Kitaplar/Eserler:
Merhaba Anadolu
Halikarnas Balıkçısı
Hind Edebiyatı
Cemil Meriç
Gılgamış Destanı
Çev. Said Maden
Çin Şiiri
L. Sami Akalın
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi
Doğan Aksan
İçerikten:
“Sümerlerin bulduğu (…) Bütün bu ve benzeri bilgiler Doğu Akdeniz ve Anadolu üzerinden Batı’ya yayıldı ve Yunan düşüncesinin, dolayısıyla Batı düşüncesinin oluşmasına kaynaklık etti.”
Alıntı Said Maden’den yapılmıştır. (Gılgamış Destanı)
Albert Champdor - Ölüler Kitabı - horozz.netAdnan Dan
Mısır Ölüler Kitabı, Antik Mısır cenazelerinde okunan metinleri içeren ve asıl adı Günden Dışarı Gidenler anlamına gelen Ra nu pert em hru olan kitabın (James Churchward'a göre ise Per-me-huru olarak hecelenir ve "Mu günden geri kaldı" anlamına gelir), Alman bilim insanı Richard Lepsius tarafından 1842'de bu metinlerin bazı kısımlarının bir araya getirilerek oluşturulduğu kitaptır.
“Naziler ve Atatürk” mukayeseli tarih anlayışının bir ürünü olarak Temmuz 2015’te raflardaki
yerini aldı. Stefan Ihrig’ın Türkiye’de, ismiyle adeta infial yaratan bu eseri esasında Cambridge
Üniversite Tarih Bölümünde yapılan doktora tezinin kitap haline getirilmiş suretidir. Bu çalışma,
Atatürk ile Hitler’i, Mussolini’yi hatta General Franco’yu kıyaslayarak, bu liderlerin aralarındaki
etkileşime dikkat çekmeye çalışıyor. Liderlerin birbirleri hakkındaki görüşlerine, tutumlarına ve
değerlendirmelerine sıkça değiniliyor. Özellikle de Atatürk ve Hitler arasında… Ayrıca sadece bu
iki liderle de sınırlı kalınmıyor. Türk devrimiyle Nazi hareketinin kişiler, kurumlar, ideolojiler ve
eylemler bağlamında mukayeseleri yapılıp etkileşimleri irdeleniyor. Bunu yaparken mecburen
dönemin Türk-Alman ilişkilerine de pek tabii değiniliyor. Bu değinimin Kurtuluş Savaşı’ndan
İkinci Cihan Harbinin sonuna kadar olduğunu söylemek gerek. Tabii eserin dünyanın sayılı
üniversitelerinden biri olan Cambridge Üniversitesi’nde yapılmış bir tez olması okuyucuya
yeterince objektif ve bilimsel nitelikte titizlikle yazıldığını düşündürtüyor. Peki, bu yargı gerçekle
ne kadar uyuşmaktadır?
More Related Content
Similar to Dünyanin çözemedi̇ği̇ gi̇zem göbekli̇ tepe
Kitaplar/Eserler:
Merhaba Anadolu
Halikarnas Balıkçısı
Hind Edebiyatı
Cemil Meriç
Gılgamış Destanı
Çev. Said Maden
Çin Şiiri
L. Sami Akalın
Anlambilimi ve Türk Anlambilimi
Doğan Aksan
İçerikten:
“Sümerlerin bulduğu (…) Bütün bu ve benzeri bilgiler Doğu Akdeniz ve Anadolu üzerinden Batı’ya yayıldı ve Yunan düşüncesinin, dolayısıyla Batı düşüncesinin oluşmasına kaynaklık etti.”
