Sizi neden kandırmak istiyorum?
Hakkımda
--> Kitap okumak ve okumayı sürdürmekle ilgili sıkıntı yaşıyor musunuz?
Demlen(e)meme Çağı
Eleştirmen miyim? / Size gerçekleri mi göstermeye çalışıyorum?
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.netAdnan Dan
Resim ve sanat hakkında bir çok bilgi öğrene bileceğimiz ve bizi bir çok konuda geliştire bileceğine inandığım bu eser gerçekten okunmayı hak ediyor. Gözler ellerden hızlıdır ve görme ile diğer duyularımız arasındaki açıklanamaz ayrıntılar gibi bir çok ilginç konuda bizi aydınlatan bu e kitap dikkatinizi çekeceğine eminiz.
İceriklerin basliklari:
Humbert Éco
ölüm / pazarlama / sevgi
çözdük / çözemedik
Çember
iş yaptırma
Perili Köşk
tutsak ≢ köle
B. Russell’ın kitabından notlar
“Bakalım, hangimiz yıldız olabileceğiz?”
reklam
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.netAdnan Dan
Resim ve sanat hakkında bir çok bilgi öğrene bileceğimiz ve bizi bir çok konuda geliştire bileceğine inandığım bu eser gerçekten okunmayı hak ediyor. Gözler ellerden hızlıdır ve görme ile diğer duyularımız arasındaki açıklanamaz ayrıntılar gibi bir çok ilginç konuda bizi aydınlatan bu e kitap dikkatinizi çekeceğine eminiz.
İceriklerin basliklari:
Humbert Éco
ölüm / pazarlama / sevgi
çözdük / çözemedik
Çember
iş yaptırma
Perili Köşk
tutsak ≢ köle
B. Russell’ın kitabından notlar
“Bakalım, hangimiz yıldız olabileceğiz?”
reklam
Kitaplar/Eserler:
İçeriden - Ece Temelkuran
Çirkinliğin Tarihi - Umberto Eco
Gen - Siddhartha Mukherjee
Sanata Giriş - Selçuk Mülayim
Sanatın Anlamı - Herbert Read
Görme Biçimleri - John Berger
Medya Gerçeği - Noam Chomsky
Globalleşme Senaryosunun Aktörleri - D. Ü. Arıboğan
Homo Deus - Yuval Noah Harari
Yunus Emre’ye selâm - Sabahattin Eyuboğlu
Hayvan Deyip de Geçme - Aziz Nesin
Kitaplar ve Okumak ++
Sunumdan:
Yüzlerce belki de binlerce yıl önce yazılanları görüp şaşırabiliyoruz. Fark edilip/anlaşılmış olup aktarılmasına hayret ediyoruz.
Kendimizde taşıdığımız bazı temel şeyler olduğu söylenir/yazılır. Aslında en basit şey bile olsa deneyimlediğimizde/gördüğümüzde/okuduğumuzda 'o şeyleri' fark edebiliyoruz. Belki farkındalığın böyle bir anlamı da var.
Fark etmek için bir karşılaşma gerekiyor. Elbette sınırsız zamanımız/enerjimiz olsa düşünerek veya deneyimleyerek bizler de birçok şeyi, insana/hayata dair birçok şeyi kavrar/anlar ve ilişkileri görebiliriz. Bunun için de ‘okumak’ en iyi yollardan biri.
Her şeyi anladık, öğrendik peki bu ne işimize yarayacak diye sorabiliriz. Elbette karnımız doymayacak, diğer pek çok ihtiyacımız da karşılanmayacak.
Hepimiz kitap okumak zorunda da değiliz. Farklı yollar, farklı kabüller, farklı dönemler/zamanlar var.
Yine de hepimiz mutlu olmayı isteriz. Mutlu olmanın yolu konusunda, özellikle düşünsel düzeyde bu duyguyu hissetmenin yolu konusunda Farabî hepimize, bakış açımıza göre çeşitli ilhamlar verebilir. Mutlu olmanın yolu insanı/hayatı derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer. Bu süreç ile herkes aynı’laşmaz; kendine has olanla birlikte büyük bir zenginliğe temas ettiğinden farklı’laşır. Bu zengin bir farklı’laşmadır.
Benzer şeyler farklı durum ve alanlar için olsa da hep söyleniyor;
her cepheden yaklaşmak … bütünle temas etmek … sonra aşmak …
“Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özünleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.”
“Alexander, ‘tekil olgulara tahammül edemiyor, herhangi bir şeyi anlayabilmek için ona her cepheden yaklaşmak gerektiği’ne inanıyordu. Humboldt’a göre bunun ödülü ‘kendinizi dünyanın bütünüyle temas halinde’ hissedebilmekti. (…) Bir başka alışılmadık düşüncesi de, düşünce zenginliği olmadan hakikati keşfetmenin olanaksızlığıydı.”
Önce anlamamız gereken yorum’dur.
Yorum yapmak, yorumlamak olağan ve insanî’dir, hatta yok edemeyiz. Herhangi bir açıklama yapılmadan bir haberde sadece kayıt/görüntü gösterilse bile kameranın çektiği şey, odaklandığı şey, odaklandığı süre gibi bir çok parametre aslında bir yorumdur.
