TİHEK'in TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Sunumu, TİHEK Başkanı Av. Süleyman Arslan, 26 Mayıs 2021
TİHEK TBMM Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Sunumu.pptx
1. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN SEBEPLERİNİN TÜM YÖNLERİYLE ARAŞTIRILARAK ALINMASI
GEREKEN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA KURULAN MECLİS ARAŞTIRMA
KOMİSYONU
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMUNUN
KADINA KARŞI ŞİDDETTE ÜSTLENDİĞİ ROL, YÜRÜTTÜĞÜ
FAALİYETLER İLE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİ
KAPSAMINDA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI
SÜLEYMAN ARSLAN
26 MAYIS 2021
2. TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK
KURUMUNUN
KADINA KARŞI ŞİDDETTE
ÜSTLENDİĞİ GÖREV VE YETKİLERİ
3. TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
- Kamu tüzel kişiliğini
haiz
- İdari ve mali
özerkliğe sahip
- Özel bütçeli
- Adalet Bakanı ile
ilişkili
TİHEK
5. 6701 Sayılı TİHEK Kanunu
Kurumun Görevleri Madde 9
a) İnsan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ayrımcılığın önlenmesine ve ihlallerin giderilmesine yönelik çalışmalar
yapmak.
b) İnsan hakları ve ayrımcılıkla mücadele konularında kitle iletişim araçlarını da kullanarak bilgilendirme ve eğitim yoluyla
kamuoyunda duyarlılığı geliştirmek.
c) Millî eğitim müfredatında bulunan insan hakları ve ayrımcılık yasağıyla ilgili bölümlerin hazırlanmasına katkıda
bulunmak.
ç) İnsan haklarının korunması, ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve toplumdaki eşitlik anlayışının geliştirilmesine yönelik
olarak üniversiteler ile ortaklaşa faaliyetlerde bulunmak, Yükseköğretim Kurulunun eşgüdümünde üniversitelerin insan
hakları ve eşitlik ile ilgili bölümlerinin kurulmasına ve insan hakları ve eşitlik öğretimine dair müfredatın belirlenmesine
katkıda bulunmak.
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının meslek öncesi ve meslek içi insan hakları ve eşitlik eğitimi programlarının
esaslarının belirlenmesine ve bu programların yürütülmesine katkıda bulunmak.
6. 6701 Sayılı TİHEK Kanunu
Kurumun Görevleri Madde 9
e) Görev alanıyla ilgili mevzuat çalışmalarını izlemek, değerlendirmek, bunlara ilişkin görüş ve önerilerini ilgili
mercilere bildirmek.
f) İnsan hakları ihlallerini resen incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve sonuçlarını takip etmek.
g) Ayrımcılık yasağı ihlallerini resen veya başvuru üzerine incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve
sonuçlarını
takip etmek.
ğ) Ayrımcılık yasağı ihlalleri nedeniyle mağdur olduğu iddiasıyla Kuruma başvuranlara mağduriyetlerinin giderilmesi
için kullanabilecekleri idari ve hukuki süreçler konusunda yol göstermek ve başvurularını takip etmelerini
sağlamak amacıyla yardımcı olmak.
h, ı, i ,j) OPCAT görevler: Ziyaret, başvuru vb.
7. 6701 Sayılı TİHEK Kanunu
Kurumun Görevleri Madde 9
k) Cumhurbaşkanlığına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere, insan haklarının korunması ve
geliştirilmesi, işkence ve kötü muameleyle mücadele ve ayrımcılıkla mücadele alanlarında yıllık raporlar hazırlamak.
l) Kamuoyunu bilgilendirmek, düzenli yıllık raporlar dışında, gerek görüldüğünde görev alanına ilişkin özel raporlar
yayımlamak.
m) İnsan hakları ve ayrımcılıkla mücadele alanındaki uluslararası gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek, alanındaki
uluslararası kuruluşlarla ilgili mevzuat dâhilinde işbirliği yapmak.
n) İnsan haklarının korunması ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında faaliyet yürüten kamu kurum ve kuruluşları, sivil
toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği yapmak.
o) Diğer kurumların ayrımcılığın önlenmesine yönelik faaliyetlerine destek vermek.
ö) Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinin uygulanmasını izlemek, bu sözleşmeler uyarınca
kurulan inceleme, izleme ve denetleme mekanizmalarına Devletin sunmakla yükümlü olduğu raporların hazırlanması
sürecinde, ilgili sivil toplum kuruluşlarından da yararlanmak suretiyle görüş bildirmek, bu raporların sunulacağı uluslararası
toplantılara temsilci göndererek katılmak.
p) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak
8. 6701 Sayılı TİHEK Kanunu
Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı- madde 3
(1) Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir. Bu Kanun kapsamında
cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum,
medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır.
(3) Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ihlalin sona erdirilmesi, sonuçlarının
giderilmesi, tekrarlanmasının önlenmesi, adli ve idari yoldan takibinin sağlanması amacıyla gerekli
tedbirleri almakla yükümlüdür.
(4) Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, yetki
alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin
sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
9. Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Görevi
Ayrımcılık yasağı ihlallerini
resen veya başvuru üzerine
incelemek, araştırmak,
karara bağlamak ve
sonuçlarını takip etmek.
Başvuruculara/mağdurlara
idari ve hukuki süreçler
konusunda yol göstermek
Diğer kurumların ayrımcılığın
önlenmesine yönelik
faaliyetlerine destek vermek.
