Doğuş Üniversitesi
EM356 İşletme ve Toplum Dersi
2014-2015 Bahar Yarıyılı
Sınıf içi sunumu
Toplumsal Cinsiyet ve İşletmelerde Cinsiyet
Grup üyeleri: ECE BAŞARAN - HATİCE GİZEM DÜBÜŞ - ZÜMRA DELİOĞLU
İnsanların toplumsal hayatın gereklerini öğrendiği, toplumun bir üyesi olduğu sürece sosyalleşme süreci denir. Dolayısıyla insanın toplumsal yaşama uygun davranışları ve değerleri öğrenmesi süreci sosyalleşmedir. Bu süreç, kişinin doğumuyla başlayarak onun dili, yaşadığı kültürü öğrenmesini ve bunları gelecek nesillere aktarmasını içerir. Böylece insan yaşadığı toplum içerisinde bir kişilik kazanır.
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Doğuş Üniversitesi
EM356 İşletme ve Toplum Dersi
2014-2015 Bahar Yarıyılı
Sınıf içi sunumu
Toplumsal Cinsiyet ve İşletmelerde Cinsiyet
Grup üyeleri: ECE BAŞARAN - HATİCE GİZEM DÜBÜŞ - ZÜMRA DELİOĞLU
İnsanların toplumsal hayatın gereklerini öğrendiği, toplumun bir üyesi olduğu sürece sosyalleşme süreci denir. Dolayısıyla insanın toplumsal yaşama uygun davranışları ve değerleri öğrenmesi süreci sosyalleşmedir. Bu süreç, kişinin doğumuyla başlayarak onun dili, yaşadığı kültürü öğrenmesini ve bunları gelecek nesillere aktarmasını içerir. Böylece insan yaşadığı toplum içerisinde bir kişilik kazanır.
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Sosyal Gelişme Kavramı ve Sosyal Gelişme Endeksi Üzerine Bir DeğerlendirmeMustafa Mert Alabaş
Kalkınma politikaları ekonomik büyümenin yanında sosyal gelişim ve değişimleri de kapsamına almaktadır. Ulusal gelir dağılımının iyileştirilmesi ve yoksulluğun azaltılması kalkınma alanının gelir ilintili yönünü yansıtırken bireyin sosyal bir varlık durumuna gelmesi ve toplumsal açıdan sosyal bütünleşmenin sağlanması gibi unsurlar kalkınmanın sosyal gelişme yönüne girmektedir. Sosyal gelişme, toplumun sosyal ve kültürel düzeyinin yükseltilmesi ve organizasyon modelleri kullanılarak hayat kalitesinin iyileştirilmesi şeklinde ifade edilmektedir. Bu çalışmada sosyal gelişme kavramı ele alınacak ve temelleri Dünya Ekonomi Forumu’nda atılan Sosyal Gelişme Endeksi tanıtılacaktır. Ayrıca, Sosyal Gelişme Endeksi üzerinden Türkiye’nin sosyal gelişme performansı ve potansiyeli, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin performans ve potansiyelleri ile karşılaştırılarak analiz edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal gelişme, Sosyal Gelişme Endeksi.
Jel Kodları: O15, I32.
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Yeni Zamanlarda Genç Yurttaşların Katılımı Konferansı
9-10-11 Mayıs 2014
www.sebeke.org.tr
www.twitter.com/sebekeprojesi
www.facebook.com/sebekeprojesi
www.sebeke.org.tr/
www.instagram.com/sebekeprojesi/
www.pinterest.com/sebekeprojesi/
Sosyal Gelişme Kavramı ve Sosyal Gelişme Endeksi Üzerine Bir DeğerlendirmeMustafa Mert Alabaş
Kalkınma politikaları ekonomik büyümenin yanında sosyal gelişim ve değişimleri de kapsamına almaktadır. Ulusal gelir dağılımının iyileştirilmesi ve yoksulluğun azaltılması kalkınma alanının gelir ilintili yönünü yansıtırken bireyin sosyal bir varlık durumuna gelmesi ve toplumsal açıdan sosyal bütünleşmenin sağlanması gibi unsurlar kalkınmanın sosyal gelişme yönüne girmektedir. Sosyal gelişme, toplumun sosyal ve kültürel düzeyinin yükseltilmesi ve organizasyon modelleri kullanılarak hayat kalitesinin iyileştirilmesi şeklinde ifade edilmektedir. Bu çalışmada sosyal gelişme kavramı ele alınacak ve temelleri Dünya Ekonomi Forumu’nda atılan Sosyal Gelişme Endeksi tanıtılacaktır. Ayrıca, Sosyal Gelişme Endeksi üzerinden Türkiye’nin sosyal gelişme performansı ve potansiyeli, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin performans ve potansiyelleri ile karşılaştırılarak analiz edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal gelişme, Sosyal Gelişme Endeksi.
