Yakinda idrak edecegimiz hac donemi ve kurban bayramini bu degerleri ölümsüzleştiren sahsiyetler uzerinden gundemimize tasimaya Kursu Hitabeleri devam ediyor.
Gecen yil Hz. Ibrahim’i gunumuze tasimak isimli sunumuyla bizlere ilim ve irfaniyla sunumunu yapan sayin Huseyin Kerim Ece yeniden aramizda.
Kendisini gerek kitap ve dergilerde cikan yazilarindan gerekse seminer ve konferanslarindan taniyorsunuz.
Kurban olayina hic Ismailin penceresinden baktinizmi?
O’nun ruh hali nasildi? Kendisi nasil bir gencti ve babasi ile arasi nasildi?
Konu kendisine acilinca tepkisi nasil oldu?
Gunumuzde kurban keserken yada fakir ulkelere kurbanimizi gonderirken hangi ruh halini yasiyoruz?
Kurban olgusu bize, ailemize ve toplumumuza ne getiriyor ve ne goturuyor?
Bu ve bunun benzeri bircok onemli konunun gundeme gelecegi ve ehil bir insanin yapacagi sunuma katilmanizi canu gonulden arzu ederiz.
Hayirli bir davete cagrildiginda katilmak peygamberi bir davranistir.
Ebubekir Sifil hocanın İlim ve İrfan dergisi Aralık sayısında kaleme aldığı “Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi” konu başlıklı makalesidir.
Yakinda idrak edecegimiz hac donemi ve kurban bayramini bu degerleri ölümsüzleştiren sahsiyetler uzerinden gundemimize tasimaya Kursu Hitabeleri devam ediyor.
Gecen yil Hz. Ibrahim’i gunumuze tasimak isimli sunumuyla bizlere ilim ve irfaniyla sunumunu yapan sayin Huseyin Kerim Ece yeniden aramizda.
Kendisini gerek kitap ve dergilerde cikan yazilarindan gerekse seminer ve konferanslarindan taniyorsunuz.
Kurban olayina hic Ismailin penceresinden baktinizmi?
O’nun ruh hali nasildi? Kendisi nasil bir gencti ve babasi ile arasi nasildi?
Konu kendisine acilinca tepkisi nasil oldu?
Gunumuzde kurban keserken yada fakir ulkelere kurbanimizi gonderirken hangi ruh halini yasiyoruz?
Kurban olgusu bize, ailemize ve toplumumuza ne getiriyor ve ne goturuyor?
Bu ve bunun benzeri bircok onemli konunun gundeme gelecegi ve ehil bir insanin yapacagi sunuma katilmanizi canu gonulden arzu ederiz.
Hayirli bir davete cagrildiginda katilmak peygamberi bir davranistir.
Ebubekir Sifil hocanın İlim ve İrfan dergisi Aralık sayısında kaleme aldığı “Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi” konu başlıklı makalesidir.
Asıl varken gölge eksiktir. Hak yolunun yolcuları ise O Nebi’nin varisleridir. Bizlere rehberlik yolunda Allah Resulünün ahlakını aktarırlar, aktarmak isterler. Yani sözleri ile fillerindeki tutarlılık kişiyi ahlak sahibi yapar. Erdemli kılar. İnsanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran özelliği öğrenme kabiliyeti, bu değerler ile birleştirip insan onuruna yakışan şekilde hareket etmesidir.
İnsanımız şunu anlamalı: Meal okuyarak din öğrenilmez. Öyle olsaydı, meal olgusunun ortaya çıkıp yaygınlaştığı modern zamanlara gelinceye kadar bu ümmetin dininden-imanından habersiz yaşadığını söylememiz gerekecekti! Kur'an ve Sünnet'in bizden ne istediğini tam anlamıyla kavrayabilmek için, öncelikle belli bir Usul'e ihtiyaç vardır. İşte mezhep bize bu Usul'ü ve bu Usul doğrultusunda ortaya konulmuş füruu/pratiği veren biricik sistemdir. Bu noktada yaşanan bir kafa karışıklığına parmak basmanın sırasıdır: "Kur'an ve Sünnet elimizde olduğu halde mezhep imamlarının ve ulemasının görüşlerine niçin ihtiyacımız olsun?" derler.
Fatiha Suresi Arapça, Türkçe Oku ve Dinle. Fatiha Suresi Meali, Tefsiri, Fazileti, Fatiha Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular ve Tüm Detaylar. https://suresi.com.tr/fatiha-suresi/
2. 32 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
TAKDİM
Biz millet olarak Kur’anımızı severiz.
Onu bayrakla sarıp sarmalar, öpüp
başımıza koyarız. Hep evimizin
en mutena yerlerinde asılı durur.
Kur’anımız her zaman yüreğimizi ısıtır.
Çocuklara Kur’an sesi, inananlar için
anne rahminde üçüncü devrede başlar
ve sâba meltemi gibi içimize dolar.
Okul öncesi dönem çocuğun dini
duygusunun gelişiminin ve dini
konulara merakının en yoğun olduğu
evredir. Bu dönemde çocuğun aldığı
dini eğitim onun ileriki yaşlarda sahip
olacağı dindarlığın şeklini belirler.
Din olgusu, iman, ibadet ve ahlak
esaslarından oluştuğuna göre çocuğun
ahlak eğitimi de önemlidir. Çocuk okul
öncesi dönemde aldığı din ve ahlak
eğitimi ile kendisine özgüveni olan,
Allah ile barışık, toplum ile uyumlu ve
otonomisi gelişmiş bir birey haline gelir.
Durup düşünelim. Kalan ömrümüzü,
Kur’an’la daha içten, daha yakından,
daha deruni, daha yürekten, daha
kalbi, daha sıcak, daha samimi.....
bağlar kurmak için değerlendirelim.
Kur’an’a doğru bir yürüyüş başlatalım.
Dudaklarımızı Kur’an pınarına
dayayalım, kana kana içelim ondaki
hayat suyunu, kalbimizden bedenimize
doğru bir Kur’an inşası başlatalım...
Kur’ân Dostları,
Zaman geçiyor. Şimdi değilse ne
zaman? Bugün değilse hangi gün?
Kur’an’la ne zaman buluşacağız?
Bu ailede Kur’an çağıltıları ne zaman
kulakları doyuracak? Gönülleri ihya
edecek? Ne zaman?
Kur’an’la büyümek var, bir... Yuvamızın
hamuruna Kur’an sevgisini katmak var.
Yüreklerimizi ilmek ilmek Kur’an’la
dokumak var.
Rasûlullah Efendimiz, “Kur’ansız yürek,
harap bir ev gibidir” buyuruyor...
Kur’ansız bir ev acaba ne gibidir?
Hadi al Kur’an’ı eline. Bas bağrına, şöyle,
bir çocuğun Elif cüzünü bağrına bastığı
gibi. Sev onu, gir içine, yudumla, çöz
anlamını, anla sana hitabını... Ve sonra;
-Lebbeyk, de... Allahümme lebbeyk!
-Tüm varlığımla hazırım Ya Rabbi...
Bana sevgini ver Ya Rabbi. Bana Sana
ulaşacak yolu göster Ya Rabbi.
Kıymetli Okuyucularımız,
Nihat DURUR
Yönetim Kurulu Başkanı
3. 54 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
HAYAT NOTLARI
HOŞGÖR KUR’ÂN
KURSLARI YAPTIRMA VE
YAŞATMA DERNEĞİ
GENEL YAYIN
YÖNETMENİ
Nihat DURUR
YAYIN KURULU
Abdullah BAYRAM
Yusuf KİRAZ
Yusuf KAROĞLU
Ebubekir SEYHAN
İsmail YILMAZ
Salih Bayram DAL
Sümeyye AYDIN
GRAFİK
Mehmet SÖNERCAN
BASKI
GNG OFSET
ADRES:
Boyacı Mah. Buğday Pazarı
Pürsefa Hanı No: 21
Şahinbey/Gaziantep
Tel: 0342 2312567
YAZIŞMA ADRESİ:
Hoşgör Fatih Kur’ân Kursu
Havaalanı Yolu Üzeri
Şahinbey/Gaziantep
Tel: 0342 4240251
Karataş Hoşgör Yatılı
Kız Kuran Kursu
Karataş 1. Bölge
Şahinbey/Gaziantep
Tel: 0342 3717601
Hoşgör Hayriye Özbudak
Anaokulu
Karataş Mah. 103401 Cad.
No:24 Şahinbey Gaziantep
0342 371 5741
İÇİNDEKİLER
RÖPORTAJ, MAKALE, YAZI DİZİSİ, HABERLER, ETKİNLİKLER...
HOŞGÖR EĞİTİM KURUMLARI
06-09
Musa İMAMOĞLU
SUNUŞ YAZISI
“HAYATA KUR’AN İLE BAŞLA“
50-51
KURUMLAR
HOŞGÖR KARATAŞ
KIZ KURAN KURSU
52-53
KAZANIMLAR
VELİ ZİYARETLERİ
HAFIZLIK YEMEĞİ
24-27
Ahmet M. ZİYLAN
HAYAT NOTLARI “BİR
TABAK İNCİR”
38-39
ANMA PROGRAMI
ADİL HOCA 17.
YILINDA ANILDI
42-45
KURUMLAR
HOŞGÖR HAYRİYE
ÖZBUDAK ANAOKULU
40-41
PROGRAM
KUTLU DOĞUM
ETKİNLİKLERİ
10-13
RÖPORTAJ
DÜNE DAİR NE
VARSA: HOŞGÖR
HAYATA
KUR’AN
İLE BAŞLA
30-33
PORTRE
HAFIZ AHMET
SÖYLEMEZ
58-59
ETKİNLİKLER
MÜBAREK GÜN VE
GECELER
46-47
MERASİM
KINA MERASİMİ
HAYIR KERMESİ
14-17
Prof.Dr. Şehmus DEMİR
MAKALE
“İNSAN – İBADET İLİŞKİSİ”
20-21
Okt. İsmail YILMAZ
MAKALE “KUR’AN
DONANIMLI ÇOCUKLAR
YETİŞTİRMEK”
18-19
Ahmet ÇELİK
MAKALE
“Kur’an Rahmettir
- Şifadır”
28-29
Yusuf KAROĞLU
MAKALE
“ŞUURLU EĞİTİM”
22-23
Ökkeş ERUSLU
RÖPORTAJ
VAKIF BAŞKANI
54-55
HABER
ERUSLU CAMİİ
AÇILIŞ TÖRENİ
56-57
HABER
ZİYLAN CAMİİ AÇILIŞ
TÖRENLERİ
34-37
MERASİM
HOŞGÖR FATİH
KURAN KURSU
48-49
KURUMLAR
HOŞGÖR BÜLBÜLZADE
KIZ KURAN KURSU
60-61
ETKİNLİK
KONFERANSLAR
AKADEMİK SUNUM
4. 76 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
SUNUŞ YAZISI
HAYATA KUR’AN İLE BAŞLA
Musa İMAMOĞLU (Şahinbey İlçe Müftüsü)
“İçinde
Kur’an’dan bir
şey olmayan kişi
harap olmuş
bir eve benzer”
Sünen-i Tirmizi;
5/177
“İçinde Kur’an
okunan ev,
içindeki aile
fertlerine
(okyanuslar
kadar) genişler.
Melekler oraya
iner, şeytanlar
ise oradan kaçar.
O ev hayır
ve bereketle
dolar. Kuran
okunmayan
ev, halkına
daralır, melekler
orayı terk eder,
şeytanlar ise
oraya musallat
olur. O evin hayır
ve bereketi kaçar”
Tirmizi:5/18.
Yüce Allah eşrefi mahlukat
olarak yarattığı insanları hiçbir
zaman diliminde kendi haline
bırakmamış, onlara doğru yolu
göstermek için peygamberler
göndermiş, kitaplar indirmiştir.
Yaşayan ölüler haline gelen
insanlığa hayat vermek üzere
indirilen son kitap Kur’an-ı
kerimdir. Kur’an bütün varlıkları
yaratan, onlara hayat veren Allahın
kelamıdır.
Cehalet bataklığına saplanan ve
bu kötü durumdan kurtulmak
için bir türlü çıkış yolu bulamayan
insanlık kur’an sayesinde bu
bataklıktan kurtulmuş, yeniden
can bulmuştur.
Bu gerçek Kur’anda şöyle anlatılır:
Bu kitap, insanların aklını
aydınlatan ışık, inananlar için bir
kılavuz, bir rahmettir.(1)
Kur’an Hablullahtır. Yani Allahın
ipidir. Yüce Allah bu ipe hep
beraber sımsıkı sarılmamızı
istiyor. Kur’andan uzak yaşamanın
ateş çukuruna düşme tehlikesiyle
karşı karşıya kalmak olduğunu
bildiriyor.
Kur’an ayetlerinin ilk muhatabı
olan Allah Resûlü (SAV) hayatı
boyunca, Kur’an’a herkesten daha
çok sahip çıkmış, saygı duymuş,
bütün emir ve yasaklarına riayet
etmiş, herkesten çok ona hürmet
ve bağlılık göstermiş, adeta
Kur’anla bütünleşmiştir.
Sevgili Peygamberimizin;
Kur’an okuyan mü’mini kokusu
hoş, tadı güzel bir portakala
benzetmesi, Kur’an okumayan
mü’minin ise hurma gibi tatlı,
ama güzel bir kokudan mahrum
olduğunu söylemesi ne kadar
anlamlıdır (3).
Allah rasulü (sav) Kur’anın,
kendisine uyanları koruduğunu,
imar ve ihya ettiğini, Kur’andan
uzak kalmanın ise insanı harap
ettiğini bildirir:
“İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan
kişi harap olmuş bir eve benzer”
(4).
“İçinde Kur’an okunan ev, içindeki
aile fertlerine (okyanuslar kadar)
genişler. Melekler oraya iner,
şeytanlar ise oradan kaçar. O ev
hayır ve bereketle dolar. Kuran
okunmayan ev, halkına daralır,
melekler orayı terk eder, şeytanlar
ise oraya musallat olur. O evin hayır
ve bereketi kaçar” (5).
Hem Mekke’de hem de Medine’de
ashabını Kur’an öğretiminden
geçiren Hz. Peygamber, Kendisine
vahyedilen ayetleri dinleyenlere
öğrettiği gibi, işitemeyenlere de
bir yolunu bulup ulaştırıyordu.
Herkes vahyin gelmesini bekliyor;
gelir gelmez de hemen öğrenmek
için can atıyordu.
Kur’an öğretimi denilince
akla gelen ilk yer, Peygamber
Efendimiz’in mescidi idi.
Mescid-i Nebevi Kur’ân okuyan
sahabelerle dolup taşar, mescidin
her tarafından Kur’ân sesleri
yükselirdi. Hatta Resûlullah (sav)
namaz kılanların yanılmaması
için Kur’an okuyan ashabına
seslerini fazla yükseltmemelerini
emretmişti. [6]
Peygamber Efendimiz’in
zamanının önemli bir kısmı
mescidde geçerdi. Sahabe-i kiram
Mescid-i Nebevi’de Efendimiz’in
etrafında halkalar oluştururlar,
Peygamber Efendimiz’in
anlattıklarını dikkatle dinlerlerdi.
[7] Hz. Peygamber bir gün
evinden çıkıp mescide gitmiş,
orada insanların iki halka
oluşturduklarını görmüştü. Bu
halkalardan birinde bulunanlar
Kur’ân-ı Kerîm okuyor ve Allah’a
dua ediyordu. Diğer halkada
bulunanlar ise ilim öğreniyorlar ve
öğretiyorlardı.
5. 98 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
SUNUŞ
Peygamber
Efendimiz,
“Bunların hepsi
de hayırlıdır;
şunlar Kur’ân
okuyorlar ve
Allah’a dua
ediyorlar. Allah
dilerse onlara
isteklerini verir,
dilerse vermez.
Bunlar ise
öğreniyorlar
ve öğretiyorlar.
Ben de
muallim olarak
gönderildim”
Musa İMAMOĞLU (Şahinbey İlçe Müftüsü)
Peygamber Efendimiz, "Bunların hepsi
de hayırlıdır; şunlar Kur'ân okuyorlar ve
Allah'a dua ediyorlar. Allah dilerse onlara
isteklerini verir, dilerse vermez. Bunlar
ise öğreniyorlar ve öğretiyorlar. Ben de
muallim olarak gönderildim” buyurarak
onların halkasına oturmuştu. [8]
Hz. Ali (ra) Kufe Mescidi'nde insanların
Kur'ân okuduklarını ve okuttuklarını
işitince şöyle demişti: "Bunlara müjdeler
olsun. Bunlar Rasûlullah'a insanların en
sevimlisi idi.” [9]
Tabiînden, zühd ve takvasıyla meşhur
Ebû Abdurrahman es Sülemi (ö. 73/692),
Hz. Osman (ra)'ın hilafetinden itibaren
Kufe Valisi Haccac zamanında Kufe
mescidinde Kur’ân okutmaya devam
etmiş ve "Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı
öğrenen ve öğreteninizdir” hadis-i şerifine
işaret ederek: "Beni burada oturtan işte bu
hadistir” [10] demiştir.
