SlideShare a Scribd company logo
DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ŞİRKETİ WAL-MART




İki milyon çalışanıyla tarihin en büyük şirketi olan Wal-Mart‟ın 2010 ciro hedefi yarım
trilyon dolar. ABD‟nin Çin‟den ithalatının yüzde 10‟unu gerçekleştiren Wal-Mart hakkında
bilinenler ise oldukça sınırlı.

WAL-MART dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ve en güçlü şirketi olmasına rağmen
ülkemizde şaşılacak denli az tanınıyor. Ya insanlar bu devin ismini hiç duymamış oluyorlar, ya
da, belki de bir dönem basında Migros ile ilgilendiğine dair haberler çıktığı için, Wal-Mart‟ı
basitçe bir perakende zinciri zannediyorlar. Bir süpermarket zinciri! Doğrudur, Wal-Mart bir
süpermarket zinciridir ve gerçekten de şimdilik tek işi budur. Ama bu şirketin hem
Amerikan, hem Avrupa ve hem de dünya ekonomisine ciddi ciddi şekil verecek güçte bir yapı
olduğunu düşünürseniz, Wal-Mart‟ın bir bakkal dükkanları zincirinden çok öte bir “olgu”
olduğunu anında görürsünüz. Ayıca, eğer günümüz global iş dünyasının aktörlerinin kimler
olduğunu anlamaya çalışırsanız, o zaman karşınızda mutlaka ve mutlaka Wal-Mart‟ı
bulursunuz.
Ben, Türk iş dünyasının bu “mega” şirket ile ilgili olarak ne yazık ki çok dar kapsamlı bir
bilgiye sahip olduğunu gözlemlediğimden, dünya kapitalizminin bugüne dek hiç görmediği
böylesi bir yapıyı yakından tanımanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak bunu yaparken şu
çok önemli vurguyu da yaparak: Wal-Mart, tarihin gelmiş geçmiş en büyük şirketi olmasına
ve halka açık bir sermaye yapısının bulunmasına rağmen, operasyonlarının nasıl işlediğine dair
hakkında en az bilgi sahibi olunan bir şirket. 2005 yılında almış oldukları daha “pozitif”
halkla ilişkiler kararlarından önce basınla konuşmayı bile reddediyorlardı. Hatta, basın ile
ilişkileri, şirket zamanının kaybı ve böylelikle de maliyetlerin gereksiz yere artması olarak
görüyorlardı. Wal-Mart hakkında ülkemizde çok az bilgi olmasının sebeplerinden bir tanesi
de işte bu “sır saklama” amaçlı şirket politikası olabilir. O nedenle ben sizlere bu
sayfalarda, şu an için dünya literatüründe Wal-Mart ile ilgili var olan mümkün olan en fazla
bilgiyi aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle global veriler. Bakın bakalım konuştuğumuz şirket nasıl bir büyüklüğü ifade ediyor.
Wal-Mart‟ın 2005 yılı cirosu 316 milyar ABD doları. Bu ciro, Toyota gibi bir dünya devini
bile ufak bir şirket haline getirebiliyor. Biraz daha dikkatli bakarsanız, mevcut YTL/dolar
kuru çerçevesinde, Türkiye‟nin milli gelirine de oldukça yakın bir rakam bu ciro. Üstelik bu
geliri sadece ve sadece 1,6 milyon çalışan vasıtasıyla gerçekleştiriyorlar. Bu anlamda
dünyanın en etkin (efficient) ve verimli şirketlerinin başında geliyor. Aynı zamanda da
dünyanın en fazla çalışana sahip olan şirketi. Wal-Mart şirketinin ABD‟deki en yakın rakibi
Target isimli perakende zinciri. Şimdi dikkat edin: Wal-Mart‟ın 2004 ve 2005 yılları
arasında elde etmiş olduğu iki yıllık büyüme cirosu, Target‟ın toplam cirosuna eşit. Yani Wal-
Mart‟ın, 2004 ila 2005 yılları içinde mevcut olan cirosunun üzerine eklemiş olduğu “yeni” ilave
ciro, Target‟ın toplam cirosu kadar. Üstelik, şirketin 2010 yılı için büyüme hedefi, onları
yarım trilyon dolarlık bir şirket haline getirecek. Belki rakamı yanlış telaffuz ettiğimi
düşünüyor olabilirsiniz: Yarım trilyon Amerikan doları.
Böyle bir büyüklük, dünya tarihinde hiç görülmedi. Bunun, Wal-Mart‟ın içinde faaliyet
gösterdiği veya dolaylı olarak bu ekonomilerde yer aldığı ülkeler için tahmin edemeyeceğiniz
kadar ciddi etkileri var. Öyle ya, 2010 yılında Türkiye‟nin öngördüğü ulusal gelirden çok
daha fazla bir ciroya sahip olan bir şirket ne demek? Üstelik Türkiye dünyanın en büyük 20
ulusal ekonomisinden birine sahip olan bir ülke. Anlayacağınız, Wal-Mart ülkeler-ötesi
büyüklüklere sahip bir şirket. Zaten belki de o nedenle şirketin genel merkezinin yer aldığı
Arkansas eyaletinin Bentonville şehrine sık sık yabancı ülkelerin büyükelçileri uğrayıp, Wal-
Mart yetkililerini ziyaret ediyorlar.



Çin‟le ticareti yönlendiriyor

Şirketin erişim alanlarını biraz daha ayrıntılı olarak incelemeye kalktığınızda, adamların
aslında dünya ekonomisinin yeni şeklinin oluşmasında inanılmaz etkili olduklarını da
görüyorsunuz. Örneğin, bugün için dünyada en fazla konuşulan konu olan, üretimin ve satın
almanın Çin Halk Cumhuriyetine “outsource” edilmesi faaliyetini gerçek anlamda başlatmış
olan şirketWal-Mart. Bir başka deyişle, Wal-Mart‟ın dev ölçeklerdeki Çin satın almaları,
hem Çinli müteşebbislerin iştahını kabartan en önemli unsur oluyor, hem de dünyadaki diğer
tüm firmaların bu ülkeden tedarik yolunu seçmelerine örnek teşkil ediyor. Ve sonuçta Çin
ekonomisi, dünyanın (ve bizim) başımıza en büyük sıkıntılardan biri olarak çıkıyor.
Wal-Mart şirketinin Çin‟den yapmış olduğu ithalat rakamlarına bir bakın. Şirket, 1999
yılında Çin‟den ABD‟ye 3 milyar dolar değerinde mal ithal ediyor. Bu rakam bir yıl sonra,
yani 2000‟de 3,7 milyar dolara yükseliyor. 2001 yılı ithalat rakamı 10 milyar dolar. 2003
yılında Wal-Mart‟ın Çin‟den ABD‟ye yapmış olduğu ithalat inanılmaz derecede artıp 15 milyar
dolara yükseliyor. 2004‟te ise tam 18 milyar dolarlık ithalat yapıyor. Üstelik bu rakamlar
şirketin sadece ABD‟ye yapmış olduğu ithalat rakamları. İngiltere, Almanya, Meksika ve
Japonya‟da da faaliyetleri olduğunu düşünürseniz, Wal-Mart‟ın Çin‟den yapmış olduğu
ithalatın boyutlarının çok daha yüksek olacağını tahminde zorlanmazsınız. Şirketin 2004
yılında Çin‟den ABD‟ye yapmış olduğu ithalat, ABD ülkesinin Çin‟den aynı yıl yapmış olduğu
toplam ithalatın yüzde 10‟undan daha fazla. Yani Wal-Mart, ABD-Çin dış ticaret dengesinde
ithalatın tek başına yüzde 10‟luk payını oluşturacak denli güçlü. Gücün büyüklüğünü
düşünebiliyor musunuz?
Dediğim gibi, şirket hakkında bilgi bulmak çok zor. O nedenle en yakın döneme ait bilgiler
yerine bazen, elinizdeki en güvenilir bilgilerle yetinmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu
bağlamda, 2003 yılının ithalat verilerini alırsak, Wal-Mart‟ın Çin‟den yaptığı 15 milyar
dolarlık ithalat, İngiltere ve Almanya‟nın ülke olarak Çin‟den yapmış oldukları ithalattan çok
daha fazla. Yani Wal-Mart, Batılı büyük bir ülke kadar, hatta bunlardan çok daha büyük
miktarlarda Çin satın alması yapabilen bir dev. Bu anlamda bakarsanız, Çin Hükümeti
nezdinde burası artık bir şirket değil, basbayağı bir ülke, hem de çok önemli bir ülke olarak
algılanıyor. Şirketin Çin hükümeti üzerinde uygulayabileceği ekonomik gücün de ne
olabileceğini, eminim, tahmin etmekte fazlaca zorlanmıyorsunuzdur.
Yine aynı rakamlara dayanarak, şirketin mukayeseli gücünü göstermeye devam etmek
istiyorum. Avrupa‟nın dev market zincirleriyle karşılaştırıldığında, Carrefour‟un 2003 yılında
Çin‟den sadece 2 milyar dolarlık ithalat yaptığını, İngiltere‟nin B&Q isimli şirketinin 1,3
milyar dolar ve Japonya‟nın Ito-Tokado zincirinin sadece 1,5 milyar dolarlık ithalat yaptığını
görüyoruz. Wal-Mart 15 milyar dolar!
Wal-Mart‟ı bu yıl ciro büyüklüğünde bir tek ExxonMobil şirketi geçebildi. Ama, bu yine de
Wal-Mart‟ın dünyanın en büyük şirketi olarak kabul edilmesinin önünde engel değil. Zira,
ExxonMobil‟in bu yılki ciro büyüklüğünün en önemli sebebi, petrol fiyatlarının astronomik
olarak yükselmiş olması. Bu şartlar altında, hiçbir şey yapmayıp lüks koltuğunuzda oturup,
gökdelenin üst katındaki ofis pencerenizden pahalı Havana puronuzu tüttürerek New York
manzarası seyretseniz de bu ciroları elde etmeniz mümkün olurdu. Ama Wal-Mart‟ta cirolar,
az sonra ayrıntısıyla anlatacağım gibi, böyle elde edilmiyor. Birincisi, şirketin CEO‟su da
dahil olmak üzere kimsenin odasındaki koltuklar “rahat” koltuklar değil. İkincisi, Wal-
Mart‟ın, bir zamanların en büyük perakende devi (ama şimdinin yok olmaktan henüz kurtulmuş
şirketi) Sears gibi “gökdeleni” yok. Bilenler hatırlayacaktır, Chicago‟daki “Sears Tower”, bir
zamanların bu görkemli şirketinin güç sembolü olarak yükseliyordu. Wal-Mart‟ın “tutumluluk
ve disiplin”e dayalı şirket değerlerini ifade etmek için, 2004 yılında Wal-Mart başkanı Rob
Walton, avukatlarına hitaben aynen şöyle konuşuyordu: “Şikago‟daki Sears kulesine kafa
tutacak bir Wal-Mart kulesi yoktur.”
Wal-Mart Etkisi



