3. - ERAREN Ermeni Araştırmaları Enstitüsü
- TÜRKSAM Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi
- FORSNET –ermenisorunu.gen.tr
- Türk Tarih Kurumu
- T.C. Genelkurmay Başkanlığı
- National Academy of Sciences of the Republic of Armenia
(Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi)
belge, makale ve/veya fotoğraflarından derlenmiştir.
FUNDA KALAYCIOĞLU
www.fundakalaycioglu.com
4. - ERAREN Ermeni Araştırmaları Enstitüsü
- TÜRKSAM Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi
- FORSNET –ermenisorunu.gen.tr
- Türk Tarih Kurumu
- T.C. Genelkurmay Başkanlığı
- National Academy of Sciences of the Republic of Armenia
(Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi)
belge, makale ve/veya fotoğraflarından derlenmiştir.
FUNDA KALAYCIOĞLU
www.fundakalaycioglu.com
5. Genel olarak, Ermeniler çeşitli bölgesel krallıklara bölünmüş
halde ve çoğunlukla yabancı hakimiyeti altında yaşamışlardır.
Tarihsel olarak bakıldığında, Ermenilerin sırasıyla, Pers,
Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve
Türklerin hakimiyeti altında yaşadıkları görülür.
Pers ve Med Askerleri
-Persopolis antik kentindeki rölyeflerden-.
Ancak barış dönemi zayıf ve silik şahsiyetli kralların başa
geçmesi ile sona ermiş ve krallık, bağımsızlığını Pers
hakimiyetini kabul etmek ve Pers İmparatoruna vergi ödemek
suretiyle yitirmiştir. Hayk sülalesi sona ermiş, Ermeni
kralları bizzat Pers İmparatoru tarafından atanmaya
başlamıştır.
Bağımsız bir devlet olarak Ermenistan, ilk kez M.Ö yedinci
yüzyılda Medlerin Asur İmparatorluğunu yıkmasının ardından
doğan kargaşa ortamında, Birinci Tigran döneminde ortaya
çıkmıştır.
Anadolu ve Kafkasların eski halklarından biri olan Ermeni halkının tarihi yaklaşık üç bin yıllık bir zamanı kapsar.
6. M.Ö 69 yılında Romalı General Lucullus Ermenistan’a girmiş ve başkent Tigranakert’i kuşatmıştır. Bu iki saldırgan güç
karşısında dayanamayan Ermeni krallığı bağımsızlığını tekrar kaybetmiş, hatta bununla da kalmayarak Roma ve Pers
İmparatorlukları tarafından paylaşılarak varlığına son verilmiştir.
Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra
Ermenistan bu kez Bizans ve Sasani İmparatorlukları
tarafından paylaşılmıştır. Bu paylaşım 7. yüzyılda İran’da
hüküm süren Sasani İmparatorluğu’nun Araplar
tarafından yıkılması ile sona ermiştir.
Ermenistan’ın Araplar tarafından ilk kez ele geçirilmesi ise
640 yılındadır. 652 yılında yapılan barış antlaşması ile
Ermenilere din özgürlüğü getirilmiştir.
Arap hakimiyeti 882 yılında Ashot I’in Halife’nin
hakimiyetini tanıması koşulu ile Ermenistan Kralı olarak
ilan edilmesi ile sona ermiştir. Ancak yine de, Araplar
bölgeyi kontrolleri altında tutmaya devam etmişlerdir.
Ermenistan ise bağımsız değil, ancak Halife’ye bağlı bir
devlet olarak varlığını sürdürebilmiştir.
Sasani kralı Shapur.I, Roma İmparatoru Valerian ve Arap Philippus’i gösteren kaya rölyefi.
-İran Persopolis antik kentindeki rölyeflerden-
7. Yeni bin yılın başlamasının hemen ardından Selçuk orduları
Ermenistan sınırlarında görülmeye başlamışlardır.
1047 yılından itibaren Ermeni şehirleri birbiri ardına Türk
kontrolüne girmiş; ancak Türklerin tüm Ermenistan’ı hakimiyetleri
altına almaları 1071’de yapılan Malazgirt Savaşından sonra
gerçekleşmiştir.
1071 Malazgirt Muharebesi
-Giovanni Boccacio'nun De Casibus Virorum Illustrium adlı eserinin Fransızca çevirisinden alıntı-
-Fransız Milli Kütüphanesi(BNF)-
İki yüzyıl sonra, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ve
özellikle Moğol işgali nedeniyle, 1231’den itibaren Ermenistan
Moğol hakimiyetine girmiştir.
14. yüzyıldan itibaren bölgedeki Moğol hakimiyetinin
zayıflamasının ardından çeşitli Türkmen boyları Ermenistan
bölgesini kontrolleri altında tutmuşlardır.
11. yüzyılın başlarındaki Selçuklu akınları bir grup Ermeninin
Toros ve Amanos dağları arasında kalan Kilikya bölgesine doğru
göç etmelerine neden olmuştur.
Ancak Ermenilerin çoğunluğu yine Doğu Anadolu ve Kafkasya
bölgesinde kalmışlardır.
8. 1080 yılında Ermeni Prens Ruben, bölgedeki Rum ve Ermeni
prensleri sindirerek kendi hakimiyetini kurmuştur. Ruben’in
kurduğu ve ona atfen Rubenidler olarak adlandırılan bu sülale
yaklaşık 300 yıl boyunca bölgenin hakimiyetini elinde
tutmuştur.
Aslında Kilikya bölgesinde kurulan bu krallık özünde bir Ermeni
krallığı değildir; ancak yöneticileri Ermeni kökenli olduğu için
Kilikya Ermeni Krallığı olarak adlandırılır.
Osmanlı devletinin ilk kuruluş yıllarında Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu ile Kafkasya bölgelerinde küçük prenslikler
ve beylikler halinde ve dağınık durumdaydılar. İran, Bizans, Gürcü, Selçuklu devletleri ve diğer küçük devlet ve beyliklerle
karışmışlardı ve bunların yönetimi altındaydılar.
Haçlı Alayı Kudüs Önlerinde
-Jean Victor Schnetz (1787–1870) tablosu-
Kilikya Ermeni Krallığı özellikle Haçlı Seferleri sırasında önemli
rol oynamış ve Haçlı orduları için önemli bir üs olmuştur.
Bölgede Memluk İmparatorluğunun yükselmesi ile giderek
zayıflayan krallık 1393 yılında Memluklular tarafından
yıkılmıştır.
9. Ermenilerin Osmanlılarla ilk ilişkileri, çok azınlıkta bulundukları Anadolu'nun batı bölgesinde başlamıştır. Osman Gazi 1324
yılında Bursa'yı devlete merkez yaptıktan sonra, Kütahya'daki Ermenilerin çoğunluğu ve Ermeni ruhani reisliği Bursa'ya
nakledilmiştir.
1453 yılında İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından
fethedilmesiyle Anadolu’dan pek çok Ermeni aile İstanbul’a
getirtilerek iskan edilmiş ve şehirde güçlü bir ekonomi tesis
edilmeye çalışılmıştır.
1461 yılında Trabzon seferinden dönüşünde Fatih Sultan Mehmet
Bursa’ya uğrayarak Bursa Ermenilerinin dini lideri Hovakim’i
İstanbul’da bir Ermeni Patrikliği kurması için beraberinde
götürmüştür.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’a Girişi.
-Fausto Zonaro (1854-1929) tablosu-
İstanbul Ermeni Patrikliği'nin kuruluşu, tarihte eşine zor rastlanır
bir olaydır:
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sekiz yıl sonra,
1461'de Batı Anadolu'daki Ermeni Episkoposluğunu, çıkardığı bir
fermanla İstanbul Patrikliği'ne dönüştürmesi, Fatih'in ve Osmanlı
Sultanlarının gelecek vizyonu ve diğer dinlere gösterdiği
hoşgörünün bir örneğidir.
Tarihte bir dine mensup bir hükümdarın, başka bir dinin üyeleri için ruhani riyaset makamı tesis etmesi, ne Fatih'ten önce, ne
de sonra görülmüştür.
10. 1473 yılında, Doğu Anadolu’daki Akkoyunlu devletinin Osmanlılara yenilmesinin ardından, eski Ermeni başkenti Ani’nin de aralarında
bulunduğu pek çok Ermeni kenti Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.
1514 yılında Yavuz Sultan Selim Safevi İmparatorluğunu yenmiş ve
Ermenistan’ın batı ve güney kesimlerini hakimiyeti altına almıştır.
Özellikle Tebriz’de yaşayan Ermeni zanaatkârlar ve aileleri İstanbul’da
iskan edilmeye başlanmıştır. 1516 yılında Kudüs’ün Osmanlı hakimiyetine
girmesinin ardından Kudüs Ermeni Patrikliğine daha Halife Ömer
zamanında verilmiş olan ‘dini işlerinde özerklik’ yetkisi yeniden garanti
altına alınmıştır.
1534 yılında ise Kanuni Sultan Süleyman’ın İran seferi ile önemli ölçüde
Ermeni nüfus barındıran Van, Erivan ve Nahçıvan da Osmanlı
hakimiyetine girmiştir. Babası gibi Kanuni Sultan Süleyman da bölgedeki
en usta zanaatkârları beraberinde İstanbul’a getirerek iskan etmiştir.
Rum Ortodoks Patriiği II. Gennadios ve Fatih Sultan Mehmed
-Wikipedia-
Bu nüfus hareketlerinin sonucunda 1554 yılında İstanbul’daki Ermeni nüfusu 60.000’e ulaşmıştır.
Özellikle İstanbul’un Ermeniler için bir dini merkez olmasından sonra
kendi ülkelerindeki iç karışıklıklar nedeniyle hayatlarından endişe eden
pek çok Ermeni, daha huzurlu bir hayat için İstanbul’a göç etmeye
başlamışlardır.
11. Fatih Sultan Mehmet'ten Sultan II. Mahmut(1808-1839)'a kadar 350 yıllık süre içinde Hıristiyanların ve dolayısıyla Ermenilerin
dini ve toplumsal işlerine kesinlikle karışılmamıştır.
Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan Ermeni Okulu sayısı yaklaşık olarak 1996’dır
(173.022 öğrenci).
19. yüzyılın başlarında, II. Mahmut (1808-1839) dönemi dahil
Ermeni toplumu, Osmanlı Devleti bünyesindeki diğer unsurlar gibi,
tam bir serbestlik, huzur ve imkan içerisinde bütün şartlardan ve
fırsatlardan yararlanarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
II. Mahmut: “Tebaamdan Müslümanları Camide, Hıristiyanları
Kilisede, Yahudileri de Havrada görmek isterim”; diyerek,
Osmanlı vatandaşlarının istedikleri ve mensup oldukları dinin
gereklerine hürriyet içerisinde uyabileceklerini belirtmiştir.
İnanç ve ibadetlerini serbestçe devam ettiren Ermeni toplumu,
kendi dillerini, kültürlerini, dini yaşamlarını ve sosyal ilişkilerini
açmış oldukları cemaat okullarında öğreniyorlar ve öğretiyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Ermeni okulları 1790’lı yıllarda
Istanbul’da ve genellikle kilisenin yönlendirmeleriyle
kurulmuştur.
Sultan II.Mahmut
-Topkapı Saray Müzesi, İstanbul-
12. İstanbul Kentronakan (Merkez) Koleji mezunları, 1893-1894
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
Milli Koleji mezunları, Trabzon, 1907-1908
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
Maraş Kız Koleji, öğretmen kadrosu ve öğrencileri, 1893
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
Ibranosyan Kız Koleji mezunları, Amasya, 1906
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
13. 1567’de İtalya’da Ermenilere karşı uygulanan baskıdan kaçan bir
Ermeni, Apkar Tıbir, İstanbul’a gelmiş ve burada ilk Ermeni
matbaasını açmıştır.
İstanbul’dan başka İzmir (1759), Van (1859), Muş (1869), Sivas
(1871) gibi taşra şehirlerinde de yeni Ermeni matbaaları
faaliyete geçmiştir. 1908’de bütün ülkede Ermeni matbaası
sayısı 38’e ulaşmıştır. Nitekim 1910 yılında İstanbul’da Ermenice
5 gazete ve 7 dergi çıkarılmaktaydı.
İstanbul Abram Traketsi Gazetesi - 1746
-Grigor Tatevatsi / Vosperik Kitabından-
Özellikle İstanbul, Bursa, Tokat, Kayseri, Ankara, Erzurum, Nahçivan ve Erivan gibi kentlerde Ermeni tüccar ve zanaatkârlar
ciddi bir ekonomik gücü ellerinde bulundurmuşlardır.
‘Amira’ denilen bankerlerden, tüccarlardan ve devlet memurlarından
oluşan Ermenilerin yardımıyla birçok okul, matbaa, kütüphane
açılmış, birçok Ermeni genci öğrenim yapmak ve sanat öğrenmek
üzere Avrupa'ya gönderilmiştir.
(Aynı dönemde bu haklardan Rusya yönetimindeki Ermeniler
yararlanamamışlardır.)
Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Ermeniler İmparatorluğun
kültürüne katkılarda bulunmuşlardır. Ermeni zanaatkârları
İmparatorluğun belli başlı şehirlerinin ekonomilerine katkıda
bulunmakla kalmamıştır; aynı zamanda Ermeni ailelerine darphane ve
baruthane gibi Osmanlı ekonomisi ve ordusu için son derece önemli
olan iki teşkilatın sorumluluğu verilmiştir.
14. Ermeni sanatkarlar Osmanlı musiki ve mimarisine de katkı sağlamışlardır. Örneğin, Ermeni müzik bilimcisi Hamparsum Limoncuyan’ın
icat ettiği nota sistemi olmadan İsmail Dede Efendi’nin de aralarında bulunduğu birçok Osmanlı bestekârının eserlerinin günümüze
ulaşması imkansız olurdu.
Sarkis Balyan
-Balyan ailesinden ünlü mimar-
Ayrıca Tatyos Efendi ve Bimençe gibi Ermeni bestekârların
Türk musikisine katkıları da unutulmamalıdır.
Mimari alanında, 19. yüzyıl genel olarak Ermeni mimarların
eserlerinin doruk noktasına ulaştığı bir yüzyıl olmuştur.
Özellikle Balyan ailesinin çalışmaları dikkat çekicidir.
Dolmabahçe ve Beylerbeyi saraylarının yanı sıra Boğaz’ı süsleyen
camilerin bir kısmı da bu aile tarafından tasarlanmıştır.
Osmanlı Ermenileri bürokraside de kilit noktalara gelmeye
başlamıştır. Özellikle 19. yüzyılda 29 Ermeni’ye Paşa rütbesi
verilmiş, 22 Ermeni de Bakan olarak atanmıştır. Bakan olarak
atananlar arasında Dışişleri, Maliye, Ticaret ve Posta Nazırı
olarak atananlar bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra, özellikle ziraat ve nüfus işleri ile ilgilenen
devlet dairelerinde de pek çok Ermeni bürokrat görülmektedir.