Yukarıda dile getirilen bazı ayet ve
hadislerden de anlaşılacağı gibi hayat
kuranla güzelleşiyor, Kur’anla anlam
kazanıyor.
Kur’anı öğrenmek ve öğretmek her
Müslüman’ın en büyük gayesi olmalıdır.
Yani hayat Kur’an ile başlamalı, Kur’an ile
devam etmelidir.
Bu duygu ve düşünceler doğrultusunda
hareket eden Müslümanlar her zaman
ve her yerde Kur’anı hayatlarının tam
merkezine yerleştirmiş, Yüce Allahın
insanlığıhidayeteulaştırmakiçinindirdiği
bu son kitabı okumak ve okutmak için
çok büyük gayret sarfetmiş, bu yolda
hiçbir fedakarlıktan kaçınmamışlardır.
Osmanlıda Kur’an eğitimine
sıbyan mekteplerinde başlanırdı.
Sıbyan Mektepleri Şimdiki
anaokullarının karşılığıdır.
Buralarda sabî denilen 5-6
yaşındaki çocuklar eğitim
gördüğü için “mektep” adını
almıştır.
Bu mektepler umûmiyetle
câmilerin avlusunda, yakınında
ya da câmilere bitişik tek bir
odadan ibâret mekanlardı.
Sıbyan mekteplerinin câmi
çevrelerinde ya da câminin
içinde olmasının sebebi;
çocukların mânevî bir atmosfer
içinde dini eğitim almaları
ve bunu uygulamalı olarak
öğrenmeleriydi.
Sıbyan mektepleri tek bir
odadan oluşurdu. Buralarda
ders veren medrese mezunu
hocalar, umûmiyetle mektebin
yakınındaki câminin imamı veya
müezzini olurlardı.
Bir sıbyan mektebinde ortalama
30 çocuk okurdu. Bu çocuklar her
akşam evlerine gitmeden önce
mektebi yaptıranın rûhuna fâtiha
okurlardı.
Osmanlıyı yüzyıllarca dimdik
ayakta tutan işte bu ulvi ruh
idi. Onlar hayata kur’an ile
başladılar. Hayatlarını Kur’an
ile güzelleştirdiler. Bu güzelliği
dünyanın her tarafına yaymaya
çalıştılar.
Onlar üzerlerine düşen görevi
güzel bir şekilde yerine getirerek
arkalarında güzel bir miras
bırakıp gittiler.
Hayata yeni başlayan çocukları
Kur’anla tanıştırmak, onları
kur’an ahlakıyla yetiştirip geleceğe
hazırlamak her müslümanın en
önemli görevidir.
Bu görevi yerine getirirken
modern kreşlere, ana okullarına,
kur’an kursu binalarına, uzman ve
idealist hocalara şiddetle ihtiyaç
olduğu göz ardı edilmemeli.
Hayata Kur’an ile başlayan,
Kur’anın okunup okutulması için
hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan
kuran dostu mü’minlere salam
olsun.
--------------------------------
(1) Casiye, 45/20
(2) Al-i İmran, 3/103
(3) Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 17
(4 ) Sünen-i Tirmizi; 5/177
(5) Tirmizi:5/18.
(6) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 324;
Zerkani, Menahilü’l-irfan, Beyrut 1996,
I, s.169.
(7 ) Malik, Muvatta, Selam, 4; Buhari,
İlim, 8; Salat, 84; Müslim, Selam, 26;
Ebû Davud, Edeb, 14; Tirmizi, İsti’zan,
29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V,219,
284, 298, 401.
(8) İbn Mace, Mukaddime, 17; Ahmed
b. Hanbel, Müsned, III, 328.
(9)Heysemi,Mecmeu’z-zevaid,VII, 162,
166.
(10) Buhari, Fedailü’l-Kuran, 21.
6. 1110 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
RÖPORTAJ
Hoşgör ; Dernek ne zaman ve kimler
tarafından kuruldu ve Kur’an kursumuzun
mâzisinden bahseder misiniz ?
1977’de Hayri SERTBAŞ , Mehmet
ÇOLAK ,Haşim BAKBAK ve Ali BİLEN
Başkanlığında kuruluyor..
O zamanda sadece Hoşgör Camisi’nin
altında boş bir yer vardı. Hâfızlık kursumuz
ilk orda başladık . Başka resmi kuran kursu
yoktu.
1977’de Ali BİLEN başkanlığında kurulan
derneğin ilk yılında çok fazla sayıda kayıt
yapılır. Şerif Bayram yönetim kurulu
başkanı seçildi. O zamanda mevcut olan
Kuran kursu hizmeti çok yetersiz kalıyordu.
30 tane öğrenci geliyordu ancak 10 tanesini
kayıt alabiliyorduk.20 tane talebeyi geri
gönderiyorduk .Hep de muhtelif beldelerden
geliyorlardı. Kimisi Kilis ,kimisi Osmaniye,
kimisi Şanlıurfa, kimisi Kahramanmaraş vs.
1989 yılında dernek başkanımız ve veliler
biz bu vaziyetten ziyadesiyle mahçuptuk.
Tâlep çok fazla ama maalesef imkânlarımız
ve zeminimiz çok kısıtlı idi . Bundan çok
müteessir ve üzgün idik. 1991 yılında dernek
başkanımız Mehmet Konukoğlu acilen buna
bi çâre bulmalıyız diye, kendi derneğimizde
uzun uzun istişâreler ve toplantılar yapıldı.
Bu istişare ve toplantılar neticesinde
herkesin de tasdik ve kanaâtiyle, ihtiyaca
cevap verecek büyük bir Külliye fikri ortaya
çıktı.
Hacı Mahmut Konukoğlu ağabey madem
öyle o zaman hadi bu kursu yapalım dedi.
ALLAH’ın izniyle demişti, hemen kolları
sıvadık başladık faâliyetlere ... Şimdi bize
geniş bir arazi lâzım ve arazi nerede olacak
diye ilk önce arazi çalışması yaptık..
DÜNE DAİR NE VARSA: HOŞGÖR
MAHMUT KONUKOĞLU - ŞERİF BAYRAM - CELAL YEŞİLNACAR
Bugün ki Kur’an Kursu Külliyemizin
bulunduğu 25.000 metrekarelik boş
araziyi bulduk .Kiminmiş bu arazi diye
soruşturmaya başladık. En sonunda
sahibinin adını tespit ettik, SARI NÂDİR
diye birininmiş.
Gittik arsa sahibine bu araziyi bize sat
dedik, adam bende satılık arsa yok diye
bizi mahcup etti. Hemen bu adamı tanıyan
biri var mı diye bize bir aracı, vesile olsun
manasında bunu tanıyan Şerif Bayram
amcanın kardeşi Abdullah Bayram isminde
birini bulduk.
Hemen bu zâta merâmımızı güzel güzel
anlattık, bu arazinin konumu çok uygun,
tam istediğimiz genişlikte vs.
Böylelikle Abdullah beyin vesilesiyle arazi
alındı.
Bu seviyeye gelmesi SARI NADİR’e
anlattığımız şu konuyu çok iyi kavramış
olduğundandır.
Dünya fânidir, binlerce sene yaşamak
olsa, bâki olan hayat-ı uhreviyenin
yanında, hiç ender hiç mesâbesindedir.
Fakat fâni olmakla beraber, bâki
hayatın bâki meyvelerini verecek bir
mezraâsıdır.
Zirâ eken biçer sözü atalarımızdan kalma
mübarek bir sözdür.
Daha sonra araziyi aldık, arazinin tapusunu
sağ salim üzerimize geçirdik. Ondan sonra
acaba proje nasıl olsun diye düşündük,
istişâre ettik.
İstanbul / Pendik’te bir Kız Kur’an Kursu
var dediler, biz de onu görmeye gittik. Çok
büyük ve şekil olarak L şeklindeydi bizim
kuran kursumuz da U şeklinde olsun diye
bir teklif geldi ve Kur’an Kursumuzun kaba
inşaatına başladık.
Hüseyin Erturhan bey, inşaat ile ilgili her
şeyden anlıyordu, eli bu işlere çok yatkındı.
Su hattını , elektrik hattını çekmede bize
çok yardımcı oldu. Bu inşaata sıfır bütçeyle
başladık. Hiç tereddüt etmeden, Allah
gönderir dedik. Zirâ Allah’ın Kitâb-ı Mübini
için çalışıyorduk. Bizi yarı yolda bırakmaz,
lütfunu ve ikrâmını bizden esirgemez,
kendi yolunda çalışan bu mübârek insanları
mahçup etmez, perişan etmez, zor durumda
bırakmaz dedik . Ve hakîkâten de çoğu
zaman bir çok acâyip şeyle karşılaştık.
İlk önce herkesin kendi aidatından verdiği
çok cüz’î bir miktar toplandı . Pek fazla bir
şey değildi ama böyle bir numûne olarak
böyle başladık.
Kursu yıkmaya geldiler
Aslında bu arsa daha imara girmemişti.
Biz inşaata başladıktan sonra 5 veya 6
kere mühürlediler. Gaziantep Belediyesi o
zaman halk partililerin elindeydi. Burayı
yaptırmayız, izin vermeyiz diye çok
direttiler. Belediye personeli bir arkadaş
da siz onlara bakmayın inşaatınıza devam
edin diye bize telkinat veriyordu. Tamamen
ortada olacak, herkesin olacak, yani
tamamen halkın olacak.
7. 1312 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
RÖPORTAJ
İlk toplantılarımızı Hacı
Kazım Keçeci’nin bağ evinde
gerçekleştiriyorduk. Kongre
vardı. O kongrede yönetim
kurulu belirlendi.
Hacı Kazım abi Tercüman
gazetesinin yazarı Ahmet
Kabaklı’yı bağ evine
getirmişti. Birçok önemli
iş bu bağ evinde karara
bağlandı.
Kurs kurulurken özellikle
şu ana esasları göz önünde
bulundurmayı belledik.
Bir bu kursa kesinlikle
hiçbir siyasi görüş belli
değilmeyecek. Hiçbir partiye
Muhibbanlık mensubiyet
aşikar ne söylenmeyecek
yapılmayacak. İkincisi hiçbir
mezhep hiçbir tarikat hiçbir
siyasi görüş adı taşımamalı
hiçbir şeye bağlı olmamalı.
Burası öyle diye karar aldık
ve bu sebeple yani bu Kur’an
kursumuz her zaman halka
açık bir yer oldu, herkes
geldi.Halk bize çok sahip
çıktı. Yoksa biz bu kursu asla
bitiremezdik
Hoşgör derneğe çok sayıda
adam geldi. O zaman Hasan
Kalyoncu, Hakkı Tataroğlu
girmişti. Kursun ikinci katı
bu zatlar vesilesiyle yapıldı.
Sonradan kursumuzun
hepsini parça parça yaptık.
Hoşgör: Vakıf adına para
toplamak zor oldu mu?
Tabi ki. Anlatayım
Bedestende Ahmet
Mutafoğlu var. Bedestende
herkesin yanına gidiyoruz
bir şeyler istiyoruz ama
Ahmet Mutafoğlu’nun yanına
gitmiyoruz. Bize dediler ki
bu adam hiç yardım etmez
hiç bununla uğraşmayın,
muhatap olmayın. Neyse
bir gün Ahmet Mutafoğlu
bizi yakaladı, bana niye
gelmiyorsunuz diye sitem etti.
Bize bir miktar para verdi.
Bazı insanlar var ki, isimlerini
mutlaka bu vesileyle
anmamız gerekiyor
Bunlardan biri de Hacı
Halil Çeliksoy... bize yüklü
miktarda para döviz verdi.
Allah razı olsun bizim işimizi
görmüştü o zaman da.
Kendisine isminizi yazalım
dedik. Kabul etmedi ve
benim verdiğimi kimseye
söylemeyeceksiniz diye bize
sıkı sıkı tembih etmişti.
Birgün Mahmut Konukoğlu,
Hüseyin Erturhan, Hayri
Evlek ve Celal Yeşilnacar’dan
oluşan yönetim kurulu olarak
Sani Konukoğlu’nun yanına
gittik. O zaman meseleyi
anlattık. kendisi de şöyle
dedi. ‘’Siz çok büyük bir işe
girmişsiniz yani hakîkâten
çok ciddi bir iştir.’’
Celal Yeşilnacar dediki ;
‘’Bu Kur’an kursuna babanız
Zekeriya Konukoğlu’nun adını
verelim, bu kursun yapımını sen
üstlen. “
O zât; ‘’Yok ağam dedi , beni bu işe
koymayın ancak ben size yardım
ederim” dedi.
Ancak Sani Konukoğlu’ nun ömrü
kifâyet etmedi. Hakk’ın rahmetine
kavuştu. Allah ebeden kendinden
râzı olsun. Allah Rahmet etsin,
mekânı ve makâmı âlî olsun.
Daha sonra inşaâtın yapımında
ismini sayamayacağımız kadar bir
çok Allah dostunun ve insanların
destekleri oldu. Cenâb-ı
Hâk cümlesinden râzı olsun.
Yine bir gün Kur’an kursunun
yapımı ve inşaat malzemelerinin
ücretlerinin ödenmesinden dolayı
çok ciddi bir sıkıntı içerisindeydik.
Daha sonra Merhûm Sani
Konukoğlu’ nun oğlu olan
Abdulkadir Konukoğlu’nu telefon
ile arayıp bir randevu aldık, ertesi
gün yanına gittiğimizde yerinde
bulamadık, âcil bir iş nedeniyle
İstanbul’ a gitmek zorunda
kalmıştır.
Biz ise Abdulkadir bey ile
görüşmüştük. Abdulkadir bey ile
telefon görüşüp ihtiyaçtan daha
fazla parayı verdi.
Daha sonra paraya ihtiyacımız
olduğunda İstanbul’a gidelim,
yardım manasına diyerek biraz
böyle topladık. Ama çok sıkıntılar
çektik, çok olumsuz şeylerle
karşılaştık.
O iki gün en çok yardımı Ahmet
Ziylan abimiz yapmıştı. Kursa
o zamanda yardım edenler
dokumacılar, İplikçi, iğneci halıcı
esnafıydı. İnşaatın ilerleyen
safhalarında o zaman Antepteki
esnafın çoğu bize yardım etti.
Hoşgör: Kursun ilk yıllarından
kimleri hatırlıyorusunuz?
Şerif Bayram, Yusuf Çelebi,
Mehmet Çolak Hayri Sertbaş,
Gaziantep Lisesinin Şükrü bey
isminde bir müdürü vardı.Hatta
müftü Çolakoğlu’nun da dâmadı
idi.
İlk muhatap olduğumuz
Hüsamettin Baykal hocaydı.
Mustafa Deniz hocanın hocası,
daha sonra Hâfız Hüseyin Emre
hoca geldi. O dönemde Adil
Hocaefendi dernek onursal
başkanı oldu. 1996’ da vakıf
kuruldu.
Birinci dönem başkanlığını ben
(Şerif Bayram) yaptım.
Burada esas önemli faaliyetler
bizden sonra gelen dernek
tarafından yapıldı. 2005’te biz
derneği genç olan Nihat Durur
ve ekibine teslim ettik. Dernek
başkanlığından çekildik.
‘’Siz çok büyük
bir işe girmişsiniz
yani hakîkâten
çok ciddi bir iştir’’
8. 15http://www.hosgorkulliyesi.org
Bu bağlamda ibadeti, şekli
ibadetler ve şekli olmayan
ibadetler şeklinde ikiye ayırmak
mümkündür.
Şekli ibadetlerden
kasdettiğimiz, belirli zaman
veya mekanda, belirli kurallar
dahilinde yapılan; namaz,
oruç, zekat, hac ve benzeri
ibadetlerdir. Bu tür ibadetleri
etki ve sonuç itibariyle sırf
ahiretle irtibatlandırıp, ahirette
meydana gelecek kazanımlarla
sınırlamak, doğru bir yaklaşım
olmayacaktır. Zira bu tür
ibadetler incelendiğinde, sırf
ahireti ilgilendiren ve bütün
yönleriyle ahiret hedefli
hiçbir ibadetin olmadığını;
bilakis, şekli veya formel
diye nitelendirdiğimiz tüm
ibadetlerin insan hayatındaki
yaşam tarzını belirleme
konusunda fonksiyonel rol
aldıklarını,bireyselvetoplumsal
yönlerinin bulunduğunu açıkça
görmek mümkündür.