Wal-Mart, dünyanın en güçlü „perakende‟ şirketi değil: Dünyanın en güçlü şirketi. Eğer Wal-
Mart‟ı yalnızca bir perakende şirketi olarak düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Wal-Mart
artık bir „olgu‟. Yani, bir fenomen. Öyle ki, ulusal ekonomik hareketler üzerinde tek başına
radikal etkileri olabilecek denli önemli bir şirket bu. Örneğin, Amerikan ekonomisinde 1995
ila 1996 yılları arasında sağlanmış olan toplam ulusal verimlilik artışının yüzde 4‟ünü tek
başına Wal-Mart sağlamış!
Bundan daha da çarpıcısı, Wal-Mart‟ın enflasyon oranı üzerindeki inanılmaz etkisi. 1998 ila
2001 yılları arasında Amerika‟daki enflasyon, oldukça ılımlı sayılabilecek düzeyde
gerçekleşmiş. Örneğin 1998‟de 10,00 dolar tutarındaki bir ürünün fiyatı 2001‟de 10,87
dolar olmuş. Yiyeceklerde de 1998‟de 10,00 dolar olan ortalama fiyat 2001‟de 10,77 dolara
yükselmiş. Dönem içinde enflasyon oranı (CPI) yüzde 2,5 olarak cereyan etmiş. Şimdi, bu
elbette çok küçük bir rakam. Ancak Tüketici Fiyat Endeksinin (CPI) bu hesaplamasında bile
yüzde 15‟lik bir hata payı bulunduğu biliniyor. Bu hata payı düşüldüğünde, gıdadaki enflasyon
oranı yıllık 2.125 oluyor. Yani aslında 1998‟de 10,00 dolar olan yiyeceklerin fiyatı, 2001‟de
10,65 dolar olmuş. Arada 12 sent fark var. Bu da çok ufak bir rakam diyebilirsiniz. Ancak,
ortalama bir ABD ailesinin gıdaya haftada ortalama 100 dolar harcadığını düşünürseniz,
toplam aileler hesaba katıldığında bu hata payı yıllık 6,6 milyar dolar olarak karşımıza
çıkıyor.
Yani, ülkede insanlar aslında gıdaya, devletin hesapladığından 6,6 milyar dolar daha az para
harcamışlar. Bu nasıl oluyor diyeceksiniz. Olan şu: Hükümet, CPI‟yı hesaplarken ülkenin her
tarafından ve Wal-Mart dışındaki satıcılardan fiyat alıyor. Oysa sadece ve sadece Wal-
Mart‟aki satış fiyatları üzerinde enflasyon oranı hesaplansa, bu oran çok daha düşük olacak.
Yani anlayacağınız, Wal-Mart, ülkedeki fiyatları ucuzlatmakla kalmıyor, ulusal enflasyon
oranını da tek başına yüzde 15 aşağıya çekiyor! Güce bakın.
İşte “Wal-Mart Etkisi” (The Wal-Mart Effect) denilen şey böyle bir şey. Wal-Mart, 1990
yılına kadar taze gıda satmayan bir zincir. Bugünse Wal-Mart, 95 milyar dolar taze gıda
cirosuyla dünyanın en büyük gıda satıcısı. Dünyanın! Adamlar hangi işe girerlerse, bu işin
uzak ara birincisi oluyorlar. The Economist dergisinin bildirdiğine göre, yakında, tüketici
finansmanı yoluyla bankacılık işine de girmeyi planlıyorlar. Vay o zaman kredi kartı
şirketleriyle bankaların işine.




Wal-Mart Ekonomisi

“Wal-Mart Etkisi”, bugün iş dünyasında en fazla konuşulan kavramlardan biri. Ne olduğunu
az önce anlattım. Wal-Mart ile özdeşleştirilen bir ikinci kavram daha var ki, o da en az
birincisi kadar önemli (ve alakalı): Wal-Mart Ekonomisi. Ancak, bu ikinci kavramın tanımını
yaparken, Wal-Mart taraftarı mı yoksa karşıtı mı olduğunuz tanımın nasıl yapılacağını çok
belirleyici oluyor. Wal-Mart, belki de tarihte ilk kez bir şirket için taraftar ve hasım
kampları şeklinde toplumun çok büyük kesimlerinin ayrıştığı bir duruma yol açıyor. Bu
inanılacak gibi bir şey değil. Şimdi anlatacağım hikayeye bir bakın.
Benim bu bilgilerin önemli bölümünü aldığım F.C. Fishman‟ın “The Wal-Mart Effect” isimli
kitabında, çok enteresan bir müşteri araştırmasının sonuçları veriliyor. 2003 yılında,
dünyanın en büyük reklam ajanslarından biri olan Foote Cone&Belding şirketine bağlı
araştırmacılar, ABD‟nin Oklahoma şehrinde bir araştırma yapıp, Wal-Mart‟tan alışveriş
yapanların sistematik bir analizini çıkarmak ve neden buradan alışveriş yaptıklarını açıklamak
için bir çalışma başlatıyorlar. Çalışma sonucunda, Wal-Mart‟tan alışveriş yapanların dört
farklı segmente ayrıştırılabileceğini saptıyorlar. Bunlar, şampiyonlar, meraklılar, karşı
olanlar, reddedenler.
Şampiyonlar (yüzde 29), Wal-Mart misyonerleri. Tek kelimeyle Wal-Mart‟a aşıklar. Bunlar
Wal-Mart mağazalarında haftada 100 dolardan daha fazla ve 4 haftada toplam 402 dolar
harcıyorlar. Karşı Olanlar, Oklahomalı müşterilerin yüzde 15‟i. Bu insanlar Wal-Mart‟ı, işçi
ücretlerini düşürdüğü, işleri yok ettiği, esnafa zarar verdiği gibi sebeplerden dolayı açık açık
sevmiyorlar. Ama şimdi sıkı durun: Bu, Wal-Mart‟ı hiç sevmeyen insanlar, şirketin ikinci en
sadık müşteri grubunu oluşturuyorlar ve ayda ortalama 5,6 ziyaret yapıp, 289 dolar para
harcıyorlar! Üstelik bunlar, ikinci grup olan „meraklılar‟dan daha fazla para bırakıyorlar. Hiç
böyle bir şey duydunuz mu hayatınızda? Sizi hiç sevmeyen en geniş kitle buna karşılık sizden
en fazla alışveriş eden ikinci büyük grup olacak.
Peki nedir bunun sebebi? Tamamen PARA. Para, para, para. Sevsen de, sevmesen de
adamlar senin için çalışıyorlar. Aynı ürünü başka yerde 10 liraya alırken burada 7,5 liraya
alabiliyorsan, sevip sevmeme pek de o kadar önemli bir şey olmamaya başlıyor. İşte Wal-
Mart ekonomisi böyle bir şey. Sürekli ucuz fiyatlar, her yerden daha düşük fiyatlar.
Peki şirket bunu nasıl sağlayabiliyor? Nasıl her gün daha düşük fiyat verebiliyor? Ve bunun
sonucunda da bir ailenin dört haftalık harcamasının bir haftasını bedavaya getirebiliyor? Bu
da Wal-Mart ekonomisi ile ilgili bir şey. Şirketin size her gün daha ucuza mal satabilmesi
için bunları sürekli olarak daha ucuza alması gerekiyor. Bu da, haliyle, Wal-Mart‟a iş yapan
tedarikçilerin üzerine bindirilen bir yük oluyor. Eğer bu sayfaları okuyan okuyucular arasında
Wal-Mart‟a ihracat yapanlar varsa, ne demek istediğim tam damarlarından hissediyorlardır.

Wal-Mart sistemi nasıl işliyor?
Wal-Mart tedarikçilerle genelde şöyle çalışıyor: Diyelim ki siz Wal-Mart‟a triko kazak satan
bir şirketsiniz. Wal-Mart sizinle çalışmaya karar veriyor. Çok mutlusunuz, zira Wal-Mart‟ın
getireceği iş hacmi (volume) öyle büyük ki, bir anda sizin tüm işlerinizden daha büyük bir iş
fırsatıyla karşılaşıyorsunuz. Birinci yıl kazaklar için 20,00 dolar üzerinden anlaşıyorsunuz. O
yıl hayat mükemmel. Siz de mutlusunuz, Wal-Mart da mutlu, nihai müşteri de. Zira o sırada
piyasada benzer kazaklar ortalama 30,00 dolardan satılıyor. Ama ikinci yıl durum değişiyor.
Senenin başında Wal-Mart sizi çağırıyor ve geçen yılın nasıl olduğunu soruyor. “Harikaydı”
diyorsunuz. “Bizim için de harikaydı” diyor Wal-Mart. “Tam 200 bin adet kazak sattık”.
“Peki bu yıl bu rakamı 450 bine çıkaralım mı?”. Ne diyeceksiniz, ellerinizi ovuşturarak
“elbette efendim” diye yanıt veriyorsunuz. “Ama” diyor karşınızdaki şahıs “bu yıl fiyatlar
14,97 dolar olacak”. Hesabınızı yapıyorsunuz, kârdan biraz feragat etmeniz gerektiğini
görüyorsunuz ama hacme bakıp yine de mutlu bir şekilde kabul ediyorsunuz. İkinci yıl da
fena geçmiyor. Üçüncü yılın başında Wal-Mart size yine çok daha yüksek bir satış adedi
vaadi ile geliyor: 800 bin kazak. Ama bu kez fiyatlar 11,97 dolar olacak. İşte o gün sizin
için alarm zilleri çalmaya başlıyor. Fiyatı kabul etsen para kazanamayacaksın. Reddetsen
temelli batacaksın. Adet o kadar büyük ki, ne yapacağını şaşırıyorsun. “Ama olur mu” falan
demeden “valla, sen bilirsin...eğer yapamazsan biz gidip başka bir tedarikçiden alacağız”
yanıtını alıyorsun. İşte Wal-Mart ekonomisi böyle bir şey. Ve zaten ABD‟de pek çok imalat
sanayi işinin Çin‟e göç etmesi büyük ölçüde bu “ekonomiden” kaynaklanıyor.
Ama insanlar istedikleri kadar hayıflansınlar, sonuçta Wal-Mart bu sağlamış olduğu fiyat
tasarrufunu aynen, olduğu gibi, müşteriye yansıttığı için toplumdan inanılmaz büyük bir
destek görüyor. Baksanıza, sevmeyenler bile dünya kadar alışveriş yaparak Wal-Mart‟ı
desteklediklerini fiilen söylüyorlar. Tedarikçiye yönelik baskıcı tutum, son tüketici nezdinde
gerçek bir demokrasi tezahürüne dönüşüyor. İşte bu nedenle de Wal-Mart başlı başına bir
fenomen oluyor. Dünyanın bugüne dek hiç görmediği türden bir fenomen.
İnsanların bu şirkete olan farazi nefreti ile fiili desteği, aslında büyük ölçüde Wal-Mart‟ın
kurum kültüründen kaynaklanıyor. Herkes biliyor ki, tarih boyunca karşılarına çıkan pek çok
büyük kapitalist şirketin aksine Wal-Mart, fahiş kârlar peşinde olan bir şirket değil. Lükse,
şatafata, yöneticilerinin iyi yaşamlarına düşkün bir şirket hiç değil. Üreticiden aldığı fiyat
indirimlerini de hiçbir zaman cebine atmadığı gayet iyi bilinen bir şirket. Yani, pek çok
sektörde yapıldığı gibi, “büyüklük avantajını kullanarak önce fiyatları kırıp tüm rekabeti
ortadan temizle, ardından fiyatları eskiden olduğu seviyelerin bile üzerine yeniden
yükselterek fırsatçılık yap” tarzı bir politikaları kesinlikle yok. Adamlar diyor ki “sözümüz
söz”. “Bizde fiyatlar hep aşağı düşer, hiç yukarı çıkmaz”. Pazarda bin rakip de olsa böyle,
dünyada tek biz kalsak da böyle. Kırk küsur senedir de bu ilkelerinden tek bir defa taviz
vermemiş olmaları bunun garantisi oluyor.
İşin daha da ilginci, tekel gücüne sahip olabilecek olan bu şirket kesinlikle „tekel‟ kârları ile
çalışmıyor. Kendilerine belirlemiş oldukları hedef kâr marjı çok düşük. Tedarikçileri sürekli
zorlayarak aldığı fiyat tavizlerini aynen müşteriye yansıtıyor. Ama buna rağmen inanılmaz bir
hızla büyüyor. Her ne kadar son iki yılın “aynı mağaza” büyüme oranlarının düşük olduğunu
söyleyip eleştirenler olsa da, şirket daha henüz tam anlamıyla dünyaya yayılmadı. Hele bu
yayılma gerçekleşsin, o zaman dünya, karşısında nasıl bir yaratık görecek o zaman hep
beraber anlayacağız.




