SlideShare a Scribd company logo
1 of 105
Download to read offline
5
Ara
2023
105
1
zengin
ve
fakir
zengin ve fakir
hiç kimse sizin köleniz değil ve hiç kimse sizin enayiniz değil
İçeriden - Ece Temelkuran
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay
Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay
Zamane - Engin Geçtan
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam
İstanbul Esintileri - Aydın Boysan
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - M. A. Kılıçbay
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
Eski Yunan - Thomas R. Martin
Medya Gerçeği - Noam Chomsky
İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin
İnsan Olmak - Engin Geçtan
Şimdi Doğu Zamanı - Nilgün Cerrahoğlu
Homo Deus - Yuval Noah Harari
Dörtlükler - Ömer Hayyam
v. 1 ⎘
no. 83
v. 3
“Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde
etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden
kayda değer bir artış olmadı?“
Homo Deus - Yuval Noah Harari
Arka kapak yazısından
v. 2 ⎘
5
Ara
2023
105
2
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
“her şeyin başı paradır, parra birader“
“Fukarayım giymem hırka
Kimsem yok ki verem arka“
Alıntıların ait oldukları eserler sonraki sayfada verilmiştir.
Allah’ım bir sürü fakir kulun var,
Elbette fakir olmak bir utanç değil.
Ama, yani, büyük bir onur da sayılmaz.
Allah’ım bana da şöyle küçük bir servet bahşetsen,
Hiç de fena olmazdı.
Ah bir zengin olsam …
Ah bir zengin olsam
3. versiyon ile ilgili not: 20 nolu sayfadaki eksik nedeni ile bu versiyon hazırlanmış, iptal edilen 8 nolu sayfa da eklenmiştir. Birkaç küçük düzeltme/değişiklik de yapılmıştır.
5
Ara
2023
105
3
zengin
ve
fakir
Alıntıların alındığı eserler:
“Allı, yeşilli, morlu yemenileri, kıl çarıkları, lor peynirleri ve dağ köylükleriyle bütün Anadolu, türküsünü söylüyor:
Fukarayım giymem hırka
Kimsem yok ki verem arka.
Suçu, sevdayı ve katli bu beyitte arayın. Kadın erkek, çoluk çocuk, bütün Anadolu’nun dramı bunda
yatmaktadır. Çünkü yüzyıllar onun sırtından gelip geçmiş ve o, ne yüzyılları takmıştır ne de o yüzyılların egemen
insanlarını.”
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam
“Adıvar, yeni bir ahlakın doğmakta olduğunu da daha 1950'li yıllarda şu umutsuz sözlerle dile getirir, "iki
binler"den birinin ağzından: "Bizim gibi yaşamayanların dünyada işi ne? Niyetimiz, bu memlekette dikili ağacı
olmayanları yurtdışı saymaktır. Bu topraklarda yalnız biz, bizden olanlar, parası, mülkü olanlar yaşayacaktır.
Gücün, erdemin, liyakatin, bilimin, her şeyin başı paradır, parra birader.”
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay
“Allah’ım bir sürü fakir kulun var, ….. Ah bir zengin olsam …”
Damdaki Kemancı (Norman Jewison - 1971)
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
4
zengin
ve
fakir
https://www.youtube.com/watch?v=RBHZFYpQ6nc
Tam da bunu söyleyen, dram ve müzikalin iç içe geçtiği, yine de gülümseten sahnelerin çok daha fazla olduğu bir film
Damdaki Kemancı (Norman Jewison - 1971). İlgili sahnede okunan, film kadar güzel/keyifli şarkının ilk kısmının (şarkıya
giriş kısmının az öncesinin) çok az yorumla türkçe çevirisi de ikinci sayfada verilen kısımdı.
Tanju Okan’ın şarkısını da dinleyebilirsiniz. Hayattan beklenenlere göre değişecek olsa bile, şarkının sonlarında bazı şeyler
hissettirilir aslında. Her şey bedeli ile birlikte gelir. Söylediğinizin, istediğinizin belki de tam tersidir olan ya da olacak olan.
Ah bir zengin olsam
https://www.youtube.com/watch?v=VZ6f1DJ1Nq4
çoğumuz, belki de hepimiz şöyle deriz
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
5
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Zengin ve fakir konusu için çok geniş bir spektrum (~cetvel, ~aralık, ~derecelendirilmiş sıralama) var. Detaylar ve
durumlar hem çok fazla hem de çeşitli, genelleme yapmak pek mümkün değil.
Sıcaklık kavramı ile bunu şöyle açıklayalım.
Sıcaklık → soğuk …… sıcak Mali durum → zengin …… fakir
(ya da fakir …… zengin)
zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 1
dar spektrum:
-1 ℃ 30 ℃
soğuk sıcak
geniş spektrum:
-250 ℃ 160000000 ℃
soğuk sıcak
Bu sıcaklık aralığındaki doğa olaylarını anlatsak oldukça
az şeyden bahsedebiliriz. Örneğin su molekülü (H2O)
tuhaf bir yapıya sahiptir. -1 ℃ ’de ve -3 ℃ ‘de katı/buz
haldeki su molekülü aynı geometrik yapıya sahip değildir.
Yani bu dar spektrumda, bu dar sıcaklık aralığında
örneğin bu olayı göremeyiz de açıklayamayız da.
Burası ise çok geniş bir sıcaklık aralığı. Hem soğuk hem
de sıcak bölgede meydana gelen çok çeşitli doğa
olaylarını anlatabiliriz. Hem su molekülünün katı halinin
ilginç davranışlarını hem de atom çekirdeklerinin
parçalanması olarak bildiğimiz güneşteki nükleer
reaksiyonlardan bile bahsedebiliriz.
5
Ara
2023
105
6
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 2
Konuya dönersek; insanoğlu yine de biraz genelleme yapmadan duramıyor. Hem olayları anlamak hem de
problemlerle başa çıkmak için genelleme veya kategorize etmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bazı genellemeler en
uçlarda bazıları ara bölgelerde de geçerli olabilir.
Elbette fakir olmak artık ‘aç olmak’ değil; zengin olmak da artık ‘ev/araba sahibi olmak değil.’ Çok geniş bir
farklılık, çeşitlilik ve algı var.
Yine de ilk genellemeyi yapalım (kapaktaki ifade):
Zenginler para karşılığı herkesi kölesi olarak kullanabileceğini düşünür. Fakirler de zenginleri yolma haklarının
olduğunu, onları enayi yerine koyabileceğini düşünür.
Kendimden şöyle bir örnek vereyim:
⋮
Beni Kategorize Etme v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
⋮
5
Ara
2023
105
7
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 3
çiçek = böcek v. 1 başlıklı içerikteki aile vs. örneğine ilham olan konu
Eyyvah Eyvah (2010 - Hakan Algül) filminden
https://www.youtube.com/watch?v=2jDYcFj5a1I
Perdeler:
5
Ara
2023
105
8
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 4
Neredeyse her türlü durumun; ‘eşitlik’ adı altında ‘aynı’ kılınmaya zorlanması saçma görünüyor. Beş yaşındaki bir
çocuğun ağzından para muhabbetinin eksik olmaması da, herkesin iş kurup köşeyi dönme hayali kurması da, …
saçma görünüyor.
Her şeyin eşit bölüşüldüğü, emek verenle/vermeyenin birbirine karıştığı, hayal/stres/çalışkanlık/tembellik/… gibi
tüm duyguların/tutumların/algıların/… bile aynı/benzer olmasına neden olacak biçim de; kişilerin seçimi ile iyi
ve kötü (kötü ve iyi) taraflarının kabülüne; hayallerini gerçekleştirmesine; uzanamadığı/erişemediği şeylerin pek
de öyle aman aman olmadığını anlamasına, …. müsaade verilmediğinde kişilerin kendi varolma süreçleri yani
kendilerini gerçekleştirmeleri engellenebilir. Her şeyin haksız bir şekilde bölüşüldüğü durumda da aynı biçimde
kişilerin kendi varolma süreçleri yani kendilerini gerçekleştirmeleri engellenebilir.
TV’den hatırladığım güzel bir ifade ile insan ancak ‘kendinden razı olursa’, ki bunun için ne olduğunun hiçbir
önemi ve farkı olmaksızın ‘üretirse’ varlığını hem hisseder hem de kabul eder. Resim yapmak, çoçuk yetiştirmek,
makale yazmak, el sanatları ile uğraşmak, … herkes için üretmek anlamına gelmez. Eylemin ve eylemi yapan
kişinin özel uyumu ortaya çıkan şey’e (satın alınamayan bir şey bu) rengini/güzelliğini verecektir.
Para ile elde edilen asıl şey ‘güç’ gibi görünüyor. Ancak bu hepimizin başa çıkabileceği bir şey değil. Getireceği
yoğun stres, alınacak zor kararlar, … da hepimize göre değil. Belki bunu erken fark ederek, seçim yapıp o amaç
için yola çıkabiliriz.
5
Ara
2023
105
9
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Kitaplar
İçeriden - Ece Temelkuran
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay
Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay
Zamane - Engin Geçtan
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam
İstanbul Esintileri - Aydın Boysan
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - M. A. Kılıçbay
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
Eski Yunan - Thomas R. Martin
Medya Gerçeği - Noam Chomsky
İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin
İnsan Olmak - Engin Geçtan
Şimdi Doğu Zamanı - Nilgün Cerrahoğlu
Homo Deus - Yuval Noah Harari
Dörtlükler - Ömer Hayyam
‘Sıradan yaşamların küçümsenmesi’ konulu diğer bir içerik gelecekte hazırlanacak. Orada vereceğim bir-iki alıntıyı
burada da verdim. Bu başlık ise daha farklı olarak odağında ‘para’ olan bir konuya sahip.
+ Özetler
+ Alıntılar
+ Akla gelenler
5
Ara
2023
105
10
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 1
5
Ara
2023
105
11
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 2
5
Ara
2023
105
12
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 3
5
Ara
2023
105
13
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 4
5
Ara
2023
105
14
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 5
5
Ara
2023
105
15
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 6
5
Ara
2023
105
16
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 7
5
Ara
2023
105
17
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 8
5
Ara
2023
105
18
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 9
5
Ara
2023
105
19
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 10
5
Ara
2023
105
20
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 11
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
İçeriden
Ece Temelkuran
Temelkuran, E., 2006 (ilk basım 2004), İçeriden, 3. Baskı, Everest Yayınları
Kıyıdan Konuşmalar

5
Ara
2023
105
21
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
İçeriden - Ece Temelkuran

5
Ara
2023
105
22
zengin
ve
fakir
“ KIŞ NOTLARI-2
Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer
kayıp yıldız gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra
elektrikli diş fırçalarımız, sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların
koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz
var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak? Bir
kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız.
Bir de "yersiz şeyler" var, en çok zamanı onlar alır esasen. Kopmuş anahtarlıklar, bozuk paralar, dibi kalmış kremler,
içinde bir dal kalmış sigara paketleri, para üstü yerine alınmış kötü sakızlar, saçlar kesildikten sonra öksüz kalmış
tokalar... Onlar da esas şeylerin arasında bir gezinti halinde var olurlar.
* * *
Kış renklerinden giyinmiş bir ihtiyar adam var aşağıda. Ben pencereden bakıyorum. Yani evdeki bütün o şeyler
ardımda. Sırtım dönük olarak şeyler kalabalığına, adama bakıyorum. Adam çöp kutusunu karıştırıyor. Belki de
çöpler o kadar pis değildir. Kim bilir? Belki de bu da bir meslektir ve muhtemelen nice incelikleri içermektedir.
Elinde ucu kıvrık bir demir çubukla adam, çöpleri eşeliyor. Bana buradan hiç de "zavallı" gibi görünmüyor. Çünkü
hiç acele etmiyor ve epey rahat görünüyor. Üzerindeki hiçbir şey ona ait değil besbelli. Besbelli bir süre sonra da
ona ait olmayacak, şehrin bir yerinde yenisi bulununca bir kenara bırakılacak. Adam, üç beş şeyiyle birlikte
sokaklarda dolaşacak. Adam, şeysiz. Adam, ha
fi
f. Hiçbir şeysiz olduğu için adamın telaşı da yok. Kayıp da etmiyor
bir şeyini, aramıyor da. Elleri, olduğu gibi...” ss. 149-150
no. 83
v. 3
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
İliği Olmayan Düğme
Ahmet Oktay
Oktay, A., 2005 (ilk basım 2005), İliği Olmayan Düğme , 1. Baskı, Everest Yayınları

5
Ara
2023
105
23
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
“
ROMAN: "SUÇLULUK ÇAĞININ BİÇİMİ"
Oscar Wilde "hayatın sanatı taklit ettiğini" söylüyor bir yerde. Bir aforizma belki. Ama kimi zaman gerçeği dile
getirdiğini düşünmemek elde değil. Eski yapıtları yeniden okuyunca, bazı romancılarımızın çok önceden, yaşadığımız
günleri resmettiğini görüyorum şaşırarak. Daha da şaşırtıcı olanı, elli yıl önceki sorunlarımızın hâlâ sürüp gittiğini fark
etmek. Demek ki, bunca yılda ancak bir arpa boyu yol gitmişiz. ” s. 88
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay

5
Ara
2023
105
24
zengin
ve
fakir
“Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile Halide Edip Adıvar, hiç kuşkusuz farklı dünya görüşlerine sahiptiler. Ama bu farklılık,
toplumsal gerçekleri görmelerine ve göstermelerine engel olmuyor. Şu nedenle: İkisi de eleştiri duygusuna sahipler.
Bu edebiyatın önkoşullarından biri çünkü. Özellikle roman açısından. Çünkü roman, Georg Lukacs ve Lucien
Goldman’ın vurgulamış oldukları gibi, “bozulmuş bir toplumda değerlerin araştırılması”dır bir anlamda. Bu araştırma
ise ancak ve ancak eleştiri duygusuna sahip olunduğunda yapılabilir. ” ss. 91-92
Bu ara kısımda Ahmet Oktay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara adlı romanından ve Halide Edip Adıvar’ın
Sonsuz Panayır adlı romanından bahseder. Bu kesimler sonraki sayfada, yorumları ise aşağıda daha önce verilmiştir.
no. 83
v. 3
“Örneğin Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara adlı romanında, Cumhuriyet yönetimine duyduğu inancı,
yerleştirilmekte olan yeni düzene duyduğu güveni dile getirir. Bir tür ütopyadır bu roman. Ama romancı, yine de
kopmaz, kopamaz gerçeklikten. Olumsuzluk belirtilerini daha ilk andan fark eder. Romanın kahramanı idealist gazeteci
yazar Neşet Sabit, bir gece dönemin en ünlü ekabir mekânı ojan Ankara Palas Oteli'nde verilen bir baloya gelir.
Otelin önünde sıradan yurttaş, yani halk toplanmış, gelenleri izlemektedir. Neşet Sabit, davetlilerin arasında bulunan
bir tanıdığına şunları söyler:
"Demin, otelin merdivenlerinden çıkarken tuhaf bir başdönmesi hissettim. Bana öyle geldi ki, ayağımı bastığım her
basamak halkla benim aramdaki uçurumu bir parça daha derinleştiriyor. Ters yüzü geri dönüp, arkamda bıraktığım bu
uçuruma atılmak istedim; ta ki onlara karışayım ve içinde bulunduğumuz bu sun'i alemi, onların arasından, onların
gözüyle uzaktan seyredeyim diye.”
Bu türden duyguları yaşayan, bu türlü düşüncelere kapılan kaç kişi kaldı ki günümüzde? Ama romancı Yakup Kadri, bu
noktada durmaz. Soruna daha içerden bakar ve idealistin de yozlaşabileceğini öngörür. Nitekim halkla arasında bir
uçurum olmasına üzülen aynı Neşet Sabit, çok daha sonra politikaya atılır ve mal mülk sahibi olmayı seçer.” ss. 89-90
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay

5
Ara
2023
105
25
zengin
ve
fakir
Ankara - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
no. 83
v. 3
“Halide Edip Adıvar, Sonsuz Panayır adlı romanında, demokrasiye onca inanmış olmasına rağmen, demokrasinin
toplumda ürettiği olumsuz eğilimleri büyük bir yüreklilikle belirtir.
Adıvar, "iki binler" adını verdiği ve demokrasinin olanaklarından yararlanarak türeyen bir yeni zümreyi betimler ve bu
insanları acımasızca eleştirir. Toplumu uyarmak ister. Romancı şunları yazar “iki binleri" anlatırken:
"Sakın bunu, Xenephon'un on binleri gibi durmaksızın, fakat düzenli bir çekilişle geri giden tarihsel bir ordu sanmayın,
çünkü bunların ileri veya geri yürüyüşleri akla şaşkınlık veren birer sıçrayıştan başka bir şey değildir. Onları, yediler,
dokuzlar, kırklar gibi abartılmış bir ermişler grubu diye de düşünmeyin, çünkü onların erdikleri şey hiç de dervişin
muradı değildir. İki binler, bir söylentiye göre, Taksim'den Şişli'ye yayılan; bir söylentiye göre, Kadıköy ve Adalar da
dahil, bütün İstanbul'da çalım satan milyonerlerin etiketidir. Hükümlerinde `ihtiyat ve itidal gösterenler arasında bir
üçüncü söylenti daha dolaşır: İki binler, bütün Türkiye'deki yeni milyonerlerin sayısıdır.”
Adıvar, yeni bir ahlakın doğmakta olduğunu da daha 1950'li yıllarda şu umutsuz sözlerle dile getirir, "iki binler"den
birinin ağzından: "Bizim gibi yaşamayanların dünyada işi ne? Niyetimiz, bu memlekette dikili ağacı olmayanları
yurtdışı saymaktır. Bu topraklarda yalnız biz, bizden olanlar, parası, mülkü olanlar yaşayacaktır. Gücün, erdemin,
liyakatin, bilimin, her şeyin başı paradır, parra birader.” ” ss. 90-91
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay

5
Ara
2023
105
26
zengin
ve
fakir
Sonsuz Panayır - Halide Edip Adıvar
no. 83
v. 3
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Entellektüel Tereddüt
Ahmet Oktay
Oktay, A., 2003 (ilk basım 2003), Entellektüel Tereddüt, 1. Baskı, Everest Yayınları

5
Ara
2023
105
27
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay
“Kapitalizm, bir tür cemaat ruhu'nun, dayanışmanın sürdürüldüğü, sürdürülebildiği mahallelerin yıkımına yol
açmadı sadece, o yaşam biçiminin de yürürlükten kaldırılmasını zorladı. Her yanda, apartman yaşamının
bencillikten kaynaklanan tahribatının izlerine rastlanıyor. Eski zaman yaşamının korunamayacağı bellidir, sorun,
yaşanan zamanın şoklarını geçmişin anısıyla telafi etmek de değil. Sorun, şimdiyi anlamlı ve ihsanal kılabilmek.
Tıkılıp kaldığımız, kendimizi durmaksızın ötekinden yalıttığımız, yalıtmaya zorlandığımız bu sosyal konutları
gerçekten toplumsal kılabilmek. Hem tarihsel hem güncel bir arkaplanı olan kenti, fiziki ve manevi genişliğine
yaraşır biçimde yaşayabilmek. Gelgelelim, geçmişte büyük ölçüde sadece egemen sını
fl
arın kenti olmuş
bulunan İstanbul, kapitalizm çerçevesindeki görünmeyen ama varlığı en maddi biçimde duyumsanan
duvarları yerle bir edip onu büyük emekçi kesimlerin kenti halinde getirince; farklı bir yaşam biçiminin doğal,
doğal olduğu kadar da insanal vandalizmine tutsak olmak zorunda kaldı. Çamlıca Tepesi'ne gaz tüpleri ve
pijamalarıyla yerleşenler, elbette ki düşmanca duygularla davranmıyorlar. Tahrip ettiklerinin, her zaman
kendi geçmişlerinin de bir parçası sayarak övündükleri bir uygarlık momenti olduğunun farkında bile
değiller. Onların gerçek yaşama biçimi, hiçbir zaman temellük etmedikleri ve edemeyecekleri Boğaziçi'nin,
Çamlıca’nın, Abdülhak Şinasi Hisar'ı en küçük anılarıyla ürperten o altın zamanını dıştalıyor. ” ss. 142-143

5
Ara
2023
105
28
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Zamane
Engin Geçtan
Geçtan, E., 2020 (ilk basım 2010), Zamane, 7. Baskı, Metis Yayınları

5
Ara
2023
105
29
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Zamane - Engin Geçtan
“▶▶ ÇÖZÜLEN DEĞERLER VE UMURSAMAZLIK
1980 darbesinin açıklandığı sabah Çankaya'daki evimdeydim. Ama benim için olay bir gün öncesinden başlamış sayılırdı.
Yurtdışındaki bir kongreden yeni dönmüştüm, hâlâ tatilde sayılırdım. Döndüğümü bildirmek için dekanlığa vekâlet eden
arkadaşımı aradığımda, arabalarla ilgili bir sorun olduğu için üniversiteye nasıl gideceğini bilemediğini söyledi. O zamanlar
şehir dışı sayılan bir yerde oturuyordu. Gidip onu evinden aldım, Eskişehir yolu olarak bilinen otoyola çıktıktan bir süre sonra
önümüzde uzun bir tank konvoyu olduğunu gördük. Arkadaşım bana dönüp "Bu gece bir şeyler olacak," dedi. İkna
olmadığımı fark edince "Ben bu resmi daha önce görmüştüm," diye ekledi. Babası Yassıada duruşmalarında idamdan
dönmüştü, tecrübe konuşuyormuş, o anda bilemedim. Oysa yıllardır part-time ders verdiğim ODTÜ'ye o yoldan gidip
geliyordum ve böyle bir görüntüyle hiç karşılaşmamıştım. Tankları sollayıp yola devam ettim.
Ertesi sabah her şeye kadir bir yetişkin, ekranlardan bizleri ıslaha muhtaç varlıklar olarak gören bir konuşma yapıyordu, en
azından konuşma tonu öyleydi. Nitekim bir süre kışla gibi yönetildik. Durumun sorumlusu tabii ki bizlerdik, felek değil.
Bizlerde ne eksikti de bunları yaşamamız gerekmişti sorusunun cevabım da dolaylı olarak burada zaten tartışmaktayız. O
dönemde bazı insanlar kalıcı sayılabilecek psikolojik hasar gördüler. İşkence gördüklerini söyleyen bu kişiler konudan fazla
söz etmek istemez gibiydiler. Psikolojik yardım almayı seçenlerin önemli bir bölümü, bu konuya ciddiyetle eğilmiş olan
üniversite mensubu genç meslektaşlarıma başvurmuş olmalı, ama birkaçı da bana geldi. Gelişlerinin öncelikli nedeni işkence
görmüş olmaları değildi. Ama biri klinik çalışmalarımın dışında, diğeri esnasında, iki kişinin bana söylediği ve neredeyse
birbirinin aynı olan cümleyi unutmam mümkün değil: "işkence gördüğümden bu yana diğer insanlara karşı duyarlılığım
köreldi." O dönemin dolaylı olarak benim de hayatımı etkilemiş olduğunu sonradan fark ettim. Ankara'dan İstanbul'a
taşındım ya da döndüm. Bir süre sonra pek çok insanın buraya benden önce gelmiş olduğunu fark ettim. Benden sonra da
gelmeye devam ettiler. Meğer bir kitle göçünün parçasıymışım. Bu kadar çok sayıda insanın, çoğu birbirinden habersiz, aynı
dönemde aynı şeyi yapmış olmasında, bizleri Ankara'dan kaçıran ortak bir neden paylaşılmış olmalı.” ss. 44-46

5
Ara
2023
105
30
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Gizli Çekmece
Ahmet Oktay
Oktay, A., 2017 (ilk basım 1991), Gizli Çekmece , 3. Baskı, Doğan Egmont Yayıncılık

5
Ara
2023
105
31
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
“
Bir röportajdan parçalar
Sivas'ta yaptım askerliğimi ama bu, önce de belirttiğim gibi Anadolu'yu gördüğüm anlamına gelmiyordu.
Anadolu, 1960'lı yıllarda, daha iç bölgeler demekti ve kentte yaşayan bir genç gazeteci için, yoksulluk ve
yoksunluk Anadolu toprağında tenleşiyordu.” s. 34
“Gerçekten de, Mahmut Makal'ın 1950'de yayımlanan ve siyasal tartışmalara yol açan Bizim Köy'ünün de
kanıtladığı gibi, Anadolu aç ve se
fi
ldi. Ve kurtarılmayı bekliyordu. Uyandırılacak Köy, aydınların da, yazarların
da paylaştıklan ideolojik bir imgeydi. Enstitülerin anısı alabildiğine canlıydı.
Toplumsal dönüşüme ve devrime yönelik siyasal tasarılarda, o yılların egemen öznesi işçi sınıfı değil köylüydü.
Işçi sınıfından söz ediliyordu elbet, ama bu sınıfın görünür çelimsizliği ve ideolojik donanımsızlığı, vurgunun
köylüye kaydırılmasına yol açıyordu. İyi ırgat ve kötü ağa betimlemesi, toplumsal gerçekliği açıklayıcı biricik
şablondu. ” s. 34

5
Ara
2023
105
32
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
“Ve yokuşlarda, tehlikeli virajlarda otobüslerin, kamyonların, otomobillerin ve dolmuşların bir garip
sesle inlediği Anadolu toprakları, bir kısırlık türküsü halinde uzayıp gidiyor. Allı, yeşilli, morlu
yemenileri, kıl çarıkları, lor peynirleri ve dağ köylükleriyle bütün Anadolu, türküsünü söylüyor:
Fukarayım giymem hırka
Kimsem yok ki verem arka.
Suçu, sevdayı ve katli bu beyitte arayın. Kadın erkek, çoluk çocuk, bütün Anadolu'nun dramı bunda
yatmaktadır. Çünkü yüzyıllar onun sırtından gelip geçmiş ve o, ne yüzyılları takmıştır ne de o yüzyılların
egemen insanlarını.” s. 39
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay

5
Ara
2023
105
33
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Karasevdam Anadolum
Fikret Otyam
Otyam, F., 1976 (ilk basım 1976), Karasevdam Anadolum, Çağdaş Yayınları