10. Ayrımcılık Temelleri
Cinsiyet Irk Renk Dil Din İnanç Engellilik
Mezhep
Etnik
Köken
Felsefi ve
siyasi
Görüş
Doğum
Medeni
Hal
Sağlık
Durumu
Yaş
11. Ayrımcılık Türleri
Ayrı Tutma
Ayrımcılık Talimatı Verme ve Bu Talimatı Uygulama
Çoklu Ayrımcılık
Doğrudan Ayrımcılık
Dolaylı Ayrımcılık
İşyerinde Yıldırma
Makul Düzenleme Yapmama
Taciz
Varsayılan Temele Dayalı Ayrımcılık
Eşit Muamelenin Tesisi ve Ayrımcılığın Önlenmesi İçin İzlenen Hukuki Süreçteki
Olumsuz Muameleler
12. Ayrımcılık Yasağının Kapsamı
Hizmet Alanları
Eğitim ve öğretim, yargı, kolluk, sağlık,
ulaşım, iletişim,
Sosyal güvenlik, sosyal hizmetler,
sosyal yardım, istihdam ve serbest
meslek
Spor, konaklama, kültür, turizm vb.
Hizmet Birimleri
Kamu kurum ve kuruluşları
Bu nitelikteki meslek kuruluşları
Gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri
13. Ayrımcılık İddiasının İleri
Sürülemeyeceği Haller
• İstihdam ve serbest meslek alanlarında, zorunlu mesleki gerekliliklerin varlığı hâlinde amaca uygun ve orantılı olan farklı
muamele,
• Sadece belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu kılan durumlar,
• İşe kabul ve istihdam sürecinde, hizmetin zorunlulukları nedeniyle yaş sınırlarının belirlenmesi ve uygulanması, gereklilik ve
amaçla orantılı olması şartıyla yaşa dayalı farklı muamele,
• Çocuk veya özel bir yerde tutulması gereken kişilere yönelik özel tedbirler ve koruma önlemleri,
• Bir dine ait kurumda, din hizmeti veya o dine ilişkin eğitim ve öğretim vermek üzere sadece o dine mensup kişilerin istihdamı,
• Dernek, vakıf, sendika, siyasi parti ve meslek örgütlerinin, ilgili mevzuatlarında veya tüzüklerinde yer alan amaç, ilke ve
değerler temelinde üye olacak kişilerde belli şart ve nitelik aramaları,
• Eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik, gerekli, amaca uygun ve orantılı farklı muamele,
• Vatandaş olmayanların ülkeye giriş ve ikametlerine ilişkin şartlarından ve hukuki statülerinden kaynaklanan farklı muamele.
16. 6701 sayılı kuruluş kanununun 9’uncu maddesi
uyarınca “Ayrımcılık yasağı ihlallerini resen veya
başvuru üzerine incelemek, araştırmak, karara
bağlamak ve sonuçlarını takip etmek”
Kurumumuzun görev ve yetkileri arasında yer
almaktadır.
17. • 07.09.2020 tarihinde Kurumumuza
başvuran Hatice Olgaç’ın
başvurusunda Kurumumuz
“çalışanı istifaya zorlama amacıyla
yapılan eylemler iş yerinde
yıldırma (mobbing) niteliğinde”
olduğunu tespit etmiştir.
• Bu bağlamda başvuranın muhatap
Belediye tarafından çalışma
hakkının ihlal edildiği, dosya
içeriğine göre Belediyenin eylem
ve işlemlerinin 6701 sayılı Kanunda
belirtilen cinsiyet temelinde iş
yerinde yıldırma niteliğinde
olduğu anlaşıldığından ayrımcılık
yasağının ihlal edildiğine karar
verilmiştir.
24. TİHEK Heyeti Emine Bulut’un Ailesine Taziye
Ziyaretinde Bulundu
• TİHEK Heyeti, 18.08.2019 tarihinde Kırıkkale’de eski eşi tarafından
öldürülen Emine Bulut’un ailesini ziyaret ederek taziyelerini iletmiştir.
• Ziyaretin ardından ortada bir yaşam hakkı ihlalinin olduğuna ve bu noktada
ciddi bir artış söz konusu olduğuna dikkat çekilmiştir. Kadının
mağduriyetinin öne çıktığı, şiddetin toplumu sarmış bir olgu haline geldiği,
bunun aşılması ve kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
Ayrıca şiddetin insan onuruna zarar verdiği, yaşam hakkını, özgürlük ve
güvenlik hakkını ortadan kaldırdığı, özel ve aile hayatını tehdit ettiği
belirtilmiştir.
26. TİHEK'ten Diyarbakırlı Annelere
Destek Ziyareti
• Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin,
3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi üzerine TİHEK Heyeti, HDP İl Başkanlığı
binası önünde oturma eylemi yapan Diyarbakır annelerine ziyarette bulunmuştur.
• Ziyaretin ardından, bir siyasi parti adının böyle bir terörle irtibatlı olmasının ne
onlara ne de ülkeye yakışmadığı belirtilmiştir.
• Anne hakkının evrensel bir insan hakkı olduğuna, annenin vatan ile eşdeğer
görüldüğüne, terör örgütlerinin faaliyetleriyle annelerin yüreğinin yandığına dikkat
çekilmiştir.
29. “İNSAN HAKLARI BAĞLAMINDA AİLENİN KORUNMASI
HAKKI” TEMALI
II. ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI SEMPOZYUMU
(29-30 NİSAN 2019)
30.