Tutumluluk temelli kurum kültürü

Tarihin ve dünyanın en büyük şirketi, askeri kontratlara imza atan, dev uçaklar satan bir
firma değil. Otomotiv üreticisi de değil. Washington‟da lobi ilişkileri ile servetine servet
katan petrol milyarderlerinden de değil. Ya da ne iş yaptığını bilemediğimiz ama Karun kadar
zengin işadamı modeline uygun bir şirket hiç değil. Wal-Mart, peynir, ekmek, deterjan,
iplik, margarin, şampuan, sabun, el kremi, çocuk bezi, üst-baş, basit TV setleri falan gibi
fani perakende ürünlerinin satıldığı bir mağazalar zinciri. Başka işleri de yok. Yani gözünüzün
önüne gelmesi gereken model, bizdeki Metro ya da Carrefour mağaza kompleksleri gibi
yerler olmalı. Onların daha da basit hali üstelik. Hem de şehrin dış kenarlarında.
İşin esası, Wal-Mart‟ta satılan ortalama bir ürünün fiyatı 3 dolar. Yanlış duymadınız:
Ortalama satış fiyatı 3 dolar olan ürünlerle ortaya çıkarılan ciro, yılda 316 milyar dolar. O
da şimdilik. Üstelik en yüksek satış cirosuna sahip olan 15 üründen hiç birinin fiyatı 3
dolardan daha pahalı değil. Gel de anla! Dünyanın ve tarihin en büyük şirketi, milletin
cebinden çıkan binlerce dolar değil, birer dolar üzerinden bu büyüklüklere ulaşıyor. İş adamı
diye geçinen, ben dahil, hepimizin öğreneceği çok ders var bu adamlardan.
Ama işin daha da enteresan tarafı, bu güç ortalama tüketim ürünlerini 3 dolardan satmaktan
ziyade, 3 sentten kaynaklanıyor ($0,03). Wal-Mart‟ın en önemli büyüsü her zaman, fiyatı 3
dolar olan bir ürünü 2,97 dolardan satması olmuş. Bunu da ilk gören, şirketi 1962 yılında
kurmuş olan Sam Walton. Sam Walton, uzun yıllar önce, perakende sektöründe eğer fiyatlar
her gün 2,97 dolar olmaya devam ederse, Amerikan halkının 3,00 dolarlık bir malı almak
yerine devamlı olarak 2,97 dolarlık malı alacak şekilde alışveriş alışkanlıklarını değiştireceğini
görüyor. Bunun üzerine de, bu 3 sentten sürekli olarak vazgeçmekle beraber, aynı zamanda
kârlı kalmaya devam eden bir iş modeli nasıl oluşturabilirim diye sorguluyor. İşte Wal-
Mart‟ın ünlü iş modeli, bu sorgulama üzerine başarıyla ortaya çıkıyor.




Her gün düşük fiyatlar.
Her gün!



Wal-Mart ismi, aslında bir isim ile bir kelimenin birleşmesinden oluşuyor. Wal, Sam
Walton‟un soyadının kısaltılmış hali. „Mart‟ ise, Amerikan konuşma dilinde „market‟ kelimesinin
kısa söylenişi. Böylelikle Wal-Mart, aslında „Walton‟un Marketi‟ oluyor. Ama ne „market‟!
Şirketin kurucusu olan Sam Walton, 1992 yılında kanser hastalığına yenik düşüyor. Aynı yıl,
Forbes dergisi kendisini “dünyanın en zengin adamı” ilan etmiş. Walton, 1992‟de yayınlanmış
olan otobiyografik kitabında kendi hayatını, şirketini nasıl kurduğunu, kurumsal değerlerinin
neler olduğunu, nasıl bir yönetici olduğunu ve nasıl bir özel hayat yaşadığını çok samimi bir
dille anlatıyor. Üstelik “Made in America” isimli bu kitabı yazdığı günlerin, ömrünün en son
günleri olduğunu bilerek. Ama öylesine raporlamaya düşkün bir adam ki Sam, hastanedeki
ömrünün son gününe dek şirket raporlarını isteyip kendisine okutturuyor ve yorum yapıyor.
Wal-Mart şirketinin Sam‟den bu yana değişmeyen en önemli kurum değerleri şunlar:
müşteriye her zaman en ucuz fiyatı sunmak, tutumlu olmak, disiplinli olmak, çok çalışmak,
müsriflikten kaçınmak, en ucuz fiyata satın almak. Neredeyse ilkokuldan beri bizlere
aktarılan hayat dersleri. Bir anlamda ne kadar “eski kafalı” düşünceler gibi geliyor insana.
Üstelik tarihin en büyük “mega” şirketinin bugün bile bu “eski” değerlerle yönetiliyor olması
pek çok insana inanılmaz garip geliyor.
Şirkette bugün bile hakim olan temel görüş ve değerler aynen bunlar. Halâ aynı kurumsal
değerler üzerinde ilerliyorlar. Örneğin Wal-Mart‟ın Bentonville kentindeki ana deposuna mal
getiren bir kamyon şoförünün, getirdiği malı kendisinin boşaltması kimse tarafından
yadırganmıyor. Ya da bugün satın almadan sorumlu Başkan Yardımcısının (VP) makam
odasında bir masa ve oturduğu rahatça bir koltuktan başka satın alınmış başka hiçbir
mobilya olmaması. Misafirlerin oturacağı yerler ise, daha önce numune olarak getirenlerin
bıraktığı iki tane ahşaptan yapılma alçak piknik sandalyesi ile bir şezlong. Yani, koskoca
Wal-Mart‟ın başkan yardımcısı ile görüşmeye gittiğinizde, takım elbisenizle oturmanız
beklenen yer bir “şezlong”!.
Ama bu hiç şaşılası bir şey değil. “Her gün düşük fiyatlar. Her gün” diye bir temel
felsefeniz varsa, ancak ve ancak buna hafiyen uyduğunuz takdirde başarıya ulaşabilirsiniz.
Zaten bu da şu basit rakamsal kurum değerinde kendini buluyor. Şirket içinde herkesin
bildiği bir oranlama sistemi var. Diyorlar ki, biz sattığımız her 35 dolarlık maldan sadece 1
dolar kazanıyoruz. Yani her 35 milyon dolarlık satıştan cebimize sadece bir milyon dolar
kalıyor. O nedenle eğer bir milyon dolarlık bir harcama yapmayı düşünüyorsanız, önce 35
milyon dolarlık yeni satışı nereden getireceğinizi bulun, ondan sonra bu harcamayı yapın. Aksi
halde harcama falan gibi şeyleri unutun. İşte bu kurum kültürü nedeniyledir ki tarihin en
büyük şirketi olan Wal-Mart‟ın CEO‟su kendi çöplerini kendisi döküyor, tüm diğer elemanlar
gibi seyahat ettiği zamanlarda “budget”, yani ekonomik otellerde kalıyor ve uçakta her
zaman ekonomi sınıfında uçuyor. İşin daha da enteresan tarafı, bu kurum kültürünün,
şirketin kurucusu Sam Walton‟dan bu yana aynen başarıyla muhafaza ediliyor olması.
Yıllar önce Sam Walton‟un “Made in America” isimli kitabını okuduğumda, duyduklarımdan
inanılmaz etkilenmiş, hatta çoğuna inanmakta güçlük çekmiştim. Bunların bazılarını az sonra
anlatacağım. Kitaptan o denli etkilenmiştim ki, benim kitaplarımı basan yayınevinin sahibi olan
dostumu arayıp, bu kitabın mutlaka Türkçe‟ye kazandırılması gerektiğini söylemiştim. Hatta,
zaman kazanmak için kendi elimdeki kopyayı verip, bir an önce Türkçeleştirme işlemlerine
başlamalarını rica etmiştim. Yayıncım aynen benim dediğimi yapmış, telifi almış ve tercümeyi
de bitirip kitabı yayına hazır hale getirmişti. Aradan epeyce bir zaman geçti. Arayıp neden
hala kitabın çıkmadığını sorduğumda, bana Wal-Mart aleyhinde toplumda çok fazla görüş
olduğunu ve o nedenle yayınlamak istemediğini söyledi. “Hangi toplumda” diye sordum.
“Amerikan toplumunda” dedi. Ben de “abicim burası Amerikan toplumu mu, sana ne
Amerika‟dan” diye yanıtladım ama pek bir işe yaramadı. Benim sizden ricam, sevgili
yayıncıma baskı yapıp bu kitabı bir an önce yayınlamasını sağlamanız.
Evet, yayıncım duyduklarında haklı. Wal-Mart hakkında ortalıkta epeyce olumsuz söylenti
var. Ama nasıl olmasın? Siz dünyanın ve tarihin en büyük şirketi olacaksınız, Çin‟den satın
almak yoluyla pek çok imalat şirketinin kapanmasına sebep olacaksınız, ama aslında bunları
tüketicinin çok daha ucuza tüketebilmesi için yapacaksınız. Bu arada verimsiz bir sürü esnaf
kapanacak. Mahallenin bakkal amcaları da haliyle yok olacaklar. Millet elbette yaygara
koparır. Ben şahsen bu taraflardan verimliliği savunanlardan yanayım. Mahallenin sevgili
“bakkal amcasını” korumak adına, daha pahalı, daha kalitesiz, daha az çeşit seçeneğinin
karşısında olan bir insanım. Zaten genelde şöyle bir saptama var: Eğer siz herhangi bir
sektörde sektör birincisi iseniz, mutlaka bol miktarda düşmanınız olacaktır. O nedenle de
örneğin yıllardır Coca Cola‟nın düşmanları vardır, ama Pepsi Cola‟ya pek fazla saldırılmaz.
McDonalds düşmanları gırladır, ama Burger King aleyhinde pek fazla şikayet duymazsınız.
İşte Sam Walton “Made in America” isimli kitabında bana çok çarpıcı gelen birkaç şey
söylüyor. Birincisi, halâ, Bentonville‟de karısıyla evlendikleri yıl “mortgage” yoluyla satın
almış oldukları ilk evde ikamet ettikleri gerçeği. Yani, sen dünyanın en zengin adamı
olacaksın ve halâ 50 sene önce krediyle satın almış olduğun küçük kasaba evinde oturacak
kadar da mazbut davranacaksın. Müşteriye ucuz satabilmek için pahalı yaşamdan uzak
durman gerektiğini hiç unutmayıp, hayat boyu mütevazı kalabileceksin. Vay canına ki vay
canına.
İkinci olarak çok çarpıcı bulduğum şey, “ben hiçbir zaman yat sahibi olacak kadar zengin bir
adam olamadım” demesi. Düşünün, adam dünyanın en zengin adamı seçilmiş. “Buna rağmen
benimle „senin de uçağın var‟ diye dalga geçtiler” diyor ve devam ediyor. “O zaman nasıl
oluyor da yat alacak kadar zengin değilmişsin dediler. Doğrudur, benim bir değil birkaç tane
uçağım var. Hata ilk uçağımı oldukça gençken almıştım. Ve kendim kullanmayı öğrenmiştim.
Her fırsat bulduğumda da uçağıma atlar, yakın kasabaların ve kentlerin üzerinde bıkmadan
usanmadan turlardım. Ama bu gezileri zevk için yapmazdım. Yeni mağaza açmayı düşündüğüm
kasabalarda en iyi arsaların nerelerde olduğunu belirlemek için kasaba üzerinde uçağımla
defalarca turlardım. Yer bakma işini hiç kimseye delege etmez, tamamen kendim ilgilenirdim.
Size bir şey söyleyeyim, en müsait arsaların hangileri ve nerelerde olduğu konusu uçaktan
çok daha güzel görünür.”
Zaten perakendecilik dediğin şeyde de en önemli üç şey nedir ki? Lokasyon, lokasyon,
lokasyon değil mi?