Alıntı Said Maden’den yapılmıştır. (Gılgamış Destanı)
Albert Champdor - Ölüler Kitabı - horozz.netAdnan Dan
Mısır Ölüler Kitabı, Antik Mısır cenazelerinde okunan metinleri içeren ve asıl adı Günden Dışarı Gidenler anlamına gelen Ra nu pert em hru olan kitabın (James Churchward'a göre ise Per-me-huru olarak hecelenir ve "Mu günden geri kaldı" anlamına gelir), Alman bilim insanı Richard Lepsius tarafından 1842'de bu metinlerin bazı kısımlarının bir araya getirilerek oluşturulduğu kitaptır.
“Naziler ve Atatürk” mukayeseli tarih anlayışının bir ürünü olarak Temmuz 2015’te raflardaki
yerini aldı. Stefan Ihrig’ın Türkiye’de, ismiyle adeta infial yaratan bu eseri esasında Cambridge
Üniversite Tarih Bölümünde yapılan doktora tezinin kitap haline getirilmiş suretidir. Bu çalışma,
Atatürk ile Hitler’i, Mussolini’yi hatta General Franco’yu kıyaslayarak, bu liderlerin aralarındaki
etkileşime dikkat çekmeye çalışıyor. Liderlerin birbirleri hakkındaki görüşlerine, tutumlarına ve
değerlendirmelerine sıkça değiniliyor. Özellikle de Atatürk ve Hitler arasında… Ayrıca sadece bu
iki liderle de sınırlı kalınmıyor. Türk devrimiyle Nazi hareketinin kişiler, kurumlar, ideolojiler ve
eylemler bağlamında mukayeseleri yapılıp etkileşimleri irdeleniyor. Bunu yaparken mecburen
dönemin Türk-Alman ilişkilerine de pek tabii değiniliyor. Bu değinimin Kurtuluş Savaşı’ndan
İkinci Cihan Harbinin sonuna kadar olduğunu söylemek gerek. Tabii eserin dünyanın sayılı
üniversitelerinden biri olan Cambridge Üniversitesi’nde yapılmış bir tez olması okuyucuya
yeterince objektif ve bilimsel nitelikte titizlikle yazıldığını düşündürtüyor. Peki, bu yargı gerçekle
ne kadar uyuşmaktadır?
Yüzyıllardır değişmeyen tek şey değişim. Bu nedenle iş dünyası bu hızlı, akışkan ve değişken atmosferde yaşayabilmek için sürekli yenilenmek ve değişmek zorunda.
Değişim ile yenilikçilik birbirini tamamlayan kavramlar.
MOTİVASYON
KENDİMİZİ MOTİVE ETMEK İÇİN ÖNERİLER
1. Başarı en büyük motive edicidir.
2. Ne yaptığınızı bildiğiniz sürece bunu diğerlerine kanıtlamaya gerek yoktur.
3. Başarmak için başarıyı hayal et ve inan.
-“Zeka nedir?”
İşte can alıcı soru budur. “Zekayı nasıl tanımlar, nelerle ölçeriz?” Bu sorunun yanıtında en önemli ölçek “matematik ve fen bilimleri”ne akıl erdirmek olmaktadır. “Bu çocukta matematik zekası var” dendiği zaman akan sular durur, başka bir kanıta gerek kalmadan “çocuğumuzun çok zeki” olduğu onaylanır.
Davranışlarımızın iki önemli unsuru vardır; Bilişsel ve duygusal.
Bilişsel unsur, bir konu hakkında bildiklerimizden oluşur. Duygusal unsur ise, bir konu hakkında hissettiklerimizden oluşur.
6 Ekim İstanbul’un kurtuluş günü.
Atatürk’ü beğenmeyip Osmanlı sevdalısı olan arkadaşlarda bu resimlere bakıp o günleri hissetmeye çalışsınlar.
Şayet kanları donmuyorsa bozulmuştur…
“Kurtuluş”u özümseyebilmek için işgali bilmek gerek.
Yalnız Boğaz’a düşman zırhlıları demirlemedi, İstanbul işgal edildi.
13 Kasım 1918’den 6 Ekim 1923’e kadar…
Yaklaşık beş yıl…
Her köşesi...
