1. TARAMASI YAPILABİLEN KANSERLER
Stj. Dr. Zeynep Ezgi GÜRLE
Giriş:
Kanser taraması; şikayeti olmayan bireylerde prekanseröz lezyonların ve erken evre kanserlerin
saptanmasını amaçlar. Ancak kanser taramasının bir anlamı olabilmesi için saptanan evrede uygun
tedavinin verilebilmesi ve gerekli takibin yapılabilmesi gerekmektedir. (ACS;Global cancer facts and
figures 2nd edition) Taramada kullanılacak testler ise hastalığı asemptomatik evrede yakalayabilecek
duyarlılığa ve yanlış pozitif sonuçları en aza indirgeyebilecek özgüllüğe sahip olmalıdır.
Tarama programları ile erken tanı sağlanması bireyin tedavi şansını arttırarak sağ kalım oranlarını
olumlu bir şekilde etkilemektedir. Ayrıca erken evrede yakalanan kanserlerin tedavilerinin daha kolay
olması tedavi masraflarını düşürerek ülke ekonomisine fayda sağlamaktadır.
Taraması Yapılabilen Kanserler:
Türkiyede rutin olarak meme, serviks ve kolorektal kanserlerinin taraması yapılmaktadır. Ancak
prostat kanserinin görülme sıklığının yüksek olması ve bazı ülkelerde taramasının yapılmasından
ötürü prostat kanseri de taraması yapılabilen kanserler dahiline girmiştir.
MEME KANSERİ
Epidemiyoloji :
Dünya çapında kadınlarda en sık görülen kanser tipidir (%25.2). Türkiyede de % 24.5 ile ilk sırayı
almaktadır. (GLOBOCAN:2012) Her 8 kadından 1’i hayatının bir döneminde meme kanseri
olmaktadır.(ACS: Breast Cancer Facts and figures-2012)
Risk Faktörleri:
Kadın cinsiyet: Erkeklerde de meme kanseri görülmesine rağmen, kadınlarda erkeklere oranla 100 kat
fazla görülmektedir.
Yaş:45 yaşın altındaki meme kanseri olguları toplam meme kanseri olgularının 8 de 1 i ni oluşturur.Bu
da 45 yaş üstünde riskin arttığını göstermektedir.
Genetik yatkınlık:Özellikle BRCA1 ve BRCA2 mutasyonu artmış meme kanseri riski ile ilişkilidir.
Aile öyküsü:1.derece yakınlarında meme veya over kanseri öyküsü olanlarda meme kanseri riski 2
katına çıkmaktadır.
Kişisel kanser öyküsü: geçmiş meme, over veya endometriyum kanseri öyküsü riski 3-4 katına
çıkartmaktadır.
2. Yoğun meme dokusu: Hem meme kanseri riskini arttırmakta hem de mamografinin
değerlendirilmesini zorlaştırarak erken tanı şansını azaltmaktadır.
Bazı benign meme lezyonları: Lobular karsinoma in situ, atipik duktal hiperplazi ve atipik lobular
hiperplazi gibi bazı benign meme hastalıkları artmış meme kanseri riski ile ilişkili bulunmuştur.
Menarş öyküsü: Erken menarş (<12 yaş) , geç menapoz(>55 yaş) östrojen ve progesteron maruziyetini
arttırarak meme kanseri riskini arttırmaktadır.
Radyasyon maruziyeti: Özellikle 40 yaş öncesinde göğüs bölgesine uygulanan radyoterapi meme
kanseri riskinde artışa sebep olmaktadır.
Reprodüktif hikaye: Hiç çocuk sahibi olmamak, ilk çocuğunu 18 yaşından önce veya 30 yaşından sonra
doğurmak meme kanseri riskini arttırmaktadır.
Doğum kontrol haplarının 10 yıldan uzun süreli kullanımı meme kanseri riskini arttırmaktadır.
Hormon replasman tedavileri: Yapılan çalışmalar sadece östrojen kullanımının riski arttırmadığını
ancak kombine hormon tedavilerinin ( östrojen+progesteron) meme kanseri riskini arttırdığını
göstermektedir.