Wal-Mart etkisi kendini en belli başlı olarak şu şekillerde gösteriyor:

>>Wal-Mart gıda işine girince tüm yiyecek fiyatları aşağıya düşmeye başlıyor. Rekabet de
ister istemez bu çekime uyum sağlamak zorunda kalıyor. Müşteri kazanıyor, rekabet
kaybediyor, Wal-Mart büyüyor. Aslında sadece yiyecek işinde değil, yiyecek dışı tüm “non-
food” alanlarında da bu durum gözleniyor. İşte bu çok önemli bir Wal-Mart etkisi.
>>Wal-Mart tarzı büyük perakendecilere “big-box” (büyük kutu) perakendecileri adı
veriliyor. Bunun sebebi de, ürünlerin karton kutuların içinden çıkarılıp raflarda monte edilmiş
olarak sergilenmesi yerine, bunları kahverengi kutularından dışarıya çıkarmadan ve sadece
üzerlerine kocaman etiketlerle fiyatlarını yazarak sergiliyor olmaları. Bu sayede inanılmaz
bir raf alanı ve metrekare kazanmış oluyorlar. Aynı zamanda da müşteri hizmeti
maliyetlerinden tasarruf edip fiyatları bu sayede ucuzlatabiliyorlar. İşte bu tür “big-box”
perakendeciler bir kasabaya geldiğinde, tüm halkın alışveriş alışkanlıkları kökten değişiyor ve
yerel esnaf işini büyük ölçüde kaybediyor. Bu da bir başka Wal-Mart etkisi.
>>Wal-Mart‟ın sloganı şöyle: “Her gün düşük fiyatlar. Her gün”. Slogan içindeki ikinci “her
gün” italik olarak ve altı çizilerek yazılıyor. Bu da adamların garantisi olduğunu söylüyor: Hiç
şakamız yok, fiyatlarımız her gün daha ucuzdur. Üstelik bunu „mutlak‟ olarak yapıyorlar.
İşte asıl Wal-Mart etkisi, fiyatları bıkmadan usanmadan her gün düşürme yönünde,
çalıştıkları tüm sektörlerde yaratmış oldukları baskı.
>>Wal-Mart etkisi, bu şirkete mal sağlayan tedarikçilerin üzerindeki sürekli bir verimlilik ve
etkinlik (efficiency) baskısını da ifade ediyor. İşte bu baskı sayesindedir ki yukarıda
değindiğim ulusal yüzde 4‟lük verimlilik artışı tek bir şirket tarafından sağlanabiliyor. Böylesi
bir verimlilik artışını tarihte sağlayabilmiş olan başka bir şirket yok.



WAL-MART‟A KARŞI OLANLARIN GEREKÇELERİ
GOOGLE‟a girerseniz, dünyada ne kadar çok Wal-Mart düşmanı olduğunu şaşırarak
gözlersiniz. Bunların önemli bir kısmı ömründe ne bir Wal-Mart mağazası görmüştür ne de
Wal-Mart‟tan tek kuruşluk alışveriş etmiştir. Ama anti-global hareketin içine ister istemez
Wal-Mart da dahil edilmek zorundadır ya, işte o nedenle bu kişiler de amansız birer Wal-
Mart düşmanı olabilirler. Yalnız işin enteresan tarafı, Wal-Mart ile ilgili sonsuza yakın
olumsuz söylenti olmasına karşın, şirketin kaybettiği dava sayısı oldukça düşük. Yalnızca bir-
iki davada, yanlış uygulama yaptıklarını kabul etmek zorunda kalmışlar. Bunun ötesinde ise
şirkete yönelik suçlamalar, bizler için biraz lüks sayılabilecek, Batılılara ait “ince”
konulardan kaynaklanıyor. Bu tartışmadan bihaber kalmamanız için isterseniz her iki tarafın
da söylediklerini ana başlıklarıyla size vereyim.
>>Wal-Mart devamlı çok ucuza sattığı için tedarikçilerini sürekli olarak fiyatlarını indirmek
zorunda bırakıyor ve bu da onların zaman içinde bu rekabete dayanamayıp iflas etmelerine
yol açıyor. Bunun karşısındaki görüş ise diyor ki, vallahi Wal-Mart‟ın güttüğü “devamlı daha
ucuza” politikası müşteri için mutlak bir avantaj olduğundan ve tamamen müşteri yararı
gözettiğinden, iflas edenler dertlerine yansınlar. Nasıl olsa Wal-Mart‟ın istediği fiyatlara
üretebilecek bir tedarikçi çıkar.
>>Wal-Mart‟ın sürekli fiyat indirme baskısı yüzünden imalat sanayii işlerinin önemli bölümü
gelişmekte olan ülkelere ve özellikle de Çin‟e gidiyor. Amerikalıların bu ülkelerdeki işçi
ücretleriyle rekabet imkanları yok. Bir ABD‟li işçinin günlük ücretiyle 75 Endonezyalı işçi
çalıştırılabiliyor. O nedenle işsizliğin önlenmesi için sanayimizin korunması lazım. Karşı taraf
da diyor ki, kardeşim hep Amerika mı kalkınsın? Gelişmekte olan ülkelerdeki garibanların hiç
mi kazanma şansı olmayacak? Bu yapılanın altındaki amaç fiyatları ucuzlatmak değil mi? Daha
ne istiyorsunuz?
>>Wal-Mart‟ın gelişmekte olan ülkelerden satın aldığı mallar kötü çalışma koşulları altında
üretiliyor, çocuk işçi çalıştırılıyor, çalışanlara kötü muamele yapılıyor, çevre kirletiliyor.
Bunların suçlusu Wal-Mart‟tır. Karşı görüş ise diyor ki, Wal-Mart‟ın tedarikçileri ile ilgili
çok sert ilkeleri vardır. Kötü şartlarda çalışmayı, çocuk işçi çalıştırmayı Wal-Mart zinhar
kabul etmez ve bu şartlarda üretim yaptığını tespit ettiği firmaları defterinden siler.
Üstelik bu denetimi yapmak için kendi kurduğu çok büyük bir ekip vardır ve bu ekip her yıl
dünyadaki 12 bin 500 tedarikçi fabrikayı bizzat denetler. Çevre kirliliği sorunu da, kimse
kusura bakmasın, Wal-Mart‟ın sorunu değil, yerel ve ulusal hükümetlerin sorunudur.
>>Wal-Mart‟ın mağaza açtığı yerleşim alanlarında iş hayatı birden değişime uğruyor. Küçük
esnaf hızla işini kaybediyor. O yörede alışverişe harcanan para artıyor ve insanlar şehir
dışındaki Wal-Mart‟larda alışveriş yapmayı daha çok seviyorlar. Eski mahalle dokumuz
böylece bozuluyor. Karşı görüş ise, verimsiz ve çeşitsiz esnaftan mı alışveriş etmek daha
doğrudur, mağazasında 80 bin ila 120 bin değişik kalem bulunduran ve herkesten çok daha
ucuza satan Wal-Mart‟tan mı diye karşılık veriyor.
>>Wal-Mart, ucuz ücretlerle kaçak göçmen işçi çalıştırıyor. Bu anti-WalMart görüşü. Karşı
görüş ise, böylesi büyüklüğe erişmiş bir şirket üzerinde herkesin gözü olacağını için, Wal-
Mart‟ın resmi olmayan hiçbir iş yapamayacağını, söylüyor. Ama, Wal-Mart‟ın iş verdiği bazı
taşeronlar kaçak işçi çalıştırıyor diye bile yine Wal-Mart suçlanıyor. Hatta bundan dolayı
Wal-Mart tazminat ödemeye bile mahkum edilmiş.
>> Şili‟deki somon çiftlikleri okyanusu kirletiyor. Bu balıkların en büyük alıcısı Wal-Mart.
Wal-Mart buralardan mal almazsa, okyanuslar temiz kalır. Karşı tarafın görüşü ise “bırakın
bu zırvalığı” şeklinde. Wal-Mart sayesinde bir kg. taze somon balığını 9 dolara
yiyebiliyorsunuz. Şilili halk para kazanıyor, Amerikan vatandaşı çok ucuza eskinin en lüks
balığını yiyebilir hale geliyor. Wal-Mart‟a çatacağınıza, gidip Şili hükümetine çiftlikleri
denizi kirletmeme konusunda zorlamasını söyleyin.
Yani baktığınızda, Wal-Mart karşıtı argümanlar, felsefi olarak doğru tarafları belki
bulunabilecek iddialar olsalar bile, doğrusu pek elle tutulur yanları olan şeylere
benzemiyorlar. Sonuçta Wal-Mart tüketici için sürekli olarak fiyatları ucuzlatıyor ve
dünyanın dört köşesinde, iş yaptığı her şirketi verimliliğin zirvesine oynamak yolunda baskıda
bulunuyor. Bizlere de, böylesi verimlilik uzmanı bir dünya devinin bunu nasıl başardığını
yakından öğrenmek çok önemli bir “business” eğitimi olabiliyor.

More Related Content

What's hot

Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇
Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇
Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇
Dr. Lutfi Apiliogullari
 
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama ÖrnekleriTEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
Can Atasoy
 
Coca-Cola Beykent Üniversitesi Sunum
Coca-Cola Beykent Üniversitesi SunumCoca-Cola Beykent Üniversitesi Sunum
Coca-Cola Beykent Üniversitesi Sunum
Bahattin Çiniç
 
Dinamik yetenekler
Dinamik yeteneklerDinamik yetenekler
Dinamik yeteneklerbilimalim
 
yeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileri
yeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileriyeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileri
yeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileri
Doğan Say
 
Sunu1 meryem
Sunu1 meryemSunu1 meryem
Sunu1 meryem
Meryem Akbulut
 
Apple Marka Sunumu - Marka İmajı
Apple Marka Sunumu - Marka İmajıApple Marka Sunumu - Marka İmajı
Apple Marka Sunumu - Marka İmajı
National University of Ireland, Galway
 
Pest anali̇zi̇
Pest anali̇zi̇Pest anali̇zi̇
Pest anali̇zi̇Suna Keskin
 
İçe ve dışa yönelik lojistik
İçe ve dışa yönelik lojistikİçe ve dışa yönelik lojistik
İçe ve dışa yönelik lojistikVolkan Alpay
 
Coca cola swot analizi
Coca cola swot analiziCoca cola swot analizi
Coca cola swot analiziayetkuru
 
Pazarlama çevresi
Pazarlama çevresiPazarlama çevresi
Pazarlama çevresiKeskin Bicak
 
üLker swot ve pest anali̇zi̇
üLker  swot ve pest anali̇zi̇üLker  swot ve pest anali̇zi̇
üLker swot ve pest anali̇zi̇giresunadem
 
öğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatım
öğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatımöğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatım
öğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatım
ışıl karapınar
 
Turkcell swot ve pest analizi
Turkcell swot ve pest analiziTurkcell swot ve pest analizi
Turkcell swot ve pest analizi
Necip Toprak
 
Swot ve pest anali̇zi̇
Swot ve pest anali̇zi̇Swot ve pest anali̇zi̇
Swot ve pest anali̇zi̇
giresunadem
 
Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇
Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇
Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇
hilalaydntepe
 
Tedarik zinciri Yönetimi
Tedarik zinciri YönetimiTedarik zinciri Yönetimi
Tedarik zinciri Yönetimi
Erol Cengiz
 

What's hot (20)

Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇
Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇
Tedari̇k zi̇nci̇ri̇ yöneti̇mi̇ni̇n temelleri̇
 
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama ÖrnekleriTEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
 
Coca-Cola Beykent Üniversitesi Sunum
Coca-Cola Beykent Üniversitesi SunumCoca-Cola Beykent Üniversitesi Sunum
Coca-Cola Beykent Üniversitesi Sunum
 
Dinamik yetenekler
Dinamik yeteneklerDinamik yetenekler
Dinamik yetenekler
 
yeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileri
yeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileriyeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileri
yeni ürün ve yeni pazarlara giriş stratejileri
 
Cisco vaka analizi
Cisco vaka analiziCisco vaka analizi
Cisco vaka analizi
 
Sunu1 meryem
Sunu1 meryemSunu1 meryem
Sunu1 meryem
 
Apple Marka Sunumu - Marka İmajı
Apple Marka Sunumu - Marka İmajıApple Marka Sunumu - Marka İmajı
Apple Marka Sunumu - Marka İmajı
 
Pest anali̇zi̇
Pest anali̇zi̇Pest anali̇zi̇
Pest anali̇zi̇
 
İçe ve dışa yönelik lojistik
İçe ve dışa yönelik lojistikİçe ve dışa yönelik lojistik
İçe ve dışa yönelik lojistik
 
Coca cola swot analizi
Coca cola swot analiziCoca cola swot analizi
Coca cola swot analizi
 
Pazarlama çevresi
Pazarlama çevresiPazarlama çevresi
Pazarlama çevresi
 
üLker swot ve pest anali̇zi̇
üLker  swot ve pest anali̇zi̇üLker  swot ve pest anali̇zi̇
üLker swot ve pest anali̇zi̇
 
öğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatım
öğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatımöğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatım
öğrenen organizasyonlar -örneklerle anlatım
 
Turkcell swot ve pest analizi
Turkcell swot ve pest analiziTurkcell swot ve pest analizi
Turkcell swot ve pest analizi
 
Swot ve pest anali̇zi̇
Swot ve pest anali̇zi̇Swot ve pest anali̇zi̇
Swot ve pest anali̇zi̇
 
Reklam analizi
Reklam analiziReklam analizi
Reklam analizi
 
Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇
Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇
Swot anali̇zi̇ ve pest anali̇zi̇
 
Tedarik zinciri Yönetimi
Tedarik zinciri YönetimiTedarik zinciri Yönetimi
Tedarik zinciri Yönetimi
 
