2. SOLUNUM SİSTEMİ
Solunum organları dış
ortamla gaz değişiminin
gerçekleştiği bölüm arasındaki
bağlantıyı sağlayan dallanmış
bir bronşiyol tüp sistemini ve
akciğerleri içerir. Hava göğüs
kafesi, kaburgalar arası kaslar,
diyafram ve akciğer
dokusunun elastik
bileşenlerini içeren soluma
mekanizması yardımıyla
akciğerler içinde hareket eder.
2
4. İletici Bölüm: Burun
boşlukları, farinks, larinks,
trakea, bronşlar,
bronşiyoller ve terminal
bronşiyollerden oluşur.
Solunum Bölümü: Sistemin
ana işlevi olan gaz
değişiminin gerçekleştiği
bölümdür ve respiratuvar
bronşiyolleri, alveol
kanallarını ve alveolleri
içerir.
4
5. BURUN BOŞLUKLARI
Burun çukurları kafatası
içinde kemiksi bir yapı olan
burun bölmesi ile ayrılmış iki
kavernöz oda olarak yer alır.
Her odacığın yan duvarında
konka denen raf şeklinde üç
kemiksi çıkıntı bulunmaktadır.
Konkaları ve burun çukurunun
diğer kısımlarını örten mukoza
solunan havanın uygun hale
getirilmesinde önemli rol
oynayan lamina propriaya
sahiptir.
5
7. Orta ve alt konka solunum epiteli ile kaplıdır; burun
çukurlarının tavanı ve üst konka özelleşmiş koku
epiteli örtülüdür.
7
8. SOLUNUM EPİTELİ
İletici bölümün büyük
bölümü goblet
hücrelerinden zengin
yalancı çok katlı
prizmatik titrek tüylü
solunum epiteliyle
döşelidir.
8
9. SOLUNUM EPİTELİ
Bu epitelde 5 ana hücre tipi bulunur ve her biri
olağandan daha kalın bazal membran ile temas
halindedir.
1- Prizmatik Titrek Tüylü Hücreler
2- Goblet Hücreleri
3- Fırça Hücreleri
4- Küçük Granül Hücreleri (Kulchitsky Hücreleri)
5- Bazal Hücreler
9
11. KOKU EPİTELİ
Yetişkin insanlarda, koku epiteli yaklaşık 10 cm2 olan
100 μm kalınlığındadır. Kalın, yalancı çok katlı
prizmatik titrek tüylü bu epitelde başlıca üç hücre tipi
bulunur:
1- Koku Nöronları
→ 1. Kranial Siniri (N. Olfactorius)
2- Destek Hücreleri
3- Bazal Hücreler
Koku epitelinin lamina propriasında, koku tüylerinin
etrafında sürekli olarak sıvı akışı sağlayarak, yeni
koku maddelerinin girişini kolaylaştıran büyük seröz
bezler olan koku bezleri ( Bowman bezleri ) bulunur.
11
16. LARİNKS
Larinks, farinks ile trakea arasında yer alan kısa bir hava geçididir.
Duvarı, iskelet kaslarını ve kıkırdak parçalarını içerir, bunların hepsi
larinksi, ses üretimi ya da fonasyon için özelleşmiş bir yapı haline
getirmektedir.
16
17. LARİNKS
Epiglot ve laringeal vestibülün altında, mukoza
larinksin lümenine uzanan iki taraflı dar bir boşluk
ya da ventrikül ile ayrılan iki çift katlanma yapar.
Üstteki çift olan vestibüler katlantılar (yalancı ses
telleri) hareketsizdir ve çok sayıda seromükoz bez
ve az sayıda lenf nodülü bulunan ve tipik solunum
epiteli ile kısmen döşeli olan yapılar şeklinde izlenir.
Alttaki katlantı çifti ise vokal katlantılar (ses telleri)
adını alır ve fonasyonu (ses) oluşturur.
17
18. Epiglot, larinksin üst
kenarından çıkıntı
oluşturan yassılaşmış
yapıdır ve yutulan besinin
ya da sıvının soluk
borusuna kaçmasını önler.
En üst ya da dile bakan
yüzü çok katlı yassı epitel
ile döşelidir; laringeal
yüzeyin değişik
noktalarında bu epitel
yalancı çok katlı prizmatik
titrek tüylü epitele dönüşür.
Epitelin altındaki lamina
propriada seröz ve müköz
karışık bezler bulunur.