Jel Kodları: O15, I32.
Maslow’a göre insanlar, alt-düzey gereksimini(yeterince) tatmin ettikçe en alttakinden en üste doğru ilerlemekte ve ayrıca tatmin edilen gereksinim davranışı artık etkileyememektedir.
Okullarda yasanan siyasi_ayrimciligin_biYavuz KARA
Okullarda Yaşanan Siyasi Ayrımcılığın Bireysel ve
Örgütsel Etkileri
Individual and Organizational Effects Of Political
Orientation Discrimination On Teachers In Schools
Similar to Toplumsal cinsiyet ve kalıpyargıları (20)
1. TOPLUMSAL CİNSİYET VE KALIPYARGILARI
Toplumsal Cinsiyet; kadınlara ve erkeklere toplum tarafından yakıştırılan rolleri
kalıpları ve sorumlulukları tanımlamakta olan sosyal yapılanmadır. Sosyal yönden
kadın ve erkek karakterlerden beklenen ve uygun olduğu düşünülen davranış
biçimlerini tanımlamaktadır. Hatta yalnızca kadın ve erkek arasında değil, her
toplulukta ki güç ilişkilerini de etkilemektedir. Tamamen insan tarafından ortaya
çıkarılmıştır sonradan öğrenilmektedir ve bu nedenle de değişiklik
gösterebilmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri toplumdan topluma farklılık
gösterebileceği gibi zaman zaman özellikle bazı kriz dönemlerinde farklılık
gösterebilmektedir.
Birçok kültürde erkeklerin deneyim ve bakış açıları norm olarak kabul edilmektedir
günümüzde bile. Birçok kültürde erkekler ailenin ya da sosyal topluluğun reisi yani
lideri sayılmaktadır. Son söz hakkı erkekte olarak görülmektedir. Bu tipte ki
geleneksel rolleri takip etmeyen erkekler de toplumun eleştirisine maruz kalmaktadır.
Toplumsal cinsiyet gelişimini ve farklılaşmasını açıklamak için kullanılan biyolojik
temelli teorilerden biridir ve toplumsal cinsiyet farklılaşmasını soyun devamına ait
programlama ile ilişkilendirir. Buna göre farklılıkların kökeni eş seçimi, üretim
stratejileri, soyun devamına ilişkin ebeveynlik yatırımları ve erkeklerin agresif
doğasıyla ilişkilendirilir. Bu bakış açısına göre, günümüzdeki toplumsal cinsiyet
farklılıkları kadının ve erkeğin karşı karşıya kaldıkları yeniden üretim taleplerine ve
soyun devamına yönelik başarılı bir adaptasyonla ilgilidir
Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet eşitliği gibi feminizm temelli kavramlar Türkiye`de
1980`ler sonrasında hayatımıza girmeye başlamıştır. Gerek feminist yazarlar gerekse
feminist aktivistler bu kavramlarla ataerkil yapıları eleştirmeye başladılar. Zamanla
siyasal alanlarda da bu kavramlar hareketlilik yaratmaya başladılar. Türkiye dahil
çeşitli devletler kadınları güçlendiren politikalar üretmeye başladılar. Ancak tabiiki
bir eşitlik hala söz konusu olamıyor.
Dünyada bunun örneklerini her alanda sayısal rakamlardan bile anlayabiliriz.
-kadınlar dünya üzerinde ki toprakların %5 ine sahiptir.
-60 ülkede kadınların gelirleri erkeklerin gelirlerinin %50sidir.
-Birleşmiş Milletler`e üye olan 192 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarından sadece
13 ü kadındır.
Örnekler tabii ki dünyada ki şiddet olaylarıyla, cinayetlerle, okuma oranlarıyla, ya da
evlilik yaşlarının cinsiyetlere dağılımını incelediğimizde bile görebiliriz.
Bu konunun önüne geçmek için Birleşmiş Milletler bir sözleşme imzalamıştır.
2. CEDAW isimli bir sözleşme. Türkiye tarafından 1984 yılında imzalamıştır bu
sözleşmeyi.