Sözgelimi, müslüman bireyin
günlük hayatının bir parçası,
dinin direği ve ibadetlerin
sembolü olan namazı ele alalım;
Namazın, bütün müslümanların
yerine getirmesi zorunlu olan
bir ibadet olduğu Kur’an’ın
bir çok yerinde belirtilir. İlk
bakışta namazın ahiretle ve
insanın ruhi yönüyle ilgili
bir eylem olduğu görülebilir.
Ancak Kur’an namazı;
“Şüphesiz namaz, hayasızlıktan
ve kötülükten alıkoyar.”
(Ankebut, 29/45) şeklinde
tanımlayarak, namazın,
insanı her türlü kötülükten ve
insani olmayan davranışların
tümünden alıkoyacağını /
alıkoyması gerektiği ısrarla
vurgulamaktadır. O halde
müslüman fert namaz
kılmakla birlikte çizilen
ilahi sınırları rahatlıkla
aşabilmekteyse, namazın
hakikatine ulaşamamış olmakta
ve temel ibadetini, şekilsel
kurallar yığını içerisinde icra
edilen bir eyleme indirgemiş
olmaktadır. Bu eylemin onun
yaşamında derinliğine bir
etki yapamayacağı ise bilinen
bir gerçektir. Yüce Allah’ın
namaz ibadetine yüklemiş
olduğu fonksiyonun, yukarıda
tasvir etmiş olduğumuz tipin
davranışıyla örtüşmediği
açıktır. İbn Abbas’ın (v. 68/687),
kendisini iyiliklere yöneltmeyen
ve kötülüklerden alıkoymayan
insanın kıldığı namazın, o
kişiyi Allah’tan daha fazla
uzaklaştırmaktan başka bir
işe yaramayacağını belirten
ifadesi de bu hususu destekler
niteliktedir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün
olmakla birlikte, ifade edilmesi
gereken husus, namazla ilgili
olarak ifade ettiğimiz dünyevi,
bireysel ve toplumsal boyutun,
benzer bir tarzda diğer tüm
ibadetler için de geçerli
olduğudur.
“Şüphesiz namaz,
hayasızlıktan
ve kötülükten
alıkoyar.”
(Ankebut, 29/45)
HOŞGÖR BÜLTENİ-2016
14
İNSAN – İBADET İLİŞKİSİİNSAN – İBADET İLİŞKİSİ
Kur’an’ın ibadet anlayışını özet ve çarpıcı bir şekilde
ortaya koyan ayet şudur: “İnsanları ve cinleri ancak bana
ibadet etsinler diye yarattım.” Bu ayet incelendiğinde,
insan hayatında ibadet dışında tanımlanan bir alana
yer bırakılmadığını, başka bir ifadeyle öyle bir alanın
tanınmadığını tespit etmek zor olmayacaktır. Zira ayette,
insanların sırf ibadet etmek amacıyla yaratıldıkları
ifade edilmektedir. Dolayısıyla hayatın bütününün
ibadet kapsamında değerlendirilmesinin, yani ibadetle
geçirilmesinin bir zorunluluk, bir gereklilik olduğu hususu
ön plana çıkarılmaktadır. İşte tam da burada, ibadetin ne
olduğu veya ne tür davranışları kapsadığı sorusu can alıcı
bir şekilde kendini hissettirmektedir.
Prof. Dr. Şehmus Demir (Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı)MAKALE
9. 1716 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
Ferdin ilahi emirler doğrultusunda
işleyeceği her fiil, onu Yüce
Allah’a yaklaştırmaya ve sonsuz
aleme bağlamaya bir araç
niteliğinde olacağından, insan
bunu yapmakla Yüce Allah’ın
evreni yaratmasındaki gayesini
gerçekleştirmiş olacaktır.
Allah Rasulü (s.a.v.), yeryüzünün
tamamının mescid olduğunu
belirtmiştir. Bu bakış açısından
anlaşılması gereken anlamlardan
biri de, dünyevi fiillerle ibadetlerin
bir bütün olarak değerlendirilmiş
olmasıdır. O halde müslüman
bireyin ibadeti, cami duvarları ile,
başka bir ifade ile formel ibadet
ile sınırlı değildir. Yaşantısını
Yüce Allah’ın belirlemiş olduğu
ilkeler çerçevesi dahilinde
devam ettirmesi halinde; iş yeri,
okulu, çarşısı, evi ve benzeri tüm
mekanlar onun için birer mescid
olur. Bu mekanlarda kendisinden
sudur eden aktiviteler bütünü ise
ibadet konumuna geçer.
Kur’an’da yer alan; “De ki: Şüphesiz
benim namazım, ibadetlerim,
hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin
Rabbi içindir.” (En’am, 6/162)
ifadeleriyle, müslüman bireyin
tüm davranışlarından gayesinin
Allah rızasını kazanmak olması
gerektiği vurgulanmaktadır. Bir
ayırım, bütünlüğün bozulması söz
konusu değildir. Zira bu ayet, tüm
davranışları içerir niteliktedir.
Binaenaleyh, ilgili ayetteki ibadet
kavramının söz konusu geniş
anlam örgüsü, müslüman bireyin
hayatının bir bütün olarak dini
görünümlü olduğunu / olması
gerektiğini ifade eder. Ancak bu
geniş ve bütüncül yaklaşımın
sağladığı bakış açısıyla, insanın
sırf ibadet etmek amacıyla
yaratıldığını ifade eden ayet
daha doğru ve sağlıklı bir şekilde
anlaşılabilir. İbadeti belirli zaman
ve mekanlarda yapılan belirli
ritüellerle sınırlamak, ayetin
anlaşılma imkanını ortadan
kaldıracağı gibi, yaşam içerisinde
bir parçalanmışlığa, ibadet ve
ibadet dışı şeklinde iki ayrı alanın
oluşmasına neden olacak, ve
neticede, Hz. Peygamber dahil,
hiçbir insan bu ayete muvafık
bir hayat tarzını yaşayamamış
olacaktır / yaşayamayacaktır.
Zira ilgili ayette; “sadece bana
ibadet etsinler diye” ifadesi
kullanılmaktadır.
Oysa her insanın belirli zaman
veya mekanda ve belirli kurallar
dahilinde icra ettiği ibadetlerin
dışında yapmış olduğu davranışlar
da vardır ve bu anlayışla bunların
ibadet kategorisi içerisine dahil
edilebilmeleri mümkün değildir.
Bütünlük anlayışı içerisinde
değerlendirildiğinde ise fert, din
ile bütünleşir. Din, müslüman
bireyin hayatının sadece ibadetler
yönünü değil, bütün yönlerini
belirli bir disiplin altına alarak,
ibadet olarak değerlendirir ve
böylece ferdin din dışı, salt dünya
ile ilgili hiçbir aktivitesi kalmaz.
Formel veya şekli olmayan ibadetler ise,
belirli zaman ve mekanda, belirli kurallar
dahilinde yapılması istenen ibadetlerin
dışında kalan, müslüman insanın günlük
hayatındaki tüm zaman dilimlerini içeren
davranışlarıdır. Bu zaman dilimlerinde
yapılacak olan ve tamamen insanın günlük
yaşamıyla ilgili görünen, ahiretle ilgisi
düşünülmeyebilecek olan davranışların
da Yüce Allah’ın koymuş olduğu ilkeler
dahilinde kalmak şartıyla ibadet kapsamına
girdiğini ifade etmek gerekmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de, sözgelimi, ölçü ve
tartıda doğruluğun iyi bir davranış olacağı
(hayr) ve sonuç itibariyle de yararlı ve
güzel olacağı vurgulanmaktadır. Benzer bir
şekilde, insanlara borç vermenin Allah’a
borç verme anlamına geleceği ve bunun
karşılığında işlenen günahların silineceği,
ayrıca bir mükafatlandırmaya gidileceği
ve bu eylemde bulunana verdiğinin kat kat
fazlasının verileceği ifade edilmektedir.
Ayrıca hadislerde, ağaç dikerek veya
ekin ekerek insanlara veya hayvanlara
fayda sağlamanın, insanın; ailesine
infakta bulunmasının, kardeşinin yüzüne
gülümsemesinin, iyiliği emredip kötülükten
men etmesinin, yolunu şaşırmış olana
yol göstermesinin, taşı, dikeni, kemiği
yol üzerinden kaldırmasının, yardımda
bulunmasının,hattaeşiylecinsimünasebette
bulunmasının sadaka kapsamında
değerlendirildiği görülmektedir.
Anlaşılacağı üzere, tamamen günlük
hayatın bir parçası diye nitelendirilebilecek
olan maddi fiiller, insanın bedeni yönünü
tatminine ait davranışlar, ibadet olarak
değerlendirilmektedir. O halde, Kur’an
perspektifinden bakıldığında, ahirete
sürekli göndermede bulunan, ibadet
duygusuyla yapılan bir davranış modelinin
idealize edilmiş olduğunu tespit etmek
mümkündür.
“De ki: Şüphesiz
benim namazım,
ibadetlerim,
hayatım ve
ölümüm hepsi
alemlerin Rabbi
içindir.” (En’am,
6/162)
MAKALE
10. 1918 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
MAKALE
Kur’an Rahmettir- Şifadır
Ahmet Çelik (Gaziantep İl Müftüsü)
”Biz Kur’an’ı
düşünüp öğüt
almak için
kolaylaştırdık,
yok mudur
düşünüp öğüt
alan.”
Kamer,32
İsra suresi 82. ayeti kerimesinde
şöyle buyurulur: “Kur’an’da
müminler için şifa olacak şeyler ve
bir rahmet indirmekteyiz.”
Kur’an manen felç olmuş bedenin
organlarına tek tek hücre hücre
yeniden hayat veriyor. Bozulmuş
düşünceleri, hayata ve ölüm
ötesine bakan, sosyal ilişkilerimizi,
gönül dünyamızı yeniden tuğla
tuğla ilmik ilmik örüyor, inşa
ediyor. İnsan olmamızın anlamını
dünyaya gelmenin gayesini
öğretiyor. İnsana kendisini
okutuyor, geçmişini, geleceğini
okutuyor. Geçmişten geleceğe
bir hayat köprüsü kurduruyor.
Rahmet olarak bir mü’min inşa
ediyor. İnsana özel de mü’mine
bir yol haritası çizmiştir. Bu yolda
dosdoğru yürümekle hem dünya
hem de ahiret saadeti kazanacaktır
mü’min. mü ‘mine cennet kapıları
açılacaktır.
Efendimiz (SAV) bu ifadesiyle
bir mi,minin Kur’an’la ilişkisinin
nasıl olacağının çerçevesini çizmiş
oluyor. Bir mü’minin doğruyu,
yanlışı belirlemede, anlamada ölçü
bu olacaktır.
Allah (cc)’ın ve Resulünün daveti
Kur’an’adır. Bu çağrı, davet defalarca
yinelenmiştir. ”Biz Kur’an’ı düşünüp
öğüt almak için kolaylaştırdık,
yok mudur düşünüp öğüt alan.”
buyurmaktadır Kur’an’da Cenabı Hak.
Evet, bu davet bizden cevap bekliyor.
Kur’an okumalı ve üzerinde düşünmeli,
tefekkür etmeliyiz. Onunla yeniden
yenilenmeliyiz.
Onun rahmet esintileriyle bahar
mevsimi gibi çiçeklenmeli
yapraklanmalı ve dallar meyveye
durmalıdır.
Kur’an-ı sahabe-i kiram gibi okumalı,
anlayıp yaşamalıyız. Gerçekten onlar
bize örnek olmalılar, çünkü onlar
kaynağından öğrenmişlerdir. Onlar
derler ki; “Biz Kur’anı hem ilim
olarak, hem de amel olarak beraberce
öğrendik.” Bundan dolayı her ayet
üzerinde uzun uzun tefekkür ederek
anlamaya çalışırlardı. Hz. Osman (r.a)
nın etrafı kuşatılmışken , Kur’an-a
sığınıp onunla hemhal olması bize ibret
olmalıdır. Abdullah Bin Mesud’un,
müşriklerin onca tehdidine rağmen
Kabe de açıktan Kur’an okuması, darp
edildiği halde onlara meydan okuması
ne manidardır. Hz. Ömer (r.a) Bakara
süresini sekiz senede ezberlemiştir.
Sekiz senede sadece ezber yapmamış,
bu sureyi bütün yönleriyle anlamaya
çalışmıştır.
Onlar ruhlarının derinliklerinde
iliklerine kadar Kur’an’ın anlamlarını
yaşıyorlardı. Onlar Kur’an’ı sadece dil
ile değil aynı zamanda kalp gözleriyle
de okuyorlardı.
Kur’an gönderildiği çağdaki gibi
okunmalı, anlaşılmalı ve tefekkürle
yaşanmalıdır. Değilse Hz. Peygamber
Efendimiz yarın mahşerde bizden
şikâyetçi olacaktır. “ Ya Rabbi dedi,
Kıyamet günü peygamber benim
ümmetim bu Kur’an’ı terk etti.” Ayetin
tefsirinde denmiştir ki; “ Kim Kur’an’ı
okumazsa onu terk etmiş sayılır,
kim Kur’an’ı okur fakat tefekkür edip
anlamazsa onu terk etmiş sayılır, kim
anlar fakat mucibince amel etmezse o
da onu terk etmiş sayılır.”
Onun şikâyetine sebep olacak bir
duruma düşmemiz hiç şüphesiz
Peygamber Efendimize çok zor gelir.
Bize de zül olur.
Şair diyor ki,
Hala o büyük cazibenin feyzini Kur’an
İmanlı gönül bezmine bahşetmede heran
Yüz yılları Kur’anla aşalım gey
Allaha giden yolda beraber koşalım gel
Coştukça denizler gibi kalplerdeki iman
Bin Ders-i hakikat veriyor akıllara Kur’an
Her müşkilinin hallini Kur’an’da görürde
Hakkın sesi derman olur alemde ki derde!
Kur’an iki cihanda yoldaşımız olsun…
11. 2120 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
MAKALE
KUR’ ÂN DONANIMLI ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK Konu çoçuklarımızın
Kur’an’ı Kerimi
okumayı, namaz kılmayı
öğrenmesinin çok
ötesindedir. Kız çocukları
buluğ çağına kadar
annelerine özeneip tesettüre
büründüler. Buluğ çağıyla
birlikte caminin yolunu
ve tesettürü unuttular.
Bilinçsizce uygulanan
eğitim veya eğitimde
kullanılan tarz, pedagojiye
dikkat etmeden kullanılan
yöntem çocukalarımızı
namazdan soğuttuğu gibi;
üç beş yaşında kısa sureleri,
Yasin’i ezbere okuyan
çocuklar, altmış yaşına
geldikleri halde altı satır
Kur’an okuyamıyorlarsa
anne baba çocuğuna ibadet
öğretmiş ama ibadetten
zevk alması öğretilememiş
demek oluyor. Anneler ve
babalar olarak en çok bizi
yanıltan hususların başında
üç-beş yaşına kadar her şeyi
verdiğimizi zannediyoruz.
Muşahhas bir örnek
ebeveyn olarak en büyük
arzumuz çoğumuzun hafız
olması yani Allah’ın kitabını
baştan sona ezberlemiş
olmasıdır. Ancak Allah’ın
kitabı, sadece ezber kitabı
değildir. Ezberden çok
iman ve amel kitabıdır.
Anne ve baba, çocuğa
Kur’an’ı ezberletmekle
sadece vazifelerinden
küçük bir bölümünü
yerine getirmiş olur.
Geriye çocuğa ezberletilen
Kur’anı nasıl anlaması ve
hayatına nasıl tatbik etmesi
gerektiği gibi önemli bir
sorumluluk kalmaktadır.
Anne ve babalar çocukların
ilk öğretmenleri hasebiyle
Kur’an-ı Kerim’I okumayı
öğretmeden de önce
Kur’an imanı, Kur’an
şuuru, Hz. Peygamberin
ümmeti olma payesini
kazandırmalıdır. Bizim
vazifemiz bizzat kendimiz;
Kur’an adamı olmaktır.
Daha sonar çocuklarımızı
Kur’an donanımlı, Kur’an
ahlaklı insanlar olarak
yetiştirmektir. Eğer Kur’an
ahlakını almıyorsak hafızlık
bunu sağlamıyorsa tam
aksine hafız olduğu halde
yani Kur’an bildiği hâlde Hz.
Peygamberin hadislerini,
fıkhı bildiği hâlde
mü’min karakterinden
ve ahlakından uzak
yaşıyorsa evlatlarımız
yaptığımız yatırımı doğru
yapmadığımız sonucu
ortaya çıkmaktadır.
Ezberlediği Kur’an’ın
yansımaları davranışlarına
sirayet ettiği zaman eğitim
veriyoruz demektir Bu
Kur’an eğitiminde de
böyle, namazda da böyle.
