SlideShare a Scribd company logo
1 
YIL : 1 SAYI : 2 KASIM 2011
2
Yarım asırdır hâfız yetiştiren, bu yıl 50. eğitim yılını kutladığımız Hoşgör Eğitim 
Kurumlarının faaliyetlerini duyurmaya çalıştığımız Hoşgör Bültenin ikinci 
sayısının konusunu “Mevlâ’mın Lütfu ve Keremi Hâfızlık” olarak belirledik. 
Çünkü Kur’ân kurslarımızın Gaziantep ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 
Kur’ân Eğitimi ve Hâfızlık konusunda öncülük ettiğini düşünüyoruz. 
Hâfız yalnızca Kur’ân-ı Kerîm’in kelimelerini, âyetlerini ezberleyen değil, aynı 
zamanda onun mânâsını kalbine ve ruhuna nakşeden, beynine alan ve gönül 
dünyasında seyreden insandır. 
Kur’ân’ı içine sindirmiş olan gerçek hâfız yürüyen ve konuşan Kur’ân demektir. 
“Şüphesiz ki Kur’ân’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz” âyetinde 
de ifade edildiği gibi Kur’ân’ın gerçek sahibi ve koruyucusu o kelâmın mutlak 
sahibi olan Allah’tır. Bize düşen vazife ise Kur’ân’a hizmet etmektir. 
Asırlar boyu milletimiz, ruhlarını Kur’ân’la zenginleştirmek ve onun dokunuşu 
ile hayatlarına anlam vermek için gönül birliği yapmış, Kur’ân’ı en güzel şekilde 
yazmak, hâfız etmek ve onun eşsiz mesajından nasiplenmek arzusuyla âdeta 
birbiriyle yarışmıştır. Kur’ân’ı hıfz etmek, hâfızlık yapmak, alelade bir ezberleyiş 
değil, bilakis Kur’ân’ı kalplere nakşetme, aklı vahyin parıltısıyla aydınlatma ve 
hakkın tecellilerini, iyiliği, ahde vefayı, kardeşlik ve hoşgörüyü tüm dünyaya 
yayma mücadelesidir. 
Bizler, Kur’ân’ı raflardan ve duvardaki mahfazasından indirerek hayatımıza 
kattığımız ve onu anlamaya çalıştığımız zaman, kalplerimizi sevgi ve hoşgörü 
hisleri ile doldururuz. Hâfızlarımız, Kur’ân öğreticilerimiz ve Kur’ân’ı öğrenmek, 
onu anlamak ve hıfz etmek isteyen insanımız, ilâhi mesajın aydınlık bilgisiyle 
dolmanın mutluluğunu yaşarlar. 
Kur’ân kurslarımız, bültenimiz ve tüm hizmetlerimizle bu mutluluğa ortak 
olmanın huzurunu ve Kur’ân’ın aydınlık mesajını Gaziantepli hemşehrilerimize 
en güzel şekilde ulaştırma gayretinin coşkusunu duyuyoruz. Bu duygularla, 
harap edilmiş dünyamızın, Kur’ân ile mamur olmasını, insanlığın bu büyük 
hazineden layıkıyla istifade etmesini temenni ediyoruz. 
Ayrıca Hâfızlık Yarışmasında Türkiye Birincisi olarak bizlere büyük gurur 
yaşatan Nuriye Bakır kızımıza, bölge birincisi olan Müslüm Akbulut oğlumuza, 
erkek kursumuzdan mezun olan 25 öğrencimize, kız kursumuzdan mezun 
olan 11 kızımıza, onları yetiştiren hocalarına ve kurs yöneticilerine çok 
teşekkür ediyorum. Bu yavrularımızın Allah zihinlerine açıklık, ilimlerini daim, 
sıhhat afiyet ihsan eylesin, her türlü kötü nazarlardan kazadan beladan, 
riyadan yüce Mevlamız korusun diyorum. Okudukları Kur’ân’ın kendilerine 
manevi muhâfızlık yapmasını şefaatçi olmasını yüce Allahtan niyaz ediyorum. 
Bu bültenin hazırlanmasında maddi ve manevi emeğini esirgemeyen 
muhterem büyüğümüz Ahmet ZİYLAN abiye, Abdullah BAYRAM, Yusuf 
KİRAZ, Mehmet SÖNERCAN ve yayın ekibine teşekkürü bir borç bilir, yeni 
sayımızda tekrar buluşmak temennisiyle Cenabı Hâkkın Rızası’na nail olmamız 
dileği ile... 
TAKDİM 
BÜLTEN 2011 
Kıymetli Okuyucularımız, 
Nihat DURUR 
Yönetim Kurulu Başkanı 
1
Hoşgör Kur’ân Kursları 
Yaptırma ve Yaşatma 
Derneği 
GENEL YAYIN YÖNETMENI 
Nihat DURUR 
YAYIN KURULU 
Abdullah BAYRAM 
Yusuf KİRAZ 
Mehmet SÖNERCAN 
Sümeyye AYDIN 
Elif DAL 
GRAFIK TASARIM 
Sertaç Tanıtım 
BASKI 
GNG Ofset 
ADRES : 
Boyacı Mh. Buğday Pazarı 
Pürsefa Hanı No: 21 
Şahinbey / GAZİANTEP 
Tel : 0.342 231 25 67 
YAZIŞMA ADRESI : 
Havaalanı yolu üzeri 
HOŞGÖR 
FATİH KUR’ÂN KURSU 
Şahinbey / GAZİANTEP 
Tel : 0.342 424 02 51 
www.hosgorkulliyesi.org 
4-5 
Kur’ân Eğitiminin Önemi 
Mahmut KARATEPE 
Gaziantep İl Müftü Yardımcısı 
Hâfızlarımızın Dünya 
ve Âhiret Tacı 
Yahya POLAT 
Şahinbey İlçe Müftüsü 
8-11 
6-7 
12-15 
Hâfızlık Taç Giyme Merasimi 
Haber : Yusuf KİRAZ 
16-17 
Mevlâmın Lütfu ve Keremi 
Kur’ân Eğitimi ve Hâfızlık 
Röportaj : Ahmet Mukdat ZİYLAN 
Hâfızlık Türkiye Birincisi 
Kursumuzdan 
Haber : Sümeyye AYDIN 
Röportaj : Elif DAL 
Gaziantep 
Kur’ân Hâfızları Derneği 
Haber : Mehmet SÖNERCAN 
2
18-19 20-21 
Gaziler Şehrinin Kur’ân Sevdalıları 
Prof. Dr. M. Emin AY 
22-23 
Hoşgörde Ramazan 
Abdullah BAYRAM 
24-25 
Ubeyy İbn Ka’b (r.a) 
Hafız Sahabeler Yazı Dizisi 2 
Muhammed Mücahit ÇALIŞKAN 
Hüsamettin BAYKAL 
Hoşgörde İz Bırakanlar 
Vesalet Demir 
Ey Rabbimin Kelamı 
Şiir : Aslıhan POLAT 
26-27 28-31 
Hâfızlık, Fazileti ve Tarihteki Yeri 
Sefa ÖZCAN 
Prof. Dr. 
Ali Erbaş’dan Ziyaret 
Diyanetten Hâfızlar 
için Seferberlik 
Haberler : Mevlüt GÜL 
Kur’ân Hâfızlığının Önemi 
Hutbe : İbrahim Halil KOCAOĞLAN 
3
KUR’ÂN EĞİTİMİNİN ÖNEMİ 
Mahmut KARATEPE 
Gaziantep İl Müftü Yardımcısı 
Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır. Beşeriyeti dünya ve âhiret saadetine 
ulaştırmak için Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e arapça olarak Cebrail 
(a.s) vasıtasıyla vahyedilmiştir. Okunmasıyla da ibadet edilen ilahi kelam 
eşsizdir, benzersizdir. 
Doğru ile yanlışı birbirinden ayırt eden, gerçeğin kaynağı, kurtuluşun 
rehberi olan Kur’ân-ı Kerimi okumak, çocuklarımıza okutmak ve hükümleriyle 
amel etmek Rabbimize imandan sonra gelen en önemli görevlerimizdendir. 
Her müslümanın ibadet görevini yapacak kadar Kur’ân-ı Kerim’den ayet 
ve sure ezberlemesi farzdır. Nitekim Yüce Rabbimiz “Ey Muhammed (a.s) 
Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku…” buyurmaktadır. Bu hususta 
sevgili Peygamberimiz de (a.s) “Sizin en hayırlınız Kur’ân-ı öğrenen ve 
öğretendir.” buyurarak Kur’ân-ı Kerimi öğrenmeyi ve öğretmeyi bizlere 
tavsiye etmişlerdir. Dünya ve âhiret mutluluğunu istiyorsak Kur’ân-ı okuyup, 
okutup emirlerini hayatımızda tatbik etmeliyiz. 
Rabbimiz “Haberiniz olsun ki bu Kur’ân insanları en doğru yola götürür.” 
buyurmaktadır. 
Hiçbir kitap asırlarca bu kadar çok kitleler tarafından böyle dikkat 
ve huşu ile okunmamıştır. Ve yine hiçbir kitap, insanlığın muhatap olduğu, 
dünyada huzurlu yaşamak ve âhirette mutlu olmak için nasıl davranmalıyım?” 
sorusunun cevabını Kur’ân ölçüsünde vermemiştir. 
İlahi kelam, muhatabı olan insanoğlunun en şerefli varlık olarak 
yaratıldığını açıklamaktadır. Ancak bir diğer yönüyle zalim, nankör ve zayıf 
yaratıldığını ifade etmektedir. Bu ifadeler insanın aynı zamanda karmaşık 
bir varlık olduğunu bildirmektedir. Kur’ân ve sünnete göre insandaki bu 
karmaşıklığı ayıklamak ve durulaştırmanın tek yolu onu sağlam bilgi ile 
eğitmekten geçmektedir. 
Zira doğru ve faydalı bilginin insanı yücelteceği Kur’ân-ı Kerimde şöyle 
ifade edilmiştir. “Allah, içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin 
derecelerini yükseltir. Kime hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiş 
demektir.” Sevgili Peygamberimizde (s.a.v) “İlim öğrenmek kadın, erkek 
her müslümana farzdır.” “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o 
kimseye cennetin yolunu kolaylaştırır.” buyurarak ilim öğrenmenin zaruretini 
ve cennete götürme vesilesi olduğunu bildirmiştir. 
Her yönden bizlere adaleti, edebi, olgunluğu ve güzel ahlakı öğreten 
Kur’ân-ı okutmaya, öğretmeye ve yaşamaya çalışan Hoşgör Erkek ve Kız 
Kur’ân Kurslarımızın başta fedakar eğiticilerini, Ülkemizde örnek alınacak 
kapasitedeki bu kursların tüm giderlerini karşılayan vakıf ve dernek yetkililerini 
ve hizmetleri koordine eden müftülüğümüz ilgililerini tebrik ediyorum. 
Hayırlarının ve hizmetlerinin kabulünü yüce mevlâdan niyaz ediyor ve 
kalbi şükranlarımı sunuyorum. 
4
HÂFIZLARIMIZIN 
DÜNYA VE ÂHİRET TÂCI 
Yahya POLAT 
Şahinbey İlçe Müftüsü 
29 Mayıs 2011 Pazar günü Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu, Elli yıllık hizmet takviminin en 
sevinçli ve görkemli gününü yaşadı. İki yıl içerisinde mezun olan 38 Hâfızımız, anne 
ve babaları, yetiştiren hocaları, Şahinbey İlçe Müftülüğümüz ve kursumuza gece 
gündüz maddi ve manevi katkılarda bulunan kursumuzun dernek ve vakıf yetkilileri 
için çok heyecanlı bir gün idi. Bu heyecanlı hâfızlık merasimi günü için, hazırlıklar iki ay 
öncesinden başladı. 
Hâfızlık merasimi Kur’ân’ı kerim tilaveti ile başladı. Kur’ân kursumuzun tasavvuf 
musikisi korosu ile heyecanlı bir atmofer oluştu. Değişik Kur’ân karileri’nin okudukları 
Kur’ân ayetleri ve surelerle kalpler cüşe geldi. Kur’ân’ın nuru ile nurlandı ve huzura 
erdi. 
Kursumuza maddi ve manevi katkılarını hiçbir zaman esirgemeyen Ahmet Ziylan 
Bey yaptığı duygulu konuşması ile icra edilen merasimin adeta temellerini attı. 
Bu şerefli merasiminde açış konuşmasını yaparak duygu ve düşüncelerimi 
belirtmek banada nasip oldu. 
Gaziantep İl Müftümüz Ahmet Bulut Bey Hocamız konuşmaları ile hâfızlarımızın 
değer ve kıymetlerini ortaya koyarak onları onurlandırdı. 
Merasimin son konuşmasını başkanlığımızı temsilen, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı 
Hasan Kamil Yılmaz Bey hocamız yaptı. Hocamız konuşmasında Gaziantep’te bu 
zamana kadar Bedrüd-din Ayni gibi nice alimlerin yetiştiğini bu Hâfızlık hizmetleri ile 
de bundan sonra nice ilim sahiplerinin yetişecegini, bu hizmetlerin çok önemli ve 
anlamlı olduğunu anlatarak, Kur’ânın, hem okunuşunun, hem yaşanmasının yeni nazil 
olduğu zamanlar gibi olması gerektiğini dile getirdi. Ayrıca hocamız, gazi şehrimizin 
bağrında yetişen Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez Hocamızın 
selamlarını iletti. Bu anlamlı ve etkili konuşma gönülleri fethetti. 
Yapılan merasimde 38 Hâfızımız, hâfızlık tacını giydiler. Ahirette de güneşin 
ziyasında daha parlak bir taç giyeceklerdir İnşaallah. 
Merasim, Hasan Kamil Yılmaz Bey Hocamızın yaptığı dua ile, göz yaşları ile aminlerle 
sona erdi. 
Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu’muzun, bu duygulu ve heyecanlı merasimi, ulusal 
TV’lerde naklen ve paket halinde yayınlandı. Böylece kursumuza ve hâfızlarımıza olan 
ilgi ve sevgi daha da arttı. Kursumuza katkısı ve sevgisi olanlar, bir kez daha mutmain 
olup huzura erdiler. 
Daha önceki yazımda, ilçemiz Karataş Kız Kur’ân Kursumuzun, yıldızı parlayan kurslar 
arasına girdiğini yazmıştım. Gerçekten de bu kursumuzun yıldızı parladı. Hem de 
kutup yıldızı gibi. Bu yıl hâfızlığını bitiren ve hâfızlık belgesini alan kız öğrencilerimizden 
Nuriye Bakır, Türkiye hâfızlık final yarışmasında, Türkiye birincisi oldu. Kursumuzun, 
ilimizin, ilçemizin yıldızını parlattı. Öğrencimizin kendisini, anne babasını, hocasını, 
kursumuzun dernek ve vakıf yetkililerini tebrik ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum. 
Yapılan bu güzel hizmetlerle, hem yakın bölgemize hem de ülkemizin her tarafına 
huzur, mutluluk, sevgi, saygı, islam kardeşliği, Allah’ın rahmet ve bereketi yayılıp, 
hakim olacak, böylece toplumumuzdan, ülkemizden, kin, nefret, fitne, fesat ve 
düşmanlıklar ortadan kalkacak, bu kurslarımız ve hizmetleri toplumumuza gelebilecek 
her türlü musibetleri, belaları ve olumsuzlukları Allah’ın izni ile defedecektir. Buna her 
zamankinden çok daha ihtiyacımız vardır. 
Biz Allah’ın kitabına ve dinine, ne kadar çok sahip çıkar ve onların gereklerini 
yaşarsak, Allah’ın yardımı, inayeti, rahmet ve bereketi bizimle, bizim ülkemizle beraber 
olacaktır. 
Ne mutlu bu hizmet kervanına katılanlara.... 
5
MEVLÂ’MIN 
KUR’ÂN EĞİTİMİ VE 
LÜTFU VE KEREMİ: 
HÂFIZLIK 
Hoşgör: Kur‘ân ile ilk buluşmanız nasıl gerçekleşti, 
sizi kim Kur‘ân’a teşvik etti, Kur’ân-ı ilk kimden 
öğrendiniz? 
Ahmet Mukdat ZİYLAN: Kur’ân eğitimi anne ve 
babada başlar. Anne ve babanın çocuğunu Kur’ân’a 
teşvik etmesi çocuğuna Kur’ân’a sevdirmesi ile başlar. 
Anne ve baba Kur’ân’ı bilmese bile çocuğunun Kur’ân 
eğitimi görmesi için çaba sarf eder. Nitekim benim 
Kur’ân ile buluşmam anne ve babamın teşviki ile 
olmuştur. 1940 yıllarında mahalli Kur’ân hocaları vardı. 
Mahalli hocaların polis tarafından ders vermeleri 
engellenir, açtıkları kurslar emniyet tarafından basılır 
ve kapatılırdı. Biz bu olaylara şâhit olduk. Bundan 
dolayı mahalli hocalara giderken Kur’ân cüzlerini 
koynumuzda saklardık. Herkes o tarihlerde Kur’ân 
eğitiminden mahrum olmuştur. İlk Kur’ân hocam 
Nazife Hoca idi. Çok hanımefendi ve sevecendi. 
Evi evimize 100 metre mesafede idi. Kız kardeşlerim 
de ondan Kur’ân öğrendiler. Babam Kur’ân okumayı 
bilirdi, annem bilmezdi. O dönemlerde namaz 
kılan pek azdı. Camiler kapalıydı. Kur’ân eğitimini 
engellemek için çaba sarf edilirdi. Nazife Hoca’ya 
Kur’ân öğrenmeye gidenler 6-7 yaşlarında idi. Ne 
öğrenebilirse, başka da bir imkân yoktu. 
Hoşgör: Hoşgör Kur‘ân Kursu size neler 
hatırlatıyor? 
Ahmet Mukdat ZİYLAN : Ben İstanbul’a gitmeden 50 
sene önce Hoşgör Mahallesi’nde gecekondu evler 
inşa edilir, zabıtalar bunlara izin vermek istemez, 
halkta “hoşgörün” derdi. “Hoşgörün, hoşgörün” diye 
diye mahallenin ismi “Hoşgör” olur. Rahmetli Haşim 
BAKBAK’ın öncülüğünde Hoşgör Mahallesi’nde inşa 
edilen Kur’ân Kursu inşaatı esnasında da aynı sıkıntılar 
meydana gelir. “Hoşgörün” denilir ve ondan sonra 
Kur’ân kursu idarecileri tarafından “Hoşgör Kur’ân 
Kursu” ismi verilir. 
1980 yılında hacca gitmek istedim; bende yakinen 
tanıdığım muhterem Rahmetli Adil ÖZBERK hocayı 
ziyaret ettim. Adil Hoca’ya hacca gitmezden 
önce Antebimize hayır yatırımı yapmak istediğimi 
söyledim. O da bana “Hoşgör Mahallesi’ndeki Hoşgör 
Kur’ân Kursumuzun binası yetersiz kalıyor, bir kat daha 
inşa etmek istiyoruz. O zamanda para toplanması da 
yasak, ondan dolayı para toplayamıyoruz” dedi. Biz 
de yardım ettik ve Kur’ân kursunun 50 olan öğrenci 
kapasitesi 90’a çıkarıldı. 
6
Hoşgör: Efendim, sizi Kur’ân’a hizmet etmeye 
teşvik eden nedir? 
Ahmet Mukdat ZİYLAN: Kur’ân’a hizmet etmek 
dünyanın en güzel işi peygamberimiz (s.a.v) “Sizin 
en hayırlınız Kur‘ânı öğrenen ve öğreteninizdir” 
buyuruyor. Bizde bu hadisteki övgüye mazhar olan 
kardeşlerimize maddi ve manevi destek olabilir miyiz, 
işlerini kolaylaştırabilır miyiz düşüncesiyle hizmet 
etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, biz geçmişte Kur’ân 
öğrenme imkânı tam bulamadık. Tam manasıyla 
öğrenemedik. Bu içimizde bir uhde oluşturdu. Kur’ân 
öğreniminde, iş hayatı, çeşitli hadiseler, dünyalık 
ağır bastı. Keşke çocukluğumuzda ve gençliğimizde 
Kur’ân öğrenebilseydik. Dünyanın en güzel işi, Kur’ân’ı 
öğrenmek, Kur’ân’ı öğretmek, onlara destek olmak, 
en azından onları seven olmak, bunlar dışında olma 
denilmiştir. 
Hoşgör: Hâfızlık ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? 
Ahmet Mukdat ZİYLAN: Hâfızlık Mevlâ’mın lütfu ve 
keremidir. Biz Kur’ân hâfızlarına gıpta ile bakıyoruz. 
Cenabı Allah lütfetmiş diyoruz. “İki çift söz yeter” 
isimli bir kitap yazmıştık arkadaşlara hediye ediyoruz. 
Arkadaşlarımızdan Hüseyin NAKIBOĞLU telefon etti. 
Bu kitabınızı okudum, çok teşekkür ettikten sonra, 
iş hayatınızda çok tecrübeli olduğunuzu gördüm. 
Bu tecrübelerinizin ışığında keşke yapsaydım 
dediğiniz bir şey var mı diye sordu. Bende; yaptığım 
konferanslarda üniversite öğrencileri de bana bu 
soruyu sordular onlara hiç düşünmeden keşke bir 
hâfız olsaydım dedim, sizede aynısını söylüyorum, 
çünkü hâfızlık Allah’ın büyük bir lütfu ve keremidir. 
Ama maalesef üzülerek söyleyeyim biz Gaziantepli iş 
adamları olarak çocuklarımızı ve torunlarımızı hâfızlık 
eğitimine göndermiyoruz. Biz bundan 6 ay önce 
Konya’da iş adamı arkadaşlarla bir araya geldik. Zade 
Zeytinyağlarının sahibi Kadir Bey torunum hâfız oldu 
dedi. Ayakkabı tüccarı Mehmet BAYIR benimde 
torunum hâfızlıkta çalışıyor, diğeri benim torunum 
da hâfızlıkta çalışıyor. Bu beni çok memnun etti 
ama bir taraftan da üzüldüm. Biz Antepli iş adamları 
olarak neden çocuklarımızı, torunlarımızı hâfızlığa 
göndermiyoruz diye. 
Hâfızlık taç giyme merasiminde arkadaşlarımıza 
kendi çocuğumuzu veya torunumuzu hâfızlığa 
gönderemiyorsak da “Bir Hâfızda Sen Okut”, 
masraflarını karşılayarak manevi anne babası 
olabilirsiniz tavsiyesinde bulunduk, bu tavsiyemize 
hemşerilerimizin duyarlı olacağını ümit ediyoruz. 
Hoşgör: Kur’ân hâfızı olacak ve Kur’ân hâfızı olan 
kardeşlerimize tavsiyeleriniz nelerdir? 
Ahmet Mukdat ZİYLAN : Kur’ân hâfızı olmak isteyen 
öğrenci önce onu başarabileceğine inanmalı ve 
bu doğrultuda çalışmalıdır. Hâfız olacak kişinin aşkı 
olmalıdır. Ses durumu müsait olmalı zeki ve ahlâk 
durumu iyi olmalıdır. Zaten sağolsun hocalarımız 
bu kıstaslara ehemmiyet veriyorlar. Hâfız olduktan 
sonra hâfızlığa karşı sevgisi olmalı, ezberlediğini 
anlamak için çaba sarf etmeli ve anladığı ile amil 
olmalıdır. Hâfız olan kişi hürmete layıktır. Hâfız 
oldum diye kibirlenmemelidir, şımarmamalıdır, 
laubâli hareketlerden uzak durmalı, sık sık Kur’ânı’nı 
tekrar etmelidir. Onun için hep büyüklerimiz hâfız 
olmak zor değil, hâfızlığı muhafaza edip, hâfız ölmek 
zordur demişlerdir. Hâfız’ın bir güneş gibi her yerde 
ziyasını başkalarına yansıtması lazım, hem İslam’ı aşkla 
yaşamalı ve yaşatmak için de çaba sarf etmelidir. 
Kur’ân hâfızına gurur, kibir asla yakışmaz. 
Kız Kur’ân kursumuzda Türkiye 1.si olan kızımız Nuriye 
BAKIR’a Türkiye final yarışmasına giderken, kendisine 
nasihat ettik. “Kızım, yarışmada başarılı olursan 
gururlanma ve kibirlenme, başarılı olmazsan da sakın 
ha! üzülme, bu sana Allah’ın lütfudur, keremidir” dedik. 
Kızımızda aynı samimiyetle “eğer ben başarılı olursam, 
bunun Cenabı Allah’ın lütfu ve keremi olduğunu 
bilmezsem, Rabbim bana nasip eylemesin!” diyerek 
hepimizi duygulandırdı. Kızımız Türkiye 1.si olunca 
birazda övünerek, hocamız Osman Nuri TOPBAŞ 
efendiye söylediğimde, o “Bizim için her hâfız 
değerlidir. Türkiye 1.si olmak güzel bir şey ama gurura 
kapılmamak ve öğrendiklerini öğretmek, bildikleri ile 
amel ederse, asıl birincilik ordadır” buyurdular. 
Hoşgör: Hâfızlığın zekatı var mıdır nasıl olur? 
Ahmet Mukdat ZİYLAN: Evet. Hâfız, hâfızlığının 
zekâtını da vermesi lazım. Çünkü Peygamberimiz 
(s.a.v.) “Bilenler bilmeyenlere öğretsinler” 
buyurmuştur. Hem öğrenecek hem de öğretecek 
bir tarafa çekilmeyecektir. En az bir kişiye 
öğretmelidir. Bunu şu kıssa ile daha iyi anlatmış 
oluruz. Vaktiyle Kırgızistan’ da bir hâfız Rus zulmünden 
dolayı kömür madeninde çalışmaya terk edilmiş. 
Bu hâfız kömür madeninde çalışmasından değil, bir 
hâfız yetiştiremediğinden dolayı çok rahatsız olmuş, 
nihayet oradaki idarecilere ben yaşlandım gücüm az 
kaldı, oğlumu yanıma verseniz daha çok çalışır, bana 
da yardımcı olur, çok verim alırsınız demiş. Onlar da 
bu isteğini yerine getirmişler. Amacı daha az çalışmak 
değil, hâfızlığı çocuğuna öğretebilmekmiş. Yer 
altında bile hâfız yetiştirmek! Acaba bu hâfız efendi 
öyle bir zulme maruz kalmasaydı ne kadar hâfız 
yetiştirirdi. Ayrıca Musa Efendi (K.s) Sultan Tepe’de 
evinin bahçesinde her sene 7-8 tane çifte yemekli 
düğün merasimi yapardı, tekrar da şöyle söylerdi, bu 
evin zekâtı çıkıyor derdi. Demek ki her şeyin zekâtı 
olurmuş. 
Onun için hâfız yetiştiren hocalara da ben gıpta 
ediyorum, hem de teşekkür ediyorum, devamını 
cenabı haktan niyaz ediyorum. Rabbim hâfız 
yetiştiren, hâfızlık yapan ve onlara maddi ve manevi 
destek olan herkesten razı olsun diyorum. 
Hoşgör: Efendim bu veciz ve anlamlı sohbetinizden 
dolayı size teşekkür eder, saygılarımı sunarım. 
RÖPORTAJ: Mehmet SÖNERCAN 
RÖPORTAJ 
7
HÂFIZLIK TAÇ GİYDİRME MERASİMİ 
Türkiye’nin değişik 
Yarım asırdır hâfız yetiştiren, 
bu yıl 50. eğitim yılını kutlayan 
Gaziantep’deki Hoşgör Fâtih 
Kur’ân Kursu, mezuniyet 
yörelerinden gelerek Kur’ân-ı 
Kerim’i baştan sona ezberleyen 38 
hâfızın mezun olduğu törene Ak Parti 
Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. 
Hasan Kâmil Yılmaz, Gaziantep İl Müftüsü 
Ahmet Bulut, Gaziantep Milletvekililleri; Nejat 
KOÇER, İ.Halil MAZICIOĞLU, Mehmet ERDOĞAN, 
Şahinbey İlçe Müftüsü Yahya Polat, çevre il ve ilçe 
müftüleri, Vakfın Onursal Başkanı Ahmet Mukdat 
Ziylan, hâfız aileleri, tüm Gaziantepliler ve çevre 
illerden Kur’ân aşıkları katıldı. 
törenine ev sahipliği 
Hoşgör Kur’ân Kursu’nun kendi yetiştirdiği 
Mehter Takımı’nın gösterisi ile başlayan törenler, 
Kur’ân tilaveti ve ilahilerle devam etti. Tasavvuf 
Musikisi Korosu’nun okuduğu ilahilerin ardından 
mezun olan 38 hâfız, Kur’ân’ın nur ışığının saçıldığı 
bir tepside Kur’ân Tanzim Töreni ile Kur’ân-ı Kerim’i 
öperek başlarına koydu. Mezun olan öğrencilere 
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan 
Kamil Yılmaz tarafından birer cumhuriyet altını 
verildi. 
Rasûlullah (aleyhissalatu 
vesselam) buyurdular ki ; “Kim 
Kurân’ı okur, ezberler, helal 
kıldığı şeyi helal kabul eder, 
haram kıldığı şeyi de haram kabul 
ederse, Allah o kimseyi cennete 
koyar. Ayrıca hepsine cehennem 
şart olmuş bulunan ailesinden 
on kişiye de şefaatçi kılınır.” 
(Tirmizi, Fedâilü’l-Kur’ân, 13 İbn 
Mace, Mukaddime, 17.) 
yaptı. 
HABER : Yusuf KİRAZ 
8
Mehmet BİLİR 
M. Mücahit 
ÇALIŞKAN 
İbrahim Halil 
KOCAOĞLAN Adil ÖZTEKİN 
Abdullah AYHAN 
Muhammed Ali EŞMELİ 
İ s t a n b u l 
Ü s k ü d a r 
Bağlarbaşı Camii İmam- 
Hatibi Hâfız Mustafa Efe’nin 
sunduğu merasimde İstanbul 
Beykoz Riva Merkez Camii İmam- 
Hatibi Hâfız Mehmet Bilir, Gaziantep 
Ali Topçuoğlu Camii İmam Hatibi Hâfız 
İbrahim Halil Kocaoğlan, Gaziantep 
Hâfız Tevfik Karslıgil Camii İmam-Hatibi 
Hâfız Adil Öztekin, kursun hocalarından 
Kurra Hâfız Muhammed Mücahit 
Çalışkan, Hâfız Abdullah Ayhan Kur’ân 
tilavetiyle gönülleri coşturdu. 
Merasim programı kursun Mehteran 
Takımı’nın gösterisiyle başladı. Yüzakı 
Dergisi Genel Yayın Yönetmeni 
Şair Yazar Hâfız Muhammed Ali 
Eşmeli’nin “HÂFIZIN TACI” şiiri 
ile katılan davetliler duygulu 
anlar yaşadı. Kursun 
Tasavvuf Korosu en 
güzel ilahilerini 
icra etti. 
Mustafa EFE 
9
Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki ; “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı 
öğrenen ve öğretendir ” (Buharî, Fedâilu’l-Kur’an, 21) 
Gaziantep İl Müftüsü 
Ahmet Bulut da hâfız 
olan 38 yeni Kur’ân 
kursu öğrencisinin 
Kur’ân ve ilim 
adına çok değerli 
olduğunu ifade 
ederek, toplumun 
maneviyatsız bir 
gıda gibi sarsıldığı 
