İnovatif Kimya Dergisi Sayı-31 Anlatılan Konu Başlıkları
Salisilik Asit
Polimerlerin Biyomalzeme Olarak Kullanımı
Enstrumental Analiz ve Ötesi GC-MS
Margarin Kimyası
İdeal Gaz Denklemi Eldesi
Ayın Web Sitesi, Kimya Sektöründen Haberler, Kimya Sözlüğü, Kimya Bulmacası ile Potasyum Elementi
İyi okumalar dileriz.
1. Kimya
Dergisi İNOVATİFKimya Dergisi
YIL:4 SAYI:31 ŞUBAT 2016
SALİSİLİK ASİT
ENSTRÜMENTAL ANALİZ VE ÖTESİ GC-MS
İDEAL GAZ DENKLEMİ ELDESİ
PATLAMA RİSKİNİ ORTADAN KALDIRAN PİL
PETKİM YÜKSEK TEKNOLOJİ YERLİ PLASTİK
ÜRETECEKDÖRT YENİ KİMYASAL ELEMENT
PERİYODİK TABLO’YA EKLENDİ
POLİMERLERİN BİYOMALZEME
OLARAK KULLANIMI
KİMYA SEKTÖRÜ İÇİN 2015 ZOR
BİR YILDI
PROF. DR. GALİP AKAY AKTİF
PLASTİK MADDEYİ ÜRETTİ
MARGARİN KİMYASI
2. KURALLARIMIZ1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir
makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını
aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış
olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak
belirtmek durumundasınız.
2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci
derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun
yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.
3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza
gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi
sorumlu değildir.
4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde,
yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır.
Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine
ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen
yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet
ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri.
Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar
sorumludur. Dergi sorumlu değildir.
5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız
var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile
konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise
iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine
mail atabilirsiniz.
6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları
info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine
göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz
yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından
incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri
dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde
bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu
kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç
daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.
7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı
yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının
yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız
yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin
yazılarını maalesef yayımlamayacağız.
8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz.
Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi
bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler
yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz
konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi
yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını
değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz
dergi yöneticisine aittir.
9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya
ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma
yapmayı seven herkes yazabilir.
10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur.
Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir.
Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş
sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir.
Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran,
huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler
ekipten çıkarılır.
11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi
buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine
sahiptir.
12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları
kabul etmiş sayılırlar.
http://www.inovatifkimyadergisi.com
https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi
https://twitter.com/InovatifKimya
https://instagram.com/inovatifkimyadergisi
http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr
https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ
https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi
https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2X-
p0LJgn9bB-aLM6w0-3pw
SOSYALMEDYA
3. Ekibimiz
YAVUZ SELİM KART HATİLE MOUMİNTSA
PELİN TANTOĞLU TUBA ÜNÜGÜL
KİMYA MÜHENDİSİ KİMYA
KURUCU-YÖNETİCİ
KİMYAGER KİMYA MÜHENDİSİ
FACEBOOK EDİTÖRÜ
FACEBOOK EDİTÖRÜ
FACEBOOK EDİTÖRÜ
SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN
4. EDİTÖRDEN
Merhabalar
Öncelikle bize olan ilginiz için çok teşekkür ediyoruz.
2016 yılının ilk önemli gelişmelerinden biri olan periyodik tabloya
4 yeni element eklenmesi oldukça sevindiriciydi. Ülkemizde olan
kimya alanındaki gelişmelerin dünyaya paralel gitmesi dileğimle.
Bu ay birçok konuda yazı geldi. Sektörden birçok haber de
ekledik. Bu yazılarda çeşitli şeyler okuyarak bilgileneceksiniz. Yazı
gönderen arkadaşlarımıza da ayrıca çok teşekkür ediyorum.
Bize her zaman sektör ya da kimya ile ilgili bir konuda yazıp
gönderebilirsiniz.
Keyifle okumanız dileğimizle
5. İÇİNDEKİLER ENSTRÜMENTAL ANALİZ
VE ÖTESİ GC-MS 7
14
24
27
36
42
45
52
13
16
25
34
38
43
51
54
KİMYA SEKTÖRÜ İÇİN 2015
ZOR BİR YILDI
DÖRT YENİ KİMYASAL ELEMENT
PERİYODİK TABLO’YA EKLENDİ
MARGARİN KİMYASI
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ KİMYA
LABORATUVARINA YENİ NESİL CİHAZ
SALİSİLİK ASİT
RAFİNERİ VE PETROKİMYA
YATIRIMLARININ ÖNÜ AÇILMALI
AB PLASTİK POŞET YASAĞINI NİSAN
AYINDA UYGULAMAYI PLANLIYOR
İDEAL GAZ DENKLEMİ ELDESİ
PATLAMA RİSKİNİ ORTADAN
KALDIRAN PİL
KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ’NDEN KİMYA
VE MALZEME BİLİMİ ALANINDA BİR İLK
DÜNYADAKİ PLASTİK ATIK MİKTARI
5 MİLYAR TONA ULAŞTI
POLİMERLERİN BİYOMALZEME
OLARAK KULLANIMI
PETKİM YÜKSEK TEKNOLOJİ YERLİ
PLASTİK ÜRETECEK
PROF. DR. GALİP AKAY AKTİF PLASTİK
MADDEYİ ÜRETTİ
POTASYUM
7. R
utin bir gün olacağını düşünmüştüm.
Nereden bilebilirdim ki o günün
hayatımda unutamayacağım bir anıya
dönüşeceğini? Her zamanki saatte
kalkmış, her zamanki saatte ofise gitmiş, günün ilk
kahvesini yudumluyordum. Teknik servis olmanın
en güzel yanıdır günün ilk telefonu. Ne kadar
erken çalarsa o kadar sürpriz ve acillik barındırır
içerisinde. Arayan Hasan Bey’di. Sakin ama telaşlı
bir sesle açmıştı telefonu. Farklı bir numune analiz
edeceğini ve acilen gelmemi söylemişti. Şaşırsam
da en kısa sürede yanında olacağımı söyleyerek
kapattım telefonu. Müdürüme durumu bildirip
kahvemi tek seferde bitirdim ve yola koyuldum.
Binaya ulaştığımda heyecanım gitgide artıyordu.
Hızlı adımlarla Hasan Bey’in yanına gittim. Ortada
güvenlik güçlerinin bıraktığı, içeriği bilinmeyen bir
toz vardı ve olay savcılığa intikal etmişti. Filmlerdeki
gibi bir durumdu anlayacağınız. Numunenin Hasan
Bey’e gelmesinin en önemli nedeni kendisinin
kimyasal silahlarda kullanılan tehlikeli kimyasallar
konusundaki uzmanlığıydı. Ben gelene kadar
Hasan Bey gerekli hazırlıkları bitirmişti. Farklı
polaritelerdeki solventlerle maddeyi çözündürmüş,
ön işlemlerden geçirmiş ve GC-MS cihazına enjekte
etmeye uygun hale getirmişti. Ama hemen enjekte
edemezdik. Daha önceki analizlerden kalma kirlilik
veya sistemde bir problem olması durumunu göze
alamazdık. Kalitatif bir analiz yapacağımız için başka
analizden veya cihazın kendisinden gelecek pikler
hem yanlış sonuç vermemize neden olacak hem de
bize gereksiz yere zaman kaybettirecekti. Sistemin
genel kontrollerini yaptık. Temizliğinden emin
olduktan sonra ilk enjeksiyonumuzu verdik. Sonuç
şaşırtıcıydı. İkinci enjeksiyon, üçüncü, dördüncü
enjeksiyon sonunda piklerde yaptığımız kütüphane
taramasında bulduğumuz kimyasal salisilik asitti.
Asetilsalisilik asit aspirinin etken maddesiydi fakat
çözeltide kararsız olacağı ve yüksek sıcaklıktan
dolayı bozularak salisilik aside dönüştüğünü tahmin
ediyorduk. Sonuçlar su götürmezdi; ama Hasan
Bey kristallendirme sonrası elde ettiği kristallerin
pembe renkli olduğunu söylüyordu. Bu da aklımızı
karıştıran bir detaydı. Benim artık ayrılma vaktim
gelmişti. O gün akşama kadar aklımı kurcalayıp
durdu bu konu. Rengi pembeydi ama sonuçlar
maddenin aspirin olduğu yönündeydi. Durumu
akşam bir arkadaşımla paylaştığımda verdiği cevap
beynimde şimşeklerin çakmasına yetti. Evet sizler de
tahmin ettiniz değil mi? Toz gerçekten aspirindi ama
bebek aspirini, hani ufak, pembe renkli...
7
KİMYAGER
ERMAN GİRGİN
MEZUN
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
ermangirgin2006@yahoo.com
7
ENSTRÜMENTAL
ANALİZ VE ÖTESİ GC-MS
8. 8
Bu ayki konumuz Quadrupol tipli Gaz Kromatografi-
Kütle Spektrometresi. Kısa adı ile GC-MS. Uçucu ve
yarı uçucu madde analizlerinde kullanılan, gerçek
anlamda yüksek teknoloji diyebileceğimiz ve düşük
ppb (µg/kg) analizleri yapabildiğimiz ve bilgisayar
yazılımında yüklü kütüphaneleri sayesinde elde
ettiğimiz pikleri tanımlayabileceğimiz bir cihazdır.
Size anlattığım hikaye tipik bir kalitatif analiz
örneğiydi. Peki bu çok yönlü cihazın çalışma prensibi
nedir?
GC-MS cihazı, iki farklı cihazın kombine
edilmesinden oluşur. Oto örnekleyici ile numune
enjeksiyonu, numunenin buharlaştırılması ve madde
ayrımının yapıldığı GC yani “gas chromatography”
cihazı ve maddenin kalitatif veya kantitatif analizini
sağlayan MS yani “mass spectrometer” cihazı.
Derginin 30. sayısında sizlere gaz kromatografisi
hakkında bilgi vermiştim. Sadece detektör kısmını
çıkartın ve madde ayrımının yapıldığı kolonun bir
ucunun MS cihazına bağlandığını hayal edin.
MS cihazı temel olarak 6 bölümden oluşur. Sistem
içerisindeki ilk vakumu sağlamak amacıyla kullanılan
bir ön pompa, yüksek vakumu sağlamak üzere
turbo moleküler pompa, moleküllerin iyonlaşmasını
sağlayan iyon kaynağı, nötral molekülleri
uzaklaştıracak bir Q0 bölümü (opsiyoneldir), kütle
ayrımı yapılan quadrupol bölümü ve yüklü iyonları
sinyale dönüştüren elektron çoğaltıcı tüp tipli
detektör.
Ön Pompa
Turbo Moleküler Pompa
Hacmi düşük, yağlı vakum pompasıdır. Cihazın
dışarısında bulunur ve metal yay destekli bir hortum
ile MS cihazına bağlanır. MS cihazının içerisini
hava ve nemden arındırmalı ve bir nevi uzay ortamı
yaratmalısınız bu nedenle vakum pompaları büyük
önem arz ederler. Ön vakum pompasının görevi MS
cihazı içerisindeki yoğun havanın çekilmesi ve sistem
içerisinde belirli bir vakum yaratarak turbo moleküler
pompaya uygun ortam yaratmaktır. Bir müddet
çalıştıktan sonra rölantiye geçer.
Yapı olarak oldukça hızlı dönen, çok sayıda
çarktan oluşur. Sistemde yüksek vakum sağlamak
amacıyla kullanılır. Havanın tamamen dışarı
atılması ve nötral molekülleri uzaklaştırmak amacı
ile kullanılır. MS cihazının içerisini 10-6 Torr
gibi oldukça düşük basınçlara getirmek amacı
ile kullanılır. MS sisteminde sadece iyonlaşmış
moleküllerden sinyal sağlanır. Bu nedenle ortam
nem ve havadan arındırılmalıdır ki iyonlar su veya
hava molekülleriyle çarpışarak yüklerini kaybetmesin
veya etkileşmesinler. Sistemde taşıyıcı gaz olarak
kullanılan helyum gazı %99.999 saflıkta olsada nem,
hava ve hidrokarbon tutucu filtreler kullanılması
tavsiye edilir. Sisteme günlük olarak kullanıcı
tarafından hava nem testi yapılır. Bu sayede sistemde
bir kaçak olup olmadığı test edilir.
9. 9
İyon Kaynağı
GC cihazında bulunan ve maddelerin birbirlerinden
ayrılmasını sağlayan kolonun MS cihazına
bağlandığı bölümdür. İki çeşit iyon kaynağı vardır.
Sert iyonizasyon modu olarak adlandırılan EI yani
“Electron Impact” iyon kaynağı veya yumuşak
iyonizasyon kaynağı olarak adlandırılan CI yani
“Chemical Ionization” iyon kaynağı. EI iyon kaynağı
rutin analizlerde kullanılan ve kütüphanelerden
faydalanabildiğimiz kalitatif ve kantitatif analizlerde
en yaygın kullanılan tiptir. Bu bölümün amacı
kolondan çıkıp iyon kaynağına ulaşan nötral
molekülleri iyonlaştırmaktır. Filament adı verilen
parça bu görevi üstlenir. Filament parçasının farklı
tipleri olsa da genel olarak renyum alaşımı veya
renyum/itriyum alaşımlı bir teldir. Bu telden akım
geçirildiğinde elektron üretir. Bu sayede kolondan
çıkan moleküller elektron bombardımanına tutulur.
Elektron ile çarpışan molekül parçalara ayrılır ve
yüklü hale getirilir. Moleküllerin farklı parçalara
ayrılması esasından yola çıkılarak ticari kütüphaneler
oluşturulmuştur. 70 eV’da hızlandırılmış elektronlar
esas alınarak oluşturulan bu kütüphaneler sayesinde
maddelerin kalitatif tayini mümkündür. Çünkü
her molekül kendine has şekilde, hep aynı veya çok
yakın şekilde parçalanır. Bu parçalanma ürünlerinin
tamamına molekül spektrumu denilir. Parçalanma
ürünleri yani spektrum, o molekülün kendi parmak
izidir. Elde edilen yüklü iyonlar, iyon kaynağında
bunulan lensler sayesinde hızlandırılarak opsiyonel
olarak q0 veya direk olarak quadrupol bölümüne
gönderilir. İyon kaynakları arasındaki temel fark;
EI modunda moleküller direk olarak elektron
bombardımanına tutularak iyonizasyon ve parçalama
sağlanırken, CI modunda moleküller daha önceden
iyonize edilmiş bir molekül bulutu (örnek: Metan
gazı) ile çarpıştırılarak iyonizasyon ve parçalama
sağlanır. CI modunda ana yapının bir kısmı
parçalanmadan kalır ve bu sayede molekül ağırlığı
tahmin edilebilir. Bunun yanında halojen içerek
moleküllere karşı oldukça hassastır.
