1. Türkiye'nin Deprem ve Kentsel Dönüşüm Sorunu
Prof.Dr. Ali Osman Öncel
İÜ Mühendislik Bilimleri Bölüm Başkanı ve TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı
Sık sık Türkiye'de depremle yaşama alışalım diyoruz ama sanırım bu lafta kalıyor değil mi? Bu
konuda bol bol sanırım slogan üretiyoruz....ne dersiniz?
Ülkemizde depremlerden sonra yapılan incelemeler, meydana gelen hasarların büyük
çoğunlukla zemin sorunlarından kaynaklandığından, depremden sonra hasarların azaltılması
için Avrupa ve Amerika Zemin Inceleme Standarlarına denk olacak şekilde Jeofizik Zemin
İnceleme standartlarının, Türk Standartları içerisine girmesi gerekiyor. Üzülerek söylemek
gerekir ki, Avrupa (Eurocode-8) ve Dünya (ASTM) yapı standarlarına ülkemizde alışmamız, ve
bu standartlar düzeyinde yapılan Jeofizik Yer ve Jeofizik Yapı incelemesi yapılır olduğuna
bizlerin duymaya, görmeye ve göstermeye alışık olmamız gerekirdi. Dediğiniz şekliyle
depremle yaşamaya alışmalıyız denen ve ne anlama geldigi anlaşılamamış içi boş sloganlarla
ülkemiz yıllarını kaybetmiştir.
Marmara depremi geldi, geliyor derken sizce zorla deprem mi çağırıyoruz acaba...Bu kadar
korkuttukları gibi de olmayabilir ya da daha farklı olabilir ya da parça parça kırılabilir mi?
Marmara depremleri çok iyi çalışılmış, oldukları yerler ve oluş büyüklükleri hakkında detayları
son 2000 yıllık verilerle incelenebilmiş, dünyada çok az bölgelerden biridir. Bu açıdan
bakıldığında tarihsel geçmişinde olan ve olmuş depremler, bugün ve gelecekte de olacaktır.
Marmara bölgesi içerisinde kırılmaya zorlanan bölgeler var, ve bu bölgelerden birisi, büyük
doğu Marmara (İzmit-1999) ve büyük batı Marmara (Mürefte -1912) depremleri arasında
kalan, ve parçalı 1766 depremlerinden sonra kırılmamış alandan çokça bahsedilmektedir.
2000 yıllık deprem haritasından görüleceği gibi, Marmara depremleri genelde parçalı
kırılmışlardır, ve Marmara’nın en batısından (İzmit) başlayıp en doğusuna (Mürefte) kadar bir
kerede kıran büyük bir deprem meydana gelmediğini tarihsel veriler göstermektedir.
2000 yilda meydana gelmis buyuk depremler ve olus yillari, deprem kiriklari. (Kaynak: Oncel ve Wilson, 2006)
Bu şekilde depremden bahsedilmesi birazda sanki halk olarak rehavete çok düşkün
olduğumuz için mi aman canım demeye çok meyilli olduğumuzdan mı hocalarımız depremi sık
sık gündeme getirip bizleri ikaz ediyorlar?
Dünya’da depremini bekleyen üç büyük kent olduğu konusunda, jeofizik uzmanları arasında
bir uzlaşı vardır, ve bu şehirler Tokyo, San Fransisko ve İstanbul’dur. Demek istenilen,
deprem jeofiziği çalışmaları dünya’da sürdürülen, ve dünyada deprem beklentisi yüksek olan
yerlerin hep beraber dikkate alınarak çalışıldığı bir çalışma sahasıdır. Özellikle, yaklaşık 1500
km uzunluğunda olan Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun, Kaliforniya’da ki San Andreas Fayı ile
benzer ve ikiz olmasıda genelde ülkemizle ilgili ve özelde Marmara bölgesiyle ilgili çalışmalara
dünyanın her tarafından bilim adamlarının katılmasına neden olmuştur. Bu nedenle,
ülkemizde beklenen büyük depremle ilgili öne sürülen deprem jeofiziği modelleri ülkemizde ki
2. bilim adamlarıyla sınırlı değildir. İşin garip ve bir açıdan sevindirici olan tarafı, ülkemizde ki
deprem çalışmalarının güçlenmesi ve uluslararası jeofizik bilim dünya’sında duyulmasında yurt
dışında ki uluslararası üniversitelerin beklenen Anadolu depremleri üzerine ilgilerinin yüksek
olmasıdır. Tekrar soruda ki vurguya dönersek, 1999 İzmit depreminde yaklaşık 20,000 kişiyi
kaybeden ve yaklaşık olarak 20 milyar dolar bir ekonomik kayba uğramış olan bir ülkenin bilim
adamlarının, tabi ki beklenen büyük İstanbul depremi ile ilgili olarak bilimsel çalışmalarla
ortaya konan kayıp tahminlerinden sonra, deprem jeofiziği çalışmalarının sonuçlarını
vurgulamaları görevleridir. Sonuçta, uyarılar yerini bulmuş ve Kentsel Dönüşüm Yasası ile
büyük bir deprem öncesinde güçlendirme ve dönüşüm çalışmaları nihayetinde kanun şeklinde
ortaya çıkabilmiştir.