31. AİLEYİ KORUYAMAYAN BİR TOPLUM KADINI
KORUYAMAZ!
AİLE KADIN ERKEK HERKES İÇİN BİR SIĞINAKTIR!
‘VAKİT AİLE VAKTİ!’
• Birleşmiş Milletler 15 Mayıs “Uluslararası Aile Günü” etkinlikleri
kapsamında TİHEK tarafından 29-30 Nisan 2019 tarihlerinde Ankara’da
gerçekleştirilen “İnsan Hakları Bağlamında Ailenin Korunması Hakkı
Sempozyumu” nda 16 farklı ülkeden katılım sağlayan akademisyenler ve
uzmanlar tarafından 45 tebliğ sunulmuştur.
32.
33. Sempozyum Kapsamında;
• Sürdürülebilir kalkınma ve ailenin korunması,
• Uluslararası belgelerde ailenin korunması hakkı,
• Ailenin korunmasına farklı yaklaşımlar,
• Din ve aile,
• Ailenin korunması ve farklı ülkelerdeki uygulamalar,
• Göç ve aile,
• Ailenin şiddetten korunması ve devletin müdahalesi,
• Ailenin korunmasında aktörlerin rolü ve ödevi,
• Ailede çocuğun korunması,
• Aile hukukunda tahkim ve arabuluculuk müessesesi,
• Ailenin korunması ve boşanma konuları ele alınmıştır.
36. • Toplumda artan şiddet olgusuna dikkat çekmek, şiddetle
mücadelede getirilen mekanizmaların etkinliğini değerlendirmek
ve şiddetle mücadelede çok yönlü ve bütüncül politikalar
belirlemek amacıyla, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
(TİHEK), 15-16 Kasım 2019 tarihlerinde Ankara’da “Şiddetin
Önlenmesi Çalıştayı” düzenlemiştir.
37. ÇALIŞTAY KAPSAMI;
• Tanımından türlerine, şiddet olgusunu ortaya çıkaran sebeplerden toplumsal sonuçları,
• İnsan onurunun korunduğu şiddetten uzak mutlu bir toplumun güçlendirilmesine yönelik
önerilerin raporlanması amacıyla insan hakları felsefesi,
• Psikoloji ve din boyutuyla şiddet olgusu,
• İstatistiklerle şiddet olgusu,
• Ailenin korunması ve aile içi şiddetin önlenmesi,
• Toplumsal değerler ve şiddetle mücadele,
• Eğitim hayatında şiddet,
• Çalışma hayatında şiddet,
• Spor ve şiddet,
• Şiddetin önlenmesi,
• Medya,
• Şiddet olgusunun ortaya çıktığı toplumsal yapılar ve toplumsal süreçler konularında eşzamanlı
oturumlar düzenlenmiştir.
39. • 6701 sayılı kuruluş kanununun 9’uncu maddesinde yer alan “Cumhurbaşkanlığına ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere, insan haklarının korunması ve
geliştirilmesi, işkence ve kötü muameleyle mücadele ve ayrımcılıkla mücadele alanlarında
yıllık raporlar hazırlamak” hükmüne binaen 2018 ve 2019 Yılı İnsan Haklarının
Korunması ve Geliştirilmesi Raporu ile Ayrımcılıkla Mücadele 2018 Yılı Raporu
hazırlanmıştır.
• Raporlarımızda yaşam hakkı, kadın hakları, çocuk hakları, yaşlı hakları, ailenin korunması
hakkı, ayrımcılık yasağı gibi hak kategorileri detaylı bir biçimde ele alınmaktadır.
• Söz konusu raporlarımızda yer alan tavsiyelerle ile ilgili kamu kurum kuruluşlarına resmi bir
yazı yazılarak kurumlarca yürütülmüş veya yürütülmesi planlanan çalışmaların takibi
yapılmaktadır.
40. RAPORLARIMIZDA KADINA KARŞI
ŞİDDET
• Kurumumuz bünyesinde yıllık hazırlanmakta olan «İnsan Haklarının
Korunması ve Geliştirilmesi Raporları»nda kadına şiddetin bir yaşam
hakkı ihlali olduğu vurgulanmaktadır ve bu başlık altında incelenmektedir.
• Raporlarımızda şiddet hususu ele alınırken, kadın erkek cinsiyet
ayrımcılığıyla da mücadele eden bir kurum olarak yaşam hakkı bağlamında
kime yönelik olursa olsun şiddetin her türlüsüne karşı çıkılmaktadır.
• İnsan haklarının hak kategorilerinin birbirlerinin ikamesi olmadığından
hareketle Kurumumuz; kadın, erkek, çocuk, yaşlı, engelli yani ailenin tüm
bireylerine karşı şiddetin önlenmesi ile mücadele etmektedir.
41. TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK
KURUMUNUN
KADINA KARŞI ŞİDDETİN
ÖNLENMESİ KONUSUNDAKİ GÖRÜŞ,
KATKI VE ÖNERİLERİ
42. • 6701 sayılı kuruluş kanununun 9’uncu maddesinde yer alan “Görev
alanıyla ilgili mevzuat çalışmalarını izlemek, değerlendirmek,
bunlara ilişkin görüş ve önerilerini ilgili mercilere bildirmek”
hükmüne binaen ülkemiz tarafından uluslararası mekanizmalara
sunulacak ülke raporları ile ulusal düzeyde hazırlanan rapor ve
metinlere sivil toplum kuruluşlarından da yararlanmak suretiyle
katkılar sunulmakta, görüş bildirilmektedir.