dönemde maneviyat 
erlerinin yetişmesinin 
çok anlam ifade 
ettiğini söyledi. 
Şahinbey İlçe 
Müftüsü Yahya 
Polat ise, mezun 
olan hâfızların yeni 
mesleklerinde başarılı 
olmalarını temenni 
ederek, bir yıl 
içerisinde 85 yataklı 
Bülbülzade Kur’ân 
Kursu’nun hizmete 
gireceği müjdesini 
verdi. 
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Kur’ân-ı 
Kerim’i okumak ve dinlemenin de çok önemli olduğuna dikkat çekerek, şunları 
kaydetti: 
“Kur’ân-ı okunurken, üç mertebede, merhalede dinlemek gerekir. Birincisi 
Hz. Muhammed okuyor ve siz dinliyormuş gibi dinleyeceksiniz. İkinci merhale 
Cibril’i Emin okuyor ve siz dinliyormuş gibi dinleyin. Üçüncüsü arada vesile vası-la 
olmadan, doğrudan Allah’tan dinliyormuş gibi dinleyeceksiniz. Çünkü Kur’ân-ı 
Kerim Allah’ın Resulünün kalbine işlendi. Çünkü kalp; sevgi, duygu, aşk maka-mıdır. 
Bu nedenle, Hz. Muhammed kalbine inen Kur’ân-ı Kerim nedeniyle canlı 
Kur’ândır. Kur’ân-ı yaşayan ve taşıyan insandır.” 
Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Gaziantep’in tarihin her dönemde önemli din 
alimleri ve ulemaları yetiştiren bir kent olduğuna işaret etti ve Hoşgör Kur’ân 
Kursu Onursal Başkanı Ahmet Mukdat Ziylan’a da teşekkür etti. 
10
Günün önemine dair bir konuşma yapan Hoşgör Kur’ân Kursları 
Onursal Başkanı Ahmet Mukdat Ziylan, çocuklarını esirgemeyip 
kurslarımıza gönderen ailelere teşekkür etti. Ziylan, Kur’ân kurslarında 
500 civarında öğrencinin bulunduğunu, bunların yatılı okuduklarını 
ve maddi sıkıntılar çektiklerini söyledi. Hayırsever ve yardımsever iş 
adamlarından bu tür öğrencilere destek olmalarını isteyen Ziylan, 
çocuğunu göndermiyorsan “Bir çocuk da sen okut” kampanyasına 
kulak vereceklerini umuyorum. “Bir buçuk milyonluk Gaziantep’te 
böyle Kur’ân kurslarını müşkül duruma düşürmeye gönlüm razı olmaz. 
Benimki gibi birçok hayırseverlerin de gönlünün razı olmayacağını 
biliyorum.” dedi. 
Hâfızlara dernek, müftülük ve hayırseverler 
tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi. 
Türkiye’nin dörtbir yanından 5 binden fazla 
Kur’ân aşığının katıldığı program, uydudan 
dünyaya 3.5 saat canlı olarak, Gaziantep Olay 
TV ile Dost TV ve Anadolu’daki bazı yerel 
kanallardan yayınlandı. 
Hoşgör Kur’ân Kursları Yaptırma ve 
Yaşatma Derneği Başkanı Nihat Durur ise 
geçmişi 50 yıla dayanan derneğin, bugüne 
kadar 10 binin üzerinde Kur’ân talebesi 
yetiştirdiğini söyledi. Bugün hâfızlıktan 
mezun olan 38 öğrenci ile bir kez daha gurur 
duyduklarını ifade eden Durur, “Derneğimizin 
bugüne kadar amacını en iyi şekilde yerine 
getirdiğini düşünüyorum. Bu mutlu günde 
bizi yalnız bırakmayan ve öğrencilerini bizim 
kurslarımıza gönderen tüm velilerimizi 
kutluyorum. İşte bugün bu gençlerimiz 
Kur’ân-ı Kerim’i koruma ve ileri nesillere taşıma 
amacıyla bu yolun ilk basamağı olan hâfızlık 
eğitimini tamamlamış ve inşallah bu amaçta 
muvaffak olmuşlardır” şeklinde konuştu. 
Hâfızlık Taç Giydirme Merasimi 
11
HÂFIZLIKTÜRKİYE 1 .’Sİ KURSUMUZDAN 
Konya’nın Ereğli ilçesinde düzenlenen ’Kızlar Hâfızlık 
Yarışması Türkiye Finali’nde, yarışmaya Gaziantep’ten 
katılan Nuriye Bakır Türkiye birincisi oldu. 
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 11 Eylül 2011 
Pazar günü saat: 10.00’da Ereğli Kültür Merkezi’nde 
düzenlenen finale Türkiye genelinden 7 bölge 
birincisi katıldı. 
Geçen yılın birincisi Hayrunnisa Gökbudak’ın 
Kur’ânı Kerim tilaveti ile başlayan yarışmada, birinci 
Gaziantep Şahinbey İlçe Müftülüğü Hoşgör Yatılı Kız 
Kur’ân Kursu öğrencisi Nuriye Bakır oldu. 
Yarışmada İstanbul Emniyettepe Kız Kur’ân 
Kursu öğrencisi Tuğba İbrahim ikinci, Konya Karatay 
Celaliye Kız Kur’ân Kursu öğrencisi Merve Soykun da 
üçüncü olmayı başardı. 
Yarışmada dereye giren öğrencilere, Diyanet 
İşleri Başkanlığı tarafından çeşitli hediyeler verildi. 
Konya İl Müftüsü Şükrü Özbuğday da 
dereceye giren öğrencileri ödüllendirdi. 
Diyanet İşleri Başkanlığı 
Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Belgin AYDIN yarışmada 
dereceye giren öğrencilere hediye takdim etti. 
12
2,5 Ayda Hâfız Olan Türkiye Birincisi Gaziantep’e Gurur Yaşattı. 
Gaziantep’te 2,5 ay gibi kısa bir sürede hâfızlık eğitimini tamamlayan 
ve Konya’nın Ereğli ilçesinde düzenlenen kızlar hâfızlık yarışmasında 
Türkiye birincisi olan Nuriye Bakır, başarısından dolayı İl Müftülüğü 
ve Kur’ân Kursu Vakfı tarafından ödüllendirildi. Nuriye Bakır için 
Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut’un makamında ödül töreni 
düzenlendi. 
Burada bir konuşma yapan 20 yaşındaki 
genç hâfıze Nuriye Bakır, hâfızlık eğitimini 2,5 
ayda tamamladığını söyledi. 
Ardından Gaziantep’te yapılan bölge 
hâfızlık tespit sınavına katılarak bölge 
birincisi olduğunu anlatan Bakır, Ankara’da 
gerçekleşen ön final eleme sınavında ilk 
yediye girdiğini kaydetti. 
Konya’nın Ereğli ilçesinde yapılan Kızlar 
Hâfızlık Yarışmasında da Türkiye birincisi 
olduğunu belirten Bakır, “İnsanların, ilk önce 
hâfızlığı ne için istediği önemli. Allah’a karşı 
dürüst olmak gerekir. Baba ya da anne 
zoru ile insanlar tarafında çok tutulan bir 
şey olması insanı buna sevk ediyorsa Allah 
sonunda bir şeyi buna ihsan etmiyor. İhsan 
etse bile dünyada ihsan ediyor ve lezzetini 
almıyor. 
Herkes hâfızlık günlerinde çok zorlandım 
der ama ben hâfızlık günlerimi hayatımın 
en güzel günleri olarak andım. Hâfızlık, çok 
yoğun bir çalışma gerektirir. İkinci bir kitap 
okumamak gerektirir. Zihni meşgul edecek 
her şeyden uzaklaşmak gerek.” dedi. 
Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut da 
başarısından dolayı Bakır’ı kutlayarak, “Bu 
yavrumuzu kem gözlerden kötü nazarlardan 
kazadan beladan, riyadan yüce Mevlamız 
korusun diyorum. Okuduğu Kur’an’ın 
kendisine manevi muhâfızlık yapmasını 
şefaatçi olmasını 
yüce Allahtan niyaz 
ediyorum.“ ifadelerini 
kullandı. 
Ahmet Bulut, konuşmasının 
ardından Nuriye Bakır’a Diyanet İşleri 
Başkanlığı tarafından gönderilen belgeyi 
takdim etti. 
Gaziantep İl Müftülüğü ve Hoşgör Kur’ân 
Kursu Vakfı adına da genç hâfıza cumhuriyet 
altını hediye edildi. 
1-7 Ekim 2011 Camiler ve 
Din Görevlileri Haftası 
m ü n a s e b e t i y l e 
g e r ç e k l e ş t i r i l e n 
açılış merasiminde 
Türkiye Birincisi 
olan Nuriye Bakır 
ve hocası Zeynep 
Sofu Şahinbey 
İlçe Müftüsü Yahya 
Polat hocamız 
tarafından plaket ve 
cumhuriyet 
altını ile ödüllendirildi. 
HABER : Sümeyye AYDIN 
13
Rasûlullah 
(aleyhissalatu vesselam) 
buyurdular ki; 
“Kim dünyayı isterse ilme 
sarılsın, kim ahireti isterse 
ilme sarılsın, 
hem dünyayı 
hem ahireti isteyen 
yine ilme sarılsın” 
- Hocam bize kendinizi tanıtır mısınız? 
- 1980 İstanbul doğumluyum. Hâfızlığımı 14 yaşında 
tamamladım. 4 yıldır Gaziantep’te ikamet 
ediyorum, evli ve bir çocuk annesiyim. 
- Hâfızlık eğitimi vermeye ne zaman başladınız? 
- Hâfızlık eğitimi vermeye 1 sene önce Hoşgör 
Kur’ân Kursu’nda başladım. 
- Hâfızlık yaptığınız dönemden ve kursunuzun o 
dönemki şartlarından kısaca bahseder misiniz ? 
- 1991 yılları kurs şartları günümüzdeki kurs şartları 
kadar kaliteli ve verimli değildi. Öğrencinin zeka 
seviyesi ölçülmeden klasik yöntemle öğretilirdi. 
- Türkiye birincisi bir öğrenciniz var, 2,5 ayda 
hâfızlığını bitirmesinde uyguladığnız yöntem 
nedir? 
- Öncelikle öğrencimin sorumluluk bilincinde 
olması işlerimi kolaylaştırdı. İlk turunda seviyesini 
ölçmek için 4 ham sayfa verdim. Turunu 12 günde 
bitirince 2. turunda 10 ham sayfa verdim. En 
son 6 ham ile Allah’ın izniyle hâfızlığını 72 günde 
tamamladı. 
- İlk hâfızınız Hâfız olduğu gün neler hissettiniz? 
- Böyle ulvi bir hayra vesile olmak Allah’ın herkese 
nasip etmediği bir şey... Çok kısa surede sağlam 
bitirdi. Hatta ben ona “Jet Hâfız’’ım derdim. 
Öğrencim ve kendim adıma şunu söyleyebilirim ki 
hiçbir zaman hırs yapmadık. Azimle çalışıp takdiri 
Allah’a bıraktık . 
- Hâfız öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir? 
- Düzenli ve istikrarlı çalışmalı, hocasının 
yönlendirmelerini değerlendilmeli, hedefi Allah 
rızası edinerek en kısa sürede bitirmek için zaman 
belirlemeli, gereğince çaba sarf edip yorulmayı 
ve uykusuz kalmayı göze almalı. Bu şeylerden 
feragat etmeyi bilmeliler. Hâfızlık gerçekten çok 
bereketli bir yoldur. Hakkını veren kişi için dünyayı 
da ahireti de bir cennet bahçesi kılar. 
- Size hâfızlık eğitimini arzu ettiren şey nedir? 
- Allahu Teala 
Fatır suresinin 32. 
ayetinde ”Sonra biz 
o kitabı kullarımızdan 
seçtiklerimize miras 
kıldık.” Bu ayet beni 
hâfızlığa aday olmama 
iten ayettir diyebilirim. 
Bir mümin için Allah’ın 
kelamına vâris olmaktan 
daha değerli bir şey 
olamaz. Yani Kur’ân’a her 
şeyiyle talip olan kişi aslında 
ona vâris olmak istiyor 
ayete göre. Ayrıca Arapça 
eğitimini aldıktan sonra hâfız 
olmamayı büyük bir eksiklik 
olarak görmeye başlamıştım. Bu 
yüzden Suriye’den döndükten 15 
gün sonra hâfızlığa başladım. 
Hâfızlık ; “Bereketli Bir Yol” 
Hoşgör Yatılı Kız Kur’ân Kursu’nda hâfızlık eğitimi alıp 2,5 ay gibi kısa 
bir sürede hâfızlığını bitiren ve ilimize Türkiye birinciliğini yaşatan 
kızımız Nuriye Bakır’ın hâfızlık hocası Zeynep Sofu ile öğrencisinin 
başarısı ve hâfızlık üzerine sohbet ettik. 
14
RÖPORTAJ 
Başarıya Giden Yol... 
- Hâfızlığınızı 2,5 ay gibi kısa bir sürede bitirmeyi 
neye borçlusunuz? 
-Herşeyden önce bu Allah’ın fazlı ve ihsanıdır. 
Bunu tamamıyla kendimden bilmem nankörlük 
olur ama kula düşen “sebeplere sarılmak” 
noktasında gösterdiğim çaba şunlar olabilir: 
Ham sayfalarımı çoğu zaman ders saatinde 
bitirip, ertesi günün ders saatine kadar sürekli 
tekrar ederdim. 
Namazlarımda okur, sağlam olmadığını 
düşündüğüm sayfalarımı sağlamlaştırıncaya dek 
bıkmadan dinletirdim. 
Arapça biliyor olmam ve Kur’ân’a 
olan aşinalığım hâfızlığımı 
erken bitirmemde en 
büyük etkenlerdir. 
- Hâfızlık yaparken 
karşılaştığınız zorluklar 
nelerdir? 
- Hâfızlık sürecim için böyle bir 
şeyden bahsedemem. Ama son 
turumda hâfızlığımı tamamlıyor olduğum 
hissi beni oldukça zorlamıştı. Kur’ân’ın manevi 
yükünü hissetmeye başlamıştım ve bu yüzden 
son turumda çok zorlandım. Onun dışında 
zorluklara gelince; eğer sevginiz, her şeye galip 
gelecek kadar kuvvetliyse sevgi dışında her şey 
dile getirilmeyecek kadar küçük kalır. 
-Hoşgör Kız Kur’ân Kursu’na hangi vesileyle 
geldiniz ve kursun hâfızlığınıza katkıları nelerdir? 
- Diğer kurslara izlenimlerimle şunu söyleyebilirim 
ki; Hoşgör Kur’ân Kursu Türkiye genelinde eğitim 
standartları yüksek, nadir kurslardan birisidir… 
Özellikle hâfızlık eğitimine elverişli, öğrencinin 
bütünüyle hâfızlığa odaklanmısını sağlayan 
zemine sahip. Ayrıca fiziki standartlarının yüksek 
olması, idarecisinden hizmetlisine seviyeli ve 
samimi insanların varlığı da avantaj. Hâfızlık eğitimi 
veren hocalarımızın deneyimleri ve tecrübeleri 
de kursumuzun ilk senesinde yüksek bir başarı 
oranına sahip olmasına vesiledir. 
- Hâfız olmaya aday arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz 
nelerdir? 
- Talibi olduğumuz şey zor, sıkıntılı, ağır, hatta 
bazen kaldıramadığımızı düşünüp pes etme 
noktasına gelebileceğimiz bir şey. Ama şunu asla 
unutmamalıyız ki bu işe gönül verdiğimiz oranda 
Allah onu bize sevdirecek ve kolaylaştıracaktır. 
Her ezberlenen ayet ilk indiği günün heyecanını 
ve sürurunu doldurmalı kalplerimize... Ve bilmeliyiz 
ki bu yol, aşkın ihlası ve istikrarın yoludur. Böyle 
hayırlı ve bereketli günlerin kıymetini bilmeli, 
Allahu Teala’ya en yakın zamanlarımızın bu 
zamanlar olduğunu unutmamalıyız. Ayrıca ezberi 
zayıflatan boş işlerden ve haramlardan (gıybet 
başta olmak üzere haram şeyleri müşahede 
etme, dinleme vs.) uzak durmalıyız. İlahi mesajları 
ezberlerken bu mesajlardan gafil kalmamalı meal 
ve tefsir okumaya da itina göstermeliyiz. Çünkü 
ayet ve hadislerde bahsi geçen hâfız 
Kur’ân-ı Kerim’le daim, kaim ve onun 
vakarıyla bezenmiş hâfızdır. 
-Yarışmaya 
hazırlandığınız 
süreçten 
bahseder misiniz? 
- Öncelikle 
bunun hayırda 
yarış olması noktasında 
niyetimi netleştirmem gerekir 
diye düşünüyordum. Çalışma sürecinin sonuna 
kadar gereken gayreti hırsla değil, azimle ve 
ezbere değil, Allah’a güvenerek göstermem 
gerekiyordu. Bölge birincisi seçildiğim zamandan 
itibaren genelde zorlandığım cüzler başta olmak 
üzere sık sık has döndüm. Ankara’da gerçekleşen 
ön elemelerde 20 bölgeden ilk 7’ye girmek 
bana biraz daha ümit verdi. O süreçten itibaren 
kursumuzun idarecisi Mevlüt Gül hocamızla 
çalışmaya başladım. Ramazanda ezberden 
mukabele okumakta ezberimi kuvvetlendirmem 
de yardımcı oldu. 11 Eylül’de Konya Ereğli’de 
hâfızlık finali gerçekleştirildi. O gün okuyacağım 
masaya doğru ilerlerken şu anda Allah’ın benim için 
dilediği şeye doğru yürüyorum diye düşünüyorum 
ve bu masadan yine onun dilediğinden başka 
bir neticeyle kalkmayacağım… Ve 3 sorunun 
tamamını istenilen şekilde tamamlayarak Türkiye 
Birincisi olmaya hak kazandım. 
13 yaşımdan beri İslami eğitimimde destek ve 
teşvikleriyle yanımda olan aileme, emeğime ve 
başarıma ortak bütün hocalarıma ve Hoşgör 
camiasına şükran ve saygılarımı sunarım. 
Röportaj: Elif DAL 
15
KUR’ÂN HÂFIZLARI 
Derneğe sadece hâfızlar 
değil hâfızlığın bir gelenek 
haline gelmesini isteyen 
herkes üye olabilir. 
Dernek Başkanı Hâfız İbrahim Halil Kocaoğlan, 
Dernek Başkan Yardımcısı Cumaali Deniz , Dernek 
Genel Sekreteri Yusuf Kiraz ve üyelerimizin bir 
çoğu Hoşgör Külliyesi’nden mezun olmuştur. 
Mezun Hâfızların, Hâfızlar Derneği gibi sivil 
toplum kuruluşlarında yer alması, üye olması, 
sosyalleşmesi ve Kur’an’ı temsil yeteneği yüksek 
insanlar yetişmesini istiyoruz. Hâfızlar maddi ve 
manevi ilimlerle süslenmiş olmalı. Toplumumuz bu 
şekilde hâfızlar istiyor. 
Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu’ndan mezun olan 
veya Hâfızlık Belgesi olan kardeşlerimizin birlik 
ve beraberliklerini devam ettirmek amacıyla 
kurduğumuz derneğe üye yaparak görüşmeye 
devam ediyoruz. Gaziantep’teki hâfızların 
sorunlarına çözüm arayacak ve hâfızlıkla ilgili 
etkinlikler yapan derneğimizin en önemli 
amaçlarından biri de hâfızların kaynaşmalarını 
sağlamaktır. 
Gerek hâfız gerekse bu işe gönül vermiş bütün 
kardeşlerimizi bir çatı altında toplayarak , etkinlikler, 
yarışmalar düzenleyerek, hatim, mukabeleleri 
GAZİANTEP 
VE GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ 
Hâfızlar Derneği 07 Mart 2007 tarihinde 
kendi arasında ilk toplantısını yapan 7 kişilik 
yönetim kurulumuz, önce Allah (C.C)’ın 
yardımı ile iş bölümü yaparak, gerek 
hâfız kardeşlerimiz gerekse bu işe gönül 
vermiş kardeşlerimiz eşliğinde hâfızlara 
ve gönüllülere yakışır bir müessese haline 
getirilmiştir. 
16
hâfızlar tarafından düzenleyerek hâfız kardeşimizi 
camilerimize yerleştirip hem işi ehlinden dinlemiş 
olacak hem de hâfız kardeşlerimizi maddi manevi 
yetişmiş olmasına zemin hazırlamış olacağız. 
Gayemiz; hâfızlarımızın kuru kuruya bir hâfız 
olması değil, maddi ve manevi ilimlerle onu 
ziynetlendirmiş çift kanatlı olmasıdır. Bunun içinde 
dernek kendi organları dahilinde İslam dinini 
öğretmek için kurs, seminer vb. faaliyetlerde 
bulunmak, yeni hâfızlar yetiştirilmesinde 
yardımcı olmak, musiki alet ve edavatı ile musiki 
çalışmaları, konser, tiyatro, sergi, spor, gezi 
ve eğlenceli etkinlikler vb. düzenlemek, bu 
bağlamda çalışmalar yapmak gerek hâfızlarımız 
gerekse gönüldaşlarımızın bu tür etkinliklerden 
yararlanmalarını sağlamak, köylerde, uzak 
yerlerde sedası, hâfızlığı hoş olan kardeşlerimizin 
merkezimize gelebilmesi için gayretler sarfetmek 
ve bu dernek sebebi ile Van’dan Edirne’ye kadar 
hâfızlarımızı birbirleri ile kucaklatıp birbirlerini, kendi 
değerlerimizi tanımalarına zemin hazırlamak. 
Hafta da 1 gün dernek faaliyetlerini görüşmek 
üzere haftalık toplantı düzenlenmekte, 
dernek binasında çay sohbeti v.b. programlar 
yapılmaktadır. 
Eğitim programları, seminerler, konferanslar 
düzenleniyor. Derneğimizin tanıtımı için Hoş Seda 
Geceleri gibi halka açık programlar yapılmaktadır. 
Zaman zaman mezarlık ziyaretlerinde bulunarak 
Gaziantep’e hizmet etmiş hâfızları anma 
merasimleri yapılmaktadır. Okunan hatimleri 
bizzat mezarları başında duaları okunmaktadır. 
Hâfızlarımız 3 aylarda ve yıl boyunca hatimler 
okumaya devam ediyor. Ramazan aylarında 
tüm camilerde mukabeleler hâfızlar tarafından 
okunuyor. Bu tür etkinliklerimizde inanıyoruz ki 
Gaziantepliler bizleri yalnız bırakmayacaklardır. 
Bunun yanında 23 Haziran 2007 tarihinde 
açıkhava anfi tiyatro salonunda yaklaşık 3000 
kişinin katılımı ile Hoş Seda Gecesi yapılmıştır. 
Davetimize bizi kırmayıp teşrif eden Prof. Dr. 
M. Emin AY beyefendiye, Vali yardımcılarımıza, 
Türkiye Birincisi Mehmet BİLİR kardeşimize, 
KUR’ÂN HÂFIZLARI 
GELMİŞLER BİR ARAYA HÂFIZLAR TOPLULUĞU 
KUR’ÂNIN ŞİFASIYLA BULDULAR MUTLULUĞU. 
OKU HÂFIZ KARDEŞİM ÂYÂT-I BEYYİNÂTI 
KUR’ÂNIN SADASIYLA İNLETİN SEMÂVÂTI. 
ONLAR Kİ YERYÜZÜNÜN CANLI BİR KUR’ÂNIDIR 
KUR’ÂNI İLK OKUYAN NEBİLER SULTANIDIR. 
YA RAB BİZİ AYIRMA KİTAB-I KUR’ÂNINDAN 
BİR ZERRE İHSAN EYLE KURÂNIN AHLAKINDAN. 
KUR’ÂNSIZ YAŞAYANLAR GAFLETTE HÜSRANDADIR 
KUR’ÂNLA YAŞAYANLAR RAHMET-İ RAHMANDADIR. 
DÖRT KİTABIN MANASI LA İLAHE İLLALLAH 
KUR’ÂN TASDİK EDİYOR MUHAMMED RASULALLAH. 
YILLARDIR OKUNMAKTA SAYISIZ HATMİ ŞERİF 
MEVLAM HALİS KULLARI NASIL EDİYOR TARİF. 
İNSAN Kİ İNSAN OLUR MEVLAYI TANIDIKÇA 
SIDDIYKI EKBER OLUR KUR’ÂNLA YAŞADIKÇA. 
DURMA OKU KUR’ÂNI TA Kİ MAHŞERE KADAR 
AÇILIR BÜTÜN YOLLAR CENNET-İ ÂLÂYA KADAR. 
HÂFIZLAR ZÜMRESİNE SALÂT-U SELAMLAR OLSUN 
MEVLANIN RAHMETİ İLE MAKAMLARI CENNET OLSUN. 
M. EMİN ERBALCI 22/06/2007 
(Kur’ân Hâfızları Derneğine İthafen) 
Tasavvuf ve Semazen ekibindeki kardeşlerimize, 
müftülerimize, hâfız ve hocalarımıza, basın mensubu 
arkadaşlarımıza, dernek ve cemiyetlerden 
gelen kardeşlerimize, Hoşgör Fâtih Kur’ân 
Kursu mensuplarına, hocalarına ve talebelerine, 
İstanbul, Antakya, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, 
Erzurum’dan teşrif eden hocalarımıza ve 
gönüldaşlarımıza, günlerce gecemiz için perde 
ardından çalışıp ismi dahi söylenmeyen tüm 
kardeşlerimize, gecemizde bizi yalnız bırakmayan 
uzaktan ve yakından teşrif eden tüm Kur’an aşığı 
kardeşlerimize teşekkürü bir borç biliriz. 
HABER : Mehmet SÖNERCAN 
17
Gaziler Şehrinin 
Kur’ân Sevdalıları 
Prof. Dr. M. EMİN AY - Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi 
Anadolu; medeniyetin, insanlığın, 
şefkatin, şecaatin, cömertliğin, cesaretin ve 
misafirperverliğin, kısacası güzelliklerin beşiği, 
yurdu, vatanı… Ve Kur’an-ı Kerîm; insanlık âlemine 
tüm bu güzellikleri öğreten ve öğütleyen 
mukaddes kitaplar zincirindeki son halka… 
Kur’an-ı Kerim’in yüzyıllardır okunduğu, öğretildiği 
Anadolu’da şimdi ter ü taze bir dernek var. 
Gaziantep Kur’an Hâfızları ve Gönüllüleri Eğitim 
ve Kültür Derneği… Evet, adından da anlaşılacağı 
üzere, sadece Gaziantepli hâfızları değil, Kur’an’a 
gönül veren tüm Kur’an sevdalılarını bağrına 
basmak, onları Kur’an kültürüyle eğitmek ve diğer 
ilimlerle takviye ederek “zülcenaheyn” yani çift 
kanatlı hale getirmek için kurulan bir dernek. Biz 
de Kur’an’a hizmet maksadıyla kurulan bu derneği 
diğer şehirlere de örnek teşkil etmesi arzusu ve 
dileğiyle bu yazımızda sizlere tanıtmak istedik. 
Değerli okuyucum. 
Gaziantep, kimilerine göre Peygamberimizin 
Şam ve Yemen hakkında yaptığı duada zikredilen 
Şam coğrafyasının uzandığı bir belde olarak 
görülmektedir. Böylesi bir kabul, şehri manevî 
açıdan değerli hale getirmektedir. Doğrusu 
havası, suyu, gölgesindeki serin esintisi, akşam 
saatlerindeki tatlı meltemiyle farklılığını hemen 
hissediyorsunuz Gaziantep’in… 
Ancak şehrin muhtelif mekânlarında savaş 
yıllarından kalan acı hatıralar da hala canlılığını 
muhafaza ediyor. Kurşun izlerinin yaraladığı 
nice duvar sizi alıp o talihsiz günlere götürüyor. 
Bununla beraber yöre insanının çalışkanlığı, 
misafirperverliği ve hoşsohbeti bu Anadolu 
şehrinin kısa sürede silkinerek üzerindeki 
sıkıntılardan kurtulmayı çabucak gerçekleştirdiğini 
ortaya koyuyor. Gerçekten Gaziantep, işgale 
uğrayan memleketlerimiz içinde belki de en hızlı 
toparlanıp ekonomik anlamda da bağımsızlığını 
ilan etmiş illerimizin başında belki de ilk sırasında 
yer alıyor denilebilir. 
Gündüz saatlerinde yaptığımız kısa süreli şehir 
gezisi Gaziantep’in, bir tarih kenti olması yanında 
aynı zamanda sanayi ve ticaret merkezi olarak 
da göz doldurduğunu ortaya koyuyor. Nitekim 
son yıllarda savaş sebebiyle Irak’ta yapılamayan 
fuarlar için bu ilimizin seçilmesi söylediklerimizi 
destekleyen bir durum olarak kabul edilebilir. 
Başkanlığını İbrahim Halil Kocaoğlan, Başkan 
Yardımcılıklarını Hasan Yertürk ve Cumali 
Deniz’in üstlendiği Gaziantep Kur’an Hâfızları 
ve Gönüllüleri Eğitim ve Kültür Derneği, seçkin 
bir davetli topluluğunun katılımıyla 23 Haziran 
2007 Cumartesi günü saat 14.30’da açılışını 
yaparak hizmet hayatına başlamış oldu. Söz 
konusu derneğin aynı gün akşam Anfi Tiyatroda 
düzenlediği Hoş Seda Gecesi’ne ise yaklaşık 
3.000 kişilik bir izleyici kitlesi katıldı. 
Başkan İbrahim Halil Kocaoğlan, gerek gündüz 
gerekse akşam yaptığı konuşmalarda derneğin 
kuruluş amacını belirtirken şu hususlara vurgu 
yaptı; 
“Kur’an hâfızları için, Kur’an-ı Kerîm’in düzgün 
okunması ve ezberlenmesi konusunda icab eden 
çalışma ve faaliyetlerde bulunmak; ezberledikleri 
mukaddes kitabın anlamına da vakıf kimseler 
olarak yetişmelerini sağlamak. 
Kur’an-ı Kerîm öğreticileri ve hâfız adaylarının, 
kendilerine kucak açan bir dernekleri olduğu 
ve bu derneğin onların her türlü problemiyle 
yakından ilgilenmek üzere hazır bulunduğu hissini 
vermek. Bu bağlamda, musiki çalışmaları yapmak, 
gönüllülerin de katılacağı konser, tiyatro, sergi, 
spor, gezi ve eğlenceli etkinlikler vb. düzenlemek 
Yine bu hâfızların diğer ilimlerden de haberdar 
olabilmelerini sağlamak maksadıyla gerekli 
teşebbüslerde bulunmak ve çalışmalar yapmak. 
Bu bağlamda, bilgisayar ve yabancı diller kursu, 
kermes, seminer, yarışma, konferans ve panel gibi 