Q0
Ticari olarak çok farklı tipleri bulunur veya
kullanılmayabilir. Her Firma patenti kendisine ait
bir teknoloji kullanır. Buradaki amaç iyon yolunun
açısını değiştirmek veya ön filtreleme yaparak nötral
molekülleri uzaklaştırmak, ve/veya iyonları bir
araya toplayarak düzene sokmaktır. 90 derece veya
s şekli gibi farklı açılar, hexapole tipli (6’lı çubuk)
veya ön quadrupol(4’lü çubuk) tipli ön filtreler
birkaç örnektir. Bu bölümlerde manyetik alan
oluşturularak istenmeyen nötraller veya istenmeyen
kütledeki iyonların sistem dışarısına atılması
sağlanır. Açı değiştirmekteki amaç yüklü iyonları bu
yoldan geçirerek quadrupole ulaştırmaktır. Nötral
moleküller ise manyetik alandan etkilenmezler ve bu
yolu dönemeyerek sistem dışarısına atılırlar.
10. Firmaların kendine has patentli dedektörleri olsa
da tip olarak elektron çoğaltıcı tüp kullanırlar.
Dedektör öncesi hızlandırıcı, iyon toplayıcı özellikli
lens kullanan firmalar yada dedektörleri farklı açı
ile yerleştirerek nötral moleküllerin dedektöre
ulaşmasını engelleyen teknoloji kullanan firmalar
vardır. Dedektöre ulaşan iyonlar dedektörün iç
yüzeyine çarparak elektron koparırlar. Şimdiye
kadar hep iyonların öneminden bahsettik; fakat bu
filtrelenmiş yüklü iyonların amacı dedektöre ulaşan
sayıları kadar dedektör iç yüzeyinden elektron
kopartmaktır. Bu kopan elektronlar dedektör
içerisinde her karşı duvara vurduğunda daha çok
elektron koparır ve bu sayede elektronlar gitgide
çoğalır ve nihayetinde elektronik kart sayesinde
sinyale, bilgisayar yazılımı sayesinde kromatograma
dönüşür. Bu dedektör tipine elektron çoğaltıcı tüp
denmesinin nedeni de budur. Rutin olarak her ay
yapılacak autotune ile dedektör voltajı tespit edilir.
Dedektör voltaj testi önemli bir işlemdir çünkü
dedektör, yapısı gereği ömürlü bir malzemedir ve
kullanım durumuna bağlı olarak ömrü değişir. Belirli
bir seviyeden sonra artık iş yapamaz duruma gelecek
ve değişimi gerekecektir.
Sistem kabaca bu prensibe göre çalışır ve gördüğünüz
gibi çok farklı patentler ve yüksek teknoloji parçalar
bu sistemler içerisinde kullanılır. Kromatagrafi
sistemlerinde sistemin kalitesi, S/N (signal to noise)
dediğimiz sinyal/gürüntü oranına göre belirlenir.
Geliştirilen teknolojilerde iki amaç vardır ya sinyali
arttırmalısınız yada gürültüyü düşürmelisiniz. Bu
nedenle her firma farklı teknoloji ve patent kullansa
da amaçları aynı, yöntemleri farklıdır. GC ve
HPLC cihazları kendi aralarında yapı olarak büyük
oranda birbiriyle aynı olduğu ve teknolojik olarak
neredeyse zirveyi zorladığı günümüzde MS cihazları
firmalar arası büyük teknoloji savaşlarına neden
olmaktadır. Savaş dediğime bakmayın tatlı bir savaş
aslında, sadece son 15 seneye bakmak bile ne demek
istediğimi gösterecektir.
10
Quadrupol
Bu bölüm sisteme ismini veren bölümdür. Temel
anlamda bir kütle filtresidir. Dört adet karşılıklı
konumlandırılmış metal veya kaplamalı çubuktan
oluşur. Karşılıklı olarak + ve – olarak kutuplandırılır.
Bu çubuklarda karma olarak RF ve DC potansiyelleri
oluşturulur. RF potansiyeli düşük kütleli iyonlar
üzerinde etkili olurken DC potansiyeli yüksek
kütleleri saptırmada etkilidir. Burada oluşturulan
manyetik alan sayesinde bu yolu sadece belirlenen
kütle aralığındaki iyonların (Örnek: 125 m/z – 350
m/z aralığı) veya sadece belirlenen kütleye sahip
iyonun (Örnek: 367 m/z) geçmesi sağlanırken,
istenmeyen iyonlar sistem dışarısına atılır.
Analiz edilebilecek kütle aralığı cihazdan cihaza
değişmektedir. İyonların, iyon kaynağından
quadrupole veya quadrupolden dedektöre minimum
kayıpla ulaşmaları için lens kullanılabilir veya
quadrupolun kendisinin başlangıç ve bitiş bölümleri
ön ve arka filtreler olarak kullanılabilir. Rutin olarak
her ay yapılacak autotune ile quadrupol kalibrasyonu
yani kütle kalibrasyonu yenilenir. Autotune sırasında
özel bir solüsyon kullanılır. Bu karışımda farklı
molekül ağırlıklı maddeler vardır ve bu sayede
sistem kendini test eder ve quadrupol voltajlarını
ayarlayarak kütle seçimini kusursuz hale getirir.
Dedektör
11. 11
GC-MS cihazları seçimli iyon tarama yöntemi
(Örnek: sadece 272 m/z iyonu) sayesinde
oldukça hassas ve düşük dedeksiyon limitlerinde
kantitatif analiz yapabilmektedir. GC cihazındaki
dedektörler belirli gruplara karşı spesifiktirler
veya dedeksiyon limitleri ppm seviyelerindedir.
Fakat GC-MS cihazı neredeyse bütün uçucu ve
yarı uçucu maddelerin düşük konsantrasyon (ppb)
analizlerinde kullanılabilir. Genel olarak 50 m/z den
başlayıp analiz edilecek maddenin molekül ağırlığı
arasındaki iyonlar ile yapılacak bir tarama ile ne
olduğu billinmeyen bir maddenin isimlendirilmesi
yapılabilir. Kütüphaneler size belkide yüzden fazla
seçenek sunacak ve bunların arasında puanlama
ve eşleştirme yöntemiyle gerçekçi sonuçları ön
plana çıkaracaktır. Elbette sadece bu bilgi yeterli
olmayacaktır. Kesin sonuç için CI modu ile yapılan
bir analiz, eğer numune uygun ise FT-IR analiz
sonucu veya NMR cihazından alınacak sonuçlar ile
desteklenmelidir. GC-MS cihazı gıda, çevre, ilaç,
su, kriminal, aroma, petrol ve daha birçok alanda
yaygın olarak kullanılan analiz kapasitesi yüksek bir
üründür.
12. 12
Tabi ki bu yazımda size anlattığım sadece Quadrupol
tipli GC-MS cihazıydı. Bunun iyon tuzaklı (Ion Trap)
GC-MS’i var, GC-MS/MS cihazı var, CI mode lu
GC-MS’i var... Bu liste uzar gider. Başka bir yazımda
sizlere bu cihazlardan ve yaygın olarak bilinmeyen
farklı çalışma modlarından bahsetmek istiyorum
ancak mart ayı için spektroskopi grubunun lokomotif
sayılabilecek bir cihazı ile karşınızda olacağım.
13. 13
HaberYabancı
AB PLASTİK POŞET YASAĞINI NİSAN
AYINDA UYGULAMAYI PLANLIYOR
Avrupa ülkelerinde
gereksiz plastik poşet
tüketimini önlemeye
dönük önemli bir yasanın
uygulanması 3 aylığına
ertelenecek.
Avrupa ülkelerinde
gereksiz plastik poşet
tüketimini önlemeye
dönük önemli bir yasanın
uygulanması 3 aylığına
ertelenecek. 1 Ocak’tan itibaren mağazaların
müşterilerine plastik poşet vermesini yasaklayan
yasa, bazı hukuki sorunların giderilebilmesi için 1
Nisan’dan itibaren uygulamaya geçirilecek.
508 milyon nüfuslu ve 28 üyeli Avrupa Birliği (AB)
içerisinde her yıl yaklaşık 100 milyar plastik poşet
tüketilirken, bunların yüzde 89’u tek kullanımdan
sonra çöpe atılıyor. Çevreye büyük zararlar veren
bu tüketime son vermek amacıyla AB’nin daha
önce aldığı ‘mağazalarda plastik poşetleri’
yasaklama kararı, 1 Ocak yerine 1 Nisan 2016’dan
itibaren yürürlüğe girecek.
Bu ertelemeye gerekçe olarak, AB Komisyonu’nun
yasağa ve uygulanmasına ilişkin bazı hukuki
detaylar için zamana ihtiyacının olması gösteriliyor.
Okyanuslara atıldıkları için on milyonlarca deniz
canlısının yaşamını tehlikeye atan plastik çöplerin
yanı sıra karadaki plastik çöpler de çevrecilerin
hedefindeydi. Doğaya karışması 400 yıl kadar bir
zaman alan plastik çöplerin en çok kullanıldığı
kıtaların başında da Avrupa geliyordu.
AB genelinde kullanılan plastik çöplerin sayısı yılda
100 milyara ulaşırken, yasakla birlikte bireylerin
çok kullanımlı alışveriş çantalarını tercih etmesi
hedefleniyor. Son yıllarda yapılan düzenlemeler ile
plastik poşetler ücretli hale getirilmiş ve daha çok
resikle edilebilir poşetler de tercih ediliyordu.
Avrupa ülkeleri, dünya ortalamasına oranla plastik
poşet ve ambalajların yeniden kullanımında öncü
rolü oynuyorlar. AB’nin hedefi ise, halen yaklaşık
kişi başına yıllık 200 olan plastik poşetlerin sayısını
2025 yılında kişi başına 40’ın altına düşürmek.
Dünya genelinde ise yılda 1 trilyona yakın olan
plastik poşetlerin sadece yüzde 10’unun yeniden
değerlendirilebildiği raporlara yansımıştı.
14. 14
Yerli
Haber BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
KİMYA LABORATUVARINA YENİ
NESİL CİHAZ
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) bilimsel
araştırmalarda kullanılan son teknoloji ürünü
cihazlarına yenilerini Fen Edebiyat Fakültesi
Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Baki Hazer
tarafından yürütülen proje kapsamında Üniversiteye
kazandırılan Agilent Technologies Cary 60 UV-Vis
ve İnce Film cihazları, Hazer’in polimer kimyası
alanında yürüttüğü çalışmalara önemli katkılar
sağlayacak.
Prof. Dr. Baki Hazer, cihazların özelliklerini anlattığı
açıklamasında şunları söyledi:
“Günümüzde akıllı materyalleri olarak tanımlanan
akıllı polimerler, çevresel değişiklikler karşısında
büzülme, şişme, optik veya elektriksel özelliklerini
değiştirme yeteneğine sahip maddelerdir. Dış
uyarılar, sıcaklık, pH, çözücü, iyon, ışık, iyonik
güç, elektrik, manyetik alan ve mekanik etki
olarak ortaya çıkmaktadır. Bütün çevresel
uyaranlar içinde sıcaklık etkisi ilginçtir ve bazı
polimerler oda sıcaklığında berrak bir sulu çözelti
halindeyken oda sıcaklığının hemen üzerinde
suda çözünmez hale gelip suda çökmeye başlıyor
ve çözelti bulanık hale geliyor. Işık geçirgenliği
berrak çözeltide yüzde yüz iken bulanıklığın
koyuluğuna göre ışık geçirgenliği azalıyor ve
tam çökme halinde yüzde bire kadar düşebiliyor.
Isıtmalı bu UV-VIS cihazında sıcaklık kontrollü
olarak yükseltilirken ışık geçirgenliği de bir grafik
şeklinde monitörden takip ediliyor. Yeni elde
edilmiş olan uyarıya duyarlı polimer türünün
hangi en düşük kritik çözelti sıcaklığına sahip
olduğunu bilmek birçok uygulama için polimerin
kullanılabilirliğini ortaya koymak bakımından
çok önemlidir. Agilent Technologies Cary 60
UV-Vis cihazıyla ısı duyarlı polimerlerin sıcaklık
değişimiyle ışık geçirgenliği ölçülerek karakterize
edilebilmektedir. Özellikle sıcaklığa duyarlı
nano jellerin karakterizasyonunda kullanılması
planlanan bu cihazın Nano Teknoloji Mühendisliği
alanındaki çalışmalar için çok yararlı olmasını
bekliyoruz. Bir diğer yeni cihazımız ise İnce Film
cihazı. Çok geniş bir yelpazede kullanım alanına
sahip olan ince filmlerden elde edilen kaplamalar,
elektronik ve optik aygıt teknolojisi gibi değişik
uygulama alanlarında kullanılmaktadır. Kalınlığı
birkaç mikrometreden, birkaç ?’a kadar olan ince
film kaplamalar farklı buharlaştırma teknikleri
ile üretilebilir. Bunlardan en yaygın olarak
15. 15
kullanılanı fiziksel buharlaştırma tekniğidir.
Kaplanacak malzeme, herhangi bir şekilde ısı
etkisi ile buharlaştırılır ve buharlaşan atomlar,
substrat (kaplanan malzeme) üzerinde giderek
yoğunlaşırlar. İşlem 1.10-6 T basınçlı vakum
ortamında yapılır. Buharlaşmanın ısı rezistansı
ile yapıldığı durumda rezistans teli sarılmış
yüksek sıcaklığa dayanıklı pota içerisinde kaplama
malzemesi ısıtılmaktadır. Kaplanacak malzeme
üzerine buharlaşmış maddenin yoğunlaşması
sağlanarak ince bir film tabakası elde edilmektedir.
Nano Teknoloji Mühendisliğinin temel üretim
cihazlarından olan bu ince film cihazının çalışır
vaziyete getirilmesi desteği nedeniyle Rektör Prof.
Dr. Mahmut Özer’e en içten teşekkürlerimizi
sunuyorum.”
Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut
Özer, Üniversitede sürdürdüğü bilimsel çalışmalarda
akademisyenler tarafından ihtiyaç duyulan cihaz
ve ürünlerin alınması ile ilgili desteklerinin devam
ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Akademisyenlerimiz alanlarında sürdürdükleri
başarılı araştırma çalışmaları ile Üniversitemizin
adını ulusal ve uluslararası düzeyde duyurmaya
devam ediyorlar. Bu noktada biz de Bilimsel Alt
Yapı Projeleri (BAP) kapsamında bu çalışmaları
destekliyoruz. Son yıllarda sağladığımız bu
ve benzeri desteklerle laboratuvarlarımıza
modern teknoloji ürünü cihazlar kazandırdık.
Bu cihazların en önemli kazanımlarından biri
de lisansüstü eğitimlerdeki araştırmalarda
kullanılmaları. Öğretim üyelerimizi yeni nesil
teknolojiye sahip cihazlarla yetiştiriyoruz. Kimya
Bölümü öğretim üyemiz Prof. Dr. Baki Hazer’in
yürüttüğü projeler kapsamında aldığımız
Agilent Technologies Cary 60 UV-Vis ve İnce
Film cihazları da Nanoteknoloji Mühendisliği
alanındaki araştırmalarında kullanılan modern
teknolojinin ürünleridir. Dünya çapında
araştırmaları ile Üniversitemizin en yüksek
h-index’ine (28) sahip Hocamız Prof. Dr. Hazer’in
bu cihazlarla başarılı çalışmalara imza atarak
Üniversitemizi gururlandırmaya devam edeceğine
inanıyorum.”