• Bu bağlamda görüş sunulan en önemli belgelerden biri Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Dördüncü Ulusal Eylem Planı’dır. Bu
bağlamda Kurumumuzun aynı zamanda Eylem Planına da sunulan,
Aile Sempozyumu ve Şiddetin Önlenmesi Çalıştayı Sonuç Bildirisinde
de yer alan kadına yönelik şiddete ilişkin genel görüşleri şu
şekildedir:
43. • 1948 yılında imzalanan BM İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi 16/3 üncü ve BM Medeni ve Siyasal Haklar
Sözleşmesi’nin 23/1 inci maddesinde;
• “Aile toplumun en temel ve doğal birimidir, toplum ve
Devlet tarafından korunma hakkına sahiptir (toplum ve
Devlet aileyi korumakla yükümlüdür)” ifadelerine yer
verilmişken bugün İstanbul Sözleşmesi’ne evirilen süreçte,
insan hakları bağlamında aile kurumunun ihmal edildiği
görülmektedir. Bu bağlamda İstanbul Sözleşmesi’nden
Türkiye’nin çekilmesi uygun olmuştur. Nitekim uluslararası
örgütlerde kabul edilen uluslararası sözleşmelere katılma veya
çekilme devletimizin ve milletimizin takdirindedir.
44. • İnsan neslinin ve sağlıklı toplumun devamı sağlıklı aileler
içinde yetişen sağlıklı bireylere bağlıdır. Evlilik birliği kurmak
bir tercih olmakla birlikte bir aile ferdi olarak doğmak tercih
değil, doğumdan gelen doğal bir sonuçtur. Her doğan çocuk
ister evlilik içi, ister evlilik dışı bir ilişkinin sonucu doğmuş olsun,
kendisi açısından bir ailenin mensubudur ve herkes gibi eşit hak
ve fırsatlara sahiptir.
• Dolayısıyla, öz anne ve babası tarafından ev içinde şiddete
tanık olan, şiddet gören, ihmal edilen veya ev dışına
terkedilen her çocuk farklı boyut ve türde şiddet mağduru
olduğundan bu sorunların da gündeme getirilmesi
gerekmektedir.
45. • İnsan haklarının hak kategorileri birbirlerinin ikamesi değil,
‘tamamlayıcısıdır’. İnsan haklarının bütüncül yapısı da göz
önünde bulundurulduğunda, ailenin korunması ile kadın
haklarının korunması ve güçlendirilmesi arasında bir ikame
durumu yoktur.
• Bilakis kadın haklarının korunması için sağlıklı ve güçlü
ailelere ihtiyaç vardır. Olması gereken, kadın haklarının ve
ailenin aynı anda ve bir bütün olarak korunup
güçlendirilmesidir.
46. • Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadelenin ön planda tutulduğu bir
durumda evde bulunan yetişkin erkek ve çocukların geride kalması idarenin
cinsiyet ayrımcılığı yaptığı sonucuna götürebileceği gibi, ev içinde bulunan
yaşlı bireyler hakkında ayrı bir eylem planı yapılmaması halinde de yaşlılara
yönelik ayrımcılık yapıldığı sonucunu doğurabilecektir.
• Sağlıksız bir ailede kadının şiddet görmesi riski yüksek olduğu gibi, evlilik dışı
ilişkilerin yaşandığı hallerde kadın çok daha fazla riske açık hale
gelmektedir. Bu sebeple, güçlü ve mutlu aileyi amaçlayan değerlerimizin ve
ailenin diğer bireylerinin dikkate alınmaması aile içi şiddetin ve kadına yönelik
şiddetin artmasında önemli bir etkendir.
• Dolayısıyla, BM belgelerindeki ve kendi kök değerlerimizdeki sağlıklı aileye önem
veren düzenlemelerin kadına yönelik şiddetin önlenmesi, aile içi şiddetin her
türünü dikkate alacak şekilde “aile kurumunun korunması, aile içi ve kadına
yönelik şiddetle mücadele’’ olarak değerlendirilmelidir.
47. • Anayasanın Temel hak ve hürriyetlerin niteliği başlıklı 12.
maddesindeki;
• “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez
temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
• Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer
kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.”
düzenlemesi gereğince, sadece haklara odaklanılmamalı, her
hakkın yanında kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev
ve sorumluluklarına, kişilerin diğer ailelerin huzurunu bozacak
ilişkilerden kaçınmasının gerekliliğine vurgu yapılmalı, gerekli hukuki
düzenlemeler yapılmalıdır.
48. • Bu bağlamda, Türk Medeni Kanunu’nun 185 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasındaki “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve
yardımcı olmak zorundadırlar” hükmü ile 322 inci maddesinde yer alan:
“Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği
şekilde birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile
onurunu gözetmekle yükümlüdürler.” ifadesi göz önüne alınmalıdır.
• BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 16/3 ve Medeni ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 23/1 inci maddesindeki “Aile toplumun en
temel ve doğal birimidir, toplum ve Devlet tarafından korunma hakkına
sahiptir” hükmü gereğince aile kurumunu zayıflatan düzenlemelere yer
verilmemeli, aile bireylerinin yanında aile dışındaki kişi, kurum ve
kuruluşların da aile bireylerini şiddetle karşılaşacakları eylemlere
sürüklemekten kaçınma sorumluluklarına vurgu yapılmalı, bu doğrultuda
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, uygulamalar geliştirilmelidir.
49. • Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın konuşmasında geçen:
“Medyanın etkisi ile aile dahil, geleneksel eğitim öğretim yapılarının
gücü azalırken yerine daha iyisi konulamamıştır. Batı merkezli
popüler kültür ürünleri ile veya sapkın akım hezeyanları ile
doldurulmuştur. Önümüzdeki dönemi aileden başlayarak
evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek adına değiştirmek şarttır. Bu
değişim topyekün bir eğitim öğretim reformunu gerektiriyor.”
ifadeleri uyarınca gerekli eylem ve düzenlemeler hayata
geçirilmelidir.
50. • Bir toplum için doğru olan tespit ve tedbirler sosyolojik yapısı
farklı olan diğer bir toplum için doğru olmayabilir. Bize göre,
kadın ve erkek birbirinin rakibi değil, birbirinin yardımcısı ve
tamamlayıcısıdır. Bu anlayışı kuvvetlendirecek yayınlara ve
müfredata ağırlık verilmelidir.
• Kadın ve erkek rekabetine zemin hazırlamak yerine, kendi
medeniyetimizin değerlerini de dikkate alarak nikahlı,
dayanışmalı, karşılıklı sevgi, saygı, dayanışma, koruma gibi
değerleri öne çıkarılan evlilik örnekleri öne çıkarılmalı, bu yönde
yayınlar arttırılmalıdır.
51. • Anayasanın 38. maddesinde temel bir kural olarak yer bulan masumiyet
karinesi, tarafı olunan uluslararası belgelerde de ceza hukukunun evrensel
ilkeleri arasında sayılmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Madde
157 Soruşturmanın gizliliğini düzenlemiş, 158. maddede yapılan
düzenlemeyle vatandaşların lekelenmeme hakkına koruma getirilmiş, Madde
182 / 2 ‘de “Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı
hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına
mahkemece karar verilebileceği” düzenlenmiştir. Böylece bireylerin kişilik
haklarının korunması amaçlanmıştır.
• Bu nedenle, kamuya açık yargılamaların dahi kapalı yapılmasına karar
verilen halleri gözetmeyen, adeta paralel bir yargılama yapılarak masumiyet
karinesini ve lekelenmeme hakkını ortadan kaldıracak şekilde kamuoyu
önünde bireylerin özel bilgilerinin, özel hayata ilişkin evlilik dışı ilişkilerin ifşa
edilmesi engellenmeli, aile kurumunu bir reyting malzemesi haline getiren
TV programlarının önüne geçilmelidir. Nitekim, bu programlar dolayısıyla
sonrasında henüz suçu sabit olmayan yetişkin erkek ve kadınların şiddete
maruz kaldığı, kız veya erkek çocukların kişilik haklarının zarara uğradığı
görülmektedir.
52. • Daha önce Başbakanlığa bağlı olan ve yeni dönemde
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı bünyesinde hayata geçirilmesi düzenlenen
Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu bir an
önce aktif hale getirilmeli, sadece basılı yayın değil,
sesli görüntülü tüm yayınları ve şiddet içeren video
oyunlarını kapsayacak şekilde görev kapsamı
genişletilmelidir.
53. • Okullarda medya okur-yazarlığı ve eleştirel
okur-yazarlık dersi okutulmalıdır.
• Medya çalışanlarına insan hakları dersleri
verilmeli, iletişim fakültelerinden mezun olanlara
sektörde daha fazla yer verilmeli, insan haklarına
duyarlı medya ve çalışanları ödüllendirilmelidir.
54. • Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hayata
geçirilmesinde aile temel faktörlerden biridir.
• Sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamak adına toplumun
temeli olan aileyi koruyacak ve güçlendirecek adımların
atılması, evliliğin ve aile kurmanın teşvik edilmesi
gerekmektedir.
• Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri bağlamında
özellikle yoksulluğun önlenmesi, eğitim hakkı, sağlık
hakkına erişim ve şiddetin önlenmesi başlıklarının
ailenin korunması hakkı bağlamında da
değerlendirilmesi gerekmektedir.
55. • Ailenin korunması için evrensel bir deklarasyon hazırlanmalı, bu
deklarasyonu uygulanabilir kılmak için ulusal ve uluslararası
mekanizmalar geliştirilmelidir.
• Aile kurumundaki erozyon, hem dünyada hem de ülkemizde devam
etmektedir. Evlilik oranları azalırken boşanma oranları ve nikahsız
beraberlikler artmaktadır. İnsan fıtratına aykırı sapkın ilişkilerin belli
çevreler tarafından kasıtlı şekilde meşrulaştırılmaya çalışılması aile
kurumuna yönelik ana tehditler arasında yer almaktadır.
• Nikah akdi değersizleştirilirken, evlilik dışı ilişkiler normal sayılmakta,
boşanmalar adeta teşvik edilmektedir. Aile kurumunun korunması
noktasında alınan tedbirler aileye yönelik tehditleri bertaraf etmekte
yetersiz kalmaktadır.
56. • Ailenin korunması için özgürlük ve kamu ahlakı
dengesi kurulmalıdır.
• Özgürlükler sınırsız değildir. Sınırsız özgürlük anlayışı
aileyi tehdit eden en önemli hususlardan biridir.
