SlideShare a Scribd company logo
1 of 50
Download to read offline
SABİT ORTODONTİK TEDAVİNİN
KOMPLİKASYONLARI
(LOKAL KOMPLİKASYONLAR)
GİRİŞ
Maloklüzyonların ve kraniyofasiyal anomalilerin ortodontik tedavisi ile dişlerin
düzgün sıralanması, oklüzyonun ve çene ilişkilerinin birbirleriyle uyumu, düzgün çiğneme
fonksiyonu, fonasyonu, yüz estetiği ve estetik bir gülümseme sağlanır. Ortodontik tedavi,
kişisel komforu ve bireylerin kendilerine güven duymasını sağlayarak, yaşam kaliteleri
üzerine pozitif bir role sahiptir.
Ortodontik tedavi, dişleri hareketlendirmek amacıyla hareketli ve sabit ortodontik
apereyler kullanarak, dişlere kontrollü kuvvet uygulanmasını içerir. Ortodontik tedavi
hareketli veya sabit aygıtlar ile uygulanabilir. Sabit tedavide kullanılan elemanlar ağız
içerisinde tedavi sonlanıncaya kadar sürekli kalır ve bakım, özen gerektirdiğinden hasta
kooperasyonu ihtiyacı ortaya çıkar. Sabit ortodontik tedavi mekaniklerinde kullanılan
elemanlardan braketler ve bantlar dişlere kuvvet iletmek için dişlere yapıştırılır. Kuvvet
elemanı olarak kullanılan ark telleri ise braketlere ligatürlenir. Ligatürleme metodları
değişkendir, geleneksel braketlerde elastik ligatür ya da çelik ligatürler kullanılırken, self
ligating braketlerde bunlar braketin bünyesinde bulunur. Ortodontik bantlar genellikle
posterior dişlerde kullanılır.
Sabit ortodontik tedavinin diğer medikal uygulamalar gibi yararlarının yanında risk ve
komplikasyonları da vardır. Cerrahi uygulamalar gibi diğer medikal uygulamalarla
karşılaştırıldığında ortodontik tedavinin riskleri daha azdır. Tedavi boyunca uygulanan
apereylerin, mataryellerin ve tedavi yöntemlerinin lokal (dekalsifikasyon, renklenme, kök
rezorpsiyonu, periodontal komplikasyonlar) ve sistemik (alerjik reaksiyonlar ) istenmeyen yan
etkileri görülebilir. Ortodontik tedavinin yan etkileri hasta, medikal ekip ve ortodontik teknik
ile ilgili faktörler arasındaki ilişki sonucunda oluşur.
Bu seminerin amacı sabit ortodontik tedavinin lokal komplikasyonları hakkında bilgi
vermektir.
Genel bilgiler
Sabit ortodontik tedavi nedeniyle dişlerde ve çevre dokularda istenmeyen etkilerle
karşılaşılabilir. Periodontal dokularda inflamasyon , dişeti çekilmeleri , diş eti büyümeleri ,
dişlerde ataşman kayıpları görülebilir. Ortodontik kuvvetler sonucu , pulpada nekroza kadar
gidebilecek enflamatuar reaksiyonlar ve diş köklerinde rezorpsiyonlar gelişebilir.
Ortodontik tedavide kullanılan braketler , ark telleri , bantlar , ligatürler mukozalarda
travmalara neden olabilir. Tedavide kullanılan ağız dışı apereylerin (headgear , çenelik ) extra
oral yaralanmalara , ağız içindeki facebowun da bantlardan çıkması sonucu göz
yaralanmalarına neden olabileceği çeşitli litaratürlerde karşımıza çıkmaktadır. Debonding
işleminden sonra iyi temizlenmemiş kompozit artıkları dişlerde renklenmelere neden olabilir.
Debonding işlemi sırasında mine dokusuna zarar verilebilir. Tedavi sırasında yapılan stripping
işlemleri mine dokusunda kayıplara neden olur. Ortodontik tedavi sırasında plak retansiyon
alanları artar , eğer hasta iyi bir oral hijyen sağlayamaz ise dişlerde deminerelizasyon , çürük
oluşumları görülme ihtimali artar.
1.1. Periodontal zararlar
Günlük oral hijyeni sağlama
Ortodonti ve periodontoloji komplex bir ilişki içerisindedir. Ortodontik braket ve
bantların yerleştirilmesinden sonra günlük oral hijyen sağlama işlemlerinde güçlükler
meydana gelmektedir. Bunun nedeni sabit tedavi sırasında uygulanan ortodontik bant, braket
ve ark tellerinin diş yüzeyinde sabit biçimde konumlanması, bu sebeple diş fırçası ve diş
ipinin dişlerin yüzeylerine ve diş aralarına girmesine engel oluşturmasıdır. Ek olarak coil
springler, tüpler, çelik ligatürler, elastomerik chain gibi sabit tedavi yardımcı elemanları da
hijyeni zorlaştırır. Bu yüzden ortodontik aparatlar günlük oral hijyenin etkisinin azaltarak,
plak retansiyonunu arttırır. Davis SM, Plonka AB, Fulks BA, Taylor KL, Bashutski J.
Consequences of orthodontic treatment on periodontal health: Clinical and microbial effects.
Seminars in Orthodontics. 2014;20:139-49. Periodontal hastalığın gelişiminde, uygulanan
ortodontik apereylerin plak tutucu özelliklerinin ve hastaların bunları etkin şekilde
temizleyememelerinin etkili olduğu bildirilmektedir. Birçok çalışma sabit ortodontik aperey
uygulandıktan 1-3 ay sonra plak indexi skorlarında artış rapor etmiştir. Ristic M, Vlahovic
Svabic M, Sasic M, Zelic O. Clinical and microbiological effects of fixed orthodontic
appliances on periodontal tissues in adolescents. Orthod Craniofac Res. 2007 Nov;10(4):187-
95. Ortodontik tedavi gören hastaların dişetlerindeki patolojik değişimler, sıklıkla dişeti
enflamasyonu, kanama, dişeti büyümesi ve cep derinliğinde artış şeklinde izlenmektedir.
Atack NE, Sandy JR, Addy M. Periodontal and microbiological changes associated with the
placement of orthodontic appliances. A review. J Periodontol. 1996 Feb;67(2):78-85.
Ortodontik tedavi ve ağız içi flora değişimi
Sağlıklı gingival sıvıda, çoğunlukla gram pozitif fakültatif anaerobik koklar, harekesiz
çomaklar, farklı tipteki streptekok ve aktinomiçesler mevcuttur. Slots J. Microflora in the
healthy gingival sulcus in man. Scand J Dent Res.1977 May;85(4):247-54. Ortodontik tedavi
başladıktan kısa süre sonra mikrobiyal değişiklikler başlar ve sipiroketler, fusiform bakteriler,
fakültatif anaeroblar, laktobasil ve provetella intermedia gibi bakterileri içeren periopatojenik
bakterilerde artış görülür. Atack NE, Sandy JR, Addy M. Periodontal and microbiological
changes associated with the placement of orthodontic appliances. A review. J Periodontol.
1996 Feb;67(2):78-85. Bazı araştırmacılar ortodontik tedaviye başladıktan sonra 12 gün
içerisinde mikrobiyal değişikliklerin olduğunu tespit etmişlerdir Naranjo AA, Triviño ML,
Jaramillo A, Betancourth M, Botero JE. Changes in the subgingival microbiota and
periodontal parameters before and 3 months after bracket placement. Am J Orthod
Dentofacial Orthop. 2006 Sep;130(3):275.e17-22.
Bakterial plak periodontal hastalıkların ana etiyolojik faktörüdür. Ağız içinde 200 ile
300 arasında bakteri türü bulunmaktadır. Ancak periodontal hastalıklara neden olan bakteriler
sınırlı sayıdadır. Loesche WJ. Microbiology of Dental Decay and Periodontal Disease. In:
Baron S, editor. Medical Microbiology. 4th edition. Galveston (TX): University of Texas
Medical Branch at Galveston; 1996. Chapter 99. Bragger ve Lang periodontal hastalığı,
supragingival olarak gingivayı, subgingival olarak bağ dokusunu ve alveolar kemiği etkileyen
bakterilerin tetiklediği bir enflamatuar hastalık olarak tanımlamaktadır. Oral
mikroorganizmalar periodontal hastalıkların ana etiyolojik ajanıdır ve farklı tipteki
mikroorganizmalar farklı yapıda enflamatuar periodontal hastalıkların oluşmasına neden
olmaktadır Brägger U, Lang NP. The significance of bone in periodontal disease. Semin
Orthod. 1996 Mar;2(1):31-8. Aktif periodontal hastalıktaki Campylobacter rectus, Veillonella,
Peptostreptococcus, Actinomyces viscosus ve Bacterionema rothia gibi bakteriler ortodontik
tedaviye başladıktan sonra 6 hafta içerisinde tedavi öncesindeki sayılarına göre önemli
derecede artış gösterir. Speer C, Pelz K, Hopfenmüller W, Holtgrave EA. Investigations on
the influencing of the subgingival microflora in chronic periodontitis. A study in adult
patients during fixed appliance therapy. J Orofac Orthop. 2004 Jan;65(1):34-47.
Leggott ve ark.ları, ortodontik tedavi altındaki yetişkinleri ve çocukları mikrobial
değişiklikler açısından karşılaştırılmıştır . Çocuklarda tedavinin 6. ayında periodontal
hastalıkla beraber mikrobial değişikliklerin peak yaptığını, yetişkinlerde böyle bir durum
olmadığını bildirmişlerdir. Bu yüzden yetişkinlerin ve çocukların ortodontik tedaviyle farklı
klinik ve bakteriel değişiklikler gösterdiğini ve bu değişikliklerin yetişkin popülasyon
grubunda daha kısa süreli olduğunu görmüşlerdir. Leggott PJ, Boyd RL, Quinn RS , Eakle
WS , Chambers DW.Gingival disease patterns during fixed orthodontic therapy : adolescents
vs. adults . J Dent Res.1984;63(spec.issue):309(Abstrt.1245) Yetişkinlerde puberte
döneminde görülen hormonal değişiklikler görülmez, sonuç olarak p.intermedia gibi
bakteriler ve inflamasyon daha az görülür. Ortodontik tedavi yetişkinlerde daha az risklidir,
plak kontrollerini daha iyi sağlarlar. Aktif tedavi boyuca periodontal sağlık ortodontik tedavi
nedeniyle negatif etkilenir. Ama bu etkiler periodontitis için risk teşkil etmez, reversibldır.
Ortodontik tedavi tamamlandıktan sonra bakteriel profil tedavi öncesindeki seviyesine döner.
Ortodontik aparatlar uzlaklaştırıldıktan sonra 30 gün içerisinde günlük oral hijyenin
sağlanması ve profosyonel bir bakımla, gingival enflamasyon ve gingival büyümenin
iyileştiği görülmüştür. Apereyler uzaklaştırıldıktan sonra 3 ay içerisinde mikrobiyal
değişiklikler düzelir. Ortodontik tedavi hastanın periodontal sağlığını uzun dönemde
etkilememektedir. Davis SM,Plonka AB , Fulks BA , Taylor KL , Bashutski J. Consequences
of orthodontic treatment on periodontal health : Clinical and microbial effects. Seminars in
Orthodontics. 2014;20:139-49 .
Dişeti çekilmesi
Gingival çekilme, gingival marjinin semento enamel bileşimden daha apikale yer
değiştirmesidir, lokalize ya da generalize olabilir. Kassab MM, Cohen RE. The etiology and
prevalence of gingival recession. J Am Dent Assoc. 2003 Feb;134(2):220-5. Lokalize
gingival çekilme ve kök yüzeyinin açığa çıkması hastada estetik probleme neden olur, diş
kaybı korkusu oluşturur, kök çürüklerine karşı duyarlılığı arttırır ve dentin hassasiyetine
neden olur. Smith RG.Gingival recession : reappraisalof an enigmatic condition and new
index for monitoring.J Clin Periodontal 1997;24:201-5. Ortodontik tedavi gingival çekilmeyi
arttırabilir. Ortodontik tedavi geçmişi çekilmenin büyüklüğü ile ilgilidir. Örneğin, 18-22 yaş
arasında uzun yıllar ortodontik tedavi gören bireylerde tedavi edilmeyenlere göre gingival
çekilmenin meydana gelmesi açısından 2 kat daha fazla risk altındadır. Slutzkey S, Levin L.
Gingival recession in young adults: occurrence, severity,and relationship to past orthodontic
treatment and oral piercing. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2008 Nov;134(5):652-6.
Thompson 2002’de yaptığı çalışmada ortodontik tedavinin gingival çekilme üzerine etkisinin
olmadığını görmüştür. Thomson WM. Orthodontic treatment outcomes in the long term:
findings from a longitudinal study of New Zealanders. Angle Orthod. 2002 Oct;72(5):449-55.
Ortodontik tedavinin gingival çekilmenin oluşması üzerine etkisinin mekanizması net
değildir. Wennström e göre, dişeti çekilmesinin gelişmesi için önce kemik dehiscencesi
olmalıdır. Dişeti çekilmesi için zayıf gingival biyotip, gingivitisin ilerlemesi(inflamasyon), diş
fırçalama sırasında oluşan mekanik travmanın aynı anda meydana gelmesi gerektiğini
belirtmiştir. Wennström JL. Mucogingival considerations in orthodontic treatment. Semin
Orthod. 1996 Mar;2(1):46-54. Thilander’e göre kemik dehiscencesi her zaman dişeti
çekilmesine neden olmaz. Thilander B, Nyman S, Karring T, Magnusson I. Bone regeneration
in alveolar bone dehiscences related to orthodontic tooth movements. Eur J Orthod. 1983
May;5(2):105-14. Dişeti çekilmesi ve dehisens, periodontal sağlık için ciddi tehditlerdir ve
alveol kemiğin bukkolingual boyutunun ince olduğu bölgelerde görülmektedir. Zachrisson
BU. Orthodontics and Periodontics In: Lindhe J, Lang NP, Karring T eds. Clinical
Periodontology and Implant Dentistry 2 volumes 5th edition Munksgaard, Copenhagen
Blackwell Publishing; 2008 pp 1239-1279. Geçmişteki inanışın aksine dişeti çekilmesi ile
keratinize ve yapışık dişetinin dikey yüksekliğinin ilişkisi yoktur. Asıl göz önünde
bulundurulması gereken bukkolingual kalınlıktır. Wennstrom JL, Lindhe J, Sinclair
F,Thilander B. Some periodontal tissue reactions to orthodontic tooth movement in monkeys.
J Clin Periodontol 1987;14:121-129.
Labial ya da lingual alveolar kemiğe doğru olan ortodontik diş hareketi dehiscence ve
gingival çekilmeye neden olabilir. Wennstrom JL, Lindhe J, Sinclair F, Thilander B. Some
periodontal tissue reactions to orthodontic tooth movement in monkeys. J Clin Periodontol
1987;14:121-9.Bukkalde konumlanmış dişlerin varlığında kemikte dehisens oluşabilmektedir.
Bu dişler linguale alındığında labialdeki dişeti boyutları artmaktadır. Wennstrom JL.
Mucogingival considerations in orthodontic treatment. Semin Orthod. 1996 Mar;2(1):46-54.
Kemiğin ve dişetinin ince olduğu durumlarda yapılan ortodontik tedaviler her zaman
risk oluşturabilirler. Diş frontal ya da lateral düzlemde ilerletilirken marjinal dokularda
gerilim oluşmaktadır. Bu gerilim de yumuşak dokuların incelmesine sebep olmaktadır. Kemik
dehisensi oluşsa bile dişeti çekilmesi dokunun kalınlığına göre şekillenmektedir. Eğer dişeti
ince ise bakteri plağı ve/veya yanlış fırçalamadan kaynaklanan mekanik travma varlığında
çekilme oluşabilmektedir. Gerekli olmadığı durumlarda labial kemiği incelten ark genişletme
işlemlerinden; kemik desteği olmayan bölgelerde keserlere uygulanacak protrüzyon ve tork
hareketinden kaçınılmalıdır. Enhos S,Uysal T. Collaboration of orthodontics and periodontics.
Periodontal issues in modern biologic orthodontics. Cumhuriyet Dent J 2011;14(1):51-63.
Sondlama derinliğinde artış
Ortodontik tedavi oral hijyeni kötü hastalarda periodontal sağlığı olumsuz
etkileyebilir. Bazı çalışmalarda ortodontik tedavinin sondlama derinliğinde artışa etkisin
olmadığı rapor edilmiştir. Liu H, Sun J, Dong Y, etal. Periodontal health and relative quantity
of subgingival Porphyromonas gingivalis during orthodontic treatment. Angle Orthod.
2011;81(4):609–615.
Naranjo AA, Trivino ML, Jaramillo A, Betancourth M, Botero JE. Changes in the subgingival
microbiota and periodontal parameters before and 3 months after bracket placement. Am J
Orthod Dentofacial Orthop.2006;130(3):275.e217–275.e222.
Sinclair PM, Berry CW, Bennett CL, Israelson H. Changes in gingiva and gingival flora with
bonding and banding. Angle Orthod. 1987;57(4):271–278. Diğer çalışmalarda sondlama
derinliğindeki artışın ortodontik tedavinin bir sonucu olduğu tespit edilmiştir.Karkhanechi M,
Chow D, Sipkin J, etal. Periodontal status of adult patients treated with fixed buccal
appliances and removable aligners over one year of active orthodontic therapy. Angle Orthod.
2013;83(1):146–151.
Ristic M, Vlahovic Svabic M, Sasic M, Zelic O. Clinicaland microbiological effects of fixed
orthodontic appliances on periodontal tissues in adolescents. Orthod Craniofac Res.
2007;10(4):187–195. van Gastel J, Quirynen M, Teughels W, Coucke W, Carels C.
Longitudinal changes in microbiology and clinical perio-dontal parameters after removal of
fixed orthodontic appliances. Eur J Orthod. 2011;33(1):15–21. Çoğu araştırmacı ortodonti
hastalarında derin sondlama derinliğinin pseudocepten ya da ataşman kaybı sonucu zayıf
konnektif doku içine sondun daha derine penetre olmasından kaynaklandığı konusunda
hemfikirdir. Gingival büyüme herhangibir ataşman kaybı ile ilişkisi olmadan, bazı
raporlardaki sondlama derinliğindeki artışı açıklar . van Gastel J, Teughels W, Quirynen M,
Struyf S, Van Damme J, Coucke W, Carels C. Longitudinal changes in gingival crevicular
fluid after placement of fixed orthodontic appliances. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2011
Jun;139(6):735-44.
Ataşman kaybı
Ataşman kaybı ve kemik kaybı ortodontik tedavinin kaygı verici sonuçlarındandır.
Ataşman kaybı dişin hareketinin bir sonucu olarak ya da periopatojenik bakteri gelişiminin
indirek etkisi olarak oluşur. Hafif kuvvetlerle ortodontik hareket boyunca dişler etrafında
kemik turnoverı meydana gelir ve PDL iskemik hale gelir, bu da destek kemik ve yumuşak
dokuda potansiyel bir negatif etki artışı oluşturabilir. Ong MM, Wang HL. Periodontic and
orthodontic treatment in adults. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2002 Oct;122(4):420-8.
Alstad ve Zachrisson yaşları 11 ve 12 arasında değişen çekimli tedavi uyguladıkları 38 kişilik
bir hasta grubu ve herhangibir ortodontik tedavi uygulanmayan 39 kişilik bir hasta grubu
oluşturmuşlardır. Ortodontik tedavi gören hastalara dikkatli bir oral hijyen programı
uygulanmıştır. Tedavi boyunca 5 farklı zamanda periodontal durum değerlendirilmiştir.
Periodontal sond kullanılarak maksiller dişlerin mesial , distal ve fasiyal yüzeylerinde
ataşman kayıp miktarları değerlendirilmiştir. Bu çalışma ile Alstad ve Zachrisson , tedavi
edilen hastalarla ortodontik tedavi görmeyen hastalar arasında istatistiksel olarak ataşman
seviyeleri arasında önemli bir fark olmadığını tespit etmiştir. Alstad S, Zachrisson BU.
Longitudinal study of periodontal condition associated with orthodontic treatment in
adolescents. Am J Orthod. 1979;76(3):277-286.
Periodontal rahatsızlığı bulunun ortodontik tedavi gören hasta grubu
Öncesinde periodontal rahatsızlığı olan hastalar ortodontik tedavi açısından yüksek
risk içerir. Boyd ve ark.’ları ortodontik tedavinin, normal periodontal dokulara sahip olan
adolesanlar, normal periodontal dokulara sahip olan yetişkinler ve önceden periodontal
hastalığı tedavi edilmiş ve stabilize edilmiş periodontal hastalık hikayesi olan yetişkinler
olmak üzere üç hasta grubu üzerine etkisini karşılaştırmıştır. Kronik periodontitis hikayesi
olan hastalar ortodontik tedaviden önce kapsamlı bir periodontal tedavisi almalıdır ve tedavi
boyunca her üç ayda bir periodontal bakımı yapılmalıdır. Bu çalışma yetişkin hasta
gruplarında ortodontik tedavi boyunca inflamasyon, plak ve ataşman kaybı bakımından bir
fark olmadığını göstermiştir. Bununla beraber adolesan hasta grubunda yetişkin hasta
gruplarına göre daha fazla inflamasyon, supragingival plak tespit edilmiştir ve zayıf oral
hijyenin ataşman kaybı ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir Boyd RL, Leggott PJ, Quinn RS,
Eakle WS, Chambers D. Periodontal implications of orthodontic treatment in adults with
reduced or normal periodontal tissues versus those of adolescents. Am J Orthod Dentofacial
Orthop. 1989 Sep;96(3):191-8.
Periodontal hastalığı mevcut olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Ağız sağlığı
mükemmel olmalı, bonded uygulamalar tercih edilmelidir. Thilander B.Damage to tooth
supporting tissues in orthodontics. In:Graber TM , Eliades T , Athanasiou AE. Risk
management in orthodontics: Expert’ Guide to Malpractice.Quintessence Publishing Co ,
2004,pp.75-95.
1.2. Pulpal Reaksiyonlar
Dental pulpa dokusu vaskülarize, innerve bir dokudur ve kalsifiye sert dentin
dokusuyla çevrilidir. Pulpa dokusu duyusal sinir fibrilleri içerir. Pulpa ve periodonsiyumda en
çok bulunan temel nöropeptidler; substance P (SP), kalsitonin gen-related peptid (CGRP) ve
nörokinin A (NKA)’dır. Nörojenik inflamasyon gibi durumlarda duyusal sinir fibrillerinin
uyarılması ile bu nöropeptidler artarak vazodilatasyona ve damar geçirgenliğinde artışa neden
olur. Herhangibir mekanik ve fiziksel bir kuvvet ile duyusal sinirler stimüle olarak pulpada
nörojenik inflamasyon gibi değişikliklere neden olur. Yamaguchi M, Kasai K. The effects of
orthodontic mechanics on the dental pulp. Semin Orthod. 2007;13:272-280. Ortodontik
tedavide pulpal reaksiyonlar minimaldir ve ortodontik tedavi başlangıcında pulpada hafif ve
kısa süreli inflamatuar cevaplar olduğu belirtilmişdir. Profitt WR, Fields HW. Contemporary
orthodontics. 2nd ed. St Louis, Mosby-Year Book.1993,pp 277-278. Kvinnsland ve ark’ları
ise ortodontik kuvvetler sonucu pulpada orta dereceli inflamatuar cevabın oluştuğunu
bildirmişler ama spesifik hücre cevaplarını araştırmamışlardır. Kvinnsland S , Heyeraas K,
Ofjord es : Effect of experimental tooth movement on periodontal and pulpal blood flow. Eur
J Orthod 1989;11:200-205.
Ortodontik tedavi boyunca diş vitaliesinde kayıp olduğu rapor edilmiştir. Genellikle
bu durum tedavi öncesinde travma hikayesi olan dişlerde görülür. Travmatize dişlerde hafif
ortodontik kuvvetler uygulanmalı ve 3 ayda bir vitalite kontrolü yapılmalıdır Dincyurek KG,
Arman A. Complications of orthodontic treatment. Turkish J Orthod .2006;19:79-96.
Kontrollü ortodontik kuvvet diş vitalitesindeki kayıptan nadiren suçludur; kesici
dişlerin palatinale ya da labiale tipping hareketleri, kök apeksinin ters yöndeki hareketi,
alveolar process dışına doğru hareket olduğunda vitalite kaybı görülür. Bu gibi hareketler kan
damarlarının pulpal kanala girişine zarar verir. Yamaguchi M, Kasai K. The effects of
orthodontic mechanics on the dental pulp. Semin Orthod. 2007;13:272-280. Butcher ve
Taylor retraksiyon kuvvetleri uygulanmasının maymunlarda pulpal nekroza neden olduğunu
tespit etmiştir. Butcher EO, Taylor AC.The vascularity of the incisor pulp of the monkey and
its alteration by tooth retraction. J Dent Res 1952;31:239-247. İnsanlarda yapılan çalışmalar
intrüziv ve ekstrüzüv kuvvetlerin pulpal kan akımı sirkülasyonundaki bozukluklara neden
olarak odontoblastik tabakanın dejenerasyonuna neden olduğunu göstermiştir. Mostafa YA,
Iskander KG, El-Mangoury NH. Iatrogenic pulpal reactions to orthodontic extrusion. Am J
Orthod Dentofacial Orthop. 1991 Jan;99(1):30-4. Maymunların kesici dişlerine intruziv
kuvvetler uygulanmış ve pulpada nekroza neden olduğu rapor edilmiştir Butcher EO, Taylor
AC. The vascularity of the incisor pulp of the monkey and its alteration by tooth retraction. J
Dent Res. 1952 Apr;31(2):239-47. İntruziv kuvvetlerin insan dişleri üzerine olan etkileri
histolojik olarak araştırılmıştır. Çalışmalarda pulpada vazodilatasyon ve sirkülasyon
problemleri, lokal hemoraji, kan hücrelerinin çökmesiyle kahverengi hemosiderin birikimleri
rapor edilmiştir. Picton’a göre 50 gr intrüsiv kuvvet dişin apikalinin yaklaşık olarak 40 μm
(mikrometre) hareketini sağlayarak kan damarlarında büzülmelere neden olur. PICTON DC.
The effect on normal vertical tooth mobility of the rate of thrust and time interval between
thrusts. Arch Oral Biol. 1963 May-Jun;8:291-9. Ortodontik kuvvetlerin, periodonsiyumdaki
mekanik hasara ve inflamatuar reaksiyonların ilerlemesine neden olarak pulpada hücre
hasarına, inflamatuar değişikliklere ve kan damarlarındaki dolaşım problemlerine neden
olduğu bilinir. Cooper SM, Sims MR. Evidence of acute inflammation in the periodontal
ligament subsequent to orthodontic tooth movement in rats. Aust Orthod J. 1989
Oct;11(2):107-9. Dental pulpa dokusunun ortodontik kuvvet uygulamasını takiben internal
rezorpsiyona yol açabileceği rapor edilmiştir. Spurrier SW, Hall SH, Joondeph DR, et al. A
comparison of apikal root resorption during orthodontic treatment in endodontically treated
and vital teeth. Am J Orthod Dentofacial Orthop .1990;97:130-134. Kucukkeles ve Okar
pulpa tarafındaki kökün iç yüzeyinde intrüziv kuvvetlerin rezorpsiyon kavitelerine neden
olduğunu rapor etmişlerdir. Kucukkeles N, Okar I. Root resorption and pulpal changes due to
intrusive force. J Marmara Univ Dent Fac. 1994 Sep;2(1):404-8. Ortodontik ekstrüzyon için
optimum kuvvet büyüklüğünün 50 ile 75 gr kuvvet arasında olması gerektiği bildirilmiştir.
Profitt WR, Fields HW. Contemporary orthodontics. 2nd ed. St Louis, Mosby-Year
Book.1993,pp 277-278.
Kompozit artıklarının temizlenmesi esnasında ısı artışı sonucu geçici pulpitis
görülebilir. Soğutma yöntemi yetersizse pulpada nekroz oluşabilir. 5.5 derecelik ısı artışı %40
ihtimalle pulpada geri dönüşümsüz enflamasyona neden olurken 11 derecelik ısı artışı %100
pulpa nekrozuna sebep olur Uysal T, Eldeniz AU, Usumez S, Usumez A. Thermal changes in
the pulp chamber during different adhesive clean-up procedures. Angle Orthod. 2005
Mar;75(2):220-5.
1.3. Kök Rezorpsiyonu
Kök rezorpsiyonu ilk defa Bates tarafından 1856 yılında tanımlanmıştır. Bates S.
Absorption. Br J Science 1856;1:256. Ortodontik kaynaklı inflamatuar kök rezorpsiyonu
ortodontik tedavinin yaygın ve kaçınılmaz bir yan etkisidir. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics
Principles and Practice.First edition, UK ,Wiley-Blackwell.2011,pp.117. Histolojik
çalışmalarda ortodontik tedaviyle hareket ettirilen dişlerin %90’ında kök rezorpsiyonunun
meydana geldiği gözlemlenmiştir.Stevnik A, Mjor I. Pulp and dentine reactions to
experimental tooth intrusion. A histological study of the initial changes. American Journal of
Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1970;57:370-85. Ortodontik diş hareketi
periodontal ligamentin aşırı basınç alması ile bağlantılıdır ve hyalinizasyonla sonuçlanır. S
Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK , Wiley-
Blackwell.2011,pp.119. Brudvik ve Rygh’a göre ortodontik tedavi nedeniyle oluşan
inflamatuar kök rezorpsiyonu hyalinize dokuların eliminasyonunun bir parçasıdır. Brudvik P,
Rygh P. Root resorption beneath the main hyalinized zone. Eur J Orthod. 1994
Aug;16(4):249-63. Sementoklast ve osteoklast aktivitesindeki artış sonucu oluşan periodontal
ligamentin hyalinizasyonu ve ortodontik tedavi boyunca uygulanan büyük kuvvetlerin
etkisiyle kök rezorpsiyonunun meydana geldiği düşünülmektedir. Traves H. Orthodontics.
Part 6: Risks in orthodontic treatment. Br Dent J 2004 ;196:71-7.Dişin hareketi boyunca
basınç bölgeleri (osteoklastın kemik rezorpsiyonunu aktive ettiği yerler) ve gerilme bölgeleri
(osteoblastın kemik depozisyonunu aktive ettiği yerler) yeniden şekillenir. Böylece diş, kemik
rezorpsiyonunun olduğu tarafa doğru hareket eder. Kemik depozisyonu ve kemik
rezorpsiyonu arasındaki dengesizlik, sementin koruyucu özelliğindeki kayıp, kök rezorpsiyon
alanlarında sementoklast ve osteoklast oluşmasına katkıda bulunur. Hyalinize doku
oluştuğunda diş hareketi duracaktır. Periodontal ligament rejenerasyonu üstünde; hyalinize
doku, makrofaj benzeri mononükleer hücreler ve multinükleer dev hücreler tarafından
uzaklaştırılır ve dişin hareketi tekrar başlar. Kök yüzeyi dışındaki hyalinize dokunun
uzaklaşması boyunca sementoblast tabakası zarar görür, alt tabakadaki yüksek densitedeki
mineralize sement açığa çıkar. Ortdontik tedavi boyuca oluşan kuvvet kökün dış yüzeyinde
direk olarak bir hasara neden olabilir. Periferdeki tamir mekanizmaları ilerlediğinde, hyalinize
dokunun altındaki kök yüzeyi birkaç gün sonra rezorbe olur. Lopatiene K, Dumbravaite A.
Risk factors root resorption after orthodontic treatment. Stomatologija 2008;10:89-95.
Kök rezorpsiyonunun derecesi; kök rezorpsiyonun şiddetinin üç seviyesi vardır.
1- remodellingle beraber görülen sement veya yüzey rezorpsiyonu
2- onarımla beraber görülen dentin rezorpsiyonu
3- çevresel apikal kök rezorpsiyonu
Kök ucunun belirgin şekilde rezorbe olması rejenerasyon olmaksızın kök boyunun kısalması
ile sonuçlanır. Yüzey onarımı sadece sement tabakasında gerçekleşir. Brezniak N.
Orthodontically induced inflammatory root resorption. Part: l The basic science aspects.
Angle orthod 2002;72:175-9.
Kök rezorpsiyonu için risk faktörleri:
Ortodontik tedavi boyunca kök rezorpsiyonu pek çok faktörden etkilenebilir. Bütün
bunlar biyolojik, mekanik, her ikisinin kombinasyonu ve diş vitalitesi , nekrotik pulpa gibi
diğer faktörlerdir. Lopatiene K, Dumbravaite A. Risk factors root resorption after orthodontic
treatment. Stomatologija 2008;10:89-95.
Biyolojik Faktörler
Kök rezorpsiyonu ortodontik tedavi olmadan da gerçekleşebilir ve bireyin doku
cevabına ve metabolik aktivitesine bağlıdır. Metabolik sinyaller(örneğin hormonlar,
metabolizma hızı ), osteoblastik-osteoklastik aktivite arasındaki ilişkiyi etkiler. Kök
rezorpsiyonu bireyler arasında ve aynı bireyde farklı zamanlarda değişiklikler gösterebilir. S
Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice. First edition, UK, Wiley-
Blackwell.2011,pp.120.
Owmann-Moll ve Kurol alerjik hasta grubunda kök rezorpsiyon riskinin arttığını tespit
etmiştir. Astım hastalarında kök rezorpsiyonu oluşma riski daha fazladır. Owmann-Moll P,
Kurol j. The early reparative process of orthodontically induced root resorption in adolescents
location and type of tissue. The European Journal of Orthodontics 1998;20:727-32. Artmış bir
kök rezorpsiyon insidansı özellikle maxiller molarların küntleşmesi, kronik astım hastalarında
görülen bir durumdur. Bunun nedeni diş köklerinin iltihaplı maksiller sinüse yakın oluşu ya
da bu hastalarda inflamatuar mediatörlerin bulunması olabilir. McNab S, Battistutta D,
Taverne A, Symons AL. External apical root resorption of posterior teeth in asthmathics after
orthodontic treatment. American Journal of orthodontics and Dentofacial Orthopedics
1999;116(5):545-51.
Kemik turnoverı ortodontik tedaviyi etkileyebilir. Yüksek kemik turnoverı (örneğin;
hipertiroidizm durumlarında) normal ya da düşük kemik turnoverla karşılaştırıldığında diş
hareket miktarı daha fazladır. Düşük kemik turnoverı (örneğin; hipotiroidizm durumlarında)
görülen durumlarda daha fazla rezorpsiyon görülür. Verna ve ark’ları ratlar üzerinde
yaptıkları çalışmalarda düşük kemik turnoverına sahip ratlarda daha fazla kök rezorpsiyonu
olduğunu göstermiştir. Verna C, Dalstra M, Melsen B. Bone turnover rate in rats does not
influence root resorption induced by orthodontic treatment . The european Journal of
Orthodontics 2003;25(4):359-63.
Bifosfanatlar osteoporoz tedavisinde yaygın olarak kullanılan güçlü kemik
rezorpsiyonu inhibitörleridir. Bifosfanatlar osteoklastlarda apoptoz olayını direk veya indirekt
olarak indüklerler, bu da kemik rezorpsiyonu inhibisyonunda rol oynar. Ortodontik diş
hareketi üzerindeki etkileri, osteoklast sayısındaki azalmadan dolayı diş hareketinin
yavaşlaması ve kök rezorpsiyonunun azalması şeklindedir.
Siklo-oksijenazın ve bunun sonucu prostaglandin üretiminin non-steroidal anti
inflamatuar ilaçlar tarafından inhibisyonu, kök ve kemik rezorpsiyonunun azaltılmasında
faydalı olabilir. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice. First edition, UK ,
Wiley-Blackwell.2011,pp.117.Villa ve ark’ları bir çeşit non steroidal antiinflamatuar
ilaçlardan (NSAİ) olan nabutemonun ortodontik intrüzyon hareketi süresince etkinliğini
araştırmışlar ve nabutemon alanlarda kök rezorpsiyonunun daha az olduğunu, ilacın diş
hareketini engellediğini bulmuşlardır.Villa PA, Oberti G, Moncada CA, Vasseur O, Jaramillo
A, Tobon D, Agudelo JA. Pulp-dentine complex changes and root resorption during intrusive
orthodontic tooth movement in patients prescribed nabumetone. J Endod.2005 Jan;31(1):61-6.
Genetiğin kök rezorpsiyonuna yatkınlığı üzerindeki etkisi tartışmalıdır. Kök
rezorpsiyonunun genetik etkileşimini değerlendirmedeki zorluklardan biri, genetik faktörleri
çevresel faktörlerden ayırt etmektir. Ngan ve ark’ları kök rezorpsiyonunun genetik
etkileşimini araştırmıştır. Tek yumurta ve çift yumurta ikizleri değerlendirilmiştir ve sonuçlar
kök rezorpsiyonunun genetik bileşiminin varlığını doğrulamıştır. Ngan DC, Kharbanda OP,
Byloff FK, Darendeliler MA. The genetic contribution to orthodontic root resorption: a
retrospective twin study. Aust Orthod J. 2004 20(1);1-9. Sameshima ve Sinclair asyalılarda
kök rezorpsiyonunun daha az görüldüğünü tespit etmiştir. Sameshima GT, Sinclair PM.
Predicting and preventing root resorption: Part l.Diagnostic factors. American Journal of
Orthodontics and Dentofacial Orthopedics.2001 ;119(5):505-10.
Bazı araştırmalara göre beslenme bozukluğuna bağlı kalsiyum ve D vitamini eksikliği
rezorpsiyonu artırırken, karşıt görüşler de mevcuttur. Engstrom ve ark’ları kalsiyum ve D
vitamininden yetersiz diyetle beslenen deneysel fare grubunda hipokalsemi ortaya çıktığını,
dengeli diyetle beslenen kontrol grubuna kıyasla, alkalin fosfataz aktivitesinin ve dolaşımdaki
parathormon miktarının arttığını bulmuşlardır. Ortodontik diş hareketi, deney grubunda daha
hızlı ve fazla kemik rezorpsiyonu ve daha şiddetli kök rezorpsiyonuna neden olmuştur. Bu
çalışma aynı zamanda test grubundakilerin PDL sindeki osteoklast sayısının arttığını
göstermiştir ve bunun artmış paratiroid hormonu seviyesine bağlı olduğu düşünülür.