Aynı yüzyılda Ermenilerden 33 Milletvekili, 7 büyükelçi, 11
başkonsolos ve konsolos, 11 üniversite profesörü ve 41 yüksek
rütbeli bürokrat bulunmaktadır.Yervant Osgan - Avrupa'da heykel eğitimi gören
ilk Osmanlı vatandaşı-
Tatyos Efendi
-Ünlü Ermeni bestekar-
Tigran paşa Peştimalcyan
-İkinci Sultan Abdul Hamid’in müşavir doktoru-
15. Agop KAZASYAN Maliye Bakanı
Mareşal Garabet Artin DAVUT Paşa P.T.T Bakanı
Andon Tıngır YAVER Paşa P.T.T Bakanı
Oskan MARDİKYAN P.T.T Bakanı
Berdos HALLACYAN Bayındırlık Bakanı
Mareşal Garebet Artin DAVUT Paşa Bayındırlık Bakanı
Avukat Krikor SİNAPYAN Bayındırlık Bakanı
Krikor AGATON Bayındırlık Bakanı
Gabriel NORADUNKYAN Bayındırlık Bakanı
Gabriel NORADUNKYAN Dışişleri Bakanı
Agop KAZAZYAN Paşa Hazineyi Hassa Nazırı
Mikael PORTAKALYAN Paşa Hazineyi Hassa Nazırı
Sakız OHANNES Paşa Hazineyi Hassa Nazırı
Ohannes KUYUMCUYAN Paşa Ayan Azası (Senatör)
Abraham ERAMYAN Paşa Ayan Azası (Senatör)
Manuk AZARYAN Ayan Azası (Senatör)
Gabriel NORADUNKYAN Ayan Azası (Senatör)
Artin Zeki Hazineyi Hassa Görevlisi
Agop CİNCİYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Aram HURDACI Hazineyi Hassa Görevlisi
Mıgırdıç HEKİMYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
GARABET Hazineyi Hassa Görevlisi
TOMAS Hazineyi Hassa Görevlisi
Hımayak SEFERYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Aram ADİL Hazineyi Hassa Görevlisi
Kevork TORKOMYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Melkon MİLOYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Behram YAKUPYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Sahak YEREMYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Levon PAPAZYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Kevork KORAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Dikran ÇÜBERYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Kevork ÇÜVERYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Hovsep TAKVORYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Krikor TAKVORYAN Hazineyi Hassa Görevlisi
Ohannes ALLAHVERDİ Meclisi Mebusan Meclis Bşk Vekili -1876
Sebuh MAKSUDYAN İstanbul Milletvekili -1876
Rupen YAZICIYAN Edirne Milletvekili -1876
Sahak YAVRUMYAN Bursa Milletvekili -1876
Hamazasb BALLARYAN Erzurum Milletvekili -1876
Manuk KARCIYAN Halep Milletvekili -1876
Mikael ALTINTOP Ankara Milletvekili -1876
Agop ŞAHİNYAN Sivas Milletvekili -1876
Taniyel KARACİYAN Erzurum Milletvekili -1876
Krikor ZOHRAP İstanbul Milletvekili -1908
Bedros HALLACYAN İstanbul Miletvekili -1908
Agop BABİKYAN Tekirdağ Milletvekili -1908
Agop BOYACIYAN Tekirdağ Milletvekili -1908
Artin BOŞGEZENYAN Halep Milletvekili -1908
Dr. Nazaret DAGAVARYAN Sivas Milletvekili -1908
İstepan İSPARTALIYAN İzmir Milletvekili -1908
Hamparsum BOYACIYAN Kozan Milletvekili -1908
Kegam DERGARABEDYAN Muş Milletvekili -1908
Karakin PASTIRMACIYAN Erzurum Milletvekili -1908
Vahan PAPAZYAN Van Milletvekili -1908
İstepan ÇIRACIYAN (Başkanlık divanı katibi) Ergani Milletvekili
Onnik İHSAN İzmir Milletvekili -1914
Bedros HALLAÇYAN İstanbul Milletvekili -1914
Krikor ZÖHRAP İstanbul Milletvekili -1914
Agop HIRLAKYAN Maraş Milletvekili -1914
Kegam DERGARABEDYAN Muş Milletvekili -1914
Artin BOŞGEZENYAN Halep Milletvekili -1914
Dikran BARSAMYAN Sivas Milletvekili -1914
Matyos NALBATYAN Kozan Milletvekili -1914
Karabet TOMAYAN Kayseri Milletvekili -1914
Sasun Bey Bağdat Milletvekili -1914
Varteks SERENGÜLYAN Erzurum Milletvekili -1914
OSMANLI HÜKÜMETİNDE ÜST DÜZEY GÖREVLERDE BULUNAN BAZI ERMENİLER
Gabriel NORADUNKYAN
-Dışişleri Bakanı-
Agop KAZASYAN
-Maliye Bakanı-
16. Aslında güçlü Avrupa devletleri onların lehine
müdahalelerde bulundukları için birçok yönden Hıristiyanlar
Müslümanlardan daha geniş haklara sahip oldular.
Avrupalılar Hıristiyanlar için özel muamele istediler ve
istediklerini aldılar.
Müslümanların ise bu gibi avantajları yoktu.
Ermenilerin çok fazla çalışmış oldukları doğrudur, ancak,
daha varlıklı olmalarının ana nedeni, Avrupa’nın ve
Amerika’nın etkisi ve Osmanlıların gösterdiği
hoşgörüdür.
Avrupalı tüccarlar Osmanlı Hıristiyanlarını mümessilleri
olarak kullandılar. Avrupalı tüccarlar onlara işlerini
verdi. Avrupa ülkelerinin konsolosları onların lehine
müdahalelerde bulundu. Ermeniler Amerikalı
misyonerlerin Türkler yerine kendilerine verdiği
eğitimden yararlandılar.
Ermeniler Osmanlı yönetimi altında her türlü ekonomik ve sosyal kıstasa göre iyi durumda yaşadılar.
19. yüzyıl sonlarına gelindiğinde Osmanlı vilayetlerinin hangisinde olurlarsa olsunlar Ermeniler Müslümanlardan daha iyi eğitimli
ve daha varlıklıydı.
Maraş’ta Ermeni kumaş boyacıları.
-Fotoğraf: Mihran Minassian koleksiyonu-
17. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkanlardan gayrimüslimler içinde en çok
faydalananlar Ermeniler olmuştur.
Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette,
zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde
etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış
olduklarından dolayı ‘millet-i sadıka (sadık millet)’ olarak kabul
edilmişlerdir.
Ermeni Hastanesinin doktor kadrosu, Kayseri, 1903
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
Kısacası Osmanlı idaresi Ermenilere huzur ve refah
getirmiştir. Ancak bu ilişkiler 19. yüzyılda önce gerilmeye
daha sonra da tamamen kopmaya başlamıştır.
19. yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlıların bir Ermeni
sorunu olmadığı gibi, Ermeni halkının da Türk yöneticileriyle
halledemedikleri bir mesele mevcut değildir.
19. yüzyıl içerisinde Ermenileri ayrı bir siyasi güç olarak,
Osmanlı Devletine karşı kullanmak isteyen Rusya Çarlığı, bu
konuda İngiltere Krallığı ve Fransa tarafından da
desteklenmiştir.
İstanbul Samatya’da kurulan Ermeni “Toni” Bandosu, 1880
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
18. Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan 1876 yılında Vatandaşlık Meclisi Şurası'na sunduğu
mektubunda,
"Şayet günümüze kadar Ermeni milleti, millet olarak korunduysa ve inancını,
kilisesini, dilini, tarihi ve kültürel değerlerini koruyorsa, tüm bunlar Türk hükümetinin
Ermeni milletine gösterdiği koruma, yardım ve hayırseverlik sayesindedir.
Kader, Ermenileri Türklere bağlamıştır. Bundan dolayı Ermeniler, devletin savaş ve
ağır sınav günlerinde buna kayıtsızca davranamaz. Aksine her zaman oldukları gibi
ona yardım etmek zorundadırlar. Vatanını seven Ermeni, devlete yardım ederek,
Ermeni milletinin hizmet ve yardımının en iyisini görecektir." demektedir.
Görüldüğü gibi Patrik Nerses, Ermenilerin Osmanlı yönetiminde sahip oldukları haklar
sayesinde benliklerini muhafaza ettiklerini belirtmektedir.
Nerses Varjabedyan (1837-1884)
-Wikipedia-
Aynı Patrik Nerses, iki yıl sonra, 17 Mart 1878 günü de İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Layard'ı ziyaret ederek,
"Bir yıl önce Osmanlı idaresinden şikayetimiz yoktu, ancak Rus zaferi şimdi durumu değiştirdi, Doğu'da bağımsız bir
Ermenistan istiyoruz. Eğer siz yardım edemezseniz bunu gerçekleştirmek için Rusya'ya müracaat ederiz."
demiş, elçi Ermenistan'dan nereyi kasdettiğini sorunca da, "Van, Sivas, Diyarbakır ve Kilikya" diye cevap vermiştir. Elçinin,
"Evet ama bu yerlerin hiçbirinde çoğunlukta değilsiniz."
demesi üzerine de, "Bunu biliyoruz, ama şimdi Rusya Doğu'da topraklar kazanıyor, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu
arasındaki güç dengesi değişti. Biz de geleceğimizi düşünmeliyiz.“
diyerek Ermeniler'in amacını açıklamıştır.
19. Osmanlı-Ermeni ilişkilerinin neden bozulduğunu anlamak için hem iç hem de dış faktörleri bir arada analiz etmek gerekir.
Üçüncü olarak 19. yüzyılda Ermenilerin kendi aralarındaki mezhep
mücadeleleri doruk noktasına ulaşmıştır.
Her ne kadar Gregoryen Ermeniler, Ermeni nüfusunun büyük bir
kısmını kapsıyorlarsa da güçlü bir Katolik Ermeni cemaati de ortaya
çıkmaya başlamıştı. Öyle ki, bu cemaat 1831 yılında Fransız
Büyükelçisinin baskısı ile II. Mahmut’un kendilerini ayrı bir cemaat
olarak tanımasını sağlamış ve İstanbul’da ayrı bir kilise
kurmuşlardır.
Ancak özellikle 19. yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru bu yeni
mezhepten daha güçlü bir mezhep olarak Protestan Ermeni cemaati
göze çarpmaktadır.
Öncelikle Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması ve hem Müslüman
hem de gayrimüslim nüfusun durumunu iyileştirecek reformların
yapılmaması toplumda genel olarak bir huzursuzluk yaratmıştı.
İkinci olarak, Osmanlı İmparatorluğunu zayıflaması ve Fransız
İhtilalinin milliyetçilik, eşitlik ve özgürlük gibi fikirlerinin giderek
yayılması İmparatorluğu son derece güç bir duruma düşürmüştür.
Fransız İhtilali (1789 – 1799)
-Jean Victor Schnetz Tablosu, 1830-
Özellikle Protestan misyonerlerin faaliyetleri sonucunda bu mezhebi kabul eden Ermenilerin sayısı hızla artmış ve bir cemaat
oluşturacak boyutlara ulaşmıştır.
20. Bütün bu bölünmeler sırasında Ermeni halkının halen daha büyük bir çoğunluğunu
oluşturan Gregoryen Ermeniler, bu bölünmenin sebebi olarak Osmanlı
İmparatorluğunu suçlamışlardır. İlişkilerin bozulmasında önemli bir etken de
budur.
1896 yılında Amerika'dan 7, İngiltere'den 4 ayrı Kiliseye bağlı misyonerler Osmanlı
topraklarına dağılmışlardır.
Sadece Amerikalı olarak 176 misyoner ve bunların yanında 869 mahalli yardımcı
çalışmaktadır.
Misyoner faaliyetleri, Ermeni isyanlarını desteklemese bile isyanın zemininin
hazırlanmasında önemli rol oynamıştır.
İsyanlara rastlayan dönemlerde ve isyanlardan sonra vilayetlerden gelen raporlarda
misyoner faaliyeti geniş şekilde yer almıştır.
Bu dönemde, Gregoryen Ermeniler İstanbul'daki patriklerinin idaresinde 26
Episkoposluk bölümü halinde yaşıyorlardı. Çoğunluğu şehirlerde bulunan Katolik
Ermeniler ise bir Patrik yönetiminde 13 Episkoposluk bölümü oluşturmuşlardı.
Van Ahdamar Ermeni Kilisesinin dünü(1890)
ve bugünü (2010)
21. 1828 Osmanlı-Rus Savaşı, Kars Muharebesi
-January Suchodolski (1797–1875) tablosu-
Türkmençay Anlaşması, İmza Seremonisi.
- Vladimir Moshkov (1792-1839)-
Osmanlı devleti zayıflamaya başlayıp, misyoner okulları
kurulup, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesiyle
karşılaşılınca, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma
devri başlamıştır.
1828–29 yılları arasında yaşanan Osmanlı Rus Savaşı
sonucunda Ruslar yalnızca Osmanlı İmparatorluğunu değil
İran’ı da yenmişler ve Ermenistan topraklarını geçmiş,
Aras vadisine ulaşarak Tebriz’i tehdit etmeye
başlamışlardı. İran Şahı barış istemiş ve Ruslarla
Türkmençay antlaşmasını imzalamıştı.
Bu antlaşma ile Doğu Ermenistan Rus kontrolüne girmiş ve
Kuzey İran’dan önemli ölçüde Ermeni nüfus bu bölgeye
yerleştirilmiştir.
Bu da bugünkü Ermenistan topraklarına Ermeni
yerleşiminin arttırılması konusunda atılan ilk adımlardan
biridir.
Böylelikle Ruslar Ermenilerin içişlerine karışmaya
başlamışlar ve kendilerini Osmanlı İmparatorluğunda
yaşayan Ermenilerin koruyucusu olarak ilan etmişlerdir.
22. Görüldüğü üzere, bu dönemin en önemli özelliklerinden birisi Osmanlı İmparatorluğunun içişlerine yapılan müdahalelerdir.
Bir taraftan Rusya, Balkanlar ve Kafkaslar yoluyla ‘Sıcak
Denizler’e ulaşmaya çalışmakta, diğer taraftan İngiltere
Asya’daki dominyonlarını bu tehdide karşı korumak
istemekteydi.
Bu nedenle Rusya Balkanlardaki ayrılıkçı milliyetçi hareketleri
desteklerken, İngiltere Osmanlı İmparatorluğunun toprak
bütünlüğünü korumaya çalışıyordu.
Paris Konferansı, 30 Mart 1856
Oturanlar(soldan sağa) Camillo Cavour ve Emanuele Pes di Villamarina -İtalya, iki tanınmayan diplomat,
Muhammed Cemil Bey-Türkiye, Philippe Brunnow-Rusya, tanınmayan diplomat ve Karl Ferdinand von Buol-
Avusturya.
