2. Sevgili Öğrenciler;
Bu sunum sizlerin hayal gücünüzü, düşünme ve kurgu
yetilerinizi geliştirmek amacıyla hazırlanmıştır.
Bu sunum sizi teknoloji ve tasarım dersinde yapacağınız
çalışmalara hazırlayacaktır.
Sunumdaki her haber ile ilgili düşünmenizi ve o alanda
hangi gelişmelere yol açılabileceği , bugünden farklı
nelerin olabileceği konularını tartışacağız.
Şimdi arkamıza yaslanıp sunumu izleyelim…
3. Kablosuz Şarj Cihazları
Teknoloji meraklılarının en büyük sorunlarından biri kullandıkları her cihaz
için ayrı ayrı taşımak zorunda kaldıkları şarj cihazlarıdır. Nikola Tesla’nın 100
yıl önce hayal ettiği kablosuz enerji transferi, bugün kullanılan yeni bir
teknoloji olarak hayalden ötesine ulaşmış durumda. Şarjlı diş fırçalarında ve
medikal cihazlarda uzun bir süredir kullanılan kablosuz şarj teknolojisi, yeni
nesil enerji panelleri olarak daha farklı kullanım alanları sunmaya başladı.
Tesla ve PowerMart gibi firmalar tarafından geliştirilen bu panellerle cep
telefonu gibi düşük enerji gerektiren cihazları şarj etmek için cihazı bu
panelin üzerine bırakmak yeterli oluyor.
4. Her Araçta Bir Nöbetçi Hemşire
Mercedes, Attention Assist teknolojisi ile bütün sürücüleri direksiyon başında uyuma
durumunda uyararak olabilecek kazaları engellemeye çalışıyor. Volvo, lazer ve radar
teknolojileri kullanarak çarpışmayı tahmin edip çarpışma anında etkiyi azaltmak
üzere aracın hızını yavaşlatan teknolojiler tasarlamış. BMW ise bir adım daha ileri
giderek sürücünün sağlık durumunu kontrol eden bir teknoloji geliştirmiş. Bu
teknoloji, sürücünün kalp krizi gibi, aracı kullanmasını engelleyen bir sağlık problemi
ile karşı karşıya kalması durumunda, aracı elektronik olarak kontrol edip
yavaşlamasını sağlıyor, uyarıcı lambaları açıp aracı yol kenarına güvenli bir şekilde
park ediyor. Ayrıca, araçta bulunan iletişim araçlarını kullanarak, aracın yerini acil
yardım ekiplerine bildiriyor. Bir başka sürücü destek teknolojisi olan ConnectedDrive
yardım sistemi buna ek olarak, herhangi bir kaza durumunda, aracın yer bilgilerinin
yanı sıra, rengini, modelini ve içinde kaç yolcu olduğunu da bildiriyor. Ayrıca hava
yastığı ve emniyet kemerlerindeki algılayıcılar sayesinde kazanın ciddiyeti ve
yolcuların durumu hakkında da tahmini bilgiler verebiliyor. BMW yetkililerine göre
yakın bir gelecekte, trafik kazası sonrasında yolcuların tıbbi durumları (nabız,
tansiyon vb) hakkındaki bilgileri de acil yardım ekiplerine bildiren teknolojiler
geliştirilebilecek.
5. Kinetik Enerji Kazanım Sistemi
Kendilerini “çevre dostu” olarak adlandıran şirketlerin sayısı her geçen gün
artıyor. İngiltere’de faaliyet gösteren bir marketler zincirinin yeni açılan bir
şubesinde çevrecilik sınırlarını zorlayan uygulamalara imza atılıyor. Öncelikle bu
işyerinin inşaatında geri kazanımla elde edilmiş malzemeler kullanılmış. Yağmur
sularını toplayan sistemlerle depolanan su, işyerinin tuvaletlerinde kullanılıyor.
Güneş enerjisi panelleri işyerinin enerji ihtiyacının bir kısmını karşılıyor.
Kullandıkları en ilginç enerji kazanım yöntemi ise, işyerinin park alanına gelen
araçların ağırlığından elde edilen kinetik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren panel
sistemleri.