16. 16
YÜKSEK KİMYAGER
AHMET ÇETİNKAYA
DOKTORA ÖĞRENCİSİ
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
a.cetinkaya@msn.com
16
POLİMERLERİN
BİYOMALZEME OLARAK
KULLANIMI
P
olimerler; çok sayıda aynı veya farklı atomik
grupların kimyasal bağlarla, az veya çok
düzenli bir biçimde bağlanarak oluşturduğu
uzun zincirli-yüksek molekül ağırlıklı bileşiklerdir.
Polimerler “monomer” denilen birimlerinin bir
araya gelmesiyle oluşmaktadır.
Stiren
Polistiren
Polimerler neden bu kadar yaygın olarak kullanılmaktadır?
• Hafif ve kolay şekillendirilebilir, özellikleri istekler doğrultusunda değiştirilebilir.
• Hijyeniktirler.
• Kimyasal etkilere ve atmosferik koşullara karşı dayanıklıdırlar.
• Mekanik dayanımları yüksektir.
• Yalıtkandırlar, elektrik, ısı ve sesi iletmezler.
• Optik özellikler çeşitlidir (şeffaflık, matlık).
• Düşük Maliyetlidirler (hammadde ve imalat).
17. 17
Biyomalzemeler
• Biyomalzemeler, insan vücudundaki canlı dokuların
işlevlerini yerine getirmek amacıyla kullanılan doğal
yada sentetik malzemelerdir.
• Temel olarak tıbbi uygulamalarda kullanılmakla
birlikte biyoteknoloji alanında da kullanılmaktadırlar.
• Medikal alanda önemli bir yere sahiptirler. İnsan
vücudunun çeşitli yerlerinde çok değişik amaçlarla
kullanılmaktadırlar. Sürekli olarak veya belli bir süre
için vücut içinde akışkanlar ile temas halindedir.
Vücudun bu malzemelere karşı verdiği tepkiler son
derece faklıdır.
Şekil : Farklı Kullanım Alanlarına Göre Temel Biyomalzemeler
Biyouyumluluk
• Kullanım sürecinde malzemenin, vücut sistemine
uygun cevap verebilme, vücutla uyuşabilir, kendini
çevreleyen dokuların normal fonksiyonlarına engel
olmama ve iltihaplanma oluşturmama yeteneği
olarak tanımlanmaktadır.
• Son yıllarda, biyomalzeme/doku etkileşimleri
üzerine önemli çalışmaların yapıldığı ve bu
çalışmalar ışığında, vücudun doğal dokularını
yeniden yapılandırmaya yönelik biyouyumlu
malzemelerin (vücut sıvıları ile uyumlu) geliştirildiği
görülmektedir.
Kullanılmakta olan biyouyumluluğu yüksek
biyomalzemeler; metalik biyomalzemeler,
biyoseramikler, polimer biyomalzemeler ve
biyokompozitlerdir.
18. 18
Şekil : Biyouyumlu Malzemeler ve İnsan Vücudunda Kullanıldığı Bölgeler
Polimerlerin Biyomalzeme Olarak Kullanımı
* Polimerlerin, sert, yumuşak, hidrofilik, hidrofobik,
esnek, gözenekli, gözeneksiz gibi çeşitli yapılarda
olması değişik organlar ile uyum sağlayabilmesini
kolaylaştırır.
* Komplike malzemeleri üretmek kolaydır.
* Biyoçözünürlük özelliği vardır
* Biyopolimerler, biyomalzeme olarak geniş bir
kullanım alanına sahiptir. Monomerlerin birbirlerine
eklenmesiyle oluşan uzun zincirli büyük molekül
ağırlıklı bileşiklerdir. Doğal polimerlerin yanında,
bugün için sentetikleri de mevcuttur.
19. 19
* Biyopolimerlere örnek olarak verilen polietilen
(PE), poliüretan (PU), politetraşoroetilen (PTFE),
poliasetal (PA), polimetilmetakrilat (PMMA),
polietilenteraftalat (PET), silikon kauçuk
(SR), polisülfon (PS), poliaktik asit (PLA) ve
poliglikolik asit (PGA) gibi çok sayıda polimer,
tıbbi uygulamalarda kullanılmaktadır. Polimerler,
çok değişik bileşimlerde ve şekillerde (lif, film, jel,
boncuk, nanopartikül) hazırlanabilmektedir.
Tablo : Biyopolimerler tiplerinin monomerik birimlerinin kimyasal yapıları ve organizmadaki fonksiyonları
Polimer Monomer Fonksiyonları
Nükleik asitler (DNA ve RNA) Nükleotidler Tüm organizmalarda bulunan
genetik bilgi taşıyıcıları
Proteinler Aminoasitler Biyolojik katalizörler (enzimler),
büyüme faktörleri, reseptörler,
yapısal materyaller (ipek, yün,
saç), hormonlar, toksinler,
antikorlar
Polisakkaritler Şekerler Bitkisel, yapısal materyaller ve
yüksek organizmalardan üretilen
(kitin, selüloz), enerji depolama
malzemeleri (nişasta, glikojen),
bakteriyel salgılar, moleküler
tanınma (kan tipleri)
Polihidroksialkonatlar Yağ asitleri Mikrobiyal enerji depolayan
materyaller
Polifenoller Fenoller Bitkisel yapısal malzemeler
(lignin), toprak yapı (humikler),
bitki savunma mekanizmaları
(tanninler)
Polifosfatlar Fosfatlar İnorganik enerji depolama
malzemeleri
Polisülfatlar Sülfatlar İnorganik enerji depolama
malzemeleri
Polimetilmetakrilat (PMMA) Sentezi
20. 20
Polimetilmetakrilat (PMMA)
• Protez komponentlerini kemiğe sabitlemek için
kullanılır. Bir nevi kemik çimentosudur.
• Kemiğe yakın elastik modülü ile, kemik ve bu
kompenentler arasındaki kısmı doldurur ve proteze
ulaşan kuvvetlerin protez yüzeylerinden kemik
yüzeylerine aktarılmasını sağlar.
• Kemik çimentosu kompresyona karşı oldukça
dayanıklı iken gerilime ve makaslama kuvvetlerine
karşı dayanıksızdır
• Polimetilmetakrilat (PMMA) :
• Işık geçirgenliğinin iyi olması, sertliği ve
kararlılığının yerinde olması nedeniyle, göz içi
lenslerde ve sert kontakt lenslerde kullanımı
yaygındır.
Çok Yüksek Molekül Ağırlıklı (UHMW) Polietilen
• UHMWPE çok uzun zincirli polietilendir. Üretimde, genellikle metallosene katalizörler kullanılır.
• UHMWPE, yoğunluğu 0.930–0.935 g/cm3
arasında değişen ve molekül ağırlığı milyonlar (2-6
milyon) seviyesinde olan bir polietilen grubudur.
Yüksek molekül ağırlıklarının anlamı polimer
zincirlerinin kristal yapı içinde çok sıkı bir biçimde
yerleştiği veya paketlendiğidir, polimer çok serttir
ve termoplastik malzemeler arasında en yüksek
darbe direncine sahiptir.
21. 21
• Uzun zincirler moleküller arası etkileşimi
kuvvetlendirerek yükün polimer iskeletine daha
etkin bir şekilde transferine olanak verir. Bu hal,
herhangi bir yüksek darbe dirençli termoplastiğe
kıyasla daha dayanıklı ve sert bir yapı oluşmasını
sağlar.
• Moleküller arasındaki Van der Waals kuvvetleri
oldukça zayıftır, ancak moleküller çok uzun
olduğundan molekülden moleküle büyük kayma
(shear) kuvvetli taşınır. Her bir zincir diğerlerine çok
miktarda Van der Waals kuvvetiyle bağlandığından
tüm molekül-arası kuvvet çok yüksek olur.
• Yük binen yüzeylerde metal veya seramikler ile
eklemleşmek üzere kullanılır.
• Metal veya seramiklerle karşı karşıya kullanılması
durumunda metal-metal eklemleşmesine göre çok
daha düşük bir sürtünme katsayısı sağlanmaktadır
• Kemik ve kıkırdağınkine yakın olan elastik modülü
nedeniyle şok yüklenmeler esnasında bu şoku azaltıcı
bir rol oynar.
Polimerlerin ortopedik alanda mekanik dayanımları
zayıftır. Polietilenin çekme dayanımı ise, 20-30 MPa
civarındadır.
Biyoçözünür Polimerler
* Polilaktik asid polimerleri (PLA)
* Poliglikolik asid polimerleri (PGA)
22. 22
• Kırık sabitlenmesinde.
• Kemik defektlerinin doldurulmasında
kullanılabilirler.
• Yük taşıma özelliği yoktur.
• Antibiyotik ve büyüme faktörü taşıtılabilir.
• Rezorpsiyon (emilim) ikinci cerrahi girişim
gerekliliğini ortadan kaldırır.
Polilaktik Asit
• Laktik asit her insanın vücudunda oluşan tabii
organik bir bileşiktir, kas, kan ve vücudun değişik
organlarında bulunur. Laktik asit insanda ya da
hayvanda kas dokularıyla ilişkili olduğu için vücudun
doğal metabolizmasıyla çözünürler. Vücuttaki
laktik asit pruvik asite çevrilir, karbondioksit ve su
sağlamak için trikarboksilik asit döngüsüne girer.
Böylece çözünme sonucunda organlarda herhangi
bir kalıntıya rastlanmaz. Laktik asit bu döngüyü
gerçekleştirmesiyle, biyo uyumluluk özelliğini
kazanmış olur. Laktik asidin polimerleşmesiyle
oluşan poli(laktik asit)’in en çok ve en geniş
uygulama alanı, tıp alanındaki cerrahi dikişlerdir.
• Uzun süre mukavemet gerektiren uygulamalarda bu
lifler tercih edilmiştir. Tercih edilen bu uygulamalar
bağ doku, tendon yapıları, vasküler ve ürolojik
cerrahi için olan stent uygulamalarıdır.
23. 23
Medikal Uygulamalarda Kullanılan Diğer Polimerler
• Amalgama alternatif olarak dişçilikte kullanılan
kompozit ve yapıştırıcı elemanlar (A Glisid
Metakrilat ve Uretan di Metakrilat).
• Politetrafloroetilen (PTFE), Teflon ticari adıyla
bilinir. PE benzeri yapıda olup, PE’deki hidrojenlerin,
flor atomlarıyla yer değiştirilmesi sonucu sentezlenir.
PTFE, hem ısısal, hem de kimyasal açıdan çok kararlı
Gore-Tex olarak bilinen hidrofobik formu, damar
protezlerinde kullanılır.
• Polivinilklorür (PVC), tıbbi uygulamalarda tüp
formunda kullanılır. Bu uygulamalar, kan nakli ve
diyaliz olabilir. PVC, sert ve kırılgan bir malzeme
olmasına karşın, plastikleştirici ilavesiyle yumuşak
ve esnek hale getirilebilir. PVC, uzun-dönem
uygulamalarda, plastikleştiricinin yapıdan sızması
nedeniyle problemlere yol açar.
• Polidimetilsiloksan (PDMS) karbon ana zinciri
yerine silisyum-oksijen ana zincirine sahiptir.
Özelliği diğer kauçuklara nazaran sıcaklığa daha
az bağımlı olmasıdır. Bazı damar protezlerinde ve
yüksek oksijen geçirgenliği nedeniyle membran
oksijenatörlerde (solunum cihazları) kullanılır.
Kaynaklar :
• Biehl, V., Breme, J., 2001,Metallic biomaterials, Mat.- wiss.u.Werkstofftech. 32, 137-141.
• Bilçen, M., Kurt, M. 2005, Kırık kemik tedavilerinde kullanılan fiksatörlerin mekanik özellikleri ve üç
değişik malzemeden yapılmış halk tipi fiksatörlerin mekanik testleri, Mühendis ve Makine, Cilt 46, Sayı: 543,
29-38.
• Internet, Biocompatibility, http://en.wikipedia.org/wiki/ Biocompatibility
• İnternet,Biyouyumluluk,http://www.baskent.edu.tr/~mustafak/BMEBiyouyumluluk 201/dokumanlar/ ppt.
pdf
• Corces, A., 2004, Metallic alloys, Medicine Instant Access to the Minds of Medicine, Section 1 of 11.
Gümüşderelioğlu, M., 2002, Tıbbın geleceği biyomalzemeler, Bilim ve Teknik Dergisi, 2-4.
24. 24
HaberYabancı
DÖRT YENİ KİMYASAL ELEMENT
PERİYODİK TABLO’YA EKLENDİ
ABD, Japonya ve Rusya’dan bilim insanlarının
keşfettiği dört yeni kimyasal element, resmen
Periyodik Tablo’ya eklendi. Böylece tablodaki yedinci
periyot da tamamlanmış oldu.
113, 115, 117 ve 118 numaralarını alan kimyasallar
30 Aralık günü, kimya alanında ölçüm ve adlandırma
konusunda otorite konumunda olan ABD merkezli
Saf ve Uygulamalı Kimya Uluslararası Birliği
(IUPAC) tarafından resmen yeni elementler olarak
kabul edildi.
Habere göre 115, 117 ve 118 numaralarını alan yeni
elementlerin Rusya’daki Dubna Nükleer Araştırmalar
Enstitüsü ile California’daki Lawrence Livermore
Ulusal Laboratuvarı tarafından keşfedildiği, 113
numaralı yeni elementin ise Japonya’daki Riken
Enstitüsü’nden bilim insanlarınca bulunduğu
belirtildi.
Periyodik Tablo’ya yapılan bundan önceki son
ekleme, 2011 yılında 114 ve 116 numaralı elementler
bulunduğunda gerçekleşmişti.
Japonya’daki Riken Enstitüsü’nde 113 numaralı
elementin keşfiyle sonuçlanan araştırmayı yürüten
Kosuke Morita, İngiliz Guardian gazetesine yaptığı
açıklamada “Şimdi 119 numaralı element ve
onun ötesindekileri bulmak için çalışmalarımızı
sürdüreceğiz” dedi.
Riken Enstitüsü Başkanı, Nobelli kimyager Ryoji
Noyori ise, “Bu keşifler bilim insanları için
Olimpiyatlarda altın madalya almaktan bile daha
büyük bir önem taşıyor” dedi.
IUPAC’ın İnorganik Kimya Bölümü Başkanı Profesör
Jan Reedijk konuyla ilgili yaptığı açıklamada,
“IUPAC şu an için geçici olarak ununtrium (Uut),
ununpentium (Uup), ununseptium (Uus) ve
ununoctium (Uuo) adları verilmiş olan elementleri
resmen isimlendirme sürecini başlattı” dedi.