eğitim çalışmaları düzenlemek. 
09 Temmuz 2007 tarihinden itibaren 
Gaziantep’te Alaybey Camii, Merkez Ulu Cami, M. 
Paşa Cami, Hacınasır Camii, Tekke Camii, Çıksorut 
Fâtih Camii ve Karşıyaka Merkez Camilerinde 
dernek üyesi hâfızlar tarafından hatim okunmasına 
başlamak.” 
Biz de başkanları tarafından derneklerinin 
kuruluş amaçları bu maddelerle kamuoyuna ilan 
edilen bu değerli kuruluşu, kayıtlı 120 hâfız üyesi, 
idarecileri ve başkanlarıyla birlikte gönülden tebrik 
ediyor, Cenab-ı Hak’tan muvaffakiyetler diliyoruz. 
Son olarak niyazımız, Gaziantep’te sık sık 
duyduğumuz bir dua olsun: Allah emsallerinin 
sayısını arttırsın. (Âmin) 
18
Muhterem Müslümanlar; 
Allah’ın yeryüzünde muhatap kabul edip, Habibi 
(s.a.v) vasıtasıyla; biz, sevdiği kullara gönderdiği 
en son ve mükemmel kitap Kur’ân-ı Azimüşşândır. 
Kur’an, okumak manasınadır, Kur’ânı okuyana kâri, 
başından sonuna ezberleyene de Hâfız denir. 
Başta okuduğum ayet-i celilelede Mevlamız, 
‘Muhakkak ki Bu Kur’ânı Biz indirdik, Elbette O’nu 
koruyacak olan da biziz’ buyurarak Onun hâfızlar 
vasıtası ile kıyamete kadar korunacağını apaçık 
vurgulamıştır. 
Kainatta okunması ibadet, ezberlenmesi ibadet, 
dinlenilmesi ibadet, hatta yüzüne bakılması dahi 
ibadet olan ve mükafat kazandıran bir ikinci kitap 
yoktur. Yine başından sonuna, noktası virgülüne 
kadar ezberlenen ikinci bir kitap ta yoktur. 
Kur’anı ezberleyen Hâfızlarımız için bakın 
Sevgililer Sevgilisi Peygamberimiz (S.A.V) ne 
buyuruyor: ‘Benim ümmetimin en şereflileri Kur’ân 
Hâfızlarıdır.’ 
Yine Peygamberimiz (S.A.V) Kur’ânı ezberleyip 
iyi bilen kimse Melekût âlemindeki hususi bir sınıf 
meleklerle beraberdir. Çalışırken öğrenmek ve 
ezberlemekte güçlük çeken kimseye de iki kat 
mükafat vardır buyurmuşlardır. 
Şimdi bir düşünelim dünya ahiretin tarlası 
hükmündedir, dünyalık bir makam ve mevkilere 
gelsinler diye evlatlarımıza özel eğitimler aldırır, 
dünyasını mamur ederiz, yarın kıyamet gününde o 
evlat ‘Sen benim ahiretim için bana ne verdin baba’ 
diye davacı olduğunda verecek cevabımız olmaz. 
Bakınız Muhterem Müminler; 
Evlatlarını Kur’an ehli eden, hâfız edenler 
hakkında dünyada ilk Kur’ân Hâfızı olan Şerefli 
Peygamberimiz (S.A.V)ne buyuruyor: Kim Kur’ânı 
ezberler ve hükümlerine göre amel ederse o 
hâfızın babasına, kıyamet gününde bir tac giydirilir, 
Bu tacın ışığı, güneş, dünyadaki herhangi bir evde 
bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha 
güzeldir buyurarak ümmetine hâfızlık mesleğinin 
önemini ve yapılması gerekliliğini tavsiye etmiştir. 
Şairin hâfızlar için dediği gibi; 
Oku hâfız kardeşim, âyât-ı beyyinâtı, 
Kur’ânın sadasıyla inletin semâvâtı. 
Onlar ki yeryüzünün canlı bir Kur’ânıdır 
Kur’ânı ilk okuyan Nebiler Sultanıdır. 
Mevlamız muhafaza eylesin kitabımız 
yeryüzünden kalksa hâfızlar zümresi aynı noktası 
harekesi ile bir anda aynısını mevlamızın izni ile 
meydana getirirler. O şerefli Peygamberimiz, 
Kur’ân ehline, oku ve yüksel, dünyada düzgün bir 
şekilde okuduğun gibi oku denilecektir. Oku ! zira 
buradaki derecen okuduğun son ayetin sayısına 
göre olacaktır. 
Kur’ân Hâfızlığının Önemi 
Muhterem Müminler, 
Kur’ânın Kur’an ehline dört büyük faydası vardır. 
1-İbadettir. 2- Derecâttır. 3- Dünya ve ahirete 
yönelik hayattır. 4-Tecelliyattır. Çünkü kıyamet 
günü mevlamızın cemalini en çok görecekler 
Kur’ânı çok okuyanlardır. 
Bizlere düşen hiç değilse evlatlarımızı, 
torunlarımızı, kızlarımızı, Kur’ân-ı Kerimin güzel 
okunmasında ve ezberlenmesi noktasında 
yetiştirmektir. Biz yetiştiremiyor isek ehli olan 
Kur’ân kurslarımıza, hâfız hocalarımıza teslim edip 
hem dünyasını hem ahiretini mâmur etmektir. 
Doktorumuz hâfız doktor olsun, kimyacımız Kur’ânla 
bütünleşmiş kimyager hâfız olsun ne kaybederiz. 
Bilakis kazanırız. Unutmayalım ki Kur’ân, Hakkın ezeli 
hutbesi olarak, arştan iner gibi iner, İner ki gönüller 
Hz. Ahmed (S.A.V)’in aydınlık dünyasına bir kere 
daha uyanır. Bizleri bizlerden sonra hayır ile yad 
edecek, Fâtihalar gönderecek bir nesil istiyorsak 
neslimizi koruyup Kur’ân ehli etmeye gayret 
edelim. 
Hâfızlar zümresine salât-u selamlar olsun 
Mevlanın rahmeti ile makamları cennet olsun. 
Allah’ın Kelamı Senin Baştacın 
Okuyup Okutmaktır Miracın 
Rabbimin Kelamı Okudukların 
İlahi Sadasın Sen Hâfızım 
Yıllarını Verip Ezberledin Kelamı 
Sana Abdestsiz El Değdirmek Revamı 
Rabbim Senden İster Okumanı, Devamı 
Rabbimin İnsanlara Nimetisin Hâfızım 
Hâfız Olmayan Senin Kadrini Bilmez 
Besmelesiz Açılan Ağız Hiç Çözülmez 
Sana Kıymet Vermeyenler Hiç Gülmez 
Kur’ânın İnsanlara Şakıyan Bülbülüsün Hâfızım 
Allahın Kelamını Yırtıp Yaktılar 
O Günlerde Hâfız Pek Bırakmadılar 
Ölüm Döşeğinde Hep Seni Aradılar 
Sen Geleceğin Işığısın Hâfızım 
Kur’ân Kurslarını Hep Hor Gördüler 
Hain Olmadığını Hiç Bilmediler 
Azraili Görünce Yardım Dilediler 
Sen İncisin Yakutsun Hâfızım 
Senin Yetmiş Kişiye Şefaat Hakkındır 
İslamı Yaşarsan Cehennem Yakmayacaktır 
Senin Okuyup Ezberlediklerin Kelâmullahtır 
Sen Kelâmullah Bülbülüsün Hâfızım 
Bedirde Uhudda Seni Şehid Ettiler 
Neslimiz Kıyamete Kadar Hiç Bilmediler 
Sana Bu Dünyada Tam Hak Vermediler 
Ahirette Hakkını Alacaksın Hâfızım 
Hâfız SAİT KİLİT - 1995 
İbrahim Halil KOCAOĞLAN / İmam Hatip - Şehitkamil 
HUTBE 
19
Ramazan denilince 
aklımıza ilk oruç, iftarlar, sahurlar, 
teravihler ve bolca ibadet gelir. Ramazan 
ayına, bu sene de kavuştuk çok şükür... Geçen 
sene beraber olduğumuz öğretmenlerimiz, 
belletmenlerimiz, öğrencilerimiz, yardımsever 
ağabeylerimiz, yakınlarımız, tanıdıklarımız ve her 
yaştan insan vardı... 
Kimi öğrencilerimiz mezun oldu, kimi 
görevlilerimiz başka yerlerde görev aldılar, kimi 
ağabeylerimiz şu anda öteki alemdeler… Evet, 
böyle bir takdirin içinde bizler de olabilirdik. Değil 
mi? Lütfedildiğimiz, korunduğumuz ve sağlıklı 
ömürler bahşedildiğimiz için, sonsuz şükürler 
olsun… 
Bizler her zaman, avantajlara, menfaatlere, 
makam-mevki, servet veya sevdiklerimize 
ulaştığımız zaman çok seviniriz ve bu ulaşmaya da, 
kavuştuk deriz ya. 
İşte Ramazan da, bizler için ve tüm insanlık 
alemi için, maddi ve manevi açılardan, avantajlar 
ve menfaatlerle dolu bir ay’dır. İşte bunlara tekrar 
kavuştuk, bunun için de şükürler olsun... 
Külliyede Ramazan 
Bir Başka Güzel 
Bu yazımızda sizlere kurslarımızdan Hoşgör 
Külliyesi’nde ve Kız Kur’ân Kursumuzda yaşanan 
Ramazan coşkusunu anlatmaya çalışacağız. 
Ramazan ayı, yanlış giden hayatı düzeltmek, 
ibadete, Allah’a kulluğa başlamak için başlı başına 
fırsattır. Diğer zamanların ibadetlerine ek olarak 
ramazandaki ibadetler çok daha sıcak, kucaklayıcı 
hissedilir. 
Toplu halde neşeyle yaşanır ve iz bırakır. 
Her sene olduğu gibi bu senede düzenlenen 
etkinlikler ile geleneksel hale gelen ve Ramazan 
ayı boyunca verilen İFTAR davetleriyle Külliyeye 
gelen misafirler ile öğrenciler birlikte çok 
güzel iftar sofralarında ve teravih namazlarında 
buluşuyorlar. Kur’ân-ı Kerim tilavetleri, sohbetler, 
ilahiler v.b. birçok etkinlik düzenleniyor. 
Bu sene de hayırseverler tarafından verilen 
iftar sofralarında tüm gönül dostları ile kursumuzda 
verilen iftar programlarında buluştuk. 
Ne mutluluktur o öyle! Cismanî varlığını Allah’ın 
emrine adamış olmanın gönül huzuruyla bir 
sofrada beklemek... 
HABER : Abdullah BAYRAM 
20
Terâvih namazı ile karşılanırdı, mübârek Ramazan-ı 
Şerîf… Sahura kalkıp da abdest alınca vücudumuzdaki 
tüm zararlı düşünceler, kötü huylarda dökülür 
giderdi, öyle hissederdik. 
Âh o mukâbeleler!.. Melek gibi beyaz 
atkılarını başlarına alan öğrencilerimiz, her gün 
mukâbele dinlerlerdi. Ellerde Kur’ân’lar, saygı ile 
öperek açılır, öperek kapatılır. Mukâbele dinleyen 
öğrencilerimiz daha sâkin ve hırçınlıktan âzâde 
olduklarını gözlemledik. Sessiz ve sükûnetle dinlenilen 
mukâbeleler, gönüllerin inşirahına (gönüllerin 
ferahlamasına) sebep olup, öğrencilerimiz, sanki 
daha bir nurlanarak, gönülleri daha bir huzur doldu. 
Huşû ile kılınan beş vakit namazlar, Ramazan 
ayına özel, daha fazla ibadet etmek 
gayesiyle çekilen tesbihler, bir de 
tek başına okuduğu hatimler… 
Kursumuzdan taşan Kur’ân 
nûru, bizlere huzur 
ve sükûnet verirdi. 
On sekiz saat 
boyunca dikkatlice 
kullanılması gerekli olan 
enerjimizi, öylesine sokak 
koşuşturmalarına harcayamazdık doğrusu… Daha 
ağır, daha vakur olurduk, Ramazan günlerinde... 
Ramazan gelince öğrencilerimizce karşılıklı gizli bir sulh 
îlân edildi. Birisi ablacığım, biri de onun biricik kardeşi 
oluverdi. Normal zamanlarda dünyanın sözünü peşi 
peşine sıralayan öğrencilerimiz; Ramazan ayında 
değil kavga etmek, boş konuşmadılar bile… Oruç, 
sadece midelerine değil, dillerine de kilit vurdu. 
Orucumuzu açtıktan sonra; uzun zaman aç ve 
susuzluğa dayanamayan öğrenciler, ertesi günü 
oruç tutamayacağımıza kanaat getirir; sahura 
herkesten önce kalkardı. Teravihi uzun bulur, ama 
kılıp bitirdikten sonra ne çabuk bittiğini hisseder, 
ertesi gün yine koşarak mescide giderdi. Çünkü 
her zorlukla beraber oruç ibâdetinin gönlümüzde 
bıraktığı huzur ve “bir daha tutalım, ertesi günü de 
tutalım” aşkı, zorlukları siler de geçerdi. 
Ortak kanaat şudur ki; Ramazan ayında bütün 
kurslarımıza bolluk bereket girer. Zamanda 
bereket, arkadaşlıkta bereket, ibâdette bereket, 
mutfakta, erzakta, pişirilen yemekte 
bereket, muhabbette bereket… 
Bereket üstüne bereket… 
Hurmanın, meyan şerbetinin, 
suyun, tatlının, külliyemizin 
avlusunda oturmak... Akşam 
namazından önce kurulan 
sofra da iftar açmak… Sanki 
Mekke, Medine iftarları... Ezanla 
birlikte sanki bütün tatları 
yeniden keşfederek yaşadığını, 
nefes aldığını, var olduğunu 
hissetmek... 
Kız Kursumuzda Ramazan 
21
MUSAB BİN UMEYR (r.a) 
Sahabe-i kiramdan ve ensardan olup, rasûlüllah (s.a.s)’ın 
vahiy kâtiplerindendir. Übeyy (r.a)’in babasının adı Ka’b, an-nesinin 
ismi Süheyle’dir. İki künyesi vardır: Peygamberimiz 
(Sallallahu aleyhi vesellem), kendisine “Ebû Münzir” künyesini 
vermiş, adına ilaveten de “Seyyidül-Ensar” lakabını koymuştur. 
Hazrec kabilesinin Neccaroğulları kolundandır. Doğum tarihi 
kesin olarak bilinmemektedir. 
Übeyy b. Ka’b’ın İslam’ı kabul etmesi Rasulüllah(s.a.s)’ın 
Medine’ye hicret etmesinden önce, Akabe biatlarında ol-mustur. 
Übeyy b. Ka’b İkinci Akabe biatında Rasûlüllah (s.a.s)’a 
biat eden yetmiş kişi içerisinde idi. Rasûlüllah (s.a.s) Medineli 
Müslümanlar arasında yapmış olduğu kardeşlik antlaşmasında 
Übeyy b. Ka’b ile Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen 
on kişi)’den Said b. Zeyd’i kardeş yaptı. Übeyy, Rasûl-ü Ekrem 
ile Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün muharebelere katıldı. 
Uhud muharebesinde kendisine bir ok isabet etmiş, Rasûlül-lah 
(s.a.s) ona bir doktor göndermiş, doktor okun girdiği 
yerdeki damarı keserek üzerini dağlamıştı. Bu suretle Übeyy 
b. Ka’b bu arızadan kurtulmuş oldu (bk. Müslim, Selam:73-74). 
Übeyy b. Ka’b cahiliye döneminde de okuma yazma 
bilen az sayıdaki kimselerden biri idi. (İbn Sa’d, Tabakat, I, 
498). Rasulüllah(s.a.s) Medine’ye hicret edince, orada, en-sar 
içerisinde yazılarını ilk yazan Übeyy b. Ka’b olmuştur (İbn 
Seyyidi’n-Nas, II, 315). Yazdığı yazıların sonuna “filan oğlu filan 
yazdı” diyenlerin de ilki idi (Ibnü’l-Esır, Üsdü’l-Ğabe). 
Şu halde Medine döneminde Rasulüllah(s.a.s)’e gelen va-hyi 
ilk yazan Übeyy b. Ka’b olmustur. Übeyy b. Ka’b olmadığı 
zaman Zeyd b. Sabit yazardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s) 
ilahi vahyi Cebrail (a.s)’den aldığı zaman, Übeyy b. Ka’b onu 
daha yazının ıslaklığı üzerinde iken ezberler, Rasûlüllah (s.a.s)’a 
okurdu (Zehebî, Siyer, I, 280) Übeyy ashabın en alimlerinden-di. 
Tabiinin büyük bilginlerinden olan Mesruk (663/683) söyle 
derdi: “Rasûlüllah (s.a.s)’ın ashabıyla görüştüm. ilimlerinin şu 
altı kişiye dayandığını gördüm: Ali b. Ebu Talip, Abdullah b. 
Ömer, Zeyd b. Sabit, Übeyy b. Ka’b ve Ebu’d-Derdâ “( İbn ü’l- 
Kayyım, İ’lâmu’l-Muvakkıîn, I, 16). 
Übeyy b. Ka’b, Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi okuyan sahabil-erden 
idi. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Ümmetimin en 
iyi okuyanı Übeyy’dir.” (Zehebî, Siyer: I, 392) buyurmuştur. 
Bu sebeple Seyyidü’l-Kurra (Kur’ân okuyucuların efendisi) 
lakabıyla tanınmıştı. Kur’ân-ı Kerîm’i sekiz gecede hatme-derdi. 
Rasulüllah(s.a.s)’ın zamanında Kur’ân’ı cem’ ederek ona 
arzeden sayılı sahabîlerden biri idi. Nitekim Enes b. Malik, 
“Rasûlüllah (s.a.s) zamanında Kur’ân’ı dört kişi hıfzetmış olup 
hepsi de ensardandı. Bunlar: Übeyy b. Ka’b, Muaz b. Cebel, 
Ebû Zeyd ve Zeyd b. Sabit’tir” (Buharî, Menakıbu’l Ensar: 17; 
Tirmizî, Menâkıb: 33) demiştir. 
Übeyy b. Ka’b, Rasûlüllah (s.a.s)’ın ashabına Kur’ân’ı kendile-rinden 
öğrenmelerini tavsiye ettıği dört kişiden biridir. Abdul-lah 
b. Amr b. As’dan söyle rivayet edilmiştir: Rasulüllah(s.a.s)’ın 
şöyle buyurduğunu işittim: “Kur’ân’ı dört kişiden alın (öğrenin). 
Abdullah b. Mes’ud’dan,-Rasulüllah(s.a.s) önce bunu zikretti, 
Ebu Huzeyfe’nin mevlası Salim den, Muaz b. Cebel’den ve 
Übeyy b. Ka’b’dan” (Buharî, Menakıbu’I-Ensar:16). Bu dört sa-habîden 
Muaz ile Übeyy ensardan, Abdullah b. Mes’ud ile Sa-lim 
ise muhacirlerdendir. 
Rasûlüllah (s.a.s) Übeyy b. Ka’b’ı, Kur’ân-ı Kerim’i iyi bilen 
bir sahabî olması sebebiyle öğretmen olarak tayin etmişti. 
Mescid-i Nebevi’de Kur’ân-ı Kerîm’i öğretirdi. Aralarında Ebu 
Hureyre, Abdullah İbn Saib ve Abdullah İbn Abbas’ın da 
bulunduğu birçok sahabînin hocalığını yapmıştır. O, Kur’ân-ı 
Kerîm’i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de 
almazdı. Übeyy bin Ka’b (r.a.), Kur’ân-ı kerim’i bizzat Peygam-ber 
efendimiz (s.a.v.) den öğrenenler arasındadır. 
Hâfız SAHABELER 
YAZI DİZİSİ (2) 
ÜBEYY İBN KA’B (r.a) 
(Kur’ân Kıraatinde ve Kur’ân Tefsirinde bir Otorite) 
22
Rasûlüllah (s.a.s) Übeyy b. Ka’b’ı, Kur’ân-ı Kerim’i iyi bilen bir sahabî olması sebebiyle 
öğretmen olarak tayin etmişti. Mescid-i Nebevi’de Kur’ân-ı Kerîm’i öğretirdi. Aralarında Ebu 
Hureyre, Abdullah İbn Saib ve Abdullah İbn Abbas’ın da bulunduğu birçok sahabînin hocalığını 
yapmıştır. O, Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de almazdı. Übeyy 
bin Ka’b (r.a.), Kur’ân-ı Kerim’i bizzat Peygamber efendimiz (s.a.v.) den öğrenenler arasındadır. 
Übeyy bin Ka’b (r.a.) talebelerine karşı çok edepli, nazik 
ve disiplinli bir sahabi idi. Derslerini ciddi ve düzenli olmasını 
isterdi. Talebelerinden ayrı bir yere oturmaz, onlarla aynı se-viyede 
bulunur, öylece ders verirdi. Kendisi için özel Mushaf 
yazmıştı bu mushafa da; “Hazret-i Übeyy Mushafı” denilmek-tedir. 
Übeyy b. Ka’b, Kur’ân’ın lafızlarının eda keyfiyetini, kıra-at 
vecihleriyle ilgili hususiyetlerini öğrenmeye özen gös-terirdi. 
Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e Übey’e 
Kur’ân okumasını emretmiştir. Enes b. Malik (r.a)’dan söyle 
rivayet edildi: Rasulüllah (s.a.s) Übeyy b. Ka’b’ın: “Allah bana 
Lemyekünillezîne keferu suresini sana okumamı emret-ti” 
buyurdu. Übeyy “Allah benim adımı da andı mı?” dedi. 
Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Evet” deyince Übeyy b. Ka’b 
sevincinden ağladı (Tecrid-ı Sarih Tercümesi: X, 21). Übey 
b. Ka’b, kıraati bizzat Rasulüllah (s.a.v)’den almıştır Kur’ân-ı 
Kerîm’e karsı duyduğu rağbet ve arzu Übeyy b. Ka’b’ın fazile-tini 
artırmış, bu sebeple Rasûlüllah (s.a.v)’ın takdirini, ashabın 
saygısını kazanmıştır. 
Übeyy b. Ka’b aynı zamanda Rasûlüllah (s.a.v) zamanında 
fetva veren az sayıda sahabîden biridir. “Rasûlüllah (s.a.v) za-manında 
fetva veren, üçü muhacir ve üçü ensardan olmak 
üzere altı kişi idi. Muhacirlerden olanlar Ömer, Osman, Ali; 
ensardan olanlar da Übey b. Ka’b, Muaz b. Cebel ve Zeyd b. 
Sabit’tir” (İbn Sa’d, aynı eser: II, 350). 
Übeyy b. Ka’b, Rasûlüllah (s.a.v) zamanında idari görev-lerde 
de bulunmuştur. Rasûlüllah (s.a.v) onu bazı kabilelerin 
zekâtlarını toplamak üzere görevlendirmişti. 
Übeyy b. Ka’b’ın, Rasûlüllah (s.a.v) ‘ın vefatından sonra ilk 
halife Hz. Ebu Bekir zamanında Übeyy b. Ka’b da Hz. Ebu 
Bekir’in danışma meclisi üyelerinden idi. Aynı zamanda Hz. 
Ebu Bekir döneminde fetva vermekle görevli meshur fa-kihlerden 
biriydi (ibn Sa’d, Tabakat: II, 350). Kur’ân’ın toplan-masında 
kendisi ayetleri okuyor diğerleri de yazıyordu. Bu 
dönemde onun Kur’ân’ın bir kitap haline getirilmesi görevini 
aldığını da görüyoruz. 
Übeyy b. Ka’b, ikinci halife Hz. Ömer’in de teveccühünü 
kazanmıştır. Hz. Ömer, Übeyy b. Ka’b’a çok hürmet eder, 
ondan yararlanır ve ona Seyyidü’l-Müslimin (Müslümanların 
ulusu) derdi (Tecrid: X, 22). Hz. Ömer’ın hilafeti döneminde 
onun şura meclisinde çalışır ve kabilesi Hazrec’i temsil eder-di. 
Aynı zamanda fetva işlerine de bakardı. Hz. Ömer bir za-man 
halka hitabında şöyle demiştir: 
“Kur’ân’dan sormak isteyen Übeyy b. Ka’b’a gelsin, fera-izden 
sormak isteyen Muaz’a, mal isteyen de bana gelsin. 
Çünkü Allah beni hazinedar ve dağıtıcı kıldı” (Zehebî, Siyer: 
I, 394). Çünkü Übeyy b. Ka’b tefsirde Medine ekolünün 
önderi idi, ve kıraatte de zirvede olan bir otorite idi. Kıraat 
imamlarından Nafi, İbn Kesir, Ebu Amr, ve İbn Amir’in Kur’ân 
kıraatinde senetleri bu sahabiye dayanmaktaydı. 
Hz. Ömer zamanında teravihi cemaatle ilk kıldıran da 
Übeyy b. Ka’b olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında, 
onun vefatından sonra ilk halife Hz. Ebu Bekir, daha sonra 
kısmen de Hz. Ömer zamanında teravih namazı cemaatle 
değil, münferit olarak kılınmıştır. Hz. Ömer bütün halkı bir 
tek imamın arkasında toplamayı düşündü ve ertesi gün 
Übeyy b. Ka’b’ı teravih imamı tayin edip cemaati onun ar-kasına 
topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya 
başlandı (Buharî, Teravih: I Tecrid-ı Sarih Tercümesi: IV, 75-76). 
Hz. Ömer, hilafeti zamanında fetva işleri üzerinde has-sasiyetle 
durur, ancak bu işe ehil olanların fetva vermesine 
müsaade ederdi. Onun zamanında ancak Hz. Osman, Hz. 
Ali, Muaz b. Cebel, Abdurrahman b. Avf, Übeyy b. Ka’b, Zeyd 
b. Sabit, Ebu Hureyre ve Ebu’d -Derdâ gibi tayin ettiği zatlar 
fetva verirdi (M. Şıblî, Asr-ı Saadet, Tercümesi. Ö. Rıza, Doğ-rul, 
0st. 1974, VI, 369). Übeyy b. Ka’b, Hz. Ebu Bekir dönemin-de 
olduğu gibi Hz. Ömer döneminde de danışma meclisi 
üyesi idi. Çeşitli konularda fikri alınır, görüşlerine değer veri-lirdi 
(Ibn Sa’d a.g.e: II, 350; M. Şıblî, a.g.e : IV, 334). 
Übeyy b. Ka’b tefsir sahasında da ashabın önde gelen-lerinden 
biri olup Medine tefsir ekolünün reisi olarak kabul 
edilmiştir. Kur’ân-ı kerim’i bizzat Kur’ân-i kerim ile tefsir eder, 
Esbab-ı nüzul (inme sebepleri) hakkında geniş bilgiler verir-di. 
Celaleddin es-Suyutî (ö. 911/1505) tefsir sahasında meş-hur 
olan sahabîlerden en çok tefsir rivayet edilenlerin Hz. 
Ali, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbas ve Übeyy b. Ka’b 
olduğunu belirtmiştir (bk. Suyutî, el-İtkan: II, 187). 
Übeyy b. Ka’b vahiy kâtibi olması sebebiyle Rasûlüllah 
(s.a.v)’ın fiil ve hareketlerine muttali bir sahabî idi. Kütüb-i 
Sitte’de kendisinden altmış küsür rivayet edilmiştir. Baki b. 
Mahled (ö. 276/889)’in Müsned’inde Übeyy b. Ka’b’ın yüz alt-mış 
dört hadisi vardır. Bunlardan üçü hem Buhari’de ve hem 
de Müslim’de vardır. Ayrıca Buhari üç hadisi tek başına riva-yet 
etmiş ,yedi hadisi de yalnız Müslim rivayet etmiştir (Ze-hebi, 
Siyeru A’lamı’n -Nübela’: I ,402). Übeyy b. Ka’b ın rivayet 
etmiş olduğu hadislerden birinin anlamı şöyledir: Rasûlullah 
(s.a.v.) şöyle buyurdu: 
“Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, bır ikincisini is-ter. 
İki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü de ister. Ade-moğlunun 
içerisini topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah 
Teâlâ ise tevbe edenin tevbesini kabul eder” (Tirmızî, Me-nakıb: 
32). 
Übeyy b. Ka’b’ın vefat tarihi ihtilaflıdır. Bir kısım islam ta-rihçileri 
onun Medine’de hicri 22’de öldüğünü bir kısmı da 
hicri 25’te vefat ettiğini belirtmektedir. Vefat ettiği gün Hz. 
Ömer “Bugün Müslümanların ulusu öldü” demiştir. Onun Hz. 
Osman’ın hilafeti döneminde hicri 30’da öldüğünü söyle-yenler 
de olmuştur. Bize göre bu daha doğrudur. Çünkü 
Hz. Osman ona Kur’ân’ı cem’ etmesini emretmiştir” (İbn Sa’d, 
Tabakat: III, 502; Zeheb, I, 400). Cenaze namazını Hazret-i 
Osman (r.a.) kıldırdı. Baki kabristanında medfundur. 
Muhammed Mücahid Çalışkan 
Kur’ân Kursu Öğreticisi 
23
HOŞGÖR’DE İZ BIRAKANLAR 
“Gaziantep’te Hoşgör’de hâfızlık eğitimini ilk başlatan 
hocaefendi, halkın sevgi ve takdirini kazandı” 
Hüsamettin Baykal Hocaefendi 
Muhterem hocaefendi 28 Şubat 1948 tarihinde Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı 
Hacılı Köyünde doğdu. 6 yaşında hâfız Ali Hoca’dan hâfızlık eğitimi almaya başladı 
ve 10 yaşında eğitimini tamamladı. 10-12 yaşlarında iken Niksar eski müftülerinden 
Ahmet Hoca’dan İslami İlimler (siyer, fıkıh) eğitimi aldı. 1957 yılında hocasının 
isteği üzerine İstanbul Nuru Osmaniye Külliyesi’nde eğitimini sürdürdü. Kurrahâfız 
İsmail Biçer Hoca Efendi’den Kıraat üzerine dersler aldı. Daha sonra Şehzade 
Külliyesi’nde hadis, tevsir dersleri aldı. 1957-1967 yılları arasında İstanbul’da çeşitli 
medreselerde eğitimini sürdürürken bir yandan talebe yetiştirmeye başladı. 
1967 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nca Kur’an Kursu Öğreticisi olarak göreve 
başladı. İlk olarak Kırklareli Doğanca kasabasında 4 ay, ardından Babaeski Kur’an 
Kursunda 4 yıl görev yaptı. 
1973 yılında Gaziantep’e gelerek 1987 yılına kadar Hoşgör Kur’an Kursunda 
görev yaptı. Gaziantep Lisesi’nde din dersi öğretmenliği yaptı. Kendini eğitime 
adayan Hüsamettin Baykal Hocaefendi Malatya ve Erzurum’da ki Yüksek 
İslam Enstitüsü’nü kazanmasına rağmen hâfız öğrencilerini bırakmak istemedi. 
Gaziantep’te Hoşgörde hâfızlık eğitimini ilk başlatan hocaefendinin ilimizde 
yetiştirdiği 70 mezun hâfızı bulunmaktadır. Bu hâfızlardan bir tanesi de yapmış 
olduğu hizmetlerle Gaziantep halkının sevgi ve takdirini kazanan kursumuzun 
yöneticisi Mustafa Deniz Hoca’dır. 