Bu hesapta hazırlanan içeriklerde alıntılar verdim, görünüşte hiçbir not veya açıklama yazmadım diyelim; burada bile yorum/yorumlama yok diyemeyiz. Öne çıkardığım kısımlar bir tarafa; seçtiğim alıntılar hatta başlığın kendisi bile bir yorumdur. Anladığım kadarıyla, zannettiğim kadarıyla, bildiğim kadarıyla doğrudan değilse bile dolaylı olarak yapılmış yorumlardır/açıklamalardır. Taraflara eşit durmaya çalışsak dengeyi korumaya gayret etsek bile insanî taraflarımız rengini belli edecektir. ‘Ne yazık ki’ yorumumuzun olmadığı tek bir eylemimiz yoktur. Sadece doz, samimiyet, dürüstlük, niyet etkiyi belirleyebilir. Doğru/Yanlış bazen göreceli olsa bile yanlış bir yorum yaptığımızı fark edersek geri dönüp bunu düzeltme şansımız her zaman vardır.
Yorum bir yönlendirme de içerir; iyi ve güzel olduğunu düşündüğümüz bir şeyi güzel anlatırız, kötü anlatmayız/yorumlamayız. O iyiye ve güzele bir yönlendirme yapmış oluruz.
Bazen bilinçli bir sıralama bazen de tamamen bilinçsiz yapılan bir sıralama ile cümlelerin/alıntıların verilmesi bile bir alt metnin/anlamın ortaya çıkmasına neden olabilir. Hatta anlam/yorum için belirleyici de olabilir.
Sözlük karşılığı ‘açıklama’ olarak verilen ‘yorum’ bu tanımlama ile tam anlamını bulmuş olmayabilir. Umberto Eco’nun konferans konuşmasında ifade ettiği ‘amaç yatıştırıcı yanıtlar bulmak değil, tartışmak’ olarak işaret ettiği şeyin, belki yorumlar ve yorumların tartışılması olarak da söylenebileceğini göz önünde bulundurabiliriz. Belki yatıştırıcı bir yanıt da yatıştırıcı bir anlam/yorum da yok. Belki de asıl önemli olan hem Berger’in hem de Eco’nun ifadeleri ile sorular süreci başlatarak metine/esere hayat vermek, canlandırmak.
İnsanî bilimlerde, bizler mekanik varlıklar olmadığımızdan olaylar ‘yasa’ gibi formüllerle pek ifade edilemez. Tartışmaya, tartışmayı doğuran farklı farklı yorumlara, hem öncesinde hem sonrasında ihtiyaç vardır. Yorumlamak/Anlamak hakkındaki şeyler gündelik hayatta fark ettiklerimizden daha fazlası da olabilir. Konu ile ilgili alıntılardan yola çıkarak söylenenleri/gösterilenleri işaret ederek, etkisini ve nasıl yapıldığını anlamaya çalışmak, örneklendirmek belki daha çok yardımcı olur.
Kitaplar/Eserler:
Sisifos Söyleni - Albert Camus
Bu Ülke - Cemil Meriç
İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi - Ernst von Aster
Zümrütname - A. M. Celal Şengör
A History of Western Philosophy - Bertrand Russell
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
Bertrand Russell’dan Seçmeler - haz. Mete Tuncay
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay
Incognito Beynin Gizli Hayatı - David Eagleman
Ağlamak ve Gülmek - İlhan Selçuk
Yorum ve Aşırı Yorum - U. E, R. R, J. C, C. Brooke-Rose
Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor - A. Haşim (Belgesel TRT)
Edebiyat Olarak Hayat - Alexander Nehamas
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
İnsanın Kozmostaki Yeri - Max Scheler
Sanat ve Yanılsama - Ernst H. Gombrich
Sanat Psikolojisi’ne Giriş - Sıtkı M. Erinç
Denemeler - Michel de Montaigne
Sanat Üzerine Denemeler ve Eleştiriler - S. Eyuboğlu
The Tao of Physics - Fritjof Capra
Sözden Söze Ararken - Nurullah Ataç
Dörtlükler - Ömer Hayyam
The Lessons of History - Will Durant, Ariel Durant
Tarihten Alınacak Dersler - Will Durant, Ariel Durant
İlk yazımdan itibaren tarih sırasına göre sıralanmış olup her 50 yazı ayrı bir ciltte değerlendirilecektir. Böylece geri dönüp bakmak ta kolay olacaktır. Şimdi elinizdeki bu kitap 3. Cilt olarak hazırlanmıştır.
