
Mikrovillus kaybı
kabarcıklar
Glikojen Laktik asit
ve inorganik
fosfat birikimi
pH
Nükleus kromatini
kümelenmesi
Ribozomların
ayrılması
Protein
sentezi
Lipid birikimi
Sitoplazmik
eosinofili
13. Mitokondri hipoksi ve toksinler gibi çoğu
zedeleyici uyaranın major hedefidir
Mitokondri sitozolik Ca ↑ sı, oksidatif stresler,
fosfolipidlerin yıkımı ve serbest yağ asitleri ile
seramid gibi lipid yıkım ürünleri ile
hasarlanabilir
Mitokondriyal hasar sonucu; mitokondri iç
membranında mitochondrial permeability
(MPT) transition –mitokondrial geçirgenlik
geçişi- denilen kanallar oluşur
14. Seçici olmayan bu kanallar başlangıç
evrelerinde geri dönüşlü olsa da, süreci
başlatan uyarı kesilmediğinde kalıcı duruma
gelerek mitokondrial itici gücünün veya
potansiyelinin sürdürülmesine engel olur.
15. Mitokondri zedelenmesine sitokrom C’ nin
sitoplazmaya sızması da eşlik edebilir.
Sitokrom C ETZ’nin integral komponentidir
Sitoplazmaya geçtiğinde apoptotik ölüm yolunu
tetikleyebilir
16.
17. Ca iyonu hücre ölümünün önemli
mediatörlerinden biridir
Sitozolik serbest Ca miktarı (<0.1 mmol)
normalde hücre dışı (1.3 mmol) ile
karşılaştırıldığında çok düşük
konsantrasyondadır
Hücre içi Ca’un büyük kısmı mitokondri ve ER’da
sekestre edilir
18. Hücredeki Ca miktarı membran ilişkili enerji
bağımlı Ca, Mg-ATPase ile düzenlenir
İskemi ve bazı toksinler, hem Ca ‘ um plazma
membranından geçişi hemde mitokondri ve ER’
dan Ca salınmasına neden olarak sitoplazmadaki
Ca konsantrasyonuna neden olur.
19. Hücre içi artmış Ca miktarı çoğu enzimin
aktivasyonuna neden olur;
◦ ATPaz
◦ Fosfolipaz
◦ Proteaz
◦ Endonukleaz
21. Hücre moleküler oksijeni suya indirgeme yolu ile
enerji üretirken, az miktarda reaktif oksijen
metabolitleri oluşur
Bunların bir kısmı serbest radikaller şeklinde
olup, lipid, protein ve nükleik asitleri
hasarlandirabilirler ve reaktif oksijen türevleri
olarak adlandırılırlar
22. Serbest radikal üreten ve bunları temizleyen
sistemler arasındaki denge oksidatif stresler
ile bozulduğunda hücre zedelenmesi oluşur
Serbest radikallerin aracılık ettiği hasarlar;
◦ Kimyasal ve radyasyon hasarı
◦ İskemi-reperfüzyon hasarı
◦ Hücresel yaşlanma
◦ Fagositlerin mikropları öldürmesi
23. Radyan enerjinin absorbsiyonu (OH ve H
serbest radikalleri)
Ekzojen kimyasal ya da ilaçların enzimatik
metabolizması (CCl4→CCl3)
Normal metabolik olaylardaki oksidasyon-
redüksiyon reaksiyonları (süperoksit, H2O2,
OH)
Demir ve bakır gibi geçici metaller (fenton
reaksiyonu)
Nitrik oksit (NO)- endotel, makrofaj, nöronlar
24. Membranların lipid peroksidasyonu (özellikle OH
iyonu)
Proteinlerin oksidatif modifikasyonu (sonuçta
protein parçalanması)
DNA’da lezyonlar (hücre yaşlanması ve hücrede
malign transformasyona yol açan) -timin ile
reaksiyon
25. Antioksidanlar: yağda çözünen vitamin E ve
A
Bakır ve demir (transferrin, ferritin,
laktoferrin, serüloplazmin)
Enzimler
◦ Katalaz (H2O2)
◦ Süperoksit dizmutaz (süperoksit)-O2
◦ Glutatyon peroksidaz (H2O2+2GSH GSSG)
26.