Sözü marmara depremine getirirsek son durum nedir hocam? Biraz espirili yaklaşırsak sizce
hakikaten yola çıktı mı marmara fay hattı?
İzmit depreminden önce Marmara denizi içerisinde ki fay hattını detaylı bilemiyorduk, ve
paylaşmış olduğum şekilde yapılmış jeofizik fay inceleme çalışmaları ile Marmara denizi
içerisinde ki fayın en doğruya yakın görüntüleri ortaya çıkmıştır. Bilim dünyasında tartışılan
konulardan biride, yola çıkan marmara fay hattının hala neden deprem üretmediğidir. Yoksa
büyük Marmara (İzmit-1999 ve Mürefte-1912) depremlerinden sonra Marmara denizi içerisinde
yüklemeler meydana gelmiştir.
Sadece marmara depremi mi gündemde bunun dışında da yani İSTANBUL dışında da risk
altında olan bölgelerimiz yok mu sadece istanbul yerine topluca Türkiye olarak depreme karşı
bir teyakküz oluştursak, eğitim versek vb ...Bu konuda fiziksel önlemler tamam ama ya zihinsel
önlemler bu konuda ODA olarak da bir çalışma var mı?
Van depremi ve Simav depremleri ülkemizde daha yakın zamanda yaşanan depremler, ve bu
depremleri tetikleyen gerilme kapanlarının varlığı bu depremlerden sonra ortaya çıktı 1992
tarihli resmi deprem kırık haritası, 2012 yılında güncellendi. Yapılan güncellemeler 1992
yılında ki deprem tehlikesinin temel dinamiği olan kırık sistemlerinin eksik işaretlendiğini, ve
2012 yılında yapılan güncellemelere göre ülkemizin deprem tehlikesinin 20 yıl öncesinde
tahmin edilenden daha büyük olduğunu göstermiştir. 2012 resmi diri fay haritasında, her bir
diri fay bir bölgede deprem olma riski vardır, ve yapılacak iş bu riskin deprem tehlikesi haritası
ile tekrar ortaya çıkartılmasıdır. Deprem tehlikesi haritasıda ülkemizde 1996 yılından
günümüze güncellenmeyen, eski diri kırık ve eksik deprem verilerine dayanan bir haritadır.
Zihinsel önlemler olarak, TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak 28 Şubat 2012 tarihinde
göreve geldik, ve geldiğimizden bugüne kadar yaklaşık 6 aylık süre içerisinde zihinsel önlem
ve değişimleri sağlamak için Kentsel Dönüşümün İrdelenmesi ve Öneriler (1 Nisan 2012),
İstanbul Depreme Nasıl Hazırlanıyor (24 Mayıs 2012), Deprem ve Kentsel Dönüşüm (16
Ağustos, 2012), Beklenen İstanbul Depremi ve Kentsel Dönüşüm (17 Ağustos, 2012) isimli
dört büyük toplantı organize ettik. Bununla birlikte, büyük batı Marmara (Mürefte-1912)
depreminin 100. yılı münasebeti ile anma etkinliği gezisi organize ederek, yerinde gözlem ve
inceleme çalışmaları yaptık. Yapmış olduğumuz çalışmaları, gelecek aylarda devam
ettireceğiz. Cumartesi Deprem Jeofiziği Günleri başlıklı olarak, odamızı her Cumartesi
halkımıza açmak ve deprem jeofiziği tanıtımı yapmak istiyoruz. Deprem ve Afet Muhabiri
Eğitimi organize ederek, genç AFET muhabiri arkadaşlarımızın yetişmesi için İstanbul Jeofizik
Şube Yönetimi olarak katkı vermek istiyoruz. ALO DEPREM İHBAR hattını İstanbul Valiliği ile
birlikte kurarak, halkımızın bir depremden sonra bilgi vermesini, ve derlenen verilerin afet ve
risk yönetimi amaçlı kullanılması anlamına gelen Vatandaş Jeofiziği (Citizen Seismology)
eğitimleri ile halkımızın deprem jeofiziği çalışmalarına katılmasını sağlamak istiyoruz.
Hükümetin çalışmalarını ya da yerel yönetimlerin çalışmasını nasıl buluyorsunuz? Tavsiye ya
da önerileriniz nelerdir?