Engstrom C, Granstrom G, Thilander B. Effect of orthodontic force on periodontal tissue
metabolism.A histologic and biochemical study in normal and hypocalcemic young
rats.American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1988;93(6):486-95.
Yaş ile beraber periodontal membran, daralır ve vaskülaritesi azalır. Alveolar kemik,
daha yoğun, vaskülaritesi azalmış ve aplastik olur, sementin kalınlığı artar. Bu değişiklikler
yetişkinleri kök rezorpsiyonu açısından daha duyarlı hale getirir. Brezniak N. Root resorption
after orthodontic treatment. Part ll .Literature review. American Journal of Orthodontics and
Dentofacial Orthopedics 1993;103:138-46. Genç dişler kök oluşumunu tamamlamadıkları ve
apeksleri geniş olduğu için rezorpsiyona daha dayanıklıdır. Rosenberg , kök formasyonunu
tamamlamamış dişlerde kök formu tamamlanmış dişlere göre daha az kök rezorpsiyonu
görüldüğünü belirtmiştir. Kök formunu tamamlamamış dişlerin normal kök boylarına ulaştığı
tespit edilmiştir. Rosenberg HN. An evaluation of the incidence and amount of apical root
resorption and dilaceration occuring in orthodontically treated teeth , having incompletely
formed roots at the beginning of Begg treatment .Am J Orthod 1972;61:524-5. Brezniak ve
ark.’ları ortodontik tedavinin başlangıcında kök formu tamamlanmamış dişlerin ortodontik
tedavi boyunca gelişimlerinin devam ettiğini bununla beraber normalden kısa kaldıklarını
tespit etmişlerdir. Brezniak N. Orthodontically induced inflammatory root resorption. part ll:
The clinical aspects. Angle Orthod 2002;72:180-4.Linge ve Linge 11 yaşından önce tedavi
edilen hastalarda daha az kök rezorpsiyonu olduğunu bulmuşlardır. Diş hareketi kökler
tamamen oluşmadan önce, yani 11.5 yaşından önce tamamlanırsa kök rezorpsiyonundan
kaçınılabileceğini öne sürmüşlerdir, ancak bu yaşta tedavi her hasta için uygun olmayabilir.
Linge BO, Linge L. Apikal root resorption in upper anterior teeth. Eur J Orthod 1983
;5(3):173-83.
Bazı alışkanlıklar kök rezorpsiyon riskini artırır. Bruksizm, tırnak yeme, open bite ile
beraber görülen dil itimi ve dil basıncı, parmak emme kök rezorpsiyonunu artışıyla ilişkilidir.
S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK ,Wiley-
Blackwell.2011,pp.122.
Ağır travma geçirmiş bir dişin ortodontik hareketi rezorpsiyon artışıyla sonuçlanabilir.
Linge ve Linge , travma görmemiş dişlerde ortodontik tedavi sonucu oluşan kök kaybı 0.64
mm iken travma görmüş dişlerde bunun 1.07 mm olduğunu kaydetmiştir. Linge BO, Linge L.
Apical root resorption in upper anterior teeth. Eur J Orthod 1983;5(3):173-83. Dental travma
ortodontik tedavi olmaksızın dişlerde kök rezorpsiyonuna neden olabilir. Öncesinde kök
rezorpsiyonu olan ve ortodontik kuvvetlerle hareket ettirilen dişler, kök rezorpsiyonunun
ilerlemesi açısından daha duyarlıdır. Replantasyon ve transplantasyondan üç ay sonra dişler
ortodontik olarak tedavi edilebilir. Yapılan araştırmalara göre tamamen transplante olan diş,
ortodontik kuvvetlere normal dişler gibi tepki verir. Brezniak N. Orthodontically induced
inflammatory root resorption.pat ll:The clinical aspects . Angle Orthod 2002;72:180-4.
Malmgren ortodontik harekete başlamak için travmanın üzerinden 1 yıl geçmesi gerektiğini
belirtmiştir. Malmgren O , Goldson L , Hill C , Orwin A , Petrini L , Lundberg M. Root
resorption after orthodontic treatment of traumatized teeth. Am J Orthod 1982;82(6):487-91.
Yapılan çalışmalarda cinsiyet ile kök rezorpsiyonu arasında anlamlı bir ilişki
bulunmamıştır. Brezniak N. Root resorption after orthodontic treatment.Part ll .Literature
review. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1993;103:138-46.
Alveolar kemik densitesi, kök rezorpsiyonu açısından öneme sahiptir. Kök
rezorpsiyonu, yoğun alveolar kemikte yoğunluğu az olana göre daha şiddetlidir. Reitan ağır
sürekli kuvvetin düşük yoğunluklu alveolar kemikte oluşturduğu ve hafif sürekli kuvvetin
yüksek yoğunluklu alveolar kemikte oluşturduğu kök rezorpsiyonu miktarının eşit olduğunu
belirtmiştir. Reitan K. Initial tissue behavior during apical root resorption. Angle Orthod.
1974 Jan;44(1):68-82. Sement alveolar kemikten daha serttir ve daha mineralizedir.
Periodontal ligamentin sement içerisinde olan fibrilleri alveolar kemik içerisinde olan
fibrillerinden daha fazladır. Bu sebeple osteoklastların, semet tabakasını yaralama ve kök
rezorpsiyonunu etkileme ihtimali daha azdır. Roberts-Harry D, Sandy J. Orthodontics. Part ll
:orthodontic tooth movement. Br Dent J 2004;196:391-4. Otis ve ark’ları kök çevresindeki
alveolar kemik miktarı, kortikal kemik kalınlığı, trabeküler ağın yoğunluğu ve kemik
trabeküllerinin ölçümlerinin kök rezorpsiyon miktarıyla belirgin bir korelasyon
göstermediğini bulmuştur. Otis LL,Hongs JS , Tuncay OC. Bone structure effect on root
resorption . Orthod Craniofac Res 2004;7(3):165-77.
Birçok çalışmada kök rezorpsiyonu ve maloklüzyon arasında bir ilişki bulunmuştur.
Şiddetli maloklüzyonlar daha büyük diş hareketi gerektirir, örneğin; daha büyük overjet daha
çok retraksiyon ve daha derin overbite daha çok intrüzyon gerektirir bu da daha fazla kök
rezorpsiyonuna neden olur. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First
edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.123. Haris ve Butler anterior open bite hastalarında
ve deep bite hastalarında üst kesici dişlerin kök formlarını karşılaştırmışlardır. Anterior açık
kapanış hastalarında köklerin önemli derecede daha kısa olduğunu , kök rezorpsiyonlarının
daha fazla görüldüğünü, dişlerin fasiyal kemik desteğinin önemli derecede daha az olduğunu
tespit etmişlerdir. Dil itiminin neden olduğu ortopedik kuvvetlerin, mekanoterapinin dişe
yaptırdığı tork ve intrüzyon hareketleriyle aynı fizyolojik cevabı doğurduğuna inanmışlardır.
Harris EF, Butler ML. Patterns of incisor root resorption before and after orthodontic
correction in cases with anterior open bites. Am J Orthod Dentofacial Orthop
1992;101(2):112-19.
Hipofonksiyonel bir periodonsiyum, periodontal aralığın daralması ve periodontal
liflerin düzensizleşmesi ile sonuçlanır, bu da PDL nin tamponlama etkisini ortadan kaldırır ve
neticede kuvvet konsantrasyonunun artmasına neden olur. Sringkarnboriboon ve ark. ları
nonoklüzyondaki dişlerin hareketi boyunca meydana gelen kök rezorpsiyonunu
değerlendirmişlerdir. Bu dişlerdeki kök rezorpsiyonunun normal periodonsiyuma sahip
dişlerdeki kök rezorpsiyonundan daha büyüktür. Bu sonuçlar nonoklüzyondaki dişlerin
ortodontik hareketinde tedbirli olmamız gerektiğini gösterir. Sringkarnboriborn S, Matsumoto
Y, Soma K. Root resorption related to hypofunctional periodontium in experimental tooth
movement. J Dent Res. 2003 ;82(6):486-90.
Kök rezorpsiyonundan en sık etkilenen dişler maksiller lateral kesiciler, maksiller
santral kesiciler, mandibular kesiciler, mandibular birinci molarların distal kökleri,
mandibular ikinci premolarlar ve maksiller ikinci premolarlardır. Maksiller lateral kesiciler,
kök formları bozuk olduğundan kök rezorpsiyonuna en yatkın olan dişlerdir. S Gill D,B Naidi
F.Orthodontics Principles and Practice. First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.123.
Dental invaginasyon ortodonti hastalarında en sık karşılaşılan dental anomalilerdendir.
En çok maksiller lateral kesiciler ve daha sonra maksiller santral kesiciler etkilenir.
Mavragani ve ark. ları ortodontik tedavi süresince kök boyu kısalması ile dental
invaginasyonun ilişkisini araştırmışlar ve invagine dişlerin sıklıkla kök rezorpsiyonu
açısından bir risk faktörü olarak görülen deviye köklere sahip olduğunu bulmuşlardır.
Bununla birlikte invagine dişlerde genellikle gecikmiş kök gelişimi ve olgunlaşmamış kökler
görülmüştür. Mavragani M, Apisariyakul J , Brudvik P ,Selvig KA . Is mild dental
invagination a risk factor for apikal root resorption in orthodontic patients ? Eur J Orthod
2006;28(4):307-12.
Normalden farklı kök şekilleri olan dişlerin kök rezorpsiyonuna eğiliminin daha fazla
olduğu bulunmuştur. Sameshima ve Sclair ortodontik tedavi öncesi ve sonrası alınan
radyografilerin kullanıldığı karşılaştırılmalı bir çalışmada; anormal kök morfolojisi olan
örneğin pipet şekilli, sivri, dilasere ve ince köklerde, normal formlu köklerle kıyaslandığında,
daha sık kök rezorpsiyonu görüldüğünü bulmuştur. Sameshima GT, Sinclair PM. Predicting
and preventing root resorption : Part l.Diagnostic factors . American Journal of Orthodontics
and Dentofacial Orthopedics.2001 ;119(5):505-10.
Levander ve Malmgren kök formlarını normal, kısa(1), künt(2), dilasere(3) ve pipet şekilli(4)
olmak üzere 5’e ayırmıştır. Levander E, Malmgren O, Stenback K. Apical root resorption
during orthodontic Treatment of patients with multiple aplasia: a study of maxillary Incisors.
Eur J Ortod 1998; 20: 427-34.
Hipodonti kök rezorpsiyon riskini arttırır. Gömülü kalmış dişler kök rezorpsiyonu
oluşmasına neden olabilir. Üçüncü molar dişler en sık gömülü kalan dişlerdir ve ikinci molar
dişte kök rezorpsiyonuna neden olabilirler. Tabiat-Pour S. Root resorption of a maxillary
permanent first molar by an impacted second premolar. Br Dent J 2007;202:261-2. Maksiller
kanin dişler ikinci en sık gömülü kalan dişlerdir, kesiciler ve birinci premolar dişlerde kök
rezorpsiyonuna neden olabilir. Keser dişleri kök rezorpsiyonundan korumak için dikkat
edilmesi gereken en önemli şeylerden birisi gömülü kalma ihtimali olan kanin dişlerin erken
teşhisidir. Şunlar tavsiye edilir: kanin bölgesi her sene palpasyonla değerlendirilmeli, on
yaşından önce dental radyograflar alınarak değerlendirilmeli ve erken süt kanin dişi çekimine
dikkat edilmelidir. Milberg DJ. Labially impacted maxillary canines causing severe root
resorption of maxillary central incisors. Angle Orthod. 2006 Jan;76(1):173-6.
Tedavi öncesi kök rezorpsiyonu bulguları görülen hastalar; tedaviyle birlikte
normalden daha şiddetli kök rezorpsiyonu gelişmesi riski altındadır.
Endodontik tedavi görmüş dişler ortodontik tedavi boyunca uygulanan kuvvete vital
dişlere benzer cevap verirler. Literatürlerde, endodontik tedavi görmüş devital dişlerin kök
rezorpsiyonuna yatkınlığı ile ilgili çelişkili raporlar bulunmaktadır. S Gill D ,B Naidi
F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.124.
Wickwire ve ark.’ları ortodontik tedavi gören devital dişlerde vital dişlerden rezorpsiyon
derecesinin daha fazla olduğunu rapor etmiştir. Wickwire NA, Mcneil MH, Norton LA, Duell
RC. The effects of tooth movement upon endodontically treated teeth. Angle Orthodont
1974;44:235-42. Mah ve ark.’ları ortodontik tedavi boyunca vital ve devital dişler arasında
önemli bir fark olmadığını göstermiştir. Mah R, Holland GR, Pehowich E. Periapical changes
after orthodontic movement of root-filled ferret canines. J Endod. 1996 Jun;22(6):298-303.
Bender ve ark.’ları ortodontik tedaviden sonra vital dişlerde devital dişlerden daha fazla kök
rezorpsiyonu olduğunu söylemiştir. Bender IB, Byers MR, Mori K. Periapical replacement
resorption of permanent , vital , endodontically treated incisors after orthodontic movement :
report of two cases . J Endod 1997;23:768-73 Erratum in : J Endod 1998;24:201. Endodontik
tedavi görmüş dişlerin dentin sertliği ve yoğunluğu arttığı için , kök rezorpsiyonuna daha
dirençli olduğuna inanılır. Bu çalışmalar arasındaki anlaşmazlıklar, ortodontik diş hareketi
süresince rezidüel enfeksiyona bağlı aktif inflamasyon olup olmamasından kaynaklanıyor
olabilir. Başarılı bir endodontik tedavi uygulanmış, periodontal desteği sağlıklı bir diş,
inflamasyon yokluğunda, kök rezorpsiyonuna normal bir dişten daha yatkın değildir. S Gill
D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK, Wiley-
Blackwell.2011,pp.124.
Esteves ve ark.’ları 2500 tane tedavi kaydını taramıştır ve içlerinden maxiller santral kesicileri
ortodontik tedaviden önce endodontik olarak tedavi edilen 16 hasta ve dişleri vital olan eş bir
kontrol grubu seçilmiştir. Tedavi öncesinde ve sonrasında alınan periapikal radyograflarda
ölçümler yapılmıştır. Endodontik tedavi görmüş dişler ile vital dişler karşılaştırıldığında
önemli bir farkın olmadığı çalışma sonucunda görülmüştür. Esteves T, Ramos AD, Pereira
CM, Hidalgo MM. Orthodontic root resorption of endodontically treated teeth. Journal of
Endodontics 2007;33:119-22.
Mekanik Faktörler
Çoğu çalışma kök rezorpsiyonunun şiddetinin ortodontik tedavinin süresine bağlı
olduğu konusunda hemfikirdir. Paetyangkul ve ark.’ları ortodontik kuvvet uygulamasının 4, 8,
12. haftalardaki kök rezorpsiyonu miktarını mikro-bt yardımıyla karşılaştırmıştır ve kuvvet
süresi uzadıkça rezorpsiyon miktarının arttığını bulmuşlardır. Paetyangkul A ,Turk T,
Elekdag-Turk S , Jones AS , Petocz P, Darendeliler MA .Physical properties of root
cementum :part 14. The amount of root resorption after force application for 12 weeks on
maxillary and mandibular premolars : a microcomputed – tomography study . Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2009;136(4):492e1-9 ;discussion 92-3. Brin ve ark.’ları sınıf ll
maloklüzyonun tedavisinin diş kökleri üzerine etkisini araştırmıştır. Sonuçlar ilk olarak
hareketli fonksiyonel bir apereyle sonrasında sabit ortodontik tedavi uygulanan çocuklarda,
sadece sabit ortodontik tedavi uygulanan çocuklara göre daha nadir kök rezorpsiyonu olduğu
teşhis edilmiştir. Brin I. External apikal root resorption in class ll malocclusion: A
retrospective rewiev of 1-versus 2-phase treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop
2003;124:151-6.
Metal ve estetik braketlerin kök rezorpsiyonu üzerine etkisi araştırılmıştır. Estetik
braketlerle tedavi edilen hastalarda kök rezorpsiyonu daha sık görülmüştür. Bunun nedeni
estetik braketlerle tedavinin daha uzun sürmesidir Nigul K, Jagomagi T. Factors related to
apical root resorption of maxillary incisors in orthodontic patients. Stomatologija.
2006;8(3):76-9.
Acar ve ark. ları elastiklerle aralıklı ( günde 12 saat) ve devamlı (günde 24 saat)
kuvvet uygulanımını karşılaştırmışlardır. Devamlı kuvvet uygulanan grupta önemli ölçüde
daha fazla kök rezorpsiyonu görülmüştür. Acar A, Canyürek U, Kocaaga M, Erverdi N.
Continuous vs. discontinuous force application and root resorption. Angle Orthod. 1999
Apr;69(2):159-63; discussion 163-4.
Herhangibir ortodontik hareket tipi kök rezorpsiyonunu etkileyebilir. En çok kök
rezorpsiyonu görülme olasılığı intrüzyon hareketinde olur. Reitan’a göre paralel hareket
süresince kuvvet kök boyunca dağılır, tipping hareketi sonucunda da kuvvet apexte
yoğunlaşır. Paralel hareket kök rezorpsiyonu açısından tipping hareketinden daha az
risklidir.Reitan K. Effects of force magnitude and direction of tooth movement on different
alveolar bone types.Angle Orthod 1964;34(4):244-55. Diğer araştırmacılar tipping hareketinin
paralel hareketten daha az kök rezorpsiyonunu etkilediğini tespit etmiştir. Tipping hareketi
boyunca kökün apikal ve servikal kısmında rezorpsiyon meydana gelir. Paralel hareket
boyunca da kökün orta kısmı rezorbe olur. Bu durum periodontal aralığın şeklinden
dolayıdır(en dar kısmı kökün orta kısmındadır). Maltha JC, van Leeuwen EJ, Dijkman GE,
Kuijpers-Jagtman AM. Incidence and severity of root resorption in orthodontically moved
premolars in dogs. Orthod Craniofac Res. 2004 May;7(2):115-21. Han ve ark.’ları aynı
hastada, sürekli intrüziv ve ekstrüziv kuvvetler uygulandıktan sonraki rezorpsiyon miktarını
elektron mikroskopu kullanarak karşılaştırdıkları çalışmalarında, intrüzyonun ekstrüzyondan
yaklaşık dört kat daha fazla rezorpsiyona neden olduğunu göstermişlerdir. Han G, Huang S,
Von den Hoff JW, Zeng X, Kuijpers-Jagtman AM. Root resorption after orthodontic intrusion
and extrusion: an intraindividual study. Angle Orthod. 2005 Nov;75(6):912-8.
Birçok hayvan ve insan çalışması, kuvvet büyüklüğünün kök rezorpsiyon şiddeti ile
direk orantılı olduğu görüşünü desteklemektedir. Ağır kuvvetler aşırı hyalinizasyonu indükler
ve rezorpsiyon kraterlerinin tamir sürecini sekteye uğratır. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics
Principles and Practice.First edition, UK,Wiley-Blackwell.2011,pp.125-126. Barbagallo ve
ark.’ları üst birinci premolarla yaptıkları çalışmalarda 25 g ve 225 g lık bukkal kuvvetlerin
elektron mikroskopu taraması (SEM)ile ve 25 ve 225 g.lık intrusiv kuvvetlerin mikro-BT ile
incelemişler ve büyük kuvvetler uygulandığında kök rezorpsiyon miktarının arttığını tespit
etmişlerdir. Barbagallo LJ, Jones AS, Petocz P, Darendeliler MA. Physical properties of root
cementum: Part 10. Comparison of the effects of invisible removable thermoplastic
appliances with light and heavy orthodontic forces on premolar cementum. A
microcomputed-tomography study. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2008 Feb;133(2):218-
27. doi: 10.1016/j.ajodo.2006.01.043.
Kesikli kuvvetler devamlı kuvvetlerden daha az kök rezorpsiyonuna neden olur. Diş
hareketinde bir duraksama, rezorbe sementin iyileşmesine izin verir ve bu da daha az kök
rezorpsiyonu oluşturabilir. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First
edition, UK ,Wiley-Blackwell.2011,pp.127.
Levander ve ark.’ları sabit apereylerle 6 ay süreyle başlangıç tedavisi uygulanmış ve
sonrasında kök rezorpsiyonu saptanmış dişlerde, 2-3 aylık tedavi duraksamasının etkilerini
radyografik olarak incelemişler. Bir duraksama yapılarak tedavi edilen gruptaki hastalarda
görülen rezorpsiyon miktarı aralıksız tedavi gören hastalarınkinden dikkat çeker derecede az
olmuştur. Kuvvetlerin kesilmesi, hasarlı periodontal dokunun reorganizasyonuna olanak
sağlamış ve kök boyu kısalmasını azaltmıştır. Levander E, Malmgren O, Eliasson S.
Evaluation of root resorption in relation to two orthodontic treatment regimes. A clinical
experimental study. Eur J Orthod. 1994 Jun;16(3):223-8.
Daha geniş bir mesafe boyunca hareket ettirilen dişlerin rezorptif prosese maruz
kalmaları daha fazladır. Bu nedenle kök rezorpsiyon şiddeti diş hareketi mesafesiyle doğru
orantılıdır. Sameshima GT, Sinclair PM. Predicting and preventing root resorption: Part
II.Treatment factors. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2001 May;119(5):511-5.
Nüks görülen hastalarda kök rezorpsiyonu daha fazla olmaktadır. Sharpe W, Reed B ,
Subtelny JD , Polson A. Orthodontic relapse , apikal root resorption and crestal alveolar bone
levels. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1987;91:252-8.
Diş çekiminin kök rezorpsiyonu üzerine etkisi tartışmalıdır. McFadden ve VonderAhe
çekimli ve çekimsiz tedavi edilen hastalar arasında herhangibir fark bulamamıştır. McFadden
WM, Engstrom C, Engstrom H, Anholm JM. A study of the relationship between incisor
intrusion and root shortening. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1989 Nov;96(5):390-6.
VonderAhe G. Postretention status of maxillary incisors with root-end resorption. Angle
Orthod.1973 Jul;43(3):247-55. Dört premolar çekimli hastalar , çekimsiz ya da sadece
maxiller birinci premolar çekimli hastalarla karşılaştırıldığında daha sık kök rezorpsiyonu
geliştiği tespit edilmiştir. Brezniak N, Wasserstein A. Root resorption after orthodontic
treatment: Part 2. Literature review. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1993 Feb;103(2):138-
46.Kök rezorpsiyon kraterlerinin tamiri, uygulanan ortodontik kuvvet kesildiği ya da belirli
seviyenin altına düşürüldüğü zaman başlar. Brudvik ve Rygh’ın yaptğı çalışmalardaki
histolojik bulgulara göre küçük ve yüzeyel rezorpsiyon lakünaları tamamen yeni sement ile
dolabilir. Brudvik P, Rygh P. Transition and determinants of orthodontic root resorption-
repair sequence. Eur J Orthod. 1995 Jun;17(3):177-88.
Kök Rezorpsiyonunun Klinik Sonuçları
Aktif ortodontik tedavi sonrası kök rezorpsiyonunun uzun dönem radyografik
değerlendirilmesi, kök yüzeyinde progresif remodelling gerçekleştiğini ortaya koymuştur.
Zamanla bozuk rezorbe kenarlar düzleşmiş, sivri kök uçları yuvarlaklaşmıştır. Ancak orijinal
kök konturları ve uzunluğu asla yeniden kazanılmamıştır. Şiddetli kök rezorpsiyonu görülen
dişler, nadir de olsa en kötü sonuç olan hipermobilite ile karşılaşabilirler fakat bu durumda
bile belli oranda fonksiyon gösterirler. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and
Practice.First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.128.
Vlaskalic ve ark.’ları hasta ve hekim açısından problem yaratan kök rezorpsiyonu
vakalarının ele alındığı 1914-1997 yılları arasında yayınlanmış altı makaleyi incelemişler.
Başka bir travma geçirmeden yalnızca ortodontik tedaviden dolayı meydana gelen kök
rezorpsiyonu nedeni ile oluşan diş kaybına dair hiçbir rapor bulamamışlardır. Vlaskalic V,
Boyd RL, Baumrind S. Etiology and sequelae of root resorption. Semin Orthod
1998;4(2):124-31.
Özellikle 3 mm ‘den az erken kök rezorpsiyonu görülen vakalarda apikal rezorpsiyona
bağlı olarak kök uzunluğunun azalması, alveolar krette meydana gelen eşit miktardaki
periodontal ataşman kaybına göre daha zarasız olarak tanımlanmıştır. Kalkwarf, Krejci ve
Pao, kök uzunluğu ve periodontal ataşman yüzdesi arasında paralel bir ilişki olduğunu
göstermiştir. Sonuçlar belirtmiştir ki; 4 mm kök rezorpsiyonu toplam ataşmanın %20 sinin
kaybına, 3 mm kök rezorpsiyonu ise kretten sadece 1 mm kemik kaybına karşılık gelir.
Hesaplamaların gösterdiğine göre başta oluşan 2 mm lik apikal kök kaybından sonra, ilave her
2 mm kök kaybı alveol kretinden 1 mm kemik kaybına eşdeğerdir. Bu nedenle marjinal
periodontal yıkıma yatkınlığı olan hastalar, şiddetli rezorpsiyon görülen dişlerin erken kaybı
açısından daha fazla risk altında olabilirler. Bu, ileri rezorpsiyon görülen vakalarda
periodontal hastalık kontrolünün önemini vurgular. Buna ek olarak, kök boyları çok kısa ve
periodontal ataşman kaybı olan dişler gelecekte köprü ayağı olarak kullanılmaya uygun
olmayabilir. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK
,Wiley-Blackwell.2011,pp.129.
Tedavinin 1. ayında kök rezorpsiyonunun teşhisi kesin değildir. 5-6 aydan sonra apikal
kök rezorpsiyonunun radyografik teşhisi yapılabilir. Levander E, Bajka R, Malmgren O. Early
radiographic diagnosis of apical root resorption during orthodontic treatment: a study of
maxillary incisors. Eur J Orthod. 1998 Feb;20(1):57-63. Periapikal radyograflar ortodontik
kayıtlar için önemlidir. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası kök rezorpsiyonunu karşılaştırmak
için faydalıdır. Panoramik radyografilerin birçok avantajı vardır; hasta daha az radyasyon alır,
koltukta daha az zaman geçirir, operatörün daha az zamanını alır, daha iyi hasta kooperasyonu
sağlanır. Panoramik filmlerde kök şekli daha zor değerlendirilir. Dijital görüntüler
konvansiyonel radyograflarla karşılaştırıldığında daha fazla avantaja sahiptir, kalitesi daha
yüksektir , %70 oranında daha az radyasyon gerekir ve kimyasal maddeye ihtiyaç yoktur.
Abuabara A. Biomechanical aspects of external root resorption in orthodontic therapy. Med
Oral Patol Oral Cir Bucal. 2007 Dec 1;12(8):E610-3.
1.4. Mukoza Travması
Yumuşak doku yaralanmaları sabit tedavi gören hastaların % 76’sında
görülmekteyken, % 2.5 ’unda şiddetli ülserlere rastlanmaktadır. Dincyürek KG, Arman
A.Complications of orthodontic treatment. Tukish J Orthod 2006;19:79-96. Ortodontik
braketler ve ark teli oral mukozada irritasyona neden olur. Keskin ve sivri ark tellerinin
dokuda neden olduğu irritasyondan korunmak için, tüplerin distal kenarlarından çıkan ark teli
kısmı dikkatlice kesilmeli ve kıvrılmalıdır. Ligatür telinin neden olduğu doku irritasyonundan
korunmak için ligatür teli, ark telinin altına dikkatlice kıvrılmalıdır. Ortodontistler, braketlerin
yanak ve dudak mukozasında neden olabileceği irritasyona karşı, braketlerin üzerini örtmek
amacıyla hastalarına mum vermelidir. Ortodontik mumlar aneljezik içermez. Kluemper GT,
Hiser DG, Rayens MK, Jay MJ. Efficacy of a wax containing benzocaine in the relief of oral
mucosal pain caused by orthodontic appliances. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2002
Oct;122(4):359-65. Sabit ortodontik aperey takıldıktan sonra apereyin neden olduğu
ülserasyon ve irritasyonu azaltmak amcıyla klorheksidin glukonat gargara kullanılabilir.
Klorheksidin glukonat’ın uzun süre kullanımı minede renklenmelere neden olur. Shaw WC,
Addy M, Griffiths S, Price C. Chlorhexidine and traumatic ulcers in orthodontic patients. Eur
J Orthod. 1984 May;6(2):137-40. Ark telinin uzun kaldığı kısımların travmaya neden
olmaması için, bu kısımlara koruyucu tüpler (bumper sleeve) yerleştirilebilir. Traves H ,
Robert-Harry D, Sandy J. Risk in orthodontic treatment.British Dental Journal 2004;196:71-7.
Dikkatsiz yapılan asitleme ve debonding işlemleri mukoza travmalarına neden olabilir.
Dincyürek KG, Arman A Complications of orthodontic treatment .Tukish J Orthod
2006;19:79-96.
1.5. Göz Travması
Facebow kullanımına bağlı yüz yaralanmaları nadir de olsa çok ciddi sorunlar
oluşturabilir. Minör laserasyonlardan göz kayıplarına kadar çeşitli şiddetlerde yaralanmalara
sebep olabilir. Samuels R, O'Neill J, Bhavra G, Hills D, Thomas P, Hug H, Brown M,
Haining C, Stern M, Di Biase A, Straw S, Hoyen-Chung D. A clinical evaluation of a locking
orthodontic facebow. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2000 Mar;117(3):344-50.
İngiliz ortodontistler arasında yapılan bir araştırmada headgeare bağlı yüz
yaralanmalarının oranı %4 bulunmuştur. Genellikle bu çeşit kazalar uyku esnasında elastiğin
kaza sonucu yüz arkından kurtulması, bunun sonucunda serbest kalarak bukkal tüplerden
çıkan yüz arkının çocuğun yatakta dönmesiyle yüz veya göze zarar vermesi şeklinde meydana
gelmektedir. Arkın yüze darbesi ani veya kuvvetli olmasa bile ağız bakterilerinin göze
taşınması sonucu kontrolü çok zor enfeksiyon oluşarak ( korneal ülser, enoftalmitis ) iki
gözün de kaybedilmesiyle sonuçlanabilir. Oyun oynarken kaza sonucu ya da başka çocuğun
çekmesiyle yüz arkının bukal tüpten kurtulması ya da elastik hala takılıyken yüz arkının
bukkal tüplerden çıkartılmasıyla yüz yaralanmasına neden olabilecek diğer yollardır.
SAMUELS, Russell HA; DOLL, Gerhard Michael. HOW ORTHODONTIC FACEBOW
INJURIES OCCUR: SELECTING EFFECTIVE SAFETY DEVICES TO AVOID
THEM. Turkish Journal of Orthodontics, 1998, 11.1: 55-63.
Oral kavite çeşitli patojenler ile kolonizedir. Büyük çoğunluğu; Streptokokkus
viridans, aerobik and anaerobik satafilokoklar, gram negatif diplokoklar (Neisseria,
Branhamella) , Corynebacterium, Lactobacillus, Vibrio ve Actinomyces gibi bakterilerdir.
Oral kavitedeki bakteriler facebowun ağız içi kısmına yapışmış ve kolonize olmuşlardır.
Blum-Hareuveni T, Rehany U, Rumelt S. Devastating endophthalmitis following penetrating
ocular injury during night sleep from orthodontic headgear: case report and literature review.
Graefes Arch Clin Exp Ophthalmol. 2006 Feb;244(2):253-8. Epub 2005 Jul 6.
Chaushu ve ark.’ları 1997 yılında yayınladıkları vaka raporunda, hastadan aldıkları
anamnezde 10.5 yaşındaki hastanın facebowunun kaza sonucu molar bantından çıkarak
infraorbital bölgeye saplandığını ve çıktığını öğrenmişlerdir. Ailesi tarafından geç farkedilip
kliniğe getirildiğinde ise çocukta infraorbital bölgede şişlik ve alt göz kapağının kısmen
kapalı olduğu görülmüş ve yapılan muayene sonucu infraorbital abse geliştiği tespit
edilmiştir. İnfra orbital abse, angular ven penetrasyonu ile cavernous sinüs trombozuna neden
olabilir. Cavernous sinüs trombozu sıklıkla ölümcüldür fakat trombozun çözülmesi sonucunda
beyin hasarı ve körlük gibi hasarlar bırakabilir. İnfraorbital yaralanma meydana geldiğinde,
hasta ortodontisti ile acilen iletişime geçmelidir ve maxillofacial cerrah ile vaka konsülte
edilmelidir çünkü bu yaralanmalar başlangıçta asemptomatik olabilir ve sonradan
şiddetlenebilir. Oral aerobik ve anaerobik floraya karşı acilen antibiyotik verilmelidir ve
sonrasında insizyon ve direnaj yapılarak kötü sonuçlardan hastayı koruyabiliriz. Chaushu G,
Chaushu S, Weinberger T. Infraorbital abscess from orthodontic headgear. Am J Orthod
Dentofacial Orthop. 1997 Oct;112(4):364-6.
Facebow kazalarını önlemek için birçok güvenli aygıt tasarlanmıştır. Bunlar arasında,
kendinden gevşemeli enselikler ve kilit mekanizmalı Kloehn yüz arkları en etkili
modifikasyonlardır. SAMUELS, Russell HA; DOLL, Gerhard Michael. HOW
ORTHODONTIC FACEBOW INJURIES OCCUR: SELECTING EFFECTIVE SAFETY
DEVICES TO AVOID THEM. Turkish Journal of Orthodontics, 1998, 11.1: 55-63.
1.6. Mine Renklenmesi
Araştırmalar asitlenmiş mine yüzeyinde bonding mataryellerinin derine penetre
olabileceğini göstermiştir. Fjeld M, Øgaard B. Scanning electron microscopic evaluation of
enamel surfaces exposed to 3 orthodontic bonding systems. Am J Orthod Dentofacial Orthop.
2006 Nov;130(5):575-81.Rezin tagları mine dokusu içine geri dönüşümsüz olarak 50
mikrometreye kadar geri dönüşümsüz olarak ilerler. Silverstone LM, Saxton CA, Dogon IL,
Fejerskov O. Variation in the pattern of acid etching of human dental enamel examined by
scanning electron microscopy.Caries Res. 1975;9(5):373-87. Söküm ve temizleme sırasında
uzaklaştırılamayan bu derin rezin girintilerinin gıda ve korozyon ürünlerindeki renklendirici
maddelerin direkt abzorpsiyonu, minede renklenmelere sebep olmaktadır Eliades T,
Kakaboura A, Eliades G, Bradley TG. Comparison of enamel colour changes associated with
orthodontic bonding using two different adhesives. Eur J Orthod. 2001 Feb;23(1):85-90. Bir
diğer sebep ise rezin temizleme işleminin fazla derin yapılması ve buna bağlı olarak mine
yüzey özelliklerinin bozulması olabilir. Braket sökümü sonrasında arta kalan rezin tagları
ağartma ajanlarının mine içine hareketine engel olabilmektedir. Bu durum ağartma işleminin
başarısızlığına değil geç etkisini göstermesine sebep olmaktadır. Hintz JK, Bradley TG,
Eliades T. Enamel colour changes following whitening with 10 per cent carbamide peroxide:
a comparison of orthodontically-bonded/debonded and untreated teeth. Eur J Orthod. 2001
Aug;23(4):411-5. Ortodontik mekaniklerin muhtemel yan etkilerinden korunmak ve bunları
minimalize etmek için klinisyenler tedavi periodu boyunca oluşabilecek problemlere hazır
olmalıdır. Shaw WC, O'Brien KD, Richmond S, Brook P. Quality control in orthodontics:
risk/benefit considerations. Br Dent J. 1991 Jan 5;170(1):33-7.
Mine insan vücudundaki en mineralize dokudur. % 96 sı inorganik mataryelden %4 ü
organik mataryel ve sudan oluşur. Ortodontik tedavi protokolleri diş minesinde fiziksel
hasarlara neden olabilir. Ortodontik tedaviyle mine yüzeyinde potansiyel hasarlara neden olan
durumlar şunlardır:
1-etching işleminden önce temizlemek için uygulanan abrasivler
2-asit etch işlemi ile birlikte mine yüzeyinde oluşan kayıplar
3-bilinçli olarak minede yapılan aşındırma ve stripping işlemleri
4-dental plaktan kaynaklanan bakterilerin aktivitesiyle birlikte meydana gelen
deminerelizasyon ve beyaz nokta lezyonları
5-parafonksiyonel aktiviteler sonucu minede meydana gelen kayıplar
6-braketler uzaklaştırılırken meydana gelen mine fraktürleri
7-dönen enstrümanlarla kalan kompozit artıklarının mekanik uzaklaştırılması işlemi
8-düşen braketlerin rebonding işlemleri.
Arhun N , Arman A. Effect of orthodontic mechanics on tooth enamel : a review.Seminars in
Orthodontics 2007;13:281-291.
Şuanda uygulanan bütün adesiv sistemlerde etching işlemi sırasında uygulanan asitin
penetrasyon derinliğinin derecesi asitin tipine ve konsantrasyonuna, etching işleminin
süresine ve mine yüzeyinin kimyasal kompozisyonuna bağlıdır. Cehreli SB, Eminkahyagil N.
Effect of active pretreatment of self-etching primers on the ultramorphology of intact primary
and permanent tooth enamel. J Dent Child (Chic). 2006 May Aug;73(2):86-90. Genellikle
mine yüzeyini hazırlamak için yapılan etching işleminde %30 ile %50 lik arasında değişen
oranlarda fosforik asit 15 ie 60 sn arasında uygulanır, takiben yüzey yıkanır ve kurutulur.
Osorio R, Toledano M, Garcia-Godoy F. Bracket bonding with 15- or 60-second etching and
adhesive remaining on enamel after debonding. Angle Orthod. 1999 Feb;69(1):45-8. Aşırı