5
Ara
2023
105
34
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam

5
Ara
2023
105
35
zengin
ve
fakir
Ahmed
Arif
no. 83
v. 3
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam

5
Ara
2023
105
36
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam

5
Ara
2023
105
37
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam

5
Ara
2023
105
38
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
39
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
İstanbul Esintileri
Aydın Boysan
Geçtan, E., 2002 (ilk basım 1983), İnsan Olmak, 17. Baskı, Metis Yayınları
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
40
zengin
ve
fakir
Alıntılarla ilgili notlar
• ANILARLA GERÇEKLER
Mahalle/Apartman yaşamına dair
• KIYILARDA
Sanatın kaynağı - aylaklık
• AYRINTI DEĞİL BUNLAR
1950’lerde Anadolu’dan İstanbul’a olan göçe dair
• DÜNYANIN SİCİLİNDEN
İlkel insanın (bile öncesinin) ‘şey’ veya ‘para’ ile imtihanı
Bu dört başlıktan belirtilen kısımlarla ilgili olan alıntılar;
no. 83
v. 3
veriliş sırasıyla
5
Ara
2023
105
41
zengin
ve
fakir
“Eski İstanbul'da yaşama birimi mahalle idi. Mahallenin bütünlüğü vardı. Herkes birbirini tanır, selamlaşır, hal-hatır
sorardı. Ben marangoz Tahsin Bey amcamla balığa çıkıp, ona yamaklık ederdim. Babam komserin kızına hesap
dersi verirdi. Bizim sokağın musluklarını ben tamir eder, sobalarını ben kurardım. Annemin ördüğü hesap işi masa
örtüsünün peçetelerini, kuyumcu Sahak Efendinin karısı bitirmişti.
Ortak mekânların boyutları ufaldıkça, insan ilişkilerinde yakınlaşma oluyordu. Dar sokaklarda komşuluk ilişkileri,
daha sıcakkanlı-daha dostçaydı... Caddeler genişledikçe, binalar irileştikçe, insan ilişkilerinde uzaklaşmalar
başladı.
Devleşmemiş kentlerde, dar sokaklarda, 2 katlı evlerde oturan insanlar arasında zıtlaşmalar çok seyrekti.
Düşmanlaşmaya ise ender rastlanırdı. Devleşmiş kentlerde geniş caddelerde, 20 katlı apartmanlarda oturanlar
arasındaki zıtlaşmalar, olağan hale geldi. Düşmanlaşmalara ise, şaşılmaz oldu.
Ne yazık!” s. 21
İstanbul Esintileri - Aydın Boysan
ANILARLA GERÇEKLER
“İki gün önce, yeni bir fotoğraf kitabı elime geçti. Çeken: İsveçli G.Berggren.. Kitaptaki mesleği, Fotoğrafçı ve
«Paysagiste»... Çekim tarihleri: Yaklaşık 100 yıl önce... Bu eski İstanbul fotoğrafları kitabını yayınlayan: İsveç
Fotoğraf Müzesi... Yıl: 1984... Eski İstanbul'un 40 tane siyah-beyaz fotoğrafı için, olağanüstü iyi bir kitap basılmış...
İstanbul'un müze klasik güzellikleri arasına giren eski görüntülerini, duygulanmadan ve üzülmeden seyretmek
mümkün değil. Bu görüntülerden önemli bir bölümü, benim çocukluğum ve gençliğime kadar, aynen korundu,
İstanbul'un yaşama koşullarının bozulması, şehrin çirkinleşmesi-kirlenmesi ve kıyılardan ve sulardan kopuk
yaşayışın başladığı yıl: 1950'dir.” s. 36
KIYILARDA
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
42
zengin
ve
fakir
“Yaklaşık iki milyon yıl evvel bir insan öncesi yaratık (Australopithecus), dünya gailesi ile tanışmıştı. Yaprakları
koparılmış dallardan sopa yapmayı, ucuna sivri taş bağlayarak balta gibi kullanmayı öğrenmişti. Mağarasından
kilometrelerce ötede bulduğu sivri kuvartz taşlarını, başkaları yürütmesin diye toprağa gömmeyi akıl ediyordu.
Bunlar dünyanın, ilk «tutumlu» yaratıklarıydı. Bu taş ve baltaların «üretici»leri, geçmişten ders alarak gelecek
zamana hazırlanmaya başlamışlardı.” s. 84
İstanbul Esintileri - Aydın Boysan
DÜNYANIN SİCİLİNDEN
“İstanbul tramvayları San Francisco tramvaylarından güzeldi. 57'de, Başbakan emriyle kaldırıldı. Ağzını açan
çıkmadı.
İstanbul'da yaşamayı, nefes gibi ciğerlerimize çeksek, damarlarımızda dolaştırsak... Her gün bin yeri görsek, bin
nefes alsak... Bunları eski günlerin anılarıyla hamur etsek ki, temizlesek-renklesek, her yeniye kızıp durmasak...
Peşinden merhum Haldun Taner'in, işte o gün dediklerini ansak:
«Biraz vaktimiz olsa... Biraz aylak olsak... Aylaklık sanatın başlıca kaynağı... Biz artık aylak da olamıyoruz. Biz, yani
Elif Naci Bey, yaşdaşım Cihat Burak, Aydın Boysan, ben, aylaklıklarla semtlerin tadını çıkara çıkara yaşanan güzel
dönemi arkamızda bıraktık. Diyelim ki hayatımızın dörtte üçü, böyle geçti. Bunu kâr saymalıyız.»” s. 30
AYRINTI DEĞİL BUNLAR
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
43
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Göğü Delen Adam
haz. Erich Scheurmann
haz. Scheurmann, E., 2000 (ilk basım 1920), Göğü Delen Adam, 6. Baskı, Ayrıntı Yayınları, Çev. Levent Tayla
Kabile Reisi Tuiavii’nin Konuşması
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
44
zengin
ve
fakir
Alıntılarla ilgili notlar - 1
“
Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen adam
anlamına gelir.
Samoa’ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler,
beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.
”
papalagi → insanlar
olarak da çevrilebilir. 1900’lerin başlarında kabile reisinin
kentte yaşayan modern insanlar için kullandığı ifade
Alıntılarda sıklıkla geçecek olan Papalagi’nin anlamı nedir?
Kitabının arka kapağından bir paragraf
Papaligi v. 1 başlıklı bu kitap ile ilgili olan kısa içeriğe de bakabilirsiniz.
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
45
zengin
ve
fakir
Alıntılarla ilgili notlar - 2
• Taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair (ss. 27–34)
köylünün ve kentlinin ya da fakirin ve zenginin birbirine bakışı
• Yuvarlak metal ve ağır kâğıda dair (ss. 35–42)
parası ile modern insanın ilişkisi
• Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor (ss. 43-51)
eşyaları ile modern insanın ilişkisi
Aşağıdaki üç bölümden kabile reisine ait görüşlerden alıntılar olacak;
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
46
zengin
ve
fakir
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
toprak insanları ≡ köyde yaşayanlar
yarık insanları ≡ şehirde yaşayanlar
Yarık kelimesi ile apartman daireleri (kutular) arasındaki caddeler kastediliyor.
“Bu köylerde, kentlerdekinden başka türlü düşünen insanlar yaşar. Bunlara toprak insanları denir. Yarık
insanlarından daha çok yiyecekleri olduğu halde elleri daha kaba, örtüleri daha kirlidir. Yaşamları
diğerlerinden çok daha güzel ve sağlıklıdır: Ama kendileri buna inanmaz; ve toprağa basmayan, tohum ekip
ürün biçmeyen, bu yüzden onlara boşgezer gözüyle bakan yarık insanlarını kıskanırlar. Onlara karşı düşmanlık
güderler. Onlara kendi topraklarında yiyecek sağlayan, meyve toplayan, yağlanana kadar sığırları otlatan ve
sonra da yarısını yarıklardakine veren hep toprak insanlarıdır çünkü. Tüm yarık insanlarına yiyecek sağlamaktan
canları çıkar. Yine de, neden öbürlerinin örtülerinin daha güzel, ellerinin daha beyaz olduğunu, neden
kendileri gibi güneşten terleyip, rüzgarda üşümek zorunda kalmadıklarını bir türlü almaz kafaları.
Yarık insanıysa bunun üstüne hiç kafa yormaz. O, toprak insanından daha üstün haklara sahip olduğu, yaptığı
işin meyve toplamaktan daha değerli olduğu kanısındadır. Ama bu iki grup arasındaki çatışma savaşa yol
açmaz. Papalagi genellikle, ister köyde yaşasın ister yarıklarda, her şeyi olduğu gibi kabullenir. Toprak insanı
kente geldiğinde yarık insanının zenginliği karşısında gözleri kamaşır, yarık insanıysa toprak insanlarının
köylerinden geçerken homurdanır, yüksek perdeden atıp tutar. Bu da yetmezmiş gibi, onun taştan kutularını
yapan ve seven toprak insanına domuzlarını besletir.” s. 33
⋮
kent insanları
Taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
47
zengin
ve
fakir
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
“Kulak verin bana, siz aklı başında kardeşlerim inanarak kulak verin ki, kötülüğü ve beyazların korkusunu
tanımamış olmanın mutluluğunu tadın. Misyonerin şu söyledikleri konusunda hepiniz tanıklık edebilirsiniz bana:
Tanrı sevgiymiş. Gerçek bir Hıristiyan, sevgi düşüncesini her zaman göz önünde bulundurmalıymış. Ulu tanrı için,
beyaz adamın duaları da yeterliymiş. Onun tanrısı kandırdı bizi, açıkça dolandırdı. Papalagi de kendi tanrısını
kandırıp fiştekledi bizi Büyük Ruh'un sözlerini kullanarak aldatması için. Çünkü beyaz adamın gerçek tanrısı,
kendisinin "para" adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kâğıttan başka bir şey değildir. ” ss. 35-36
“(…) Para uğruna mutluluklarını, vicdanlarını yitirenler; gülmekten, onurundan, sevincinden, hatta karısından,
çocuğundan olanlar vardır. Çoğu sağlığını bile bunun uğruna feda eder. Yuvarlak metal ve ağır kâğıt uğruna.
Bunları giysilerinin içinde, ikiye katlanmış sert derilerin arasında taşırlar. Geceleyin, kimse almasın diye
yastıklarının altına saklarlar. Her gün, her saat, her an onu düşünürler. Hepsi, ama hepsi. Çocuklar bile!(…) Para,
para… Papalagi’nin gerçek tanrısı yalnızca paradır.” s. 36
“Ama, beyazların ülkesinde, güneşin doğuşundan batışına kadar parasız hiçbir şey yapamazsın. Paran olmadı mı
ne açlığını, susuzluğunu giderebilirsin ne de yatacak bir döşek bulabilirsin. (…)” ss. 36-37
“Avrupa'da, para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava. Havanın da, yalnızca
unutulduğu için parasız olduğunu sanıyorum. Hani Avrupalının biri bu dediklerimi duysa, hemen hava için de
yuvarlak metal ve ağır kâğıt istemeye kalkar. Çünkü her Avrupalı, para istemek için yeni yeni nedenler arayıp
duruyor. ” s. 37
Yuvarlak metal ve ağır kâğıda dair
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
48
zengin
ve
fakir
“Avrupa'da paran olmadı mı başsız, kolsuz, bacaksız bir insansın demektir. Bir hiç yani.(…)” s. 37
“Bu arada büyük bir haksızlık hüküm sürer. Avrupalının üstünde hiç düşünmediği, fark etmek istemediği için
düşünmek de istemediği bir haksızlık. Çok parası olanların hepsi çok çalışmaz. Aslında herkes çalışmadan
para kazanmanın yollarını arar.(…)” s. 38
“Birçok beyaz adam, başkalarının kendisi için kazandığı paraları üst üste yığdıktan sonra bunları çok iyi
korunan bir yere getirir. Sonradan da üstüne ekler durur. Günün birinde öyle bir an gelir ki kimsenin onun için
çalışmasına gerek kalmaz. Çünkü parası tek başına onun için çalışır. Büyünün yardımı olmaksızın bunun nasıl
gerçekleştiğini öğrenemedim, ama gerçek bu. Beyaz adam köşesinde uyuklasa bile, paraları bir ağacın
yaprakları gibi durmadan çoğalır, sahibi de giderek daha fazla zenginleşir.” s. 39
“(…) Papalagi'nin dediğine göre, herkesin parası aynı miktarda olamayacağı gibi, güneşin altında da aynı
zamanda yatamazmış. İşte, bu öğüde uyarak, para uğruna acımasız davranma hakkını elde eder Papalagi. Eli
paraya gitti mi yüreği sertleşir, kanı donar, yalan söyler, dürüst davranmaz, tehlikeli olur. Başkalarını kaç kez
para uğruna öldürmüştür Papalagi. Ya da onları sözlerinin zehriyle öldürüp aklını çelmiş ve soymuştur. Herkes
kendi zayıflıklarını bildiği için kimse bir diğerine güvenmez.(…)” ss. 40-105
“Eğer bu alçakgönüllü kardeşinizin sözlerine inanır, söylediklerinin gerçek olduğunu düşünürseniz, bilin ki
para kimseyi ne daha mutlu ne de daha neşeli yapar. Yaptığı tek şey, insanın yüreğini kötü bir karışıklığa
sürüklemektir. Parayla hiç kimseye yardım edemezsiniz; onu daha mutlu, daha güçlü ve neşeli kılamazsınız. Bu
yuvarlak metali ve ağır kâğıları en büyük düşmanınız olarak gören ve ondan nefret edin.” s. 42
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
49
zengin
ve
fakir
“(…) Ve sizler, Papalagi'yi şundan da tanırsınız: O bizi hiçbir "şey"imiz olmadığı için yoksul, sefil yoksul, sefil,
yardıma ve merhamete muhtaç görür.
Dinleyin beni ey sevgili adalı kardeşlerim; size bu "şey" denenin ne olduğunu anlatayım. Hindistancevizi bir
"şey"dir, sineklik, örtü, midye, yüzük, yemek kabı, kafa süsü, bunların hepsi birer "şey"dir. Ama iki türlü "şey"
vardır. Birincisi Büyük Ruh'in bizlere hiç göstermeden yaptığı ve bize hiçbir emeğe malolmayan
hindistancevizi, midye, muz gibi şeyler. İkincisi ise insanların emek ve çaba harcayarak yaptıkları yüzük,
yemek kabı, sineklik gibi şeyler. Beyaz efendi "şey" dediğinde, kendi eliyle yaptıklarını kasteder. Yani bizde
pek bulunmayan insan "şey'lerini. Beyaz efendinin Büyük Ruh'un yaptığı "şey"leri kastetmesi mümkün
değildir çünkü.(…) ” ss. 43-44
“(…) Ve Papapalgi, hep daha çok ve daha yeni şeyler tasarlar. Ellerine ateş basar, benzi kül gibi olur, sırtı
kamburlaşır. Ama sonunda yeni bir şey bulmayagörsün, mutluluktan ışıldamaya başlar. Ve hemen ardından
hepsi bu yeni “şey”i elde etmeye çalışır, ona tapınırlar, onun için kendi dillerinde türküler yakarlar.
Ah kardeşlerim, inanın bana! Ben Papalagi'nin düşüncelerinin arka yüzünü, onun gerçek isteklerini öğlen
güneşinin altındaymışçasına gördüm. O, geldiği yerde Büyük Ruh'un “şey”lerini paramparça ettiği için, yok
ettiklerini kendi eliyle yeniden yaratmaya çalışır. Bu arada bir sürü “şey” yaptığı için de kendisinin Büyük Ruh
olduğunu sanır.” s. 46
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor
⋮
⋮
reklam v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
50
zengin
ve
fakir
“Hele bir düşünün kardeşlerim, hemen şu anda büyük bir fırtına çıksa ve ormanla dağı söküp götürse. Hem
de tüm ağaçlarıyla, yapraklarıyla birlikte. Bütün midyeleri, lagünün bütün hayvanlarını alsa ve geride tek bir
hibikus çiçeği bile kalmasa, hani şu bizim kızların saçlarına taktıklarından. Her şey, gördüğümüz her şey yitse,
kumdan başka bir şey kalmasa görünürde. Toprak, avuç açmış bir insanın eline benzese, ya da üzerinden
kızgın lavların aktığı bir tepeye. Palmiyelerin arkasından nasıl ah ederdik, midyelerin, ormanın, her şeyin
arkasından... İşte, Papalagi’nin bir dolu kulübe diktiği ve kent adını verdiği yerlerde de toprak bomboş bir el
gibi çorak. İşte bu yüzden Papalagi, çılgın gibi Büyük Ruh'un rolünü oynar. Sahip olmadıklarını unutabilsin
diye. Kendisi bunca yoksul, ülkesi de bunca acılı olduğu için dört elle “şey”lere sarılır ve delinin solgun
yaprakları toplaması gibi toplayıp, kulübesini ağzına kadar onlarla doldurur. Ama işte, bu yüzden bizi kıskanır
ve bizim de kendisi gibi yoksullaşmamızı ister.
Eğer insan çok fazla “şey”e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o
insanın, Büyük Ruh'un “şey”leri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir
“şey” düşkünüdür, “şey”leri olmadan yaşayamaz. Saçlarını düzeltmek için, kaplumbağa kabuğundan bir alet
yapsa ve saçlarını yağlasa, o alet için bir de kılıf yapar, sonra o kılıf için küçük bir kutu, küçük kutu için de
büyük bir kutu. Her şeyi kılıfların ve kutuların içine yerleştirir. Bel örtüleri için, üst ve alt örtüleri için, iç örtüleri,
ağız örtüleri ve diğer örtüler için kutuları vardır, el kılıfları, ayak kılıfları, yuvarlak metal ve ağır kâğıt için, azıkları
için, kutsal kitapları için, her şey, her şey için kutuları vardır. Teki bile yeterli olan bir “şey”den, bir sürü şey
yapmayı becerir Papalagi. Bir Avrupalının aşevine gidecek olsan, hemen hiçbir zaman kullanılmayan bir dolu
yemek kabı ve yiyecek pişirmek için ıvır zıvır bulursun. Her yemek için ayrı bir tanoa vardır. Su için ayrı, Avrupa
kava'sı için ayrı, hindistancevizi için ayrı, güvercin için ayrı bir tanoa.” ss. 46-47
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
tanoa ≈ tahta kap
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
51
zengin
ve
fakir
“Bir Avrupa kulübesinde öylesine çok “şey” vardır ki, onları bir yerden bir yere taşımaya, koca bir Samoa
köyündekilerin hepsi ellerini kollarını doldursa yetmez yine de. Tek bir kulübede o kadar çok “şey” vardır ki,
beyaz şeflerin çoğu, yalnızca o “şey”leri yerli yerine yerleştirmekten ve kumlarını temizlemekten başka işleri
olmayan sürüyle erkek ve kadın çalıştırmak zorunda kalır. En büyük Taopou bile zamanının büyük bölümünü
“şey”lerini saymaya, yerini değiştirmeye ve temizlemeye ayırır.” s. 47
“(…) "Şey"leri ele geçirmek için soğukkanlılıkla her türlü kötülüğü göze alırlar.(…) ” s. 50
“(…) Sayıca onca çok olan, şimşekler, kıvılcımlar çaktıran, göz süzen, kendi kendini allayıp pullayan o "şey"ler,
acaba hangi Papalagi'nin bedenini daha güzelliştirmiş, hangi Papalagi'nin gözlerini daha parlak, zihnini daha
berrak yapmış? Bütün bunlar asıl Papalagi'nin "şey"lerinin bir işe yaramadığını gösteriyor.(…) ” s. 51
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
52
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih
Mehmet Ali Kılıçbay
Kılıçbay, M.A, 1996 (ilk basım 1996), Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih, 1. Baskı, İmge Kitabevi
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
53
zengin
ve
fakir
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay
“
ŞEHİRSİZ ÜLKE
Biz Türkler, şamanik geçmişimizin kalıntısı olsa gerek, birşeyin adını söylediğimiz zaman, onun kendine de
sahip olduğumuza hep inanmışızdır. “Türkiye nüfusunun yarısından fazlası artık kentlerde yaşıyor”. Bu söz,
köylülükten kurtulduğumuzun müjdesi, ilânı ve övünmesi olarak sıkça tekrarlanan resmi bir slogan haline
geldi. Ama insan merak ediyor, acaba kent ve kentli nedir?
Kentin köyden farklı bir yerleşim yeri olmasının gerektiği çok açık. Bunların arasında nicelik değil de, nitelik
farkının olmasının gerektiği tartışma götürmez bir gerçek. Fakat bizim Yurttaşlık Bilgisi kitaplarını, hatta
üniversitelerimizin coğrafya bölümü öğrencilerinin okudukları ders kitaplarını açtığınız zaman, nüfusu 10.000
kişiyi geçen yerleşim birimine kent denilir cinsinden bir ifadeyle karşılaşırsınız. Demek ki, bizim insanlarımıza
göre kent ile köy arasında bir nitelik farkı yoktur, ayırıcı nokta sadece miktar tarafından belirlenmektedir.
Nitekim, geçenlerde televizyonda, kendisiyle röportaj yapılan “İstanbullu” bir gecekondu sakini hanım,
İstanbul'a 25 yıl önce geldiğini ve o zamandan beri bu mahalleden hiç ayrılmadığını söylüyordu.
Gerçek bir kent tanımlamasının hangi kıstaslara göre yapılabileceği konusunda engin bir tartışma
bulunmaktadır, bana göre en tutarlı ve birbirleriyle bağlantılı iki kıstas, kentin kendi yiyeceğini üretemeyen ve
kültür yaratan bir yerleşim yeri olmasıdır.” ss. 43-44
Doğrudan ya da dolaylı olarak konu ile ilgili olduğundan başlığa ait kısmın tamamı verilmiştir.
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
54
zengin
ve
fakir
“Bu ayırım teklifinde yer alan kültür, tanımlanmaya muhtaçtır. Bu konuda da yüzlerce olan tanımlardan bana
en uygun gözükeni, bir uygarlığın entellektüel cephesinin kültür olarak adlandırılmasıdır. Uygarlık kentsel bir
oluşumdur ve bu yüzden kültür ancak kentlerde yaratılır. Kır kültür yaratmaz, şehirlerin kültürünü taklid eder,
sonra da bunu gelenek haline çevirip korur. Basit bir örnekle yetinmek üzere, bugün köylerimize egemen olan
eviçi düzeni, 16. yüzyıl İstanbul'unun eviçi düzenidir. Yani kültür İstanbul'da yaratılmış, kır bunu almış ve
bugüne kadar korumuştur. İlginç olan, İstanbul'un bu eski kültürünün, ona gecekondular aracılığıyla geri
dönmesidir.
Türkiye'de İstanbul dışında hiçbir kentin kültür yaratmadığını, bu nedenle de şehir sıfatını haketmediğini
düşünüyorum. Zaten bu sıfat ülkemizde çok genel ve jenerik, bir anlam içinde kullanılmaktadır. Türklerin kent
olgusu karşısındaki duyarsızlık ve ilgisizliklerinin en tipik göstergelerinden biri, dilimizde kent anlamına gelen
kelime sayısının üçü geçmemesidir. Paris ile Hakkâri'yi, New York ile Darende’yi aynı kabın içine koyan bu
adlandırma, Türkiye'de kent diye bir olgunun olmadığının en açık kanıtlarından biridir. Batı dillerinde, bu
karmaşık ve çeşitli olguyu ifade etmek üzere yirminin üzerinde kelime bulunurken, Türkçenin kendini yalnızca
üç tanesiyle sınırlamış olması, bu dilin taşıyıcılarının hayatında kentin önemli bir yere sahip olmadığını
göstermektedir.
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay
no. 83
v. 3
⋮
Dil v. 3 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
⋮
5
Ara
2023
105
55
zengin
ve
fakir
“Ama Türkler bu vurdumduymazlıkta o kadar haksız da değiller, çünkü bu ülkede sadece ev ve işyeri
yığınlarından ibaret, birazcık büyümüş yatakhane ve atelye karışımı bir şeyler var. Türkiye’nin kentsiz bir ülke
olmasının nedenlerinin üzerinde düşünülmesi, ulusal hoyratlığımızın kökenlerine bir giriş yapma olanağı da
sağlayacaktır. Çünkü kent yoksa, kültür de yoktur.” ss. 44-45
Orta Çağa ait bir Alman atasözü, “kent havası özgür kılar” demekteydi. Bunu bugün Türkiye’de, “kent havası
karın doyurur” biçiminde söylemek gerekmektedir Açıkcası, insanlar bu ülkede kente, kentli olmak için değil,
geçim olanaklarını elde etmek, eğer becerebilirse “köşeyi dönmek” için gelmektedirler. Zaten geldikleri yer
de, onlara kentliliği öğretecek bir şekilde örgütlenmemiştir.
Örgütlenmemiştir, çünkü Türkiye'nin geçmişinde özerk kentsel oluşum yoktur. Mirasçısı olduğumuz Bizans ve
Osmanlı, birer başkent imparatorluğu biçiminde istikrar kazanmışlardır. Bunun anlamı, bu iki siyasal
formasyonun da, İstanbul dışındaki bütün kentsel gelişimleri durdurmaya yönelik bir siyaset izlemiş
olduklarıdır. Ülke üzerindeki despotik egemenliklerini pekiştirmek için, çoğulluğu, çoğullaşmayı engellemenin
şart olduğunu erkenden farkeden bu iki antik imparatorluk, İstanbul'un yegâneliğini, kendi yegâneliklerinin
aynası olarak üretmeye yönelmişler ve taşralarındaki şehirleri irice birer kasaba veya birer garnizon
mertebesinde bırakmak için ellerinden gelen gayreti ardına koymamışlardır. Cumhuriyet edebiyatının
başlarında Anadolu‘ya gitmek zorunda kalan İstanbulluların duydukları üzüntüyü, yalnızca bir İstanbul
sevgisiyle açıklamak herhalde mümkün değildir. Söz konusu olan, kentten kent-olmayana gitmenin
doğurduğu travmadır.” ss. 44-45
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
56
zengin
ve
fakir
“Bu geçmişimizin sonucu olarak, bugün üzerinde yaşadığımız toprakların üzerinde kurulu kentlerin hiçbiri
(nüfusu ne kadar olursa olsun), birer kültürel ışıma merkezi haline gelememiş, yani şehir olma niteliğini
kazanamamıştır. Fazla uzağa gitmeyelim, kaç tane kentimizde tiyatro (devlet tarafından kurulanları bile),
konser salonu, sergi salonu var? İstanbul ve Ankara dışındaki hangi kentimizde, ulusal ölçekte dağıtılabilen
kitap veya dergi yayınlanıyor?
Bir kent binalardan oluşur, ama ona ruhunu insanlar verir, bu da kentlilik bilinci adını taşır. Ben şimdiye kadar
hiçbir Türk kentinde (bir zamanların İstanbul'u hariç) herhangi bir kentlilik bilincine tanık olmadım. Cumhuriyet
nasıl bir vatandaşlar şirketiyse, şehir de bir hemşehriler şirketidir. Şehrin tümünü sahiplenmeyen şehirli
değildir. Bizim insanlarımız, şehrin tümünü sahiplenmek yerine, onu sömürmeye yönelmektedirler.
Ev ve atelye yığınlarını şehir haline dönüştürme konusunda bir gayretin de olmadığını üzüntüyle belirtirken,
kentsiz bir ülkenin uygarlığı yakalamayı nasıl umabildiğini anlamakta güçlük çekiyorum.” ss. 45-46
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
57
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Dünya Yazın Tarihi
Antal Szerb
Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
58
zengin
ve
fakir
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
“
• FAUST
İ
NSANI
Yine de, ikinci bölüme gerek vardır; çünkü bütünsel Faust karakteri ancak böyle karşımızdadır. Spengler
Faust karakterinde Batı kültürünün en büyük simgesini görür ve hiç kuşkusuz haklıdır. Batı kültürünü "Faust
insanı" kurmuştur: Hiçbir şeyin doyuma ulaştıramadığı insan, şeytanla sözleşmeyi rahatça imzalayan, bunu
yaparken de hiçbir zaman "üstü kalsın" diyeceği anın gelemeyeceğini bilen insan - Faust insanı sonsuzluğa
ulaşmaya çabalayan arzu ve iradedir. Bunu yaşamaya, "zamansız ana" (Gundolf ) evreni katmak ister ve
uzaklar el ettiği sürece de dur durak bilmez. Naif şeytan, önemsiz materyalist, keyifli Mephistoteles onu
cinsel zevklere sürüklemeye boş yere uğraşır, bunlar Faust için hiç de kötü yola çekme çabası değildir,
içtenlikli sevi de onu durd
u­
ramaz, Gretschen zindanda kıvranır, ve Faust atıyla uzaklaşır ve onu ikinci
bölümde imparatorluk sarayı ve yeniden canlandırılan Yunan güzeli Helena bile durduramaz. ” ss. 406-407
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
59
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Eski Yunan
Thomas R. Martin
Tarih Öncesinden Helenistik Çağa
Martin, R. T., 2014 (ilk basım 1996), Eski Yunan, 2. Baskı, Say Yayınları, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
60
zengin
ve
fakir
Eski Yunan - Thomas R. Martin
“İsokrates yaşamı boyunca çağının en fazla sıkıntı yaratan sorunlarına çözümler önerdi. Özellikle zengin ile
yoksul arasındaki sürtüşmenin bütün Yunanistan genelinde insanlarda yarattığı artan toplumsal
huzursuzluktan kaygı duydu. Atina, 4. yüzyılda yaşanan toplumsal sınıflar arasındaki çatışmadan kaçınmakta
birçok kent-devletinden daha talihliydi. Bunun nedeni muhtemelen demokrasisinin toplu tapınma sistemi
aracılığıyla bütünüyle topluluğun yararına para harcayacak daha zengin erkeklere gereksinimi olmasıydı.
Zengin erkekler savaş gemilerinin donanımlarını satın alma, bunlarda çalışma ve halka açık drama
festivallerinde sahnelenen oyunların korolarının kostüm ve eğitim giderlerini karşılama gibi kent-devletini
destekleyen etkinliklere kimi zaman bedelini ödeyerek ve kimi zaman kişisel olarak katılarak toplu ayinleri
yerine getirmek zorundaydılar. Bu bağışlar, demokratik işleyişe uygun biçimde kullanılmak üzere servetlerini
ortaya koydukları için, halkın bağışçılara minnet (günümüz charity [yardımseverlik] sözcüğünün kaynağı
charis) duymasını sağladı. Zengin erkekler, mahkemelerde kendilerinin ve ailelerinin düzenledikleri toplu
ayinlerden söz ederek orta halli pek çok erkekten oluşan rastgele seçilmiş bir grup olan jürinin sempatisini
kazanmaya çalıştılar. Aslında varlıklı yurttaşlar, halka seslendikleri söylevlerinde halkın desteğini almak için
demokratik ilkelere bağlılıklarını bildirmek zorundaydılar. Yurtseverlik siyaseti zengin ile yoksul arasındaki
gerilimin Atina'da diğer kent-devletlerine göre daha az görülmesinde önemli rol oynadı.” s. 318
no. 83
v. 3
~ M.Ö. 4. yy
5
Ara
2023
105
61
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Medya Gerçeği
Noam Chomsky
Chomsky, N., 1993 (ilk basım 1989), Medya Gerçeği, Tüm Zamanlar Yayıncılık, Çev. Abdullah Yılmaz
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
62
zengin
ve
fakir
“Trilateral Commission'ın yaptığı inceleme, Carter yönet
i­
minin önde gelen simaları dahil olmak üzere, Amerika Birleşik
Devletleri, Avrupa ve Japonya'nın liberal, elit kesimlerinin algı ve değerlerini yansıtmaktadır. Bu doğrultuda "özel
çıkarlar"ın örgütlü çabasının demokrasiyi tehdit ettiği düşünülmektedir; burada çağdaş politik söyleme ait bir kavram
olan "özel çıkarlar"la kastedilenler, tabii işçiler, çiftçiler, kadınlar, gençler, yaşlılar, özürlüler, etnik azınlıklar vb., kısacası
genel halktır. ABD'nin 1980'lerdeki başkanlık kampanyalarında, Demokratlar bu özel çıkarların aracı olmak, dolayısıyla
"ulusal çıkar"ı zayı
f­
latmakla suçlanmışlardı ve bu "ulusal çıkar"ı da, özel çıkarlar listesinde bilerek atlanan bir kesimin
(korporasyonlar,
fi
nansal kurumlar ve iş dünyasının diğer elitleri) temsil ettiği va
r­
sayılmaktaydı.” s. 14
Reagan'ın "ezici" seçim zaferleri bizi aldatmamalıdır. Reagan seçmenlerin üçte birinden daha azının oylarını almıştı; ona
oy verenlerin açık bir çoğunluğu Reagan'ın yasa programlarının gerçekleşmeşeyeceğini umarken, halkın yarısı da
hükümeti "bir avuç büyük çıkar çevresi"nin yönettiğine inanmayı sürdü
r­
mektedir. Bir yanda aşırı milliyetçilikle elele
Keynesçi büyümeyi temel alan Reagancı program ile öbür yanda "ama
ç­
larınızı onaylıyor, ama maliyetin çok yüksek
olmasından ko
r­
kuyoruz" diyen, mali tutuculardan ibaret Demokrat alternatifi arasında seçim yapma durumuyla başbaşa
kalınca, oy ku
l­
lanma zahmetine girenler ilk seçeneği tercih ettiler (ve bu çok fazla şaşırtıcı değildir). Elit grupların görevi,
mevcut kötü d
u­
rumu iyi göstermek ve sistemimizin parlak başarılarını yüceltmektir. Bu sistem, Henry Kissinger ile Cyrus
Vance'in R
e­
agan'dan sonraki dönemde "İki Taraflı Dış Politika Hedefleri"ni özetlerken ileri sürdükleri gibi, "yurttaşlarının
gereksinimlerini olağanüstü derecede iyi karşılayan bir model demokrasi ve to
p­
lumdur". Ancak eğitimli elitlerin dışında,
halkın büyük bölümü de hükümeti kendilerinin etkileme ve denetleme gücünün ötesindeki bir iktidar aracı sayar
görünmektedir. Halkın kendi deneyimi yeterli gelmediği takdirde, karşılaştırmalı bir i
s­
tatistiğe göz atmak, dünyanın en
zengin toplumunun, kıyasla
n­
maz üstünlükleriyle, "yurttaşlarının gereksinimlerini ne kadar muazzam bir biçimde
karşıladığı"nı gösterecektir. ” ss. 15-16
Medya Gerçeği - Noam Chomsky
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
63
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
İnsanlığın Mahrem Tarihi
Theodore Zeldin
Zeldin, T., 2021 (ilk basım 1994), İnsanlığın Mahrem Tarihi, 8. Baskı, Ayrıntı Yayınları, Çev. Elif Özsayar
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
64
zengin
ve
fakir
İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin
“Batı, tarihinin büyük bölümünde şu ya da bu ölçüde tahammülsüz olmuş ve hoşgörü üzerinde gerçekten
düşünmeye ancak Reform ve din savaşları dönemlerinde, hükmedenlerin, ayrılıkçılığa karşı ne kadar seri
önlemler alınırsa alınsın, bütün uyruklarını aynı şekilde düşünmeye zorlayamayacaklarını fark etmeleriyle
başlamıştır. Zulüm, eninde sonunda zulmedenleri bitap düşürür. Zulmedenler, hakikati kendi tekellerine
aldıklarından veya hakikatin kesin olarak ele geçirilebileceğinden emin olamaz hale gelmişlerdir. Dolayısıyla
hoşgörü genellikle olumsuz nedenlerle benimsenmiştir, başkalarının düşüncelerine saygı duyulduğundan
veya onların inançlarına dair bilginin derinliğinden değil, belirsizliği alt etme telaşı yüzünden. Hoşgörü, başka
insanların düşüncelerine kulağınızı tıkamak anlamına gelmiştir.
Bu artık yeterli değildir. Hoşgörü gösterilenler, giderek gözardı edilmeyi değil anlaşılmayı talep etmekte ve
lütfün ardında gizlenen küçümseyici imalara karşı hassaslaşmaktadır. Duymak istedikleri, farklılıkların önemli
olmadığı, başkalarından uzak durdukları ve çoğunluğun ayağına dolaşmadıkları sürece istedikleri gibi
düşünebilecekleri değildir. Kaldı ki bugün artık azınlığa katlanmak durumunda olan bir çoğunluk da yoktur,
çünkü çoğunluklar sayıları giderek artan azınlıklara bölünerek ayrışmaktadır. Tek başına hoşgörünün dünyayı
götüreceği nokta ancak toplu bir kayıtsızlık olabilir.” s. 300
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
65
zengin
ve
fakir
İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin
“Annick Geille hayatını okuyucularına bağımsız bir kadın olmanın ne demek olduğunu anlatarak geçirmiş,
kendi üzerinde yaptığı deneylere dayanarak. Önceki kuşağın kadın bağımsızlığı filozofu Simone de
Beauvoir’nın, Sartre’ın sadakatsizliğinin yol açtığı mutsuzluğu geçiştirmeye çalışmış ve cinsler arasındaki
ilişkinin bir gün tatmin edici bir temele oturtulabileceğinde ısrar etmiş olmasına karşılık, Annick Geille bundan
şüphe ediyor: Ona göre ortada bir çözüm yok, hayat kaçınılmaz biçimde trajik.
Belki Annick’in aslına en çok yaklaşan portresi, sadece burnu üzerine bir dizi sürrealist çalışma olurdu:
durmadan şekil değiştiren bu burunda tehlike kokusu almış bir hayvanınkinden bile daha çok anlam var:
Büyülenme, merak, korku, acı, kınama ve sıkıntı. Ona profesyonel başarısını kazandıran, ‘l’air du temps”*
kokusunu almaktaki yeteneği olmuş, moda uzmanlarının yaptığı gibi mevsimin ruhunu değil, daha derin ve
daha uzun vadeli duygusal eğilimleri koklayarak: Annick Geille’in uzmanlığı, kadınların erkeklere karşı
tavırlarını anlaşılmaz bir şekilde dönüştüren iklim değişikliklerini sezmek, kadınlarla erkeklerin buluşmak
islediği ısı derecesini bulup çıkarmak. Kariyerinin birbirini izleyen aşamaları eğitimli ve hırslı kadınların
tutumlarındaki evrimin bir özeti gibi. Editörlüğünü yaptığı dört derginin her biri Fransa’nın duygusal
tarihindeki bir safhayı, hatta daha fazlasını, bu tarihin bugüne kadar çözemediği bir çelişkiden çıkış yolunu
temsil ediyor:
İ
stediğinizi elde ettiğinizde geriye ne kalıyor, ve elde edilen istekler neden bu kadar çabuk
sönüyor? ” ss. 302-303
l’air du temps : dönemin havası
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
66
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
İnsan Olmak
Engin Geçtan
Geçtan, E., 2002 (ilk basım 1983), İnsan Olmak, 17. Baskı, Metis Yayınları
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
67
zengin
ve
fakir
İnsan Olmak - Engin Geçtan
“
İ
nsanlar birbirlerine bir şeyler vermekten ve alma
k­
tan zevk duyarlar. Ancak bir insanın diğerine gücünün çok öt
e­
sinde
bir şeyler vermesi karşısındaki insanda olumsuz duygular yaratabilir, ya da birinden karşılığını veremeyeceği bazı şey-
ler alması onu tedirgin edebilir. Bu duygular, alınan şeyin kimden geldiğine, verilen şeyin kime verildiğine, v
e­
rilen ya
da alınan şeyin ne ya da nasıl bir davranış old
u­
ğuna göre değişebilir. Ancak, bazı insanlar sürekli bir şe
y­
ler vererek
kendilerini kabul ettirme, ya da tam karşıtı, diğer insanlarla ilişkilerinde asalak bir yaşantı sürdürme eğilimindedirler.
Temelde, bu tutumlar arasında bir fark da yoktur. Çünkü, sürekli ve ayrım yapmaksızın vermenin gerisinde de kişi, diğer
insanları kendisine bağımlı kıl
a­
rak kendi bağımlılığına doyum sağlar.” s. 57
“Bazı insanlar ise tam karşıtı bir mekanizma son
u­
cu, güçsüzlükleriyle çevrelerinde egemenlik kurarlar. Öze
l­
likle
toplumumuzda «zavallı» ve «mağdur» kişilere karşı geliştirilen tutum bu durumu pekiştirir. Diğer insanların duygularını
sömürerek onlara dilediklerini yaptırabilen ve «edilgin-saldırgan» olarak nitelendirebileceğimiz bu kişiler geliştirdikleri
senaryolarında öylesi ustadırlar ki, ç
o­
ğu kez bizden neler alıp götürdüklerini fark edemeyiz bile. Böyle bir insandan
bazen, «Ne iyidir zavallı!» diye söz ederken, «iyi» ve «zavallı» kavramlarına eşanlam vererek nasıl bir oyuna geldiğimizi
göremeyiz. Çünkü, bileşik ka
p­
lar yasası burada da işler ve kişi bir yandan kendini ezd
i­
rirken, öte yandan bu ezikliğini
saldırganca amaçlarla ku
l­
lanır. Bu tür acıma duygusunun gerisindeki nedenler, ge
r­
çekten güç durumda olan bir insana
yardım etme isteği
n­
den farklı ve daha karmaşıktır. Bir başka deyişle, acıma duygusunun içeriği bir insandan diğerine
farklılık gösterebilir. Çünkü, bir insana acımak, bazen o kişide kendi acınacak yönlerimizi görmekten ya da
görmezlikten geld
i­
ğimiz sadistçe eğilimlerimizin gerçekleştiğini gözleml
e­
mekten dolayı yaşadığımız suçluluk
duygularından da ka
y­
naklanabilir. Bu anlamda ele alındığında, bir insana acıd
ı­
ğımız için bir şeyler vermek, vermek
değildir. Üstelik, bö
y­
lesi bir acıma duygusuyla kendisine bir şeyler verdiğimiz bir insanı umulmadık bir anda bize karşı
düşmanca bir tutum içerisinde de bulabiliriz. Çünkü acındıran ve ac
ı­
yan aslında aynı paranın farklı yüzleri gibidir.” s. 62
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
68
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Şimdi Doğu Zamanı
Nilgün Cerrahoğlu
Cerrahoğlu, N., 2011 (ilk basım 2011), Şimdi Doğu Zamanı, 1. Baskı, Cumhuriyet Kitapları
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
69
zengin
ve
fakir
Şimdi Doğu Zamanı - Nilgün Cerrahoğlu
“Böyle bir güzellik görmedim...
On-yirmi-otuz değil... “Yüz” havai fişek...
Gökkuşağındaki renklerin tüm tonları ve nüansları gökkubede patlıyor ve kâh bir ışık şelalesi kâh
püskürtülmüş yıldız tozları, kâh iri mücevher taneleri gibi -tüm gölü aydınlatarak- yavaş yavaş aşağı
süzülüyor....
Kutlamaları bir hafta süren seremoninin, bu artık son faslı....
Son gece kutlamaları da, gerçekte daha gün batarken başlamıştı.
Gölde, akşamüstü güneşin batışını izlemek için çıktığımız motor gezisinde, kıyıdaki hareketliliği fark ettik.
Damat tarafı, müzikler eşliğinde cümbür cemaat tam kadro, Udaipur Sarayı'nın yamacında toplanmıştı.
Kız tarafı ise, son gecenin mekânı olarak seçilen -Pichola gölünün Tac Mahal'ı- “Jag Mandir Sarayı'nda”
damadı beklemeye başlamıştı…
Gökyüzünde her biri 15 bin rupiye (325 dolar) patladığı söylenen bu süper havafişeklerin dünyasından az
ilerde de, bir grup Hintli kadın göle inen merdivenlerde, yüzyıllardan beri yapageldikleri gibi çamaşır
yıkıyordu.
Yerkürenin başka hiçbir yerinde böylesine büyük uçurumlar içeren dünyalar, böylesine iç içe ve birbirine bu
denli kayıtsız yaşamıyor.” ss. 53-54
Hindistan - Vietnam - Rusya
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
70 no. 83
v. 1
zengin
ve
fakir
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Homo Deus
Yuval Noah Harari
Harari, N. H, 2016 (ilk basım 2016), Homo Deus, 3. Baskı, Kolektif Kitap, Çev. Poyzan Nur Taneli
yarının kısa bir tarihi
5
Ara
2023
105
71 no. 83
v. 1
zengin
ve
fakir
Homo Deus - Yuval Noah Harari
“
Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor.
İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu
bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın
bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor.
Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında
döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı?
İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının
tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir
alametifarikası var mı?
Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize
rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı?
"Tüm bunları anlamak için tek yapmamız gereken geriye dönüp
bakmak ve Homo sapiens'in aslında ne olduğunu, hümanizmin nasıl
dünyaya hakim bir din haline geldiğini ve hümanizm rüyasını
gerçekleştirmeye çalışmanın aslında neden insanlığın kendi sonunu
getireceğini incelemektir. İşte bu kitabın temel meselesi budur.”
” Arka kapaktan
arka kapak:
Çirkinlik/Güzellik v. 3 başlıklı içerikte bu alıntı aynı sayfa düzeni ile verilmiştir.
Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M.
Dörtlükler
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam, 2020 ( ~1100’ler), Rubailer, 29. Baskı, İş Bankası Yayınları, Çev. Sabahattin Eyuboğlu
Rubailer