18
20. TRAKEA
Tipik solunum epiteliyle
döşelidir.
Lamina propriada lümeni
açık tutmaya yarayan C
harfi şeklinde,16-20 adet
hiyalin kıkırdak halkası ve
daha akışkan mukus
salgılayan serömüköz bez
bulunur.
20
23. Bölge Epitel Bezler Kas ve iskelet desteği Diğer özellikleri ve en önemli
görevleri
Burun
boşluğu ve
vestibülleri
Çok katlı yassı
keratinleşmis
epitelden
keratinleşmemiş
epitele geçiş
Yağ ve ter
bezleri
Hiyalin kıkırdak Burun kıllarını içermesi ve solunan
havanın nemlendirilmesi süzülmesi
Burun
boşluğunu
n büyük
bölümü
Solunum Serömükoz
bezler
Kemik ve hiyalin
kıkırdak
Zengin damar yapısı ve bezler
Havanın ısıtılması nemlendirilmesi
ve temizlenmesi
Burun
boşluğunu
n üst
bölgeleri
Koku ve bipolar
nöronlar
Seröz
(bowman)
bezleri
Etmoid kemik yapısı Havadaki koku moleküllerini çözme
ve bağlama
Nazofarink
s ve arka
orofarinks
Solunum ve çok
katlı yassı epitel
Serömüköz
bezler
Kemik ve iskelet kası Havayı larinkse yönlendirmek
faringeal ve palatin tonsilla
Larinks Solunum ve çok
katlı yassı epitel
Mükoz bezler,
küçük
serömüköz
bezler
Elastik, hiyalin
kıkırdaklar, bağlar ve
iskelet kası
Ses oluşma bölgesi; yutkunurken
epiglotun kapanması
Trakea Solunum Müköz bezler,
az sayıda
seröz yada
karışık bezler
C şekilli hiyalin kıkırdak
halkası, her birinin
arkasında trakeaya ait
düz kas yapısı
Akciğerlerin girişinde havayı
pulmoner bronşlara taşımak
Bir miktar mukoza ilişkili lenfoid
doku (MALT)
23
24. BRONŞ AĞACI VE AKCİĞER
Trakea, her iki
akciğere
hilumdan giren iki
primer bronşu
oluşturacak
şekilde ikiye
ayrılır ve bunlara
arterler, venler ve
lenf damarları da
eşlik eder.
24
26. BRONŞLAR
Her bir birincil bronş defalarca dallanarak kollara
ayrılır ve her kol en sonunda çapları 1-2 mm oluncaya
kadar küçülür. Büyük bronşların mukozası yapısal olarak
kıkırdak ve düz kas hariç olmak üzere trakea mukozasına
çok benzer. Ana bronşlarda lümenin çevresinde çok
sayıda kıkırdak halkası bulunmasına karşılık bronşiyollerin
çapları azaldıkça kıkırdak halkalar ortadan kalkar, yerini
parçalı hiyalin kıkırdak plakları alır. Kanalları bronş
lümenine açılan küçük küçük müköz ve seröz bezler
boldur. Lamina propria, spiral şekilde düzenlenmiş ve
çapraz bir şekilde birbirine bağlanmış ve daha küçük
bronşiyollerde belirgin olan düz kas ve elastik lif demetleri
içerir. Bu kas tabakasının kasılması, histolojik enine
kesitlerde gözlenen bronşiyol mukozasının katlanmış
görüntüsünü oluşturur.
26
28. BRONŞLAR
Hem lamina propriada hem de epitel
hücrelerinin arasında çok sayıda lenfosit bulunur.
Bronş ağacının özellikle dallanma noktalarında lenf
folikülleri bulunur. Bronşlar küçüldükçe ve kıkırdak ve
diğer bağ dokuları azaldıkça, düz kas ve elastik lifler
ile mukoza bağlantılı lenfoid doku (MALT) da gittikçe
daha belirgin olur.
28
29. BRONŞLAR 5 TABAKADAN OLUŞUR
1-Mukoza
Yalancı çok katlı epitel (solunum epiteli, trakea ile aynı)
Bronşların çapı azaldıkça, hücrelerin yüksekliği de azalır.
BM kalınlığı azalır. LP, trakea ile aynıdır. Bronşun çapı
azaldıkça miktarı azalır.
2-Kas tabakası
Büyük bronşların kas tabakalarının devamı
3-Submukoza
Genellikle gevşek bağ dokudan oluşur.