• Bu nedenle, ailenin korunması için özgürlük ve kamu
ahlakı dengesi kurulmalı, toplumsal yaşamda ve
yayın hayatında haya, iffet, sadakat gibi değerlere,
mahremiyet ve özel yaşama saygı hakkına sahip
çıkılmalıdır.
57. • İhtiyari ve zorunlu göçün aileye olumsuz etkilerine
karşı etkili tedbirler alınmalıdır.
• Göçün sonuçları göç eden/etmek zorunda kalan aile
üyelerinin geldikleri ülkede sahip oldukları statülerin
değişmesinden yeni topluma/ülkeye alışabilme sürecine
ve bu değişimin aile içi ilişkilere etkisine kadar farklı
noktalarda hissedilmektedir.
• Bu nedenle uluslararası toplum elbirliğiyle bu konuda
ortak bir hassasiyet oluşturmalı ve çözümler
geliştirmelidir.
58. • Aile korunması ve güçlendirilmesi madde bağımlılığı ve
kötü alışkanlıklarla mücadelede temel önceliklerden birisi
olmalıdır.
• Toplum genelinde görülme sıklığı gün geçtikçe artan ve hem
bireysel hem de toplumsal birçok soruna neden olan bağımlılık;
çağımızın en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir.
• Madde bağımlılığı ile mücadele programları hazırlanırken
aile göz ardı edilmemeli, desteklenmeli ve programlara dâhil
edilmelidir. Bu konuda ana akım medya organlarına da
sorumluluk yüklenmelidir.
59. • Sağlıklı aile bağlarının korunması ve geliştirilmesine katkı
sunulması amacıyla uzlaşı mekanizmaları oluşturulmalı ve
güçlendirilmelidir. Aile birliğinin sona ermesi gerektiği
durumlarda sürecin sağlıklı bir şekilde işletilmesi adına
gerekli önlemler alınmalıdır.
GÜNÜMÜZDE, EVLİLİK EĞİTİMİ VERİLDİĞİ GİBİ GİBİ BOŞANMA
EĞİTİMİ VERİLMESİ ŞART HALE GELMİŞTİR.
• Aile içi şiddetin önlenmesi için yargı süreçleri hızlandırılmalı,
yargı düzeni içinde adli kolluk mekanizmaları geliştirilmeli ve
eğitilmeli, şiddet iddiası durumunda tarafların tamamı dinlenmeli,
hakem ve uzlaşmacı mekanizmaları geliştirilmeli, cezasızlık
sorunu ortadan kaldırılmalıdır.
60. • Günümüzde, boşanma oranlarında görülen hızlı artış
ve buna bağlı olarak gelişen stres ve şiddet
olaylarındaki yükseliş; öncelikle evlilik birliğinin
devamına, ardından da ayrılık durumunda uzlaşı
mekanizmalarına olan ihtiyacı arttırmış durumdadır.
• Bu sebeple, “aile arabuluculuğu” sisteminin aile
bütünlüğünün korunmasında gerekli olduğu, boşanma
sürecine giren vakalarda ise daha sancısız, sarsıntısız
bir evrenin geçmesine yardımcı olacağı ortaya
çıkmıştır.
61. • Evliliğin sona ermesinin mali sonuçları olan, tedbir
nafakası, yoksulluk nafakası gibi boşanma kararı ile
taraflara yüklenen mali yükümlülüklerle ilgili yasal
düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeli, eşlerin
mali durumları ve yeniden evlenip evlenmedikleri
zaman zaman denetlenebilecek şekilde yeniden
düzenlenmelidir.
62. • Boşanmanın çocuklara etkisi konusunda eşler
bilgilendirilmeli, çocuğu metalaştıran ve travma
yaşatan, şiddete neden olan çocuk haczi
uygulamasına son verilmeli, «ortak velayet» sistemi
geliştirilmelidir.
63. • Kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve kadının insan
hakları ihlali olan genelev faaliyetleri
sonlandırılmalıdır.
64. • İnsan ticaretiyle ve bu bağlamda kadınların fuhuşa
sürüklenmesiyle aktif şekilde mücadele edilmelidir. İçişleri
Bakanlığının resmi verilerine göre 2019 yılı içerisinde
ülkemiz sınırları içinde tespit edilen insan ticareti mağduru
215 kişiden 195’i kadındır.
• Başka bir deyişle insan ticareti mağdurlarının yaklaşık
%90’ını kadınlar oluşturmaktadır. Bu nedenle insan ticareti
ile mücadele anlamında yapılan çalışmalarda mutlaka
kadınları önceleyen politikaların izlenmesi
gerekmektedir.
65. • Çalışma hayatının önemli sorunlarından birini oluşturan
işyerinde yıldırma ve psikolojik ve cinsel türleri dâhil taciz,
gerek özel sektör işyerlerinde gerekse kamu kurum ve
kuruluşlarında gerçekleşebilmektedir.
• Bu soruna karşı kişilerin müracaat edebileceği idari ve hukuki
yollar hakkında bilgilendirilmesi çalışmaları arttırılmalıdır.
66. • Aile kurumuna olumsuz etkileri olan ulusal ve uluslararası normlar
gözden geçirilmeli, tarafı olunan uluslararası norm veya denetim
yapan mekanizmaların aile yapısı ihraç etme şeklindeki
yaklaşımından sakınılmalıdır.