Alkol tüketimi: Tüketilen alkol miktarı ile meme kanseri riski orantılı olarak artmaktadır.
Post-menapozal obezite: Menapoz öncesi üretilen östrojenin büyük kısmı overlerden salgılanırken,
menapoz sonrasında östrojenin önemli bir kısmı yağ dokudan salgılanmaktadır. Menapoz sonrası
obezite ise bu dönemdeki östrojen maruziyetini arttırarak riski arttırmaktadır.
Uzun emzirme dönemi ve düzenli egzersiz ise meme kanseri riskini azaltmaktadır.
(ACS;Breast cancer screening guideline 2013)
Belirtiler:
Meme Kanserinin Belirtileri: Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede ağrısız, zamanla
büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, bazı hastalarda ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha
nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, memede asimetri, deride tahriş, kırmızılık
ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dahil olmak üzere meme ucu
belirtileri de görülebilir. Ağrı ve meme ucundan kanlı akıntı ise daha çok ileri evrelerde beklenen
belirtilerdir.
Ancak tarama programlarının sayesinde meme kanseri genelde asemptomatik evrelerde bulgu
vermeden yakalanabilir.
(ACS:Breast cancer screening 2013)
TARAMA:
Meme kanserinde kullanılan tarama yöntemleri; kendi kendine meme muayenesi, klinik meme
muayenesi ve mamografidir.
3. Kendi kendine meme muayenesi :
Ayna karşısında gözlem ve elle muayene ile yapılır. Dönemsel hassasiyet ve şişlikten etkilenmemesi
için adet bitiminden sonra yapılması önerilir. Ele gelen herhangi bir kitle veya hissedilen bir değişiklik
olduğunda kliniğe başvurmak gerekir.
Klinik meme muayenesi:
Klinikte doktorlar tarafından gerçekleştirilen meme muayenesidir. Kitleleri saptamada kendi kendine
meme muayenesinden daha başarılıdır.
Mamografi:
Memenin yağ ve glandüler yapılarını inceleyen yumuşak doku radyografi tekniğidir. Meme kanseri
taramasında en etkili yöntemdir. Mamografi elle muayenede saptanamayacak boyuttaki kitleleri
saptayabilmektedir. Mamografi şüpheli kitleleri belirler ancak kanser tanısı koymada yeterli
değildir.Tanı şüpheli lezyonlardan alınan biyopsiler ile konur.
Türkiye kanser daire başkanlığı taramada en ideal yöntemi 2 yılda 1 çekilen mamografi olarak
belirlemiştir.
Türkiye ulusal meme kanseri tarama standartları ;
20 yaşından itibaren her kadına ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapmasını
önermektedir. 20-40 yaş arasında iki yılda bir klinik meme muayenesi yapılması gerekmektedir.
40-70 yaş arasında ise yılda bir klinik meme muayenesi yapılması ve iki yılda bir mamografi çekilmesi
gerekmektedir.(Kanser Daire Başkanlığı)
Buna karşılık ACS(American Cancer Society) 40 yaşının üstündeki her kadına yılda bir mamografi
yapılmasını önermektedir. Ayrıca yüksek risk taşıyan kadınlarda mamografi ve MRI (magnetic
resonance imaging) ile taramanın 30 yaşında başlatılması önerilmektedir.(ACS:2013)
SERVİKS (RAHİM AĞZI) KANSERİ
Epidemiyoloji :
Dünya çapında kadınlarda görülen kanserler arasında sıklık bakımından %7.9 ile 4. sırada yer
almaktadır.(globocan:2012) Dünya çapında 2 dakikada bir, bir kadın serviks kanserinden
ölmektedir.Türkiye'de ise en sık görülen 8. kanser türüdür.(Türkiye kanser daire başkanlığı)
Risk Faktörleri :
Human Papilloma Virüs(HPV) :HPV 16,18,31,33 gibi yüksek riskli HPV türleri ile enfekte olmak rahim
ağzı kanseri için en önemli risk faktörüdür. Serviks kanserlerinin 2/3 ünden HPV 16 ve 18 sorumludur.
Yüksek riskli HPV gruplarıyla infeksiyonda prekanseröz lezyon ve hatta kanser görülene kadar
herhangi bir belirti görülmeyebilir.