Büyük bronşlarda bezler bulunur.
4-Kıkırdak tabakası
Devamlılığı olmayan kıkırdak plakalarından oluşur.
Bronş çapı azaldıkça boyutları küçülür
5-Adventisya
Bitişik yapılarla devamlılığı sağlayan gevşek bağ doku.
29
33. BRONŞİYOLLER
Bronşiyoller, çapı 1 mm veya daha küçük olan
intralobüler hava olayları olarak tanımlanır. Yaklaşık
10 kez dallanmanın ardından oluşurlar, tıkız bağ
dokusu ve düz kas bulunmasına karşın mukozada
bez ve kıkırdak yapıları yoktur. Daha büyük
bronşiyollerde epitel hala yalancı çok katlı prizmatik
titrek tüylü epiteldir, ancak hava taşıyıcı sistemin son
kısımları olan terminal bronşiyollere gidildikçe boyut
ve karmaşıklık azalır ve tek katlı prizmatik ve tek katlı
kübik epitel haline gelir. Bronşiyollerin iç yüzeyini
döşeyen titrek tüyü epitel mukosiliyer aparat veya
atıkların ve mukusun bronşiyol ağaç boyunca
yukarıya doğru hareketini sağlayan yürüyen
merdiveni andıran bir yapıyı oluşturur.
33
36. Terminal bronşiyollerin kübik epitelinin büyük
bölümünü titrek tüy içermeyen, apikal yüzleri kubbe
şeklinde olan ve sitoplazmalarında salgı granülleri
bulunan ekzokrin bronşiyol hücreleri (Çomak
hücreleri/ Clara hücreleri) oluşturur.
İşlevleri
Epitel yüzeyinde bulunan sıvı tabakası içine
sürfaktan lipoproteinleri ve müsin salgılanması
Solunumla alınan ksenobiyotik bileşiklerin DER
enzimleri ile detoksifikasyonu
Yerel bağışıksal savunma için antimikrobiyal
peptitlerin ve sitokinlerin salgılanması
36
38. Terminal bronşiyol epitelinde solunum
sisteminin kemosensör görevi gören fırça hücreleri ve
DNES küçük granüllü hücreler bulunur.
Bronşiyol lamina propriası da hala mukozada
kıvrım oluşturan düz kasları ve elastik lifleri içerir.
Hem bronş hem de bronşiyollerde kas kasılması esas
olarak otonom sinir sisteminin sinirleri tarafından
kontrol edilir.
38
40. RESPİRATUVAR BRONŞİYOLLER
Her terminal bronşiyol kese
benzeri alveolleri içeren 2 ya da
daha fazla respiratuvar
bronşiyole ayrılır. Respiratuvar
bronşiyol mukozası yapısal
olarak, hava değişiminin
gerçekleştiği alveol açılımları
dışında terminal bronşiyollerle
aynıdır. Düz kaslar ve elastik
bağ dokusu lamina propriayı
oluşturur, epitel alveollere açılan
kısımda Clara hücrelerini ve tek
katlı yassı hücreleri içerir.
Respiratuvar bronşiyollerin distal
bölgelerinde çok sayıda alveol
birbirine yakın yerleşmiş şekilde
bulunur.
40
42. SEM görüntüsünde bir terminal bronşiyol, respiratuvar bronşiyol, alveol
kanalı, alveol keseleri ve tek izlenen alveollerin aralarındaki ilişki üç
boyutlu olarak gösterilmektedir. 42
43. ALVEOL KANALI
Respiratuvar bronşiyollerin son bölgeleri, alveollerin
ağzına kadar uzanan alveol kanalı adı verilen tüpler
halinde kollara ayrılır. Hem alveol kanalı hem de
alveoller yassı hücrelerle döşelidir. İnce olan lamina
propriadaki her alveolün giriş bölgesini bir dizi düz
kas hücresi sarar. Alveol kanalı ve o kanala açılan
alveollerin çevresinde elastik ve kolajen liflerden
oluşan bir matriks bulunur.
43
45. Alveol kanallarının distal bölgelerinde alveollerin bir
araya gelmesiyle oluşan daha geniş yapılar yer alır
bunlara alveol keseleri denir. Burada lamina propria
çok incedir ve esas olarak, alveollerin keselere açılan
ağız bölgelerini kuşatıp, her alveolün etrafını sıkıca
saran elastik ve retiküler liflerin oluştuğu bir ağ
biçiminde izlenir. Bu gevşek bağ dokusunda her
alveolün etrafını çeviren kapilerlerden oluşan belirgin
başka bir ağ yapısı daha bulunmaktadır.