• Aile içi şiddetle mücadele kapsamındaki ilk özel düzenleme, 1997
yılında yürürlüğe giren 4320 Sayılı ‘Ailenin Korunması Kanunu’
olmuştur. Kanun kapsamında, sadece aile içinde vuku bulan şiddet
olaylarıyla ilişkili tedbirler düzenlenmiştir.
• İstanbul Sözleşmesi onaylandıktan sonra, Sözleşmenin uygulanmasını
düzenleyen alt metin olarak 6284 Sayılı ‘’Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’’ yürürlüğe girmiştir.
67. 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun” başlığıyla uyumlu değildir.
• Var olan düzenlemeler ailenin mutluluğunun korunmasına değil,
çatırdamaya başlayan ailede aile bireylerinin şiddetten korunmasına
ilişkindir.
• Söz konusu Kanunun da, eksik ve kötü düzenlemeler ve
uygulamalar içermesinden dolayı beklenenin aksine kadın
cinayetlerini arttırdığı araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bu
nedenlerle 6284 sayılı Kanuna, ailenin mutluluğunu sağlamaya
elverişli yeni maddeler eklenerek ve düzeltmeler yapılarak bu
eksiklik giderilmelidir.
68. • Meydana getirdikleri etkiler bakımından, evli bir birey
hakkında verilen evden uzaklaştırma kararı ile
nikahsız olarak birlikte yaşayan bireylerden biri
hakkında verilen uzaklaştırma kararlarının farklılık
arz ettiği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
• Evli bireyler arasındaki şiddeti önlemeye yönelik
alınacak tedbirlerle nikahsız beraberliklere
uygulanacak tedbirlerin farklı düzenlenmesinin
şiddeti arttırmak veya eksiltmek konusunda etkili
olabileceği değerlendirilmeli, farklı tedbirler
düşünülmelidir.
69. • Yalnızca şiddete uğrayan veya uğraması muhtemel kişinin
değil, şiddeti uygulayan veya şiddeti uygulaması
ihtimali bulunan kişinin onuru da gözetilmeli, şiddet
uygulayan için alınan tedbir kararları da insan onuruna
yaraşır bir şekilde yerine getirilmeli, özellikle nikahlı eşlerin
uzaklaştırılmasına dair kararlarda eşe uygun barınma
imkanları sağlanmalıdır.
• Aksine uygulamaların şikayet edilen kişiye karşı bir
ayrımcılık ve insan hakları ihlali olabilme ihtimali ve kadına
yönelik şiddet üretme potansiyeli olduğu gibi geçici ufak
ihtilafların aile parçalanmasına dönüşebilme olduğu göz
önünde bulundurulmalıdır.
70. • TİHEK, işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme
mekanizması olarak ceza infaz kurumlarını ziyaret etmekte,
buralarda bulunan kadın veya erkek katili kişilere dahi kötü
muamelede bulunulmaması, insan onuruna dayalı muamele
edilmesi için inceleme yapmakta, ulusal ve uluslararası
standartlara uymayan kalabalıklaşma sorununu dahi kötü
muamele olarak tespit etmektedir.
• Hal böyleyken, henüz hakkında kesinleşen bir hüküm
bulunmayan, belki de iftiraya uğrayan kişiler hakkında
uzaklaştırma kararı verilirken nerede barınacakları da
düşünülmeli, uzaklaştırma yerine konuk etme tedbiri
düzenlenmelidir.
71. Sadakatsizlik bir hak değil, bir insan hakları ihlalidir!
• Gerek Anayasa Mahkemesi’nin 23.09.1996 tarih ve 1996/15 esas ve 1996/34 karar numaralı
kararı ile 23.06.1998 tarih ve 1998/3 esas ve 1998/28 karar numaralı kararı gözetilerek,
gerekse de Sayın Cumhurbaşkanı’mızın 20 Şubat 2018 tarihli “Zina konusunun da yeniden
ele alınmasının çok çok isabetli olacağı düşüncesindeyim. Bu çok eski bir konu.
Kapsamı geniş. Tartışılsın. Bunlar zaten bizim daha önce yasal düzenlememiz içinde
vardı. Biz AB’nin talepleri vs. doğrultusunda orda böyle bir adımı attık ama yanlış
yapmışız.” şeklindeki açıklaması dikkate alınarak;
Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı düşmeyecek şekilde, yeni bir zina
düzenlemesine Türk Ceza Kanunu’nda yer verilmelidir.
• Aldatan eşlerin yanında, aldatan üçüncü kişiler hakkında da maddi ve manevi yaptırımlara
hükmedilmesi için gerekli kanuni ve idari düzenlemeler yapılmalıdır. Zira, zina kadına yönelik
şiddetin önemli bir sebebini oluşturduğu gibi diğer eş ve çocuklar açısından da psikolojik
şiddet başta olmak üzere farklı şiddet türlerine zemin oluşturmaktadır.
72. • Evlenmeksizin birlikte yaşama, toplumsal
değerlerimizle bağdaşmadığı gibi kadının şiddete ve
farklı şekilde mağduriyetine neden olabilmekte;
kadın ve çocuk hakkı ihlalleri öncelikli olmak üzere,
birçok sosyal ve psikolojik problemleri de
beraberinde getirmektedir.
73. • Şiddetle ilgili çalışmalarda en büyük eksiklik genellikle
şiddete cinsiyetçi, dar bir çerçeveden bakılmasıdır.