Ayaktakiler; Alexander Hubner Avusturya, Mehmed Ali Paşa-Türkiye, George W.F. Villiers, Lord Claredon-
İngiltere, Alexandre Walewski-Fransa, Prens Aleksey Orlov-Rusya, Adolphe de Bourqueney -Fransa ve Lord
Henry Cowley -İngiltere.
İmparatorluğun aniden dağılmasını önlemek için tüm büyük
devletler Osmanlı Sultanından İmparatorluğun gayrimüslim
halklarına daha fazla hak tanımasını istediler; böylelikle bu
tebaanın sadakati garanti altına alınabilecekti.
Bu hedefe ulaşmak için devamlı olarak Osmanlı
Hıristiyanları için ayrıcalıklar ve otonomi taleplerinde
bulunmaya başladılar.
1855 yılında Viyana’da, daha Kırım savaşı devam ederken İngiltere, Fransa ve Avusturya bir araya gelerek Osmanlı
İmparatorluğunda yaşayan gayrimüslimlere daha fazla hak tanınması için İmparatorluğa baskı yapmaya karar verdiler.
Bunun sonucunda Paris Antlaşması’nın 9. maddesi gayrimüslimler için yapılacak ıslahata ayrıldı.
23. Bu maddede amaçlanan, Müslümanlar ve gayrimüslim nüfus arasında tam bir eşitlik sağlamaktı. Ancak bunun tam aksi
gerçekleşti.
Üç Horan Ermeni Kilisesi’ne ait ünlü Tokatlıyan Oteli, İstanbul
-Fotoğraf: R. H. Kevorkian-
Her ne kadar diğer gayrimüslim topluluklarla beraber Ermenilere de Islahat Fermanı ile pek çok hak tanınsa da, bu haklar
Ermeniler için tatmin edici olmuyordu.
Gayrimüslim topluluklar bu hakları genellikle kötüye
kullandılar ve büyük devletlerin koruması nedeniyle
Osmanlı İmparatorluğu bu kötüye kullanımı
engelleyecek önlemler alamadı.
Bunun sonucu olarak 1856’dan itibaren gayrimüslim
topluluklar Müslümanlarla kıyaslandığında durumlarını
bir hayli iyileştirdiler; hatta bu iyileştirme zaman
zaman Müslümanların aleyhine oldu.
Ekonomik olarak Müslüman nüfusa oranlandığında daha
az sayıda nüfusa sahip olmalarına rağmen servet
birikimi konusunda baskın sosyal gruplara dönüştüler.
Siyasi olarak da çok sayıda bürokrat, diplomat hatta
bakan çıkardılar. Kısacası, yöneten ve yönetilen
arasındaki ilişkiler artık değişmeye başlamıştı.
24. Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve gayrimüslimler eşit
statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler,
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya'dan
"işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini,
bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat
yapılmasını"
talep etmişlerdir.
Ermenilerin bu talebi, Rusya tarafından kısmen
kabullenilmiş, Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzalanan
Yeşilköy, eski adıyla Ayastefanos Anlaşması ve daha
sonraki Berlin Anlaşması’yla Ermeni sorunu uluslararası
bir boyuta taşınmıştır.
Böylece, Türkiye’yi bölmek isteyen yabancı ülkeler, Türk-
Ermeni ilişkilerine müdahale etmeye başladılar.
Bu isteklerle birlikte Ermeni sorunu ilk kez şekil almaya ve uluslararası bir karakter kazanmaya başlamıştır.
Doğubeyazıt savunması, 93 Harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı
-Lev Feliksovich Lagorio (1827–1905) tablosu-
25. Doğu Anadolu'daki Rus işgali, Rusya'ya Osmanlı Ermenileri
üzerindeki etkisini arttırma olanağı sağlamıştır. Rus
ordusundaki Ermeni subaylar Osmanlı Ermenilerini devlet
aleyhine kışkırtmaya çalışmış ve Ermenilere
"Balkanlardaki Hıristiyanlar gibi Osmanlılardan ayrılarak
kendi muhtar devletleri kurabileceklerini"
telkin etmişlerdir.
Rusların niyetini sezen İngiltere, Ayastefanos Anlaşmasına karşı
çıkmıştır.
Çünkü Doğu Anadolu'da Rusya himayesinde kurulacak bir
Ermenistan, İngiltere'nin Basra Körfezi ve Hindistan yolunun
güvenliğini tehlikeye düşürecektir.
Bunun üzerine İngiltere, Osmanlılardan Kıbrıs'ı kopararak bunun
karşılığında Ayastefanos Anlaşmasının değiştirilmesini sağlamış ve
Berlin Konferansında Rusya'nın Kars, Ardahan ve Batum dışında
işgal ettiği topraklardan hemen geri çekilmesi ve Ermeni ıslahatının
bunun ardından yapılması kararlaştırılmış, üstelik ıslahatın 5 büyük
devletin denetiminde uygulanması öngörülmüştür.
Bu tarihten itibaren İngiltere ‘Ermeni ıslahatı’nı kendi meselesi
olarak görecektir.
Ayastefanos Anlaşması
-1878 Tarihli London News İllustrasyonu-
26. Berlin Konferansına İstanbul Ermeni Patrikhanesinden de bir
heyet, İstanbul Ermeni Patriği Mıgırdiç Hırimyan ile birlikte
katılmış ve isteklerini kabul ettiremeyen bu heyet İstanbul’a
"mücadele ve ayaklanmaya girişilmedikçe hiç bir şey elde
edilemeyeceği" yargısıyla dönmüştür.
Ayastefanos Anlaşması ile eline geçirdiği büyük fırsatı Berlin
Konferansı ile kaybeden, ayrıca Batı’ da Yunanistan ve
Bulgaristan'ı İngiliz etkisine terk etmek zorunda kalan
Rusya, Doğu Anadolu'yu doğrudan egemenliği altına almayı
amaçlayan bir politika izlemeye başlamış, bu politikasında
yine Ermenileri kullanmayı denemiştir.
İngiltere ve Rusya'nın Ermeniler üzerindeki mücadelesi,
Türk düşmanlığıyla ünlü Fransız yazar Rene Pinon'un şu
sözleriyle açıkça görülmektedir:
"Rus ve İngiliz etkisi Ermenilerin sırtında çarpışmıştır.
Ermenistan, İngiltere'nin elinde Rus yayılmacılığına karşı
ileri bir karakol olmuştur."
İstanbul Ermeni Patriği Mıgırdiç Hırimyan
(1820-1907)
27. Berlin Antlaşması'nın imzalanmasını izleyen dönemde
Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir.
Bunlardan ilki, Batılı devletlerin Osmanlı devleti üzerindeki
baskı ve müdahaleleri;
ikincisi ise, Anadolu, Suriye ve Rumeli'de yaşayan
Ermenilerin Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu
Anadolu ve Kilikya'da yeraltında örgütlenmeleri ve
silahlanmalarıdır.
Ancak, yerel düzeyde kalan bu komiteler, Osmanlı yönetiminden şikayeti olmayan, barış ve refah içinde yaşayan Ermeni
halkının ilgisini çekmediğinden, başarılı olamamıştır.
Berlin Konferansı, 13 Temmuz 1878
(Sağ tarafta boylu Bismarck, Gyula Andrássy ve Pyotr Andreyeviç Shuvalov ile el sıkışan; Sol taraftaki Alajos
Károlyi, Alexander Gorchakov ve Benjamin Disraeli)
-Anton von Werner (1843–1915)tablosu-
İlk kışkırtmalar Rusya'dan gelmeye başlamış, Rusların bu
tutumu İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha çok
ilgilenmeye yöneltmiştir.
Doğu Anadolu'daki İngiliz Konsolosluklarının sayısı hızla
artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler
gönderilmiştir.
Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu'da 1880'den
itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır.
28. Osmanlı Ermenilerini, içeride kurulan komiteler yoluyla
devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu
kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında
komiteler kurdurulması yoluna gidilmiştir.
Böylece 1887'de Cenevre'de sosyalist eğilimli, ılımlı
militan Hınçak; 1890'da ise Tiflis'te aşırı, terör, isyan,
mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri
ortaya çıkmıştır.
Bu komitelere, “Anadolu topraklarının ve Osmanlı
Ermenilerinin kurtarılması" hedef olarak gösterilmiştir.
İstanbul'da örgütlenen ve Avrupa devletlerinin
dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı
Ermenilerini kışkırtmayı hedefleyen Hınçakların başlattığı
ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele
başlayan Taşnaklarınki izlemiştir.
Ermeni Hinçak Gönüllü Alayinin ikinci bölügü
-Yeridasaret Hayastan- (Genç Ermenistan) gazetesinden. 20 Temmuz 1915-
Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özellikleri; Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş
olmaları ile örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu'ya yayılan misyonerlerin büyük katkısının bulunmasıdır.
29. İlk isyan 1890'daki Erzurum’da gerçekleşti. Bunu, yine aynı yıl
meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat,
Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıali
gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı
Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan
Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen
Adana isyanı izlemiştir.
1906-1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkaslar’da, 517.955
bin Türk, Ermeniler tarafından katledilmiştir. Sayısı tespit
edilemeyenlerle birlikte bu rakam tahminen 2 milyonu
bulmaktadır (T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34, 35.).
İran sınırındaki Hanasor’da Kürt kabilesini katleden Ermeni çetecilerden bir grup (25.7.1897)
(Hanasor’daki çeteciler 1904’te de II.Sasun isyanını çıkarmışlardır.)
-Kaynak : Hagop Mandjikian, Memorial book of the Armenia-
Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı
saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş,
Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük
zararlar vermişlerdir. Örneğin Van'ın Zeve Köyü'nün bütün
halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından
öldürülmüştür.
İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar
Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek daha geniş çapta bir uluslararası sorun
niteliğine büründürülmüştür.
30. 1889 ile 1909 yılları arasındaki yirmi yılda yaklaşık kırk adet Ermeni isyanı ve terörist faaliyeti ortaya çıkmıştır. Aşağıda
bu isyanlar tarih sırasına göre listelenmektedir:
· Musa Bey Vakası (Ağustos 1889),
· Erzurum Ayaklanması (20 Haziran 1890),
· Kumkapı Gösterileri (15 Temmuz 1890),
· Merzifon, Kayseri, Yozgat Gösterileri (1892- 1893),
· Birinci Sasun Ayaklanması (Ağustos 1894),
· Zeytun (Süleymanlı) Ayaklanması (1–6 Eylül 1895),
· Divriği (Sivas) Ayaklanması (29 Eylül 1895),
· Babıali Baskını (30 Eylül 1895),
· Trabzon Ayaklanması (2 Ekim 1895),
· Eğin (Mamuratü’l Aziz) Ayaklanması (6 Ekim 1895),
· Develi (Kayseri) Ayaklanması (9 Ekim 1895)
· Akhisar (İzmit) Ayaklanması (9 Ekim 1895),
· Erzincan (Erzurum) Ayaklanması (21 Ekim 1895),
· Gümüşhane (Trabzon) Ayaklanması (25 Ekim 1895),
· Bitlis Ayaklanması (25 Ekim 1895),
· Bayburt (Erzurum) Ayaklanması (26 Ekim 1895),
· Maraş (Halep) Ayaklanması (27 Ekim 1895),
· Urfa (Halep) Ayaklanması (29 Ekim 1895),
· Erzurum Ayaklanması (30 Ekim 1895),
· Diyarbakır Ayaklanması (2 Kasım 1895),
· Siverek (Diyarbakır) Ayaklanması (2 Kasım 1895),
· Malatya (Mamuratü’l- Aziz) Ayaklanması (4 Kasım 1895),
· Harput (Mamuratü’l- Aziz) Ayaklanması (7 Kasım 1895),
· Arapkir (Mamuratü’l- Aziz) Ayaklanması (9 Kasım 1895),
· Sivas İsyanı (15 Kasım 1895),
· Merzifon (Sivas) Ayaklanması (15 Kasım 1895)
· Ayintab (Halep) Ayaklanması (16 Kasım 1895),
· Maraş (Halep) Ayaklanması (18 Kasım 1895),
· Muş (Bitlis) Ayaklanması (22 Kasım 1895),
· Kayseri (Ankara) Ayaklanması (3 Aralık 1895),
· Yozgat (Ankara) Ayaklanması (3 Aralık 1895),
· Zeytun Ayaklanması (1895–1896),
· Birinci Van Ayaklanması (2 Haziran 1896),
· Osmanlı Bankası Baskını (14 Haziran 1896),
· İkinci Sasun Ayaklanması (July 1897),
· II. Abdülhamid’e Suikast Girişimi (21 Temmuz 1905),
· Adana Ayaklanması (14 Nisan 1909)
31. SASUN İSYANLARI (1894 ve 1897)
Sasun, isyanlarıyla ün salmış bir ilçedir. Birinci Sasun isyanı, Hınçak
komitesince düzenlenmiş ve Kamparsun Boyacıyan vasıtasıyla
uygulanan bir planla yapılmıştır.
Aslında sadece yabancı müdahalesinin çekilmesi amacıyla yapılmış
olan bu isyan hareketi, Ermeni komiteleri ve patrikhanesi vasıtasıyla
her tarafa pek kanlı ve heyecanlı bir şekilde duyurulmuştur.
Avrupa'nın çeşitli başkentlerinde Ermeniler lehine mitingler
düzenlenmiş, parlamentolarda açıklamalar yapılmıştır.
Kamparsum BOYACIYAN 1890 Hınçak örgütünün Anadolu eylem hareketi başkanı ve 1908
Kozan Milletvekili
Soruşturma heyeti, Osmanlı hükümetinin asilere karşı asker göndermekle en kanuni hakkını kullandığını saptamıştır. Bu askerler,
kanlı çarpışmalardan sonra asileri yenebilmişlerdir. Hemen geçilmez dağlara sığınmış olan yaklaşık 3 bin kadar tamamen silahlı
asinin, inandırıcı sözlerle, gazete yazılarıyla hakkında gelinemez…
Bu çeteler de yakınındaki aşiretler de korkunç cinayetler işlediler ve yağmalar yaptılar. Ömer Ağa'nın yeğenini diri diri yaktılar. Gülli
Güzat köyünden üç dört saat ötede İslam kadınlarının ırzına geçtiler, bunları boğazladılar.
Birçok Müslümanlar, gözleri oyularak, kulakları kesilerek, en müthiş ve alçakçasına hakarete uğratılarak, Hıristiyanlığı kabule ve
Haçı öpmeye zorlandılar…”
Bu isyan ve saldırılardan bir kaçından söz edelim…
Olayın nasıl gerçekleştiği konusunda, taraftarlıkla
suçlanamayacak olan New York Herald Amerikan gazetesinde
yayınlanan yazıyı aktarmak yeterli olacaktır:
"Avrupa incelemesi, Ermenilerin, yabancı ülkelerden gelen
tahrikçilerle birlikte isyan etmiş olduklarını göstermiştir. Asiler
İngiltere'den gelmiş modern silahlarla her şeyi yapmışlar, yangın,
adam öldürme,yağmadan sonra düzenli askere de karşı durmuşlar,
kafa tutmuşlar, dağlara çekilmişlerdir.