mine kaybının kontrolü için fosforik asite alternatif olarak maleik asit ve polyakrilik asit
kullanılır ama bunun sonucu olarak bondun dayanımı azalır. Olsen ME, Bishara SE, Damon
P, Jakobsen JR. Evaluation of Scotchbond Multipurpose and maleic acid as alternative
methods of bonding orthodontic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop.1997
May;111(5):498-501.
1.7. Mine Travması ve Hasarı
Debonding İşlemi Sırasında Meydana Gelen Mine Hasarı
Debonding işleminin amacı dişten ataşmanları ve adesiv resinleri uzaklaştırmaktır ve
yüzeyi mümkün olduğunca tedaviden önceki durumuna getirmektir. Debonding işleminde
önemli birkaç faktör vardır, en önemlisi braketin tipi ve adesivin kullanılmış olması, resin
uzaklaştırılırken kullanılan araçlardır. Profitt W: Contemporary orthodontics. St Louis, CV
Mosby .1986.Bond dayanıklılığı mine üzeyinde hasara neden olmadan braketi uzaklaştırmaya
izin verecek derecede olmalıdır. Maximum bond dayanıklılığı minenin kohesiv
dayanıklılığından daha az olmalıdır, yaklaşık olarak 14 MPa’dır. BOWEN RL, RODRIGUEZ
MS. Tensile strength and modulus of elasticity of tooth structure and several restorative
materials.J Am Dent Assoc. 1962 Mar;64:378-87. Braketlerin ve bonding ajanların mine
yüzeyinden uzaklaştırılmasıve mine üzerinde çatlak, kırık, çizik ve kayıp gibi morfolojik
değişikliklere bazen de pulpa hasarına neden olabilir. Ortodontide braket adezyonusunda
ikilem vardır; tedavi boyunca yeterince güçlü olmalı aynı zamanda tedaviden sonra braket
uzaklaştırılırken mineye zarar vermeyecek derecede az dayanıklılıkta olmalıdır. Bennett CG,
Shen C, Waldron JM. The effects of debonding on the enamel surface. J Clin Orthod. 1984
May;18(5):330-4. Braket söküm aşamasından sonra minede çatlak görülme sıklığı %50
civarıdır. Bishara SE, Fehr DE. Ceramic brackets: something old,something new, a review.
Semin Orthod. 1997 Sep;3(3):178-88. Review. Debonding kuvvetleri: mine üzerinde
kullanılan ajanlardan (fosforik asit, self-etch primer, polyakrilik asit ) , adesiv resinden,
polimerizasyon metodlarıdan, braket tipinden, ya da braketin taban kısmının yapısı gibi birçok
faktörden etkilenir. Ozcan M, Finnema K, Ybema A. Evaluation of failure characteristics and
bond strength after ceramic and polycarbonate bracket debonding: effect of bracket base
silanization. Eur J Orthod. 2008 Apr;30(2):176-82. doi: 10.1093/ejo/cjm100. Epub 2008 Jan
21. Genellikle debonding kuvvetinde artma minede hasar riskinde artışa neden olur . Ostman-
Andersson E, Marcusson A, Hörstedt P. Comparative SEM studies of the enamel surface
appearance following the use of glass ionomer cement and a diacrylate resin for bracket
bonding. Swed Dent J. 1993;17(4):139-46.
Herhengi bir ataşmanın sökümü sırasında kullanılması gereken kuvvet, braketin tipine
ve retansiyon mekanizmasına, söküm tekniğine yapıştırıcı tipine ve mineye uygulanan
maddelerin tipine bağlıdır. Braket sökümü için kullanılan kuvvet 13 MPa’ın üzerine
çıktığında, minede çatlamalar ve kırıklar oluşur. Metal braketlerin Weingart pensi veya bant
sökücü ile sökülmesi sırasında uygulanan kuvvet genelde 13MPa’ın üzerine çıkmaz ancak
mine yüzeyine kimyasal olarak bağlanan seramik braket söz konusu ise konvansiyonel
yöntemleri kullanırken dikkat etmek gereklidir. Seramik braketler için alternatif yöntemler
(ultrasonik, elektrotermal, lazer) gündeme gelmiştir. Bu yöntemler pulpa hasarı gibi
potansiyel riskler taşıdıkları için, klinik olarak önerilmeden önce daha çok geliştirilmeleri
gerekmektedir. Bishara SE, Fehr DE. Ceramic brackets: something old, something new, a
review. Semin Orthod. 1997 Sep;3(3):178-88. Penslerle yapılan debonding işlemi makaslama,
gerilme ve tork kuvvetlerine neden olur. Eliades T, Bourauel C. Intraoral aging of
orthodontic materials: the picture we miss and its clinical relevance. Am J Orthod Dentofacial
Orthop. 2005 Apr;127(4):403-12.
Braket debondinginden sonra muhtemel ayrılma tipleri ya mine ile adesiv resin
arasında ya adesiv resinin içinde ya da braket ile adesiv resin arasında olur, son iki durumda
artıkların uzaklaştırılması gerekir. Hong YH, Lew KK. Quantitative and qualitative
assessment of enamel surface following five composite removal methods after bracket
debonding. Eur J Orthod. 1995 Apr;17(2):121-8. Braket debondingi ya da artıkların
uzaklaştırılması sırasında mine yüzeyindeki kayıplar ya da braket debondinginin zaralı etkileri
iatrojenik problemlerdir. Özellikle mine yüzeyinden calsium kayıpları dental erozyona neden
olabilir. ten Cate JM, Imfeld T. Dental erosion, summary. Eur J Oral Sci. 1996 Apr;104(2 ( Pt
2)):241-4.
Adesivlerin uzaklaştırılması plak retansiyonunun eliminasyonu için ve mine yüzeyinin
estetik görüntüsü için gereklidir. Yanlış debonding teknikleri örneğin elmas frez kullanılması
minede hasara ve daha fazla zaman kaybına sebep olabilir. Ireland AJ, Hosein I, Sherriff M.
Enamel loss at bond-up, debond and clean-up following the use of a conventional light-cured
composite and a resin-modified glass polyalkenoate cement. Eur J Orthod. 2005
Aug;27(4):413-9. Adesiv resin tipi ve debonding sırasında kullanılan enstrümanlar mine
kaybı miktarı ile ilişkilidir. Yüksek hızda tungsten karpid frezlerin kullanılmasını ardından
sof-lex disklerin düşük hızda kullanılması son derece güzel bitim sağlar ve son aşamada
lastiklerle Zircate patın uygulanmasını Zarinnia ve ark.’ları tavsiye etmiştir. Rezidüel rezinleri
uzaklaştırmak için çelik frezlerin bitimde kullanılması etkili değildir. Zarrinnia K, Eid NM,
Kehoe MJ. The effect of different debonding techniques on the enamel surface: an in vitro
qualitative study. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1995 Sep;108(3):284-93. Oliver ve
Griffiths debonding işleminden sonra kompozit artıklarını uzaklaştırmanın en iyi yolu olarak
düşük hızda tungsten karpid frezlerin kullanılmasını tavsiye etmişlerdir. Oliver RG, Griffiths
J. Different techniques of residual composite removal following debonding--time taken and
surface enamel appearance. Br J Orthod. 1992 May;19(2):131-7. Günümüzde silikon karpid,
silikon dioksit ya da elmas parçacıkları gibi çeşitli farklı polisherler vardır. Marghalani HY.
Effect of finishing/polishing systems on the surface roughness of novel posterior composites.
J Esthet Restor Dent. 2010 Apr;22(2):127-38. Sacha ve ark.’ları 75 tane çekilmiş insan
dişinde debonding ve temizleme işleminden sonra mine kaybını ve kompozit artıklarını
değerlendirmiştir. Adesiv artıklarını temizlemek için beş farklı prosedür uygulamıştır.
1.carpid frezlerle 2. Carpid frez ve Brownie ve Greenie silikon temizleyiciler 3. Carpid frez ve
Astropol temizleyicileri 4. Carpid frez ve Renew temizleyicileri 5. Carpid frez, Brownie,
Greenie ve PoGo temizleyiciler uygulanarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar: Sadece carpid
frezlerle yapılan temizleme prosedürlerinde çok fazla diş yapısında kayıp olabileceği
görülmüştür. Çok basamaklı lastikle uygulanan temizleme kitleri mine kaybından korunma
açısından avantajlı olduğu görünmüştür. Farklı temizleme metodları yüzey bileşimi üzerine
önemli bir etkisi yoktur ama mine kaybı olmaksızın uygun bir temizleme gerçekleştirmek
zordur. Ryf S, Flury S, Palaniappan S, Lussi A, van Meerbeek B, Zimmerli B. Enamel loss
and adhesive remnants following bracket removal and various clean-up procedures in vitro.
Eur J Orthod. 2012 Feb;34(1):25-32. Braketlerin kaidesinden cutting penslerle tutularak
braketlerin bükülerek çıkarılması en güvenli metoddur. Bu işlem braket için dezavantajdır
ama minenin korunması daha önemlidir. Metal braketlerin debondinginden sonra mine hasarı
nadirdir, ama çalışmalarda mine fraktürleri ve seramik braketlerin debondingi sırasında
minede madde kaybı rapor edilmiştir. Seramik braketleri uzaklaştırırken kırılmaları kolaydır,
eğer bu durum olursa braketin büyük parçaları elmas taşlarla el aletleri ile uzaklaştırılmalıdır.
Seramik braketler küçüktür ve deforme olma özelliği yoktur, onlar ya tamdır ya da kırılmıştır.
Braketleri uzaklaştırmak için makaslama kuvvetleri uygulanır ve gerekli olan kuvvet endişe
verici boyutlara ulaşabilir. Seramik braketlerin debondinginde yaşanan bu problemler için üç
yaklaşım vardır:
 Kuvvet uygulandığında braket ve bonding resin arasında ara yüzeyde değişim artar, braket
ve bonding resin arasında ayrılma meydana gelecektir. Bugün satılan seramik braketlerin
çoğu kolay uzaklaştırılması için ara yüzeyleri dizayn edilmiştir
 Isı kullanılarak bonding resin gevşetilir böylece daha düşük kuvvetlerle braketler
uzaklaştırılabilir
 Debonding kuvveti uygulandığında modifiye braketler tahmin edildiği gibi kırılır. Slot
kısmı fraktür için yeniden düzenlenen metal slotlu seramik braketlerin bir avantajı vardır,
uzaklaştırmak için daha küçük kuvvetler gerekir. Proffit WR, Fields HW, Sarver
DM.Contemporary Orthodontics. Fifth edition, Canada, Mosby Inc. 2013;593-594.
Şu anda elektrotermal ve laser enstrümanlarla ısı sağlayarak braketleri uzaklaştırma
günceldir. Feldon ve arkadaşları diode laserin seramik braketlerin debonding işlemi üzerine
etkisini araştırmışlardır. Braket ısıtıldığında daha az kuvvet gerektiği , bu sıcaklığın az bir
hasta kısmında rahatsızlığa ve minimal pulpa hasarına neden olduğunu göstermişlerdir.
Feldon PJ, Murray PE, Burch JG, Meister M, Freedman MA. Diode laser debonding of
ceramic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2010 Oct;138(4):458-62.Debonding
işleminden sonra diş üzerinde arta kalan simanlar scaling işlemi ile rahatlıkla uzaklaştırılabilir
ama rezidüel bonding rezinlerin uzaklaştırılması daha zordur. En iyi sonuçlar 12 yivli karpid
frezlerle dental aletleri modarate hızda kullanılarak elde edilmiştir. Bu frezler rezini kolayca
keser ama mine üzerine de küçük etkileri vardır. Temizleme prosedürleri tamamlandıktan
sonra topikal florid uygulanmalıdır. En dikkatli olduğumuz yaklaşımlarda bile floridden
zengin minenin dış tabakasında bir miktar kayıp olabilir. Proffit WR, Fields HW, Sarver
DM.Contemporary Orthodontics. Fifth edition, Canada, Mosby Inc. 2013;593-594.
Özenle yapılması gereken debonding işleminin dışında bant oturtucunun dikkatsiz
kullanımı da mine travmalarına neden olabilir. Bant uygulaması esnasında geniş restorasyonlu
dişlerde desteksiz tüberkül tepelerinin kırılma riskinin yüksek olmasından dolayı dikkatli
çalışmak gerekir. Braket sökümleri özel pensleriyle ve uygun teknikte yapılmalıdır, braketler
çekerek çıkartılmaya çalışılmamalıdır. Travess H, Roberts-Harry D, Sandy J. Orthodontics.
Part 6: Risks in orthodontic treatment. Br Dent J. 2004 Jan 24;196(2):71-7. Özellikle seramik
braketlerin sökümü için bağlanma tiplerine göre değişik pensler, braketi aşındırma veya
termal ya da elektrotermal söküm gibi seçenekler kullanılabilir. Zachrisson BU . Bonding in
orthodontics.In Graber TM , Vanarsdall RL .Orthodontics: Current Principles and
Techniques.Mosby , St. Louis , 1994, pp,571-2.
İnterdental Stripping: Kasıtlı Yapılan Hasar
İnterdental stripping ortodontik tedavide yaygın olarak kullanılan klinik bir
uygulamadır. Çeşitli teknikler bugün yaygın olarak kullanılmaktadır. En yaygın olarak
kullanılanı el ile ya da motorla yapılan abrasiv strippingdir, tungsten carpid ya da elmas frez
kullanılır. Keim RG, Gottlieb EL, Nelson AH, Vogels DS 3rd. 2002 JCO study of orthodontic
diagnosis and treatment procedures. Part 1. Results and trends. J Clin Orthod. 2002
Oct;36(10):553-68. Aproksimal kontakların yeniden şekillendirilmesinde bolton
uyumsuzluğunda, hafif ya da modarate çapraşıklıkta, dental arkların stabilizasyonunda
uygulanır. Dişler yeniden şekillendirilerek daha ideal forma gelir. Minede çözünmeye neden
olmadan 0.3 – 0.4 mm aşındırma yapılabileceği iddia edilmektedir. Mine yüzeyindeki
değişim, çürük ve periodontal hastalık insidansında artışa ve sıcaklığa karşı hassasiyete neden
olabilir. Arhun N , Arman A. Effect of orthodontic mechanics on tooth enamel :a review.Am J
Orthod Dentofacial Orthop.2007;13:281-291.
Twesma ve ark.’larının yaptığı çalışmada stripping işleminin proximal yüzeylerdeki
deminerelizasyondan ve çürüklerin artışından sorumlu olduğu görülmüştür. Twesme DA,
Firestone AR, Heaven TJ, Feagin FF, Jacobson A. Air-rotor stripping and enamel
demineralization in vitro. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1994 Feb;105(2):142-52.
Radlanski ve ark.’ları stripping işleminin plak akümülasyonunda artışa neden olduğunu
göstermiştir. Radlanski RJ, Jäger A, Schwestka R, Bertzbach F. Plaque accumulations
caused by interdental stripping. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1988 Nov;94(5):416-20.
Erratum in: Am J Orthod Dentofacial Orthop 1989 May;95(5):27. Joseph ve ark.’ları mine
yüzeyinde meydana gelen çiziklerin daimi olarak kaldığını, doğal iyileşme mekanizmalarının
bunu tamir etmediğini tespit etmiştir. Joseph VP, Rossouw PE, Basson NJ. Orthodontic
microabrasive reproximation. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1992 Oct;102(4):351-9.
Stripping işleminin diğer muhtemel yan etkisi uygulama sırasında ortaya çıkan ısıdır.
Bu yüzden Zachrisson stripping sırasında soğutma uygulanmasının önemini vurgulamıştır.
Zachrisson BU. JCO/interviews Dr. Bjorn U. Zachrisson on excellence in finishing. Part 1. J
Clin Orthod. 1986 Jul;20(7):460-82. Sheridan döner aletlerle yapılan stripping işleminde
açığa çıkan ısının olası zararlı etkisinden korunmak için su spreyi kullanımını önermiştir.
Sheridan JJ. Air-rotor stripping. J Clin Orthod. 1985 Jan;19(1):43-59. Zach ve Cohen ‘ e göre
pulpada 5.5 derece (º) den daha fazla ısı artışı inflamasyona neden olur. 5.5º ısı artışı sonucu
%15 oranında pulpada nekroza neden olduğunu, 11.1º ısı artışının %60 oranında pulpada
nekroza neden olduğunu ve 16.6º ısı artışının %100 oranında pulpada nekroza neden
olduğunu Zach ve Cohen rapor etmiştir. Zach L, Cohen G. Pulp response to externally applied
heat. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 1965 Apr;19:515-30. Baysal ve ark. herhangi bir
soğutucu olmadan farklı stripping metodlarının pulpa odasında neden olduğu ısı artışını
ölçmüşlerdir. Tungsten karpid frezler yüksek hızda el aletleriyle beraber kullanıldığında kritik
sıcaklık olan 5.5º aştığı tespit edilmiştir. Metal striplerin premolar dişlerde kullanılması pulpa
odasında termal değişiklikler açısından en güvenli prosedür olduğu görülmüştür. Tungsten
karpid frezle yapılan strippingde diğer stripping işlemlerine göre daha fazla ısı artışı olduğu
görülmüştür. Klinisyenler stripping boyunca ısının zararlı etkilerine karşı uyanık olmalıdır ve
öncelikle hava ile soğutma kullanılmalıdır çünkü hava su spreyinden daha iyi bir görüş sağlar.
Baysal A, Uysal T, Usumez S. Temperature rise in the pulp chamber during different
stripping procedures. Angle Orthod. 2007 May;77(3):478-82. Stripping işleminden sonra Sof-
lex polishing diskleri kullanıldığında mine yüzeyinin daha düzgün ve plak retansiyonunun
daha az olduğunu araştırmacılar tespit etmiştir. Arman A, Cehreli SB, Ozel E, Arhun N,
CetinÅŸahin A, Soyman M. Qualitative and quantitative evaluation of enamel after various
stripping methods. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2006 Aug;130(2):131.e7-14.
Mine Aşınması
Metal veya seramik braketler ile temasta olan minenin aşınması mümkündür. Özellikle
üst kanin tepelerinin retraksiyon esnasında alt kanin braktlerine teması sonucu böyle bir
durum ortaya çıkar. Aynı şekilde, derin kapanışın artmış olduğu durumlarda, alt keserlerde
seramik braket varlığında üst keserlerin insizal kenarlarında benzer bir durum görülebilir.
Asitli yiyecekler ve saf meyve suları erozyona neden olabilecekleri için sabit tedavi gören
hastalar tarafından kullanılmamalıdır. Travess H, Roberts-Harry D, Sandy J. Orthodontics.
Part 6: Risks in orthodontic treatment. Br Dent J. 2004 Jan 24;196(2):71-7.
1.8. Mine Demineralizasyonu ve Çürük Oluşumu
Mine yüzeyinin dekalsifikasyonu ve çürük oluşumu sabit tedavinin en sık görülen ve
en önemli iatrojenik etkilerindendir. En çok etkilenen dişler birinci büyükazı dişleri, üst yan
kesiciler ve mandibular küçükazı dişleri olarak bildirilmiştir Geiger AM, Gorelick L,
Gwinnett AJ, Griswold PG. The effect of a fluoride program on white spot formation during
orthodontic treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1988 Jan;93(1):29-37.
Başlangıç çürük lezyonlarının oluşumunda en büyük role sahip olan mikroorganizma
anaerobik fakültatif olan Streptococcus Mutans ‘lardır.Bu mikroorganizmalar asidojenik (asit
üreten) ve asidürik(asit ortamında büyüyen) özelliğe sahiptir.Lactobacilluslar lezyonun
ilerleyen safhalarında devreye girerler. Drucker DB .Optimum Ph values for growth of
various plaque streptococci ,in vitro.In Dental plaque , ed .McHugh WD ,1970 p.241-
48.Dundee , Scotland :D.C. Thompson.
Çalışmalar, sabit ortodontik tedavi gören hastaların dental plak hacminin, ortodontik
tedavi görmeyen hastalara kıyasla daha hızlı arttığını ve plağın daha düşük ph değerine sahip
olduğunu göstermektedir. Sabit apereylerin plak tutucu özelliği hastalarda çürük oluşma
riskini arttırır. Qgaard B. White spot lesions during orthodontic treatment : mechanisms and
fluoride preventive aspects.Semin Orthod.2008;14:183-193.Çapraşıklık ve maloklüzyonlar
dişlerin temizlenmesini güçleştirirken apereylerin eklenmesi durumun daha da zorlaşmasına
sebep olmaktadır. Çalışmalar sabit ortodontik apereylerin dental plak hacmini hızla
arttırdığını ve ortodonti hastalarındaki plak pH‘ının normalden daha düşük olduğunu
göstermektedir. Gwinnett AJ, Ceen RF. Plaque distribution on bonded brackets: a scanning
microscope study. Am J Orthod. 1979 Jun;75(6):667-77. Braketleme ve bantlama sonrasında
dental plaktaki karyojenik bakteri kompozisyonunda hızlı bir değişim olduğu görülmektedir.
Chatterjee R, Kleinberg I. Effect of orthodontic band placement on the chemical composition
of human incisor tooth plaque. Arch Oral Biol.1979;24(2):97-100.Özellikle S.mutans gibi
asidojenik bakteri seviyesi ortodonti hastalarında farkedilir derecede artmaktadır. Braketlerin
çevresindeki mikrofloranın incelendiği bir çalışmada, braketin çevresindeki çürük
kavitesinden ya da yakınından toplanan plakta belirlenen mutans streptokokların sayısının,
ortodontik tedavi görmeyen bireylerin dişlerinden toplanan plakla karşılaştırıldığında anlamlı
düzeyde yüksek olduğu bildirilmiştir. Abe M. [Microflora around the bracket by direct
bonding system]. Nichidai Koko Kagaku. 1990 Dec;16(4):429-40. Bu plaklar fermente
edilebilir karbonhidratlarla buluştuklarında dental plağın pH değeri düşerek asidik hale
gelmektedir. pH değeri remineralizasyon eşiğinin altına düştüğünde deminerelizasyon
başlamaktadır. Hausen H , Seppa L , Fejerskov O. Can caries be predicted , in Thylstrup A ,
Fejerskov O , eds : Textbook of Clinical Cariology. Copenhagen , Munksgaard,1994 ,pp 393-
411.
Demineralize yüzeyde remineralizasyon oluşabilmektedir, ancak restoratif müdahale
gerektiren kavitasyonlara kadar ağır durumlarda ortaya çıkabilir.Dincyurek KG , Arman A.
Complication of orthodontic treatment. Turkish J Orthod 2006;19:79-96.Ortodontik tedavi
gören hastalarda sukroz yüklemesi sonrası dental plakta meydana gelen pH değişikliğini
incelemişlerdir. En düşük pH değeri üst kesicilerde çıkmıştır. Bu duruma sebep olarak
tükrüğün temizleyici etkisinin kesiciler bölgesinde azalması olarak gösterilmiştir. Arneberg P,
Giertsen E, Emberland H, Ogaard B. Intra-oral variations in total plaque fluoride related to
plaque pH. A study in orthodontic patients. Caries Res. 1997;31(6):451-6. Erratum in: Caries
Res 1998;32(2):158.
Ortodonti hastalarında diş çürüklerinin oluşmasında tükrüğün de önemli rolü
bulunmaktadır. Tükürük pH’sı, akış hızı ve tamponlama kapasitesi asit atağı sonrasında
minede oluşan mineral kaybının derecesini, deminerelizasyon derecesini, deminerelizasyonun
ilerleyişini ya da reminerelizasyon sürecini etkilemektedir. Newburn E.Cariology 3rd edn.
Chicago:Quintessence1989:29-61. Tükürükte belli düzeyde florürün sürekli bulunması
sağlandığında asit atağı başladığında reminerelizasyonun gerçekleşmesi de daha kolay
olabilmektedir. Fejerskov O. Changing paradigms in concepts on dental caries: consequences
for oral health care. Caries Res. 2004 May Jun;38(3):182-91. Forsberg ve arkadaşları;
ortodontik tedavi sırasında tükürük akış hızının arttığını bildirmişlerdir. Tükürük akış hızının
artması pH’nın ve tamponlama kapasitesinin de artmasını sağlamaktadır. Bu durum bazı
hastalarda daha az demineralizasyon görülmesini açıklamaktadır. Bu bireylerde, minenin
çözünmesi ile minerallerin yeniden çökelmesi sürecinin dengesi remineralizasyonun ağırlık
kazanması ile bozulmaktadır. Chang HS, Walsh LJ, Freer TJ. Enamel demineralization during
orthodontic treatment. Aetiology and prevention. Aust Dent J. 1997 Oct;42(5):322-7. Yapılan
çalışmalar sabit ortodontik apereylerin diş plağı miktarında hızlı bir artışa sebep olduğu
sonucuna varmıştır ve bu şekildeki plak ortodontik tedavi görmeyen hastalardan daha düşük
pH oluşmasına sebep olur. Chatterjee R, Kleinberg I. Effect of orthodontic band placement on
the chemical composition of human incisor tooth plaque. Arch Oral Biol. 1979;24(2):97-100.
Sabit apereylerin plak tutucu özellikleri hastalarda çürük riskinin artışına hazırlayıcı
olmaktadır. Dahası ortodontik apereylerin takılmasını takiben plağın bakteriyel
kompozisyonunda hızlı bir değişim gözlenir. Ortodonti hastalarında S.mutans gibi asidojenik
bakterilerin miktarı önemli şekilde artış gösterir. Bishara SE , Ostby AW. White spot lessions
: formation , prevention and treatment.Semin Orthod.2008;14:174-182. Tedavi sırasında farklı
ligasyon yöntemlerinin uygulanması da bakteri gelişimi üzerinde etkilidir.Elastik ligatürle
bağlanan braketlerin etrafındaki bakteri sayısı paslanmaz çelik ligatürle bağlanan braketlere
göre daha fazladır.Bu nedenle ağız hijyeninin iyi olmadığı hastalarda ligasyon için paslanmaz
çelik ligatür teller tercih edilmelidir. Benson PE, Douglas CW, Martin MV. Fluoridated
elastomers: effect on the microbiology of plaque. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2004
Sep;126(3):325-30.
Ağız ortamının pH seviyesi remineralizasyon için eşik seviyesinin altında olursa
dekalsifikasyon meydana gelir. Demineralizasyonun ilk klinik belirtileri beyaz nokta
lezyonları olarak gözlenir. Ogaard B, Rølla G, Arends J. Orthodontic appliances and enamel
demineralization. Part 1. Lesion development. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1988
Jul;94(1):68-73. Beyaz nokta lezyonu , düz yüzeyde lokalize , süt beyazı/opak olarak kendini
gösteren , demineralize çürük minenin yüzeyaltı pörözitesi olarak tanımlanmaktadır.Özellikle
ağız içi ph’nın azaldığı durumlarda , mikroorganizmaların da etkisiyle , diş yapısındaki
kalsiyum ve fosfat minerallerinin azalması şeklinde kendini gösterir. Bishara SE , Ostby AW.
White spot lesions :formation , prevention and treatment. Semin Orthod.2008;14:174-182.
Böyle lezyonlar iki randevu arası zaman kapsayan yaklaşık 4 hafta içinde bile oluşabilir. Bu
önemli bir bulgudur ve hem hasta hem de hekim için dikkat edilmesi gereken önemli bir
gerçektir. Ogaard B, Rølla G, Arends J. Orthodontic appliances and enamel
demineralization. Part 1. Lesion development. Am J Orthod Dentofacial Orthop.1988
Jul;94(1):68-73. Beyaz leke oluşumunu etkileyen faktörler bireysel yatkınlık, diş yüzey
özellikleri, braket ile dişeti arasındaki mesafe, tükürük akışı ve tamponlama kapasitesi ile diş
fırçalamanın etkinliğidir. Gorelick L, Geiger AM, Gwinnett AJ. Incidence of white spot
formation after bonding and banding. Am J Orthod. 1982 Feb;81(2):93-8. Norveç’te yapılan
bir çalışmada, ortodontik tedavi gören hastaların %50’sinde bir veya daha fazla sayıda beyaz
lezyon oluştuğu ve dişlerin de %5.7 oranında bu durumdan etkilendiğini belirtmişlerdir.
Tedavi görmeyen kontrol grubunda ise hastaların %11’inde, dişlerin %0.4’ünde beyaz lezyon
oluştuğu görülmüştür. Boersma JG, van der Veen MH, Lagerweij MD, Bokhout B, Prahl-
Andersen B. Caries prevalence measured with QLF after treatment with fixed orthodontic
appliances: influencing factors. Caries Res. 2005 Jan-Feb;39(1):41-7. Hangi dişlerin beyaz
lezyona daha yatkın olduğuna dair yapılan birçok çalışma farklı sonuçların çıkmasına neden
olmuştur. Mizrahi, beyaz lezyonların daha çok maksiller kesicilerde ve mandibular 1.
büyükazılarda oluştuğunu, Mizrahi E. Enamel demineralization following orthodontic
treatment. Am J Orthod. 1982 Jul;82(1):62-7. Gorelick ise maksiller kesicilerin daha yatkın
olduğunu, özellikle maksiller laterallerin daha çok etkilendiğini bulmuşlardır. Gorelick L,
Geiger AM, Gwinnett AJ. Incidence of white spot formation after bonding and banding. Am J
Orthod. 1982 Feb;81(2):93-8. Oral hijyen eğitimi ve motivasyonu ile beslenme kontrolü,
dekalsifikayon riskini azaltmak için önemlidir. Her seans dişlerin dikkatli bir şekilde
incelenmesi, tavsiye ya da müdahale gerektiren durumları ortaya çıkarmaya yetecektir. Aşırı
demineralizasyon ve kötü hijyen durumlarında tedavinin durdurulması son çare de olsa hekim
tarafından gözardı edilmemelidir. Dincyurek KG , Arman A. Complications of orthodontic
treatment .Turkish J Orthod 2006;19:79-96.
Tedavi sonunda mevcut lezyonların tükürüğün etkisi ile remineralize olmasına izin
vermek için 2 ay beklenmelidir. Spontan remineralizasyon için tükürük yeterli olamıyorsa
topikal flor uygulanmalıdır. Yüksek dozda topikal flor uygulaması (20000-25000 ppm) etkili
bir yöntem olsa da, florlu diş macunu (1000-1500 ppm) veya gargara (günlük %0.05 sodium
florid veya haftalık %0.2 sodium florid) gibi yüksek frekansta düşük dozlar tavsiye
edilmektedir. Bergstrand F, Twetman S. Evidence for the efficacy of various methods of
treating white-spot lesions after debonding of fixed orthodontic appliances. J Clin Orthod.
2003 Jan;37(1):19-21. Ortodonti hastalarının %15’inden azının ağız gargaralarını önerildiği
şekilde kullandığı bildirilmiştir. Bu nedenle vernik, solüsyon veya jel gibi hasta kooperasyonu
gerektirmeyen bir florür uygulaması önerilmektedir. Øgaard B, Larsson E, Henriksson T,
Birkhed D, Bishara SE. Effects of combined application of antimicrobial and fluoride
varnishes in orthodontic patients. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2001 Jul;120(1):28-35.
Erratum in: Am J Orthod Dentofacial Orthop 2001 Sep;120(3):279.
1.9. Temporomandibular Disfonksiyon
Temporomandibular eklem bozuklukları, çiğneme kaslarını temporomandibular
eklemi veya her ikisini birden içeren bir grup klinik sorunu ifade emektedir. Kim MR, Graber
TM, Viana MA. Orthodontics and temporomandibular disorder: a meta-analysis. Am J Orthod
Dentofacial Orthop. 2002 May;121(5):438-46. TME bozuklukları ile ilişkilendirilen oklüzal
faktörler: açık kapanış, tek taraflı çapraz kapanış, 7 mm’den fazla overjet, 5-6‘dan fazla diş
eksikliği olarak rapor edilmiştir. Herhangi bir maloklüzyona uzun süre maruz kalan
bireylerde, maloklüzyonu olmayan bireylere oranla daha fazla TME bozukluğu semptomu
olduğu bildirilmiştir. Egermark I, Magnusson T, Carlsson GE. A 20-year follow-up of signs
and symptoms of temporomandibular disorders and malocclusions in subjects with and
without orthodontic treatment in childhood. Angle Orthod. 2003 Apr;73(2):109-15. Mc
Namara ve ark.’ları oklüzal faktörlerin TME bozuklukları üzerindeki etkisini %10-%20 olarak
tahmin etmiş ve stabil bir oklüzyonun ulaşılması gereken makul bir tedavi hedefi olduğunu
ancak belirli bir gnatolojik ideale ulaşılmamasının TME bozukluğu ile sonuçlanmadığını
bildirmiştir. McNamara JA Jr, Seligman DA, Okeson JP. Occlusion, Orthodontic treatment,
and temporomandibular disorders: a review. J Orofac Pain. 1995 Winter;9(1):73-90. Diş ve
çene ilişkilerini değiştirmek stomatognatik sistemin fonksiyonlarını etkiler. Dolayısıyla
ortodontik tedavi temporomanibular disfonksiyon (TMD) riski oluşturabilmektedir. Luther F.
Orthodontics and the temporomandibular joint: where are we now? Part 1. Orthodontic
treatment and temporomandibular disorders. Angle Orthod. 1998 Aug;68(4):295-304.
Ortodontide üst keser retraksiyonunun mandibulayı geriye zorlaması, tedavi sonundaki
uygunsuz oklüzal ilişkiler, relapsa bağlı olarak stomatognatik dengenin kurulamaması,
mandibulanın yerinin aşırı değiştirilmesi, çenelik kullanımı gibi muhtemelen TME rahatsızlığı
oluşturacak birçok neden vardır. Ancak ortodontik tedavi gören ve görmeyen kişiler üzerinde
yapılan uzun dönem çalışmalarda özellikle tedavi görmüş bireylerde daha az eklem sorununun
ortaya çıktığı dolayısıyla ortodontik tedavinin eklem için yararlı olduğu düşünülmektedir.
Luther F. Orthodontics and the temporomandibular joint: where are we now? Part 1.
Orthodontic treatment and temporomandibular disorders. Angle Orthod. 1998 Aug;68(4):295-
304.
Ayrıca çenelik kullanımının eklem üzerinde herhangi bir zararlı etkisinin bulunmadığı
bazı çalışmalarda kanıtlanmıştır. Arat ZM, Akcam MO, Gokalp H. Long-term effects of chin-
cap therapy on the temporomandibular joints. Eur J Orthod. 2003 Oct;25(5):471-5.
Sadowsky ve Begole full ortodontik tedavi edilen 75 tane adolesan hastayı tedavi bittikten en
az 10 sene sonra yetişkin olduklarında, 75 tane tedavi edilmeyen malokluzyona sahip hastalar
ile karşılaştırmıştır. TMD açısından her iki grupta da semptomların benzer olduğu
bildirilmiştir. Adölosan çağı boyunca ortodontik tedavi gören bireyler, adolösan çağından
sonraki dönemde TMD gelişimi açısından artma ya da azalma görülmez. Sadowsky C,
BeGole EA. Long-term status of temporomandibular joint function and functional occlusion
after orthodontic treatment. Am J Orthod. 1980 Aug;78(2):201-12. Dibbets ve ark.’ları 171
hastada uzun dönem çalışma yapmışlardır. 75 hasta begg tekniği ile ( bu hastaların çoğu
çekimli strateji ile tedavi edilmiştir) , 66 hasta aktivatör ile ve 30 hasta çenelik ile tadavi
edilmiştir. Tedavinin başlangıcında ve sonunda semptomların kayıtları tutulmuştur. Sabit
tedavi uygulanan hasta grubunda objektif semptomların yüzdesi fonksiyonel gruptan daha
yüksektir. Ama 20 yıllık takipten sonra yapılan değerlendirmede bir fark olmadığı tespit
edilmiştir. McNamara JA Jr. Orthodontic treatment and temporomandibular disorders. Oral
Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 1997 Jan;83(1):107-17. Janson ve Hasund,
class II division 1 maloklüzyona sahip olan adölosan hastlarda çalışma yapmışlardır. 30 hasta,
diş çekimi yapılmadan iki safhada tedavi edilmiştir (headgear aktivatör uygulaması ardından
sabit tedavi uygulanmıştır) ve 30 hasta da dört premolar çekimli sabit tedavi uygulanmıştır.
Ek olarak tedavi edilmeyen 30 kişi ile de kontrol grubu oluşturulmuştur. Tedavi edilen ve
edilmeyen gruplarda benzer klinik disfonksiyonlar görülmüştür. Janson M, Hasund A.
Functional problems in orthodontic patients out of retention. Eur J Orthod. 1981;3(3):173-9.
Mimura ve Deguchi, çeneliğin TME üzerindeki morfolojik etkisini incelemek amacıyla
yaptıkları çalışmada, prepubertal dönemde klass III maloklüzyona sahip 19 bireyden oluşan
tedavi grubu ile 16 kişiden oluşan kontrol grubunu kullanmışlardır. Bu araştırma sonucunda;
çenelik tedavisiyle alt çenenin büyüme yönünün değiştiği, özellikle ramus büyümesinin
posteriora döndüğü, tedavi grubunun, kontrol grubuna göre daha ince kondil boynuna sahip
olduğu , kondil başı öne doğru rotasyon yaparken glenoid fossanın derinleştiği ve genişlediği ,
kondil ve fossa arasındaki aralığın azaldığı vurgulanmaktadır. Mimura H, Deguchi T.
Morphologic adaptation of temporomandibular joint after chincup therapy. Am J Orthod
Dentofacial Orthop. 1996 Nov;110(5):541-6.
Sadowsky ve ark.’ları 160 hastadan elde ettikleri bulguları rapor etmişlerdir .Bu
hastaların %54’ünde çekimli tedavi stratejisi uygulanmıştır.Eklem sesleri tedaviden önce ve
sonra monitörize edilmiştir. 87 hastada diş çekimi uygulanmış, 68 hastada diş çekim
uygulanmamıştır. Tedaviden önce hastaların %25 ‘inde tedaviden sonra % 17’sinde eklem
32 Ortodontide komplikasyonlar.pdf
32 Ortodontide komplikasyonlar.pdf

