1. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9. SINIF
ŞİİR
Sıfat (Ön Ad)
2. Balık denizde yüzüyordu.
Büyük balık masmavi denizde yüzüyordu.
Büyük, rengarenk pulları olan balık; masmavi, uçsuz bucaksız denizde
yüzüyordu.
Büyük, rengârenk pulları olan, pırıl pırıl parlayan pörtlek gözlü balık;
masmavi, uçsuz bucaksız, içinde binbir canlıyı barındıran denizde yüzüyordu.
Büyük, rengârenk pulları olan, pırıl pırıl parlayan pörtlek gözleri ile etrafa
korkuyla bakan, sanki bir şeylerden kaçar gibi telaşla yüzen balık; masmavi, uçsuz
bucaksız, içinde binbir çeşit canlıyı barındıran, bu ürkütücü, karanlık denizde
yüzüyordu.
3. SIFAT (ÖN AD)
Varlıkları niteleyen ya da belirten sözcüklerdir.
Sıfatlar, isim çekim eklerini almaz, aldığında ya adlaşmış sıfat ya da zamir olur.
(güzel kadınlar-güzeller, yaşlı adama-yaşlıya, birkaç insan-birkaçı, bazı
konular-bazısı)
Bir isim, birden fazla sıfatla nitelenebilir veya belirtilebilir.
(temiz, bakımlı, yeni bir ev; güzel, anlayışlı, yardımsever birkaç kadın)
Sıfatlar, birden fazla ismi niteleyebilir veya belirtebilir.
(geniş caddeler, sokaklar, yollar; güzel insanlar, düşünceler, hayaller; birkaç
kitap, defter ve kalem)
Sıfat-fiiller cümlede sıfat görevinde kullanılır.
(gülen yüzler, haşlanmış patates, gezilecek yerler, koşar adım)
Sıfatlar, betimleyici anlatımın oluşmasını sağlayan sözcüklerdir.
5. NİTELEME SIFATLARI
Varlıkların niteliklerini gösteren sıfatlardır.
İsimlerin durumlarını, biçimlerini, renklerini gösterir.
(doğru söz, masmavi deniz, kırmızı gül, kurumuş yaprak, solgun yüz)
Niteleme sıfatlarını bulmak için isme “nasıl” sorusu sorulur.
(Nasıl öğrenci? Çalışkan öğrenci)
Sıfat-fiiller de ismi nitelediklerinde niteleme sıfatı olur.
(konuşan çocuk, kızarmış ekmek, tanıdık yüz, görülesi yerler, utanmaz
adam, güler yüz, yapılacak işler)
6. Unvan Sıfatları
Kişilerin sosyal durumlarını, mesleklerini, derecelerini, cinsiyetlerini,
lakaplarını ifade etmek için kullanılan saygı ve tanıtma sözcükleridir.
Genellikle ismin önünde kullanılır.
İsimden sonra kullanıldığında unvan grubu olarak adlandırılır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Doktor Sevgi Hanım, Sultan Selim,
Öğretmen Ali, Muhtar Ahmet, Prof. Dr. AyşeŞanlı)
7. Adlaşmış Sıfat
Niteleme sıfatları, isim çekim eklerini aldığında ya da niteledikleri isim
kullanılmadığında yani sıfatlar yalnız kullanıldığında adlaşır.
Genç adam konuştu.
Genç konuştu.
Gençler konuştu.
Gence söz hakkı verdi.
8. BELİRTME SIFATLARI
İsimleri sayı, işaret, soru yoluyla ya da belli belirsiz bir biçimde belirten
sıfatlardır.
Belirtme sıfatları isimleri belirtme yönüyle dörde ayrılır:
Sayı Sıfatı
İşaret Sıfatı
Soru Sıfatı
Belgisiz Sıfat
9. Sayı Sıfatları
İsimlerin sayısını, sırasını, nasıl bir dağılım içinde olduğunu ya da bir bütüniçindeki
oranını gösteren sıfatlardır. Sayı sıfatları işlevlerine göre beşe ayrılır:
Asıl Sayı Sıfatı: Varlıkların sayılarını kesin olarak ve tam sayılarla belirten
sıfatlardır.