Başlık: Dıt Dıt’ın ne? (İkinci versiyon)
Kitaplar/Eserler:
Gen
Siddhartha Mukherjee
Kendini Arayan İnsan
Rollo May
Homo Deus yarının kısa bir tarihi
Yuval Noah Harari
İliği Olmayan Düğme
Ahmet Oktay
Psikanaliz ve Sonrası
Engin Geçtan
Sanata Giriş
Selçuk Mülayim
The Disordered Mind
Eric R. Kandel
Dörtlükler −Rubailer−
Ömer Hayyam
Ağlamak ve Gülmek
İlhan Selçuk
İçerikten:
2018 basım tarihli Eric R. Kandel’in The Disordered Mind adlı kitabında bağımlılık oluşumunun %50 genetik faktörlere bağlı olduğu yazar. Sigarayla mücadelenin neden önemli olduğunu da buradan yeni öğrendim. Çünkü diğer bağımlılıkların zeminini yaratıyor. Hatta biyolojik olarak da. Alkol için de hep denir; var olan durumu sürdürür diye. Yani kötüyken içtiğinizde, içme anı keyfinden sonra, ayık hale geldiğinizde yine kötü hissedersiniz, belki giderek de bu artar. Rubailer kitabında Ömer Hayyam sürekli şaraba metiyeler düzer; ama en son acı gerçeği de yazmadan edemez :)
Kitaplar/Eserler:
Denemeler
Michel de Montaigne
Ağlamak ve Gülmek
İlhan Selçuk
Düz Yazının Sorgulayan Gücü
Emin Özdemir (derleyen)
Dünya Yazın Tarihi
Antal Szerb
İliği Olmayan Düğme
Ahmet Oktay
İçerikten:
“Günün geçerli sayılan ölçütlerinin yüceltilmesi, sadece onların önemsenmesi, geçmişle aramızı açtığı gibi etik alanda bir erozyon da yaratabiliyor. Oysa sadece geçmişin aşkınlaştırılması gibi sadece şimdinin ve geleceğin aşkınlaştırılması da gerçekliğin anlaşılmasını zorlaştırıyor. (…) Geçmişi, şimdiyi ve geleceği birlikte düşünebildiğimiz ölçüde (…)” gerçek.
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.netAdnan Dan
İngilizce edebiyatı “duayenimiz” Mina Urgan “Bir Dinozorun Anıları”nda açıkyürekli, yalın ve naif bir dille anlatıyor; kendini, çevresindekileri ve bir coğrafyada olan biteni… Halide Edip, Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Atatürk ve başka pek çok isimle zenginleşmiş bir ömrü…”
Doğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver / horozz.netAdnan Dan
Timur, üniversiteli bir gençtir; sevdiğince reddedildiği ve kendini değersiz gördüğü hüzünlü bir günde, olgun ve sevecen bir bilge kişi, Yakup Bey, ona "Merhaba" der. Bu merhabalaşmadan bir dostluk doğar. Timur, çoğu kişi gibi, kendinden beklenen yaşamı sürdürmektedir; bu yaşam, kendi duygu, düşünce ve inandığı değerlerle uyuşmasa bile! Aslında, kendi duygu, düşünce ve değerlerinin ne olduğu üzerinde hiç düşünmemiş; bu nedenle de, istediği hayatı yaşama gücünü ve iç özgürlüğünü kendinde bulamamıştır... Yakup Bey, kafası karışık bu gence, inandığı değerleri günlük yaşamına yansıtabileceği 'özgün yaşam'ı kurması için yol gösterecektir. Bu kitap, kişinin özgün bir yaşam kurmasının temellerinde yatan süreçleri inceliyor. Kitabın iki kahramanı Yakup ve Timur arasındaki söyleşi, özgün yaşamın temelinde yatan boyutları aşama aşama sergiliyor. Kendi duygu, düşünce ve inançları ile ahenk içinde yaşamaya çabalayan her insan, yaşadığı çağ ve mekan ne olursa olsun, benzer sorulara cevap bulmaya çalışmıştır. Bu anlamda, Yakup ve Timur'un etkileşimleri insan öyküsünün özünde yatan evrensel dokuları sergilemektedir.
1. This passage discusses Plato's later works from his "old age" period, including the Timaeus, the incomplete Critias, and the Laws.
2. In the Timaeus and Critias dialogues, Socrates converses with a Pythagorean who details Pythagorean mathematical and biological views that Plato largely agrees with, as Plato was influenced by Pythagoreans he visited and hosted in southern Italy late in life.
3. The incomplete Critias dialogue focuses on history, while the lengthy Laws restates Plato's views on the ideal state. The Laws is also unique as the only Platonic dialogue not featuring Socrates.
"1517’de, Antiller’deki altın madenlerinin cehennemsi derinliklerinde eriyip giden yerlilere çok acıyan İspanyol misyoner Bartolomé de las Casas, İspanya Kralı V. Carlos’a zenci ithal etmeyi önermişti. Antiller’deki altın madenlerinin cehennemsi derinliklerinde eriyip gitsin diye." Jorge Luis Borges
More Related Content
Similar to Kitap okumak ve okumayı sürdürmekle ilgili sıkıntı yaşıyor musunuz?
Kitaplar/Eserler:
İçeriden - Ece Temelkuran
Çirkinliğin Tarihi - Umberto Eco
Gen - Siddhartha Mukherjee
Sanata Giriş - Selçuk Mülayim
Sanatın Anlamı - Herbert Read
Görme Biçimleri - John Berger
Medya Gerçeği - Noam Chomsky
Globalleşme Senaryosunun Aktörleri - D. Ü. Arıboğan
Homo Deus - Yuval Noah Harari
Yunus Emre’ye selâm - Sabahattin Eyuboğlu
Hayvan Deyip de Geçme - Aziz Nesin
Kitaplar ve Okumak ++
Sunumdan:
Yüzlerce belki de binlerce yıl önce yazılanları görüp şaşırabiliyoruz. Fark edilip/anlaşılmış olup aktarılmasına hayret ediyoruz.
Kendimizde taşıdığımız bazı temel şeyler olduğu söylenir/yazılır. Aslında en basit şey bile olsa deneyimlediğimizde/gördüğümüzde/okuduğumuzda 'o şeyleri' fark edebiliyoruz. Belki farkındalığın böyle bir anlamı da var.