27. Mitokondri, plazma membranı ve diğer hücresel
membranlardaki hasara bağlı gelişir
İskemik hücrelerde ATPnin azalması ve
kalsiyumun düzenlediği fosfolipazların
aktivasyonu ile oluşur
Bakteriyel toksinler, viral proteinler, litik
kompleman komponentleri ve çeşitli fiziksel ve
kimyasal etkenler de plazma membranında
hasara neden olabilir
29. Plazma membranındaki hasar ozmotik dengenin
kaybına, su ve iyonların aşırı hücre içine alımına
ve aynı zamanda protein, enzim, koenzim ve
ribonükleik asitlerin kaybına neden olur
Hücrede yüksek enerjili fosfatların belirgin
kaybı oluşur
30. Lizozomal membranların hasarı sonucu lizozomal
enzimler sitoplazmaya geçer ve aktive olurlar
Lizozomlar; RNAaz, DNAaz, proteazlar,
fosfatazlar, glikozidazlar ve katepsinleri
içerirler
Bu enzimlerin aktivasyonu hücre
komponentlerinde enzimatik sindirime yol açar
33. Geri dönüşümlü hücre zedelenmesi bir süre
sonra geri dönüşümsüz hale gelir ve sonuçta
hücre ölümüne yol açar
Hücre ölümü sıklıkla NEKROZ ile olur
34. Tüm hücre zedelenmelerinde gözlenen en erken
değişiklikler;
◦ ATP üretiminde azalma
◦ Hücre membran bütünlüğünün kaybı
◦ Protein sentezinde defektler
◦ Hücre iskelet hasarı
◦ DNA hasarı
şeklinde sıralanabilir
35. Kalıcı ya da çok şiddetli zedelenmelerde
hücrelerde artık geri dönüşümsüz zedelenme
oluşur
Biraz önce sıralanan hücresel değişikliklere ek
olarak hücre dışı Ca’un hücre içine girmesi ve
hücre içi depolardan aşırı Ca salınımı ile
enzimler aktive olur ve membranları,
proteinleri, ATP ve nükleik asitleri katabolize
eder
36. Geri dönüşsüzlüğün sınırının ne olduğu henüz
tam olarak anlaşılamamıştır
Geri dönüşsüzlüğü gösteren 2 önemli özellik
vardır;
◦ Mitokondri fonksiyonlarının bozulması; sonuçta
oksidatif fosforilasyon ve ATP üretiminin durması
◦ Membran fonksiyonlarının kalıcı olarak bozulması
37. Geri dönüşümlü olarak hasarlanan hücrede 2
temel patern gözlenir;
◦ Hücresel şişme
◦ Yağlı değişiklik
Hücresel şişme; iyon ve sıvı dengesinin
bozulmasına ve plazma membranındaki enerji
bağımlı iyon pompalarının fonksiyonlarının
bozulmasına bağlıdır
38.
39. Yağlı değişiklik; hipoksik hasarlarda ve toksik
ya da metabolik formdaki çeşitli etkenlerle
oluşan hasarlarda meydana gelir
Sitoplazmada küçük ya da büyük yağ vakuolleri
şeklinde birikir
Özellikle yağ metabolizması ile ilişkili hepatosit
ve myokardiyal hücrelerde gözlenir
40. Hücresel şişme hasarlanan hücrelerin tüm
formlarında oluşan bir değişikliktir
Tüm organda; solukluk, turgorda artış, organ
ağırlığında artış görülür
Mikroskopik olarak; sitoplazmada küçük berrak
vakuoller görülür= Hidropik değişiklik ya da
Vakuoler değişiklik olarak isimlendirilir
41.