Elementler mitolojik konseptler, mineraller, yer
adları, konut adları ve bilim insanı adlarından
esinlenilerek isimlendirilebiliyor.
25. 25
Haber
Yerli
KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ’NDEN
KİMYA VE MALZEME BİLİMİ
ALANINDA BİR İLK
Konya Ticaret Odası (KTO) karatay Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi Malzeme Bilimi ve
Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Hüseyin Bekir Yıldız, kimya ve malzeme
bilimi dalında yürüttüğü aynı zamanda alanında bir
ilk olan projesi ile su bütününü, oksijen ve hidrojen
gazlarına ayrıştırabiliyor.
Proje ile ülkede yüksek maliyetler gerektiren
nanoteknolojik çalışmaların daha yaygın hale
getirilmesi hedefleniyor.
Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi Malzeme Bilimi ve
Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Bekir Yıldız ve çalışma
grubu suyu fotoelektrokimyasal olarak ayrıştırarak
aynı anda hidrojen ve oksijen gazı üreten, yüksek
kuantum veriminde çalışan özgün boya bazlı
güneş hücrelerinin yapımı ile ilgili bir proje
üzerinde çalışıyor. Doç. Dr. Hüseyin Bekir Yıldız’ın
yürütücülüğünü yaptığı çalışma TÜBİTAK-
AB COST projesi ile destekleniyor. Çalışma, su
bütününü oksijen ve hidrojen gazlarına ayrıştırabilen
fotoelektrokimyasal güneş hücresiyle kimya ve
malzeme bilimi alanlarında yürütülen ilk projelerden
biri olma özelliğini taşıyor. Proje ile ülkede yüksek
maliyetler gerektiren nanoteknolojik çalışmaların
daha yaygın hale getirilmesi hedefleniyor. Proje
kapsamında oluşturulan sentez ve fotoakım
laboratuvarlarında ise çok sayıda araştırmacı
yetiştiriliyor.
Hidrojen Geleceğin Enerji
Taşıyıcısıdır
Dünyada enerji ihtiyacının artması, kaynakların
azalması ve bir gün biteceği gerçeği insanları
alternatif enerji kaynaklarına yöneltiyor. Alternatif
enerji kaynaklarından olan hidrojen enerjisi 21.
yüzyılın en önemli enerji kaynakları arasında
gösteriliyor. KTO Karatay Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Hüseyin Bekir Yıldız hidrojenin geleceğin enerji
taşıyıcısı olarak kullanılacağını söyleyerek, “Hidrojen
geleceğin enerji taşıyıcısı olarak görülmektedir.
Hidrojen günümüzde büyük miktarlarda fosil
yakıt olan doğalgazdan üretilmekte, çevreye
sera gazı ve diğer iklim değiştirici emisyonların
yayılmasına neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.
Sürdürülebilir En İleri ve
Tek Enerji Kaynağı Güneş ve
Hidrojen Enerjisi Sistemidir
Dünyanın giderek artan enerji ihtiyacını çevreyi
26. 26
kirletmeden, sürdürülebilir olarak sağlayabilecek tek
enerji kaynağının güneş ve hidrojen sistemi olduğuna
dikkat çeken Yıldız, “Hidrojen eğer dünyanın
en büyük enerji kaynağı olan güneş tarafından
üretilebilirse ve güvenli bir şekilde saklanıp
taşınılabilirse gelecekte fosil olmayan yakıt türü
olarak ihtiyaçları karşılama potansiyeline sahiptir.
Güneş enerjisinin dönüşümü ve depolanması için
yapılan araştırma ve geliştirme çalışması küresel
enerji problemini çözmek için etkin konulardan
birisidir. Güneş aracılığıyla hidrojen ekonomisinin
hayata geçirilmesi için bilimsel zorluklara anahtar
olabilecek çözümlere ihtiyaç vardır” şeklinde
konuştu.
27. 27
KİMYAGER
AKIN ÖZDEMİR
MEZUN
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
ozdmrakin@gmail.com
27
SALİSİLİK ASİTSALİSİLİK ASİT VE SALİSİLİK ASİDİN BİTKİLER ÜZERİNE ETKİSİ
1.1. SALİSİLİK ASİT NEDİR?
T
icari üretim şekli asetilsalisilik asit (ASA) olan salisilik
asit (SA), yüksek bitkiler ve bazı mikroorganizmalar
tarafından sentezlenen bitkide mantar, bakteri ve
viral enfeksiyonlara karşı sistemik kazanılmış (SAR) direnci
uyaran ve bazı bitkilerde kuru madde miktarını arttırması ve
nitrat redüktaz aktivitesi gibi fizyolojik etkilere neden olan
hormondur.
Salisilik asit (SA), bitkilerde birçok metabolik ve fizyolojik
cevabı oluşturan ve dolayısıyla bitki büyüme ve gelişmesini
etkileyen içsel bir bitki büyüme düzenleyicisidir.
SA, lokal patojen saldırısına karşı bitki savunma cevaplarında
önemli rol oynamaktadır.
Bitkilerde hastalık direncini sağlayabilen SA, birçok stres
durumuna karşı bitki cevaplarını da düzenleyebilmektedir.
2. SALİSİLİK ASİDİN BİYOSENTEZİ
SA bitkilerde, primer metabolit olarak korizmat
gerektiren iki farklı enzimatik yol aracılığı ile
oluşturulabilmektedir (Garcion and Métraux
2006). Korizmat-kökenli L-fenilalanin, ilk olarak
fenilalanin amonyum liyaz (PAL) ile katalizlenen
bir seri enzimatik reaksiyonlarla hem kumarik
asit yoluyla hem de benzoat ara ürünleriyle SA'ya
dönüştürülebilmektedir (Şekil 1). PAL enzimi
farklı biyotik ve abiyotik stresler tarafından teşvik
edilerek, çok fonksiyonlu fenoliklerin farklı tiplerinin
ortaya çıkmasına neden olan fenilpropanoid
yolunun anahtar düzenleyicisidir (Yalpani et al.
1991). Korizmat, izokorizmat sentaz (ICS) ve
izokorizmat pirüvat liyazın (IPL) yer aldığı iki
basamaklı reaksiyonla izokorizmat aracılığıyla SA'ya
dönüştürülebilmektedir (Şekil 1) (Strawn et al. 2007).
28. 28
PAL, fenilalanin amino liyaz; ICS, izokorizmat
sentaz; IPL, izokorizmat pirüvat liyaz; BA2H,
benzoik asit-2-hidroksilaz; SA, salisilik asit; SAGT,
SA glukozil transferaz; aa, amino asit; SAMT, SA
metil transferaz; SABP2, SA-bağlayıcı protein 2;
MES, metil esteraz; SGE, SA glukoz esteri; SAG,
SA O-beta-glukozid; MeSA, metil salisilat; MeSAG,
metil salisilat o-beta-glukozid (Vlot et al. 2009'dan
değiştirilerek).
Şekil 1 : Salisilik asit biyosentezi yolağı
3. SALİSİLİK ASİDİN BİTKİLER ÜZERİNE ETKİSİ
Salisilik asit (SA), birçok bitkide doğal bir
üründür. SA, bitki bünyesinde bulunabildiği gibi,
dışarıdan da uygulanabilmektedir. SA, büyümeyi
düzenleyici olarak görev yapmasının yanısıra,
hastalık ve zararlılara karşı bitkinin savunma
mekanizmasında sinyal görevi yapmakta ve
dayanıklılığı arttırmaktadır. Bitkinin çiçek açmasını
ve tohumların çimlenmesini etkiler. Ayrıca eksojen
SA; PR proteinlerin birikmesini aktive ederek, bitkiyi
patojene karşı korumaktadır.
SA, birçok bitkide oluşan fenolik bir bileşiktir.
Fenolik bileşikler, bitkinin büyümesini
hızlandırmakta ve gelişmesinde önemli bir rol
oynamaktadır. Örneğin, fenolik bileşikler bitki
hücre duvarında önemli bir parça olan lignin
biyosentezinde gereklidir. Özellikle, fıtoaleksin gibi
fenolik bileşikler, böcek, mikroorganizmalar ve diğer
herbivorlara karşı kimyasal savunmada önemli rol
oynamaktadırlar.
Son yıllarda bitkilerde salisilik asidin biyolojisi ile
ilgili yapılan çalışmaların sonucunda, salisilik asidin
diğer birçok fenolik bileşik gibi, bitki büyümesinin
düzenlenmesi, gelişimi ve diğer organizmalarla
etkileşiminde temel rol oynadığı görüşü ortaya
çıkmıştır (Harborne, 1980). Triptofan, tirozin ve
fenilalanin gibi temel amino asitlerin oluşumuna
yol açan metabolik çatallanma, bitkilerde farklı
etkilere sahip fitohormonların biyosentezinde de
önemli rol oynamaktadır (Kefeli, 1978). Metabolik
çatallanmada, triptofan biyosentezi, tüm yüksek
29. 29
bitkiler için her düzeyde büyüme ve gelişme
olaylarını teşvik eden temel hormon olan indol-
3-asetik asitin, yani oksinin biyosentezine yol
açmaktadır.
Söz konusu metabolik çatalın, fenilalanin
üzerinden sinnamik asit oluşumuna giden yolu
üzerinde, büyüme ve gelişmeyi engellemenin
yanı sıra, düzenleyici rollerde yüklenen ve bazen
bitkilerde türe özgü olan fenolik bileşikler de
sentezlenmektedir. Şikimik asit yolunun bir ara
ürünü olan sinnamik asitten türevlenen salisilik
asit, artık günümüzde bitkisel hormonlar arasındaki
yerini almış bulunmaktadır.
Serbest SA aktif olarak taşınmadıkça ve metabolize
olmadıkça, ilk sentezlendiği noktadan uzaktaki
dokulara hızlı bir şekilde taşınmaktadır. Tarımsal
açıdan önemli bitki türlerinin salisilik asit düzeyleri
üzerinde yapılmış çalışmalar, bitkilerde bu bileşiğin
her zaman ve her yerde dağılmış olabileceğini ortaya
çıkarmıştır (Raskin, 1995). En yüksek SA seviyesi
pirinç bitkisinin yapraklarında saptanmıştır.
Şekil 2 : En yüksek SA seviyesinin olduğu besin maddesi
Salisilik asitin ilk olarak tütünde çiçeklenmeyi
uyarıcı ve sürgün oluşumunu teşvik edici etkisi
bulunmuştur (Eberhard ve ark. 1989). Salisilik
asit uygulamalarının arpa köklerinde fosfat, yulaf
köklerinde ise potasyum alımını engellediği (Glass
1973, 1974), indol asetik asit ile birlikte köklenmeyi
uyardığı, absisik asit uyarımlı yaprak dökülmesini
engellediği, elmada etilen sentezini bloke ettiği
(Romani ve ark. 1989), fasulyede tane verimini
arttırdığı (Ramanujam 1998) bulunmuştur. Fasülyede
yapraktan uygulanan salisilik asitin bitkinin büyüme
(kök boyu, kök ve gövde yaş ve kuru ağırlık) ve azot
metabolizması üzerinde uygulanan doza bağlı olarak
olumlu etkisi olduğu bildirilmiştir (Türkyılmaz ve
ark. 2005).
Maş fasülyesinde yapraktan 7.2 ve 72 µM salisilik asit
uygulamasının bitkide bakla sayısı ile tane verimini
kontrole göre artan dozlara doğru orantılı olarak %
19 ve 46 oranında arttırdığı Singh ve Kaur (1980)
tarafından bildirilmiştir. Mısır ve soyada yapraktan
uygulanan salisilik asitin gözenek yoğunluğu ve
transpirasyonu, ayrıca yaprak alanı ve bitki kuru
ağırlığını arttırdığını, ancak bitki boyu ve kök
uzunluğunu etkilemediğini Khan ve ark. (2003)
bildirmişlerdir.
Kum darıda salisilik asit uygulamasının bitki boyu ve
tane sayısını arttırdığı bildirilmiştir (Datta ve Nanda
1985). Jain ve Srivastava (1981), Ramanujam ve ark.
(1998), salisilik asitin düşük konsantrasyonlarda
özellikle baklagil bitkilerinde nodül oluşumunu
arttırdığı, vejetatif gelişmeyi hızlandırması yanında,
çiçeklenmeyi teşvik etmesi ve bakla sayısını
arttırması nedeniyle tane verimini de olumlu yönde
etkilediğini bildirmişlerdir.
30. 30
Salisilik asit aynı zamanda, tuzluluk, yüksek ve
düşük sıcaklık, su, ağır metal, don ve kuraklık stresi
gibi abiyotik stres şartlarında bitkilerin toleransını
artırmaktadır. Yapılan çalışmalar, buğdayda tuz
(Shakirova ve Bezrukova 1997) ve su stresine (Singh
ve Usha 2003, Bhupinder ve Usha 2003), çeltikte
ağır metal stresi (Mishra ve Choudhuri 1999, Pal
ve ark. 2002), fasulye ve domatesde kuraklık ve
don (Senaratna ve ark. 2000) stresine salisilik asit
uygulamalarının bitkilerde toleransı arttırdığı
bildirilmiştir.
Tohum çimlenmesinde SA'nın rolü ile ilişkili
çalışmalar çelişkili olup; SA'nın ya çimlenmeyi
inhibe ettiği ya da tohum canlılığını arttırdığı
ileri sürülmüştür (Xie et al. 2007; Lee et al. 2010).
Bildirilen bu etkiler, uygulanan SA konsantrasyonları
ile ilişkili olabilmektedir. Arabidopsis thaliana'da,
1 mM'ın üzerindeki SA konsantrasyonlarının
çimlenmeyi geciktirebildiği veya hatta inhibe
edebildiği bildirilmiştir (Rajjou et al. 2006). Tohum
çimlenmesinin negatif bir regülatörü olarak SA'nın
etkisi, muhtemelen SA-teşvikli oksidatif stresten
kaynaklanmaktadır. SA'nın büyümeyi stimüle edici
etkileri soya fasulyesi (Gutierrez-Coronado et al.
1998), buğday (Shakirova et al. 2003), mısır (Gunes
et al. 2007) ve papatyada (Kovácik et al. 2009) rapor
edilmiştir.
Şekil 3 : Salisilik asidin bitki
üzerine etkisi
31. 31
4.SALİSİLİK ASİDİN ETKİLERİ
Salisilik asit ve onun yakın analoğu olan aspirinin
bitkiler üzerindeki diğer düzenleyici etkilerini
aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
• Yaralanma tepkilerini engellemek,
• Hızlı membran depolarizasyonunu uyarmak ve
transmembran elektrokimyasal potansiyelini ortadan
kaldırmak,
• Etilen biyosentezi ve tohum çimlenmesini
engellemek,
• Nastik yaprak hareketlerini uyarmak,
• Yapraklarda ve epidermis tetranspirasyonu
azaltmak,
• Absisik asit (ABA) uyarımlı stoma kapanmasını
tersine çevirmek,
• Büyümeyi engellemek,
• Köklerde absorbsiyon ve membran taşınım
mekanizmasını engellemek,
• Mısır fidelerinde antosiyan üretimini uyarmak,
• Baklagillerde simbiyotik azot fiksasyonunda etkili
olan kök nodül oluşumunu arttırmak,
• İn vivo’da nitrat redüktazın aktivitesini arttırmak,
• Fasulyelerde verimi ve tohum zarfı sayısını
arttırmak,
• Vegetatif gelişmeyi hızlandırmak (Aktaş, 2001).