Fark etmek için bir karşılaşma gerekiyor. Elbette sınırsız zamanımız/enerjimiz olsa düşünerek veya deneyimleyerek bizler de birçok şeyi, insana/hayata dair birçok şeyi kavrar/anlar ve ilişkileri görebiliriz. Bunun için de ‘okumak’ en iyi yollardan biri.
Her şeyi anladık, öğrendik peki bu ne işimize yarayacak diye sorabiliriz. Elbette karnımız doymayacak, diğer pek çok ihtiyacımız da karşılanmayacak.
Hepimiz kitap okumak zorunda da değiliz. Farklı yollar, farklı kabüller, farklı dönemler/zamanlar var.
Yine de hepimiz mutlu olmayı isteriz. Mutlu olmanın yolu konusunda, özellikle düşünsel düzeyde bu duyguyu hissetmenin yolu konusunda Farabî hepimize, bakış açımıza göre çeşitli ilhamlar verebilir. Mutlu olmanın yolu insanı/hayatı derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer. Bu süreç ile herkes aynı’laşmaz; kendine has olanla birlikte büyük bir zenginliğe temas ettiğinden farklı’laşır. Bu zengin bir farklı’laşmadır.
Benzer şeyler farklı durum ve alanlar için olsa da hep söyleniyor;
her cepheden yaklaşmak … bütünle temas etmek … sonra aşmak …
“Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özünleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.”
“Alexander, ‘tekil olgulara tahammül edemiyor, herhangi bir şeyi anlayabilmek için ona her cepheden yaklaşmak gerektiği’ne inanıyordu. Humboldt’a göre bunun ödülü ‘kendinizi dünyanın bütünüyle temas halinde’ hissedebilmekti. (…) Bir başka alışılmadık düşüncesi de, düşünce zenginliği olmadan hakikati keşfetmenin olanaksızlığıydı.”
Önce anlamamız gereken yorum’dur.
Yorum yapmak, yorumlamak olağan ve insanî’dir, hatta yok edemeyiz. Herhangi bir açıklama yapılmadan bir haberde sadece kayıt/görüntü gösterilse bile kameranın çektiği şey, odaklandığı şey, odaklandığı süre gibi bir çok parametre aslında bir yorumdur.
Bu hesapta hazırlanan içeriklerde alıntılar verdim, görünüşte hiçbir not veya açıklama yazmadım diyelim; burada bile yorum/yorumlama yok diyemeyiz. Öne çıkardığım kısımlar bir tarafa; seçtiğim alıntılar hatta başlığın kendisi bile bir yorumdur. Anladığım kadarıyla, zannettiğim kadarıyla, bildiğim kadarıyla doğrudan değilse bile dolaylı olarak yapılmış yorumlardır/açıklamalardır. Taraflara eşit durmaya çalışsak dengeyi korumaya gayret etsek bile insanî taraflarımız rengini belli edecektir. ‘Ne yazık ki’ yorumumuzun olmadığı tek bir eylemimiz yoktur. Sadece doz, samimiyet, dürüstlük, niyet etkiyi belirleyebilir. Doğru/Yanlış bazen göreceli olsa bile yanlış bir yorum yaptığımızı fark edersek geri dönüp bunu düzeltme şansımız her zaman vardır.
Yorum bir yönlendirme de içerir; iyi ve güzel olduğunu düşündüğümüz bir şeyi güzel anlatırız, kötü anlatmayız/yorumlamayız. O iyiye ve güzele bir yönlendirme yapmış oluruz.
Bazen bilinçli bir sıralama bazen de tamamen bilinçsiz yapılan bir sıralama ile cümlelerin/alıntıların verilmesi bile bir alt metnin/anlamın ortaya çıkmasına neden olabilir. Hatta anlam/yorum için belirleyici de olabilir.
Sözlük karşılığı ‘açıklama’ olarak verilen ‘yorum’ bu tanımlama ile tam anlamını bulmuş olmayabilir. Umberto Eco’nun konferans konuşmasında ifade ettiği ‘amaç yatıştırıcı yanıtlar bulmak değil, tartışmak’ olarak işaret ettiği şeyin, belki yorumlar ve yorumların tartışılması olarak da söylenebileceğini göz önünde bulundurabiliriz. Belki yatıştırıcı bir yanıt da yatıştırıcı bir anlam/yorum da yok. Belki de asıl önemli olan hem Berger’in hem de Eco’nun ifadeleri ile sorular süreci başlatarak metine/esere hayat vermek, canlandırmak.
İnsanî bilimlerde, bizler mekanik varlıklar olmadığımızdan olaylar ‘yasa’ gibi formüllerle pek ifade edilemez. Tartışmaya, tartışmayı doğuran farklı farklı yorumlara, hem öncesinde hem sonrasında ihtiyaç vardır. Yorumlamak/Anlamak hakkındaki şeyler gündelik hayatta fark ettiklerimizden daha fazlası da olabilir. Konu ile ilgili alıntılardan yola çıkarak söylenenleri/gösterilenleri işaret ederek, etkisini ve nasıl yapıldığını anlamaya çalışmak, örneklendirmek belki daha çok yardımcı olur.