42. 1. Plazma membran değişiklikleri: kabarcık
oluşumu, küntleşme, mikrovilluslarda
distorsiyon, myelin figürler, hücreler arası
bağlantıların kaybı
2. Mitokondri değişiklikleri: şişme, seyrelme,
küçük fosfolipidten zengin amorf dansitelerin
ortaya çıkması
3. ER’da dilatasyon: polizomların ayrılması ve
monozomlara dönüşmesi
4. Nukleus değişiklikleri
46. Yapısal değişiklikler (ciddi mitokondriyal hasara
bağlı amorf dansiteler)
Fonksiyonel değişiklikler (membran
geçirgenliğinin kaybı)
Bu değişiklikler incitici etken ortadan kalktıktan
sonra geri dönmez
Hücre ölümü olarak tanımlanan morfolojik
değişiklikler oluşur
49. • Sitoplazmik değişiklikler:
– Önce bulanık şişme dönemi
– Daha sonra artmış eozinofili
– Homojen camsı görünüm
– Zamanla sitoplazmada vakuolleşme
– Fosfolipid kitleleri (myelin yapı)
– Ölen tek hücre ise çevre hücrelerden ayrışıp
yuvarlaklaşır, grup ise hücrelerin
sitoplazmaları kaynaşabilir
50. – Elektronmikroskopide:
• Plazma ve organellerin membranları kesik
kesiktir,
• Mitokondriler dilate ve içinde büyük amorf
yoğun cisimler,
• İntrasitoplazmik myelin yapılar,
• Denatüre olmuş protein kümeleri
51. • Nükleer değişiklikler:
– Karyopiknozis (nükleer küçülme ve bazofili
artışı)
– Karyoreksis (nükleusun parça parça olması)
– Karyolizis (DNAaz aktivitesi)
– 1-2 gün içinde nükleus tamamen ortadan
kalkacaktır
52.
53.
54. 1. Koagülasyon nekrozu
A- Yalın koagülasyon
nekrozu
B- Kazeifikasyon nekrozu
C- Gom nekrozu
D- Balmumu (hyalin ya da
Zenker) nekrozu
E- Mumifikasyon nekrozu
(kuru gangren)
2. Erime nekrozu
(kollikuasyon ya da
likefaksiyon)
A- Primer
B- Sekonder
3. Enzimatik yağ dokusu
nekrozu
4. Travmatik ve başka
nedenlerle olan yağ
nekrozu
5. Gazlı nekroz (gazlı
gangren)
6. Yaş gangren
(pütrefaksiyon nekrozu)
7. Fibrinoid nekroz
55. • İnfarktüs bölgelerinde, basilli dizanteride
barsak mukozasında, civa zehirlenmesinde
böbrek tubuluslarında, asitli maddelerin
değdiği dokularda
• Makroskopi: kanama olmuşsa koyu
kırmızı, olmamışsa soluk, çevreden daha
sert, daha sonra ortası yumuşar
56. – Hasara bağlı intrasellüler asidoza bağlı olarak
hem
yapısal hem de enzim proteinleri denature olur
– Böylece tam proteoliz olmaz
– Hücrelerin nükleusları kaybolur, ama
sitoplazmalar
dağılmadığından hücrelerin şekilleri anlaşılır
– Koagülasyon nekrozuna en iyi örnek myokard
infarktüsüdür, ama daha sonra ortama gelen
lökositler
nekrotik materyali ortadan kaldırır
– Koagülasyon nekrozu, beyin hariç tüm dokularda
görülür
61. – En sık olarak tüberküloz infeksiyonu
odaklarında görülür
– Makroskopik olarak peynirimsi görünümden
dolayı “kazeöz” terimi kullanılır
– Mikroskopide parçalanmış, koagulasyon
nekrozuna uğramış hücreler görülür
– Bu nekrozun çevresinde ise histiyositik
hücrelerin çevrelemesi izlenir. Bu yapının
hepsi granülom olarak isimlendirilir.
65. – Cerrahi terminolojide sık kullanılır
– Genellikle bir ekstremitenin (bacak) uç kısımlarının
iskemisine bağlı gelişir
– Esmerleşir, mumyaya benzer görümüm aldığından
mumifikasyon nekrozu da denir
– Aslında görülen yapı bir “koagulasyon” nekrozudur,
buna kuru gangren denir
– Olayın üstünde bir enfeksiyon gelişirse, likefaksiyon
ortaya çıkar, buna da yaş gangren adı verilmektedir.