5
Ara
2023
105
72
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Dörtlükler - Ömer Hayyam
Felek ne cömert aşağılık insanlara!
Han hamam, dolap değirmen, hep onlara.
Kendini satmayan adama ekmek yok:
Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya!
s. 9
Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler,
Bin bir derde düşer, canlarından bezerler.
Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür,
Onlar gibi olmayana adam demezler.
s. 10
Varlığın sırları saklı senden, benden;
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.
Bizimki perde arkasında dedikodu:
Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
s. 13
Girme şu alçakların hizmetine:
Konma sinek gibi pislik üstüne.
İki günde bir somun ye, ne olur!
Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.
s. 24
Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından yoğundan kurtul da yaşa.
s. 61

5
Ara
2023
105
73
zengin
ve
fakir
Yüreğim, kimselerden ihsan dileme;
Bu amansız felekten aman dileme;
Bil ki, derman aradıkça artar derdin:
Derdinle haldaş ol, derman dileme.
s. 150
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
74
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Homeros v. 1 ve Gerçekler v. 4 başlıklı içeriklerden ilgili ifadelerin/alıntıların hangi kitaplardan olduğunu öğrenebilirsiniz.
Azra Erhat çok güzel söylüyordu, onunla da tam olmuyor onsuz da tam olmuyor. Homeros’u anlamaya çalışırken
bilim ile de tam olmuyor bilimsiz de tam olmuyor, diyordu.
Ya da insanlığın bu kadar uğraşısı boşuna mı dedirten Will Durant’ın şu ifadesi
tamamen yanlış mı ya da tamamen doğru mu?
“İnsan tabiatı hakkında, sokaktaki adamın hemen hemen hiç kitap açma
k­
sızın öğrenebileceğinden fazlasını mı öğrendiniz?”
Bu ifadenin ‘tamamen yanlış’ ya da ‘tamamen doğru’ olduğu cevabının götüreceği yerde olmak ister miydik?
Masabaşı madenciliği ile her olayı ‘tespit ettik, değerlendirenleri bir araya getirdik,
kıyasladık, çözdük, …’ yanılgısına hep kapılsak da istemediğimiz acı gerçekleri görsek
de kimi zaman kabul etmek zorunda kalsak da; insanoğlu elinde sahip oldukları
kadarıyla ‘bunları’ yapmaya devam edecektir. İdeal olan ile gerçekte olanlar neredeyse
her zaman birbirine uzaktır. Yine de, yanlışların içinde doğruları, doğruların içinde de
yanlışları görmek anlamayı daha da keskinleştirebiliyor. Yanlış olana da, doğru olana da;
birbirinin zıttı olan/görünen şeylere de; ideal olana da gerçekte olana da ihtiyacımız var.
Birbirleriyle etkileşen, birbirini yaratan tüm unsurlara ihtiyacımız var.
no. 83
v. 3
Güncelleme , 15 Kasım 23
birikim mi sıçrama mı v. 1 başlıklı içeriğe bakabilirsiniz.
⋮
⋮
5
Ara
2023
105
75
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
- Oyun
- Mahalle / Apartman
- Göç
- Şablon
- 1950
- parası ile insanın ilişkisi
- Büyük Ruh, Deus, …
- Fakirler hep suçsuz mu?
- Mutluluk / Her şeyi elde etme
- Yardım / Acıma
- Aylaklık
- ‘Şey’ ler
- geçmişteki zengin ve günümüzdeki fakir
- artı ve eksi
- Abdülhak Şinasi Hisar
- Tanju Okan / Düzüne Okumak
- Faust İnsanı
Akla gelenler
başlıklar
5
Ara
2023
105
76
zengin
ve
fakir
Aşağıda Ece Temelkuran’ın yazdığı ve kabile reisinin ifade ettiği, öne çıkarılan kısımlar güzel bir çizim oyunu için fırsat.
Zamansal ve mekansal, tek ya da çoklu çizimlerle yani farklı farklı seçimlerle çeşit çeşit resimler ortaya çıkabilir.
Sonra da diğer kılıflara, kutulara, dolaplara, odalara, … geçilebilir.
Akla gelenler
“Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız
gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız,
sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı bir
dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan şeyleri
arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak. Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız.” s. 149
çocuklar
iOyun-1:i
no. 83
v. 3
“Eğer insan çok fazla “şey”e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın, Büyük
Ruh'un “şey”leri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir “şey” düşkünüdür, “şey”leri
olmadan yaşayamaz. Saçlarını düzeltmek için, kaplumbağa kabuğundan bir alet yapsa ve saçlarını yağlasa, o alet için bir de kılıf
yapar, sonra o kılıf için küçük bir kutu, küçük kutu için de büyük bir kutu. Her şeyi kılı
fl
arın ve kutuların içine yerleştirir. Bel örtüleri
için, üst ve alt örtüleri için, iç örtüleri, ağız örtüleri ve diğer örtüler için kutuları vardır, el kılı
fl
arı, ayak kılı
fl
arı, yuvarlak metal ve ağır
kâğıt için, azıkları için, kutsal kitapları için, her şey, her şey için kutuları vardır. Teki bile yeterli olan bir “şey”den, bir sürü şey
yapmayı becerir Papalagi.” ss. 46-47
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
İçeriden - Ece Temelkuran
5
Ara
2023
105
77
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Perili Köşk v. 1 içeriğinden bu ifadenin hangi yazarımıza ait olduğunu öğrenebilirsiniz.
⋮
‘her şeyin başı paradır, parra birader’
çocuklar/gençler
Aşağıdaki örnekte gösterildiği gibi, vurguyu/mizahı en iyi şekilde verebilecek biçimde okuma hızlarını
kelimelerin altına belirtiniz.
iOyun-2:i
⋮ Vay anasını, telkinin kuvvetine bak!
‘ ’
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
78
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Bu arada büyük bir haksızlık hüküm sürer. Avrupalının üstünde hiç düşünmediği, fark etmek istemediği için düşünmek de
istemediği bir haksızlık. Çok parası olanların hepsi çok çalışmaz. Aslında herkes çalışmadan para kazanmanın yollarını arar.
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
gençler/yetişkinler
(A) Fark etmemek için düşünmemek
(B) Düşünmemek için fark etmemek
(A) ve (B) ifadelerini kıyaslayan bir kompozisyon yazınız (aynı mı? farklı mı? ….. olağan mı? …).
iOyun-3:i
“İnsan mecbur kalmadıkça düşünmemiştir. Kendini düşman bir dünya karşısında hissetmese idi, ne homo faber olur idi, ne homo moralis.”
Sosyoloji Notları-Cemil Meriç (s. 27) bas. 2018
. . .
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
79
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Kapitalizm, bir tür cemaat ruhu'nun, dayanışmanın sürdürüldüğü, sürdürülebildiği mahallelerin yıkımına yol açmadı sadece, o
yaşam biçiminin de yürürlükten kaldırılmasını zorladı. Her yanda, apartman yaşamının bencillikten kaynaklanan tahribatının
izlerine rastlanıyor. Eski zaman yaşamının korunamayacağı bellidir, sorun, yaşanan zamanın şoklarını geçmişin anısıyla telafi
etmek de değil. Sorun, şimdiyi anlamlı ve ihsanal kılabilmek. Tıkılıp kaldığımız, kendimizi durmaksızın ötekinden yalıttığımız,
yalıtmaya zorlandığımız bu sosyal konutları gerçekten toplumsal kılabilmek. Hem tarihsel hem güncel bir arkaplanı olan kenti,
fiziki ve manevi genişliğine yaraşır biçimde yaşayabilmek.
Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay
Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız
gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız,
sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı
bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan
şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak. Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız.
İçeriden - Ece Temelkuran
no. 83
v. 3
Eski İstanbul'da yaşama birimi mahalle idi. Mahallenin bütünlüğü vardı. Herkes birbirini tanır, selamlaşır, hal-hatır sorardı. Ben
marangoz Tahsin Bey amcamla balığa çıkıp, ona yamaklık ederdim. Babam komserin kızına hesap dersi verirdi. Bizim sokağın
musluklarını ben tamir eder, sobalarını ben kurardım. Annemin ördüğü hesap işi masa örtüsünün peçetelerini, kuyumcu Sahak
Efendinin karısı bitirmişti.
Sorun şimdiyi anlamlı, güzel ve iyi kılabilecek şeyler tasarlayabilmek, çözümler bulabilmek; geçmişi
donmuş bir heykel gibi muhafaza etmek değil.
HH Mahalle / Apartman - 2HH
no. 83
v. 3
~ alıntılardan
5
Ara
2023
105
81
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Anadolu, 1960'lı yıllarda, daha iç bölgeler demekti ve kentte yaşayan bir genç gazeteci için, yoksulluk ve yoksunluk Anadolu
toprağında tenleşiyordu. …. Gerçekten de, Mahmut Makal'ın 1950'de yayımlanan ve siyasal tartışmalara yol açan Bizim
Köy'ünün de kanıtladığı gibi, Anadolu aç ve sefildi. Ve kurtarılmayı bekliyordu.
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
1980 darbesinin açıklandığı sabah Çankaya'daki evimdeydim. …. Nitekim bir süre kışla gibi yönetildik. ….. O dönemin dolaylı
olarak benim de hayatımı etkilemiş olduğunu sonradan fark ettim. Ankara'dan İstanbul'a taşındım ya da döndüm. Bir süre sonra
pek çok insanın buraya benden önce gelmiş olduğunu fark ettim. Benden sonra da gelmeye devam ettiler. Meğer bir kitle
göçünün parçasıymışım. Bu kadar çok sayıda insanın, çoğu birbirinden habersiz, aynı dönemde aynı şeyi yapmış olmasında,
bizleri Ankara'dan kaçıran ortak bir neden paylaşılmış olmalı.
Zamane - Engin Geçtan
1980’lerde Ankara’dan İstanbul’a göç
1950’lerde Anadolu’dan İstanbul’a göç
Kimin göçü değerli ve anlamlı ? Hangisi yersiz? Hangisinin göç ettiren ‘ortak nedeni’ daha büyük?
Ya da yersiz olan, bu sorular mı?
HH Göç - 1 HH
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
82
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Mirasçısı olduğumuz Bizans ve Osmanlı, birer başkent imparatorluğu biçiminde istikrar kazanmışlardır. Bunun anlamı, bu iki
siyasal formasyonun da, İstanbul dışındaki bütün kentsel gelişimleri durdurmaya yönelik bir siyaset izlemiş olduklarıdır. Ülke
üzerindeki despotik egemenliklerini pekiştirmek için, çoğulluğu, çoğullaşmayı engellemenin şart olduğunu erkenden farkeden
bu iki antik imparatorluk, İstanbul'un yegâneliğini, kendi yegâneliklerinin aynası olarak üretmeye yönelmişler ve taşralarındaki
şehirleri irice birer kasaba veya birer garnizon mertebesinde bırakmak için ellerinden gelen gayreti ardına koymamışlardır.
Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay
no. 83
v. 3
İstanbul'un müze klasik güzellikleri arasına giren eski görüntülerini, duygulanmadan ve üzülmeden seyretmek mümkün değil. Bu
görüntülerden önemli bir bölümü, benim çocukluğum ve gençliğime kadar, aynen korundu, İstanbul'un yaşama koşullarının
bozulması, şehrin çirkinleşmesi-kirlenmesi ve kıyılardan ve sulardan kopuk yaşayışın başladığı yıl: 1950'dir.
İstanbul Esintileri - Aydın Boysan
. . .
1950’lerde Anadolu’dan İstanbul’a başlayan göç, ait olduğu disiplinden bağımsız olarak kitaplarda sıklıkla geçer. İlgili film de çok fazladır.
Özellikle 1940-1960 yıllarına ait olduğunu tahmin ettiğim, bu kısım için çok uygun olan bir filmi de buraya yazmak istedim, ancak tam
hatırlayamadım ve bulamadım. Belli bir konusu da yoktu belki, komedi tarzı biraz bağımsız sahnelerin bir araya geldiği bir filmdi. Üç tane
karakterin (Egeli, Doğulu ve Karadenizli) biraz küçümseyen bir üslupta, ara ara göründükleri bölümler vardı.
HH Göç - 2 HH
Göçlerin olmaması için yapılacak bir şeyler olabilir miydi?
5
Ara
2023
105
83
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Acı v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
⋮
⋮
⋮
⋮
Bu kelimeyi, birazdan okuyacağınız alıntıda geçecek olan şablon kelimesini, her sorunu/olayı açıklamakta
kullanılan hep aynı cevap olarak düşünebiliriz. Örneğin mecazi olarak; her türlü sağlık şikayetinizde size
şöyle öneriler verilse hoşunuza gider mi? Problemi çözmeye yardımcı olur mu?
’Soğuk algınlığım var’ - Asprin iç. / ‘Trapez kaslarım ağrıyor’ - Asprin iç. / ‘Parmağım kırıldı’ - Asprin iç.
’Kanser oldum’ - Asprin iç. / ‘Yanağımda sivilce çıktı’ - Asprin iç.
Sağlıktan başka çeşit çeşit problemlerimiz için de hep aynı sebebin veya aynı çözümün bize sunulması
hoşumuza gider mi?
Elbette belli bir bölgede belli bir dönemde belli bir başat sorun olabilir; ancak oradaki insanların da
dinlenilmeye, anlaşılmaya ve çözüm bulunmasında yardımcı olunmasına ihtiyaç duyacağı bu sorundan
farklı problemleri de olacaktır. Hepimiz gibi. Irgat da olsak ağa da olsak.
Şablonlar kimi zaman acıları karikatür haline de getirebiliyor.
⋮
HH Şablon - 1HH
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
84
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Toplumsal dönüşüme ve devrime yönelik siyasal tasarılarda, o yılların egemen öznesi işçi sınıfı değil köylüydü. Işçi sınıfından
söz ediliyordu elbet, ama bu sınıfın görünür çelimsizliği ve ideolojik donanımsızlığı, vurgunun köylüye kaydırılmasına yol
açıyordu. İyi ırgat ve kötü ağa betimlemesi, toplumsal gerçekliği açıklayıcı biricik şablondu.
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
‘iyi ırgat ve kötü ağa’
HH Şablon - 2HH
no. 83
v. 3
Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam
5
Ara
2023
105
85
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Gerçekten de, Mahmut Makal'ın 1950'de yayımlanan ve siyasal tartışmalara yol açan Bizim Köy'ünün de kanıtladığı
gibi, Anadolu aç ve sefildi. Ve kurtarılmayı bekliyordu.
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
Adıvar, yeni bir ahlakın doğmakta olduğunu da daha 1950'li yıllarda şu umutsuz sözlerle dile getirir, "iki binler"den
birinin ağzından: "Bizim gibi yaşamayanların dünyada işi ne? Niyetimiz, bu memlekette dikili ağacı olmayanları
yurtdışı saymaktır. Bu topraklarda yalnız biz, bizden olanlar, parası, mülkü olanlar yaşayacaktır. Gücün, erdemin,
liyakatin, bilimin, her şeyin başı paradır, parra birader.”
İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay
HH 1950 HH
H para / göçH
no. 83
v. 3
5
Ara
2023
105
86
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
HH parası ile insanın ilişkisi H
no. 83
v. 3
Yaklaşık iki milyon yıl evvel bir insan öncesi yaratık (Australopithecus), dünya gailesi ile tanışmıştı. Yaprakları
koparılmış dallardan sopa yapmayı, ucuna sivri taş bağlayarak balta gibi kullanmayı öğrenmişti. Mağarasından
kilometrelerce ötede bulduğu sivri kuvartz taşlarını, başkaları yürütmesin diye toprağa gömmeyi akıl ediyordu.
Bunlar dünyanın, ilk «tutumlu» yaratıklarıydı. Bu taş ve baltaların «üretici»leri, geçmişten ders alarak gelecek zamana
hazırlanmaya başlamışlardı.
İstanbul Esintileri - Aydın Boysan
Papalagi'nin dediğine göre, herkesin parası aynı miktarda olamayacağı gibi, güneşin altında da aynı zamanda
yatamazmış. İşte, bu öğüde uyarak, para uğruna acımasız davranma hakkını elde eder Papalagi. Eli paraya gitti mi
yüreği sertleşir, kanı donar, yalan söyler, dürüst davranmaz, tehlikeli olur. Başkalarını kaç kez para uğruna
öldürmüştür Papalagi. Ya da onları sözlerinin zehriyle öldürüp aklını çelmiş ve soymuştur. Herkes kendi zayıflıklarını
bildiği için kimse bir diğerine güvenmez.
Bu amansız felekten aman dileme;
Bil ki, derman aradıkça artar derdin:
Derdinle haldaş ol, derman dileme.
Konu size ayna tutulması hatta ‘hileli ayna’ tutulması ile de alakalı olabilir.
Sonsuz ve kesintisiz bir mutluluk mümkün mü?
Mümkün olsa ve maddi/manevi istediğiniz her şeye sahip olsanız, sonrasında yaşamınız nasıl olacak?
*
* Sedef Kabaş’ın Portreler adlı programında yıllar önce dinlediğim bir uzman bunu çok güzel anlatıyordu.
Dinlemek isteyenler, biraz araştırmadan sonra YouTube’dan erişebilirler.
5
Ara
2023
105
91
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Akla gelenler
HH Yardım / Acıma - 1 HH
Hoşgörü, başka insanların düşüncelerine kulağınızı tıkamak anlamına gelmiştir.
Film boyunca hem ifade olarak hem de sadece görsellik ile anlatılan
“bir insanın acıma duygusundan çok anlaşılmayı ve samimiyet beklediğine”
işaret eden kısmını vurgulamak istiyorum.
Benzer şekilde hiçbir engelli insanın kendisine acınmasını istemediği gibi hiçbir
fakir insan da kendisine acınmasını istemez. Acıma duygusunun ardından gelen
yardımı da istemez. Bizler adaptasyonu yüksek canlılarız. Elbette çok zor
durumlar haricinde, kişi bütünlüğünü koruyarak varlığını sürdürebilecek
yöntemler geliştirmeye gayret ederken bir de normal görünümlü bu canlıların
tavırlarıyla uğraşmak onlar için daha da zor olabilir.
Kaldı ki fiziksel/zihinsel olarak çok sağlıklı görünüp son derece ‘engelli’ insanlar
da var, bunları tespit etmek de çok zor. Bunları da bulup ’yardım’ etmek gerek!
Benzer şekilde Engin Geçtan’ın ifade ettiklerinden de kimi zaman muhtaç ve
fakir görünen insanların oyununa geliyor olabileceğimizi de fark etmek gerek.
https://www.imdb.com/title/tt1675434/
Can Dostum / The Intouchables
(2011 - Olivier Nakache, Éric Toledano)
Her türlü zor dönemlerimizde veya yaşamlarımızın zor kısımlarında yapılan yardımın biraz karşılığını verebildiğimizde veya bu
olanak bize tanındığında ‘iyilik’ halini alıyor, karşılıklı olarak. Olumsuz duygulara da yol açmıyor.
5
Ara
2023
105
93
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Akla gelenler
HH Aylaklık HH
İstanbul'da yaşamayı, nefes gibi ciğerlerimize çeksek, damarlarımızda dolaştırsak... Her gün bin yeri görsek, bin nefes alsak...
Bunları eski günlerin anılarıyla hamur etsek ki, temizlesek-renklesek, her yeniye kızıp durmasak... Peşinden merhum Haldun
Taner'in, işte o gün dediklerini ansak:
Aylaklık yani boşa zaman geçirme de fakirlerin homurdanmalarından biri olabilir. ‘Sanat’ gereksiz bir uğraş, masraf, elit kesimin
hobisi gibi düşünülse de; zengin veya fakir bir insanın yaratılan teknolojiden/bilgiden (rahatlıktan … sağlık ihtiyaçlarımıza kadar)
faydalanmasına doğrudan ve dolaylı etkisi muhakkaktır. Sanatın bilime katkısından başka bilim de boş zamana ihtiyaç duyar; bazen
düşünmek bazen de masa başında/laboratuvarda saatlerce çalışabilmek için gerekli enerjiyi toplamak için.
5 saat tarlada çalışayım da, akşam da yapacağım 1000 deneyin ikisini yapar 30 yıl sonra da teorisini bulurum diyemezsiniz. Benzer
şekilde tarlada çalışan insanın ve yaptıklarının değerini de görmezsek/anlamazsak natürmort lezettinde sebze/meyve yeriz.
Elbette bu söylediklerim de artık pek geçerli değil; fakir, zengin, sanat, bilim, tarım, çiftçi … gibi kavramların içeriği, yerleri,
yapılışları, … artık kökten değişiyor, … yine de bazı şeyleri hissettirebilir.
. . .
5
Ara
2023
105
94
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Akla gelenler
HH ‘’Şey’ ler - 1 HH
file:///Users/smile/Downloads/274-
Article%20Text-1306-2-10-20131231.pdf
Ek olarak ’Göğü Delen Adam’ kitabı ile ilgili bir makaleden:
"Şey"leri ele geçirmek için soğukkanlılıkla her türlü kötülüğü göze alırlar. … Sayıca onca çok olan, şimşekler, kıvılcımlar çaktıran,
göz süzen, kendi kendini allayıp pullayan o "şey"ler, acaba hangi Papalagi'nin bedenini daha güzelleştirmiş, hangi Papalagi'nin
gözlerini daha parlak, zihnini daha berrak yapmış? Bütün bunlar asıl Papalagi'nin "şey"lerinin bir işe yaramadığını gösteriyor.
Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann
”Teki bile yeterli olan bir “şey”den, bir sürü şey yapmayı becerir Papalagi.”
Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız
gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız,
sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı
bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan
şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak. Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız.
İçeriden - Ece Temelkuran
5
Ara
2023
105
95
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Akla gelenler
HH ‘’Şey’ ler - 2 HH
Havan
Kaşık icat edildikten sonra bir ötesi olmadı. Bazı icatlar için bu söylenir. Büyük ahşap havan, tunç havan, lüks
metal pres havan, rendeli havan … gibi çeşitleri kullandım. Acil ihtiyaçtan oldukça basit, küçük tahta bir havan
aldım. İşi en iyi gören de bu oldu. Hem eziyor hem de diğerlerine göre çok daha kolay temizleniyor.
Dönerek iş yapan şeyler
Dönerek iş yapan kadınlar/erkekler için de biraz farklılaşabilen bir sürü şey var, her biri için ayrı bir gövde
oldukça israf. Örneğin diş fırçası, tüy/kaş kesme aleti, yüz masaj aleti, törpü,… benzer dönüş hızları olan 4-5
farklı işlev için tek bir gövde olabilir.
Buharlı temizleyici
Lüks gibi görünmekle birlikte, zorunlu hale bile getirilmesi gereken bir şey. Zengin/Fakir tüm evlerde olmalı.
Papalagi hem doğayı hem de suyunu koruyabilecek güzel icatlar da istese yapabilir. Lüküs havan ++ yerine
bunu almak daha makbul.
Yoğurt makinası
Kendi kendine olan bir olay için, üretilen şey.
⋮
istese yapabilir v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. ⋮
ütopya = distopya v. 1 başlıklı içeriğin kapağında da Fiona’nın başının ‘şey’ ler ile dertte olduğu bir sahne verilmişti.
5
Ara
2023
105
96
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
https://www.youtube.com/watch?v=hiD18Sqmw80
Baba Bizi Eversene (1975 - Oksal Pekmezoğlu)
HH geçmişteki zengin ve günümüzdeki fakirHH
Eski türk filmlerinde diğer odalar değil de özellikle mutfak kısmına dikkat ettiniz mi? O çok zengin iş adamlarının, fabrika
sahiplerinin … mutfaklarına, mutfaklarındaki eşyalarına hiç dikkat ettiniz mi?
Buraya daha az rastladığımız/seyrettiğimiz ve sonlara doğru daha da güzelleşen bir filmi örnek olarak ekledim.
“(…) bugünün işçileri üç yüzyıl öncesinin varlıklı kimseleri gibi yaşıyor; bugünle üç yüzyıl sonrası arasındaki oran da yine aynı kalacak,
hep böyle sürüp gidecek bu (…)” (Gottfreied Benn) Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir (derleyen) (s. 102) bas. 2003
Akla gelenler
5
Ara
2023
105
97
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Akla gelenler
HH artı ve eksiHH
Gizli Çekmece
Kimsem yok ki verem arka.
Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler,
Bin bir derde düşer, canlarından bezerler.
Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür,
Onlar gibi olmayana adam demezler.
5
Ara
2023
105
98 no. 83
zengin
ve
fakir
Akla gelenler
Çamlıca Tepesi'ne gaz tüpleri ve pijamalarıyla yerleşenler, elbette ki düşmanca duygularla davranmıyorlar. Tahrip
ettiklerinin, her zaman kendi geçmişlerinin de bir parçası sayarak övündükleri bir uygarlık momenti olduğunun farkında
bile değiller. Onların gerçek yaşama biçimi, hiçbir zaman temellük etmedikleri ve edemeyecekleri Boğaziçi'nin,
Çamlıca’nın, Abdülhak Şinasi Hisar'ı en küçük anılarıyla ürperten o altın zamanını dıştalıyor.
Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay
https://www.youtube.com/watch?v=5FQq5NgAWjc
HH Abdülhak Şinasi Hisar HH
Muhteşem güzel görünen bir yemek, şehirden köye gelen karaktere hazırlanır, önüne koyulur. Karakter belki de köyde kimsenin
sahip olmadığı hatta görmediği bir radyoyu çantasından çıkarır ve açar. Sedef Kabaş’ın güzel sesinden şunlar duyulur:
“… edebiyatın içinden köşesinde Abdülhak Şinasi Hisar’ın Boğaziçi Mehtapları kitabından bölümler sunacağız …”
Radyo birkaç defa daha açılır, ancak köyde kalacağı evdeki ilk sahne için seçilen ‘ilk’ program bu olmuştur.
bir arada olan tezatlar
çorap/ayakkabı v. 1 başlıklı içerikten de zor şartlardaki insanları konu alan diğer bir filmi de öğrenebilirsiniz.
⋮
v. 3
5
Ara
2023
105
99
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Ah Bir Zengin Olsam
Ah bir zengin olsam
Sana neler neler alırdım
Yaşardın gönlünce sen
Bir zengin olsaydım ben
çalışmazdık asla
Ne isterdim tanrıdan bundan başka ben
Her akşam votka rakı ve şarap
Şarkısını sana öğretirdim ben
Geçip gider kalmazdı hiç keder
ömrümüz zevk ve neşeyle dolu
Sürer giderdi hayat boyu
İşte böyle zengin olsaydım ben
Belki de böyle bir zenginlik içinde olsaydık sevgilim
Bunca rahat yine de bedbaht mutlu olmazdım ben?
https://sarki.alternatifim.com/sarkici/tanju-okan/ah-bir-zengin-olsam
HH Tanju Okan / Düzüne Okumak - 1 HH
https://www.youtube.com/watch?v=V0aRL98jkVI
* ifade buradaki seminerde de geçmektedir.
*
Akla gelenler
5
Ara
2023
105
100
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
HH Tanju Okan / Düzüne Okumak - 2 HH
Akla gelenler
5
Ara
2023
105
101
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (2010 - Mike Mitchell)
https://www.youtube.com/watch?v=04NQyFKcyxY
HH Tanju Okan / Düzüne Okumak - 3 HH
Akla gelenler
5
Ara
2023
105
102
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
HH Faust İnsanı / Düzüne Okumak - 1 HH
… Spengler Faust karakterinde Batı kültürünün en büyük simgesini görür ve hiç kuşkusuz haklıdır. Batı kültürünü "Faust insanı"
kurmuştur: Hiçbir şeyin doyuma ulaştıramadığı insan, şeytanla sözleşmeyi rahatça imzalayan, bunu yaparken de hiçbir zaman
"üstü kalsın" diyeceği anın gelemeyeceğini bilen insan - Faust insanı …
Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb
https://shrek.fandom.com/wiki
Akla gelenler
5
Ara
2023
105
103
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (2010 - Mike Mitchell)
HH Faust İnsanı / Düzüne Okumak - 2 HH
Akla gelenler
Hiçbir şeyin doyuma ulaştıramadığı bu Faust insanını, bizi, acep ne durdurabilir?
5
Ara
2023
105
104
zengin
ve
fakir no. 83
v. 3
HH Son söz:HH
Muhteşem bir lezzeti olan tarif:
Bol soğan, sarımsak, maraş biberi ve sızma zeytinyağı.
19 Kasım’da ikinci versiyonu tamamlamak için her ihtimale karşı o gün bağışıklığımı güçlendirmesi için bu tabağı hazırlamıştım.
Birkaç eleme de yapmama rağmen bu sayfaya noktayı koydum, ancak hemen ardından 20 Kasım oldu. Diğer teknik işleri de
tamamlayıp paylaştım ancak biraz acele edince sayfanın birini yanlışlıkla silmişim. Hem o sildiğim sayfayı hem de elediğim bir
sayfayı (20 ve 8 nolu sayfalar) ekledim. Birkaç küçük düzeltme/değişiklik de yapıp bu üçüncü versiyonu hazırladım.
Soğan kavurması fakir mi yoksa zengin yemeği midir?
Akla gelenler
5
Ara
2023
105
105 no. 83
v. 3
zengin
ve
fakir
İçeriklerde neler olduğunu açıklamaya çalışmak sıkıntıya, hataya neden olabilir; hatta hata olmaması mümkün de değildir. Ancak
özellikle bazı uzun içerikler için, takip etmeyi kolaylaştırmak amacıyla ana hatlarıyla; kimi zaman akışın verilmesi, kimi zaman sayfa
sayfa olanları anlatmak faydalı olabilir. Yani burayı takip eden sayfalara göz atın, ancak hatalar, eksikler bulunabileceğini unutmayın.
İster istemez bazı şeyleri ifade ederken yorum yapmış oluruz. Zaten olayın doğası gereği de yazıyı/yazarı tam anlamak, tam işaret
ettiğine odaklanmak, yüzeyde gösterilen anlamın dışındaki görmek, aslında yazılanın tam tersinin kastedildiğini anlamak, birkaç
anlam katmanının hepsini görmek … vs. mümkün değildir. Ayrıca bilgimiz, deneyimlerimiz, zannettiklerimiz … bizi sınırlar, nasıl/ne
kadar anladığımıza da, anlattığımıza da sınır koyar.
• İçerikler açıklama ile devam edebilir veya ilk sayfalarda akış verilebilir. Ya da buradan sonra sayfa sayfa gelen açıklamalar olabilir. Bu
takip etme kolaylığına ya da içeriğin türüne göre değişebilir.
• Metin ingilizce ise bazı kısa notlar türkçe olarak verilebilir. Bu notlar çeviri olarak değil de; hem konu ile ilgili yerleri öne çıkaran hem
de takip etmeyi kolaylaştırabilecek şekilde gerekli durumda eksiltmelerin ya da ek ifadelerin olduğu türde olacaktır.
• Tüm disiplinler için geçerli olmakla birlikte özellikle pozitif bilimlerle ilgili konularda yeni keşiflerle birlikte güncel olanın tarafınızdan
araştırılması gerektiğini unutmayın.
• İçeriklere zaman zaman yeni kitaplardan alıntılar eklenebilir. Bu sayfaların olduğu pdf dosyasının adındaki -v1, -v2 … ekleri içeriğin
versiyon numarasını göstermektedir. İçeriğin tüm versiyonlarına yani eski/yeni hallerine ulaşmak için https://twitter.com/azdacorba
adresinden ilgili dosyayı yükleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu dosyadan tüm içeriklere ve hesaba ait bağlantılara da erişebilirsiniz.
Alıntılardan sizi çeken şeyler olduğunda, kitabı edinerek ya da kütüphanelerden ulaşarak tamamını okumanız amaçlanmaktadır.
İçeriklerin hazırlanması konusunda aşağıdaki kısmı da lütfen göz önünde bulundurunuz.
menemenazdacorba hakkında
Neler var
sayfa sayfa
ana
hatlarıyla
akış
versiyonlar
hesap hakkında
Güncelleme , 6 Temmuz 23

More Related Content

More from YaseminSengunDemirca (20)

başkalarının bakışı
başkalarının bakışıbaşkalarının bakışı
başkalarının bakışı
 
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
 
Papalagi
PapalagiPapalagi
Papalagi
 
Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)
 
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
 
barometre
barometrebarometre
barometre
 
şimdiki zaman
şimdiki zamanşimdiki zaman
şimdiki zaman
 
3000, 5000, 7000 ?
3000, 5000, 7000 ?3000, 5000, 7000 ?
3000, 5000, 7000 ?
 