Şekil 4 : Bitkide SA, JA ve ABA ilişkisi SA, Salisilik asit: JA, Jasmonik asit: ABA, Absisik asit
32. 32
Kaynaklar :
-Berthon, J. Y.; M. J. Battraw; T. Gaspar and V. Boyer, 1993. Early Test Using Phenolic Compounds and
Peroxidase Activity to Improve in vitro Rooting of Sequoiadendron giganteum (Lindl.). Bucholz, Saussurea,
24, 7-13.
-Davies, P. J., 1995. Salicylic Acid, Plant Hormones, Physiology, Biochemistry and Molecular Biology. Kluwer
Acad. Pub., London, 833 p.
-Eberhard, S.; N. Doubrava; V. Marta; D. Mohnen; A. Soutwick; A. Darvill and P. Albersheim, 1989. Pectic
Cell Wall Fragments Regulate Tobacco Thin-CellLayer Explant Morphogenesis. Plant Cell, 1, 747-755.
-Harborne, J. B., 1980. Plant phenolics. In: Secondary Plant Products. E. A. Bell, B. V. Charlwood (ed.),
Springer Verlag, Berlin, 329-402 p
-Meeuse B. J. D. and I. Raskin, 1988. Sexual Reproduction in The Arum lily Family, with Emphasis on
Thermogenicity. Sex. Plant Reprod., 1, 3-15.
-Oota, Y., 1972. The Response of Lemna gibba G3 to A Single Long Day in The Presence of EDTA. Plant Cell
Physiol., 13, 575-580.
Raskin, I.,1995. Salicylic Acid. In: Plant Hormones, Physiology, Biochemistry and Molecular Biology. Davies
(ed.), Kluwer Acad. Pub., London., 188-205 p.
-Seo, S.; K. Ishizuka and Y. Ohashi, 1995. Induction of Salicylic Acid β-Glucosidase in Tobacco Leaves by
Exogenous Salicylic Acid. Plant Cell Physiol., 36 (3), 447-453.
-Tang, W., 1987. Heat Production in Cycad Cones. Bot. Gaz., 148, 165-174.
-Tomoya, N.; M. Ichiro; S. Shigemi; O. Norihiro and O. Yuko, 1998. Antogonistic Effect of Salicylic Acid and
Jasmonic Acid on The Expression of Pathogenesis-Related (PR) Protein Genes in Wounded Mature Tobacco
Leaves. Plant Cell Physiology, 39 (5), 500-507.
-Van der Krieker, W. M.; J. Kodde; M. H. M. Visser; D. Tsardakas; A. Blaakmeer; K. de Groot and L. Leegstra,
1997. Increased Induction of Adventitious Rooting by Slow Release Auxins and Elicitors. In: Biology of Root
Formation and Development. A. Altman and Y. Waisel (Eds.), Plenum Press, New York., 95-104 p.
Eberhard, S., N. Doubrava, V. Marta, D. Mohnen, A. Southwick, A. Darviell and P. Albersheim. 1989. Pectic
cell wall fragments regulate tobacco thin-cell layer explant morphogenesis. Plant Cell 1: 747-755.
Glass, A. D. 1974. Influence of phenolic acids upon ion uptake. III. Inhibition of potassium absorption.
Chemistry and physiology of salicylic acid J. Exp. Bot. 25: 1104–1113.
Romani, R. J., B. M. Hess and C. A. Leslie. 1989. Salicylic acid inhibition of ethylene production by apple
disks and other plant tissues. J. Plant Growth Regul. 8: 63–69.
Ramanujam M. P., V. A. Jaleel and G. Kumaravelu, 1998. Effect of salicylic acid on nodulation, nitrogenous
compounds and related enzymes of Vigna mungo Biologia Plantarum 41: 307-311.
Datta, K. S. and K. K. Nanda. 1985. Effect of some phenolic compounds and gibberellic acid on growth and
development of cheena millet (Panicum miliaceuin L.). Indian J. Plant Physiol. 28:298-302.
33. 33
Mishra, A. and M. A. Choudhuri, 1999. Effects of salicylic acid on heavy metal-induced membrane
deterioration mediated by lipoxygenase in rice. Biol Plant 42: 409 – 415.
Xie, Z., Zhang, Z.-L., Hanzlik, S., Cook, E. and Sjen, Q.J., 2007. Salicylic acid inhibits gibberellin-induced
alphaamylase expression and seed germination via a pathway involving an abscisic-acidinducible WRKY
gene. Plant Molecular Biology, 64, 293–303.
Rajjou, L., Belghazi, M., Huguet, R., Robin, C., Moreau, A., Job, C. and Job, D., 2006. Proteomic investigation
of the effect of salicylic acid on Arabidopsis seed
germination and establishment of early defense mechanisms. Plant Physiology, 141, 910–923.
Kawano, T., Furuichi, T. and Muto, S., 2004. Controlled free salicylic acid levels and corresponding signaling
mechanisms in plants. Plant Biotechnology, 21, 319– 335.
34. 34
HaberYabancı
PROF. DR. GALİP AKAY
AKTİF PLASTİK MADDEYİ ÜRETTİ
Prof. Akay, madde ağırlığının 30 katına su tutan ve su
ve gübre kaybını önleyen ‘SRS’ maddesini üretti.
İngiltere’de yaşayan Türk bilim insanı Prof.
Dr.Galip Akay, Newcastle Üniversitesi`nde yaptığı
araştırmalar sonucunda toprak süngeri veya
yapay kök olarak adlandırılan `SRS` aktif plastik
maddeyi üretti. Tohum veya fidanla birlikte ekim
aşamasında toprağa yerleştirildiğinde, madde
ağırlığının 30 katına kadar su tutarak bitki için
verilen suyun ve gübrenin kaybını önlüyor. Geçen
Eylül ayında Samsun`a gelen Prof.Dr. Akay,
Türkiye`deki 3 üniversitenin desteğiyle bu madenin
de içinde olduğu tarım, kimya ve enerjiye dönük
çeşitli teknolojilerin geliştirilmesi ve fabrikasyon
aşamasında üretimini sağlamak için çalışma başlattı.
İngiltere`deki Unilever Araştırma Merkezi ve
Newcastle Üniversitesi`nde görev yapan Kimya
ve İşlem Mühendisi Prof.Dr. Galip Akay, yaptığı
bilimsel çalışmalar sonucunda kendi ağırlığının 30
katına kadar su tutma özelliğine sahip SRS maddesini
buldu. Toprak süngeri veya yapay kök olarak
adlandırılan biyo-aktif plastik maddenin yapımı ve
kullanımını kapsayan, aralarında ABD, Avrupa, Çin
ve Hindistan`ın da bulunduğu birçok bölgede 12`den
fazla patentlerini de aldı. SRS maddesinin ayrıca
enerji ve azot gübresi üretiminde de kullanılabileceği
belirtildi.
Prof. Dr. Akay`ın geliştirdiği çeşitli teknolojileri daha
da ileri götürme ve uygulamaya koyma amacıyla ve
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ), Canik
Başarı Üniversitesi ve Koç Üniversitesi`ni içine alan
bir proje hazırlandı. Newcastle Üniversitesi`nden
ayrılan Prof.Dr. Akay çalışmalarını sürdürmek için
Eylül 2015`de Samsun`a geldi. Samsun Canik Başarı
Üniversitesi`nde öğretim üyesi olarak görev yapmaya
başladı.
Aynı zamanda proje yürütücüsü olan Prof.Dr.
Akay, araştırmalarına Canik Başarı Üniversitesi
ve OMÜ Karadeniz İleri Teknoloji Araştırma ve
Uygulama Merkezi`nde başladı. Daha sonra Koç
Üniversitesi`nde de çalışmalar yapılacağı belirtildi.
2 yıl sürecek proje kapsamında 11 kişilik bir ekiple
araştırma çalışmalarının yapılacak.
Kimya ve İşlem Mühendisi Prof.Dr. Galip Akay,
özellikle su ve gübre kullanımını minimuma indiren
SRS maddesinin biyo-aktif plastikten yapılma
süngere benzediğini belirterek, `Bu ürünün arazide
toprak altına konulmasının ardından dikili olan
fidanların veya tohumların kökleri özellikle bu
ürünün içinden geçer. Bu ürün o bölgedeki suyu
ve gübreyi adeta bir sünger gibi çekerek kendisine
toplar, kaybını önler. Daha sonra da kökler
vasıtasıyla bitkiye verir. Bu ürün her türlü çorak,
taşlık ve verimsiz arazide ve hatta çölde rahatlıkla
kullanılabilir. Toprak içinde bulunan ve bitki için
gerekli olan mikro-organizmaların SRS maddesi
içine konulup onları koruduğunda, bitkiye gübre
35. 35
verilmesine bile gerek kalmıyor. Çünkü bitki kendi
gübresini kendisi üretebiliyor. Biz bunu çeşitli
bitkilere uyguladık. Bunların arasında çimen,
bezelye, soya ve hızlı büyüyen ağaç çeşitleri var.
Verilen su veya gübre miktarı yüzde 50-70 azaltılsa
bile normal bir ekim sonrası elde edilen verime
eşdeğer oluyor` diye konuştu.
SRS maddesinin katma değeri yüksek olan üzüm,
fındık ve zeytin gibi ürünlerde, fidecilikte ve
ormanlaştırmada kullanımını öngördüklerini dile
getiren Prof.Dr. Akay, `Yani az masrafla, az su
ve gübre ile çok ürün alınması artık mümkün
olacak. Tarım, tıp, biyo-teknoloji ve kimya işleriyle
uğraşan dünya genelinde şubeleri olan büyük
bir Japon-Amerikan firmasının temsilcileri bu
proje için Samsun`a geldi. Onlar çalışmalarımızı
yakından biliyorlar. Ardından bu firma ile 1
Şubat 2016 da başlayacak bir araştırma-geliştirme
ve fabrikasyon anlaşması yapıldı. Buna göre
araştırma ve geliştirme çalışmaları Türkiye ve
Kaliforniya`da yapılacak, SRS maddesinin üretimi
ise Türkiye, Çin ve Amerika`da planlanmaktadır.
Kaliforniya ve Türkiye`de büyük arazilerde tarım
denemelerine başlanacak` dedi.
Prof.Dr. Akay küresel ısınmanın etkileri, enerji, su
kıtlığı, kuraklık gibi tehlikeler göze alındığında daha
az su ve gübre ile gıda üretimi yapılmasını sağlayacak
SRS maddesinin hem kritik, hem de stratejik öneme
sahip olduğunu söyleyerek, `Kısa bir süre içinde
projenin diğer kuruluşların da ilgisini çekmiş
olup, Orta Doğu merkezli bir Arap firması ve
Londra merkezli bir İngiliz finansman kuruluşu ile
görüşmeler başlatılmıştır` diye konuştu.
Prof. Dr. Galip Akay`ın proje kapsamında yapılacak
araştırma grubunda yer alan OMÜ Fen edebiyat
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Canan Kazak
da projenin hem Samsun hem de Türkiye için
çok önemli olduğunu dile getirerek, `2008-2009
döneminde TÜBİTAK projesiyle İngiltere de
sayın Prof.Dr.Galip Akay`ın araştırma grubunda
bulundum. Sağlık, mühendislik, tarım, enerji,
malzeme gibi birçok alanlarda araştırma yapan
ve `İşlem Yoğunlaştırılması` diye tanımlanan
ve dünyada artık kabul edilmiş bir teknolojinin
bulucusu ve geliştiricisi olan Prof.Dr. Akay
ile çalışmalarımız bu zamana kadar çeşitli
dönemlerde devam etmiştir. Bugün Türkiye`de
ve Samsun`da çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Birçok alanda büyük çalışmalara imza atmış Prof.
Dr. Akay`ın ürettiği bu ürünün geliştirilmesiyle
ilgili projenin büyük bir kısmının OMÜ`de
yapılacak olması bizleri heyecanlandırıyor` dedi.
36. 36
Yerli
Haber KİMYA SEKTÖRÜ İÇİN
2015 ZOR BİR YILDI
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Akyüz, ‘2015 gerek
ihracatçılarımız gerek sanayicilerimiz açısından
kolay olmayan bir yıldı’ dedi.
Kimya sektörü, 2015 yılını 15,5 milyar dolarlık
ihracatla tamamladı. Konuyla ilgili açıklama yapan
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Akyüz, “2015
gerek ihracatçılarımız gerek sanayicilerimiz
açısından kolay olmayan bir yıldı. Ancak, tüm
bu yaşananlara rağmen kimya halen Türkiye’nin
en fazla ihracat yapan üçüncü sektörü olmayı
sürdürüyor” açıklamasını yaptı.
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri
İhracatçıları Birliği’nden (İKMİB) yapılan açıklamaya
göre, ekonomik ve siyasi belirsizliklerin olumsuz
etkisini yıl boyunca hisseden kimya ihracatçısı zorlu
bir yılı geride bıraktı.
2015 yılını 15 milyar 469 milyon dolarlık ihracatla
tamamlayan sektör, otomotiv ile hazır giyim ve
konfeksiyonun ardından üçüncü sırada yer aldı.
Kimya ihracatı bir önceki yıla göre değerde yüzde
13,28 azalırken, miktarda yüzde 12,59 artarak 17,3
milyon tona ulaştı.
Türkiye ekonomisinin lokomotifi kimya sektörü,
geçen yıl en fazla ihracatı Mısır, Irak ve Almanya’ya
gerçekleştirdi. Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya, İran,
İspanya, Suudi Arabistan, Yunanistan ve İngiltere ilk
10’da yer alan diğer ülkeler olarak sıralandı.
Singapur’a ihracat yüzde 245 arttı
Ülkelere daha yakından bakıldığında yıl genelinde
Singapur’a yapılan ihracatın yüzde 245 yükselişle 178
milyon dolara ulaştığı görüldü. Bu dönemde Avrupa
ülkelerine yapılan ihracat yüzde 34, 8 artarak,
toplam kimya ihracatının 4,9 milyar dolarlık kısmını
oluşturdu.
2015 yılının son ayında özellikle Avrupa ülkelerine
olan ihracatta dikkat çekici gelişmeler yaşandı. İlk
üçte Mısır, Almanya ve İtalya yer alırken, bu ülkeleri
Suudi Arabistan, Yunanistan, Irak, İran, ABD,
Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri takip etti.
Yunanistan önceki yılın aynı ayına göre yüzde 115
artış hızıyla öne çıkan ülkeler arasında yer aldı.
