1. Koz 1
---
ULUSLARARASI BAKALORYA DİPLOMA PROGRAMI
TÜRKÇE A: EDEBİYAT DERSİ
MAKALE
“Batıl İnançlar”
Araştırma Sorusu: Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki batıl inançların
karakterler üzerine etkisi nelerdir?
Öğrencinin Adı Soyadı: Serra Koz
Diploma Numarası: ---
Rehber Öğretmen: ---
Sözcük Sayısı: 1433
2. Koz 2
---
Batıl İnançların Yüzyıllık Yalnızlık Eserindeki Karakterler Üzerine Etkisi
İnsanların varoluşlarından bu yana birçok toplum kendi gelenek ve görenekleri,
kültürleri, sosyo-ekonomik durumları, toplumun inandığı dini faktörleri ya da yaşadıkları
coğrafya nedeni ile akla yatkın olmayan birçok batıl inanca sahip olmuştur. Toplum içinde
yaşamlarını devam ettiren kurumların, toplulukların ve ailelerin kendi hayat tarzlarına göre
benimsediği batıl inançlarını günümüzde de görmek mümkündür. Gabriel Garcia Marquez’in
kaleme almış olduğu Yüzyıllık Yalnızlık eserinde Buendia ailesinin sahip olduğu birçok batıl
inançla hayatlarını nasıl devam ettirdiklerini eser boyunca gözlemlenir. Gabriel Garcia
Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık eseri; batıl inançların bireylerin kullandıkları eşyalarda, aile
fertleri arasındaki ilişkilerde, günlük hayatta geçen olayların karar verme aşamasında,
mantıklı bir yanı olmadan bunlara inanılmasının etkilerini kişiler üzerinde görmemizi sağlar.
Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki toplumlarda görüldüğü gibi birçok eşya; uğur, kehanet
veya büyü amacıyla kullanılır. Eserde de görüldüğü gibi insanlar bu eşyaların kendisine
mutluluk, huzur, sevgi, aşk, umut ve sağlık getirdiğini düşünerek bunları günlük yaşantısında
kullanır. Bu eşyalara olan inançları sayesinde insanlar inandıkları duruma daha fazla yaklaşır
ve bu sayede mutlak başarıya ulaşabilirler fakat bu inancın akla yatan yönleri olmadığını fark
edemediklerinden dolayı kendi düşünceleri doğrultusunda bu başarıya ulaşabildiklerini
kavrayamaz, başarılarındaki sebebi inandıkları büyülü eşyalar olarak gösterebilirler. Nitekim
bu durumu Yüzyıllık Yalnızlık eserinde de karakterlerin kullandıkları eşyalarda görmek
mümkündür. Bunu yazarın betimleme ve portre tekniğinin kullanarak aktardığı bu parçada da
görüyoruz.
3. Koz 3
---
Yaban sığırlarını andıran kalın boynunda, işlerin rast gitmesi için takılan bir
Meryem Ana madalyonu asılıydı. Kolları ve göğsü ne durumda olduğu
anlaşılmaz bir bakır bileklik vardı. (Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık 105)
Eşyalara yüklenen anlamlar sayesinde olayların iyiye doğru gidebileceğini düşünen Buendia
ailesinin fertleri, aslında akla yatkın bir açıklaması olmadan inandıkları metaları bedenlerinde
taşıyarak onların iyi şans getireceğini düşünürler. Ayrıca falcıların baktıkları fallar batıl
inançlara örnek gösterilebilir. Günümüzde ve geçmişte kullanılan hiçbir yöntem, geleceği
insanlara kesin bir şekilde aktaramaz, fakat insanların merak duygusu onları geleceği
öğrenmeye ve öğrendikleri yalanlar doğrultusunda hareket etmeye zorlar. Yüzyıllık Yalnızlık
eserinin ilahi bakış açısıyla okuyucuya aktarıldığı kurgusunda da “fal baktırmak” eylemine
birçok örnek bulunabilir ve karakterlerin, özellikle küçük düşürülen kadının ruhsal durumu ve
toplumdaki yerinin sembolü olan Pilar Ternera’nın, bunlardan etkilenerek kararlar verdiği
söylenebilir.