İlköğretimi İstanbul’da tamamlayan Hocaefendi, lise eğitimini ise Gaziantep’te 
Akşam Sanat Okulu’nda tamamladı. Eğitimini dışarıdan bitiren hocaefendinin 
Yüksek İslam Enstitüsünü kazanmış olması öğrencilerimiz için başarılı bir örnek 
teşkil etmektedir. 
1988 yılında babasının tavsiyesi üzerine memleketine hizmet etmek için 
Niksar Topcular Kur’an Kursu’na yönetici olarak görevlendirildi. 1991 yılında devlet 
memurluğu vazifesini başarı ile tamamlayarak emekliye ayrıldı. Hâfızlar soyunun 
temsilcisi olup, mânevi değeri yüce göreve ömrü boyunca hizmet etmiş olan 
hocaefendi emekliliğinde muhtelif camilerde fahri olarak hâfız yetiştirmeye 
devam etmiştir. 
Hocaefendi sırası ile 1991-1993 yıllarında Fransa ve 1995-1997 yıllarında Almanya’da 
eğitim hizmetine devam etti. 1999-2009 yılları arasında memleketinde kur’an 
dersleri verdi. Ömrünü her daim hâfız yetiştirmeye adayan hocaefendi 30 Mayıs 
2009 yılında vefat etti. Gaziantep’teki öğrencileri bizzat defin işlemlerine iştirak 
ettiler. 
Hocaefendinin ardından; “Niksar’da öyle bir çınar devrildi ki, bir daha böyle bir 
çınar vücuda gelmez. Hocaefendinin yeri doldurulamaz” denildi. 
Allah yolunda hizmetle dopdolu bir ömrü, kalemle ifade etmenin 
ne kadar güç olduğunu takdir edersiniz. Hocaefendinin affına 
sığınarak elbette çok önemli birçok hususa değinemediğimizi 
ifade ederken kısa özgeçmişini vererek Hocaefendiyi ve 
Gaziantep’e hizmetlerini tanıtmaya çalıştık. 
Hocamıza rahmet niyâz eder; bizlerin de onun 
feyz ve bereketinden hissedâr olmamızı Yüce 
Mevlâ’dan temenni ederiz. 
Vesalet DEMİR 
Emekli Kur’ân Kursu Öğretmeni 
24
EY RABBİM’İN KELAMI 
Her sözüm, sana ola sevgimden ince bir 
kalp ağrısı… 
Sana her varışım, huzurun eşiği... 
Sen değince dudaklarıma sen ile can bulur 
sesim… 
Ey Kur’ân’ım sen varsın diye, böylesine 
cesur bu yürek! 
Sen ki, dünya ve içindekileri zamana yenik 
düşüp yaşlandıkça, gençleşensin! 
Her günümün başında sen varsın, bu gözle 
güneşden önce sana değer, senin ile ısıtı-rım 
içimi.. 
Sen ki, bana indirilensin… Ben sende unut-tum 
dünyalık acıları uhrevi tüm lezzetler 
senle başlar. 
Asıl fedakarlığın ne olduğunu, baş koyunca 
senin yoluna anlaşılır. 
Sen ki, ardıma bile bakmadan bırakıp hic-ret 
ettiğimsin… 
Sen ki, vuslatım, sen ki, bu acizhane gençli-ğimin 
baharısın! 
Derdim sen oluverdin, sevincim sen. Ben 
senden öğrendim sükutu, 
senden öğrendim karanlığa inat aydınlığı… 
Ben her şeye senin için sabrederim. 
Sen ki, her daim baktıkça imrendiğimsin. 
Sen ki, dua bile etmeyi öğrendiğimsin… 
Sen ki, rabbimin bana uzattığı bir ipsin(ali 
imran 103) 
Sen ki, dua bile etmeyi öğrendiğimsin. 
Uğruna evimden yurdumdan çıkacak kadar 
değerlimsin… 
Ey Kur’ânım, benim yolum her seferinde 
senin yoluna çıksın isterim. 
Ey ayeti ayetine içime nakş ettiğim, ey 
cenneti sende bildiğim 
Ey necatım’ben ki sana talebeyim. 
Sen ki ilahi sevdanın ateşi, ben ki ham! 
sende pişmek isterim… 
Kur’ânım, tek dayanağım! özlemimin, çile-min 
şahidi gel gir şu yüreğime. 
Bak gözler değdikçe sana için kayboldu, 
satır satır yıldız yıldız kayıverdin 
Ey dert ortağım, ey her anımın şahidi, 
Ey gecem, ey gündüzüm ben seni talep 
ederim, ey bu biçare ömrümün baharı… 
Okudukça kıssasını her seferinde Yusuf 
misali, zindan çıkıp sarayına vardığım… 
Kur’ân’ım kim ne derse desin sen ki, bana 
benden yakın gelensin. 
Sen okundukça, kainatın durup dinlediği-sin, 
asırlardır, sende deva buldu insanlık’ey 
nuru hüda, bak her kalem sana yazar! 
kadın-erkek her mümin islamın şuuru ile 
soluğu sende alır, sen ki her şeye yetersin. 
Ey kalbin rayihası,ey efendimin emaneti, 
rabbimin kelamı daldıkça en derine dalmak 
istediğim ilmin denizi gel harf harf gir şu 
gönlüme… 
Kur’ânım ben nefesim yettikçe senle ol-mak 
isterim. Ey sevgili hep sana yanmak 
isterim. Dağların bile yüklenmekten kaçtığı 
rabbimin kelamı, ben iki cihanda da seninle 
şereflenmek isterim. 
Kur’ân’ım tüm çaresizliklerin tek çaresi! 
ömrümün tek gayesi…dünyada ki tüm 
kitapların dili ne olursa olsun hep seni 
anlatır, sende var olanı yeni var olmuşca-sına, 
onlar fark etmez ama sana çalışırlar, 
sende keşfederler alemi, 
Sen ki, nazlı bir yarsın, yarım olana yar 
olmazsın.. 
İşte bende bu hâfızlık sevdasına düşenler-denim… 
senin sevdanın narında pişip nu-runa 
ermek isterim, ben bu karanlığa inat 
senin ahlakınla ahlaklanmak isterim, benki 
her şeyi senden öğrenenim. 
Ey Kur’ânım sensin benim miracım.. 
Aslıhan Polat 
Kurs öğrencisi 
25
Hâfızlık, Fazileti ve Tarihteki Yeri 
Kur’an’ı Kerimi lafzen okumaya kıraat, güzel 
okumanın usullerini öğreten ilme tecvid, Kur’ân 
okuyan kişiye de kârî denir, çoğulu kurrâ’dır. 
Kur’ân-ı Kerîmin tamamını ezberleyene de hâfız 
denir. 
Arapçada korumak, ezberlemek mânâsındaki 
“hıfz” kökünden türemiş bir sıfat olan hâfız, Kur’ân-ı 
Kerîmi ezberleyen ve hâfızasında koruyan kişidir. 
Hâfız sadece Kur’ân-ı Kerîmin kelimelerini, 
âyetlerini ezberleyen değil, aynı zamanda onun 
mânâsını kalbine ve ruhuna nakşeden, beynine 
alan ve gönül dünyasında seyreden bir insandır. 
Kur’ân’ı içine sindirmiş olan gerçek hâfız yürüyen 
ve konuşan Kur’ân demektir. 
Hâfız kelimesine nisbet edilen el-Hâfız, Allah’ın 
güzel isimlerinden biridir ve; 
“Her yönden esirgeyip koruyan, insanların ve 
cinlerin bütün amellerini muhafaza eden, asla zayi 
etmeyen” anlamındadır. 
“Şüphesiz ki Kur’ân’ı ve onu koruyacak olan 
da Biziz” âyetinde de ifade edildiği gibi Kur’ân’ın 
gerçek sahibi ve koruyucusu o kelâmın mutlak 
sahibi olan Allah’tır. 
Hâfızlar, Peygamberimizin (s.a.v.) özel iltifatına 
mazhar olan insanlardır: 
“Hâfız olup da Kur’ân okuyan kimse meleklerle 
beraberdir” hadisinde bildirildiği gibi, hâfız her an 
meleklerle birlikte, meleklerin arasında, meleklerle 
içiçedir. Çünkü meleklerin en çok ilgi duydukları 
olay, Kur’ân’ın okunduğu ve dile getirildiği yerlerdir. 
Kur’ân’ı beynine nakşeden ve kalbine 
yerleştiren hâfızlar, hem dünyada şerefli ve 
saygın insanlardır, hem de âhirette akrabalarına 
ve yakınlarına şefaatçi olacaklardır. 
Bu müjdeyi Efendimiz (s.a.v.) şu sözleriyle 
verirler: 
“Kim Kur’ân okur ve onu ezberler, helâlini helâl 
kılar ve haramını haram kılarsa, Allah, bu Kur’ân 
sebebiyle onu Cennetine koyar ve ailesinden 
Cehenneme girmeyi hak eden on kişiye şefaat 
hakkı tanır.” 
Hâfızları Abese Sûresinde sözü edilen (sefere-i 
kirâma) benzeten Peygamber Efendimiz (s.a.v.), 
hâfızların Cen-nette onlarla beraber olacağını 
müjdelemiştir. 
Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine vahyolunan 
âyetleri ezberinde tutar ve daha sonra Sahabilere 
okurdu. 
Kur’ân’ı hâfızasına nakşedip ilk muhafaza eden 
bizzat kendisidir, ilk hâfız odur. 
Kıyame Sûresinin 16. ve 17. âyetlerinde işaret 
edildiği gibi Cenâb-ı Hak tarafından garanti edildiği 
şekilde Pey-gamber Efendimiz (s.a.v.), aldığı vahyi 
derhal bellemiş oluyordu. 
Bu yönüyle hâfızlık bir Peygamber mesleğidir. 
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her sene 
Ramazan ayında o zamânâ kadar vahyedilmiş 
olan bütün Kur’ân’ı Hz. Cebrail ile mukabele 
ederdi. Dünyasını değiştireceği seneye rastlayan 
Ramazan’da bu mukabele iki defa olmuştu. 
Asr-ı Sâadette Hâfızlık 
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatta iken 
Sahabilerin çoğu Kur’ân-ı Kerîmi ya tamamen 
veya bir kısmını ezberlemiş durumdaydılar. Ancak 
Sahabiler içinde hâfız olanların sayısı kesin olarak 
bilinmiyor. 
Fakat bazı olaylar dolayısıyla Sahabiler arasında 
çok sayıda hâfız olduğunu öğreniyoruz. 
Meselâ hicretin 4. yılında meydana gelen 
Bi’rü Maûne Vak’asında 70 kadar hâfız Sahabinin, 
Hicre-tin 12. yılında ise Yemame Savaşında bazı 
kaynaklara göre, 70; bazı kaynaklara göre ise 500, 
700 veya daha fazla hâfız Sahabinin şehit olduğu 
rivâyet edilmektedir. 
Peygamberimiz (s.a.v.) daha Mekke’de iken 
Sahabilerden Hz. Erkam’ın evinde bizzat Kur’ân 
öğretimine başlamıştı. Aynı şekilde hicretten iki 
yıl önce Birinci Akabe Bîatını müteakip Mus’ab bin 
Umeyr’i, Evs ve Hazreç ka-bilelerinden Müslüman 
olanlara Kur’ân öğretmek üzere Medine’ye 
göndermişti. 
Peygamberimizin (s.a.v.), Müslümanlara Kur’ân 
öğretmek için indiği yere “Dârü’l-kurrâ” denildiği 
gibi, hicretten sonra da Peygamberimizin mescidi 
Sefa ÖZCAN / Kur’ân Kursu Öğreticisi 
26
Dârü’l-Kurrâ gibi kullanılmıştı Mescidin suffesi İslâm 
tarihinde Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından açılan 
ve ilk yatılı Kur’ân kursu idi ve burada yüzlerce 
öğrenci vardı. 
Bu Sahabilere Suffe Ashabı denirdi ve 
bizzat Efendimizin (s.a.v.) rahlesi ve dizi dibinde 
yetişiyorlardı. 
Suffe Ashabının bir kısmı hâfızdı ve hep Kur’ân’la 
meşgul olurlardı. Civar kabileler Peygamberimize 
(s.a.v.) gelip İslâmı öğretecek hoca istediklerinde 
Peygamberimiz (s.a.v.) hâfız olan Sahabileri 
gönderirdi. 
Peygamberimiz (s.a.v.), sayıları kırkı bulan 
vahiy katiplerine ve hâfızlara özel önem vermiş, 
sağlığında Kur’ân-ı Kerîmi onlara yazdırmış, İslâmı 
tebliğ için onları görevlendirmiş, üstün zeka ve 
kabiliyetleri sebebiyle elçilik ve valilik görevlerine 
onları getirmiştir. 
Hatta, Kur’ân’ın dört kişiden alınmasını tavsiye 
etmiştir. 
Bunlar; Abdullah bin Mes’ud, Ebû Huzeyfe’nin 
mevlâsı Salim, Muaz bin Cebel ve Ubey bin Ka’b. 
Hz. Ebû Bekir (r.a.), Kur’ân-ı Kerîmi tek cilt haline 
getirme görevini vahiy katipleri komisyonunca 
yapmıştır. 
Hz. Ömer (r.a.), genç ve yaşlı kurra’yı meclisinde 
bulundururdu. 
Hz. Osman (r.a.), Kur’ân-ı Kerîmin çoğaltılmasını 
hâfızlar ve vahiy katipleri önderliğinde yapmıştır. 
Sahabeden Ümmü Varaka, Hz. Aişe, Hz. 
Hafsa ve Ümmü Seleme gibi hanımlar da hâfızlar 
arasında idi. 
Abbasiler döneminde Harun Reşid’in 
hanımı Zübeyde’nin üç yüz kadar hâfız cariyesi 
bulunmakta ve saraydan dışarıya “arı kovanı gibi” 
Kur’ân sesleri yayılmaktaydı. 
Osmanlı Döneminde Hâfızlar 
Osmanlı döneminde Kur’ân eğitimine ve 
hıfzına ayrı bir önem verilirdi. Evliya Çelebi’nin 
Seyahatname’sinde anlattığına göre, o dönemde 
sadece İstanbul’da dokuz bin hâfız vardı. Bunların 
üç binini kadınlar oluşturuyordu. 
Osmanlı döneminde bazı türbelerde sürekli 
Kur’ân okuyan hâfızlar görev alırdı. Meselâ Eyüp 
Sultan türbesinde görevli 72 hâfız vardı. 
Fâtih Sultan Mehmet Hanın türbesinde ise 90 
kadar hâfız, her biri günde 16 dakika Kur’ân okumak 
üzere her gün nöbetleşe türbeye gelirdi. 
Bu sûretle 1481’den 1924’e kadar 443 yıl boyunca, 
Fâtih’in başucunda, bir dakika ol-sun Kur’ân sesi 
eksik olmamıştı. 
Aynı şekilde 1917’de Yavuz Sultan Selim Hanın 
Mukaddes Emanetleri İstanbul’a getirmesinden 
itibaren Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar asırlarca 
40 hâfız hiç ara vermeden Kur’ân okudular. 
Ünlü ruh doktoru Mazhar Osman’ın, hastaları 
Kur’ân sesi ile tedavi etmesi orijinal bir buluştur. 
Zira ruhun asıl gıdası, Kur’ân’ın lahutî sesidir, Davudî 
mizmarıdır. 
Ülkemizde hâfızlık müessesesinin bir nizama 
bağlanmasını isteyen Ali Rıza Sağman’dır. İlk 
Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi’nin zamanında 
1933 yılına kadar ancak dokuz tane resmî Kur’ân 
Kursu açılabilmişti. Bu sayı 1991 yılında beş bini 
aşmış, 2001 yılı itibariyle de bu sayının üç bin beş 
yüz civarındaydı. 
Kur’ân Kurslarında hâfız olanlar için her ders yılı 
sonunda Diyanet İşleri Başkanlığınca tespit edilen 
bölgeler ve merkezde imtihanlar yapılır. 
Türkiye’de hâfızlık belgesine sahip en az yetmiş 
beş bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. 
Hâfız Olmanın Yaşı 
Hâfız olmanın belli bir yaşı yoktur. Tâbiin 
ulemasın-dan Süfyan bin Uyeyne gibi 4 yaşında 
hâfız olanlar olduğu gibi, 60-70 yaşında hıfzını 
tamamlayanlar da olmaktadır. 
2001 yılında gazetelerde yer alan bir 
habere göre, İzmir Büyük Hatay Kız 
Kur’ân Kursu’nda, torunu yaşındaki 
talebelerle beraber yılmadan 
çalışmaya devam eden Bedia 
isminde bir hanım, gençlerle 
beraber Kur’ân’ı hıfzetmenin 
mutluluğunu yaşamıştır. 
Hâfızlık merasimiyle 
diplomasını alan Bedia Hanım, 
“Ben 5 yıldan beri hâfız olmak 
için çalışıyorum. Allah’tan çok 
istedim ve bana verdi. Çok 
mutluyum. Gençlere bir 
mesajım var. Bu işe biraz 
olsun zaman ayırırlarsa, 
inşâallah yarı yolda 
kalmazlar. Zamanlarını 
öldürmesinler ve 
gönülden isteyince, 
Allah’ın kendilerini yarı 
yolda bırakmayacağına 
inansınlar” şeklinde 
konuşmuştur. 
Yüce Mevlam 
cümlemize Hâfız 
olmayı, hâfız olanlara 
da hâfız olarak 
ölmeyi nasip 
etsin. (Amin) 
27
Prof. Dr. Ali Erbaş’dan ziyaret 
Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye genelinde 
hâfızlık belgesi olan ancak herhangi bir göreve 
atanamayan 15 bin hâfız için eğitim çalışması 
başlattı. 
Diyanet, irtibat kurmak istediği hâfızlara 
müftülükler aracılığıyla gönderdiği mektupta, 
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş Hoşgör Fâtih 
Kur’an Kursunu ziyaret etti. Ziyaretinde bir hâfız da bulunması gereken özelliklerden 
bahseden Prof.Dr. Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın Hâfızlara sahip çıkmak için 
ciddi çalışmalar yürüttüğünü söyledi. 
Ayrıca mezun hâfızların senede bir kez olsun bir araya gelerek Pilav Günü vesaire 
etkinlikler düzenlemesi konusunda tavsiyelerde bulundu. 
hâfızlardan bulundukları bölgedeki Kur’ân 
kurslarında ezberlerini pekiştirmelerini istedi. 
Ayrıca, hâfızlara liseyi dışarıdan bitirmeleri ve 
memurluk sınavı için KPSS sınavlarına hazırlanmaları 
da önerildi. 
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel 
Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş imzasıyla müftülüklere 
gönderilen yazıda, hâfızlık müessesesinin 
Diyanet’in öncelikli faaliyet alanları arasında 
olduğu belirtilerek, ‘’Mevcut hâfızlık kurslarımızı 
geliştirmek, yeni kurslar açmak, hâfızlığın 
kolaylaştırılması için yeni programlar yapmak gibi 
konular üzerinde hassasiyetle durmaktayız. Yeni 
kurslar açarak hâfız yetiştirmenin yanında bir 
taraftan da daha önceden hâfızlığını tamamlamış, 
belgesini almış ancak Diyanet İşleri Başkanlığı 
bünyesinde çalışmayan hâfızlarımızı tespit 
edip, irtibat kurmak ve hâfızlıklarını işlevsel hale 
getirmek için bir çalışma başlattık’’ ifadesine yer 
verildi. 
Müftülüklerin yaptığı araştırmayla 2000 yılından 
bugüne kadar hâfızlık belgesi alıp, Diyanet İşleri 
Mevlüt GÜL / Kur’ân Kursu Öğreticisi 
28
Diyanet’ten Hâfızlar için seferberlik 
Başkanlığı bünyesinde görev yapmayan hâfız 
sayısının 15 bin civarında olduğunun belirlendiğine 
dikkati çeken Erbaş, şunları kaydetti: 
‘’Bu sayı bizi oldukça heyecanlandırdı. Kur’ân’ın 
tamamen ezberlenerek hâfız olunması kolay 
elde edilen bir kazanım değildir. Bir insanın hâfız 
olabilmek için ne kadar zor süreçlerden geçtiği 
hepimizin malumudur. Öyleyse bu kadar önemli 
potansiyelimizi işlevsel hale getirmek için bir şeyler 
yapmamız gerektiğini düşündük. Bu bağlamda bazı 
tedbirler aldık. Hâfızlığı zayıflamış kardeşlerimizin, 
ikamet ettiği mahalleye en yakın müftülüğe 
giderek, o müftülük bünyesinde bulunan bir Kur’ân 
kursunda hâfızlığını kuvvetlendirme çalışmasına 
başlaması gerekir. Hâfızlığını kuvvetlendiren 
kardeşimiz imam hatip lisesi mezunu değil ise 
dışarıdan imtihanlara girerek diplomasını almalı, 
bunun için de ikamet ettiği yere en yakın imam 
hatip lisesine başvurmalı. İmam hatip liselerinden 
mezun kardeşimiz bir yandan ilahiyat fakültelerine 
veya Açık Öğretim İlahiyat Önlisans Programına 
girmek için planlama yaparken, diğer yandan 
Diyanet İşleri Başkanlığının imam-hatiplik, müezzin-kayyımlık, 
Kur’ân kursu öğreticiliği gibi görevler 
için yaptığı yeterlilik sınavlarına hazırlanmalı ve 
başvurmalıdır. Yeterlilik belgesini alan kardeşimiz 
de bir yandan ikamet ettiği yerdeki müftülükle 
irtibata geçip, fahri olarak göreve talip olabileceği 
gibi, diğer yandan da memurluk için yapılan KPSS 
sınavını takip ederek müracaatını yapmalı ve 
buradan aldığı puan ile imam-hatiplik, müezzin-kayyımlık, 
Kur’ân kursu öğreticiliği için tercihte 
bulunmalıdır.’’ 
Prof. Dr. Erbaş, hâfızlığını koruma altına aldıktan 
sonra gerekli şartları tamamlayarak din hizmeti 
alanında aralarına katılacak kişilerin kendilerini son 
derece memnun edeceğini belirterek, ‘’Zararın 
neresinden dönülürse kardır. Rabbimizin ‘Bir kere 
de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül 
et. Allah tevekkül edenleri sever (Al-i İmran suresi 
159. ayet)’ müjdesine sarılarak gayret edelim ve 
insanoğluna verilmiş en büyük nimet olan hâfızlığı 
işlevsel hale getirelim. Bu süreç içerisinde Diyanet 
İşleri Başkanlığı olarak biz üzerimize düşen desteği 
sağlayacağız’’ ifadesini kullandı. 
Hâfız’IN ŞİİRİ 
Gitmişti sınıfa dersi için, 
Hocam dedi yutkundu eydi başını. 
Bir azar yedi ki, oldu o biçim, 
“Ders” dedi yutkundu eydi başını. 
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı, 
Gözler çakmak çakmak rengi sapsarı 
Bir baktı hocaya altttan yukarı, 
“Vay” dedi yutkundu eydi başını. 
“Of” çekti ayakları sınıfa vardı, 
Açtı Kur’ânını dersine baktı. 
Daldı birden sonra hocayı gördü, 
“Hazır” dedi, yutkundu eydi başını. 
Yürüdü, gözü yaşlı çıktı sınıftan. 
Ağzına acı sözler doldu zehirden. 
Salladı elini vazgeçti birden, 
“Oy” dedi yutkundu eydi başını. 
Baktım gözlerinde bulgur bulgur yaş, 
Sandım can evine döktüler ataş, 
Sordum halin nedir “ey hâfız kardaş” 
“Kaldım” dedi, yutkundu eydi başını. 
29
İlahiyat Fakültesine 
Ziyaret Gerçekleştirildi 
Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar’ı Hoşgör Fâtih İlim Araştırma Vakfı 
yönetim kurulu üyeleri makamında ziyaret etti. 
Ziyarete; Hoşgör Fâtih İlim Araştırma Vakfı 
Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet Ziylan, Ökkeş 
Eruslu, Muharrem Özsever, Nihat Durur ve Celal 
Yeşilnacar katıldı. Ziyaretçilere fakülte hakkında 
bilgi veren İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. 
Ali Akpınar’ı dekanlık görevine atanmasından 
dolayı tebrik ettiler. 
Gaziantep’e İlahiyat Fakültesi kurulmasından 
duydukları mutluluğu dile getiren vakıf yönetim 
kurulu üyeleri, vakfın çalışmaları hakkında Dekan 
Prof. Dr. Akpınar’a bilgi verdi. 
Camiler ve Din Görevlileri Haftası kutlandı... 
Törende Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut, 
Şahinbey İlçe Müftüsü Yahya Polat ve din görevlileri 
tarafından Camiler ve Din Görevlileri Haftası hakkında 
konuşmalar yapıldı. Törene Vali Yardımcısı Mevlüt 
Kurban ve çeşitli daire amirleri katıldı. Törenin sonunda 
01 - 07 Ekim 
tarihleri arasında 
2011 Camiler ve Din 
Görevlileri Haftası 
münasebetiyle 
il ve ilçe 
müftülükleri 
tarafından 
düzenlenen açılış 
töreni Şahinbey 
Belediyesi Atatürk 
Kültür Merkezi’nde 
gerçekleştirildi. 
Törende Onursal 
Başkanımız Ahmet 
Ziylan ve Yönetim 
Kurulu Başkanımız 
Nihat Durur’a 
hizmetlerinden 
dolayı plaket 
verildi. 
Gaziantep ilinde camii ve ibadethane yaptıran 
hayırseverlere plaket takdim edildi. 
Gaziantep Hoşgör Eğitim Kurumları Onursal Başkanı 
Ahmet Ziylan ve Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Durur 
da yaptıkları hizmetler nedeniyle plaket aldılar. 
30 HABER : Yusuf KİRAZ
Gurur Tablomuz 
08.07.2011 tarihinde yapılan Hâfızlık Sınavında Hoşgör Kur’ân Kurslarımızdan 25 ERKEK 11 KIZ 
ÖĞRENCİMİZ Hâfızlık Belgesi almaya hak kazanmıştır. 
Kız Kur’ân Kursu Kültür Gezisi 
Hoşgör Yatılı Kız Kur’an Kursu hocahanımları ve öğrencilerinin katılımıyla 25 Aralık Kurtuluşunu anlama ve 
yaşama açısından kültürel geziler düzenlendi. 
Katılımcılar huzurevi, Şehitler 
Derneği, Antep Kalesi ve Savaş 
Müzesi v.b. Gaziantep ilinin kül-türel 
mirası sayılan müze ve 
anıtları gezmişlerdir. Şehitler 
için yapılan hatimlerin duası 
bizzat yerinde yapılmıştır. 
Öğrencilerimizin hazırladığı hedi-yeler 
takdim edilmiştir. 
Kültürel gezinin asıl amacı 
öğrencilere vatan sevgisi 
aşılamak, şehit ve gazilerimize 
minnet duygularımızı iletmek 
olmuştur. Ayrıca, hocalar ve 
öğrencilerimizin motivasyonunu 
geliştirmek için belirli zamanlar-da 
piknik ve benzeri etkinlikler 
gerçekleştirildi. 
Hoşgör Fâtih Kur’ân 
Kursundan sınava katılan 
29 erkek öğrenciden 25’i 
kazanarak % 86 başarı 
sağlamıştır. Hoşgör Yatılı 
Kız Kur’an Kursu’ndan 16 kız 
öğrenciden 11’i kazanarak 
açılışının ikinci senesinde 
% 69 başarı sağlamıştır. Bu 
başarı doğu ve güneydoğu 
bölgesinde en yüksek 
orandır. 
Erkek Kursu Bölge Birincisi 
Müslüm AKBULUT 
Kız Kursu Bölge Birincisi 
Nuriye BAKIR 
Hâfızlarımızı ve bölge 
birincilerini tebrik eder, 
başarılarının devamını dileriz. 
HABER : Sümeyye AYDIN 
31
Bir hâfız veya 
bir hafizede sen okut: 
Sizde Kur’an hâfızlarına sahip 
çıkmak, bir hâfız veya hafizenin 
manevi anne babası olmak 
istemez misiniz? İster aylık 150 TL. ba-ğış 
yaparak, ister yıllık 1800 TL. bağış 
yaparak 3 yılın sonunda ismi 
Bir iftar ve sahurda sen ver: 
Kurban Bayramı’nda ve diğer zamanlarda 
kurban; adak kurbanı, şükür kurbanı, akika 
kurbanı hijyenik temiz kesimhanemizde ehil 
32 
belirlenen hâfız yada 
hafizenin manevi anne babası 
olabilirsiniz. 
Ramazan ayında erkek kursumuzda bir 
kursumuzda 1500 TL bağış yaparak 
aileniz ve öğrencilerimizle beraber 
iftar açıp ilahiler ve sohbet dinle-yip 
istemez misiniz? 
Kurban bağışı kabulü 
ve kurban faaliyetleri: 
kasaplar tarafından hocalarımızın 
gözetiminde islami kurallara göre kestirmek 
veya bağışlamak istemez misiniz? 
BAĞIŞ 1: 
iftar ve sahur için 2000 TL, kız 
teravih namazı kılmak 
Fâtih İlim Araştırma Vakfı 
Vakıfbank Gaziantep Şubesi 
IBAN: 
TR64 0001 5001 5800 7295 
9892 99 
Kurslarımızın 
1 aylık gıda ihtiyacını da 
sen karşıla: 
Kur’an kurslarımızdaki 
400 öğrencinin 3 öğün yemeklerini 
bir ay boyunca karşılamak 
istemez misiniz? 
BAĞIŞ 2: 
Hoşgör Kur’ân Kursları 
Yaptırma ve Yaşatma Derneği 
Albaraka Türk Gaziantep Şubesi 
IBAN: 
TR10 0020 3000 0105 
4772 0000 01 
“Kamil Odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser”
İncilipınar Mh. Nail Bilen Cd. Kelleci İşhanı Altı No: 24 Şehitkamil / GAZİANTEP 
33 
Tel : (342) 215 28 78 • enes.doru@bayi.istikbal.com.tr 
İPEKÇİOĞLU 
Değirmiçem Mh. Mareşal Fevzi Çakmak Bulvarı MTT Yapı altı No: 78/A Tel : 0.342 215 18 77
34