45
48. ALVEOLLER
Alveoller her biri respiratuvar bronşiyoller,
alveol kanalları ve alveol keselerinin içeriye doğru
yaptığı girintilerden oluşmuş yaklaşık 200 μm çapında
olan kese benzeri yapılardır. Hava yolları ile birlikte,
alveoller akciğerin süngerimsi yapısını oluşturur.
Erişkin bir yerde akciğer, iç yüzeyinin toplam alanı 75
m2 olan yaklaşık 200 milyon alveol içermektedir. Her
alveol bir kenarı alveol kesesine veya alveol kanalına
açılan küçük yuvarlak şekilli bir cep şeklindedir. Bu
yapılarda dış ve iç ortam arasında difüzyonu
kolaylaştıracak şekilde özelleşmiş ince alveolar duvar
yapısı aracılığıyla alveolleri çevreleyen kapillerden O2
ve CO2 değişimi gerçekleşir.
48
50. İki komşu alveol arasında, bağ dokusuna ait az
sayıda fibroblast, az miktarda hücre dışı matriks ve çok
sayıda elastik ve retiküler liflerin bulunduğu alveoller arası
septum uzanır. Elastik lifler nefes alma sırasında alveolün
genişlemesine, nefes verme sırasında pasif olarak
büzülmesine olanak verir, retiküler lifler ise hem alveollerin
kapanmasını hem de alveolün aşırı genişlemesini engeller.
Alveoller arası septum kapiler ağ bakımından
vücudumuzun damardan en zengin yapısıdır.
Alveoller arası septum içinde bulunan birbiriyle çok
sayıda anostomoz yapan kapilerler, retiküler lifler ve esas
olarak alveolü destekleyen elastik lif ağı ile
desteklenmektedir. Alveollerdeki hava respiratuvar
membran veya kan hava bariyeri olarak bilinen ve 3 alt
bileşenden oluşan membran ile kapiler kanından
ayrılmıştır.
50
52. Alveol içini örten çok ince iki ya da üç yassı hücre
Kapiler endotel ve alveol epitelinin kaynaşmış bazal
laminası
Kapillerin ince endotel hücre tabakası
Bu tabakaların toplam kalınlığı 0,1- 1,5 μm
arasında değişir. Makrofajlar ve diğer lökositler de
septum içerisinde bulunabilir. Alveolar porlar 10-15
μm çapındadır ve alveolar arası septumda bulunur.
Bu delikler farklı bronşiyollerin komşu alveollerini
birbirine bağlayarak bu alveollerde hava basıncını
eşitler ve bronşiyollerden biri tıkandığı zaman
kolateral hava dolaşımına olanak sağlar.
52
53. Alveol havasındaki O2 kan hava bariyeri boyunca
dağılarak kapiler içindeki kana geçer ve
eritrositlerdeki hemoglobine bağlanır; pulmoner
kandan gelen CO2 alveol havasına dağılır.
Eritrositlerin içerisinde H2CO3 ün bir bölümü olarak
akciğerlere gelen CO2 nin büyük bir bölümü karbonik
anhidrazın etkisiyle serbest hale gelir.
Kapiler endotel hücreleri çok incedir ancak kesintili
değildir ve pencere içermezler. Organel toplulukların
büyük bir bölümü hücre çekirdeği etrafında yer alarak
hücrenin çok ince ve çok etkin gaz değişimine uygun
hale gelirler.
53
54. Alveoller arası
septumdaki bir
kapilerin TEM
görüntüsünde 3
alveoldeki hava ile
kan arasında gaz
değişim alanları
görülmektedir.
Endotel kesintisiz
ancak son derece
incedir ve bazal
laminası tip I
alveolar hücre ve
tip II hücre bazal
laminası ile
kaynaşır.
54
55. Tip I alveol hücreleri de alveol yüzeyini döşeyen
oldukça yassılaşmış hücrelerdir. Tip I hücreleri kan-hava
bariyerinin alveol yüzeyinde yer alan hücreleridir ve %95
ini örter; geriye kalan kısmını ise tip II alveol hücreleri
örter. Organeller sitoplazmanın kalınlığını azaltacak ve
kan- hava bariyerinin kalınlığının 25 nm ye dek incelmesini
sağlayacak şekilde çekirdek etrafında gruplar oluştururlar.