Ne olacağını bilememenin telaşında yüreğini ferahlatmak için Pilar Ternera’ya
fal baktırdı. Pilar Ternera eveleme develeme bir yığın beylik söz sıraladıktan
sonra diyeceğini dedi:
“Anan baban gömülmedikçe, senin yüzün gülmeyecek.” (89)
şeklinde devam eden ve anlatma gösterme tekniğinin kullanıldığı satırlarda bireylerin bir konu
hakkındaki düşüncelerini ortaya koyarken aynı zamanda falların dikkate alındığı ve bu fallara
göre yeni kararların alındığını ortaya koyuyor. Nitekim fal baktıran Rebeca’nın, eve geldiği
günden beri başına gelen olaylardaki şanssızlığını da bu fal ile yorumlamak mümkündür.
Neticede eşyalara kullanım alanı dışında anlamlar yüklenmesi kişinin hayatını
değiştirebileceği kararlar vermesine neden olur ve bireyi olumlu-olumsuz yönde etkileyebilir.
4. Koz 4
---
Yüzyıllık Yalnızlık eserinde de görüldüğü gibi nesilden nesle aktarılan batıl inançları
genellikle kimse sorgulamaz. Nitekim batıl inançlar genç nesle, yani Úrsula’nın çocuklarına
ve onların çocuklarına, aktarılırken merak duygusu ile sorgulanmaya başlar ve bu inançların
hepsinin gerçekleşmesi gibi bir durum söz konusu olmadığından kişinin tereddütte kalmasına
neden olur. İnsanlar ilişkilerinde bu inançları göz önüne alarak karar verirler. Bu kararların
sonucu olumlu ya da olumsuz şekilde çevrelerinde bulunan kişileri etkiler ve bu şekilde
yaşamlarını devam ettirirler. Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki kehanetlerde de birçok karakterin
yaşamını değiştiren dönüm noktalarından bahsedilmiştir. Kehanetlerle eş seçimleri, olaylar
çerçevesinde aldıkları kararlar, toplumdaki insanların özgürlüğü ve hakları üzerine verilmiş
kararlar olumlu ve olumsuz yönde etkilenmiştir. Aynı zamanda oluşabilecek pek çok olumsuz
sonuçtan kaçınılmaya çalışılmıştır. Örneğin sözcüklerin genellikle gerçek anlamlarıyla
kullanıldığı aşağıdaki parçada bunları yansıtmaktadır.
Yüzyıllardır birbirleriyle evlenip kaynaşan iki ırkın bu sağlıklı çocuklarından
iguana cinsi kertenkeleler dünyaya gelir diye korkuyorlardı. (30)
Bilimsel olarak insana benzemeyen ve farklı uzuvları olan bir insanın dünyaya gelme olasılığı
mutasyon olmadığı sürece mümkün değildir fakat eserin içinde geçen bu tarz kehanetler başta
Úrsula Iguaran ve José Arcadio Buendia’nın evlilikleri olmak üzere eserdeki altı kuşağın da
ikili ilişkilerini, cinsel yaşamlarını, çevrelerindeki ortamla ilgili ilişkilerini, çocukları ile olan
ilişkilerini olumsuz bir şekilde etkilemiştir.
Úrsula’nın annesi, domuz kuyruklu çocuklar doğurursun diye diye kızının
gözünü korkutmasa, işi kocasının koynuna girmemeyi öğütlemeye kadar
vardırmasa, pekala da mutlu olacaklardı. (30)
5. Koz 5
---
Yanlış olan bu inanç sonucu sadece çiftin kendini ilgilendiren bu durum, çiftin özel
yaşantısında kalmamıştır. Toplumun, dedikodular sebebiyle çift üzerinde farkında olmadan
oluşturdukları baskı ve korkuyla bu durum başka insanların da ilgi alanına girmiştir. Çevrenin
sürekli olarak bunu konuşması ise doğal olarak erkeğin gururunun ayaklar altına alındığını
düşündüğü bir durum olmuş ve toplum içinde dışlanmasına sebep olmuştur.