More Related Content

What's hot

Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...
Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...
Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...Indian dental academy
 
Biology of tooth movements
Biology of  tooth movementsBiology of  tooth movements
Biology of tooth movementsAshok Kumar
 
Classification of malocclusion
Classification of malocclusionClassification of malocclusion
Classification of malocclusionMaher Fouda
 
Orthodontic tooth movements and biomechanics.
Orthodontic tooth movements and biomechanics.Orthodontic tooth movements and biomechanics.
Orthodontic tooth movements and biomechanics.Sk Aziz Ikbal
 
Physiology of stomatognathic system ppt
Physiology of stomatognathic system pptPhysiology of stomatognathic system ppt
Physiology of stomatognathic system pptIndian dental academy
 
Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...
Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...
Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...Indian dental academy
 
Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...
Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...
Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...Indian dental academy
 
Invisalign in pediatric dentistry
Invisalign in pediatric dentistryInvisalign in pediatric dentistry
Invisalign in pediatric dentistryDr Ramesh R
 
hereditary factors etiology of malocclusion
hereditary factors etiology of malocclusionhereditary factors etiology of malocclusion
hereditary factors etiology of malocclusionParag Deshmukh
 
Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...
Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...
Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...Indian dental academy
 
Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...
Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...
Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...Indian dental academy
 
Action & Reaction Center of Resistance & Moment
Action & Reaction Center of Resistance & Moment Action & Reaction Center of Resistance & Moment
Action & Reaction Center of Resistance & Moment Mustafa Haddad
 

What's hot (20)

Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...
Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...
Physiology of tooth movement ii /certified fixed orthodontic courses by India...
 
Biology of tooth movements
Biology of  tooth movementsBiology of  tooth movements
Biology of tooth movements
 
Classification of malocclusion
Classification of malocclusionClassification of malocclusion
Classification of malocclusion
 
Functional matrix theory
Functional matrix theoryFunctional matrix theory
Functional matrix theory
 
Design Factors in Orthodontic Appliance
Design Factors in Orthodontic Appliance Design Factors in Orthodontic Appliance
Design Factors in Orthodontic Appliance
 
Orthodontic tooth movements and biomechanics.
Orthodontic tooth movements and biomechanics.Orthodontic tooth movements and biomechanics.
Orthodontic tooth movements and biomechanics.
 