CEDAW açılımı ‘kadına karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi sözleşmesi’dir.
Sözleşmenin en önemli özelliği sadece yasal olarak değil özel ve kamusal alanlarda
da var olan ayrıcalıkları içermesidir. Bu yasa kadınların kişi, birey olarak haklarıyla
ilgilenen bir yasadır. Kadın hakları anayasası şeklinde de anılabilir.
CEDAW`a göre her devlet kadın-erkek eşitliğine anayasasında yer vermek
mecburiyetindedir. Kadınların medeni haline bakılmaksızın bu yasalar işlemek
zorundadır ve her 4 yılda bir CEDAW denetim organı tarafından denetlenmektedir.
Ancak yalnızca devlet ve yasal düzenlemeler bu sorunun ortadan kalkması için
yeterli değildir. Çünkü toplumun birçok kesiminde kültürel yargılar bunun önüne
geçmektedir.
Örneğin; 2015 yılında Yükseköğretim Kurulu “Yükseköğretim Kurumları Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi”ni üniversitelere göndermiştir. Ancak 2019 yılının
ilk çeyreğinde bu proje ‘toplumsal değerlerimiz’le oranlı olmadığı ve toplumca kabul
görmüyor olması sebebiyle iptal edilmiştir.
Feminizmle birlikte hayatımıza giren toplumsal cinsiyet ve cinsiyet eşitliği
kavramlarının önemi siyasal alanda kullanımlarından çekinilmesi ve gündemden
düşürülmeye çalışılması sebepleriyle daha çok önem yaratmaktadır.
Üremeye ilişkin rollerin farklılığı sebebiyle ortaya çıkan toplumsal cinsiyetin
zamanla gelişmesiyle artık kadınlardan yalnızca anne, eve bakan, evin
sorumluluklarını alan kişi olması beklenmiyor. Artık kız çocuklarını okula
göndermemek hoş görülen bir tutum değil mesela. Kadınların da iş hayatında olması
bekleniyor. Ancak hala bir eşitlik söz konusu olmamakta artık meslekler kadın
mesleği erkek mesleği şeklinde ayrılmaya başlanmış durumda.
Toplumsal cinsiyete dayalı bakış açısı erkek ve kadın olmanın çok boyutlu
anlamlarının toplumsal olarak oluşturulduğunu; kadın ve erkek olmanın ev içinde ve
ev dışında ortaya çıkan günlük faaliyetlerde var olduğunu gösterir. Erkek ve kadın
olmanın çok boyutlu anlamlarının toplumsal cinsiyet bağlamında açıklanabilmesi ve
bu anlamlar çerçevesinde ortaya çıkan toplumsal rollerin incelenmesinde farklı
yaklaşımlar benimsenmiştir. Bu yaklaşımlar, insanlar arasındaki birebir ilişkiler ya
da bir bütün olarak toplum üzerinde yoğunlaşır. Aslında bu incelemelerde odak
nokta, cinsel kimlik gelişiminde “öğrenme”nin rolünün ne olduğudur. Bu bağlamda
ele alınan teorilerden biri olan “Bilişsel Gelişim Teorisi’ne göre, çocuklar toplumsal
cinsiyete ilişkin basmakalıp bakış açılarını, etraflarından gördükleri ve duydukları
sayesinde geliştirir. Bireyler kendilerini kavrayış (algılayış) biçimleriyle tutarlı
davranışlar gösterme eğiliminde olurlar. Çocuklar bir kere kendi toplumsal
cinsiyetlerine ilişkin bilgiyi oluşturduktan sonra davranışları ile (kız gibi davranmak)
düşünceleri (ben bir kızım) arasındaki karşılıklı etkileşim istikrarlı bir toplumsal
cinsiyet kimliği ya da bilişsel gelişim teorisinin adlandırdığı haliyle, toplumsal
cinsiyet kararlılığı oluşturmuş olur. Toplumsal cinsiyet kimliğinin değişmezliği üç
3. düzeyde gerçekleşir. Bunlar toplumsal cinsiyet kimliği, sabitliği ve tutarlılığı
bileşenleridir. Toplumsal cinsiyet kimliği, bireyin kendini ve diğerlerini bir kız ya da
erkek, bir kadın ya da adam olarak tanımlayabilmesi (etiketlendirebilmesi) gibi basit
bir yeteneği gerekli kılar. Toplumsal cinsiyet sabitliği, toplumsal cinsiyetin zaman
içinde sabit kaldığına ilişkin farkındalığı ifade eder. Son olarak toplumsal cinsiyet
tutarlılığı ise, toplumsal cinsiyetin görünüm, aktivite ya da giysi değişse de değişmez
bir unsur olduğunu ifade eder.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanacak olursak; kısacası, kadın ve erkeklerin eşit
hak, imkân ve olanaklara sahip oldukları durumdur. Böyle bir eşitliğin mevcut
olması halinde, cinsiyete dayalı herhangi bir ayrımcılık olmayacaktır.