Nice anneler babalar
çocuğu rükû yapmayı,
secde yapmayı, Fatiha’yı
Fil Suresi’ni namazda
okuttukları için kendilerini
teselli etmişler ve dini
terbiyeyi verdik diye
avunmuşlardır. Anne ve
babanın bu öğrettikleri
buluğ çağına gelince
çocukta pratiğe geçmemişse
anne baba emanate sahip
çıkmasınavındakaybederek
çıkmış demektir.
İbadet eğitimi kesinlikle
yarınları için olmalıdır.
Hiçbir anne ve baba evladı
üzerinde belli bir süreliğine
proje yapmamalıdır. Plan ve
projelerimiz fani dünyadan
irtihal edinceye kadar
olmalıdır. Kuru bilgileri
çocuklarımıza yükleme
yerine ibadetlerin ruhunu
aşılamamız gerekmektedir.
Kaldı ki gaye sadece bilgi
olsaydı bugünkü teknoloji
ve imkanlar her türlü bilgiyi
en güzel ve en donanımlı
şekliyle çocuklarımızın
ve bizim istifademize
sunmaktadır. Böyle bir
zamanda çocuklarımızın
öğretilme ihtiyacı yoktur;
eğitilme ve lezzet aldırılma
ihtiyacı vardır.
Çok Kur’an okutmak, çok
ilmihal okutmak, her türlü
dini bilgiyi öğretmek,
imkanlar nisbetinde
umreye götürmek; bunlar
geçici tedbirlerdir. Asıl
olan ona ibadetleri gönül
rahatlılığıyla yapacağı,
Kur’anını okuyacağı
ve seveceği ortamı
oluşturmaktır. O ortamı
oluşturmak da çevreyle
mümkündür.
Anne ve baba Allah’ın ibadet
etmek için yarattığı bir
küçük çocuğu, ibadet dışında
hangi noktaya getirirse
getirsin Allah’ın yarattığı ulvi
gayeyenin dışında tutuyor
demektir. Sözde bütün
mü’minlerin gayesi olan
Allah’lı Peygamberli alnı
secdeli dili Kur’anlı bir nesil
yetiştirme payesini ancak öze
indirebildiğimizde gerçek
manada özlenen nesiller
yetişebilir. Aksi durumda
sadece sözde kalmaya ve bu
nesillerin hasretini çekmeye
devam ederiz. Hep dünyevi
hedefler, gayeler peşinde
koşan ve evlatları üzerindeki
bütün planlarını kendisin
ulaştığı veya uşalaşamadığı
fani dünyanın görünen
menfaatleri üzerine yapan
ama söze gelince cennet
için, Allah’a kulluk için,
ibadet için diyen bir anne
baba kendisine Allah
tarafından emanet verilen
evladına hakiki manade
annelik babalık yapamamış
demektir. Çocuk eğitimi
daha cenin halindeyken anne
karnında başlamaktadır. Üç
yaşına kadar annenin yediği,
içtiği, konuştuğu, söylediği,
oturduğu, kalktığı, misafirliğe
gittiği, misafir getirdiği her
şey; bu çocuğun eğitimidir.
Konuşulan dinlenilen her
şeyi duymakta ve tepki
vermektedir. Emzirme
döneminde anneni vermis
olduğu süt onda ete kemiğe
bürünmekte ve annedeki
ahlak, varsa hastalıklar çocuğa
geçmektedir. Çocukların
camiye Kuran eğitimi için
gönderilmesi, babayla birlikte
camiye namaza gitmesi
sonuçlarının o an beklendiği
bir yatırım değildir. Aynı
anne sütü gibi o atılan
tohumların semeresini daha
sonraki yıllarda alınmasıdır.
Bu sebeple bir anne baba
çocuğuna kevser süresini ihlas
suresini ezberletirken, namazı,
rukuyu, secdeyi öğretirken,
yirmi sene, elli sene, yüz sene
sonrasının yatırımını yapan
bir proje üzerinde olduğunu
bilmelidir.
Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim’de Zâriyât suresi 56. Ayetinde “Ben cinleri ve insanları, ancak
bana kulluk etsinler diye yarattım” buyurmaktadır. Dolayısıyla cinlerin de insanların
da yaratılma gayesi ibadettir, kulluktur. Bir anne ve babanın, çocuğa kazandırabileceği
en yüce makama; o çocuğun ibadet eden ve Allah’a kulluk etmekten zevk alan bir birey
olmasıdır. çünkü kul ancak ibadet eden biri olduğu zaman yaratılış gayesine uygun yürür.
İsmail Yılmaz - İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi
12. 2322 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
Sayın Ökkeş ağabey, Hoşgör
Bülteninin 7. Sayısı için
Ahmet Ziylan amca sizinle
Röportaj yapmamızı tavsiye
ettiler. Bu sayımızın konusunu
“Hayata Kur’ân ile Başla”
olarak belirledik. Yaptığımız
röportajlarda Hoşgörün
kuruluşundan bugüne kadar
yapılan hizmetlere vesile
olan vakıf insanlarını ve
Gaziantep’in din eğitimini
yansıtmaya çalışıyoruz.
Hoşgör : Ne zaman Kur’ân
okumayı öğrendiniz?
Ökkeş Eruslu : O dönem din
eğimi almak için müessese
yoktu. Beş yaşındaydım.
Evimiz Tabakhaneye yakın
Mehmetoğlu sokakta idi.
Rahmetlik Annem beni iki
kapı aşağıdaki Zekiye hocaya
götürdü. Sene 1949… İki
hafta sonra bir bekçi geldi.
Hoca hanım ile görüştü. Elifba
cüzlerini topladı, sakladı
ve bir daha da gelmeyin
dedi. Zaman içinde rahmetli
babamdan da ders aldım.
Hoşgör : Hoşgör denilince
aklınıza ne geliyor?
Ökkeş Eruslu : Gaziantep’ te
kurulan ilk Kur’ân kursudur.
Önce Hoşgör Camii yapılmıştı.
Camiinin bir odasında da
Kur’ân eğitimi yapılıyordu.
O zamanlar rahmetli Haşim
Bakbak vardı. O semtte
fırıncıydı. Öğrenciye kendi
elleriyle ekmek yapıp yedirirdi
derler. Camii ve Kur’ân Kursu
yapımında özveri ile çalıştığı
söylenir.
Hoşgör : Hoşgör Camiası ile
ne zaman tanıştınız?
Ökkeş Eruslu : 80’li yıllarda
kursta Hüsamettin Baykal
hocaefendi vardı. Mahmut
Konukoğlu dernek başkanıydı.
Celal Yeşilnacar, Şerif Bayram
dernek üyeleriydi. Yaz Kuran
Kursuna yüzünden okumak
için çocukları Hoşgöre
götürmüştüm. Daha sonra
kursu ısıtmak için kalorifer
peteği lazım olduğunu
duydum. Dernek üyesi İpekçi
Ali Durur bu hayırı işlememize
vesile olmuştu. Ali Durur
ile sima olarak tanışırdık.
Yeşil Cami’de namaz kılarken
rahmetli kurstaki çocukların
üşüdüğünü söyledi. başüstüne
dedik. Bu vesileyle Hoşgör ile
tanışmış olduk.
Hoşgör : Adil hoca ile
temasınız nasıl başladı?
Ökkeş Eruslu : Hocamız
haftada 3 gece esnaflara
Kuran dersi verirdi. İmam
Gazali’den ders yapar, sohbet
yapardı. Bu memlekette belli
bir dönemden sonra İslâmî
hareketi başlatan Âdil Özberk
hocaefendi’dir.
RÖPORTAJ RÖPORTAJHOŞGÖR FATİH İLİM ARAŞTIRMA VAKFI
BAŞKANI ÖKKEŞ ERUSLU İLE ...
Kendisinden sonra bir
nesil yetişmiştir. O baskı
dolu dönemde cesaretle ve
vakar ile bu işe girmişti.
Sohbetlerinde dinleyicileri
kamçılardı. Müslüman isen
Müslüman gibi yaşa derdi.
Tatlı sert olduğundan kimse
alınmazdı.
Bir keresinde beraber denize
gitmiştik. Deniz de nimettir,
Allah’ındır. Usûlüne göre
girerseniz neden olmasın
demişti. Yemekler yenmişti.
Öğrencilerle piknik yapardı.
İslami yaşamı bu memlekete
tekrar hatırlatan bir zattı.
O dönem camiler müze
olmuş, şahıslara satılmıştı.
Biz okula giderken Mehmet
Paşa Camiini müze diye
gezerdik. Hocamız Mehmet
Paşa Camii’nin yeniden
kazanılmasına öncülük
etmişti.
Hoşgör : Gaziantep deyince
din adına hizmet etmiş kim
aklınıza geliyor ?
Ökkeş Eruslu : Hâfız Tevfik
Karslıgil hocaefendiyi
hatırlıyorum. Evi Şırahan’ın
yanındaki eski belediyenin
yanındaki itfaiyenin
karşısındaydı. Hacı Nasır
Camiinde imam-hatip
olarak yıllarca görev yaptı.
Bizim dükkanımız orada
olduğundan arkasında çok
namaz kıldım. Hafız efendi,
evinden erkenden çıkardı.
Camiye giderken dükkan
önünde oturan esnaflar
geçinceyekadarayağakalkar,
saygı gösterirlerdi. Bir ara
rahatsızlaşınca İmam-Hatip
okulu müteşebbislerinden
Hayri Sertbaş imam-hatiplik
etti.
O gün hava da çok bulutlu,
yağmur havası vardı. İkindi
vakti Hacı Nasır Camii
karanlık olur. Cemaatten
biri elektriği yaktı. Hoca bu
gavur icadı deyip kapattı.
Namazdan sonra cemaat
hocaya “Madem bu gavur
icadı sen evde elektrik
yakmıyor musun” dediler.
Hoca ile cemaat arasında
tatlı bir münakaşa olmuştu.
Bir hassasiyet vardı. Ben
17-18 yaşlarındaydım. Ezan
okununca hemen camiye
giderdik.
Ancak Hz.Ali’nin bir
sözü var. “İlim yitirilmiş
malımızdır”. Din
adamlarımız bilimi, bilim
adamlarımız da İslam
ilmini iyi bilmelidir. Karşı
çıkarak bir yere varamayız.
Hem iman olacak hem de
teknoloji olacak.
Hoşgör : Ne zaman Bakıf
Başkanı oldunuz?
Ökkeş Eruslu : Hoşgör
Derneği 1996 yılında vakıf
kimliğini kazandı. Benden
önce Şerif Bayram, Mahmut
Konukoğlu ağabeyler
başkanlık yapmıştı. 2002
yılında vakıf başkanı oldum
Halen devam ediyoruz.
Hoşgör : Okul öncesi
eğitim ile tavsiyeleriniz
nelerdir?
Ökkeş Eruslu : Suudi
Arabistan da 4-6 yaşında
hafızlığa çalışıyor. Çünkü
o yaştaki çocuğun hafızası
boş. Kahraman Eruslu’nun
yaptırdığı okulda da bu
eğitim veriliyor. Artık her
yaşta Kur’an öğrenebilme
imkanı vardır. Hayata Kur’ân
ile Başla…
Hoşgör : Okuyucularımıza,
öğrencilerimize
tavsiyeleriniz nelerdir?
Ökkeş Eruslu : Hayat
geçicidir. Herkes de bir
çoban misali ailesinden
sorumludur. Çocuklarını
İslami şuur ile yetiştirip,
arkasında hayırlı bir evlat
bırakırsa kendisi için
faydalıdır. Zaten yüce
peygamberimizin dediği gibi
insan ölüyor. Bu dünya da
herşey bitiyor. Geride üç şey
bırakıyor. Bunlardan birisi
de evladının islamı yaşaması
lazım. Müslümanım diyen
her insanın dinini hem
nefsinde hem de neslinde
yaşaması lazım. O yüzden
bu Kur’ân Kursları çok
önemli. Allah İslâmı yaşayan
evlatların sayılarını artırsın.
Amin.
13. 2524 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
HAYAT NOTLARI
BİR TABAK İNCİR
Ahmet M. ZİYLAN
Ben camdan ilçenin
cumartesi günlerine mahsus
bu hareketli vaziyetini
seyrederken, lüks bir
otomobil gelip, bakkalın
önüne park etti. Bakkal bir
hışımla çıktı;
«–Yok, arkadaş dükkânın
önüne park etme!» dedi.
Zaten ‘pazarın kurulduğu
gün’ olduğu için, bakkala
giden gelen yok. Bir de
dükkânın önü kapanacak
diye adamcağız iyice
asabîleşti. Arabanın sahibi
de haklı;
«–Yahu burada park
yasağı mı var? Niye park
etmiyormuşum?!.» diye
çıkıştı. Baktım gereksiz bir
münakaşa çıkacak. Hemen
indim, arabanın sahibine;
«–Arkadaş, bugün ilçenin
pazarı var. Gelen-giden çok.
Bakkal; ‘Belki satış yaparım’
diye dükkânın önü kapansın
istemiyor. Burada arabana
zarar gelmesin. Müftülüğün
bahçesinde müsait park
edecek yer var. Ben kapısını
açayım, oraya koy.» dedim.
«–Olur...» dedi.
Arabayı park ettikten sonra;
«– Yukarıda çay demledim,
tek başıma içiyorum,
istersen buyur birlikte
içelim» dedim.
«–Olur, içelim.» dedi.
Teşekkür etti.
Yukarı çıktık. Bir yandan
çaylarımızı içiyor, bir yandan
tanışıyor, konuşuyorduk.
O sırada müftülüğün kapısı
açıldı. İçeriye elleri titreyen
yaşlı bir hanım girdi. Elinde
tek sıra dizilmiş bir tabak
incir.
«–Oğlum, müftülüğün
kapısını açık gördüm de içeri
girdim. Kusura bakmayın.
Ben bu incirleri bizim
bahçeden topladım. Pazara
satmaya götürüyorum.
Parasını da sana getireceğim
bir kız Kur’ân kursu
yaptırırsınız diye...»
Bir tabak incir... 1 kilo ya
gelir, ya gelmez. Kilosu 5
lira olsa... Al sana 5 lira...
Kur’ân kursu yaptırmak
için onu getirip hayır olarak
müftülüğe verecek...
Duygulandırıcı bir
samimiyet, niyet ve arzu...
Ben dondum kaldım.
Misafirim de duygulandı.
Hanıma dedi ki:
«–Kaça satıyorsun?»
Kadıncağız, mütevekkil;
«–Ne verirseniz?» dedi.
Adam da coştu:
«–Peki, bir Kur’ân kursu
yaptırmaya verir misiniz?»
Yâ Rabbî!..
Bir tabak incir ile bir Kur’ân
kursu...
Adam bu güzel niyeti
gerçekleştirmekiçinharekete
geçti. O kadıncağızın arzusu
gerçek oldu...”
Siz ne derseniz deyin, bunun
adı samimiyetten başka
bir şey değil. Samimiyetle,
ihlâsla istersen; Mevlâ’m
karşılığını hemen, fazlasıyla
verir.
Verir ammâ rahmetin
yağması için birtakım şartlar
da meydana gelecek.
Müftünün cumartesi
dairesine gelmesi, çıkıp
adamla ilgilenmesi, bir
münakaşaya mâni olması,
adamı yukarıya davet edip
çay ikram etmesi... Bunun
üzerine o bir tabak incir ile
Rabbim vesile kılmış.
O kadıncağız, istemiş,
gönülden arzu etmiş.
«Benim ne imkânım var
ki?» diye düşünmemiş. «Bir
tabak incirden ne olur...»
dememiş. Onu toplamış.
«Bana gülerler...» dememiş,
yola koyulmuş. Bunlar hep
bereketin sırları...
Bir dergâh, medrese, kervansaray, çeşme...
Hulâsa yaratılmışlara faydalı olan bir şey.
Tarihî şehirlerin her köşesi böyle eserlerle
dolu.
Niçin bu gayret?
Çünkü insan fânî, fakat bırakılacak eser
bâkî...
Çünkü dünya fânî, hayır-hasenat ise âhirete
de faydalı...
Çünkü insan ölür, amel defteri kapanır.
Ancak böyle bir hayır bırakabildiysen, o
işledikçe amel defterine de hayırlar yazılır da
yazılır...
Peygamber Efendimiz’in müjdesi bu.
“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin
sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan
müstesnâdır:
• Sadaka-i câriye,
• İstifade edilen ilim,
• Kendisine duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim,
Vasiyyet, 14)
Buarzusadecezenginlerin,varlıksahiplerinin
gönlünden mi geçer? Hayır, ganî gönüllü her
mü’minin kalbinde böyle bir hayrat bırakma
aşkı ve iştiyâkı yanar durur.
Niyet samimî ise, Rabbim nasip eder mi eder.