4. Birden çok partnere sahip olmak ve yüksek risk taşıyan bir partnere sahip olmak da HPV infeksiyonu
ve dolayısıyla serviks kanseri riskini arttırmaktadır.
HPV infeksiyonu sanılanın aksine cinsel ilişki yoluyla değil tensel temas ile bulaşmaktadır. Bu nedenle
prezervatif kullanımı infeksiyon riskini azaltmakla beraber %100 koruyucu değildir.
Sigara : Serviks kanseri riskini yaklaşık 2 katına çıkartmaktadır.Sigara kullanımı bağışıklık sistemini
kısmen etkisiz hale getirerek HPV infeksiyonunun kansere dönüşme olasılığını arttırmaktadır.
Bağışıklık sistemini baskılayan durumlar: HIV infeksiyonu, otoimmün hastalıklar, immün yetmezlik
sendromları gibi bağışıklık sistemini baskılayan durumlar HPV infeksiyonunun serviks kanserine
dönüşme olasılığını arttırmaktadır.
Doğum kontrol hapları: Yapılan bazı çalışmalar 5 yıldan uzun süreli doğum kontrol hapı kullanımının
serviks kanseri riskini arttırdığını; ancak hap kullanımı bırakıldıktan 10 yıl sonra riskin normale
döndüğünü belirlemiştir.
Reprodüktif öykü: 3 veya daha fazla doğumla sonuçlanmış gebelik serviks kanseri riskini
arttırmaktadır. Ayrıca ilk doğumunu 17 yaşından önce gerçekleştiren kadınlarda serviks kanseri
görülme riski 2 katına çıkmaktadır. Ancak bu durumun nedeni kesin olarak belirlenememiştir.
Aile öyküsü: Annesinde veya kız kardeşinde serviks kanseri görülen kadınlarda risk 2-3 kat
artmaktadır.(ACS: cercical cancer screening 2013)
Belirtiler :
Serviks kanseri genelde prekanseröz evrede veya kanserin erken evrelerinde belirti vermez. Ancak
rahim ağzı kanseri ilerledikçe siklus ortası, cinsel ilişki sonrası ve postmenopozal kanamalar gibi
anormal vajinal kanamalar görülebilir. Ayrıca ağrılı cinsel ilişki, artmış kanlı ve kötü kokulu olabilen
vajinal akıntı ya da kasık ağrısı gibi rahatsızlıklar olabilir. Kadınların fazla dikkate almadığı adet
kanamasının normalden fazla ve uzun sürmesi de serviks kanserinin belirtileri arasındadır. (ACS:2013)
Ancak en doğru yaklaşım herhangi bir semptom gelişme den düzenli tarama yapılmasıdır.
Aşılama :
Aşılama HPV infeksiyonu gelişmesini dolayılısıyla da prekanseröz ve kanseröz lezyonların gelişmesini
önlemektedir. Ancak enfekte olunduktan sonra koruyuculuğu ve tedavi ediciliği yoktur. (ACS;2013)
Aşılama temel olarak 11-12 yaşında yapılmalıdır. Ancak 9 yaşının üzerindeki her kadın için uygundur.3
dozda uygulanır.13-26 yaş arasında aşılama da uygun kabul edilmektedir.Yüksek riskli gruplarla
enfekte olmuş kadınlarda rutin aşılama önerilmemektedir.(ACIP;2009)
ACS ise 18 yaşın üstündeki kadınlarda aşılama önermemektedir. Buna rağmen yapılan çalışmalarda
26 yaş üstünde dahil aşılama yapıldığında serviks kanseri sıklığının düştüğü saptanmıştır. Hatta kişi
yüksek HPV türleri ile enfekte olmuş olsa dahil eksik immünizasyon olabileceği için aşılamayı öneren
görüşler de vardır. Aşıların yaş grubunun bu kadar kısıtlı tutulmasının en önemli sebeplerinden biri
aşıların maliyetinin yüksek olmasıdır. Bu nedenle guidelinelar aşının en etkili olduğu periodu
önermektedir.