Saatte 30 KW enerji sağlayan bu sistem işyerinin yazarkasalarını çalıştırmakta
kullanılıyor. Her ne kadar bu teknolojideki amaç çevre dostu enerji kaynakları
oluşturmak olsa da, bu teknolojinin ne kadar “yeşil” olduğu tartışılabilir bir konu.
Nedenini bulabildiniz mi?
6. Dünyanın En Hızlı Motoru
Sir James Dyson, Boeing 747 motorundan 10 kat ve bir F1 yarış
otomobilinden 5 kat daha hızlı bir motor geliştirdi. Dakikada 104.000 devir
yapan bu küçük elektrik motorunun ilk kullanım yeri şarjlı elektrikli
süpürge. “Anahtarlamalı relüktans motor” teknolojisini kullanan bu motor
yaklaşık 1 kg ağırlığında. Sir James Dyson liderliğinde yaklaşık 50
mühendisin çalıştığı Dyson şirketinin hedefi bu teknolojiyi her ölçekteki
elektrikli araca uyarlamak.
7. Bakıldığını Anlayan Poster
Almanya’nın Hamburg kentinde bir otobüs durağına yerleştirilen bir postere
baktığınızda mutlu bir çiftin fotoğrafını görüyorsunuz. Fakat gözbebeğini
takip eden bir kamera yerleştirilmiş olan bu poster, ona bakıp bakmadığınızı
anlayabiliyor ve siz bakışlarınızı başka yöne yönelttiğinizde fotoğraftaki
erkek kadını dövmeye başlıyor. Bu değişen görüntülerin altında ise “sadece
kimse bakmadığı zamanlarda bu olur” yazıyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün “kadına yönelik şiddete son” kampanyasının bir
parçası olarak kullanılan bu posterde böylesine ileri bir teknolojinin
kullanım amacı ise, bu teknolojinin popülaritesini kullanarak bu kampanyayı
yaygınlaştırmak olsa gerek.
8. Otomobiller İçin Yeni bir Karakutu
Teknolojisi
Uçaklarda uzun yıllardır kullanılan karakutu cihazlarının otomobillere
uyarlanması yeni bir şey değil. Fakat bu cihazlara her geçen gün yeni
özellikler ekleniyor. KCI Communications tarafından geliştirilen ve çarpma
algılayıcısı, video kamera ve GPS ile donatılmış olan akıllı karakutular
sayesinde bir kaza durumunda sigorta şirketinize veya polise suçsuz
olduğunuzu ispatlamanız çok kolay. Otomobilin ön camına yerleştirilen ve
video kayıt yapan akıllı karakutu, çarpışma anında, çarpışmadan önceki 15
saniye ve çarpışmadan sonraki 5 saniyelik görüntüyü üzerindeki hafıza
kartına kaydediyor. Bu görüntüleri bilgisayar ortamına aktarabiliyorsunuz.
Karakutu, kaza öncesini ve sonrasını içeren bu görüntülerin yanı sıra, kaza
anındaki hızınızı, yönünüzü ve kazanın olduğu yerin koordinatlarını
kaydediyor. Bu şekilde, örneğin, size çarpan aracın kırmızıda geçtiğini
ispatlayabilirsiniz.
9. Cep Telefonlarına Standart Şarj Cihazı
Geliyor
Küçükken “0,7 ucu olan var mı” sorusu büyüyünce “Nokia şarjı olan var mı”
şekline dönüşürken, birileri nihayet bu gidiş karşısında endişelenmeye
başladı. Sebep? Biri diğerine uymayan cep telefonu şarj cihazları nedeniyle
ortalığın bir nevi şarj cihazı çöplüğüne dönüşmesi. Bu şarj cihazları
konusunda piyasada öyle bir karmaşa var ki, zaman zaman aynı markanın
iki farklı modelinde bile şarj cihazları birbirine uymuyor. İşin maliyetini ve
karmaşasını bir kenara bırakın, bu durum cihazların üretiminde ve geri
dönüşümünde ciddi bir çevresel atık sorununun ortaya çıkması demek.