Tuhaf Şeyler
Tuhaf ŞeylerTuhaf Şeyler
Tuhaf Şeyler
 
Dil (İkinci Versiyon)
Dil (İkinci Versiyon)Dil (İkinci Versiyon)
Dil (İkinci Versiyon)
 
saçma
saçmasaçma
saçma
 
Büyük Buhran
Büyük BuhranBüyük Buhran
Büyük Buhran
 
Dıt Dıt’ın ne?
Dıt Dıt’ın ne?Dıt Dıt’ın ne?
Dıt Dıt’ın ne?
 
yazmayanı yazarlar
yazmayanı yazarlaryazmayanı yazarlar
yazmayanı yazarlar
 
Beni Kategorize Etme
Beni Kategorize EtmeBeni Kategorize Etme
Beni Kategorize Etme
 
İcerikler (no. 61-70)
İcerikler (no. 61-70) İcerikler (no. 61-70)
İcerikler (no. 61-70)
 
İcerikler (no. 51-60)
İcerikler (no. 51-60) İcerikler (no. 51-60)
İcerikler (no. 51-60)
 
İcerikler (no. 41-50)
İcerikler (no. 41-50) İcerikler (no. 41-50)
İcerikler (no. 41-50)
 
İcerikler (no. 31-40)
İcerikler (no. 31-40) İcerikler (no. 31-40)
İcerikler (no. 31-40)
 
İcerikler (no. 21-30)
İcerikler (no. 21-30) İcerikler (no. 21-30)
İcerikler (no. 21-30)
 

Zengin ve Fakir (üçüncü versiyon)