5. TARAMA:
Ülkemizin altyapısı ve olanakları göz önüne alındığında ideal yöntem beş yılda bir uygulanacak HPV
testi veya Pap-smear testi ile taramadır.
HPV Testi:
HPV DNA’nın serviks kanseri ile ilişkisi artık kanıtlanmış olup, serviks kanserli hastaların %99.9’un da
HPV DNA varlığı gösterilmiştir. HPV testinin negatif olması durumunda; takip eden beş yıl içerisinde
servikal kanser olma ihtimali çok düşüktür. Servikal kanser taramalarında kullanılacak HPV testl eri;
uluslararası geçerliliği olan ve toplum tabanlı sağlık taramalarında kullanılabilirliliğini göste ren FDA
onayı bulunmalıdır.
Pap-Smear Testi:
Pap-smear testi dökülen servikal hücrelerin toplanıp incelenmesi esasına dayanan sitolojik bir tarama
testidir. Bu sitolojik tarama testi ile henüz semptomatik hale gelmemiş olan preinvazif ve erken
invazif servikal lezyonlar saptanır. Pap-smear testleri konvansiyonel ya da sıvı bazlı olarak yapılabilir.
Türkiye Ulusal Serviks Kanseri Tarama Standartları;
Türkiye koşulları dikkate alındığında gerçekleştirilebilir hedef, kadınlarda 30 yaşında başlayan ve 65
yaşında biten toplum tabanlı taramadır. Tarama 5 yılda bir tarama önerilmektedir.(Kanser Daire
Başkanlığı)
ACS ise 21-29 yaş arasında 3 yılda bir tek başına pap smear önermektedir. 30 -65 yaş arasında ise 3
yılda bir pap smear veya 5 yılda bir pap smear ve HPV testinin beraber yapılması
önerilmektedir.(ACS:2013)
Aşılama yapılmış olması tarama sıklığını değiştirmemektedir.
HPV testi veya pap smear’ın anormal gelmesi serviks kanseri tanısı koymaz. Tanı kolposkopi gibi daha
ileri tetkiklerle konmaktadır.
Taramaya gitmeden önceki 2 gün içinde koitus ve vajinal duş yanlış pozitif sonuçlara sebep
olabileceğinden böyle bir öykü varlığında test uygun bir zamanda tekrarlanmalıdır. (ACS:2013)
KOLOREKTAL KANSER:
Epidemiyoloji :
Kolorektal kanserler görülme sıklığı bakımından dünya çapında 3. sırada (%9.7) yer almaktadır.
Türkiyede ise 4.sırada (%8.1) yer almaktadır. (GLOBOCAN;2012)
Yüksek Risk Faktörleri :
Yaş: 50 yaşın üstünde olmak riski arttıran faktörler arasındadır. Yapılan çalışmalarda tüm kolorektal
kanserlerin %90 ının 50 yaş ve üstünde görüldüğü saptanmıştır.
6. Kolorektal polip varlığı : Özellikle büyük veya çok sayıda polip varlığının kolorektal kanserlerle ilişkili
olduğu görülmüştür.Ancak hiperplastik poliplerde risk artışı görülmemektedir.
İnflamatuvar bağırsak hastalığı : inflamatuvar bağırsak hastalığı tanımı chron hastalığı ve ülseratif
koliti içine almaktadır. 10 yıldan uzun süreli ülseratif kolit hastalığı ve striktüre sebep olan chron
hastalığı riski oldukça arttırmaktadır.
Aile hikayesinde poliplerin veya kolorektal kanserin olması , kişide premalign lezyonlar gözlenmesi,
ailesel non-polipozis kolon kanser sendromu öyküsü bulunması kişiyi yüksek riskli gruba sokmaktadır.