(üç kitap, beş öğrenci, on gün, bin yıl)
Sıra Sayı Sıfatı: Varlıkların bir diziliş içindeki yerini belirten sıfatlardır.
(beşinci kat, ikinci sıra, sekizinci kez, kırkıncı yıl, 5. sınıf, 3. soru)
Kesir Sayı Sıfatı: Varlıkların sayılarını kesir ifadeleri ile belirten sıfatlardır.
(üçte bir ihtimal, çeyrek altın, yarım elma, yüzde elli başarı)
Üleştirme Sayı Sıfatı: İsmi sayısal dağılımla belirten sıfatlardır. Dağılımda eşitlik
vardır. “-(ş)er/-(ş)ar” ekiyle oluşturulur.
(birer soru, üçer kitap, ikişer kalem)
NOT: “5’er, 2’şer” şeklindeki yazımlar yanlıştır.
Topluluk Sayı Sıfatı: Sayı isimlerinden “-z” sesiyle türetilmiş sıfatlardır.
(ikiz bebek, üçüz doğum)
10. İşaret Sıfatı
İsimleri işaret ederek belirten sıfatlardır. Gösterme sıfatı da denir.
“Bu”, “şu”, “o” üç ana işaret sıfatıdır (bu kitap, şu öğrenci, o soru).
“Bu”, “şu”, “o” dışında işaret sıfatı göreviyle kullanılan sözcükler de vardır:
“öteki”, “öbür”, “beriki”, “öyle”, “böyle”, “şöyle”, “işte”, “diğer”
(öteki tabak, beriki ev, şöyle yol, böyle konu, işte su, diğer soru, öyle an)
İşaret sıfatları, belirttikleri isimler düşünce “işaret zamiri” olur.
(şu kızı-şunu, bu konuyu-bunu, öbür evi-öbürünü, öteki çiçek-öteki)
Sıfat yapan “-ki” de isimlere gelerek onları işaret yoluyla belirtir.
(sınıftaki öğrenciler, kitaptaki sorular, bahçedeki çiçekler, içimdeki sevgi)
11. Soru Sıfatı
İsimleri soru yoluyla belirten sıfatlardır.
Diğer sıfatları buldurmak için soru sıfatları kullanılır.
“Ne”, “nasıl”, “hangi”, “kaç”, “kaçıncı”, “kaçar” sözcükleri soru sıfatlarıdır.
(nasıl ev, hangi konu, kaç kitap, kaçıncı sınıf, kaçar soru)
Soru sözcükleri ismi belirtmek yerine ismin yerini tuttuğunda zamir olur.
(hangi ev-hangisi, kaç kitap-kaçı, kaçıncı sınıf-kaçıncısı)
12. Belgisiz Sıfat
İsimleri kesinlik kazandırmadan belirten sıfatlardır.
“birçok”, “bir”, “biraz”, “hiçbir”, “her”, “bazı”, “çoğu”, “kimi”, “bütün”, “birkaç”
sözcükleri belgisiz sıfatlardır.
(birçok insan, bir gün, hiçbir şey, her konu, bazı öğrenciler, kimi mesele,
çoğu sınıf, birkaç soru)
Belirttikleri isimler düşünce belgisiz sıfatlar “belgisiz zamir” olur.
(bazı öğrenciler-bazıları, çoğu sınıfa-çoğuna, birkaç soruya-birkaçına)
13. BASİT SIFAT
(her yol, üç yıl, boş sokaklar, şu ağaç )
TÜREMİŞ SIFAT
(bilgili insan, tuzsuz çörek, beşinci soru,
üçer ekmek, güler yüz, yapılacak iş)
BİRLEŞİK SIFAT
Anlamca Kaynaşmış Birleşik Sıfat
(kahverengi kazak, açıkgöz çocuk, birkaç gün)
Kurallı Birleşik Sıfat
(kapısı kırık ev, kırmızı başlıklı kız, altın işlemeli çanta)
Sözcük Gruplarından Oluşmuş Birleşik Sıfatlar
(cana yakın arkadaş, saray gibi ev, evin neşesi kedi,
konuyu anlamaya çalışan öğrenciler)
15. KARIŞTIRMAYALIM!
“-Ki ve ki”leri karıştırmayalım!