Physiology of stomatognathic system ppt
Physiology of stomatognathic system pptPhysiology of stomatognathic system ppt
Physiology of stomatognathic system ppt
 
Adult orthodontics
Adult orthodonticsAdult orthodontics
Adult orthodontics
 
White spot lesions
White spot lesions White spot lesions
White spot lesions
 
Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...
Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...
Biology of tooth movement /certified fixed orthodontic courses by Indian dent...
 
Twin block
Twin blockTwin block
Twin block
 
Occlusion
OcclusionOcclusion
Occlusion
 
Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...
Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...
Biomechanics in orthodontics / /certified fixed orthodontic courses by Indian...
 
Nasal airway and malocclusion
Nasal airway and malocclusionNasal airway and malocclusion
Nasal airway and malocclusion
 
Invisalign in pediatric dentistry
Invisalign in pediatric dentistryInvisalign in pediatric dentistry
Invisalign in pediatric dentistry
 
hereditary factors etiology of malocclusion
hereditary factors etiology of malocclusionhereditary factors etiology of malocclusion
hereditary factors etiology of malocclusion
 
Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...
Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...
Ortho endo-prostho relationship /certified fixed orthodontic courses by India...
 
Funl occlusal wax/dental courses
Funl occlusal wax/dental coursesFunl occlusal wax/dental courses
Funl occlusal wax/dental courses
 
Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...
Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...
Molar distalization /certified fixed orthodontic courses by Indian dental aca...
 
Action & Reaction Center of Resistance & Moment
Action & Reaction Center of Resistance & Moment Action & Reaction Center of Resistance & Moment
Action & Reaction Center of Resistance & Moment
 

Similar to 32 Ortodontide komplikasyonlar.pdf

PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdf
PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdfPERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdf
PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdfSleymanPolat9
 
Derin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptx
Derin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptxDerin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptx
Derin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptxTahaALPAYDIN
 
Diş Beyazlatma Yöntemleri
Diş Beyazlatma YöntemleriDiş Beyazlatma Yöntemleri
Diş Beyazlatma YöntemleriYenibi Haber
 
Ağız diş.ders.2013
Ağız diş.ders.2013Ağız diş.ders.2013
Ağız diş.ders.2013canberkay
 
DHF_502_C-5 Çene Yüz.pdf
DHF_502_C-5 Çene Yüz.pdfDHF_502_C-5 Çene Yüz.pdf
DHF_502_C-5 Çene Yüz.pdfmerdanserin
 
BRUKSİZM.pptx
BRUKSİZM.pptxBRUKSİZM.pptx
BRUKSİZM.pptxEnesBozda1
 
Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör)
Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör) Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör)
Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör) Onur Çavuş
 
Sabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlik
Sabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlikSabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlik
Sabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlikIbrahim Sevki Bayrakdar
 
Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1
Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1
Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1evrenoztas
 
4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt
4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt
4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.pptZehraKuyucu1
 
Bursa dis hekimi
Bursa dis hekimiBursa dis hekimi
Bursa dis hekimiHaber Vip
 

Similar to 32 Ortodontide komplikasyonlar.pdf (18)

PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdf
PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdfPERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdf
PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI.pdf
 
Derin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptx
Derin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptxDerin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptx
Derin kapanış vakalarının etyolojisi ve morfolojisi.pptx
 
Di̇ş aşınmaları
Di̇ş aşınmalarıDi̇ş aşınmaları
Di̇ş aşınmaları
 
Pedodonti̇.tıp. pptx
Pedodonti̇.tıp. pptxPedodonti̇.tıp. pptx
Pedodonti̇.tıp. pptx
 
Diş Beyazlatma Yöntemleri
Diş Beyazlatma YöntemleriDiş Beyazlatma Yöntemleri
Diş Beyazlatma Yöntemleri
 
Ağız diş.ders.2013
Ağız diş.ders.2013Ağız diş.ders.2013
Ağız diş.ders.2013
 
Maksi̇llar si̇nüsi̇ti̇s
Maksi̇llar si̇nüsi̇ti̇sMaksi̇llar si̇nüsi̇ti̇s
Maksi̇llar si̇nüsi̇ti̇s
 
DHF_502_C-5 Çene Yüz.pdf
DHF_502_C-5 Çene Yüz.pdfDHF_502_C-5 Çene Yüz.pdf
DHF_502_C-5 Çene Yüz.pdf
 
BRUKSİZM.pptx
BRUKSİZM.pptxBRUKSİZM.pptx
BRUKSİZM.pptx
 
Manisa periodontoloji klinigi
Manisa periodontoloji klinigiManisa periodontoloji klinigi
Manisa periodontoloji klinigi
 
Endodonti̇k mi̇krobi̇yoloji̇
Endodonti̇k  mi̇krobi̇yoloji̇Endodonti̇k  mi̇krobi̇yoloji̇
Endodonti̇k mi̇krobi̇yoloji̇
 
Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör)
Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör) Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör)
Odontojenik Keratokist (Keratokistik Odontojenik Tümör)
 
Sabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlik
Sabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlikSabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlik
Sabi̇t protezlerde gi̇ngi̇val ve peri̇odontal sağlik
 
Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1
Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1
Prof Dr Mustafa Ülgen / Protez öncesi ortodontik tedavi 1
 
4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt
4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt
4. SINIF- ÇENE KİSTLERİ.ppt
 