  • 1. 5 Ara 2023 105 1 zengin ve fakir zengin ve fakir hiç kimse sizin köleniz değil ve hiç kimse sizin enayiniz değil İçeriden - Ece Temelkuran İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay Zamane - Engin Geçtan Gizli Çekmece - Ahmet Oktay Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam İstanbul Esintileri - Aydın Boysan Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - M. A. Kılıçbay Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb Eski Yunan - Thomas R. Martin Medya Gerçeği - Noam Chomsky İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin İnsan Olmak - Engin Geçtan Şimdi Doğu Zamanı - Nilgün Cerrahoğlu Homo Deus - Yuval Noah Harari Dörtlükler - Ömer Hayyam v. 1 ⎘ no. 83 v. 3 “Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı?“ Homo Deus - Yuval Noah Harari Arka kapak yazısından v. 2 ⎘
  • 2. 5 Ara 2023 105 2 zengin ve fakir no. 83 v. 3 “her şeyin başı paradır, parra birader“ “Fukarayım giymem hırka Kimsem yok ki verem arka“ Alıntıların ait oldukları eserler sonraki sayfada verilmiştir. Allah’ım bir sürü fakir kulun var, Elbette fakir olmak bir utanç değil. Ama, yani, büyük bir onur da sayılmaz. Allah’ım bana da şöyle küçük bir servet bahşetsen, Hiç de fena olmazdı. Ah bir zengin olsam … Ah bir zengin olsam 3. versiyon ile ilgili not: 20 nolu sayfadaki eksik nedeni ile bu versiyon hazırlanmış, iptal edilen 8 nolu sayfa da eklenmiştir. Birkaç küçük düzeltme/değişiklik de yapılmıştır.
  • 3. 5 Ara 2023 105 3 zengin ve fakir Alıntıların alındığı eserler: “Allı, yeşilli, morlu yemenileri, kıl çarıkları, lor peynirleri ve dağ köylükleriyle bütün Anadolu, türküsünü söylüyor: Fukarayım giymem hırka Kimsem yok ki verem arka. Suçu, sevdayı ve katli bu beyitte arayın. Kadın erkek, çoluk çocuk, bütün Anadolu’nun dramı bunda yatmaktadır. Çünkü yüzyıllar onun sırtından gelip geçmiş ve o, ne yüzyılları takmıştır ne de o yüzyılların egemen insanlarını.” Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam “Adıvar, yeni bir ahlakın doğmakta olduğunu da daha 1950'li yıllarda şu umutsuz sözlerle dile getirir, "iki binler"den birinin ağzından: "Bizim gibi yaşamayanların dünyada işi ne? Niyetimiz, bu memlekette dikili ağacı olmayanları yurtdışı saymaktır. Bu topraklarda yalnız biz, bizden olanlar, parası, mülkü olanlar yaşayacaktır. Gücün, erdemin, liyakatin, bilimin, her şeyin başı paradır, parra birader.” İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay “Allah’ım bir sürü fakir kulun var, ….. Ah bir zengin olsam …” Damdaki Kemancı (Norman Jewison - 1971) no. 83 v. 3
  • 4. 5 Ara 2023 105 4 zengin ve fakir https://www.youtube.com/watch?v=RBHZFYpQ6nc Tam da bunu söyleyen, dram ve müzikalin iç içe geçtiği, yine de gülümseten sahnelerin çok daha fazla olduğu bir film Damdaki Kemancı (Norman Jewison - 1971). İlgili sahnede okunan, film kadar güzel/keyifli şarkının ilk kısmının (şarkıya giriş kısmının az öncesinin) çok az yorumla türkçe çevirisi de ikinci sayfada verilen kısımdı. Tanju Okan’ın şarkısını da dinleyebilirsiniz. Hayattan beklenenlere göre değişecek olsa bile, şarkının sonlarında bazı şeyler hissettirilir aslında. Her şey bedeli ile birlikte gelir. Söylediğinizin, istediğinizin belki de tam tersidir olan ya da olacak olan. Ah bir zengin olsam https://www.youtube.com/watch?v=VZ6f1DJ1Nq4 çoğumuz, belki de hepimiz şöyle deriz no. 83 v. 3
  • 5. 5 Ara 2023 105 5 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Zengin ve fakir konusu için çok geniş bir spektrum (~cetvel, ~aralık, ~derecelendirilmiş sıralama) var. Detaylar ve durumlar hem çok fazla hem de çeşitli, genelleme yapmak pek mümkün değil. Sıcaklık kavramı ile bunu şöyle açıklayalım. Sıcaklık → soğuk …… sıcak Mali durum → zengin …… fakir (ya da fakir …… zengin) zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 1 dar spektrum: -1 ℃ 30 ℃ soğuk sıcak geniş spektrum: -250 ℃ 160000000 ℃ soğuk sıcak Bu sıcaklık aralığındaki doğa olaylarını anlatsak oldukça az şeyden bahsedebiliriz. Örneğin su molekülü (H2O) tuhaf bir yapıya sahiptir. -1 ℃ ’de ve -3 ℃ ‘de katı/buz haldeki su molekülü aynı geometrik yapıya sahip değildir. Yani bu dar spektrumda, bu dar sıcaklık aralığında örneğin bu olayı göremeyiz de açıklayamayız da. Burası ise çok geniş bir sıcaklık aralığı. Hem soğuk hem de sıcak bölgede meydana gelen çok çeşitli doğa olaylarını anlatabiliriz. Hem su molekülünün katı halinin ilginç davranışlarını hem de atom çekirdeklerinin parçalanması olarak bildiğimiz güneşteki nükleer reaksiyonlardan bile bahsedebiliriz.
  • 6. 5 Ara 2023 105 6 zengin ve fakir no. 83 v. 3 zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 2 Konuya dönersek; insanoğlu yine de biraz genelleme yapmadan duramıyor. Hem olayları anlamak hem de problemlerle başa çıkmak için genelleme veya kategorize etmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bazı genellemeler en uçlarda bazıları ara bölgelerde de geçerli olabilir. Elbette fakir olmak artık ‘aç olmak’ değil; zengin olmak da artık ‘ev/araba sahibi olmak değil.’ Çok geniş bir farklılık, çeşitlilik ve algı var. Yine de ilk genellemeyi yapalım (kapaktaki ifade): Zenginler para karşılığı herkesi kölesi olarak kullanabileceğini düşünür. Fakirler de zenginleri yolma haklarının olduğunu, onları enayi yerine koyabileceğini düşünür. Kendimden şöyle bir örnek vereyim: ⋮ Beni Kategorize Etme v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. ⋮
  • 7. 5 Ara 2023 105 7 zengin ve fakir no. 83 v. 3 zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 3 çiçek = böcek v. 1 başlıklı içerikteki aile vs. örneğine ilham olan konu Eyyvah Eyvah (2010 - Hakan Algül) filminden https://www.youtube.com/watch?v=2jDYcFj5a1I Perdeler:
  • 8. 5 Ara 2023 105 8 zengin ve fakir no. 83 v. 3 zengin ve fakir kavramına kısa giriş - 4 Neredeyse her türlü durumun; ‘eşitlik’ adı altında ‘aynı’ kılınmaya zorlanması saçma görünüyor. Beş yaşındaki bir çocuğun ağzından para muhabbetinin eksik olmaması da, herkesin iş kurup köşeyi dönme hayali kurması da, … saçma görünüyor. Her şeyin eşit bölüşüldüğü, emek verenle/vermeyenin birbirine karıştığı, hayal/stres/çalışkanlık/tembellik/… gibi tüm duyguların/tutumların/algıların/… bile aynı/benzer olmasına neden olacak biçim de; kişilerin seçimi ile iyi ve kötü (kötü ve iyi) taraflarının kabülüne; hayallerini gerçekleştirmesine; uzanamadığı/erişemediği şeylerin pek de öyle aman aman olmadığını anlamasına, …. müsaade verilmediğinde kişilerin kendi varolma süreçleri yani kendilerini gerçekleştirmeleri engellenebilir. Her şeyin haksız bir şekilde bölüşüldüğü durumda da aynı biçimde kişilerin kendi varolma süreçleri yani kendilerini gerçekleştirmeleri engellenebilir. TV’den hatırladığım güzel bir ifade ile insan ancak ‘kendinden razı olursa’, ki bunun için ne olduğunun hiçbir önemi ve farkı olmaksızın ‘üretirse’ varlığını hem hisseder hem de kabul eder. Resim yapmak, çoçuk yetiştirmek, makale yazmak, el sanatları ile uğraşmak, … herkes için üretmek anlamına gelmez. Eylemin ve eylemi yapan kişinin özel uyumu ortaya çıkan şey’e (satın alınamayan bir şey bu) rengini/güzelliğini verecektir. Para ile elde edilen asıl şey ‘güç’ gibi görünüyor. Ancak bu hepimizin başa çıkabileceği bir şey değil. Getireceği yoğun stres, alınacak zor kararlar, … da hepimize göre değil. Belki bunu erken fark ederek, seçim yapıp o amaç için yola çıkabiliriz.
  • 9. 5 Ara 2023 105 9 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Kitaplar İçeriden - Ece Temelkuran İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay Zamane - Engin Geçtan Gizli Çekmece - Ahmet Oktay Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam İstanbul Esintileri - Aydın Boysan Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - M. A. Kılıçbay Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb Eski Yunan - Thomas R. Martin Medya Gerçeği - Noam Chomsky İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin İnsan Olmak - Engin Geçtan Şimdi Doğu Zamanı - Nilgün Cerrahoğlu Homo Deus - Yuval Noah Harari Dörtlükler - Ömer Hayyam ‘Sıradan yaşamların küçümsenmesi’ konulu diğer bir içerik gelecekte hazırlanacak. Orada vereceğim bir-iki alıntıyı burada da verdim. Bu başlık ise daha farklı olarak odağında ‘para’ olan bir konuya sahip. + Özetler + Alıntılar + Akla gelenler
  • 10. 5 Ara 2023 105 10 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 1
  • 11. 5 Ara 2023 105 11 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 2
  • 12. 5 Ara 2023 105 12 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 3
  • 13. 5 Ara 2023 105 13 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 4
  • 14. 5 Ara 2023 105 14 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 5
  • 15. 5 Ara 2023 105 15 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 6
  • 16. 5 Ara 2023 105 16 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 7
  • 17. 5 Ara 2023 105 17 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 8
  • 18. 5 Ara 2023 105 18 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 9
  • 19. 5 Ara 2023 105 19 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 10
  • 20. 5 Ara 2023 105 20 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Verilen alıntılardan, yorumla beraber verilen özetler - 11
  • 21. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. İçeriden Ece Temelkuran Temelkuran, E., 2006 (ilk basım 2004), İçeriden, 3. Baskı, Everest Yayınları Kıyıdan Konuşmalar 5 Ara 2023 105 21 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 22. İçeriden - Ece Temelkuran 5 Ara 2023 105 22 zengin ve fakir “ KIŞ NOTLARI-2 Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız, sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak? Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız. Bir de "yersiz şeyler" var, en çok zamanı onlar alır esasen. Kopmuş anahtarlıklar, bozuk paralar, dibi kalmış kremler, içinde bir dal kalmış sigara paketleri, para üstü yerine alınmış kötü sakızlar, saçlar kesildikten sonra öksüz kalmış tokalar... Onlar da esas şeylerin arasında bir gezinti halinde var olurlar. * * * Kış renklerinden giyinmiş bir ihtiyar adam var aşağıda. Ben pencereden bakıyorum. Yani evdeki bütün o şeyler ardımda. Sırtım dönük olarak şeyler kalabalığına, adama bakıyorum. Adam çöp kutusunu karıştırıyor. Belki de çöpler o kadar pis değildir. Kim bilir? Belki de bu da bir meslektir ve muhtemelen nice incelikleri içermektedir. Elinde ucu kıvrık bir demir çubukla adam, çöpleri eşeliyor. Bana buradan hiç de "zavallı" gibi görünmüyor. Çünkü hiç acele etmiyor ve epey rahat görünüyor. Üzerindeki hiçbir şey ona ait değil besbelli. Besbelli bir süre sonra da ona ait olmayacak, şehrin bir yerinde yenisi bulununca bir kenara bırakılacak. Adam, üç beş şeyiyle birlikte sokaklarda dolaşacak. Adam, şeysiz. Adam, ha fi f. Hiçbir şeysiz olduğu için adamın telaşı da yok. Kayıp da etmiyor bir şeyini, aramıyor da. Elleri, olduğu gibi...” ss. 149-150 no. 83 v. 3
  • 23. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. İliği Olmayan Düğme Ahmet Oktay Oktay, A., 2005 (ilk basım 2005), İliği Olmayan Düğme , 1. Baskı, Everest Yayınları 5 Ara 2023 105 23 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 24. “ ROMAN: "SUÇLULUK ÇAĞININ BİÇİMİ" Oscar Wilde "hayatın sanatı taklit ettiğini" söylüyor bir yerde. Bir aforizma belki. Ama kimi zaman gerçeği dile getirdiğini düşünmemek elde değil. Eski yapıtları yeniden okuyunca, bazı romancılarımızın çok önceden, yaşadığımız günleri resmettiğini görüyorum şaşırarak. Daha da şaşırtıcı olanı, elli yıl önceki sorunlarımızın hâlâ sürüp gittiğini fark etmek. Demek ki, bunca yılda ancak bir arpa boyu yol gitmişiz. ” s. 88 İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay 5 Ara 2023 105 24 zengin ve fakir “Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile Halide Edip Adıvar, hiç kuşkusuz farklı dünya görüşlerine sahiptiler. Ama bu farklılık, toplumsal gerçekleri görmelerine ve göstermelerine engel olmuyor. Şu nedenle: İkisi de eleştiri duygusuna sahipler. Bu edebiyatın önkoşullarından biri çünkü. Özellikle roman açısından. Çünkü roman, Georg Lukacs ve Lucien Goldman’ın vurgulamış oldukları gibi, “bozulmuş bir toplumda değerlerin araştırılması”dır bir anlamda. Bu araştırma ise ancak ve ancak eleştiri duygusuna sahip olunduğunda yapılabilir. ” ss. 91-92 Bu ara kısımda Ahmet Oktay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara adlı romanından ve Halide Edip Adıvar’ın Sonsuz Panayır adlı romanından bahseder. Bu kesimler sonraki sayfada, yorumları ise aşağıda daha önce verilmiştir. no. 83 v. 3
  • 25. “Örneğin Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara adlı romanında, Cumhuriyet yönetimine duyduğu inancı, yerleştirilmekte olan yeni düzene duyduğu güveni dile getirir. Bir tür ütopyadır bu roman. Ama romancı, yine de kopmaz, kopamaz gerçeklikten. Olumsuzluk belirtilerini daha ilk andan fark eder. Romanın kahramanı idealist gazeteci yazar Neşet Sabit, bir gece dönemin en ünlü ekabir mekânı ojan Ankara Palas Oteli'nde verilen bir baloya gelir. Otelin önünde sıradan yurttaş, yani halk toplanmış, gelenleri izlemektedir. Neşet Sabit, davetlilerin arasında bulunan bir tanıdığına şunları söyler: "Demin, otelin merdivenlerinden çıkarken tuhaf bir başdönmesi hissettim. Bana öyle geldi ki, ayağımı bastığım her basamak halkla benim aramdaki uçurumu bir parça daha derinleştiriyor. Ters yüzü geri dönüp, arkamda bıraktığım bu uçuruma atılmak istedim; ta ki onlara karışayım ve içinde bulunduğumuz bu sun'i alemi, onların arasından, onların gözüyle uzaktan seyredeyim diye.” Bu türden duyguları yaşayan, bu türlü düşüncelere kapılan kaç kişi kaldı ki günümüzde? Ama romancı Yakup Kadri, bu noktada durmaz. Soruna daha içerden bakar ve idealistin de yozlaşabileceğini öngörür. Nitekim halkla arasında bir uçurum olmasına üzülen aynı Neşet Sabit, çok daha sonra politikaya atılır ve mal mülk sahibi olmayı seçer.” ss. 89-90 İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay 5 Ara 2023 105 25 zengin ve fakir Ankara - Yakup Kadri Karaosmanoğlu no. 83 v. 3
  • 26. “Halide Edip Adıvar, Sonsuz Panayır adlı romanında, demokrasiye onca inanmış olmasına rağmen, demokrasinin toplumda ürettiği olumsuz eğilimleri büyük bir yüreklilikle belirtir. Adıvar, "iki binler" adını verdiği ve demokrasinin olanaklarından yararlanarak türeyen bir yeni zümreyi betimler ve bu insanları acımasızca eleştirir. Toplumu uyarmak ister. Romancı şunları yazar “iki binleri" anlatırken: "Sakın bunu, Xenephon'un on binleri gibi durmaksızın, fakat düzenli bir çekilişle geri giden tarihsel bir ordu sanmayın, çünkü bunların ileri veya geri yürüyüşleri akla şaşkınlık veren birer sıçrayıştan başka bir şey değildir. Onları, yediler, dokuzlar, kırklar gibi abartılmış bir ermişler grubu diye de düşünmeyin, çünkü onların erdikleri şey hiç de dervişin muradı değildir. İki binler, bir söylentiye göre, Taksim'den Şişli'ye yayılan; bir söylentiye göre, Kadıköy ve Adalar da dahil, bütün İstanbul'da çalım satan milyonerlerin etiketidir. Hükümlerinde `ihtiyat ve itidal gösterenler arasında bir üçüncü söylenti daha dolaşır: İki binler, bütün Türkiye'deki yeni milyonerlerin sayısıdır.” Adıvar, yeni bir ahlakın doğmakta olduğunu da daha 1950'li yıllarda şu umutsuz sözlerle dile getirir, "iki binler"den birinin ağzından: "Bizim gibi yaşamayanların dünyada işi ne? Niyetimiz, bu memlekette dikili ağacı olmayanları yurtdışı saymaktır. Bu topraklarda yalnız biz, bizden olanlar, parası, mülkü olanlar yaşayacaktır. Gücün, erdemin, liyakatin, bilimin, her şeyin başı paradır, parra birader.” ” ss. 90-91 İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay 5 Ara 2023 105 26 zengin ve fakir Sonsuz Panayır - Halide Edip Adıvar no. 83 v. 3
  • 27. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Entellektüel Tereddüt Ahmet Oktay Oktay, A., 2003 (ilk basım 2003), Entellektüel Tereddüt, 1. Baskı, Everest Yayınları 5 Ara 2023 105 27 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 28. Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay “Kapitalizm, bir tür cemaat ruhu'nun, dayanışmanın sürdürüldüğü, sürdürülebildiği mahallelerin yıkımına yol açmadı sadece, o yaşam biçiminin de yürürlükten kaldırılmasını zorladı. Her yanda, apartman yaşamının bencillikten kaynaklanan tahribatının izlerine rastlanıyor. Eski zaman yaşamının korunamayacağı bellidir, sorun, yaşanan zamanın şoklarını geçmişin anısıyla telafi etmek de değil. Sorun, şimdiyi anlamlı ve ihsanal kılabilmek. Tıkılıp kaldığımız, kendimizi durmaksızın ötekinden yalıttığımız, yalıtmaya zorlandığımız bu sosyal konutları gerçekten toplumsal kılabilmek. Hem tarihsel hem güncel bir arkaplanı olan kenti, fiziki ve manevi genişliğine yaraşır biçimde yaşayabilmek. Gelgelelim, geçmişte büyük ölçüde sadece egemen sını fl arın kenti olmuş bulunan İstanbul, kapitalizm çerçevesindeki görünmeyen ama varlığı en maddi biçimde duyumsanan duvarları yerle bir edip onu büyük emekçi kesimlerin kenti halinde getirince; farklı bir yaşam biçiminin doğal, doğal olduğu kadar da insanal vandalizmine tutsak olmak zorunda kaldı. Çamlıca Tepesi'ne gaz tüpleri ve pijamalarıyla yerleşenler, elbette ki düşmanca duygularla davranmıyorlar. Tahrip ettiklerinin, her zaman kendi geçmişlerinin de bir parçası sayarak övündükleri bir uygarlık momenti olduğunun farkında bile değiller. Onların gerçek yaşama biçimi, hiçbir zaman temellük etmedikleri ve edemeyecekleri Boğaziçi'nin, Çamlıca’nın, Abdülhak Şinasi Hisar'ı en küçük anılarıyla ürperten o altın zamanını dıştalıyor. ” ss. 142-143 5 Ara 2023 105 28 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 29. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Zamane Engin Geçtan Geçtan, E., 2020 (ilk basım 2010), Zamane, 7. Baskı, Metis Yayınları 5 Ara 2023 105 29 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 30. Zamane - Engin Geçtan “▶▶ ÇÖZÜLEN DEĞERLER VE UMURSAMAZLIK 1980 darbesinin açıklandığı sabah Çankaya'daki evimdeydim. Ama benim için olay bir gün öncesinden başlamış sayılırdı. Yurtdışındaki bir kongreden yeni dönmüştüm, hâlâ tatilde sayılırdım. Döndüğümü bildirmek için dekanlığa vekâlet eden arkadaşımı aradığımda, arabalarla ilgili bir sorun olduğu için üniversiteye nasıl gideceğini bilemediğini söyledi. O zamanlar şehir dışı sayılan bir yerde oturuyordu. Gidip onu evinden aldım, Eskişehir yolu olarak bilinen otoyola çıktıktan bir süre sonra önümüzde uzun bir tank konvoyu olduğunu gördük. Arkadaşım bana dönüp "Bu gece bir şeyler olacak," dedi. İkna olmadığımı fark edince "Ben bu resmi daha önce görmüştüm," diye ekledi. Babası Yassıada duruşmalarında idamdan dönmüştü, tecrübe konuşuyormuş, o anda bilemedim. Oysa yıllardır part-time ders verdiğim ODTÜ'ye o yoldan gidip geliyordum ve böyle bir görüntüyle hiç karşılaşmamıştım. Tankları sollayıp yola devam ettim. Ertesi sabah her şeye kadir bir yetişkin, ekranlardan bizleri ıslaha muhtaç varlıklar olarak gören bir konuşma yapıyordu, en azından konuşma tonu öyleydi. Nitekim bir süre kışla gibi yönetildik. Durumun sorumlusu tabii ki bizlerdik, felek değil. Bizlerde ne eksikti de bunları yaşamamız gerekmişti sorusunun cevabım da dolaylı olarak burada zaten tartışmaktayız. O dönemde bazı insanlar kalıcı sayılabilecek psikolojik hasar gördüler. İşkence gördüklerini söyleyen bu kişiler konudan fazla söz etmek istemez gibiydiler. Psikolojik yardım almayı seçenlerin önemli bir bölümü, bu konuya ciddiyetle eğilmiş olan üniversite mensubu genç meslektaşlarıma başvurmuş olmalı, ama birkaçı da bana geldi. Gelişlerinin öncelikli nedeni işkence görmüş olmaları değildi. Ama biri klinik çalışmalarımın dışında, diğeri esnasında, iki kişinin bana söylediği ve neredeyse birbirinin aynı olan cümleyi unutmam mümkün değil: "işkence gördüğümden bu yana diğer insanlara karşı duyarlılığım köreldi." O dönemin dolaylı olarak benim de hayatımı etkilemiş olduğunu sonradan fark ettim. Ankara'dan İstanbul'a taşındım ya da döndüm. Bir süre sonra pek çok insanın buraya benden önce gelmiş olduğunu fark ettim. Benden sonra da gelmeye devam ettiler. Meğer bir kitle göçünün parçasıymışım. Bu kadar çok sayıda insanın, çoğu birbirinden habersiz, aynı dönemde aynı şeyi yapmış olmasında, bizleri Ankara'dan kaçıran ortak bir neden paylaşılmış olmalı.” ss. 44-46 5 Ara 2023 105 30 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 31. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Gizli Çekmece Ahmet Oktay Oktay, A., 2017 (ilk basım 1991), Gizli Çekmece , 3. Baskı, Doğan Egmont Yayıncılık 5 Ara 2023 105 31 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 32. Gizli Çekmece - Ahmet Oktay “ Bir röportajdan parçalar Sivas'ta yaptım askerliğimi ama bu, önce de belirttiğim gibi Anadolu'yu gördüğüm anlamına gelmiyordu. Anadolu, 1960'lı yıllarda, daha iç bölgeler demekti ve kentte yaşayan bir genç gazeteci için, yoksulluk ve yoksunluk Anadolu toprağında tenleşiyordu.” s. 34 “Gerçekten de, Mahmut Makal'ın 1950'de yayımlanan ve siyasal tartışmalara yol açan Bizim Köy'ünün de kanıtladığı gibi, Anadolu aç ve se fi ldi. Ve kurtarılmayı bekliyordu. Uyandırılacak Köy, aydınların da, yazarların da paylaştıklan ideolojik bir imgeydi. Enstitülerin anısı alabildiğine canlıydı. Toplumsal dönüşüme ve devrime yönelik siyasal tasarılarda, o yılların egemen öznesi işçi sınıfı değil köylüydü. Işçi sınıfından söz ediliyordu elbet, ama bu sınıfın görünür çelimsizliği ve ideolojik donanımsızlığı, vurgunun köylüye kaydırılmasına yol açıyordu. İyi ırgat ve kötü ağa betimlemesi, toplumsal gerçekliği açıklayıcı biricik şablondu. ” s. 34 5 Ara 2023 105 32 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 33. “Ve yokuşlarda, tehlikeli virajlarda otobüslerin, kamyonların, otomobillerin ve dolmuşların bir garip sesle inlediği Anadolu toprakları, bir kısırlık türküsü halinde uzayıp gidiyor. Allı, yeşilli, morlu yemenileri, kıl çarıkları, lor peynirleri ve dağ köylükleriyle bütün Anadolu, türküsünü söylüyor: Fukarayım giymem hırka Kimsem yok ki verem arka. Suçu, sevdayı ve katli bu beyitte arayın. Kadın erkek, çoluk çocuk, bütün Anadolu'nun dramı bunda yatmaktadır. Çünkü yüzyıllar onun sırtından gelip geçmiş ve o, ne yüzyılları takmıştır ne de o yüzyılların egemen insanlarını.” s. 39 Gizli Çekmece - Ahmet Oktay 5 Ara 2023 105 33 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 34. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Karasevdam Anadolum Fikret Otyam Otyam, F., 1976 (ilk basım 1976), Karasevdam Anadolum, Çağdaş Yayınları 5 Ara 2023 105 34 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 35. Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam 5 Ara 2023 105 35 zengin ve fakir Ahmed Arif no. 83 v. 3