İşte geçtiğimiz ay Avrupa Komisyonu tarafından yapılan bir açıklamayla, bu
sorunu çözmek için 10 farklı cep telefonu üreticisinin gönüllü olarak bir
anlaşmaya imza attığı açıklandı. Apple, Nokia, Samsung, Sony Ericsson,
NEC, RIM, LG, Qualcomm, Motorola ve Texas Instruments’ın dahil olduğu
ortak anlaşmaya göre, artık Avrupa Birliği kapsamında satılacak cep
telefonlarında şarj ve veri aktarımı için mikro USB girişi standart olacak.
10. Altın Nanotanecikleri ile Erken Teşhis
İsrailli bir grup araştırmacı, akciğer kanserini verilen nefesle tespit eden bir
cihaz geliştirdiler. Her ne kadar insan nefesinde bulunan parçacıkların analizi
yeni bir şey olmasa da bu teknikte nefesin test edilmeden önce herhangi bir
işleme tabi tutulması gerekmediğinden sonuçlar daha hızlı elde ediliyor ve
daha ucuza geliyor. Altın nanotanecikleri yerleştirilmiş karbon algılayıcı
kullanan cihaza üşendiğinde, nefeste bulunan tanecikler karbon taneciklere
yapışıyor ve algılayıcının şişmesine ve altın nanotaneciklerinin yayılmasına
sebep oluyor. Yayılan altın nanotanecikleri, algılayıcı üzerindeki film
tabakasının direncinde değişikliğe neden oluyor. Nefeste bulunan
her bir tür tanecik farklı bir direnç meydana getiriyor ve bu direnç de bir
algılayıcı tarafından ölçülüyor. Cihazın ekranında çıkan sayıya bakılarak
kişinin kanser olup olmadığı anlaşılıyor. Henüz sadece sınırlı sayıda sağlıklı
ve hasta birey üzerinde denenen ve doğru sonuçlar veren cihazın
güvenirliğini kanıtlaması için daha pek çok deneye tabi tutulması gerekiyor.
11. Havasız Lastikler
İlk denemelerine 2005 yılında başlanan havasız araç lastiği teknolojisinin
askeri amaçlı kullanımında son aşamalara yaklaşıldı. Amerikan ordusunda
kullanılan Humvee tipi askeri araçlarda kullanılan lastiklere alternatif olarak
üretilen havasız lastikler, % 30’u zarar görse bile görevini yapmaya devam
edebiliyor. Amerikan ordusu ile özel bir şirketin ortak çalışması sonucu
geliştirilen lastiğin tasarım aşaması yaklaşık iki sene sürmüş.
Esnek petek şeklinde tasarlanan lastik, yapılan testlerde ordunun belirlediği
minimum standartlar olan 1745 kg maksimum yük taşıma kapasitesi ve en
az 24.000 km lastik ömrü şartlarını karşılıyor.
Altıgen petek yapı, sadece esnekliği sağlamakla kalmamış, aynı zamanda
ağır şartlarda lastik kullanımı sırasında oluşacak ısıyı en iyi şekilde dağıtmak
üzere de tasarlanmış.
12. Giyilebilen Yapay Böbrekler
Böbrek yetmezliği olan hastaların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için
haftada en az üç gün 3-5 saat süreyle diyaliz makinelerine bağlanmaları
gerekiyor.
Bu gereksinim doğal olarak hastaların yaşam kalitelerini olumsuz etkiliyor.
Üzerinde uzun zamandır çalışılan giyilebilen yapay böbrekler, aslında 90100 kilogramlık diyaliz makinelerinin 4,5 kilogramlık taşınabilir versiyonları.
İki adet dokuz voltluk pille çalışan bu cihaz, hastaya 7 gün 24 saat hizmet
verdiğinden hastanın günlük hayatını normal bir şekilde devam etmesi
mümkün oluyor. Her ne kadar ön çalışmalarda başarılı sonuçlar verse de,
her yeni ürün için geçerli olduğu gibi bu ürünün de geniş çaplı çalışmalarla
güvenilirliğini kanıtlaması gerekiyor.