32. OSMANLI BANKASI BASKINI (14 Haziran 1896),
Osmanlı Bankası Baskını, bütünü ile Taşnak Komitesinin
eseridir.
26 Ağustos günü yapılan baskının nasıl gerçekleştiğini Esat
Uras, Varantyan'ın Ermenice ‘Taşnaksutyun Tarihi’nden şöyle
nakletmektedir:
“… Bombalar şaşılacak sonuç veriyordu, dokunduğunu
derhal öldürmüyor, fakat etlerini parçalıyor, azap, ızdırap
içinde kıvrandırıyordu.
Garo ile beraber Müdürün odasına gidip, şartlarımızı
yazdırdık. Devletler tarafından isteklerimizin yerine
getirilmesini, bu çarpışmaya katılmış olanların serbest
bırakılmasını, aksi takdirde Bankayı kendimizle birlikte
havaya uçuracağımızı bildirdik…"
Banka baskını bitmiş, ancak Ermenilerin o gün asker, polis ve
halk üzerine boşalttıkları bomba ve kurşunlar, İstanbul
Müslüman ahalisini ayağa kaldırmıştır.
İstanbul'daki karışıklık birkaç gün sürmüştür. Bu süre
zarfında Ermeniler de saldırılarını devam ettirmişlerdir.
Osmanlı Bankası Merkez Şubesi, İstanbul
-Wikipedia-
Osmanlı Bankası olayına karışan Ermenilerden bir grup, serbest bırakıldıktan
sonra gittikleri Marsilya’da.
-Nuri Akbayar Koleksiyonu-
33. YILDIZ SUİKASTI (21 Temmuz 1905)
Taşnaklar'ın Türkiye'deki son teşebbüsleri Sultan
II.Abdülhamid'e yapılan suikasttır.
Krisdapor Mikaelyan ile birlikte bir kısmı Kafkasya'nın,
Avrupa'nın çeşitli köşelerinden gelmiş maceracı Taşnaklar
İstanbul merkezinde toplanarak suikast planları için çalışmaya
başlamışlardır.
Nihayet, yabancı konukların bulundukları yerlerde bomba atmak
ve aynı zamanda araba ile büyük bir bomba patlatmak planı ileri
sürülmüştür. Bu konuda uzun tetkikler ve hesaplar yapılmış,
bombaların yabancı memleketlerde hazırlanmasına, denemelerinin
orada yapılmasına ve özel bir araba içinde saatli bomba ile
suikast yapılmasına karar verilmiştir.
21 Temmuz 1905'te Sultan Abdülhamid'e Düzenlenen Yıldız Suikasti.
-A Myth of Terror; Zeitgeschichte, Freilassing [Germany]; Birinci baskı (1986)-
Bütün tertibat tam anlamıyla alınmış olduğu halde, o gün camiden çıktıktan sonra Padişahın Seyhülislam'la görüşmesi ve
bu sebeple birkaç dakika gecikmesi, suikastın başarısız sonuçlanmasına sebep olmuştur.
Patlayıcı madde, 18 Temmuz sabahı, arabacı yeri altındaki demir
sandığa doldurulmuş, içerisine teneke kutu içinde 500 tane kapsül
konmuştur. Her şey hazırlandıktan sonra 21 Temmuz 1905 Cuma
günü Selamlık resminden sonra Sultan Abdülhamid saraya
dönerken camiin önünde bomba patlatılmıştır.
34. ADANA OLAYI (14 Nisan 1909)
Adana’da günlerce süren Ermeni tahrikinin ardından
Ermeniler iki Müslüman gencini öldürüp, katili teslim
etmemekte ısrar edince hadiseler çığ gibi büyümüş ve
yayılmış, Müslümanlarla Ermeniler 3 gün boyunca fiilen
sokak sokak çarpışmışlardır.
Hükümet derhal Dedeağaç'tan Adana'ya asker sevk etmiş,
askerlerin gelmesi üzerine olaylar yeniden alevlenmiş fakat bu
kez çabuk bastırılmıştır.
Cemal Paşa anılarında, Adana olayında 17.000 Ermeni ve 1.850
Müslüman öldüğünü, eğer şehrin nüfus oranı Ermenilerin lehine
olsaydı, bu adetlerin tersine döneceğini, olaylar sırasında
tarafların davranışlarının diğerinden farklı olmadığını
yazmaktadır.
1909, Adana Müslüman Mahallesi yıkıntıları.
-Wikimedia Commons-
Patrikhane kendi yaptırdığı araştırma ile 21.300 ölü rakamına
varmıştır.
Adana'da olaydan sonra sıkıyönetim ilan edilmiş, Müslüman ve
Ermeni suçlular Divan-ı Harp'e sevk edilmişlerdir.
1909, Adana Ermeni Mahallesi yıkıntıları
-Fotoğraf: M. Paboudjian koleksiyonu-
35. Ankara ve Yozgat çevresinde faaliyet gösteren Ermeni çetelerinden bir grup.
-Massacre Exerted by the Armenian on the Turks During World War I Picture,-
TGS Yayınları, Ankara 2001
Diyarbakır'da ele geçirilen silah ve bombalar, tutuklanan Ermeni komitacılardan bazıları.
-Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri-
TC Genelkurmay Başkanlığı Yayını (2001)
Adapazari'nda ele geçirilen bombalar, bomba yapım malzemeleri ve bu bombaları yapan ve
dağıtan kişiler.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Mahzenlerde gizlenen ve fişek yapan Ermeniler.
-Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri-
TC Genelkurmay Başkanlığı Yayını (2001)
36. Sonuç olarak, tüm bu isyanlar ve ayaklanmalar, Ermeni Devrimci örgütleri tarafından Avrupa ve Amerika’da Ermenilerin
Türkler tarafından öldürülmesi olarak yansıtılmış ve bu propaganda Avrupa kamuoyunda ciddi tepkilere yol açmıştır.
Bu yanıltma haberler sonucunda büyük devletler
mevcut reformların uygulanması ve yeni reformların
tasarlanması için Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki
baskılarını arttırmaya karar verdiler.
Osmanlı İmparatorluğu bu talepleri kabul ettiyse
de, gerek Doğu Anadolu’nun elden çıkmasını önleme
amacı, gerek Ermeni isyanlarının bu reformların
uygulanmasını imkansız hale getirmesi nedeniyle
uygulayamamıştır.
Sultan İkinci Abdülhamid, Kırmızı Sultan
“Le Rire”, 134 numara, 29 Мayıs, Paris 1897
Bununla ilgili olarak, Bitlis’te görev yapan Rus konsolosu General Mayewski 1912 yılında şunları kaydediyordu (TC Dışişleri
Bakanlığı Kayıtları);
Döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik
temsilciliklerinin raporları, “Ermeni ihtilalcilerin
hedefinin karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık
vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma
müdahalesini sağlamak” olduğunu kaydetmektedir.
"Abdul Hamlet“
-Wheatcroft, "The Ottomans“-
37. Bir grup Ermeni köylüsü. Önde papaz.
-Fotoğraf: J. Gordon Browne-
“…
1895 ve 1896 yıllarında Ermeni komiteleri Ermenilerle yerel
halk arasında öyle bir kuşku yaydılar ki, bu bölgelerde
herhangi bir reformun yürütülmesi imkansız hale gelmişti.
Ermeni din adamları hemen hemen hiçbir dini eğitim gayreti
içinde değillerdi. Buna karşılık, milliyetçilik fikirlerini
yaymak için çok çalıştılar.
Bu tür düşünceler esrarengiz manastırların duvarları içinde
gelişti ve dini görevlerin yerini Hıristiyanların
Müslümanlara olan düşmanlığı aldı.
1895 ve 1896 yıllarında Asya Türkiyesi’nin pek çok vilayetinde
çıkan ayaklanmaların sebebi ne Ermeni köylülerin büyük
sefaleti, ne de maruz bulundukları baskı idi. Zira bu
köylüler komşularından çok daha zengin ve rahattılar.
Ermenilerin ayaklanması şu üç sebepten ileri geliyordu:
1. Bunların siyasi konularda bilinen gelişmeler,
2. Ermeni kamuoyunda milliyetçilik, kurtuluş ve bağımsızlık
fikirlerinin gelişmesi,
3. Bu fikirlerin Batı hükümetlerince desteklenmesi ve Ermeni
din adamlarının telkin ve çabalarıyla yayılması.
…”
-General Mayewski-
Rusya Genel Konsolosu
Bitlis - Van
38. Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermişlerdir.
Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın
askerden kaçmış, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, ‘vatana ihanet’
suçunu topluca işlemişlerdir.
Osmanlıların 1 Kasım 1914'te İngiltere, Fransa ve Rusya'ya
karşı savaşa girmesi, Ermeni komitelerince büyük bir
fırsat olarak görülmüştür.
Gönüllü alaylar kurarak Rus saflarına katılan Ermeniler,
Rus işgal kuvvetleriyle birlikte Doğu Anadolu topraklarına
girmişlerdir.
Ayrıca, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yeni isyanlar
çıkartılmış, Osmanlı kuvvetleri arkadan vurulmuş, sivil Türk
halkı büyük bir katliama uğratılmıştır.
Bu katliam yalnızca Türkleri hedef almamış Trabzon
civarındaki Rumlar ve Hakkari çevresindeki Museviler de
Ermeniler tarafından katledilmişlerdir.
İzmit’in Kullar köyünde Ermeniler tarafından balta ile katledilmiş Türklerin olay
yerinde çekilmiş fotoğrafları.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Aslında savaşa katılmadan önce Ağustos 1914’te, İttihat ve Terakki yetkilileri, Erzurum’da Ermenilerle bir araya gelerek
onların desteğini almaya çalıştılar.
Taşnaklar da Osmanlı İmparatorluğu savaşa girdiği takdirde sadık vatandaşlar olarak devletlerini destekleyeceklerini
bildirdiler.
39. Ancak bu sözlerini tutmayacaklardı, zira bu toplantıdan iki ay önce, Haziran 1914’te gizlice düzenlenen Taşnak
Kongresi’nde ‘yaklaşan savaşı Osmanlı Devletinden bağımsızlık kazanabilmek için kullanma kararı’ alınmıştı.
Rusya Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaş ilan eder etmez Rus
Ermenileri Rusya ordusuna katılarak Osmanlılara saldırı
hazırlıklarına girişmeye başladılar.
Eçmiyadzin Katogikosu, Rusya’nın Kafkasya genel valisi Vranzof
Dashkof’a Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğuna Ermeniler
konusunda reform yapmak üzere baskıda bulunması halinde,
bütün Rus Ermenilerinin Rusya’yı koşulsuz olarak
destekleyeceğini bildirdi (TC Dışişleri Bakanlığı Kayıtları).
Savaş başlar başlamaz da Taşnak Cemiyeti hücre örgütlerine
bir talimatname yollayarak Osmanlı İmparatorluğu içerisinde
isyanlar çıkarmalarını emretti (TC Dışişleri Bakanlığı Kayıtları) :
“Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye
başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı
orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı
ordularının ilerlemesi halinde ise Ermeni askerler silahlarıyla
birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla
birleşeceklerdir.”
Ermeni terör örgütlerince öldürülen Türkler, Lice, Diyarbakır.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, “komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilaf Devletlerinin ve
özellikle Rusya'nın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya, Kafkasya ve Azerbaycan'da zaferi temin için her türlü vasıta
ile İtilaf Devletlerine yardım edeceğini” bildirmiştir.
40. Bu saldırgan açıklamalar yalnızca Ermeni siyasi organizasyonlarına has değildi. Meclis-i Mebusan’da görev yapan Papazyan,
Pastırmacıyan ve Boyacıyan gibi Ermeni milletvekilleri de kısa süre içerisinde gerilla liderlerine dönüştüler.
Ermeni toplumuna hitaben yazdığı bir bildiride Papazyan şunları
söylüyordu (TC Dışişleri Bakanlığı Kayıtları) :
“Kafkasya'da gönüllü Ermeni alaylarının hazır
bulundurulmalı, bunlar Rus ordularının öncüleri olarak
Ermenilerin yaşadıkları bölgelerdeki kilit noktaları ele
geçirmeli ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni
alayları ile hemen birleşmelidirler”
Venezuella’lı subay ve yazar Rafael de Nogales şunları
yazmaktadır:
"Savaş fiilen başlayınca, Meclis'teki Erzurum Mebusu
Pasdermichan (Pastırmaciyan) üçüncü ordudaki hemen
bütün Ermeni Subay ve askerlerle öte tarafa Rusya'ya geçti.
Kısa bir süre sonra onlarla geri dönerek, köyleri yakmaya,
ellerine geçen bütün masum Müslümanları insafsız şekilde
kılıçtan geçirmeye başladı. Bu kanlı mezalimin zaruri
karşılığı, Osmanlı makamlarının, her halde henüz kaçmayı
başaramadıkları için, halen orduda bulunan Ermenileri
askerlerle jandarmaları silahtan soyutlayarak, onları yol
inşaatında ve malzeme nakliyatında kullanılmak üzere iş
taburlarına nakletmesi oldu."
Osmanlı meclisinde eski Erzurum mebusu olan Karakin Pastırmacıyan'ın ‘Tero’ ve ‘Haço’ çeteleriyle
Kafkaslardaki Rus ordusuna katılmak için ayrılmadan önce katıldığı dini törende.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
41. Rus orduları Doğu Anadolu içlerine doğru ilerledikçe,
gönüllü Osmanlı ve Rus Ermenileri tarafından oluşturulmuş
birlikler tarafından karşılanıyordu.
Osmanlı ordusunda görev yapan Ermenilerin büyük bir
kısmı da orduyu terk ederek silah ve cephaneleri ile Rus
ordusuna katılıyorlardı.
Ayrıca yıllardır Amerikan misyoner okullarında depolanan
silah ve mühimmat bu gönüllü ordusunu silahlandırmak için
kullanılıyordu.
Hacin'de yapılan aramalarda ele geçirilen gaz tenekelerindeki barut, silah ve bombalar ile Hacin
Ermeni mektebinden çıkarılan Ermenistan arması, dinamit, barut kapsül ve fitilleri.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Rus kuvvetleri saflarındaki Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni
birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğunu hissetmiştir. O dönemde Rus ordusunda görev
yapan bazı subayların hatıratı bu zulme bütün açıklığıyla tanıklık etmektedir(TC Dışişleri Bakanlığı Kayıtları).
Silahlanan bu çeteler komitelerin
“kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür"
talimatı üzerine erkekler cephelerde olduğu için savunmasız
kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama
girişmişler, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmuşlar, Osmanlı
birliklerinin harekatını engellemişler, ikmal yollarını kesmişler,
yaralı konvoylarını pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha
etmişler, şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini
kolaylaştırmışlardır.