More Related Content

Similar to Hosgorbulteni2

Hosgorbulteni3
Hosgorbulteni3Hosgorbulteni3
Hosgorbulteni3
Hoşgör Külliyesi
 
Enderun Değer Dergisi Ocak 2015
Enderun Değer Dergisi Ocak 2015Enderun Değer Dergisi Ocak 2015
Enderun Değer Dergisi Ocak 2015
enderunliseleri
 
KENDİ GİBİ OLMAK.pdf
KENDİ GİBİ OLMAK.pdfKENDİ GİBİ OLMAK.pdf
KENDİ GİBİ OLMAK.pdf
Ahmet Türkan
 
El Muallim
El MuallimEl Muallim
El Muallim
OmerFarukBurak
 
İmam gazali abidler yolu
İmam gazali   abidler yoluİmam gazali   abidler yolu
İmam gazali abidler yolu
Selçuk Sarıcı
 
Kur'an Nedir?
Kur'an Nedir?Kur'an Nedir?
Kur'an Nedir?
yolyordam yolyordam
 
Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü
Kur'an ve Sünnet BütünlüğüKur'an ve Sünnet Bütünlüğü
Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü
smetBehicTekkanat
 
Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)
Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)
Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)
Selçuk Sarıcı
 
Kuran i ke-ri_m_meali__
Kuran i ke-ri_m_meali__Kuran i ke-ri_m_meali__
Kuran i ke-ri_m_meali__kaan koç
 
Enderun Değer Dergisi Sayı 1
Enderun Değer Dergisi Sayı 1Enderun Değer Dergisi Sayı 1
Enderun Değer Dergisi Sayı 1
enderunliseleri
 
Irsad Kutludogum 2010
Irsad Kutludogum 2010Irsad Kutludogum 2010
Irsad Kutludogum 2010
guest6771428
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
Hoşgör Külliyesi
 
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilMüslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Tefsir ve Meal
Tefsir ve MealTefsir ve Meal
Tefsir ve Meal
smetBehicTekkanat
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
HarunyahyaTurkish
 
Kur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı AnlamakKur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı Anlamak
OmerFarukBurak
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
Mehmet Sönercan
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
Hoşgör Külliyesi
 
Ortaokul hafizlik sunum
Ortaokul hafizlik sunumOrtaokul hafizlik sunum
Ortaokul hafizlik sunum
beyazel
 

Similar to Hosgorbulteni2 (20)

Hosgorbulteni3
Hosgorbulteni3Hosgorbulteni3
Hosgorbulteni3
 
Enderun Değer Dergisi Ocak 2015
Enderun Değer Dergisi Ocak 2015Enderun Değer Dergisi Ocak 2015
Enderun Değer Dergisi Ocak 2015
 
KENDİ GİBİ OLMAK.pdf
KENDİ GİBİ OLMAK.pdfKENDİ GİBİ OLMAK.pdf
KENDİ GİBİ OLMAK.pdf
 
El Muallim
El MuallimEl Muallim
El Muallim
 
İmam gazali abidler yolu
İmam gazali   abidler yoluİmam gazali   abidler yolu
İmam gazali abidler yolu
 
Kur'an Nedir?
Kur'an Nedir?Kur'an Nedir?
Kur'an Nedir?
 
Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü
Kur'an ve Sünnet BütünlüğüKur'an ve Sünnet Bütünlüğü
Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü
 
Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)
Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)
Abdulmecid Ünlükul -Du Mezhebi (İki Mezheb -Hanefi- Şafii)
 
Kuran i ke-ri_m_meali__
Kuran i ke-ri_m_meali__Kuran i ke-ri_m_meali__
Kuran i ke-ri_m_meali__
 
Enderun Değer Dergisi Sayı 1
Enderun Değer Dergisi Sayı 1Enderun Değer Dergisi Sayı 1
Enderun Değer Dergisi Sayı 1
 
Irsad Kutludogum 2010
Irsad Kutludogum 2010Irsad Kutludogum 2010
Irsad Kutludogum 2010
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
 
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilMüslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
 
Konferans
KonferansKonferans
Konferans
 
Tefsir ve Meal
Tefsir ve MealTefsir ve Meal
Tefsir ve Meal
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
 
Kur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı AnlamakKur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı Anlamak
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
 
Ortaokul hafizlik sunum
Ortaokul hafizlik sunumOrtaokul hafizlik sunum
Ortaokul hafizlik sunum
 

More from Hoşgör Külliyesi

YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜYENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
Hoşgör Külliyesi
 
6bultenkitap
6bultenkitap6bultenkitap
6bultenkitap
Hoşgör Külliyesi
 
Hosgorbulteni1
Hosgorbulteni1Hosgorbulteni1
Hosgorbulteni1
Hoşgör Külliyesi
 

More from Hoşgör Külliyesi (7)

YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜYENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
 
6bultenkitap
6bultenkitap6bultenkitap
6bultenkitap
 
Hosgorbulteni4
Hosgorbulteni4Hosgorbulteni4
Hosgorbulteni4
 
Hosgorbulteni1
Hosgorbulteni1Hosgorbulteni1
Hosgorbulteni1
 
Kuran Sözlüğü
Kuran SözlüğüKuran Sözlüğü
Kuran Sözlüğü
 
Hoşgör Bülteni 4. Sayı
Hoşgör Bülteni 4. Sayı Hoşgör Bülteni 4. Sayı
Hoşgör Bülteni 4. Sayı
 