Yunanistan’a yapılan ihracat 53 milyon dolara
yükseldi. İtalya’ya yüzde 64, Hollanda’ya yüzde 63,
Suudi Arabistan’a ihracatta yüzde 49 artış yaşandı.
Diğer yandan ABD’ye olan ihracat ise yüzde 41
yükseldi ve 45 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Singapur, aralık ayında da yüzde 581 ihracat artış
hızıyla rekor kırdı.
Yavaşlamanın olumsuz etkisini
hissettik
Akyüz, belirsizliklerin yıla damgasını vurduğunu
37. 37
ifade ederek 2015 yılını değerlendirdi.
2015’in gerek ihracatçılar gerek sanayiciler açısından
kolay olmadığını belirten Akyüz, şöyle devam etti:
“Küresel ekonomideki yavaşlamanın olumsuz
etkisini yıl boyunca hissettik. Miktar bazında
ihracatımızdaki yükselişe karşın avro-dolar
paritesinin etkisiyle değer bazında düşüş yaşadık.
Ancak, tüm bu yaşananlara rağmen kimya halen
Türkiye’nin en fazlla ihracat yapan üçüncü sektörü
olmayı sürdürüyor. 2016 yılında da yine çok
bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya kaldık.
Bilinmeyenleri en aza indirmemiz gereken bir yıla
girdik.
Özellikle Irak, Mısır ve Rusya cephelerindeki
gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Ortadoğu
ve Çin sadece kimya değil diğer sektörler
için de tehdit oluşturuyor. Dış kaynaklı tüm
olumsuzluklara rağmen hedef odaklı ihracat
stratejimize devam ediyoruz. Güney Amerika,
Sahra Altı Afrika, Uzakdoğu ve Asya gibi
pazarlar yakın takibimizde. Türkiye olarak
hiç ürün satmadığımız yerler var. Alt sektörler
bazında potansiyelin yüksek olduğu ülkeleri
araştırıyoruz. 2016 yılında da gerek fuarlar gerekse
ticaret heyetleri ile firmalarımızı bu ülkeler ile
buluşturmaya devam edeceğiz.”
38. 38
KİMYA TEKNİKERİ
ANIL YASİN AKDOĞAN
MEZUN
BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ
anil_yasin_akdogan@hotmail.com
38
İDEAL GAZ
DENKLEMİ ELDESİ
G
azların bulundukları şartlar, yani ideal veya
gerçek gaz olmaları haline göre çeşitli gaz
kanunları geliştirilmiştir. Biz bu yazıda ideal
gaz kanunlarını işleyip birleşik gaz kanunundan ideal
gaz denklemi elde edeceğiz.
İdeal gaz denklemi fizikokimyada çok büyük öneme
sahiptir. Çünkü termodinamik de kullanılan pek
çok bağıntıyı elde etmek için ideal gaz denklemi
kullanılır. Fizikokimya daima termodinamik ile
başlar. Termodinamiğin anlaşılması için maddenin
katı ,sıvı ve gaz olmak üzere 3 hali bulunduğu
bilinmektedir. Maddenin hallerini her zaman
kesin sınırlar içinde ayırmak mümkün değildir.
Kritik sıcaklık da sıvı ve buhar fazlarının özellikleri
birbirinin aynıdır. Yani kritik sıcaklık da sıvı ve
buhar basıncı birbirinden ayrılmaz. P , V , T bu
değişkenlerden herhangi biri sabit tutulduğunda
diğer iki değişken maddenin hallerini belirlemek için
yeterlidir.
Gazlar çok yüksek hızlarla gelişi güzel hareket eden
tanecikler olarak kabul edilir. Kritik basınç üzerinde
ki sıcaklıkta ve basınçta daima buhar halinde
bulunurlar. Kritik basıncın altına kadar sıkıştırılıp,
kritik sıcaklığın altına kadar soğutulursa sıvılaşırlar.
Gazlar düşük basın ve yüksek sıcaklık da ideal olarak
davranış gösterirler. (P T )
Bu şartlarda birim hacimde bulunan tanecik sayısı
azdır. Çok az olduğundan tanecikler arası mesafe
çok büyüktür. Yani birbirlerine herhangi bir çekim
kuvveti uygulamazlar. Ayrıca taneciklerin kendi
hacimleri, işgal ettikleri hacmin yanında çok küçük
olduğu için taneciklerin hacimleri ihmal edilebilir.
39. 39
P T taneciklerin birbirleri üzerine çekim kuvveti uygulamadığı ve kendi hacimleri , işgal
etikleri hacmin yanında yok sayılan gazlara ideal gazlar denir.
Yukarıda da belirttiğim gibi gazların bulundukları
şartlar, yani ideal veya gerçek gaz olmaları haline
göre çeşitli gaz kanunları geliştirilmiştir. Biz bu
yazıda sadece ideal gaz kanunlarını işleyip birleşik
gaz kanunundan ideal gaz denklemi elde edeceğiz.
1-BOYLE KANUNU
Robert boyle 1662 de yayınladığı sabit sıcaklıkta
gazların basınç ve hacimleri arasında ki ilişkiyi
bulduğu deneyi şu şekilde gerçekleştirmiştir;
J eklinde bir cam tüpü almış ve tüpün açık ucundan
Hg ( civa ) ilave ettikçe tüpün kapalı ucunda ki
gazın hacminin küçüldüğünü gözlemlemiştir. Bu
denemeler sabit sıcaklıkta gerçekleşmiştir. Boyle bu
denemde bulduğu sonucu bir kanun olarak ifade
edilmiştir.
Sabit sıcaklıkta belirli miktarda ki gazın hacmi
basınç ile ters orantılıdır.
2-CHARLES KANUNU
Belirli bir miktarda ki gazın hacminin sabit basınçta
sıcaklıkla değişimini Gay Lussac tarafından
yayınlanmıştır. N , O , H gibi kararlı gazlarla
yapmış olduğu çalışmalar sonucunda bütün
gazların sıcaklığının 1°C arttırılması sıonucunda
hacimlerinin x ile gösterilen bir sabit kadar arttığını
tespit etmiştir. Bu sabitin değerini de 1/267 ye eşit
olduğunu bulmuştur. Daha sonra yapılan çalışmalar
kanunun doğru olduğunu ve x sabitinin 1/267 ye
değil 1/273,15 e eşit olduğu bulunmuştur.
CHARLES VE GAY LUSSAC 1
İngiliz kimyacı Charles ve Fransız kimyacı Lussac
birbirinden bağımsız olarak şekil 1 de ki sonuca
varmıştır. Charles bulduğu sonuçları yayımlamadığı
halde Lussac 1802 de yayımlamıştır. Bu nedenle
genellikle Gay Lussac yasası olarak geçer.
Sabit basınçta çizildiğinden dolayı izobar adı
verilir.
Buna göre molar miktarları ve basınçları aynı olan
ideal gazların sıcaklarının aynı ölçüde değiştirilmesi
için ısıtılarak yada soğutularak hacimlerinin de aunı
ölçüde değişmesi gerekmektedir.
40. 40
CHARLES VE GAY LUSSAC 2
Sabit hacimde çizildiği için izokar adı verilir. Buna
göre molar miktarları ve hacimleri aynı olan gazların
sıcaklarının aynı ölçüde değiştirilmesi için ısıtılarak
yada soğutularak basınçlarının da aynı ölçüde
değişmesi gerekmektedir.
3- AVOGADRO KANUNU
Aynı sıcaklık ve basınç altında değişik gazların eşit
hacimlerinde eşit sayıda molekül vardır. Bu ifade avogadro
ilkesi olarak bilinmektedir. Buna göre avogadro ilkesi
“herhangi bir maddenin 1 molünde avogadro sayısı kadar
molekül vardır“ şeklinde ifade eldir. Avogadro sayısı N:
6,02x1023
molekül. mol-1
°C ve 1 atm basınç altında ki 1
mol gazın hacmi V: 22,414 L / mol olarak bulunmuştur.
Yani 0 °C 1 atm basınç altında 22,414 litre gaz içerisinde N: 6,02x1023
molekül vardır.
BİRLEŞİK GAZ KANUNU
Şu ana kadar 4 hal değişkeni arasında 2 bağıntı
elde edildi. Bunlardan biri sabit mol sayısı ve sabit
sıcaklıkta basınç ve hacim arasında ki ilişkiyi
veren BOYLE KANUNU , diğeri ise sabit mol
sayısı ve sabit basınçta hacim ile mutlak sıcaklık
arasında ki ilişkiyi veren CHARLES kanunudur.
Bu iki bağıntıdan mol sayısının sabit olduğu haller
için diğer 3 hal değişkeni de ihtiva eden genel bir
denklemde türetilebilir.
Bunun için belirli miktar da ki ideal bir gazın
ilk durumunda ki sıcaklığı T1
, basıncı P1
hacmi
V1
olsun. Daha sonra aynı gazı bu ilk hallerden
sıcaklığı T2
, basıncı P2
ve hacmi V2
olacak şekilde
değiştirelim. Bu işlemi yaparken yukarıda verilen
şemada gösterildiği gibi gazı önce T1
sıcaklığında
sabit tutup basıncını P1
den P2
ye değiştirelim.
41. 41
Burada gazın hacmi Vx
olsun. Bu kademede sıcaklık
sabit tutulduğundan boyle kanunu geçerli olur.
Daha sonra yani 2. kademede gazın basıncını,
P2
sabit tutup sıcaklığını T2
ye değiştirelim. Bu
durumda gazın hacmi de V2
ye ulaşacaktır. P2
sabit
tutulduğundan Charles kanunu geçerli olacaktır.
Her iki eşitlikteki Vx
büyüklüğü birbirine eşitlenirse
P.V=k.T Birleşik gaz kanunu
Bu ifade BOYLE ve CHARLES kanunlarının her
ikisini de içine alır. Daha sonra yapılan çalışmalarda
‘k’ sabitinin gazın cinsine bağlı olmadığı miktarına
bağlı olduğu bulunmuştur. Buna göre k sabiti için
k= n.R bağıntısı yazılır. Burada n , m gazın ağırlığı
ve MA
mol tartısı olmak üzere hesaplanır. R ise bütün
gazlar için aynı değere sahip olan bir mol gaz için
verilmiş bir sabittir. Denklemde k yı yerine koyarsak ;
|P.V=n.R.T| bu denkleme ideal gaz denklemi
denir.
Kaynaklar :
• BAÜ FİZİKOKİMYA DERS NOTLARI ( KONU ANLATIMI )
• http://taner.balikesir.edu.tr/dersler/fiziksel_kimya/birlesik_gaz_yasasi.htm
42. 42
HaberYabancı
PATLAMA RİSKİNİ ORTADAN
KALDIRAN PİL
Fazla ısındığı zaman alev alma tehlikesi bulunan ve
bu yüzden de son dönemde haberlere epey konu
olan lityum iyon piller, yeni geliştirilen bir teknoloji
sayesinde artık çok ısındığında kendi kendini
kapatabilecek.
Özellikle son dönemde sıklıkla rastlanan patlayan
hoverboard haberlerinin de sebebi olan lityum iyon
piller, aşırı ısındığı zaman alev alabiliyor. Hatta
taşınabilir harici bataryalar veya fotoğraf makinesi
gibi cihazların pilleri, uçakların kargo bölümüne
de alınmıyor. Stanford Üniversitesi bilim insanları
tarafından geliştirilen yeni bir teknoloji ise bu
duruma bir son vermeyi hedefliyor. Stanford’da
kimya mühendisliği profesörü olan Zhenan Bao,
lityum iyon pillerin alev alma sorununa pek çok
farklı çözüm yolları aradıklarını ifade ederek
geliştirdikleri yöntemle pilin performansından ödün
vermeden patlama riskini ortadan kaldırdıklarını
belirtiyor.
Bao ve ekibinin projesinde, aşırı ısınan lityum iyon
pil kendi kendine kapanıyor. Yani sıcaklık belli
bir derecenin üzerine çıktığı anda bataryadaki
elektrik akımı durduruluyor. Nihayetinde de pil
kendi kendine eski ısısına dönüyor. Bu teknoloji
sayesinde sadece istenmeyen kazaların önüne
geçmekle kalınmıyor aynı zamanda aşırı ısınan pilin
kullanılmaz hale gelmesi de önleniyor. Şarj edilebilir
ürünlerin ömrü de uzamış oluyor.
43. 43
Haber
Yerli
PETKİM YÜKSEK TEKNOLOJİ
YERLİ PLASTİK ÜRETECEK
Petkim, otomotiv, savunma ve medikal gibi
sektörlerin kullandığı yüksek teknolojili ürünleri
üretecek.
Türkiye’de 60’a yakın petrokimyasal hammadde
üreten Petkim Holding A.Ş., Türkiye’de ağırlığı ithal
edilen mühendislik plastikleri ve ileri teknoloji
kimyasalları üretecek yeni bir şirket kurdu. Petkim
Specialities unvanı ile faaliyete başlayan şirket,
ambalaj, plastik, otomotiv, savunma, medikal, bilgi
teknolojileri gibi sektörlere hitap eden yüksek katma
değerli ürünlerde uzmanlaşacak. Türkiye’de yaklaşık
850 milyon dolarlık büyüklüğündeki bu pazar ithal
ürünlerin hakimiyetinde. Petkim Specialities,Petkim
bünyesinde 14 bin ton üretim kapasitesiyle yer alan
Plastik İşleme Fabrikası’nı alıyor. Bu kapasiteye ek
olarak 10 bin ton kapasiteli yeni makine ekipman
yatırımı ile şirketin kapasitesi 24 bin tona çıkarılacak.
Petkim Specialities, yeni tesislerini ise yılın ikinci
yarısından itibaren inşa etmeye başlayacak. İlk etapta
mevcut yatırımlara ek 5 milyon dolar tutarında bir
yatırımla yılın son çeyreğinde şirketin teknolojik
plastikler üretmesi planlanıyor.
Petkim’in yüzde 100 iştiraki olan Petkim Specialities
Mühendislik Plastikleri Sanayi ve Ticaret AŞ, 24
bin ton kapasiteyle Türkiye’de ağırlıklı olarak ithalat
yoluyla karşılanan ve ambalaj, plastik,otomotiv,
savunma, medikal, bilgi teknolojileri gibi sektörlere
yönelik üretilecek katma değeri yüksek (masterbatch,
compound) ürünler konusunda uzmanlaşacak.