İncelmiş sitoplazmada bulunan pinositotik veziküler
sürfaktan çeviriminde ve havadaki küçük parçacıkların dış
yüzeyden uzaklaştırılmasında rol oynayabilirler.
Desmozomlara ek olarak tip I epitel hücrelerinin tamamı
alveoldeki hava boşluğu içerisine doku sıvısının girmesini
engelleyen tıkayıcı bağlantılara sahiptir.
55
57. Tip II alveol hücreleri tip I alveol hücreleri
arasına serpiştirilmiş, birbirlerine tıkayıcı bağlantılar ve
desmozomlara bağlanmış alveol içine doğru çıkıntı
yapan kübik hücrelerdir. Tip II hücreler 2 ve ya daha
fazla sayıda alveolün birleştiği yerlerdeki duvar yapısı
boyunca 2 veya 3 hücreli gruplar oluşturur. Bu epitel
hücreleri birçok alveolü döşeyen tip I epitel hücreleri ile
aynı kökenden türeyen ve aynı bazal lamina üzerine
oturan hücrelerdir. Tip II hücre çekirdekleri yuvarlak ve
çok sayıda çekirdekçik içerir. Sitoplazmalarında açık
boyanan çok sayıda vezikül bulunur.
57
58. Alveol lümenine
çıkıntı yapan tip II alveolar
hücrenin TEM fotoğrafında
bileşenleri granüllü ER ve
golgi aygıtında işlendikten
sonra sentezlenmiş olan
pulmoner sürfaktan içeren
lameller cisimler
görülmektedir. Lümen içi
veziküllerle birlikte daha
küçük multiveziküler
cisimler de bulunmaktadır.
Hücrenin alveol lümenine
bakan apikal yüzeyini kısa
mikrovilluslar
kaplamaktadır. Tip II
hücresi bağlantı
kompleksleri ile komşu tip I
hücresine tutunmaktadır.
Hücre dışı matrikste
retiküler lifler göze
çarpmaktadır.
58
59. Tip II alveol epitel hücrelerinin çok sayıdaki
vezikülleri TEM mikroskobunda birbirine paralel
membranla sarılı granüller halinde lameller cisimler
şeklinde görülür. Lameller cisimler devamlı olarak
sentezlenen ve apikal yüzeyden salgılanan çeşitli
lipitleri, fosfolipitler ve lipoproteinlerden oluşan ve
hücre zarlarında ince aköz fazın üzerindeki bir film
tabakası halinde, bütün alveolün iç yüzeyine yayılır ve
pulmoner sürfaktan olarak etki gösterir. Sürfaktan
hava-epitel etkileşimi süresince yüzey gerilimini
düşürür. Böylece nefes verme sırasında alveollerin
kapanmasını önler, nefes alma sırasında daha az güç
harcanmasını sağlar.
59
60. Tip II alveolar hücreler tarafından üretilen sürfaktanın kritik
bileşenleri dipalmitoilfosfatidilkolin (DPPC) fosfolipidi, kolesterol
ve 4 sürfaktan proteininden oluşmaktadır. Sürfaktan protein A
(SP-A) çok bol miktarda bulunan hidrofilik bir glikoproteindir. SP-
D alveollerin içindeki önemli bir doğal bağışıklık proteinidir. SP-B
ve SP-C, DPPC’in alveolleri döşeyen sürfaktan filmin içerisine
doğru yönde yerleşmesini sağlayan hidrofobik zar proteinleridir.
Sürfaktan tabakasının yenilenmesi, aşamalı olarak alveolar
hücreler ve makrofajlar tarafından pinositoz aracılığıyla
uzaklaştırılması sayesinde gerçekleşir. Fetüs gelişiminde
sürfaktan, gebeliğin son haftalarında tip II hücrelerinin
farklılaşması ve lameller cisimlerin oluşmasıyla ortaya çıkar.
60
61. Tip II hücrelerde
sürfaktan üretimi
gösterilmektedir. Sürfaktan
başlangıçta endoplazma
retikulumu ve golgi
aygıtında sentezlenerek
ileri aşamalarda lameller
cisimler adını alan büyük
organeller halinde
depolanan protein-lipit
kompleksleridir. Aynı
şekilde erken endozomun
zar bileşenleri düzenlenip
daha küçük veziküller
halinde endozom lümenine
açılarak oluşan
multiveziküler yapılar da
bulunmaktadır. Sürfaktan
devamlı olarak ekzositozla
salgılanır ve fosfolipit ve
sürfaktan proteinlerini
içeren yağlı ince bir film
tabakası oluşturur.