Yüksek riskli gruplar için önerilen tarama programı daha erken başlamakta ve tarama sıklığı
artmaktadır. (ACS:2013)
Risk Faktörleri :
Tip 2 diyabet, yüksek miktarda kırmızı et içeren beslenme tarzı, obezite, sedanter yaşam biçimi,sigara
ve aşırı alkol kullanımı kolorektal kanserler için risk teşkil etmektedir. Ancak bu risk faktörleri yaşam
tarzı değişikliği ile elimine edilebilir.(ACS:2013)
Belirtiler :
Kolorektal kanserlerin semptomları tutulduğu bölge ile değişiklik gösterebilmektedir. Ancak karın
ağrısı non-spesifik bir belirti olsa da hemen her lokalizasyonda görülebilir. İshal, kabızlık, gaitada
incelme, tenesmus gibi bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler görülebilir. Bunun yanında rektal
kanama, koyu renk gaita, kanlı ve mukuslu gaita da kolorektal kanserlerde görülebilecek semptomlar
arasındadır. (ACS:2013)
TARAMA:
Gaitada Gizli Kan Testleri :
Gaitada gizli kan testinin (GGK) testinin bazı dezavantajları vardır. GGK testi genelde kanama
yapmayan poliplerin taranmasında iyi bir seçenek değildir. Testin yüksek dereceli poliplerden çok
kansere karşı duyarlılığı daha fazladır. Ayrıca GGK testi pozitif çıkarsa yalancı pozitif sonuçları
değerlendirmek gerekmektedir
Fekal DNA Testi :
Ticari olarak satılan DNA gaita kitleri, DNA paneli içermektedir. KRK ile ilişkili tüm genetik
anormallikler DNA testine dahil edilemediği için yanlış negatifliği vardır. Tek bir testin KRK için
duyarlılığı % 62, özgüllüğü de % 82 dir. Tarama aralıkları tam belli değildir, şu andaki pratikte beş yıl
arayla test tekrarlanmaktadır.
Çift Kontrast Baryumlu Grafi :
Kontrast olarak baryum ve hava kullanılır. Bu tetkik 1 cm’den büyük adenomların yarısını ve tüm
poliplerin % 39’unu saptayabilmektedir. Retrospektif çalışmalar bu tetkiğin KRK’nin % 15-22’sini
kaçırdığını göstermektedir . Anormal bulgu varlığında kolonoskopiyle biyopsi veya eksizyona
7. gidilmelidir. Yalancı pozitiflik kalmış gaita içeriğinden, havadan veya diğer mukozal anormalliklerden
kaynaklanabilmektedir.
Sigmoidoskopi :
60 cm’lik fleksible sigmoidoskopi splenik fleksuraya ulaşabilmektedir. Sigmoidoskopide bulunan
poliplerden sonra hastaya kolonoskopi yapıldığında, % 20 hastada ek neoplazmlar bulunabilmektedir.
Sadece proksimalde tümörü olan vakalar sigmoidoskopi taramasında atlanabilmektedir .Avrupa Birliği
kalite kritelerince artık taramalarda önerilmemektedirler.
Kolonoskopi :
Kolonik mukozanın direk görülmesi, biyopsi olanağı, polip ve lokal tümörlerin çıkarılmasına olanak
sağlaması ile diğer testlere göre avantajlıdır. Amerikan Gastroenteroloji Kole ji kolonoskopiyi
ulaşılabilirliğinin olduğu yerlerde tercih edilen tarama testi olarak belirtmektedir.
Bilgisayarlı Tomografi ile Kolonografi (BTK) :
BTK’de çok sayıda ince kesit tomografi çekimleri kullanılarak iki ve üç boyutlu görüntüler elde
edilmektedir. BTK için hastalar kolonoskopideki gibi bağırsak temizliği yapmaktadır. Bunun nedeni
yanlış pozitifliklerin önüne geçebilmektir.
Türkiye Ulusal Kolorektal Kanser Tarama Standartları;
Ülkemizin altyapısı ve olanakları göz önüne alındığında ide al yöntem iki yılda bir uygulanacak Gaitada
Gizli Kan Testi (GGK) ve 10 yılda bir yapılacak kolonoskopi yöntemleri ile yapılacak olan taramadır.
Ülkemiz koşulları dikkate alındığında gerçekleştirilebilir hedef, tüm erkek ve kadınlarda 50 yaşında
başlayacak ve 70 yaşında bitecek olan toplum tabanlı taramadır. Taranacak popülasyon, bir yıllık
intervallerle tekrarlanmalı ve son iki testi negatif olan 70 yaşındaki kadın ve erkeklerde tarama
kesilmelidir. 51 ve 61 yaş grubundaki tüm erkek ve kadın populasyonuna da gaitada gizli kan
sonucunun ne olduğuna bakılmaksızın 10 yılda bir kolonoskopi uygulanması önerilmektedir.