Kitaplar/Eserler:
Sisifos Söyleni - Albert Camus
Bu Ülke - Cemil Meriç
İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi - Ernst von Aster
Zümrütname - A. M. Celal Şengör
A History of Western Philosophy - Bertrand Russell
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
Bertrand Russell’dan Seçmeler - haz. Mete Tuncay
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay
Incognito Beynin Gizli Hayatı - David Eagleman
Ağlamak ve Gülmek - İlhan Selçuk
Yorum ve Aşırı Yorum - U. E, R. R, J. C, C. Brooke-Rose
Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor - A. Haşim (Belgesel TRT)
Edebiyat Olarak Hayat - Alexander Nehamas
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
İnsanın Kozmostaki Yeri - Max Scheler
Sanat ve Yanılsama - Ernst H. Gombrich
Sanat Psikolojisi’ne Giriş - Sıtkı M. Erinç
Denemeler - Michel de Montaigne
Sanat Üzerine Denemeler ve Eleştiriler - S. Eyuboğlu
The Tao of Physics - Fritjof Capra
Sözden Söze Ararken - Nurullah Ataç
Dörtlükler - Ömer Hayyam
The Lessons of History - Will Durant, Ariel Durant
Tarihten Alınacak Dersler - Will Durant, Ariel Durant
İlk yazımdan itibaren tarih sırasına göre sıralanmış olup her 50 yazı ayrı bir ciltte değerlendirilecektir. Böylece geri dönüp bakmak ta kolay olacaktır. Şimdi elinizdeki bu kitap 3. Cilt olarak hazırlanmıştır.
Başlık: Dıt Dıt’ın ne? (İkinci versiyon)
Kitaplar/Eserler:
Gen
Siddhartha Mukherjee
Kendini Arayan İnsan
Rollo May
Homo Deus yarının kısa bir tarihi
Yuval Noah Harari
İliği Olmayan Düğme
Ahmet Oktay
Psikanaliz ve Sonrası
Engin Geçtan
Sanata Giriş
Selçuk Mülayim
The Disordered Mind
Eric R. Kandel
Dörtlükler −Rubailer−
Ömer Hayyam
Ağlamak ve Gülmek
İlhan Selçuk
İçerikten:
2018 basım tarihli Eric R. Kandel’in The Disordered Mind adlı kitabında bağımlılık oluşumunun %50 genetik faktörlere bağlı olduğu yazar. Sigarayla mücadelenin neden önemli olduğunu da buradan yeni öğrendim. Çünkü diğer bağımlılıkların zeminini yaratıyor. Hatta biyolojik olarak da. Alkol için de hep denir; var olan durumu sürdürür diye. Yani kötüyken içtiğinizde, içme anı keyfinden sonra, ayık hale geldiğinizde yine kötü hissedersiniz, belki giderek de bu artar. Rubailer kitabında Ömer Hayyam sürekli şaraba metiyeler düzer; ama en son acı gerçeği de yazmadan edemez :)
Kitaplar/Eserler:
Denemeler
Michel de Montaigne
Ağlamak ve Gülmek
İlhan Selçuk
Düz Yazının Sorgulayan Gücü
Emin Özdemir (derleyen)
Dünya Yazın Tarihi
Antal Szerb
İliği Olmayan Düğme
Ahmet Oktay
İçerikten:
“Günün geçerli sayılan ölçütlerinin yüceltilmesi, sadece onların önemsenmesi, geçmişle aramızı açtığı gibi etik alanda bir erozyon da yaratabiliyor. Oysa sadece geçmişin aşkınlaştırılması gibi sadece şimdinin ve geleceğin aşkınlaştırılması da gerçekliğin anlaşılmasını zorlaştırıyor. (…) Geçmişi, şimdiyi ve geleceği birlikte düşünebildiğimiz ölçüde (…)” gerçek.
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.netAdnan Dan
İngilizce edebiyatı “duayenimiz” Mina Urgan “Bir Dinozorun Anıları”nda açıkyürekli, yalın ve naif bir dille anlatıyor; kendini, çevresindekileri ve bir coğrafyada olan biteni… Halide Edip, Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Atatürk ve başka pek çok isimle zenginleşmiş bir ömrü…”
Doğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver / horozz.netAdnan Dan
Timur, üniversiteli bir gençtir; sevdiğince reddedildiği ve kendini değersiz gördüğü hüzünlü bir günde, olgun ve sevecen bir bilge kişi, Yakup Bey, ona "Merhaba" der. Bu merhabalaşmadan bir dostluk doğar. Timur, çoğu kişi gibi, kendinden beklenen yaşamı sürdürmektedir; bu yaşam, kendi duygu, düşünce ve inandığı değerlerle uyuşmasa bile! Aslında, kendi duygu, düşünce ve değerlerinin ne olduğu üzerinde hiç düşünmemiş; bu nedenle de, istediği hayatı yaşama gücünü ve iç özgürlüğünü kendinde bulamamıştır... Yakup Bey, kafası karışık bu gence, inandığı değerleri günlük yaşamına yansıtabileceği 'özgün yaşam'ı kurması için yol gösterecektir. Bu kitap, kişinin özgün bir yaşam kurmasının temellerinde yatan süreçleri inceliyor. Kitabın iki kahramanı Yakup ve Timur arasındaki söyleşi, özgün yaşamın temelinde yatan boyutları aşama aşama sergiliyor. Kendi duygu, düşünce ve inançları ile ahenk içinde yaşamaya çabalayan her insan, yaşadığı çağ ve mekan ne olursa olsun, benzer sorulara cevap bulmaya çalışmıştır. Bu anlamda, Yakup ve Timur'un etkileşimleri insan öyküsünün özünde yatan evrensel dokuları sergilemektedir.