Hosgorbulteni
HosgorbulteniHosgorbulteni
Hosgorbulteni
 

Hosgorbulteni2

  • 1. 1 YIL : 1 SAYI : 2 KASIM 2011
  • 2. 2
  • 3. Yarım asırdır hâfız yetiştiren, bu yıl 50. eğitim yılını kutladığımız Hoşgör Eğitim Kurumlarının faaliyetlerini duyurmaya çalıştığımız Hoşgör Bültenin ikinci sayısının konusunu “Mevlâ’mın Lütfu ve Keremi Hâfızlık” olarak belirledik. Çünkü Kur’ân kurslarımızın Gaziantep ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Kur’ân Eğitimi ve Hâfızlık konusunda öncülük ettiğini düşünüyoruz. Hâfız yalnızca Kur’ân-ı Kerîm’in kelimelerini, âyetlerini ezberleyen değil, aynı zamanda onun mânâsını kalbine ve ruhuna nakşeden, beynine alan ve gönül dünyasında seyreden insandır. Kur’ân’ı içine sindirmiş olan gerçek hâfız yürüyen ve konuşan Kur’ân demektir. “Şüphesiz ki Kur’ân’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz” âyetinde de ifade edildiği gibi Kur’ân’ın gerçek sahibi ve koruyucusu o kelâmın mutlak sahibi olan Allah’tır. Bize düşen vazife ise Kur’ân’a hizmet etmektir. Asırlar boyu milletimiz, ruhlarını Kur’ân’la zenginleştirmek ve onun dokunuşu ile hayatlarına anlam vermek için gönül birliği yapmış, Kur’ân’ı en güzel şekilde yazmak, hâfız etmek ve onun eşsiz mesajından nasiplenmek arzusuyla âdeta birbiriyle yarışmıştır. Kur’ân’ı hıfz etmek, hâfızlık yapmak, alelade bir ezberleyiş değil, bilakis Kur’ân’ı kalplere nakşetme, aklı vahyin parıltısıyla aydınlatma ve hakkın tecellilerini, iyiliği, ahde vefayı, kardeşlik ve hoşgörüyü tüm dünyaya yayma mücadelesidir. Bizler, Kur’ân’ı raflardan ve duvardaki mahfazasından indirerek hayatımıza kattığımız ve onu anlamaya çalıştığımız zaman, kalplerimizi sevgi ve hoşgörü hisleri ile doldururuz. Hâfızlarımız, Kur’ân öğreticilerimiz ve Kur’ân’ı öğrenmek, onu anlamak ve hıfz etmek isteyen insanımız, ilâhi mesajın aydınlık bilgisiyle dolmanın mutluluğunu yaşarlar. Kur’ân kurslarımız, bültenimiz ve tüm hizmetlerimizle bu mutluluğa ortak olmanın huzurunu ve Kur’ân’ın aydınlık mesajını Gaziantepli hemşehrilerimize en güzel şekilde ulaştırma gayretinin coşkusunu duyuyoruz. Bu duygularla, harap edilmiş dünyamızın, Kur’ân ile mamur olmasını, insanlığın bu büyük hazineden layıkıyla istifade etmesini temenni ediyoruz. Ayrıca Hâfızlık Yarışmasında Türkiye Birincisi olarak bizlere büyük gurur yaşatan Nuriye Bakır kızımıza, bölge birincisi olan Müslüm Akbulut oğlumuza, erkek kursumuzdan mezun olan 25 öğrencimize, kız kursumuzdan mezun olan 11 kızımıza, onları yetiştiren hocalarına ve kurs yöneticilerine çok teşekkür ediyorum. Bu yavrularımızın Allah zihinlerine açıklık, ilimlerini daim, sıhhat afiyet ihsan eylesin, her türlü kötü nazarlardan kazadan beladan, riyadan yüce Mevlamız korusun diyorum. Okudukları Kur’ân’ın kendilerine manevi muhâfızlık yapmasını şefaatçi olmasını yüce Allahtan niyaz ediyorum. Bu bültenin hazırlanmasında maddi ve manevi emeğini esirgemeyen muhterem büyüğümüz Ahmet ZİYLAN abiye, Abdullah BAYRAM, Yusuf KİRAZ, Mehmet SÖNERCAN ve yayın ekibine teşekkürü bir borç bilir, yeni sayımızda tekrar buluşmak temennisiyle Cenabı Hâkkın Rızası’na nail olmamız dileği ile... TAKDİM BÜLTEN 2011 Kıymetli Okuyucularımız, Nihat DURUR Yönetim Kurulu Başkanı 1
  • 4. Hoşgör Kur’ân Kursları Yaptırma ve Yaşatma Derneği GENEL YAYIN YÖNETMENI Nihat DURUR YAYIN KURULU Abdullah BAYRAM Yusuf KİRAZ Mehmet SÖNERCAN Sümeyye AYDIN Elif DAL GRAFIK TASARIM Sertaç Tanıtım BASKI GNG Ofset ADRES : Boyacı Mh. Buğday Pazarı Pürsefa Hanı No: 21 Şahinbey / GAZİANTEP Tel : 0.342 231 25 67 YAZIŞMA ADRESI : Havaalanı yolu üzeri HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU Şahinbey / GAZİANTEP Tel : 0.342 424 02 51 www.hosgorkulliyesi.org 4-5 Kur’ân Eğitiminin Önemi Mahmut KARATEPE Gaziantep İl Müftü Yardımcısı Hâfızlarımızın Dünya ve Âhiret Tacı Yahya POLAT Şahinbey İlçe Müftüsü 8-11 6-7 12-15 Hâfızlık Taç Giyme Merasimi Haber : Yusuf KİRAZ 16-17 Mevlâmın Lütfu ve Keremi Kur’ân Eğitimi ve Hâfızlık Röportaj : Ahmet Mukdat ZİYLAN Hâfızlık Türkiye Birincisi Kursumuzdan Haber : Sümeyye AYDIN Röportaj : Elif DAL Gaziantep Kur’ân Hâfızları Derneği Haber : Mehmet SÖNERCAN 2
  • 5. 18-19 20-21 Gaziler Şehrinin Kur’ân Sevdalıları Prof. Dr. M. Emin AY 22-23 Hoşgörde Ramazan Abdullah BAYRAM 24-25 Ubeyy İbn Ka’b (r.a) Hafız Sahabeler Yazı Dizisi 2 Muhammed Mücahit ÇALIŞKAN Hüsamettin BAYKAL Hoşgörde İz Bırakanlar Vesalet Demir Ey Rabbimin Kelamı Şiir : Aslıhan POLAT 26-27 28-31 Hâfızlık, Fazileti ve Tarihteki Yeri Sefa ÖZCAN Prof. Dr. Ali Erbaş’dan Ziyaret Diyanetten Hâfızlar için Seferberlik Haberler : Mevlüt GÜL Kur’ân Hâfızlığının Önemi Hutbe : İbrahim Halil KOCAOĞLAN 3
  • 6. KUR’ÂN EĞİTİMİNİN ÖNEMİ Mahmut KARATEPE Gaziantep İl Müftü Yardımcısı Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır. Beşeriyeti dünya ve âhiret saadetine ulaştırmak için Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e arapça olarak Cebrail (a.s) vasıtasıyla vahyedilmiştir. Okunmasıyla da ibadet edilen ilahi kelam eşsizdir, benzersizdir. Doğru ile yanlışı birbirinden ayırt eden, gerçeğin kaynağı, kurtuluşun rehberi olan Kur’ân-ı Kerimi okumak, çocuklarımıza okutmak ve hükümleriyle amel etmek Rabbimize imandan sonra gelen en önemli görevlerimizdendir. Her müslümanın ibadet görevini yapacak kadar Kur’ân-ı Kerim’den ayet ve sure ezberlemesi farzdır. Nitekim Yüce Rabbimiz “Ey Muhammed (a.s) Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku…” buyurmaktadır. Bu hususta sevgili Peygamberimiz de (a.s) “Sizin en hayırlınız Kur’ân-ı öğrenen ve öğretendir.” buyurarak Kur’ân-ı Kerimi öğrenmeyi ve öğretmeyi bizlere tavsiye etmişlerdir. Dünya ve âhiret mutluluğunu istiyorsak Kur’ân-ı okuyup, okutup emirlerini hayatımızda tatbik etmeliyiz. Rabbimiz “Haberiniz olsun ki bu Kur’ân insanları en doğru yola götürür.” buyurmaktadır. Hiçbir kitap asırlarca bu kadar çok kitleler tarafından böyle dikkat ve huşu ile okunmamıştır. Ve yine hiçbir kitap, insanlığın muhatap olduğu, dünyada huzurlu yaşamak ve âhirette mutlu olmak için nasıl davranmalıyım?” sorusunun cevabını Kur’ân ölçüsünde vermemiştir. İlahi kelam, muhatabı olan insanoğlunun en şerefli varlık olarak yaratıldığını açıklamaktadır. Ancak bir diğer yönüyle zalim, nankör ve zayıf yaratıldığını ifade etmektedir. Bu ifadeler insanın aynı zamanda karmaşık bir varlık olduğunu bildirmektedir. Kur’ân ve sünnete göre insandaki bu karmaşıklığı ayıklamak ve durulaştırmanın tek yolu onu sağlam bilgi ile eğitmekten geçmektedir. Zira doğru ve faydalı bilginin insanı yücelteceği Kur’ân-ı Kerimde şöyle ifade edilmiştir. “Allah, içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir. Kime hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiş demektir.” Sevgili Peygamberimizde (s.a.v) “İlim öğrenmek kadın, erkek her müslümana farzdır.” “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kimseye cennetin yolunu kolaylaştırır.” buyurarak ilim öğrenmenin zaruretini ve cennete götürme vesilesi olduğunu bildirmiştir. Her yönden bizlere adaleti, edebi, olgunluğu ve güzel ahlakı öğreten Kur’ân-ı okutmaya, öğretmeye ve yaşamaya çalışan Hoşgör Erkek ve Kız Kur’ân Kurslarımızın başta fedakar eğiticilerini, Ülkemizde örnek alınacak kapasitedeki bu kursların tüm giderlerini karşılayan vakıf ve dernek yetkililerini ve hizmetleri koordine eden müftülüğümüz ilgililerini tebrik ediyorum. Hayırlarının ve hizmetlerinin kabulünü yüce mevlâdan niyaz ediyor ve kalbi şükranlarımı sunuyorum. 4
  • 7. HÂFIZLARIMIZIN DÜNYA VE ÂHİRET TÂCI Yahya POLAT Şahinbey İlçe Müftüsü 29 Mayıs 2011 Pazar günü Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu, Elli yıllık hizmet takviminin en sevinçli ve görkemli gününü yaşadı. İki yıl içerisinde mezun olan 38 Hâfızımız, anne ve babaları, yetiştiren hocaları, Şahinbey İlçe Müftülüğümüz ve kursumuza gece gündüz maddi ve manevi katkılarda bulunan kursumuzun dernek ve vakıf yetkilileri için çok heyecanlı bir gün idi. Bu heyecanlı hâfızlık merasimi günü için, hazırlıklar iki ay öncesinden başladı. Hâfızlık merasimi Kur’ân’ı kerim tilaveti ile başladı. Kur’ân kursumuzun tasavvuf musikisi korosu ile heyecanlı bir atmofer oluştu. Değişik Kur’ân karileri’nin okudukları Kur’ân ayetleri ve surelerle kalpler cüşe geldi. Kur’ân’ın nuru ile nurlandı ve huzura erdi. Kursumuza maddi ve manevi katkılarını hiçbir zaman esirgemeyen Ahmet Ziylan Bey yaptığı duygulu konuşması ile icra edilen merasimin adeta temellerini attı. Bu şerefli merasiminde açış konuşmasını yaparak duygu ve düşüncelerimi belirtmek banada nasip oldu. Gaziantep İl Müftümüz Ahmet Bulut Bey Hocamız konuşmaları ile hâfızlarımızın değer ve kıymetlerini ortaya koyarak onları onurlandırdı. Merasimin son konuşmasını başkanlığımızı temsilen, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz Bey hocamız yaptı. Hocamız konuşmasında Gaziantep’te bu zamana kadar Bedrüd-din Ayni gibi nice alimlerin yetiştiğini bu Hâfızlık hizmetleri ile de bundan sonra nice ilim sahiplerinin yetişecegini, bu hizmetlerin çok önemli ve anlamlı olduğunu anlatarak, Kur’ânın, hem okunuşunun, hem yaşanmasının yeni nazil olduğu zamanlar gibi olması gerektiğini dile getirdi. Ayrıca hocamız, gazi şehrimizin bağrında yetişen Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez Hocamızın selamlarını iletti. Bu anlamlı ve etkili konuşma gönülleri fethetti. Yapılan merasimde 38 Hâfızımız, hâfızlık tacını giydiler. Ahirette de güneşin ziyasında daha parlak bir taç giyeceklerdir İnşaallah. Merasim, Hasan Kamil Yılmaz Bey Hocamızın yaptığı dua ile, göz yaşları ile aminlerle sona erdi. Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu’muzun, bu duygulu ve heyecanlı merasimi, ulusal TV’lerde naklen ve paket halinde yayınlandı. Böylece kursumuza ve hâfızlarımıza olan ilgi ve sevgi daha da arttı. Kursumuza katkısı ve sevgisi olanlar, bir kez daha mutmain olup huzura erdiler. Daha önceki yazımda, ilçemiz Karataş Kız Kur’ân Kursumuzun, yıldızı parlayan kurslar arasına girdiğini yazmıştım. Gerçekten de bu kursumuzun yıldızı parladı. Hem de kutup yıldızı gibi. Bu yıl hâfızlığını bitiren ve hâfızlık belgesini alan kız öğrencilerimizden Nuriye Bakır, Türkiye hâfızlık final yarışmasında, Türkiye birincisi oldu. Kursumuzun, ilimizin, ilçemizin yıldızını parlattı. Öğrencimizin kendisini, anne babasını, hocasını, kursumuzun dernek ve vakıf yetkililerini tebrik ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum. Yapılan bu güzel hizmetlerle, hem yakın bölgemize hem de ülkemizin her tarafına huzur, mutluluk, sevgi, saygı, islam kardeşliği, Allah’ın rahmet ve bereketi yayılıp, hakim olacak, böylece toplumumuzdan, ülkemizden, kin, nefret, fitne, fesat ve düşmanlıklar ortadan kalkacak, bu kurslarımız ve hizmetleri toplumumuza gelebilecek her türlü musibetleri, belaları ve olumsuzlukları Allah’ın izni ile defedecektir. Buna her zamankinden çok daha ihtiyacımız vardır. Biz Allah’ın kitabına ve dinine, ne kadar çok sahip çıkar ve onların gereklerini yaşarsak, Allah’ın yardımı, inayeti, rahmet ve bereketi bizimle, bizim ülkemizle beraber olacaktır. Ne mutlu bu hizmet kervanına katılanlara.... 5
  • 8. MEVLÂ’MIN KUR’ÂN EĞİTİMİ VE LÜTFU VE KEREMİ: HÂFIZLIK Hoşgör: Kur‘ân ile ilk buluşmanız nasıl gerçekleşti, sizi kim Kur‘ân’a teşvik etti, Kur’ân-ı ilk kimden öğrendiniz? Ahmet Mukdat ZİYLAN: Kur’ân eğitimi anne ve babada başlar. Anne ve babanın çocuğunu Kur’ân’a teşvik etmesi çocuğuna Kur’ân’a sevdirmesi ile başlar. Anne ve baba Kur’ân’ı bilmese bile çocuğunun Kur’ân eğitimi görmesi için çaba sarf eder. Nitekim benim Kur’ân ile buluşmam anne ve babamın teşviki ile olmuştur. 1940 yıllarında mahalli Kur’ân hocaları vardı. Mahalli hocaların polis tarafından ders vermeleri engellenir, açtıkları kurslar emniyet tarafından basılır ve kapatılırdı. Biz bu olaylara şâhit olduk. Bundan dolayı mahalli hocalara giderken Kur’ân cüzlerini koynumuzda saklardık. Herkes o tarihlerde Kur’ân eğitiminden mahrum olmuştur. İlk Kur’ân hocam Nazife Hoca idi. Çok hanımefendi ve sevecendi. Evi evimize 100 metre mesafede idi. Kız kardeşlerim de ondan Kur’ân öğrendiler. Babam Kur’ân okumayı bilirdi, annem bilmezdi. O dönemlerde namaz kılan pek azdı. Camiler kapalıydı. Kur’ân eğitimini engellemek için çaba sarf edilirdi. Nazife Hoca’ya Kur’ân öğrenmeye gidenler 6-7 yaşlarında idi. Ne öğrenebilirse, başka da bir imkân yoktu. Hoşgör: Hoşgör Kur‘ân Kursu size neler hatırlatıyor? Ahmet Mukdat ZİYLAN : Ben İstanbul’a gitmeden 50 sene önce Hoşgör Mahallesi’nde gecekondu evler inşa edilir, zabıtalar bunlara izin vermek istemez, halkta “hoşgörün” derdi. “Hoşgörün, hoşgörün” diye diye mahallenin ismi “Hoşgör” olur. Rahmetli Haşim BAKBAK’ın öncülüğünde Hoşgör Mahallesi’nde inşa edilen Kur’ân Kursu inşaatı esnasında da aynı sıkıntılar meydana gelir. “Hoşgörün” denilir ve ondan sonra Kur’ân kursu idarecileri tarafından “Hoşgör Kur’ân Kursu” ismi verilir. 1980 yılında hacca gitmek istedim; bende yakinen tanıdığım muhterem Rahmetli Adil ÖZBERK hocayı ziyaret ettim. Adil Hoca’ya hacca gitmezden önce Antebimize hayır yatırımı yapmak istediğimi söyledim. O da bana “Hoşgör Mahallesi’ndeki Hoşgör Kur’ân Kursumuzun binası yetersiz kalıyor, bir kat daha inşa etmek istiyoruz. O zamanda para toplanması da yasak, ondan dolayı para toplayamıyoruz” dedi. Biz de yardım ettik ve Kur’ân kursunun 50 olan öğrenci kapasitesi 90’a çıkarıldı. 6
  • 9. Hoşgör: Efendim, sizi Kur’ân’a hizmet etmeye teşvik eden nedir? Ahmet Mukdat ZİYLAN: Kur’ân’a hizmet etmek dünyanın en güzel işi peygamberimiz (s.a.v) “Sizin en hayırlınız Kur‘ânı öğrenen ve öğreteninizdir” buyuruyor. Bizde bu hadisteki övgüye mazhar olan kardeşlerimize maddi ve manevi destek olabilir miyiz, işlerini kolaylaştırabilır miyiz düşüncesiyle hizmet etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, biz geçmişte Kur’ân öğrenme imkânı tam bulamadık. Tam manasıyla öğrenemedik. Bu içimizde bir uhde oluşturdu. Kur’ân öğreniminde, iş hayatı, çeşitli hadiseler, dünyalık ağır bastı. Keşke çocukluğumuzda ve gençliğimizde Kur’ân öğrenebilseydik. Dünyanın en güzel işi, Kur’ân’ı öğrenmek, Kur’ân’ı öğretmek, onlara destek olmak, en azından onları seven olmak, bunlar dışında olma denilmiştir. Hoşgör: Hâfızlık ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Ahmet Mukdat ZİYLAN: Hâfızlık Mevlâ’mın lütfu ve keremidir. Biz Kur’ân hâfızlarına gıpta ile bakıyoruz. Cenabı Allah lütfetmiş diyoruz. “İki çift söz yeter” isimli bir kitap yazmıştık arkadaşlara hediye ediyoruz. Arkadaşlarımızdan Hüseyin NAKIBOĞLU telefon etti. Bu kitabınızı okudum, çok teşekkür ettikten sonra, iş hayatınızda çok tecrübeli olduğunuzu gördüm. Bu tecrübelerinizin ışığında keşke yapsaydım dediğiniz bir şey var mı diye sordu. Bende; yaptığım konferanslarda üniversite öğrencileri de bana bu soruyu sordular onlara hiç düşünmeden keşke bir hâfız olsaydım dedim, sizede aynısını söylüyorum, çünkü hâfızlık Allah’ın büyük bir lütfu ve keremidir. Ama maalesef üzülerek söyleyeyim biz Gaziantepli iş adamları olarak çocuklarımızı ve torunlarımızı hâfızlık eğitimine göndermiyoruz. Biz bundan 6 ay önce Konya’da iş adamı arkadaşlarla bir araya geldik. Zade Zeytinyağlarının sahibi Kadir Bey torunum hâfız oldu dedi. Ayakkabı tüccarı Mehmet BAYIR benimde torunum hâfızlıkta çalışıyor, diğeri benim torunum da hâfızlıkta çalışıyor. Bu beni çok memnun etti ama bir taraftan da üzüldüm. Biz Antepli iş adamları olarak neden çocuklarımızı, torunlarımızı hâfızlığa göndermiyoruz diye. Hâfızlık taç giyme merasiminde arkadaşlarımıza kendi çocuğumuzu veya torunumuzu hâfızlığa gönderemiyorsak da “Bir Hâfızda Sen Okut”, masraflarını karşılayarak manevi anne babası olabilirsiniz tavsiyesinde bulunduk, bu tavsiyemize hemşerilerimizin duyarlı olacağını ümit ediyoruz. Hoşgör: Kur’ân hâfızı olacak ve Kur’ân hâfızı olan kardeşlerimize tavsiyeleriniz nelerdir? Ahmet Mukdat ZİYLAN : Kur’ân hâfızı olmak isteyen öğrenci önce onu başarabileceğine inanmalı ve bu doğrultuda çalışmalıdır. Hâfız olacak kişinin aşkı olmalıdır. Ses durumu müsait olmalı zeki ve ahlâk durumu iyi olmalıdır. Zaten sağolsun hocalarımız bu kıstaslara ehemmiyet veriyorlar. Hâfız olduktan sonra hâfızlığa karşı sevgisi olmalı, ezberlediğini anlamak için çaba sarf etmeli ve anladığı ile amil olmalıdır. Hâfız olan kişi hürmete layıktır. Hâfız oldum diye kibirlenmemelidir, şımarmamalıdır, laubâli hareketlerden uzak durmalı, sık sık Kur’ânı’nı tekrar etmelidir. Onun için hep büyüklerimiz hâfız olmak zor değil, hâfızlığı muhafaza edip, hâfız ölmek zordur demişlerdir. Hâfız’ın bir güneş gibi her yerde ziyasını başkalarına yansıtması lazım, hem İslam’ı aşkla yaşamalı ve yaşatmak için de çaba sarf etmelidir. Kur’ân hâfızına gurur, kibir asla yakışmaz. Kız Kur’ân kursumuzda Türkiye 1.si olan kızımız Nuriye BAKIR’a Türkiye final yarışmasına giderken, kendisine nasihat ettik. “Kızım, yarışmada başarılı olursan gururlanma ve kibirlenme, başarılı olmazsan da sakın ha! üzülme, bu sana Allah’ın lütfudur, keremidir” dedik. Kızımızda aynı samimiyetle “eğer ben başarılı olursam, bunun Cenabı Allah’ın lütfu ve keremi olduğunu bilmezsem, Rabbim bana nasip eylemesin!” diyerek hepimizi duygulandırdı. Kızımız Türkiye 1.si olunca birazda övünerek, hocamız Osman Nuri TOPBAŞ efendiye söylediğimde, o “Bizim için her hâfız değerlidir. Türkiye 1.si olmak güzel bir şey ama gurura kapılmamak ve öğrendiklerini öğretmek, bildikleri ile amel ederse, asıl birincilik ordadır” buyurdular. Hoşgör: Hâfızlığın zekatı var mıdır nasıl olur? Ahmet Mukdat ZİYLAN: Evet. Hâfız, hâfızlığının zekâtını da vermesi lazım. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) “Bilenler bilmeyenlere öğretsinler” buyurmuştur. Hem öğrenecek hem de öğretecek bir tarafa çekilmeyecektir. En az bir kişiye öğretmelidir. Bunu şu kıssa ile daha iyi anlatmış oluruz. Vaktiyle Kırgızistan’ da bir hâfız Rus zulmünden dolayı kömür madeninde çalışmaya terk edilmiş. Bu hâfız kömür madeninde çalışmasından değil, bir hâfız yetiştiremediğinden dolayı çok rahatsız olmuş, nihayet oradaki idarecilere ben yaşlandım gücüm az kaldı, oğlumu yanıma verseniz daha çok çalışır, bana da yardımcı olur, çok verim alırsınız demiş. Onlar da bu isteğini yerine getirmişler. Amacı daha az çalışmak değil, hâfızlığı çocuğuna öğretebilmekmiş. Yer altında bile hâfız yetiştirmek! Acaba bu hâfız efendi öyle bir zulme maruz kalmasaydı ne kadar hâfız yetiştirirdi. Ayrıca Musa Efendi (K.s) Sultan Tepe’de evinin bahçesinde her sene 7-8 tane çifte yemekli düğün merasimi yapardı, tekrar da şöyle söylerdi, bu evin zekâtı çıkıyor derdi. Demek ki her şeyin zekâtı olurmuş. Onun için hâfız yetiştiren hocalara da ben gıpta ediyorum, hem de teşekkür ediyorum, devamını cenabı haktan niyaz ediyorum. Rabbim hâfız yetiştiren, hâfızlık yapan ve onlara maddi ve manevi destek olan herkesten razı olsun diyorum. Hoşgör: Efendim bu veciz ve anlamlı sohbetinizden dolayı size teşekkür eder, saygılarımı sunarım. RÖPORTAJ: Mehmet SÖNERCAN RÖPORTAJ 7
  • 10. HÂFIZLIK TAÇ GİYDİRME MERASİMİ Türkiye’nin değişik Yarım asırdır hâfız yetiştiren, bu yıl 50. eğitim yılını kutlayan Gaziantep’deki Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu, mezuniyet yörelerinden gelerek Kur’ân-ı Kerim’i baştan sona ezberleyen 38 hâfızın mezun olduğu törene Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut, Gaziantep Milletvekililleri; Nejat KOÇER, İ.Halil MAZICIOĞLU, Mehmet ERDOĞAN, Şahinbey İlçe Müftüsü Yahya Polat, çevre il ve ilçe müftüleri, Vakfın Onursal Başkanı Ahmet Mukdat Ziylan, hâfız aileleri, tüm Gaziantepliler ve çevre illerden Kur’ân aşıkları katıldı. törenine ev sahipliği Hoşgör Kur’ân Kursu’nun kendi yetiştirdiği Mehter Takımı’nın gösterisi ile başlayan törenler, Kur’ân tilaveti ve ilahilerle devam etti. Tasavvuf Musikisi Korosu’nun okuduğu ilahilerin ardından mezun olan 38 hâfız, Kur’ân’ın nur ışığının saçıldığı bir tepside Kur’ân Tanzim Töreni ile Kur’ân-ı Kerim’i öperek başlarına koydu. Mezun olan öğrencilere Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz tarafından birer cumhuriyet altını verildi. Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki ; “Kim Kurân’ı okur, ezberler, helal kıldığı şeyi helal kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse, Allah o kimseyi cennete koyar. Ayrıca hepsine cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye de şefaatçi kılınır.” (Tirmizi, Fedâilü’l-Kur’ân, 13 İbn Mace, Mukaddime, 17.) yaptı. HABER : Yusuf KİRAZ 8
  • 11. Mehmet BİLİR M. Mücahit ÇALIŞKAN İbrahim Halil KOCAOĞLAN Adil ÖZTEKİN Abdullah AYHAN Muhammed Ali EŞMELİ İ s t a n b u l Ü s k ü d a r Bağlarbaşı Camii İmam- Hatibi Hâfız Mustafa Efe’nin sunduğu merasimde İstanbul Beykoz Riva Merkez Camii İmam- Hatibi Hâfız Mehmet Bilir, Gaziantep Ali Topçuoğlu Camii İmam Hatibi Hâfız İbrahim Halil Kocaoğlan, Gaziantep Hâfız Tevfik Karslıgil Camii İmam-Hatibi Hâfız Adil Öztekin, kursun hocalarından Kurra Hâfız Muhammed Mücahit Çalışkan, Hâfız Abdullah Ayhan Kur’ân tilavetiyle gönülleri coşturdu. Merasim programı kursun Mehteran Takımı’nın gösterisiyle başladı. Yüzakı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şair Yazar Hâfız Muhammed Ali Eşmeli’nin “HÂFIZIN TACI” şiiri ile katılan davetliler duygulu anlar yaşadı. Kursun Tasavvuf Korosu en güzel ilahilerini icra etti. Mustafa EFE 9
  • 12. Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki ; “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir ” (Buharî, Fedâilu’l-Kur’an, 21) Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut da hâfız olan 38 yeni Kur’ân kursu öğrencisinin Kur’ân ve ilim adına çok değerli olduğunu ifade ederek, toplumun maneviyatsız bir gıda gibi sarsıldığı dönemde maneviyat erlerinin yetişmesinin çok anlam ifade ettiğini söyledi. Şahinbey İlçe Müftüsü Yahya Polat ise, mezun olan hâfızların yeni mesleklerinde başarılı olmalarını temenni ederek, bir yıl içerisinde 85 yataklı Bülbülzade Kur’ân Kursu’nun hizmete gireceği müjdesini verdi. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Kur’ân-ı Kerim’i okumak ve dinlemenin de çok önemli olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Kur’ân-ı okunurken, üç mertebede, merhalede dinlemek gerekir. Birincisi Hz. Muhammed okuyor ve siz dinliyormuş gibi dinleyeceksiniz. İkinci merhale Cibril’i Emin okuyor ve siz dinliyormuş gibi dinleyin. Üçüncüsü arada vesile vası-la olmadan, doğrudan Allah’tan dinliyormuş gibi dinleyeceksiniz. Çünkü Kur’ân-ı Kerim Allah’ın Resulünün kalbine işlendi. Çünkü kalp; sevgi, duygu, aşk maka-mıdır. Bu nedenle, Hz. Muhammed kalbine inen Kur’ân-ı Kerim nedeniyle canlı Kur’ândır. Kur’ân-ı yaşayan ve taşıyan insandır.” Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Gaziantep’in tarihin her dönemde önemli din alimleri ve ulemaları yetiştiren bir kent olduğuna işaret etti ve Hoşgör Kur’ân Kursu Onursal Başkanı Ahmet Mukdat Ziylan’a da teşekkür etti. 10
  • 13. Günün önemine dair bir konuşma yapan Hoşgör Kur’ân Kursları Onursal Başkanı Ahmet Mukdat Ziylan, çocuklarını esirgemeyip kurslarımıza gönderen ailelere teşekkür etti. Ziylan, Kur’ân kurslarında 500 civarında öğrencinin bulunduğunu, bunların yatılı okuduklarını ve maddi sıkıntılar çektiklerini söyledi. Hayırsever ve yardımsever iş adamlarından bu tür öğrencilere destek olmalarını isteyen Ziylan, çocuğunu göndermiyorsan “Bir çocuk da sen okut” kampanyasına kulak vereceklerini umuyorum. “Bir buçuk milyonluk Gaziantep’te böyle Kur’ân kurslarını müşkül duruma düşürmeye gönlüm razı olmaz. Benimki gibi birçok hayırseverlerin de gönlünün razı olmayacağını biliyorum.” dedi. Hâfızlara dernek, müftülük ve hayırseverler tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi. Türkiye’nin dörtbir yanından 5 binden fazla Kur’ân aşığının katıldığı program, uydudan dünyaya 3.5 saat canlı olarak, Gaziantep Olay TV ile Dost TV ve Anadolu’daki bazı yerel kanallardan yayınlandı. Hoşgör Kur’ân Kursları Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Nihat Durur ise geçmişi 50 yıla dayanan derneğin, bugüne kadar 10 binin üzerinde Kur’ân talebesi yetiştirdiğini söyledi. Bugün hâfızlıktan mezun olan 38 öğrenci ile bir kez daha gurur duyduklarını ifade eden Durur, “Derneğimizin bugüne kadar amacını en iyi şekilde yerine getirdiğini düşünüyorum. Bu mutlu günde bizi yalnız bırakmayan ve öğrencilerini bizim kurslarımıza gönderen tüm velilerimizi kutluyorum. İşte bugün bu gençlerimiz Kur’ân-ı Kerim’i koruma ve ileri nesillere taşıma amacıyla bu yolun ilk basamağı olan hâfızlık eğitimini tamamlamış ve inşallah bu amaçta muvaffak olmuşlardır” şeklinde konuştu. Hâfızlık Taç Giydirme Merasimi 11
  • 14. HÂFIZLIKTÜRKİYE 1 .’Sİ KURSUMUZDAN Konya’nın Ereğli ilçesinde düzenlenen ’Kızlar Hâfızlık Yarışması Türkiye Finali’nde, yarışmaya Gaziantep’ten katılan Nuriye Bakır Türkiye birincisi oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 11 Eylül 2011 Pazar günü saat: 10.00’da Ereğli Kültür Merkezi’nde düzenlenen finale Türkiye genelinden 7 bölge birincisi katıldı. Geçen yılın birincisi Hayrunnisa Gökbudak’ın Kur’ânı Kerim tilaveti ile başlayan yarışmada, birinci Gaziantep Şahinbey İlçe Müftülüğü Hoşgör Yatılı Kız Kur’ân Kursu öğrencisi Nuriye Bakır oldu. Yarışmada İstanbul Emniyettepe Kız Kur’ân Kursu öğrencisi Tuğba İbrahim ikinci, Konya Karatay Celaliye Kız Kur’ân Kursu öğrencisi Merve Soykun da üçüncü olmayı başardı. Yarışmada dereye giren öğrencilere, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çeşitli hediyeler verildi. Konya İl Müftüsü Şükrü Özbuğday da dereceye giren öğrencileri ödüllendirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Belgin AYDIN yarışmada dereceye giren öğrencilere hediye takdim etti. 12
  • 15. 2,5 Ayda Hâfız Olan Türkiye Birincisi Gaziantep’e Gurur Yaşattı. Gaziantep’te 2,5 ay gibi kısa bir sürede hâfızlık eğitimini tamamlayan ve Konya’nın Ereğli ilçesinde düzenlenen kızlar hâfızlık yarışmasında Türkiye birincisi olan Nuriye Bakır, başarısından dolayı İl Müftülüğü ve Kur’ân Kursu Vakfı tarafından ödüllendirildi. Nuriye Bakır için Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut’un makamında ödül töreni düzenlendi. Burada bir konuşma yapan 20 yaşındaki genç hâfıze Nuriye Bakır, hâfızlık eğitimini 2,5 ayda tamamladığını söyledi. Ardından Gaziantep’te yapılan bölge hâfızlık tespit sınavına katılarak bölge birincisi olduğunu anlatan Bakır, Ankara’da gerçekleşen ön final eleme sınavında ilk yediye girdiğini kaydetti. Konya’nın Ereğli ilçesinde yapılan Kızlar Hâfızlık Yarışmasında da Türkiye birincisi olduğunu belirten Bakır, “İnsanların, ilk önce hâfızlığı ne için istediği önemli. Allah’a karşı dürüst olmak gerekir. Baba ya da anne zoru ile insanlar tarafında çok tutulan bir şey olması insanı buna sevk ediyorsa Allah sonunda bir şeyi buna ihsan etmiyor. İhsan etse bile dünyada ihsan ediyor ve lezzetini almıyor. Herkes hâfızlık günlerinde çok zorlandım der ama ben hâfızlık günlerimi hayatımın en güzel günleri olarak andım. Hâfızlık, çok yoğun bir çalışma gerektirir. İkinci bir kitap okumamak gerektirir. Zihni meşgul edecek her şeyden uzaklaşmak gerek.” dedi. Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut da başarısından dolayı Bakır’ı kutlayarak, “Bu yavrumuzu kem gözlerden kötü nazarlardan kazadan beladan, riyadan yüce Mevlamız korusun diyorum. Okuduğu Kur’an’ın kendisine manevi muhâfızlık yapmasını şefaatçi olmasını yüce Allahtan niyaz ediyorum.“ ifadelerini kullandı. Ahmet Bulut, konuşmasının ardından Nuriye Bakır’a Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gönderilen belgeyi takdim etti. Gaziantep İl Müftülüğü ve Hoşgör Kur’ân Kursu Vakfı adına da genç hâfıza cumhuriyet altını hediye edildi. 1-7 Ekim 2011 Camiler ve Din Görevlileri Haftası m ü n a s e b e t i y l e g e r ç e k l e ş t i r i l e n açılış merasiminde Türkiye Birincisi olan Nuriye Bakır ve hocası Zeynep Sofu Şahinbey İlçe Müftüsü Yahya Polat hocamız tarafından plaket ve cumhuriyet altını ile ödüllendirildi. HABER : Sümeyye AYDIN 13