İşte yakınlarda bir müftümüzden dinlediğim
bir kıssa bu hakikati anlatıyor.
Onun anlatışıyla aktaralım:
“Anadolu’da bir ilçede müftüydüm.
Günlerden cumartesi. «Kaza»nın pazarı
da o gün kurulur. Daireler kapalı... «Evde
oturacağıma, müftülüğe gideyim.» dedim.
Daireye vardım, bir çay demledim, camdan
dışarı bakıyorum. Bahsettiğim pazar,
müftülüğün biraz ilerisinde kurulur. Kimi
almaya, kimi satmaya, herkes pazara geliyor.
Pazar kalabalık. Müftülüğün karşısında bir
bakkal var.
Kâmil odur ki, bıraka dünyada bir eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser...
Farklı farklı söylenen mühim bir hakikat: İnsan
bu dünyada bir eser bırakma gayretinde olmalı.
Mâzîye bakınca ecdâdın en büyük gayesinin
bu olduğunu görüyoruz. Arkalarında bir eser
bırakmak!
Bir vakıf, bir camii, okul, kitap, hastahâne,
külliye...
14. 2726 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
HAYAT NOTLARI
Karacaoğlan ne diyor:
Sen iyilik eyle hiç zâyî olmaz,
Kötülerle konup göçücü
olma!
Nice büyük projelerin, büyük
hayır-hasenatın arkasında
böyle fakirlerin duâları var.
Âyet-i kerîme darlıkta infâk
edenleri methediyor:
“O takvâ sahipleri ki, bollukta
da darlıkta da Allah için infâk
ederler; öfkelerini yutarlar
ve insanları affederler. Allah
da, (bu şekilde davranan)
ihsan sahiplerini sever.” (Âl-i
İmrân, 134)
Bu âyet i kerîmeyi hiç
aklımızdan çıkarmamamız
lâzım.
Sahâbe-i kiramdan Ebû
Zer -radıyallâhu anh-, çok
fakir biriydi. Lâkin infaktan
hiç geri durmazdı çünkü
Peygamberimiz ona;
“−Yâ Ebâ Zer! Çorbana biraz
daha su kat ve komşunu da
gözet.” (Müslim, Birr, 142)
buyurmuştu.
Peygamber Efendimiz’e infâk
âyetleri nâzil olunca, kimisi
gidiyor, bir avuç hurma
getiriyor;
“Yâ Rasûlâllah! Kabul buyur,
benim de elimde bu var!”
diyor. Efendimiz kabul ediyor.
Çünkü getiren öyle samimî
ki... Kenarda ise münafıklar
gülüyorlar, kaş göz ediyorlar;
“Şunun getirdiğinden ne olur
ki!” diyorlar.
Bereket nerede, sen nereden
bileceksin?
İşte bir tabak incirdeki
bereket.
Bir başka husus: Bir Anadolu
kazasındaki bir kadıncağızın
derdi:
Bir kız Kur’ân kursu
yaptırmak, Kur’ân’a hizmet
etmek...
Peygamberimiz’in derdi de
bu değil mi?
Mekke’de Dâru’l-Erkâm...
Medine’de Mescid-i
Nebevî’nin suffa mektebi...
Her işin başı Kur’ân... Kur’ân’a
hizmet...
Bazen nasıl olsa yapılıyor,
nasıl olsa birileri bu işlerle
meşgul denilerek ihmale
uğruyor. Hâlbuki herkes
mes’ûliyetini bilmeli, kendine
düşeni yapmalı.
Kimisi bir külliye, kimisi bir
tuğla ile... Zaman geçirmeden,
âhiret gününü unutmadan bir
şeyler yapmalı. Bunu anlatan
bir hâtıramızı da nakledelim:
Âdil ÖZBERK Hocamızdan
daha evvel de birkaç kez
bahsettik. Ezher’i iftiharla,
birincilikle bitirmiş bir âlim
idi. İmam-hatip lisesinde
hoca idi. Vaazları çok meşhur
idi. Hangi camide vaaz
ediyorsa, o caminin yolları
tıkanırdı. Sesi, sadâsı, Kur’ân
tilâveti de çok güzeldi. Celâlli
idi. Hakikatin gür ve cesur
sesi idi.
Allah ganî ganî rahmet
eylesin.
1977-78 yılları idi.
Gaziantep’te dostları-
müşterileri ziyarete
gitmiştik. Bir arkadaşımızın
dükkânında oturuyorduk.
Âdil Hoca dükkâna, yanımıza
geldi. Hürmet ettik, yer
gösterdik, oturdu. Morali
bozuk gözüküyordu. Hâl
hatır sorduk;
“–Ben bugün çok gamlıyım,
çok da öfkeliyim.” dedi.
“–Hayırdır inşâallah hocam
öfken niye?” “–Nasıl öfkeli
olmayayım ki!” deyip
anlatmaya başladı:
“İmam-hatipte kayıt
zamanı. Çocukları okullara
kaydediyorlar. Ben de
okuldaydım. Bir adam
çocuğunu elinden tutmuş
bana geldi:
«–Hocam sen camide vaaz
ederken çocuklarınızı imam-
hatip okuluna verin demiyor
musun?»
«–Diyorum.»
«–Ben de çocuğumu getirdim
fakat bana; ‘Yerimiz yok!’
diyorlar. Mademki çağırdın,
ben de geldim. Benim
çocuğumu aldır bu okula,
ama nasıl aldırıyorsan aldır!»
Gittim müdürün yanına:
«–Bu çocukları nasıl
almazsınız?!.»
«–Hocam nasıl alalım
30 kişilik sınıfa 60 kişi
doldurduk, hâlâ da talep
var. Daha da doldurursak ne
onlara faydalı olabiliriz ne
kendimize faydalı olabiliriz.»
dedi.
O da haklı... Benim canım
çok sıkıldı. Bu memlekette
niçin kâfi miktarda Kur’ân
kursu ve imam-hatip
yok? Para sahipleri, iş
adamları, zenginler niye
okul yapmazlar? Bu kadar
söylüyorum, niye duymazlar?
Madem böyle;
Ben de burada ilân ediyorum,
yeni imam-hatip okulu
yapılana kadar ben hiçbir
yerde vaaz etmeyeceğim!”
Elhamdülillâh; orada hocanın
o haklı sitemini giderecek,
hayırlı başlangıçlara imza
atıldı. Yeni bir imam-hatip
okulu inşaatına başlandı.
Müteâkip yıllarda biz de takip
ettik.
Fakat yeterli mi?
Hayır.
Her köşede bir hizmet
başlatmalı.
Çünkü ihtiyaç çok.
Âdil Hocanın; «Okullar
yapılmazsa vaaz etmem!»
demesi biraz naz, biraz da
sitem. Tesir etmeyecekse,
harekete geçirmeyecekse,
konuşmanın, dinlemenin
çok da bir faydası yok.
Hakikî irşad ehline
yakışan bir davranış. Eğer
davranışları düzeltmiyorsa,
tesiri olmuyorsa «niye nefes
tüketeyim?» dercesine.
Hâlbuki Adil Hoca her
zaman;
“–Biz anlatmaya mecburuz,
vazifemiz bu...” derdi.
Vaaza, irşada elbette ihtiyaç
var. Fakat kurslara da
ihtiyaç var. Ev hanımlarına
gündüzlü kız Kur’ân kursları
lâzım... Okul çocuklarına;
ödevlerini yapıp, Kur’ân
öğrenecekleri, namazlarını
edâ edecekleri merkezler
ihtiyaç. Kütüphaneler ihtiyaç.
Kitapları, okuyacak fakat
imkânı olmayan gençlere
ulaştırmak ihtiyaç... Sağlık
ocakları ihtiyaç... Sohbet
mekânları ihtiyaç.
Her yaşa, her gönle hitap
edecek hizmetler bulmalı,
sürdürmeli. Açlara aş,
çıplaklara giysi, huzursuzlara
huzur, yalnızlara dost olacak
hizmetler geliştirmeli.
Hizmet hizmet hizmet...
Ecdat bu hayır-hasenat
gayretinde o kadar ilerlemiş
ki, ufkunu öyle genişletmiş
ki; çeşmelerden şerbet
akıtmış, fakir kızların çeyizini
hazırlamış, yaralı göçmen
kuşlara hizmet götürmüş.
Sokak hayvanlarına hizmet
edecek müesseseler açmış.
Neler neler... Bugünün
imkânları onların eline geçse
daha neler yaparlardı. Biz
de onların hayırlı evlâdı
olduğumuzu göstermeliyiz.
Rabbim muvaffak eylesin.
Rabbim, az veya çok,
infaklarımıza bereket versin.
Niyetlerimizi samimî eylesin.
Hayırlarımızı kabul eylesin.
Amel defterlerimize kıyâmete
kadar hayırlar yazdıracak
sadaka-i câriyeler nasîb
eylesin. Âmîn...
15. Yaptığımız tüm işlerde başarı ancak ALLAH’ tandır. Biz şuurlu, ihlâslı ve azimle
çalışınca Allah bizi mutlaka başarıya ulaştıracaktır.
2928 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
MAKALE
Yapılan her işte olduğu
gibi kuran eğitiminde
de şuur, yani bilinçli
olmak şarttır. Yaptığımız
işte amacımıza ulaşmak
istiyorsak şuurlu (Bilinçli)
olmak durumundayız.
Düşünmeden öğrenmek,
yitirilmiş emektir. Diyor
bir düşünür. Çok doğru
ve yerinde bir tespit.
Şuursuzca, düşünmeden
öğrenmek heba olmuş
emektir. Bizim için
çok önemli olan kuran
eğitiminde de şuur,
ihlas, samimiyet şarttır.
Aslında doğru orantıdadır.
ihlas ve şuur. İhlas olunca
şuur da olacaktır. Şuur her
şeyden önce öğrendiğimiz
ve öğrettiğimiz kuranla
amel etmektir. Kuranı
öğrenen ve öğretenin asıl
amacı anlamak, yaşamak
ve anlatmak olmalıdır. Bu
gün kuran eğitimindeki
şikayetlerin altında hep bu
eksiklikler yatmaktadır.
İyi bir Kur’an eğitimi için
şuurlu öğretici, şuurlu
öğrenci ve şuurlu veliden
oluşan üçlü mekanizmayı
kurmak gerekir. Bu üçlü
mekanizmanın birinde
oluşan veya olan bir arıza
diğer iki mekanizmayı
da olumsuz etkileyecek
ve istenilen başarı
elde edilemeyecektir.
Şuurlu öğretici okuduğu
kuranı anlayan (en
azından anlamaya çalışan)
anladığını hayatına tatbik
edendir. Şuur haliyle ihlası
artıracak, ihlasla yapılan
ders başarıya ulaşacak,
söylenen söz hedefine
varacaktır. Hz Ali ne güzel
söylemiş kalpten çıkan kalbe
ulaşır. Dilden çıkan kulak
duvarını aşamaz. Kuranı
anlayan, yaşayan ve anlatan
öğrenci veya öğreticinin
söz kalbinden çıkacak ve
başarıya ulaşacaktır.
Kuran eğitiminde sadece
yüzüne okumakla
yetinilmemeli, öğretici
öğrencilerine günlük
hadisler okuyup açıklamalı,
haftanın en az bir günü
kısa bir surenin tefsirini
yapmalıdır. Bununla
beraber her öğrencisine
bir sahabe ismi verebilir,
her öğrenci kendisine ismi
verilen sahabeyi araştırıp
derste anlatabilir. Her
biri şuur ve ihlas abidesi
olan sahabe efendilerimizde
yakından tanınmış
olunacaktır. Öğrenci yüzüne
okuduğu sayfalarının
mealine bakmalı ki kuran
okumadaki asıl amaç hasıl
olmalıdır. Öğrenci kuran
dersine çalışırken rabbiyle
konuştuğunun farkında
olmalı ve bu hassasiyetle
çalışıp okumalıdır.
Yaptığımız tüm işlerde
başarı ancak ALLAH’
tandır. Biz şuurlu, ihlâslı
ve azimle çalışınca Allah
bizi mutlaka başarıya
ulaştıracaktır. Bir hadisi
şeriflerinde peygamberimiz
(SAV) şöyle buyurmaktadır.
Allah sizin yüzlerinize ve
bedenlerinize değil ancak
kalplerinize bakar. Kısacası
Allah kullarının niyetine,
ihlâsına ve şuuruna değer
vermektedir. Bunlara
sahip bir Müslüman kuran
eğitiminde Allahın izniyle
başarı elde edecektir. Allah
bizleri, kuranı anlayan onun
emir ve yasaklarını samimi
olarak yerine getiren ve
ilahi kelimetullah uğrunda
çalışanlardan eylesin.
Rabbim tüm ehli sünneti
kendisinin razı olduğu
kullarından eylesin.
(Amin)
Eğitim fertlerin dolayısıyla
da toplumların gelişmesi ve
ilerlemesi açısından büyük
önem arz eder.
Bundan dolayı eğitime
büyük önem verilmiş
şahıslar kendi çocuklarının
devletlerde vatandaşlarının
eğitimi için maddi manevi
büyük fedakârlıklarda
bulunmuşlardır.
İnsanın kendisine lazım
olan doğru eğitimi mutlaka
alması lazımdır. Şöyle bir
örnek vermek yanlış olmaz
herhalde şu kısa ömrümüzde
rahat bir hayat için neler
yaparız. Daha küçücük
yaşındayken çocuklar kreşe
başlar. Sonra anaokulu,
ilkokul, ortaokul derken lise
ve üniversite. Amacımız iyi
bir eğitim ve rahat bir yaşam
bu kısa ömrü hayatımızda.
Tüm bunlar tabi ki lazım ve
olmazsa olmazlardandır Her
insan için. Ama inananlar
için durum biraz farklı hem
dünya hem ahret için tüm
bunlarla beraber olması
gereken bir eğitim daha var.
Kuran eğitimi.
Kişiyi dünyada huzura ve
mutluluğa ulaştıracak aynı
zamanda hayatına tatbik
ettiği zaman (Allahın
izniyle) ebedi mutluluğa
erdirecek olan eğitim. Her
şeyden önce şuurla yapılacak
bir Kur’an eğitimi alemlerin
efendisinin övgüsüne
mazhar olmaktır. Hem
öğreten hem öğrenen için.
Ne büyük bir bahtiyarlık
efendimizin(S.a.s) övgüsüne
mazhar olmak.
Osmanlı padişahlarından
II.Mehmet, Efendimizin
(S.A.V) övgüsüne mazhar
olmak için neler yapmıştı.
Gecelerce uyumayıp planlar
hesaplar yaptı. Haftalarca
İstanbul’u kuşatma altında
tuttu. O zamana kadar
hiç kimsenin hayal bile
edemediğini yapıp gemileri
dağdan denize indirdi. Ve
sonunda İstanbul’ un Fatihi
oldu. Tabi en önemlisi
efendimizin övgüsüne
mazhar oldu.
Yusuf Karoğlu Kuran Kursu Öğreticisi
ŞUURLU EĞİTİM
Yaptığımız tüm işlerde
başarı ancak ALLAH’
tandır. Biz şuurlu,
ihlâslı ve azimle
çalışınca Allah bizi
mutlaka başarıya
ulaştıracaktır.
16. 3130 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
UNUTULMAYANLAR
Gaziantep’te Boyacı Camii’nde 20 yıl
hatimle teravih kıldıran, son günlerini
Hoşgör Kuran Kursları’nda hafızlık
öğrencilerinin derslerini dinleyerek geçiren
Hafız Ahmet Söylemez hocamızı 1 Ocak
2016 günü kaybettik. Cenazesi Erzurum'da
defnedildi.
Hâfız Ahmet Söylemez unutulmaması
gereken, ömrünü Kur’âna adayan örnek
şahsiyetlerden biridir.
Bu haberi kurumsal sayfalarımızdan ve
sosyal medyadan paylaştığımızda her
kesimden seveni olduğunu, kendisinin
Kur’an ehli olduğuna şahitlik ettiklerini
gördük.
Ahmet Söylemez hocamızı daha yakından
tanıyabilmek için Zeki Hoca’ya sorduk.
Hoşgör: Hocamızdan
bahseder misiniz?
Zeki Hoca: 1940 yılında
Erzurum’un ILICA’ya bağlı
ALACA köyünde dünyaya
gelmiştir.
Bana anlattığı kadarıyla 12
veya 13 yaşlarında hâfızlığa
başlamıştır. Kendi köyünde
hafızlığını bitirdikten
sonra Erzurum Gürcükapı
Kuran Kursunda Hafız
hoca Efendiden talim
dersi okumuş. Talimi
bitirdikten sonra Kurşunlu
medreselerinde Arapça
okumaya başlar. Ve bana
anlattığı kadarıyla 1960
yılında Gaziantep’e gelir.