42. Erzincan’da Hacı Müştak Efendinin evinde katledilen çocuklar ve aile bireyleri.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Ermenilerin katlettiği kadın ve çocuklar
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Bayburt’ta Ermenilerin katlettiği siviller.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Kars’ta ayakları başlarına bağlanarak katledilen Türkler
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
43. Bu konuda İngiliz politikacı ve gazeteci Philips Price şu
ifadeleri kullanmaktadır:
"... Savaş patlak verince bu bölgelerdeki Ermeniler (Doğu
vilayetleri kastediliyor) Kafkasya'daki Rus makamları ile
gizlice temasa geçtiler ve geliştirilen bir yer altı teşkilatı
ile bu Türk vilayetlerinden Rus ordusuna gönüllü sevk
edilmeye başlandı..."
Savaş başlayınca Ermenilerin Ruslarla işbirliğine
giriştiklerini hemen her kaynakta bulabiliyoruz.
Osmanlı ordusundaki Ermeni askerleri.
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
Amerikalı gazeteci Clair Price ise şöyle yazmaktadır:
"1908 Anayasası gereğince Enver Hükümetinin askerlik çağına gelmiş Türkler gibi Ermenileri de silah altına çağırmak
hakkı vardı, ama silahlı bir karşı koyma, özellikle Zeytun'da derhal başladı. Doğu hudutları boyunca Ermeniler Rus
ordusuna kaçmaya başladılar. Enver Hükümeti geri kalanların sadakatinden şüphe ederek onları iş taburlarına sevk
etti."
Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, Türk köylerine baskınlar düzenlemek
suretiyle sivil halka büyük zarar vermişlerdir. Örneğin Van'ın Zeve köyünün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler
tarafından öldürülmüştür.
44. 1915 Martında Rus orduları Van’a doğru ilerlemeye başladılar.
Osmanlı devleti o günlerde Çanakkale'de ve Irak'ta ölüm-kalım
savaşı vermekte, Van bölgesinde bulunan asker ise Rusların
Kafkaslardan yaptıkları saldırılara karşı savaşmaktaydı.
Bunu fırsat bilen Ermeniler 11 Nisan 1915’te Van’da büyük bir
ayaklanma başlattılar, Türk mahallelerine girerek büyük
katliamlara giriştiler ve şehrin kolayca teslim olmasını sağlamaya
çalıştılar.
Van’daki bu ayaklanma ve katliamdan sonra bile Osmanlı Hükümeti Ermenilere, ayaklanmalarını ve Rus ordularına verdikleri
desteği kesmek amacıyla son bir şans vermeye karar verdi.
Patrik ve Ermeni kökenli milletvekillerinin de aralarında bulunduğu Ermeni kanaat önderleri ile bir toplantı düzenledi ve bu
saldırılar önlenemezse ciddi önlemler alınacağını bildirdi.
Van'ın Rus ordusu tarafından işgalini kolaylaştırmak için isyan eden Ermenilerin
Osmanlı askerlerine karşı siperlerdeki fotoğrafı.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
O dönemde Amerika’da yayınlanmakta olan Ermeni gazetesi
Goçnak 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında “Van'da yalnızca
1.500 Türk'ün kaldığını" iftiharla bildirmekteydi (TC Dışişleri
Bakanlığı Kayıtları).
45. 1915 Mayıs ayına gelindiğinde, Ruslar Doğu Anadolu'da
ilerler, İngiliz ve Fransızlar Çanakkale'yi zorlar ve
Güney'de kanal harekatı yapılırken, ülkenin iç durumu
budur.
Zeytun, Van ve Muş'ta isyan çıkmıştır. Van isyanı, şehrin
Ruslar tarafından işgaline yol açmıştır. Zeytun ve Muş
isyanı devam etmektedir.
Ülkenin her tarafı asker kaçakları ile doludur. Her taraf
çetelerin saldırılarına uğramıştır. Eli silah tutan Türklerin
askere gitmeleri neticesinde meydan Ermenilere kalmıştır.
24 Nisan 1915’te tutuklanan Ermeni komite ileri gelenleri.
Sol sütundan aşağıya : Grigor Zohrab, Siamanto, Hovhannes Tlkateentsi, Daniel Varoojan, Ruben
Sevak, Yeroukhan, Rupen Zartarian, Tigran Chyukyurian, Ardashes Harutunian and Tiran Kelekian.
-Wikimedia Commons-
Toplantıdan sonra da saldırıların azalma yerine artma
eğiliminde olması üzerine hükümet sonunda harekete geçti.
24 Nisan 1915’te Ermeni devrimci komiteleri kapatıldı ve bu
komitelerin ileri gelen 235 üyesi devlete karşı suç işlemekten
tutuklandı.
Devlet bir taraftan savaşırken, bir taraftan da isyanlarla uğraşmaktadır. Osmanlı böyle bir durumda tehcir kararı
almak zorunda kalmıştır.
46. Osmanlı hükümetinin bu kararı üzerine harekete geçen
Eçmiyazin Katogikosu Kevork, ABD Cumhurbaşkanı’na şu
telgrafı göndermiştir:
"Sayın Başkan, Türk Ermenistanı’ndan aldığımız son
haberlere göre, orada katliam başlamış ve organize bir terör,
Ermeni halkının mevcudiyetini tehlikeye sokmuştur. Bu
nazik anda Ekselanslarının ve büyük Amerikan Milletinin
asil hislerine hitap ediyor, insaniyet ve Hıristiyanlık inancı
adına, büyük Cumhuriyetinizin diplomatik temsilcilikleri
aracılığıyla derhal müdahale ederek, Türk fanatizminin
şiddetine terk edilmiş Türkiye'deki halkımın korunmasını
rica ediyorum.
Kevork,
Başpiskopos ve bütün Ermenilerin Katogikosu"
İşte her yıl Ermenilerin soykırım günü olarak andıkları bu tarihte değil bir soykırım, bir idam dahi yaşanmamış olup,
tutuklamaların tehcir(yer değiştirme) ile bir bağlantısı da yoktur.
Başpiskopos Kevork'un telgrafını, Rusya'nın Washington
Büyükelçisi'nin ABD'deki temasları izledi. Bütün olup biten,
yasadışı Ermeni komitelerinin kapatılması ve elebaşlarının
tutuklanmasıdır. Fakat Ermeniler olayı bir ‘katliam’ gibi
göstermeye, ABD ile Rusya’yı kendi saflarına çekmeye
çalışmışlardır.
Subatan Köyü'nde, Ermeniler tarafından öldürülen kadın ve çocuklar.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
47. Muş’ta bir Ermeni çetesi, öldürdükleri bir Türk annenin karnından çıkardıkları bebek ile…
48. Savaşta ele geçirdikleri yerlerin kendilerine verileceği ve
bağımsızlıklarının tanınacağı gibi vaatlere kanan Ermeniler,
birçok ihtilal cemiyeti kurmuşlardır (Başbakanlık Osmanlı Arşivleri,
Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Belgeleri (DH.EUM) 2. Şube, Dosya 1, belge 45/2 ).
Ermeniler, yer değiştirme öncesinde başlattıkları tedhiş
faaliyetlerini, göç sırasında da sürdürmüşlerdir. Gerek sınır
bölgelerinde, gerek iç bölgelerde düşmanla işbirliği yapmışlar;
Müslüman halka karşı katliamlarda bulunmuşlardır(Başbakanlık
Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi Belgeleri., nr. 61/50 ; nr. 62/24; nr. 63/175; nr. 64/92;
nr. 64/163; nr. 64/194; nr. 66/51; nr. 46/56; nr. 66/192; BA, BEO, nr. 343464 ).
Erzurum’un Alaca köyü sakini 250 Türk çeşitli binalara doldurulmuş ve
benzin dökülerek yakılmışlardır. Sabah 06.00 da fotoğraf çekildiğinde,
şehitler cenaze tarlası gibi görüntülenmiştir.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Yer değiştirme(tehcir) kararı, bağımsız Ermenistan kurma
hevesine kapılarak savaş içindeki kendi devletlerini arkadan
vuran Ermenilerin verdikleri zararı önlemek amacıyla
zorunlu olarak alınmıştır.
Ruslar ve İtilaf Devletleri'nin Ermenileri nasıl kandırdıkları
ve kışkırttıkları, belgeleriyle sabittir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi,
Şifre Kalemi Belgeleri, nr. 45/115).
49. Diyarbakır'ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki Ermeninin başında bulunduğu
çete tarafından hançer ve kurşunla öldürülen erkek, kadın ve çocuklar.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
50. Bu gelişmeler üzerine, Başkomutan Vekili Enver Paşa duruma bir çare bulmak amacıyla, 2 Mayıs 1915'te İçişleri Bakanı Talat
Paşa'ya şu yazıyı göndermiştir (ATBD Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Aralık 1982, sayı 81, belge 1830.):
Nisan 1915, Rus ordusu Van’a saldırdığında isyan eden Ermeniler siperlerde,
Osmanlı askerlerine karşı savaşırken.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
“Ermenilerin Sevkiyatında Gözetilmesi Gereken Gaye ve
Esaslar“
Van gölü etrafında ve Van valiliğince bilinen belirli yerlerdeki
Ermeniler, isyanlarını sürdürmek için daima toplu ve hazır bir
haldedirler. Toplu halde bulunan Ermenilerin buralardan
çıkarılarak isyan yuvasının dağıtılması düşüncesindeyim.
3. Ordu komutanlığının verdiği bilgiye göre Ruslar 20 Nisan
1915'te kendi sınırları içindeki Müslümanları sefil ve perişan
bir halde sınırlarımızdan içeriye sokmuşlardır. Hem buna
karşılık olmak ve hem yukarıda belirttiğim amacı sağlamak
için, ya bu Ermenileri aileleriyle birlikte Rus sınırı içine
göndermek, yahut bu Ermenileri ve ailelerini Anadolu içinde
çeşitli yerlere dağıtmak gereklidir.
Bu iki şekilden uygun olanın seçilmesini ve uygulanmasını
rica ederim. Bir mahzur yoksa isyancıların ailelerini ve isyan
bölgesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi ve onların
yerine sınırlarımız içine dışarıdan gelen Müslüman halkın
yerleştirilmesini tercih ederim."
51. 27 Mayıs 1915 tarihinde hükümet, savaş bölgelerinde yaşayan
Ermeni nüfusun tehcirine(yer değiştirme) ilişkin kanunu kabul
etmiştir.
Kanun, 1 Haziran 1915 günü dönemin Resmi Gazetesi Takvim-i
Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. (Takvîm-i Vekãyi', 18
Receb 1333 / 19 Mayıs 1331, 7. sene, nr. 2189)
1915, Transkafkasya’da Rusların tarafına geçen Ermeni askerlerden bir grup.
.-Fotoğraf : Underwood & Underwood / Corbis Koleksiyonu-
Ermeniler bu kanunu soykırım kanunu olarak algılamaktadırlar. Oysa kanun maddeleri incelendiğinde tehcirin İmparatorluğun
devamının sağlanması için geçici bir önlem olduğu ve Ermenilere zarar verilmeden uygulanması konusunda düzenlemeler
yapıldığı görülmektedir.
Talat Paşa'nın başlattığı ve Meclis'in de uygun gördüğü yer
değiştirme uygulaması, ‘doğrudan doğruya cephelerin güvenini
sarsacak bölgeleri’ kapsamaktadır. Çünkü Ermeniler bu
bölgelerde düşmanla işbirliği yapmakta ve onların çıkarma
yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmaktaydılar.
Yer değiştirme uygulamasının ilk işareti sayabileceğimiz bu
yazı ile Enver Paşa, Ermenilerin isyan çıkaramayacak şekilde
dağıtılmalarını istemektedir. Söz konusu yazıya göre uygulama
yalnızca Ermenilerin isyan ve karışıklık çıkardıkları yerlerde
yapılacaktır. Nitekim öyle de olmuştur.
52. 30 Mayıs 1915 tarihinde İçişleri, Harbiye ve Maliye Bakanlıklarına
yazılan yazıda, yer değiştirme uygulamasının nasıl yapılacağı
şöyle anlatılmıştır
(Başbakanlık Arşivleri, Başbakanlık evrak odası, nr. 326758):
Ermeniler kendilerine ayrılan bölgelere can ve mal
güvenlikleri sağlanarak rahat bir şekilde nakledileceklerdir.
Yeni evlerine yerleşene kadar yeme-içme giderleri Göçmen
Ödeneği'nden karşılanacaktır.
Eski mali durumlarına uygun olarak kendilerine emlak ve
arazi verilecektir.
İhtiyaç sahipleri için hükümet tarafından ev inşa edilecek,
çiftçi ve ziraat erbabına tohumluk, alet ve edevat
sağlanacaktır.
Geride bıraktıkları taşınır malları kendilerine ulaştırılacak,
taşınmaz malları ve değerleri belirlendikten sonra, buralara
yerleştirilecek olan Müslüman göçmenlere paylaştırılacaktır.
Bu göçmenlerin uzmanlık alanları dışında kalan zeytinlik,
dutluk, bağ ve portakallıklarla, dükkan, han, fabrika ve
depo gibi gelir getiren yerler, açık arttırma ile satılacak veya
kiraya verilecek ve bedelleri sahiplerine ödenmek üzere mal
sandıklarınca emanete kaydedilecektir.
Sevk ve isyan tehcir kanunu
-Başbakanlık Osmanlı Arşivi-
Ermenilerin Sevkiyatında Gözetilmesi Gereken Gaye
ve Esaslar
-Başbakanlık Osmanlı Arşivi-
53. 10 Haziran 1915 tarihinde yayımlanan bir emir yazısı ile de,
göçe tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır.
Bir başkan ile, biri idari diğeri de maliyeci olmak üzere iki
üyeden oluşan ‘Terk edilmiş Mallar Komisyonu’ kurulmuştur.
Bu komisyonlar, boşaltılan köy ve kasabalardaki Ermenilere
ait malları tespit edecek, ayrıntılı defterlerini tutacaktır.
Kanuna göre hazırlanan uygulama emri ile yer değiştirmenin nasıl yapılacağı tüm ayrıntıları ile belli kurallara bağlanmıştır.
Elazığ’a doğru götürülen Ermeniler, Harput, 1915
-Fotoğraf : Wikimedia Commons-
Bu emirde, menkul ve gayrimenkullerin nasıl teslim alınacağı,
araziler ve üzerindeki mahsulün durumu, bunların kayda
alınması, göç edenlere sıcak ve etli yemek verilmesi gibi
konulara dahi yer verilmiştir.
Uygulama emrinde, menkul ve gayrimenkulün yok edilmesi ya
da insanların öldürülmesi yönünde herhangi bir işaret olmadığı
gibi; tam tersine uygulamada hata yapanların idam cezasına
kadar uzanan ağır cezalarla cezalandırılacağı belirtilmektedir.
Bozulabilir eşya ile hayvanlar açık arttırma ile satılacak ve parası korunacaktır. Bu malların Ermeniler dönünceye kadar
korunmasından hem komisyon, hem de bölge yöneticileri sorumlu olacaktır.