  • 16. Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki; “Kim dünyayı isterse ilme sarılsın, kim ahireti isterse ilme sarılsın, hem dünyayı hem ahireti isteyen yine ilme sarılsın” - Hocam bize kendinizi tanıtır mısınız? - 1980 İstanbul doğumluyum. Hâfızlığımı 14 yaşında tamamladım. 4 yıldır Gaziantep’te ikamet ediyorum, evli ve bir çocuk annesiyim. - Hâfızlık eğitimi vermeye ne zaman başladınız? - Hâfızlık eğitimi vermeye 1 sene önce Hoşgör Kur’ân Kursu’nda başladım. - Hâfızlık yaptığınız dönemden ve kursunuzun o dönemki şartlarından kısaca bahseder misiniz ? - 1991 yılları kurs şartları günümüzdeki kurs şartları kadar kaliteli ve verimli değildi. Öğrencinin zeka seviyesi ölçülmeden klasik yöntemle öğretilirdi. - Türkiye birincisi bir öğrenciniz var, 2,5 ayda hâfızlığını bitirmesinde uyguladığnız yöntem nedir? - Öncelikle öğrencimin sorumluluk bilincinde olması işlerimi kolaylaştırdı. İlk turunda seviyesini ölçmek için 4 ham sayfa verdim. Turunu 12 günde bitirince 2. turunda 10 ham sayfa verdim. En son 6 ham ile Allah’ın izniyle hâfızlığını 72 günde tamamladı. - İlk hâfızınız Hâfız olduğu gün neler hissettiniz? - Böyle ulvi bir hayra vesile olmak Allah’ın herkese nasip etmediği bir şey... Çok kısa surede sağlam bitirdi. Hatta ben ona “Jet Hâfız’’ım derdim. Öğrencim ve kendim adıma şunu söyleyebilirim ki hiçbir zaman hırs yapmadık. Azimle çalışıp takdiri Allah’a bıraktık . - Hâfız öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir? - Düzenli ve istikrarlı çalışmalı, hocasının yönlendirmelerini değerlendilmeli, hedefi Allah rızası edinerek en kısa sürede bitirmek için zaman belirlemeli, gereğince çaba sarf edip yorulmayı ve uykusuz kalmayı göze almalı. Bu şeylerden feragat etmeyi bilmeliler. Hâfızlık gerçekten çok bereketli bir yoldur. Hakkını veren kişi için dünyayı da ahireti de bir cennet bahçesi kılar. - Size hâfızlık eğitimini arzu ettiren şey nedir? - Allahu Teala Fatır suresinin 32. ayetinde ”Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık.” Bu ayet beni hâfızlığa aday olmama iten ayettir diyebilirim. Bir mümin için Allah’ın kelamına vâris olmaktan daha değerli bir şey olamaz. Yani Kur’ân’a her şeyiyle talip olan kişi aslında ona vâris olmak istiyor ayete göre. Ayrıca Arapça eğitimini aldıktan sonra hâfız olmamayı büyük bir eksiklik olarak görmeye başlamıştım. Bu yüzden Suriye’den döndükten 15 gün sonra hâfızlığa başladım. Hâfızlık ; “Bereketli Bir Yol” Hoşgör Yatılı Kız Kur’ân Kursu’nda hâfızlık eğitimi alıp 2,5 ay gibi kısa bir sürede hâfızlığını bitiren ve ilimize Türkiye birinciliğini yaşatan kızımız Nuriye Bakır’ın hâfızlık hocası Zeynep Sofu ile öğrencisinin başarısı ve hâfızlık üzerine sohbet ettik. 14
  • 17. RÖPORTAJ Başarıya Giden Yol... - Hâfızlığınızı 2,5 ay gibi kısa bir sürede bitirmeyi neye borçlusunuz? -Herşeyden önce bu Allah’ın fazlı ve ihsanıdır. Bunu tamamıyla kendimden bilmem nankörlük olur ama kula düşen “sebeplere sarılmak” noktasında gösterdiğim çaba şunlar olabilir: Ham sayfalarımı çoğu zaman ders saatinde bitirip, ertesi günün ders saatine kadar sürekli tekrar ederdim. Namazlarımda okur, sağlam olmadığını düşündüğüm sayfalarımı sağlamlaştırıncaya dek bıkmadan dinletirdim. Arapça biliyor olmam ve Kur’ân’a olan aşinalığım hâfızlığımı erken bitirmemde en büyük etkenlerdir. - Hâfızlık yaparken karşılaştığınız zorluklar nelerdir? - Hâfızlık sürecim için böyle bir şeyden bahsedemem. Ama son turumda hâfızlığımı tamamlıyor olduğum hissi beni oldukça zorlamıştı. Kur’ân’ın manevi yükünü hissetmeye başlamıştım ve bu yüzden son turumda çok zorlandım. Onun dışında zorluklara gelince; eğer sevginiz, her şeye galip gelecek kadar kuvvetliyse sevgi dışında her şey dile getirilmeyecek kadar küçük kalır. -Hoşgör Kız Kur’ân Kursu’na hangi vesileyle geldiniz ve kursun hâfızlığınıza katkıları nelerdir? - Diğer kurslara izlenimlerimle şunu söyleyebilirim ki; Hoşgör Kur’ân Kursu Türkiye genelinde eğitim standartları yüksek, nadir kurslardan birisidir… Özellikle hâfızlık eğitimine elverişli, öğrencinin bütünüyle hâfızlığa odaklanmısını sağlayan zemine sahip. Ayrıca fiziki standartlarının yüksek olması, idarecisinden hizmetlisine seviyeli ve samimi insanların varlığı da avantaj. Hâfızlık eğitimi veren hocalarımızın deneyimleri ve tecrübeleri de kursumuzun ilk senesinde yüksek bir başarı oranına sahip olmasına vesiledir. - Hâfız olmaya aday arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir? - Talibi olduğumuz şey zor, sıkıntılı, ağır, hatta bazen kaldıramadığımızı düşünüp pes etme noktasına gelebileceğimiz bir şey. Ama şunu asla unutmamalıyız ki bu işe gönül verdiğimiz oranda Allah onu bize sevdirecek ve kolaylaştıracaktır. Her ezberlenen ayet ilk indiği günün heyecanını ve sürurunu doldurmalı kalplerimize... Ve bilmeliyiz ki bu yol, aşkın ihlası ve istikrarın yoludur. Böyle hayırlı ve bereketli günlerin kıymetini bilmeli, Allahu Teala’ya en yakın zamanlarımızın bu zamanlar olduğunu unutmamalıyız. Ayrıca ezberi zayıflatan boş işlerden ve haramlardan (gıybet başta olmak üzere haram şeyleri müşahede etme, dinleme vs.) uzak durmalıyız. İlahi mesajları ezberlerken bu mesajlardan gafil kalmamalı meal ve tefsir okumaya da itina göstermeliyiz. Çünkü ayet ve hadislerde bahsi geçen hâfız Kur’ân-ı Kerim’le daim, kaim ve onun vakarıyla bezenmiş hâfızdır. -Yarışmaya hazırlandığınız süreçten bahseder misiniz? - Öncelikle bunun hayırda yarış olması noktasında niyetimi netleştirmem gerekir diye düşünüyordum. Çalışma sürecinin sonuna kadar gereken gayreti hırsla değil, azimle ve ezbere değil, Allah’a güvenerek göstermem gerekiyordu. Bölge birincisi seçildiğim zamandan itibaren genelde zorlandığım cüzler başta olmak üzere sık sık has döndüm. Ankara’da gerçekleşen ön elemelerde 20 bölgeden ilk 7’ye girmek bana biraz daha ümit verdi. O süreçten itibaren kursumuzun idarecisi Mevlüt Gül hocamızla çalışmaya başladım. Ramazanda ezberden mukabele okumakta ezberimi kuvvetlendirmem de yardımcı oldu. 11 Eylül’de Konya Ereğli’de hâfızlık finali gerçekleştirildi. O gün okuyacağım masaya doğru ilerlerken şu anda Allah’ın benim için dilediği şeye doğru yürüyorum diye düşünüyorum ve bu masadan yine onun dilediğinden başka bir neticeyle kalkmayacağım… Ve 3 sorunun tamamını istenilen şekilde tamamlayarak Türkiye Birincisi olmaya hak kazandım. 13 yaşımdan beri İslami eğitimimde destek ve teşvikleriyle yanımda olan aileme, emeğime ve başarıma ortak bütün hocalarıma ve Hoşgör camiasına şükran ve saygılarımı sunarım. Röportaj: Elif DAL 15
  • 18. KUR’ÂN HÂFIZLARI Derneğe sadece hâfızlar değil hâfızlığın bir gelenek haline gelmesini isteyen herkes üye olabilir. Dernek Başkanı Hâfız İbrahim Halil Kocaoğlan, Dernek Başkan Yardımcısı Cumaali Deniz , Dernek Genel Sekreteri Yusuf Kiraz ve üyelerimizin bir çoğu Hoşgör Külliyesi’nden mezun olmuştur. Mezun Hâfızların, Hâfızlar Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarında yer alması, üye olması, sosyalleşmesi ve Kur’an’ı temsil yeteneği yüksek insanlar yetişmesini istiyoruz. Hâfızlar maddi ve manevi ilimlerle süslenmiş olmalı. Toplumumuz bu şekilde hâfızlar istiyor. Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu’ndan mezun olan veya Hâfızlık Belgesi olan kardeşlerimizin birlik ve beraberliklerini devam ettirmek amacıyla kurduğumuz derneğe üye yaparak görüşmeye devam ediyoruz. Gaziantep’teki hâfızların sorunlarına çözüm arayacak ve hâfızlıkla ilgili etkinlikler yapan derneğimizin en önemli amaçlarından biri de hâfızların kaynaşmalarını sağlamaktır. Gerek hâfız gerekse bu işe gönül vermiş bütün kardeşlerimizi bir çatı altında toplayarak , etkinlikler, yarışmalar düzenleyerek, hatim, mukabeleleri GAZİANTEP VE GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ Hâfızlar Derneği 07 Mart 2007 tarihinde kendi arasında ilk toplantısını yapan 7 kişilik yönetim kurulumuz, önce Allah (C.C)’ın yardımı ile iş bölümü yaparak, gerek hâfız kardeşlerimiz gerekse bu işe gönül vermiş kardeşlerimiz eşliğinde hâfızlara ve gönüllülere yakışır bir müessese haline getirilmiştir. 16
  • 19. hâfızlar tarafından düzenleyerek hâfız kardeşimizi camilerimize yerleştirip hem işi ehlinden dinlemiş olacak hem de hâfız kardeşlerimizi maddi manevi yetişmiş olmasına zemin hazırlamış olacağız. Gayemiz; hâfızlarımızın kuru kuruya bir hâfız olması değil, maddi ve manevi ilimlerle onu ziynetlendirmiş çift kanatlı olmasıdır. Bunun içinde dernek kendi organları dahilinde İslam dinini öğretmek için kurs, seminer vb. faaliyetlerde bulunmak, yeni hâfızlar yetiştirilmesinde yardımcı olmak, musiki alet ve edavatı ile musiki çalışmaları, konser, tiyatro, sergi, spor, gezi ve eğlenceli etkinlikler vb. düzenlemek, bu bağlamda çalışmalar yapmak gerek hâfızlarımız gerekse gönüldaşlarımızın bu tür etkinliklerden yararlanmalarını sağlamak, köylerde, uzak yerlerde sedası, hâfızlığı hoş olan kardeşlerimizin merkezimize gelebilmesi için gayretler sarfetmek ve bu dernek sebebi ile Van’dan Edirne’ye kadar hâfızlarımızı birbirleri ile kucaklatıp birbirlerini, kendi değerlerimizi tanımalarına zemin hazırlamak. Hafta da 1 gün dernek faaliyetlerini görüşmek üzere haftalık toplantı düzenlenmekte, dernek binasında çay sohbeti v.b. programlar yapılmaktadır. Eğitim programları, seminerler, konferanslar düzenleniyor. Derneğimizin tanıtımı için Hoş Seda Geceleri gibi halka açık programlar yapılmaktadır. Zaman zaman mezarlık ziyaretlerinde bulunarak Gaziantep’e hizmet etmiş hâfızları anma merasimleri yapılmaktadır. Okunan hatimleri bizzat mezarları başında duaları okunmaktadır. Hâfızlarımız 3 aylarda ve yıl boyunca hatimler okumaya devam ediyor. Ramazan aylarında tüm camilerde mukabeleler hâfızlar tarafından okunuyor. Bu tür etkinliklerimizde inanıyoruz ki Gaziantepliler bizleri yalnız bırakmayacaklardır. Bunun yanında 23 Haziran 2007 tarihinde açıkhava anfi tiyatro salonunda yaklaşık 3000 kişinin katılımı ile Hoş Seda Gecesi yapılmıştır. Davetimize bizi kırmayıp teşrif eden Prof. Dr. M. Emin AY beyefendiye, Vali yardımcılarımıza, Türkiye Birincisi Mehmet BİLİR kardeşimize, KUR’ÂN HÂFIZLARI GELMİŞLER BİR ARAYA HÂFIZLAR TOPLULUĞU KUR’ÂNIN ŞİFASIYLA BULDULAR MUTLULUĞU. OKU HÂFIZ KARDEŞİM ÂYÂT-I BEYYİNÂTI KUR’ÂNIN SADASIYLA İNLETİN SEMÂVÂTI. ONLAR Kİ YERYÜZÜNÜN CANLI BİR KUR’ÂNIDIR KUR’ÂNI İLK OKUYAN NEBİLER SULTANIDIR. YA RAB BİZİ AYIRMA KİTAB-I KUR’ÂNINDAN BİR ZERRE İHSAN EYLE KURÂNIN AHLAKINDAN. KUR’ÂNSIZ YAŞAYANLAR GAFLETTE HÜSRANDADIR KUR’ÂNLA YAŞAYANLAR RAHMET-İ RAHMANDADIR. DÖRT KİTABIN MANASI LA İLAHE İLLALLAH KUR’ÂN TASDİK EDİYOR MUHAMMED RASULALLAH. YILLARDIR OKUNMAKTA SAYISIZ HATMİ ŞERİF MEVLAM HALİS KULLARI NASIL EDİYOR TARİF. İNSAN Kİ İNSAN OLUR MEVLAYI TANIDIKÇA SIDDIYKI EKBER OLUR KUR’ÂNLA YAŞADIKÇA. DURMA OKU KUR’ÂNI TA Kİ MAHŞERE KADAR AÇILIR BÜTÜN YOLLAR CENNET-İ ÂLÂYA KADAR. HÂFIZLAR ZÜMRESİNE SALÂT-U SELAMLAR OLSUN MEVLANIN RAHMETİ İLE MAKAMLARI CENNET OLSUN. M. EMİN ERBALCI 22/06/2007 (Kur’ân Hâfızları Derneğine İthafen) Tasavvuf ve Semazen ekibindeki kardeşlerimize, müftülerimize, hâfız ve hocalarımıza, basın mensubu arkadaşlarımıza, dernek ve cemiyetlerden gelen kardeşlerimize, Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursu mensuplarına, hocalarına ve talebelerine, İstanbul, Antakya, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Erzurum’dan teşrif eden hocalarımıza ve gönüldaşlarımıza, günlerce gecemiz için perde ardından çalışıp ismi dahi söylenmeyen tüm kardeşlerimize, gecemizde bizi yalnız bırakmayan uzaktan ve yakından teşrif eden tüm Kur’an aşığı kardeşlerimize teşekkürü bir borç biliriz. HABER : Mehmet SÖNERCAN 17
  • 20. Gaziler Şehrinin Kur’ân Sevdalıları Prof. Dr. M. EMİN AY - Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Anadolu; medeniyetin, insanlığın, şefkatin, şecaatin, cömertliğin, cesaretin ve misafirperverliğin, kısacası güzelliklerin beşiği, yurdu, vatanı… Ve Kur’an-ı Kerîm; insanlık âlemine tüm bu güzellikleri öğreten ve öğütleyen mukaddes kitaplar zincirindeki son halka… Kur’an-ı Kerim’in yüzyıllardır okunduğu, öğretildiği Anadolu’da şimdi ter ü taze bir dernek var. Gaziantep Kur’an Hâfızları ve Gönüllüleri Eğitim ve Kültür Derneği… Evet, adından da anlaşılacağı üzere, sadece Gaziantepli hâfızları değil, Kur’an’a gönül veren tüm Kur’an sevdalılarını bağrına basmak, onları Kur’an kültürüyle eğitmek ve diğer ilimlerle takviye ederek “zülcenaheyn” yani çift kanatlı hale getirmek için kurulan bir dernek. Biz de Kur’an’a hizmet maksadıyla kurulan bu derneği diğer şehirlere de örnek teşkil etmesi arzusu ve dileğiyle bu yazımızda sizlere tanıtmak istedik. Değerli okuyucum. Gaziantep, kimilerine göre Peygamberimizin Şam ve Yemen hakkında yaptığı duada zikredilen Şam coğrafyasının uzandığı bir belde olarak görülmektedir. Böylesi bir kabul, şehri manevî açıdan değerli hale getirmektedir. Doğrusu havası, suyu, gölgesindeki serin esintisi, akşam saatlerindeki tatlı meltemiyle farklılığını hemen hissediyorsunuz Gaziantep’in… Ancak şehrin muhtelif mekânlarında savaş yıllarından kalan acı hatıralar da hala canlılığını muhafaza ediyor. Kurşun izlerinin yaraladığı nice duvar sizi alıp o talihsiz günlere götürüyor. Bununla beraber yöre insanının çalışkanlığı, misafirperverliği ve hoşsohbeti bu Anadolu şehrinin kısa sürede silkinerek üzerindeki sıkıntılardan kurtulmayı çabucak gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Gerçekten Gaziantep, işgale uğrayan memleketlerimiz içinde belki de en hızlı toparlanıp ekonomik anlamda da bağımsızlığını ilan etmiş illerimizin başında belki de ilk sırasında yer alıyor denilebilir. Gündüz saatlerinde yaptığımız kısa süreli şehir gezisi Gaziantep’in, bir tarih kenti olması yanında aynı zamanda sanayi ve ticaret merkezi olarak da göz doldurduğunu ortaya koyuyor. Nitekim son yıllarda savaş sebebiyle Irak’ta yapılamayan fuarlar için bu ilimizin seçilmesi söylediklerimizi destekleyen bir durum olarak kabul edilebilir. Başkanlığını İbrahim Halil Kocaoğlan, Başkan Yardımcılıklarını Hasan Yertürk ve Cumali Deniz’in üstlendiği Gaziantep Kur’an Hâfızları ve Gönüllüleri Eğitim ve Kültür Derneği, seçkin bir davetli topluluğunun katılımıyla 23 Haziran 2007 Cumartesi günü saat 14.30’da açılışını yaparak hizmet hayatına başlamış oldu. Söz konusu derneğin aynı gün akşam Anfi Tiyatroda düzenlediği Hoş Seda Gecesi’ne ise yaklaşık 3.000 kişilik bir izleyici kitlesi katıldı. Başkan İbrahim Halil Kocaoğlan, gerek gündüz gerekse akşam yaptığı konuşmalarda derneğin kuruluş amacını belirtirken şu hususlara vurgu yaptı; “Kur’an hâfızları için, Kur’an-ı Kerîm’in düzgün okunması ve ezberlenmesi konusunda icab eden çalışma ve faaliyetlerde bulunmak; ezberledikleri mukaddes kitabın anlamına da vakıf kimseler olarak yetişmelerini sağlamak. Kur’an-ı Kerîm öğreticileri ve hâfız adaylarının, kendilerine kucak açan bir dernekleri olduğu ve bu derneğin onların her türlü problemiyle yakından ilgilenmek üzere hazır bulunduğu hissini vermek. Bu bağlamda, musiki çalışmaları yapmak, gönüllülerin de katılacağı konser, tiyatro, sergi, spor, gezi ve eğlenceli etkinlikler vb. düzenlemek Yine bu hâfızların diğer ilimlerden de haberdar olabilmelerini sağlamak maksadıyla gerekli teşebbüslerde bulunmak ve çalışmalar yapmak. Bu bağlamda, bilgisayar ve yabancı diller kursu, kermes, seminer, yarışma, konferans ve panel gibi eğitim çalışmaları düzenlemek. 09 Temmuz 2007 tarihinden itibaren Gaziantep’te Alaybey Camii, Merkez Ulu Cami, M. Paşa Cami, Hacınasır Camii, Tekke Camii, Çıksorut Fâtih Camii ve Karşıyaka Merkez Camilerinde dernek üyesi hâfızlar tarafından hatim okunmasına başlamak.” Biz de başkanları tarafından derneklerinin kuruluş amaçları bu maddelerle kamuoyuna ilan edilen bu değerli kuruluşu, kayıtlı 120 hâfız üyesi, idarecileri ve başkanlarıyla birlikte gönülden tebrik ediyor, Cenab-ı Hak’tan muvaffakiyetler diliyoruz. Son olarak niyazımız, Gaziantep’te sık sık duyduğumuz bir dua olsun: Allah emsallerinin sayısını arttırsın. (Âmin) 18
  • 21. Muhterem Müslümanlar; Allah’ın yeryüzünde muhatap kabul edip, Habibi (s.a.v) vasıtasıyla; biz, sevdiği kullara gönderdiği en son ve mükemmel kitap Kur’ân-ı Azimüşşândır. Kur’an, okumak manasınadır, Kur’ânı okuyana kâri, başından sonuna ezberleyene de Hâfız denir. Başta okuduğum ayet-i celilelede Mevlamız, ‘Muhakkak ki Bu Kur’ânı Biz indirdik, Elbette O’nu koruyacak olan da biziz’ buyurarak Onun hâfızlar vasıtası ile kıyamete kadar korunacağını apaçık vurgulamıştır. Kainatta okunması ibadet, ezberlenmesi ibadet, dinlenilmesi ibadet, hatta yüzüne bakılması dahi ibadet olan ve mükafat kazandıran bir ikinci kitap yoktur. Yine başından sonuna, noktası virgülüne kadar ezberlenen ikinci bir kitap ta yoktur. Kur’anı ezberleyen Hâfızlarımız için bakın Sevgililer Sevgilisi Peygamberimiz (S.A.V) ne buyuruyor: ‘Benim ümmetimin en şereflileri Kur’ân Hâfızlarıdır.’ Yine Peygamberimiz (S.A.V) Kur’ânı ezberleyip iyi bilen kimse Melekût âlemindeki hususi bir sınıf meleklerle beraberdir. Çalışırken öğrenmek ve ezberlemekte güçlük çeken kimseye de iki kat mükafat vardır buyurmuşlardır. Şimdi bir düşünelim dünya ahiretin tarlası hükmündedir, dünyalık bir makam ve mevkilere gelsinler diye evlatlarımıza özel eğitimler aldırır, dünyasını mamur ederiz, yarın kıyamet gününde o evlat ‘Sen benim ahiretim için bana ne verdin baba’ diye davacı olduğunda verecek cevabımız olmaz. Bakınız Muhterem Müminler; Evlatlarını Kur’an ehli eden, hâfız edenler hakkında dünyada ilk Kur’ân Hâfızı olan Şerefli Peygamberimiz (S.A.V)ne buyuruyor: Kim Kur’ânı ezberler ve hükümlerine göre amel ederse o hâfızın babasına, kıyamet gününde bir tac giydirilir, Bu tacın ışığı, güneş, dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir buyurarak ümmetine hâfızlık mesleğinin önemini ve yapılması gerekliliğini tavsiye etmiştir. Şairin hâfızlar için dediği gibi; Oku hâfız kardeşim, âyât-ı beyyinâtı, Kur’ânın sadasıyla inletin semâvâtı. Onlar ki yeryüzünün canlı bir Kur’ânıdır Kur’ânı ilk okuyan Nebiler Sultanıdır. Mevlamız muhafaza eylesin kitabımız yeryüzünden kalksa hâfızlar zümresi aynı noktası harekesi ile bir anda aynısını mevlamızın izni ile meydana getirirler. O şerefli Peygamberimiz, Kur’ân ehline, oku ve yüksel, dünyada düzgün bir şekilde okuduğun gibi oku denilecektir. Oku ! zira buradaki derecen okuduğun son ayetin sayısına göre olacaktır. Kur’ân Hâfızlığının Önemi Muhterem Müminler, Kur’ânın Kur’an ehline dört büyük faydası vardır. 1-İbadettir. 2- Derecâttır. 3- Dünya ve ahirete yönelik hayattır. 4-Tecelliyattır. Çünkü kıyamet günü mevlamızın cemalini en çok görecekler Kur’ânı çok okuyanlardır. Bizlere düşen hiç değilse evlatlarımızı, torunlarımızı, kızlarımızı, Kur’ân-ı Kerimin güzel okunmasında ve ezberlenmesi noktasında yetiştirmektir. Biz yetiştiremiyor isek ehli olan Kur’ân kurslarımıza, hâfız hocalarımıza teslim edip hem dünyasını hem ahiretini mâmur etmektir. Doktorumuz hâfız doktor olsun, kimyacımız Kur’ânla bütünleşmiş kimyager hâfız olsun ne kaybederiz. Bilakis kazanırız. Unutmayalım ki Kur’ân, Hakkın ezeli hutbesi olarak, arştan iner gibi iner, İner ki gönüller Hz. Ahmed (S.A.V)’in aydınlık dünyasına bir kere daha uyanır. Bizleri bizlerden sonra hayır ile yad edecek, Fâtihalar gönderecek bir nesil istiyorsak neslimizi koruyup Kur’ân ehli etmeye gayret edelim. Hâfızlar zümresine salât-u selamlar olsun Mevlanın rahmeti ile makamları cennet olsun. Allah’ın Kelamı Senin Baştacın Okuyup Okutmaktır Miracın Rabbimin Kelamı Okudukların İlahi Sadasın Sen Hâfızım Yıllarını Verip Ezberledin Kelamı Sana Abdestsiz El Değdirmek Revamı Rabbim Senden İster Okumanı, Devamı Rabbimin İnsanlara Nimetisin Hâfızım Hâfız Olmayan Senin Kadrini Bilmez Besmelesiz Açılan Ağız Hiç Çözülmez Sana Kıymet Vermeyenler Hiç Gülmez Kur’ânın İnsanlara Şakıyan Bülbülüsün Hâfızım Allahın Kelamını Yırtıp Yaktılar O Günlerde Hâfız Pek Bırakmadılar Ölüm Döşeğinde Hep Seni Aradılar Sen Geleceğin Işığısın Hâfızım Kur’ân Kurslarını Hep Hor Gördüler Hain Olmadığını Hiç Bilmediler Azraili Görünce Yardım Dilediler Sen İncisin Yakutsun Hâfızım Senin Yetmiş Kişiye Şefaat Hakkındır İslamı Yaşarsan Cehennem Yakmayacaktır Senin Okuyup Ezberlediklerin Kelâmullahtır Sen Kelâmullah Bülbülüsün Hâfızım Bedirde Uhudda Seni Şehid Ettiler Neslimiz Kıyamete Kadar Hiç Bilmediler Sana Bu Dünyada Tam Hak Vermediler Ahirette Hakkını Alacaksın Hâfızım Hâfız SAİT KİLİT - 1995 İbrahim Halil KOCAOĞLAN / İmam Hatip - Şehitkamil HUTBE 19
  • 22. Ramazan denilince aklımıza ilk oruç, iftarlar, sahurlar, teravihler ve bolca ibadet gelir. Ramazan ayına, bu sene de kavuştuk çok şükür... Geçen sene beraber olduğumuz öğretmenlerimiz, belletmenlerimiz, öğrencilerimiz, yardımsever ağabeylerimiz, yakınlarımız, tanıdıklarımız ve her yaştan insan vardı... Kimi öğrencilerimiz mezun oldu, kimi görevlilerimiz başka yerlerde görev aldılar, kimi ağabeylerimiz şu anda öteki alemdeler… Evet, böyle bir takdirin içinde bizler de olabilirdik. Değil mi? Lütfedildiğimiz, korunduğumuz ve sağlıklı ömürler bahşedildiğimiz için, sonsuz şükürler olsun… Bizler her zaman, avantajlara, menfaatlere, makam-mevki, servet veya sevdiklerimize ulaştığımız zaman çok seviniriz ve bu ulaşmaya da, kavuştuk deriz ya. İşte Ramazan da, bizler için ve tüm insanlık alemi için, maddi ve manevi açılardan, avantajlar ve menfaatlerle dolu bir ay’dır. İşte bunlara tekrar kavuştuk, bunun için de şükürler olsun... Külliyede Ramazan Bir Başka Güzel Bu yazımızda sizlere kurslarımızdan Hoşgör Külliyesi’nde ve Kız Kur’ân Kursumuzda yaşanan Ramazan coşkusunu anlatmaya çalışacağız. Ramazan ayı, yanlış giden hayatı düzeltmek, ibadete, Allah’a kulluğa başlamak için başlı başına fırsattır. Diğer zamanların ibadetlerine ek olarak ramazandaki ibadetler çok daha sıcak, kucaklayıcı hissedilir. Toplu halde neşeyle yaşanır ve iz bırakır. Her sene olduğu gibi bu senede düzenlenen etkinlikler ile geleneksel hale gelen ve Ramazan ayı boyunca verilen İFTAR davetleriyle Külliyeye gelen misafirler ile öğrenciler birlikte çok güzel iftar sofralarında ve teravih namazlarında buluşuyorlar. Kur’ân-ı Kerim tilavetleri, sohbetler, ilahiler v.b. birçok etkinlik düzenleniyor. Bu sene de hayırseverler tarafından verilen iftar sofralarında tüm gönül dostları ile kursumuzda verilen iftar programlarında buluştuk. Ne mutluluktur o öyle! Cismanî varlığını Allah’ın emrine adamış olmanın gönül huzuruyla bir sofrada beklemek... HABER : Abdullah BAYRAM 20
  • 23. Terâvih namazı ile karşılanırdı, mübârek Ramazan-ı Şerîf… Sahura kalkıp da abdest alınca vücudumuzdaki tüm zararlı düşünceler, kötü huylarda dökülür giderdi, öyle hissederdik. Âh o mukâbeleler!.. Melek gibi beyaz atkılarını başlarına alan öğrencilerimiz, her gün mukâbele dinlerlerdi. Ellerde Kur’ân’lar, saygı ile öperek açılır, öperek kapatılır. Mukâbele dinleyen öğrencilerimiz daha sâkin ve hırçınlıktan âzâde olduklarını gözlemledik. Sessiz ve sükûnetle dinlenilen mukâbeleler, gönüllerin inşirahına (gönüllerin ferahlamasına) sebep olup, öğrencilerimiz, sanki daha bir nurlanarak, gönülleri daha bir huzur doldu. Huşû ile kılınan beş vakit namazlar, Ramazan ayına özel, daha fazla ibadet etmek gayesiyle çekilen tesbihler, bir de tek başına okuduğu hatimler… Kursumuzdan taşan Kur’ân nûru, bizlere huzur ve sükûnet verirdi. On sekiz saat boyunca dikkatlice kullanılması gerekli olan enerjimizi, öylesine sokak koşuşturmalarına harcayamazdık doğrusu… Daha ağır, daha vakur olurduk, Ramazan günlerinde... Ramazan gelince öğrencilerimizce karşılıklı gizli bir sulh îlân edildi. Birisi ablacığım, biri de onun biricik kardeşi oluverdi. Normal zamanlarda dünyanın sözünü peşi peşine sıralayan öğrencilerimiz; Ramazan ayında değil kavga etmek, boş konuşmadılar bile… Oruç, sadece midelerine değil, dillerine de kilit vurdu. Orucumuzu açtıktan sonra; uzun zaman aç ve susuzluğa dayanamayan öğrenciler, ertesi günü oruç tutamayacağımıza kanaat getirir; sahura herkesten önce kalkardı. Teravihi uzun bulur, ama kılıp bitirdikten sonra ne çabuk bittiğini hisseder, ertesi gün yine koşarak mescide giderdi. Çünkü her zorlukla beraber oruç ibâdetinin gönlümüzde bıraktığı huzur ve “bir daha tutalım, ertesi günü de tutalım” aşkı, zorlukları siler de geçerdi. Ortak kanaat şudur ki; Ramazan ayında bütün kurslarımıza bolluk bereket girer. Zamanda bereket, arkadaşlıkta bereket, ibâdette bereket, mutfakta, erzakta, pişirilen yemekte bereket, muhabbette bereket… Bereket üstüne bereket… Hurmanın, meyan şerbetinin, suyun, tatlının, külliyemizin avlusunda oturmak... Akşam namazından önce kurulan sofra da iftar açmak… Sanki Mekke, Medine iftarları... Ezanla birlikte sanki bütün tatları yeniden keşfederek yaşadığını, nefes aldığını, var olduğunu hissetmek... Kız Kursumuzda Ramazan 21
  • 24. MUSAB BİN UMEYR (r.a) Sahabe-i kiramdan ve ensardan olup, rasûlüllah (s.a.s)’ın vahiy kâtiplerindendir. Übeyy (r.a)’in babasının adı Ka’b, an-nesinin ismi Süheyle’dir. İki künyesi vardır: Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), kendisine “Ebû Münzir” künyesini vermiş, adına ilaveten de “Seyyidül-Ensar” lakabını koymuştur. Hazrec kabilesinin Neccaroğulları kolundandır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Übeyy b. Ka’b’ın İslam’ı kabul etmesi Rasulüllah(s.a.s)’ın Medine’ye hicret etmesinden önce, Akabe biatlarında ol-mustur. Übeyy b. Ka’b İkinci Akabe biatında Rasûlüllah (s.a.s)’a biat eden yetmiş kişi içerisinde idi. Rasûlüllah (s.a.s) Medineli Müslümanlar arasında yapmış olduğu kardeşlik antlaşmasında Übeyy b. Ka’b ile Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen on kişi)’den Said b. Zeyd’i kardeş yaptı. Übeyy, Rasûl-ü Ekrem ile Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün muharebelere katıldı. Uhud muharebesinde kendisine bir ok isabet etmiş, Rasûlül-lah (s.a.s) ona bir doktor göndermiş, doktor okun girdiği yerdeki damarı keserek üzerini dağlamıştı. Bu suretle Übeyy b. Ka’b bu arızadan kurtulmuş oldu (bk. Müslim, Selam:73-74). Übeyy b. Ka’b cahiliye döneminde de okuma yazma bilen az sayıdaki kimselerden biri idi. (İbn Sa’d, Tabakat, I, 498). Rasulüllah(s.a.s) Medine’ye hicret edince, orada, en-sar içerisinde yazılarını ilk yazan Übeyy b. Ka’b olmuştur (İbn Seyyidi’n-Nas, II, 315). Yazdığı yazıların sonuna “filan oğlu filan yazdı” diyenlerin de ilki idi (Ibnü’l-Esır, Üsdü’l-Ğabe). Şu halde Medine döneminde Rasulüllah(s.a.s)’e gelen va-hyi ilk yazan Übeyy b. Ka’b olmustur. Übeyy b. Ka’b olmadığı zaman Zeyd b. Sabit yazardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ilahi vahyi Cebrail (a.s)’den aldığı zaman, Übeyy b. Ka’b onu daha yazının ıslaklığı üzerinde iken ezberler, Rasûlüllah (s.a.s)’a okurdu (Zehebî, Siyer, I, 280) Übeyy ashabın en alimlerinden-di. Tabiinin büyük bilginlerinden olan Mesruk (663/683) söyle derdi: “Rasûlüllah (s.a.s)’ın ashabıyla görüştüm. ilimlerinin şu altı kişiye dayandığını gördüm: Ali b. Ebu Talip, Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Sabit, Übeyy b. Ka’b ve Ebu’d-Derdâ “( İbn ü’l- Kayyım, İ’lâmu’l-Muvakkıîn, I, 16). Übeyy b. Ka’b, Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi okuyan sahabil-erden idi. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Ümmetimin en iyi okuyanı Übeyy’dir.” (Zehebî, Siyer: I, 392) buyurmuştur. Bu sebeple Seyyidü’l-Kurra (Kur’ân okuyucuların efendisi) lakabıyla tanınmıştı. Kur’ân-ı Kerîm’i sekiz gecede hatme-derdi. Rasulüllah(s.a.s)’ın zamanında Kur’ân’ı cem’ ederek ona arzeden sayılı sahabîlerden biri idi. Nitekim Enes b. Malik, “Rasûlüllah (s.a.s) zamanında Kur’ân’ı dört kişi hıfzetmış olup hepsi de ensardandı. Bunlar: Übeyy b. Ka’b, Muaz b. Cebel, Ebû Zeyd ve Zeyd b. Sabit’tir” (Buharî, Menakıbu’l Ensar: 17; Tirmizî, Menâkıb: 33) demiştir. Übeyy b. Ka’b, Rasûlüllah (s.a.s)’ın ashabına Kur’ân’ı kendile-rinden öğrenmelerini tavsiye ettıği dört kişiden biridir. Abdul-lah b. Amr b. As’dan söyle rivayet edilmiştir: Rasulüllah(s.a.s)’ın şöyle buyurduğunu işittim: “Kur’ân’ı dört kişiden alın (öğrenin). Abdullah b. Mes’ud’dan,-Rasulüllah(s.a.s) önce bunu zikretti, Ebu Huzeyfe’nin mevlası Salim den, Muaz b. Cebel’den ve Übeyy b. Ka’b’dan” (Buharî, Menakıbu’I-Ensar:16). Bu dört sa-habîden Muaz ile Übeyy ensardan, Abdullah b. Mes’ud ile Sa-lim ise muhacirlerdendir. Rasûlüllah (s.a.s) Übeyy b. Ka’b’ı, Kur’ân-ı Kerim’i iyi bilen bir sahabî olması sebebiyle öğretmen olarak tayin etmişti. Mescid-i Nebevi’de Kur’ân-ı Kerîm’i öğretirdi. Aralarında Ebu Hureyre, Abdullah İbn Saib ve Abdullah İbn Abbas’ın da bulunduğu birçok sahabînin hocalığını yapmıştır. O, Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de almazdı. Übeyy bin Ka’b (r.a.), Kur’ân-ı kerim’i bizzat Peygam-ber efendimiz (s.a.v.) den öğrenenler arasındadır. Hâfız SAHABELER YAZI DİZİSİ (2) ÜBEYY İBN KA’B (r.a) (Kur’ân Kıraatinde ve Kur’ân Tefsirinde bir Otorite) 22