Ancak muhafazakar kesim toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyecek her projenin,
kadının gelenekler rollerini bozacağını düşünmekte. Bunun sonucu olarak da aile
yapısının bozulacağından endişe etmekte. Muhafazakarlar ayrıca bu projelerin
‘fıtrata aykırılık’ taşıdığını dile getirmekte.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk okullarda cinsiyet eşitliğini esas alan derslerin
başlayacağını açıkladı ve bu projelerin yaygınlaştırılacağını dile getirdi. Bu konuda
çok fazla tepki gördü. Örneğin;
Milli Gazete yazarı Abdülaziz Kıranşal, Ocak 2019'da yazdığı bir makalede itirazları
şöyle sıraladı:
"Bu proje anneliği, eşliği ve ev hanımlığını yok etmek üzere tasarlanmış bir projedir.
Çünkü projenin savunucuları, eşitlik ve özgürlük gibi algılarla ev hanımlığını ve
anneliği tahammül edilmesi güç bir durum ve kadının özgürlük alanını kısıtlayan,
geleneklerin ve dinin kadının sırtına yüklediği bir angarya gibi sunmaktadırlar.”
"Bu proje, bir fıtrata müdahale projesidir. Çünkü bu projenin savunucuları biyolojik
cinsiyetten farklı olarak LGBTİ gibi sapkınlıkları da toplumun nazarında farklı cinsel
yönelimler olarak sıradanlaştırarak, normalleştirerek ve makul hale getirerek topluma
sunmaktadırlar."
Muhafazakar kesim aynı zamanda ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı yerine
‘toplumsal cinsiyet adaleti’ kavramını kullanmayı tercih ediyorlar. Yani kadınların
kadın olarak, erkeklerinde erkek olarak görevlerini yerine getirmeleri gerektiğini
savunan bir kavram bu.
Ancak son yıllarda toplumsal cinsiyet tabuları yıkılmakta. 2010 yılından önce %25`i
bile bulmayan kadın istihdam oranı 2016 yılı itibari ile %32’nin üzerine çıkmıştır.
Pek çok kurum kız çocuklarının eğitimini ve kadınları istihdam alanında destekliyor.
(ülkemizde KOÇ Holding`in bu konuda ciddi çalışmaları söz konusu)
4. KALIP YARGILAR
Kalıp Yargı; bir sosyal sınıfın bütün üyelerinin paylaştığına inanılan özelliklerdir.
Cinsiyet, fiziksel görünüş, ait olunan coğrafya, bir örgüt üyesi olma gibi çok çeşitli
kategorilere ayırabilmekteyiz.
Ön yargı ile ilişkilidir. Feldman: “Ön yargıyı muhafaza eden bilişsel çerçeve kalıp
yargıdır. Bir kalıp yargı, bir grubun üyeleri hakkında, sadece o grubun üyeleri
olmaları nedeniyle sahip olunan bir dizi inanç ve beklentilerdir.” Şeklinde
tanımlamaktadır.
Bu terim ilk önce Lipman tarafından ‘zihindeki resim’ olarak tarif edilmiştir.
Sosyal psikolojide kadınlar ve erkekler için farklı kalıp yargıları söz konusudur.
İnsanlarda yapılan bazı araştırmalar;
Kadın figürünün; nazik, sevecen, duygusal, zerafet, incelik, yumuşaklık gibi
kelimelerle çağırışım yaptığını araştırmalarla görebiliyoruz. Aynı durumda erkek
figürü için; sağlam, dayanıklı, bağımsız, baskın, hırslı… gibi kelimelerle
bağdaştırıldığını görüyoruz.
Toplumsal açıdan bakacak olursak kadınlar ve erkeklere biçilmiş farklı roller
üzerinden tipik olduğu düşünülen davranışlar söz konusu.
Kadınlar için; dünyanın birçok yerinde kadınlar iyi bir eş ve iyi bir anne olmak
zorundadır gözüyle bakılır.