1. This passage discusses Plato's later works from his "old age" period, including the Timaeus, the incomplete Critias, and the Laws.
2. In the Timaeus and Critias dialogues, Socrates converses with a Pythagorean who details Pythagorean mathematical and biological views that Plato largely agrees with, as Plato was influenced by Pythagoreans he visited and hosted in southern Italy late in life.
3. The incomplete Critias dialogue focuses on history, while the lengthy Laws restates Plato's views on the ideal state. The Laws is also unique as the only Platonic dialogue not featuring Socrates.
"1517’de, Antiller’deki altın madenlerinin cehennemsi derinliklerinde eriyip giden yerlilere çok acıyan İspanyol misyoner Bartolomé de las Casas, İspanya Kralı V. Carlos’a zenci ithal etmeyi önermişti. Antiller’deki altın madenlerinin cehennemsi derinliklerinde eriyip gitsin diye." Jorge Luis Borges
1. The document discusses two books that influenced Darwin greatly during his student years - William Paley's Natural Theology from 1802 and Sir John Herschel's 1830 book A Preliminary Discourse on the Study of Natural Philosophy.
2. It then discusses two books that Darwin read voraciously while aboard the HMS Beagle - Charles Lyell's Principles of Geology published between 1830-1833 and John Milton's Paradise Lost, which was particularly fitting for Darwin's condition at sea.
3. The document notes how Lyell's idea that geological formations were shaped slowly over vast periods of time by natural processes like erosion rather than divine creation was radical at the time but greatly illuminated Darwin's thinking
The document discusses a customer who is cold and in need of various items like a jacket, button, thread, and needle to address the issue. While these individual items were purchased, the customer remained cold since the items did not come together automatically. The document suggests that in order to solve the problem, the customer will need to purchase additional services as well, referencing a watchmaker example from a book by Palley.
The document discusses the concept of the sacred. According to the author Engin Geçtan, sacred means something that is worshipped and deeply believed in and loved. For him, the essence of sacredness is innocence. All of nature displays an innate innocence, as do newborn babies and uncivilized humans. We are too corrupted to see this innocence around us. Geçtan agrees with the philosopher Gurdjieff that we should observe animals, as they can teach us. Nature documentaries on National Geographic have illuminated Geçtan and allowed him to appreciate the worship-worthy world. He wishes people would stop using "animal" as an insult toward others.
The document discusses lilacs and their significance in literature and Istanbul. It describes the author's surprise at seeing lilac bushes flowering in late autumn in their backyard in Sisli. It reminisces about lilacs lining paths between Kadikoy and Moda and how the sight of flowering lilac trees now causes feelings of loss and memories of deceased loved ones. Lilacs were once abundant in Istanbul but have greatly decreased.
The document discusses James Thurber's cartoon "What have you done with Dr. Millmoss?". It summarizes Thurber saying he originally drew the water hyena just to amuse his daughter, but something in its expression made him think it had eaten a person, so he added the hat and pipe. It also discusses whether moments of chance can be considered in art, or if unconscious influences guide artists' hands. The author argues chance determines the shape of ink blots but our experiences influence what we see in them. An artist's orientation cannot predict exactly how changes will affect the work, but their ability to observe and adjust is what allows them to develop the work.
The document discusses three foundational scientific ideas that shaped the 20th century: the atom, the byte, and the gene. It mentions how Mukherjee's book Gen reminds us of these three building blocks and how examining them together can help reveal relationships and similarities. It then discusses how an illustration or diagram of atoms and genes could provide an easily understandable framework to depict what we can manipulate by understanding and combining these concepts.
This document summarizes a passage about photographer Sebastiao Salgado's experience visiting a gold mine in Brazil called Serra Pelada. The passage describes how when Salgado reached the bottom of the vast pit, he felt chills, as he had never seen anything like it before. In a half second, he saw the entire history of mankind - the construction of the pyramids, the Tower of Babel, King Solomon's mines. The only sounds were the murmurs of the 50,000 people working there with their bare hands, with conversations and noises mixing with the sounds of physical labor. It was like traveling back to the beginning of time, and he could almost hear the gold whispering to the souls of
İnsanlık tarihinde sanatın ve bilimin gelişiminde/dönüşümünde paralelliği temsil eden zaman çizelgesi gösteriyor ki, hemen hemen her zaman sanat ve bilim birbirini beslemiş. En iyi-en kötü dönemler, yani tepeler-çukurlar iki alanda da birbirini takip etmiştir.
”1517’de, Antiller’deki altın madenlerinin cehennemsi derinliklerinde eriyip giden yerlilere çok acıyan İspanyol misyoner "Bartolomé de las Casas, İspanya Kralı V. Carlos’a zenci ithal etmeyi önermişti. Antiller’deki altın madenlerinin cehennemsi derinliklerinde eriyip gitsin diye."