61
62. Alveoller içinde ve alveol septumunda, toz hücreleri olarak da
adlandırılan alveolar makrofajlar bulunur. Bir gün içinde on
milyonlarca monosit damarlarından akciğer dokusu içine göç eder.
bu monositler hava ile alveoller içine gelen partikülleri ve hasarlı
kapilerden alveole geçen eritrositleri fagosite ederler. Alveoldeki
aktif makrofajlar havadan gelen toz ya da karbonları ve
eritrositlerden gelen demiri (hemosiderin) içermeleri yüzünden
daha koyu görünümleriyle genellikle tip II pnömositlerinden
ayrılabilirler.
Alveollerin içini kaplayan sıvı iletici kanallardaki titrek tüy
etkinliğiyle uzaklaştırılır. Salgı hava yolları boyunca yukarıya doğru
ilerletirken bronşlardaki mukus ile birleşerek bronko- alveolar sıvıyı
oluşturur ve solunan havadan partiküllü yapıların temizlenmesine
yardım eder. Bronkoalveolar sıvı, Clara hücreleri, tip II pnömosit ve
alveolar makrofajlar tarafından üretilen lizozim ve diğer koruyucu
maddeleri içeren bakteriyostatik bir sıvıdır.
62
63. Alveol esas olarak
gaz değişiminin olduğu ve
neredeyse bütün alveol
yüzeyini döşeyen yassı tip
I alveol epiteli ile döşelidir.
Tip II alveol hücreleri her
alveolün bir bölümünü
döşeyen, genelde alveol
içerisine şişkinlik yapan
büyük, yuvarlak
hücrelerdir. Bu tip hücreler
sürfaktan üretimi de dahil
olmak üzere Clara
hücrelerinin çoğu işlevini
gerçekleştirmektedir.
Bazen toz hücreleri olarak
da adlandırılan
makrofajlar alveol
içerisinde veya alveoller
arası septumda
bulunabilir. 63
64. Hava yolu
bölgesi
Epitel Kas ve iskelet desteği Diğer özellikler ve önemli
işlevleri
Bronşlar Solunum Belirgin spiral düz kas
bantları; düzensiz hiyalin
kıkırdak plakaları
Tekrarlanan dallanma; akciğer
derinliklerine havanın taşınması
Bronşiyoll
er
Clara hücresi içeren tek
katlı titrek tüylü kübik ve
prizmatik epitel ve Clara
hücreleri
Belirgin dairesel düz kas
tabakası; kıkırdak yok
Havanın iletilmesi; solunum
yollarının kasılması ve
gevşemesinde önemli
Terminal
bronşiyol
Tek katlı titrek tüylü kübik
epitel ve Clara hücreleri
İnce ve tam olmayan
dairesel düz kas tabakası;
kıkırdak yok
Akciğerlerin respiratuvar
bölümüne havanın taşınması;
çeşitli koruyucu ve sürfaktan
salgılama işlevleri bulunan Clara
hücreleri
Respiratu
var
bronşlar
Seyrek olarak alveollerin
açıldığı tek katlı kübik
titrek tüylü epitel ve Clara
hücreleri
Çoğunlukla alveollere
açılan bölgenin etrafında
az sayıda düz kas lifleri
Havanın derinlere iletilmesi, bir
miktar gaz değişimi, Clara
hücrelerinin koruyucu ve
sürfaktan salgılayıcı işlevleri
Alveol
kanalları
ve alveol
keseleri
Birçok alveol arasında tek
katlı kübik
Alveollere açılan bölgenin
çevresinde düz kas
demetleri
Havanın iletilmesi ve daha fazla
miktarda gaz değişimi
Alveol Tip I ve tip II pnömositler Kas yok ancak elastik ve
retiküler liflerden oluşan
ağ yapısı
Esas gaz değişim bölgeleri; tip II
pnömositlerden sürfaktan; toz
hücreleri
64
66. AKCİĞERİN DAMAR YAPISI VE SİNİRLER
Akciğerlerde kan dolaşımı hem gaz değişimi için
O2 oranı azalmış kanı taşıyan pulmoner dolaşım ve
hem de besinlerden zengin kanı taşıyan sistemik
bronşiyal dolaşım bulunur. Pulmoner arterler ve
venler pulmoner dolaşım içerisindeki basıncın düşük
olmasının sonucu olarak nispeten ince duvarlıdır.