  • 36. Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam 5 Ara 2023 105 36 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 37. Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam 5 Ara 2023 105 37 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 38. Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam 5 Ara 2023 105 38 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 39. 5 Ara 2023 105 39 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. İstanbul Esintileri Aydın Boysan Geçtan, E., 2002 (ilk basım 1983), İnsan Olmak, 17. Baskı, Metis Yayınları no. 83 v. 3
  • 40. 5 Ara 2023 105 40 zengin ve fakir Alıntılarla ilgili notlar • ANILARLA GERÇEKLER Mahalle/Apartman yaşamına dair • KIYILARDA Sanatın kaynağı - aylaklık • AYRINTI DEĞİL BUNLAR 1950’lerde Anadolu’dan İstanbul’a olan göçe dair • DÜNYANIN SİCİLİNDEN İlkel insanın (bile öncesinin) ‘şey’ veya ‘para’ ile imtihanı Bu dört başlıktan belirtilen kısımlarla ilgili olan alıntılar; no. 83 v. 3 veriliş sırasıyla
  • 41. 5 Ara 2023 105 41 zengin ve fakir “Eski İstanbul'da yaşama birimi mahalle idi. Mahallenin bütünlüğü vardı. Herkes birbirini tanır, selamlaşır, hal-hatır sorardı. Ben marangoz Tahsin Bey amcamla balığa çıkıp, ona yamaklık ederdim. Babam komserin kızına hesap dersi verirdi. Bizim sokağın musluklarını ben tamir eder, sobalarını ben kurardım. Annemin ördüğü hesap işi masa örtüsünün peçetelerini, kuyumcu Sahak Efendinin karısı bitirmişti. Ortak mekânların boyutları ufaldıkça, insan ilişkilerinde yakınlaşma oluyordu. Dar sokaklarda komşuluk ilişkileri, daha sıcakkanlı-daha dostçaydı... Caddeler genişledikçe, binalar irileştikçe, insan ilişkilerinde uzaklaşmalar başladı. Devleşmemiş kentlerde, dar sokaklarda, 2 katlı evlerde oturan insanlar arasında zıtlaşmalar çok seyrekti. Düşmanlaşmaya ise ender rastlanırdı. Devleşmiş kentlerde geniş caddelerde, 20 katlı apartmanlarda oturanlar arasındaki zıtlaşmalar, olağan hale geldi. Düşmanlaşmalara ise, şaşılmaz oldu. Ne yazık!” s. 21 İstanbul Esintileri - Aydın Boysan ANILARLA GERÇEKLER “İki gün önce, yeni bir fotoğraf kitabı elime geçti. Çeken: İsveçli G.Berggren.. Kitaptaki mesleği, Fotoğrafçı ve «Paysagiste»... Çekim tarihleri: Yaklaşık 100 yıl önce... Bu eski İstanbul fotoğrafları kitabını yayınlayan: İsveç Fotoğraf Müzesi... Yıl: 1984... Eski İstanbul'un 40 tane siyah-beyaz fotoğrafı için, olağanüstü iyi bir kitap basılmış... İstanbul'un müze klasik güzellikleri arasına giren eski görüntülerini, duygulanmadan ve üzülmeden seyretmek mümkün değil. Bu görüntülerden önemli bir bölümü, benim çocukluğum ve gençliğime kadar, aynen korundu, İstanbul'un yaşama koşullarının bozulması, şehrin çirkinleşmesi-kirlenmesi ve kıyılardan ve sulardan kopuk yaşayışın başladığı yıl: 1950'dir.” s. 36 KIYILARDA no. 83 v. 3
  • 42. 5 Ara 2023 105 42 zengin ve fakir “Yaklaşık iki milyon yıl evvel bir insan öncesi yaratık (Australopithecus), dünya gailesi ile tanışmıştı. Yaprakları koparılmış dallardan sopa yapmayı, ucuna sivri taş bağlayarak balta gibi kullanmayı öğrenmişti. Mağarasından kilometrelerce ötede bulduğu sivri kuvartz taşlarını, başkaları yürütmesin diye toprağa gömmeyi akıl ediyordu. Bunlar dünyanın, ilk «tutumlu» yaratıklarıydı. Bu taş ve baltaların «üretici»leri, geçmişten ders alarak gelecek zamana hazırlanmaya başlamışlardı.” s. 84 İstanbul Esintileri - Aydın Boysan DÜNYANIN SİCİLİNDEN “İstanbul tramvayları San Francisco tramvaylarından güzeldi. 57'de, Başbakan emriyle kaldırıldı. Ağzını açan çıkmadı. İstanbul'da yaşamayı, nefes gibi ciğerlerimize çeksek, damarlarımızda dolaştırsak... Her gün bin yeri görsek, bin nefes alsak... Bunları eski günlerin anılarıyla hamur etsek ki, temizlesek-renklesek, her yeniye kızıp durmasak... Peşinden merhum Haldun Taner'in, işte o gün dediklerini ansak: «Biraz vaktimiz olsa... Biraz aylak olsak... Aylaklık sanatın başlıca kaynağı... Biz artık aylak da olamıyoruz. Biz, yani Elif Naci Bey, yaşdaşım Cihat Burak, Aydın Boysan, ben, aylaklıklarla semtlerin tadını çıkara çıkara yaşanan güzel dönemi arkamızda bıraktık. Diyelim ki hayatımızın dörtte üçü, böyle geçti. Bunu kâr saymalıyız.»” s. 30 AYRINTI DEĞİL BUNLAR no. 83 v. 3
  • 43. 5 Ara 2023 105 43 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Göğü Delen Adam haz. Erich Scheurmann haz. Scheurmann, E., 2000 (ilk basım 1920), Göğü Delen Adam, 6. Baskı, Ayrıntı Yayınları, Çev. Levent Tayla Kabile Reisi Tuiavii’nin Konuşması no. 83 v. 3
  • 44. 5 Ara 2023 105 44 zengin ve fakir Alıntılarla ilgili notlar - 1 “ Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen adam anlamına gelir. Samoa’ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti. ” papalagi → insanlar olarak da çevrilebilir. 1900’lerin başlarında kabile reisinin kentte yaşayan modern insanlar için kullandığı ifade Alıntılarda sıklıkla geçecek olan Papalagi’nin anlamı nedir? Kitabının arka kapağından bir paragraf Papaligi v. 1 başlıklı bu kitap ile ilgili olan kısa içeriğe de bakabilirsiniz. no. 83 v. 3
  • 45. 5 Ara 2023 105 45 zengin ve fakir Alıntılarla ilgili notlar - 2 • Taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair (ss. 27–34) köylünün ve kentlinin ya da fakirin ve zenginin birbirine bakışı • Yuvarlak metal ve ağır kâğıda dair (ss. 35–42) parası ile modern insanın ilişkisi • Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor (ss. 43-51) eşyaları ile modern insanın ilişkisi Aşağıdaki üç bölümden kabile reisine ait görüşlerden alıntılar olacak; no. 83 v. 3
  • 46. 5 Ara 2023 105 46 zengin ve fakir Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann toprak insanları ≡ köyde yaşayanlar yarık insanları ≡ şehirde yaşayanlar Yarık kelimesi ile apartman daireleri (kutular) arasındaki caddeler kastediliyor. “Bu köylerde, kentlerdekinden başka türlü düşünen insanlar yaşar. Bunlara toprak insanları denir. Yarık insanlarından daha çok yiyecekleri olduğu halde elleri daha kaba, örtüleri daha kirlidir. Yaşamları diğerlerinden çok daha güzel ve sağlıklıdır: Ama kendileri buna inanmaz; ve toprağa basmayan, tohum ekip ürün biçmeyen, bu yüzden onlara boşgezer gözüyle bakan yarık insanlarını kıskanırlar. Onlara karşı düşmanlık güderler. Onlara kendi topraklarında yiyecek sağlayan, meyve toplayan, yağlanana kadar sığırları otlatan ve sonra da yarısını yarıklardakine veren hep toprak insanlarıdır çünkü. Tüm yarık insanlarına yiyecek sağlamaktan canları çıkar. Yine de, neden öbürlerinin örtülerinin daha güzel, ellerinin daha beyaz olduğunu, neden kendileri gibi güneşten terleyip, rüzgarda üşümek zorunda kalmadıklarını bir türlü almaz kafaları. Yarık insanıysa bunun üstüne hiç kafa yormaz. O, toprak insanından daha üstün haklara sahip olduğu, yaptığı işin meyve toplamaktan daha değerli olduğu kanısındadır. Ama bu iki grup arasındaki çatışma savaşa yol açmaz. Papalagi genellikle, ister köyde yaşasın ister yarıklarda, her şeyi olduğu gibi kabullenir. Toprak insanı kente geldiğinde yarık insanının zenginliği karşısında gözleri kamaşır, yarık insanıysa toprak insanlarının köylerinden geçerken homurdanır, yüksek perdeden atıp tutar. Bu da yetmezmiş gibi, onun taştan kutularını yapan ve seven toprak insanına domuzlarını besletir.” s. 33 ⋮ kent insanları Taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair no. 83 v. 3
  • 47. 5 Ara 2023 105 47 zengin ve fakir Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann “Kulak verin bana, siz aklı başında kardeşlerim inanarak kulak verin ki, kötülüğü ve beyazların korkusunu tanımamış olmanın mutluluğunu tadın. Misyonerin şu söyledikleri konusunda hepiniz tanıklık edebilirsiniz bana: Tanrı sevgiymiş. Gerçek bir Hıristiyan, sevgi düşüncesini her zaman göz önünde bulundurmalıymış. Ulu tanrı için, beyaz adamın duaları da yeterliymiş. Onun tanrısı kandırdı bizi, açıkça dolandırdı. Papalagi de kendi tanrısını kandırıp fiştekledi bizi Büyük Ruh'un sözlerini kullanarak aldatması için. Çünkü beyaz adamın gerçek tanrısı, kendisinin "para" adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kâğıttan başka bir şey değildir. ” ss. 35-36 “(…) Para uğruna mutluluklarını, vicdanlarını yitirenler; gülmekten, onurundan, sevincinden, hatta karısından, çocuğundan olanlar vardır. Çoğu sağlığını bile bunun uğruna feda eder. Yuvarlak metal ve ağır kâğıt uğruna. Bunları giysilerinin içinde, ikiye katlanmış sert derilerin arasında taşırlar. Geceleyin, kimse almasın diye yastıklarının altına saklarlar. Her gün, her saat, her an onu düşünürler. Hepsi, ama hepsi. Çocuklar bile!(…) Para, para… Papalagi’nin gerçek tanrısı yalnızca paradır.” s. 36 “Ama, beyazların ülkesinde, güneşin doğuşundan batışına kadar parasız hiçbir şey yapamazsın. Paran olmadı mı ne açlığını, susuzluğunu giderebilirsin ne de yatacak bir döşek bulabilirsin. (…)” ss. 36-37 “Avrupa'da, para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava. Havanın da, yalnızca unutulduğu için parasız olduğunu sanıyorum. Hani Avrupalının biri bu dediklerimi duysa, hemen hava için de yuvarlak metal ve ağır kâğıt istemeye kalkar. Çünkü her Avrupalı, para istemek için yeni yeni nedenler arayıp duruyor. ” s. 37 Yuvarlak metal ve ağır kâğıda dair no. 83 v. 3
  • 48. 5 Ara 2023 105 48 zengin ve fakir “Avrupa'da paran olmadı mı başsız, kolsuz, bacaksız bir insansın demektir. Bir hiç yani.(…)” s. 37 “Bu arada büyük bir haksızlık hüküm sürer. Avrupalının üstünde hiç düşünmediği, fark etmek istemediği için düşünmek de istemediği bir haksızlık. Çok parası olanların hepsi çok çalışmaz. Aslında herkes çalışmadan para kazanmanın yollarını arar.(…)” s. 38 “Birçok beyaz adam, başkalarının kendisi için kazandığı paraları üst üste yığdıktan sonra bunları çok iyi korunan bir yere getirir. Sonradan da üstüne ekler durur. Günün birinde öyle bir an gelir ki kimsenin onun için çalışmasına gerek kalmaz. Çünkü parası tek başına onun için çalışır. Büyünün yardımı olmaksızın bunun nasıl gerçekleştiğini öğrenemedim, ama gerçek bu. Beyaz adam köşesinde uyuklasa bile, paraları bir ağacın yaprakları gibi durmadan çoğalır, sahibi de giderek daha fazla zenginleşir.” s. 39 “(…) Papalagi'nin dediğine göre, herkesin parası aynı miktarda olamayacağı gibi, güneşin altında da aynı zamanda yatamazmış. İşte, bu öğüde uyarak, para uğruna acımasız davranma hakkını elde eder Papalagi. Eli paraya gitti mi yüreği sertleşir, kanı donar, yalan söyler, dürüst davranmaz, tehlikeli olur. Başkalarını kaç kez para uğruna öldürmüştür Papalagi. Ya da onları sözlerinin zehriyle öldürüp aklını çelmiş ve soymuştur. Herkes kendi zayıflıklarını bildiği için kimse bir diğerine güvenmez.(…)” ss. 40-105 “Eğer bu alçakgönüllü kardeşinizin sözlerine inanır, söylediklerinin gerçek olduğunu düşünürseniz, bilin ki para kimseyi ne daha mutlu ne de daha neşeli yapar. Yaptığı tek şey, insanın yüreğini kötü bir karışıklığa sürüklemektir. Parayla hiç kimseye yardım edemezsiniz; onu daha mutlu, daha güçlü ve neşeli kılamazsınız. Bu yuvarlak metali ve ağır kâğıları en büyük düşmanınız olarak gören ve ondan nefret edin.” s. 42 Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann no. 83 v. 3
  • 49. 5 Ara 2023 105 49 zengin ve fakir “(…) Ve sizler, Papalagi'yi şundan da tanırsınız: O bizi hiçbir "şey"imiz olmadığı için yoksul, sefil yoksul, sefil, yardıma ve merhamete muhtaç görür. Dinleyin beni ey sevgili adalı kardeşlerim; size bu "şey" denenin ne olduğunu anlatayım. Hindistancevizi bir "şey"dir, sineklik, örtü, midye, yüzük, yemek kabı, kafa süsü, bunların hepsi birer "şey"dir. Ama iki türlü "şey" vardır. Birincisi Büyük Ruh'in bizlere hiç göstermeden yaptığı ve bize hiçbir emeğe malolmayan hindistancevizi, midye, muz gibi şeyler. İkincisi ise insanların emek ve çaba harcayarak yaptıkları yüzük, yemek kabı, sineklik gibi şeyler. Beyaz efendi "şey" dediğinde, kendi eliyle yaptıklarını kasteder. Yani bizde pek bulunmayan insan "şey'lerini. Beyaz efendinin Büyük Ruh'un yaptığı "şey"leri kastetmesi mümkün değildir çünkü.(…) ” ss. 43-44 “(…) Ve Papapalgi, hep daha çok ve daha yeni şeyler tasarlar. Ellerine ateş basar, benzi kül gibi olur, sırtı kamburlaşır. Ama sonunda yeni bir şey bulmayagörsün, mutluluktan ışıldamaya başlar. Ve hemen ardından hepsi bu yeni “şey”i elde etmeye çalışır, ona tapınırlar, onun için kendi dillerinde türküler yakarlar. Ah kardeşlerim, inanın bana! Ben Papalagi'nin düşüncelerinin arka yüzünü, onun gerçek isteklerini öğlen güneşinin altındaymışçasına gördüm. O, geldiği yerde Büyük Ruh'un “şey”lerini paramparça ettiği için, yok ettiklerini kendi eliyle yeniden yaratmaya çalışır. Bu arada bir sürü “şey” yaptığı için de kendisinin Büyük Ruh olduğunu sanır.” s. 46 Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor ⋮ ⋮ reklam v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. no. 83 v. 3
  • 50. 5 Ara 2023 105 50 zengin ve fakir “Hele bir düşünün kardeşlerim, hemen şu anda büyük bir fırtına çıksa ve ormanla dağı söküp götürse. Hem de tüm ağaçlarıyla, yapraklarıyla birlikte. Bütün midyeleri, lagünün bütün hayvanlarını alsa ve geride tek bir hibikus çiçeği bile kalmasa, hani şu bizim kızların saçlarına taktıklarından. Her şey, gördüğümüz her şey yitse, kumdan başka bir şey kalmasa görünürde. Toprak, avuç açmış bir insanın eline benzese, ya da üzerinden kızgın lavların aktığı bir tepeye. Palmiyelerin arkasından nasıl ah ederdik, midyelerin, ormanın, her şeyin arkasından... İşte, Papalagi’nin bir dolu kulübe diktiği ve kent adını verdiği yerlerde de toprak bomboş bir el gibi çorak. İşte bu yüzden Papalagi, çılgın gibi Büyük Ruh'un rolünü oynar. Sahip olmadıklarını unutabilsin diye. Kendisi bunca yoksul, ülkesi de bunca acılı olduğu için dört elle “şey”lere sarılır ve delinin solgun yaprakları toplaması gibi toplayıp, kulübesini ağzına kadar onlarla doldurur. Ama işte, bu yüzden bizi kıskanır ve bizim de kendisi gibi yoksullaşmamızı ister. Eğer insan çok fazla “şey”e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın, Büyük Ruh'un “şey”leri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir “şey” düşkünüdür, “şey”leri olmadan yaşayamaz. Saçlarını düzeltmek için, kaplumbağa kabuğundan bir alet yapsa ve saçlarını yağlasa, o alet için bir de kılıf yapar, sonra o kılıf için küçük bir kutu, küçük kutu için de büyük bir kutu. Her şeyi kılıfların ve kutuların içine yerleştirir. Bel örtüleri için, üst ve alt örtüleri için, iç örtüleri, ağız örtüleri ve diğer örtüler için kutuları vardır, el kılıfları, ayak kılıfları, yuvarlak metal ve ağır kâğıt için, azıkları için, kutsal kitapları için, her şey, her şey için kutuları vardır. Teki bile yeterli olan bir “şey”den, bir sürü şey yapmayı becerir Papalagi. Bir Avrupalının aşevine gidecek olsan, hemen hiçbir zaman kullanılmayan bir dolu yemek kabı ve yiyecek pişirmek için ıvır zıvır bulursun. Her yemek için ayrı bir tanoa vardır. Su için ayrı, Avrupa kava'sı için ayrı, hindistancevizi için ayrı, güvercin için ayrı bir tanoa.” ss. 46-47 Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann tanoa ≈ tahta kap no. 83 v. 3
  • 51. 5 Ara 2023 105 51 zengin ve fakir “Bir Avrupa kulübesinde öylesine çok “şey” vardır ki, onları bir yerden bir yere taşımaya, koca bir Samoa köyündekilerin hepsi ellerini kollarını doldursa yetmez yine de. Tek bir kulübede o kadar çok “şey” vardır ki, beyaz şeflerin çoğu, yalnızca o “şey”leri yerli yerine yerleştirmekten ve kumlarını temizlemekten başka işleri olmayan sürüyle erkek ve kadın çalıştırmak zorunda kalır. En büyük Taopou bile zamanının büyük bölümünü “şey”lerini saymaya, yerini değiştirmeye ve temizlemeye ayırır.” s. 47 “(…) "Şey"leri ele geçirmek için soğukkanlılıkla her türlü kötülüğü göze alırlar.(…) ” s. 50 “(…) Sayıca onca çok olan, şimşekler, kıvılcımlar çaktıran, göz süzen, kendi kendini allayıp pullayan o "şey"ler, acaba hangi Papalagi'nin bedenini daha güzelliştirmiş, hangi Papalagi'nin gözlerini daha parlak, zihnini daha berrak yapmış? Bütün bunlar asıl Papalagi'nin "şey"lerinin bir işe yaramadığını gösteriyor.(…) ” s. 51 Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann no. 83 v. 3
  • 52. 5 Ara 2023 105 52 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih Mehmet Ali Kılıçbay Kılıçbay, M.A, 1996 (ilk basım 1996), Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih, 1. Baskı, İmge Kitabevi no. 83 v. 3
  • 53. 5 Ara 2023 105 53 zengin ve fakir Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay “ ŞEHİRSİZ ÜLKE Biz Türkler, şamanik geçmişimizin kalıntısı olsa gerek, birşeyin adını söylediğimiz zaman, onun kendine de sahip olduğumuza hep inanmışızdır. “Türkiye nüfusunun yarısından fazlası artık kentlerde yaşıyor”. Bu söz, köylülükten kurtulduğumuzun müjdesi, ilânı ve övünmesi olarak sıkça tekrarlanan resmi bir slogan haline geldi. Ama insan merak ediyor, acaba kent ve kentli nedir? Kentin köyden farklı bir yerleşim yeri olmasının gerektiği çok açık. Bunların arasında nicelik değil de, nitelik farkının olmasının gerektiği tartışma götürmez bir gerçek. Fakat bizim Yurttaşlık Bilgisi kitaplarını, hatta üniversitelerimizin coğrafya bölümü öğrencilerinin okudukları ders kitaplarını açtığınız zaman, nüfusu 10.000 kişiyi geçen yerleşim birimine kent denilir cinsinden bir ifadeyle karşılaşırsınız. Demek ki, bizim insanlarımıza göre kent ile köy arasında bir nitelik farkı yoktur, ayırıcı nokta sadece miktar tarafından belirlenmektedir. Nitekim, geçenlerde televizyonda, kendisiyle röportaj yapılan “İstanbullu” bir gecekondu sakini hanım, İstanbul'a 25 yıl önce geldiğini ve o zamandan beri bu mahalleden hiç ayrılmadığını söylüyordu. Gerçek bir kent tanımlamasının hangi kıstaslara göre yapılabileceği konusunda engin bir tartışma bulunmaktadır, bana göre en tutarlı ve birbirleriyle bağlantılı iki kıstas, kentin kendi yiyeceğini üretemeyen ve kültür yaratan bir yerleşim yeri olmasıdır.” ss. 43-44 Doğrudan ya da dolaylı olarak konu ile ilgili olduğundan başlığa ait kısmın tamamı verilmiştir. no. 83 v. 3
  • 54. 5 Ara 2023 105 54 zengin ve fakir “Bu ayırım teklifinde yer alan kültür, tanımlanmaya muhtaçtır. Bu konuda da yüzlerce olan tanımlardan bana en uygun gözükeni, bir uygarlığın entellektüel cephesinin kültür olarak adlandırılmasıdır. Uygarlık kentsel bir oluşumdur ve bu yüzden kültür ancak kentlerde yaratılır. Kır kültür yaratmaz, şehirlerin kültürünü taklid eder, sonra da bunu gelenek haline çevirip korur. Basit bir örnekle yetinmek üzere, bugün köylerimize egemen olan eviçi düzeni, 16. yüzyıl İstanbul'unun eviçi düzenidir. Yani kültür İstanbul'da yaratılmış, kır bunu almış ve bugüne kadar korumuştur. İlginç olan, İstanbul'un bu eski kültürünün, ona gecekondular aracılığıyla geri dönmesidir. Türkiye'de İstanbul dışında hiçbir kentin kültür yaratmadığını, bu nedenle de şehir sıfatını haketmediğini düşünüyorum. Zaten bu sıfat ülkemizde çok genel ve jenerik, bir anlam içinde kullanılmaktadır. Türklerin kent olgusu karşısındaki duyarsızlık ve ilgisizliklerinin en tipik göstergelerinden biri, dilimizde kent anlamına gelen kelime sayısının üçü geçmemesidir. Paris ile Hakkâri'yi, New York ile Darende’yi aynı kabın içine koyan bu adlandırma, Türkiye'de kent diye bir olgunun olmadığının en açık kanıtlarından biridir. Batı dillerinde, bu karmaşık ve çeşitli olguyu ifade etmek üzere yirminin üzerinde kelime bulunurken, Türkçenin kendini yalnızca üç tanesiyle sınırlamış olması, bu dilin taşıyıcılarının hayatında kentin önemli bir yere sahip olmadığını göstermektedir. Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay no. 83 v. 3 ⋮ Dil v. 3 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. ⋮
  • 55. 5 Ara 2023 105 55 zengin ve fakir “Ama Türkler bu vurdumduymazlıkta o kadar haksız da değiller, çünkü bu ülkede sadece ev ve işyeri yığınlarından ibaret, birazcık büyümüş yatakhane ve atelye karışımı bir şeyler var. Türkiye’nin kentsiz bir ülke olmasının nedenlerinin üzerinde düşünülmesi, ulusal hoyratlığımızın kökenlerine bir giriş yapma olanağı da sağlayacaktır. Çünkü kent yoksa, kültür de yoktur.” ss. 44-45 Orta Çağa ait bir Alman atasözü, “kent havası özgür kılar” demekteydi. Bunu bugün Türkiye’de, “kent havası karın doyurur” biçiminde söylemek gerekmektedir Açıkcası, insanlar bu ülkede kente, kentli olmak için değil, geçim olanaklarını elde etmek, eğer becerebilirse “köşeyi dönmek” için gelmektedirler. Zaten geldikleri yer de, onlara kentliliği öğretecek bir şekilde örgütlenmemiştir. Örgütlenmemiştir, çünkü Türkiye'nin geçmişinde özerk kentsel oluşum yoktur. Mirasçısı olduğumuz Bizans ve Osmanlı, birer başkent imparatorluğu biçiminde istikrar kazanmışlardır. Bunun anlamı, bu iki siyasal formasyonun da, İstanbul dışındaki bütün kentsel gelişimleri durdurmaya yönelik bir siyaset izlemiş olduklarıdır. Ülke üzerindeki despotik egemenliklerini pekiştirmek için, çoğulluğu, çoğullaşmayı engellemenin şart olduğunu erkenden farkeden bu iki antik imparatorluk, İstanbul'un yegâneliğini, kendi yegâneliklerinin aynası olarak üretmeye yönelmişler ve taşralarındaki şehirleri irice birer kasaba veya birer garnizon mertebesinde bırakmak için ellerinden gelen gayreti ardına koymamışlardır. Cumhuriyet edebiyatının başlarında Anadolu‘ya gitmek zorunda kalan İstanbulluların duydukları üzüntüyü, yalnızca bir İstanbul sevgisiyle açıklamak herhalde mümkün değildir. Söz konusu olan, kentten kent-olmayana gitmenin doğurduğu travmadır.” ss. 44-45 Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay no. 83 v. 3