13. Alkollü Araç Kullanımını Engelleyen
Yeni Bir Teknoloji
Toyota ve Hino alkollü araç kullanımını engellemeye yönelik yeni bir
teknolojiyi test etmeye başladı. Özellikle araç filosu olan şirketlerin
kullanımına yönelik geliştirilen bu teknoloji ile sürücünün aracı
çalıştırabilmesi için önce bu cihaza üşemesi gerekiyor.
Ayrıca, cihaza üşeyen kişinin kimliğini tespit etmek amacıyla üşeme
sırasında alette bulunan dijital fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekiliyor. Test
sonucunda eğer sürücü tehlike oluşturmayacak kadar alkollü ise sadece
uyarılıyor, ama tespit edilen alkol oranı belirlenen sınırın üstünde ise
elektronik sistem aracın çalıştırılmasını engelliyor. İlk denemeler Japonya
Toprak, Yapı, Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı tarafından kiralanan Toyota ve
Hino marka araçlarda yapılmaya başlandı. Test sonuçları hem cihazın
geliştirilmesinde kullanılacak hem de bakanlık yönetiminin alkollü araç
kullanımını
engelleyen
teknolojiler
üzerine
yapacağı
toplantıda
değerlendirilecek.
14.
15. Dondurulmuş insanlar
Yeniden Yaşama Dönebilirler mi?
işte bilimkurgu filmlerinin en sevilen senaryolarından biri: Birini dondurup
yıllar sonra buzlarını çözüp yeniden yaşama döndürmek.
Ancak bu defa, bu senaryo gerçeğe dönüşebilir. Bilim insanları, tedavisi
olmayan bir hastalığa sahip insanların vücutlarını dondurup, tedavi
bulunduğunda yeniden canlandırmayı düşünüyorlar. Ancak, hücre içinde
oluşan keskin buz kristallerinin hücrelere zarar vermesi, böyle bir şeyin
gerçekleştirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri. Bununla birlikte,
Helsinki Üniversitesi’nden araştırmacı Anatoli Bogdan, buz kristallerinin
oluşmasına izin vermeden vücudun kimi parçalarının ya da tümünün yavaş
yavaş dondurulmasının olası olduğunu kanıtlayan bir çalışma yapmış.
Kaynak: http://www.eurekalert.org/features/
kids/2006-06/acs-ffp062006.php
16. Bakteri Metali
Koruyabilir mi?
Gece yatmadan önce büyük bir iştahla içmek için aldığınız süt bozulmuş mu? Çok
kötü!
Ama, bunun sorumlusunu biliyoruz: Bakteriler! Bakteriler sütün bozulmasına yol
açabildikleri gibi, bir kısmı bizim için zararlı da olabilir.
Bakterilerin yol açtığı birçok hastalık var. Ancak, Bilim insanları kimi bakterilerden
yararlanmanın yollarını buluyorlar. Bu alanda yapılan bir çalışmada, metalleri
korumada bakterilerden yararlanılmış. Üzerleri bir koruyucu maddeyle
kaplanmadığında metallerin başına ne gelebileceğini hepimiz biliyoruz. Birçok
metal malzeme korunmadığında paslanır. Bu nedenle metallerin üzerine çoğu
zaman paslanmayı engelleyici boya ya da cila sürülür. Ancak, Güney Kaliforniya
Üniversitesi’nden araştırmacı şorian Mansfield bir tür bakterinin metallerdeki
paslanmayı engelleyebileceğini buldu. Kısaca MR – 1 adı verilen bakteri, hemen
hemen her yerde üreyebiliyor ve insanlarla hayvanlara zarar vermiyor. Mansfield,
yaptığı deneylerde MR – 1 sayesinde demir, çinko, yumuşak çelik, bakır, pirinç gibi
metallerin paslanmaya karşı dirençlerinin arttığını saptamış.