66. – Bakteriel ve fungal enfeksiyonlarda görülen
tipik nekrozdur
– Mikroorganizmalar lökositlerin litik
aktivitesine neden olurlar
– Hücre şekillerinin seçilmediği, visköz akıcı bir
eozinofilik boyanan
bir alan görülür
– Beyinde görülen hipokside de likefaktif
nekroz gözlenir
67. – Akut inflamasyon eşlik edince makroskopik
olarak, kremsi, sarı,kötü kokulu bir yapı
izlenir: Buna “pus” (irin-cerahat) denir
– Beyindeki infarktüs ve mikroorganizmaların
etkisiyle ortayaçıkanlar “primer”, daha önce
koagülasyon nekrozu olanalanlarda lizozomal
enzimlerin etkisiyle oluşursa “sekonder”
likefaksiyon nekrozu olarak adlandırabiliriz
– Örneğin tüberküloz kavernleri sekonder
likefaksiyona örnektir
68.
69.
70.
71. – Çok kullanılan bir terim, aslında bir nekroz türü
değil
– Yağ dokusunun fokal olarak hasarlanmasıdır.
– Pankreas inflamasyonunda ortaya çıkan litik
enzimlerin etkisiyle batın içinde görülebilir
– Açığa çıkan yağ asitleri kalsiyumla birleşir ve
“saponification” sabunlaşma denen tebeşirimsi
alanlar
ortaya çıkar
– Cilt altı yağ dokusu, meme gibi alanlarda
travmaya
bağlı olarak da ortaya çıkabilir
72.
73.
74. Nekroz alanına saprofit bakterilerin
gelmesi ile ortaya çıkar
• Bunların etkisiyle anaerobik doku
parçalanmaları olur
• Kuru gangren bölgesine bakterilerin
gelmesi ile de oluşabilir
• Pis kokulu, yeşil-siyah renkte erime
alanları görülür
75.
76. Aşırı duyarlılık reaksiyonu olarak bağ dokusunda
ve damar duvarlarında görülen bir nekroz türü
• Küçük odaklar halinde olduğundan genellikle
sadece mikroskopik bir bulgu
• Asidofil homojen bir görünüm var
• Bu alanda nekrotik hücreler, değişime uğramış
kollajen, immun kompleks çökeltileri, asit
mukopolisakkaridler, fibrin ve plazma proteinleri
bulunur
77.
78. • En sonunda ortama ulaşan lökositler
fagositoz yoluyla nekrotik materyali
ortadan kaldırır
• Eğer nekrotik kısımlar tam olarak ortadan
kalkmaz ise kalsiyum tuzları ve diğer
mineraller ortama çöker “distrofik
kalsifikasyon” denilen görünüm ortaya
çıkar
79. • Embryogenez sırasında
– İmplantasyon,
– Organogenez
– Gelişim sırasındaki
involüsyon
– Metamorfoz
• Erişkinde hormona bağlı
involüsyon
– Endometrium dokusu
– Kastrasyondan sonra
prostat atrofisi
• Hep çoğalabilen hücre
popülasyonlarında
– Barsak kript epiteli
• Yaşama amacı bitmiş
hücrelerin ölümünde
– Akut inflamasyonda
nötrofiller,
immunreaksiyonlarda
lenfositler
• Kendi organizmasına
zararlı lenfositlerin
ortadan kaldırılmasında
• Sitotoksik T-hücrelerinin
neden olduğu hücre
ölümünde
82. • Bazı özel hücre hasarı
türlerinde
– Örneğin radyasyon
DNA’da onarılması
tehlikeli kırıklar ya da
değişiklikler yaptığında– Isı
veya hipoksi gibi etkenler
düşük dozdaysa
apoptoza, yüksek
dozdaysa nekroza yol
açar
– Endoplazmik retikulum
üzerine etkiyle
proteinlerin hatalı 3
boyutlu şekil alması
• Viral hepatit gibi bazı
virüs türlerinin neden
olduğu
hasarlarda
• Parankimal organların
boşaltıcı duktusları
tıkandığında
– Pankreas, parotis, böbrek
• Tümörlerdeki hücre
ölümü
• Bazı nekroz olgularına
eşlik edebilir
85. • Hücre büzülmesi
– Hücre olağandan daha küçük boyuta iner
– Sitoplazma koyulaşır
– Organeller daha sıkı kümelenir
• Kromatin yoğunlaşması
– Apoptozun en karakteristik görünümü
– Kromatin yoğunlaşarak nükleus membranına
kayar, membrana komşu değişik boyut ve
şekilde yapılar oluşturur
– Nükleus parçalanıp 2 ya da daha fazla alana
dönüşebilir
86. • Sitoplazmik bleb ve apoptotik cisimlerin oluşumu
– Önce aşırı bir yüzey blebleşmesi
– Sonra membran koparak, yeniden küçük apoptotik
cisimleri çevreler. Bu cisimlerin için organel kümeleri
vardır, bazen nükleus parçaları bulunur ya da
bulunmaz
• Apoptotik hücre ve cisimlerin fagositozu
– Apoptotik cisimler lizozomlarca hızla degrade edilir,
komşu sağlıklı hücreler apoptoza uğrayan hücrelerin
bulunduğu alana göç eder, gerekirse çoğalırlar
87. • Apoptozda en son evreye kadar plazma
membranları sağlam kalır. Bu yargı özellikle
fizyolojik apoptoz için doğrudur.