Borcalı köyünde İmamlık
yapar. Ahmet hocam
1976 yılında ben göreve
başladığımda Ağa Camii’nde
görevli idi. Yaklaşık üç sene
sonra Saçaklı Camii’ne
imam oldu. Bilahare Saçaklı’
dan sonra Kozlu Camii’ne
naklini aldı. Ahmet hocam
Kurra hafızlardandır.
Hatta bana bir hatırasını
anlattı:
Birgünkışınsabahnamazına
kalktım. Caminin odasında
kalıyordum, hücresinde
kapıyı açtım. Beyaz bir
örtü ile karşılaştım. Öyle
bir kar yağmıştı ki caminin
kapısını dışarıya kapatmıştı.
Dışarıya zorla çıktım.
Hatırasını anlattıktan sonra
Kozluca Camii’nden Boyacı
Camii’ne yine naklini yaptı.
Hafız Ahmet anlatırken
içim sızlıyor. Öyle bir kurra
hafız kaybettik ki teravih
namazını hatim ile tek
başına ve seri kıldırırdı.
Onun namaz kıldırmasına
hayrandım. Ben o zaman
Pürsefa Camii’nde imam
hatip idim. Ben namazı
20:25 dakika da kıldırır
yanına giderdim. Böyle
birkaç seferinde hemen
namaza tabii olurdum.O
kadar seri ve düzgün güzel
okurdu ki okuyuşuna hayran
kalırdım.
Maşaallah bütün sûreleri
Fatiha Sûresi gibi net ve
pürüzsüz okurdu. 20-25
sene Allahu-alem hatim
ile namaz kıldırdı. Hafız
Ahmet gerçekten iyi bir
insandı. Kurra hafızdı.
Büyük insandı. Çok
büyük kaybımızdır. Allah
makamını cennet eylesin.
Hoşgör : Ahmet hocanın
misafirlerine karşı çok
cömert olduğu söylenir.
Bunun hakkında ne dersiniz?
Zeki Hoca : Ahmet hoca
Boyacı Camiinde görev
yaptığı yıllarda sabah
namazını kıldırıp yanına
giderdim. O zaman hücrede
çayımızı hazırlamış, sobayı
yakmış, içerisini ateş gibi
sıcak olmuş bulurduk.
Şimdiki Yeşil Camii’ nin
imamı Faruk hoca, diğer
camilerin imamları ve
normal halktan kesimler
gelirdi.Bazen 15 kişi olurdu.
Orada saat 9:00’a kadar
kahvaltımızı yapardık. Daha
sonrada dağılır giderdik.
Bize ve misafirlerine çok
ikramlarda bulunurdu. Çok
hürmet ederdi.
Hatta sabah nereye
gidiyorsun diye bizim hanım
sorardı. Biz de Şeyhimizin
yanına, hücreye gidiyoruz
diye bir latifede bulunurduk.
Çünkü hakikaten
hocamızdı. büyüğümüzdü,
şeyhimizdi.
Hoşgör : Ahmet hoca
randevularına önem verir
miydi ? Söz verdiği zaman
nasıl davranırdı?
Zeki Hoca : Ahmet hocam
söz verdiğinde mutlaka
yerine getirirdi.
Hatta şöyle bir meselesini
anlatayım size;
Ahmet Hoca’nın bir arsası
vardı. 70 bin liraya birine
satmış. Daha sonra birileri
gelip, fiyatı 90 bin eder, başka
birisi de 120 bin eder demiş.
O da bu duruma çok kızmış.
270.000 TL’ de verseler ben
o adama söz verdim. Ben o
arsayı o adama vereceğim
demiş. Mübarek çok sözüne
sâdıktı . Sözüne çok önem
verirdi.
HÂFIZ AHMET SÖYLEMEZ
ÖMRÜNÜ KUR’ÂNA ADAYAN ŞAHSİYETLER
17. 3332 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
UNUTULMAYANLAR
Hoşgör : Ahmet hocamızın
Camii cemaati ile
münasebetleri ilişkileri
nasıldı?
Zeki Hoca: Sadece camii
cemaati ile değil insanların
hepsi ile barışık idi. Soyadı
Söylemez idi. Her kim
ne derse desin hakikaten
dinlemesini bilirdi ve ne
zaman söz hakkı verirseler
o zaman konuşurdu. Öyle
rastgele konuşmazdı. Hatta
bazen ben söylerdim senin
soyismin Söylemez, soy
ismin ile müsemmasın.
Bana gülerdi çok alçak
gönüllüydü.
Hatta kendisiyle bir iş
ortaklığı yapmıştım. Birgün
bir mesele oldu. Ben böyle
sesimi yükselttim. O zaman
yav deli misin sen, dünya
için kalp kırmaya değer mi
dedi. Bu cümlesinden sonra
ben çok mahcup
olmuştum.
Gerçekten çok
mübarek bir insandı
saf ve temizdi. Hani
derler ya su gibi
berrak ve temizdi.
Kuran dersine
önem verirdi. Söz
verdiği zaman
sözünü yerine
getirirdi. Bazen de sözünde
durmayanlara çok kızardı.
Böyle içten içe kızardı. Ya
böyle şey olur mu aslında
bunu yapmaması lazımdı.
Böyle yapması gerçekten
çok acı bir durum derdi .
Aslında Ahmet hocanın bu
meselede bir hatırası daha
var. Şöyle ki;
Birgün sabah namazında
Boyacı camiinde
mukabele okuyorum.
Öyle uyuyakalmışım,
uyumuşum. Gözümü bir
açtım sanki bir köpek
ağzını açmış sanki beni
yiyecek gibi duruyordu.
Ben de hemen geri
uyanırdım, halbuki o
köpek zannettiğim şey
mikrofonun ön kısmıymış.
Yine birgün böyle onun
camisinde bir vaka
daha yaşanmıştı. Sabah
namazının birinci rekatını
kılarken Kur’an’dan çok
hoşuma giden bir yeri
okuyordu. Bu arada camide
bir tanesi vardı. Allah Allah
diyen biri var sandım. Ben
de ikinci rekatta biraz daha
sureyi kısa tuttum. Hulasa
namazı bitirdim selam
verdik Bir de baktık ki
sağ tarafımızda bir köpek
var. Köpekle aynı safta
duruyoruz. Hatta cemaatten
biri Zeki hocam sen oku.
Öyle güzel okudun ki köpek
havladı, geldi ve bizimle
beraber safa durdu.
Bazen bize latife olarak
ben köpeklere bile imamlık
etmişim derdi.
Hoşgör : Ahmet Hoca’nın
öğrencilerle ilişkisi nasıldı?
Zeki Hoca: Öğrenciler gelip
yanında okurdu, onlara çok
merhametli, çok latif ve
şefkatli davranırdı. Hatta
ben derdim ki; Ahmet
hocam bari biraz sert ol,
yumuşak olma yoksa bunlar
seni suistimal ederler. Bu
söylediklerime tebessüm
ederek onlar ilerde çok iyi
anlarlar. Hem de çok iyi
anlarlar gibisinden bizlere
mukabele de bulunurlardı.
Hoşgör: Ahmet hocamızın
komşularla münasebeti
nasıldı ?
Zeki hoca: Ben bir kaç sefer
karşılaştığım esnafa Ahmet
hocamı nasıl bilirsiniz diye
sormuştum. Onlar da keşke
bütün komşularımız böyle
olsa idi dediler. Çok sözüne
sadık ağırbaşlı, efendi,
terbiyeli bir hoca dediler.
Hoşgör: Siz Ahmet hocamın
çok yakın arkadaşlarından
bir tanesiniz, peki yakın
arkadaşlarına karşı Ahmet
hocam nasıldı ?
Zeki Hoca: Bir gün
birbirimizi görmesek ne
yaptın neredesin, vaziyetin
durumun nasıldı diye
hemen telefon ile arardı.
Herkesee karşı böyle
hoşgörülüydü, sevecendi.
Herkese aynı mesafedeydi
herkesle güzel konuşurdu.
Dinlerdi, dinlemesini
bilirdi. Temiz giyinirdi.
Üstü başı her zaman sade ve
düzgündü.
Hatta bazen bazı insanları
görüyorum çok kendilerini
böyle yüksek makamlarda
görüyorlar derdi. Yücelik
büyüklük yalnızca Allah’a
mahsustur insanlar sadece
iyilik yaparsa karşılığını
görür. Evet iyilik yapmayı
severdi. Temiz insanları
severdi. İyi Kur’an okuyan
hafızları çok severdi.
Hâfızlık aşığıydı. Kuran-ı
Kerim aşığıydı.
Hatta bazı zaman
sünnetlerde bir Cüz kuran
okuduğunu söylerdi.
Bazen yolda giderken bir
şeyler mırıldanırdı , biz
derdik şeyhim bir emrin
mi var bize ne dediniz
anlamadık diye. ‘’Yok
Kuran okuyorum‘’ derdi .
Hoşgör: Ahmet hocamızın
malı mülkü var mıydı ?
Zeki Hoca : Yok öyle pek
bir şey yoktu. Küçük bir
arsası vardı. arsayı sattı
kendine küçük bir ev
aldı. İşte böyle küçük bir
evi vardı. Maddiyata pek
önem vermezdi. Kendisine
hanımı tarafından
Perilikaya tarafında bir
tarla vermek ismetişler. Ne
yapacağım deyip tarlayı
almamış. Hakikaten bizim
için çok acayip bi olay, biz
olsak hiç tereddüt etmeden
alırdık .
Ağa camisinin orada Ahmet
hoca o eskimez Osmanlıca
yazılara çok ehemmiyet
verirdi. Onları çok güzel
ciltler, muhafaza ederdi.
Aynı zamanda ben de
ondan ciltlemeyi öğrendim.
Gerçekten Kuranı çok güzel
ciltlerdi.
Allah ondan razı olsun
bizim üzerimizde çok
emeği var. Allah makamını
cennet eylesin.
18. 3534 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
HAYAT NOTLARI
HAFIZLIK MERASİMİ
BU SENE ÇOK FARKLIYDI.2015
Program öncesinde Hoşgör Mehter Takımı kısa
bir gösteri yaptı. Hâfız Abdullah Ayhan hocamızın
şefliğinde Hoşgör Tasavvuf Musikisi Korosu mini bir
konser verdi.
Şahinbey İlçe müftüsü Musa İmamoğlu, Fatih İlim
Araştırma Vakfı Başkanı Ökkeş Eruslu, Vakıf Onursal
Başkanı Ahmet Ziylan, Gaziantep İl Müftüsü Ahmet
Çelik ve Dernek Başkanı Nihat Durur günün anlam ve
önemine binaen konuşmalar yaptılar.
10 Mayıs 2015 Pazar günü Saat:09.30 da Şehitkamil
Kongre Merkezinde Hâfızlık Merasimi icra edildi.
Sunuculuğunu Hâfız Mustafa Efe’nin yaptığı program
Gaziantep Olay Tv ve Dost Tv den canlı yayınlandı.
Merasim dolu dolu bir içerik ve çok sayıda katılımcının
yanı sıra kalabalık bir izleyici ile gerçekleşti.
Konuşmalar da “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.
Ümmetimin en şereflileri Kur’an’ı ezberleyenlerdir” hadis-i şerifine
vurgu yapıldı.
19. 3736 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
HAYAT NOTLARI
Sunucu Hâfız Mustafa Efe’nin etkili sunumu ve
Tekbirlerle belge alan 27 Hâfız salona geldi. Bu
güzel tabloda Ahmet Ziylan’ın ilerlemiş yaşına
rağmen hafızları ayakta selamlaması katılımcıların
dikkatinden kaçmadı.
Programda Hâfız Mustafa Efe, Hâfız Mehmet
Bilir, Hâfız Mustafa Kızılcaoğlu ve Din hizmetleri
uzmanı Davut Kaya Kur’an okudular. Bu sene ilk
defa “Hâfızlık nedir?” konulu hazırlanan bir röportaj
videosu gösterildi. Şair Hâfız Muhammed Ali Eşmeli
tarafından şiir dinletisi gerçekleştirildi.
Diyanet İşleri Başkanlığımızı temsilen Program
Geliştirme Daire Başkanı Hâfız Cafer Tayyar
Doymaz programa katıldı. Kendisi de hâfız olan
Doymaz, Gaziantep’deki Hoşgör Kur’ân Kursunu
daha önce duyduğunu ancak bu kadar hizmeti
yerinde görmekten mutluluk duydugunu ifade
etti.
Ayrıca, hâfızlık yaptığı yıllardan örnekler
vererek, hâfız olmasına vesile olan hocasından,
dedesinden ve vesile olanlardan rızalık istedi.
Belge alan hâfızlara güzel nasihatler de bulundu.
2015 HAFIZLIK MERASİMİ
20. 3938 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
ADİL HOCA BİRÇOK İBDADETHANENİN TEMELİNİ ATTI
Ulu Camii gibi birçok ibadethanenin yapımında önderlik etmiştir. Hoşgör Fatih
Kuran Kursu’nun da temelini attıran Adil Hoca sayesinde 1996’dan bu yana sayısı
500’ü aşkın hafızın yetişmesine vesile olmuştur. Gaziantep’in manevi mimarının
tek gayesi memleketindeki insanlara bir Besmele dahi öğretebilir miyim olmuştur.
Adil Özberk Hoca 1999 yılının Şubat-Mart aylarında sabah namazından sonra
talebelerine ders verirken rahatsızlandı, 3 gün hastanede yattı ve 6 Nisan 1999 günü
Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Gaziantep’in manevi mimarlarından Adil Hoca vefatının 17. Yılında ŞKM’ de özlem ve
rahmetle anıldı. Programın hazırlanmasında Adil Hoca İlmi Arşatırmalar Derneği, Hoşgör
Fatih İlim Araştırma Vakfı, Hoşgör Kuran Kursları Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Gaziantep
İmam Hatip Liseleri Derneği tertip komitesinde yer aldı. Programa İl ve İlçe müftüleri,
Ahmet Ziylan, Prof.Dr. Mehmet Tarakçıoğlu, Prof.Dr. Cahit Bağcı, Prof.Dr. Arif Özsağır,
Dernek ve STK temsilcileri ve gönüldaşlarımız katıldı.
ANMA PROGRAMI
Prof. İhsan Süreyya Sırma hocanın konuşmacı
olarak katıldığı gecede duygusal anlar yaşandı.
İhsan hoca hurafelerden uzak durulması
gerektiğini birçok bid’anın yalan yanlış şeylerin
hayatımızda yer tutmasının nedenini cahillikle,
cahilliğinortadankalkmasınıiseKur’an-ıKerim’in
ilk emri oku ile ortadan kalkacağından bunun
için ilim adamlarına her zamankinden daha fazla
ihtiyaç olduğundan bahsetti. Peygamberimizin
hatem ul enbiya olduğu için imtihan dünyasının
zamanının hızla tükendiğinden bahseden Sırma,
peygamberimizi yaratana mahcup etmeyecek bir
yaşam ile hayatımıza yön vermemiz gerektiğinin
altını çizdi.
Çifte ezan okuyan Abdullah Ayhan ve Mehmet
Ali Devrim dinleyicilere mana aleminde derin
bir yolculuk yaptırdı..
Ökkeş Daloğlu’nun kısa aşr-ı şerifinden sonra,
Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik ise okunan
kur an ve getirilen selat ü selamın duasını yaptı.
Bekir Öztekin tarafından Prof. İhsan Süreyya
Sırma’ya plaket takdimi yapıldı.
ADİL HOCA 17. YILINDA ANILDI
Programın sunuculuğunu Adil hocanın talebelerinden
Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim
Görevlisi İsmail Yılmaz yaptı. Adil Hoca İlmi
Araştırmalar Derneği Başkanı Mustafa Kursav,
birlik ve beraberliğe vesile olması adına her yıl
düzenledikleri anma programında öğrencilere,
velilere ve öğretim görevlilerine seslenerek, gelişen
dünyanın ihtiyaçlarına, ilmi anlamda daha şuurlu
bir nesil ve alimler yetiştirilmesi gerekliliğinin altını
çizerek, anma gecesinin hazırlanmasında emeği geçen
herkese teşekkür etti.
DİNLEYİCİLERİ İHYA ETTİ
İstiklal marşımızın okunmasından sonra , İlk
Kur’an-ı Kerim tilavetini okuyan Adil Hocanın
talebelerinden Eyüp Özberk salonda dinleyenleri
ihya etti. Daha sonra Adil hocanın yaşamını anlatan
belgesel davetliler tarafından hasretle izlendi.
Gaziantep Mevlevihane’since okunan kasideler
konuklardan tam not aldı.