  • 56. 5 Ara 2023 105 56 zengin ve fakir “Bu geçmişimizin sonucu olarak, bugün üzerinde yaşadığımız toprakların üzerinde kurulu kentlerin hiçbiri (nüfusu ne kadar olursa olsun), birer kültürel ışıma merkezi haline gelememiş, yani şehir olma niteliğini kazanamamıştır. Fazla uzağa gitmeyelim, kaç tane kentimizde tiyatro (devlet tarafından kurulanları bile), konser salonu, sergi salonu var? İstanbul ve Ankara dışındaki hangi kentimizde, ulusal ölçekte dağıtılabilen kitap veya dergi yayınlanıyor? Bir kent binalardan oluşur, ama ona ruhunu insanlar verir, bu da kentlilik bilinci adını taşır. Ben şimdiye kadar hiçbir Türk kentinde (bir zamanların İstanbul'u hariç) herhangi bir kentlilik bilincine tanık olmadım. Cumhuriyet nasıl bir vatandaşlar şirketiyse, şehir de bir hemşehriler şirketidir. Şehrin tümünü sahiplenmeyen şehirli değildir. Bizim insanlarımız, şehrin tümünü sahiplenmek yerine, onu sömürmeye yönelmektedirler. Ev ve atelye yığınlarını şehir haline dönüştürme konusunda bir gayretin de olmadığını üzüntüyle belirtirken, kentsiz bir ülkenin uygarlığı yakalamayı nasıl umabildiğini anlamakta güçlük çekiyorum.” ss. 45-46 Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay no. 83 v. 3
  • 57. 5 Ara 2023 105 57 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Dünya Yazın Tarihi Antal Szerb Szerb, A., 2008 (ilk basım 1941), Dünya Yazın Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Vural Yıldırım no. 83 v. 3
  • 58. 5 Ara 2023 105 58 zengin ve fakir Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb “ • FAUST İ NSANI Yine de, ikinci bölüme gerek vardır; çünkü bütünsel Faust karakteri ancak böyle karşımızdadır. Spengler Faust karakterinde Batı kültürünün en büyük simgesini görür ve hiç kuşkusuz haklıdır. Batı kültürünü "Faust insanı" kurmuştur: Hiçbir şeyin doyuma ulaştıramadığı insan, şeytanla sözleşmeyi rahatça imzalayan, bunu yaparken de hiçbir zaman "üstü kalsın" diyeceği anın gelemeyeceğini bilen insan - Faust insanı sonsuzluğa ulaşmaya çabalayan arzu ve iradedir. Bunu yaşamaya, "zamansız ana" (Gundolf ) evreni katmak ister ve uzaklar el ettiği sürece de dur durak bilmez. Naif şeytan, önemsiz materyalist, keyifli Mephistoteles onu cinsel zevklere sürüklemeye boş yere uğraşır, bunlar Faust için hiç de kötü yola çekme çabası değildir, içtenlikli sevi de onu durd u­ ramaz, Gretschen zindanda kıvranır, ve Faust atıyla uzaklaşır ve onu ikinci bölümde imparatorluk sarayı ve yeniden canlandırılan Yunan güzeli Helena bile durduramaz. ” ss. 406-407 no. 83 v. 3
  • 59. 5 Ara 2023 105 59 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Eski Yunan Thomas R. Martin Tarih Öncesinden Helenistik Çağa Martin, R. T., 2014 (ilk basım 1996), Eski Yunan, 2. Baskı, Say Yayınları, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal no. 83 v. 3
  • 60. 5 Ara 2023 105 60 zengin ve fakir Eski Yunan - Thomas R. Martin “İsokrates yaşamı boyunca çağının en fazla sıkıntı yaratan sorunlarına çözümler önerdi. Özellikle zengin ile yoksul arasındaki sürtüşmenin bütün Yunanistan genelinde insanlarda yarattığı artan toplumsal huzursuzluktan kaygı duydu. Atina, 4. yüzyılda yaşanan toplumsal sınıflar arasındaki çatışmadan kaçınmakta birçok kent-devletinden daha talihliydi. Bunun nedeni muhtemelen demokrasisinin toplu tapınma sistemi aracılığıyla bütünüyle topluluğun yararına para harcayacak daha zengin erkeklere gereksinimi olmasıydı. Zengin erkekler savaş gemilerinin donanımlarını satın alma, bunlarda çalışma ve halka açık drama festivallerinde sahnelenen oyunların korolarının kostüm ve eğitim giderlerini karşılama gibi kent-devletini destekleyen etkinliklere kimi zaman bedelini ödeyerek ve kimi zaman kişisel olarak katılarak toplu ayinleri yerine getirmek zorundaydılar. Bu bağışlar, demokratik işleyişe uygun biçimde kullanılmak üzere servetlerini ortaya koydukları için, halkın bağışçılara minnet (günümüz charity [yardımseverlik] sözcüğünün kaynağı charis) duymasını sağladı. Zengin erkekler, mahkemelerde kendilerinin ve ailelerinin düzenledikleri toplu ayinlerden söz ederek orta halli pek çok erkekten oluşan rastgele seçilmiş bir grup olan jürinin sempatisini kazanmaya çalıştılar. Aslında varlıklı yurttaşlar, halka seslendikleri söylevlerinde halkın desteğini almak için demokratik ilkelere bağlılıklarını bildirmek zorundaydılar. Yurtseverlik siyaseti zengin ile yoksul arasındaki gerilimin Atina'da diğer kent-devletlerine göre daha az görülmesinde önemli rol oynadı.” s. 318 no. 83 v. 3 ~ M.Ö. 4. yy
  • 61. 5 Ara 2023 105 61 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Medya Gerçeği Noam Chomsky Chomsky, N., 1993 (ilk basım 1989), Medya Gerçeği, Tüm Zamanlar Yayıncılık, Çev. Abdullah Yılmaz no. 83 v. 3
  • 62. 5 Ara 2023 105 62 zengin ve fakir “Trilateral Commission'ın yaptığı inceleme, Carter yönet i­ minin önde gelen simaları dahil olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Japonya'nın liberal, elit kesimlerinin algı ve değerlerini yansıtmaktadır. Bu doğrultuda "özel çıkarlar"ın örgütlü çabasının demokrasiyi tehdit ettiği düşünülmektedir; burada çağdaş politik söyleme ait bir kavram olan "özel çıkarlar"la kastedilenler, tabii işçiler, çiftçiler, kadınlar, gençler, yaşlılar, özürlüler, etnik azınlıklar vb., kısacası genel halktır. ABD'nin 1980'lerdeki başkanlık kampanyalarında, Demokratlar bu özel çıkarların aracı olmak, dolayısıyla "ulusal çıkar"ı zayı f­ latmakla suçlanmışlardı ve bu "ulusal çıkar"ı da, özel çıkarlar listesinde bilerek atlanan bir kesimin (korporasyonlar, fi nansal kurumlar ve iş dünyasının diğer elitleri) temsil ettiği va r­ sayılmaktaydı.” s. 14 Reagan'ın "ezici" seçim zaferleri bizi aldatmamalıdır. Reagan seçmenlerin üçte birinden daha azının oylarını almıştı; ona oy verenlerin açık bir çoğunluğu Reagan'ın yasa programlarının gerçekleşmeşeyeceğini umarken, halkın yarısı da hükümeti "bir avuç büyük çıkar çevresi"nin yönettiğine inanmayı sürdü r­ mektedir. Bir yanda aşırı milliyetçilikle elele Keynesçi büyümeyi temel alan Reagancı program ile öbür yanda "ama ç­ larınızı onaylıyor, ama maliyetin çok yüksek olmasından ko r­ kuyoruz" diyen, mali tutuculardan ibaret Demokrat alternatifi arasında seçim yapma durumuyla başbaşa kalınca, oy ku l­ lanma zahmetine girenler ilk seçeneği tercih ettiler (ve bu çok fazla şaşırtıcı değildir). Elit grupların görevi, mevcut kötü d u­ rumu iyi göstermek ve sistemimizin parlak başarılarını yüceltmektir. Bu sistem, Henry Kissinger ile Cyrus Vance'in R e­ agan'dan sonraki dönemde "İki Taraflı Dış Politika Hedefleri"ni özetlerken ileri sürdükleri gibi, "yurttaşlarının gereksinimlerini olağanüstü derecede iyi karşılayan bir model demokrasi ve to p­ lumdur". Ancak eğitimli elitlerin dışında, halkın büyük bölümü de hükümeti kendilerinin etkileme ve denetleme gücünün ötesindeki bir iktidar aracı sayar görünmektedir. Halkın kendi deneyimi yeterli gelmediği takdirde, karşılaştırmalı bir i s­ tatistiğe göz atmak, dünyanın en zengin toplumunun, kıyasla n­ maz üstünlükleriyle, "yurttaşlarının gereksinimlerini ne kadar muazzam bir biçimde karşıladığı"nı gösterecektir. ” ss. 15-16 Medya Gerçeği - Noam Chomsky no. 83 v. 3
  • 63. 5 Ara 2023 105 63 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. İnsanlığın Mahrem Tarihi Theodore Zeldin Zeldin, T., 2021 (ilk basım 1994), İnsanlığın Mahrem Tarihi, 8. Baskı, Ayrıntı Yayınları, Çev. Elif Özsayar no. 83 v. 3
  • 64. 5 Ara 2023 105 64 zengin ve fakir İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin “Batı, tarihinin büyük bölümünde şu ya da bu ölçüde tahammülsüz olmuş ve hoşgörü üzerinde gerçekten düşünmeye ancak Reform ve din savaşları dönemlerinde, hükmedenlerin, ayrılıkçılığa karşı ne kadar seri önlemler alınırsa alınsın, bütün uyruklarını aynı şekilde düşünmeye zorlayamayacaklarını fark etmeleriyle başlamıştır. Zulüm, eninde sonunda zulmedenleri bitap düşürür. Zulmedenler, hakikati kendi tekellerine aldıklarından veya hakikatin kesin olarak ele geçirilebileceğinden emin olamaz hale gelmişlerdir. Dolayısıyla hoşgörü genellikle olumsuz nedenlerle benimsenmiştir, başkalarının düşüncelerine saygı duyulduğundan veya onların inançlarına dair bilginin derinliğinden değil, belirsizliği alt etme telaşı yüzünden. Hoşgörü, başka insanların düşüncelerine kulağınızı tıkamak anlamına gelmiştir. Bu artık yeterli değildir. Hoşgörü gösterilenler, giderek gözardı edilmeyi değil anlaşılmayı talep etmekte ve lütfün ardında gizlenen küçümseyici imalara karşı hassaslaşmaktadır. Duymak istedikleri, farklılıkların önemli olmadığı, başkalarından uzak durdukları ve çoğunluğun ayağına dolaşmadıkları sürece istedikleri gibi düşünebilecekleri değildir. Kaldı ki bugün artık azınlığa katlanmak durumunda olan bir çoğunluk da yoktur, çünkü çoğunluklar sayıları giderek artan azınlıklara bölünerek ayrışmaktadır. Tek başına hoşgörünün dünyayı götüreceği nokta ancak toplu bir kayıtsızlık olabilir.” s. 300 no. 83 v. 3
  • 65. 5 Ara 2023 105 65 zengin ve fakir İnsanlığın Mahrem Tarihi - Theodore Zeldin “Annick Geille hayatını okuyucularına bağımsız bir kadın olmanın ne demek olduğunu anlatarak geçirmiş, kendi üzerinde yaptığı deneylere dayanarak. Önceki kuşağın kadın bağımsızlığı filozofu Simone de Beauvoir’nın, Sartre’ın sadakatsizliğinin yol açtığı mutsuzluğu geçiştirmeye çalışmış ve cinsler arasındaki ilişkinin bir gün tatmin edici bir temele oturtulabileceğinde ısrar etmiş olmasına karşılık, Annick Geille bundan şüphe ediyor: Ona göre ortada bir çözüm yok, hayat kaçınılmaz biçimde trajik. Belki Annick’in aslına en çok yaklaşan portresi, sadece burnu üzerine bir dizi sürrealist çalışma olurdu: durmadan şekil değiştiren bu burunda tehlike kokusu almış bir hayvanınkinden bile daha çok anlam var: Büyülenme, merak, korku, acı, kınama ve sıkıntı. Ona profesyonel başarısını kazandıran, ‘l’air du temps”* kokusunu almaktaki yeteneği olmuş, moda uzmanlarının yaptığı gibi mevsimin ruhunu değil, daha derin ve daha uzun vadeli duygusal eğilimleri koklayarak: Annick Geille’in uzmanlığı, kadınların erkeklere karşı tavırlarını anlaşılmaz bir şekilde dönüştüren iklim değişikliklerini sezmek, kadınlarla erkeklerin buluşmak islediği ısı derecesini bulup çıkarmak. Kariyerinin birbirini izleyen aşamaları eğitimli ve hırslı kadınların tutumlarındaki evrimin bir özeti gibi. Editörlüğünü yaptığı dört derginin her biri Fransa’nın duygusal tarihindeki bir safhayı, hatta daha fazlasını, bu tarihin bugüne kadar çözemediği bir çelişkiden çıkış yolunu temsil ediyor: İ stediğinizi elde ettiğinizde geriye ne kalıyor, ve elde edilen istekler neden bu kadar çabuk sönüyor? ” ss. 302-303 l’air du temps : dönemin havası no. 83 v. 3
  • 66. 5 Ara 2023 105 66 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. İnsan Olmak Engin Geçtan Geçtan, E., 2002 (ilk basım 1983), İnsan Olmak, 17. Baskı, Metis Yayınları no. 83 v. 3
  • 67. 5 Ara 2023 105 67 zengin ve fakir İnsan Olmak - Engin Geçtan “ İ nsanlar birbirlerine bir şeyler vermekten ve alma k­ tan zevk duyarlar. Ancak bir insanın diğerine gücünün çok öt e­ sinde bir şeyler vermesi karşısındaki insanda olumsuz duygular yaratabilir, ya da birinden karşılığını veremeyeceği bazı şey- ler alması onu tedirgin edebilir. Bu duygular, alınan şeyin kimden geldiğine, verilen şeyin kime verildiğine, v e­ rilen ya da alınan şeyin ne ya da nasıl bir davranış old u­ ğuna göre değişebilir. Ancak, bazı insanlar sürekli bir şe y­ ler vererek kendilerini kabul ettirme, ya da tam karşıtı, diğer insanlarla ilişkilerinde asalak bir yaşantı sürdürme eğilimindedirler. Temelde, bu tutumlar arasında bir fark da yoktur. Çünkü, sürekli ve ayrım yapmaksızın vermenin gerisinde de kişi, diğer insanları kendisine bağımlı kıl a­ rak kendi bağımlılığına doyum sağlar.” s. 57 “Bazı insanlar ise tam karşıtı bir mekanizma son u­ cu, güçsüzlükleriyle çevrelerinde egemenlik kurarlar. Öze l­ likle toplumumuzda «zavallı» ve «mağdur» kişilere karşı geliştirilen tutum bu durumu pekiştirir. Diğer insanların duygularını sömürerek onlara dilediklerini yaptırabilen ve «edilgin-saldırgan» olarak nitelendirebileceğimiz bu kişiler geliştirdikleri senaryolarında öylesi ustadırlar ki, ç o­ ğu kez bizden neler alıp götürdüklerini fark edemeyiz bile. Böyle bir insandan bazen, «Ne iyidir zavallı!» diye söz ederken, «iyi» ve «zavallı» kavramlarına eşanlam vererek nasıl bir oyuna geldiğimizi göremeyiz. Çünkü, bileşik ka p­ lar yasası burada da işler ve kişi bir yandan kendini ezd i­ rirken, öte yandan bu ezikliğini saldırganca amaçlarla ku l­ lanır. Bu tür acıma duygusunun gerisindeki nedenler, ge r­ çekten güç durumda olan bir insana yardım etme isteği n­ den farklı ve daha karmaşıktır. Bir başka deyişle, acıma duygusunun içeriği bir insandan diğerine farklılık gösterebilir. Çünkü, bir insana acımak, bazen o kişide kendi acınacak yönlerimizi görmekten ya da görmezlikten geld i­ ğimiz sadistçe eğilimlerimizin gerçekleştiğini gözleml e­ mekten dolayı yaşadığımız suçluluk duygularından da ka y­ naklanabilir. Bu anlamda ele alındığında, bir insana acıd ı­ ğımız için bir şeyler vermek, vermek değildir. Üstelik, bö y­ lesi bir acıma duygusuyla kendisine bir şeyler verdiğimiz bir insanı umulmadık bir anda bize karşı düşmanca bir tutum içerisinde de bulabiliriz. Çünkü acındıran ve ac ı­ yan aslında aynı paranın farklı yüzleri gibidir.” s. 62 no. 83 v. 3
  • 68. 5 Ara 2023 105 68 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Şimdi Doğu Zamanı Nilgün Cerrahoğlu Cerrahoğlu, N., 2011 (ilk basım 2011), Şimdi Doğu Zamanı, 1. Baskı, Cumhuriyet Kitapları no. 83 v. 3
  • 69. 5 Ara 2023 105 69 zengin ve fakir Şimdi Doğu Zamanı - Nilgün Cerrahoğlu “Böyle bir güzellik görmedim... On-yirmi-otuz değil... “Yüz” havai fişek... Gökkuşağındaki renklerin tüm tonları ve nüansları gökkubede patlıyor ve kâh bir ışık şelalesi kâh püskürtülmüş yıldız tozları, kâh iri mücevher taneleri gibi -tüm gölü aydınlatarak- yavaş yavaş aşağı süzülüyor.... Kutlamaları bir hafta süren seremoninin, bu artık son faslı.... Son gece kutlamaları da, gerçekte daha gün batarken başlamıştı. Gölde, akşamüstü güneşin batışını izlemek için çıktığımız motor gezisinde, kıyıdaki hareketliliği fark ettik. Damat tarafı, müzikler eşliğinde cümbür cemaat tam kadro, Udaipur Sarayı'nın yamacında toplanmıştı. Kız tarafı ise, son gecenin mekânı olarak seçilen -Pichola gölünün Tac Mahal'ı- “Jag Mandir Sarayı'nda” damadı beklemeye başlamıştı… Gökyüzünde her biri 15 bin rupiye (325 dolar) patladığı söylenen bu süper havafişeklerin dünyasından az ilerde de, bir grup Hintli kadın göle inen merdivenlerde, yüzyıllardan beri yapageldikleri gibi çamaşır yıkıyordu. Yerkürenin başka hiçbir yerinde böylesine büyük uçurumlar içeren dünyalar, böylesine iç içe ve birbirine bu denli kayıtsız yaşamıyor.” ss. 53-54 Hindistan - Vietnam - Rusya no. 83 v. 3
  • 70. 5 Ara 2023 105 70 no. 83 v. 1 zengin ve fakir Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Homo Deus Yuval Noah Harari Harari, N. H, 2016 (ilk basım 2016), Homo Deus, 3. Baskı, Kolektif Kitap, Çev. Poyzan Nur Taneli yarının kısa bir tarihi
  • 71. 5 Ara 2023 105 71 no. 83 v. 1 zengin ve fakir Homo Deus - Yuval Noah Harari “ Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor. Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı? İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir alametifarikası var mı? Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı? "Tüm bunları anlamak için tek yapmamız gereken geriye dönüp bakmak ve Homo sapiens'in aslında ne olduğunu, hümanizmin nasıl dünyaya hakim bir din haline geldiğini ve hümanizm rüyasını gerçekleştirmeye çalışmanın aslında neden insanlığın kendi sonunu getireceğini incelemektir. İşte bu kitabın temel meselesi budur.” ” Arka kapaktan arka kapak: Çirkinlik/Güzellik v. 3 başlıklı içerikte bu alıntı aynı sayfa düzeni ile verilmiştir.
  • 72. Alıntılar tırnak işareti arasında sayfa numaraları ile beraber verilmiştir. Örneğin; “İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.” s.175 C. M. Dörtlükler Ömer Hayyam Ömer Hayyam, 2020 ( ~1100’ler), Rubailer, 29. Baskı, İş Bankası Yayınları, Çev. Sabahattin Eyuboğlu Rubailer 5 Ara 2023 105 72 zengin ve fakir no. 83 v. 3
  • 73. Dörtlükler - Ömer Hayyam Felek ne cömert aşağılık insanlara! Han hamam, dolap değirmen, hep onlara. Kendini satmayan adama ekmek yok: Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya! s. 9 Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler, Bin bir derde düşer, canlarından bezerler. Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür, Onlar gibi olmayana adam demezler. s. 10 Varlığın sırları saklı senden, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu: Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben. s. 13 Girme şu alçakların hizmetine: Konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme. s. 24 Dert içinde sevinci bul da yaşa; Haksız düzende haklı ol da yaşa; Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın, Varından yoğundan kurtul da yaşa. s. 61 5 Ara 2023 105 73 zengin ve fakir Yüreğim, kimselerden ihsan dileme; Bu amansız felekten aman dileme; Bil ki, derman aradıkça artar derdin: Derdinle haldaş ol, derman dileme. s. 150 no. 83 v. 3
  • 74. 5 Ara 2023 105 74 zengin ve fakir Akla gelenler Homeros v. 1 ve Gerçekler v. 4 başlıklı içeriklerden ilgili ifadelerin/alıntıların hangi kitaplardan olduğunu öğrenebilirsiniz. Azra Erhat çok güzel söylüyordu, onunla da tam olmuyor onsuz da tam olmuyor. Homeros’u anlamaya çalışırken bilim ile de tam olmuyor bilimsiz de tam olmuyor, diyordu. Ya da insanlığın bu kadar uğraşısı boşuna mı dedirten Will Durant’ın şu ifadesi tamamen yanlış mı ya da tamamen doğru mu? “İnsan tabiatı hakkında, sokaktaki adamın hemen hemen hiç kitap açma k­ sızın öğrenebileceğinden fazlasını mı öğrendiniz?” Bu ifadenin ‘tamamen yanlış’ ya da ‘tamamen doğru’ olduğu cevabının götüreceği yerde olmak ister miydik? Masabaşı madenciliği ile her olayı ‘tespit ettik, değerlendirenleri bir araya getirdik, kıyasladık, çözdük, …’ yanılgısına hep kapılsak da istemediğimiz acı gerçekleri görsek de kimi zaman kabul etmek zorunda kalsak da; insanoğlu elinde sahip oldukları kadarıyla ‘bunları’ yapmaya devam edecektir. İdeal olan ile gerçekte olanlar neredeyse her zaman birbirine uzaktır. Yine de, yanlışların içinde doğruları, doğruların içinde de yanlışları görmek anlamayı daha da keskinleştirebiliyor. Yanlış olana da, doğru olana da; birbirinin zıttı olan/görünen şeylere de; ideal olana da gerçekte olana da ihtiyacımız var. Birbirleriyle etkileşen, birbirini yaratan tüm unsurlara ihtiyacımız var. no. 83 v. 3 Güncelleme , 15 Kasım 23 birikim mi sıçrama mı v. 1 başlıklı içeriğe bakabilirsiniz. ⋮ ⋮
  • 75. 5 Ara 2023 105 75 zengin ve fakir no. 83 v. 3 - Oyun - Mahalle / Apartman - Göç - Şablon - 1950 - parası ile insanın ilişkisi - Büyük Ruh, Deus, … - Fakirler hep suçsuz mu? - Mutluluk / Her şeyi elde etme - Yardım / Acıma - Aylaklık - ‘Şey’ ler - geçmişteki zengin ve günümüzdeki fakir - artı ve eksi - Abdülhak Şinasi Hisar - Tanju Okan / Düzüne Okumak - Faust İnsanı Akla gelenler başlıklar
  • 76. 5 Ara 2023 105 76 zengin ve fakir Aşağıda Ece Temelkuran’ın yazdığı ve kabile reisinin ifade ettiği, öne çıkarılan kısımlar güzel bir çizim oyunu için fırsat. Zamansal ve mekansal, tek ya da çoklu çizimlerle yani farklı farklı seçimlerle çeşit çeşit resimler ortaya çıkabilir. Sonra da diğer kılıflara, kutulara, dolaplara, odalara, … geçilebilir. Akla gelenler “Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız, sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak. Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız.” s. 149 çocuklar iOyun-1:i no. 83 v. 3 “Eğer insan çok fazla “şey”e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın, Büyük Ruh'un “şey”leri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir “şey” düşkünüdür, “şey”leri olmadan yaşayamaz. Saçlarını düzeltmek için, kaplumbağa kabuğundan bir alet yapsa ve saçlarını yağlasa, o alet için bir de kılıf yapar, sonra o kılıf için küçük bir kutu, küçük kutu için de büyük bir kutu. Her şeyi kılı fl arın ve kutuların içine yerleştirir. Bel örtüleri için, üst ve alt örtüleri için, iç örtüleri, ağız örtüleri ve diğer örtüler için kutuları vardır, el kılı fl arı, ayak kılı fl arı, yuvarlak metal ve ağır kâğıt için, azıkları için, kutsal kitapları için, her şey, her şey için kutuları vardır. Teki bile yeterli olan bir “şey”den, bir sürü şey yapmayı becerir Papalagi.” ss. 46-47 Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann İçeriden - Ece Temelkuran
  • 77. 5 Ara 2023 105 77 zengin ve fakir Akla gelenler Perili Köşk v. 1 içeriğinden bu ifadenin hangi yazarımıza ait olduğunu öğrenebilirsiniz. ⋮ ‘her şeyin başı paradır, parra birader’ çocuklar/gençler Aşağıdaki örnekte gösterildiği gibi, vurguyu/mizahı en iyi şekilde verebilecek biçimde okuma hızlarını kelimelerin altına belirtiniz. iOyun-2:i ⋮ Vay anasını, telkinin kuvvetine bak! ‘ ’ no. 83 v. 3