• Ancak, bazı hasar verici ajanlar hem apoptoz
hem de nekroza yol açabilir. Burada etkenin türü
değil şiddeti hücre ölüm türünü belirler.
• Işık mikroskopik düzeyde apoptoz tek tek
hücrelerde ya da küçük hücre kümelerinde
saptanabilir. Olayın hızlı seyrinden dolayı da
görülme olasılığı azalmaktadır.
89. • Normalde sitoplazma kaspaz adı verilen,
inaktif enzimler bulunur
• Kaspazlar aktive olunca, hücre için yaşamsal
öneme sahip, nükleer çatıyı
tutan lamin, hücre iskeletini oluşturan
proteinleri kırarlar
• Kaspazlar ayrıca DNAaz enzimini de
aktive eder
90. • Apoptotik hücrelerde karakteristik DNA
kırılmaları olur
• Önce DNA 50-300 kilobazlık büyük
parçalara kırılır
• Daha sonra bu parçalar Ca-Mg bağımlı
endonükleaz tarafından kırılarak 180-200
baz çiftinden oluşan oligonükleozomlar
ortaya çıkar
91. • Apoptotik hücrelerin plazma membranın dış
yüzünde fosfatidil serin denen bir molekül
bulunur
• Bazı apoptoz türlerinde gene dış yüzeyde
adeziv bir molekül olan trombospondin
bulunur
• İşte bu moleküller sayesinde makrofajlar
apoptotik hücreleri kolayca tanır böylece
proinflamatuar maddeler ortamda belirmez
92. • Apoptoz dejeneratif hastalıklar ve kanser
gibi durumlarda ortaya çıkan bir hücre
ölüm şekli
• Dolayısıyla üzerinde fazla çalışma
yapılıyor
• Apoptozun temel mekanizmaları birçok
canlı türünde ortak
• Caenerhabditis elegans isimli nematod
üzerindeki çalışmalar dikkat çekici
93. • Apoptotik process başlangıç ve gerçekleşme
olarak iki aşamada düşünülebilir
• Başlangıç aşamasında kaspazlar aktifleşir
• Gerçekleşme aşamasında da enzimler hücre
ölümünü sağlar
• Başlangıç olması için iki yol vardır:
– Ekstrensik (reseptör) yolu
– İntrensik (mitokondri) yolu
• Bu yollar ayrı ayrı gelişebileceği gibi birlikte
de
gelişebilirler
94. • Hücre yüzeyindeki ölüm reseptörleri, tümör
nekroz faktör denilen bir gruptur
• Bunların sitoplazmik domain adı verilen, protein-
protein interaksiyonu ile
ölüm sinyalini gönderen kısmı var
• En iyi bilinenleri Tip 1 TNF ve bununla ilişkili Fas
adı verilen bir protein, ama
çok daha fazla sayıda reseptör var
• Fas reseptörü ligandı ile birleştiğinde, 3-4 Fas-
Fas ligand molekülü bir araya
gelir ve bir kompleks oluşturur.