21. 4140 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
KUTLU DOĞUM ETKİNLİKLERİ
Programın açılış konuşmasını
yapan Şahinbey ilçe müftümüz
Musa İmamoğlu “ Aziz
milletimizin Kur’ân ve İslâm
ile bağlılığımızın en büyük
müsebbibinden bir tanesi Şanlı
Osmanlı Devletimizin olduğunu’’
ifâde ettiler. İmamoğlu,
“Osmanlıda Kur’an eğitimine
sıbyan mekteplerinde başlanırdı.
Sıbyan Mektepleri Şimdiki
anaokullarının karşılığıdır.
Bu mekteplerde sabî denilen
5-6 yaşındaki çocuklar eğitim
gördüğü için bu adı almıştır.
Sıbyan mekteplerinin câmi
çevrelerinde ya da câminin
içinde olmasının sebebi;
çocukların mânevî bir atmosfer
içinde dînî eğitim almaları
ve bunu uygulamalı olarak
öğrenmeleriydi. Buralarda ders
verenlermedresemezunuhocalar,
umûmiyetle mektebin yanındaki
ya da yakınındaki câminin imamı
veya müezzini olurlardı. Bir
sıbyan mektebinde ortalama 30
çocuk okurdu. Bu çocuklar her
akşam evlerine gitmeden önce
mektebi yaptıranın rûhuna fâtiha
okurlardı. Osmanlıyı yüzyıllarca
dimdik ayakta tutan işte bu ulvi
ruh idi. Onlar hayata kur’an ile
başladılar. Hayatlarını Kur’an
ile güzelleştirdiler. Bu güzelliği
dünyanın her tarafına yaymaya
çalıştılar. Onlar üzerlerine düşen
görevi güzel bir şekilde yerine
getirerek arkalarında güzel bir
miras bırakıp gittiler.” dedi.
Konuşmaların akabinde Diyanet İşleri
Başkanlığı’nca hazırlanan “Tevhid ve
Vahdet Gelin Birlik Olalım” konulu kutlu
doğum sinevizyonu izlendi.
Günün anlam ve önemine binaen
konferans veren Gaziantep İl Müftüsü
Ahmet Çelik, “Kur’ân kurslarımıza
fedâkarlık yapmamızın elzem olduğunu,
Hz.Peygamber (A.s.m) islamiyetin sosyal
hayatımızı ve yaptığı inkılâbı, Sahabelerin
İslâmiyet’e olan bağlılığı ile nasıl canlarını
feda ettiklerini ve bunu yaparlarken hiç
tereddüt etmediklerini” söyledi.
Ayrıca Selmân-ı Fârisi ve Hz. Ömer’in
islâmdan önceki hallerini ve islâmla
şereflendikten sonra ki yaşayışlarından
bahsetmişlerdir.
Hâfız Abdullah Ayhan hocanın şefliğinde
Hoşgör Tasavvuf Musikisi Korosu
güzel bir konser verdi. Salâvatların
birlikte söylendiği programda, özellikle
Efendimizin üzerine yazılan ilahiler
seslendirildi. Ayrıca Mehmet Ali Devrim
hocaefendi güzel bir kaside ve ilahisiyle
koroya eşlik etti.
Daha sonra protokol sahneye davet
edilerek, Sevgili peygamberimizi temsil
eden kırmızı gül takdim edildi.
Program kurs öğrencilerinden Bayram
Ali Mutlu’nun okuduğu Kur’an tilaveti ve
Şahinbey İlçe Müftülüğü Şube Müdürü
olan ve ömrü hafız yetiştirerek geçen Hafız
Mustafa Deniz hocamızın duası ile son
buldu.
20 NİSAN’DA KUTLU DOĞUM COŞKUSU YAŞANDI
Şahinbey İlçe Müftülüğü Hoşgör Fatih Kuran
Kursu hocaları ve öğrencileri tarafından 20
Nisan 2016 Çarşamba günü Saat:20.00
Şehitkamil Kongre Merkezinde Kutlu
Doğum Programı icra edildi. Sunuculuğunu
kursun hafızlık öğrencilerinin yaptığı program
dolu dolu bir içerik ve katılımcının yanı sıra
kalabalık bir izleyici ile gerçekleşti.
Programa Şehitkamil Belediye Başkan
Yardımcısı Mehmet Hayri Özkeçeci,
Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik, Şahinbey
İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu, Fatih İlim
Araştırma Vakfı Başkanı Ökkeş Eruslu, Vakıf
Onursal Başkanı Ahmet Ziylan, Dernek
Başkanı Nihat Durur, dernek yönetim kurulu
ve çok sayıda öğrenci velisi katıldı.
Program İstiklal Marşı ve kurs öğrencilerinden Seydi Vakkas Bilsin’in okuduğu Kur’an tilaveti
ile başladı.
Fatih İlim Araştırma Vakfı Başkanı
Ökkeş Eruslu konuşmasında ”Kur’ân
hâfızlığının sahabe-i güzin döneminden
bu yana,sadece Allah rızâsı esâs alınarak
bugünlere kadar mükemmel bir şekilde
tevârüs ettiğini, islâmiyetin bugünkü
durumundan dolayı , bu islam davasından
hepimizin sorumlu olduğunu” dile getirdi.
Ayrıca programda emeği geçen herkese
teşekkür etti.
Vakıf Onursal Başkanı Ahmet Ziylan
konuşmasında, geçmiş yıllarda
kendilerinin ve emsâllerinin çok zor şartlar
altında Kur’ân’ı tedris ve ta’lim ettiklerini,
ma’ruz kaldıkları türlü zorluklar ve
sıkıntılar çektiklerini, Hoşgör Kur’ân kursu
külliyemizin inşâ ve te’sisindeki mazhar
oldukları olaylardan bahsetti. Ayrıca 22
Mayıs 2016 Pazar günü Saat:09.30’ da
yapılacak olan Hafızlık Merasimine tüm
halkımızı davet etti.
22. 4342 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
KURUMLAR
ÖZEL HOŞGÖR
HAYRİYE ÖZBUDAK ANAOKULU
2015- 2016 eğitim öğretim yılında açılmış
olan HOŞGÖR HAYRİYE ÖZBUDAK
ANAOKULU uzman ve deneyimli öğretmen
kadrosu ile ilimizde ilk kez uygulanan eğitim
sistemi ve donanımlı yapısıyla öğrencilerine,
velilerine ve topluma hizmet vermektedir.
Okulumuzda 10 sınıf, iki oyun salonu,
konferans salonu, atölyeler, 546 metrekare
bahçesi ve hayvan barınakları, 200 kişilik
yemekhane, değerler eğitimi sınıfları kum
havuzu ve İngilizce sınıfı bulunmaktadır.
Misyonumuz: Çocukluğunu yaşarken
eğitim, kültür ve bilgi ile donanan
değerlerinin farkında ve onları yaşatan
ufukları geniş kendisine ve milletine faydalı
çevresine duyarlı bireyler yetiştirmektir.
Uzman eğitim kadromuz yıllardır biriktirmiş oldukları engin tecrübeleri ile çocuklarımızı
en güzel şekilde yetiştirmektedir. Okulumuzda eğitim liderlerimiz daha ileriye gidebilmek
için yurt dışı ve yurt içi eğitimcilerden düzenli ve sürekli eğitim almaktadır.
DERSLERİMİZ
KEŞFEDİYORUM
HAYVAN VE BİTKİLER
KENDİM YAPABİLİRİM
NEREDE YAŞIYORUM
YABANCİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ EŞLİĞİNDE
İNGİLİZCE
PYP MATH VE
MATH THEİR WAY İLE MATEMATİK
DERSLERİ
SATRANÇ
KENDİM OKUYORUM
KONUMU KENDİM ANLATIYORUM
DEĞERLER EĞİTİMİ DERSLERİ
FAALİYETLERİMİZ
ATÖLYE ÇALIŞMALARI
BAHÇE SAATLERİ
JİMNASTİK SAATLERİ
TONEL MÜZİK EŞLİĞİNDE YÜZ VE MİMİK
EGZERSİZLERİ
HER AYA BİR DEĞERLER TİYATROSU
KARDEŞ KÖY OKULLARI İLE YAPILAN
ÇALIŞMALARI
GEZİ FAALİYETLERİ
MUTFAK ETKİNLİKLERİ
DOĞA GÖZLEMLEME İNCELEME
ÇALIŞMALARI
EKOLOJİK BAHÇE ÇALIŞMALARI
AİLE KATILIMI ÇALIŞAMALRI
ATOLYE ÇALIŞMALARI
MARANGOZ ATOLYESİ
BİLİM ATOLYESİ
ZEKA OYUNLARI ATOLYESİ
MASAL ATOLYESİ
RESİM ATOLYESİ
HALKA AÇIK ANNE-BABA ATOLYESİ
HİZMETLERİMİZ
AİLE DANIŞMANLIĞI SERVİSİ
OYUN TERAPİSİ HİZMETİ.
DİL TERAPİSİ HİZMETLERİ
AİLE İÇİ EĞİTİM SEMİNERLERİ
EĞİTİMCİ VELİLERİMİZE YÖNELİK
SEMİNERLER.
SURİYELİ İHTİYAÇ SAHİPLERİNE YARDIM
KAMPANYALARIMIZ
GERİ DÖNÜSÜM MÖP ÇALIŞMALARIMIZ
EĞİTİCİ KAHVALTI VE YEMEK
PROGRAMLARIMIZ
KİTAP PROJELERİMİZ
PROJE ÇALIŞMALARIMIZ
23. 4544 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
5-KENDİM OKUYORUM
KENDİM ANLATIYORUM
HER AYA BİR DEĞERLER TİYATROSU
6- ATÖLYELERİMİZ
AİLE KATILIMLI HALKA AÇIK ANNE VE BABA ATÖLYELERİ
Multibem Gaziantep'te
Gaziantep’te bulunan uzmanlar, Multibem
Öğretmen Eğitimi için Özel Hoşgör Hayriye
Özbudak Anaokulu'nu ziyaret ettiler.
Multibem eğitim materyalleri ve
öğretmenlerimizin hayalleri, hünerli
elleriyle yapılan ürünler bizleri mutlu etti.
Multibem Nedir?
İki kanatlı martıdır. Okul dostu bir eğitim
programıdır. Dünyada var olan tüm
okul öncesi eğitim modelleri incelenerek
kültürümüze göre uyarlanmış programdır.
Her çocuğun özgün ve özel olduğunu
hissettirir
3 YAŞ KOYUN ETKİNLİĞİTİYATRO ETKİNLİĞİ
Değerler Eğitimi : Abdülkadir Geylani’nin hayatını konu alan oyunda yalan
söylememe hakkında dersler verilmektedir.
4- NEREDE YAŞIYORUM3- KENDİM YAPABİLİRİM
2- HAYVAN VE BİTKİLER1-KEŞFEDİYORUM
HoşgörHayriyeÖzbudakAnaokulunda
herkes sabrı yudum yudum öğreniyor.
Kolay deģil işler...
24. 4746 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
MERASİM
“Türk - İslam Geleneğinde; hem sağlık,
hem güzellik, hem de törensel açıdan özel
bir yeri olan ve Dede Korkut hikayelerinde
de sözü edilen kına,Türk inanç sistemine
adanmış olmanın da işaretidir. Bunun
içindir ki;”Vatana Kurban Olsun” diye
asker adayına, “Allah’a Kurban Olsun” diye
kurbanlık koçlara , ”Eşine Kurban Olsun”
diye geline kına yakılır.
Kınasız gelinin cennete gitmeyeceğine
inanılır. Anadolu’nun her tarafında yaygın
olan kına yakma geleneği, Anadolu
dışındaki Türklerden; başta Kıbrıs Türkleri
olmak üzere, Bulgaristan Türkleri, Gagauz
Türkleri ve Karay Türkleri ile Azerbaycan
Türkleri’n de vardır.
Bize ninelerimizden kalma bu gelenek
özellikle Anadolu da genç kızların hepsine
evlenmeden birkaç gün önce düzenlenir.
Kına geceleri hüznün yoğun olarak
yaşandığı bir gündür. Geleneksel kına
gecesi düğünden bir gün önce kız evinde
yapılır. Çok yakın akrabalar ve genç kızlar
kına gecesine katılır.
HÂFİZELERİN KINA TÖRENİ
Kursumuz hocalarından Tuba Baysungur hocamızın hafız
öğrencilerinin kına töreni düzenlendi. Duygulu anlar yaşandı
Kursumuzda anne eliyle
hazırlanan aylık kermesimize
İlçe müftümüz Musa
İmamoğlu hocamız ve diğer
kurs hocalarımızda katılımda
bulundular.
HAYIR
KERMESİ
Bugün O’ nu anmayan hiçbir gönül kalmasın dedik. Programımız elhamdulillah çok
istifadeli geçti...
HOŞGÖR KIZ KURAN KURSU KUTLU DOĞUM PROGRAMI
25. 4948 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
Cuma buluşmaları programı kapsamında
kursumuzu ziyaret eden sayın bakanımız
Fatma Şahin hanımefendi, DİB müşaviri
Belgin Konarılı hanımefendi, Gaziantep
İl Müftü Yrd Esma Erten hanımefendi,Ak
Parti Kadın Kolları Başkanı Filiz Üzümcü,
Büyükşehir Belediye Kadın Aile şube
Müdürü Ayşe Esra Belge hanımefendi ve
bu misafirlerimize eşlik eden Ahmet Ziylan
beyefendinin eşi Asiye Ziylan, Nihat Durur
beyefendinin eşi Fadile Durur ve vakıf
temsilcisi Fevziye Çıkmaz hanımefendi
26.02.2016 Cuma günü kursumuzu ziyaret
ettiler.
ETKİNLİKLER
24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle kursumuzu ziyarete gelen Sayın İlçe Müftümüz
Musa İmamoğlu ve Yeditepe Kur’an Kursu öğreticisi Ayşe Şahin hocamıza ve öğrencilerine
ikram ve ziyaretlerinden dolayı teşekkür ederiz .
Hoşgör Bülbülzade Kuran Kursumuzda İlçe Müftümüz Musa İmamoglu, Şube
Müdürümüz Mustafa Deniz ve Diyanet isleri Başkanlığından gelen özel misafirimizle
kursumuz hakkinda istişare toplantısı yaptık. Hedefimiz daha verimli eğitim ve öğretim
için fikir alışverişi yapmaktı.
İlçe Müftümüz Musa İmamoğlu hocamız kursumuzda öğrencilerimize sohbet eşliğinde
kıymetli nasihatlerde bulundu.
İDEAL GENÇLİK
26. 5150 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
ETKİNLİKLER
HOŞGÖR KARATAŞ YATILI KIZ KURAN KURSU
KARDEŞLERİMİZİ SOĞUKTAN
KORUMAK
Kışın ortasında biz sıcak yataklarımızda
yatarken suriyeli kardeşlerimizi
unutamazdık. Öğrenci ve hocalarımızla
beraber bir nebzede olsa onları soğuktan
korumak amacıyla el emeği göz nuru
atkı ve bereleri akçakaledeki suriyeli
kardeşlerimize gönderdik.
KÜÇÜK BİR İNFAK YAPMAYA NE
DERSİNİZ
Yetim gönülleri fethetmeye var mısın?
diyerek hoşgör kız kuran kursu hocaları
ve öğrencileri olarak yola çıktık ve
öğrencilerimize küçük bir infak yapmaya
ne dersiniz? diyerek yetim kardeşlerimize
ensar olacağımız bu projeyi başlattık.
Kur’an kursumuzda öğrencilerimizin edebiyat alanında da ne kadar kabiliyetli
olabileceklerini göstermek için duygu yüklü bir gece düzenlendi.
ŞİİR GECESİ
PANO ÇALIŞMALARI :
Hoşgör Karataş Kız Kuran Kursumuzda Kur’ân eğitiminin yanı sıra öğrencilerimizin
el yeteneklerini geliştirmek amacıyla pano çalışmaları yapılmaktadır.
Kursumuzun ihtiyaçlarına bir
nebze de olsa katkı sağlamak
adına öğrencilerimiz, velilerimiz
ve hocalarımızla beraber yıl boyu
etkinlikler düzenlendi.
27. 5352 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
SUNUŞ
KAZANIMLAR
Velilerimizin evlerinde onlara misafir
olarak , bütün öğrencilerimizle iştirâk
ettiğimiz programlar bir çok sebebe
hâizdir .
Bunlarınbirincilerindenenehemmiyetlisi
veliler ailece bizi tanısın, aynı şekilde
bizde kendilerini daha iyi tanıyalım,
muârefe edelim.
Ailenin sosyal/maddî durumunun nasıl
olduğu tesbit ve te’yit edilir.
Maddî anlamda durumu zayıf olan
aileleri tespit edip bunları kurs vasıtasıyla
desteklemek ve bizde mevcut olan
öğrencilerimize o meselelerde daha fazla
ilgi/alâka gösterilir ...