Pazarlama planı
Pazarlama planıPazarlama planı
Pazarlama planı
 

Wal mart

  • 1. DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ŞİRKETİ WAL-MART İki milyon çalışanıyla tarihin en büyük şirketi olan Wal-Mart‟ın 2010 ciro hedefi yarım trilyon dolar. ABD‟nin Çin‟den ithalatının yüzde 10‟unu gerçekleştiren Wal-Mart hakkında bilinenler ise oldukça sınırlı. WAL-MART dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ve en güçlü şirketi olmasına rağmen ülkemizde şaşılacak denli az tanınıyor. Ya insanlar bu devin ismini hiç duymamış oluyorlar, ya da, belki de bir dönem basında Migros ile ilgilendiğine dair haberler çıktığı için, Wal-Mart‟ı basitçe bir perakende zinciri zannediyorlar. Bir süpermarket zinciri! Doğrudur, Wal-Mart bir süpermarket zinciridir ve gerçekten de şimdilik tek işi budur. Ama bu şirketin hem Amerikan, hem Avrupa ve hem de dünya ekonomisine ciddi ciddi şekil verecek güçte bir yapı olduğunu düşünürseniz, Wal-Mart‟ın bir bakkal dükkanları zincirinden çok öte bir “olgu” olduğunu anında görürsünüz. Ayıca, eğer günümüz global iş dünyasının aktörlerinin kimler olduğunu anlamaya çalışırsanız, o zaman karşınızda mutlaka ve mutlaka Wal-Mart‟ı bulursunuz.
  • 2. Ben, Türk iş dünyasının bu “mega” şirket ile ilgili olarak ne yazık ki çok dar kapsamlı bir bilgiye sahip olduğunu gözlemlediğimden, dünya kapitalizminin bugüne dek hiç görmediği böylesi bir yapıyı yakından tanımanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak bunu yaparken şu çok önemli vurguyu da yaparak: Wal-Mart, tarihin gelmiş geçmiş en büyük şirketi olmasına ve halka açık bir sermaye yapısının bulunmasına rağmen, operasyonlarının nasıl işlediğine dair hakkında en az bilgi sahibi olunan bir şirket. 2005 yılında almış oldukları daha “pozitif” halkla ilişkiler kararlarından önce basınla konuşmayı bile reddediyorlardı. Hatta, basın ile ilişkileri, şirket zamanının kaybı ve böylelikle de maliyetlerin gereksiz yere artması olarak görüyorlardı. Wal-Mart hakkında ülkemizde çok az bilgi olmasının sebeplerinden bir tanesi de işte bu “sır saklama” amaçlı şirket politikası olabilir. O nedenle ben sizlere bu sayfalarda, şu an için dünya literatüründe Wal-Mart ile ilgili var olan mümkün olan en fazla bilgiyi aktarmaya çalışacağım. Öncelikle global veriler. Bakın bakalım konuştuğumuz şirket nasıl bir büyüklüğü ifade ediyor. Wal-Mart‟ın 2005 yılı cirosu 316 milyar ABD doları. Bu ciro, Toyota gibi bir dünya devini bile ufak bir şirket haline getirebiliyor. Biraz daha dikkatli bakarsanız, mevcut YTL/dolar kuru çerçevesinde, Türkiye‟nin milli gelirine de oldukça yakın bir rakam bu ciro. Üstelik bu geliri sadece ve sadece 1,6 milyon çalışan vasıtasıyla gerçekleştiriyorlar. Bu anlamda dünyanın en etkin (efficient) ve verimli şirketlerinin başında geliyor. Aynı zamanda da dünyanın en fazla çalışana sahip olan şirketi. Wal-Mart şirketinin ABD‟deki en yakın rakibi Target isimli perakende zinciri. Şimdi dikkat edin: Wal-Mart‟ın 2004 ve 2005 yılları arasında elde etmiş olduğu iki yıllık büyüme cirosu, Target‟ın toplam cirosuna eşit. Yani Wal- Mart‟ın, 2004 ila 2005 yılları içinde mevcut olan cirosunun üzerine eklemiş olduğu “yeni” ilave ciro, Target‟ın toplam cirosu kadar. Üstelik, şirketin 2010 yılı için büyüme hedefi, onları yarım trilyon dolarlık bir şirket haline getirecek. Belki rakamı yanlış telaffuz ettiğimi düşünüyor olabilirsiniz: Yarım trilyon Amerikan doları. Böyle bir büyüklük, dünya tarihinde hiç görülmedi. Bunun, Wal-Mart‟ın içinde faaliyet gösterdiği veya dolaylı olarak bu ekonomilerde yer aldığı ülkeler için tahmin edemeyeceğiniz kadar ciddi etkileri var. Öyle ya, 2010 yılında Türkiye‟nin öngördüğü ulusal gelirden çok daha fazla bir ciroya sahip olan bir şirket ne demek? Üstelik Türkiye dünyanın en büyük 20 ulusal ekonomisinden birine sahip olan bir ülke. Anlayacağınız, Wal-Mart ülkeler-ötesi büyüklüklere sahip bir şirket. Zaten belki de o nedenle şirketin genel merkezinin yer aldığı Arkansas eyaletinin Bentonville şehrine sık sık yabancı ülkelerin büyükelçileri uğrayıp, Wal- Mart yetkililerini ziyaret ediyorlar. Çin‟le ticareti yönlendiriyor Şirketin erişim alanlarını biraz daha ayrıntılı olarak incelemeye kalktığınızda, adamların aslında dünya ekonomisinin yeni şeklinin oluşmasında inanılmaz etkili olduklarını da görüyorsunuz. Örneğin, bugün için dünyada en fazla konuşulan konu olan, üretimin ve satın almanın Çin Halk Cumhuriyetine “outsource” edilmesi faaliyetini gerçek anlamda başlatmış olan şirketWal-Mart. Bir başka deyişle, Wal-Mart‟ın dev ölçeklerdeki Çin satın almaları, hem Çinli müteşebbislerin iştahını kabartan en önemli unsur oluyor, hem de dünyadaki diğer tüm firmaların bu ülkeden tedarik yolunu seçmelerine örnek teşkil ediyor. Ve sonuçta Çin
  • 3. ekonomisi, dünyanın (ve bizim) başımıza en büyük sıkıntılardan biri olarak çıkıyor. Wal-Mart şirketinin Çin‟den yapmış olduğu ithalat rakamlarına bir bakın. Şirket, 1999 yılında Çin‟den ABD‟ye 3 milyar dolar değerinde mal ithal ediyor. Bu rakam bir yıl sonra, yani 2000‟de 3,7 milyar dolara yükseliyor. 2001 yılı ithalat rakamı 10 milyar dolar. 2003 yılında Wal-Mart‟ın Çin‟den ABD‟ye yapmış olduğu ithalat inanılmaz derecede artıp 15 milyar dolara yükseliyor. 2004‟te ise tam 18 milyar dolarlık ithalat yapıyor. Üstelik bu rakamlar şirketin sadece ABD‟ye yapmış olduğu ithalat rakamları. İngiltere, Almanya, Meksika ve Japonya‟da da faaliyetleri olduğunu düşünürseniz, Wal-Mart‟ın Çin‟den yapmış olduğu ithalatın boyutlarının çok daha yüksek olacağını tahminde zorlanmazsınız. Şirketin 2004 yılında Çin‟den ABD‟ye yapmış olduğu ithalat, ABD ülkesinin Çin‟den aynı yıl yapmış olduğu toplam ithalatın yüzde 10‟undan daha fazla. Yani Wal-Mart, ABD-Çin dış ticaret dengesinde ithalatın tek başına yüzde 10‟luk payını oluşturacak denli güçlü. Gücün büyüklüğünü düşünebiliyor musunuz? Dediğim gibi, şirket hakkında bilgi bulmak çok zor. O nedenle en yakın döneme ait bilgiler yerine bazen, elinizdeki en güvenilir bilgilerle yetinmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu bağlamda, 2003 yılının ithalat verilerini alırsak, Wal-Mart‟ın Çin‟den yaptığı 15 milyar dolarlık ithalat, İngiltere ve Almanya‟nın ülke olarak Çin‟den yapmış oldukları ithalattan çok daha fazla. Yani Wal-Mart, Batılı büyük bir ülke kadar, hatta bunlardan çok daha büyük miktarlarda Çin satın alması yapabilen bir dev. Bu anlamda bakarsanız, Çin Hükümeti nezdinde burası artık bir şirket değil, basbayağı bir ülke, hem de çok önemli bir ülke olarak algılanıyor. Şirketin Çin hükümeti üzerinde uygulayabileceği ekonomik gücün de ne olabileceğini, eminim, tahmin etmekte fazlaca zorlanmıyorsunuzdur. Yine aynı rakamlara dayanarak, şirketin mukayeseli gücünü göstermeye devam etmek istiyorum. Avrupa‟nın dev market zincirleriyle karşılaştırıldığında, Carrefour‟un 2003 yılında Çin‟den sadece 2 milyar dolarlık ithalat yaptığını, İngiltere‟nin B&Q isimli şirketinin 1,3 milyar dolar ve Japonya‟nın Ito-Tokado zincirinin sadece 1,5 milyar dolarlık ithalat yaptığını görüyoruz. Wal-Mart 15 milyar dolar! Wal-Mart‟ı bu yıl ciro büyüklüğünde bir tek ExxonMobil şirketi geçebildi. Ama, bu yine de Wal-Mart‟ın dünyanın en büyük şirketi olarak kabul edilmesinin önünde engel değil. Zira, ExxonMobil‟in bu yılki ciro büyüklüğünün en önemli sebebi, petrol fiyatlarının astronomik olarak yükselmiş olması. Bu şartlar altında, hiçbir şey yapmayıp lüks koltuğunuzda oturup, gökdelenin üst katındaki ofis pencerenizden pahalı Havana puronuzu tüttürerek New York manzarası seyretseniz de bu ciroları elde etmeniz mümkün olurdu. Ama Wal-Mart‟ta cirolar, az sonra ayrıntısıyla anlatacağım gibi, böyle elde edilmiyor. Birincisi, şirketin CEO‟su da dahil olmak üzere kimsenin odasındaki koltuklar “rahat” koltuklar değil. İkincisi, Wal- Mart‟ın, bir zamanların en büyük perakende devi (ama şimdinin yok olmaktan henüz kurtulmuş şirketi) Sears gibi “gökdeleni” yok. Bilenler hatırlayacaktır, Chicago‟daki “Sears Tower”, bir zamanların bu görkemli şirketinin güç sembolü olarak yükseliyordu. Wal-Mart‟ın “tutumluluk ve disiplin”e dayalı şirket değerlerini ifade etmek için, 2004 yılında Wal-Mart başkanı Rob Walton, avukatlarına hitaben aynen şöyle konuşuyordu: “Şikago‟daki Sears kulesine kafa tutacak bir Wal-Mart kulesi yoktur.”
  • 4. Wal-Mart Etkisi Wal-Mart, dünyanın en güçlü „perakende‟ şirketi değil: Dünyanın en güçlü şirketi. Eğer Wal- Mart‟ı yalnızca bir perakende şirketi olarak düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Wal-Mart artık bir „olgu‟. Yani, bir fenomen. Öyle ki, ulusal ekonomik hareketler üzerinde tek başına radikal etkileri olabilecek denli önemli bir şirket bu. Örneğin, Amerikan ekonomisinde 1995 ila 1996 yılları arasında sağlanmış olan toplam ulusal verimlilik artışının yüzde 4‟ünü tek başına Wal-Mart sağlamış! Bundan daha da çarpıcısı, Wal-Mart‟ın enflasyon oranı üzerindeki inanılmaz etkisi. 1998 ila 2001 yılları arasında Amerika‟daki enflasyon, oldukça ılımlı sayılabilecek düzeyde gerçekleşmiş. Örneğin 1998‟de 10,00 dolar tutarındaki bir ürünün fiyatı 2001‟de 10,87 dolar olmuş. Yiyeceklerde de 1998‟de 10,00 dolar olan ortalama fiyat 2001‟de 10,77 dolara yükselmiş. Dönem içinde enflasyon oranı (CPI) yüzde 2,5 olarak cereyan etmiş. Şimdi, bu elbette çok küçük bir rakam. Ancak Tüketici Fiyat Endeksinin (CPI) bu hesaplamasında bile yüzde 15‟lik bir hata payı bulunduğu biliniyor. Bu hata payı düşüldüğünde, gıdadaki enflasyon oranı yıllık 2.125 oluyor. Yani aslında 1998‟de 10,00 dolar olan yiyeceklerin fiyatı, 2001‟de 10,65 dolar olmuş. Arada 12 sent fark var. Bu da çok ufak bir rakam diyebilirsiniz. Ancak, ortalama bir ABD ailesinin gıdaya haftada ortalama 100 dolar harcadığını düşünürseniz, toplam aileler hesaba katıldığında bu hata payı yıllık 6,6 milyar dolar olarak karşımıza çıkıyor. Yani, ülkede insanlar aslında gıdaya, devletin hesapladığından 6,6 milyar dolar daha az para harcamışlar. Bu nasıl oluyor diyeceksiniz. Olan şu: Hükümet, CPI‟yı hesaplarken ülkenin her tarafından ve Wal-Mart dışındaki satıcılardan fiyat alıyor. Oysa sadece ve sadece Wal- Mart‟aki satış fiyatları üzerinde enflasyon oranı hesaplansa, bu oran çok daha düşük olacak. Yani anlayacağınız, Wal-Mart, ülkedeki fiyatları ucuzlatmakla kalmıyor, ulusal enflasyon oranını da tek başına yüzde 15 aşağıya çekiyor! Güce bakın. İşte “Wal-Mart Etkisi” (The Wal-Mart Effect) denilen şey böyle bir şey. Wal-Mart, 1990 yılına kadar taze gıda satmayan bir zincir. Bugünse Wal-Mart, 95 milyar dolar taze gıda cirosuyla dünyanın en büyük gıda satıcısı. Dünyanın! Adamlar hangi işe girerlerse, bu işin uzak ara birincisi oluyorlar. The Economist dergisinin bildirdiğine göre, yakında, tüketici finansmanı yoluyla bankacılık işine de girmeyi planlıyorlar. Vay o zaman kredi kartı şirketleriyle bankaların işine. Wal-Mart Ekonomisi “Wal-Mart Etkisi”, bugün iş dünyasında en fazla konuşulan kavramlardan biri. Ne olduğunu az önce anlattım. Wal-Mart ile özdeşleştirilen bir ikinci kavram daha var ki, o da en az birincisi kadar önemli (ve alakalı): Wal-Mart Ekonomisi. Ancak, bu ikinci kavramın tanımını yaparken, Wal-Mart taraftarı mı yoksa karşıtı mı olduğunuz tanımın nasıl yapılacağını çok belirleyici oluyor. Wal-Mart, belki de tarihte ilk kez bir şirket için taraftar ve hasım kampları şeklinde toplumun çok büyük kesimlerinin ayrıştığı bir duruma yol açıyor. Bu