54. Osmanlı hükümetinin bu emrin uygulanması sırasında büyük
titizlik gösterdiği anlaşılmaktadır.
Terkedilmiş Mallar Komisyonları eliyle, değerleri üzerinden
sahipleri adına müzayede yoluyla satılan malların paraları
kendilerine ödenmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi
Belgeleri, nr. 53/303).
Hükümet, 3 Ağustos 1915'te mutasarrıflıklara, illere ve
Terkedilmiş Mallar Komisyonlarına şifre telgraf
göndererek, adı geçen malların devlet memurlarınca satın
alınmasını, çeşitli suistimallere meydan vereceği
gerekçesiyle yasaklamıştır (Şifre Kalemi Belgeleri, nr. 54-A/259).
Hükümet her türlü yolsuzluğu önleyecek önlemleri almaktan
geri durmamıştır. 11 Ağustos 1915'te bütün illere gönderilen
bir emir ile de bu konuda alınacak önlemler ve uygulamalar
maddeler halinde belirtilmiştir.
Emir yazılarındaki bu hükümler büyük bir titizlikle uygulandığı gibi, iskan şirketleri kurularak, yerleri değiştirilen Ermenilerden
kalan sanat ve ticaret müesseselerinin de değerleri üzerinden bu şirketlere devredilmesi sağlanmıştır (Şifre Kalemi Belgeleri, nr. 61/31; nr.
60/275; nr. 60/277).
Satılan malların bedelleri Terkedilmiş Mallar Komisyonları tarafından sahiplerine gönderilmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi
Belgeleri, nr.57/348; nr. 57/349; nr. 57/350).
Posta kartı; Ermeni yün tüccarı, Avrupalı bir tüccar ve elemanı, Urfa.
-Fotoğraf : Wikimedia Commons-
55. Ayrıca güzergah seçiminde, kafilelerin güvenlik ve
korunmalarının sağlanması düşüncesi de önemli rol oynamıştır.
Nitekim Kayseri'den, Samsun'dan gönderilenler Malatya
üzerinden; Sivas, Mamuretülaziz (Elazığ), Erzurum ve
çevresinden gönderilenler ise Diyarbekir-Cizre yolundan
Musul'a gönderilmişlerdir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi
Belgeleri, nr. 54-A/157; nr. 56/280; nr. 56/387).
Güzergahların seçiminde tren yolları ve nehir nakliye araçlarının bulunduğu yerler tercih edilmiştir. Bu sırada en güvenli yolun
tren ve nehir yolculuğu düşüncesi bunda önemli rol oynamıştır.
27 Mayıs 1915 tarihli Sevk ve İskan Kanunu ve kanunun
uygulanma şekillerine belirleyen bildirilere uygun olarak;
Ermeni kafileleri, yeni yerleşim alanlarına dağıtılmak üzere yol
kavşakları üzerinde bulunan Konya, Diyarbekir, Cizre, Birecik
ve Halep gibi belirli merkezlerde toplanmışlardır.
Kafilelerin göç ettirildikleri güzergahlar, göçmenlerin
zorluklarla karşılaşmamaları için mümkün olduğu kadar
kendilerine yakın yollardan seçilmiştir.
Ermeni göçmenler, Suriye
-Fotoğraf : Wikimedia Commons-
56. Ayrıca, yetim çocuklar ve dul kadınlar da göç ettirilmeyerek,
yetimhanelerde ve köylerde koruma altına alınmışlar ve
kendilerine maddi yardımda bulunulmuştur(Başbakanlık Osmanlı
Arşivi, Şifre Kalemi., nr. 54/411; nr. 54/450; nr. 54-A/325).
Yer değiştirme sırasında yetim kalan çocuklar da Sivas'a
gönderilerek oradaki yetimhanelere yerleştirilmişlerdir
(Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi., nr. 61/ 18-2).
Yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır. 15 Ağustos 1915'de illere gönderilen şifre telgrafla, Osmanlı
ordusunda subay ve sağlık sınıflarında hizmet gören Ermeniler ve aileleri bulundukları yerlerde bırakılarak göç
ettirilmemişlerdir(Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi., nr. 55/18).
Korunmaya muhtaç Ermeni aileler hakkında 30 Nisan 1916'da
genel bir emir yayınlanmıştır. Bununla, erkekleri askerde
bulunan kimsesiz ve velisiz aileler, Ermeni ve yabancı
bulunmayan köy ve kasabalara yerleştirilmiş, gıda ihtiyaçları
Göçmen Ödeneği'nden verilmiştir.
Bir Ermeni kadın ve çocuğu gıda yardımı alıyorlar.1915
-Fotoğraf : Wikimedia Commons-
12 yaşına kadar olan kimsesiz çocuklar, bölgelerindeki yetimhanelerin yeterli olmadığı yerlerde, zengin Müslüman ailelerin yanına
verilerek yetişmeleri ve eğitimleri sağlanmıştır. Hali vakti yerinde olmayan Müslüman ailelerine Göçmen Ödeneği'nden çocukların
gıda masrafı olarak 30 kuruş (yaklaşık bugünkü 110 $) ödenmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi., nr. 63/147, nr. 64/162).
57. Devlet savaş şartlarına rağmen, yer değiştirme uygulamasının
tam bir düzen içinde yürümesi ve kafilelerin herhangi bir
zarara uğramaması için elindeki bütün imkanları zorlamıştır.
Buna rağmen, cepheye devamlı surette asker ve gıda maddesi
göndermek zorunda kalınması yüzünden göçmenleri taşıyacak
araç bulmakta zaman zaman zorluklarla karşılaşılmıştır.
Bütün bu zor şartlara ve imkansızlıklara rağmen hükümet, yerleri değiştirilen Ermenileri bir düzen içerisinde yeni yerleşim
yerlerine taşımayı başarmıştır.
Ermeniler trenle Musul’a taşınıyor. 1915
-Wikimedia Commons-
Bu yüzden istasyonlarda büyük yığılmalar meydana gelmiştir.
Araç azlığı, taşımanın yer yer aksamasına yol açtığı gibi, hasat
mevsimi olması, araba ve hayvana duyulan ihtiyaç yüzünden
kafilelerin zorlukla hareket etmelerine sebep olmuştur
(Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi Belgeleri., nr. 54-A/393, nr. 54-A/59 ;
nr. 54-A/96.).
58. Bir yandan I.Dünya Savaşı'nın sürmesine rağmen, yer
değiştirmenin düzenli bir şekilde yürümesi ve kafilelerin
herhangi bir zarara uğramaması için azami dikkat
gösterilmiştir.
Nitekim, Amerika'nın Mersin Konsolosu Edward Natan, 30
Ağustos 1915'te Büyükelçi Morgenthau’ya gönderdiği
raporda,
“Tarsus'tan Adana'ya kadar bütün hat güzergahının
Ermenilerle dolu olduğunu; kalabalık yüzünden
birtakım sıkıntıların olmasına rağmen Hükümetin bu
işi son derece intizamlı bir şekilde idare ettiğini;
şiddete ve düzensizliğe yer vermediğini; göçmenlere
yeteri kadar bilet sağladığını; muhtaç olanlara
yardımda bulunduğunu”
belirtmiştir.
(Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Belgeleri
(EUM), Dosya 2D/13 ).
1915’de büyük Ermeni göçü başladığında Orta Anadoludan başlayan demiryolu hattı Toros
Dağlarında sona eriyordu. Buradan Suriye’ye, 1916’da Almanlar Halep demiryolu inşaasını
tamamlayana kadar, karayoluyla devam ediliyordu. Bu fotoğraf, Tarsus’tan Suriye’ye götürülmek
için Toroslardan geçirilen kafileye aittir.
-A Myth of Terror; Zeitgeschichte, Freilassing [Germany]; Birinci baskı (1986)-
59. Ayrıca vilayetler kendi imkanlarına göre yardımlarda
bulundukları gibi, zaman zaman ihtiyaç durumuna göre
merkezden yeni para tahsisleri de yapılmıştır(Şifre
Kalemi., nr. 53/305; nr. 55-A/118).
Bu arada Amerika'dan Ermeni göçmenlere verilmek
üzere gönderilen bir miktar para da Amerikan
misyonerleri ve konsolosları tarafından Hükümetin
bilgisi dahilinde Ermenilere dağıtılmıştır (Şifre Kalemi.,
nr. 60/281).
Harputlu Ermeni göçmenler Amerikalı Ermeniler sponsorluğundaki göçmen kampında, Halep.
-Fotoğraf: SAVE Armenian Photograph Archives-
Gıda sağlanması için Göçmen ve Aşiret Yerleştirme
Müdürlüğü'ne çeşitli emirler verilmiştir
(Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi., nr. 55/152; nr. 55/291; nr. 55/341;
nr. 55-A/17; nr. 55-A/77; nr. 55-A/135; nr. 57/110).
Hükümet, Ermeni tehcirine başlamadan önce bütün vilayetlere yazılar yazarak, bölgelerinden geçecek kafilelerin bütün
ihtiyaçlarının karşılanması için önlem alınmasını ve yiyecek stoklanmasını istemiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şifre Kalemi., nr. 55/291; nr.
55/341; nr. 57/345; nr. 57/351).
Bunun dışında Amerika'da yaşayan bazı Ermenilerin, aralarında topladıkları paraları gizli yollardan göçe tabi tutulan Ermenilere
gönderdikleri anlaşılmaktadır (Şifre Kalemi., nr. 60/178).
60. Yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sevk, yerleştirme
ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916
yılı sonuna kadar ise toplam 230 milyon kuruş harcandığı
belgelerden anlaşılmaktadır.
(İskân-ı Aşâir ve Muhâcirin Müdiriyeti'nin 1915 yılı bütçesi 78.000.000 ; 1916
bütçesi ise 200.000.000 kuruş idi ve bu meblağ, tehcire tabi tutulan Ermeni,
Rum ve Araplarla, düşman istilasına uğrayan bölgelerden gelen Müslüman
muhacirlere sarf edilmekteydi -Başbakanlık Arşivleri, Başbakanlık evrak odası,
no. 334063).
1863-1923 arası Osmanlı parasının değeri incelendiğinde;
100 kuruş = 1 Osmanlı Lirası = 6,6 gr. 24 ayar altın
230 milyon kuruş = 2.300.000 Lira
2.300.000 Lira x 6,6 gr. altın = 15.180.000 gr. altın = 15.180 kg. altın
1 kg. altın = 55.750 $
15.180 kg .altın x 55.750 $ = 846.285.000 $
Bu durumda Osmanlı İmparatorluğunun Ermeni göçü için harcadığı
toplam paranın bugünkü değeri 846 Milyon Dolar’a tekabül
etmektedir.
1 Osmanlı Lirası, 1875
61. Osmanlı Hükümeti, yer değiştirme için bu kadar büyük
paralar harcarken, bir yandan da göçe tabi tutulan
Ermenilerin devlete ve şahıslara olan borçlarını ya ertelemiş
ya da tamamen defterden silmiştir.
Nitekim, Talat Paşa'nın 1 Haziran 1915'te Maraş
Mutasarrıflığına gönderdiği bir şifre telgrafta Ermenilerin
borçlarının alınmaması istenmiş(Şifre Kalemi., nr. 53/200), bütün
vilayetlere 4 Ağustos 1915'te gönderilen bir başka emirde
ise, yerleri değiştirilen Ermenilerin vergi borçları
ertelenmiştir (Şifre Kalemi., nr. 54-A/268).
Diğer taraftan göç halindeki kafilelere hastalık
durumlarında tedavi edilmeleri için sağlık görevlileri
atanmıştır(Şifre Kalemi., nr. 54-A/226).
Ayrıca, yer değiştirmeye tabi tutulanlar arasında bulunan
suçlu zanlıları hakkındaki takibat da ertelenmiştir
(BA, Başbakanlık evrak odası (BEO), nr. 329176).
Tiflis’de Ermeni Göçmenler yün taraklıyor.
-NationalGeographice, Kasım 1919-
62. Ermeni göçmen kafilesi.
-‘Ermenistan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi’ albümü-
Sonuç itibariyle tehcir edilen Ermenilerin güvenliği ve rahatı
için devlet elinden geldiği kadar tedbir almaya çalışmıştır.
Ancak savaş koşulları altında yeterli yiyecek, temiz su,
ulaşım araçları ve hijyen koşulları olmadığı için büyük
sorunlar yaşanmıştır.
Bunun yanı sıra ordu savaşta olduğundan iç güvenlik
yeterince sağlanamamış ve çeteler tehcir konvoylarına
saldırılarda bulunmuşlardır.
Açlık ve salgın hastalıklar gibi Müslüman nüfusun da
muzdarip olduğu felaketler Ermenileri de vurmuş ve tehcir
sırasında binlerce Ermeni ölmüş veya öldürülmüştür.
63. Öte yandan, savaş günlerinin güç koşullarını, araç, yakıt, gıda, ilaç
ve diğer imkanların yetersizliğini, ağır iklim şartlarını ve tifüs gibi
salgın hastalıkların yol açtığı tahribatı da göz önünde tutmak
gerekir.
90 bin kişilik bir Osmanlı kolordusunun Doğu cephesinde soğuk
ve hastalıktan kırıldığı unutulmamalıdır.
Sarıkamış’ta donan Türk askerleri.
-Wikimedia Commons-
Ermenilerin Doğu Anadolu'daki çarpışmalar ve tehcir sırasında
kayıplar verdikleri doğrudur, esasen bunu kimse inkar etmemektedir.
Bir dünya savaşı, bir ayaklanma ve isyan ve bunun sonucu bir tehcir
söz konusudur.
Savaştan kaynaklanan genel asayişsizlik ortamı ve şahsi kin ve
intikam duygulan tehcir edilen kafilelerin birtakım saldırılara
uğramasına neden olmuştur.
Hükümet bu durumu elinden geldiğince önlemeye çalışmış ve sorumlu
gördüğü kimseleri de cezalandırmıştır.
Cephelere uzak bölgelerde, hatta başkent İstanbul'da bile feci
sıkıntılar çekilmiştir.
Bu koşullar ve sıkıntılar yalnız Ermeniler için değil, bütün
Osmanlılar için eşit şekilde geçerlidir ve uğranılan felaketler
herkes için ortak acılar olmuştur.
Ruslar donmuş Türk askerlerini topluyor.
-Wikimedia Commons-
64. Osmanlı Devleti’nin ayaklanmaya karşı koyma harekatı,
1915 yılında ve Osmanlı Devletinin I. Dünya Savaşında
Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya ile savaş halinde
bulunduğu bir zamanda gerçekleşmiştir.
Ermeni isyancılar, Urfa. Temmuz 1915
-Wikimedia Commons-
Harekat, Ermenilerin bağımsızlık isteği ile ayaklanma
başlatmaları, düşmanla işbirliğinde bulunmaları ve savaş
zamanında vatana ihanet suçunu işlemeleri,
Müslüman halka karşı katliamlar yapmaları karşısında
başlatılmıştır.