Dile kolay, tam 1789 gün…
İşte o kâbusun görsel belgeleri…
1. DÜNYANIN ÇÖZEMEDİĞİ GİZEM: GÖBEKLİ TEPE
Her şey, 1983 yılının sıradan bir gününde tarlasını karasabanla sürmekte olan bir çiftçinin,
toprak altında bulduğu oymalı taş ile başladı!
İhtiyar çiftçi, dünyanın gelmiş geçmiş en ‘gizemli’ arkeolojik kazılarından birini başlatacağından
habersizdi.
1996 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında Alman Arkeolog Harald Hauptmann
danışmanlığında başlatılan çalışmalar, başlangıçta sıradan bir arkeoloji çalışmasını andırıyordu!
1
2. Kazı devam ettikçe, klasik bir arkeoloji araştırmasından beklendiği gibi, ortaya çıkan bulguların
soru işaretlerini aydınlatacağı umuluyordu.
Fakat soru işaretlerini gidereceği düşünülen bulgular, tam tersine kafa karıştırmaya başladı!
Kazı alanı belirginleşmeye başladıkça, arkeologların şaşkınlığı daha da arttı! Ortaya çıkan
yapılar, heykeller ve simgeler, insanlık tarihiyle ilgili bildiğimiz hiçbir şeyle uyuşmuyordu!
23 Nisan 2008’de The Guardian’ın attığı başlık kafa karışıklığını oldukça iyi anlatıyordu:
“Arkeologları Sersemleten Kazı Alanı!”
Şanlıurfa’nın 17 kilometre doğusunda yer alan Göbekli Tepe’nin ünü bir anda dünyaya yayıldı!
Konuyla ilgili haber ve köşeyazıları katlanarak artmaya başlamıştı! Herkes, hiçbir tarihçi ve
arkeologun tatmin edici bir açıklama getiremediği Göbekli Tepe’yi konuşmaya başladı!
Peki neydi Göbekli Tepe’yi bu kadar esrarengiz kılan?
Göbekli Tepe kafa karıştırıcıydı çünkü, her şeyden önce tamı tamına 12.000 yaşındaydı!
Bu, insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyordu! Yazılmış on
binlerce kitap ve yüz binlerce makaleyi çöpe attıracak bir bilgiydi bu!
2
3. Çünkü bugüne kadar yaptığımız arkeolojik kazılar ve buna dayalı olarak geliştirdiğimiz tarih
bilimi, insanlığın 12.000 yıl önce henüz ’emekleme’ çağına bile geçmemiş bir bebek olduğunu
söylüyordu!
Tarih kitaplarına göre o çağlarda yaşayan insanın, henüz avlanarak ve bitki toplayarak hayatını
sürdüren, dili, dini, kültürü, sanatı olmayan, yerleşik yaşama bile geçmemiş bir ‘sürü’ olması
gerekiyordu!
Halbuki Göbekli Tepe’de devasa büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle oluşturulmuş, özenle
inşa edilmiş, özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınak bulunmuştu! Tapınakta 3
ila 6 metre büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşabilen T biçiminde dev heykeller yer almaktaydı!
Tarih bilimi altüst oluyor!
Klasik tarih biliminde, insanlığın büyük dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarda, tarımın
bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu!
Tarım yerleşik hayatı, yerleşik hayat da “binlerce yıl içinde” kültürü, sanatı ve dini, yani
“Uygarlığı” meydana getirmişti.
Klasik uygarlıklar sıralaması şöyleydi:
Sümer Uygarlığı (İÖ.4000): Dicle ve Fırat
Mısır Uygarlığı (İÖ.3500 ): Nil Nehri
Maya Uygarlığı (İÖ. 2600): Güney Amerika
Hint Uygarlığı (İÖ.2500): İndüs Irmağı
Çin Uygarlığı (İÖ.1500): Sarı Irmak
Dikkat edilirse, ilk uygarlık olarak bilinen ve taş yapılar yapabilme kapasitesine sahip ilk topluluk
olduğu düşünülen Sümer Uygarlığı’nın bile İ.Ö. 4000 yılında ortaya çıktığı görülmektedir!