Bu ürünlerin Türkiye’de çok az miktarda üretimi
olduğuna dikkat çeken Petkim Genel Müdürü
Sadettin Korkut, “Biz çok geniş çapta ve yüksek
kapasitede üretimini amaçlıyoruz. Bununla ilgili
çalışmalara başladık. Şirket kuruldu ve ilk etapta
mevcut yatırımlara ek 5 milyon dolarlık yatırım
yapılacak. Şu an mevcut altyapımızdan bazı
tesisleri bu şirkete aktardık. Yeni makineler geliyor,
gelmeye devam edecek. Yeni tesisler ise yılın ikinci
yarısında gelecek. Bu şirketimiz katmadeğeri
yüksek ürünleri, ayrıca müşterilerimizin daha
kakaliteli ürünler üretmesine imkan sağlayan
ürünleri üretecek. Zirai plastiklerden, otomotive
kadar birçok alanda kullanılıyor. Örneğin;
otomotiv tamponlarında darbe dayanımını
arttıran özel katkı maddesi, veya sera plastik
örtülerde güneş ışığına dayanımı 3 yıla çıkaran
özel katkı maddeleri gibi çok sayıda ürün olacak”
diye konuştu. Petkim Specialities şirketinin
özel üretimi ile müşterilerine ideal çözümler
sunacağını belirten Korkut, “ Müşterilerimizin
büyük bölümü bu ürünleri ithal ediyor. İthal
edilen bir ürünü Petkim gibi değerli bir kaynaktan
tedarik etmiş olacaklar. Ticari açıdan da ülke
ekonomisi açısında da pozitif etki sağlayacak. Bu
44. 44
yılın son çeyreğinde üretime başlamış olacağız”
dedi.
Petkim’in 50 yıllık birikimi
teknolojik ürünlere kaydırılıyor
50 yıllık bilgi birikimi ve tecrübeli insan kaynağına
sahip Petkim’in son dönemde kapasite artışının yanı
sıra katma değerli ürünlere odaklandığını belirten
Sadettin Korkut, bunu farklı alanlarda büyüme
stratejisiyle bir araya getirdiklerini söyledi. 2016 yılı
başında işletmeciye teslim edilip hizmet vermeye
başlayacak olan ve toplam yatırımı 400 milyon
dolara ulaşan Petlim’in (Petkim Konteyner Limanı)
de Petkim’e değer katan işlerden biri olduğunu
hatırlatan Korkut, “Petkim Specialities’i de bu
şekilde bağımsız bir yapı olarak kurguluyoruz.
Buradan sağlayacağımız değer Petkim’in
toplam gelir ve EBITDA artışını çeşitlendirecek.
Hedefimiz müşteriden gelecek taleplere en hızlı
şekilde cevap verebilecek çözümler üretebilecek
bir yapı oluşması. Şirket hammadde olarak kendi
ürünlerimizi de kullanıp değeri yüksek özel
ürünlere dönüştürecek. Ar-ge ve ileri teknoloji
isteyen ürünler ortaya çıkacak.” dedi.
17 milyar doların yüzde 5’i
büyüklükte
Petrokimyada geleneksel ürünlerden özel ürünlere
geçişin öne çıktığını kaydeden Sadettin Korkut,
özel malzemelerin ambalaj, plastik, otomotiv,
savunma, medikal, bilgi teknolojileri gibi sektörlerde
kullanıldığını dile getirdi. Türkiye’de 17 milyar
dolara ulaşan plastik sektörü içinde mühendislik
plastiklerinin yüzde 4-5 paya sahip olduğunu anlatan
Korkut, “Dünyada bu alanda büyük oyuncular var.
Türkiye pazarında ağırlığı ithal ürünler alıyor.
Güçlü bir yapıya sahip Petkim’in yerli üretici
olarak bu pazarda yer alması bu yönüyle önem
taşıyor. Toplam 15 fabrikamızdaki üretimimizde
olduğu gibi burada da sanayicilerimiz için tedarik
güvenliği, sürekliliği, yenilikçilik, ürün ve hizmet
kalitesi önceliğimiz olacak” ifadelerini kullandı.
45. KİMYA MÜHENDİSİ
YAVUZ SELİM KART
MEZUN
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
kim_muhselim@hotmail.com
45
MARGARİN KİMYASI
M
argarin, tereyağının yerine kullanılmak
üzere üretilmiş olan, çeşitli bitkisel ve
hayvansal yağlardan doğal veya kimyasal
olarak elde edilen yağ çeşididir. 1869 yılında
tereyağ yerine ilk kez üretilen margarin, Latince
“Margarita” (inci anlamında) isminden türetilmiş
bir kelimedir. Fransa-Prusya savaşı arifesinde
gemilerde iyi bir şekilde depolamak amacıyla
tereyağına gerek duyuluyordu. Sanayi devrimini
tamamlamış Avrupa’da Fransız Kralı III. Napolyon,
ciddi boyutta olan beslenme sorununa çözüm
amacıyla tereyağına benzer mamüllerin üretimi
için bir yarışma açtı. Kimyager Mège Mouries don
yağı adı verilen hayvansal orijinli yağı, mide özsuyu
ve süt ile muamele edip soğuttuktan sonra “Oleo
Margarine (inci tanesi)” adını verdiği ilk margarini
üretti. Önceleri ilkel yöntemlerle üretilen margarin,
1909 yılında hidrojenasyon tekniğinin bulunması ile
çok önemli bir aşama kaydetmiştir. 1926 yılında A ve
D vitaminleri katılması zorunluluğu ortaya çıkmış,
1945’den itibaren de tamamen bitkisel margarin
üretimi mümkün olmuştur.
Türk Gıda Kodeksinde margarin için “İnsan
tüketimine uygun bitkisel ve/veya hayvansal
yağlardan elde edilen, süt yağı içeriğine göre
tanımlanan, temel olarak yağ içinde su emülsiyonu
tipinde, süt ve/veya süt ürünleri içerebilen,
şekillendirilebilen üründür.” tanımlaması
yapılmıştır.
Margarin Sektörü ve Türkiye
Margarin sektörü ülkemizde ilk defa 1932 yılında
İzmir’de kurulmuş olan fabrika ile gelişmeye
başlamıştır. Hidrojenasyon yöntemi olarak yöntem
ile ülkemizde 1932 yılında İzmir Turyağ tesislerinde
kullanılmaya başlanmış ancak gerçek margarinin
Türkiye’ye girişi daha sonraki yıllarda olmuştur.
Ülkemizde 1948 yılına kadar zeytinyağı, tereyağı ve
sadeyağ kullanılıyordu. Ancak bu yağların hızla artan
nüfusun ihtiyacını karşılayamaması nedeniyle doğal
olarak yeni alternatifler oluştu. 1948’de Balkanlar’dan
ayçiçeği bitkisi Türkiye’ye girdi. Ekimine ve
sonrasında yağ olarak tüketimine başlandı. 1952
yılında ise gerçek anlamıyla margarin Unilever
tarafından, o günün en iyi teknolojisiyle üretilmeye
başlandı. Yani margarinin Türkiye’ye gelişiyle
giderek artan yağ ihtiyacı daha ekonomik koşullarda
karşılanmış oldu.
46. 46
1960 yılından itibaren insan sağlığına verilen
önemin artmasıyla margarinlerdeki doymuş
yağ oranı azaltılmaya başlandı, daha yumuşak
margarin yapmak için 1970’lerde kase margarin
üretimine geçildi. Hidrojenasyon yöntemiyle
margarin üretilirken yaklaşık % 8- 10 kadar trans
yağ oluşuyordu. Fakat 1995’e gelindiğinde; bilim
dünyasının Harward Üniversitesi üzerinden yaptığı
açıklama ile trans yağların kardiyovasküler risk
taşıyabileceği söylendi. Bunun üzerine üretim
teknolojileri değişti, hidrojenasyon yerine fraksiyon
ve interesterifikasyon teknikleri kullanılarak trans
yağsız margarin üretimi başarıldı. Türkiye’de ise
2000 yılından itibaren yapılan büyük yatırımlar
sonucunda 2007 yılında bütün firmalar tamamen
trans yağsız üretime geçti.
Margarin üretiminde kullanılan
bitkisel yağlar
Ayçiçek yağı, mısır yağı, soya yağı, pamuk yağı,
palm yağı, zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı, badem
yağı, fındık yağı margarin üretiminde kullanılan
yağlardır.
Margarinin Özellikleri
• Tamamen bitkisel yağlardan üretilir
• Bitkisel olduğundan kolesterol içermez
• Doymuş yağ oranı neredeyse sıvı yağlar
düzeyindedir. Örneğin; zeytinyağında %15 -17, kase
margarinde %14-16 doymuş yağ bulunur.
• Trans yağ içeriği % 1’in altındadır. ( Trans yağ
içermez beyanı yapılabilir)
• Margarinin verdiği enerji, aynı miktar sıvı
yağdan % 30 -40 daha azdır
145 yıllık bir ürün olan margarin, geçirdiği
evreler sonucu ulaştığı bugünkü noktada ‘Modern
Margarin’ olarak tanımlanmaktadır.
Trans yağ nedir?
Hidrojenasyon ve biyohidrojenasyon sırasında,
sıvı yağlardaki bazı doymamış yağ asitlerinin
yapısal değişikliğe (trans izomerasyona) uğraması
sonucu ortaya çıkan yağlara denir. Trans yağlar,
yağların kısmi hidrojenasyon prosesi sırasında bir
miktar oluşan yağlardır. 1995 yılında trans yağları
kullananlarda kardiyovasküler risk taşıyabileceği
ortaya çıkmıştır. Trans yağın sağlığa negatif etkisi
doymuş yağların etkisinden çok daha fazladır.
47. 47
Margarin üretimi sırasında kimyasal işlem uygulanır mı?
Genel olarak “sızma zeytinyağı” dışında bütün yağlar fiziksel veya kimyasal rafinasyon işleminden geçerler.
Örneğin; Türkiye’de yılda 1 milyon 600 bin ton yağ tüketilmekte olup, bunun sadece 15 – 20 bin tonu sızma
zeytinyağıdır. Ancak yanlış olan kimyasal işlemlere öcü gibi bakılmasıdır. Halbuki tüm yağ sanayinde
uygulanan işlemler doğadan gelen kirliliklerin temizlenmesi yönündedir. Ve bu tür kimyasal maddeler
görevini yaptıktan sonra ortamdan giderilerek ürün içinde kalmaz.
Margarin üretim teknolojisi
Renk, lezzet ve yapı olarak aynen tereyağı’na
benzeyen bir emülsiyon ürünü olup; bitkisel yağ, süt,
su ve diğer katkı maddelerden oluşur.
Değişik yağ miktarları (%40, %60, %70, %82),
kompozisyonları ve değişik üretim yöntemi ile farklı
amaçlara uygun yağ üretmek mümkündür.
Üretim süreci bu yağların saflaştırılması ile başlar.
48. 48
1-) Saflaştırma
Yabancı maddelerden, tat ve kokulardan arındırma işlemidir.
Bu üç aşamalıdır:
• Nötralizasyon: Serbest Yağ asitleri ve bazı kirlilikler ortamdan uzaklaştırılır.
• Ağartma: Renk veren maddeler uzaklaştırılır.
• Deodorizasyon: İstenmeyen aroma maddeleri ortamdan uzaklaştırılır.
2-) Su ve Yağ Fazı Hazırlama
Su Fazı : Su fazı suda çözünen katkıları içerir.
- Tuz
- Süt, Süt tozu, Peynir altı suyu tozu
- Asitlik düzenleyici (sitrik asit) (Sitrat iyonlu buffer sistem oluşturarak, ürün pH’sını dengelerler)
- Aroma (Tereyağ lezzeti verirler)
- Antimikrobiyal maddeler (Potasyum sorbat)
Yağ Fazı : Yağ fazı yağda çözünen katkıları içerir.
- Emülgatör (Monogliserid) (Yağ ve suyun birbiri ile karışmasını sağlarlar.)
- Lesitin (Sıçramayı önlerler, emülsiyon stabilitesi sağlarlar.)
- Renklendirici (Beta karoten)
- Aroma
- Vitamin (A, D)
49. 49
3-) Emülsiyon Hazırlama
Su ve yağ fazları, son üründe istenen yağ ve su
oranlarına göre birbirleri ile homojen bir şekilde
karıştırılırlar.
4-) Soğutma, Kristalizasyon
Yoğurma ve Ambalajlama
Su/Yağ emülsiyonunun hazırlanması işlemini
kristalizasyon işlemi takip eder. Bu işlem modern
margarin üretiminde MPU (Margarin Proses
Unitesi) veya Volator adı verilen ünitelerde sürekli
çalışan kristalizatörlerle yapılır.
Yağlar kendi halinde soğutulmaya bırakıldıklarında
kumsu, homojen olmayan bir yapı oluşur. İlk önce
doymuş trigliseridler kristalleşir ve daha sonra
büyüyerek homojen olmayan bir kütle meydana gelir.
Amaç, görüntüsü, stabilitesi, yapısı fonksiyonuna
uygun yağ üretmektir. Dolayısı ile sertleşmeyi
sağlamak için sadece soğutmak yeterli değildir.
İstenilen özelliklere sahip bir yağ elde etmek için
kontrollü kristalizasyon prosesi uygulanmalıdır.
Margarinler yağ/su emülsiyonu olduğu için yağ fazı
içinde dağılan su fazı damlacıklarının boyutları
homojenizasyon işlemi ile küçültülmektedir.
Yağlar homojen bir yapıda görünmelerine rağmen
mikroskopik incelemelerde birbirine kilitlenmiş
küçük kristaller ve bunların arasına yerleşmiş sıvı
yağ vardır. Bu yapıya bir kuvvet uygulandığında
kristallerin birbirine doğru hareket ettiği görülür.
Dolayısıyla bu kütle aynen terayağında olduğu gibi
bir davranış sergiler.
Böyle bir özelliğe ulaşabilmek için:
• Katı ve sıvıdan oluşan iki faz,
• Kütleyi bir arada tutabilmek için katı faz sıvı faz
içinde homojen olarak dağılmalıdır.
• Her iki faz arasında belli bir oran
olmalıdır.
50. 50
Yağlar soğutulduklarında organize kristalizasyon
aşamalarından geçerler; bu işlem son kristal
formuna ulaşıncaya kadar devam eder. Bu işlem
yukarıda bahsedilen MPU’larda gerçekleştirilir.
Bu aşamalarda geriye dönüş yoktur. Yani dönüşüm
tamamlandığında ancak yağ eritilir ve soğutma
prosesi tekrarlanırsa düşük formları elde etmek
mümkündür. Yapının özelliği oluşan kristal formu ile
belirlenir.
Emülsiyon soğutulması ve kristalizasyonu için
soğutma silindirleri kullanılır. Soğutucu olarak
amonyak veya freon kullanılır.
Sıcak emülsiyon yüksek basınç pompası vasıtasıyla
soğutma silindirlerine gönderilir. Soğutma
silindirlerinin yüzeyinde emülsiyon hızla soğutulur
ve kristalleşir. Kristalize olan emülsiyon hızlı
dönen bıçaklarla kazınır. Bu, birkaç aşamadan
oluşan bir prosestir. En son aşamada ürün,
dinlenme silindirinden geçirilerek, homojen
yapının sabitlenmesi sağlanır ve ürün ambalaj içine
doldurulur.
Üretim çıkışından tüketicinin mutfağına ulaşana
kadar; kalitenin bozulmaması için; ürünlerin
depolama ve dağıtımı uygulama sıcaklığının hemen
altında bir sıcaklıkta yapılmalıdır.