Müslüman halkın kendini savunması, ancak bu savunmanın
da zaman zaman maksadını ve sınırlarını aşması,
intikam veya ‘zarara karşılık’ eylemlerini kapsaması gibi
nedenler, Osmanlı Devletinin gerekli ve orantılı önlemleri
alması sonucunu doğurmuştur.
65. Bu sırada, silahlı bir çatışmada yararlanılabilecek
bütün erkek bireyleri orduda silah altında ve çeşitli cephelerde
savaşmakta olan Müslüman sivil halk,
kendisine karşı girişilen katliamlara karşı kendi olanaklarıyla
kendini savunmaya çalışmıştır.
Zaman zaman intikam, zaman zaman zarara karşılık
düşüncesiyle hareket edildiği de olmuş, ancak esas olarak,
zaten çökmekte olan devlet otoritesinin zaaf içinde bulunduğu
mahallerde, bunu fırsat bilen
gasp, soygun, adam öldürme amaçlı silahlı kişiler ve
gruplar etkin olmuşlardır.
Silvan civarında, Beşnik Ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve
kardeşlerinin başında bulunduğu Ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde
Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan
erzak kafilesi, jandarması ve subayları.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Bütün tarafları etkileyen bu acı olayları –deyim yerindeyse-
tetikleyen unsur sanıldığının aksine Müslüman halk değil,
düşmanla işbirliği içinde hareket eden
ve kendilerince bir ulusal kurtuluş savaşı süreci başlatmayı uman
silahlı Ermenilerden kurulu çetelerin,
savunmasız ve masum sivil Müslüman halka yönelik
etnik temizlik ve katliam eylemleri olmuştur.
66. Rusya, 1917 Ekim Devriminin ardından Brest-Litowsk
antlaşmasını imzalayarak savaştan çekilmiş ve Doğu
Anadolu’yu boşaltmaya başlamıştır.
Çekilirken bölgeyi Ermeni gerilla liderlerinin insafına terk
etmiş, onlara silah ve mühimmat da sağlamıştır.
Ermeni çeteleri bu güç boşluğundan yararlanıp pek çok
şehir ve kasabayı işgal ederek büyük zulümlerde
bulunmuşlardır.
Ermeniler tarafından kuyulara atılmış ve vücutlarının çeşitli yerleri balta ile
parçalanmış şehitler. (10 Şubat 1918)
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Arşiv belgelerine göre 1914 ila 1921 arasında Ermeniler
tarafından katledilen Müslüman nüfusun sayısı 518.000’i
bulmuştur 1906-1922 yılları arasında Anadolu’da ve
Kafkaslar’da, 517.955 bin Türk, Ermeniler tarafından
katledilmiştir. Sayısı tespit edilemeyenlerle birlikte bu
rakam tahminen 2 milyonu bulmaktadır (T.C. Başbakanlık Devlet
Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34, 35.).
67. Kars’ın Subatan köyünde Ermeni katliamının feci bir örneği:
Kadınlar, çocuklar; annelerinin karnından çıkarılan bebekler
(25 Nisan 1918)
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
68. Balta ile Katliam: İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen Müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen
fotoğrafı
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
69. Savaşın sonlarına doğru toparlanan Osmanlı ordusu Ermenileri
geri püskürtmeyi başarmış, Erivan ve Eçmiyadzin dışında kalan
topraklarda ilerleyerek Bakü’ye kadar olan bölgeyi kontrolüne
almıştır.
Ancak Mondros mütarekesinden sonra bir kez daha geri
çekilmek zorunda kalmıştır.
Mondros Mütarekesi, Ermenistan'ın kurulması
konusunda önemli bir adım olmuştur.
1918 Nizamnamesi hükümlerine uygun olarak 6 Aralık 1918
tarihinde İstanbul'a gelen Ermeni Patriği Zaven Efendi,
bağımsız bir Ermenistan kurulması için bir teşkilat kurmuş,
silah, mermi ve para yardımlarını toplayarak maddi yönden
eksiklerini tamamlamaya çalışmış ve Rum Patrikhanesi'nden de
geniş ölçüde destek almıştır.16 Şubat 1918'de, Erzincan'ın Vagarir köyünde, Ermeniler tarafından katledilen
ve bir evin arkasında bulunan Türkler.
-TC Genelkurmay Başkanlığı Arşivi-
Türkiye Ermenileri'nin temsilcisi sıfatı ile Bogos Nubar Paşa, 30 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletlerine başvurarak,
bağımsız bir Ermenistan'ın kurulmasını ve bu bağımsızlığın İtilaf Devletleri ile Cemiyet-i Akvam'ın himayesi altına
konulmasını istemiştir.
70. Bogos Nubar Paşa ile de görüşerek onu bazı hususlarda aydınlatan
Zaven Efendi, bir taraftan da Lord Cecil, Lord Curzon ve
yardımcısı Lord Harding ile görüşmüş, Fransız Chambon ve
Yunan Başbakanı Venizelos ile müzakerelerde bulunmuştur.
Ermenilerin minnettarlığını arz etmek üzere İngiltere Kralı
V.George'u da ziyaret etmiştir.
Londra'dan Paris'e dönüşünde ise Fransa Cumhurbaşkanı ve
Başbakanı ile görüşen Zaven Efendi, İstanbul’a sonuçtan çok
umutlu dönmüştür.
İstanbul Ermeni Patriği Zaven Efendi (Zaven Egyazaryan,
( 1868-1927)
1919 Paris Barış Konferansına Osmanlı Ermenilerini temsilen katılan Bogos Nubar Paşa ile Ermenistan Cumhuriyetini
temsilen katılan Avetis Ahoranyan yaptıkları konuşmalarda Osmanlı İmparatorluğundan toprak talebinde bulunmuşlar ve
Ermeni nüfusu hakkında bilgi vermişlerdir..
Diğer taraftan, aynı meselenin gerçekleşmesi konusunda
çalışmalarda bulunmak üzere Patrik Zaven Efendi de, 12 Şubat
1919 tarihinde İstanbul'dan Paris'e ve oradan da Londra'ya
gitmiştir.
72. Ardından, büyük hayaller peşinden koşan Taşnak
denetimindeki Kafkas Ermeni Cumhuriyeti,
kuruluşunun I. Yıldönümü olan 28 Mayıs 1919'da
“Ermenistan olarak , Brest-Litovsk anlaşmasının
ardından Osmanlı İmparatorluğuna iade edilmiş olan
Doğu Anadolu’yu ilhak ettiğini" açıklamıştır.
1919 sonbaharında Ermeni İddialarını incelemek ve
tavsiyede bulunmak üzere, Amerikan Başkanı
Wilson, Anadolu'ya General James G. Harbord
liderliğinde bir Amerikan soruşturma komitesi
göndermiştir.
Paris Banış Konferansı 1919
-Library of Congress Prints and Photographs Division (Kongre Kütüphanesi baskı ve fotoğraf bölümü) Washington, D.C.-
1919 Eylül ve Ekim aylarında Türkiye'de
incelemeler yapan Harbord heyeti, vardığı
sonuçları bir rapor halinde ABD Kongresine
sunmuştur.
73. Gerçekleri yansıtan bu raporda;
"Türkler ile Ermenilerin barış içinde yüzyıllarca yan yana
yaşadıkları, tehcir sırasında Türklerin de Ermeniler kadar acı
çektikleri Türk köylerinin yakıldığı, savaşa giden Türk
köylülerinden en çok %20'sinin geri dönebildiği, I. Dünya
Savaşının başlangıcında Ermenilerin Türkiye Ermenistanı denilen
bölgelerde hiçbir zaman çoğunlukta olmadıkları, tehcir edilen
Ermenilerin geri dönmeleri halinde tek bir yerleşim merkezinde
dahi çoğunluğu oluşturamayacakları, geri dönen Ermenilerin
tehlike içinde bulunmadıkları ve olaylara ilişkin acıklı ve korkunç
iddiaların doğru olmadığının tespit edildiği“
belirlenmiştir.
ABD Kongresi bu rapor üzerine 1920 Nisanında Ermenistan'a
mandater olunmasını reddetmiştir.
10 Ağustos 1920'de Ermenileri bir kez daha umutlandıran
Sevr Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma, Osmanlı Devletinin
Ermenistan'ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanımasını
hükme bağlamış, sınırın tespitini ise Başkan Wilson'un
hakemliğine bırakmıştır.
General James G. Harbord
-www old-picture.com-
74. Bilindiği üzere Sevr Anlaşmasının imzalandığı 10 Ağustos 1920'de Türkiye'de biri İstanbul'da Osmanlı Hükümeti, diğeri Ankara'da
Meclis Hükümeti olmak üzere iki Hükümet bulunmaktadır. Sevr'i imzalayan Osmanlı Hükümetidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün
Ankara Hükümeti "Ermeni Sorununu" yakında kendi başına halledecektir.
Fransızların kurduğu Ermeni Lejyonu, Adana 1916
-www.frmtr.com
Mondros Mütarekesi sonrasında Fransızlar Adana vilayetini, İngilizler de Urfa, Maraş ve Antep'i işgal etmişlerdi.
Daha sonra İngilizler kendi işgal bölgelerini Fransızlara bırakmışlar ve Fransızların beraberlerinde getirerek Fransız üniforması
giydirdikleri Ermeniler, Türklere saldırmaya başlamışlardır.
Bu zulüm Türklerin tepkisiyle karşılaşmış ve Fransız-Ermeni işgaline karşı Türk direnişi örgütlenmiştir.
Bunun üzerine yine Türklerin Ermenileri katlettikleri propagandası başlamış, ancak başta Fransız komutanlığı olmak üzere bu kez
Ermenilere kimse inanmamıştır.
Kilikya Fransız Ordusundaki Ermeni Askerler
-www.armenian-history.com
75. ABD Kongresinin Ermenistan için mandaterliği kabul etmemesinden sonra,
Kafkas Ermeni Cumhuriyetine bağlı düzenli birlikler ve çeteler 1920
Haziranında Türkiye'ye karşı saldırıya geçmişler, Eylülde bu kez Mustafa
Kemal’in Ankara Hükümeti karşı taarruz emretmiş ve Türk kuvvetleri
Ermenileri ağır yenilgilere uğratarak Kars dahil bütün Türk topraklarını
kurtarmışlar ve sınırı da aşarak Gümrü'ye girmişlerdir.
Bu yenilgi karşısında Ermeni Hükümetinin barış istemesi üzerine 3 Aralık
1920'de Gümrü (Alexandropol) Anlaşması imzalanmıştır. Ermeniler bu
anlaşma ile Sevr'in geçersiz olduğunu kabul etmişler ve Türkiye'ye yönelik
toprak taleplerinden resmen vazgeçmişlerdir.
Ancak bu anlaşma onaylanmadan Kızıl Ordu Erivan'a girmiş ve Sovyet
Ermeni Hükümeti kurulmuştur.
Erivan'da yönetim Vratzian'ın 18 Şubat 1921'de giriştiği ayaklanma ile
tekrar Taşnakların eline geçmiştir. Vratzian Hükümeti 18 Martta
Ankara'ya bir heyet göndererek Ankara Hükümetinden Bolşeviklere karşı
yardım istemiştir.
Gümrü kahramanı Kazım Karabekir Paşa
-Wikimedia Commons-
Tarihin ne garip cilvesidir ki, daha 2 yıl önce Doğu Anadolu topraklarını ilhak ettiğini açıklayan Taşnak Hükümeti bu kez
varlığını devam ettirebilmek için Ankara'nın yardımını talep etmektedir. Bu Taşnak Hükümeti uzun ömürlü olamamış ve
Sovyetler Erivan'da yeniden iktidarı ele geçirmişlerdir.
76. Türkiye 16 Mart 1921'de Sovyetler Birliği ile Moskova
Anlaşmasını imzalamış ve bugünkü Türk- Sovyet sınırı çizilmiştir.
Bu anlaşmanın tamamlanması amacıyla bu kez 13 Ekim 1921'de
Sovyet Ermenistan’ı ile Kars Anlaşması imzalanmıştır.
Her iki anlaşmada da Sevr'in tanınmadığına ilişkin hükümler yer
almaktadır. Böylece, Taşnak Hükümetinden sonra, Sovyet Ermeni
Hükümeti de her türlü talepten vazgeçmiş olmakta ve Sevr'in
geçersizliği bir kez daha belgelenmektedir.
Moskova Anlaşması, 16 Mart 1921
-Wikimedia Commons-
Sovyet Ermenistan’ı Adalet ve İşçi Komiseri Şahverdof Kars
Anlaşmasının imza töreninde yaptığı konuşmada, "bundan böyle
bu iki milleti başkalarının çıkarları uğruna birbirlerinin üzerine
saldırtmanın mümkün olamayacağını" vurgulamıştır.
Doğu Cephesinin bu şekilde tasfiye edilmesinden sonra, Güney
Cephesi de 20 Ekim 1921'de Fransa ile imzalanan Ankara
Anlaşması ile tasfiye edilmiş ve Fransız kuvvetleri
beraberlerinde getirdikleri Ermeni lejyonunu ve mahalli
komitecileri yanlarına alarak çekilmişler, mahalli Ermeni halkının
büyük kısmını da adeta zorla beraber götürüp Lübnan'a
yerleştirmişlerdir. Aynı olaya Hatay'ın anavatana katılmasında da
şahit olunacaktır.
77. 24 Temmuz 1923'de imzalanan ve Sevr'in yerini alan Lozan Anlaşmasında ise Ermeniler hakkında hiçbir hüküm yer
almamıştır. Böylece mesele Lozan'da bütünüyle çözümlenmiş olmakta ve Ermenilerin bugün Sevr'e dayalı olarak
birtakım iddialarda bulunmaları da hiçbir anlam taşımamaktadır.
Lozan Anlaşması İmza Töreni, 1923.
-Jullien Frères fotoğrafı- www.lausanne.ch-
Atatürk, Lozan'ı imzalayan İsmet İnönü’yü Ankara'da karşılarken. (15.08.1923)
-www.isteataturk.com-
78. Birinci Dünya Savaşının hemen sonrasında, İtilaf Devletleri
ordularının İstanbul ve diğer bölgeleri işgal etmelerinin ardından,
yüzlerce siyasi ve askeri lider ile Osmanlı aydını ‘savaş suçlusu’
oldukları iddiası ile İngilizler tarafından Malta Adası'na
gönderilerek hapsedilmiştir. Malta'da tutuklu bulunan kişiler
hakkında suç kanıtlarının bulunabilmesi için Osmanlı arşivlerinde
geniş çaplı araştırmalar yapılmıştır.
Malta Hapishanesi.