Kentsel Dönüşüm ve Afet yasası devrim niteliğinde bir yasadır, ve yasa ile sakıncalı YER ve
sakıncalı YAPI olmak üzere, deprem tehlikesini büyüten iki ana damar birbirinden ayrılmıştır.
İlk defa bir yasa, YERE vurgu yapmış ve YER ARAŞTIRMALARI yapılmadan yapılacak tüm
çalışmaların eksik kalacağını vurgulamıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 250mx250m
ölçeğinde İstanbul civarının YER HARİTASINI hazırlatmış, ve hazırlanan YER JEOLOJiSi VE
JEOFİZİĞİ haritaları ile dünyada model olma yolunda çok önemli bir çalışmaya imza atmıştır.
Sakıncalı YER ve YAPI incelemelerinde Jeofizik Mühendislerinden daha fazla yararlanılması
için hükümetimizin, her belediyede en az bir Jeofizik Mühendisi çalıştırılmasını şart koşmalı,
ve çalışan Jeofizik mühendislerinin periyodik yıl içi eğitimleri ile ilgili olarakta, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Jeofizik Odası işbirliği yapması gerekir. Özel sektörde çalışan Jeofizik
3. Mühendislerinin, yılda 2 defa periyodik eğitimi Jeofizik Odasının açmış olduğu kurslara devam
ederek tamamlaması şartı varken, daha kritik pozisyon ve görevde bulunan kamuda ve
belediyelerde çalışan Jeofizik Mühendisleri içinde bu eğitimin aldırılmasıyla, çalışan kamu
mühendislerinin bilgi güncellemelerinin sağlanması gerekir.
Üniversitelerin bir araya gelerek bu konuda ortak bir çalışma yapılıyor mu ya da yapsa ne
kadar güzel olur diyebilir miyiz? Yani her üniversite ayrı ayrı açıklamalar -araştırmalar yapıyor?
Yapılan çalışmaların duyurulması için biz İstanbul Jeofizik Odası Yönetimi olarak çağrılı
konferans yaptık, ve bu konferansa katılacak kişilerin belirlenmesini ilgili bölümlerin
başkanlarından istedik. Yapılan deprem jeofiziği çalışmalarının kamuoyu ile duyurulması için
yaptığımız konferans ve çalıştay tipi çalışmalara devam etmek istiyoruz. Ülkemizde ulusal
deprem çalışma programı olmadığı için yapılan çalışmalarda bir korelasyon ve uyumun
istenen düzeyde meydana geldiğini söylemek doğru değildir.
Yabancı gemilerin, yabancı araştırmacıların sık sık araştırma yapmaları (depremle ilgili )
neden acaba ? Bizim kendi cihazımız yok mu da onların verdiği bilgiye itibar ediyoruz?
Yurt dışında araştırmalara destek veriliyor, ve özellikle ülkemizde araştırma yapan bilim
adamlarının ülkelerinde deprem tehlikesi yüksek değil. Buna rağmen, deprem jeofiziği
çalışmaları ile araştırmalar yaparak çalışmış oldukları bölümlerin ve üniversitelerin
tanınmışlığına katkı sağlıyorlar. Veri toplayan ve proje yürüten ülkeler dışarıdan gelen ülkeler
olduğu icin baş yazarlı ve patentli çalışmaları doğal olarak kendi üniversitelerine yazılıyor.
Diğer bir nedenide, Kuzey Anadolu Fay Zonu ile ilgili ülkemizde yapacakları çalışmanın etki
faktörü (impact factor), kendi ülkelerinde yapacakları benzer çalışmaların etki faktörünü misli
ile katlıyor, ve bu nedenle ülkemizde yapılan çalışmalarla isimlerini duyurmayı tercih ediyorlar.
Ülkemizde ki mevcut cihazlarla ilgili malesef bir envanter ve liste yok, ve bu nedenle ülkemizde
ki mevcut cihazlar hakkında fazla bilgi sahibi değiliz. Olan cihazlarda, ulusal alet parkında
toplanmadığı için proje geliştirilmelerini teşvik edecek şekilde ortaya çıkarılmıyor. Amerika’da
Pascal Alet Merkezi var, ve bu merkez Uluslararasi Deprem Araştırma Enstitüleri (IRIS)’ne
bağlı olarak çalışıyor, ve proje kabul edildikten sonra IRIS’e bağlı alet parkı ve bu parkta’ki
teknisyenler ile bilim adamları dışarı bağımlı olmadan çalışmalarını gerçekleştiriyor.
4. Ülkemizde, Ulusal Deprem Cihazları Parkı olmadığı için ülkemizde ki bilim adamları fazla proje
geliştiremiyor, ve bu nedenle projesi ve cihazıyla yurtdışından gelen bilim adamlarıyla
çalışmak daha kolay geliyor olabilir.