Yüksek riskli gruplarda ise aynı tarama prosedürü 40 yaşında başlanır. Ailesinde kolorektal kanser
öyküsü olanlarda ise 1. Derece akrabalarında kanserin görüldüğü yaştan 5 yıl önce tarama
başlatılmalıdır. (kanser daire başkanlığı)
ACS ise ortalama riske sahip olan kişilerde yılda bir gaitada gizli kan bakımı önermektedir. Gaitada
gizli kan testinin pozitif olduğu durumlarda kolonoskopi önermektedir. Ayrıca 5 yılda bir flexible
sigmoidoskopi, 10 yılda bir kolonoskopi, 5 yılda bir çift kontrastlı baryumlu grafi ve 5 yılda bir BT
kolonoskopi önermektedir. Fekal DNA testi ile ilgili bir önerisi bulunmamaktadır. Yüksek riskli
gruplarda Türkiye ulusal tarama standartlarındaki gibi daha erken yaşta tarama başlatılmasını
önerirken ayrıca tarama sıklığının arttırılmasını da önermektedir. (ACS:2013)
8. PROSTAT KANSERİ:
Epidemiyoloji :
Dünya çapında erkeklerde en sık görülen 2. kanser tipidir(%15.0). Türkiyede ise %14.7 ile yine 2.
sırada yer almaktadır.(GLOBOCAN:2012) Dünya çapında erkeklerde kanser kaynaklı ölümler arasında
2. sıradadır. (ACS cancer facts and figures 2014)
Risk faktörleri :
Yaş: 40 yaşın altındaki kişilerde nadir görülür. 50 yaşından itibaren risk artmaktadır. Prostat
kanserlerinin %60 ı 65 yaş üstündeki erkeklerde görülür. (acs:2013)
Irk : Afro-amerikalılarda daha sık görülmektedir. Prostat kanseri insidansı coğrafyalar ve ırklar
arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Ancak bunun kesin sebebi saptanamamıştır.
Aile öyküsü : 1. Derece yakınlarında prostat kanseri olan bireylerde risk yaklaşık 2 katına çıkmaktadır.
Erkek kardeşinde prostat kanseri görülen bir kişinin riski babasında prostat kanseri olan bir kişiden
daha fazladır.Birden çok yakınında prostat kanseri görülmesi veya kanserin görülme yaşının erken
olması riski daha çok arttırmaktadır.
Genetik : Yapılan bazı çalışmalarda BRCA1 ve BRCA2 mutasyonu görülen kişilerde prostat kanseri
sıklığının mutasyona sahip olmayan kişilere oranla daha fazla olduğu saptanmıştır.
Diyet: Yüksek oranda yağ ve kırmızı et içeren beslenme tipi prostat kanseri riskinin artmasına sebep
olmaktadır.
Obezite: Obezite ortalama prostat kanserini arttırmaz. Ancak bazı çalışmalar obez kişilerde prostat
kanserlerinin daha selim tiplerinin görülme sıklığının azalıp, daha agresif tiplerin görülme sıklığının
arttığını ortaya koymuştur. Bu nedenle obez kişilerde prostat kanserinden ölüm oranı daha yüksektir.
Sigara kullanımı: Sigara kullanımı eski çalışmalarda prostat kanseri ile ilişkili bulunmamıştır. Ancak son
zamanlarda yapılan bazı çalışmalar prostat kanseri riskini arttırdığını saptamıştır. (ACS:2013)
Kadmiyum maruziyeti: Yapılan bazı çalışmalarda pillerde ve boyalarda bulunan kadmiyumun prostat
kanseri riskini arttırdığı saptanmıştır. (Lin et al., 2013)
Belirtiler :
Prostat kanseri erken evrelerde asemptomatiktir.Ancak ileri evrelerde bulgu verebilir.İdrar akımında
incelme, yavaşlama, acil işeme hissi, sık idrara çıkma, gece idrara çıkma, gibi idrar akımına dayalı
belirtiler görülebilir. İdrarın kanlı gelmesi ve ereksiyon bozuklukları görülebilir.Ayrıca çok ileri
evrelerde kemik metastazı gelişmişse kalça, sırt ve göğüste ağrı görülebilir. (ACS:2013)
TARAMA:
Prostat kanseri taraması hali hazırda Türkiye’nin rutin tarama programında yer almamaktadır.