-A Myth of Terror; Zeitgeschichte, Freilassing [Germany]; Birinci
baskı (1986)-
MALTA SÜRGÜNLERİ KONUSU
Araştırmalar sonucunda, ne zamanın İstanbul Hükümeti, ne de
Malta'daki tutuklular hakkındaki suçlamaları ispat edebilecek
nitelikte hiçbir kanıt mahkemeye sunulmamıştır. İngiliz Hükümeti
kendi arşivlerinde ve ABD Hükümetinin Washington'daki
arşivlerindeki raporlar üzerinde de araştırmalar yapmış, ancak
yine hiçbir sonuca ulaşamamıştır.
Nitekim, ABD arşiv raporları arasında bulunan ve Washington'daki
İngiliz Büyükelçisi R.C. Craigie tarafından Lord Curzon'a 13
Temmuz 1921'de çekilen mesajda şöyle demektedir:
"Malta'da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum...
Yeterli delil oluşturabilecek hiçbir sorun mevcut değildir. Söz konusu raporlar, hiçbir şekilde, Türkler hakkında Majesteleri
Hükümeti'nin halen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yararlı olabilecek delilleri bile ihtiva eder görünmemektedir (İngiliz Milli
Arşivi-Yabancılar Dairesi (PRO.FO). 13 Temmuz 1921, 371 / 6504 / E.8519)."
79. Mustafa Kemal Paşa, Malta sürgünleriyle ilgili olarak 20-22
Ekim 1919 günleri yeni kabinenin Bahriye Nazırı Salih Paşa ile
görüşmüş;
“Malta’ya sürülmüş olanların, ilgili mahkemelerimizde
yargılanmak üzere, İstanbul’a getirilmeleri yoluna gidilmesi
ve zulüm yapmış Ermenilerin de mahkemeye verilmesi”
kararı alınmıştır.
İkinci İnönü Zaferinden birkaç gün sonra Malta sürgünleri
serbest bırakılmaya başlanmıştır. Ardından 30 Ekim 1921’de
İngiliz esirlerle Malta sürgünleri değiş tokuş yapılıp tamamı
sürgünden kurtulmuşlardır.
Ayrıca, "Şimdiye kadar hiçbir şahitten, tutuklular hakkında yapılan
suçlamaların doğru olduğunu kanıtlayan bir ifade alınmış değildir.
Esasen, herhangi bir şahit bulunup bulunamayacağı da belli değildir;
zira Ermenistan gibi uzak ve ulaşılması zor bir ülkede ve özellikle bu
kadar uzun bir zaman geçtikten sonra şahit bulunmasının ne ölçüde
zor olduğunu belirtmek dahi gereksizdir" (İngiliz Milli Arşivi-Yabancılar
Dairesi (PRO.FO). 29 Temmuz 1921. 371 / 6504 / E.8745) ifadeleri de Kralın
İngiliz Hükümeti'nin Londra'daki Hukuk Danışmanlarına aittir.
Malta Sürgünleri
-aydinpost.com-
Sonuç olarak; Malta'daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden ve duruşma yapılmaksızın serbest
bırakılmışlardır.
80. KARS - SUBATAN TOPLU MEZAR KAZISI
(20.6.1991)
Subatan'da bulunan üç ayrı mezar yerinden Köseoğulları
mahallesindeki saman damın 180'in üzerinde, Tıptıp
sokağında 257'nin üzerinde çocuk ve Köy Camii'nin
güneyindeki merekte 350'nin üzerinde şehidin gömülü
olduğu arşiv belgeleri ve tanık ifadeleriyle belirlenmiştir.
VAN - ZEVE TOPLU MEZAR KAZISI (4.4.1990)
Yakın çevredeki 8 köyden topladıkları yaklaşık 2000-2500 kişilik bir
topluluğu zorla Zeve köyüne getiren Ermeni çeteciler, bunları rast
gele evlere ve ahırlara doldurup delici ve kesici aletlerle işkence
yaptıktan sonra insanların üzerine ateş açmışlardır. Ardından da
bütün evler yakılmıştır. Kazıda ortaya çıkarılan malzemeler Van
Müzesi ‘Katliam Bölümü’nde sergilenmektedir."
81. ERZURUM DUMLU - YEŞİLYAYLA KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI (7.1.1988)
Kazı alanında ay-yıldız süslü tütün tabakası, Kur'an-ı Kerim
sayfaları, mermi kovanları, yarı-yanık ahşap direk
parçaları, uzun saç örgüleri, ipekli elbise parçaları ve küçük
giysi düğmeleri bulunmuştur. Toplu mezardan 100'e yakın
iskelet çıkarılmıştır
Kazıda ortaya çıkan malzemeler Erzurum Müzesi'nde
sergilenmektedir.
IĞDIR OBA KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI (1.3.1986)
Yapılan kazıda 6 x 8 m. boyutlarındaki yapının kuzeye
bakan kapısının iç bölümünde başlatılan ilk açmada, ‘Kapalı
Demir Kilit’ bulunmuş, daha sonra odanın orta kısmında
yapılan ikinci açmada 1 m.'lik üst dolgu toprağın altında
90'a yakın insan iskeletine ulaşılmıştır. Bazı kafataslarının
üzerinde delik, çatlak ve kırıkların olduğu görülmüştür.
Odanın ortasındaki tandırın güneyinde bulunan taş altlık,
yapının toprak damlı örtüsünü taşıyan tek ahşap direğe ait
olmalıdır ve bu direğin yanık parçaları da elde edilmiştir.
82. IĞDIR HAKMEHMET KÖYÜ TOPLU
MEZAR KAZISI (5.10.1999)
ERZURUM TEPEKÖY TOPLU MEZAR
KAZISI (5.6.2010)
BİTLİS SARAY MAHALLESİ TOPLU MEZAR
KAZISI (3.10.2010)
KARS ARPAÇAY – KÜÇÜK ÇATMA KÖYÜ
TOPLU MEZAR KAZISI (23.8.2010)
ARDAHAN YANIK CAMİ TOPLU MEZAR
KAZISI (22.10.2010)
GİRESUN GÖRELE - MAHSUTLU KÖYÜ
TOPLU MEZAR KAZISI (22.10.2010)
VAN GEVAŞ - YANIKÇAY KÖYÜ TOPLU
MEZAR KAZISI (19.10.2010)
VAN ERCİŞ – ÇAVUŞOĞLU SAMANLIĞI
TOPLU MEZAR KAZISI (5.10.2009)
ERZURUM PASİNLER - TIMAR KÖYÜ
TOPLU MEZAR KAZISI (7.7.1993)
83. TARİH YER ÖLÜM
1914-2-21 Kars, Ardahan 30.000
1916-5-8 Pasinler 2.000
1916-5-8 Tercan 563
1916-5-8 Van, Tatvan 1.600
1915-5-9 Bitlis 40.000
1916-5-8 Bitlis 10.000
1915-5-9 Bitlis 123
1915 Van 44
1916-5-22 Van 1.000
1916-5-22 Köprüköy / Van 200
1916-5-22 Van 15.000
1916-5-22 Van 8
1916-5-22 Van 8.000
1916-5-22 Van 80.000
1916-5-22 Van 15.000
1916-5-23 Of 5
1916-5-23 Trabzon 2086
1916-5-23 Van 300
1916-5-11 Van 44.233
1916-5-11 Malazgirt 20.000
1916-6-11 Bitlis 12
1916-4-1 Van, Reşadiye 15
1916-6 Van Abbasağa 14
1916-6 Edremid, Vastan 15.000
1915-4 Bitlis 29
1915-4 Muradiye 10.000
1915-5 Van 20.000
1915-2 Haskay 200
1915-2 Dutak 3
1915-4 Van 120
1915 Van 150
1915-5 Bitlis 16.000
1916-5 Muş 500
TARİH YER ÖLÜM
1916-5-25 Bayezid 14.000
l 915 Muş 800
l 915-8 Müküs 126
l 915-6-7 Müküs Sehan 121
l 915-7 Muş Akçan 19
1915 Muş 10
l 915 Bitlis Hizan 113
l 915 Van 5200
1916-8-14 Bitlis 311
1916-6-6 Şatak Serir 45
1916-6-6 Şatak 1150
1916-1-15 Terme 9
1919-1-25 Kars 9
1919-1-21 Kilis 2
1919-2-26 Adana, Pozantı 4
1919-5-18 Osmaniye 1
1919-6-13 Pasinler 3
1919-6-3 Iğdır 8
1919-7-7 Kars, Göle 9
1919-7-9 Kağızman 6
1919-7-9 Kurudere 8
1919-7-8 Mescidli 4
1919-7-8 Gülyantepe 10
1919-7-11 Mescidli 20
1919-7-19 Bulaklı 2
1919-7-24 Kars, Kağızman 9
1919-7 Sarıkamış 803
1919-7 Sarıkamış 695
1919/8 Muhtelif Köyler 2502
1919-7-5 Kağızman 4
1919 Tiknis, Ağadeve 5
1919-7-19 Pasinler 2
1919 Nahçıvan 4000
TARİH YER ÖLÜM
1919-7 Kurudere 8
1919-7-4 Akçakale 180
1919 Sarıkamış 9
1919-8-15 Erzurum 153
1919-8-15 Erzurum 426
1919-9 Allahüekber 3
1919-9-14 Sarıkamış 2
1919-11-11 Maraş 2
1919-11 Adana 4
1919-11-16 Ulukışla 7
1919-12-7 Adana 4
1920-1-22 Antep 1
1919-9 Ünye 12
1920-2-28 Pozantı 40
1920-2-10 Çıldır 100
1920-3-9 Zaruşat 400
1920-2-2 Şuregel 1350
1338-3 Maraş 4
1920-3-22 Şuregel, Zaruşat 2000
1920-3-9 Zaruşat 120
1920-3-16 Kağızman 720
1920-4-6 Gümrü 500
1920-4-28 Kars 2
1920-5-5 Kars 1774
1920-5-22 Kars 10
1920-7-2 Kars, Erzurum 408
1920-7-2 Zengibasar 1500
1920-7-27 Erzurum 69
1920-2-1 Zaruşat 2150
1920-5 Kars, Erzurum 27
1920-8 Oltu 650
1920-8 Kars, Erzurum 18
1920-10-15 Bayburt 1387
TARİH YER ÖLÜM
1920-10-20 Göle 100
1920-10-17 Pasinler 9287
1920-10-18 Tortum 3700
1920-10-19 Erzurum 8439
1920-10-26 Kars civarı 10693
1920-10-?8 Aşkale 889
1919-1-6 Zaruşat 86
1920-12-1 Kosor 69
1920-12-3 Göle 508
1920-12-4 Kosor 122
1920-12-4 Kars, Zeytun 28
1920-12-4 Sarıkamış 1975
1920-12-6 Göle 194
1920-12-7 Kars, Digor 14620
1920-12-14 Sarıkamış 5337
1920 Göle 600
1920 Kars 3945
1920 Haramivartan 138
1920 Nahçıvan 64408
1920-11-29 Zarcışat 1026
1921-2 Zenibasar 18
1920 Nahçıvan 5307
1920-2 Kars civarı 561
1920-12 Erivan 192
1921 Karakilise 6000
1921-11-21 Pasinler 53
1921-11-21 Erzurum 1215
1918 Hınıs 870
1918 Tercan 580
1921 Nahçıvan 12
1921 Bayburt 580
1921 Arpaçay 148
1906-1922 YILLARI ARASINDA ANADOLU'DA VE KAFKASLAR'DA ERMENİLER TARAFINDAN KATLEDİLEN TÜRKLERE AİT TABLO
(Kaynak : Devlet Arşivleri)
84. TARİH YER ÖLÜM
1906-2-11 Revan 25 köy halkı
1915-5-9 Bitlis 1 köy halkı
1915-5-9 Bitlis Sayı belirsiz
1916-5-22 Van Sayı belirsiz
1916-5-23 Van Sayı belirsiz
1915-5-11 Trabzon Sayı belirsiz
1916-6-11 Bitlis Sayı belirsiz
1916-6-11 Van Sayı belirsiz
1916-6-11 Başkala Sayı belirsiz
1915-6-11 Van 180 hane
1915-6 Bitlis 100 hane
1915-5 Van Sayı belirsiz
1915-6-10 Maçka Sayı belirsiz
1914-12-17 Eleşkird Sayı belirsiz
1916-5-23 Hınıs Sayı belirsiz
1915-12 Muş Sayı belirsiz
1915-1 Muş 2 köy halkı
1915 Elaziz Sayı belirsiz
1915-8 Gevaş Sayı belirsiz
1915-2 Şatak 9 köy halkı
TARİH YER ÖLÜM
1915 Hizan Sayı belirsiz
1916-6-3 Diyarbakır 55 köy halkı
1916-5 Tercan 30 köy halkı
1919-1-25 Ardahan Sayı belirsiz
1919-7-8 Gülantab 2 köy halkı
1919-7-16 Büyük Vedi Sayı belirsiz
1919-7-25 Gümrü Sayı belirsiz
1919-7-12 Kars 1 aile
1919-7 Artvin Birçok
1919-7 Bayezid Birtakım
1919-8 Nahçıvan 3 köy halkı
1919 Sarıkamış Çok sayıda
1919 Sarıkamış 1 köy halkı
1919 Sarıkamış Sayı belirsiz
1919-8-15 Erzurum 30 hane
1919-7-12 Kars 2 aile
1919-8-12 Kars Sayı belirsiz
1919-8-12 Kars Tüm erkekler
1919-8-12 Kars Bütün halk
1922-8-18 Kars Tüm erkekler
TARİH YER ÖLÜM
1919-8-31 Sarıkamış Bütün halk
1919-8-31 Kağızman Sayı belirsiz
1919-8-18 Kağızman Sayı belirsiz
1919-9 Karaurgan Sayı belirsiz
1919-9-14 Sarıkamış Sayı belirsiz
1920-3-3 Kozan Çok sayıda
1920 Şuragel Sayı belirsiz
1920-3-9 Zaruşad Sayı belirsiz
1920-3-16 Kağızman Sayı belirsiz
1920-5-24 Kars Civarı Sayı belirsiz
1920-7-27 Oltu-Göle Tüm erkekler
1920-5-24 Kars civarı Bütün halk
1920-12-3 Kars Sayı belirsiz
1919 Kars civarı Bir kaç çadır
1919-3 Kars civarı 85 hane
1919-3 Sarıkamış 1 köy halkı
1919-2 Iğdır Yüzlerce kişi
1920 Kars civarı Sayı belirsiz
1920-11 Erivan-Kars Sayı belirsiz
1918 Tekman Sayı belirsiz
SAYI TESPİTİ YAPILAMAYAN OLAYLAR TABLOSU
(Kaynak : Devlet Arşivleri)
85. Doğu Anadolu’da katledilenlerin Ermeniler değil Türkler olduğu gerçeğinden yola çıkarak, tarihin bu
bölümünün yeniden yazılması gerektiği anlaşılmaktadır.
IĞDIR SOYKIRIM ANITI VE MÜZESİ
Soykırım anıtı, Iğdır şehrinin doğu girişinde yani Azerbaycan, İran ve Ermenistan'dan gelen yolların
kavşağında inşa edilmiştir..