O halde Sümerler’den 7.000 yıl önce, insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna keskin taşlar
bağlamayı bile yeni öğrendiği düşünülen bir çağda, bu büyüklükte yapılar nasıl inşa
edilebilmişti?
Bilim insanları, aynı soruların benzerini daha önce İngiltere’deki “Stonehenge” ve Mısır’daki
“Piramitler” için de sormuşlardı! “Teknolojinin bu denli geri olduğu bir çağda, insanlık bu
büyüklükteki yapıları nasıl inşa edebilir?” sorusu, başlıca merak konusuydu!
Göbekli Tepe bulguları, bu soruları bile ‘anlamsız’ hale getirdi!
Zira Şanlıurfa’da ortaya çıkarılan tapınaklar, Stonehenge’den 7000, Piramitler’den 7500 yıl
eskiydi!
3
4. Bazı taşlar Stonehenge’dekinden çok daha iriydi ve Stonehenge taşları kabaca oyulmuş,
özelliksiz kayalardan oluşurken, Göbekli Tepe’dekiler ince resim ve işlemelerle donatılmıştı!
Göbekli Tepe’deki dev kaya-heykelleri inceleyen National Geographic araştırmacısı, konuyla
ilgili belgeselde meseleyi özetleyen şu cümleyi kuruyordu: “Bu dönemde yaşayan insanların bu
tapınakları yapabilmesi, üç yaşında bir çocuğun elindeki oyuncak tuğlalarla Empire States’i inşa
etmesine benziyor!”
Anlaşılması güç sembolizm!
İnsanlığın Sümer ve Mısır yazısını daha yeni çözdüğünü ve bu toplumları anlamak için bu yazılı
metinleri kullandığı düşünülürse, Göbekli Tepe’nin daha uzun süre “gizem” olarak kalacağını
söyleyebiliriz.
Zira 12 bin yıl önce yaşayan bu insan topluluklarıyla ilgili elimizde “yazılı” hiçbir bulgu yok!
Günümüzden o kadar eskide yaşamışlardı ki, “Kimdiler, neye inanırlardı, nasıl yaşarlardı ve ne
düşünürlerdi?” gibi sorulara verebileceğimiz hiçbir yanıt bulunmuyor!
Kayalar üzerine işlenen motiflerin anlamını çözmek bu yüzden oldukça zor.
4
5. T şeklindeki sütunların tümü, ‘insan şeklinde’ resmedilmiş. Ellerini kasıklarının üzerinde
birleştiren dev insanlar. Yine Göbekli Tepe’de bulunan ve dünyanın en eski heykeli kabul edilen
heykel figürü de, yine ellerini kasıklarında birleştirmiş bir insanı betimliyor. Bu ve buna benzer
sembolizmlerin ne anlama geldiğini kimse bilmiyor!
Üstelik, Göbekli Tepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20 tapınak, inşa
edilmelerinden tam 1000 yıl sonra tonlarca toprak taşınarak örtülüyor ve üzerleri tamamen
kapatılıyor.
Yapımı için büyük çaba harcandığı belli olan bu muhteşem tapınakların neden daha sonra yine
muazzam bir emek harcanarak gömüldüğünü anlamak mümkün değil!
Göbekli Tepe’nin gizemi o denli büyük ki, ona gösterilen uluslararası ilgi her geçen gün daha da
büyüyor! Geçtiğimiz günlerde Göbekli Tepe’yi manşete taşıyan İngiliz Guardian Gazetesi,
bölgenin yakında “Mısır Piramitleri” kadar ünlü olacağını açıkladı!
Belli ki, önümüzdeki yıllarda Göbekli Tepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır olacak.
Türkiye’de yaşayan herkes, bunun ülkesi için ne kadar büyük önem taşıdığının bilincinde olmalı!
5