Zamanla çevredekiler bu işte bir terslik kokusu aldılar ve bir yıllık evli
olmalarına rağmen, kocasının erkekliğinin olmadığı için Úrsula’nın hâlâ
kızoğlankız olduğu dedikodusu yayılıverdi. (31)
özetleme tekniğinin kullanıldığı satırlardan da anlaşılabileceği gibi özel hayata saygı kavramı
önemini yitirmiş ve dedikodular yüzünden belki de iyi başlangıçlar yapabilecek olan evlilikler
ne yazık ki çok olumlu bir şekilde ilerleyememiştir. Batıl inançlara olan bağlılık sonucunda
uzun bir süre tam anlamıyla eş sayılamayan çiftin daha sonra dünyaya getirdikleri
çocuklarıyla bu durumu bir süre düzelttikleri söylenebilir.
On dört ay sonra, maymun etiyle yılan buğulamasından midesi perişan olan
Úrsula, sapına kadar insana benzeyen bir oğlan doğurdu. (33)
İleriye dönüş tekniğiyle verilen bu parçada ise dünyaya getirdikleri çocuklarının ise tamamen
insana benzemesi bu batıl inancın bir dayanağı olmadan ortaya atılan bir durum olduğunu ve
batıl inançların doğru çıkmamasının da bir olasılık olduğunu, sağlıklı çocukların da dünyaya
gelebileceğinin bir göstergesidir. Ayrıca bu inançlar gelecek kuşakları da olumsuz
etkilemiştir. Ailenin garip davranışları da sürekli olarak bu batıl inançlarla temellendirilmiştir.
Amaranta, “İş bununla bitmez,” diye karşı çıkıyordu. “Çocuğumuz olursa,
domuz kuyruklu olur.” (171)
6. Koz 6
---
satırlarında aslında bu batıl inancın aile fertlerini olumsuz yönde nasıl etkilediği ve karar
verme sürecindeki düşünceler için ne kadar önemli olduğu görülebilir. Sonuç olarak bu durum
hem ailenin yapısını hem de toplumdaki yerini olumsuz yönde etkilemiş ve birçok batıl
inancın aslında asılsız olduğunu ortaya çıkarmıştır.
İnsanlar günlük hayatlarında farkında olmadan birçok batıl inancın etkisi altında
kalırlar. Özellikle uğursuzluğun uzaklaşması için iki kez tahtaya vurmak, merdiven altından
geçmemek, ayna kırıldığı zaman uğursuzluk getirdiğine inanmak, kara kedi görünce
şanssızlığa işaret olduğunu düşünmek günlük hayatta karşılaştığımız örneklerden sadece
birkaç tanesidir. Yüzyıllık Yalnızlık eserinde de görüldüğü gibi bireyler bunların bir batıl inanç
olduğunun farkında olmadan hayatlarına devam ederler. Batıl inançları gelenek misali
nesilden nesile aktarılması, kişinin batıl inançları sorgulamamasına neden olur. Batıl
inançların oluşmasını insanlar sağlamıştır. Bu durumda insanlar dolaylı olarak kendileri
düşüncelerini kendi etkilemiştir. Marquez’in eserinde batıl inançlar okuyucuya aktarılırken
olağanüstü bir durum olarak aktarılmamıştır. Ustalıkla yerlerinde kullanılmış olan batıl
inançlar ve etkilerini karakterlerin hayatlarındaki pek çok olayda da görmek mümkündür.
Úrsula, ona gebeyken bir gece çocuğun karnında ağladığını duymuştu. (279)
durumu eserde ne kadar normal bir durummuş gibi anlatılsa da insanlar bu duruma mantıklı
bir sebep bulmak istemişlerdir, bu vesileyle batıl inançlar devreye girmiştir. Bunun sonucunda
sadece aile fertleri değil halk da bir o kadar etkilenmiştir. Bu inancın mantıklı olduğuna
inanarak hayatlarını sürdürmüşlerdir. İnsanlar kendileri için en kolay ne ise ona inanmaya
çalışırlar ve bu durumda da araştırma içgüdüsü ortaya çıkar fakat bu konuda araştırma
yapmak yerine birtakım inanışları ortaya sürmek insanın inanç felsefesine daha yakındır. Öne
7. Koz 7
---
sürülen bu inanışların akla yatkın olmadığı ve olağanüstü gösterildikleri için de insanların bu
tarz inanışlara inanmayı daha kolay bulduğu söylenebilir.