Bursa dis hekimi
Bursa dis hekimiBursa dis hekimi
Bursa dis hekimi
 
Sbc
SbcSbc
Sbc
 
Osteomyeli̇t
Osteomyeli̇tOsteomyeli̇t
Osteomyeli̇t
 

32 Ortodontide komplikasyonlar.pdf

  • 2. GİRİŞ Maloklüzyonların ve kraniyofasiyal anomalilerin ortodontik tedavisi ile dişlerin düzgün sıralanması, oklüzyonun ve çene ilişkilerinin birbirleriyle uyumu, düzgün çiğneme fonksiyonu, fonasyonu, yüz estetiği ve estetik bir gülümseme sağlanır. Ortodontik tedavi, kişisel komforu ve bireylerin kendilerine güven duymasını sağlayarak, yaşam kaliteleri üzerine pozitif bir role sahiptir. Ortodontik tedavi, dişleri hareketlendirmek amacıyla hareketli ve sabit ortodontik apereyler kullanarak, dişlere kontrollü kuvvet uygulanmasını içerir. Ortodontik tedavi hareketli veya sabit aygıtlar ile uygulanabilir. Sabit tedavide kullanılan elemanlar ağız içerisinde tedavi sonlanıncaya kadar sürekli kalır ve bakım, özen gerektirdiğinden hasta kooperasyonu ihtiyacı ortaya çıkar. Sabit ortodontik tedavi mekaniklerinde kullanılan elemanlardan braketler ve bantlar dişlere kuvvet iletmek için dişlere yapıştırılır. Kuvvet elemanı olarak kullanılan ark telleri ise braketlere ligatürlenir. Ligatürleme metodları değişkendir, geleneksel braketlerde elastik ligatür ya da çelik ligatürler kullanılırken, self ligating braketlerde bunlar braketin bünyesinde bulunur. Ortodontik bantlar genellikle posterior dişlerde kullanılır. Sabit ortodontik tedavinin diğer medikal uygulamalar gibi yararlarının yanında risk ve komplikasyonları da vardır. Cerrahi uygulamalar gibi diğer medikal uygulamalarla karşılaştırıldığında ortodontik tedavinin riskleri daha azdır. Tedavi boyunca uygulanan apereylerin, mataryellerin ve tedavi yöntemlerinin lokal (dekalsifikasyon, renklenme, kök rezorpsiyonu, periodontal komplikasyonlar) ve sistemik (alerjik reaksiyonlar ) istenmeyen yan etkileri görülebilir. Ortodontik tedavinin yan etkileri hasta, medikal ekip ve ortodontik teknik ile ilgili faktörler arasındaki ilişki sonucunda oluşur.
  • 3. Bu seminerin amacı sabit ortodontik tedavinin lokal komplikasyonları hakkında bilgi vermektir. Genel bilgiler Sabit ortodontik tedavi nedeniyle dişlerde ve çevre dokularda istenmeyen etkilerle karşılaşılabilir. Periodontal dokularda inflamasyon , dişeti çekilmeleri , diş eti büyümeleri , dişlerde ataşman kayıpları görülebilir. Ortodontik kuvvetler sonucu , pulpada nekroza kadar gidebilecek enflamatuar reaksiyonlar ve diş köklerinde rezorpsiyonlar gelişebilir. Ortodontik tedavide kullanılan braketler , ark telleri , bantlar , ligatürler mukozalarda travmalara neden olabilir. Tedavide kullanılan ağız dışı apereylerin (headgear , çenelik ) extra oral yaralanmalara , ağız içindeki facebowun da bantlardan çıkması sonucu göz yaralanmalarına neden olabileceği çeşitli litaratürlerde karşımıza çıkmaktadır. Debonding işleminden sonra iyi temizlenmemiş kompozit artıkları dişlerde renklenmelere neden olabilir. Debonding işlemi sırasında mine dokusuna zarar verilebilir. Tedavi sırasında yapılan stripping işlemleri mine dokusunda kayıplara neden olur. Ortodontik tedavi sırasında plak retansiyon alanları artar , eğer hasta iyi bir oral hijyen sağlayamaz ise dişlerde deminerelizasyon , çürük oluşumları görülme ihtimali artar. 1.1. Periodontal zararlar Günlük oral hijyeni sağlama Ortodonti ve periodontoloji komplex bir ilişki içerisindedir. Ortodontik braket ve bantların yerleştirilmesinden sonra günlük oral hijyen sağlama işlemlerinde güçlükler meydana gelmektedir. Bunun nedeni sabit tedavi sırasında uygulanan ortodontik bant, braket ve ark tellerinin diş yüzeyinde sabit biçimde konumlanması, bu sebeple diş fırçası ve diş ipinin dişlerin yüzeylerine ve diş aralarına girmesine engel oluşturmasıdır. Ek olarak coil springler, tüpler, çelik ligatürler, elastomerik chain gibi sabit tedavi yardımcı elemanları da
  • 4. hijyeni zorlaştırır. Bu yüzden ortodontik aparatlar günlük oral hijyenin etkisinin azaltarak, plak retansiyonunu arttırır. Davis SM, Plonka AB, Fulks BA, Taylor KL, Bashutski J. Consequences of orthodontic treatment on periodontal health: Clinical and microbial effects. Seminars in Orthodontics. 2014;20:139-49. Periodontal hastalığın gelişiminde, uygulanan ortodontik apereylerin plak tutucu özelliklerinin ve hastaların bunları etkin şekilde temizleyememelerinin etkili olduğu bildirilmektedir. Birçok çalışma sabit ortodontik aperey uygulandıktan 1-3 ay sonra plak indexi skorlarında artış rapor etmiştir. Ristic M, Vlahovic Svabic M, Sasic M, Zelic O. Clinical and microbiological effects of fixed orthodontic appliances on periodontal tissues in adolescents. Orthod Craniofac Res. 2007 Nov;10(4):187- 95. Ortodontik tedavi gören hastaların dişetlerindeki patolojik değişimler, sıklıkla dişeti enflamasyonu, kanama, dişeti büyümesi ve cep derinliğinde artış şeklinde izlenmektedir. Atack NE, Sandy JR, Addy M. Periodontal and microbiological changes associated with the placement of orthodontic appliances. A review. J Periodontol. 1996 Feb;67(2):78-85. Ortodontik tedavi ve ağız içi flora değişimi Sağlıklı gingival sıvıda, çoğunlukla gram pozitif fakültatif anaerobik koklar, harekesiz çomaklar, farklı tipteki streptekok ve aktinomiçesler mevcuttur. Slots J. Microflora in the healthy gingival sulcus in man. Scand J Dent Res.1977 May;85(4):247-54. Ortodontik tedavi başladıktan kısa süre sonra mikrobiyal değişiklikler başlar ve sipiroketler, fusiform bakteriler, fakültatif anaeroblar, laktobasil ve provetella intermedia gibi bakterileri içeren periopatojenik bakterilerde artış görülür. Atack NE, Sandy JR, Addy M. Periodontal and microbiological changes associated with the placement of orthodontic appliances. A review. J Periodontol. 1996 Feb;67(2):78-85. Bazı araştırmacılar ortodontik tedaviye başladıktan sonra 12 gün içerisinde mikrobiyal değişikliklerin olduğunu tespit etmişlerdir Naranjo AA, Triviño ML,
  • 5. Jaramillo A, Betancourth M, Botero JE. Changes in the subgingival microbiota and periodontal parameters before and 3 months after bracket placement. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2006 Sep;130(3):275.e17-22. Bakterial plak periodontal hastalıkların ana etiyolojik faktörüdür. Ağız içinde 200 ile 300 arasında bakteri türü bulunmaktadır. Ancak periodontal hastalıklara neden olan bakteriler sınırlı sayıdadır. Loesche WJ. Microbiology of Dental Decay and Periodontal Disease. In: Baron S, editor. Medical Microbiology. 4th edition. Galveston (TX): University of Texas Medical Branch at Galveston; 1996. Chapter 99. Bragger ve Lang periodontal hastalığı, supragingival olarak gingivayı, subgingival olarak bağ dokusunu ve alveolar kemiği etkileyen bakterilerin tetiklediği bir enflamatuar hastalık olarak tanımlamaktadır. Oral mikroorganizmalar periodontal hastalıkların ana etiyolojik ajanıdır ve farklı tipteki mikroorganizmalar farklı yapıda enflamatuar periodontal hastalıkların oluşmasına neden olmaktadır Brägger U, Lang NP. The significance of bone in periodontal disease. Semin Orthod. 1996 Mar;2(1):31-8. Aktif periodontal hastalıktaki Campylobacter rectus, Veillonella, Peptostreptococcus, Actinomyces viscosus ve Bacterionema rothia gibi bakteriler ortodontik tedaviye başladıktan sonra 6 hafta içerisinde tedavi öncesindeki sayılarına göre önemli derecede artış gösterir. Speer C, Pelz K, Hopfenmüller W, Holtgrave EA. Investigations on the influencing of the subgingival microflora in chronic periodontitis. A study in adult patients during fixed appliance therapy. J Orofac Orthop. 2004 Jan;65(1):34-47. Leggott ve ark.ları, ortodontik tedavi altındaki yetişkinleri ve çocukları mikrobial değişiklikler açısından karşılaştırılmıştır . Çocuklarda tedavinin 6. ayında periodontal hastalıkla beraber mikrobial değişikliklerin peak yaptığını, yetişkinlerde böyle bir durum olmadığını bildirmişlerdir. Bu yüzden yetişkinlerin ve çocukların ortodontik tedaviyle farklı klinik ve bakteriel değişiklikler gösterdiğini ve bu değişikliklerin yetişkin popülasyon grubunda daha kısa süreli olduğunu görmüşlerdir. Leggott PJ, Boyd RL, Quinn RS , Eakle
  • 6. WS , Chambers DW.Gingival disease patterns during fixed orthodontic therapy : adolescents vs. adults . J Dent Res.1984;63(spec.issue):309(Abstrt.1245) Yetişkinlerde puberte döneminde görülen hormonal değişiklikler görülmez, sonuç olarak p.intermedia gibi bakteriler ve inflamasyon daha az görülür. Ortodontik tedavi yetişkinlerde daha az risklidir, plak kontrollerini daha iyi sağlarlar. Aktif tedavi boyuca periodontal sağlık ortodontik tedavi nedeniyle negatif etkilenir. Ama bu etkiler periodontitis için risk teşkil etmez, reversibldır. Ortodontik tedavi tamamlandıktan sonra bakteriel profil tedavi öncesindeki seviyesine döner. Ortodontik aparatlar uzlaklaştırıldıktan sonra 30 gün içerisinde günlük oral hijyenin sağlanması ve profosyonel bir bakımla, gingival enflamasyon ve gingival büyümenin iyileştiği görülmüştür. Apereyler uzaklaştırıldıktan sonra 3 ay içerisinde mikrobiyal değişiklikler düzelir. Ortodontik tedavi hastanın periodontal sağlığını uzun dönemde etkilememektedir. Davis SM,Plonka AB , Fulks BA , Taylor KL , Bashutski J. Consequences of orthodontic treatment on periodontal health : Clinical and microbial effects. Seminars in Orthodontics. 2014;20:139-49 . Dişeti çekilmesi Gingival çekilme, gingival marjinin semento enamel bileşimden daha apikale yer değiştirmesidir, lokalize ya da generalize olabilir. Kassab MM, Cohen RE. The etiology and prevalence of gingival recession. J Am Dent Assoc. 2003 Feb;134(2):220-5. Lokalize gingival çekilme ve kök yüzeyinin açığa çıkması hastada estetik probleme neden olur, diş kaybı korkusu oluşturur, kök çürüklerine karşı duyarlılığı arttırır ve dentin hassasiyetine neden olur. Smith RG.Gingival recession : reappraisalof an enigmatic condition and new index for monitoring.J Clin Periodontal 1997;24:201-5. Ortodontik tedavi gingival çekilmeyi arttırabilir. Ortodontik tedavi geçmişi çekilmenin büyüklüğü ile ilgilidir. Örneğin, 18-22 yaş arasında uzun yıllar ortodontik tedavi gören bireylerde tedavi edilmeyenlere göre gingival
  • 7. çekilmenin meydana gelmesi açısından 2 kat daha fazla risk altındadır. Slutzkey S, Levin L. Gingival recession in young adults: occurrence, severity,and relationship to past orthodontic treatment and oral piercing. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2008 Nov;134(5):652-6. Thompson 2002’de yaptığı çalışmada ortodontik tedavinin gingival çekilme üzerine etkisinin olmadığını görmüştür. Thomson WM. Orthodontic treatment outcomes in the long term: findings from a longitudinal study of New Zealanders. Angle Orthod. 2002 Oct;72(5):449-55. Ortodontik tedavinin gingival çekilmenin oluşması üzerine etkisinin mekanizması net değildir. Wennström e göre, dişeti çekilmesinin gelişmesi için önce kemik dehiscencesi olmalıdır. Dişeti çekilmesi için zayıf gingival biyotip, gingivitisin ilerlemesi(inflamasyon), diş fırçalama sırasında oluşan mekanik travmanın aynı anda meydana gelmesi gerektiğini belirtmiştir. Wennström JL. Mucogingival considerations in orthodontic treatment. Semin Orthod. 1996 Mar;2(1):46-54. Thilander’e göre kemik dehiscencesi her zaman dişeti çekilmesine neden olmaz. Thilander B, Nyman S, Karring T, Magnusson I. Bone regeneration in alveolar bone dehiscences related to orthodontic tooth movements. Eur J Orthod. 1983 May;5(2):105-14. Dişeti çekilmesi ve dehisens, periodontal sağlık için ciddi tehditlerdir ve alveol kemiğin bukkolingual boyutunun ince olduğu bölgelerde görülmektedir. Zachrisson BU. Orthodontics and Periodontics In: Lindhe J, Lang NP, Karring T eds. Clinical Periodontology and Implant Dentistry 2 volumes 5th edition Munksgaard, Copenhagen Blackwell Publishing; 2008 pp 1239-1279. Geçmişteki inanışın aksine dişeti çekilmesi ile keratinize ve yapışık dişetinin dikey yüksekliğinin ilişkisi yoktur. Asıl göz önünde bulundurulması gereken bukkolingual kalınlıktır. Wennstrom JL, Lindhe J, Sinclair F,Thilander B. Some periodontal tissue reactions to orthodontic tooth movement in monkeys. J Clin Periodontol 1987;14:121-129. Labial ya da lingual alveolar kemiğe doğru olan ortodontik diş hareketi dehiscence ve gingival çekilmeye neden olabilir. Wennstrom JL, Lindhe J, Sinclair F, Thilander B. Some
  • 8. periodontal tissue reactions to orthodontic tooth movement in monkeys. J Clin Periodontol 1987;14:121-9.Bukkalde konumlanmış dişlerin varlığında kemikte dehisens oluşabilmektedir. Bu dişler linguale alındığında labialdeki dişeti boyutları artmaktadır. Wennstrom JL. Mucogingival considerations in orthodontic treatment. Semin Orthod. 1996 Mar;2(1):46-54. Kemiğin ve dişetinin ince olduğu durumlarda yapılan ortodontik tedaviler her zaman risk oluşturabilirler. Diş frontal ya da lateral düzlemde ilerletilirken marjinal dokularda gerilim oluşmaktadır. Bu gerilim de yumuşak dokuların incelmesine sebep olmaktadır. Kemik dehisensi oluşsa bile dişeti çekilmesi dokunun kalınlığına göre şekillenmektedir. Eğer dişeti ince ise bakteri plağı ve/veya yanlış fırçalamadan kaynaklanan mekanik travma varlığında çekilme oluşabilmektedir. Gerekli olmadığı durumlarda labial kemiği incelten ark genişletme işlemlerinden; kemik desteği olmayan bölgelerde keserlere uygulanacak protrüzyon ve tork hareketinden kaçınılmalıdır. Enhos S,Uysal T. Collaboration of orthodontics and periodontics. Periodontal issues in modern biologic orthodontics. Cumhuriyet Dent J 2011;14(1):51-63. Sondlama derinliğinde artış Ortodontik tedavi oral hijyeni kötü hastalarda periodontal sağlığı olumsuz etkileyebilir. Bazı çalışmalarda ortodontik tedavinin sondlama derinliğinde artışa etkisin olmadığı rapor edilmiştir. Liu H, Sun J, Dong Y, etal. Periodontal health and relative quantity of subgingival Porphyromonas gingivalis during orthodontic treatment. Angle Orthod. 2011;81(4):609–615. Naranjo AA, Trivino ML, Jaramillo A, Betancourth M, Botero JE. Changes in the subgingival microbiota and periodontal parameters before and 3 months after bracket placement. Am J Orthod Dentofacial Orthop.2006;130(3):275.e217–275.e222.
  • 9. Sinclair PM, Berry CW, Bennett CL, Israelson H. Changes in gingiva and gingival flora with bonding and banding. Angle Orthod. 1987;57(4):271–278. Diğer çalışmalarda sondlama derinliğindeki artışın ortodontik tedavinin bir sonucu olduğu tespit edilmiştir.Karkhanechi M, Chow D, Sipkin J, etal. Periodontal status of adult patients treated with fixed buccal appliances and removable aligners over one year of active orthodontic therapy. Angle Orthod. 2013;83(1):146–151. Ristic M, Vlahovic Svabic M, Sasic M, Zelic O. Clinicaland microbiological effects of fixed orthodontic appliances on periodontal tissues in adolescents. Orthod Craniofac Res. 2007;10(4):187–195. van Gastel J, Quirynen M, Teughels W, Coucke W, Carels C. Longitudinal changes in microbiology and clinical perio-dontal parameters after removal of fixed orthodontic appliances. Eur J Orthod. 2011;33(1):15–21. Çoğu araştırmacı ortodonti hastalarında derin sondlama derinliğinin pseudocepten ya da ataşman kaybı sonucu zayıf konnektif doku içine sondun daha derine penetre olmasından kaynaklandığı konusunda hemfikirdir. Gingival büyüme herhangibir ataşman kaybı ile ilişkisi olmadan, bazı raporlardaki sondlama derinliğindeki artışı açıklar . van Gastel J, Teughels W, Quirynen M, Struyf S, Van Damme J, Coucke W, Carels C. Longitudinal changes in gingival crevicular fluid after placement of fixed orthodontic appliances. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2011 Jun;139(6):735-44. Ataşman kaybı Ataşman kaybı ve kemik kaybı ortodontik tedavinin kaygı verici sonuçlarındandır. Ataşman kaybı dişin hareketinin bir sonucu olarak ya da periopatojenik bakteri gelişiminin indirek etkisi olarak oluşur. Hafif kuvvetlerle ortodontik hareket boyunca dişler etrafında kemik turnoverı meydana gelir ve PDL iskemik hale gelir, bu da destek kemik ve yumuşak dokuda potansiyel bir negatif etki artışı oluşturabilir. Ong MM, Wang HL. Periodontic and orthodontic treatment in adults. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2002 Oct;122(4):420-8.
  • 10. Alstad ve Zachrisson yaşları 11 ve 12 arasında değişen çekimli tedavi uyguladıkları 38 kişilik bir hasta grubu ve herhangibir ortodontik tedavi uygulanmayan 39 kişilik bir hasta grubu oluşturmuşlardır. Ortodontik tedavi gören hastalara dikkatli bir oral hijyen programı uygulanmıştır. Tedavi boyunca 5 farklı zamanda periodontal durum değerlendirilmiştir. Periodontal sond kullanılarak maksiller dişlerin mesial , distal ve fasiyal yüzeylerinde ataşman kayıp miktarları değerlendirilmiştir. Bu çalışma ile Alstad ve Zachrisson , tedavi edilen hastalarla ortodontik tedavi görmeyen hastalar arasında istatistiksel olarak ataşman seviyeleri arasında önemli bir fark olmadığını tespit etmiştir. Alstad S, Zachrisson BU. Longitudinal study of periodontal condition associated with orthodontic treatment in adolescents. Am J Orthod. 1979;76(3):277-286. Periodontal rahatsızlığı bulunun ortodontik tedavi gören hasta grubu Öncesinde periodontal rahatsızlığı olan hastalar ortodontik tedavi açısından yüksek risk içerir. Boyd ve ark.’ları ortodontik tedavinin, normal periodontal dokulara sahip olan adolesanlar, normal periodontal dokulara sahip olan yetişkinler ve önceden periodontal hastalığı tedavi edilmiş ve stabilize edilmiş periodontal hastalık hikayesi olan yetişkinler olmak üzere üç hasta grubu üzerine etkisini karşılaştırmıştır. Kronik periodontitis hikayesi olan hastalar ortodontik tedaviden önce kapsamlı bir periodontal tedavisi almalıdır ve tedavi boyunca her üç ayda bir periodontal bakımı yapılmalıdır. Bu çalışma yetişkin hasta gruplarında ortodontik tedavi boyunca inflamasyon, plak ve ataşman kaybı bakımından bir fark olmadığını göstermiştir. Bununla beraber adolesan hasta grubunda yetişkin hasta gruplarına göre daha fazla inflamasyon, supragingival plak tespit edilmiştir ve zayıf oral hijyenin ataşman kaybı ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir Boyd RL, Leggott PJ, Quinn RS, Eakle WS, Chambers D. Periodontal implications of orthodontic treatment in adults with
  • 11. reduced or normal periodontal tissues versus those of adolescents. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1989 Sep;96(3):191-8. Periodontal hastalığı mevcut olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Ağız sağlığı mükemmel olmalı, bonded uygulamalar tercih edilmelidir. Thilander B.Damage to tooth supporting tissues in orthodontics. In:Graber TM , Eliades T , Athanasiou AE. Risk management in orthodontics: Expert’ Guide to Malpractice.Quintessence Publishing Co , 2004,pp.75-95. 1.2. Pulpal Reaksiyonlar Dental pulpa dokusu vaskülarize, innerve bir dokudur ve kalsifiye sert dentin dokusuyla çevrilidir. Pulpa dokusu duyusal sinir fibrilleri içerir. Pulpa ve periodonsiyumda en çok bulunan temel nöropeptidler; substance P (SP), kalsitonin gen-related peptid (CGRP) ve nörokinin A (NKA)’dır. Nörojenik inflamasyon gibi durumlarda duyusal sinir fibrillerinin uyarılması ile bu nöropeptidler artarak vazodilatasyona ve damar geçirgenliğinde artışa neden olur. Herhangibir mekanik ve fiziksel bir kuvvet ile duyusal sinirler stimüle olarak pulpada nörojenik inflamasyon gibi değişikliklere neden olur. Yamaguchi M, Kasai K. The effects of orthodontic mechanics on the dental pulp. Semin Orthod. 2007;13:272-280. Ortodontik tedavide pulpal reaksiyonlar minimaldir ve ortodontik tedavi başlangıcında pulpada hafif ve kısa süreli inflamatuar cevaplar olduğu belirtilmişdir. Profitt WR, Fields HW. Contemporary orthodontics. 2nd ed. St Louis, Mosby-Year Book.1993,pp 277-278. Kvinnsland ve ark’ları ise ortodontik kuvvetler sonucu pulpada orta dereceli inflamatuar cevabın oluştuğunu bildirmişler ama spesifik hücre cevaplarını araştırmamışlardır. Kvinnsland S , Heyeraas K, Ofjord es : Effect of experimental tooth movement on periodontal and pulpal blood flow. Eur J Orthod 1989;11:200-205. Ortodontik tedavi boyunca diş vitaliesinde kayıp olduğu rapor edilmiştir. Genellikle bu durum tedavi öncesinde travma hikayesi olan dişlerde görülür. Travmatize dişlerde hafif
  • 12. ortodontik kuvvetler uygulanmalı ve 3 ayda bir vitalite kontrolü yapılmalıdır Dincyurek KG, Arman A. Complications of orthodontic treatment. Turkish J Orthod .2006;19:79-96. Kontrollü ortodontik kuvvet diş vitalitesindeki kayıptan nadiren suçludur; kesici dişlerin palatinale ya da labiale tipping hareketleri, kök apeksinin ters yöndeki hareketi, alveolar process dışına doğru hareket olduğunda vitalite kaybı görülür. Bu gibi hareketler kan damarlarının pulpal kanala girişine zarar verir. Yamaguchi M, Kasai K. The effects of orthodontic mechanics on the dental pulp. Semin Orthod. 2007;13:272-280. Butcher ve Taylor retraksiyon kuvvetleri uygulanmasının maymunlarda pulpal nekroza neden olduğunu tespit etmiştir. Butcher EO, Taylor AC.The vascularity of the incisor pulp of the monkey and its alteration by tooth retraction. J Dent Res 1952;31:239-247. İnsanlarda yapılan çalışmalar intrüziv ve ekstrüzüv kuvvetlerin pulpal kan akımı sirkülasyonundaki bozukluklara neden olarak odontoblastik tabakanın dejenerasyonuna neden olduğunu göstermiştir. Mostafa YA, Iskander KG, El-Mangoury NH. Iatrogenic pulpal reactions to orthodontic extrusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1991 Jan;99(1):30-4. Maymunların kesici dişlerine intruziv kuvvetler uygulanmış ve pulpada nekroza neden olduğu rapor edilmiştir Butcher EO, Taylor AC. The vascularity of the incisor pulp of the monkey and its alteration by tooth retraction. J Dent Res. 1952 Apr;31(2):239-47. İntruziv kuvvetlerin insan dişleri üzerine olan etkileri histolojik olarak araştırılmıştır. Çalışmalarda pulpada vazodilatasyon ve sirkülasyon problemleri, lokal hemoraji, kan hücrelerinin çökmesiyle kahverengi hemosiderin birikimleri rapor edilmiştir. Picton’a göre 50 gr intrüsiv kuvvet dişin apikalinin yaklaşık olarak 40 μm (mikrometre) hareketini sağlayarak kan damarlarında büzülmelere neden olur. PICTON DC. The effect on normal vertical tooth mobility of the rate of thrust and time interval between thrusts. Arch Oral Biol. 1963 May-Jun;8:291-9. Ortodontik kuvvetlerin, periodonsiyumdaki mekanik hasara ve inflamatuar reaksiyonların ilerlemesine neden olarak pulpada hücre hasarına, inflamatuar değişikliklere ve kan damarlarındaki dolaşım problemlerine neden
  • 13. olduğu bilinir. Cooper SM, Sims MR. Evidence of acute inflammation in the periodontal ligament subsequent to orthodontic tooth movement in rats. Aust Orthod J. 1989 Oct;11(2):107-9. Dental pulpa dokusunun ortodontik kuvvet uygulamasını takiben internal rezorpsiyona yol açabileceği rapor edilmiştir. Spurrier SW, Hall SH, Joondeph DR, et al. A comparison of apikal root resorption during orthodontic treatment in endodontically treated and vital teeth. Am J Orthod Dentofacial Orthop .1990;97:130-134. Kucukkeles ve Okar pulpa tarafındaki kökün iç yüzeyinde intrüziv kuvvetlerin rezorpsiyon kavitelerine neden olduğunu rapor etmişlerdir. Kucukkeles N, Okar I. Root resorption and pulpal changes due to intrusive force. J Marmara Univ Dent Fac. 1994 Sep;2(1):404-8. Ortodontik ekstrüzyon için optimum kuvvet büyüklüğünün 50 ile 75 gr kuvvet arasında olması gerektiği bildirilmiştir. Profitt WR, Fields HW. Contemporary orthodontics. 2nd ed. St Louis, Mosby-Year Book.1993,pp 277-278. Kompozit artıklarının temizlenmesi esnasında ısı artışı sonucu geçici pulpitis görülebilir. Soğutma yöntemi yetersizse pulpada nekroz oluşabilir. 5.5 derecelik ısı artışı %40 ihtimalle pulpada geri dönüşümsüz enflamasyona neden olurken 11 derecelik ısı artışı %100 pulpa nekrozuna sebep olur Uysal T, Eldeniz AU, Usumez S, Usumez A. Thermal changes in the pulp chamber during different adhesive clean-up procedures. Angle Orthod. 2005 Mar;75(2):220-5. 1.3. Kök Rezorpsiyonu Kök rezorpsiyonu ilk defa Bates tarafından 1856 yılında tanımlanmıştır. Bates S. Absorption. Br J Science 1856;1:256. Ortodontik kaynaklı inflamatuar kök rezorpsiyonu ortodontik tedavinin yaygın ve kaçınılmaz bir yan etkisidir. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK ,Wiley-Blackwell.2011,pp.117. Histolojik çalışmalarda ortodontik tedaviyle hareket ettirilen dişlerin %90’ında kök rezorpsiyonunun
  • 14. meydana geldiği gözlemlenmiştir.Stevnik A, Mjor I. Pulp and dentine reactions to experimental tooth intrusion. A histological study of the initial changes. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1970;57:370-85. Ortodontik diş hareketi periodontal ligamentin aşırı basınç alması ile bağlantılıdır ve hyalinizasyonla sonuçlanır. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK , Wiley- Blackwell.2011,pp.119. Brudvik ve Rygh’a göre ortodontik tedavi nedeniyle oluşan inflamatuar kök rezorpsiyonu hyalinize dokuların eliminasyonunun bir parçasıdır. Brudvik P, Rygh P. Root resorption beneath the main hyalinized zone. Eur J Orthod. 1994 Aug;16(4):249-63. Sementoklast ve osteoklast aktivitesindeki artış sonucu oluşan periodontal ligamentin hyalinizasyonu ve ortodontik tedavi boyunca uygulanan büyük kuvvetlerin etkisiyle kök rezorpsiyonunun meydana geldiği düşünülmektedir. Traves H. Orthodontics. Part 6: Risks in orthodontic treatment. Br Dent J 2004 ;196:71-7.Dişin hareketi boyunca basınç bölgeleri (osteoklastın kemik rezorpsiyonunu aktive ettiği yerler) ve gerilme bölgeleri (osteoblastın kemik depozisyonunu aktive ettiği yerler) yeniden şekillenir. Böylece diş, kemik rezorpsiyonunun olduğu tarafa doğru hareket eder. Kemik depozisyonu ve kemik rezorpsiyonu arasındaki dengesizlik, sementin koruyucu özelliğindeki kayıp, kök rezorpsiyon alanlarında sementoklast ve osteoklast oluşmasına katkıda bulunur. Hyalinize doku oluştuğunda diş hareketi duracaktır. Periodontal ligament rejenerasyonu üstünde; hyalinize doku, makrofaj benzeri mononükleer hücreler ve multinükleer dev hücreler tarafından uzaklaştırılır ve dişin hareketi tekrar başlar. Kök yüzeyi dışındaki hyalinize dokunun uzaklaşması boyunca sementoblast tabakası zarar görür, alt tabakadaki yüksek densitedeki mineralize sement açığa çıkar. Ortdontik tedavi boyuca oluşan kuvvet kökün dış yüzeyinde direk olarak bir hasara neden olabilir. Periferdeki tamir mekanizmaları ilerlediğinde, hyalinize dokunun altındaki kök yüzeyi birkaç gün sonra rezorbe olur. Lopatiene K, Dumbravaite A. Risk factors root resorption after orthodontic treatment. Stomatologija 2008;10:89-95.
  • 15. Kök rezorpsiyonunun derecesi; kök rezorpsiyonun şiddetinin üç seviyesi vardır. 1- remodellingle beraber görülen sement veya yüzey rezorpsiyonu 2- onarımla beraber görülen dentin rezorpsiyonu 3- çevresel apikal kök rezorpsiyonu Kök ucunun belirgin şekilde rezorbe olması rejenerasyon olmaksızın kök boyunun kısalması ile sonuçlanır. Yüzey onarımı sadece sement tabakasında gerçekleşir. Brezniak N. Orthodontically induced inflammatory root resorption. Part: l The basic science aspects. Angle orthod 2002;72:175-9. Kök rezorpsiyonu için risk faktörleri: Ortodontik tedavi boyunca kök rezorpsiyonu pek çok faktörden etkilenebilir. Bütün bunlar biyolojik, mekanik, her ikisinin kombinasyonu ve diş vitalitesi , nekrotik pulpa gibi diğer faktörlerdir. Lopatiene K, Dumbravaite A. Risk factors root resorption after orthodontic treatment. Stomatologija 2008;10:89-95. Biyolojik Faktörler Kök rezorpsiyonu ortodontik tedavi olmadan da gerçekleşebilir ve bireyin doku cevabına ve metabolik aktivitesine bağlıdır. Metabolik sinyaller(örneğin hormonlar, metabolizma hızı ), osteoblastik-osteoklastik aktivite arasındaki ilişkiyi etkiler. Kök rezorpsiyonu bireyler arasında ve aynı bireyde farklı zamanlarda değişiklikler gösterebilir. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice. First edition, UK, Wiley- Blackwell.2011,pp.120. Owmann-Moll ve Kurol alerjik hasta grubunda kök rezorpsiyon riskinin arttığını tespit etmiştir. Astım hastalarında kök rezorpsiyonu oluşma riski daha fazladır. Owmann-Moll P,
  • 16. Kurol j. The early reparative process of orthodontically induced root resorption in adolescents location and type of tissue. The European Journal of Orthodontics 1998;20:727-32. Artmış bir kök rezorpsiyon insidansı özellikle maxiller molarların küntleşmesi, kronik astım hastalarında görülen bir durumdur. Bunun nedeni diş köklerinin iltihaplı maksiller sinüse yakın oluşu ya da bu hastalarda inflamatuar mediatörlerin bulunması olabilir. McNab S, Battistutta D, Taverne A, Symons AL. External apical root resorption of posterior teeth in asthmathics after orthodontic treatment. American Journal of orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1999;116(5):545-51. Kemik turnoverı ortodontik tedaviyi etkileyebilir. Yüksek kemik turnoverı (örneğin; hipertiroidizm durumlarında) normal ya da düşük kemik turnoverla karşılaştırıldığında diş hareket miktarı daha fazladır. Düşük kemik turnoverı (örneğin; hipotiroidizm durumlarında) görülen durumlarda daha fazla rezorpsiyon görülür. Verna ve ark’ları ratlar üzerinde yaptıkları çalışmalarda düşük kemik turnoverına sahip ratlarda daha fazla kök rezorpsiyonu olduğunu göstermiştir. Verna C, Dalstra M, Melsen B. Bone turnover rate in rats does not influence root resorption induced by orthodontic treatment . The european Journal of Orthodontics 2003;25(4):359-63. Bifosfanatlar osteoporoz tedavisinde yaygın olarak kullanılan güçlü kemik rezorpsiyonu inhibitörleridir. Bifosfanatlar osteoklastlarda apoptoz olayını direk veya indirekt olarak indüklerler, bu da kemik rezorpsiyonu inhibisyonunda rol oynar. Ortodontik diş hareketi üzerindeki etkileri, osteoklast sayısındaki azalmadan dolayı diş hareketinin yavaşlaması ve kök rezorpsiyonunun azalması şeklindedir. Siklo-oksijenazın ve bunun sonucu prostaglandin üretiminin non-steroidal anti inflamatuar ilaçlar tarafından inhibisyonu, kök ve kemik rezorpsiyonunun azaltılmasında faydalı olabilir. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice. First edition, UK ,
  • 17. Wiley-Blackwell.2011,pp.117.Villa ve ark’ları bir çeşit non steroidal antiinflamatuar ilaçlardan (NSAİ) olan nabutemonun ortodontik intrüzyon hareketi süresince etkinliğini araştırmışlar ve nabutemon alanlarda kök rezorpsiyonunun daha az olduğunu, ilacın diş hareketini engellediğini bulmuşlardır.Villa PA, Oberti G, Moncada CA, Vasseur O, Jaramillo A, Tobon D, Agudelo JA. Pulp-dentine complex changes and root resorption during intrusive orthodontic tooth movement in patients prescribed nabumetone. J Endod.2005 Jan;31(1):61-6. Genetiğin kök rezorpsiyonuna yatkınlığı üzerindeki etkisi tartışmalıdır. Kök rezorpsiyonunun genetik etkileşimini değerlendirmedeki zorluklardan biri, genetik faktörleri çevresel faktörlerden ayırt etmektir. Ngan ve ark’ları kök rezorpsiyonunun genetik etkileşimini araştırmıştır. Tek yumurta ve çift yumurta ikizleri değerlendirilmiştir ve sonuçlar kök rezorpsiyonunun genetik bileşiminin varlığını doğrulamıştır. Ngan DC, Kharbanda OP, Byloff FK, Darendeliler MA. The genetic contribution to orthodontic root resorption: a retrospective twin study. Aust Orthod J. 2004 20(1);1-9. Sameshima ve Sinclair asyalılarda kök rezorpsiyonunun daha az görüldüğünü tespit etmiştir. Sameshima GT, Sinclair PM. Predicting and preventing root resorption: Part l.Diagnostic factors. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics.2001 ;119(5):505-10. Bazı araştırmalara göre beslenme bozukluğuna bağlı kalsiyum ve D vitamini eksikliği rezorpsiyonu artırırken, karşıt görüşler de mevcuttur. Engstrom ve ark’ları kalsiyum ve D vitamininden yetersiz diyetle beslenen deneysel fare grubunda hipokalsemi ortaya çıktığını, dengeli diyetle beslenen kontrol grubuna kıyasla, alkalin fosfataz aktivitesinin ve dolaşımdaki parathormon miktarının arttığını bulmuşlardır. Ortodontik diş hareketi, deney grubunda daha hızlı ve fazla kemik rezorpsiyonu ve daha şiddetli kök rezorpsiyonuna neden olmuştur. Bu çalışma aynı zamanda test grubundakilerin PDL sindeki osteoklast sayısının arttığını göstermiştir ve bunun artmış paratiroid hormonu seviyesine bağlı olduğu düşünülür. Engstrom C, Granstrom G, Thilander B. Effect of orthodontic force on periodontal tissue