  • 5. inanılacak gibi bir şey değil. Şimdi anlatacağım hikayeye bir bakın. Benim bu bilgilerin önemli bölümünü aldığım F.C. Fishman‟ın “The Wal-Mart Effect” isimli kitabında, çok enteresan bir müşteri araştırmasının sonuçları veriliyor. 2003 yılında, dünyanın en büyük reklam ajanslarından biri olan Foote Cone&Belding şirketine bağlı araştırmacılar, ABD‟nin Oklahoma şehrinde bir araştırma yapıp, Wal-Mart‟tan alışveriş yapanların sistematik bir analizini çıkarmak ve neden buradan alışveriş yaptıklarını açıklamak için bir çalışma başlatıyorlar. Çalışma sonucunda, Wal-Mart‟tan alışveriş yapanların dört farklı segmente ayrıştırılabileceğini saptıyorlar. Bunlar, şampiyonlar, meraklılar, karşı olanlar, reddedenler. Şampiyonlar (yüzde 29), Wal-Mart misyonerleri. Tek kelimeyle Wal-Mart‟a aşıklar. Bunlar Wal-Mart mağazalarında haftada 100 dolardan daha fazla ve 4 haftada toplam 402 dolar harcıyorlar. Karşı Olanlar, Oklahomalı müşterilerin yüzde 15‟i. Bu insanlar Wal-Mart‟ı, işçi ücretlerini düşürdüğü, işleri yok ettiği, esnafa zarar verdiği gibi sebeplerden dolayı açık açık sevmiyorlar. Ama şimdi sıkı durun: Bu, Wal-Mart‟ı hiç sevmeyen insanlar, şirketin ikinci en sadık müşteri grubunu oluşturuyorlar ve ayda ortalama 5,6 ziyaret yapıp, 289 dolar para harcıyorlar! Üstelik bunlar, ikinci grup olan „meraklılar‟dan daha fazla para bırakıyorlar. Hiç böyle bir şey duydunuz mu hayatınızda? Sizi hiç sevmeyen en geniş kitle buna karşılık sizden en fazla alışveriş eden ikinci büyük grup olacak. Peki nedir bunun sebebi? Tamamen PARA. Para, para, para. Sevsen de, sevmesen de adamlar senin için çalışıyorlar. Aynı ürünü başka yerde 10 liraya alırken burada 7,5 liraya alabiliyorsan, sevip sevmeme pek de o kadar önemli bir şey olmamaya başlıyor. İşte Wal- Mart ekonomisi böyle bir şey. Sürekli ucuz fiyatlar, her yerden daha düşük fiyatlar. Peki şirket bunu nasıl sağlayabiliyor? Nasıl her gün daha düşük fiyat verebiliyor? Ve bunun sonucunda da bir ailenin dört haftalık harcamasının bir haftasını bedavaya getirebiliyor? Bu da Wal-Mart ekonomisi ile ilgili bir şey. Şirketin size her gün daha ucuza mal satabilmesi için bunları sürekli olarak daha ucuza alması gerekiyor. Bu da, haliyle, Wal-Mart‟a iş yapan tedarikçilerin üzerine bindirilen bir yük oluyor. Eğer bu sayfaları okuyan okuyucular arasında Wal-Mart‟a ihracat yapanlar varsa, ne demek istediğim tam damarlarından hissediyorlardır. Wal-Mart sistemi nasıl işliyor? Wal-Mart tedarikçilerle genelde şöyle çalışıyor: Diyelim ki siz Wal-Mart‟a triko kazak satan bir şirketsiniz. Wal-Mart sizinle çalışmaya karar veriyor. Çok mutlusunuz, zira Wal-Mart‟ın getireceği iş hacmi (volume) öyle büyük ki, bir anda sizin tüm işlerinizden daha büyük bir iş fırsatıyla karşılaşıyorsunuz. Birinci yıl kazaklar için 20,00 dolar üzerinden anlaşıyorsunuz. O yıl hayat mükemmel. Siz de mutlusunuz, Wal-Mart da mutlu, nihai müşteri de. Zira o sırada piyasada benzer kazaklar ortalama 30,00 dolardan satılıyor. Ama ikinci yıl durum değişiyor. Senenin başında Wal-Mart sizi çağırıyor ve geçen yılın nasıl olduğunu soruyor. “Harikaydı” diyorsunuz. “Bizim için de harikaydı” diyor Wal-Mart. “Tam 200 bin adet kazak sattık”. “Peki bu yıl bu rakamı 450 bine çıkaralım mı?”. Ne diyeceksiniz, ellerinizi ovuşturarak “elbette efendim” diye yanıt veriyorsunuz. “Ama” diyor karşınızdaki şahıs “bu yıl fiyatlar 14,97 dolar olacak”. Hesabınızı yapıyorsunuz, kârdan biraz feragat etmeniz gerektiğini görüyorsunuz ama hacme bakıp yine de mutlu bir şekilde kabul ediyorsunuz. İkinci yıl da fena geçmiyor. Üçüncü yılın başında Wal-Mart size yine çok daha yüksek bir satış adedi
  • 6. vaadi ile geliyor: 800 bin kazak. Ama bu kez fiyatlar 11,97 dolar olacak. İşte o gün sizin için alarm zilleri çalmaya başlıyor. Fiyatı kabul etsen para kazanamayacaksın. Reddetsen temelli batacaksın. Adet o kadar büyük ki, ne yapacağını şaşırıyorsun. “Ama olur mu” falan demeden “valla, sen bilirsin...eğer yapamazsan biz gidip başka bir tedarikçiden alacağız” yanıtını alıyorsun. İşte Wal-Mart ekonomisi böyle bir şey. Ve zaten ABD‟de pek çok imalat sanayi işinin Çin‟e göç etmesi büyük ölçüde bu “ekonomiden” kaynaklanıyor. Ama insanlar istedikleri kadar hayıflansınlar, sonuçta Wal-Mart bu sağlamış olduğu fiyat tasarrufunu aynen, olduğu gibi, müşteriye yansıttığı için toplumdan inanılmaz büyük bir destek görüyor. Baksanıza, sevmeyenler bile dünya kadar alışveriş yaparak Wal-Mart‟ı desteklediklerini fiilen söylüyorlar. Tedarikçiye yönelik baskıcı tutum, son tüketici nezdinde gerçek bir demokrasi tezahürüne dönüşüyor. İşte bu nedenle de Wal-Mart başlı başına bir fenomen oluyor. Dünyanın bugüne dek hiç görmediği türden bir fenomen. İnsanların bu şirkete olan farazi nefreti ile fiili desteği, aslında büyük ölçüde Wal-Mart‟ın kurum kültüründen kaynaklanıyor. Herkes biliyor ki, tarih boyunca karşılarına çıkan pek çok büyük kapitalist şirketin aksine Wal-Mart, fahiş kârlar peşinde olan bir şirket değil. Lükse, şatafata, yöneticilerinin iyi yaşamlarına düşkün bir şirket hiç değil. Üreticiden aldığı fiyat indirimlerini de hiçbir zaman cebine atmadığı gayet iyi bilinen bir şirket. Yani, pek çok sektörde yapıldığı gibi, “büyüklük avantajını kullanarak önce fiyatları kırıp tüm rekabeti ortadan temizle, ardından fiyatları eskiden olduğu seviyelerin bile üzerine yeniden yükselterek fırsatçılık yap” tarzı bir politikaları kesinlikle yok. Adamlar diyor ki “sözümüz söz”. “Bizde fiyatlar hep aşağı düşer, hiç yukarı çıkmaz”. Pazarda bin rakip de olsa böyle, dünyada tek biz kalsak da böyle. Kırk küsur senedir de bu ilkelerinden tek bir defa taviz vermemiş olmaları bunun garantisi oluyor. İşin daha da ilginci, tekel gücüne sahip olabilecek olan bu şirket kesinlikle „tekel‟ kârları ile çalışmıyor. Kendilerine belirlemiş oldukları hedef kâr marjı çok düşük. Tedarikçileri sürekli zorlayarak aldığı fiyat tavizlerini aynen müşteriye yansıtıyor. Ama buna rağmen inanılmaz bir hızla büyüyor. Her ne kadar son iki yılın “aynı mağaza” büyüme oranlarının düşük olduğunu söyleyip eleştirenler olsa da, şirket daha henüz tam anlamıyla dünyaya yayılmadı. Hele bu yayılma gerçekleşsin, o zaman dünya, karşısında nasıl bir yaratık görecek o zaman hep beraber anlayacağız. Tutumluluk temelli kurum kültürü Tarihin ve dünyanın en büyük şirketi, askeri kontratlara imza atan, dev uçaklar satan bir firma değil. Otomotiv üreticisi de değil. Washington‟da lobi ilişkileri ile servetine servet katan petrol milyarderlerinden de değil. Ya da ne iş yaptığını bilemediğimiz ama Karun kadar zengin işadamı modeline uygun bir şirket hiç değil. Wal-Mart, peynir, ekmek, deterjan, iplik, margarin, şampuan, sabun, el kremi, çocuk bezi, üst-baş, basit TV setleri falan gibi fani perakende ürünlerinin satıldığı bir mağazalar zinciri. Başka işleri de yok. Yani gözünüzün önüne gelmesi gereken model, bizdeki Metro ya da Carrefour mağaza kompleksleri gibi yerler olmalı. Onların daha da basit hali üstelik. Hem de şehrin dış kenarlarında. İşin esası, Wal-Mart‟ta satılan ortalama bir ürünün fiyatı 3 dolar. Yanlış duymadınız:
  • 7. Ortalama satış fiyatı 3 dolar olan ürünlerle ortaya çıkarılan ciro, yılda 316 milyar dolar. O da şimdilik. Üstelik en yüksek satış cirosuna sahip olan 15 üründen hiç birinin fiyatı 3 dolardan daha pahalı değil. Gel de anla! Dünyanın ve tarihin en büyük şirketi, milletin cebinden çıkan binlerce dolar değil, birer dolar üzerinden bu büyüklüklere ulaşıyor. İş adamı diye geçinen, ben dahil, hepimizin öğreneceği çok ders var bu adamlardan. Ama işin daha da enteresan tarafı, bu güç ortalama tüketim ürünlerini 3 dolardan satmaktan ziyade, 3 sentten kaynaklanıyor ($0,03). Wal-Mart‟ın en önemli büyüsü her zaman, fiyatı 3 dolar olan bir ürünü 2,97 dolardan satması olmuş. Bunu da ilk gören, şirketi 1962 yılında kurmuş olan Sam Walton. Sam Walton, uzun yıllar önce, perakende sektöründe eğer fiyatlar her gün 2,97 dolar olmaya devam ederse, Amerikan halkının 3,00 dolarlık bir malı almak yerine devamlı olarak 2,97 dolarlık malı alacak şekilde alışveriş alışkanlıklarını değiştireceğini görüyor. Bunun üzerine de, bu 3 sentten sürekli olarak vazgeçmekle beraber, aynı zamanda kârlı kalmaya devam eden bir iş modeli nasıl oluşturabilirim diye sorguluyor. İşte Wal- Mart‟ın ünlü iş modeli, bu sorgulama üzerine başarıyla ortaya çıkıyor. Her gün düşük fiyatlar. Her gün! Wal-Mart ismi, aslında bir isim ile bir kelimenin birleşmesinden oluşuyor. Wal, Sam Walton‟un soyadının kısaltılmış hali. „Mart‟ ise, Amerikan konuşma dilinde „market‟ kelimesinin kısa söylenişi. Böylelikle Wal-Mart, aslında „Walton‟un Marketi‟ oluyor. Ama ne „market‟! Şirketin kurucusu olan Sam Walton, 1992 yılında kanser hastalığına yenik düşüyor. Aynı yıl, Forbes dergisi kendisini “dünyanın en zengin adamı” ilan etmiş. Walton, 1992‟de yayınlanmış olan otobiyografik kitabında kendi hayatını, şirketini nasıl kurduğunu, kurumsal değerlerinin neler olduğunu, nasıl bir yönetici olduğunu ve nasıl bir özel hayat yaşadığını çok samimi bir dille anlatıyor. Üstelik “Made in America” isimli bu kitabı yazdığı günlerin, ömrünün en son günleri olduğunu bilerek. Ama öylesine raporlamaya düşkün bir adam ki Sam, hastanedeki ömrünün son gününe dek şirket raporlarını isteyip kendisine okutturuyor ve yorum yapıyor. Wal-Mart şirketinin Sam‟den bu yana değişmeyen en önemli kurum değerleri şunlar: müşteriye her zaman en ucuz fiyatı sunmak, tutumlu olmak, disiplinli olmak, çok çalışmak, müsriflikten kaçınmak, en ucuz fiyata satın almak. Neredeyse ilkokuldan beri bizlere aktarılan hayat dersleri. Bir anlamda ne kadar “eski kafalı” düşünceler gibi geliyor insana. Üstelik tarihin en büyük “mega” şirketinin bugün bile bu “eski” değerlerle yönetiliyor olması pek çok insana inanılmaz garip geliyor. Şirkette bugün bile hakim olan temel görüş ve değerler aynen bunlar. Halâ aynı kurumsal değerler üzerinde ilerliyorlar. Örneğin Wal-Mart‟ın Bentonville kentindeki ana deposuna mal getiren bir kamyon şoförünün, getirdiği malı kendisinin boşaltması kimse tarafından yadırganmıyor. Ya da bugün satın almadan sorumlu Başkan Yardımcısının (VP) makam odasında bir masa ve oturduğu rahatça bir koltuktan başka satın alınmış başka hiçbir mobilya olmaması. Misafirlerin oturacağı yerler ise, daha önce numune olarak getirenlerin bıraktığı iki tane ahşaptan yapılma alçak piknik sandalyesi ile bir şezlong. Yani, koskoca