Konu komşu ise, bu olayı duyunca, çocuğun peygamber olacağını
söylemişlerdi.Oysa Úrsula, derinden derine duyulan bu iniltinin, o hep
korktuğu domuz kuyruğu belirtisi olduğuna inanmış ve çocuğun karnında
ölmesi için Tanrı’ya yakarmıştı. (279)
Nitekim eserde de görüldüğü gibi toplumun bu olağanüstü duruma bulduğu kalıp yine
olağanüstü bir durumdur ve batıl inanç kategorisinde incelenebilir. Bu durumun olumsuz
etkilerini de annenin düşüncelerinde görmek mümkündür. En başından beri söylenildiği gibi
bu bir batıl inançtır ve çocuk üzerindeki bu durumu araştırıp ona göre karar verilmeli veya
oluşan batıl inanç akla yatkın bir şekilde kanıtlanabilmelidir.
...Úrsula ana karnındayken çocukların ağlamasının, vantrilokluk belirtisi
ya da peygamberlik habercisi olmadığını, sevme yeteneksizliğinin su
götürmez kanıtı olduğunu anladı. (279)
Böylece eserin ilerleyen satırlarında yapılan gözlem ve araştırmalar sonucunda oluşan batıl
inançların sadece toplumu ve aileyi olumsuz yönde etkilediği ve bunların mantık çerçevesinde
ortaya sunulmadığı görülebilir. Kısacası birçok olay sonucunda ortaya çıkan batıl inançları da
mantıklı sebepleri olmadığı için bireylerin düşüncelerine zarar verebilir ve inançlar da
kanıtlarla ileride insanların inancını sorgulama sürecinde çürütülebilir.
İnsanlar bu dünyada yaşadıkları ilk zamandan beri olguları kendilerine mantık
çerçevesinde açıklamak ve bunlara inanmak istemiştir. Yüzyıllık Yalnılık eserinde de
görüldüğü gibi fertlerin kendilerine açıklayamadıkları belli başlı durumlarda, varoluş felsefesi
8. Koz 8
---
gereği yapay mantık oluşturarak ortadaki soruna çözüm bulmaya çalışmışlardır. Bu çözüm
süreci gereği sorunların üstesinden gelinmeye çalışılmıştır. Her insanın birtakım batıl
inançları vardır ve bundan etkilenerek hayatlarını sürdürebilme alışkanlıkları günümüz
koşullarında hala devam etmektedir. Marquez’in kaleme aldığı Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki
batıl inançları birçok yönden incelemek mümkündür fakat bunların karakterler üzerindeki
etkileri açıkça ortadadır. Karakterlerin karşılaştıkları sıradışı olayları yorumlamaları,
kullandıkları eşyaları uğurlu saymaları, verdikleri kararlarda inançlarının mantıklı olup
olmadığını düşünmeden karar vermeleri ve bunların etkisi altında kalmaları eserdeki
karakterleri yeterince etkilemiştir. Aslında yapılan, insanın yaşam süresi içerisinde daha mutlu
bir yaşam sürdürebilmesi için istemsiz olarak kendi mantığına dayalı bir mekanizma
oluşturması ve bunun zamanla topluma yayılarak batıl inanç kavramını oluşturmasıdır.
9. Koz 9
---
KAYNAKÇA
Arslan, Mustafa. “Kişilerin Batıl İnanç Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından
İncelenmesi”. İstanbul: Değer Eğitim Dergisi, 1998.
Clifford, William Kingdom. “İnanç Ahlakı”, çev. Ferit Uslu, Hitit Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, sayı 9, Yyy, 2006/1
Dalyan, Murat Gökhan. “XIX. Yüzyıl Nasturilerinde Hastalık, Büyü ve Batıl İnançlar”.
History Studies, sayı 3/2, Yyy, 2011
Köse, Ali ve Ali Ayten. Batıl İnanç ve Davranışlar Üzerine Psiko-Sosyolojik Bir Analiz,
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı:3, Yyy, 2009
Marquez, Gabriel Garcia. Yüzyıllık Yalnızlık. Çev. Seçki Selvi. 49. Baskı. İstanbul: Can Sanat
Yayınları, Ocak 2013
Sipahi, Abdulkadir. “Türk Halk İnançlarında Büyü ve Büyü İle İlgili Uygulamalar”.
Yayımlanmış yüksek lisans tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı (Dinler Tarihi), 2006.