95. • Bu moleküllerinin sitoplazmik kısımları FADD (Fas
associated death
domain) denen yapıyı oluşturur
• FADD , Kaspaz 8-10 gibi molekülleri aktive eder
• Bu aktive olan kaspazlar bir araya gelerek bir
enzimatik kaskad oluşturur
• FLIP denen bir molekül prokaspazlara bağlanarak
onların aktive olmasını
engeller. Bazı viruslar hatta normal hücreler FLIP
molekülüne sahip, bu
sayede kendilerini Fas-ilişkili apoptozdan
koruyabilirler.
96.
97. • Mitokondrial geçirgenlik artışı ve buna bağlı
proapoptotik moleküllerin sitoplazmaya sızması
• Normalde büyüme faktörleri antiapoptotik
moleküllerin üretimini sağlar
• En iyi bilinen antiapoptotik moleküller arasında
Bcl-2 ailesi ve Bcl-x bulunur. Bunlar normalde
sitoplazmada mitokondri zarınının dışında
bulunur. Ancak büyüme faktörü desteği
kesildiğinde bunlar kaybolur ve onların yerini
Bak, Bax ve Bim gibi proapoptotik moleküller alır
98. • Mitokondri geçirgenliği artıp sitokrom c
sitoplazmaya sızar ve Apaf-1 denen molekülle
birleşir, ortaya çıkan kompleks kaspazları aktive eder.
• Bcl-2, Bcl-x apaf-1 aktivasyonunu önler
• Normalde hücrelerde antiapoptotik ve proapoptotik
moleküller
arasında bir denge var.
• Bazen intrensik ve ekstrensik yollar birlikte
gerçekleşir. Örneğin,
hepatositlerde fas aktivasyonu Bcl ailesinin
proapoptotik
moleküllerini aktive eder.
99.
100. 1. Uyarılma
2. Kontrol ve regülasyon: Bcl-2 grubu
proteinler
3. Hücre ölümünün gerçekleştirilmesi
4. Ölen hücrelerin ortadan kaldırılması
101. 1. Uyarılma
Membran yoluyla iletilen uyarımlar:
İncitici etkenler (radyasyon, toksinler,serbest
radikaller)
Hormon, büyüme faktörü ve sitokinlerin yokluğu
apoptozisi tetikler
Reseptör-ligand etkileşimi: TNF-TNFR; FAS-FAS
ligand
Sitotoksik T hücreleri
Hücre içi uyarımlar
Glukokortikoidler nükleer reseptörlere bağlanarak
lenfositlerde apoptozisi uyarır:immun supresyon
102.
103. Bcl-2 proteinleri
Mitokondriyal permeabilite değişimi Sitokrom c
sitozole geçer apoptozis
Bcl-2 dış mitokondriyal membran ve nükleus
kılıfında bulunur.
Bcl-2 grubundaki diğer proteinler Bcl-2
fonksiyonunu düzenler. Bax ve Bad apoptozisi
uyarır, Bcl-xl ise inhibe eder.
Mitokodri permeabilitesi bu proteinlerin oranına
göre değişir.
106. Caspase’lar proteaz ve endonükleazları aktive
eder
Proteazlar hücre iskeleti proteinlerini
Endonükleazlar transkripsiyon, DNA
replikasyonu ve DNA tamiri ile ilgili nükleer
matriks proteinlerini parçalar.
DNAse internükleozomal kesilmelere yol açar
Transglutaminaz etkisi ile proteinler arası
çapraz bağlar ve membranla sarılı apoptotik
cisimlerin oluşması
107.
108. Apoptotik cisimlerin yüzeylerinde komşu
hücreler ya da fagositler tarafından
tanınmalarını sağlayan plazma membranında
"phosphatidylserine" ekspresyonu olur
109.
110.
111.
112. ÖZELİK NEKROZ APOPTOZ
Hücre boyutu Şişme-büyüme Büzülme-küçülme
Nükleus Piknoz-karyoreksis-
karyolizis
Nükleozom boyutunda
bölünme
Plazma membranı Parçalanır Yapısal değişim çapraz
bağlar
Hücre içeriği Enzimatik sindirim, hücre
dışına sızar
Geçirmez apoptotik
cisimler
Yangısal reaksiyon Sık Yok
Fizyolojik-patolojik süreç Daima patolojik Çoğu zaman fizyolojik
DNA hasarına bağlı
patolojik