  • 8. Wal-Mart‟ın başkan yardımcısı ile görüşmeye gittiğinizde, takım elbisenizle oturmanız beklenen yer bir “şezlong”!. Ama bu hiç şaşılası bir şey değil. “Her gün düşük fiyatlar. Her gün” diye bir temel felsefeniz varsa, ancak ve ancak buna hafiyen uyduğunuz takdirde başarıya ulaşabilirsiniz. Zaten bu da şu basit rakamsal kurum değerinde kendini buluyor. Şirket içinde herkesin bildiği bir oranlama sistemi var. Diyorlar ki, biz sattığımız her 35 dolarlık maldan sadece 1 dolar kazanıyoruz. Yani her 35 milyon dolarlık satıştan cebimize sadece bir milyon dolar kalıyor. O nedenle eğer bir milyon dolarlık bir harcama yapmayı düşünüyorsanız, önce 35 milyon dolarlık yeni satışı nereden getireceğinizi bulun, ondan sonra bu harcamayı yapın. Aksi halde harcama falan gibi şeyleri unutun. İşte bu kurum kültürü nedeniyledir ki tarihin en büyük şirketi olan Wal-Mart‟ın CEO‟su kendi çöplerini kendisi döküyor, tüm diğer elemanlar gibi seyahat ettiği zamanlarda “budget”, yani ekonomik otellerde kalıyor ve uçakta her zaman ekonomi sınıfında uçuyor. İşin daha da enteresan tarafı, bu kurum kültürünün, şirketin kurucusu Sam Walton‟dan bu yana aynen başarıyla muhafaza ediliyor olması. Yıllar önce Sam Walton‟un “Made in America” isimli kitabını okuduğumda, duyduklarımdan inanılmaz etkilenmiş, hatta çoğuna inanmakta güçlük çekmiştim. Bunların bazılarını az sonra anlatacağım. Kitaptan o denli etkilenmiştim ki, benim kitaplarımı basan yayınevinin sahibi olan dostumu arayıp, bu kitabın mutlaka Türkçe‟ye kazandırılması gerektiğini söylemiştim. Hatta, zaman kazanmak için kendi elimdeki kopyayı verip, bir an önce Türkçeleştirme işlemlerine başlamalarını rica etmiştim. Yayıncım aynen benim dediğimi yapmış, telifi almış ve tercümeyi de bitirip kitabı yayına hazır hale getirmişti. Aradan epeyce bir zaman geçti. Arayıp neden hala kitabın çıkmadığını sorduğumda, bana Wal-Mart aleyhinde toplumda çok fazla görüş olduğunu ve o nedenle yayınlamak istemediğini söyledi. “Hangi toplumda” diye sordum. “Amerikan toplumunda” dedi. Ben de “abicim burası Amerikan toplumu mu, sana ne Amerika‟dan” diye yanıtladım ama pek bir işe yaramadı. Benim sizden ricam, sevgili yayıncıma baskı yapıp bu kitabı bir an önce yayınlamasını sağlamanız. Evet, yayıncım duyduklarında haklı. Wal-Mart hakkında ortalıkta epeyce olumsuz söylenti var. Ama nasıl olmasın? Siz dünyanın ve tarihin en büyük şirketi olacaksınız, Çin‟den satın almak yoluyla pek çok imalat şirketinin kapanmasına sebep olacaksınız, ama aslında bunları tüketicinin çok daha ucuza tüketebilmesi için yapacaksınız. Bu arada verimsiz bir sürü esnaf kapanacak. Mahallenin bakkal amcaları da haliyle yok olacaklar. Millet elbette yaygara koparır. Ben şahsen bu taraflardan verimliliği savunanlardan yanayım. Mahallenin sevgili “bakkal amcasını” korumak adına, daha pahalı, daha kalitesiz, daha az çeşit seçeneğinin karşısında olan bir insanım. Zaten genelde şöyle bir saptama var: Eğer siz herhangi bir sektörde sektör birincisi iseniz, mutlaka bol miktarda düşmanınız olacaktır. O nedenle de örneğin yıllardır Coca Cola‟nın düşmanları vardır, ama Pepsi Cola‟ya pek fazla saldırılmaz. McDonalds düşmanları gırladır, ama Burger King aleyhinde pek fazla şikayet duymazsınız. İşte Sam Walton “Made in America” isimli kitabında bana çok çarpıcı gelen birkaç şey söylüyor. Birincisi, halâ, Bentonville‟de karısıyla evlendikleri yıl “mortgage” yoluyla satın almış oldukları ilk evde ikamet ettikleri gerçeği. Yani, sen dünyanın en zengin adamı olacaksın ve halâ 50 sene önce krediyle satın almış olduğun küçük kasaba evinde oturacak kadar da mazbut davranacaksın. Müşteriye ucuz satabilmek için pahalı yaşamdan uzak durman gerektiğini hiç unutmayıp, hayat boyu mütevazı kalabileceksin. Vay canına ki vay
  • 9. canına. İkinci olarak çok çarpıcı bulduğum şey, “ben hiçbir zaman yat sahibi olacak kadar zengin bir adam olamadım” demesi. Düşünün, adam dünyanın en zengin adamı seçilmiş. “Buna rağmen benimle „senin de uçağın var‟ diye dalga geçtiler” diyor ve devam ediyor. “O zaman nasıl oluyor da yat alacak kadar zengin değilmişsin dediler. Doğrudur, benim bir değil birkaç tane uçağım var. Hata ilk uçağımı oldukça gençken almıştım. Ve kendim kullanmayı öğrenmiştim. Her fırsat bulduğumda da uçağıma atlar, yakın kasabaların ve kentlerin üzerinde bıkmadan usanmadan turlardım. Ama bu gezileri zevk için yapmazdım. Yeni mağaza açmayı düşündüğüm kasabalarda en iyi arsaların nerelerde olduğunu belirlemek için kasaba üzerinde uçağımla defalarca turlardım. Yer bakma işini hiç kimseye delege etmez, tamamen kendim ilgilenirdim. Size bir şey söyleyeyim, en müsait arsaların hangileri ve nerelerde olduğu konusu uçaktan çok daha güzel görünür.” Zaten perakendecilik dediğin şeyde de en önemli üç şey nedir ki? Lokasyon, lokasyon, lokasyon değil mi? Wal-Mart etkisi kendini en belli başlı olarak şu şekillerde gösteriyor: >>Wal-Mart gıda işine girince tüm yiyecek fiyatları aşağıya düşmeye başlıyor. Rekabet de ister istemez bu çekime uyum sağlamak zorunda kalıyor. Müşteri kazanıyor, rekabet kaybediyor, Wal-Mart büyüyor. Aslında sadece yiyecek işinde değil, yiyecek dışı tüm “non- food” alanlarında da bu durum gözleniyor. İşte bu çok önemli bir Wal-Mart etkisi. >>Wal-Mart tarzı büyük perakendecilere “big-box” (büyük kutu) perakendecileri adı veriliyor. Bunun sebebi de, ürünlerin karton kutuların içinden çıkarılıp raflarda monte edilmiş olarak sergilenmesi yerine, bunları kahverengi kutularından dışarıya çıkarmadan ve sadece üzerlerine kocaman etiketlerle fiyatlarını yazarak sergiliyor olmaları. Bu sayede inanılmaz bir raf alanı ve metrekare kazanmış oluyorlar. Aynı zamanda da müşteri hizmeti maliyetlerinden tasarruf edip fiyatları bu sayede ucuzlatabiliyorlar. İşte bu tür “big-box” perakendeciler bir kasabaya geldiğinde, tüm halkın alışveriş alışkanlıkları kökten değişiyor ve yerel esnaf işini büyük ölçüde kaybediyor. Bu da bir başka Wal-Mart etkisi. >>Wal-Mart‟ın sloganı şöyle: “Her gün düşük fiyatlar. Her gün”. Slogan içindeki ikinci “her gün” italik olarak ve altı çizilerek yazılıyor. Bu da adamların garantisi olduğunu söylüyor: Hiç şakamız yok, fiyatlarımız her gün daha ucuzdur. Üstelik bunu „mutlak‟ olarak yapıyorlar. İşte asıl Wal-Mart etkisi, fiyatları bıkmadan usanmadan her gün düşürme yönünde, çalıştıkları tüm sektörlerde yaratmış oldukları baskı. >>Wal-Mart etkisi, bu şirkete mal sağlayan tedarikçilerin üzerindeki sürekli bir verimlilik ve etkinlik (efficiency) baskısını da ifade ediyor. İşte bu baskı sayesindedir ki yukarıda değindiğim ulusal yüzde 4‟lük verimlilik artışı tek bir şirket tarafından sağlanabiliyor. Böylesi bir verimlilik artışını tarihte sağlayabilmiş olan başka bir şirket yok. WAL-MART‟A KARŞI OLANLARIN GEREKÇELERİ
  • 10. GOOGLE‟a girerseniz, dünyada ne kadar çok Wal-Mart düşmanı olduğunu şaşırarak gözlersiniz. Bunların önemli bir kısmı ömründe ne bir Wal-Mart mağazası görmüştür ne de Wal-Mart‟tan tek kuruşluk alışveriş etmiştir. Ama anti-global hareketin içine ister istemez Wal-Mart da dahil edilmek zorundadır ya, işte o nedenle bu kişiler de amansız birer Wal- Mart düşmanı olabilirler. Yalnız işin enteresan tarafı, Wal-Mart ile ilgili sonsuza yakın olumsuz söylenti olmasına karşın, şirketin kaybettiği dava sayısı oldukça düşük. Yalnızca bir- iki davada, yanlış uygulama yaptıklarını kabul etmek zorunda kalmışlar. Bunun ötesinde ise şirkete yönelik suçlamalar, bizler için biraz lüks sayılabilecek, Batılılara ait “ince” konulardan kaynaklanıyor. Bu tartışmadan bihaber kalmamanız için isterseniz her iki tarafın da söylediklerini ana başlıklarıyla size vereyim. >>Wal-Mart devamlı çok ucuza sattığı için tedarikçilerini sürekli olarak fiyatlarını indirmek zorunda bırakıyor ve bu da onların zaman içinde bu rekabete dayanamayıp iflas etmelerine yol açıyor. Bunun karşısındaki görüş ise diyor ki, vallahi Wal-Mart‟ın güttüğü “devamlı daha ucuza” politikası müşteri için mutlak bir avantaj olduğundan ve tamamen müşteri yararı gözettiğinden, iflas edenler dertlerine yansınlar. Nasıl olsa Wal-Mart‟ın istediği fiyatlara üretebilecek bir tedarikçi çıkar. >>Wal-Mart‟ın sürekli fiyat indirme baskısı yüzünden imalat sanayii işlerinin önemli bölümü gelişmekte olan ülkelere ve özellikle de Çin‟e gidiyor. Amerikalıların bu ülkelerdeki işçi ücretleriyle rekabet imkanları yok. Bir ABD‟li işçinin günlük ücretiyle 75 Endonezyalı işçi çalıştırılabiliyor. O nedenle işsizliğin önlenmesi için sanayimizin korunması lazım. Karşı taraf da diyor ki, kardeşim hep Amerika mı kalkınsın? Gelişmekte olan ülkelerdeki garibanların hiç mi kazanma şansı olmayacak? Bu yapılanın altındaki amaç fiyatları ucuzlatmak değil mi? Daha ne istiyorsunuz? >>Wal-Mart‟ın gelişmekte olan ülkelerden satın aldığı mallar kötü çalışma koşulları altında üretiliyor, çocuk işçi çalıştırılıyor, çalışanlara kötü muamele yapılıyor, çevre kirletiliyor. Bunların suçlusu Wal-Mart‟tır. Karşı görüş ise diyor ki, Wal-Mart‟ın tedarikçileri ile ilgili çok sert ilkeleri vardır. Kötü şartlarda çalışmayı, çocuk işçi çalıştırmayı Wal-Mart zinhar kabul etmez ve bu şartlarda üretim yaptığını tespit ettiği firmaları defterinden siler. Üstelik bu denetimi yapmak için kendi kurduğu çok büyük bir ekip vardır ve bu ekip her yıl dünyadaki 12 bin 500 tedarikçi fabrikayı bizzat denetler. Çevre kirliliği sorunu da, kimse kusura bakmasın, Wal-Mart‟ın sorunu değil, yerel ve ulusal hükümetlerin sorunudur. >>Wal-Mart‟ın mağaza açtığı yerleşim alanlarında iş hayatı birden değişime uğruyor. Küçük esnaf hızla işini kaybediyor. O yörede alışverişe harcanan para artıyor ve insanlar şehir dışındaki Wal-Mart‟larda alışveriş yapmayı daha çok seviyorlar. Eski mahalle dokumuz böylece bozuluyor. Karşı görüş ise, verimsiz ve çeşitsiz esnaftan mı alışveriş etmek daha doğrudur, mağazasında 80 bin ila 120 bin değişik kalem bulunduran ve herkesten çok daha ucuza satan Wal-Mart‟tan mı diye karşılık veriyor. >>Wal-Mart, ucuz ücretlerle kaçak göçmen işçi çalıştırıyor. Bu anti-WalMart görüşü. Karşı görüş ise, böylesi büyüklüğe erişmiş bir şirket üzerinde herkesin gözü olacağını için, Wal- Mart‟ın resmi olmayan hiçbir iş yapamayacağını, söylüyor. Ama, Wal-Mart‟ın iş verdiği bazı taşeronlar kaçak işçi çalıştırıyor diye bile yine Wal-Mart suçlanıyor. Hatta bundan dolayı Wal-Mart tazminat ödemeye bile mahkum edilmiş.
  • 11. >> Şili‟deki somon çiftlikleri okyanusu kirletiyor. Bu balıkların en büyük alıcısı Wal-Mart. Wal-Mart buralardan mal almazsa, okyanuslar temiz kalır. Karşı tarafın görüşü ise “bırakın bu zırvalığı” şeklinde. Wal-Mart sayesinde bir kg. taze somon balığını 9 dolara yiyebiliyorsunuz. Şilili halk para kazanıyor, Amerikan vatandaşı çok ucuza eskinin en lüks balığını yiyebilir hale geliyor. Wal-Mart‟a çatacağınıza, gidip Şili hükümetine çiftlikleri denizi kirletmeme konusunda zorlamasını söyleyin. Yani baktığınızda, Wal-Mart karşıtı argümanlar, felsefi olarak doğru tarafları belki bulunabilecek iddialar olsalar bile, doğrusu pek elle tutulur yanları olan şeylere benzemiyorlar. Sonuçta Wal-Mart tüketici için sürekli olarak fiyatları ucuzlatıyor ve dünyanın dört köşesinde, iş yaptığı her şirketi verimliliğin zirvesine oynamak yolunda baskıda bulunuyor. Bizlere de, böylesi verimlilik uzmanı bir dünya devinin bunu nasıl başardığını yakından öğrenmek çok önemli bir “business” eğitimi olabiliyor.