‘Havai yerlileri ellerinde bulunan doğal kaynaklardan nerdeyse eksiksiz olarak yararlanıyorlardı; bu konuda, bugünkü tecim çağında, şimdiki durumda para getiren birkaç ürünü amansızca sömürüp de çoğu kez geride kalan her şeyi küçümseyip yok edenlerden çok daha ilerdeydiler...’ (Handy ve Pukui, s. 213)”
Darwin’in düşünce dünyasını derinden etkileyen kitaplarmenemenazdacorba
-Natural Theology - William Palley
-A Preliminary Discourse on the Study of Natural Philosophy - Sir John Herschel
-Kayıp Cennet - John Milton
-Yerbilimin İlkeleri - Charles Lyell
Gen - Siddhartha Mukherjee
İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi - Ernst von Aster
Felsefenin Öyküsü - Will Durant
Biyografileri okurken algımızı ve yargımızı belirleyen hayat/dünya görüşümüz olabilir. Bununla birlikte diğer etkenlerden bir diğeri de öne çıkarılan veya çıkarılmayanlar olabilir.
Müziğin Doruğuna Fazıl Say Yolculuğu - Gürgün Say
Çabuk Büyüme Çocuk - Ergun Hiçyılmaz
İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin
Gen - Siddhartha Mukherjee
5. Gelecekte birkaç madde daha ekleyebilir ya da kendime saklamaya devam edebilirim :)
Güncelleme, Eylül 2021
6. Demlen(e)meme Çağı
Artık geri dönüşü pek de mümkün olmayan bir "demlen(e)meme çağı"ndayız. Çok yeni kitap okuma alışkanlığı
edinmiş ve çok az eserle karşılaşma olanağı bulmuş olmama rağmen; neredeyse söylenecek her şey yüzyıllarca,
binlerce yıl önce söylenmiş gibi. O güzel eserler uzun yılların birikimi, demlenmesi ile ortaya çıkıyor olmalıydı. Hatta
sürekli yanlışlanan (K. Popper) daha iyi bir teori/açıklama ile gelişen pozitif bilimlerle ilgili (~son yüzyıl(lar)a ait)
kitaplarda bile; kullanılan dil, anlatımın yoğunluğu/doyuruculuğu vs. eski kitaplarda sanki çok daha naif, keyif verici
ve tatmin edici.
Akademik araştırma yapan gençler fikirlerini google ile araştırmaya çekinebiliyor, fikri en hızlı şekilde yayına
dönüştürmeye çalışıyor. Sosyal medyada aklımıza geleni hemen yazıyoruz. Kimi zaman o kadar büyük ifadeler
görüyoruz ki; birbirimize, bari 1-2 gün üzerinde düşünseydin, fikrin az da olsa demlenseydi, dediğimiz anlar
oluyordur. Bu duruma hepimiz düşüyoruz; ama kitaplar, hele hele eski kitaplar o demlenmişliğin keyfini yaşamak
için eşsiz bir olanak.
Yaptıklarımız bazen manasız bir nostalji/geçmişe-özlem gibi duruyorsa da, içinden geçtiğimiz dönem daha da
kökten değişimleri getirecek gibi. Değişimler iyi şeylere de sebep olur, muhakkak. Eskilerin yerine yeniler
yerleştiğinde kar-zarar hesabını yapmak daha mümkün olacaktır.
Bu yazdıklarımızı da siborglar (sibernetik organizmalar) bile okumayacak. Belki en fazla yapay zekaya veri olabilir. El
yazısı, renkli kalemler ve resimli anlatımlar ile kafalarını karıştırıp; insanlığın sonunu getirmelerini yavaşlatabiliriz :)
menemenazdacorba
Güncelleme, Eylül 2021
7. Eleştirmen miyim? / Size gerçekleri mi göstermeye çalışıyorum?
Elbette hayır, mümkün değil!
‣ Giorgio Manganelli’nin yazısından eleştirmen ve eleştiri hakkında önemli noktaları öğrenebiliriz.
Gerçekleri/doğruları gösterme konusunda ise; böyle bir iddia zaten çelişkili durumlar yaratır. En başta
insan olmayıp daha üst bir varlık olduğumuz gibi tuhaf/saçma bir noktaya getirir bizi. Bunu birkaç
tanemiz iddia etse, daha da çelişkili bir duruma varırız. Bir de üzerine, o doğruları gösterdiğimiz ‘o an’,
hangi an ise, o an’dan sonra bu gerçeğe veya bilgiye ne yeni bir şey ekleyebilir, ne eksik-hatalı kısımlarını
biraz düzeltebilir ne de her şey için vazgeçilmez olan ‘süreç’ olma özelliğini koruyabiliriz.
‣ Albert Camus’un kitabından da, gerçekler hakkındaki kısmı okuyabiliriz. Belki onun dedikleri de gerçek
veya doğru değil; ama kendiniz cevapları bulmaya çalışırken hoş bir yoldaş olabilir.