9. Taramada kullanılan testler prostat spesifik antijen(PSA) ve parmakla rektal muayenedir.
PSA (prostat spesifik antijen):
Prostat spesifik antijen ölçümü kandan yapılan ve prostat kanserinin erken tan ısında kullanılan bir
testtir. PSA hem normal prostat hücreleri hem de kanser hücreleri tarafından yapılır ve üretilen
PSA'nın bir kısmı prostattan kana geçer. Kana geçen bu PSA düzeyi ölçülür ve prostat kanseri
taramasında kullanılır.
PSA sağlıklı erkeklerin çoğunda 4ng/ml nin altındadır. PSA değeri 4 ile 10 arasında olan bireylerin
yaklaşık %25inde prostat kanseri görülmektedir. PSA değeri 10’un üstünde olanların ise %50 sinde
prostat kanserine rastlanmaktadır. Ancak PSA değeri 4’ün altında olan bireylerin de yaklaşık %15 inde
prostat kanseri görülebilmektedir.
PSA düzeylerini arttıran tek faktör prostat kanseri değildir.Yaş arttıkca kandaki PSA miktarı artar.
Prostat enfeksiyonları, iyi huylu prosttat büyümeleri gibi durumlarda PSA'nın kana geçişinde artış
olur. Rektal muayene ve prostat biyopsisi gibi klinik uygulamalar da PSA düzeyini artırır. PSA düzeyi
kanda normalden daha yüksekse diğer tanı testlerine ihtayaç duyulur. (ACS:2013)
Prostat kanseri taramasında PSA bakımı ile ilgili Amerika’da yapılan bir çalışmada PSA bakımının
mortaliteyi düşürmediği saptanmıştır. (Andriole et al,2009)Buna rağmen Avrupa’da yapılan bir başka
çalışma PSA’nın prostat kanseri mortalitesini %20 düşürdüğü saptanmıştır. (Schroder et al, 2009)
Yapılan çalışmaların genelinde ortalama yaşam beklentisinin yüksek olduğu bölgelerde taramanın
mortaliteyi azalttığı görülmektedir.
Parmakla rektal muayene(PRM) :
Parmakla rektal muayene prostat kanseri tanısında PSA bakımından daha az duyarlıdır. Ancak PSA nın
normal olduğu prostat kanserlerini yakalamada etkili bir yöntemdir.Bu nedenle prostat kanseri
taramasının bir parçası olarak kabul görmüştür. (ACS:2013)
NCCN(National Comprehensive Cancer Network) tarama için gelen her hastaya parmakla rektal
muayene yapılmasını önermektedir. Bunun dışındaki tarama önerilerini ise 45-49 yaş ve 50 yaş üstü
olarak ikiye ayırmaktadır. 45-49 yaş arasında PRM normal ve PSA ≤ 1ng/ml ise test 50 yaşında
tekrarlanır. Ancak PSA>1 ng/ml ise test 1-2 yıl aralıklarla tekrarlanır. 50 yaş üstünde ise PRM normal,
PSA<3ng/ml ve herhangi bir biyopsi endikasyonu yoksa test 1-2 yıl aralıklarla tekrarlanmalıdır.75 yaş
üstündekilere tarama önerilmemektedir.(NCCN:2014)
ACS rutin prostat kanseri taramasını önermemektedir. Ancak taramanın doktor ve hastanın beraber
vermesi gereken bir karar olduğunu savunmaktadır. 50 yaş üstünde ve yaşam beklentisi 10 yıldan
fazla olup tarama isteyen kişilerde PSA bakımı ve parmakla rektal muayene yapılmasını önermektedir.
(ACS:2013)