İlgi zamiri (aitlik eki) olan “-ki”:
Benim kalemim kırmızı, seninki ne renk?
Senin defterin üç ortalı, benimki dört ortalı.
Sıfat yapan “-ki”: Sınıftaki sıralar yeni alınmış.
Kitaptaki örnekleri çözmelisin.
Bağlaç olan “ki”: Seni öyle çok seviyorum kibilemezsin.
Ben ki sana her zaman dürüst davrandım.
NOT: mademki, hâlbuki, oysaki, çünkü, sanki, belki
16. Sıfatlarda Küçültme
Niteleme sıfatlarının sonuna “-cık”, “-cek”, “-ce”, “-imsi”, “ımtırak”
eklerinden biri getirilerek yapılır.
Bu ekler, sözcüğe “ona yakın, tam değil, çok, gibi” anlamlarını katar.
(acımtırak biber, serince yer, yeşilimsi göz, minicik el, büyücek oda)
17. Sıfatlarda Pekiştirme
Niteleme sıfatlarının anlam yönünden daha güçlü bir duruma
getirilmesidir.
Pekiştirme “p, r, s, m” harfleri ile oluşturulan hecenin sözcüğün
başına getirilmesi ile yapılabilir.
(tertemiz ev, yemyeşil göz, yapayalnız insan, sımsıcak ev)
Pekiştirme, ikilemelerle de yapılabilir.
(pırıl pırıl ev, derli toplu oda, eğri büğrü çizgi, yalan yanlış bilgi, abuk
sabuk söz, güzel mi güzel insanlar, tatlı mı tatlı elma
18. “Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli penceresinden dışarı
muhteşem, parlak bir suluboya levhası gibi görünüyordu. Saf, mavi bir sema…
Çiçekli ağaçlar… Cıvıldayan kuşlar… Uyur gibi sessiz duran deniz… Karşı sahilde
mor, fark olunmaz sisler altındaki dağlar, korular, beyaz yalılar… Ve bütün bunların
üzerinde bir esâtir (mitoloji) rüyasının havâi hakikati gibi uçan martı sürüleri!
Pencerenin önündeki şişman koltuğa gayet zayıf, gayet sarı, gayet ihtiyar
bir kadın oturmuştu. Bahara, hayata dargın gibi arkasını dışarıya çevirmişti.
Sönmüş gözleri köşelerdeki gölgelere karışıyordu. Karşısında, bir şezlonga
uzanmış, esmer, güzel bir kız, siyah maroken kaplı bir kitap okuyor; pencereden,
çiçek, kir kokuları; deniz, dalga fısıltıları getiren tatlı bir nisan rüzgârı giriyordu.”
Ömer Seyfettin, Bahar ve Kelebekler
19. “Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli penceresinden dışarı
muhteşem, parlak bir suluboya levhası gibi görünüyordu. Saf, mavi bir sema…
Çiçekli ağaçlar… Cıvıldayan kuşlar… Uyur gibi sessiz duran deniz… Karşı sahilde
mor, fark olunmaz sisler altındaki dağlar, korular, beyaz yalılar… Ve bütün bunların
üzerinde bir esâtir (mitoloji) rüyasının havâi hakikati gibi uçan martı sürüleri!
Pencerenin önündeki şişman koltuğa gayet zayıf, gayet sarı, gayet ihtiyar
bir kadın oturmuştu. Bahara, hayata dargın gibi arkasını dışarıya çevirmişti.
Sönmüş gözleri köşelerdeki gölgelere karışıyordu. Karşısında, bir şezlonga
uzanmış, esmer, güzel bir kız, siyah maroken kaplı bir kitap okuyor; pencereden,
çiçek, kir kokuları; deniz, dalga fısıltıları getiren tatlı bir nisan rüzgârı giriyordu.”