17. Uydular Gözleri Görmeyenlere Yol
Gösterecek
Gözleri görmeyen insanlar için özellikle kentlerde, bir yerden bir yere güvenli
bir biçimde gidebilmek pek kolay değildir. Ama artık bu zorluk aşılıyor. ESA
(Avrupa Uzay Ajansı) ve bir İspanyol firmanın geliştirdiği düzenek sayesinde,
gözleri görmeyen ya da görüşleri zayıf olan insanlar kolayca yollarını
bulabilecekler. Bunun için küresel konumlandırma sistemi (GPS) uyduları ve
veri aktarımı sağlayan ağlar kullanılıyor. Gitmeyi hedeşediğimiz yerle ilgili
gerekli veriler uydulardan alındıktan sonra, Avrupa’da 40 noktada yer
istasyonu bulunan EGNOS adlı uydu yer bulma sisteminde işleniyor. Bu veriler,
daha sonra cep telefonu sistemi mantığıyla kurulmuş bir ağ yardımıyla
kullanıcıya ulaşıyor. Kulaklık yardımıyla sesli bilgilendirmeye dönüşen yer
bilgileri sayesinde kullanıcı, ne zaman sağa dönmesi gerektiğini ya da ne kadar
daha düz gitmesi gerektiğini biliyor.
18. Doğa Dostu Bakteriler
Doğum günü partilerinde ve pikniklerde en fazla kullanılan malzemeler tek
kullanımlık plastik bardak ve tabaklardır. Ne var ki, bu kullanımı kolay plastik
malzemeler, doğada çok uzun süre çözünmeden kalıyorlar ve kirliliğe yol açıyorlar.
Bu soruna bir çare arayan bir grup bilim insanı, bakterilerden yararlanmayı
düşünmüş. Toprakta yaşayan bir tür bakteri sayesinde, “köpük” olarak da
adlandırılan polistrenden yapılan bu malzemeleri, doğada daha çabuk çözünebilen
başka plastiklere dönüştürmeyi başarmışlar. Amerikan Yeşil Kimya Enstitüsü
başkanı Paul Anastas, polistrenin yeniden kullanımının çok az olduğunu söylüyor.
Bu nedenle, polistren malzemelerinin bu yöntemle yeniden kullanımı daha kolay
sağlanabilen başka plastiklere dönüştürülmesi çok önemli. Her yıl tüm dünyada 14
milyon ton polistren üretiliyor ve bunun yalnızca % 1’i yeniden kullanılabilir hale
getiriliyor. Geri kalan polistren atıklarsa, çöp alanlarında biriktiriliyor.
Anastas, kullandığımız şeyler atık haline gelmeden önce, onları nasıl yeniden
kullanılabilir kılacağımızı düşünmemizin çok yararlı olacağını söylüyor.
19. Kalp Atışından Kimlik Tespiti
Yalnızca kişisel özelliklerle; yani parmak izi, gözdeki ağtabakanın şekli gibi
bilgilere dayanarak kimlik tanıması yapan sistemlere “biyometrik tanıma
sistemleri” adı veriliyor. Bu yöntemler arasında, özellikle parmak iziyle kimlik
doğrulama günümüzde yaygın olarak kullanılıyor. Ancak son dönemlerde farklı ve
şaşırtıcı bir biyometrik tanıma sistemi daha çıktı: Kalp atışlarından kimlik
belirleme. Yani artık kalp atışlarınız da kimliğinizi ele verecek. Bu sayede giriş
izniniz olan kapıları açabilecek, elektronik aygıtlara kendinizi yetkili kullanıcı
olarak tanıtabileceksiniz. Peki, bu nasıl mümkün olabiliyor? Kalp atışı, aslında
vücuttaki birtakım elektriksel uyarıların kalp kasının belirli bölgelerini sırayla
harekete geçirmesi sonucu gerçekleşen bir durum (bu konuyu daha ayrıntılı
öğrenmek isterseniz, Elektrokardiyografiyi araştırın.). Bu elektriksel uyarıların
şiddeti de her insanda tıpkı parmak izi gibi farklılık gösteriyor. işte aygıt da bu
sinyalleri algılayarak kimlik doğrulaması için kullanıyor.
Bunun için aletin üzerindeki iki yuvarlağın üzerine ellerinizi koymanız yeterli.
20. Osman KESKİN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
keskinoo@hotmail.com
Teknoloji ve Tasarım Öğretmenlerinin buluşma
noktası:
Teknoloji ve Tasarımcılar Facebook sayfası