  • 25. Rasûlüllah (s.a.s) Übeyy b. Ka’b’ı, Kur’ân-ı Kerim’i iyi bilen bir sahabî olması sebebiyle öğretmen olarak tayin etmişti. Mescid-i Nebevi’de Kur’ân-ı Kerîm’i öğretirdi. Aralarında Ebu Hureyre, Abdullah İbn Saib ve Abdullah İbn Abbas’ın da bulunduğu birçok sahabînin hocalığını yapmıştır. O, Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de almazdı. Übeyy bin Ka’b (r.a.), Kur’ân-ı Kerim’i bizzat Peygamber efendimiz (s.a.v.) den öğrenenler arasındadır. Übeyy bin Ka’b (r.a.) talebelerine karşı çok edepli, nazik ve disiplinli bir sahabi idi. Derslerini ciddi ve düzenli olmasını isterdi. Talebelerinden ayrı bir yere oturmaz, onlarla aynı se-viyede bulunur, öylece ders verirdi. Kendisi için özel Mushaf yazmıştı bu mushafa da; “Hazret-i Übeyy Mushafı” denilmek-tedir. Übeyy b. Ka’b, Kur’ân’ın lafızlarının eda keyfiyetini, kıra-at vecihleriyle ilgili hususiyetlerini öğrenmeye özen gös-terirdi. Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e Übey’e Kur’ân okumasını emretmiştir. Enes b. Malik (r.a)’dan söyle rivayet edildi: Rasulüllah (s.a.s) Übeyy b. Ka’b’ın: “Allah bana Lemyekünillezîne keferu suresini sana okumamı emret-ti” buyurdu. Übeyy “Allah benim adımı da andı mı?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Evet” deyince Übeyy b. Ka’b sevincinden ağladı (Tecrid-ı Sarih Tercümesi: X, 21). Übey b. Ka’b, kıraati bizzat Rasulüllah (s.a.v)’den almıştır Kur’ân-ı Kerîm’e karsı duyduğu rağbet ve arzu Übeyy b. Ka’b’ın fazile-tini artırmış, bu sebeple Rasûlüllah (s.a.v)’ın takdirini, ashabın saygısını kazanmıştır. Übeyy b. Ka’b aynı zamanda Rasûlüllah (s.a.v) zamanında fetva veren az sayıda sahabîden biridir. “Rasûlüllah (s.a.v) za-manında fetva veren, üçü muhacir ve üçü ensardan olmak üzere altı kişi idi. Muhacirlerden olanlar Ömer, Osman, Ali; ensardan olanlar da Übey b. Ka’b, Muaz b. Cebel ve Zeyd b. Sabit’tir” (İbn Sa’d, aynı eser: II, 350). Übeyy b. Ka’b, Rasûlüllah (s.a.v) zamanında idari görev-lerde de bulunmuştur. Rasûlüllah (s.a.v) onu bazı kabilelerin zekâtlarını toplamak üzere görevlendirmişti. Übeyy b. Ka’b’ın, Rasûlüllah (s.a.v) ‘ın vefatından sonra ilk halife Hz. Ebu Bekir zamanında Übeyy b. Ka’b da Hz. Ebu Bekir’in danışma meclisi üyelerinden idi. Aynı zamanda Hz. Ebu Bekir döneminde fetva vermekle görevli meshur fa-kihlerden biriydi (ibn Sa’d, Tabakat: II, 350). Kur’ân’ın toplan-masında kendisi ayetleri okuyor diğerleri de yazıyordu. Bu dönemde onun Kur’ân’ın bir kitap haline getirilmesi görevini aldığını da görüyoruz. Übeyy b. Ka’b, ikinci halife Hz. Ömer’in de teveccühünü kazanmıştır. Hz. Ömer, Übeyy b. Ka’b’a çok hürmet eder, ondan yararlanır ve ona Seyyidü’l-Müslimin (Müslümanların ulusu) derdi (Tecrid: X, 22). Hz. Ömer’ın hilafeti döneminde onun şura meclisinde çalışır ve kabilesi Hazrec’i temsil eder-di. Aynı zamanda fetva işlerine de bakardı. Hz. Ömer bir za-man halka hitabında şöyle demiştir: “Kur’ân’dan sormak isteyen Übeyy b. Ka’b’a gelsin, fera-izden sormak isteyen Muaz’a, mal isteyen de bana gelsin. Çünkü Allah beni hazinedar ve dağıtıcı kıldı” (Zehebî, Siyer: I, 394). Çünkü Übeyy b. Ka’b tefsirde Medine ekolünün önderi idi, ve kıraatte de zirvede olan bir otorite idi. Kıraat imamlarından Nafi, İbn Kesir, Ebu Amr, ve İbn Amir’in Kur’ân kıraatinde senetleri bu sahabiye dayanmaktaydı. Hz. Ömer zamanında teravihi cemaatle ilk kıldıran da Übeyy b. Ka’b olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında, onun vefatından sonra ilk halife Hz. Ebu Bekir, daha sonra kısmen de Hz. Ömer zamanında teravih namazı cemaatle değil, münferit olarak kılınmıştır. Hz. Ömer bütün halkı bir tek imamın arkasında toplamayı düşündü ve ertesi gün Übeyy b. Ka’b’ı teravih imamı tayin edip cemaati onun ar-kasına topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı (Buharî, Teravih: I Tecrid-ı Sarih Tercümesi: IV, 75-76). Hz. Ömer, hilafeti zamanında fetva işleri üzerinde has-sasiyetle durur, ancak bu işe ehil olanların fetva vermesine müsaade ederdi. Onun zamanında ancak Hz. Osman, Hz. Ali, Muaz b. Cebel, Abdurrahman b. Avf, Übeyy b. Ka’b, Zeyd b. Sabit, Ebu Hureyre ve Ebu’d -Derdâ gibi tayin ettiği zatlar fetva verirdi (M. Şıblî, Asr-ı Saadet, Tercümesi. Ö. Rıza, Doğ-rul, 0st. 1974, VI, 369). Übeyy b. Ka’b, Hz. Ebu Bekir dönemin-de olduğu gibi Hz. Ömer döneminde de danışma meclisi üyesi idi. Çeşitli konularda fikri alınır, görüşlerine değer veri-lirdi (Ibn Sa’d a.g.e: II, 350; M. Şıblî, a.g.e : IV, 334). Übeyy b. Ka’b tefsir sahasında da ashabın önde gelen-lerinden biri olup Medine tefsir ekolünün reisi olarak kabul edilmiştir. Kur’ân-ı kerim’i bizzat Kur’ân-i kerim ile tefsir eder, Esbab-ı nüzul (inme sebepleri) hakkında geniş bilgiler verir-di. Celaleddin es-Suyutî (ö. 911/1505) tefsir sahasında meş-hur olan sahabîlerden en çok tefsir rivayet edilenlerin Hz. Ali, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbas ve Übeyy b. Ka’b olduğunu belirtmiştir (bk. Suyutî, el-İtkan: II, 187). Übeyy b. Ka’b vahiy kâtibi olması sebebiyle Rasûlüllah (s.a.v)’ın fiil ve hareketlerine muttali bir sahabî idi. Kütüb-i Sitte’de kendisinden altmış küsür rivayet edilmiştir. Baki b. Mahled (ö. 276/889)’in Müsned’inde Übeyy b. Ka’b’ın yüz alt-mış dört hadisi vardır. Bunlardan üçü hem Buhari’de ve hem de Müslim’de vardır. Ayrıca Buhari üç hadisi tek başına riva-yet etmiş ,yedi hadisi de yalnız Müslim rivayet etmiştir (Ze-hebi, Siyeru A’lamı’n -Nübela’: I ,402). Übeyy b. Ka’b ın rivayet etmiş olduğu hadislerden birinin anlamı şöyledir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, bır ikincisini is-ter. İki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü de ister. Ade-moğlunun içerisini topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah Teâlâ ise tevbe edenin tevbesini kabul eder” (Tirmızî, Me-nakıb: 32). Übeyy b. Ka’b’ın vefat tarihi ihtilaflıdır. Bir kısım islam ta-rihçileri onun Medine’de hicri 22’de öldüğünü bir kısmı da hicri 25’te vefat ettiğini belirtmektedir. Vefat ettiği gün Hz. Ömer “Bugün Müslümanların ulusu öldü” demiştir. Onun Hz. Osman’ın hilafeti döneminde hicri 30’da öldüğünü söyle-yenler de olmuştur. Bize göre bu daha doğrudur. Çünkü Hz. Osman ona Kur’ân’ı cem’ etmesini emretmiştir” (İbn Sa’d, Tabakat: III, 502; Zeheb, I, 400). Cenaze namazını Hazret-i Osman (r.a.) kıldırdı. Baki kabristanında medfundur. Muhammed Mücahid Çalışkan Kur’ân Kursu Öğreticisi 23
  • 26. HOŞGÖR’DE İZ BIRAKANLAR “Gaziantep’te Hoşgör’de hâfızlık eğitimini ilk başlatan hocaefendi, halkın sevgi ve takdirini kazandı” Hüsamettin Baykal Hocaefendi Muhterem hocaefendi 28 Şubat 1948 tarihinde Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Hacılı Köyünde doğdu. 6 yaşında hâfız Ali Hoca’dan hâfızlık eğitimi almaya başladı ve 10 yaşında eğitimini tamamladı. 10-12 yaşlarında iken Niksar eski müftülerinden Ahmet Hoca’dan İslami İlimler (siyer, fıkıh) eğitimi aldı. 1957 yılında hocasının isteği üzerine İstanbul Nuru Osmaniye Külliyesi’nde eğitimini sürdürdü. Kurrahâfız İsmail Biçer Hoca Efendi’den Kıraat üzerine dersler aldı. Daha sonra Şehzade Külliyesi’nde hadis, tevsir dersleri aldı. 1957-1967 yılları arasında İstanbul’da çeşitli medreselerde eğitimini sürdürürken bir yandan talebe yetiştirmeye başladı. 1967 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nca Kur’an Kursu Öğreticisi olarak göreve başladı. İlk olarak Kırklareli Doğanca kasabasında 4 ay, ardından Babaeski Kur’an Kursunda 4 yıl görev yaptı. 1973 yılında Gaziantep’e gelerek 1987 yılına kadar Hoşgör Kur’an Kursunda görev yaptı. Gaziantep Lisesi’nde din dersi öğretmenliği yaptı. Kendini eğitime adayan Hüsamettin Baykal Hocaefendi Malatya ve Erzurum’da ki Yüksek İslam Enstitüsü’nü kazanmasına rağmen hâfız öğrencilerini bırakmak istemedi. Gaziantep’te Hoşgörde hâfızlık eğitimini ilk başlatan hocaefendinin ilimizde yetiştirdiği 70 mezun hâfızı bulunmaktadır. Bu hâfızlardan bir tanesi de yapmış olduğu hizmetlerle Gaziantep halkının sevgi ve takdirini kazanan kursumuzun yöneticisi Mustafa Deniz Hoca’dır. İlköğretimi İstanbul’da tamamlayan Hocaefendi, lise eğitimini ise Gaziantep’te Akşam Sanat Okulu’nda tamamladı. Eğitimini dışarıdan bitiren hocaefendinin Yüksek İslam Enstitüsünü kazanmış olması öğrencilerimiz için başarılı bir örnek teşkil etmektedir. 1988 yılında babasının tavsiyesi üzerine memleketine hizmet etmek için Niksar Topcular Kur’an Kursu’na yönetici olarak görevlendirildi. 1991 yılında devlet memurluğu vazifesini başarı ile tamamlayarak emekliye ayrıldı. Hâfızlar soyunun temsilcisi olup, mânevi değeri yüce göreve ömrü boyunca hizmet etmiş olan hocaefendi emekliliğinde muhtelif camilerde fahri olarak hâfız yetiştirmeye devam etmiştir. Hocaefendi sırası ile 1991-1993 yıllarında Fransa ve 1995-1997 yıllarında Almanya’da eğitim hizmetine devam etti. 1999-2009 yılları arasında memleketinde kur’an dersleri verdi. Ömrünü her daim hâfız yetiştirmeye adayan hocaefendi 30 Mayıs 2009 yılında vefat etti. Gaziantep’teki öğrencileri bizzat defin işlemlerine iştirak ettiler. Hocaefendinin ardından; “Niksar’da öyle bir çınar devrildi ki, bir daha böyle bir çınar vücuda gelmez. Hocaefendinin yeri doldurulamaz” denildi. Allah yolunda hizmetle dopdolu bir ömrü, kalemle ifade etmenin ne kadar güç olduğunu takdir edersiniz. Hocaefendinin affına sığınarak elbette çok önemli birçok hususa değinemediğimizi ifade ederken kısa özgeçmişini vererek Hocaefendiyi ve Gaziantep’e hizmetlerini tanıtmaya çalıştık. Hocamıza rahmet niyâz eder; bizlerin de onun feyz ve bereketinden hissedâr olmamızı Yüce Mevlâ’dan temenni ederiz. Vesalet DEMİR Emekli Kur’ân Kursu Öğretmeni 24
  • 27. EY RABBİM’İN KELAMI Her sözüm, sana ola sevgimden ince bir kalp ağrısı… Sana her varışım, huzurun eşiği... Sen değince dudaklarıma sen ile can bulur sesim… Ey Kur’ân’ım sen varsın diye, böylesine cesur bu yürek! Sen ki, dünya ve içindekileri zamana yenik düşüp yaşlandıkça, gençleşensin! Her günümün başında sen varsın, bu gözle güneşden önce sana değer, senin ile ısıtı-rım içimi.. Sen ki, bana indirilensin… Ben sende unut-tum dünyalık acıları uhrevi tüm lezzetler senle başlar. Asıl fedakarlığın ne olduğunu, baş koyunca senin yoluna anlaşılır. Sen ki, ardıma bile bakmadan bırakıp hic-ret ettiğimsin… Sen ki, vuslatım, sen ki, bu acizhane gençli-ğimin baharısın! Derdim sen oluverdin, sevincim sen. Ben senden öğrendim sükutu, senden öğrendim karanlığa inat aydınlığı… Ben her şeye senin için sabrederim. Sen ki, her daim baktıkça imrendiğimsin. Sen ki, dua bile etmeyi öğrendiğimsin… Sen ki, rabbimin bana uzattığı bir ipsin(ali imran 103) Sen ki, dua bile etmeyi öğrendiğimsin. Uğruna evimden yurdumdan çıkacak kadar değerlimsin… Ey Kur’ânım, benim yolum her seferinde senin yoluna çıksın isterim. Ey ayeti ayetine içime nakş ettiğim, ey cenneti sende bildiğim Ey necatım’ben ki sana talebeyim. Sen ki ilahi sevdanın ateşi, ben ki ham! sende pişmek isterim… Kur’ânım, tek dayanağım! özlemimin, çile-min şahidi gel gir şu yüreğime. Bak gözler değdikçe sana için kayboldu, satır satır yıldız yıldız kayıverdin Ey dert ortağım, ey her anımın şahidi, Ey gecem, ey gündüzüm ben seni talep ederim, ey bu biçare ömrümün baharı… Okudukça kıssasını her seferinde Yusuf misali, zindan çıkıp sarayına vardığım… Kur’ân’ım kim ne derse desin sen ki, bana benden yakın gelensin. Sen okundukça, kainatın durup dinlediği-sin, asırlardır, sende deva buldu insanlık’ey nuru hüda, bak her kalem sana yazar! kadın-erkek her mümin islamın şuuru ile soluğu sende alır, sen ki her şeye yetersin. Ey kalbin rayihası,ey efendimin emaneti, rabbimin kelamı daldıkça en derine dalmak istediğim ilmin denizi gel harf harf gir şu gönlüme… Kur’ânım ben nefesim yettikçe senle ol-mak isterim. Ey sevgili hep sana yanmak isterim. Dağların bile yüklenmekten kaçtığı rabbimin kelamı, ben iki cihanda da seninle şereflenmek isterim. Kur’ân’ım tüm çaresizliklerin tek çaresi! ömrümün tek gayesi…dünyada ki tüm kitapların dili ne olursa olsun hep seni anlatır, sende var olanı yeni var olmuşca-sına, onlar fark etmez ama sana çalışırlar, sende keşfederler alemi, Sen ki, nazlı bir yarsın, yarım olana yar olmazsın.. İşte bende bu hâfızlık sevdasına düşenler-denim… senin sevdanın narında pişip nu-runa ermek isterim, ben bu karanlığa inat senin ahlakınla ahlaklanmak isterim, benki her şeyi senden öğrenenim. Ey Kur’ânım sensin benim miracım.. Aslıhan Polat Kurs öğrencisi 25
  • 28. Hâfızlık, Fazileti ve Tarihteki Yeri Kur’an’ı Kerimi lafzen okumaya kıraat, güzel okumanın usullerini öğreten ilme tecvid, Kur’ân okuyan kişiye de kârî denir, çoğulu kurrâ’dır. Kur’ân-ı Kerîmin tamamını ezberleyene de hâfız denir. Arapçada korumak, ezberlemek mânâsındaki “hıfz” kökünden türemiş bir sıfat olan hâfız, Kur’ân-ı Kerîmi ezberleyen ve hâfızasında koruyan kişidir. Hâfız sadece Kur’ân-ı Kerîmin kelimelerini, âyetlerini ezberleyen değil, aynı zamanda onun mânâsını kalbine ve ruhuna nakşeden, beynine alan ve gönül dünyasında seyreden bir insandır. Kur’ân’ı içine sindirmiş olan gerçek hâfız yürüyen ve konuşan Kur’ân demektir. Hâfız kelimesine nisbet edilen el-Hâfız, Allah’ın güzel isimlerinden biridir ve; “Her yönden esirgeyip koruyan, insanların ve cinlerin bütün amellerini muhafaza eden, asla zayi etmeyen” anlamındadır. “Şüphesiz ki Kur’ân’ı ve onu koruyacak olan da Biziz” âyetinde de ifade edildiği gibi Kur’ân’ın gerçek sahibi ve koruyucusu o kelâmın mutlak sahibi olan Allah’tır. Hâfızlar, Peygamberimizin (s.a.v.) özel iltifatına mazhar olan insanlardır: “Hâfız olup da Kur’ân okuyan kimse meleklerle beraberdir” hadisinde bildirildiği gibi, hâfız her an meleklerle birlikte, meleklerin arasında, meleklerle içiçedir. Çünkü meleklerin en çok ilgi duydukları olay, Kur’ân’ın okunduğu ve dile getirildiği yerlerdir. Kur’ân’ı beynine nakşeden ve kalbine yerleştiren hâfızlar, hem dünyada şerefli ve saygın insanlardır, hem de âhirette akrabalarına ve yakınlarına şefaatçi olacaklardır. Bu müjdeyi Efendimiz (s.a.v.) şu sözleriyle verirler: “Kim Kur’ân okur ve onu ezberler, helâlini helâl kılar ve haramını haram kılarsa, Allah, bu Kur’ân sebebiyle onu Cennetine koyar ve ailesinden Cehenneme girmeyi hak eden on kişiye şefaat hakkı tanır.” Hâfızları Abese Sûresinde sözü edilen (sefere-i kirâma) benzeten Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hâfızların Cen-nette onlarla beraber olacağını müjdelemiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine vahyolunan âyetleri ezberinde tutar ve daha sonra Sahabilere okurdu. Kur’ân’ı hâfızasına nakşedip ilk muhafaza eden bizzat kendisidir, ilk hâfız odur. Kıyame Sûresinin 16. ve 17. âyetlerinde işaret edildiği gibi Cenâb-ı Hak tarafından garanti edildiği şekilde Pey-gamber Efendimiz (s.a.v.), aldığı vahyi derhal bellemiş oluyordu. Bu yönüyle hâfızlık bir Peygamber mesleğidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her sene Ramazan ayında o zamânâ kadar vahyedilmiş olan bütün Kur’ân’ı Hz. Cebrail ile mukabele ederdi. Dünyasını değiştireceği seneye rastlayan Ramazan’da bu mukabele iki defa olmuştu. Asr-ı Sâadette Hâfızlık Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatta iken Sahabilerin çoğu Kur’ân-ı Kerîmi ya tamamen veya bir kısmını ezberlemiş durumdaydılar. Ancak Sahabiler içinde hâfız olanların sayısı kesin olarak bilinmiyor. Fakat bazı olaylar dolayısıyla Sahabiler arasında çok sayıda hâfız olduğunu öğreniyoruz. Meselâ hicretin 4. yılında meydana gelen Bi’rü Maûne Vak’asında 70 kadar hâfız Sahabinin, Hicre-tin 12. yılında ise Yemame Savaşında bazı kaynaklara göre, 70; bazı kaynaklara göre ise 500, 700 veya daha fazla hâfız Sahabinin şehit olduğu rivâyet edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) daha Mekke’de iken Sahabilerden Hz. Erkam’ın evinde bizzat Kur’ân öğretimine başlamıştı. Aynı şekilde hicretten iki yıl önce Birinci Akabe Bîatını müteakip Mus’ab bin Umeyr’i, Evs ve Hazreç ka-bilelerinden Müslüman olanlara Kur’ân öğretmek üzere Medine’ye göndermişti. Peygamberimizin (s.a.v.), Müslümanlara Kur’ân öğretmek için indiği yere “Dârü’l-kurrâ” denildiği gibi, hicretten sonra da Peygamberimizin mescidi Sefa ÖZCAN / Kur’ân Kursu Öğreticisi 26
  • 29. Dârü’l-Kurrâ gibi kullanılmıştı Mescidin suffesi İslâm tarihinde Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından açılan ve ilk yatılı Kur’ân kursu idi ve burada yüzlerce öğrenci vardı. Bu Sahabilere Suffe Ashabı denirdi ve bizzat Efendimizin (s.a.v.) rahlesi ve dizi dibinde yetişiyorlardı. Suffe Ashabının bir kısmı hâfızdı ve hep Kur’ân’la meşgul olurlardı. Civar kabileler Peygamberimize (s.a.v.) gelip İslâmı öğretecek hoca istediklerinde Peygamberimiz (s.a.v.) hâfız olan Sahabileri gönderirdi. Peygamberimiz (s.a.v.), sayıları kırkı bulan vahiy katiplerine ve hâfızlara özel önem vermiş, sağlığında Kur’ân-ı Kerîmi onlara yazdırmış, İslâmı tebliğ için onları görevlendirmiş, üstün zeka ve kabiliyetleri sebebiyle elçilik ve valilik görevlerine onları getirmiştir. Hatta, Kur’ân’ın dört kişiden alınmasını tavsiye etmiştir. Bunlar; Abdullah bin Mes’ud, Ebû Huzeyfe’nin mevlâsı Salim, Muaz bin Cebel ve Ubey bin Ka’b. Hz. Ebû Bekir (r.a.), Kur’ân-ı Kerîmi tek cilt haline getirme görevini vahiy katipleri komisyonunca yapmıştır. Hz. Ömer (r.a.), genç ve yaşlı kurra’yı meclisinde bulundururdu. Hz. Osman (r.a.), Kur’ân-ı Kerîmin çoğaltılmasını hâfızlar ve vahiy katipleri önderliğinde yapmıştır. Sahabeden Ümmü Varaka, Hz. Aişe, Hz. Hafsa ve Ümmü Seleme gibi hanımlar da hâfızlar arasında idi. Abbasiler döneminde Harun Reşid’in hanımı Zübeyde’nin üç yüz kadar hâfız cariyesi bulunmakta ve saraydan dışarıya “arı kovanı gibi” Kur’ân sesleri yayılmaktaydı. Osmanlı Döneminde Hâfızlar Osmanlı döneminde Kur’ân eğitimine ve hıfzına ayrı bir önem verilirdi. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anlattığına göre, o dönemde sadece İstanbul’da dokuz bin hâfız vardı. Bunların üç binini kadınlar oluşturuyordu. Osmanlı döneminde bazı türbelerde sürekli Kur’ân okuyan hâfızlar görev alırdı. Meselâ Eyüp Sultan türbesinde görevli 72 hâfız vardı. Fâtih Sultan Mehmet Hanın türbesinde ise 90 kadar hâfız, her biri günde 16 dakika Kur’ân okumak üzere her gün nöbetleşe türbeye gelirdi. Bu sûretle 1481’den 1924’e kadar 443 yıl boyunca, Fâtih’in başucunda, bir dakika ol-sun Kur’ân sesi eksik olmamıştı. Aynı şekilde 1917’de Yavuz Sultan Selim Hanın Mukaddes Emanetleri İstanbul’a getirmesinden itibaren Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar asırlarca 40 hâfız hiç ara vermeden Kur’ân okudular. Ünlü ruh doktoru Mazhar Osman’ın, hastaları Kur’ân sesi ile tedavi etmesi orijinal bir buluştur. Zira ruhun asıl gıdası, Kur’ân’ın lahutî sesidir, Davudî mizmarıdır. Ülkemizde hâfızlık müessesesinin bir nizama bağlanmasını isteyen Ali Rıza Sağman’dır. İlk Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi’nin zamanında 1933 yılına kadar ancak dokuz tane resmî Kur’ân Kursu açılabilmişti. Bu sayı 1991 yılında beş bini aşmış, 2001 yılı itibariyle de bu sayının üç bin beş yüz civarındaydı. Kur’ân Kurslarında hâfız olanlar için her ders yılı sonunda Diyanet İşleri Başkanlığınca tespit edilen bölgeler ve merkezde imtihanlar yapılır. Türkiye’de hâfızlık belgesine sahip en az yetmiş beş bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. Hâfız Olmanın Yaşı Hâfız olmanın belli bir yaşı yoktur. Tâbiin ulemasın-dan Süfyan bin Uyeyne gibi 4 yaşında hâfız olanlar olduğu gibi, 60-70 yaşında hıfzını tamamlayanlar da olmaktadır. 2001 yılında gazetelerde yer alan bir habere göre, İzmir Büyük Hatay Kız Kur’ân Kursu’nda, torunu yaşındaki talebelerle beraber yılmadan çalışmaya devam eden Bedia isminde bir hanım, gençlerle beraber Kur’ân’ı hıfzetmenin mutluluğunu yaşamıştır. Hâfızlık merasimiyle diplomasını alan Bedia Hanım, “Ben 5 yıldan beri hâfız olmak için çalışıyorum. Allah’tan çok istedim ve bana verdi. Çok mutluyum. Gençlere bir mesajım var. Bu işe biraz olsun zaman ayırırlarsa, inşâallah yarı yolda kalmazlar. Zamanlarını öldürmesinler ve gönülden isteyince, Allah’ın kendilerini yarı yolda bırakmayacağına inansınlar” şeklinde konuşmuştur. Yüce Mevlam cümlemize Hâfız olmayı, hâfız olanlara da hâfız olarak ölmeyi nasip etsin. (Amin) 27
  • 30. Prof. Dr. Ali Erbaş’dan ziyaret Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye genelinde hâfızlık belgesi olan ancak herhangi bir göreve atanamayan 15 bin hâfız için eğitim çalışması başlattı. Diyanet, irtibat kurmak istediği hâfızlara müftülükler aracılığıyla gönderdiği mektupta, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş Hoşgör Fâtih Kur’an Kursunu ziyaret etti. Ziyaretinde bir hâfız da bulunması gereken özelliklerden bahseden Prof.Dr. Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın Hâfızlara sahip çıkmak için ciddi çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Ayrıca mezun hâfızların senede bir kez olsun bir araya gelerek Pilav Günü vesaire etkinlikler düzenlemesi konusunda tavsiyelerde bulundu. hâfızlardan bulundukları bölgedeki Kur’ân kurslarında ezberlerini pekiştirmelerini istedi. Ayrıca, hâfızlara liseyi dışarıdan bitirmeleri ve memurluk sınavı için KPSS sınavlarına hazırlanmaları da önerildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş imzasıyla müftülüklere gönderilen yazıda, hâfızlık müessesesinin Diyanet’in öncelikli faaliyet alanları arasında olduğu belirtilerek, ‘’Mevcut hâfızlık kurslarımızı geliştirmek, yeni kurslar açmak, hâfızlığın kolaylaştırılması için yeni programlar yapmak gibi konular üzerinde hassasiyetle durmaktayız. Yeni kurslar açarak hâfız yetiştirmenin yanında bir taraftan da daha önceden hâfızlığını tamamlamış, belgesini almış ancak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışmayan hâfızlarımızı tespit edip, irtibat kurmak ve hâfızlıklarını işlevsel hale getirmek için bir çalışma başlattık’’ ifadesine yer verildi. Müftülüklerin yaptığı araştırmayla 2000 yılından bugüne kadar hâfızlık belgesi alıp, Diyanet İşleri Mevlüt GÜL / Kur’ân Kursu Öğreticisi 28
  • 31. Diyanet’ten Hâfızlar için seferberlik Başkanlığı bünyesinde görev yapmayan hâfız sayısının 15 bin civarında olduğunun belirlendiğine dikkati çeken Erbaş, şunları kaydetti: ‘’Bu sayı bizi oldukça heyecanlandırdı. Kur’ân’ın tamamen ezberlenerek hâfız olunması kolay elde edilen bir kazanım değildir. Bir insanın hâfız olabilmek için ne kadar zor süreçlerden geçtiği hepimizin malumudur. Öyleyse bu kadar önemli potansiyelimizi işlevsel hale getirmek için bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündük. Bu bağlamda bazı tedbirler aldık. Hâfızlığı zayıflamış kardeşlerimizin, ikamet ettiği mahalleye en yakın müftülüğe giderek, o müftülük bünyesinde bulunan bir Kur’ân kursunda hâfızlığını kuvvetlendirme çalışmasına başlaması gerekir. Hâfızlığını kuvvetlendiren kardeşimiz imam hatip lisesi mezunu değil ise dışarıdan imtihanlara girerek diplomasını almalı, bunun için de ikamet ettiği yere en yakın imam hatip lisesine başvurmalı. İmam hatip liselerinden mezun kardeşimiz bir yandan ilahiyat fakültelerine veya Açık Öğretim İlahiyat Önlisans Programına girmek için planlama yaparken, diğer yandan Diyanet İşleri Başkanlığının imam-hatiplik, müezzin-kayyımlık, Kur’ân kursu öğreticiliği gibi görevler için yaptığı yeterlilik sınavlarına hazırlanmalı ve başvurmalıdır. Yeterlilik belgesini alan kardeşimiz de bir yandan ikamet ettiği yerdeki müftülükle irtibata geçip, fahri olarak göreve talip olabileceği gibi, diğer yandan da memurluk için yapılan KPSS sınavını takip ederek müracaatını yapmalı ve buradan aldığı puan ile imam-hatiplik, müezzin-kayyımlık, Kur’ân kursu öğreticiliği için tercihte bulunmalıdır.’’ Prof. Dr. Erbaş, hâfızlığını koruma altına aldıktan sonra gerekli şartları tamamlayarak din hizmeti alanında aralarına katılacak kişilerin kendilerini son derece memnun edeceğini belirterek, ‘’Zararın neresinden dönülürse kardır. Rabbimizin ‘Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Allah tevekkül edenleri sever (Al-i İmran suresi 159. ayet)’ müjdesine sarılarak gayret edelim ve insanoğluna verilmiş en büyük nimet olan hâfızlığı işlevsel hale getirelim. Bu süreç içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığı olarak biz üzerimize düşen desteği sağlayacağız’’ ifadesini kullandı. Hâfız’IN ŞİİRİ Gitmişti sınıfa dersi için, Hocam dedi yutkundu eydi başını. Bir azar yedi ki, oldu o biçim, “Ders” dedi yutkundu eydi başını. Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı, Gözler çakmak çakmak rengi sapsarı Bir baktı hocaya altttan yukarı, “Vay” dedi yutkundu eydi başını. “Of” çekti ayakları sınıfa vardı, Açtı Kur’ânını dersine baktı. Daldı birden sonra hocayı gördü, “Hazır” dedi, yutkundu eydi başını. Yürüdü, gözü yaşlı çıktı sınıftan. Ağzına acı sözler doldu zehirden. Salladı elini vazgeçti birden, “Oy” dedi yutkundu eydi başını. Baktım gözlerinde bulgur bulgur yaş, Sandım can evine döktüler ataş, Sordum halin nedir “ey hâfız kardaş” “Kaldım” dedi, yutkundu eydi başını. 29
  • 32. İlahiyat Fakültesine Ziyaret Gerçekleştirildi Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar’ı Hoşgör Fâtih İlim Araştırma Vakfı yönetim kurulu üyeleri makamında ziyaret etti. Ziyarete; Hoşgör Fâtih İlim Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet Ziylan, Ökkeş Eruslu, Muharrem Özsever, Nihat Durur ve Celal Yeşilnacar katıldı. Ziyaretçilere fakülte hakkında bilgi veren İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar’ı dekanlık görevine atanmasından dolayı tebrik ettiler. Gaziantep’e İlahiyat Fakültesi kurulmasından duydukları mutluluğu dile getiren vakıf yönetim kurulu üyeleri, vakfın çalışmaları hakkında Dekan Prof. Dr. Akpınar’a bilgi verdi. Camiler ve Din Görevlileri Haftası kutlandı... Törende Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Bulut, Şahinbey İlçe Müftüsü Yahya Polat ve din görevlileri tarafından Camiler ve Din Görevlileri Haftası hakkında konuşmalar yapıldı. Törene Vali Yardımcısı Mevlüt Kurban ve çeşitli daire amirleri katıldı. Törenin sonunda 01 - 07 Ekim tarihleri arasında 2011 Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle il ve ilçe müftülükleri tarafından düzenlenen açılış töreni Şahinbey Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Törende Onursal Başkanımız Ahmet Ziylan ve Yönetim Kurulu Başkanımız Nihat Durur’a hizmetlerinden dolayı plaket verildi. Gaziantep ilinde camii ve ibadethane yaptıran hayırseverlere plaket takdim edildi. Gaziantep Hoşgör Eğitim Kurumları Onursal Başkanı Ahmet Ziylan ve Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Durur da yaptıkları hizmetler nedeniyle plaket aldılar. 30 HABER : Yusuf KİRAZ
  • 33. Gurur Tablomuz 08.07.2011 tarihinde yapılan Hâfızlık Sınavında Hoşgör Kur’ân Kurslarımızdan 25 ERKEK 11 KIZ ÖĞRENCİMİZ Hâfızlık Belgesi almaya hak kazanmıştır. Kız Kur’ân Kursu Kültür Gezisi Hoşgör Yatılı Kız Kur’an Kursu hocahanımları ve öğrencilerinin katılımıyla 25 Aralık Kurtuluşunu anlama ve yaşama açısından kültürel geziler düzenlendi. Katılımcılar huzurevi, Şehitler Derneği, Antep Kalesi ve Savaş Müzesi v.b. Gaziantep ilinin kül-türel mirası sayılan müze ve anıtları gezmişlerdir. Şehitler için yapılan hatimlerin duası bizzat yerinde yapılmıştır. Öğrencilerimizin hazırladığı hedi-yeler takdim edilmiştir. Kültürel gezinin asıl amacı öğrencilere vatan sevgisi aşılamak, şehit ve gazilerimize minnet duygularımızı iletmek olmuştur. Ayrıca, hocalar ve öğrencilerimizin motivasyonunu geliştirmek için belirli zamanlar-da piknik ve benzeri etkinlikler gerçekleştirildi. Hoşgör Fâtih Kur’ân Kursundan sınava katılan 29 erkek öğrenciden 25’i kazanarak % 86 başarı sağlamıştır. Hoşgör Yatılı Kız Kur’an Kursu’ndan 16 kız öğrenciden 11’i kazanarak açılışının ikinci senesinde % 69 başarı sağlamıştır. Bu başarı doğu ve güneydoğu bölgesinde en yüksek orandır. Erkek Kursu Bölge Birincisi Müslüm AKBULUT Kız Kursu Bölge Birincisi Nuriye BAKIR Hâfızlarımızı ve bölge birincilerini tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. HABER : Sümeyye AYDIN 31
  • 34. Bir hâfız veya bir hafizede sen okut: Sizde Kur’an hâfızlarına sahip çıkmak, bir hâfız veya hafizenin manevi anne babası olmak istemez misiniz? İster aylık 150 TL. ba-ğış yaparak, ister yıllık 1800 TL. bağış yaparak 3 yılın sonunda ismi Bir iftar ve sahurda sen ver: Kurban Bayramı’nda ve diğer zamanlarda kurban; adak kurbanı, şükür kurbanı, akika kurbanı hijyenik temiz kesimhanemizde ehil 32 belirlenen hâfız yada hafizenin manevi anne babası olabilirsiniz. Ramazan ayında erkek kursumuzda bir kursumuzda 1500 TL bağış yaparak aileniz ve öğrencilerimizle beraber iftar açıp ilahiler ve sohbet dinle-yip istemez misiniz? Kurban bağışı kabulü ve kurban faaliyetleri: kasaplar tarafından hocalarımızın gözetiminde islami kurallara göre kestirmek veya bağışlamak istemez misiniz? BAĞIŞ 1: iftar ve sahur için 2000 TL, kız teravih namazı kılmak Fâtih İlim Araştırma Vakfı Vakıfbank Gaziantep Şubesi IBAN: TR64 0001 5001 5800 7295 9892 99 Kurslarımızın 1 aylık gıda ihtiyacını da sen karşıla: Kur’an kurslarımızdaki 400 öğrencinin 3 öğün yemeklerini bir ay boyunca karşılamak istemez misiniz? BAĞIŞ 2: Hoşgör Kur’ân Kursları Yaptırma ve Yaşatma Derneği Albaraka Türk Gaziantep Şubesi IBAN: TR10 0020 3000 0105 4772 0000 01 “Kamil Odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser”
  • 35. İncilipınar Mh. Nail Bilen Cd. Kelleci İşhanı Altı No: 24 Şehitkamil / GAZİANTEP 33 Tel : (342) 215 28 78 • enes.doru@bayi.istikbal.com.tr İPEKÇİOĞLU Değirmiçem Mh. Mareşal Fevzi Çakmak Bulvarı MTT Yapı altı No: 78/A Tel : 0.342 215 18 77
  • 36. 34