• Esasen, erkeğin erkeğe yönelik şiddeti ile erkeğin
kadına yönelik şiddeti arasında insan onuru ve
yaşam hakkı bakımından bir fark yoktur.
74. • Oranları farklı olsa da kadın ve erkek her iki cinsiyetin de şiddet mağduru
olduğu ve her iki cinsiyetin de şiddet uygulayabildiği açıkça görülmektedir.
Yapılan araştırmalar fiziksel güçleri farklı olsa da kadın ve erkeklerin aynı
oranda öfkelendiklerini göstermektedir. Bu durumda sadece kadına karşı
şiddetin değil kadın erkek fark etmez bir bütün olarak insana yönelik
şiddetin aynı önem verilerek birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
• Kadına yönelik şiddet veya erkeğe yönelik şiddet tanımlamalarıyla kadın
veya erkekler arasında düşmanlık oluşturulmamalı, ailelerin
parçalanmasına yol açılmamalı, cinsiyet ayrımcılığı
tırmandırılmamalıdır.
• Bilakis, kadın ve erkeklerin birbirini destekleyerek yüceltmesini,
güçlendirmesini, şiddetin yerini, sevgi, muhabbet ve merhametin
doldurmasını sağlayacak politikalar geliştirilmelidir.
75. • Erkeğin kadına yönelik şiddeti de, kadının erkeğe
yönelik şiddeti de, erkeğin erkeğe yönelik şiddeti de,
kadının kadına yönelik şiddeti de kabul edilemez.
• Zira, bir kadın öldürüldüğünde bir kocaya, bir
babaya, bir çocuğa, bir ağabeye zarar verilmiş
demektir. Aynı şekilde, bir erkek öldürüldüğünde
bir kadının kocası, babası, oğlu veya kardeşi
öldürülmüş demektir.
76. • Gençlerin cinsellik hakkı savunulurken dini hassasiyetleri
olan gençler de gözetilmelidir. Akran cinselliği adı altında
nikahsız birliktelikler teşvik edilirken nikahlı birlikteliklerin
suç olması insan hakları ve eşitlik ilkesine aykırıdır. İnanç
ve medeni hal temelli ayrımcılıktır.
• Erken yaşta evlilik ile zorla evlilik birbirinden farklıdır. Zorla
evlilik hangi yaşta olursa olsun suçtur. Erken yaşta evlilik ise,
yaşa göre hukuki niteliğini değiştirir. Bu nedenle, erken yaşta
evlilik tanımlanmalı ve hangi yaş aralığını kapsadığı
belirtilmelidir.
• Cinsel istismar suçu ile erken evlilik suçu ayrıştırılmalı,
erken evlilik suçu ayrıca değerlendirilmelidir.
• Hukukun izin verdiği evlilik kadına yönelik şiddet değildir.
Hukukun izin verdiği evlilikle mücadele evlenme hakkının ihlali
olarak kadına yönelik şiddet niteliğini kazanabilir.
77. • Annelik dünyanın en güzel kariyeri, en kıymetli ve
saygıdeğer mesleğidir. Aynı şekilde, ev içinde sarf edilen
emek son derece önemli ve kutsaldır.
• Ev hanımlarının topluma büyük katkı sağlamaları ve
üretken olmalarına rağmen sosyal güvencelerinin
olmaması veya statü olarak düşük görülmesi son derece
yanlış, ayrımcı bir yaklaşımdır.
78. • Evdeki engelli ve yaşlıların bakımı, bebek ve çocukların
bakımı, ev hizmeti, alışveriş ve çocukların eğitim hayatını
takipleri ölçülemeyen büyük toplumsal değerlerdir.
• Ev hanımları, takdir gördükleri, sosyal güvenceleri
arttırıldığı zaman çok daha verimli ve huzurlu bir aile ve
sosyal hayat mümkün olabilir. Bu sebeple, annelik
özendirilmeli, evde emek harcayan ev hanımlarının
sosyal güvenceleri arttırılmalı, sürekli eğitim ve verimli
sosyal yaşam fırsatları sağlanmalıdır.
79. • Şiddeti bir araç olarak kullanan radikal terör örgütleri, hem kendi tabanını
genişletmek hem de insan kaynağını arttırmak için dini unsurları bir meşruiyet
aracı olarak kullanmaktadır.
• Bu çerçevede, dini bilgileri zayıf ancak inançları güçlü olan bilhassa genç kesimi
birincil hedefi yapan örgütlere karşı alınabilecek tedbirler yalnızca güvenlik odaklı
olmamalıdır.
• Sonuç odaklı yaklaşımlar kısa vadede çözümler sunarken, nedeni ortadan
kaldırmaya yönelik bir yaklaşım uzun vadeli ve kalıcı çözümler sunmaktadır. Bu
nedenle gençlerin doğru dini bilgiyle buluşmasına yardımcı olunmalıdır.
80. • Küreselleşen ve tek başına kurtuluşun imkânsız hale geldiği
dünyamızda, insanlığa kavramlarımız yeniden hatırlatılmalıdır.
Hatırlatılacak kavramlardan birisi de “MERHAMET” tir.
• Merhamet sadece acımak değil aynı zamanda acıtmamaktır.
• Şiddet mağdurlarının acısını dindirmek için faili cezalandırmak nasıl
merhametin gereğiyse, şiddet faillerinin niçin bu şiddete düştüğünü
anlamak ve kişileri şiddete yönlendiren ortamı ortadan kaldırmak da
merhametin gereğidir.