Erkekler için; ailesinin sorumluluklarını alan, onları koruyup kollayan, güç timsali
gözüyle bakıldığı söylenebilir.
Kadınlar ve erkekler hakkında sahip olunan genel düşünceler “cinsiyete ilişkin kalıp
yargılar” (sex stereotypes) olarak adlandırılmaktadır. Bu kalıp yargılar iki farklı
düzeyde tanımlanmaktadır. Bem (1984) tarafından bu düzeyler şöyle
açıklanmaktadır:
Bunlardan birincisi olan “cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargılar” (sex-role
stereotypes); kadınlar ve erkekler için uygun görülen birçok rol ve faaliyetler
hakkındaki düşünceleri içermektedir.
İkinci bir kavram olan “cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılar” (sex-trait
stereotypes) ise, bir cinsiyeti, diğer cinsiyete oranla daha fazla veya daha az
nitelediğine inanılan psikolojik veya davranışsal özellikleri içermektedir.
Üniversite öğrencileri üzerinde cinsiyet rolleri ve kalıp yargıları ile ilgili yapılan bir
araştırmada ilginç bulgulara rastlanmış. Buna göre;
5. Araştırmanın en önemli bulgularından biri; kadın ve erkek öğrencilerin kalıp
yargılarının birbirinden farklı olması. Bulgular kadınların erkeklere göre daha
geleneksel kalıp yargılara sahip olduğunu ortaya koymuştur. Cinsiyet rolleri ile ilgili
kalıp yargılar üniversitenin kaçıncı senesinde olduklarına göre değişmemektedir.
Buradan yaşa bağlı bir farklılık olmadığı sonucunu çıkarabiliyoruz.
Ve bu araştırmanın sonucundan anlayabiliyoruz ki bu kalıp yargılar kadınlar
tarafından daha kolay benimsenmekte ve kendilerini bu yargılara uygun bir kalıba
sokmaya yatkın olduklarını görüyoruz aynı zamanda.
Sonuçta halihazırda televizyonda gösterilen çizgi filmlerde bile toplumsal cinsiyete
ilişkin kalıp yargılara uygun davranışlar sergiledikleri ve görünüşleri bile buna göre
belirlenmiş olduklarını görüyoruz. Günümüzde çocukların bir çoğu tarafından
izlenilen ‘niloya’ isimli çizgi filmi ele alacak olursak mesela… bu çizgi filmi
incelediğimizde yemek yapma, ev temizleme, çocuklarla ilgilenme gibi işlerle
annenin ilgilendiği; araba sürme bahçe işleri ve hayvanlarla ilgilenme işlerini
babanın yaptığı görülmektedir. Sonuç olarak çok küçük yaşlardan itibaren bunlara
maruz kalarak büyüyen çocuklar bu kalıpların normal olduğunu düşünerek
büyüyorlar ve kendilerini de buna göre şekillendiriyorlar.
SONUÇ
Bu konuları incelediğimizde aslında toplumun insanları belirli değerler uğruna
tekdüze hal ve tavırlar içerisine sokma çabasını görüyoruz. İnsanlara ilk bakışta
yapıştırılan ve onları sınıflandıran etiketler; yani önyargıların göründükleri kadar
masum olmadıkları bir gerçek. Bu gerçekliği gelenek görenek, din gibi toplumsal
değerlerin arkasından savunmaktalar. Ataerkil kurulmuş dünya düzeni, cinsiyet
eşitsizliğinden güç almakta ve erkek egemen toplumlarda bunu desteklemektedir.
Çünkü cinsiyet eşitsizliği olduğu sürece erkekler her zaman daha güçlü görünecek ve
her zaman lider konumunda olmaları desteklenecektir. Dünyada ki lider kadın
sayısının azlığı bunun bir kanıtıdır. Kadınların iş hayatından uzak olması egemen
olmaya alışkın olan ‘erkil erkek’ toplumun işini kolaylaştırmaktadır bu yüzden hala
toplum tarafından cinsiyet eşitliği kabul edilmemekte hatta bazı kesimler buna
oldukça cesur bir şekilde açık açık karşı koymakta.
Bu düşünceler ışığında, kadınları ‘yuvayı dişi kuş kurar’ düşüncesiyle ev işleri ve
annelik görevleri içerisine hapsetmekte erkekleri de bu aileye bakmanın sorumluluğu
altında ezmekteyiz.