Herkesin yapabileceği de, sadece, bu yoldaşlar ile karşılaşma olanağı sunmak olabilir.
menemenazdacorba
Güncelleme, Eylül 2021
8. menemenazdacorba
Güncelleme, Eylül 2021
Düz Yazının İnce Sesi - Giorgio Manganelli
“Grazia Cherchi, iyi eleştirmenin kitabın olay örgüsünü özetlemesi, uygun bir alıntıyla metinden örnek vermesi gerektiğini öne
sürüyor. Bu noktaları tartışmadan önce, açık görünecek bir ilkeyi yeniden ele alalım: Eleştirmenin, kitabı tümüyle ve dikkatle
okuması gerektiği ilkesini. Yarısına dek okunan kitaplar hakkında yargı vermekten uzak durmayan eleştirmenler olduğu öne sürülür;
ben kendi çapıma saygın bir eleştirmenin bir kitabı iki kez okuması gerektiğini düşünüyorum; ama sorun yalnızca görünüşte
ahlaksaldır. Geçenlerde, Rosetta Loy, bir eleştirmenin, kitabından söz ederken, açık maddi hatalara düşmesinden yakınıyordu: Kötü,
acele, belki de, denegeldiği gibi, çaprazlama olarak okumuştu kitabı. Bundan pek de emin değilim. İnsanın sevmediği ya da hatta
sıkıldığı bir kitabı, güçlü karakteri veri alınırsa, okuması olasıdır; ama onu bir kez daha okuması olası değildir. Hızlı ve sempatiden
yoksun bir okuma, kolayca yer değiştirmelere, yanlışlara yol açar; (…) Anlatılabilir bir olay örgüsü olan, çok fazla değilse de,
birçok kitap vardır; ama bu kitaplar gerçekten iyiyseler, olay örgüsünden arındırıldıklarında, gizli bir imge, içinde
gerçekten bir kitabın büyüklüğünün yattığı bir yeraltı katmanı sunarlar. (…)
Beni; kimin koca, kimin aşık, kimin deli amca, kimin yoksul, kimin varsıl olduğunu aklımda tutmaya zorlayan bir ‘öykü’sü olan kitapları
sevmem; kitabın yarısında birbirine karıştırmaya başlarım onları. Anlatılabilir bir öyküsü olan, ama anlatmaya değmeyen örnek bir
kitap, Ivan Ilyiç'in Ölümü'dür. İnce öyküleri olan bu kitapların kimi zaman, her zaman değil, bir sayfalan olur; demek istediğim, yoğun bir
biçimde yazılmışlardır. Baş kişilerin adlarını unutabilirim, ama düzyazının ince sesi zihnimde kalır. Karıştırılmaları olanaksızdır: kimi
zaman ilk okunuşta insanı yorarlar, ama yeniden okunduklarında görkemli bir biçimde çiçeklenirler; yeniden okunmayı gerektiren
kitaplardır bunlar. (…)
‘iyi bir çeviri haklı olarak ilgi çekecektir; kötü bir çeviriyse metne haksızlık eder; bütün çevirilerin öncesiz sonrasız ikilem içinde
bocaladıkları bilinir: renksiz, ama dürüst bir yorum çalışması yapmak ya da yeniden yazmak. Eleştirinin ereğinin özgün yapıt değil,
çevirinin kendisi olduğu durumlar dışında, bir çeviriden alıntı yapmak genellikle yanıltıcıdır. (Çeviren: Şadan Karadeniz)” *ss. 220-223
* ((Derleyen) Özdemir, E., 2003 (ilk basım, 2003), Düz Yazının Sorgulayan Gücü, 2. Baskı, Dünya Yayıncılık, Çev. Tahsin Yücel)
9. menemenazdacorba
Güncelleme, Eylül 2021
Sisifos Söyleni - Albert Camus
“Öyle ya, kim ve ne hakkında ‘Bunu biliyorum!’ diyebilirim ki? İçimdeki bu yüreği duyabiliyorum, var olduğu
yargısına varıyorum. Bu dünyaya dokunabiliyorum, onun da var olduğu yargısına varıyorum. Tüm bilgim
burada duruyor, gerisi kurmaca.! Çünkü varlığından kuşku duymadığım bu ‘ben’i kavramaya çalıştım mı, onu
tanımlamaya, özetlemeye çalıştım mı parmaklarım arasından akıp giden bir su oluveriyor. Bürünebildiği tüm
yüzleri bir bir çizebilirim, ona verilmiş olan her şeyi, bu eğitimi, bu kökeni, bu ateşliliği ya da bu susmaları, bu
büyüklüğü ya da düşüklüğü de bir bir çizebilirim. Ama yüzlerin toplamı yapılmaz. Benim olan bu yürek bile
hep tanımlanmaz kalacak benim için. Varoluşum konusunda vardığım bu kesinlikle, bu güven vermeye
çalıştığım öz arasındaki çukur hiçbir zaman dolmayacak. Kendi kendime yabancı kalacağım hep. Mantıkta
olduğu gibi tinbilimde de gerçekler vardır, ama gerçek yoktur. Sokrates'in ‘kendini tanı’ sözünün değeri,
günah çıkarma yerlerimizin ‘erdemli ol’ sözünün değerini aşmaz. Bir özlemle birlikte, bir bilgisizlik de belirtirler.
Büyük konular üzerinde kısır oyunlar bunlar. Yaklaştırma oldukları ölçüde geçerlidirler ancak.” *ss. 36-37
* (Camus, A., 2012 (ilk basım, 1942), Sisifos Söyleni, Can Sanat Yayınları, Çev. Tahsin Yücel)
! ”Kendisinde buldu bulan (…) İnanç nedir şimdi bildim“ dizelerini
hatırlarır. (Muhyiddin Abdal’a ait şiirin, Fazıl Say’a ait bestesini
buradan dinleyebilirsiniz.)