Hem evde Allah Kelâmını anlatmak ve
günlük olarak okutmaya aile bireylerini
teşvik etmek, hafızlıkta bulunan
evladlarını desteklerinin sadece maddî
anlamda olmadığını ve mânevî anlamda
da evde bulunan ortamın evladlarının
üzerinde te’siri olduğu konusunda
bilinçlendirmek.
Hem öğrencilerimizin aileleri arasında
bir köprü görevi görüp birbirleriyle aile
dostluğu kazandırıp , öğrencilerimizin
derslerinin zayıf olduğu haftalarda velileri
birbirleriyle görüştürüp birbirlerine hem
ünsiyet hem de teselli olmalarını te’min
etmek..
Öğrencilerimizin kâh sıkıntılı ,kâh stresli
olduğu zamanlarda , ders veremediği
gün , saat ve vakitlerde motivasyonlarını
sağlamak .
Bu ziyaretler kapsamında misafir
olduğunuz evlerde yemek ikramlarıyla
beraber, evlerini bereketlendirdiğimizi
anlatmak ve kendileri de yarının velileri
olacağından misafirperverlik ruhunu
kazandırmayı amaçladık...
Velilerimizde öğrencilerimiz içerisinde
durumu maddeten iyi olan öğrencimizin
olduğunun farkındalığını meydana
getirmektir .
Veli ziyareti kapsamında Abdullah Ayhan
hocaefendi ve öğrencileri, sınıfında
hafızlığını bitiren öğrencilerin ailelerini
ziyaret ettiler. Kahramanmaraş, Şanlıurfa
ve Oğuzeli’ nde bulunan aileler ziyaret
edildi.
Ebubekir Seyhan hocaefendi, şehir
merkezinde bulunan aileleri ziyaret
ettiler. Bu ziyaretlerden biri de İl Müftü
yardıcımız ve aynı zamanda öğrenci
velimiz olan Şaban Kondi hocamızın
evinde gerçekleştirilmiştir.
Veli ziyareti sırasında aileler çocuklarının
hafızlık yapmasından gurur duyuyorlar.
Bu ziyaretler bayram havasında
geçtiğinden, veliler akrabalarıyla bizleri
misafir ediyorlar. Bu müesseselerde
görev yapanlara, vesile olanlara, hayır
sahiplerine dualar ediliyor.
Misafir olunan hânede hâtim duâsı yapıp,
Kur’an dan birer Aşr-i Şerif okunmaktadır.
Velilerimizin içinde bulunmuş olduğu
sıkıntılardan onları bir nebze de olsun
kurtarıp, onalra manevî anlamda yardımcı
olmaktır.
VELİ ZİYARETLERİ
28. 5554 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
ERUSLU CAMİİ AÇILIŞ TÖRENİ
Konuşmasına Miraç Kandili’ni kutlayarak
başlayan Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan
Fadıloğlu, “Siyasi konuşmak kolay ama
böyle manevi atmosferde konuşmak zordur.
Ben yaşantısıyla duruşuyla her zaman bize
örnek olan Ökkeş abinin bugün bu yaptırmış
olduğu caminin dinimize, milletimize,
memleketimize hayırlı ve uğurlu olması
temennisiyle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum” dedi.
“BİR DÖNEM BU ÜLKEDE CAMİLER
AHIR OLARAK KULLANILDI”
Camilerin eski durumundan bahseden
AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar ise
bu ülkede camilerin bir zamanlar ahır
olarak kullanıldığını vurguladı. Tayyar,
”Bu muhteşem camiyi gözlemeye
çalıştım ve bu esnada kendimi
bir anda tarihin tozlu yaprakları
arasında buldum. Bir dönem bu
ülkede camilerimiz bakımsız,
ezansız kaldı ve yeri geldi ahır
olarak kullanıldı. Bu ülkede 1932-
1950 yılları arasında tam 18 yıl
boyunca camilerde ne idüğü
belirsiz sözcükler bize ezan olarak
dinletildi. Rabbime şükürler
olsun ki, 1950’de bu yasak kalktı.
Ama ezen yasağının kalkması 10
yıl sonra 1960 askeri darbesinin
en önemli gerekçelerinden birisi
sayıldı” ifadelerini kullandı.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
Fatma Şahin ise, “Camiler aslında bizim
birliğimizin dirliğimizin şehrimizin
huzurunun ve barışının en büyük
göstergesidir. Bu eserler bir ibadethaneden
daha çok sevginin, kardeşliğin, ilmin, irfanın
mekanıdır. Ve özellikle baktığınız zaman
sosyal yardım ve sosyal hizmet anlayışıyla
çevresini aydınlatan bir kandildir” diye
konuştu.
Vali Ali Yerlikaya ise, camilerin bu dünyadan
öbür dünyaya taşınacak önemli eserler
olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Bu dünyada, bu ömürde elde etiğimiz malı
hiçbir zaman toprağın altına götüremiyoruz.
Eğer öbür tarafa götürmek ve Sadakay-ı
Cariye haline getirmek istiyorsak, bu
eserler camiler, çeşmeler, okullar, hanlar ve
hamamlar insanlığın hayvanatın hepsinin
emrine sunulan bu tür eserleri Allah rızası
için yapmalıyız. Yapılan bu eserler bizimle
beraber öbür dünyaya gidecek ve amel
defteri hiçbir zaman kapatılmayacak.”
İstanbul’dan gelen iki imam tarafından
Cuma namazı ezanının okunmasının ve
yapılan duaların ardından protokol üyeleri
tarafından Eruslu camii’nin açılış kurdelesi
kesildi. Törenin ardından, davetliler Cuma
namazını kıldı.
Vakıf başkanımız Ökkeş ERUSLU tarafından
yaptırılan Eruslu Camii’nin açılışı dualarla
yapıldı.
HayırseverİşadamıveAkPartiEskiİlBaşkanı
Ökkeş Eruslu tarafından Osman Gazi
mahallesinde 2012 yılı Nisan ayında temeli
atılan Eruslu Camii’nin açılışı için tören
düzenlendi. Kur’an-ı Kerim okunmasıyla
başlayan açılış törenine, Gaziantep Valisi
Ali Yerlikaya, Büyükşehir Belediye Başkan
Fatma Şahin, Şahinbey Belediye Başkanı
Mehmet Tahmazoğlu, Şehitkamil Belediye
Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, AK Parti Genel
Başkan Yardımcı Abdülhamit Gül, AK Parti
Milletvekilleri Şamil Tayyar, Nejat Koçer,
Halil Mazıcıoğlu, AK Parti İl Başkanı Eyüp
Özkeçeci, Gaziantep İl Müftüsü Ahmet
Çelik, daire müdürleri, oda ve sivil toplum
kuruluşlarının başkanları, işadamları ve çok
sayıda seçkin davetli katıldı.
“CAMİLERİMİZ DEPO OLMUŞTU”
Törende açılış konuşmasını yapan işadamı
Ökkeş Eruslu, önceden camilerimizin depo
olarak kullanıldığını belirterek, “Sevinçliyiz,
çünkü insanlar fani ve hayat gelip geçiyor.
Arkamızda bir hoş seda bırakabilirsek
bizim için ne mutlu. Ben hatırlıyorum, bu
memlekette ‘Elif Ba’nın dahi okunmasının
yasak olduğu bir ülkeydik. Camilerimiz
depo olmuştu. Ama şimdi Allaha şükür bu
açılışları yapıyoruz ve devam eden açılış
lar var. Biz bu açılışları ise şan şöhret için
yapmıyoruz” dedi.
Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik, “Allah’ın
mescitlerini ancak Allah’a inanalar, ahiret
gününe inananlar, namazını dosdoğru
ikamet edenler, zekatı verenler ve ancak
hesabını Allah’a verecek olanlar, inşa ederler
ve böyleleri umulur ki doğru yola, hidayete,
sırat-ı müstakime ermiş olurlar. Cenabı Hak
ayeti kerimede böyle buyuruyor. Değerli
kardeşler, cami imarları devlet olmanın
başlangıçlarıdır. Hazreti Peygamber
Efendimiz (sallallahü aleyhi vesellem)
Medine-i Münevverede ilk işi cami inşa
etmek olmuştur. Çünkü yeri olmayanın
yeri olmaz. Bir fikirde, bir düşüncede,
bir medeniyette mekan önemlidir, toprak
önemlidir. Toprağa değer veren de o
toprağın üzerindeki eserlerdir. Toprağı
imar eden bu eserlerdir. Onun için Sevgili
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi vesellem)
Mescid-i Nebevi’yi inşa etmekle başlamıştır.
İslam medeniyetinin inşaatına” şeklinde
konuştu.
HABER
29. 5756 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
MEHMET ZİYLAN CAMİİ AÇILIŞ TÖRENİ
Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet
Görmez, Gaziantep’te yapımı tamamlanan 3
caminin açılışını yaptı.
Gaziantep’te bulunan Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Görmez, yapımı tamamlanan 3
caminin açılışını beraberindekilerle kurdele
keserek yaptı. Açılış törenlerine Vali Ali
Yerlikaya, Gaziantep Milletvekili Canan
Candemir Çelik, Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Görmez, Büyükşehir Belediye
Başkanı Fatma Şahin, protokol üyeleri,
hayırseverler ve vatandaşlarımız iştirak etti.
Abdulkadir Sökücü, Mehmet Ziylan ve
İnci Konukoğlu camilerinin açılışını
gerçekleştiren Prof.Dr. Mehmet Görmez,
Müslümanlar’ın birlik ve beraberlik
içerisinde yaşaması gerektiğini belirterek,
“Aynı sahada duran insanlar birbirinden
haberdar olmalıdır. Hocalar saflarını sık ve
düzgüntutturduktansonranamazabaşlarlar.
Safla beraber ruhlarımızı kaynaştırmamız
lazım. Gönüllerimizi birleştirmemiz lazım”
dedi.Camisayılarınınartmasındanmutluluk
duyduğunu belirten Başkan Görmez,
hayır sahiplerine dua ettiğini bildirdi.
Prof. Dr. Mehmet Görmez “ Cami sadece
namaz kılma mekanı olmamalı. Cami bilgi
mekanı olmalı, bütün sosyal hizmetlerin
görüldüğü yerler olmalı, aileyi, erkeği,
kadını, çocuğu kuşatmalıdır. Camiyle
gençlerin, ailelerin buluşmasına bu yüzden
çok önem veriyoruz. İmam sadece namaz
kıldıran değil, mahallenin, kasabanın, köyün
dini ve manevi hayatını ayağa kaldıran
kişidir. Şehrin tüm problemleriyle ilgilenen,
gençlerle çocuklarla ilgilenen, düğünlerde
neşeyi, cenazelerde acıyı paylaşan kişi
olmalıdır.
Yedi Tepe mahallesinde yapımı tamamlanan
caminin açılışına Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, Valimiz, Milletvekilleri,
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin,
il protokolünün temsilcileri, davetliler ve
vatandaşlarımız iştirak etti.
Hayırsever işadamı Ahmet Ziylan ve kardeşi
Nezihe Ziylan Şerafettinoğlu tarafından
yaptırılan camide aynı anda 2.500 kişi ibadet
edebilecek.
Açılışta Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet
Tahmazoğlu, Hayırsever Ahmet Ziylan ve
Nezihe Şerafettinoğlu katılımcılara hitab
ettiler.
Şimşek, açılışta, daha önce mahalleye cami
yaptıran Ziylan ailesini tebrik ederek,
“Cumhurbaşkanımızın güzel bir sözü vardı;
‘Eşek ölür semeri kalır. İnsan ölür eseri kalır’.
Hele eser bu kadar güzel ve anlamlıysa ne
mutlu sizlere ve ailenize. Hükümetimiz
milletimizin maneviyatına çok büyük önem
verdi. Bugün bütün okullarda Kuran-ı Kerim
seçmeli ders. Çok şükür o noktaya geldik.
Bu ülkenin en önemli gücü maneviyatıdır.
Bunu mutlaka güçlü tutmalıyız” ifadelerini
kullandı.
Hayırsever Nezihe Şerafettinoğlu “O
kadar sevinçli ve mutluyum ki ayakta
duramıyorum. Bana bu imkanı veren
herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.
Konuşmaların ardından dualar okunarak,
cami hizmete ibadete açıldı.
HABER
NEZİHE ŞERAFETTİNOĞLU CAMİİ AÇILIŞ TÖRENİ
30. 5958 http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2016
ETKİNLİK
MÜBAREK GÜN VE GECELER
Hz.Muhammed (SAV)”in doğum günü olan
“Mevlid Kandili”ni kursumuzda bulunan
Mahmud Sami Ramazanoğlu Camiinde
icra ettik.
Ebubekir Seyhan ve Abdulhamit Han
hocalarımızın hazırladığı programda,
Kur’an Ziyafeti, hoş sohbet, ruhu
dinlendiren ilahiler ve ikramlar yer aldı.
Program Ebubekir Seyhan hocanın Kur’an
tilaveti ile başladı. Mevlid sohbetini Salih
Bayram Dal hocamız yaptı.
“Peygamberler halkasının sonuncusu
Peygamber Efendimiz (S.A.V.)in doğumu
ile dünyayı şereflendirdiği bu günü. Bizler
de mümin olarak, O’nun gösterdiği bu yüce
hak yolda kendimize Sevgili Peygamberimiz
(S.A.V.)’in örnek hayatını rehber
edinmeliyiz. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm’ın Kur’ân’dan sonra en büyük
mu’cizesi, kendi zâtıdır.
Yâni: O’nda içtima’ etmiş ahlâk-ı âliyedir ki;
herbirhasletteenyüksektabakadaolduğuna,
dost ve düşman ittifak ediyorlar. Hatta
şecaat kahramanı Hazret-i Ali, mükerreren
diyordu: “Harbin dehşetlendiği vakit, biz
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın
arkasına iltica edip tahassun ediyorduk.” Ve
hâkezâ, bütün ahlâk-ı hamîdede en yüksek
ve yetişilmeyecek bir dereceye mâlik idi.”
konusu sohbette dile getirildi.
Akabinde ise Abulhamit Han hoca Mevlid-i
Şerif okudu.
Programa özel velilerimizin getirdiği
hediyeler kurs öğrencilerimize ikram edildi.
Programın sonunda salavatlar eşliğinde
musafaha yapıldı.
Hoşgör Fatih Kur’an Kursumuzda Aşure
programı gerçekleştirildi . Program Kur’an
tilaveti ile başladı.
İlçe Müftümüz programda yaptığı
konuşmada, günün anlam ve önemine
değindi. Muharrem ayı ve aşure gününün
İslam ve insanlık tarihinde önemli bir yeri
vardır. Bu ayda insanlık tarihinin dönüm
noktası olarak görülen pek çok olaylar
vuku bulmuştur. Hicri senenin ilk ayı olan
muharrem ayının 10. günü aşure günüdür.
Bugüne “Aşure” günü denmesinin sebebi;
o günde Yüce Allahın 10 Peygamberine
değişik ikram ve ihsanda bulunmuş
olmasıdır.
Dolayısıyla 10 Muharremde birçok
peygamberin hayatında önemli hadiseler
meydana gelmiş. Onlar sıkıntılar, zulümler,
baskılar görmüşler ve yine bu günde bu
sıkıntılardan kurtulmuşlar, yeni ve güzel
başlangıçlara, ilahi lütuflara mazhar
olmuşlardır.
Aşure gününün de bu bakış açısıyla
değerlendirilmesini ifade eden İmamoğlu,
birlik ve beraberliğin simgesi olan böylesi
günlerin mutlaka yad edilmesi ve geleceğe
taşınması gerektiğini vurguladı.
Program sonunda Aşure tatlısı ikram edildi.
AŞURE PROGRAMI
Kadir Gecesi'nde kursumuz Gaziantepli
hemşehrilerimizin akınına uğradı.
Geleneksel Ramazan programında iftar
yapan misafirler, avluda teravih namazı
kılıp, ibadetlerini yerine getirdi. Okunan
hatimlerin sevabından katılımcıların ve iftar
sahiplerinin geçmişleri için dua yapıldı.
Kur'an-ı Kerim’in indirildiği gece olarak
bilinenKadirGecesi'ndeayrıcabaştaFilistin,
Suriye ve Doğu Türkistan olmak üzere
zulüm ve sıkıntı içindeki Müslümanların
kurtuluşu için de dualar edilip, eller semaya
açıldı. Okunan Kur'an-ı Kerim ve yapılan
dualara 'amin' diyen Müslümanlar, kılınan
teravih namazının ardından geceyi en iyi
şekilde değerlendirmeye çalıştı.
Ayrıca ibadet etmek için programa
gelenlere Büyükşehir Belediyesi tarafından
hazırlanan güzel hediyeler dağıtıldı.
KADİR GECESİ
MEVLİD KANDİLİ