  • 18. metabolism.A histologic and biochemical study in normal and hypocalcemic young rats.American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1988;93(6):486-95. Yaş ile beraber periodontal membran, daralır ve vaskülaritesi azalır. Alveolar kemik, daha yoğun, vaskülaritesi azalmış ve aplastik olur, sementin kalınlığı artar. Bu değişiklikler yetişkinleri kök rezorpsiyonu açısından daha duyarlı hale getirir. Brezniak N. Root resorption after orthodontic treatment. Part ll .Literature review. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1993;103:138-46. Genç dişler kök oluşumunu tamamlamadıkları ve apeksleri geniş olduğu için rezorpsiyona daha dayanıklıdır. Rosenberg , kök formasyonunu tamamlamamış dişlerde kök formu tamamlanmış dişlere göre daha az kök rezorpsiyonu görüldüğünü belirtmiştir. Kök formunu tamamlamamış dişlerin normal kök boylarına ulaştığı tespit edilmiştir. Rosenberg HN. An evaluation of the incidence and amount of apical root resorption and dilaceration occuring in orthodontically treated teeth , having incompletely formed roots at the beginning of Begg treatment .Am J Orthod 1972;61:524-5. Brezniak ve ark.’ları ortodontik tedavinin başlangıcında kök formu tamamlanmamış dişlerin ortodontik tedavi boyunca gelişimlerinin devam ettiğini bununla beraber normalden kısa kaldıklarını tespit etmişlerdir. Brezniak N. Orthodontically induced inflammatory root resorption. part ll: The clinical aspects. Angle Orthod 2002;72:180-4.Linge ve Linge 11 yaşından önce tedavi edilen hastalarda daha az kök rezorpsiyonu olduğunu bulmuşlardır. Diş hareketi kökler tamamen oluşmadan önce, yani 11.5 yaşından önce tamamlanırsa kök rezorpsiyonundan kaçınılabileceğini öne sürmüşlerdir, ancak bu yaşta tedavi her hasta için uygun olmayabilir. Linge BO, Linge L. Apikal root resorption in upper anterior teeth. Eur J Orthod 1983 ;5(3):173-83. Bazı alışkanlıklar kök rezorpsiyon riskini artırır. Bruksizm, tırnak yeme, open bite ile beraber görülen dil itimi ve dil basıncı, parmak emme kök rezorpsiyonunu artışıyla ilişkilidir.
  • 19. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK ,Wiley- Blackwell.2011,pp.122. Ağır travma geçirmiş bir dişin ortodontik hareketi rezorpsiyon artışıyla sonuçlanabilir. Linge ve Linge , travma görmemiş dişlerde ortodontik tedavi sonucu oluşan kök kaybı 0.64 mm iken travma görmüş dişlerde bunun 1.07 mm olduğunu kaydetmiştir. Linge BO, Linge L. Apical root resorption in upper anterior teeth. Eur J Orthod 1983;5(3):173-83. Dental travma ortodontik tedavi olmaksızın dişlerde kök rezorpsiyonuna neden olabilir. Öncesinde kök rezorpsiyonu olan ve ortodontik kuvvetlerle hareket ettirilen dişler, kök rezorpsiyonunun ilerlemesi açısından daha duyarlıdır. Replantasyon ve transplantasyondan üç ay sonra dişler ortodontik olarak tedavi edilebilir. Yapılan araştırmalara göre tamamen transplante olan diş, ortodontik kuvvetlere normal dişler gibi tepki verir. Brezniak N. Orthodontically induced inflammatory root resorption.pat ll:The clinical aspects . Angle Orthod 2002;72:180-4. Malmgren ortodontik harekete başlamak için travmanın üzerinden 1 yıl geçmesi gerektiğini belirtmiştir. Malmgren O , Goldson L , Hill C , Orwin A , Petrini L , Lundberg M. Root resorption after orthodontic treatment of traumatized teeth. Am J Orthod 1982;82(6):487-91. Yapılan çalışmalarda cinsiyet ile kök rezorpsiyonu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Brezniak N. Root resorption after orthodontic treatment.Part ll .Literature review. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1993;103:138-46. Alveolar kemik densitesi, kök rezorpsiyonu açısından öneme sahiptir. Kök rezorpsiyonu, yoğun alveolar kemikte yoğunluğu az olana göre daha şiddetlidir. Reitan ağır sürekli kuvvetin düşük yoğunluklu alveolar kemikte oluşturduğu ve hafif sürekli kuvvetin yüksek yoğunluklu alveolar kemikte oluşturduğu kök rezorpsiyonu miktarının eşit olduğunu belirtmiştir. Reitan K. Initial tissue behavior during apical root resorption. Angle Orthod. 1974 Jan;44(1):68-82. Sement alveolar kemikten daha serttir ve daha mineralizedir.
  • 20. Periodontal ligamentin sement içerisinde olan fibrilleri alveolar kemik içerisinde olan fibrillerinden daha fazladır. Bu sebeple osteoklastların, semet tabakasını yaralama ve kök rezorpsiyonunu etkileme ihtimali daha azdır. Roberts-Harry D, Sandy J. Orthodontics. Part ll :orthodontic tooth movement. Br Dent J 2004;196:391-4. Otis ve ark’ları kök çevresindeki alveolar kemik miktarı, kortikal kemik kalınlığı, trabeküler ağın yoğunluğu ve kemik trabeküllerinin ölçümlerinin kök rezorpsiyon miktarıyla belirgin bir korelasyon göstermediğini bulmuştur. Otis LL,Hongs JS , Tuncay OC. Bone structure effect on root resorption . Orthod Craniofac Res 2004;7(3):165-77. Birçok çalışmada kök rezorpsiyonu ve maloklüzyon arasında bir ilişki bulunmuştur. Şiddetli maloklüzyonlar daha büyük diş hareketi gerektirir, örneğin; daha büyük overjet daha çok retraksiyon ve daha derin overbite daha çok intrüzyon gerektirir bu da daha fazla kök rezorpsiyonuna neden olur. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.123. Haris ve Butler anterior open bite hastalarında ve deep bite hastalarında üst kesici dişlerin kök formlarını karşılaştırmışlardır. Anterior açık kapanış hastalarında köklerin önemli derecede daha kısa olduğunu , kök rezorpsiyonlarının daha fazla görüldüğünü, dişlerin fasiyal kemik desteğinin önemli derecede daha az olduğunu tespit etmişlerdir. Dil itiminin neden olduğu ortopedik kuvvetlerin, mekanoterapinin dişe yaptırdığı tork ve intrüzyon hareketleriyle aynı fizyolojik cevabı doğurduğuna inanmışlardır. Harris EF, Butler ML. Patterns of incisor root resorption before and after orthodontic correction in cases with anterior open bites. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1992;101(2):112-19. Hipofonksiyonel bir periodonsiyum, periodontal aralığın daralması ve periodontal liflerin düzensizleşmesi ile sonuçlanır, bu da PDL nin tamponlama etkisini ortadan kaldırır ve neticede kuvvet konsantrasyonunun artmasına neden olur. Sringkarnboriboon ve ark. ları nonoklüzyondaki dişlerin hareketi boyunca meydana gelen kök rezorpsiyonunu
  • 21. değerlendirmişlerdir. Bu dişlerdeki kök rezorpsiyonunun normal periodonsiyuma sahip dişlerdeki kök rezorpsiyonundan daha büyüktür. Bu sonuçlar nonoklüzyondaki dişlerin ortodontik hareketinde tedbirli olmamız gerektiğini gösterir. Sringkarnboriborn S, Matsumoto Y, Soma K. Root resorption related to hypofunctional periodontium in experimental tooth movement. J Dent Res. 2003 ;82(6):486-90. Kök rezorpsiyonundan en sık etkilenen dişler maksiller lateral kesiciler, maksiller santral kesiciler, mandibular kesiciler, mandibular birinci molarların distal kökleri, mandibular ikinci premolarlar ve maksiller ikinci premolarlardır. Maksiller lateral kesiciler, kök formları bozuk olduğundan kök rezorpsiyonuna en yatkın olan dişlerdir. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice. First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.123. Dental invaginasyon ortodonti hastalarında en sık karşılaşılan dental anomalilerdendir. En çok maksiller lateral kesiciler ve daha sonra maksiller santral kesiciler etkilenir. Mavragani ve ark. ları ortodontik tedavi süresince kök boyu kısalması ile dental invaginasyonun ilişkisini araştırmışlar ve invagine dişlerin sıklıkla kök rezorpsiyonu açısından bir risk faktörü olarak görülen deviye köklere sahip olduğunu bulmuşlardır. Bununla birlikte invagine dişlerde genellikle gecikmiş kök gelişimi ve olgunlaşmamış kökler görülmüştür. Mavragani M, Apisariyakul J , Brudvik P ,Selvig KA . Is mild dental invagination a risk factor for apikal root resorption in orthodontic patients ? Eur J Orthod 2006;28(4):307-12. Normalden farklı kök şekilleri olan dişlerin kök rezorpsiyonuna eğiliminin daha fazla olduğu bulunmuştur. Sameshima ve Sclair ortodontik tedavi öncesi ve sonrası alınan radyografilerin kullanıldığı karşılaştırılmalı bir çalışmada; anormal kök morfolojisi olan örneğin pipet şekilli, sivri, dilasere ve ince köklerde, normal formlu köklerle kıyaslandığında, daha sık kök rezorpsiyonu görüldüğünü bulmuştur. Sameshima GT, Sinclair PM. Predicting
  • 22. and preventing root resorption : Part l.Diagnostic factors . American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics.2001 ;119(5):505-10. Levander ve Malmgren kök formlarını normal, kısa(1), künt(2), dilasere(3) ve pipet şekilli(4) olmak üzere 5’e ayırmıştır. Levander E, Malmgren O, Stenback K. Apical root resorption during orthodontic Treatment of patients with multiple aplasia: a study of maxillary Incisors. Eur J Ortod 1998; 20: 427-34. Hipodonti kök rezorpsiyon riskini arttırır. Gömülü kalmış dişler kök rezorpsiyonu oluşmasına neden olabilir. Üçüncü molar dişler en sık gömülü kalan dişlerdir ve ikinci molar dişte kök rezorpsiyonuna neden olabilirler. Tabiat-Pour S. Root resorption of a maxillary permanent first molar by an impacted second premolar. Br Dent J 2007;202:261-2. Maksiller kanin dişler ikinci en sık gömülü kalan dişlerdir, kesiciler ve birinci premolar dişlerde kök rezorpsiyonuna neden olabilir. Keser dişleri kök rezorpsiyonundan korumak için dikkat edilmesi gereken en önemli şeylerden birisi gömülü kalma ihtimali olan kanin dişlerin erken teşhisidir. Şunlar tavsiye edilir: kanin bölgesi her sene palpasyonla değerlendirilmeli, on yaşından önce dental radyograflar alınarak değerlendirilmeli ve erken süt kanin dişi çekimine dikkat edilmelidir. Milberg DJ. Labially impacted maxillary canines causing severe root resorption of maxillary central incisors. Angle Orthod. 2006 Jan;76(1):173-6.
  • 23. Tedavi öncesi kök rezorpsiyonu bulguları görülen hastalar; tedaviyle birlikte normalden daha şiddetli kök rezorpsiyonu gelişmesi riski altındadır. Endodontik tedavi görmüş dişler ortodontik tedavi boyunca uygulanan kuvvete vital dişlere benzer cevap verirler. Literatürlerde, endodontik tedavi görmüş devital dişlerin kök rezorpsiyonuna yatkınlığı ile ilgili çelişkili raporlar bulunmaktadır. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.124. Wickwire ve ark.’ları ortodontik tedavi gören devital dişlerde vital dişlerden rezorpsiyon derecesinin daha fazla olduğunu rapor etmiştir. Wickwire NA, Mcneil MH, Norton LA, Duell RC. The effects of tooth movement upon endodontically treated teeth. Angle Orthodont 1974;44:235-42. Mah ve ark.’ları ortodontik tedavi boyunca vital ve devital dişler arasında önemli bir fark olmadığını göstermiştir. Mah R, Holland GR, Pehowich E. Periapical changes after orthodontic movement of root-filled ferret canines. J Endod. 1996 Jun;22(6):298-303. Bender ve ark.’ları ortodontik tedaviden sonra vital dişlerde devital dişlerden daha fazla kök rezorpsiyonu olduğunu söylemiştir. Bender IB, Byers MR, Mori K. Periapical replacement resorption of permanent , vital , endodontically treated incisors after orthodontic movement : report of two cases . J Endod 1997;23:768-73 Erratum in : J Endod 1998;24:201. Endodontik tedavi görmüş dişlerin dentin sertliği ve yoğunluğu arttığı için , kök rezorpsiyonuna daha dirençli olduğuna inanılır. Bu çalışmalar arasındaki anlaşmazlıklar, ortodontik diş hareketi süresince rezidüel enfeksiyona bağlı aktif inflamasyon olup olmamasından kaynaklanıyor olabilir. Başarılı bir endodontik tedavi uygulanmış, periodontal desteği sağlıklı bir diş, inflamasyon yokluğunda, kök rezorpsiyonuna normal bir dişten daha yatkın değildir. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK, Wiley- Blackwell.2011,pp.124. Esteves ve ark.’ları 2500 tane tedavi kaydını taramıştır ve içlerinden maxiller santral kesicileri ortodontik tedaviden önce endodontik olarak tedavi edilen 16 hasta ve dişleri vital olan eş bir
  • 24. kontrol grubu seçilmiştir. Tedavi öncesinde ve sonrasında alınan periapikal radyograflarda ölçümler yapılmıştır. Endodontik tedavi görmüş dişler ile vital dişler karşılaştırıldığında önemli bir farkın olmadığı çalışma sonucunda görülmüştür. Esteves T, Ramos AD, Pereira CM, Hidalgo MM. Orthodontic root resorption of endodontically treated teeth. Journal of Endodontics 2007;33:119-22. Mekanik Faktörler Çoğu çalışma kök rezorpsiyonunun şiddetinin ortodontik tedavinin süresine bağlı olduğu konusunda hemfikirdir. Paetyangkul ve ark.’ları ortodontik kuvvet uygulamasının 4, 8, 12. haftalardaki kök rezorpsiyonu miktarını mikro-bt yardımıyla karşılaştırmıştır ve kuvvet süresi uzadıkça rezorpsiyon miktarının arttığını bulmuşlardır. Paetyangkul A ,Turk T, Elekdag-Turk S , Jones AS , Petocz P, Darendeliler MA .Physical properties of root cementum :part 14. The amount of root resorption after force application for 12 weeks on maxillary and mandibular premolars : a microcomputed – tomography study . Am J Orthod Dentofacial Orthop 2009;136(4):492e1-9 ;discussion 92-3. Brin ve ark.’ları sınıf ll maloklüzyonun tedavisinin diş kökleri üzerine etkisini araştırmıştır. Sonuçlar ilk olarak hareketli fonksiyonel bir apereyle sonrasında sabit ortodontik tedavi uygulanan çocuklarda, sadece sabit ortodontik tedavi uygulanan çocuklara göre daha nadir kök rezorpsiyonu olduğu teşhis edilmiştir. Brin I. External apikal root resorption in class ll malocclusion: A retrospective rewiev of 1-versus 2-phase treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2003;124:151-6. Metal ve estetik braketlerin kök rezorpsiyonu üzerine etkisi araştırılmıştır. Estetik braketlerle tedavi edilen hastalarda kök rezorpsiyonu daha sık görülmüştür. Bunun nedeni estetik braketlerle tedavinin daha uzun sürmesidir Nigul K, Jagomagi T. Factors related to apical root resorption of maxillary incisors in orthodontic patients. Stomatologija. 2006;8(3):76-9.
  • 25. Acar ve ark. ları elastiklerle aralıklı ( günde 12 saat) ve devamlı (günde 24 saat) kuvvet uygulanımını karşılaştırmışlardır. Devamlı kuvvet uygulanan grupta önemli ölçüde daha fazla kök rezorpsiyonu görülmüştür. Acar A, Canyürek U, Kocaaga M, Erverdi N. Continuous vs. discontinuous force application and root resorption. Angle Orthod. 1999 Apr;69(2):159-63; discussion 163-4. Herhangibir ortodontik hareket tipi kök rezorpsiyonunu etkileyebilir. En çok kök rezorpsiyonu görülme olasılığı intrüzyon hareketinde olur. Reitan’a göre paralel hareket süresince kuvvet kök boyunca dağılır, tipping hareketi sonucunda da kuvvet apexte yoğunlaşır. Paralel hareket kök rezorpsiyonu açısından tipping hareketinden daha az risklidir.Reitan K. Effects of force magnitude and direction of tooth movement on different alveolar bone types.Angle Orthod 1964;34(4):244-55. Diğer araştırmacılar tipping hareketinin paralel hareketten daha az kök rezorpsiyonunu etkilediğini tespit etmiştir. Tipping hareketi boyunca kökün apikal ve servikal kısmında rezorpsiyon meydana gelir. Paralel hareket boyunca da kökün orta kısmı rezorbe olur. Bu durum periodontal aralığın şeklinden dolayıdır(en dar kısmı kökün orta kısmındadır). Maltha JC, van Leeuwen EJ, Dijkman GE, Kuijpers-Jagtman AM. Incidence and severity of root resorption in orthodontically moved premolars in dogs. Orthod Craniofac Res. 2004 May;7(2):115-21. Han ve ark.’ları aynı hastada, sürekli intrüziv ve ekstrüziv kuvvetler uygulandıktan sonraki rezorpsiyon miktarını elektron mikroskopu kullanarak karşılaştırdıkları çalışmalarında, intrüzyonun ekstrüzyondan yaklaşık dört kat daha fazla rezorpsiyona neden olduğunu göstermişlerdir. Han G, Huang S, Von den Hoff JW, Zeng X, Kuijpers-Jagtman AM. Root resorption after orthodontic intrusion and extrusion: an intraindividual study. Angle Orthod. 2005 Nov;75(6):912-8. Birçok hayvan ve insan çalışması, kuvvet büyüklüğünün kök rezorpsiyon şiddeti ile direk orantılı olduğu görüşünü desteklemektedir. Ağır kuvvetler aşırı hyalinizasyonu indükler ve rezorpsiyon kraterlerinin tamir sürecini sekteye uğratır. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics
  • 26. Principles and Practice.First edition, UK,Wiley-Blackwell.2011,pp.125-126. Barbagallo ve ark.’ları üst birinci premolarla yaptıkları çalışmalarda 25 g ve 225 g lık bukkal kuvvetlerin elektron mikroskopu taraması (SEM)ile ve 25 ve 225 g.lık intrusiv kuvvetlerin mikro-BT ile incelemişler ve büyük kuvvetler uygulandığında kök rezorpsiyon miktarının arttığını tespit etmişlerdir. Barbagallo LJ, Jones AS, Petocz P, Darendeliler MA. Physical properties of root cementum: Part 10. Comparison of the effects of invisible removable thermoplastic appliances with light and heavy orthodontic forces on premolar cementum. A microcomputed-tomography study. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2008 Feb;133(2):218- 27. doi: 10.1016/j.ajodo.2006.01.043. Kesikli kuvvetler devamlı kuvvetlerden daha az kök rezorpsiyonuna neden olur. Diş hareketinde bir duraksama, rezorbe sementin iyileşmesine izin verir ve bu da daha az kök rezorpsiyonu oluşturabilir. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK ,Wiley-Blackwell.2011,pp.127. Levander ve ark.’ları sabit apereylerle 6 ay süreyle başlangıç tedavisi uygulanmış ve sonrasında kök rezorpsiyonu saptanmış dişlerde, 2-3 aylık tedavi duraksamasının etkilerini radyografik olarak incelemişler. Bir duraksama yapılarak tedavi edilen gruptaki hastalarda görülen rezorpsiyon miktarı aralıksız tedavi gören hastalarınkinden dikkat çeker derecede az olmuştur. Kuvvetlerin kesilmesi, hasarlı periodontal dokunun reorganizasyonuna olanak sağlamış ve kök boyu kısalmasını azaltmıştır. Levander E, Malmgren O, Eliasson S. Evaluation of root resorption in relation to two orthodontic treatment regimes. A clinical experimental study. Eur J Orthod. 1994 Jun;16(3):223-8. Daha geniş bir mesafe boyunca hareket ettirilen dişlerin rezorptif prosese maruz kalmaları daha fazladır. Bu nedenle kök rezorpsiyon şiddeti diş hareketi mesafesiyle doğru orantılıdır. Sameshima GT, Sinclair PM. Predicting and preventing root resorption: Part II.Treatment factors. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2001 May;119(5):511-5.
  • 27. Nüks görülen hastalarda kök rezorpsiyonu daha fazla olmaktadır. Sharpe W, Reed B , Subtelny JD , Polson A. Orthodontic relapse , apikal root resorption and crestal alveolar bone levels. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1987;91:252-8. Diş çekiminin kök rezorpsiyonu üzerine etkisi tartışmalıdır. McFadden ve VonderAhe çekimli ve çekimsiz tedavi edilen hastalar arasında herhangibir fark bulamamıştır. McFadden WM, Engstrom C, Engstrom H, Anholm JM. A study of the relationship between incisor intrusion and root shortening. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1989 Nov;96(5):390-6. VonderAhe G. Postretention status of maxillary incisors with root-end resorption. Angle Orthod.1973 Jul;43(3):247-55. Dört premolar çekimli hastalar , çekimsiz ya da sadece maxiller birinci premolar çekimli hastalarla karşılaştırıldığında daha sık kök rezorpsiyonu geliştiği tespit edilmiştir. Brezniak N, Wasserstein A. Root resorption after orthodontic treatment: Part 2. Literature review. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1993 Feb;103(2):138- 46.Kök rezorpsiyon kraterlerinin tamiri, uygulanan ortodontik kuvvet kesildiği ya da belirli seviyenin altına düşürüldüğü zaman başlar. Brudvik ve Rygh’ın yaptğı çalışmalardaki histolojik bulgulara göre küçük ve yüzeyel rezorpsiyon lakünaları tamamen yeni sement ile dolabilir. Brudvik P, Rygh P. Transition and determinants of orthodontic root resorption- repair sequence. Eur J Orthod. 1995 Jun;17(3):177-88. Kök Rezorpsiyonunun Klinik Sonuçları Aktif ortodontik tedavi sonrası kök rezorpsiyonunun uzun dönem radyografik değerlendirilmesi, kök yüzeyinde progresif remodelling gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Zamanla bozuk rezorbe kenarlar düzleşmiş, sivri kök uçları yuvarlaklaşmıştır. Ancak orijinal kök konturları ve uzunluğu asla yeniden kazanılmamıştır. Şiddetli kök rezorpsiyonu görülen dişler, nadir de olsa en kötü sonuç olan hipermobilite ile karşılaşabilirler fakat bu durumda
  • 28. bile belli oranda fonksiyon gösterirler. S Gill D,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK , Wiley-Blackwell.2011,pp.128. Vlaskalic ve ark.’ları hasta ve hekim açısından problem yaratan kök rezorpsiyonu vakalarının ele alındığı 1914-1997 yılları arasında yayınlanmış altı makaleyi incelemişler. Başka bir travma geçirmeden yalnızca ortodontik tedaviden dolayı meydana gelen kök rezorpsiyonu nedeni ile oluşan diş kaybına dair hiçbir rapor bulamamışlardır. Vlaskalic V, Boyd RL, Baumrind S. Etiology and sequelae of root resorption. Semin Orthod 1998;4(2):124-31. Özellikle 3 mm ‘den az erken kök rezorpsiyonu görülen vakalarda apikal rezorpsiyona bağlı olarak kök uzunluğunun azalması, alveolar krette meydana gelen eşit miktardaki periodontal ataşman kaybına göre daha zarasız olarak tanımlanmıştır. Kalkwarf, Krejci ve Pao, kök uzunluğu ve periodontal ataşman yüzdesi arasında paralel bir ilişki olduğunu göstermiştir. Sonuçlar belirtmiştir ki; 4 mm kök rezorpsiyonu toplam ataşmanın %20 sinin kaybına, 3 mm kök rezorpsiyonu ise kretten sadece 1 mm kemik kaybına karşılık gelir. Hesaplamaların gösterdiğine göre başta oluşan 2 mm lik apikal kök kaybından sonra, ilave her 2 mm kök kaybı alveol kretinden 1 mm kemik kaybına eşdeğerdir. Bu nedenle marjinal periodontal yıkıma yatkınlığı olan hastalar, şiddetli rezorpsiyon görülen dişlerin erken kaybı açısından daha fazla risk altında olabilirler. Bu, ileri rezorpsiyon görülen vakalarda periodontal hastalık kontrolünün önemini vurgular. Buna ek olarak, kök boyları çok kısa ve periodontal ataşman kaybı olan dişler gelecekte köprü ayağı olarak kullanılmaya uygun olmayabilir. S Gill D ,B Naidi F.Orthodontics Principles and Practice.First edition, UK ,Wiley-Blackwell.2011,pp.129. Tedavinin 1. ayında kök rezorpsiyonunun teşhisi kesin değildir. 5-6 aydan sonra apikal kök rezorpsiyonunun radyografik teşhisi yapılabilir. Levander E, Bajka R, Malmgren O. Early
  • 29. radiographic diagnosis of apical root resorption during orthodontic treatment: a study of maxillary incisors. Eur J Orthod. 1998 Feb;20(1):57-63. Periapikal radyograflar ortodontik kayıtlar için önemlidir. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası kök rezorpsiyonunu karşılaştırmak için faydalıdır. Panoramik radyografilerin birçok avantajı vardır; hasta daha az radyasyon alır, koltukta daha az zaman geçirir, operatörün daha az zamanını alır, daha iyi hasta kooperasyonu sağlanır. Panoramik filmlerde kök şekli daha zor değerlendirilir. Dijital görüntüler konvansiyonel radyograflarla karşılaştırıldığında daha fazla avantaja sahiptir, kalitesi daha yüksektir , %70 oranında daha az radyasyon gerekir ve kimyasal maddeye ihtiyaç yoktur. Abuabara A. Biomechanical aspects of external root resorption in orthodontic therapy. Med Oral Patol Oral Cir Bucal. 2007 Dec 1;12(8):E610-3. 1.4. Mukoza Travması Yumuşak doku yaralanmaları sabit tedavi gören hastaların % 76’sında görülmekteyken, % 2.5 ’unda şiddetli ülserlere rastlanmaktadır. Dincyürek KG, Arman A.Complications of orthodontic treatment. Tukish J Orthod 2006;19:79-96. Ortodontik braketler ve ark teli oral mukozada irritasyona neden olur. Keskin ve sivri ark tellerinin dokuda neden olduğu irritasyondan korunmak için, tüplerin distal kenarlarından çıkan ark teli kısmı dikkatlice kesilmeli ve kıvrılmalıdır. Ligatür telinin neden olduğu doku irritasyonundan korunmak için ligatür teli, ark telinin altına dikkatlice kıvrılmalıdır. Ortodontistler, braketlerin yanak ve dudak mukozasında neden olabileceği irritasyona karşı, braketlerin üzerini örtmek amacıyla hastalarına mum vermelidir. Ortodontik mumlar aneljezik içermez. Kluemper GT, Hiser DG, Rayens MK, Jay MJ. Efficacy of a wax containing benzocaine in the relief of oral mucosal pain caused by orthodontic appliances. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2002 Oct;122(4):359-65. Sabit ortodontik aperey takıldıktan sonra apereyin neden olduğu ülserasyon ve irritasyonu azaltmak amcıyla klorheksidin glukonat gargara kullanılabilir. Klorheksidin glukonat’ın uzun süre kullanımı minede renklenmelere neden olur. Shaw WC,
  • 30. Addy M, Griffiths S, Price C. Chlorhexidine and traumatic ulcers in orthodontic patients. Eur J Orthod. 1984 May;6(2):137-40. Ark telinin uzun kaldığı kısımların travmaya neden olmaması için, bu kısımlara koruyucu tüpler (bumper sleeve) yerleştirilebilir. Traves H , Robert-Harry D, Sandy J. Risk in orthodontic treatment.British Dental Journal 2004;196:71-7. Dikkatsiz yapılan asitleme ve debonding işlemleri mukoza travmalarına neden olabilir. Dincyürek KG, Arman A Complications of orthodontic treatment .Tukish J Orthod 2006;19:79-96. 1.5. Göz Travması Facebow kullanımına bağlı yüz yaralanmaları nadir de olsa çok ciddi sorunlar oluşturabilir. Minör laserasyonlardan göz kayıplarına kadar çeşitli şiddetlerde yaralanmalara sebep olabilir. Samuels R, O'Neill J, Bhavra G, Hills D, Thomas P, Hug H, Brown M, Haining C, Stern M, Di Biase A, Straw S, Hoyen-Chung D. A clinical evaluation of a locking orthodontic facebow. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2000 Mar;117(3):344-50. İngiliz ortodontistler arasında yapılan bir araştırmada headgeare bağlı yüz yaralanmalarının oranı %4 bulunmuştur. Genellikle bu çeşit kazalar uyku esnasında elastiğin kaza sonucu yüz arkından kurtulması, bunun sonucunda serbest kalarak bukkal tüplerden çıkan yüz arkının çocuğun yatakta dönmesiyle yüz veya göze zarar vermesi şeklinde meydana gelmektedir. Arkın yüze darbesi ani veya kuvvetli olmasa bile ağız bakterilerinin göze taşınması sonucu kontrolü çok zor enfeksiyon oluşarak ( korneal ülser, enoftalmitis ) iki gözün de kaybedilmesiyle sonuçlanabilir. Oyun oynarken kaza sonucu ya da başka çocuğun çekmesiyle yüz arkının bukal tüpten kurtulması ya da elastik hala takılıyken yüz arkının bukkal tüplerden çıkartılmasıyla yüz yaralanmasına neden olabilecek diğer yollardır. SAMUELS, Russell HA; DOLL, Gerhard Michael. HOW ORTHODONTIC FACEBOW
  • 31. INJURIES OCCUR: SELECTING EFFECTIVE SAFETY DEVICES TO AVOID THEM. Turkish Journal of Orthodontics, 1998, 11.1: 55-63. Oral kavite çeşitli patojenler ile kolonizedir. Büyük çoğunluğu; Streptokokkus viridans, aerobik and anaerobik satafilokoklar, gram negatif diplokoklar (Neisseria, Branhamella) , Corynebacterium, Lactobacillus, Vibrio ve Actinomyces gibi bakterilerdir. Oral kavitedeki bakteriler facebowun ağız içi kısmına yapışmış ve kolonize olmuşlardır. Blum-Hareuveni T, Rehany U, Rumelt S. Devastating endophthalmitis following penetrating ocular injury during night sleep from orthodontic headgear: case report and literature review. Graefes Arch Clin Exp Ophthalmol. 2006 Feb;244(2):253-8. Epub 2005 Jul 6. Chaushu ve ark.’ları 1997 yılında yayınladıkları vaka raporunda, hastadan aldıkları anamnezde 10.5 yaşındaki hastanın facebowunun kaza sonucu molar bantından çıkarak infraorbital bölgeye saplandığını ve çıktığını öğrenmişlerdir. Ailesi tarafından geç farkedilip kliniğe getirildiğinde ise çocukta infraorbital bölgede şişlik ve alt göz kapağının kısmen kapalı olduğu görülmüş ve yapılan muayene sonucu infraorbital abse geliştiği tespit edilmiştir. İnfra orbital abse, angular ven penetrasyonu ile cavernous sinüs trombozuna neden olabilir. Cavernous sinüs trombozu sıklıkla ölümcüldür fakat trombozun çözülmesi sonucunda beyin hasarı ve körlük gibi hasarlar bırakabilir. İnfraorbital yaralanma meydana geldiğinde, hasta ortodontisti ile acilen iletişime geçmelidir ve maxillofacial cerrah ile vaka konsülte edilmelidir çünkü bu yaralanmalar başlangıçta asemptomatik olabilir ve sonradan şiddetlenebilir. Oral aerobik ve anaerobik floraya karşı acilen antibiyotik verilmelidir ve sonrasında insizyon ve direnaj yapılarak kötü sonuçlardan hastayı koruyabiliriz. Chaushu G, Chaushu S, Weinberger T. Infraorbital abscess from orthodontic headgear. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1997 Oct;112(4):364-6. Facebow kazalarını önlemek için birçok güvenli aygıt tasarlanmıştır. Bunlar arasında, kendinden gevşemeli enselikler ve kilit mekanizmalı Kloehn yüz arkları en etkili
  • 32. modifikasyonlardır. SAMUELS, Russell HA; DOLL, Gerhard Michael. HOW ORTHODONTIC FACEBOW INJURIES OCCUR: SELECTING EFFECTIVE SAFETY DEVICES TO AVOID THEM. Turkish Journal of Orthodontics, 1998, 11.1: 55-63. 1.6. Mine Renklenmesi Araştırmalar asitlenmiş mine yüzeyinde bonding mataryellerinin derine penetre olabileceğini göstermiştir. Fjeld M, Øgaard B. Scanning electron microscopic evaluation of enamel surfaces exposed to 3 orthodontic bonding systems. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2006 Nov;130(5):575-81.Rezin tagları mine dokusu içine geri dönüşümsüz olarak 50 mikrometreye kadar geri dönüşümsüz olarak ilerler. Silverstone LM, Saxton CA, Dogon IL, Fejerskov O. Variation in the pattern of acid etching of human dental enamel examined by scanning electron microscopy.Caries Res. 1975;9(5):373-87. Söküm ve temizleme sırasında uzaklaştırılamayan bu derin rezin girintilerinin gıda ve korozyon ürünlerindeki renklendirici maddelerin direkt abzorpsiyonu, minede renklenmelere sebep olmaktadır Eliades T, Kakaboura A, Eliades G, Bradley TG. Comparison of enamel colour changes associated with orthodontic bonding using two different adhesives. Eur J Orthod. 2001 Feb;23(1):85-90. Bir diğer sebep ise rezin temizleme işleminin fazla derin yapılması ve buna bağlı olarak mine yüzey özelliklerinin bozulması olabilir. Braket sökümü sonrasında arta kalan rezin tagları ağartma ajanlarının mine içine hareketine engel olabilmektedir. Bu durum ağartma işleminin başarısızlığına değil geç etkisini göstermesine sebep olmaktadır. Hintz JK, Bradley TG, Eliades T. Enamel colour changes following whitening with 10 per cent carbamide peroxide: a comparison of orthodontically-bonded/debonded and untreated teeth. Eur J Orthod. 2001 Aug;23(4):411-5. Ortodontik mekaniklerin muhtemel yan etkilerinden korunmak ve bunları minimalize etmek için klinisyenler tedavi periodu boyunca oluşabilecek problemlere hazır olmalıdır. Shaw WC, O'Brien KD, Richmond S, Brook P. Quality control in orthodontics: risk/benefit considerations. Br Dent J. 1991 Jan 5;170(1):33-7.
  • 33. Mine insan vücudundaki en mineralize dokudur. % 96 sı inorganik mataryelden %4 ü organik mataryel ve sudan oluşur. Ortodontik tedavi protokolleri diş minesinde fiziksel hasarlara neden olabilir. Ortodontik tedaviyle mine yüzeyinde potansiyel hasarlara neden olan durumlar şunlardır: 1-etching işleminden önce temizlemek için uygulanan abrasivler 2-asit etch işlemi ile birlikte mine yüzeyinde oluşan kayıplar 3-bilinçli olarak minede yapılan aşındırma ve stripping işlemleri 4-dental plaktan kaynaklanan bakterilerin aktivitesiyle birlikte meydana gelen deminerelizasyon ve beyaz nokta lezyonları 5-parafonksiyonel aktiviteler sonucu minede meydana gelen kayıplar 6-braketler uzaklaştırılırken meydana gelen mine fraktürleri 7-dönen enstrümanlarla kalan kompozit artıklarının mekanik uzaklaştırılması işlemi 8-düşen braketlerin rebonding işlemleri. Arhun N , Arman A. Effect of orthodontic mechanics on tooth enamel : a review.Seminars in Orthodontics 2007;13:281-291. Şuanda uygulanan bütün adesiv sistemlerde etching işlemi sırasında uygulanan asitin penetrasyon derinliğinin derecesi asitin tipine ve konsantrasyonuna, etching işleminin süresine ve mine yüzeyinin kimyasal kompozisyonuna bağlıdır. Cehreli SB, Eminkahyagil N. Effect of active pretreatment of self-etching primers on the ultramorphology of intact primary and permanent tooth enamel. J Dent Child (Chic). 2006 May Aug;73(2):86-90. Genellikle mine yüzeyini hazırlamak için yapılan etching işleminde %30 ile %50 lik arasında değişen oranlarda fosforik asit 15 ie 60 sn arasında uygulanır, takiben yüzey yıkanır ve kurutulur. Osorio R, Toledano M, Garcia-Godoy F. Bracket bonding with 15- or 60-second etching and adhesive remaining on enamel after debonding. Angle Orthod. 1999 Feb;69(1):45-8. Aşırı mine kaybının kontrolü için fosforik asite alternatif olarak maleik asit ve polyakrilik asit