Pulmoner arterler akciğere hilumdan girer ve bronş
ağacına eşlik ederek dallanır, bronş ve bronşiyollerin
adventisya tabakasını paylaşır. Respiratuvar
bronşiyollerden başlayarak bu arterin dalları, alveoller
arası septada her bir alveolü saran yoğun kapiler ağı
oluşturur.
66
67. Kapiller ağdan köken
alan venüller akciğer
parankimi içerisinde tek
olarak bulunurlar,
bunlardan bazıları ince
bağ dokusu örtüsü ile
desteklenmiş
durumdadır ve
havayollarından bir
ölçüde ayrı seyreder.
Küçük pulmoner venler
lobülü terk ettiğinde,
hiluma doğru bronş
ağacını takip eder.
67
68. Bronşiyol arterler de akciğere hilumdan girer, bronş
ağacı boyunca dallara ayrılır ve kanı akciğerin respiratuvar
bronşiyoller düzeyinin altında kalan bölüme dağıtırlar. Bu
noktada pulmoner arterlerin küçük dallarıyla anostomoz
yaparlar ve kanları karışır. Birbiriyle karışmış kan kapiler
ağ içerisine girer ve pulmoner venüller tarafından drene
edilir.
Lenfatik damarlar bronşiyollerin bağ dokusunda
başlar. Bu damarlar bronşiyolleri, bronşları ve pulmoner
damarları takip ederek hilum bölgesinde bulunan lenf
düğümleri içine açılır. Bu akciğer yüzeyine yakın alanları
drene eden yüzeysel ağa koşut seyreden derin lenfatik ağ
viseral plevra içinde yer alır. Lenfatik damarlar alveol
kanallarının ötesinde bronş ağacının terminal bölgelerinde
bulunmaz.
68
69. Akciğerin sinir ağını parasempatik ve sempatik
otonom lifler oluşturur ve düz kas kasılmalarını
düzenleyerek hava yollarının çapını ayarlayan
refleksleri kontrol eder. Ağrı duyularını taşıyan genel
viseral aferent lifler de bulunmaktadır. Sinirler ağırlıklı
olarak bronş ağacının daha geniş yapılarının etrafını
saran bağ dokusu içerisinde bulunurlar ve hilumda
akciğeri terk eder.
69
70. PLEVRA ZARLARI
Akciğerin dış yüzeyi ve
göğüs boşluğunun iç yüzeyi
plevra adını alan seröz bir zar ile
döşelidir. Akciğer dokusuna
tutunmuş zar viseral plevra,
göğüs boşluğunu döşeyen zar
ise parietal plevra olarak
adlandırılır. İki tabaka da
hilumda varlığını sürdürür ve
elastik ve kolajen lifleri içeren
ince bir bağ doku tabakasının
üzerinde tek katlı yassı mezotel
hücrelerinden oluşur. Viseral
plevranın elastik lifleri akciğer
parankimi ile devamlılık gösterir.
70
71. Parietal ve viseral
tabakalar arasındaki
dar plevra boşluğu
solunum hareketleri
sırasında zarların birbiri
üzerinde kaymasını
kolaylaştıran bir
kayganlaştırıcı olarak
işlev gören normal
olarak ince bir film
şeklindeki seröz sıvıyı
üreten mezotel
hücreleriyle kaplıdır. 71
73. SOLUNUM HAREKETLERİ
Soluk alma sırasında göğüs kafesi kaslarının
kasılması kaburgaları yukarı kaldırır ve diyaframın
kasılması göğüs boşluğunun tabanını aşağı doğru
indirerek çapını büyütür, bu şekilde akciğerlerde
genişleme gerçekleşir. Soluk alma sırasında bronş ve
bronşiyollerin çapları genişler boyları uzar. Esas
olarak alveol kanallarının genişlemesi sonucu
solunum bölümü de genişler. Alveoller tekil olarak çok
az genişler. Akciğer parankimindeki elastik lifler bu
genişleme ile geriler.
Soluk verme sırasında kasların gevşemesi ve
elastik liflerin gergin olmayan durumlarına dönmeleri
nedeniyle akciğerler pasif bir şekilde büzülür.
73