  • 78. 5 Ara 2023 105 78 zengin ve fakir Akla gelenler Bu arada büyük bir haksızlık hüküm sürer. Avrupalının üstünde hiç düşünmediği, fark etmek istemediği için düşünmek de istemediği bir haksızlık. Çok parası olanların hepsi çok çalışmaz. Aslında herkes çalışmadan para kazanmanın yollarını arar. Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann gençler/yetişkinler (A) Fark etmemek için düşünmemek (B) Düşünmemek için fark etmemek (A) ve (B) ifadelerini kıyaslayan bir kompozisyon yazınız (aynı mı? farklı mı? ….. olağan mı? …). iOyun-3:i “İnsan mecbur kalmadıkça düşünmemiştir. Kendini düşman bir dünya karşısında hissetmese idi, ne homo faber olur idi, ne homo moralis.” Sosyoloji Notları-Cemil Meriç (s. 27) bas. 2018 . . . no. 83 v. 3
  • 79. 5 Ara 2023 105 79 zengin ve fakir Akla gelenler Kapitalizm, bir tür cemaat ruhu'nun, dayanışmanın sürdürüldüğü, sürdürülebildiği mahallelerin yıkımına yol açmadı sadece, o yaşam biçiminin de yürürlükten kaldırılmasını zorladı. Her yanda, apartman yaşamının bencillikten kaynaklanan tahribatının izlerine rastlanıyor. Eski zaman yaşamının korunamayacağı bellidir, sorun, yaşanan zamanın şoklarını geçmişin anısıyla telafi etmek de değil. Sorun, şimdiyi anlamlı ve ihsanal kılabilmek. Tıkılıp kaldığımız, kendimizi durmaksızın ötekinden yalıttığımız, yalıtmaya zorlandığımız bu sosyal konutları gerçekten toplumsal kılabilmek. Hem tarihsel hem güncel bir arkaplanı olan kenti, fiziki ve manevi genişliğine yaraşır biçimde yaşayabilmek. Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız, sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak. Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız. İçeriden - Ece Temelkuran no. 83 v. 3 Eski İstanbul'da yaşama birimi mahalle idi. Mahallenin bütünlüğü vardı. Herkes birbirini tanır, selamlaşır, hal-hatır sorardı. Ben marangoz Tahsin Bey amcamla balığa çıkıp, ona yamaklık ederdim. Babam komserin kızına hesap dersi verirdi. Bizim sokağın musluklarını ben tamir eder, sobalarını ben kurardım. Annemin ördüğü hesap işi masa örtüsünün peçetelerini, kuyumcu Sahak Efendinin karısı bitirmişti.
  • 80. Sorun şimdiyi anlamlı, güzel ve iyi kılabilecek şeyler tasarlayabilmek, çözümler bulabilmek; geçmişi donmuş bir heykel gibi muhafaza etmek değil. HH Mahalle / Apartman - 2HH no. 83 v. 3 ~ alıntılardan
  • 81. 5 Ara 2023 105 81 zengin ve fakir Akla gelenler Anadolu, 1960'lı yıllarda, daha iç bölgeler demekti ve kentte yaşayan bir genç gazeteci için, yoksulluk ve yoksunluk Anadolu toprağında tenleşiyordu. …. Gerçekten de, Mahmut Makal'ın 1950'de yayımlanan ve siyasal tartışmalara yol açan Bizim Köy'ünün de kanıtladığı gibi, Anadolu aç ve sefildi. Ve kurtarılmayı bekliyordu. Gizli Çekmece - Ahmet Oktay 1980 darbesinin açıklandığı sabah Çankaya'daki evimdeydim. …. Nitekim bir süre kışla gibi yönetildik. ….. O dönemin dolaylı olarak benim de hayatımı etkilemiş olduğunu sonradan fark ettim. Ankara'dan İstanbul'a taşındım ya da döndüm. Bir süre sonra pek çok insanın buraya benden önce gelmiş olduğunu fark ettim. Benden sonra da gelmeye devam ettiler. Meğer bir kitle göçünün parçasıymışım. Bu kadar çok sayıda insanın, çoğu birbirinden habersiz, aynı dönemde aynı şeyi yapmış olmasında, bizleri Ankara'dan kaçıran ortak bir neden paylaşılmış olmalı. Zamane - Engin Geçtan 1980’lerde Ankara’dan İstanbul’a göç 1950’lerde Anadolu’dan İstanbul’a göç Kimin göçü değerli ve anlamlı ? Hangisi yersiz? Hangisinin göç ettiren ‘ortak nedeni’ daha büyük? Ya da yersiz olan, bu sorular mı? HH Göç - 1 HH no. 83 v. 3
  • 82. 5 Ara 2023 105 82 zengin ve fakir Akla gelenler Mirasçısı olduğumuz Bizans ve Osmanlı, birer başkent imparatorluğu biçiminde istikrar kazanmışlardır. Bunun anlamı, bu iki siyasal formasyonun da, İstanbul dışındaki bütün kentsel gelişimleri durdurmaya yönelik bir siyaset izlemiş olduklarıdır. Ülke üzerindeki despotik egemenliklerini pekiştirmek için, çoğulluğu, çoğullaşmayı engellemenin şart olduğunu erkenden farkeden bu iki antik imparatorluk, İstanbul'un yegâneliğini, kendi yegâneliklerinin aynası olarak üretmeye yönelmişler ve taşralarındaki şehirleri irice birer kasaba veya birer garnizon mertebesinde bırakmak için ellerinden gelen gayreti ardına koymamışlardır. Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih - Mehmet Ali Kılıçbay no. 83 v. 3 İstanbul'un müze klasik güzellikleri arasına giren eski görüntülerini, duygulanmadan ve üzülmeden seyretmek mümkün değil. Bu görüntülerden önemli bir bölümü, benim çocukluğum ve gençliğime kadar, aynen korundu, İstanbul'un yaşama koşullarının bozulması, şehrin çirkinleşmesi-kirlenmesi ve kıyılardan ve sulardan kopuk yaşayışın başladığı yıl: 1950'dir. İstanbul Esintileri - Aydın Boysan . . . 1950’lerde Anadolu’dan İstanbul’a başlayan göç, ait olduğu disiplinden bağımsız olarak kitaplarda sıklıkla geçer. İlgili film de çok fazladır. Özellikle 1940-1960 yıllarına ait olduğunu tahmin ettiğim, bu kısım için çok uygun olan bir filmi de buraya yazmak istedim, ancak tam hatırlayamadım ve bulamadım. Belli bir konusu da yoktu belki, komedi tarzı biraz bağımsız sahnelerin bir araya geldiği bir filmdi. Üç tane karakterin (Egeli, Doğulu ve Karadenizli) biraz küçümseyen bir üslupta, ara ara göründükleri bölümler vardı. HH Göç - 2 HH Göçlerin olmaması için yapılacak bir şeyler olabilir miydi?
  • 83. 5 Ara 2023 105 83 zengin ve fakir Akla gelenler Acı v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. ⋮ ⋮ ⋮ ⋮ Bu kelimeyi, birazdan okuyacağınız alıntıda geçecek olan şablon kelimesini, her sorunu/olayı açıklamakta kullanılan hep aynı cevap olarak düşünebiliriz. Örneğin mecazi olarak; her türlü sağlık şikayetinizde size şöyle öneriler verilse hoşunuza gider mi? Problemi çözmeye yardımcı olur mu? ’Soğuk algınlığım var’ - Asprin iç. / ‘Trapez kaslarım ağrıyor’ - Asprin iç. / ‘Parmağım kırıldı’ - Asprin iç. ’Kanser oldum’ - Asprin iç. / ‘Yanağımda sivilce çıktı’ - Asprin iç. Sağlıktan başka çeşit çeşit problemlerimiz için de hep aynı sebebin veya aynı çözümün bize sunulması hoşumuza gider mi? Elbette belli bir bölgede belli bir dönemde belli bir başat sorun olabilir; ancak oradaki insanların da dinlenilmeye, anlaşılmaya ve çözüm bulunmasında yardımcı olunmasına ihtiyaç duyacağı bu sorundan farklı problemleri de olacaktır. Hepimiz gibi. Irgat da olsak ağa da olsak. Şablonlar kimi zaman acıları karikatür haline de getirebiliyor. ⋮ HH Şablon - 1HH no. 83 v. 3
  • 84. 5 Ara 2023 105 84 zengin ve fakir Akla gelenler Toplumsal dönüşüme ve devrime yönelik siyasal tasarılarda, o yılların egemen öznesi işçi sınıfı değil köylüydü. Işçi sınıfından söz ediliyordu elbet, ama bu sınıfın görünür çelimsizliği ve ideolojik donanımsızlığı, vurgunun köylüye kaydırılmasına yol açıyordu. İyi ırgat ve kötü ağa betimlemesi, toplumsal gerçekliği açıklayıcı biricik şablondu. Gizli Çekmece - Ahmet Oktay ‘iyi ırgat ve kötü ağa’ HH Şablon - 2HH no. 83 v. 3 Karasevdam Anadolum - Fikret Otyam
  • 85. 5 Ara 2023 105 85 zengin ve fakir Akla gelenler Gerçekten de, Mahmut Makal'ın 1950'de yayımlanan ve siyasal tartışmalara yol açan Bizim Köy'ünün de kanıtladığı gibi, Anadolu aç ve sefildi. Ve kurtarılmayı bekliyordu. Gizli Çekmece - Ahmet Oktay Adıvar, yeni bir ahlakın doğmakta olduğunu da daha 1950'li yıllarda şu umutsuz sözlerle dile getirir, "iki binler"den birinin ağzından: "Bizim gibi yaşamayanların dünyada işi ne? Niyetimiz, bu memlekette dikili ağacı olmayanları yurtdışı saymaktır. Bu topraklarda yalnız biz, bizden olanlar, parası, mülkü olanlar yaşayacaktır. Gücün, erdemin, liyakatin, bilimin, her şeyin başı paradır, parra birader.” İliği Olmayan Düğme - Ahmet Oktay HH 1950 HH H para / göçH no. 83 v. 3
  • 86. 5 Ara 2023 105 86 zengin ve fakir Akla gelenler HH parası ile insanın ilişkisi H no. 83 v. 3 Yaklaşık iki milyon yıl evvel bir insan öncesi yaratık (Australopithecus), dünya gailesi ile tanışmıştı. Yaprakları koparılmış dallardan sopa yapmayı, ucuna sivri taş bağlayarak balta gibi kullanmayı öğrenmişti. Mağarasından kilometrelerce ötede bulduğu sivri kuvartz taşlarını, başkaları yürütmesin diye toprağa gömmeyi akıl ediyordu. Bunlar dünyanın, ilk «tutumlu» yaratıklarıydı. Bu taş ve baltaların «üretici»leri, geçmişten ders alarak gelecek zamana hazırlanmaya başlamışlardı. İstanbul Esintileri - Aydın Boysan Papalagi'nin dediğine göre, herkesin parası aynı miktarda olamayacağı gibi, güneşin altında da aynı zamanda yatamazmış. İşte, bu öğüde uyarak, para uğruna acımasız davranma hakkını elde eder Papalagi. Eli paraya gitti mi yüreği sertleşir, kanı donar, yalan söyler, dürüst davranmaz, tehlikeli olur. Başkalarını kaç kez para uğruna öldürmüştür Papalagi. Ya da onları sözlerinin zehriyle öldürüp aklını çelmiş ve soymuştur. Herkes kendi zayıflıklarını bildiği için kimse bir diğerine güvenmez.
  • 87.
  • 88.
  • 89. Bu amansız felekten aman dileme; Bil ki, derman aradıkça artar derdin: Derdinle haldaş ol, derman dileme.
  • 90. Konu size ayna tutulması hatta ‘hileli ayna’ tutulması ile de alakalı olabilir. Sonsuz ve kesintisiz bir mutluluk mümkün mü? Mümkün olsa ve maddi/manevi istediğiniz her şeye sahip olsanız, sonrasında yaşamınız nasıl olacak? * * Sedef Kabaş’ın Portreler adlı programında yıllar önce dinlediğim bir uzman bunu çok güzel anlatıyordu. Dinlemek isteyenler, biraz araştırmadan sonra YouTube’dan erişebilirler.
  • 91. 5 Ara 2023 105 91 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Akla gelenler HH Yardım / Acıma - 1 HH Hoşgörü, başka insanların düşüncelerine kulağınızı tıkamak anlamına gelmiştir.
  • 92. Film boyunca hem ifade olarak hem de sadece görsellik ile anlatılan “bir insanın acıma duygusundan çok anlaşılmayı ve samimiyet beklediğine” işaret eden kısmını vurgulamak istiyorum. Benzer şekilde hiçbir engelli insanın kendisine acınmasını istemediği gibi hiçbir fakir insan da kendisine acınmasını istemez. Acıma duygusunun ardından gelen yardımı da istemez. Bizler adaptasyonu yüksek canlılarız. Elbette çok zor durumlar haricinde, kişi bütünlüğünü koruyarak varlığını sürdürebilecek yöntemler geliştirmeye gayret ederken bir de normal görünümlü bu canlıların tavırlarıyla uğraşmak onlar için daha da zor olabilir. Kaldı ki fiziksel/zihinsel olarak çok sağlıklı görünüp son derece ‘engelli’ insanlar da var, bunları tespit etmek de çok zor. Bunları da bulup ’yardım’ etmek gerek! Benzer şekilde Engin Geçtan’ın ifade ettiklerinden de kimi zaman muhtaç ve fakir görünen insanların oyununa geliyor olabileceğimizi de fark etmek gerek. https://www.imdb.com/title/tt1675434/ Can Dostum / The Intouchables (2011 - Olivier Nakache, Éric Toledano) Her türlü zor dönemlerimizde veya yaşamlarımızın zor kısımlarında yapılan yardımın biraz karşılığını verebildiğimizde veya bu olanak bize tanındığında ‘iyilik’ halini alıyor, karşılıklı olarak. Olumsuz duygulara da yol açmıyor.
  • 93. 5 Ara 2023 105 93 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Akla gelenler HH Aylaklık HH İstanbul'da yaşamayı, nefes gibi ciğerlerimize çeksek, damarlarımızda dolaştırsak... Her gün bin yeri görsek, bin nefes alsak... Bunları eski günlerin anılarıyla hamur etsek ki, temizlesek-renklesek, her yeniye kızıp durmasak... Peşinden merhum Haldun Taner'in, işte o gün dediklerini ansak: Aylaklık yani boşa zaman geçirme de fakirlerin homurdanmalarından biri olabilir. ‘Sanat’ gereksiz bir uğraş, masraf, elit kesimin hobisi gibi düşünülse de; zengin veya fakir bir insanın yaratılan teknolojiden/bilgiden (rahatlıktan … sağlık ihtiyaçlarımıza kadar) faydalanmasına doğrudan ve dolaylı etkisi muhakkaktır. Sanatın bilime katkısından başka bilim de boş zamana ihtiyaç duyar; bazen düşünmek bazen de masa başında/laboratuvarda saatlerce çalışabilmek için gerekli enerjiyi toplamak için. 5 saat tarlada çalışayım da, akşam da yapacağım 1000 deneyin ikisini yapar 30 yıl sonra da teorisini bulurum diyemezsiniz. Benzer şekilde tarlada çalışan insanın ve yaptıklarının değerini de görmezsek/anlamazsak natürmort lezettinde sebze/meyve yeriz. Elbette bu söylediklerim de artık pek geçerli değil; fakir, zengin, sanat, bilim, tarım, çiftçi … gibi kavramların içeriği, yerleri, yapılışları, … artık kökten değişiyor, … yine de bazı şeyleri hissettirebilir. . . .
  • 94. 5 Ara 2023 105 94 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Akla gelenler HH ‘’Şey’ ler - 1 HH file:///Users/smile/Downloads/274- Article%20Text-1306-2-10-20131231.pdf Ek olarak ’Göğü Delen Adam’ kitabı ile ilgili bir makaleden: "Şey"leri ele geçirmek için soğukkanlılıkla her türlü kötülüğü göze alırlar. … Sayıca onca çok olan, şimşekler, kıvılcımlar çaktıran, göz süzen, kendi kendini allayıp pullayan o "şey"ler, acaba hangi Papalagi'nin bedenini daha güzelleştirmiş, hangi Papalagi'nin gözlerini daha parlak, zihnini daha berrak yapmış? Bütün bunlar asıl Papalagi'nin "şey"lerinin bir işe yaramadığını gösteriyor. Göğü Delen Adam - haz. Erich Scheurmann ”Teki bile yeterli olan bir “şey”den, bir sürü şey yapmayı becerir Papalagi.” Şeylerimiz var bizim. Yığınla şeyimiz. Hatta gitgide biz o şeylerin bir şeysiyiz. Şeylerin sarmalında yuvarlanan birer kayıp yıldız gibi, şeylerin uzayında ismi olan bir partikül gibi seyir halindeyiz. Diş fırçalarımız var bizim önce, sonra elektrikli diş fırçalarımız, sonra diş fırçalarının yedek başlıkları, o yedek başlıkların kapları, sonra o kapların koyulacağı bir kutu, sonra kutunun koyulacağı bir dolap, dolapta başka şeylerimiz, şeylerin arasında gezen ellerimiz var. Acaba ne kadar zaman geçer bir ömürde kaybolan şeyleri arayarak, şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışarak. Bir kalabalık halinde, evlerimizde, bir başımıza oturmaktayız. İçeriden - Ece Temelkuran
  • 95. 5 Ara 2023 105 95 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Akla gelenler HH ‘’Şey’ ler - 2 HH Havan Kaşık icat edildikten sonra bir ötesi olmadı. Bazı icatlar için bu söylenir. Büyük ahşap havan, tunç havan, lüks metal pres havan, rendeli havan … gibi çeşitleri kullandım. Acil ihtiyaçtan oldukça basit, küçük tahta bir havan aldım. İşi en iyi gören de bu oldu. Hem eziyor hem de diğerlerine göre çok daha kolay temizleniyor. Dönerek iş yapan şeyler Dönerek iş yapan kadınlar/erkekler için de biraz farklılaşabilen bir sürü şey var, her biri için ayrı bir gövde oldukça israf. Örneğin diş fırçası, tüy/kaş kesme aleti, yüz masaj aleti, törpü,… benzer dönüş hızları olan 4-5 farklı işlev için tek bir gövde olabilir. Buharlı temizleyici Lüks gibi görünmekle birlikte, zorunlu hale bile getirilmesi gereken bir şey. Zengin/Fakir tüm evlerde olmalı. Papalagi hem doğayı hem de suyunu koruyabilecek güzel icatlar da istese yapabilir. Lüküs havan ++ yerine bunu almak daha makbul. Yoğurt makinası Kendi kendine olan bir olay için, üretilen şey. ⋮ istese yapabilir v. 1 başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. ⋮ ütopya = distopya v. 1 başlıklı içeriğin kapağında da Fiona’nın başının ‘şey’ ler ile dertte olduğu bir sahne verilmişti.
  • 96. 5 Ara 2023 105 96 zengin ve fakir no. 83 v. 3 https://www.youtube.com/watch?v=hiD18Sqmw80 Baba Bizi Eversene (1975 - Oksal Pekmezoğlu) HH geçmişteki zengin ve günümüzdeki fakirHH Eski türk filmlerinde diğer odalar değil de özellikle mutfak kısmına dikkat ettiniz mi? O çok zengin iş adamlarının, fabrika sahiplerinin … mutfaklarına, mutfaklarındaki eşyalarına hiç dikkat ettiniz mi? Buraya daha az rastladığımız/seyrettiğimiz ve sonlara doğru daha da güzelleşen bir filmi örnek olarak ekledim. “(…) bugünün işçileri üç yüzyıl öncesinin varlıklı kimseleri gibi yaşıyor; bugünle üç yüzyıl sonrası arasındaki oran da yine aynı kalacak, hep böyle sürüp gidecek bu (…)” (Gottfreied Benn) Düz Yazının Sorgulayan Gücü - Emin Özdemir (derleyen) (s. 102) bas. 2003 Akla gelenler
  • 97. 5 Ara 2023 105 97 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Akla gelenler HH artı ve eksiHH Gizli Çekmece Kimsem yok ki verem arka. Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler, Bin bir derde düşer, canlarından bezerler. Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür, Onlar gibi olmayana adam demezler.
  • 98. 5 Ara 2023 105 98 no. 83 zengin ve fakir Akla gelenler Çamlıca Tepesi'ne gaz tüpleri ve pijamalarıyla yerleşenler, elbette ki düşmanca duygularla davranmıyorlar. Tahrip ettiklerinin, her zaman kendi geçmişlerinin de bir parçası sayarak övündükleri bir uygarlık momenti olduğunun farkında bile değiller. Onların gerçek yaşama biçimi, hiçbir zaman temellük etmedikleri ve edemeyecekleri Boğaziçi'nin, Çamlıca’nın, Abdülhak Şinasi Hisar'ı en küçük anılarıyla ürperten o altın zamanını dıştalıyor. Entellektüel Tereddüt - Ahmet Oktay https://www.youtube.com/watch?v=5FQq5NgAWjc HH Abdülhak Şinasi Hisar HH Muhteşem güzel görünen bir yemek, şehirden köye gelen karaktere hazırlanır, önüne koyulur. Karakter belki de köyde kimsenin sahip olmadığı hatta görmediği bir radyoyu çantasından çıkarır ve açar. Sedef Kabaş’ın güzel sesinden şunlar duyulur: “… edebiyatın içinden köşesinde Abdülhak Şinasi Hisar’ın Boğaziçi Mehtapları kitabından bölümler sunacağız …” Radyo birkaç defa daha açılır, ancak köyde kalacağı evdeki ilk sahne için seçilen ‘ilk’ program bu olmuştur. bir arada olan tezatlar çorap/ayakkabı v. 1 başlıklı içerikten de zor şartlardaki insanları konu alan diğer bir filmi de öğrenebilirsiniz. ⋮ v. 3
  • 99. 5 Ara 2023 105 99 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Ah Bir Zengin Olsam Ah bir zengin olsam Sana neler neler alırdım Yaşardın gönlünce sen Bir zengin olsaydım ben çalışmazdık asla Ne isterdim tanrıdan bundan başka ben Her akşam votka rakı ve şarap Şarkısını sana öğretirdim ben Geçip gider kalmazdı hiç keder ömrümüz zevk ve neşeyle dolu Sürer giderdi hayat boyu İşte böyle zengin olsaydım ben Belki de böyle bir zenginlik içinde olsaydık sevgilim Bunca rahat yine de bedbaht mutlu olmazdım ben? https://sarki.alternatifim.com/sarkici/tanju-okan/ah-bir-zengin-olsam HH Tanju Okan / Düzüne Okumak - 1 HH https://www.youtube.com/watch?v=V0aRL98jkVI * ifade buradaki seminerde de geçmektedir. * Akla gelenler
  • 100. 5 Ara 2023 105 100 zengin ve fakir no. 83 v. 3 HH Tanju Okan / Düzüne Okumak - 2 HH Akla gelenler
  • 101. 5 Ara 2023 105 101 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (2010 - Mike Mitchell) https://www.youtube.com/watch?v=04NQyFKcyxY HH Tanju Okan / Düzüne Okumak - 3 HH Akla gelenler
  • 102. 5 Ara 2023 105 102 zengin ve fakir no. 83 v. 3 HH Faust İnsanı / Düzüne Okumak - 1 HH … Spengler Faust karakterinde Batı kültürünün en büyük simgesini görür ve hiç kuşkusuz haklıdır. Batı kültürünü "Faust insanı" kurmuştur: Hiçbir şeyin doyuma ulaştıramadığı insan, şeytanla sözleşmeyi rahatça imzalayan, bunu yaparken de hiçbir zaman "üstü kalsın" diyeceği anın gelemeyeceğini bilen insan - Faust insanı … Dünya Yazın Tarihi - Antal Szerb https://shrek.fandom.com/wiki Akla gelenler
  • 103. 5 Ara 2023 105 103 zengin ve fakir no. 83 v. 3 Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (2010 - Mike Mitchell) HH Faust İnsanı / Düzüne Okumak - 2 HH Akla gelenler Hiçbir şeyin doyuma ulaştıramadığı bu Faust insanını, bizi, acep ne durdurabilir?
  • 104. 5 Ara 2023 105 104 zengin ve fakir no. 83 v. 3 HH Son söz:HH Muhteşem bir lezzeti olan tarif: Bol soğan, sarımsak, maraş biberi ve sızma zeytinyağı. 19 Kasım’da ikinci versiyonu tamamlamak için her ihtimale karşı o gün bağışıklığımı güçlendirmesi için bu tabağı hazırlamıştım. Birkaç eleme de yapmama rağmen bu sayfaya noktayı koydum, ancak hemen ardından 20 Kasım oldu. Diğer teknik işleri de tamamlayıp paylaştım ancak biraz acele edince sayfanın birini yanlışlıkla silmişim. Hem o sildiğim sayfayı hem de elediğim bir sayfayı (20 ve 8 nolu sayfalar) ekledim. Birkaç küçük düzeltme/değişiklik de yapıp bu üçüncü versiyonu hazırladım. Soğan kavurması fakir mi yoksa zengin yemeği midir? Akla gelenler
  • 105. 5 Ara 2023 105 105 no. 83 v. 3 zengin ve fakir İçeriklerde neler olduğunu açıklamaya çalışmak sıkıntıya, hataya neden olabilir; hatta hata olmaması mümkün de değildir. Ancak özellikle bazı uzun içerikler için, takip etmeyi kolaylaştırmak amacıyla ana hatlarıyla; kimi zaman akışın verilmesi, kimi zaman sayfa sayfa olanları anlatmak faydalı olabilir. Yani burayı takip eden sayfalara göz atın, ancak hatalar, eksikler bulunabileceğini unutmayın. İster istemez bazı şeyleri ifade ederken yorum yapmış oluruz. Zaten olayın doğası gereği de yazıyı/yazarı tam anlamak, tam işaret ettiğine odaklanmak, yüzeyde gösterilen anlamın dışındaki görmek, aslında yazılanın tam tersinin kastedildiğini anlamak, birkaç anlam katmanının hepsini görmek … vs. mümkün değildir. Ayrıca bilgimiz, deneyimlerimiz, zannettiklerimiz … bizi sınırlar, nasıl/ne kadar anladığımıza da, anlattığımıza da sınır koyar. • İçerikler açıklama ile devam edebilir veya ilk sayfalarda akış verilebilir. Ya da buradan sonra sayfa sayfa gelen açıklamalar olabilir. Bu takip etme kolaylığına ya da içeriğin türüne göre değişebilir. • Metin ingilizce ise bazı kısa notlar türkçe olarak verilebilir. Bu notlar çeviri olarak değil de; hem konu ile ilgili yerleri öne çıkaran hem de takip etmeyi kolaylaştırabilecek şekilde gerekli durumda eksiltmelerin ya da ek ifadelerin olduğu türde olacaktır. • Tüm disiplinler için geçerli olmakla birlikte özellikle pozitif bilimlerle ilgili konularda yeni keşiflerle birlikte güncel olanın tarafınızdan araştırılması gerektiğini unutmayın. • İçeriklere zaman zaman yeni kitaplardan alıntılar eklenebilir. Bu sayfaların olduğu pdf dosyasının adındaki -v1, -v2 … ekleri içeriğin versiyon numarasını göstermektedir. İçeriğin tüm versiyonlarına yani eski/yeni hallerine ulaşmak için https://twitter.com/azdacorba adresinden ilgili dosyayı yükleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu dosyadan tüm içeriklere ve hesaba ait bağlantılara da erişebilirsiniz. Alıntılardan sizi çeken şeyler olduğunda, kitabı edinerek ya da kütüphanelerden ulaşarak tamamını okumanız amaçlanmaktadır. İçeriklerin hazırlanması konusunda aşağıdaki kısmı da lütfen göz önünde bulundurunuz. menemenazdacorba hakkında Neler var sayfa sayfa ana hatlarıyla akış versiyonlar hesap hakkında Güncelleme , 6 Temmuz 23