  • 34. kullanılır ama bunun sonucu olarak bondun dayanımı azalır. Olsen ME, Bishara SE, Damon P, Jakobsen JR. Evaluation of Scotchbond Multipurpose and maleic acid as alternative methods of bonding orthodontic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop.1997 May;111(5):498-501. 1.7. Mine Travması ve Hasarı Debonding İşlemi Sırasında Meydana Gelen Mine Hasarı Debonding işleminin amacı dişten ataşmanları ve adesiv resinleri uzaklaştırmaktır ve yüzeyi mümkün olduğunca tedaviden önceki durumuna getirmektir. Debonding işleminde önemli birkaç faktör vardır, en önemlisi braketin tipi ve adesivin kullanılmış olması, resin uzaklaştırılırken kullanılan araçlardır. Profitt W: Contemporary orthodontics. St Louis, CV Mosby .1986.Bond dayanıklılığı mine üzeyinde hasara neden olmadan braketi uzaklaştırmaya izin verecek derecede olmalıdır. Maximum bond dayanıklılığı minenin kohesiv dayanıklılığından daha az olmalıdır, yaklaşık olarak 14 MPa’dır. BOWEN RL, RODRIGUEZ MS. Tensile strength and modulus of elasticity of tooth structure and several restorative materials.J Am Dent Assoc. 1962 Mar;64:378-87. Braketlerin ve bonding ajanların mine yüzeyinden uzaklaştırılmasıve mine üzerinde çatlak, kırık, çizik ve kayıp gibi morfolojik değişikliklere bazen de pulpa hasarına neden olabilir. Ortodontide braket adezyonusunda ikilem vardır; tedavi boyunca yeterince güçlü olmalı aynı zamanda tedaviden sonra braket uzaklaştırılırken mineye zarar vermeyecek derecede az dayanıklılıkta olmalıdır. Bennett CG, Shen C, Waldron JM. The effects of debonding on the enamel surface. J Clin Orthod. 1984 May;18(5):330-4. Braket söküm aşamasından sonra minede çatlak görülme sıklığı %50 civarıdır. Bishara SE, Fehr DE. Ceramic brackets: something old,something new, a review. Semin Orthod. 1997 Sep;3(3):178-88. Review. Debonding kuvvetleri: mine üzerinde kullanılan ajanlardan (fosforik asit, self-etch primer, polyakrilik asit ) , adesiv resinden,
  • 35. polimerizasyon metodlarıdan, braket tipinden, ya da braketin taban kısmının yapısı gibi birçok faktörden etkilenir. Ozcan M, Finnema K, Ybema A. Evaluation of failure characteristics and bond strength after ceramic and polycarbonate bracket debonding: effect of bracket base silanization. Eur J Orthod. 2008 Apr;30(2):176-82. doi: 10.1093/ejo/cjm100. Epub 2008 Jan 21. Genellikle debonding kuvvetinde artma minede hasar riskinde artışa neden olur . Ostman- Andersson E, Marcusson A, Hörstedt P. Comparative SEM studies of the enamel surface appearance following the use of glass ionomer cement and a diacrylate resin for bracket bonding. Swed Dent J. 1993;17(4):139-46. Herhengi bir ataşmanın sökümü sırasında kullanılması gereken kuvvet, braketin tipine ve retansiyon mekanizmasına, söküm tekniğine yapıştırıcı tipine ve mineye uygulanan maddelerin tipine bağlıdır. Braket sökümü için kullanılan kuvvet 13 MPa’ın üzerine çıktığında, minede çatlamalar ve kırıklar oluşur. Metal braketlerin Weingart pensi veya bant sökücü ile sökülmesi sırasında uygulanan kuvvet genelde 13MPa’ın üzerine çıkmaz ancak mine yüzeyine kimyasal olarak bağlanan seramik braket söz konusu ise konvansiyonel yöntemleri kullanırken dikkat etmek gereklidir. Seramik braketler için alternatif yöntemler (ultrasonik, elektrotermal, lazer) gündeme gelmiştir. Bu yöntemler pulpa hasarı gibi potansiyel riskler taşıdıkları için, klinik olarak önerilmeden önce daha çok geliştirilmeleri gerekmektedir. Bishara SE, Fehr DE. Ceramic brackets: something old, something new, a review. Semin Orthod. 1997 Sep;3(3):178-88. Penslerle yapılan debonding işlemi makaslama, gerilme ve tork kuvvetlerine neden olur. Eliades T, Bourauel C. Intraoral aging of orthodontic materials: the picture we miss and its clinical relevance. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2005 Apr;127(4):403-12. Braket debondinginden sonra muhtemel ayrılma tipleri ya mine ile adesiv resin arasında ya adesiv resinin içinde ya da braket ile adesiv resin arasında olur, son iki durumda artıkların uzaklaştırılması gerekir. Hong YH, Lew KK. Quantitative and qualitative
  • 36. assessment of enamel surface following five composite removal methods after bracket debonding. Eur J Orthod. 1995 Apr;17(2):121-8. Braket debondingi ya da artıkların uzaklaştırılması sırasında mine yüzeyindeki kayıplar ya da braket debondinginin zaralı etkileri iatrojenik problemlerdir. Özellikle mine yüzeyinden calsium kayıpları dental erozyona neden olabilir. ten Cate JM, Imfeld T. Dental erosion, summary. Eur J Oral Sci. 1996 Apr;104(2 ( Pt 2)):241-4. Adesivlerin uzaklaştırılması plak retansiyonunun eliminasyonu için ve mine yüzeyinin estetik görüntüsü için gereklidir. Yanlış debonding teknikleri örneğin elmas frez kullanılması minede hasara ve daha fazla zaman kaybına sebep olabilir. Ireland AJ, Hosein I, Sherriff M. Enamel loss at bond-up, debond and clean-up following the use of a conventional light-cured composite and a resin-modified glass polyalkenoate cement. Eur J Orthod. 2005 Aug;27(4):413-9. Adesiv resin tipi ve debonding sırasında kullanılan enstrümanlar mine kaybı miktarı ile ilişkilidir. Yüksek hızda tungsten karpid frezlerin kullanılmasını ardından sof-lex disklerin düşük hızda kullanılması son derece güzel bitim sağlar ve son aşamada lastiklerle Zircate patın uygulanmasını Zarinnia ve ark.’ları tavsiye etmiştir. Rezidüel rezinleri uzaklaştırmak için çelik frezlerin bitimde kullanılması etkili değildir. Zarrinnia K, Eid NM, Kehoe MJ. The effect of different debonding techniques on the enamel surface: an in vitro qualitative study. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1995 Sep;108(3):284-93. Oliver ve Griffiths debonding işleminden sonra kompozit artıklarını uzaklaştırmanın en iyi yolu olarak düşük hızda tungsten karpid frezlerin kullanılmasını tavsiye etmişlerdir. Oliver RG, Griffiths J. Different techniques of residual composite removal following debonding--time taken and surface enamel appearance. Br J Orthod. 1992 May;19(2):131-7. Günümüzde silikon karpid, silikon dioksit ya da elmas parçacıkları gibi çeşitli farklı polisherler vardır. Marghalani HY. Effect of finishing/polishing systems on the surface roughness of novel posterior composites. J Esthet Restor Dent. 2010 Apr;22(2):127-38. Sacha ve ark.’ları 75 tane çekilmiş insan
  • 37. dişinde debonding ve temizleme işleminden sonra mine kaybını ve kompozit artıklarını değerlendirmiştir. Adesiv artıklarını temizlemek için beş farklı prosedür uygulamıştır. 1.carpid frezlerle 2. Carpid frez ve Brownie ve Greenie silikon temizleyiciler 3. Carpid frez ve Astropol temizleyicileri 4. Carpid frez ve Renew temizleyicileri 5. Carpid frez, Brownie, Greenie ve PoGo temizleyiciler uygulanarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar: Sadece carpid frezlerle yapılan temizleme prosedürlerinde çok fazla diş yapısında kayıp olabileceği görülmüştür. Çok basamaklı lastikle uygulanan temizleme kitleri mine kaybından korunma açısından avantajlı olduğu görünmüştür. Farklı temizleme metodları yüzey bileşimi üzerine önemli bir etkisi yoktur ama mine kaybı olmaksızın uygun bir temizleme gerçekleştirmek zordur. Ryf S, Flury S, Palaniappan S, Lussi A, van Meerbeek B, Zimmerli B. Enamel loss and adhesive remnants following bracket removal and various clean-up procedures in vitro. Eur J Orthod. 2012 Feb;34(1):25-32. Braketlerin kaidesinden cutting penslerle tutularak braketlerin bükülerek çıkarılması en güvenli metoddur. Bu işlem braket için dezavantajdır ama minenin korunması daha önemlidir. Metal braketlerin debondinginden sonra mine hasarı nadirdir, ama çalışmalarda mine fraktürleri ve seramik braketlerin debondingi sırasında minede madde kaybı rapor edilmiştir. Seramik braketleri uzaklaştırırken kırılmaları kolaydır, eğer bu durum olursa braketin büyük parçaları elmas taşlarla el aletleri ile uzaklaştırılmalıdır. Seramik braketler küçüktür ve deforme olma özelliği yoktur, onlar ya tamdır ya da kırılmıştır. Braketleri uzaklaştırmak için makaslama kuvvetleri uygulanır ve gerekli olan kuvvet endişe verici boyutlara ulaşabilir. Seramik braketlerin debondinginde yaşanan bu problemler için üç yaklaşım vardır:  Kuvvet uygulandığında braket ve bonding resin arasında ara yüzeyde değişim artar, braket ve bonding resin arasında ayrılma meydana gelecektir. Bugün satılan seramik braketlerin çoğu kolay uzaklaştırılması için ara yüzeyleri dizayn edilmiştir
  • 38.  Isı kullanılarak bonding resin gevşetilir böylece daha düşük kuvvetlerle braketler uzaklaştırılabilir  Debonding kuvveti uygulandığında modifiye braketler tahmin edildiği gibi kırılır. Slot kısmı fraktür için yeniden düzenlenen metal slotlu seramik braketlerin bir avantajı vardır, uzaklaştırmak için daha küçük kuvvetler gerekir. Proffit WR, Fields HW, Sarver DM.Contemporary Orthodontics. Fifth edition, Canada, Mosby Inc. 2013;593-594. Şu anda elektrotermal ve laser enstrümanlarla ısı sağlayarak braketleri uzaklaştırma günceldir. Feldon ve arkadaşları diode laserin seramik braketlerin debonding işlemi üzerine etkisini araştırmışlardır. Braket ısıtıldığında daha az kuvvet gerektiği , bu sıcaklığın az bir hasta kısmında rahatsızlığa ve minimal pulpa hasarına neden olduğunu göstermişlerdir. Feldon PJ, Murray PE, Burch JG, Meister M, Freedman MA. Diode laser debonding of ceramic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2010 Oct;138(4):458-62.Debonding işleminden sonra diş üzerinde arta kalan simanlar scaling işlemi ile rahatlıkla uzaklaştırılabilir ama rezidüel bonding rezinlerin uzaklaştırılması daha zordur. En iyi sonuçlar 12 yivli karpid frezlerle dental aletleri modarate hızda kullanılarak elde edilmiştir. Bu frezler rezini kolayca keser ama mine üzerine de küçük etkileri vardır. Temizleme prosedürleri tamamlandıktan sonra topikal florid uygulanmalıdır. En dikkatli olduğumuz yaklaşımlarda bile floridden zengin minenin dış tabakasında bir miktar kayıp olabilir. Proffit WR, Fields HW, Sarver DM.Contemporary Orthodontics. Fifth edition, Canada, Mosby Inc. 2013;593-594. Özenle yapılması gereken debonding işleminin dışında bant oturtucunun dikkatsiz kullanımı da mine travmalarına neden olabilir. Bant uygulaması esnasında geniş restorasyonlu dişlerde desteksiz tüberkül tepelerinin kırılma riskinin yüksek olmasından dolayı dikkatli çalışmak gerekir. Braket sökümleri özel pensleriyle ve uygun teknikte yapılmalıdır, braketler çekerek çıkartılmaya çalışılmamalıdır. Travess H, Roberts-Harry D, Sandy J. Orthodontics. Part 6: Risks in orthodontic treatment. Br Dent J. 2004 Jan 24;196(2):71-7. Özellikle seramik
  • 39. braketlerin sökümü için bağlanma tiplerine göre değişik pensler, braketi aşındırma veya termal ya da elektrotermal söküm gibi seçenekler kullanılabilir. Zachrisson BU . Bonding in orthodontics.In Graber TM , Vanarsdall RL .Orthodontics: Current Principles and Techniques.Mosby , St. Louis , 1994, pp,571-2. İnterdental Stripping: Kasıtlı Yapılan Hasar İnterdental stripping ortodontik tedavide yaygın olarak kullanılan klinik bir uygulamadır. Çeşitli teknikler bugün yaygın olarak kullanılmaktadır. En yaygın olarak kullanılanı el ile ya da motorla yapılan abrasiv strippingdir, tungsten carpid ya da elmas frez kullanılır. Keim RG, Gottlieb EL, Nelson AH, Vogels DS 3rd. 2002 JCO study of orthodontic diagnosis and treatment procedures. Part 1. Results and trends. J Clin Orthod. 2002 Oct;36(10):553-68. Aproksimal kontakların yeniden şekillendirilmesinde bolton uyumsuzluğunda, hafif ya da modarate çapraşıklıkta, dental arkların stabilizasyonunda uygulanır. Dişler yeniden şekillendirilerek daha ideal forma gelir. Minede çözünmeye neden olmadan 0.3 – 0.4 mm aşındırma yapılabileceği iddia edilmektedir. Mine yüzeyindeki değişim, çürük ve periodontal hastalık insidansında artışa ve sıcaklığa karşı hassasiyete neden olabilir. Arhun N , Arman A. Effect of orthodontic mechanics on tooth enamel :a review.Am J Orthod Dentofacial Orthop.2007;13:281-291. Twesma ve ark.’larının yaptığı çalışmada stripping işleminin proximal yüzeylerdeki deminerelizasyondan ve çürüklerin artışından sorumlu olduğu görülmüştür. Twesme DA, Firestone AR, Heaven TJ, Feagin FF, Jacobson A. Air-rotor stripping and enamel demineralization in vitro. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1994 Feb;105(2):142-52. Radlanski ve ark.’ları stripping işleminin plak akümülasyonunda artışa neden olduğunu göstermiştir. Radlanski RJ, Jäger A, Schwestka R, Bertzbach F. Plaque accumulations caused by interdental stripping. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1988 Nov;94(5):416-20. Erratum in: Am J Orthod Dentofacial Orthop 1989 May;95(5):27. Joseph ve ark.’ları mine
  • 40. yüzeyinde meydana gelen çiziklerin daimi olarak kaldığını, doğal iyileşme mekanizmalarının bunu tamir etmediğini tespit etmiştir. Joseph VP, Rossouw PE, Basson NJ. Orthodontic microabrasive reproximation. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1992 Oct;102(4):351-9. Stripping işleminin diğer muhtemel yan etkisi uygulama sırasında ortaya çıkan ısıdır. Bu yüzden Zachrisson stripping sırasında soğutma uygulanmasının önemini vurgulamıştır. Zachrisson BU. JCO/interviews Dr. Bjorn U. Zachrisson on excellence in finishing. Part 1. J Clin Orthod. 1986 Jul;20(7):460-82. Sheridan döner aletlerle yapılan stripping işleminde açığa çıkan ısının olası zararlı etkisinden korunmak için su spreyi kullanımını önermiştir. Sheridan JJ. Air-rotor stripping. J Clin Orthod. 1985 Jan;19(1):43-59. Zach ve Cohen ‘ e göre pulpada 5.5 derece (º) den daha fazla ısı artışı inflamasyona neden olur. 5.5º ısı artışı sonucu %15 oranında pulpada nekroza neden olduğunu, 11.1º ısı artışının %60 oranında pulpada nekroza neden olduğunu ve 16.6º ısı artışının %100 oranında pulpada nekroza neden olduğunu Zach ve Cohen rapor etmiştir. Zach L, Cohen G. Pulp response to externally applied heat. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 1965 Apr;19:515-30. Baysal ve ark. herhangi bir soğutucu olmadan farklı stripping metodlarının pulpa odasında neden olduğu ısı artışını ölçmüşlerdir. Tungsten karpid frezler yüksek hızda el aletleriyle beraber kullanıldığında kritik sıcaklık olan 5.5º aştığı tespit edilmiştir. Metal striplerin premolar dişlerde kullanılması pulpa odasında termal değişiklikler açısından en güvenli prosedür olduğu görülmüştür. Tungsten karpid frezle yapılan strippingde diğer stripping işlemlerine göre daha fazla ısı artışı olduğu görülmüştür. Klinisyenler stripping boyunca ısının zararlı etkilerine karşı uyanık olmalıdır ve öncelikle hava ile soğutma kullanılmalıdır çünkü hava su spreyinden daha iyi bir görüş sağlar. Baysal A, Uysal T, Usumez S. Temperature rise in the pulp chamber during different stripping procedures. Angle Orthod. 2007 May;77(3):478-82. Stripping işleminden sonra Sof- lex polishing diskleri kullanıldığında mine yüzeyinin daha düzgün ve plak retansiyonunun daha az olduğunu araştırmacılar tespit etmiştir. Arman A, Cehreli SB, Ozel E, Arhun N,
  • 41. CetinÅŸahin A, Soyman M. Qualitative and quantitative evaluation of enamel after various stripping methods. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2006 Aug;130(2):131.e7-14. Mine Aşınması Metal veya seramik braketler ile temasta olan minenin aşınması mümkündür. Özellikle üst kanin tepelerinin retraksiyon esnasında alt kanin braktlerine teması sonucu böyle bir durum ortaya çıkar. Aynı şekilde, derin kapanışın artmış olduğu durumlarda, alt keserlerde seramik braket varlığında üst keserlerin insizal kenarlarında benzer bir durum görülebilir. Asitli yiyecekler ve saf meyve suları erozyona neden olabilecekleri için sabit tedavi gören hastalar tarafından kullanılmamalıdır. Travess H, Roberts-Harry D, Sandy J. Orthodontics. Part 6: Risks in orthodontic treatment. Br Dent J. 2004 Jan 24;196(2):71-7. 1.8. Mine Demineralizasyonu ve Çürük Oluşumu Mine yüzeyinin dekalsifikasyonu ve çürük oluşumu sabit tedavinin en sık görülen ve en önemli iatrojenik etkilerindendir. En çok etkilenen dişler birinci büyükazı dişleri, üst yan kesiciler ve mandibular küçükazı dişleri olarak bildirilmiştir Geiger AM, Gorelick L, Gwinnett AJ, Griswold PG. The effect of a fluoride program on white spot formation during orthodontic treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1988 Jan;93(1):29-37. Başlangıç çürük lezyonlarının oluşumunda en büyük role sahip olan mikroorganizma anaerobik fakültatif olan Streptococcus Mutans ‘lardır.Bu mikroorganizmalar asidojenik (asit üreten) ve asidürik(asit ortamında büyüyen) özelliğe sahiptir.Lactobacilluslar lezyonun ilerleyen safhalarında devreye girerler. Drucker DB .Optimum Ph values for growth of various plaque streptococci ,in vitro.In Dental plaque , ed .McHugh WD ,1970 p.241- 48.Dundee , Scotland :D.C. Thompson. Çalışmalar, sabit ortodontik tedavi gören hastaların dental plak hacminin, ortodontik tedavi görmeyen hastalara kıyasla daha hızlı arttığını ve plağın daha düşük ph değerine sahip
  • 42. olduğunu göstermektedir. Sabit apereylerin plak tutucu özelliği hastalarda çürük oluşma riskini arttırır. Qgaard B. White spot lesions during orthodontic treatment : mechanisms and fluoride preventive aspects.Semin Orthod.2008;14:183-193.Çapraşıklık ve maloklüzyonlar dişlerin temizlenmesini güçleştirirken apereylerin eklenmesi durumun daha da zorlaşmasına sebep olmaktadır. Çalışmalar sabit ortodontik apereylerin dental plak hacmini hızla arttırdığını ve ortodonti hastalarındaki plak pH‘ının normalden daha düşük olduğunu göstermektedir. Gwinnett AJ, Ceen RF. Plaque distribution on bonded brackets: a scanning microscope study. Am J Orthod. 1979 Jun;75(6):667-77. Braketleme ve bantlama sonrasında dental plaktaki karyojenik bakteri kompozisyonunda hızlı bir değişim olduğu görülmektedir. Chatterjee R, Kleinberg I. Effect of orthodontic band placement on the chemical composition of human incisor tooth plaque. Arch Oral Biol.1979;24(2):97-100.Özellikle S.mutans gibi asidojenik bakteri seviyesi ortodonti hastalarında farkedilir derecede artmaktadır. Braketlerin çevresindeki mikrofloranın incelendiği bir çalışmada, braketin çevresindeki çürük kavitesinden ya da yakınından toplanan plakta belirlenen mutans streptokokların sayısının, ortodontik tedavi görmeyen bireylerin dişlerinden toplanan plakla karşılaştırıldığında anlamlı düzeyde yüksek olduğu bildirilmiştir. Abe M. [Microflora around the bracket by direct bonding system]. Nichidai Koko Kagaku. 1990 Dec;16(4):429-40. Bu plaklar fermente edilebilir karbonhidratlarla buluştuklarında dental plağın pH değeri düşerek asidik hale gelmektedir. pH değeri remineralizasyon eşiğinin altına düştüğünde deminerelizasyon başlamaktadır. Hausen H , Seppa L , Fejerskov O. Can caries be predicted , in Thylstrup A , Fejerskov O , eds : Textbook of Clinical Cariology. Copenhagen , Munksgaard,1994 ,pp 393- 411. Demineralize yüzeyde remineralizasyon oluşabilmektedir, ancak restoratif müdahale gerektiren kavitasyonlara kadar ağır durumlarda ortaya çıkabilir.Dincyurek KG , Arman A. Complication of orthodontic treatment. Turkish J Orthod 2006;19:79-96.Ortodontik tedavi
  • 43. gören hastalarda sukroz yüklemesi sonrası dental plakta meydana gelen pH değişikliğini incelemişlerdir. En düşük pH değeri üst kesicilerde çıkmıştır. Bu duruma sebep olarak tükrüğün temizleyici etkisinin kesiciler bölgesinde azalması olarak gösterilmiştir. Arneberg P, Giertsen E, Emberland H, Ogaard B. Intra-oral variations in total plaque fluoride related to plaque pH. A study in orthodontic patients. Caries Res. 1997;31(6):451-6. Erratum in: Caries Res 1998;32(2):158. Ortodonti hastalarında diş çürüklerinin oluşmasında tükrüğün de önemli rolü bulunmaktadır. Tükürük pH’sı, akış hızı ve tamponlama kapasitesi asit atağı sonrasında minede oluşan mineral kaybının derecesini, deminerelizasyon derecesini, deminerelizasyonun ilerleyişini ya da reminerelizasyon sürecini etkilemektedir. Newburn E.Cariology 3rd edn. Chicago:Quintessence1989:29-61. Tükürükte belli düzeyde florürün sürekli bulunması sağlandığında asit atağı başladığında reminerelizasyonun gerçekleşmesi de daha kolay olabilmektedir. Fejerskov O. Changing paradigms in concepts on dental caries: consequences for oral health care. Caries Res. 2004 May Jun;38(3):182-91. Forsberg ve arkadaşları; ortodontik tedavi sırasında tükürük akış hızının arttığını bildirmişlerdir. Tükürük akış hızının artması pH’nın ve tamponlama kapasitesinin de artmasını sağlamaktadır. Bu durum bazı hastalarda daha az demineralizasyon görülmesini açıklamaktadır. Bu bireylerde, minenin çözünmesi ile minerallerin yeniden çökelmesi sürecinin dengesi remineralizasyonun ağırlık kazanması ile bozulmaktadır. Chang HS, Walsh LJ, Freer TJ. Enamel demineralization during orthodontic treatment. Aetiology and prevention. Aust Dent J. 1997 Oct;42(5):322-7. Yapılan çalışmalar sabit ortodontik apereylerin diş plağı miktarında hızlı bir artışa sebep olduğu sonucuna varmıştır ve bu şekildeki plak ortodontik tedavi görmeyen hastalardan daha düşük pH oluşmasına sebep olur. Chatterjee R, Kleinberg I. Effect of orthodontic band placement on the chemical composition of human incisor tooth plaque. Arch Oral Biol. 1979;24(2):97-100.
  • 44. Sabit apereylerin plak tutucu özellikleri hastalarda çürük riskinin artışına hazırlayıcı olmaktadır. Dahası ortodontik apereylerin takılmasını takiben plağın bakteriyel kompozisyonunda hızlı bir değişim gözlenir. Ortodonti hastalarında S.mutans gibi asidojenik bakterilerin miktarı önemli şekilde artış gösterir. Bishara SE , Ostby AW. White spot lessions : formation , prevention and treatment.Semin Orthod.2008;14:174-182. Tedavi sırasında farklı ligasyon yöntemlerinin uygulanması da bakteri gelişimi üzerinde etkilidir.Elastik ligatürle bağlanan braketlerin etrafındaki bakteri sayısı paslanmaz çelik ligatürle bağlanan braketlere göre daha fazladır.Bu nedenle ağız hijyeninin iyi olmadığı hastalarda ligasyon için paslanmaz çelik ligatür teller tercih edilmelidir. Benson PE, Douglas CW, Martin MV. Fluoridated elastomers: effect on the microbiology of plaque. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2004 Sep;126(3):325-30. Ağız ortamının pH seviyesi remineralizasyon için eşik seviyesinin altında olursa dekalsifikasyon meydana gelir. Demineralizasyonun ilk klinik belirtileri beyaz nokta lezyonları olarak gözlenir. Ogaard B, Rølla G, Arends J. Orthodontic appliances and enamel demineralization. Part 1. Lesion development. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1988 Jul;94(1):68-73. Beyaz nokta lezyonu , düz yüzeyde lokalize , süt beyazı/opak olarak kendini gösteren , demineralize çürük minenin yüzeyaltı pörözitesi olarak tanımlanmaktadır.Özellikle ağız içi ph’nın azaldığı durumlarda , mikroorganizmaların da etkisiyle , diş yapısındaki kalsiyum ve fosfat minerallerinin azalması şeklinde kendini gösterir. Bishara SE , Ostby AW. White spot lesions :formation , prevention and treatment. Semin Orthod.2008;14:174-182. Böyle lezyonlar iki randevu arası zaman kapsayan yaklaşık 4 hafta içinde bile oluşabilir. Bu önemli bir bulgudur ve hem hasta hem de hekim için dikkat edilmesi gereken önemli bir gerçektir. Ogaard B, Rølla G, Arends J. Orthodontic appliances and enamel demineralization. Part 1. Lesion development. Am J Orthod Dentofacial Orthop.1988 Jul;94(1):68-73. Beyaz leke oluşumunu etkileyen faktörler bireysel yatkınlık, diş yüzey
  • 45. özellikleri, braket ile dişeti arasındaki mesafe, tükürük akışı ve tamponlama kapasitesi ile diş fırçalamanın etkinliğidir. Gorelick L, Geiger AM, Gwinnett AJ. Incidence of white spot formation after bonding and banding. Am J Orthod. 1982 Feb;81(2):93-8. Norveç’te yapılan bir çalışmada, ortodontik tedavi gören hastaların %50’sinde bir veya daha fazla sayıda beyaz lezyon oluştuğu ve dişlerin de %5.7 oranında bu durumdan etkilendiğini belirtmişlerdir. Tedavi görmeyen kontrol grubunda ise hastaların %11’inde, dişlerin %0.4’ünde beyaz lezyon oluştuğu görülmüştür. Boersma JG, van der Veen MH, Lagerweij MD, Bokhout B, Prahl- Andersen B. Caries prevalence measured with QLF after treatment with fixed orthodontic appliances: influencing factors. Caries Res. 2005 Jan-Feb;39(1):41-7. Hangi dişlerin beyaz lezyona daha yatkın olduğuna dair yapılan birçok çalışma farklı sonuçların çıkmasına neden olmuştur. Mizrahi, beyaz lezyonların daha çok maksiller kesicilerde ve mandibular 1. büyükazılarda oluştuğunu, Mizrahi E. Enamel demineralization following orthodontic treatment. Am J Orthod. 1982 Jul;82(1):62-7. Gorelick ise maksiller kesicilerin daha yatkın olduğunu, özellikle maksiller laterallerin daha çok etkilendiğini bulmuşlardır. Gorelick L, Geiger AM, Gwinnett AJ. Incidence of white spot formation after bonding and banding. Am J Orthod. 1982 Feb;81(2):93-8. Oral hijyen eğitimi ve motivasyonu ile beslenme kontrolü, dekalsifikayon riskini azaltmak için önemlidir. Her seans dişlerin dikkatli bir şekilde incelenmesi, tavsiye ya da müdahale gerektiren durumları ortaya çıkarmaya yetecektir. Aşırı demineralizasyon ve kötü hijyen durumlarında tedavinin durdurulması son çare de olsa hekim tarafından gözardı edilmemelidir. Dincyurek KG , Arman A. Complications of orthodontic treatment .Turkish J Orthod 2006;19:79-96. Tedavi sonunda mevcut lezyonların tükürüğün etkisi ile remineralize olmasına izin vermek için 2 ay beklenmelidir. Spontan remineralizasyon için tükürük yeterli olamıyorsa topikal flor uygulanmalıdır. Yüksek dozda topikal flor uygulaması (20000-25000 ppm) etkili bir yöntem olsa da, florlu diş macunu (1000-1500 ppm) veya gargara (günlük %0.05 sodium
  • 46. florid veya haftalık %0.2 sodium florid) gibi yüksek frekansta düşük dozlar tavsiye edilmektedir. Bergstrand F, Twetman S. Evidence for the efficacy of various methods of treating white-spot lesions after debonding of fixed orthodontic appliances. J Clin Orthod. 2003 Jan;37(1):19-21. Ortodonti hastalarının %15’inden azının ağız gargaralarını önerildiği şekilde kullandığı bildirilmiştir. Bu nedenle vernik, solüsyon veya jel gibi hasta kooperasyonu gerektirmeyen bir florür uygulaması önerilmektedir. Øgaard B, Larsson E, Henriksson T, Birkhed D, Bishara SE. Effects of combined application of antimicrobial and fluoride varnishes in orthodontic patients. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2001 Jul;120(1):28-35. Erratum in: Am J Orthod Dentofacial Orthop 2001 Sep;120(3):279. 1.9. Temporomandibular Disfonksiyon Temporomandibular eklem bozuklukları, çiğneme kaslarını temporomandibular eklemi veya her ikisini birden içeren bir grup klinik sorunu ifade emektedir. Kim MR, Graber TM, Viana MA. Orthodontics and temporomandibular disorder: a meta-analysis. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2002 May;121(5):438-46. TME bozuklukları ile ilişkilendirilen oklüzal faktörler: açık kapanış, tek taraflı çapraz kapanış, 7 mm’den fazla overjet, 5-6‘dan fazla diş eksikliği olarak rapor edilmiştir. Herhangi bir maloklüzyona uzun süre maruz kalan bireylerde, maloklüzyonu olmayan bireylere oranla daha fazla TME bozukluğu semptomu olduğu bildirilmiştir. Egermark I, Magnusson T, Carlsson GE. A 20-year follow-up of signs and symptoms of temporomandibular disorders and malocclusions in subjects with and without orthodontic treatment in childhood. Angle Orthod. 2003 Apr;73(2):109-15. Mc Namara ve ark.’ları oklüzal faktörlerin TME bozuklukları üzerindeki etkisini %10-%20 olarak tahmin etmiş ve stabil bir oklüzyonun ulaşılması gereken makul bir tedavi hedefi olduğunu ancak belirli bir gnatolojik ideale ulaşılmamasının TME bozukluğu ile sonuçlanmadığını bildirmiştir. McNamara JA Jr, Seligman DA, Okeson JP. Occlusion, Orthodontic treatment,
  • 47. and temporomandibular disorders: a review. J Orofac Pain. 1995 Winter;9(1):73-90. Diş ve çene ilişkilerini değiştirmek stomatognatik sistemin fonksiyonlarını etkiler. Dolayısıyla ortodontik tedavi temporomanibular disfonksiyon (TMD) riski oluşturabilmektedir. Luther F. Orthodontics and the temporomandibular joint: where are we now? Part 1. Orthodontic treatment and temporomandibular disorders. Angle Orthod. 1998 Aug;68(4):295-304. Ortodontide üst keser retraksiyonunun mandibulayı geriye zorlaması, tedavi sonundaki uygunsuz oklüzal ilişkiler, relapsa bağlı olarak stomatognatik dengenin kurulamaması, mandibulanın yerinin aşırı değiştirilmesi, çenelik kullanımı gibi muhtemelen TME rahatsızlığı oluşturacak birçok neden vardır. Ancak ortodontik tedavi gören ve görmeyen kişiler üzerinde yapılan uzun dönem çalışmalarda özellikle tedavi görmüş bireylerde daha az eklem sorununun ortaya çıktığı dolayısıyla ortodontik tedavinin eklem için yararlı olduğu düşünülmektedir. Luther F. Orthodontics and the temporomandibular joint: where are we now? Part 1. Orthodontic treatment and temporomandibular disorders. Angle Orthod. 1998 Aug;68(4):295- 304. Ayrıca çenelik kullanımının eklem üzerinde herhangi bir zararlı etkisinin bulunmadığı bazı çalışmalarda kanıtlanmıştır. Arat ZM, Akcam MO, Gokalp H. Long-term effects of chin- cap therapy on the temporomandibular joints. Eur J Orthod. 2003 Oct;25(5):471-5. Sadowsky ve Begole full ortodontik tedavi edilen 75 tane adolesan hastayı tedavi bittikten en az 10 sene sonra yetişkin olduklarında, 75 tane tedavi edilmeyen malokluzyona sahip hastalar ile karşılaştırmıştır. TMD açısından her iki grupta da semptomların benzer olduğu bildirilmiştir. Adölosan çağı boyunca ortodontik tedavi gören bireyler, adolösan çağından sonraki dönemde TMD gelişimi açısından artma ya da azalma görülmez. Sadowsky C, BeGole EA. Long-term status of temporomandibular joint function and functional occlusion after orthodontic treatment. Am J Orthod. 1980 Aug;78(2):201-12. Dibbets ve ark.’ları 171 hastada uzun dönem çalışma yapmışlardır. 75 hasta begg tekniği ile ( bu hastaların çoğu
  • 48. çekimli strateji ile tedavi edilmiştir) , 66 hasta aktivatör ile ve 30 hasta çenelik ile tadavi edilmiştir. Tedavinin başlangıcında ve sonunda semptomların kayıtları tutulmuştur. Sabit tedavi uygulanan hasta grubunda objektif semptomların yüzdesi fonksiyonel gruptan daha yüksektir. Ama 20 yıllık takipten sonra yapılan değerlendirmede bir fark olmadığı tespit edilmiştir. McNamara JA Jr. Orthodontic treatment and temporomandibular disorders. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 1997 Jan;83(1):107-17. Janson ve Hasund, class II division 1 maloklüzyona sahip olan adölosan hastlarda çalışma yapmışlardır. 30 hasta, diş çekimi yapılmadan iki safhada tedavi edilmiştir (headgear aktivatör uygulaması ardından sabit tedavi uygulanmıştır) ve 30 hasta da dört premolar çekimli sabit tedavi uygulanmıştır. Ek olarak tedavi edilmeyen 30 kişi ile de kontrol grubu oluşturulmuştur. Tedavi edilen ve edilmeyen gruplarda benzer klinik disfonksiyonlar görülmüştür. Janson M, Hasund A. Functional problems in orthodontic patients out of retention. Eur J Orthod. 1981;3(3):173-9. Mimura ve Deguchi, çeneliğin TME üzerindeki morfolojik etkisini incelemek amacıyla yaptıkları çalışmada, prepubertal dönemde klass III maloklüzyona sahip 19 bireyden oluşan tedavi grubu ile 16 kişiden oluşan kontrol grubunu kullanmışlardır. Bu araştırma sonucunda; çenelik tedavisiyle alt çenenin büyüme yönünün değiştiği, özellikle ramus büyümesinin posteriora döndüğü, tedavi grubunun, kontrol grubuna göre daha ince kondil boynuna sahip olduğu , kondil başı öne doğru rotasyon yaparken glenoid fossanın derinleştiği ve genişlediği , kondil ve fossa arasındaki aralığın azaldığı vurgulanmaktadır. Mimura H, Deguchi T. Morphologic adaptation of temporomandibular joint after chincup therapy. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1996 Nov;110(5):541-6. Sadowsky ve ark.’ları 160 hastadan elde ettikleri bulguları rapor etmişlerdir .Bu hastaların %54’ünde çekimli tedavi stratejisi uygulanmıştır.Eklem sesleri tedaviden önce ve sonra monitörize edilmiştir. 87 hastada diş çekimi uygulanmış, 68 hastada diş çekim uygulanmamıştır. Tedaviden önce hastaların %25 ‘inde tedaviden sonra % 17’sinde eklem