Kaynaklar :
https://www.facebook.com/notes/kimya-bilgi-bankasi/margarin-hakkinda-her%C5%9Feyzararli-mifaydali-
mi/141995682525237/
http://www.gidagundemi.com/modern-margarinin-sektor-ve-hayatimizdaki-yeri-r4.html
http://w3.balikesir.edu.tr/~ismet/zeytin/Margarin.pdf
http://www.bilgiustam.com/margarinin-icadi-ve-uretimi/
http://www.eryag.com.tr/margarinler_hakkinda.asp
51. 51
HaberYabancı
DÜNYADAKİ PLASTİK ATIK MİKTARI
5 MİLYAR TONA ULAŞTI
Dünyadaki plastik atık miktarının 5 milyar tona
ulaştığı ve dünyayı sarabilecek kadar plastik atık
bulunduğu bildiriliyor. The Guardian‘ın haberine
göre toplam plastik atık miktarı 5 milyar tona ulaştı.
Bu atıkların dünyayı sarmaya yetecek miktarda
olduğu söylenirken, yapılan araştırma bu kirliliğin
büyük sonuçları olabileceğini gösteriyor.
Leicester Üniversitesi’nden Jan Zalasiewicz
tarafından yönetilen araştırmaya göre atık
plastiklerin okyanusun dibinden en uzak adalara
kadar her yerde bulunabileceği belirtiliyor.
Zalasiewicz, insanlığın ürettiği plastiğin
çeşitliliğinden ve miktarından haberdar olduklarını,
ancak plastiğin gittiği yerlerin kendilerini şaşırttığını
aktardı.
Plastiğin yalnızca dünyayı kirletmediğini, aynı
zamanda besin zincirinin parçası haline geldiğini
söyleyen uzmanlar, denizdeki balıkların önemli bir
kısmının plastiği yiyecek zannederek yediğini ve bu
balıklarda plastik bbulunduğunu söyledi.
Aynı zamanda deniz kuşlarının da yavrularına plastik
yedirdiği bildiriliyor. Yılda üretilen plastik miktarının
300 milyon tonu bulduğu ve bu rakamın giderek
arttığı söyleniyor.
52. 52
Yerli
Haber RAFİNERİ VE PETROKİMYA
YATIRIMLARININ ÖNÜ AÇILMALI
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin
Sözlü, Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’ne
yatırım yapmak isteyen kuruluşların önünün
açılması durumunda Adana’nın yeniden Türkiye’nin
lokomotif şehirden biri haline getireceğini söyledi.
Adana’da faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum
kuruluşunun oluşturduğu ve her ay farklı bir konu ve
konukla bir araya gelen Adana Ekonomi Platformu,
Çukurova GİAD’nin ev sahipliğinde toplandı.
Platformun son konuğu Adana Büyükşehir Belediye
Başkanı Hüseyin Sözlü oldu.
Ev sahibi Çukurova GİAD Başkanı Ömer Faruk
Sakarya ile Platform Dönem Başkanı MÜSİAD
Adana Şube Başkanı Suat Yahşi’nin açılış
konuşmalarının ardından söz alan Başkan Hüseyin
Sözlü, Adana’yı ekonomik anlamda sıçratacak ve
yeniden ülkenin ilk 4 büyük ekonomik gücü arasına
girmesini sağlayacak gücün, Ceyhan Enerji İhtisas
Endüstri Bölgesi’ne yatırım yapılmasıyla ortaya
çıkacağını söyledi.
Yatırım Talepleri Geri Çevrildi
Başkan Sözlü, “Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri
Bölgesi’nin ivedi olarak faaliyete geçirilmesi
gerekmektedir. Bunu uzun yıllardır dile
getiriyorum. 13 Haziran 2006’den bu yana petrol
akıyor. Petrolün transit geçişinin dışında bölge
ekonomisine yapabileceği katkıyı oluşturacak,
katmadeğer sağlayacak bir işin içine girilemedi.
Siyaseten bununla ilgili çok vaatte bulunuldu
ancak bir türlü yerine getirilemedi, halkımızın
bununla ilgili artık heyecanı kalmadı. BTC
Boru Hattı, dönemin Türkiye, ABD, Gürcistan
ve Azerbaycan liderlerinin katıldığı törenle
açıldı. Projenin her aşamasını bizzat yaşadık. O
zamandan bu zamana dünyanın en verimli ve
önemli transit petrol geçiş hattı olarak çalışıyor.
Burada yatırıma talip olan Azerbaycan SOCAR
şirketi İzmir Aliağaya yönlendirildi, Doğan
Grubu rafineri yapmak istedi, lisans verilmedi.
Türkiye’de faaliyet gösteren TEKFEN’e (Rafineri
yapımında dünya markasıdır) lisans verilmedi.
Garipoğlu Ailesi Ceyhanlıdır, müracaat ettiler
fakat onlara lisans verilmedi. Bunun gibi çok
sayıda şirket bölgede yatırım yapmak istediği
halde izin verilmedi. Çalık Grubu’nun 5 milyar
dolarlık katılımla bir yatırımı olacaktı ancak
bu da gerçekleşmedi. 10 yıldır petrol akıyor, biz
bakıyoruz” dedi.
Vaatler Hayata Geçmeli
Başkan Sözlü, şunları söyledi:
53. 53
“Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’nin hayata
geçirilmesi, şehrimiz ve bölgemiz için hayati önem
taşımaktadır
Petrokimya tesisleri, rafineriler, bunları
desteleyecek lojistik altyapı yatırımları noktasında
çok büyük fırsatlar var. BTC’de 10 yıl doldu, 25 yıl
dolunca Azerbaycan’ın hakkı artacak, taşınacak
petrolde Türkiye’nin payı da artacak. BTC için
imzalanan anlaşma 25 yıllık ve 10 yıl geride
kalmasına rağmen bölgemizle ilgili vadedilenlerin
henüz 1 tanesi bile gerçekleşmediyse sorun var
demektir.”
Yeniden Türkiye’nin Lokomotifi
Oluruz
Adana’nın zaman zaman Gaziantep’le, Kayseri ve
Konya’yla kıyaslandığını hatırlatan Başkan Sözlü,
“Yerimizde saymıyoruz ama ivmesi düşmüştür
Adana’nın. Türkiye çapında etkili olacak işletmeler,
yöneticiler burada hala mevcuttur. Ben Ceyhan’dan
bu yana sanayicimizin, üreticimizin önünü açıyor,
büyümeleri için elimden geleni yapıyorum.
Adana’nın ekonomik anlamda büyümesi
için yatırımcımızın işini kolaylaştırmamız
gerek. Sermaye tasnifi yapmadan, kimseyi
siyaseten ayırmadan sanayicimizi, üreticimizi
desteklememiz gerek. Kendi ihtisas alanında
üreterek zengin olanlar, ülkenin gerçek
zenginleridir. İnşaat yaparak bir sanayiciyi mal
varlığı açısından geride bırakabilirsiniz fakat ülke
açısından gerçek zenginlik, üreten insanın ortaya
koyduğu zenginliktir. Üretip ihracat ikamesini
yerine getiren üreticiler, ülke zenginliğini inşa
eden gerçek velinimetlerimizdir. Onlara samimi
bakmak gerekir. İnsanımızın refah toplumunun
bir parçası olmasını istiyorsak böyle bakmalıyız.
Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’yle
ilgili hükümet üzerine düşeni yaparsa sıçrama
gerçekleştiririz, aksi halde yine bir 10 yıl daha
bekleriz. Ceyhan’ı Sarımazı üzerinden Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesi’ne bağlayan, Karayolları
standardında bir yol yapılması gerektiğini her
6 Ocak’ta (Ceyhan’ın Kurtuluşu) söylerdim. Bu
yolu arzu ettiğimiz kalite ve genişlikte şimdi
yapıyoruz. Yarıdan fazlası bitti. Enerji İhtisas
Endüstri Bölgesi’ne inancımla, vatandaşlarımızın
da kamulaştırma konusundaki desteğini alarak
28 kilometrelik, 25 metre geniliğinde bölünmüş
yolumuzu yapıyoruz. Yaz başlangıcında açılışını
yapacağız. Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi
ilçe ölçeğinde Ceyhan’ı kurtarır, Adana’yı sıçratır.
Adana’yı geçmişte olduğu gibi ekonomik açıdan
ülkenin ilk dört ilinden biri yapar. Akdeniz
ölçeğinde Akdeniz Bölgesi’ni kalkındırır.
Petrokimya tesisleri, refinerilerle Mersin-
İskenderun arasındaki bölgede ekonomik canlılık
sağlanır. Bu tip yatırımların etkisi kümülatiftir.
Oluşan sinerjiyle ekonomik büyüme katlanarak
artar. Yıllık 3-4 milyar dolarlık yatırım alırız
ve bunun 2-3 milyar doları yabancı kaynaklı
yatırım şeklinde gelebilir. Adana’yı yeniden Türk
ekonomisinin lokomotif şehirlerinden biri yapar.
Bu konuda hükümete iş düşüyor” diye konuştu.
54. 54
Simgesi: K
Grubu: 1A (Alkali metal)
Atom numarası: 19
Bağıl atom kütlesi: 39,0983
Oda sıcaklığında: Katı
Erime noktası: 63,35°C
Kaynama noktası: 759°C
Yoğunluğu: 0,862 g/cc
Keşfi: 1807 - Sir Humphrey Davy
Atom çapı: 2,77 Å
Elektronegatifliği: 0,82
Elektron dizilimi: 1s2
2s2
p6
3s2
p6
4s2
Yükseltgenme basamağı (sayısı): 1
POTASYUM
Potasyum, bir kimyasal elementtir. Simgesi K (Arapça: al qalija → Latince: kalium) ve atom numarası 19 dur.
Potasyum adını izole edildiği Potas olarak da bilinen potasyum karbonattan almıştır. Potasyum yumuşak,
gümüş-beyaz renkli alkali bir metaldir. Doğada deniz suyunda ve pek çok mineralde diğer elementlere bağlı
olarak bulunur. Havada hızla oksitlenir ve suya karşı da çok aktiftir. Potasyumun pek çok açıdan sodyuma
kimyasal olarak benzese de yaşayan organizmalarda, özellikle de hayvan hücrelerinde, sodyumdan farklı
muamele görür. Potasyum bıçakla kesilebilecek kadar yumuşaktır. Taze kesilen potasyumun parlak yüzeyi
havayla temas ettiğinde matlaşır. Potasyum, metal oksit oluşumu ve hidroksit korozyonunun önlenmesi için
havasız ortamlarda saklanmalıdır. Bu nedenle potasyum örnekleri genelde kerosen gibi indirgen ortamlarda
depolanır. Potasyum, diğer alkali metaller gibi su ile şiddetli reaksiyona girip hidrojen gazı açığa çıkarır.
Potasyum’un Elde Edilmesi
Doğada en bol bulunan 7. elementtir. Başlıca silvit (KCL), karnalit (KMgCl36H2
O) ve öteki karışık tuzlar
hâlinde bulunur. Son derece aktiftir. Ergitilmiş potasyum hidroksit çözeltisinden elektroliz yöntemiyle elde
edilir.
Kullanım Alanları
Bitkilerin gelişimi için çok önemli bir element olan potasyum, çoğu toprak tipinin bileşiminde yer alır ve
gübrelerin yapısına da katılır. Cam, sabun, lens ve benzeri maddelerin yapımında, ayrıca yanıcı-patlayıcı
maddelerin bileşiminde kullanılır. Sodyum ve potasyum alaşımı (NaK), iyi bir ısı ileticidir. Potasyumun
çoğu tuzu, hem kimyasal hem de ticari açıdan önem taşır: örneğin, potasyum nitrat, potasyum karbonat,
potasyum sülfat, vs.
55. 55
Ayın
Web
Sitesi
http://www.tubaterim.gov.tr
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi
Kapsamında Hazırlanan Mühendislik Terimleri
Sözlüğü Sitesi. On yılı aşkın süredir, iki yüzün
üzerinde bilim insanının ortak çabaları ile
oluşturulmuş bir site. Endüstri, araştırma ve
ticaret pratiğinde kullanılan 30.000 terimden
oluşan siteyi incelemenizi öneriyoruz.
56. 56
KİMYA BULMACA
1 2
3 4
5 6 7
8
9
10
Soldan Saga
4. Canli bünyesinde gerçeklesen kimyasal tepkimeleri
hizlandiran bilesik
5. Bir cismin bir yüzeye baglanmasi.
8. Benzer element veya bilesiklerin üçlü grubu.
9. Enzimin üzerinde islerlik kazandigi molekül. Tepkimeye
giren madde.
10. Ayni iki molekülün moleküller arasi baglarla birlesmesi
sonucu olusan molekül
Yukaridan Asagiya
1. Grafik üzerinde ayni sicakliga karsi gelen noktalardan
geçen çizgi.
2. Okyanus ve denizlerde bulunan polihalojen
bilesiklerinden biri.
3. Açik hava basincini ölçmek için kullanilan düzenek
6. Uluslararasi birim sistemi.
7. Bir maddeyi digerlerinden ayirmada kullanilan maddelere
denir
57. 57
KİMYA BULMACA
(GEÇEN AYIN ÇÖZÜMÜ)
D
1
B
E
G
F
2
A
O Z E
3
S Ö F Z
4
P
5
F
6
O R M Ü L E I
O Z F
7
O R M Ü L
R Y L
E O
8
K S I T
S N T
A
N
S
9
i C A K L i K
Soldan Saga
1. Dubniyum simgesi. [DB]
6. Bilesikteki elementlerin sembollerini ve bu bilesigin bir
molekülündeki atomlarin kaçar tane oldugunu gösteren
sayilari içeren basit ifadedir [FORMÜL]
7. Asiri doymus çözeltilerde kati fazin ayrilmasi. [FORMÜL]
8. Oksijenin soygazlar ve flor haricindeki elementlerle
yaptigi bilesikler [OKSIT]
9. Termal iliski içindeki maddeler arasinda meydana gelen isi
akisini tanimlayan fiziksel özellik [SiCAKLiK]
Yukaridan Asagiya
1. Dogrudan buhar temasi ile suyu isitarak içindeki
çözünmüs oksijeni gidermek için kullanilan bir besi suyu
isiticisi [DEGAZÖR]
2. Bir maddenin uyarilmasi sonucu ortamdan uyarici
kaldirilsa da bir süre daha isima yapmasi
[FOSFORESANS]
3. Gaz moleküllerinin küçük bir delik araciligiyla bir kaptan,
daha düsük basinçli ortama yayilmasi [EFÜZYON]
4. Dogal sodyum alüminyum silikat [ZEOLIT]
5. Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüstüren düzenek.
[PIL]
59. 59
YAZARIMIZ
OLUN
KOŞULLAR
1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK
YAZIN
2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine
AD-SOYAD
SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ
BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ
PROFİL FOTOĞRAFI
YAZINIZIN WORD FORMATI
İLE GÖNDERİN.
BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM