SlideShare a Scribd company logo
1 of 208
hikmet damlaları
TAM
METİN
hikmet damlaları
tebder.tr.gg 1
hikmet damlaları
s e k i z i n c i k i t a p
TEB-DER (TOKAT EHLİBEYT DERNEĞİ)
EĞİTİM YAYINLARI
ŞİİR SERİSİ
İLK YAYIN TARİHİ: EKİM 2011
İKİNCİ YAYIN TARİHİ: MART 2012
SERİ: 906.005.201.167
YAZAR: ERKAN YAZARGAN
DAĞITIM: TEB-YAYIN DAĞITIM
İLETİŞİM TELEFON: +90 535 063 84 23
WWW.HİKMETDAMLALARİ.TR.GG
DİZAYN: TEB-DER DİZAY OFİSİ
KİTABIN ADI: HİKMET DAMLALARI
ADRESİ: TOKAT
DAĞITIM ADEDİ: 250.000
SAYFA ADEDİ: 200
SATIŞ BEDELİ: 50 TL.
tebder.tr.gg 2
hikmet damlaları
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
ŞİİRLER
SİYAH BEYAZ “O Adama”
HACI HOCA MÜFTÜ “Tanrı bilgisine”
DİLLER “Filolojiye”
BU NE “Derinliğe”
SAKAL “İki ara, bir dereye”
ADAMIN ÖMRÜ “O kendini bilene”
TEK CÜMLE “İpin ucunu kaçırmışlara”
tebder.tr.gg 3
hikmet damlaları
ARI GİBİ “Havada yüzmeye”
ALAKASIZ CÜMLELER “Anı yaşamaya”
ZIRILTI “Zırıltıya”
İNSANIN GÜÇSÜZLÜĞÜ “Sineğe”
BÜYÜDEN İNANCA “Rama ve Şaman’a”
EVİM “Taşa ve duvara”
ALAMUT’TA BİR GECE “Kaynağa”
TOPCUOĞLU BAYIRI “Niksar’a”
HATIRLA BENİ “Dostuma”
FATMA ANA “Kadınlık onuruna”
TERCİH “Kaddafi’nin Şapkasına”
HARİKULADE “Parapsikolojiye”
TEK TANRI “İlahiyata”
ADALET “Olacaklara”
GÜZEL “Güzelliklere”
ASAF “Farka”
ELÇİLER YANSIMALAR “Yansımalara”
İLİŞKİLER “Çevreye”
KALEMİM “Bekleyene”
EMİRLER “Kitaplara”
17 EKİM 2011 “İyi yapmışsın diyene”
SEZON SONU, SEZON BAŞI “Temsilciliklerime”
SALLANAN SANDALYE “Sallanan sandalyeye”
tebder.tr.gg 4
hikmet damlaları
ZÜL Fİ KAR “İşe”
DUYGUSUZLUK “Duygunun sonuna”
ETKİLEŞİM “Kalorifer peteğine”
UÇUŞ “Duman gibi, sis gibi
OYUN “Kur’an-ı Kerime”
DÜNYA DEVLETİ “Geleceğe”
ŞEYH BEDRETTİN “Hakikate”
SAVAŞ CİNAYETTİR “Gözü Dönmüşe”
DELİRİP KURTULMAK
SAVAŞ
ÖYLE Mİ?
KÖTÜ ÖRNEK “Gömleğine kravat yakışmayana”
DÜMBÜK
UYUŞUK
ZİMMET “Ukalaya”
BAKIŞ
212 LÖSEMİ “Yıldız kaymasına”
HAYAT ÖPÜCÜĞÜ “Sinir hücrelerine”
KENDİNİ ANLAT BANA “Sana”
ÇİT SÜT VE SU “Süte”
HANEDAN “Kılkuyruğa”
DAMGALAR “Yola koyulmuş damga oğullarına”
TÖRE DEĞİL
tebder.tr.gg 5
hikmet damlaları
HEZİMET “Düşüncesiz düşünürlere”
YAKMALI YIKMALI “Türk düşmanı Türkçülere”
HANGİ FİLM “O Filme”
ÖZÜR “Anlayamamaya”
DAMLA DAMLA ANLAR “Hatıralara”
KAYIP KİTAP SEMBOLLER “Anlamlara”
YOLCULUK “Dünyamıza”
GEÇEBİLİRİZ (YOLCULUK II) “Ortak bilince”
TÜRKAN HOCA “Hastalıklara”
KARDAVİ “Fetva makamlarına”
NEŞE “Çırpınışlara”
KULE “Modadan yıkıma”
BURALAR “Aynaya”
ÖRGÜT “Yeni masalara”
AH “Zamanında olması gerekene”
SEN MİSİN? “Ümidime”
OLMAZ OLMAZ DEME “Memleketime”
OH “Çınlayası kulaklara”
ÜRETİM “Yük sahibine”
KÖŞE TAŞLARI “Kanepeye”
ANNE “Anne ve yavrusuna”
HIRS “Çakılı kazığa”
SİNSİ “Taş diplerine”
tebder.tr.gg 6
hikmet damlaları
İTFAİYE “Nükleer bilimciye”
DOKUNUŞ VE TEMAS “Ele ve deriye”
CİNSELLİĞİN EVRİMİ “Üremeye”
KÜRESEL ISINMA “Komikliklere”
ILICA “Dört renk dondurmaya”
ZAFER MEYDANI KİLİSE “Konya’ya ve Pazar Konserleri’ne”
GELENEK “Kuru kafaya”
İNZİVA “Dönüşüme”
PEŞİN ÖDEME “Borçlara”
ABİT VE İBADET “Duvara”
KIYMET “Tarihin zalimine”
DERS ALMA “Adamın ölüsüne işerler’e”
İNGİLİZCE ÖĞRENEMEMEK “A.B.’ne”
TEFEKKÜR “Modernlik düşmanına”
AKILDAN AKILA “Akıla”
SUNSET LİMİTED “Samuel’e”
KEMALİZM “Düşmana”
FİKİR SAHİBİ CİMRİ “Kıskanç’a”
BUNDAN “Eleştirilere”
tebder.tr.gg 7
hikmet damlaları
ÖNSÖZ
Tecrübelerime dayanarak ve kendi bakış açımla güncel veya tarihi
sorunları analiz ederek cevaplar, dolayısıyla çözümler üretmeye çaba
gösterdim. Toplumların içlerinde bulunan kültür katmanları ne kadar çeşitli ise
analizlerde bir o kadar zordur. Çözüm için yola çıkan herkesin önceliği,
alabildiğine geniş perspektiflerin kullanılması ve ortaklıkların çoğaltılabilmesidir.
Matematik veya diğer bilimsel çözüm metotlarının başlangıç alınması akla en
yatkın yöntemlerdir kanısındayım.
Daha geniş kitlelere ulaşabilmek için basit, anlaşılır olmayı tercih
ediyorum. Bundan sonrada kolay anlaşılır kelimeler kullanmayı sürdüreceğim.
Kimsenin anlamadığı sırları paylaşmaktansa herkesin anlayabileceği çözümleri
üretmek taraftarıyım. Burada önümüze çıkan sorun, var olan sorunların
yeterince anlaşılamadığından çözümlerin bu kadar karmaşık görünmesidir. O
halde nasıl çözüm üretebiliriz? Kendimce bulduğum başlangıç noktam sorunun
doğru analizi ile sonrasında ortak gerçek üretebilme, üretilen ortak gerçeklerin
yılmadan, cesaretle savunulmasının yaygınlaştırılmasıdır.
Kitaba gelecek olursam, kırk iki yıllık yaşamın bana verdiği veya öğrettiği –
şimdiye kadar edinebildiğimce, faydalı, değerli bulduğum özleri bir araya
toplamaya çalıştım. Önceki çalışmamda dünya yaşamının, var olan değerlerinin
tatmin edici olmadığı, insanlığın hala arayışlar içinde olduğu, süregelen
uygulama ve beklentilerin insan ruhunu zedelediği dolayısıyla insanı yıprattığı
gerçeğini irdemeye çalıştım. Beşinci şiir kitabım “Bu mu dünya”da bir araya
getirdiğim şiirlerimde temel vurgu “dünya” kavramı ile içinde yaşanılan dünya
algısı oldu. Eleştirilerim ise, insan davranışları üzerinde yoğunlaştı. Dinsel
bağnazlık ve yanlış inanışlar genel olarak bütün şiirlerimde ele aldığım önemli
tebder.tr.gg 8
hikmet damlaları
alt başlıklardan birisidir. “Hikmet Damlaları” kitabımda ise daha çok sebepler
üzerinde durmaya gayret gösterdim. Sebepler denilince de akla ilk gelmesi
gereken, “hikmet” kelimesidir.
Kitabıma kapak olan siyah – beyaz fotoğrafı başlangıç alarak örgüyü
sürdürmeye çalıştım. İlk bakışta itici gelebilecek olan sıra dışı bu görüntü daha
sonra ilham verici farklı bakış açıları doğurdu. Okuyucularımdan aldığım
tepkilerde ise genellikle, “olaya hiç bu şekilde bakmadıkları, daha çok yırtık –
pırtık elbiseli adamın üzüntü verici yoksulluğunun göze çarptığı” fakat daha
sonra “şiirin okunmasıyla farklı bakış açılarının geliştiği” ifade edilmekteydi.
Mantığında söylediği gibi, var olan gerçekten bilemediğimiz başka doğrulara yol
alabiliriz. Bu resimden herkesin aynı şeyi gördüğü ve görmediği doğrudur.
Önemli olan ortak görüntülerin alabildiğine çoğaltılabilmesi ve okuyucunun da
kendi gördüklerini ifade edebilmesine fırsat tanınması, yol açılmasıdır.
Herkes kendini o hamalın yerine koyabilir. Kimi üzülür ve acır, kimi
kesinlikle o halde olmak istemez, bunun utanç verici olduğunu düşünür. Oysa
burada vurgulamak istediğim, kılık – kıyafetten daha farklı bir değerin var
olduğudur. Genellikle insan bakışı ilk gördüğünü, yüzeysel olanı kısaca dış
görünüşü ele alarak yorumlar üretir ve beğenmemişse irdemeye gerek
duymadan bir kenara iter veya atar. Buradaki gerçeğe; yok saymak veya
dışlamak, kabul etmemek de diyebiliriz. O halde, insanların geneline yakını
yaşantılarından ve etrafta olup bitenlerden memnun değilseler ki öyledir, bakış
açılarımızda küçücükte olsa sapmalara ihtiyacımız vardır. Değerlerimiz
değişmeli, davranışlarımız farklı şekillere evrilmeli, var olana ve geleceğe
şimdikinden farklı bakmayı öğrenmeliyiz. Belki yeni bakışlar daha mutlu ve
doğru, insana yakışır hayatları şekillendirebilir. Ne dersiniz? Denemenin ne gibi
zararları olabilir ki?
“Hacı Hoca Müftü” başlıklı şiirimde, toplumda genel kabul gören,
doğruluklarından pek şüphe edilmeyen bazı kişi ve mesleklerin eleştirisini
yaptım. Genel kabule göre hacı, hoca veya müftüler hayatlarını dine dolayısıyla
fedakârlık ve doğruluğa adamış, kötülüğe asla bulaşmayan, yol gösterici,
bağışlayıcı, toplumun önemli dayanaklarından bazılarıdırlar. (Oysa toplum yine
yanlış yoldadır, hatalı işler yapmaktadır, bilerek eğrileri doğru gibi göstermeye
çalışan baskı grupları vardır. Kendiliğinden oluşmuş veya özenli, planlı –
programlı çalışmaların sonucu olarak bu gruplar vardır.)
tebder.tr.gg 9
hikmet damlaları
O halde güvenilen bu meslektaşların hatalarının sebebi nedir, hatalar nereden
kaynaklanmaktadır? Şiirimde cevap vermeye çalıştığım, yine kendimce, kendi
gördüğümce, -Tanrı - bilgisinin bir yerlerde yanlış anlaşıldığı, bilinmediği veya
bilerek istismar edildiği gerçeğidir. Tarih boyunca en fazla istismar edilen, geçim
kaynağı haline gelen değerlerin önde geleni yine zannımca bu kavramdır.
Şiirime ilham veren gerçek bir olay; müftü efendilerden birisi ile yeni açılan,
eskiden Bektaşi Dergâhı olan tarihi bir yerin şimdiki hükümet tarafından
Diyanet’e tahsis edilmesinden sonra yapılan açılış sonu aramızda geçen bir
sohbettir. Koskoca bir ilin din işlerinin yürütülmesinden sorumlu, uzun yıllar
ilahiyat ilimleri okumuş ve sorumluluk almış bir kişi, ilahi hikmet konusunda:
”Ama nasıl, bir türlü anlayamıyorum.” deyince, bu şiiri yazmak bana farz oldu!
Evlerine gittim, kütüphanelerine göz attım, karşılıklı sohbet imkânları buldum.
Sonuç olarak neredeyse hepsinin veya hepsine yakınının aynı dertten muzdarip,
çaresizler olduğunu keşfettim. Ne kadar acı verici değil mi? O halde çulsuz
hamal, hükümetin özellikle görevlendirdiği din memurlarından daha çok ilham
verici ve doğruları alabildiğine çıplaklığıyla ortaya koyucudur. Bu konuda şiir
yazılmaz da hangi konuda yazılır? Eleştirilerin tamamını kabul ediyor ve
cevapsız bırakıyorum. İstenildiği gibi anlaşılıp değerlendirilebilir. Tek şikâyetim
kapılarına işaret konularak halkın bir kesiminin korkutulmaya çalışılmasıdır.
Bildiğim şu ki bu halk yüzyıllar boyu baskılar altında zaten elmas
kıvamındadırlar. Onların korkuları şiddetin bas göstermesi ve cehaletin korkunç
yüzünün ortaya çıkmasıdır.
Diller konusuna gelince, âcizane birkaç farklı dille temasım oldu. Zaman ayırmak
zorunda kalarak veya o zamanki işlerim gereği zorunluluktan dil öğrenmeliydim.
Şiirimde de belirttiğim gibi başlangıçta oldukça zorlandım. Yanlış program veya
eğitimcilerin elinde baya kıvrandığım oldu. Fakat sonuçta dillerin ilahi birer
mucize olduğuna, insanın nasılda üretken olabildiğine, dilin yaşamın
sürdürebilmesindeki ve daha önemlisi o anaca birikmiş olan değerlerin
tümünün gelecek nesillere, dolayısıyla insanlığa kalmasında etkilerini kavradım.
Dil öğrenmek isteyenlere birkaç tavsiyede bulundum. Türkçemizin değeri
hakkında bazı değerlendirmelerimi ilettim. Daha sonraki şiirim “Bu Ne?”de ise
önceki şiirle de bağlantılı olarak, öğrenme süreçlerine değinmeye çalıştım.
Öğrenme isteklisi kişiyi çocuğumla özdeşleştirerek sonuca varmaya çalıştım.
Kendim burada haliyle, tecrübeli bir baba, tavsiyelerde bulunan bir öğretmen,
zorlamadan kendi başına bırakan bir özgürlükçü konumundaydım.
tebder.tr.gg 10
hikmet damlaları
“Sakal” şiirimde ise yine “Hacı Hoca Müftü” şiirimin de etkisini sürdürmesi ile
dış görünüş, toplumsal baskılar, yanlış din anlayışları ve dinsel bağnaz
dayatmalara değinmeye çalıştım. Aile yaşantısının önemi ile temizlik vurguları
ile birlikte daha geniş bir perspektife geçerek günümüz dünyasının sakala
bakışını alabildiğine çarpıcı ve anlaşılır şekilde vermeye çalıştım. Dini söz
sahiplerinin, fetva makamlarının aslında ne gibi anlamsız ve komik konularla
uğraşıp durdukları da ayrıca değerlendirilmesi gereken konulardır.
“Adamın Ömrü” şiirimde ise “Hoca”dan yola çıkarak hocanın yardımcısı
müezzine ulaşmaya çalıştım. İkinci şiir kitabım “Semaha Şiir” de ele aldığım ezan
konusu, kısa da olsa etkili olmuştur. “Bayrak inmez, ezan susmaz!” sloganlarının
toplumsal transa neden olduğunu, duyan her bireyi bilerek veya bilmeyerek
etkilediği fakat bu etkinin zamanla bir çeşit hipnoza yol açarak dinin temeliymiş
gibi sunulmasının gerçek dinin anlaşılmasında en büyük engellerden olduğuna
değindim. Müezzin efendinin sesini güzelleştirme çabaları, yeni makamlar
denemeleri ve ses düzenini sonuna kadar açması zorlamayla başlayarak
zamanda özellikle bende itici olmaya başlamıştır. Bu konuda tedavi sunan
psikologlara ihtiyacım var! Açık yüreklilikle değinmeden geçemeyeceğim,
konuyla bağlantılı Müslümanlık değerlendirmelerinin aslında o kadarda basit
olmadığı, kişinin inanç yolunda çaba harcaması gerektiği, ezanla, türbanla,
namazla, sakalla veya başka dış – gösterişçi uygulamaların dinin kendisiymiş gibi
sunulmasının yakışıksız olduğudur.
“Tek Cümle” ve “Arı Gibi” şiirlerimde ise yine değersiz gibi gördüğümüz ufak,
tefek şeylerin aslında ne kadar değerli olduklarını vurgulamaya çalıştım.
Özellikle bahar gelince kırlarda veya balkonlarımızda önümüze çıkıveren,
gözümüze batıveren arıların, değersiz olmadıkları, hakikatin – hikmetin peşinde
olan bir kişinin özellikle ufak tefek şeylerden çok şeyler öğrenebileceğine
değindim. “Alakasız Cümleler” de ise, birbirleriyle alakasızmış gibi görünen her
şeyin aslında bir bütünün parçaları olduğuna değindim. Bu şiirle bağ
kurulabilecek bir diğer şiir “Tek Cümle” başlıklı şiirimdir. Bir bütün şiir, bir tek
cümleden oluşabileceği gibi var olan her şey de görülen veya görülmeyen bir
olabilirler.
“Zırıltı” şiirimde yine ezan sesinden duyduğum gürültü kirliliği algım devam
etmiş ve sürekli şikâyet edip duran insanların ve dolayısıyla her şeyin aslında
gürültü kirliliği yaptıklarına değinerek, dinlemenin, dinlenmenin değerine doğru
tebder.tr.gg 11
hikmet damlaları
bir yol açmaya çalıştım. Önemli bulur musunuz bilemeyeceğim fakat dinleme
duyumuz bence insana has en önemli duyulardan bir tanesidir. Ömrünü
dinlemeden geçirenlerin varlığını düşündükçe daha bin şiir yazmak istiyorum.
Oysa insan çevresi doğal haliyle o kadar mucizevî, ilham verici, sakindir ki hayret
etmemek imkânsızdır. Deney yapılması oldukça kolay bir değerden
bahsediyorum. Bir gün özellikle sessiz olduğundan bir gece, çevrenizi dinleyin
bakalım neler duyacaksınız? Bahse girerim müthiş şeyler duyacaksınız. Hatta o
ana kadar neden bu deneyi yapmadığınıza da hayret edeceksiniz. Düşünsenize
çevremizde zaten var olan, şimdiye kadar var olmuş olan, gelecekte de sürekli
var olacak olan “sessizlik” ne kadarda güzeldir.
“İnsanın Güçsüzlüğü” şiirimde ise kutsal insanın bir yanı ile mükemmel fakat
diğer yanı ile oldukça çaresiz, güçsüz, çelimsiz olduğunu ortaya koymaya
çalıştım.
“Büyüden İnanca” şiirim etki bırakan şiirlerimden bir tanesidir. Bunu “kendi
yapar, kendi sever” komikliği ile sunuyorum. İlk defa yayınlandığında ki bu şiiri
kitabıma almadan önce farklı ortamlarda tek olarak paylaştım. Cesur bulanlarda
oldu, eleştirenlerde haliyle ama sonuçta binlerce eleştirisini aldığım şiirlerimden
birisidir. Burada başlangıçtan günümüze ve tahmin edilen geleceğe inançların
nasıl şekillendiklerini ele aldım. Ninemden gördüğüm üzerlik yakma töreni
çocukluğumdan beri sürekli aklımda kalmış bir uygulama idi. “Çocuğun karnı
ağrıyor, hadi bir üzerlik yakalım.” Komşunun midesi bulanıyor, “Hadi bir üzerlik
yakalım.” Kısacası doktorların yaygın olmadığı çağlardan kalma bu şifacı
geleneği benim çocukluğuma kadar sürmüştür. Eminim ki dünyanın başka
yerlerinde hala sürmektedir. Kurşun dökme ve üzerlik yakma bizim
toplumumuzda yaygın bir uygulama idi. Kaynağının neresi olduğunu ise tahmin
edebiliyorum. Şamancı tür inançlarda ruhların önemli bir yeri vardır. Ruhlar
dumana, sise benzetilir. Yaşlı bir kadın - özellikle burada kadın seçilmiştir,- ot
yakar ve ruhlarla temas kurar ve dileklerini bildirir. Yanı sıra bir takım takı ve
muskalarda iş görür. Eskiden kimlik olarak kullanılan hamaylılar zamanla içine
dua yazılıp saklanan muskalara dönüşür. Türbelerdeki duygu yoğunluğu da
bununla bağlantılıdır. İnsan kendi öz varlığının farkına vardığı gün şunu çok net
bir biçimde anlayacaktır: “Ey insan sen de mucizeler var”. Hatta etrafında olup
biten her şeyi bir şekliyle “sen” yapıyorsun. Çevrene yaydığın negatif veya
pozitif enerji ve sinyaller çevreni şekillendiriyor. Çoğundan duymuşsunuzdur:
tebder.tr.gg 12
hikmet damlaları
“Kimi kınadıysam başıma geldi.” Veya “Mıknatıs gibi belayı çekiyorum, her şey
üstüme geliyor!” İşte bütün bu etkileşimlerde senin çekim gücünün etkisi açıkça
kendini gösterir.
O halde şunu tekrar düşünelim, çevremizi olumlu bir şekilde değiştirebilmek
için ne yapmalıyız? Cevap veriyorum, pozitif olalım, negatif olandan kaçınalım.
İnançlarımızın oluşmasında güçsüzlüklerimiz en çok etki eden unsurlardır.
Şimşekten korkan birinin, şimşeğin hakikatini öğreninceye kadar kendisinden
güçlü olana sığınma ihtiyacı doğaldır. Yaşlı bir köylü amca ile aramızda geçen
konuşmayı, ilk şiir kitabım “Şiirle Semah” ta ele almıştım. Orada vurguladığım
konu ile burada yeniden gündeme gelen bilgi bir birleriyle bağlantılıdırlar.
Kasketli köylü amca: “Ay bizim için nurdu, ona göre ibadet eder, ona göre davul
çalıp halkı uyarırdık. Gün geçti adamlar Ay’a çıktı, hatta ondan taş bile
getirdiler. Artık bizde inanç filan kalmadı.” demişti. Cevap olarak kendisine,
“Amcacığım, bu gördüğümüz ay ve yıldızların tamamı sadece bir tek galaksinin
yıldızıdır neredeyse, galaksimiz gibi daha milyonlarca galaksi var.” demiştim.
Konuyla ilgili sonuç olarak, inançlarımızı şekillendiren unsurlara dikkat çekmek
istedim.
“Evim” şiirimde bir ütopyadan “Topçuoğlu Bayırı”nda ise geçen gerçekten
bahsettim. “Alamut’ta Bir Gece” şiirimde ise bilginin kaynağı sorusuna tarihsel
gerçeklik özlemli efsanelere değinmeyi yararlı buldum. “Güvenilire Sır”da
ayrıntılarını verdiğim, toplumsal sırlar zamanlar nasıl inançsal sırlar haline
gelmişse Alamut hikâyelerinin toplum derinliklerimizdeki etkileri, özellikle
Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin bir dönem içinde kaldığı hatta bazı rivayetlere göre
ciddi bir eğitim aldığı Alamut Kalesi, Moğol tehditleri artıp boşaltılınca,
kendisine verilen bir takım emanetlerin olduğu, bu emanetler arasında kutsal
emanetler bulunduğu, günümüzde bu emanetlerin hala sır olarak saklandığı
belirtilmiştir. Bir hayal kurdum ve kendimi Alamut’ta buldum. Hayalimin
başında hemencecik orada değildim. Gece karanlığında bir kervanla ve yüzleri
peçeleri ile örtülmüş eli kılıçlı korumalarla birlikte yol alıyorduk. Konuşmaların
olmadığı zamanlarda o yalçın kayaların arasında ıslık çalan rüzgârın sesi ile vahşi
sesleri birbirlerine karışıp geliyorlardı. Sonunda yorgun argın, kaleye ulaştık.
Misafir olarak ağırlandık, yerlerimiz gösterildi, dinlenmemiz için süre verildi.
Etrafa bakıp duruyor içerdekileri gözlüyorduk. Ahşap el işleri ile perdeler
oldukça ilgi çekici idi. Daha sonra geliş amacımıza yoğunlaştık. Amacımız bilgi
tebder.tr.gg 13
hikmet damlaları
almaktı. Neden ve nasıl sorularını tarih boyunca soran binlerce insandan bir
kaçıydık. Sorumlu kişiler gelince sorularımızı sorduk ve cevaplarımızı aldık.
Sonunda bu şiir size de ulaştı ve umarım bir takım sorularınıza cevap bulabildik.
“Fatma Ana” şiirim ise yine kalıcı etki bırakan yazılarımdan bir tanesi
olmuştur. Bir karikatür üzerine çıkan yoğun çatışma üzerine kaleme alınmıştır.
Karikatürde kara çarşaf eleştirilmiş ve küçük bir kız çocuğun kara çarşaf yerine
normal örtünmesi bile büyüklerince hor karşılanmıştır. Genel yorumcular bu
konuda büyükleri eleştirirken birkaç yeni arkadaş, dindarların giyim kuşamıyla
bu şekilde alay edilemeyeceği sonucuna ulaşmışlardı. Tartışma büyüyünce hatta
bazıları bazılarını dinden çıkarmaya kalkışınca bu şiiri yazdım ve o arkadaşa ithaf
ettim. Fatma Ana ve dolayısıyla Ehlibeyt hanımlarının bizim kutsallarımız
olduğu, kutsalımıza el uzatılmaması gerektiği, değerlerimiz için tarih boyu ciddi
mücadeleler ettiğimizi, bu günlerde başörtüsünün tıpkı mızrağın ucuna asılan
kuran sayfaları gibi genel olarak bilgisiz toplumları kullanmak için istismar
edildiğini anlatmaya çalıştım. Son söz olarak Fatma Ana’nın “Bu gün artık bütün
kadınlar, evlerinin bir köşesine çekilseler, karalar giyinip, karalar sürünseler ve
yüzlerini duvara dönüp ölünceye kadar yerlerinden kalkmasalar yeridir.”
Sözünü alarak bitirdim. Bu günden kastedilen gün, hükümetin gasbedilip, hak
etmeyenlerin hükümet oldukları gündür.
Bağlantılı olarak günümüze ışık tutması bakımından kutsal sözlerde “Âlem
kadınlarının efendisi” olarak tanıtılan Fatma Ana’nın daha iyi anlaşılıp
değerlendirilmesine gayret gösterilmiştir. Bu konudaki tartışma hale devam
etmektedir.
“Tercih”, “Güzel”, “İlişkiler” şiirlerim ise kısa anlatımlı, bilinen okunup geçilecek
gündem oluşturmayan, tartışma yaratmayan yazılar türündendir. Güzellikte
sanat, tercihte doğruluk, ilişkilerde dürüstlük vurgusu yapılmıştır.
“Elçiler Yansımalar” ve “Emirler” de ise, biline gelen bütün büyük dinlerin ki
bunların içinde Budizm ve diğer doğu dinleri de vardır, ana mesajlarının ne
olduğuna değinilmiştir. İlk mesajların kayıtlı örneklerinden yola çıkarak dinlere
etkisi ile özellikle bu mesajı sunan sunucuların kişilikleri üzerinde kısaca
durulmuştur. Okumak, dinlemek, yapmak, anlamak ve söylemek emirlerinin
nasıl gün geçtikçe kuşatıcı birer din geliştirdiklerini birer kelimenin bile ne kadar
önemli olduğu işlenmiştir. İnsan duyularına gönderme yapılarak bilinen beş
tebder.tr.gg 14
hikmet damlaları
duyu organını ile beş hissin yanı sıra düşünme ile felsefeye araştırma ile bilime
yol açılmıştır. Genel amacın insan olduğu, bütün çalışmaların insan için olduğu
vurgulanmıştır.
“Oyun” şiirimde oyun kelimesi kavramlaştırmaya çalışarak oyun kurucular,
oyunculuk, oyun oynamak, oynaşmak, aldatmak, eğlenmek, söz vermek, sözde
durmak, sözde durmamak, oyalamak, kandırmak gibi kelimeleri işlemeye
çalıştım. “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibaret” ise tarih boyu çekilen
sıkıntılar neyin nesidir? Sorusuna cevap aramaya çabaladım.
“Uyuşuk”ta ise, eleştirel bir bakış açısını biraz yakıcı, biraz tepeden bakan gözle
vurguladım. Neye şükredilip neden şikâyet etmemiz ile insanın kendi
yeteneklerine ve değerine önem vermesi gerektiğine vurgu yaptım. “Zimmet”te
ise, tepeden bakanları eleştirdim. Kendisine verilmediği halde ya zorla ya da
kandırma ile ele geçirilen imkânların kötüye kullanımını eleştirdim. “Dümbük”
şiirimde ise kısaca birkaç cümle ile o çok büyük ihtişamlı makam sahibi kişilerin
aslında değersiz olduklarını göstermeye çalıştım. Hakkım olduğunu
düşündüğüm, halk adına konuşma hakkımı burada alabildiğine hızlı ve sert
kullandım. Hakaret olarak değerlendirilse bile zorbaların daha fazlasını hak
ettiklerini düşünüyorum. Bu konuda dili ve kalemi olanların cesur olmalarını
öneririm. Ortama uymak ve benim en nefret ettiğim eyyamcılık insanlar
arasında bir davranış olmaktan çıkmalıdır. Maymuna şeker verirseniz çığlıklar
atarak sevindiğini gösterebilir fakat bu davranış insana yakışan bir davranış
değildir.
“Kendini Anlat Bana” şiirimde ise benlik ve kendilik kavramları ile kişilik
üzerinde durmaya çalıştım. Doğrusunu isterseniz bu konuyu işleme arzum bir
kitaptan kaynaklandı. Kitabın adını vermeyeceğim fakat konusunda, bir psikolog
ile hastası arasında geçen diyalogda, psikolog sürekli şu soruyu
sorar:”Kendinden bahset! Sen kimsin?” hasta sürekli cevap verir fakat hiçbir
cevap tatmin edici veya doktorun aradığı, duymak istediği türden değildir.
Sonunda hasta kızar “Ne istiyorsun be adam, anlatıyorum işte” diyerek tepkisini
gösterir. Psikologun son cümlesi: “Söylediğin kelimelerin ne anlama geldiğini
biliyorum fakat kim olduğunu hala öğrenemedim. Bahsettiklerinin hiç biri beni
ilgilendirmiyor. Bana kim olduğunu anlat!”
tebder.tr.gg 15
hikmet damlaları
“Çit Süt ve Su” da üzerinde fazla durulmayan, günümüzde eskimiş görünen,
anlaşılamayan, dolayısıyla paylaşılamayan “TÖRE” kelimesinin bir kısmına
değinmeye çalıştım. Hukuk Fakültelerinde veya başka akademik çalışmalarda
geliştirilmemiş fakat milletlerin bünyesinde zaten var olan kanun olması ve
toplumu düzene koyması bakımından ele alınması gereken, törenin değerine
değindim. Türk Töresinin yüzlerce değil, binlerce yıllık bir arkaplanı olduğuna
her zaman inanmışımdır. Dede Korkut sadece elinde sazla gezen bir gezgin ozan
değil aynı zamanda töreyi toplumun kılcal damarlarına eken kanun adamıdır.
Töre ile obalar arasında uyum sağlanır, töre ile hayatta kalınır, töre ile doğru ile
yanlış birbirinden ayrılır. En önemlisi töre ile devlet kurulur. Günümüzden
geçmişe bakarak değerlendirmelerde bulunmak o günün şartlarına ve
değerlerine göre daha kolaydır. Anlıyoruz ki, en güçlü milletlerden birisi olan
Türk Milleti tarih boyunca yüzden fazla devlet kurmuş ve bu devletlerden
ondan fazlası büyük devlet sınıfında yerini almışsa bunda törenin göz ardı
edilemez, büyüleyici, gerçek etkisi artık gözler önündedir. Töreyi cinayetle
özdeşleştirenler bilerek veya bilmeden tarihe ve dolayısıyla en güçlü değerlere
ihanet etmektedirler. Bağlantılı olarak ele aldığım diğer bir şiirim ise
“Damgalar” başlığını taşımaktadır. İlk bakışta hayvan sürüsü sahibi toplulukların
hayvanları birbirlerine karışmasın diye buldukları bir uygulama olarak görülen
damgalar aslında kelimenin ve dolayısıyla dilin de kurulmasında önemli bir
etkendir. Bunun dışında asıl olan toplumların ortak değerleri, geldikleri yerler –
kökleri, tarihe etkiler, medeniyet bilincine katkıları, insanlığa katkılarıdır.
İnsanların ayrı ayrı soy ve boylardan olmaları ve boyların daha sonra milletleri
oluşturdukları milletlerinde medeniyeti oluşturdukları göz önüne alınırsa önemi
ortaya çıkar. Ayrıca nereden geldiğimiz ve tarihte neler yaptığımız gibi önemli
soruların cevapları damgalarda gizlidir. Tanrı buyruğunda bu konu: “Sizi boy boy
yaratmamızın hikmeti, birbirinizle tanışmanız içindir.” şeklinde belirir.
“Yolculuk” ve “Geçebiliriz” şiirleri birbirinin devamı iki şiirdir. Evrenden, uzayın
derinliklerinden bakınca dünyamız bir araç gibi görünür. Bu gemi ile nereden
gelip geçmişiz ve daha nerelerden geçeceğiz. Kendi çocukluk yolculuklarıma
benzettiğimiz bu yürüyüşü okuyucuma sorular sorarak örmeye ve sonuç almaya
çalıştım. Ölülerimizle birlikte nereye gidiyoruz? Yoksa ulaşmamız gereken bir
hedef mi var? Yoksa öylesine boşlukta boşu boşuna, başıboş bir şekilde geçip
gidiyor muyuz? Bu harekette bizim bir etkimiz var mı? Varsa nasıl?
tebder.tr.gg 16
hikmet damlaları
Ve benzeri sorular ve kendimce cevap hazırlayan ipuçları.
Şahıslarla ilgili kaleme aldığım şiirlerimden bir tanesi “Kardavi” diğeri ise
“Türkan Hoca”dır. Birbirinden tamamen farklı olmaları, hitap ettikleri kitleler
bakımından ayrılan bu iki şahsı irdelemeye çalıştım.
Tokat Ehlibeyt Derneği bünyesinde uzun zamandır sürdürdüğümüz
çalışmalarımızda dini bilgiler ağırlıklı olmak üzere küresel bir eğitim hareketi
yürütmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla dini bir karakterimizin olduğu doğrudur.
Bununla birlikte bu şiirlerde de var olan dini eleştirileri en hassas ve incelikle
yapabilmemde bu çalışmaların etkisi elbette olmuştur. Mesajım şudur: dostlar,
insanlar, kardeşler, yakın çevrem ve herkes, din adına duyduğunuz, size
dayatılan bilgilerin çoğu yanlıştır. Tarih boyunca tortulanarak günümüze gelen
bu bilgilerin içinde o kadar saçma, dayatma, zorlama, uydurma vardır ki
öğrendiğiniz zaman kendiniz bile hayretler içinde kalırsınız. Birileri çıkıp bu
hakikati açıklamak zorundadır. Hıristiyan papazı eleştirirken, Müslüman
mollanın yaptıkları onlarınkinden pek geri kalmaz. İnanç içsel bir anlayış olarak
başlamakla birlikte zamanla toplumda etki alanları bulabilmekte ve maalesef
genellikle kötüye kullanılmaktadır. Bilmeyenler “bilmiyorum” dedikleri gün işler
düzene girecektir. Her şeyi bildiğini zanneden, yalan yanlış bilgilerini insanlara
gerçekmiş gibi sunan üstüne üstlük kin, nefret, cinayet ve cehennem üretenler
tarihin en büyük zorbalarıdırlar. Cehennem zebanisi gibi işi gücü insanları
cehenneme atmak olan din adamları gerçekten iğrenç, gerçekten mide
bulandırıcı, gerçekten zorbadırlar. Tarih boyunca işlenen en büyük insan
kırımlarının, katliamlarının sorumlusu da bunlardır. Yapmaya çalıştığımız
insanımızın korkmadan, çekinmeden kendi öz benlik ve bilgileri ile dini
anlayabilecekleri ve uygulayabilecekleri gerçeğini yaygınlaştırmaktır. Bu
zorbalara ihtiyacınız yoktur. Lütfen tembelliği bırakın ve ilahi nefes ile sizlere
yüklenmiş eşsiz benzersiz aklınızı kullanın ve doğrulara kendiniz ulaşın. Bu yolda
giderken dinden çıkarım diye sakın korkmayın. Samimi yürek eninde sonunda
hedefine ulaşacaktır. Bu zorbaların akla bu denli düşman olmalarının sebebi de
işte budur. Aklın elini ayağını bağlayarak kendi dünyevi, müflis, zavallı arzularını
gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. “Ey insanoğlu akletmez misin?” ne harika bir
buyruktur. Hükmedildiğinde dünyayı kurtaracak hüküm bu olsa gerek.
Konumuza dönersek “Kardavi” şiirimde fetva makamlarının günümüzde ve
tarihte ne büyük cinayetlere imza attıkları, insanın düşmanı oldukları ve insana
tebder.tr.gg 17
hikmet damlaları
düşman olmaları bakımından da şeytanla ortaklaştıklarına yaptım. Sözün ve
yazının başında ve sonunda hakikate ve Hakka sığınırım.
“Sen Misin?” şiirimde ise ümidimi canlandırdım ve gördüğüm küçücük bir
kız çocuğuna seslenerek hayat boyu biriktirdiğim bütün bilgi ve tecrübelerimin
özünü kendisine içtenlikte teslim edebileceğimi belirttim. Geleceğin bu günden
ve geçmişten daha güzel olacağı sürekli bir ümittir. Keşke öyle olsa diyorum.
Tecrübelere değer verilmesini, ümitlerin canlı tutulmasını, insana güveni
özellikle kadının geleceğin kurulmasında üzerine düşen önemli işler olduğuna
inanarak işlemeye devam ediyorum. Okuyucularında katkı sunarak kendi
pencerelerinden ve prizmalarından harika ışıklar yayacaklarına inanıyorum.
“Zafer Meydanı” ve “Ilıca” şiirlerimde ise yaşanmış anıları yeniden
canlandırarak çekilen bazı acıların, hayat boyu kitaplardan, kütüphanelerden,
eğitimcilerden kazanılamayacak bilgilere ulaşmamıza sebep olabileceklerine
vurgu yaptım. Çocukluk anılarının olabildiğince saf ve canlı kaldığını,
istenildiğinde yeniden yol gösterebileceği belirttim. Kilise ve meydan vurgumun
nedeni ise günümüzde müze olan bazı yerlerin bir zamanlar canlı bir mekân
oldukları bu gün ise canlılıklarını birer belgesel tadında devam ettirdiklerini ayırt
etmeye çalıştım.
“İnziva” şiirimi dönüşüme adayarak cesur bir adamın her şeyden sıyrılarak
yeniden başlamak için bir adım geri atmasını ve toplumdan arınmasını
irdemeye çalıştım. Tarihten bildiğimiz o kadar çok münzevi yaşamlar vardır ki
isimlerini saymak bile oldukça uzun bir alacaktır. İlk aklıma gelen Ahmet
Yesevi’nin inzivasıdır. Rivayetlere göre, ömrünün sonlarına doğru kendisine
sığabileceği kadar bir yer edinir ve iç dünyasına dalar. Düşünmek burada en
önemli etkinliktir. Yunan filozofun inzivası ile Yesevi’nin inzivası burada
ortaklaşırlar. Günümüzden bakılarak bu tür davranışların komik olduğuna karar
verilebilir hatta genç sohbet meclislerinde eğlence konusu edilebilir fakat bir
anlık empati bile cesaret ister. Uygulamaktan öte düşünmesi bile zordur. Bu
şiirime ilham veren, daha başka birkaç şiirimde de kendisinden örneklerle ismini
vererek andığım Celal Baba olmuştur. İnzivaya çekilir. Karışıklıların hat safhaya
vardığı kan göllerinin kıyılarının görüldüğü yıllardır. Geçmiş dönemlerden can
yakıcı anılar gözler önündedir (Babai İsyanları). Bir türlü dikiş tutmayan bir
coğrafya, sürekli sürtüşmeler, gelen gideni aratır anlayışsızlıklar ve zorbalıklar
hüküm sürmeye başlamıştır yeniden. Türkmen’in derdi huzurlu bir yaşam
tebder.tr.gg 18
hikmet damlaları
sürmek, doğanın kendilerine sunduğu imkânlardan alabildiğine yararlanmak ve
nesillerini büyütmektir. Eline kılıç alan ve kılıcı tek çözüm olarak sunan zorba
iktidarlar dönüp dolaşıp yine Türkmen’in obasını bulurlar. “Buradan
geçemezsin, burada kışlayamazsın, burada konaklayamazsın, kızlarından
vermelisin, oğlanlarından vermelisin, haraç vermelisin…” istekler bir türlü
bitmek bilmez. Toplanır yirmi dört damganın oğulları ve karar alırlar. “Bu böyle
devam edemez, varlığımızı sürdürebilmek için mücadele etmek zorundayız. Aksi
halde bu zorbalar bizi kendilerine teb’a etmeye çalışacaklar, haklarımızı
ellerimizden alacaklar, inançlarımızı ve değerlerimizi yerle bir edecekler.” İşte
bütün boyların temsilcilerinin bulunduğu toplantıdan karar budur. O gün kısa
süreli olacağı tahmin edilen kalkışmalar yüz yıllar sürecektir, tıpkı kendilerinden
önce başkaldıranlar gibi. İlk bayrak açan Celal Baba’dır. O gerçek bir
kahramandır. İnanmayanlar tarihin sayfalarını birazcık karıştırırlarsa bunu
göreceklerdir. İspat isteyenler günümüz insan hakları mücadelelerine ve halk
ayaklanmalarına göz atabilirler. İftiralar atarlar, “Mehdiliğini ilan etti!” derler.
Bu koskocaman bir yalandır. Celal Babanın söylediği: “Ey Halkım, adalete
inanıyorsanız, mutlaka bir gün gerçekleşecektir. Adalet için savaşmak zorunda
kalırsanız tevekkül en güzel seçenektir. Her türlü baskı ile sizleri yıldırmaya
çalışabilir, üzerinize tanımadığınız, bilmediğiniz aşiretleri silahlandırıp
sürebilirler. Yılmayın, inancınızdan taviz vermeyin değerlerinize sahip çıkın.
Bizler ölsek bile, bizden sonrakiler mutlaka bu zorbalıklara bir son
vereceklerdir” ve dedikleri aynen gerçek olur. Aşiretler silahlandırılıp yüz
binlerle ordular kurulur, köşe – bucak Türkmen avı başlar. Türkmen onlar için
bir baş belasıdır çünkü. Yok edilmelidirler. Türkmen direnir, öyle bir mücadele
verir ki düşmanlar bile şaşakalır. Celal Baba’dan sonra Şah Veli, Baba Zünnun,
Kalender Çelebi bayrağı alırlar. Mücadele sürer gider. Onlardan sonra hak
arayan küçük topluluklardan, büyük kalabalıklara kadar, düzenli birliklerden,
öğrencilere kadar direnişin adı “Celali Ayaklanmaları” olur. Sonunda zorba
padişah bir kayığa biner ve defolup gider. Bu bağlamda eğer sonraki direnişleri
de Celali olarak kabul edeceksek, “Kurtuluş Savaşı son Celali ayaklanmasıdır”
diyebiliriz.
İşte burada ayaklanmalardan önce, Celal Baba bir mağaraya çekilir. Kimseye
haber vermeden gitmiştir. Bu gün yeri bilinen, Buzluk Dağları’ndaki bu
mağarada on yedi ay inzivaya çekilir. —İnzivanın komik bir davranış olmadığı
şimdi anlaşılmıştır kanımca. –
tebder.tr.gg 19
hikmet damlaları
Gerisini ben getirdim ve günümüze taşıyarak mağara ismi vermeden her hangi
bir yerde kendisine çekilen bir adamın hikâyesini kaleme aldım. Döndüğünde
saçı sakalı uzayan bu adam, haliyle yorgun ve kirlidir. Fakat kazandığı önemli bir
şey vardır oda, benliğidir. Kendisini bulmuş, programını yapmış, yola
koyulmuştur artık, üstelik eskisinden daha sağlıklı, kararlı ve arınmış olarak.
Güzel değil mi?
Ne dersiniz bu tür bir inzivaya kaç kişinin cesareti olabilir. Gidip de gelmemek
vardır. Oralarda kalmak vardır. Kurtlara yem olmak vardır. Kendini kaybetmek,
delirmek vardır. Hangi cesur hazırdır bu yolculuğa ve geldiğinde bilerek veya
bilmeyerek değiştireceklerine? Bilmeye gerek kalmadan fakat yürekten
inanarak. İşte budur bahsedilip durulan fakat bir türlü anlaşılamayan Mehdi
İnancı. Adalet o kadar kutsal ve o kadar çekicidir ki insanı kasıp kavurur ve içine
alıverir. Uğruna ne fedakârlıklar, mücadeleler verilmiştir. Daha önceki
yazılarımda da sıkça değindiğim bu konu tazeliğini hiçbir zaman yitirmeden
sürdürecektir. Dünyanın en yaygın ve güçlü inancı olan “Zuhur İnancı” diğer ve
güncel kullanımlarda, “Adalet” olarak karşımıza çıkar.
Zorbalar her zaman önlerine çıkanları en acımasız iftiralarla yollarından
kaldırmaya çalışmışlardır. İftiranın anlamsızlaştığı yerlerde halkın zihnini
karıştırmak yolunu tutarlar. Tarihten bildiğimiz o kadar zorba vardır ki bu gün
kutsallaştırılmış, neredeyse Tanrının hemen yanında yer edinmişlerdir. Evliyanın
anlamı Tanrının hemen yanındaki adamdır. Hayatları ve doğumları bile hile olan
zorba sultanlar, taht meraklısı şahlar, padişahlar, halifeler maalesef bu gün
kutsal varlıklar olarak tanıtılabiliyorlar. Halka yazık değilse, gerçeğe en büyük
ihanet bu olsa gerektir. Nerede dinin sahibi Hazreti Muhammed (selamlar ona
olsun) ki gerçek bir fakir olarak yaşayıp, sonra Rabbine kavuşmuştur. Nerede
bu; bir emirle binlerce masum insanın kanından sorumlu, kendi kardeşlerine
bile merhameti olmayan, devlet yani – taht için tarihin görmediği cinayetleri
işleyen ve işlettirebilen zorbalar. Nasıl bir Müslümanlık, nasıl bir inanç, nasıl bir
adalet? Bu günün Müslümanlık âleminin durumlarına bakarak, olup bitenlerin
sadece günümüze has olduğunu düşünmeyiniz. Peygamber efendimizin
vefatından beri bu cinayet ve vahşetler gün be gün devam etmiş ve gözlerimizin
önünde halen süregelmektedir. Haçlı saldırıları ile bir alakası yoktur. Haçlı
saldırıları sadece “parmağım kör gözüne” tepkilerdir. Yani eğer siz, bile bile
doğruyla yanlışı birbirine karıştırırsanız, doğruyu bile bile tam tersini yaparsanız,
tebder.tr.gg 20
hikmet damlaları
kurulu olan ilahi evrensel düzen sizi çarpar. Farkında olmadan, anında en feci
şekilde acı çekerek, kıvranarak, gözyaşları içinde yok olup gidersiniz. Bunu
anlamak zor olmasa gerek. Anlamak kolaydır fakat inat sebebiyle vazgeçmek
oldukça zordur. Geleceğe yönelik istekleri olan insan, başlangıçta hata yaptığı
anlayınca bile yolundan dönmek istemez, o ana kadar yaptıklarının yanında
durmaya devam eder, bunun sebebi emeğinin boşa gideceği korkusudur. Bir
dizi cinayete ve dolayısıyla başka bir dizi cinayete neden olan bu yanlışlıklar bu
gün kabul edilmeden ne gün, ne güneş, ne aydınlık, ne huzur, ne de mutluluk
olamayacaktır. Altını çizerek ve defalarca yazdığım bu gerçek, gerçek
yüzleşmeler ve af dilemelerle ters yüz edilecektir. Gerekirse en baştan ve
yeniden, eski yanlışlıkları öğrenmenin verdiği özgüven ve bilinç ile başlamak,
başlamak, başlamak. Küçücük bir şiirin içinde meğerse neler varmış! Bir dakika
bile sürmeyecek okumanın içinde meğerse neler varmış! Katkı sunmanızı
bekliyorum ve hala bekliyorum. Yazmaya başlayın, zamanla büyüsüne
kapılacaksınız ve ışığı mükemmel biçimlerde yansıtacaksınız inancındayım.
“Abit ve İbadet” başlıklı şiirimde ise kulların Hak’tan istekleri üzerinde durmaya
çalıştım. Duanın hakikatine vurgu yaparak kiminin para kimin kızına koca
kiminin de şifa dilediğine değindim. İsteklerin genellikle yine menfaatle kendini
dışa vurduğunu belirttim. Yine kendimce hikmet arayarak, bilgeliğin değerini
ortaya çıkarmaya çalıştım.
Daha sonraki şiirimde “Kıymet” kelimesinin kıymetli ve kıymetsizlerin
elinde ne gibi göründüğünü vurgulamaya çalıştım bir önceki şiirle bağlantılı
olarak istek bağlamında şekillenen gün ve gelecek hatta tarih etkinliklerinin
birleştiği yerleri kısa cümlelerle, okuyucumun kalan kısımlarını dolduracakları
tarzda işledim. Zaten sanatta da bu çalışma yöntemlerinden biri bu değil midir?
Bin sayfalık bir roman ile hiç var olmamış hayatları canlandırarak, olabilecekleri
gösterilmeye çalışılmaz mı? Benim tarzımda daha az sayfa ve kelime harcayarak
farklı bir takım canlılıkları kıpırdatma çabası vardır. Kıpırdayan canlılıkları ayağa
kaldırmak da okuyucuya kalmış bir görevdir artık. Değersiz bulup, vaktinize
acıyıp, “Nerden bulaştım, keşke hiç görmeseydim” de diyebilirsiniz. “Harika,
keşke daha önce görseydim” de.
Afganistan’da yaşanan bir olay günlerce televizyon ekranlarından üzeri
kapatılarak yayınlandı. Bir grup NATO askeri cesetlerin üzerine çişlerini
yapıyorlardı. “Ders Alma” şiirimde ise bu görüntüyü merkeze alarak bir takım
tebder.tr.gg 21
hikmet damlaları
tavsiyelerde bulunmaya çalıştım. Bu yazıyı pekiştirmek için daha sonra “Sefil
Hayat” şiirimi yayınlamıştım. Genel olarak burada yapmaya çalıştığım vurgu:
özellikle ey Müslümanlar genelde bütün insanlık, içinde ben de olmak üzere,
eski vazgeçilemezlerimizin üzerinde tekrar düşünelim. Topraklarında yabancı
askerlerin devriye gezdiği bir ülkede yaşamayı kim ister? Halkının terörist
muamelesi görmesini kim ister? Aşağılanmak özellikle dışlanmak ve horlanmayı
kim ister? Hiç kimse istemez. O halde uydurma inançlarımızdan vazgeçelim.
İnsanı sevelim, insan merkezli çalışmalara sonuna kadar destek olalım. İnançtan
deliller istiyorsanız: “İnsanı yarattık ve ona ruhumuzdan üfledik.” kutsal olmak
için yeterli değil midir? İki kelimeyle, geçmiş ve gelecek tüm düşünce, inanç ve
dolayısıyla felsefelere bir giriş yapan Hacı Bektaş Veli’ye kulak verelim: “Kabem
İnsandır.” Yeterli bulmadıysanız yapacak bir şey yok fakat gerçekten hikmetin
peşindeyseniz bu iki cümle yeterde artar bile. Fazla uzağa gitmeye gerek yok,
“Her ne ararsan kendinde ara, Kudüs’te Mekke’de Hacda değildir.” Umarım
yeterli olmuştur.
“İngilizce Öğrenememek”te Avrupa Birliğine, “Akıldan Akıla” da akıla, “Fikir
Sahibi Cimri” de kıskançlığa, “Bundan” şiirimde ise karşı eleştirilere değindim.
Son olarak önsözde ele almak istediğim “Tefekkür” başlıklı şiirimde önemli
bulduğum düşünce, tefekkür, tedebbür, akıl, felsefe, bilim ve yine akıl
kavramlarını işlemeye çalıştım. Düşünce dünyasında hakkında fazlaca yorum
yapılan şiirlerimden bir tanesi bu şiirdir. Süregelen fikirlerin dışında burada,
felsefe ve biliminde ilahi birer ilham olduklarına vurgu yapıyorum. Sonuca
ulaşmak için aklın özgür bırakılmasının şart ve tek ortak değer olduğuna, aklında
ilahi veri kaynağı olduğuna değiniyorum. Bağnaz çevrelerin akla karşı tarih boyu
yürüttükleri karalama kampanyalarının amacının kendi kirli egemenliklerini
sürdürebilmek amaçlı olduğuna vurgu yapıyorum. Akıldan anlamamız gerekenin
kurnazlık ve hile olmadığı bilakis ilahi, sapmaz, ortak akıl – aklıselim olduğundan
bahsediyorum.
Hikmet dolu günler dileklerimle, dostça selamlarımla
Erkan Yazargan
tebder.tr.gg 22
hikmet damlaları
TOKAT
04.MART.2012
tebder.tr.gg 23
hikmet damlaları
SİYAH BEYAZ “O Adama”
Yan gelip yatmak şöyle, bir eli cepte
Çakırkeyif bir uykuya dalmak
Önünde hamal sepeti,
Günün harçlığı çıkarılmış nasıl olsa
tebder.tr.gg 24
hikmet damlaları
Umurumda mı?
Eve gidince hanıma, canıma
Çocuklarıma hatta
Bir ekmek parası
Anamın ak sütü gibi
Çalınmamış, su katılmamış
Dolandırılmamış, kandırılmamış.
Ne uyuşturucu, ne silah, ne kadın
Ne de başkalarının hakkı
Kul hakkı. Öylesine helal lokma
Var mı ondan lezzetlisi
Oh olsun, ohlar olsun bana
Bakmayın öyle
Yırtık, pırtık kıyafetime
Yüzüme bakın
Yüreğime bakın
Gözlerimi yumuyorum
Utanmayın
Bakın
Para da istemiyorum.
Ne adı belli, ne tarihi hatta semti
tebder.tr.gg 25
hikmet damlaları
Kim çekmiş, nerede çekmiş
Ne önemi var
Hikmetli söz arıyorsan, bağla birbirlerine
“Söyleyene değil, söylenene bakmalı”
Debelenip durma suretlerde
İçinde bir cızırtı hissettin, sıcaklık, akıntı
Hatta derinlere daldın, gözün yaşardı
Kokusu geldi terlemelerin
Ummadığın, beklemediğin
Öyle cesur, öyle mutlu uzanmış adam
Onu da mı kıskandın
Kıskanabilirsen “helal olsun” sana da
Bir gün şöyle “tebdili kıyafet”
Çaput türünden bir şeyler giyip
Kimseye görünmeden tanıdık
Çıkıp, gidip, bulup
Uzanıp öyle bir yere
Ve gelip geçenlere
Bakmak sezdirmeden. Yırtık, pırtık
Delik, deli, deli dolu
Alabildiğine mutlu ve komik
Poz vermek hatta cesurca
tebder.tr.gg 26
hikmet damlaları
Dizlerimi
Sakalımı
Çek, çekebildiğince
Seninde cesaretin varsa
28.08.2011
TOKAT
HACI HOCA MÜFTÜ “Tanrı bilgisine”
Şu etrafında gördüğün, duyduğun
Televizyonlarda, radyolarda
Her yerde hatta minberlerde
Din dersi verip
Anlata duranların var ya
Çoğunluğu inanmıyor Hakk’a.
Evlerini gezdim, baş başa sohbet ettim.
Kitaplıklarında;
Allah var mı?
tebder.tr.gg 27
hikmet damlaları
Allah’ı tanımanın yolları
Özellikleri, sıfatları
Kaza – kader, iman hakikatleri.
Sohbetlerinde;
Ama nasıl, ama niçin!
İşte sır:
İnandığından değil
Bulduğundan, hissettiğinden
Anladığından, anlamaya çalıştığından
Değil
Tam tersine
Bir türlü anlamadığından
Hatta anlamak istemediğinden
Bu sorular.
Kırk senelik namazı
Otuz senelik orucu
Kaçıncı defadır gittiği haccı
Bulduramadı ona
Bu gidişle de bulduramayacak asla
Cesareti yok, itiraf edemiyor
Korkuyor etrafındakilerden
tebder.tr.gg 28
hikmet damlaları
Çocuklarından, kadınlardan, akrabalardan hatta
Parasını oradan kazanıyor çünkü
Çevresini o şekilde oluşturmuş
Kazanmış.
Hepsi, birbirini kandırıyor.
İspatı basit ve kolayca
İnansaydı gerçekten, ne bu konular
Ne bu sorular sorulmazdı.
Ara dur.
Aradığın yerlerde
Şimdiye kadar, bu yolla
Bulamadıysan. Tekrar dene baştan
En baştan.
Neden ve nasıllardan
Cevabın yoksa. İnkâr et!
Nedeni ve nasılı
“Akıl anlamaz” de çık!
Kurtulacak mısın, inkâr ederek
Ezber, taklit ve nakil
Çoğundan çoğu uyduruk
Kabuk elbise görünen
tebder.tr.gg 29
hikmet damlaları
Para, cilalı eşya
Gösteremedi mi sana
Hatta tam tersine
Zayıflattıkça zayıflattı mı inancını
Çeldi mi yoldan
Debelenmelerine devam et, o halde
Belki bulursun öteki dünyada
29.08.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 30
hikmet damlaları
DİLLER “Filolojiye”
Bilmediğin bir dil, uğultu gelir
Anlamazsın ne dediklerini.
En az bir sene uğraşmalısın
Başka dili sindirmeye.
Ama bir kez çözersen
Artık bütün farklı diller
Çorap söküğü gibi
Çözülür gelir, art arda
Almanca öğreninceye kadar
Ne zorluklar çekmiştim
Gramer denen bela, ağlatmıştı bazen
İsimler, fiiller, edatlar ve başka kurallar.
Öğrendikten sonra ama
—Ne kadar tuhaf, dillerin bilmecesi
Neredeyse hepsi bir iskelet
Organlar aynı
Kıyafetler rengârenk
İnsan denen mucize, sesleri birleştirip
Ne de güzel şeyler üretir.
Türkçemize gelince, bambaşka bir mucize
tebder.tr.gg 31
hikmet damlaları
Yazıldığı gibi okunan, neredeyse tek ayrıcalıklı dil
O kadar sade, uyumlu, akıcı, üretken.
Gençlik yıllarımda, şikâyet eder dururdum
“Kelime bulamıyorum
Duygularımı ifade edemiyorum.” diye
Olgunlaştıkça dil, gırtlak ve hafıza
Hayret edip kalırsın
Bir kelimeye,
Bin şiir yazarsın.
25.08.2011
TOKAT
BU NE “Derinliğe”
Çocuğumla konuşmalar:
Daha iki yaşında, yeni
“Baba bu ne?” “Ağaç yavrum.”
Araba, hayvan, dağ
Gökyüzü, bulut, güneş.
Biraz daha büyüyünce
Baba bu ne, salkım söğüt
tebder.tr.gg 32
hikmet damlaları
Kamyon, kedi, Tekeli *Dağın adı
Yıldız, Ay
Biraz daha büyüyünce
Baba bu ne, taş yavrum
Ot, insan. İyi ve kötü
Yap, yapma, zararlı.
Dokunmak zorunda mısın, yanmak için
Ateş işte. Görüyorsun odunu.
Evet, zorunda olmasan da
Tatmalısın acısını, kemiklerine kadar
İliklerine, DNA’ya kadar
Hissetmelisin illaki!
O halde, yavrucuğum artık
Daha fazla sorma
Çünkü ben de sorardım babama
O da anlatırdı bana.
Okudum, öğrendim pek çok şey sonra
Biliyordum.
Ama yine de yaşadım
Hüzünlendim, ağladım, güldüm
Hissetmek zorundaydım
tebder.tr.gg 33
hikmet damlaları
Hissettim.
Baba bu ne, gerçek yavrum
Eski dilde, hakikat
Herkes hatta her nefes
Kendi yolunca gider
Eninde sonunda
Kolayca veya zorca
Açık, seçik. Ayan – beyan
Kendisi görür ve
Şaşakalır.
24.08.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 34
hikmet damlaları
SAKAL “İki ara, bir dereye”
Mollaya sorarsan, sünnet
Yani peygamberin âdeti
Hatta buyruğu, emri
“Jilet vurmak, yüze haram”
Yani yassak!
Hanıma sorarsan, iğrenç
Kokuyor, batıyor. Hem de pis
Çocuklar bile korkuyor
O yüzden kıl oluyor
Kıldan nefret ediyor
Lavaboda, banyoda görse
Sinirden deli oluyor
E şimdi, molla sorarım sana
Karı ile kocasının arasını açan
Bu çağda hem de
Jilet bedava, tıraş makinesi desen
İki dakika
Pırıl pırıl, sinekkaydı, tertemiz
Dolaşmak varken;
tebder.tr.gg 35
hikmet damlaları
Hanımdan, canımdan, can yoldaşımdan
Sırdaşımdan, hayat arkadaşımdan
Bir tanemden, aşkımdan
Ayrılalım da
Seninle mi yatalım hoca
Bu işte yine var. Bir hinlik
Hatta hinoğlu hinlik
Sen halkın saçıyla, sakalıyla uğraşacağına
Yok, etsene şu zilleti, meskeneti
Rezaleti, cehaleti
Bütün dünya gözüyle değil
Kıçıyla gülüyor, senin bu hallerine
27.08.2011
TOKAT
ADAMIN ÖMRÜ “O kendini bilene”
tebder.tr.gg 36
hikmet damlaları
Adamın ömrü bağırıp, çağırmakla
Geçiyor.
Yeni makamlar deniyor
Uzattıkça uzatıyor
Bildim bileli hep aynı kelimeler
İmkânsızı deniyor, bir türlü değişemiyor
Beyaz şahini olan adam, bizim komşu
Nerede bir mevlit, düğün
Ün yapmış artık, ünlü hoca
Çorbayı içiyor, anlayacağın.
Hakkındaki düşüncelerimi biliyor
Sadece ona değil
Meslektaşlarının tamamına bu yazım
Söyleyip durduğunuz beş cümle
O da anlamadığım dilden
Onun şanssızlığı
Bizim evin camiye yakın olması
Merkezî ses düzeni birde
Bir de yankı yapan
Yandaki yobazın duvarı
—istilacı, hırsız, utanmaz yobaz
tebder.tr.gg 37
hikmet damlaları
Bütün mahalleyi illet eden, kendiyle
Kambur madrabaz.
Camlar sallanıyor
Kuşlar uçuşuyor
Böcekler kaçışıyor
Kulaklarım çınlıyor
Bu bağırtıyı duyunca
Bana yazık değil mi?
Kuşa, böceğe, cama yazık değil mi?
Önceden haber verilen alamet
“Minare yıkma mucizesi”
Anladım şimdi
Bu olsa gerek.
Gerçeğe hü, demine devranına eyvallah
26.08.2011
TOKAT
TEK CÜMLE “İpin ucunu kaçırmışlara”
Her ay düzenli ödemen gereken
Borcunun taksitleri
Mobilya veya yeni araban için
tebder.tr.gg 38
hikmet damlaları
İsmini bilmediğin
Sadece senin bildiğin
Gizli hatta sır içinde sır
Bir şeyler veya şey
Ödeyemezsen birkaç ay
Ev kirası örneğin
Kapının önüne konulman gibi
Düzenin bozulursa yani
Eşin bile terk eder seni
Çocukların bir orada bir burada
İpin orta yerinde
Kala kalırlarsa
Kredi kartlarına mı güvenirsin
Eşe dosta mı sığınırsın
Ne yaparsan, yaparsın artık
Onu sen bilirsin de…
24.08.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 39
hikmet damlaları
ARI GİBİ “Havada yüzmeye”
Camda gezen arı
Göstermek için kendini
Kanatlarını
Çok hızlı
Çırpıp çıkarınca o vızıltıyı
İğnesini hatırlatır tadana
“Yaklaşma bana
Çalma balımı
Bozma yuvamı
Düzenimi sarsma”
tebder.tr.gg 40
hikmet damlaları
Küçücükte olsa
Bir vuruşluk canı hatta
Söyler söyleyeceğini
Yapar yapacağını
Yakından baktın mı arının gözüne?
Bizimki gibi değil
Kanatları kol yerine gelse
Ayakları yine ayak
Antenleri de kulak
Peki iğnesi!
Uyuşturan zehri
Balı
Kolonileri
Tüplerin içinde yavruları
Larvaları
Sinek, kuş ve uçak
Uzay gemisi neden gemi
24.08.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 41
hikmet damlaları
ALAKASIZ CÜMLELER “Anı yaşamaya”
Kasırgada jet ski sörfü
Suyu görünce aklına gelen gencin
Eskiden o yöne bakmak yasak
Pencereler çivili, diktatör kızı
Havuzuna balıklama dalmaca
Altın kaplama denizkızı salonda
tebder.tr.gg 42
hikmet damlaları
Kaçış tüneli bu çağda
Ortaçağ kalelerinden kalan
İstila, talan. Kaçan, kurtulan
Baba’nın mezarı, kan damlayan balta
Kağnı diye bir araç, öküzlerin çektiği
Gacır, gucur. Hem yavaş
Sarı öküz birde çalışkan
Hem çalışkan hem az yiyen öküz
“Bak hele oğlum, hangisi yan gelip yatan”
Yağı basan sonra ateşlenmiş ok
Düşmanı tutuşturan
İkinci Dünya Savaşı mevzilerinden
Titreyen durmadan, histerik, nevröz
Kimyasal gaz – sarin atılmış
Yüzük kaşında saklı ölüm, siyanür
Acem mantarı, yılan zehrinden zehir
Gürültü en büyük zulüm
Sesleri engelleyen
Zorla güldüren gıdıklanma krizi
31.08.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 43
hikmet damlaları
ZIRILTI “Zırıltıya”
Dert yanıp duran adam durmadan
Şükredemez bir türlü
İsteği bitmez, hep dertli
Zırla ha zırla
Tırmala kulakları
02.09.2011
tebder.tr.gg 44
hikmet damlaları
TOKAT
İNSANIN GÜÇSÜZLÜĞÜ “Sineğe”
Bir o kadar zayıf, eksik, kusurlu
Bir o kadar uçsuz, sınırsız, güçlü
Yemeli, içmeli, doymalı, giymeli
Akıl, fikir ve daha neler ile donatılı
Hastalık, bilgisizlik, çaresizlik
Çözüm, çare ve deva
Bu kadar uç. Bu kadar ortada
Açlıktan ölebilen
Soğuktan donabilen
Delirebilen, ağlayabilen, gülebilen
Kahkaha atan örneğin
Bir başka varlık var mıdır?
Sevinç çığlıkları maymunun
tebder.tr.gg 45
hikmet damlaları
02.09.2011
TOKAT
BÜYÜDEN İNANCA “Rama ve Şaman’a”
Büyü ile başlar düğümün başı
Özerlik yanınca dumanı, öyle boğucu
Kokusu farklı
İster istemez başı döner insanın
Kertenkele kuyruğu, at kanı
Atılmış yılan derisi
Olmadık daha neler
Mide bulandıran
Etkileyen değiştiren ve iman
“İnanıyorum”
Tuhaf giysili ve takılarla donatılı
Bazen çıplak bazen boynuzlu
Dişlerden veya başka kemiklerden
tebder.tr.gg 46
hikmet damlaları
Süsleri olan şaman
Büyücü!
Karın veya diş ağrısı dayanılmaz
“Uzan şöylece yere, ellerini koy göğsüne”
Bir dökümlük kurşun
Üstüne, önce beyaz tül perde
Yanmasın bir yerlerin!
Kurşunun rengi ve suda donması
Büyücünün kurşunu ele alması
Ve bakması derin derin
“Büyülenmişsin sen
İçine girmiş kötü ruhlar
Çıkarılmalı.”
Karacaahmet’in kütüklüğü
Çıldırmış saldırganlara hazırlıklı
“Bir gece yalnız ve zorla, hareketsiz kalacak!”
Peygamber mucizeleri
El sürmeleri, asa atmaları, yarmaları
Boyna asılan mumlu muska
Lokman’ın otları
Isırgan, öksüz, dere ve tere. “Balla karıştır!”
Karabiber çekilmemiş.
tebder.tr.gg 47
hikmet damlaları
Nane
Şöyle bir sarsıl, titre de kendine gel!
Yerin altındaki, göktekiler, bilinmedik daha neler
Hayal gücün ne kadar güçlüyse
Biraz da sen uydur;
Nefesi olsun, kuyruğu, dişi
Kabuğu, kamburu
Şaşı bakan gözü. Bir kokusu
İyiyse iyi. Kötüyse kötü.
Görmesen de “Gördüm” de
Duymasan da “Duydum”
Duyan, gören yok nasıl olsa.
Tahtı olsun!
Yelpaze sallayan melekleri
Terliyor ya. Hem de oturmalı
Bu kadar işten sonra!
Kıskansın güzelleri. Öldürsün
Bebekleri alsın yanına erkenden
Kızsın. Deprem olsun. Sel olsun
Sinirlensin haykırsın, bağırsın
Şimşekler kılıcı olsun.
Yaksın ağaçları, kulları
tebder.tr.gg 48
hikmet damlaları
Cehennemi olsun, taş kapılı
İşkencecileri olsun.
Gücü yetmiyor ya, zorla!
Denizleri olsun, uçsuz bucaksız
Dalgaları, fırtınaları, kasırgaları, hortumları
Hepsi Onun olsun!
Sende onun kulu ol!
“Ben Onun kuluyum.” de. Olmasan da, olmazsa
“Resulüyüm.” de!
Sende uydur bir şeyler
İnsanları birbirine kırdır
Düşman et! Baba ile oğlu
Kan girsin, zulüm olsun her yerde
Kılıç olsun
Bomba olsun, ölüm olsun erkenden
Üç günlük! Dünyada
Karın tokluğuna gece gündüz çalışan olsun
Oğulları da kurban olsun.
Zincir olsun. Pranga olsun. Zindan olsun.
Zekeriya ile Yahya’nın
İçinde yakalandığı kurumuş ağaç
Testere ile biçilen içindekilerle.
tebder.tr.gg 49
hikmet damlaları
İsa’yı şikâyet eden din adamları
“Padişahım, sultanım, Ramses’im, imparatorum
Adrianus’um!
Kurtar bizi Bundan
Jarusalim kan ağlar, Kudüs’te öyle
Mabedin üstüne mabet, uyduruk
Kertenkele kuyruğu, yılan donu
Yurdundan kaçan, kovulan Muhammed
Geleceği belliydi geri.
Koyun postunda kurt
Katran karası el
Kırmızı göz, dökük deri, uzun tırnak
Çölde susuz, alabildiğine ıssız torunun
Katledileceği, kılıçlara geleceği belliydi.
“Kun fe yekun! Ve Elest”
Kalacağı birinin, soyu sürdürmek için
Bu gün milyonlarca, olacağı belliydi.
Himalaya’nın zirvesinde, eteklerinde
Hindistan’ın, Ganj’ın kollarında
Kıyılarında, Dönekselerinde
Yarısı taş, kalan üst yarısı ahşap tapınaklar.
tebder.tr.gg 50
hikmet damlaları
Bohemleri, ceviz ağacından putları, totemleri Afrika’nın
Zerdüşt’ün içindeki ateşin dışa vurumu
Şehrin dışında mağara
Olacağı belliydi.
02.09.2011
TOKAT
EVİM “Taşa ve duvara”
Yeşil ırmağın karşında, Karşıyaka’da
Sırtın kıyısında, büyük bir bina
Geçe projektörlerle parlayan duvarları
Sütunlar üstünde ve mermer merdivenleri
Yüz yirmi dört odalı
Bahçesinde hayvanat bahçesi, Vau!
Botanik parkı olan, tropik
tebder.tr.gg 51
hikmet damlaları
Teleferikle karşı tepelere
Ulaşılan. Korumalarca korunan!
Oldukça şatafatlı.
Yirmi hizmetçi, sadece temizlik için
On aşçı sadece yemeğe
Yamaklar, garsonlar, bahçıvanlar
Gecelik huriler, renk renk, ırk ırk
Viagra ve mesir macunu
Köpüklü banyo, sauna
Soğuk, ılık ve sıcak
Cleopatra’nın süt havuzları
Çıplak gezilen, alabildiğine doğal
İran’dan ipek halılar
Rusya’dan antik tablolar
Altın işlemeli, elmas kakmalı yataklar
Döşekler;
Kuş tüyü
Tai masajlar.
Elektriğini, suyunu kendisi üreten
Çöpünü kendisi imha eden
Çevreye duyarlı, akıllı
O ev benim.
Bahçesinde
tebder.tr.gg 52
hikmet damlaları
Çınar altında
Mezarım
Ne yaşam yaşamışım
Soyumu dünyaya yaymışım
Adım her yerde
Ölsem de
02.09.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 53
hikmet damlaları
ALAMUT’TA BİR GECE “Kaynağa”
Hoş geldiniz! Beyler
Bu kandillerle ışıl ışıl salon, sizin
Pencerelerinden dağ başları görülen
Ve su kanallarıyla süslü
Gül bahçeleri
İpekli giysiler. Renkli ve parlak
Şerbet, güzel kokular
Kırmızı yanaklar, esintiler
Sizin.
Hizmetinde taze kızlar ve oğlanlar
Ne dilerseniz, dileyin!
Merak ettiğiniz, bilmediğiniz, bilmek istediğiniz
tebder.tr.gg 54
hikmet damlaları
Her şeyi sırasıyla ama akıllıca sorun!
Cevap verilecektir sorularınıza
Bir nehir, göl veya deniz kıyısında
Upuzun, geniş ovalarda
Kurulmak varken, neden
Bu kartal yuvası
Neden bahçe, neden kız, neden
Neden haşhaş ve ipek
Altın kafes, gümüş mihrap
Kırmızı pekiyi başlık. Yeşil sarık
Bu sessizlik bir yanda
Alabildiğine yakın yıldızlara
Gözü bağlı, çıktığımız yollar
Vahşi kuş çığlıkları
Bu gösterinin anlamı ne
Yedi kule. Kulelere çıkan yolların sonu
Gökten sarkan ip merdiven
Kitabın geldiği yer
İşte Ora
02.09.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 55
hikmet damlaları
“Kayıp Kitap kitabından”
TOPCUOĞLU BAYIRI “Niksar’a”
Cedit Mahallesinden başlarsak
Topcuoğlu Bayırı’nın ta öbür solu
Arnavut yollar, ahşap binalar
Arası taşla doldurulmuş, yeldirme
Tipik Karadeniz işleri;
tebder.tr.gg 56
hikmet damlaları
Çaprazlamasına çakılır önce kalaslar
Sonra araları taşla doldurulur
Altları genellikle ahırdır.
Topcuoğlu dedelerimden biri
Allahverdiler’in İsmail. Dayım;
Babamın dayısı, daha doğrusu
Hükümet konağının önünde asılan
Duran orada duran çınar ağacına.
Yılanlı Köprü, Maduru sağda
Ayvaz’a giderken
Ninemin o zamanlar kille
Çamaşır yıkamaya.
Gençlik zamanları
“Topuklu kadındım ben.”
Kazanı kaldırıp, kafaya geçiren.
Dereboyu kadın kavgaları.
İp eğiren ihtiyar
Kilim dokuyan kadın. Sokakta.
Mal sürüleri bir de çobana katılan
Salarsın gider
Akşam olunca gelir camızlar
Sütünden Türcihan Hanım’a özel
tebder.tr.gg 57
hikmet damlaları
Tereyağı, yeni moda buzdolabına.
Cağlıkta sülük, kocaman
Kilerin tavana asılı tablası
Farelerden korunaklı.
Bahçece taş fırın
Kadınların kuyruk olduğu
Her fırına, pişirmeye iki ekmek
Yasak bağırıp çağırmak, kavga etmek.
Ceviz sergenleri, genç kızların çeyizi
El işleri, göz nuru, alın teri
“Niksar’ın Fidanları”
Kelkit
Kireç Köprü, Petrol.
Dönekse’de oturup doyasıya
Hayal kurduğum, Ovasına
Kurduğum at çiftliği
Cins at, asil at, ırk
Türkmen, İngiliz, Arap taylar
Vez, calit, yeşil yaprak
İncir kara, dut kara
Orak paslı, ahır yıkık, oyulmuş
Altın sevdasına.
Define hayalleri ceviz diplerinde
tebder.tr.gg 58
hikmet damlaları
Karşı kilise, yıkılan sonra
Sekiz kat apartman tepebaşında
Cehalet, yobazlık.
Çingene, Muhacir yığını.
Melikgazi’den, Hüseyingazi’ye mezarlık
Dilenen ihtiyar kadın, çarşaflı.
Yoğurt sitili
Kuyumcu Hakkı
Kimler gelip geçmiş. Taş Köprü.
02.09.2011
TOKAT
“Kayıp Kitap kitabından”
HATIRLA BENİ “Dostuma”
Duydun, öğrendin, biliyorsun
Hatta anlıyorsun, fakat:
Peygamberin torunları
Nasılda susuz doğranmıştır
Kızgın çöl kumlarında
tebder.tr.gg 59
hikmet damlaları
Dağlanmıştır, parçalanmıştır.
Hissettiğin anda dostum
Beni hatırla
Zangır, zangır titreyince
Aklın başından gidince
Kendini kaybedince
Taht kavgalarındaysa gözün
Hala tarihin çöplüklerinden
Elmas, altın devşirme hevesindeysen
Görmüyorsan gözünün önündekini
Yanı başında duranı her zaman
Anlamak istemiyor, diretiyorsan
Fazla bir şey yapamam senin için
Sunulan bir tepsi baklava
İnce açılmış ötesi görülen
Tereyağlı, hasından
Antep fıstığı dolu içi
Taptaze, tatlımı tatlı
Sunmuyorum, sunmayacağım
Vaat etmiyorum, etmeyeceğim.
Önce titreme sonra gözyaşı
tebder.tr.gg 60
hikmet damlaları
Boğazı boğan.
İnsan içine çıkamama, utançtan
Kimseye söyleyememe derdini
Dost sohbetlerine katılamama
Bir şey anlayamama söylenenlerden
Derbederlik bir çeşit
Dağıtmalar
Deli olmalar, çıldırmalar hatta
Geceleri uyuyamamak bir türlü
Tat almamak yiyeceklerden
Vaat ediyorum sana
Bir tepsi baklava ve benimkiler
Kim tercih eder!
Bende bilseydim ta öncelerden
Upuzun yıllar boyu süreceğini
Bu uzun gecelerin
Sessiz, kimsesiz
Tercih eder miydim?
Bir sır daha vereyim dostuma
Açık, apaçık gün gibi, güneş gibi
Parlak, sıcak ve aydınlık
tebder.tr.gg 61
hikmet damlaları
Görürsün ama
Bütün çetrefilleri
Kimsenin cevaplayamadığı soruları
Anında çözer, bilir, bulursun
İşte o zaman
Evrensel
Evren içinde evrenler
Yemenden ırak O yerde
Savaştaki Düldülü hala
Hatta girersin sende
Kansız ama
Sonu mutlak zafer olan
Savaşlara
14.09.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 62
hikmet damlaları
FATMA ANA “Kadınlık onuruna”
Gün Muhammet’in biricik kızı
Alem kadınlarının efendisi
İzzet, onur, mücadele
Haysiyet ve daha çok
Geleceğe mesaj.
Eğer kadına el kalkarsa bir
Ne gülebilirsin artık
Ne de mutluluğu görebilirsin.
Kuma gömülen kadın yavrusu
Sorulacak
“Hangi suçtan öldürüldü?”
İşte sana kıyamet.
Olsa bu yüzden
En büyük lanet, işte bu yüzden
tebder.tr.gg 63
hikmet damlaları
Medine Mescidi
Muhammet’ten sonra
Talan, intikam
Entrikaların tümü, baş gösterir
Toplanır bir araya yobazlar
Hükümet kurup, hükümet olurlar
Buyurur Fatma Ana:
“Bu günden sonra kadınlar
Ömürlerinin sonuna kadar
Kara giyinip
Evlerinin bir köşesinde
Yüzleri duvara dönük
Otursalar yeridir.”
En büyük zulüm
Geleceğe miras kalan
“Kardeşim Bekir’i seçtim
Oyumu Ona verdim, Onu seçtim.”
Sen kimsin!
Büyük yobaz, sahte kabadayı
Kızını gömen adamın tam kendisi
Ezeli zorba
tebder.tr.gg 64
hikmet damlaları
Fatma Ana kan ağlar
Görür önceden, olacakları
Kan gölünde Muhammet ümmeti
Feryat
Durun! Durmazlar
Gidin! Gitmezler
Fatma Ana görür
Ali’nin başına inen kılıcı
Görür
Kerbelayı görür.
Susun! Susmazlar
Kana susamışlar, taş kalpliler
Beyinsizler, ahmaklar topluluğu
Taassup ve cehalet
Hortlar yeniden
Güneş battı ya, Onlarca
Ey! Felek. Çarkın, devranın.
Gece karanlık
Fatma Ana’nın kapısına
Dayanır kalabalık
Önlerinde büyük zorba
Ebedi yobaz.
tebder.tr.gg 65
hikmet damlaları
“Muhammet’in kızının kapısıdır
Bu kapı.”
İçeride Hayber’in kahramanı
Aslanlar aslanı.
Durun! Cehalet
Durun! Yobazlık
Durun! Durmazlar
Tekme
Lanet olsun sana. Alem, sarsılan
Volkanlar fışkırsa sonsuza değin
Her gün, her saat kopsa kıyamet
Yeridir. Olur. Uygundur.
O yara! Yaralayan
Karnındaki çocuğuyla. Muhsin’iyle
Yüreğim sökül artık
Gerek kalmadı atmana.
O yaradan, şehit olur Fatma Ana
Gece karanlık, gözü yaşlı cengaver
Defneder yüreğini, canını. Kimsenin bilmediği bir yere
Sessizce
“Bundan sonra Ya Fatıma
tebder.tr.gg 66
hikmet damlaları
Nasıl yaşarım!”
İşte bunun için
Kan kusuyorum
İğreniyorum
Yobazlıktan, cehaletten.
Çıkmış bu gün bile
Zorbanın zürriyeti
Yine kadını esir eden
Yine atan tekmeyi
Çarşafa dolayan
Aydın Fatma Ana’yı
O günden sonra. Evet
Kadın. Ey! Kadın, Sen
Karalar giyip ölünceye dek
Bir köşede oturup
Yüzünü de duvara dönüp
Kalsan yeridir.
08.09.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 67
hikmet damlaları
TERCİH “Kaddafi’nin Şapkasına”
Bir tarafta kıl çadır. Yaylada, dağda
Öbür yanda altın işlemeli saray
Su kıyısında
Merasim taburları, ponponlu botlar,
Yemenin zevkini tekrar
Almak için kusmak yeniden.
Keçiyi sağmak ve ekşimiş süt
tebder.tr.gg 68
hikmet damlaları
Çavdarla karışık buğday
Arpadan başka yememek
Baş dönmesi anlayamamak
Gece karanlık yalnız bir adam
Yüzünü saklayan
Kapıları dolaşıp, ekmek dağıtan
Upuzun zamandan beri
Vakit gelip can uçunca
Anlaşılan kim olduğu
Sırtındaki çuval yarasından
İhtişamlı kapitalizm can çekişir
Gün gelir ölür
Adalet olur
Aç gözler tıka basa doyar
Değerler yer değiştirir
Alt üst olur her şey
Kan dökülmeden
Tercih senin
25.08.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 69
hikmet damlaları
HARİKULADE “Parapsikolojiye”
Öğrencilerimden biri ilk kez
Öz enerjisini kullanarak
Yoğunlaşmayı başardı ve
Bir şeyler yarattı.
Tamamen kendine has
Mutluyum.
İlk dersimiz nokta
Sonsuz boyut içinde, bir nokta
Kendinden ona, noktaya
Bir sinyal göndermeyi öğreninceye
Kadar neredeyse
Bir sene geçti.
Başardı
Sonunda.
Daha sonra nokta yerine
Tanıdığı birisini koymayı öğrendi
tebder.tr.gg 70
hikmet damlaları
Denedi. Denedi. Denedi.
Korktu, çekindi, oldu.
Sevgilisini seçti.
Çağırdı
Bağsız, bağlantısız. Bilinen dışında
Bir bağ kurdu. Oldu.
Hayret etti. Şaşırdı. İnandı.
Sonra çoğalttı noktaları
Birden çok kişiye, bir sinyal
Göndermeyi öğrendi.
Çağırdı. Geldiler.
En son dün, oluşturdu bir yoğun
İstediği yere, gidip gelebilen
İstediği yerde duran
Koskocaman evren içinde.
Şimdi yoğunun içini doldurmayı
Öğreniyor, gönlünce
İster radyo, ister, kamera veya kulak.
Daha sonra öğrenecek
Kendi evrenini kurmayı
Öğretebilirim size de.
tebder.tr.gg 71
hikmet damlaları
25. 09 .2011
TOKAT
TEK TANRI “İlahiyata”
Tanrılar kurultayı
Baş tanrı, yardımcı tanrılar
Rüzgâr, deniz, fırtına, ateş tanrıları
Masanın etrafı oldukça kalabalık
Aşk ve güzellik tanrıları oldukça alımlı
Ölüm ve yıkım tanrıları kızgın
Bazen anlaşamıyorlar
Yağmur yağmalı. Olmaz!
Güneş açmalı.
Toprağın suya ihtiyacı var
Olmaz! Önce kurumalı toprak
Sonra çatlamalı çekirdek.
Sen benim işime karışma
Baş tanrıda olmasa
Giriverecekler birbirlerine
Saç saça, baş başa
Olmaz!
tebder.tr.gg 72
hikmet damlaları
24.09.2011
TOKAT
ADALET “Olacaklara”
Adalet, hani
Hak edene, hak ettiğini vermek
Bilineni, en kolayı, basiti
Neden sakat doğar
Pırıl pırıl gözleri gülen bebek
Veya gürbüz çocuk
Kör
Zenginlik, fakirlik
Babadan miras kalan
tebder.tr.gg 73
hikmet damlaları
Peki, babasız çocuk
Zenci, beyaz veya sarı ırk
Kısa çöp, uzun çöp hani
Diller, kültürler, dinler
Rengârenk, çepçeşit
Karanlık ve aklık
Bin yıl önceden kalan
Alınması gerekli intikam
Yerini bulması tuğlanın
Taş binalar, yıkılıveren
En hafif bir sarsıntıda ve
Olduğu günden beri yıkılmayan mağara
O çağa dönmek yeniden
Yoksa
Apaçık. Adalet işte bu
Olduğu gibi, olduğunca
Neyse, oysa O
Kütlen, yoğunluğun kadar
Öğrendikten sonra bile
Öğrendiğin kadar
Kabul etmek istemesen de
Son söz teselli olsun
İpin ucu sende aslında
tebder.tr.gg 74
hikmet damlaları
Tutabilir, çekebilirsen
Değiştirirsin olacakları hatta
23.09.2011
TOKAT
“Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca”
GÜZEL “Güzelliklere”
Al yanak, güzel kaş, parlak dudak
Gülen göz, tatlı dil, şirin nefes
Gül kokusu, temizlik ve incelik
Benim, senin, onun
Bizim, sizin, onların güzellikleri.
Güzel çiçek, ağaç, böcek
İnsan, huy, kanun
Sanat işte, güzeli bulmak
Güzeli sunmak, tanıtmak
Duyulmayanı duyurmak
Görülmeyeni göstermek
tebder.tr.gg 75
hikmet damlaları
Tek kelimeyle estetik
Çok kelimeyle güzellikler
21.09.2011
TOKAT
“Kayıp Kitap kitabından”
ASAF “Farka”
O gün, bende oradaydım
Süleyman’ın sarayında
Karışmıştım kalabalığa
İzliyordum olup bitenleri
Bilemezdim ki
Bu kadar meşhur olacağını
Büyücüler, tılsımcılar, kahinler
Vardı o zamanlarda
Sopadan yılan yapan
Soğan kabuğu dumanından
Güvercin, beyaz güvercin uçuran
Karman çormandı her şey
Konuşmalar anlaşılmaz
İstekler bilinmez
İşaretleydi her şey
Açlığı gidermek tek dertti
tebder.tr.gg 76
hikmet damlaları
Bir de susuzluk
Asaf, kısa boylu adam
Sarı işlemeli atkısı sırtından
Önüne doğru uzanan
Etekleri yerde, başında yine sarıdan
Bir tuhaf başlık taşıyan
Güler yüzlü adam
Sizde duydunuz, biliyorsunuz
Belkıs’ın Tahtı’nı
Göz açıp kapayıncaya kadar
Getiririm, getirebilirim diyen
Ve getiren
Karman çormandı
Yeleğinin içinde sakladığı
Beyaz güvercini
Soğan kabuklarını yaktıktan sonra
Kimseye söylemeden
Çıkarıveren ve salıveren
Hokkabaz sandılar Onu
Yılan zaten kile bulanmış, kurumuş toprak
Kaskatı. Sopa gibi!
Hızla yere çarpılınca kırılırdı kil
tebder.tr.gg 77
hikmet damlaları
Yılan başlardı yine sürünmeye
Oysa Asaf
Hokkabaz değildi
Gizli odalarında tılsımlar bulan
Yeni göz boyamalar
Bağlamalar uyduran.
Belkıs bile şaşa kaldı önce
Kraliçeliğine yediremedi de
“Tıpkısının aynısı
Aynı benim tahtım gibi
Sadece üzerindeki
Minderler farklı”
O gün bende oradaydım
Kalabalığın arasındaydım
Gördüm, olup bitenleri
Duydum tüm konuşulanları
Hemen kapının sağında duran bendim
Hatta sunulan şaraptan da içtim.
Asaf’ın Kitabı
Kuzeninden miras kalan
Kapağında taht olan
tebder.tr.gg 78
hikmet damlaları
Deri kaplanmış, kalın kitap
Kapağı açılınca
Bilmediğim işaretlerle dolu
Ama anladığım
Zihnimde, beynimde benimle konuşan
22.09.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 79
hikmet damlaları
ELÇİLER YANSIMALAR
“Yansımalara”
Bir an gelir, duramaz olur
Halkın arasında artık
Kendini dağlara, mağaralara vurur
Uzun, upuzun geceler
Ayaz, sabah ve akşamlar
Sevr veya başka kuytular
Sessizlik ve ıssızlık alabildiğine
Çölde İsa, dağın karanlığında Musa
Yıldızlardan ve kendinden başka
Fark etmez. Himalayalar olur
Singapur’un engin ormanları da
Yine öyle bir mağara
Kayalıkların arasında sessiz,
Görünür Cebrail
“Oku” der
“Ben okuma bilmem”
“Oku”
Seni eğitenin adıyla oku
tebder.tr.gg 80
hikmet damlaları
Bir titremedir tutar adamı
Yürekten başlayıp, vücudu kaplayan
Yerleştirmeye çalışır gibi içindekileri
Dışarı atmak ister gibi
Tir tir. Zangır zangır
Nereye sığınmalı
Ey örtüsüne bürünen
06.10.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 81
hikmet damlaları
İLİŞKİLER “Çevreye”
Anlatıldığına ve yazıldığına göre
Ölüm nedir, nasıl bir şeydir
Neden ölür insan, nereye gider sonradan
Ve daha benzeri acayip sorular
Atar prensi saraydan dışarı *Budha
Doğaya vurur kendini
Yılanla, kurtla dost olur
Korkmazlar ondan, oda onlardan
Sırtını ağaca, yüzünü göğe verir
İç dünyasına gezmeler
Öyle hoşuna gider
Dinlemeyi öğrenir önce
Dost olmayı her şeyle sonra
Farksızlığı, aynılığı
Musa toplar halkını
Kırk yıl gezdirir çölde
İsa toplar göl kenarına
İşaret eder parmağıyla
tebder.tr.gg 82
hikmet damlaları
Ey insanlar iman ederseniz
Şu dağı bu göle indirirsiniz
Ve kendinden sonraki
Kurtları, koyun postuna bürünen
Çiftçiyi, bereketli topraklı
Köleyi, efendiyi, din adamlarını
Kendini, kendi dışında olanı
Geleceği, adaleti
İlk taşı sen at, suçsuzsan
06.10.2011
TOKAT
KALEMİM “Bekleyene”
“Benim Mehdim
tebder.tr.gg 83
hikmet damlaları
Benim Canım” diyen adam
Babasının malı veya
Gömleğim, kalemim, defterim gibi
Fark etmez sevgilisi gibi.
Methiyeler düzüp
Söylüyor ha söylüyor
Benim, benim, benim
Kimsenin değil
Sadece benim
Daha çok beklersin
06.10.2011
TOKAT
EMİRLER “Kitaplara”
Tevrat’ın ilk emri “yap”
Zebur “anla”
tebder.tr.gg 84
hikmet damlaları
İncil “söyle”
Kuran “oku”
Budha ne der: “dinle”
Bilim “araştır”
Filozoflar “düşün”
Yap, doğruyu yap
Anla, hakikati anla
Söyle, gerçekleri söyle
Oku, her şeyi oku
Dinle, dışını ve içini dinle
Araştır, hikmeti araştır
Düşün, soruları düşün
Yap ve bırak geleceğe miras
Anla ve anlat anlatabildiğince
Söyle korkmadan, çekinmeden
Oku cesaretle ve hikmetle
Dinle sessizce, duy
Araştır bıkmadan, usanmadan
Düşün, düşünebildiğince ve
Yaz, bulduklarını
Öğret
tebder.tr.gg 85
hikmet damlaları
Dil söylemek, kulak dinlemek için
Akıl anlamak, düşünmek için
Göz görmek, okumak için
El yapmak için
Ele, göze, kulağa ve dile
Gerçeğin demine
Hakk’ın devranına, düzenine
Kaleme ve kitaba
Her şeyden önce insana
Hü
06.10.2011
TOKAT
“Kayıp Kitap kitabından”
tebder.tr.gg 86
hikmet damlaları
17 EKİM 2011 “İyi yapmışsın diyene”
Bugün
Sıyrıldım bir kez daha
Bir kıyafetten, başka kıyafete
Anladım ilk kez
Daha önce farkına varmadığım
Bir şeyi
Meraklısıydım önceleri haberlerin
Sıkılmışım artık.
Kim ne demiş, ne yapmış
Umurumda değil bundan sonra
Sinir krizlerine girmeye gerek kalmadı artık.
Anladım
Yine benim hatammış
Kendime haksızlık etmişim anladım
Bunca yıl – kırk yıl boyunca
Bana ne ki bundan sonra
Sildim yüreğimin oralardan bir yerden
Yer edinen kendine
Yukarılarda durma hissini
Karışıyorum artık toprağa, aramayın yükseklerde
tebder.tr.gg 87
hikmet damlaları
Hava imiş tutan, boşluk anlayacağın
İlk günümün heyecanı içindeyim
Bundan sonra
Neler bekler beni
Daha neler göreceğim, meraklısıyım
Dondan dona, kıyafetten kıyafete
Duraktan, basamaktan, aşamadan
Yörüngeden yörüngeye
Salınmak yine
Geçmek geçmediğim yerlerden
Farkına varmak
Bu adam da kim
Görmedim hiç buralarda
Kıyafeti tanıdık değil
Oturup kalkması, tavırları başka
Kaç durak daha var
Durulması, tanınması gereken
Meraklandım.
Şikâyetim yine belki
Herkese bildiğince, asıl bilmediğince
Elimi çektim, bana ne
Umuyorum artık
tebder.tr.gg 88
hikmet damlaları
Rahat uyumalar
Ağrısız bir baş
Dertsiz, tasasız hatta gamsız
Dinmeli, dinginleşmeli
Kurtulmalı halkta benden
Keskin kılıç dilimden
Acı sözlerimden, yazımdan
Hor görmeler, tepelerden bakmalar
İğrenmeler, yerinde duramamalar
Haber dinlemiyorum artık
Aynı yüzleri görmeye dayanamıyorum
Size de dinlemeyin demiyorum
Sizi de, bizi de, beni de sildim defterden
Bana ne
İyi yapmış mıyım?
17.10.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 89
hikmet damlaları
SEZON SONU, SEZON BAŞI “Temsilciliklerime”
Yorucu yolculuktu, uçakla da olsa çoğu
Geçen haftalar içinde
Binlerce kilometre, dolaştım temsilcilikleri
Yorgun ama mutluyum bir o kadar
Sezon sonu değerlendirmeler
Geçen sene New Orleans’a ait
Tek hatıram yokken
Bu sene gezime, oralardan başladım
Ne de güzel insanlar.
Washington’dan Moskova
Moskova’dan St.Petersburg
Oradan da Almatı
Bakü ve sonra Tebriz
İstanbul ve Pekin
Oradan en son Paris
Paris’ten Berlin
Berlin’den Ankara
tebder.tr.gg 90
hikmet damlaları
Sezon sonu değerlendirme raporları
Üç kapı: Hünkâr kapı, Ata kapı, Can kapı
Bu sene on
Seneye yüz tanrı isterse
Dedelere ve hizmetlere
Bekçilere emir verildi
Kovulmayacak kimse
Varsa verilecek
Arsalarınız, binalarınız kendinizin olsun
Zorlu yol bu
Entrikalara kapanmalıyız.
Üzerine düşeni yap
Başkasının işine karışma
Zor değil dostum, korkma
İnsanda var ilahi nefes
Sen ona üfle, onu kokla
17.10 2011
TOKAT
tebder.tr.gg 91
hikmet damlaları
SALLANAN SANDALYE “Sallanan sandalyeye”
Yüksek ahşap girişin üstünde
Boyası eski, ahşap, sallanan sandalye
Dört ayaküstünde yine
Farkı
İki ayağına çakılı
Yarım çember, sağlam
Ahşap veya demir bambaşka bir ayak
Ustalık işte.
Dengeli, simetrik olmalı
Yoksa bozulur oturanın, iskelet sistemi
Emekli adam işi birde
Sallanan sandalye
Uykusunu getirir adamın
Şekerlemelik tam
Tahttan özenti olduğu belli
tebder.tr.gg 92
hikmet damlaları
Mücevher kakmalı taht
Oturanın oturulan yerleri yumuşak
O kadar insan içinde bir insan
Oturacak
El ve etek. Yüzük öpme törenleri yapılacak
Boyun enseye basmalı
Dik durmalı kafa
Gözüne bakmak haram
Yüzün yerde olacak
Yoksa yüzülür derin.
Saklı sarayın ortasında bir taht
Yaklaşamazsın on kilometre kadar
Ok atımı, mızrak atımı
Atış mesafenin dışı.
Bırak gebersin
Kendi eceliyle
Bulaştırma elini. Pis kanına
17.10.2011
TOKAT
“Kayıp kitap kitabından”
ZÜL Fİ KAR “İşe”
tebder.tr.gg 93
hikmet damlaları
Zülfikar
Keskin kılıç
Zül çift
Zülfi değil zülfü
Kâr, iş – güç
Fikar farklı figardan
Zülfe gelince bir tutam
Bileğe bak sen
Hatta bileğin sahibine
Sahibinde içine
Bak bakabilirsen
Kuş ol, rüzgâr ol
Adam olamazsan
Hava ol
Bul onu ve bak
Gözünden içeri derinlere
Kılıcı tutan el
Çeken kılıcı yine kılıçla
Kızma İsa’ya
Zaman bu, olan bu
Önceden dedi diye
17.10.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 94
hikmet damlaları
DUYGUSUZLUK “Duygunun sonuna”
Duygusuzluğu buldum bugün
Önce yazdıklarımın kimi
Ya acıma, ya ağlamaya dair
Dayak yesem ağlarım, bundan sonra
Canım yandığından oda.
Açlıktan ölen çocuklar filan
Yanı başında akbabası bekleyen
İlham veren beyni dumanlı fotoğrafçıya
Ölüme atlayan gelinlikle
tebder.tr.gg 95
hikmet damlaları
Şehrin en yüksek binasından
Kendini yakan idealist, benzinle
Tarihin derinliklerinden
Zamanı delip gelen
Ölüme biçili insan hikâyeleri
Yetim veya öksüz kalan
İtilip kakılacak olan
Miras bırakılan bakılmaları, gözetilmeleri
Allah aşkına.
Vücudunun içinden, dışından
Bir yerlerinden yakalanmış hastalığa
Virüsü günden güne yayılmakta
Sonunu getirecek. Eninde, sonunda
Kamyonun ezip geçtiği
Babaannesinin ümidi, gürbüz çocuk
Hepsi ama hepsi birer kişi
Yakınımda, uzağımda, çağımda
Çağlar öncesinde veya sonunda
Hatırası kalmayanlar hatta
Adı bilinmeyenler bile
Bir uğura ölmemişler, bilinmeyenler.
29.10.2011
tebder.tr.gg 96
hikmet damlaları
TOKAT
ETKİLEŞİM “Kalorifer peteğine”
Yine biri bir şeyler söyler
Dinleyeni var, ne de olsa
Beklenilen veya umulmadık cümleler
Harekete geçiren. Olmazsa durduran
Durun
Yürüyün
Kim, kime, neden
“Rahat bıraksana beni!”
İdare ettiğini sanıp durman var ya
Canımı sıkmaya devam ediyor
Yor canım yor
Şimdi ve genelde
Sıcak oda. Kalorifer peteği
Kömür, doğal gaz
Nerden çıktı bu konu
Boşalma arzusunun böylesi
Bana aitti.
Paylaştım. Duyan herkesin oldu.
Anladığın kadar.
tebder.tr.gg 97
hikmet damlaları
29.10.2011
TOKAT
UÇUŞ “Duman gibi, sis gibi
Buhar gibi, ses gibi
Yörüngesinde dönen
Elektronu döndüren
Enerjisi gibi
Bir şeylere”
Bedenin var ya. Etin, kemiğin
Organların var ya. Kalbin, beynin
Seslerini duyuyor musun?
tebder.tr.gg 98
hikmet damlaları
Senin olsalar bile
Yerlerini değiştirebiliyor musun?
Bırak bu işleri
Hepsini birbirine bağlayan
Damarlar, sinirler, sistemler
Farkında mısın?
Ölen adamda da var!
Sende olan organlarının tamamı
Tek farkla
Ölü ve diri yeni
Kokmaya başlayan zamanla
Sineklenen, kurtlanan, çürüyen iki günde
Kurt ısırığı nasıldır? Hisseder misin?
“Çekil git!” der misin?
Dinletir misin?
O halde
Korkma artık
Nasıl olsa
İyi haber
Öldükten sonra uçup gidecek
Seni sen yapan
Nereye uçacağını sen bul
Hatta
tebder.tr.gg 99
hikmet damlaları
Uç
29.10.2011
TOKAT
OYUN “Kur’an-ı Kerime”
Oyun, eğlenceden bahis
Gelip geçici olması
Akşam olunca doğrusu
Işık olmadığından
Oyunun yarına kalması
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden
tebder.tr.gg 100
hikmet damlaları
İbarettir.
Hangi soru önce gelir
Bu bahiste. Bence
Öyle ise neden?
Kumar peki, sonunda kaybetmekte olan
Hayatını ve her şeyini
—Zaten benim değildi
Çalmıştım.
Başkalarının malıydı
Fark etmez yani kaybetsen de
Sen sonuna ateş koy
Sen başına sözleşme
Sonra çıkar ansızın
Hiç beklenmedik yerde
Üstelik bağla yollarını, ellerini
Sonra, “yap!” de
Yapınca da “niye yaptın?”
Sahipsizim ya
Kimsesizim ya
Ne sırtımı dayayacak bir duvar
Ne akran, akraba, dost
Bir yakın, tanıdık hatta
Sen de sür devranını
Sürebildiğince
tebder.tr.gg 101
hikmet damlaları
Oyunbozansın. Oyunbozan
İşine gelmeyince.
29.10.2011
TOKAT
DÜNYA DEVLETİ “Geleceğe”
En geniş organizmaysa devlet
Vatandaşları arasında kanun koyan
Uygulayan
tebder.tr.gg 102
hikmet damlaları
Mutlaka bir gün olmalıdır
Dünya devleti
Bütün insanları kuşatan
Herkesin vatandaşı olduğu
Ne güzel
Dinler, kavimler, tarihler, kültürler
Daha neler ve neler
Bir yerde, ortak
Olacaktır. Kurulacaktır.
Bilgime karşı sizden
İsteğim, vasiyetim
Çürümüş kemiklerimden veya
Bıraktığım saç kıllarımdan
Yeniden olmak istiyorum
Kendi DNA’mdan
Birleşmiş Milletler gibi
Ama vetosuz
Ama adil
Ama eşit
Ama herkese
Olmaz mı?
tebder.tr.gg 103
hikmet damlaları
İstiyorum.
O zaman
Unutmayın beni.
Geleceği çok merak ediyorum.
29.10.2011
TOKAT
ŞEYH BEDRETTİN “Hakikate”
Varidat’ bilirsiniz
Fusus’a methiye
Şeytanı kovdum, gelmemecesine.
Şeyhe göre
İlk söyleyen kendisidir
Altı yüz yıl önce.
Siyaset günleri gelip çatınca
Kır sakal
tebder.tr.gg 104
hikmet damlaları
İnce boyun bulur
Urganın ucunda kendini
Bahanesi:
“Peygamberliğini ilan etmişti.”
Hayır! Yalan
Ben tanırım kendisini
Çocukluğundan asıldığı güne kadar
Hep yanındaydım
Hiç duymadım
Asmak için, yok etmek için
Önlerinden kaldırmak için
İftira ettiler
O’nun söyledikleri bambaşkaydı
“Din dersi seni Hak’tan uzaklaştırır.”
Cümlesinin başında
Hakk’ı tanımıyorsan, vardı
Cennete ve cehenneme dair söyledikleri
Misallerden birer misal
“İnsanoğlu yeniden olabilir topraktan”
Derdi.
Başkasına da inanmazdı.
Cahillerden nefret ederdi.
Okumadığı ilim kalmamıştı.
tebder.tr.gg 105
hikmet damlaları
Her şeyi biliyordu.
Fukahaydı.
Müçtehitti nerdeyse.
Güler yüzlü olmadığı doğruydu
Hatta sinirliydi biraz
Anlayışsızlığa kızardı
Yüzü kızarırdı kızınca, kulağına kadar.
Keşif ehlinin hallerinden haber verirken
Sırtını yaslamıştı duvara
Yüzü odun, meşe odunu yanan
Ocağa dönükken
Düşündü ve buldu
Uzun düşüncelerden sonra.
Semah felsefesine inanırdı
“Bir tıkırtı coşa getirir aşığı.”
Kendi sonunu da biliyordu.
En çok çocuklara acıyordu.
Hakkında söylenenlerin çoğu yalan.
İftira yani asmak için
“Yok” etmek, önlerinden kaldırmak için.
Tam gönülden
Bütün benliğiyle inanırdı.
Kendi aklımca
tebder.tr.gg 106
hikmet damlaları
Suret konusunda hata yapmış olsa da
Dosdoğru bir adamdı.
Hatası, hata bile sayılmaz
O çağda o zekâ ve bilgelik
Bu çağda yaşasaydı
Kim bilir neler söylerdi.
29.10.2011
TOKAT
“Kayıp kitap kitabından”
SAVAŞ CİNAYETTİR “Gözü Dönmüşe”
Dünya ekonomisinin beşte biri
İstatistiklere göre
Silah tüccarlarının elinde
Teknoloji harikaları,
Bilim dâhileri
tebder.tr.gg 107
hikmet damlaları
Milyar dolarlık alış verişler
Gözü dönmüş caniler
Birde, bir türlü anlamayanlar
Bilgisizler
Dünyayı kaç defa yok edebilecek güçte
Biriktirilmiş bombalar
Yakın, yıkın, öldürün, yok edin
17.11.2011
TOKAT
“Bu mu Dünya kitabından”
DELİRİP KURTULMAK
Ölüp kurtulmak, delirip kurtulmak
Bitip, yok olup, eriyip kurtulmak
17.11.2011
TOKAT
“Bu mu Dünya kitabından”
tebder.tr.gg 108
hikmet damlaları
SAVAŞ
Saçları tutuştu önce
Ne kadar çırpındıysa da söndüremedi
Küçücüktü elleri
Anlayamadı
Ne yapacağını bilemedi
Telaşlandı
Kız çocuğu yine, kadın veya adam
İnsan
İlk kez başına geliyordu
Böyle bir şey
tebder.tr.gg 109
hikmet damlaları
Evi yıkıldı. Oyuncakları bozuldu
Toz duman oldu ortalık
Gözüne duman doldu
Çığırdı. Bağırdı. Yandı
Babası gördü sonra
Ezilen annesini
Parçalanmıştı bedeni
Masanın üstünde çiçek
Kırılmıştı.
Kardeşi çıktı dışarı
Baktı
Her yer. Yerle bir olmuştu
Koynuna sakladığı bebeğiyle ölen anne
Organları ortalığa dağılan bir başkası
Uçuşun ruhlar uçuşun!
Durdursanıza insanlar
Ölmeden önce
Yatın sokaklarına, parklarına, meydanlarına şehrin
Kırmızılar sürün yüzünüze, elbisenize
Protesto edin. Ölmeden
Pankartlarınız olsun
“Savaş Cinayettir.”
“Cani! Nasıl öldürdün beni?”
tebder.tr.gg 110
hikmet damlaları
Gözün doydu mu?
Kokmuş kokona karına
Elmas kakmalı yüzükler, mücevherler
Metresine yeni döşenmiş odalar
Açmak için veya
Koltuğunda kalmak için sonsuza değin
Boyun eğdiğin alçağa
Yaranmak için
Oldu mu?
Kovmuştuk şeytanı gelmemecesine
Çağırdınız geri
17.11.2011 TOKAT
“Bu mu Dünya kitabından”
tebder.tr.gg 111
hikmet damlaları
ÖYLE Mİ?
“On sekiz saat çalışıyorum ağabey!
Karnımı doyurmak için
Bir gün çalışmazsam
Ölürüm açlığımdan”
Sendeki de ne mideymiş birader
Ben hiç çalışmıyorum
Açlığımdan da ölmüyorum
Sen kimi kandırıyorsun
Ya yeni evin taksitleri
Ya yeni arabanın
Vızıltıyı duydunuz mu? Bir füze
Geliyor üstünüze
tebder.tr.gg 112
hikmet damlaları
Birazdan patlatacak beynini
Karnı doymaz. Karadelik
Gözü doymaz. Karadelik
Kapak olsun “Time” dergisine
Aptallar sürüsü
Suriye dümdüz edilsin
Lübnan yakılsın baştan ayağa
İran paramparça edilsin
Azerbaycan da batsın bu arada
Zeki adam!
Er du gan, er du gan
17.11.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 113
hikmet damlaları
KÖTÜ ÖRNEK “Gömleğine kravat yakışmayana”
Hey gidi Kaddafi
Kanlı yüz. Kan gerçek
Saç baş dağınık
Delikten çıkarılan sakallı Saddam
Esat! Korkmuyor musun?
Petrol şeyhi demokrat krallar
Kâbe’nin etrafı lüks otel dolu
Bağıran adamlar sokaklarda
Tankı ele geçirmiş ehliyetsiz genç
Şehrin meydanında cemaat namazı
Satılık politikalar
Seni bakan ilan ediyorum
Seni müdür, seni yardımcı
Senide cemaat lideri
Delik deşik edilir cesedin.
Zalime musallat zalim
tebder.tr.gg 114
hikmet damlaları
Dönüp dolaşan adalet ve
Bostancı başını tanıyan, yakından vezir.
Takım elbise, ipek kravat
Alışkın olmayan yerde durmayan don
Seni bakan ilan ediyorum
Bu koltuk senin. Sen otur
Öncekileri boş ver, keyfini sür!
Çay söyle, kahve söyle!
Ebedi esaret söyle
İmzala önüne konulanları
Emirler yağdır veya
Gülenlere bakma sen
Onlar seni kıskanıyorlar
Hah hah ha
TOKAT
17.11.2011
tebder.tr.gg 115
hikmet damlaları
DÜMBÜK
Curcuna. Durun. Sirenler
Makam arabası geçer gider
Dikkat! Selam Dur!
Arabadan dışarı sarkar korumalar
Etrafa tuhaf, tuhaf bakarlar
Buyurun.
Ulan dümbük, dürzü. Daha neler…
Kafadan kontak manyak
Yaktın ya dünyayı
17.11.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 116
hikmet damlaları
UYUŞUK
Efendim! Bir şey mi dedin?
Bana mı dedin? Ne dedin?
Elhamdülillah iyiyim
Allah zeval vermesin efendim
Böyle lider bin yılda bir gelir
Allah razı olsun
Karnımızı doyurdu
Açlıktan geberiyorduk önceleri
17.11.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 117
hikmet damlaları
ZİMMET “Ukalaya”
Yazmazsam olmaz. Çoktandır içimde
Zimmet konusu
Mikrop mollaya göre
Halkın, vatandaşın bir kısmı
Başka inançtandır diye
Birilerinin zımmında imiş
Kendini, kendine
Kendi kendine. Eden adam
Bir şeyler eden adam
Sana böyle bir hak tanımıyorum
Sen neredesin, hangi zamanlardasın
Kim getirdi buralara
Sen kimsin?
Erkan Yazargan
17.11.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 118
hikmet damlaları
BAKIŞ
Bakışından bellidir
Kimin ne olduğu
Bakmasını bilene
Erkan Yazargan
17.11.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 119
hikmet damlaları
212 LÖSEMİ “Yıldız kaymasına”
Bence kayan yıldız. Dilek tut
Yıldızca kendi yörüngesince
Yörüngece, yolunca gitmek
Adım atmaktan öte
Basmadan bir yerlere
Fırlamak değil, zaten olan
Dönüp dolanan
Bir damla his. Irgalayan. Sarsan
Kaymış yerleri yerine getirmek
Tutturmak veya kırılan kemikleri
tebder.tr.gg 120
hikmet damlaları
İki yüz on iki
İlik, lenf – akkan
Laboratuarda üretilen lösemi
Tarzım değil. Tutturamam
Açıklık benim yolum
Zorlamayın!
Gereksizdir bence kendini ispat
Loca kararları değil, denge değil
İki ayağında birer duba
Dubalarsa birbirine bağlı
Çelik gövde durur
Kürek değil, motor yüzdürür
Bulan kim pervaneyi
Rüzgar gülü ne güzel
Papatya toplayan kırdan, çocuklar
Kraliçe tacı birde sarı, yeşilli
Entarisi havalanan dönünce
Değiştirmek olup biteni
25.11.2011
TOKAT
“Sanata İzin kitabından”
tebder.tr.gg 121
hikmet damlaları
HAYAT ÖPÜCÜĞÜ “Sinir hücrelerine”
Uzanmış yatan, hareketsiz beden
Gözler kapalı.
Sağ el sol kola. Nabzını yokla
Almasa da bir öpücük
Üflemek burundan, boynu kaldırıp.
Tam kalbin üstüne
Avuç içiyle, kırmadan kaburgaları
Ritmik baskı.
Satılık şiirler, kelimesi elli lira
Şairin midesi
Tıpkı seninki gibi ciğerleri
Beslenmeli
Toprak versin otunu, buğdayını
Güneş doldursun içini
Suyunu emsin.
Göze güzellik
Buruna güzel koku
Ele yumuşaklık
Sinir hücreleri uyarılmalı
Anlasın diye
25.11.2011
tebder.tr.gg 122
hikmet damlaları
TOKAT
KENDİNİ ANLAT BANA “Sana”
Sabahın altısı. Alarm. Tam zamanı
Yola koyulmalı erkenden. Trafik
Kıyafetini düzelt. İnsana saygı
Sabah tıraşı olunamazsa, kesmeden suratı
Gülebilir, gülüp geçebilirsen
tebder.tr.gg 123
hikmet damlaları
Delirtmek isteyenlere
Normalsin dostum.
Dostum diyorum çünkü, seni de tanıyorum
Kendini anlat bana
Memleketin, yaşın, mesleğin, cinsiyetin
Eğitimin, sosyal çevren değil
Sorduğum
Kendini anlat bana
Sen kimsin
Hangi yemekleri istediğin veya hobilerin
Sevdiğin kitaplar veya filmler değil
Merak ettiğim
Geçmişinde neler olduğu
Nelere inandığın, inandığını sandığın
Umurumda değil
Lütfen
Kendini anlat bana
tebder.tr.gg 124
hikmet damlaları
25.11.2011
TOKAT
“Sade Yazılar kitabından”
ÇİT SÜT VE SU “Süte”
Bizce toprak ağaları
Onlarca derebeyleri, voyvodalar
Uçsuz bucaksız toprak
tebder.tr.gg 125
hikmet damlaları
Lortlar kamarası, babadan miras vekâlet
Sermayenin gücü
Koç oğulları, bir telefonluk uzaklık
Yani ilişkiler ağı
Denge ve karşılık. Paylaşım veya
Ayakkabıcının oğlu ayakkabıcı olacak
Hırsızlar kralı, kayıp prens
Göçebe Türkmen’e anlatamazsın
Toprağın etrafına çit çakmayı
Onun ördüğü taş duvar
Keçileri kaçmasın diye
Alabildiğine geniş bozkır
Sür sürebildiğince atı
Nerede dilersen, orada kur obanı.
Su katmayı anlatamazsın süte
Süt süttür. Su ise sudur
Karıştırmak hem ayıptır, hem de günahtır
Anlaşılmaz
tebder.tr.gg 126
hikmet damlaları
Yapılamazdır.
25.11.2011
TOKAT
“Semaha Şiir kitabından”
HANEDAN “Kılkuyruğa”
tebder.tr.gg 127
hikmet damlaları
Elizabet, bilmem kaçıncı
Birincisi olsun o zaman, birinci değilken
Victoria, Victoria iken
Hanedanlara kızlar, oğullar doğurmamışken
Nil’in kaynağı değilken daha
Genç, güzel ve hırslı.
Tahmasb, on yaşından önce
Babası da sağken henüz
Ve tam elli dört yıl
Otururken koltuğa
Kırılamaz bir rekor
Fars vezir, aklına girer
Unutur kendini Tahmasb
Riyaset sevdası yani liderlik
Emir yağdırmalar sağa, sola
Osman oğullarıyla anlaşma
“Türkmen belasına karşı alınacak tedbirler!”
Göz açtırmamalı bunlara
Dizginlenmeli
tebder.tr.gg 128
hikmet damlaları
Dizginlenilemezlerse
Araya alıp tam anlamıyla
Güzelce bir tepelenmeli
25.11.2011
TOKAT
“Bu mu Dünya kitabından”
DAMGALAR “Yola koyulmuş damga oğullarına”
Yola koyulmuş obalar
tebder.tr.gg 129
hikmet damlaları
Farkları damgalarından belli
Tanış olmak ve tanımak için
Okumsu, yayımsı, atımsı, keçimsi
Çadır, dağ, gök, güneş, günümsü
Damgalar
Beyaz, yeşil, siyah veya boz
Keçeye işlenmiş hatta
Hayvanın baldırına yakılmış damgalar
“Pirim o dağın, o ırmağın, o ormanın
Doğuya bakan yönünde uygun
Yaşam alanları var. Bize
İdareciler zayıf veya adildir.”
Yola koyulur obalar
Hepsi damgasından belli
Ok ile yay o dağa doğru
Gün ile ay bu ırmağa doğru
Unutmayın birbirinizi!
En az senede bir gidin – gelin
Sorun hallerinizi
Omuz verin işlerinizde birbirinize
Sulha ulaştırın sorunlarınızı
Diliniz bir, töreniz bir
tebder.tr.gg 130
hikmet damlaları
Varsıl veya yoksul kalsanız bile
En değerlisi
Değerleriniz
Sizi siz yapan
Unutmayın birbirinizi
25.11.2011
TOKAT
“Hikmet damlaları kitabından”
tebder.tr.gg 131
hikmet damlaları
TÖRE DEĞİL
Kadın cinayetinin adını, töre koymuşlar
Ne büyük haksızlık
Ne büyük cehalet
Cinayetin adı ne zaman töre oldu?
Töre adına işleyen cani
Asıl töreyi katletti
Kendini, benliğini, varlığını yok etti
Cinayetler, yanlış inanç kaynaklı
Bir de erkeğin bencilliği
Ne alakası var töreyle
tebder.tr.gg 132
hikmet damlaları
Cehaletin adını koymuşlar, töre
Anlaşamıyorsan dostum karınla
Adilce ayrıl
Ne onu, ne de kendini rezil et
Zorla birlik olmaz
İşkence etmenin birbirine
Ne anlamı ne de gereği var
25.11.2011
TOKAT
“Gülümsemeler kitabından”
HEZİMET “Düşüncesiz düşünürlere”
tebder.tr.gg 133
hikmet damlaları
İslam ümmeti
Yokluk, yoksulluk, sefalet ve rezalet
Çukurlarında bulunca kendini
Dünya savaşlarından sonra
Cemalettin Afgani, Abduh, El Benna
Mevdudi, Seyit Kutup, Nursi ve diğerleri
Bir araya getirebilmek için yeniden
Yeniden uyanış, yeniden doğuş
Hareketleri.
Taassubu, cehaleti, yozluğu, yobazlığı
Yok etmek yerine
Suçu yine
Karşıdakinin üzerine atıp;
Düşülen bu haller hep
Sömürgecilerin oyunu,
Siyonistlerin entrikaları,
Haçlıların saldırıları
Amerikancı İslam zırvaları
Felaket üstüne felaket
Hezimet üstüne hezimet
Kurtulabilir misin? Zor
Batılılar şöyle, batılılar böyle
tebder.tr.gg 134
hikmet damlaları
Bir avuç kozmopolit, şom ağızlı
Başımıza gelenlerin suçlusu onlar
Öyle mi!
Sütten çıkmış ak kaşık
Dünya zaten zindan
Bir tokat yetmedi, bir tokat daha
Tokat yetmez tekme, yumruk hatta
Akıllanmayacaksın
Taassuptan kurtulmadan
Suçu kendinde aramadan
25.11.2011
TOKAT
tebder.tr.gg 135
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari
Hikmet damlalari

More Related Content

What's hot

Özgürlükten Kaçış
Özgürlükten KaçışÖzgürlükten Kaçış
Özgürlükten Kaçış
kaosakatki
 
2004 iv 15_altinayr
2004 iv 15_altinayr2004 iv 15_altinayr
2004 iv 15_altinayr
Bekir İnce
 

What's hot (20)

Musahiplik
Musahiplik Musahiplik
Musahiplik
 
Murathan mungan erkeklerin hikayeleri
Murathan mungan   erkeklerin hikayeleriMurathan mungan   erkeklerin hikayeleri
Murathan mungan erkeklerin hikayeleri
 
Amaki hayal[1]
Amaki hayal[1]Amaki hayal[1]
Amaki hayal[1]
 
Özgürlükten Kaçış
Özgürlükten KaçışÖzgürlükten Kaçış
Özgürlükten Kaçış
 
Gerçekler 1. turkish (türkçe)
Gerçekler 1. turkish (türkçe)Gerçekler 1. turkish (türkçe)
Gerçekler 1. turkish (türkçe)
 
Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)
 
Münazarat
MünazaratMünazarat
Münazarat
 
Nasreddin hoca
Nasreddin hocaNasreddin hoca
Nasreddin hoca
 
Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca
 
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
 
Darwin'in varislerine. turkish (türkçe)
Darwin'in varislerine. turkish (türkçe)Darwin'in varislerine. turkish (türkçe)
Darwin'in varislerine. turkish (türkçe)
 
1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]
1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]
1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]
 
Makaleler 3. turkish (türkçe)
Makaleler 3. turkish (türkçe)Makaleler 3. turkish (türkçe)
Makaleler 3. turkish (türkçe)
 
Kuşların ve uçuşun kökeni. turkish (türkçe)
Kuşların ve uçuşun kökeni. turkish (türkçe)Kuşların ve uçuşun kökeni. turkish (türkçe)
Kuşların ve uçuşun kökeni. turkish (türkçe)
 
Stephen King Sadist
Stephen King   SadistStephen King   Sadist
Stephen King Sadist
 
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
 
Amerikan ulusal bilimler akademisi'nin yanılgıları. turkish (türkçe)
Amerikan ulusal bilimler akademisi'nin yanılgıları. turkish (türkçe)Amerikan ulusal bilimler akademisi'nin yanılgıları. turkish (türkçe)
Amerikan ulusal bilimler akademisi'nin yanılgıları. turkish (türkçe)
 
Atom mucizesi. turkish (türkçe)
Atom mucizesi. turkish (türkçe)Atom mucizesi. turkish (türkçe)
Atom mucizesi. turkish (türkçe)
 
2004 iv 15_altinayr
2004 iv 15_altinayr2004 iv 15_altinayr
2004 iv 15_altinayr
 
Cmle Anlam
Cmle AnlamCmle Anlam
Cmle Anlam
 

Similar to Hikmet damlalari

496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
SULEYMANATILLA1
 
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılarKitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
YaseminSengunDemirca
 
Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...
Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...
Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...
Furkan Cangir
 
pheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdf
pheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdfpheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdf
pheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdf
aglowcollection
 
Kırık Hayatlar
Kırık HayatlarKırık Hayatlar
Kırık Hayatlar
kaosakatki
 
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
Turulzen1
 

Similar to Hikmet damlalari (20)

Zül fi kâr
Zül fi kârZül fi kâr
Zül fi kâr
 
şimdiki zaman
şimdiki zamanşimdiki zaman
şimdiki zaman
 
HABERNAME YAZILARIM-E-KİTAP CİLT 3.pdf
HABERNAME YAZILARIM-E-KİTAP CİLT 3.pdfHABERNAME YAZILARIM-E-KİTAP CİLT 3.pdf
HABERNAME YAZILARIM-E-KİTAP CİLT 3.pdf
 
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
 
Dergi interaktif
Dergi interaktifDergi interaktif
Dergi interaktif
 
Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)
 
Doğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver / horozz.net
Doğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver / horozz.netDoğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver / horozz.net
Doğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver / horozz.net
 
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.netBir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
 
Siraç Dergi | Sayı 1
Siraç Dergi | Sayı 1Siraç Dergi | Sayı 1
Siraç Dergi | Sayı 1
 
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.netBedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
Bedri Ruhselman - Ruhlar Arasında - horozz.net
 
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılarKitaplar ve  Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
Kitaplar ve Okumak ++ ile ilgili alıntılar ve yazılar
 
SÜREÇ
SÜREÇSÜREÇ
SÜREÇ
 
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
 
EtkilesimKatalog2013
EtkilesimKatalog2013EtkilesimKatalog2013
EtkilesimKatalog2013
 
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
 
Kitap okumak ve okumayı sürdürmekle ilgili sıkıntı yaşıyor musunuz?
Kitap okumak ve okumayı sürdürmekle ilgili sıkıntı yaşıyor musunuz?Kitap okumak ve okumayı sürdürmekle ilgili sıkıntı yaşıyor musunuz?
Kitap okumak ve okumayı sürdürmekle ilgili sıkıntı yaşıyor musunuz?
 
Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...
Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...
Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm ka...
 
pheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdf
pheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdfpheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdf
pheciler itiraz edebilir i okumak Metninize Bir Muhalif E.pdf
 
Kırık Hayatlar
Kırık HayatlarKırık Hayatlar
Kırık Hayatlar
 
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
 

Hikmet damlalari

  • 2. hikmet damlaları s e k i z i n c i k i t a p TEB-DER (TOKAT EHLİBEYT DERNEĞİ) EĞİTİM YAYINLARI ŞİİR SERİSİ İLK YAYIN TARİHİ: EKİM 2011 İKİNCİ YAYIN TARİHİ: MART 2012 SERİ: 906.005.201.167 YAZAR: ERKAN YAZARGAN DAĞITIM: TEB-YAYIN DAĞITIM İLETİŞİM TELEFON: +90 535 063 84 23 WWW.HİKMETDAMLALARİ.TR.GG DİZAYN: TEB-DER DİZAY OFİSİ KİTABIN ADI: HİKMET DAMLALARI ADRESİ: TOKAT DAĞITIM ADEDİ: 250.000 SAYFA ADEDİ: 200 SATIŞ BEDELİ: 50 TL. tebder.tr.gg 2
  • 3. hikmet damlaları İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ŞİİRLER SİYAH BEYAZ “O Adama” HACI HOCA MÜFTÜ “Tanrı bilgisine” DİLLER “Filolojiye” BU NE “Derinliğe” SAKAL “İki ara, bir dereye” ADAMIN ÖMRÜ “O kendini bilene” TEK CÜMLE “İpin ucunu kaçırmışlara” tebder.tr.gg 3
  • 4. hikmet damlaları ARI GİBİ “Havada yüzmeye” ALAKASIZ CÜMLELER “Anı yaşamaya” ZIRILTI “Zırıltıya” İNSANIN GÜÇSÜZLÜĞÜ “Sineğe” BÜYÜDEN İNANCA “Rama ve Şaman’a” EVİM “Taşa ve duvara” ALAMUT’TA BİR GECE “Kaynağa” TOPCUOĞLU BAYIRI “Niksar’a” HATIRLA BENİ “Dostuma” FATMA ANA “Kadınlık onuruna” TERCİH “Kaddafi’nin Şapkasına” HARİKULADE “Parapsikolojiye” TEK TANRI “İlahiyata” ADALET “Olacaklara” GÜZEL “Güzelliklere” ASAF “Farka” ELÇİLER YANSIMALAR “Yansımalara” İLİŞKİLER “Çevreye” KALEMİM “Bekleyene” EMİRLER “Kitaplara” 17 EKİM 2011 “İyi yapmışsın diyene” SEZON SONU, SEZON BAŞI “Temsilciliklerime” SALLANAN SANDALYE “Sallanan sandalyeye” tebder.tr.gg 4
  • 5. hikmet damlaları ZÜL Fİ KAR “İşe” DUYGUSUZLUK “Duygunun sonuna” ETKİLEŞİM “Kalorifer peteğine” UÇUŞ “Duman gibi, sis gibi OYUN “Kur’an-ı Kerime” DÜNYA DEVLETİ “Geleceğe” ŞEYH BEDRETTİN “Hakikate” SAVAŞ CİNAYETTİR “Gözü Dönmüşe” DELİRİP KURTULMAK SAVAŞ ÖYLE Mİ? KÖTÜ ÖRNEK “Gömleğine kravat yakışmayana” DÜMBÜK UYUŞUK ZİMMET “Ukalaya” BAKIŞ 212 LÖSEMİ “Yıldız kaymasına” HAYAT ÖPÜCÜĞÜ “Sinir hücrelerine” KENDİNİ ANLAT BANA “Sana” ÇİT SÜT VE SU “Süte” HANEDAN “Kılkuyruğa” DAMGALAR “Yola koyulmuş damga oğullarına” TÖRE DEĞİL tebder.tr.gg 5
  • 6. hikmet damlaları HEZİMET “Düşüncesiz düşünürlere” YAKMALI YIKMALI “Türk düşmanı Türkçülere” HANGİ FİLM “O Filme” ÖZÜR “Anlayamamaya” DAMLA DAMLA ANLAR “Hatıralara” KAYIP KİTAP SEMBOLLER “Anlamlara” YOLCULUK “Dünyamıza” GEÇEBİLİRİZ (YOLCULUK II) “Ortak bilince” TÜRKAN HOCA “Hastalıklara” KARDAVİ “Fetva makamlarına” NEŞE “Çırpınışlara” KULE “Modadan yıkıma” BURALAR “Aynaya” ÖRGÜT “Yeni masalara” AH “Zamanında olması gerekene” SEN MİSİN? “Ümidime” OLMAZ OLMAZ DEME “Memleketime” OH “Çınlayası kulaklara” ÜRETİM “Yük sahibine” KÖŞE TAŞLARI “Kanepeye” ANNE “Anne ve yavrusuna” HIRS “Çakılı kazığa” SİNSİ “Taş diplerine” tebder.tr.gg 6
  • 7. hikmet damlaları İTFAİYE “Nükleer bilimciye” DOKUNUŞ VE TEMAS “Ele ve deriye” CİNSELLİĞİN EVRİMİ “Üremeye” KÜRESEL ISINMA “Komikliklere” ILICA “Dört renk dondurmaya” ZAFER MEYDANI KİLİSE “Konya’ya ve Pazar Konserleri’ne” GELENEK “Kuru kafaya” İNZİVA “Dönüşüme” PEŞİN ÖDEME “Borçlara” ABİT VE İBADET “Duvara” KIYMET “Tarihin zalimine” DERS ALMA “Adamın ölüsüne işerler’e” İNGİLİZCE ÖĞRENEMEMEK “A.B.’ne” TEFEKKÜR “Modernlik düşmanına” AKILDAN AKILA “Akıla” SUNSET LİMİTED “Samuel’e” KEMALİZM “Düşmana” FİKİR SAHİBİ CİMRİ “Kıskanç’a” BUNDAN “Eleştirilere” tebder.tr.gg 7
  • 8. hikmet damlaları ÖNSÖZ Tecrübelerime dayanarak ve kendi bakış açımla güncel veya tarihi sorunları analiz ederek cevaplar, dolayısıyla çözümler üretmeye çaba gösterdim. Toplumların içlerinde bulunan kültür katmanları ne kadar çeşitli ise analizlerde bir o kadar zordur. Çözüm için yola çıkan herkesin önceliği, alabildiğine geniş perspektiflerin kullanılması ve ortaklıkların çoğaltılabilmesidir. Matematik veya diğer bilimsel çözüm metotlarının başlangıç alınması akla en yatkın yöntemlerdir kanısındayım. Daha geniş kitlelere ulaşabilmek için basit, anlaşılır olmayı tercih ediyorum. Bundan sonrada kolay anlaşılır kelimeler kullanmayı sürdüreceğim. Kimsenin anlamadığı sırları paylaşmaktansa herkesin anlayabileceği çözümleri üretmek taraftarıyım. Burada önümüze çıkan sorun, var olan sorunların yeterince anlaşılamadığından çözümlerin bu kadar karmaşık görünmesidir. O halde nasıl çözüm üretebiliriz? Kendimce bulduğum başlangıç noktam sorunun doğru analizi ile sonrasında ortak gerçek üretebilme, üretilen ortak gerçeklerin yılmadan, cesaretle savunulmasının yaygınlaştırılmasıdır. Kitaba gelecek olursam, kırk iki yıllık yaşamın bana verdiği veya öğrettiği – şimdiye kadar edinebildiğimce, faydalı, değerli bulduğum özleri bir araya toplamaya çalıştım. Önceki çalışmamda dünya yaşamının, var olan değerlerinin tatmin edici olmadığı, insanlığın hala arayışlar içinde olduğu, süregelen uygulama ve beklentilerin insan ruhunu zedelediği dolayısıyla insanı yıprattığı gerçeğini irdemeye çalıştım. Beşinci şiir kitabım “Bu mu dünya”da bir araya getirdiğim şiirlerimde temel vurgu “dünya” kavramı ile içinde yaşanılan dünya algısı oldu. Eleştirilerim ise, insan davranışları üzerinde yoğunlaştı. Dinsel bağnazlık ve yanlış inanışlar genel olarak bütün şiirlerimde ele aldığım önemli tebder.tr.gg 8
  • 9. hikmet damlaları alt başlıklardan birisidir. “Hikmet Damlaları” kitabımda ise daha çok sebepler üzerinde durmaya gayret gösterdim. Sebepler denilince de akla ilk gelmesi gereken, “hikmet” kelimesidir. Kitabıma kapak olan siyah – beyaz fotoğrafı başlangıç alarak örgüyü sürdürmeye çalıştım. İlk bakışta itici gelebilecek olan sıra dışı bu görüntü daha sonra ilham verici farklı bakış açıları doğurdu. Okuyucularımdan aldığım tepkilerde ise genellikle, “olaya hiç bu şekilde bakmadıkları, daha çok yırtık – pırtık elbiseli adamın üzüntü verici yoksulluğunun göze çarptığı” fakat daha sonra “şiirin okunmasıyla farklı bakış açılarının geliştiği” ifade edilmekteydi. Mantığında söylediği gibi, var olan gerçekten bilemediğimiz başka doğrulara yol alabiliriz. Bu resimden herkesin aynı şeyi gördüğü ve görmediği doğrudur. Önemli olan ortak görüntülerin alabildiğine çoğaltılabilmesi ve okuyucunun da kendi gördüklerini ifade edebilmesine fırsat tanınması, yol açılmasıdır. Herkes kendini o hamalın yerine koyabilir. Kimi üzülür ve acır, kimi kesinlikle o halde olmak istemez, bunun utanç verici olduğunu düşünür. Oysa burada vurgulamak istediğim, kılık – kıyafetten daha farklı bir değerin var olduğudur. Genellikle insan bakışı ilk gördüğünü, yüzeysel olanı kısaca dış görünüşü ele alarak yorumlar üretir ve beğenmemişse irdemeye gerek duymadan bir kenara iter veya atar. Buradaki gerçeğe; yok saymak veya dışlamak, kabul etmemek de diyebiliriz. O halde, insanların geneline yakını yaşantılarından ve etrafta olup bitenlerden memnun değilseler ki öyledir, bakış açılarımızda küçücükte olsa sapmalara ihtiyacımız vardır. Değerlerimiz değişmeli, davranışlarımız farklı şekillere evrilmeli, var olana ve geleceğe şimdikinden farklı bakmayı öğrenmeliyiz. Belki yeni bakışlar daha mutlu ve doğru, insana yakışır hayatları şekillendirebilir. Ne dersiniz? Denemenin ne gibi zararları olabilir ki? “Hacı Hoca Müftü” başlıklı şiirimde, toplumda genel kabul gören, doğruluklarından pek şüphe edilmeyen bazı kişi ve mesleklerin eleştirisini yaptım. Genel kabule göre hacı, hoca veya müftüler hayatlarını dine dolayısıyla fedakârlık ve doğruluğa adamış, kötülüğe asla bulaşmayan, yol gösterici, bağışlayıcı, toplumun önemli dayanaklarından bazılarıdırlar. (Oysa toplum yine yanlış yoldadır, hatalı işler yapmaktadır, bilerek eğrileri doğru gibi göstermeye çalışan baskı grupları vardır. Kendiliğinden oluşmuş veya özenli, planlı – programlı çalışmaların sonucu olarak bu gruplar vardır.) tebder.tr.gg 9
  • 10. hikmet damlaları O halde güvenilen bu meslektaşların hatalarının sebebi nedir, hatalar nereden kaynaklanmaktadır? Şiirimde cevap vermeye çalıştığım, yine kendimce, kendi gördüğümce, -Tanrı - bilgisinin bir yerlerde yanlış anlaşıldığı, bilinmediği veya bilerek istismar edildiği gerçeğidir. Tarih boyunca en fazla istismar edilen, geçim kaynağı haline gelen değerlerin önde geleni yine zannımca bu kavramdır. Şiirime ilham veren gerçek bir olay; müftü efendilerden birisi ile yeni açılan, eskiden Bektaşi Dergâhı olan tarihi bir yerin şimdiki hükümet tarafından Diyanet’e tahsis edilmesinden sonra yapılan açılış sonu aramızda geçen bir sohbettir. Koskoca bir ilin din işlerinin yürütülmesinden sorumlu, uzun yıllar ilahiyat ilimleri okumuş ve sorumluluk almış bir kişi, ilahi hikmet konusunda: ”Ama nasıl, bir türlü anlayamıyorum.” deyince, bu şiiri yazmak bana farz oldu! Evlerine gittim, kütüphanelerine göz attım, karşılıklı sohbet imkânları buldum. Sonuç olarak neredeyse hepsinin veya hepsine yakınının aynı dertten muzdarip, çaresizler olduğunu keşfettim. Ne kadar acı verici değil mi? O halde çulsuz hamal, hükümetin özellikle görevlendirdiği din memurlarından daha çok ilham verici ve doğruları alabildiğine çıplaklığıyla ortaya koyucudur. Bu konuda şiir yazılmaz da hangi konuda yazılır? Eleştirilerin tamamını kabul ediyor ve cevapsız bırakıyorum. İstenildiği gibi anlaşılıp değerlendirilebilir. Tek şikâyetim kapılarına işaret konularak halkın bir kesiminin korkutulmaya çalışılmasıdır. Bildiğim şu ki bu halk yüzyıllar boyu baskılar altında zaten elmas kıvamındadırlar. Onların korkuları şiddetin bas göstermesi ve cehaletin korkunç yüzünün ortaya çıkmasıdır. Diller konusuna gelince, âcizane birkaç farklı dille temasım oldu. Zaman ayırmak zorunda kalarak veya o zamanki işlerim gereği zorunluluktan dil öğrenmeliydim. Şiirimde de belirttiğim gibi başlangıçta oldukça zorlandım. Yanlış program veya eğitimcilerin elinde baya kıvrandığım oldu. Fakat sonuçta dillerin ilahi birer mucize olduğuna, insanın nasılda üretken olabildiğine, dilin yaşamın sürdürebilmesindeki ve daha önemlisi o anaca birikmiş olan değerlerin tümünün gelecek nesillere, dolayısıyla insanlığa kalmasında etkilerini kavradım. Dil öğrenmek isteyenlere birkaç tavsiyede bulundum. Türkçemizin değeri hakkında bazı değerlendirmelerimi ilettim. Daha sonraki şiirim “Bu Ne?”de ise önceki şiirle de bağlantılı olarak, öğrenme süreçlerine değinmeye çalıştım. Öğrenme isteklisi kişiyi çocuğumla özdeşleştirerek sonuca varmaya çalıştım. Kendim burada haliyle, tecrübeli bir baba, tavsiyelerde bulunan bir öğretmen, zorlamadan kendi başına bırakan bir özgürlükçü konumundaydım. tebder.tr.gg 10
  • 11. hikmet damlaları “Sakal” şiirimde ise yine “Hacı Hoca Müftü” şiirimin de etkisini sürdürmesi ile dış görünüş, toplumsal baskılar, yanlış din anlayışları ve dinsel bağnaz dayatmalara değinmeye çalıştım. Aile yaşantısının önemi ile temizlik vurguları ile birlikte daha geniş bir perspektife geçerek günümüz dünyasının sakala bakışını alabildiğine çarpıcı ve anlaşılır şekilde vermeye çalıştım. Dini söz sahiplerinin, fetva makamlarının aslında ne gibi anlamsız ve komik konularla uğraşıp durdukları da ayrıca değerlendirilmesi gereken konulardır. “Adamın Ömrü” şiirimde ise “Hoca”dan yola çıkarak hocanın yardımcısı müezzine ulaşmaya çalıştım. İkinci şiir kitabım “Semaha Şiir” de ele aldığım ezan konusu, kısa da olsa etkili olmuştur. “Bayrak inmez, ezan susmaz!” sloganlarının toplumsal transa neden olduğunu, duyan her bireyi bilerek veya bilmeyerek etkilediği fakat bu etkinin zamanla bir çeşit hipnoza yol açarak dinin temeliymiş gibi sunulmasının gerçek dinin anlaşılmasında en büyük engellerden olduğuna değindim. Müezzin efendinin sesini güzelleştirme çabaları, yeni makamlar denemeleri ve ses düzenini sonuna kadar açması zorlamayla başlayarak zamanda özellikle bende itici olmaya başlamıştır. Bu konuda tedavi sunan psikologlara ihtiyacım var! Açık yüreklilikle değinmeden geçemeyeceğim, konuyla bağlantılı Müslümanlık değerlendirmelerinin aslında o kadarda basit olmadığı, kişinin inanç yolunda çaba harcaması gerektiği, ezanla, türbanla, namazla, sakalla veya başka dış – gösterişçi uygulamaların dinin kendisiymiş gibi sunulmasının yakışıksız olduğudur. “Tek Cümle” ve “Arı Gibi” şiirlerimde ise yine değersiz gibi gördüğümüz ufak, tefek şeylerin aslında ne kadar değerli olduklarını vurgulamaya çalıştım. Özellikle bahar gelince kırlarda veya balkonlarımızda önümüze çıkıveren, gözümüze batıveren arıların, değersiz olmadıkları, hakikatin – hikmetin peşinde olan bir kişinin özellikle ufak tefek şeylerden çok şeyler öğrenebileceğine değindim. “Alakasız Cümleler” de ise, birbirleriyle alakasızmış gibi görünen her şeyin aslında bir bütünün parçaları olduğuna değindim. Bu şiirle bağ kurulabilecek bir diğer şiir “Tek Cümle” başlıklı şiirimdir. Bir bütün şiir, bir tek cümleden oluşabileceği gibi var olan her şey de görülen veya görülmeyen bir olabilirler. “Zırıltı” şiirimde yine ezan sesinden duyduğum gürültü kirliliği algım devam etmiş ve sürekli şikâyet edip duran insanların ve dolayısıyla her şeyin aslında gürültü kirliliği yaptıklarına değinerek, dinlemenin, dinlenmenin değerine doğru tebder.tr.gg 11
  • 12. hikmet damlaları bir yol açmaya çalıştım. Önemli bulur musunuz bilemeyeceğim fakat dinleme duyumuz bence insana has en önemli duyulardan bir tanesidir. Ömrünü dinlemeden geçirenlerin varlığını düşündükçe daha bin şiir yazmak istiyorum. Oysa insan çevresi doğal haliyle o kadar mucizevî, ilham verici, sakindir ki hayret etmemek imkânsızdır. Deney yapılması oldukça kolay bir değerden bahsediyorum. Bir gün özellikle sessiz olduğundan bir gece, çevrenizi dinleyin bakalım neler duyacaksınız? Bahse girerim müthiş şeyler duyacaksınız. Hatta o ana kadar neden bu deneyi yapmadığınıza da hayret edeceksiniz. Düşünsenize çevremizde zaten var olan, şimdiye kadar var olmuş olan, gelecekte de sürekli var olacak olan “sessizlik” ne kadarda güzeldir. “İnsanın Güçsüzlüğü” şiirimde ise kutsal insanın bir yanı ile mükemmel fakat diğer yanı ile oldukça çaresiz, güçsüz, çelimsiz olduğunu ortaya koymaya çalıştım. “Büyüden İnanca” şiirim etki bırakan şiirlerimden bir tanesidir. Bunu “kendi yapar, kendi sever” komikliği ile sunuyorum. İlk defa yayınlandığında ki bu şiiri kitabıma almadan önce farklı ortamlarda tek olarak paylaştım. Cesur bulanlarda oldu, eleştirenlerde haliyle ama sonuçta binlerce eleştirisini aldığım şiirlerimden birisidir. Burada başlangıçtan günümüze ve tahmin edilen geleceğe inançların nasıl şekillendiklerini ele aldım. Ninemden gördüğüm üzerlik yakma töreni çocukluğumdan beri sürekli aklımda kalmış bir uygulama idi. “Çocuğun karnı ağrıyor, hadi bir üzerlik yakalım.” Komşunun midesi bulanıyor, “Hadi bir üzerlik yakalım.” Kısacası doktorların yaygın olmadığı çağlardan kalma bu şifacı geleneği benim çocukluğuma kadar sürmüştür. Eminim ki dünyanın başka yerlerinde hala sürmektedir. Kurşun dökme ve üzerlik yakma bizim toplumumuzda yaygın bir uygulama idi. Kaynağının neresi olduğunu ise tahmin edebiliyorum. Şamancı tür inançlarda ruhların önemli bir yeri vardır. Ruhlar dumana, sise benzetilir. Yaşlı bir kadın - özellikle burada kadın seçilmiştir,- ot yakar ve ruhlarla temas kurar ve dileklerini bildirir. Yanı sıra bir takım takı ve muskalarda iş görür. Eskiden kimlik olarak kullanılan hamaylılar zamanla içine dua yazılıp saklanan muskalara dönüşür. Türbelerdeki duygu yoğunluğu da bununla bağlantılıdır. İnsan kendi öz varlığının farkına vardığı gün şunu çok net bir biçimde anlayacaktır: “Ey insan sen de mucizeler var”. Hatta etrafında olup biten her şeyi bir şekliyle “sen” yapıyorsun. Çevrene yaydığın negatif veya pozitif enerji ve sinyaller çevreni şekillendiriyor. Çoğundan duymuşsunuzdur: tebder.tr.gg 12
  • 13. hikmet damlaları “Kimi kınadıysam başıma geldi.” Veya “Mıknatıs gibi belayı çekiyorum, her şey üstüme geliyor!” İşte bütün bu etkileşimlerde senin çekim gücünün etkisi açıkça kendini gösterir. O halde şunu tekrar düşünelim, çevremizi olumlu bir şekilde değiştirebilmek için ne yapmalıyız? Cevap veriyorum, pozitif olalım, negatif olandan kaçınalım. İnançlarımızın oluşmasında güçsüzlüklerimiz en çok etki eden unsurlardır. Şimşekten korkan birinin, şimşeğin hakikatini öğreninceye kadar kendisinden güçlü olana sığınma ihtiyacı doğaldır. Yaşlı bir köylü amca ile aramızda geçen konuşmayı, ilk şiir kitabım “Şiirle Semah” ta ele almıştım. Orada vurguladığım konu ile burada yeniden gündeme gelen bilgi bir birleriyle bağlantılıdırlar. Kasketli köylü amca: “Ay bizim için nurdu, ona göre ibadet eder, ona göre davul çalıp halkı uyarırdık. Gün geçti adamlar Ay’a çıktı, hatta ondan taş bile getirdiler. Artık bizde inanç filan kalmadı.” demişti. Cevap olarak kendisine, “Amcacığım, bu gördüğümüz ay ve yıldızların tamamı sadece bir tek galaksinin yıldızıdır neredeyse, galaksimiz gibi daha milyonlarca galaksi var.” demiştim. Konuyla ilgili sonuç olarak, inançlarımızı şekillendiren unsurlara dikkat çekmek istedim. “Evim” şiirimde bir ütopyadan “Topçuoğlu Bayırı”nda ise geçen gerçekten bahsettim. “Alamut’ta Bir Gece” şiirimde ise bilginin kaynağı sorusuna tarihsel gerçeklik özlemli efsanelere değinmeyi yararlı buldum. “Güvenilire Sır”da ayrıntılarını verdiğim, toplumsal sırlar zamanlar nasıl inançsal sırlar haline gelmişse Alamut hikâyelerinin toplum derinliklerimizdeki etkileri, özellikle Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin bir dönem içinde kaldığı hatta bazı rivayetlere göre ciddi bir eğitim aldığı Alamut Kalesi, Moğol tehditleri artıp boşaltılınca, kendisine verilen bir takım emanetlerin olduğu, bu emanetler arasında kutsal emanetler bulunduğu, günümüzde bu emanetlerin hala sır olarak saklandığı belirtilmiştir. Bir hayal kurdum ve kendimi Alamut’ta buldum. Hayalimin başında hemencecik orada değildim. Gece karanlığında bir kervanla ve yüzleri peçeleri ile örtülmüş eli kılıçlı korumalarla birlikte yol alıyorduk. Konuşmaların olmadığı zamanlarda o yalçın kayaların arasında ıslık çalan rüzgârın sesi ile vahşi sesleri birbirlerine karışıp geliyorlardı. Sonunda yorgun argın, kaleye ulaştık. Misafir olarak ağırlandık, yerlerimiz gösterildi, dinlenmemiz için süre verildi. Etrafa bakıp duruyor içerdekileri gözlüyorduk. Ahşap el işleri ile perdeler oldukça ilgi çekici idi. Daha sonra geliş amacımıza yoğunlaştık. Amacımız bilgi tebder.tr.gg 13
  • 14. hikmet damlaları almaktı. Neden ve nasıl sorularını tarih boyunca soran binlerce insandan bir kaçıydık. Sorumlu kişiler gelince sorularımızı sorduk ve cevaplarımızı aldık. Sonunda bu şiir size de ulaştı ve umarım bir takım sorularınıza cevap bulabildik. “Fatma Ana” şiirim ise yine kalıcı etki bırakan yazılarımdan bir tanesi olmuştur. Bir karikatür üzerine çıkan yoğun çatışma üzerine kaleme alınmıştır. Karikatürde kara çarşaf eleştirilmiş ve küçük bir kız çocuğun kara çarşaf yerine normal örtünmesi bile büyüklerince hor karşılanmıştır. Genel yorumcular bu konuda büyükleri eleştirirken birkaç yeni arkadaş, dindarların giyim kuşamıyla bu şekilde alay edilemeyeceği sonucuna ulaşmışlardı. Tartışma büyüyünce hatta bazıları bazılarını dinden çıkarmaya kalkışınca bu şiiri yazdım ve o arkadaşa ithaf ettim. Fatma Ana ve dolayısıyla Ehlibeyt hanımlarının bizim kutsallarımız olduğu, kutsalımıza el uzatılmaması gerektiği, değerlerimiz için tarih boyu ciddi mücadeleler ettiğimizi, bu günlerde başörtüsünün tıpkı mızrağın ucuna asılan kuran sayfaları gibi genel olarak bilgisiz toplumları kullanmak için istismar edildiğini anlatmaya çalıştım. Son söz olarak Fatma Ana’nın “Bu gün artık bütün kadınlar, evlerinin bir köşesine çekilseler, karalar giyinip, karalar sürünseler ve yüzlerini duvara dönüp ölünceye kadar yerlerinden kalkmasalar yeridir.” Sözünü alarak bitirdim. Bu günden kastedilen gün, hükümetin gasbedilip, hak etmeyenlerin hükümet oldukları gündür. Bağlantılı olarak günümüze ışık tutması bakımından kutsal sözlerde “Âlem kadınlarının efendisi” olarak tanıtılan Fatma Ana’nın daha iyi anlaşılıp değerlendirilmesine gayret gösterilmiştir. Bu konudaki tartışma hale devam etmektedir. “Tercih”, “Güzel”, “İlişkiler” şiirlerim ise kısa anlatımlı, bilinen okunup geçilecek gündem oluşturmayan, tartışma yaratmayan yazılar türündendir. Güzellikte sanat, tercihte doğruluk, ilişkilerde dürüstlük vurgusu yapılmıştır. “Elçiler Yansımalar” ve “Emirler” de ise, biline gelen bütün büyük dinlerin ki bunların içinde Budizm ve diğer doğu dinleri de vardır, ana mesajlarının ne olduğuna değinilmiştir. İlk mesajların kayıtlı örneklerinden yola çıkarak dinlere etkisi ile özellikle bu mesajı sunan sunucuların kişilikleri üzerinde kısaca durulmuştur. Okumak, dinlemek, yapmak, anlamak ve söylemek emirlerinin nasıl gün geçtikçe kuşatıcı birer din geliştirdiklerini birer kelimenin bile ne kadar önemli olduğu işlenmiştir. İnsan duyularına gönderme yapılarak bilinen beş tebder.tr.gg 14
  • 15. hikmet damlaları duyu organını ile beş hissin yanı sıra düşünme ile felsefeye araştırma ile bilime yol açılmıştır. Genel amacın insan olduğu, bütün çalışmaların insan için olduğu vurgulanmıştır. “Oyun” şiirimde oyun kelimesi kavramlaştırmaya çalışarak oyun kurucular, oyunculuk, oyun oynamak, oynaşmak, aldatmak, eğlenmek, söz vermek, sözde durmak, sözde durmamak, oyalamak, kandırmak gibi kelimeleri işlemeye çalıştım. “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibaret” ise tarih boyu çekilen sıkıntılar neyin nesidir? Sorusuna cevap aramaya çabaladım. “Uyuşuk”ta ise, eleştirel bir bakış açısını biraz yakıcı, biraz tepeden bakan gözle vurguladım. Neye şükredilip neden şikâyet etmemiz ile insanın kendi yeteneklerine ve değerine önem vermesi gerektiğine vurgu yaptım. “Zimmet”te ise, tepeden bakanları eleştirdim. Kendisine verilmediği halde ya zorla ya da kandırma ile ele geçirilen imkânların kötüye kullanımını eleştirdim. “Dümbük” şiirimde ise kısaca birkaç cümle ile o çok büyük ihtişamlı makam sahibi kişilerin aslında değersiz olduklarını göstermeye çalıştım. Hakkım olduğunu düşündüğüm, halk adına konuşma hakkımı burada alabildiğine hızlı ve sert kullandım. Hakaret olarak değerlendirilse bile zorbaların daha fazlasını hak ettiklerini düşünüyorum. Bu konuda dili ve kalemi olanların cesur olmalarını öneririm. Ortama uymak ve benim en nefret ettiğim eyyamcılık insanlar arasında bir davranış olmaktan çıkmalıdır. Maymuna şeker verirseniz çığlıklar atarak sevindiğini gösterebilir fakat bu davranış insana yakışan bir davranış değildir. “Kendini Anlat Bana” şiirimde ise benlik ve kendilik kavramları ile kişilik üzerinde durmaya çalıştım. Doğrusunu isterseniz bu konuyu işleme arzum bir kitaptan kaynaklandı. Kitabın adını vermeyeceğim fakat konusunda, bir psikolog ile hastası arasında geçen diyalogda, psikolog sürekli şu soruyu sorar:”Kendinden bahset! Sen kimsin?” hasta sürekli cevap verir fakat hiçbir cevap tatmin edici veya doktorun aradığı, duymak istediği türden değildir. Sonunda hasta kızar “Ne istiyorsun be adam, anlatıyorum işte” diyerek tepkisini gösterir. Psikologun son cümlesi: “Söylediğin kelimelerin ne anlama geldiğini biliyorum fakat kim olduğunu hala öğrenemedim. Bahsettiklerinin hiç biri beni ilgilendirmiyor. Bana kim olduğunu anlat!” tebder.tr.gg 15
  • 16. hikmet damlaları “Çit Süt ve Su” da üzerinde fazla durulmayan, günümüzde eskimiş görünen, anlaşılamayan, dolayısıyla paylaşılamayan “TÖRE” kelimesinin bir kısmına değinmeye çalıştım. Hukuk Fakültelerinde veya başka akademik çalışmalarda geliştirilmemiş fakat milletlerin bünyesinde zaten var olan kanun olması ve toplumu düzene koyması bakımından ele alınması gereken, törenin değerine değindim. Türk Töresinin yüzlerce değil, binlerce yıllık bir arkaplanı olduğuna her zaman inanmışımdır. Dede Korkut sadece elinde sazla gezen bir gezgin ozan değil aynı zamanda töreyi toplumun kılcal damarlarına eken kanun adamıdır. Töre ile obalar arasında uyum sağlanır, töre ile hayatta kalınır, töre ile doğru ile yanlış birbirinden ayrılır. En önemlisi töre ile devlet kurulur. Günümüzden geçmişe bakarak değerlendirmelerde bulunmak o günün şartlarına ve değerlerine göre daha kolaydır. Anlıyoruz ki, en güçlü milletlerden birisi olan Türk Milleti tarih boyunca yüzden fazla devlet kurmuş ve bu devletlerden ondan fazlası büyük devlet sınıfında yerini almışsa bunda törenin göz ardı edilemez, büyüleyici, gerçek etkisi artık gözler önündedir. Töreyi cinayetle özdeşleştirenler bilerek veya bilmeden tarihe ve dolayısıyla en güçlü değerlere ihanet etmektedirler. Bağlantılı olarak ele aldığım diğer bir şiirim ise “Damgalar” başlığını taşımaktadır. İlk bakışta hayvan sürüsü sahibi toplulukların hayvanları birbirlerine karışmasın diye buldukları bir uygulama olarak görülen damgalar aslında kelimenin ve dolayısıyla dilin de kurulmasında önemli bir etkendir. Bunun dışında asıl olan toplumların ortak değerleri, geldikleri yerler – kökleri, tarihe etkiler, medeniyet bilincine katkıları, insanlığa katkılarıdır. İnsanların ayrı ayrı soy ve boylardan olmaları ve boyların daha sonra milletleri oluşturdukları milletlerinde medeniyeti oluşturdukları göz önüne alınırsa önemi ortaya çıkar. Ayrıca nereden geldiğimiz ve tarihte neler yaptığımız gibi önemli soruların cevapları damgalarda gizlidir. Tanrı buyruğunda bu konu: “Sizi boy boy yaratmamızın hikmeti, birbirinizle tanışmanız içindir.” şeklinde belirir. “Yolculuk” ve “Geçebiliriz” şiirleri birbirinin devamı iki şiirdir. Evrenden, uzayın derinliklerinden bakınca dünyamız bir araç gibi görünür. Bu gemi ile nereden gelip geçmişiz ve daha nerelerden geçeceğiz. Kendi çocukluk yolculuklarıma benzettiğimiz bu yürüyüşü okuyucuma sorular sorarak örmeye ve sonuç almaya çalıştım. Ölülerimizle birlikte nereye gidiyoruz? Yoksa ulaşmamız gereken bir hedef mi var? Yoksa öylesine boşlukta boşu boşuna, başıboş bir şekilde geçip gidiyor muyuz? Bu harekette bizim bir etkimiz var mı? Varsa nasıl? tebder.tr.gg 16
  • 17. hikmet damlaları Ve benzeri sorular ve kendimce cevap hazırlayan ipuçları. Şahıslarla ilgili kaleme aldığım şiirlerimden bir tanesi “Kardavi” diğeri ise “Türkan Hoca”dır. Birbirinden tamamen farklı olmaları, hitap ettikleri kitleler bakımından ayrılan bu iki şahsı irdelemeye çalıştım. Tokat Ehlibeyt Derneği bünyesinde uzun zamandır sürdürdüğümüz çalışmalarımızda dini bilgiler ağırlıklı olmak üzere küresel bir eğitim hareketi yürütmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla dini bir karakterimizin olduğu doğrudur. Bununla birlikte bu şiirlerde de var olan dini eleştirileri en hassas ve incelikle yapabilmemde bu çalışmaların etkisi elbette olmuştur. Mesajım şudur: dostlar, insanlar, kardeşler, yakın çevrem ve herkes, din adına duyduğunuz, size dayatılan bilgilerin çoğu yanlıştır. Tarih boyunca tortulanarak günümüze gelen bu bilgilerin içinde o kadar saçma, dayatma, zorlama, uydurma vardır ki öğrendiğiniz zaman kendiniz bile hayretler içinde kalırsınız. Birileri çıkıp bu hakikati açıklamak zorundadır. Hıristiyan papazı eleştirirken, Müslüman mollanın yaptıkları onlarınkinden pek geri kalmaz. İnanç içsel bir anlayış olarak başlamakla birlikte zamanla toplumda etki alanları bulabilmekte ve maalesef genellikle kötüye kullanılmaktadır. Bilmeyenler “bilmiyorum” dedikleri gün işler düzene girecektir. Her şeyi bildiğini zanneden, yalan yanlış bilgilerini insanlara gerçekmiş gibi sunan üstüne üstlük kin, nefret, cinayet ve cehennem üretenler tarihin en büyük zorbalarıdırlar. Cehennem zebanisi gibi işi gücü insanları cehenneme atmak olan din adamları gerçekten iğrenç, gerçekten mide bulandırıcı, gerçekten zorbadırlar. Tarih boyunca işlenen en büyük insan kırımlarının, katliamlarının sorumlusu da bunlardır. Yapmaya çalıştığımız insanımızın korkmadan, çekinmeden kendi öz benlik ve bilgileri ile dini anlayabilecekleri ve uygulayabilecekleri gerçeğini yaygınlaştırmaktır. Bu zorbalara ihtiyacınız yoktur. Lütfen tembelliği bırakın ve ilahi nefes ile sizlere yüklenmiş eşsiz benzersiz aklınızı kullanın ve doğrulara kendiniz ulaşın. Bu yolda giderken dinden çıkarım diye sakın korkmayın. Samimi yürek eninde sonunda hedefine ulaşacaktır. Bu zorbaların akla bu denli düşman olmalarının sebebi de işte budur. Aklın elini ayağını bağlayarak kendi dünyevi, müflis, zavallı arzularını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. “Ey insanoğlu akletmez misin?” ne harika bir buyruktur. Hükmedildiğinde dünyayı kurtaracak hüküm bu olsa gerek. Konumuza dönersek “Kardavi” şiirimde fetva makamlarının günümüzde ve tarihte ne büyük cinayetlere imza attıkları, insanın düşmanı oldukları ve insana tebder.tr.gg 17
  • 18. hikmet damlaları düşman olmaları bakımından da şeytanla ortaklaştıklarına yaptım. Sözün ve yazının başında ve sonunda hakikate ve Hakka sığınırım. “Sen Misin?” şiirimde ise ümidimi canlandırdım ve gördüğüm küçücük bir kız çocuğuna seslenerek hayat boyu biriktirdiğim bütün bilgi ve tecrübelerimin özünü kendisine içtenlikte teslim edebileceğimi belirttim. Geleceğin bu günden ve geçmişten daha güzel olacağı sürekli bir ümittir. Keşke öyle olsa diyorum. Tecrübelere değer verilmesini, ümitlerin canlı tutulmasını, insana güveni özellikle kadının geleceğin kurulmasında üzerine düşen önemli işler olduğuna inanarak işlemeye devam ediyorum. Okuyucularında katkı sunarak kendi pencerelerinden ve prizmalarından harika ışıklar yayacaklarına inanıyorum. “Zafer Meydanı” ve “Ilıca” şiirlerimde ise yaşanmış anıları yeniden canlandırarak çekilen bazı acıların, hayat boyu kitaplardan, kütüphanelerden, eğitimcilerden kazanılamayacak bilgilere ulaşmamıza sebep olabileceklerine vurgu yaptım. Çocukluk anılarının olabildiğince saf ve canlı kaldığını, istenildiğinde yeniden yol gösterebileceği belirttim. Kilise ve meydan vurgumun nedeni ise günümüzde müze olan bazı yerlerin bir zamanlar canlı bir mekân oldukları bu gün ise canlılıklarını birer belgesel tadında devam ettirdiklerini ayırt etmeye çalıştım. “İnziva” şiirimi dönüşüme adayarak cesur bir adamın her şeyden sıyrılarak yeniden başlamak için bir adım geri atmasını ve toplumdan arınmasını irdemeye çalıştım. Tarihten bildiğimiz o kadar çok münzevi yaşamlar vardır ki isimlerini saymak bile oldukça uzun bir alacaktır. İlk aklıma gelen Ahmet Yesevi’nin inzivasıdır. Rivayetlere göre, ömrünün sonlarına doğru kendisine sığabileceği kadar bir yer edinir ve iç dünyasına dalar. Düşünmek burada en önemli etkinliktir. Yunan filozofun inzivası ile Yesevi’nin inzivası burada ortaklaşırlar. Günümüzden bakılarak bu tür davranışların komik olduğuna karar verilebilir hatta genç sohbet meclislerinde eğlence konusu edilebilir fakat bir anlık empati bile cesaret ister. Uygulamaktan öte düşünmesi bile zordur. Bu şiirime ilham veren, daha başka birkaç şiirimde de kendisinden örneklerle ismini vererek andığım Celal Baba olmuştur. İnzivaya çekilir. Karışıklıların hat safhaya vardığı kan göllerinin kıyılarının görüldüğü yıllardır. Geçmiş dönemlerden can yakıcı anılar gözler önündedir (Babai İsyanları). Bir türlü dikiş tutmayan bir coğrafya, sürekli sürtüşmeler, gelen gideni aratır anlayışsızlıklar ve zorbalıklar hüküm sürmeye başlamıştır yeniden. Türkmen’in derdi huzurlu bir yaşam tebder.tr.gg 18
  • 19. hikmet damlaları sürmek, doğanın kendilerine sunduğu imkânlardan alabildiğine yararlanmak ve nesillerini büyütmektir. Eline kılıç alan ve kılıcı tek çözüm olarak sunan zorba iktidarlar dönüp dolaşıp yine Türkmen’in obasını bulurlar. “Buradan geçemezsin, burada kışlayamazsın, burada konaklayamazsın, kızlarından vermelisin, oğlanlarından vermelisin, haraç vermelisin…” istekler bir türlü bitmek bilmez. Toplanır yirmi dört damganın oğulları ve karar alırlar. “Bu böyle devam edemez, varlığımızı sürdürebilmek için mücadele etmek zorundayız. Aksi halde bu zorbalar bizi kendilerine teb’a etmeye çalışacaklar, haklarımızı ellerimizden alacaklar, inançlarımızı ve değerlerimizi yerle bir edecekler.” İşte bütün boyların temsilcilerinin bulunduğu toplantıdan karar budur. O gün kısa süreli olacağı tahmin edilen kalkışmalar yüz yıllar sürecektir, tıpkı kendilerinden önce başkaldıranlar gibi. İlk bayrak açan Celal Baba’dır. O gerçek bir kahramandır. İnanmayanlar tarihin sayfalarını birazcık karıştırırlarsa bunu göreceklerdir. İspat isteyenler günümüz insan hakları mücadelelerine ve halk ayaklanmalarına göz atabilirler. İftiralar atarlar, “Mehdiliğini ilan etti!” derler. Bu koskocaman bir yalandır. Celal Babanın söylediği: “Ey Halkım, adalete inanıyorsanız, mutlaka bir gün gerçekleşecektir. Adalet için savaşmak zorunda kalırsanız tevekkül en güzel seçenektir. Her türlü baskı ile sizleri yıldırmaya çalışabilir, üzerinize tanımadığınız, bilmediğiniz aşiretleri silahlandırıp sürebilirler. Yılmayın, inancınızdan taviz vermeyin değerlerinize sahip çıkın. Bizler ölsek bile, bizden sonrakiler mutlaka bu zorbalıklara bir son vereceklerdir” ve dedikleri aynen gerçek olur. Aşiretler silahlandırılıp yüz binlerle ordular kurulur, köşe – bucak Türkmen avı başlar. Türkmen onlar için bir baş belasıdır çünkü. Yok edilmelidirler. Türkmen direnir, öyle bir mücadele verir ki düşmanlar bile şaşakalır. Celal Baba’dan sonra Şah Veli, Baba Zünnun, Kalender Çelebi bayrağı alırlar. Mücadele sürer gider. Onlardan sonra hak arayan küçük topluluklardan, büyük kalabalıklara kadar, düzenli birliklerden, öğrencilere kadar direnişin adı “Celali Ayaklanmaları” olur. Sonunda zorba padişah bir kayığa biner ve defolup gider. Bu bağlamda eğer sonraki direnişleri de Celali olarak kabul edeceksek, “Kurtuluş Savaşı son Celali ayaklanmasıdır” diyebiliriz. İşte burada ayaklanmalardan önce, Celal Baba bir mağaraya çekilir. Kimseye haber vermeden gitmiştir. Bu gün yeri bilinen, Buzluk Dağları’ndaki bu mağarada on yedi ay inzivaya çekilir. —İnzivanın komik bir davranış olmadığı şimdi anlaşılmıştır kanımca. – tebder.tr.gg 19
  • 20. hikmet damlaları Gerisini ben getirdim ve günümüze taşıyarak mağara ismi vermeden her hangi bir yerde kendisine çekilen bir adamın hikâyesini kaleme aldım. Döndüğünde saçı sakalı uzayan bu adam, haliyle yorgun ve kirlidir. Fakat kazandığı önemli bir şey vardır oda, benliğidir. Kendisini bulmuş, programını yapmış, yola koyulmuştur artık, üstelik eskisinden daha sağlıklı, kararlı ve arınmış olarak. Güzel değil mi? Ne dersiniz bu tür bir inzivaya kaç kişinin cesareti olabilir. Gidip de gelmemek vardır. Oralarda kalmak vardır. Kurtlara yem olmak vardır. Kendini kaybetmek, delirmek vardır. Hangi cesur hazırdır bu yolculuğa ve geldiğinde bilerek veya bilmeyerek değiştireceklerine? Bilmeye gerek kalmadan fakat yürekten inanarak. İşte budur bahsedilip durulan fakat bir türlü anlaşılamayan Mehdi İnancı. Adalet o kadar kutsal ve o kadar çekicidir ki insanı kasıp kavurur ve içine alıverir. Uğruna ne fedakârlıklar, mücadeleler verilmiştir. Daha önceki yazılarımda da sıkça değindiğim bu konu tazeliğini hiçbir zaman yitirmeden sürdürecektir. Dünyanın en yaygın ve güçlü inancı olan “Zuhur İnancı” diğer ve güncel kullanımlarda, “Adalet” olarak karşımıza çıkar. Zorbalar her zaman önlerine çıkanları en acımasız iftiralarla yollarından kaldırmaya çalışmışlardır. İftiranın anlamsızlaştığı yerlerde halkın zihnini karıştırmak yolunu tutarlar. Tarihten bildiğimiz o kadar zorba vardır ki bu gün kutsallaştırılmış, neredeyse Tanrının hemen yanında yer edinmişlerdir. Evliyanın anlamı Tanrının hemen yanındaki adamdır. Hayatları ve doğumları bile hile olan zorba sultanlar, taht meraklısı şahlar, padişahlar, halifeler maalesef bu gün kutsal varlıklar olarak tanıtılabiliyorlar. Halka yazık değilse, gerçeğe en büyük ihanet bu olsa gerektir. Nerede dinin sahibi Hazreti Muhammed (selamlar ona olsun) ki gerçek bir fakir olarak yaşayıp, sonra Rabbine kavuşmuştur. Nerede bu; bir emirle binlerce masum insanın kanından sorumlu, kendi kardeşlerine bile merhameti olmayan, devlet yani – taht için tarihin görmediği cinayetleri işleyen ve işlettirebilen zorbalar. Nasıl bir Müslümanlık, nasıl bir inanç, nasıl bir adalet? Bu günün Müslümanlık âleminin durumlarına bakarak, olup bitenlerin sadece günümüze has olduğunu düşünmeyiniz. Peygamber efendimizin vefatından beri bu cinayet ve vahşetler gün be gün devam etmiş ve gözlerimizin önünde halen süregelmektedir. Haçlı saldırıları ile bir alakası yoktur. Haçlı saldırıları sadece “parmağım kör gözüne” tepkilerdir. Yani eğer siz, bile bile doğruyla yanlışı birbirine karıştırırsanız, doğruyu bile bile tam tersini yaparsanız, tebder.tr.gg 20
  • 21. hikmet damlaları kurulu olan ilahi evrensel düzen sizi çarpar. Farkında olmadan, anında en feci şekilde acı çekerek, kıvranarak, gözyaşları içinde yok olup gidersiniz. Bunu anlamak zor olmasa gerek. Anlamak kolaydır fakat inat sebebiyle vazgeçmek oldukça zordur. Geleceğe yönelik istekleri olan insan, başlangıçta hata yaptığı anlayınca bile yolundan dönmek istemez, o ana kadar yaptıklarının yanında durmaya devam eder, bunun sebebi emeğinin boşa gideceği korkusudur. Bir dizi cinayete ve dolayısıyla başka bir dizi cinayete neden olan bu yanlışlıklar bu gün kabul edilmeden ne gün, ne güneş, ne aydınlık, ne huzur, ne de mutluluk olamayacaktır. Altını çizerek ve defalarca yazdığım bu gerçek, gerçek yüzleşmeler ve af dilemelerle ters yüz edilecektir. Gerekirse en baştan ve yeniden, eski yanlışlıkları öğrenmenin verdiği özgüven ve bilinç ile başlamak, başlamak, başlamak. Küçücük bir şiirin içinde meğerse neler varmış! Bir dakika bile sürmeyecek okumanın içinde meğerse neler varmış! Katkı sunmanızı bekliyorum ve hala bekliyorum. Yazmaya başlayın, zamanla büyüsüne kapılacaksınız ve ışığı mükemmel biçimlerde yansıtacaksınız inancındayım. “Abit ve İbadet” başlıklı şiirimde ise kulların Hak’tan istekleri üzerinde durmaya çalıştım. Duanın hakikatine vurgu yaparak kiminin para kimin kızına koca kiminin de şifa dilediğine değindim. İsteklerin genellikle yine menfaatle kendini dışa vurduğunu belirttim. Yine kendimce hikmet arayarak, bilgeliğin değerini ortaya çıkarmaya çalıştım. Daha sonraki şiirimde “Kıymet” kelimesinin kıymetli ve kıymetsizlerin elinde ne gibi göründüğünü vurgulamaya çalıştım bir önceki şiirle bağlantılı olarak istek bağlamında şekillenen gün ve gelecek hatta tarih etkinliklerinin birleştiği yerleri kısa cümlelerle, okuyucumun kalan kısımlarını dolduracakları tarzda işledim. Zaten sanatta da bu çalışma yöntemlerinden biri bu değil midir? Bin sayfalık bir roman ile hiç var olmamış hayatları canlandırarak, olabilecekleri gösterilmeye çalışılmaz mı? Benim tarzımda daha az sayfa ve kelime harcayarak farklı bir takım canlılıkları kıpırdatma çabası vardır. Kıpırdayan canlılıkları ayağa kaldırmak da okuyucuya kalmış bir görevdir artık. Değersiz bulup, vaktinize acıyıp, “Nerden bulaştım, keşke hiç görmeseydim” de diyebilirsiniz. “Harika, keşke daha önce görseydim” de. Afganistan’da yaşanan bir olay günlerce televizyon ekranlarından üzeri kapatılarak yayınlandı. Bir grup NATO askeri cesetlerin üzerine çişlerini yapıyorlardı. “Ders Alma” şiirimde ise bu görüntüyü merkeze alarak bir takım tebder.tr.gg 21
  • 22. hikmet damlaları tavsiyelerde bulunmaya çalıştım. Bu yazıyı pekiştirmek için daha sonra “Sefil Hayat” şiirimi yayınlamıştım. Genel olarak burada yapmaya çalıştığım vurgu: özellikle ey Müslümanlar genelde bütün insanlık, içinde ben de olmak üzere, eski vazgeçilemezlerimizin üzerinde tekrar düşünelim. Topraklarında yabancı askerlerin devriye gezdiği bir ülkede yaşamayı kim ister? Halkının terörist muamelesi görmesini kim ister? Aşağılanmak özellikle dışlanmak ve horlanmayı kim ister? Hiç kimse istemez. O halde uydurma inançlarımızdan vazgeçelim. İnsanı sevelim, insan merkezli çalışmalara sonuna kadar destek olalım. İnançtan deliller istiyorsanız: “İnsanı yarattık ve ona ruhumuzdan üfledik.” kutsal olmak için yeterli değil midir? İki kelimeyle, geçmiş ve gelecek tüm düşünce, inanç ve dolayısıyla felsefelere bir giriş yapan Hacı Bektaş Veli’ye kulak verelim: “Kabem İnsandır.” Yeterli bulmadıysanız yapacak bir şey yok fakat gerçekten hikmetin peşindeyseniz bu iki cümle yeterde artar bile. Fazla uzağa gitmeye gerek yok, “Her ne ararsan kendinde ara, Kudüs’te Mekke’de Hacda değildir.” Umarım yeterli olmuştur. “İngilizce Öğrenememek”te Avrupa Birliğine, “Akıldan Akıla” da akıla, “Fikir Sahibi Cimri” de kıskançlığa, “Bundan” şiirimde ise karşı eleştirilere değindim. Son olarak önsözde ele almak istediğim “Tefekkür” başlıklı şiirimde önemli bulduğum düşünce, tefekkür, tedebbür, akıl, felsefe, bilim ve yine akıl kavramlarını işlemeye çalıştım. Düşünce dünyasında hakkında fazlaca yorum yapılan şiirlerimden bir tanesi bu şiirdir. Süregelen fikirlerin dışında burada, felsefe ve biliminde ilahi birer ilham olduklarına vurgu yapıyorum. Sonuca ulaşmak için aklın özgür bırakılmasının şart ve tek ortak değer olduğuna, aklında ilahi veri kaynağı olduğuna değiniyorum. Bağnaz çevrelerin akla karşı tarih boyu yürüttükleri karalama kampanyalarının amacının kendi kirli egemenliklerini sürdürebilmek amaçlı olduğuna vurgu yapıyorum. Akıldan anlamamız gerekenin kurnazlık ve hile olmadığı bilakis ilahi, sapmaz, ortak akıl – aklıselim olduğundan bahsediyorum. Hikmet dolu günler dileklerimle, dostça selamlarımla Erkan Yazargan tebder.tr.gg 22
  • 24. hikmet damlaları SİYAH BEYAZ “O Adama” Yan gelip yatmak şöyle, bir eli cepte Çakırkeyif bir uykuya dalmak Önünde hamal sepeti, Günün harçlığı çıkarılmış nasıl olsa tebder.tr.gg 24
  • 25. hikmet damlaları Umurumda mı? Eve gidince hanıma, canıma Çocuklarıma hatta Bir ekmek parası Anamın ak sütü gibi Çalınmamış, su katılmamış Dolandırılmamış, kandırılmamış. Ne uyuşturucu, ne silah, ne kadın Ne de başkalarının hakkı Kul hakkı. Öylesine helal lokma Var mı ondan lezzetlisi Oh olsun, ohlar olsun bana Bakmayın öyle Yırtık, pırtık kıyafetime Yüzüme bakın Yüreğime bakın Gözlerimi yumuyorum Utanmayın Bakın Para da istemiyorum. Ne adı belli, ne tarihi hatta semti tebder.tr.gg 25
  • 26. hikmet damlaları Kim çekmiş, nerede çekmiş Ne önemi var Hikmetli söz arıyorsan, bağla birbirlerine “Söyleyene değil, söylenene bakmalı” Debelenip durma suretlerde İçinde bir cızırtı hissettin, sıcaklık, akıntı Hatta derinlere daldın, gözün yaşardı Kokusu geldi terlemelerin Ummadığın, beklemediğin Öyle cesur, öyle mutlu uzanmış adam Onu da mı kıskandın Kıskanabilirsen “helal olsun” sana da Bir gün şöyle “tebdili kıyafet” Çaput türünden bir şeyler giyip Kimseye görünmeden tanıdık Çıkıp, gidip, bulup Uzanıp öyle bir yere Ve gelip geçenlere Bakmak sezdirmeden. Yırtık, pırtık Delik, deli, deli dolu Alabildiğine mutlu ve komik Poz vermek hatta cesurca tebder.tr.gg 26
  • 27. hikmet damlaları Dizlerimi Sakalımı Çek, çekebildiğince Seninde cesaretin varsa 28.08.2011 TOKAT HACI HOCA MÜFTÜ “Tanrı bilgisine” Şu etrafında gördüğün, duyduğun Televizyonlarda, radyolarda Her yerde hatta minberlerde Din dersi verip Anlata duranların var ya Çoğunluğu inanmıyor Hakk’a. Evlerini gezdim, baş başa sohbet ettim. Kitaplıklarında; Allah var mı? tebder.tr.gg 27
  • 28. hikmet damlaları Allah’ı tanımanın yolları Özellikleri, sıfatları Kaza – kader, iman hakikatleri. Sohbetlerinde; Ama nasıl, ama niçin! İşte sır: İnandığından değil Bulduğundan, hissettiğinden Anladığından, anlamaya çalıştığından Değil Tam tersine Bir türlü anlamadığından Hatta anlamak istemediğinden Bu sorular. Kırk senelik namazı Otuz senelik orucu Kaçıncı defadır gittiği haccı Bulduramadı ona Bu gidişle de bulduramayacak asla Cesareti yok, itiraf edemiyor Korkuyor etrafındakilerden tebder.tr.gg 28
  • 29. hikmet damlaları Çocuklarından, kadınlardan, akrabalardan hatta Parasını oradan kazanıyor çünkü Çevresini o şekilde oluşturmuş Kazanmış. Hepsi, birbirini kandırıyor. İspatı basit ve kolayca İnansaydı gerçekten, ne bu konular Ne bu sorular sorulmazdı. Ara dur. Aradığın yerlerde Şimdiye kadar, bu yolla Bulamadıysan. Tekrar dene baştan En baştan. Neden ve nasıllardan Cevabın yoksa. İnkâr et! Nedeni ve nasılı “Akıl anlamaz” de çık! Kurtulacak mısın, inkâr ederek Ezber, taklit ve nakil Çoğundan çoğu uyduruk Kabuk elbise görünen tebder.tr.gg 29
  • 30. hikmet damlaları Para, cilalı eşya Gösteremedi mi sana Hatta tam tersine Zayıflattıkça zayıflattı mı inancını Çeldi mi yoldan Debelenmelerine devam et, o halde Belki bulursun öteki dünyada 29.08.2011 TOKAT tebder.tr.gg 30
  • 31. hikmet damlaları DİLLER “Filolojiye” Bilmediğin bir dil, uğultu gelir Anlamazsın ne dediklerini. En az bir sene uğraşmalısın Başka dili sindirmeye. Ama bir kez çözersen Artık bütün farklı diller Çorap söküğü gibi Çözülür gelir, art arda Almanca öğreninceye kadar Ne zorluklar çekmiştim Gramer denen bela, ağlatmıştı bazen İsimler, fiiller, edatlar ve başka kurallar. Öğrendikten sonra ama —Ne kadar tuhaf, dillerin bilmecesi Neredeyse hepsi bir iskelet Organlar aynı Kıyafetler rengârenk İnsan denen mucize, sesleri birleştirip Ne de güzel şeyler üretir. Türkçemize gelince, bambaşka bir mucize tebder.tr.gg 31
  • 32. hikmet damlaları Yazıldığı gibi okunan, neredeyse tek ayrıcalıklı dil O kadar sade, uyumlu, akıcı, üretken. Gençlik yıllarımda, şikâyet eder dururdum “Kelime bulamıyorum Duygularımı ifade edemiyorum.” diye Olgunlaştıkça dil, gırtlak ve hafıza Hayret edip kalırsın Bir kelimeye, Bin şiir yazarsın. 25.08.2011 TOKAT BU NE “Derinliğe” Çocuğumla konuşmalar: Daha iki yaşında, yeni “Baba bu ne?” “Ağaç yavrum.” Araba, hayvan, dağ Gökyüzü, bulut, güneş. Biraz daha büyüyünce Baba bu ne, salkım söğüt tebder.tr.gg 32
  • 33. hikmet damlaları Kamyon, kedi, Tekeli *Dağın adı Yıldız, Ay Biraz daha büyüyünce Baba bu ne, taş yavrum Ot, insan. İyi ve kötü Yap, yapma, zararlı. Dokunmak zorunda mısın, yanmak için Ateş işte. Görüyorsun odunu. Evet, zorunda olmasan da Tatmalısın acısını, kemiklerine kadar İliklerine, DNA’ya kadar Hissetmelisin illaki! O halde, yavrucuğum artık Daha fazla sorma Çünkü ben de sorardım babama O da anlatırdı bana. Okudum, öğrendim pek çok şey sonra Biliyordum. Ama yine de yaşadım Hüzünlendim, ağladım, güldüm Hissetmek zorundaydım tebder.tr.gg 33
  • 34. hikmet damlaları Hissettim. Baba bu ne, gerçek yavrum Eski dilde, hakikat Herkes hatta her nefes Kendi yolunca gider Eninde sonunda Kolayca veya zorca Açık, seçik. Ayan – beyan Kendisi görür ve Şaşakalır. 24.08.2011 TOKAT tebder.tr.gg 34
  • 35. hikmet damlaları SAKAL “İki ara, bir dereye” Mollaya sorarsan, sünnet Yani peygamberin âdeti Hatta buyruğu, emri “Jilet vurmak, yüze haram” Yani yassak! Hanıma sorarsan, iğrenç Kokuyor, batıyor. Hem de pis Çocuklar bile korkuyor O yüzden kıl oluyor Kıldan nefret ediyor Lavaboda, banyoda görse Sinirden deli oluyor E şimdi, molla sorarım sana Karı ile kocasının arasını açan Bu çağda hem de Jilet bedava, tıraş makinesi desen İki dakika Pırıl pırıl, sinekkaydı, tertemiz Dolaşmak varken; tebder.tr.gg 35
  • 36. hikmet damlaları Hanımdan, canımdan, can yoldaşımdan Sırdaşımdan, hayat arkadaşımdan Bir tanemden, aşkımdan Ayrılalım da Seninle mi yatalım hoca Bu işte yine var. Bir hinlik Hatta hinoğlu hinlik Sen halkın saçıyla, sakalıyla uğraşacağına Yok, etsene şu zilleti, meskeneti Rezaleti, cehaleti Bütün dünya gözüyle değil Kıçıyla gülüyor, senin bu hallerine 27.08.2011 TOKAT ADAMIN ÖMRÜ “O kendini bilene” tebder.tr.gg 36
  • 37. hikmet damlaları Adamın ömrü bağırıp, çağırmakla Geçiyor. Yeni makamlar deniyor Uzattıkça uzatıyor Bildim bileli hep aynı kelimeler İmkânsızı deniyor, bir türlü değişemiyor Beyaz şahini olan adam, bizim komşu Nerede bir mevlit, düğün Ün yapmış artık, ünlü hoca Çorbayı içiyor, anlayacağın. Hakkındaki düşüncelerimi biliyor Sadece ona değil Meslektaşlarının tamamına bu yazım Söyleyip durduğunuz beş cümle O da anlamadığım dilden Onun şanssızlığı Bizim evin camiye yakın olması Merkezî ses düzeni birde Bir de yankı yapan Yandaki yobazın duvarı —istilacı, hırsız, utanmaz yobaz tebder.tr.gg 37
  • 38. hikmet damlaları Bütün mahalleyi illet eden, kendiyle Kambur madrabaz. Camlar sallanıyor Kuşlar uçuşuyor Böcekler kaçışıyor Kulaklarım çınlıyor Bu bağırtıyı duyunca Bana yazık değil mi? Kuşa, böceğe, cama yazık değil mi? Önceden haber verilen alamet “Minare yıkma mucizesi” Anladım şimdi Bu olsa gerek. Gerçeğe hü, demine devranına eyvallah 26.08.2011 TOKAT TEK CÜMLE “İpin ucunu kaçırmışlara” Her ay düzenli ödemen gereken Borcunun taksitleri Mobilya veya yeni araban için tebder.tr.gg 38
  • 39. hikmet damlaları İsmini bilmediğin Sadece senin bildiğin Gizli hatta sır içinde sır Bir şeyler veya şey Ödeyemezsen birkaç ay Ev kirası örneğin Kapının önüne konulman gibi Düzenin bozulursa yani Eşin bile terk eder seni Çocukların bir orada bir burada İpin orta yerinde Kala kalırlarsa Kredi kartlarına mı güvenirsin Eşe dosta mı sığınırsın Ne yaparsan, yaparsın artık Onu sen bilirsin de… 24.08.2011 TOKAT tebder.tr.gg 39
  • 40. hikmet damlaları ARI GİBİ “Havada yüzmeye” Camda gezen arı Göstermek için kendini Kanatlarını Çok hızlı Çırpıp çıkarınca o vızıltıyı İğnesini hatırlatır tadana “Yaklaşma bana Çalma balımı Bozma yuvamı Düzenimi sarsma” tebder.tr.gg 40
  • 41. hikmet damlaları Küçücükte olsa Bir vuruşluk canı hatta Söyler söyleyeceğini Yapar yapacağını Yakından baktın mı arının gözüne? Bizimki gibi değil Kanatları kol yerine gelse Ayakları yine ayak Antenleri de kulak Peki iğnesi! Uyuşturan zehri Balı Kolonileri Tüplerin içinde yavruları Larvaları Sinek, kuş ve uçak Uzay gemisi neden gemi 24.08.2011 TOKAT tebder.tr.gg 41
  • 42. hikmet damlaları ALAKASIZ CÜMLELER “Anı yaşamaya” Kasırgada jet ski sörfü Suyu görünce aklına gelen gencin Eskiden o yöne bakmak yasak Pencereler çivili, diktatör kızı Havuzuna balıklama dalmaca Altın kaplama denizkızı salonda tebder.tr.gg 42
  • 43. hikmet damlaları Kaçış tüneli bu çağda Ortaçağ kalelerinden kalan İstila, talan. Kaçan, kurtulan Baba’nın mezarı, kan damlayan balta Kağnı diye bir araç, öküzlerin çektiği Gacır, gucur. Hem yavaş Sarı öküz birde çalışkan Hem çalışkan hem az yiyen öküz “Bak hele oğlum, hangisi yan gelip yatan” Yağı basan sonra ateşlenmiş ok Düşmanı tutuşturan İkinci Dünya Savaşı mevzilerinden Titreyen durmadan, histerik, nevröz Kimyasal gaz – sarin atılmış Yüzük kaşında saklı ölüm, siyanür Acem mantarı, yılan zehrinden zehir Gürültü en büyük zulüm Sesleri engelleyen Zorla güldüren gıdıklanma krizi 31.08.2011 TOKAT tebder.tr.gg 43
  • 44. hikmet damlaları ZIRILTI “Zırıltıya” Dert yanıp duran adam durmadan Şükredemez bir türlü İsteği bitmez, hep dertli Zırla ha zırla Tırmala kulakları 02.09.2011 tebder.tr.gg 44
  • 45. hikmet damlaları TOKAT İNSANIN GÜÇSÜZLÜĞÜ “Sineğe” Bir o kadar zayıf, eksik, kusurlu Bir o kadar uçsuz, sınırsız, güçlü Yemeli, içmeli, doymalı, giymeli Akıl, fikir ve daha neler ile donatılı Hastalık, bilgisizlik, çaresizlik Çözüm, çare ve deva Bu kadar uç. Bu kadar ortada Açlıktan ölebilen Soğuktan donabilen Delirebilen, ağlayabilen, gülebilen Kahkaha atan örneğin Bir başka varlık var mıdır? Sevinç çığlıkları maymunun tebder.tr.gg 45
  • 46. hikmet damlaları 02.09.2011 TOKAT BÜYÜDEN İNANCA “Rama ve Şaman’a” Büyü ile başlar düğümün başı Özerlik yanınca dumanı, öyle boğucu Kokusu farklı İster istemez başı döner insanın Kertenkele kuyruğu, at kanı Atılmış yılan derisi Olmadık daha neler Mide bulandıran Etkileyen değiştiren ve iman “İnanıyorum” Tuhaf giysili ve takılarla donatılı Bazen çıplak bazen boynuzlu Dişlerden veya başka kemiklerden tebder.tr.gg 46
  • 47. hikmet damlaları Süsleri olan şaman Büyücü! Karın veya diş ağrısı dayanılmaz “Uzan şöylece yere, ellerini koy göğsüne” Bir dökümlük kurşun Üstüne, önce beyaz tül perde Yanmasın bir yerlerin! Kurşunun rengi ve suda donması Büyücünün kurşunu ele alması Ve bakması derin derin “Büyülenmişsin sen İçine girmiş kötü ruhlar Çıkarılmalı.” Karacaahmet’in kütüklüğü Çıldırmış saldırganlara hazırlıklı “Bir gece yalnız ve zorla, hareketsiz kalacak!” Peygamber mucizeleri El sürmeleri, asa atmaları, yarmaları Boyna asılan mumlu muska Lokman’ın otları Isırgan, öksüz, dere ve tere. “Balla karıştır!” Karabiber çekilmemiş. tebder.tr.gg 47
  • 48. hikmet damlaları Nane Şöyle bir sarsıl, titre de kendine gel! Yerin altındaki, göktekiler, bilinmedik daha neler Hayal gücün ne kadar güçlüyse Biraz da sen uydur; Nefesi olsun, kuyruğu, dişi Kabuğu, kamburu Şaşı bakan gözü. Bir kokusu İyiyse iyi. Kötüyse kötü. Görmesen de “Gördüm” de Duymasan da “Duydum” Duyan, gören yok nasıl olsa. Tahtı olsun! Yelpaze sallayan melekleri Terliyor ya. Hem de oturmalı Bu kadar işten sonra! Kıskansın güzelleri. Öldürsün Bebekleri alsın yanına erkenden Kızsın. Deprem olsun. Sel olsun Sinirlensin haykırsın, bağırsın Şimşekler kılıcı olsun. Yaksın ağaçları, kulları tebder.tr.gg 48
  • 49. hikmet damlaları Cehennemi olsun, taş kapılı İşkencecileri olsun. Gücü yetmiyor ya, zorla! Denizleri olsun, uçsuz bucaksız Dalgaları, fırtınaları, kasırgaları, hortumları Hepsi Onun olsun! Sende onun kulu ol! “Ben Onun kuluyum.” de. Olmasan da, olmazsa “Resulüyüm.” de! Sende uydur bir şeyler İnsanları birbirine kırdır Düşman et! Baba ile oğlu Kan girsin, zulüm olsun her yerde Kılıç olsun Bomba olsun, ölüm olsun erkenden Üç günlük! Dünyada Karın tokluğuna gece gündüz çalışan olsun Oğulları da kurban olsun. Zincir olsun. Pranga olsun. Zindan olsun. Zekeriya ile Yahya’nın İçinde yakalandığı kurumuş ağaç Testere ile biçilen içindekilerle. tebder.tr.gg 49
  • 50. hikmet damlaları İsa’yı şikâyet eden din adamları “Padişahım, sultanım, Ramses’im, imparatorum Adrianus’um! Kurtar bizi Bundan Jarusalim kan ağlar, Kudüs’te öyle Mabedin üstüne mabet, uyduruk Kertenkele kuyruğu, yılan donu Yurdundan kaçan, kovulan Muhammed Geleceği belliydi geri. Koyun postunda kurt Katran karası el Kırmızı göz, dökük deri, uzun tırnak Çölde susuz, alabildiğine ıssız torunun Katledileceği, kılıçlara geleceği belliydi. “Kun fe yekun! Ve Elest” Kalacağı birinin, soyu sürdürmek için Bu gün milyonlarca, olacağı belliydi. Himalaya’nın zirvesinde, eteklerinde Hindistan’ın, Ganj’ın kollarında Kıyılarında, Dönekselerinde Yarısı taş, kalan üst yarısı ahşap tapınaklar. tebder.tr.gg 50
  • 51. hikmet damlaları Bohemleri, ceviz ağacından putları, totemleri Afrika’nın Zerdüşt’ün içindeki ateşin dışa vurumu Şehrin dışında mağara Olacağı belliydi. 02.09.2011 TOKAT EVİM “Taşa ve duvara” Yeşil ırmağın karşında, Karşıyaka’da Sırtın kıyısında, büyük bir bina Geçe projektörlerle parlayan duvarları Sütunlar üstünde ve mermer merdivenleri Yüz yirmi dört odalı Bahçesinde hayvanat bahçesi, Vau! Botanik parkı olan, tropik tebder.tr.gg 51
  • 52. hikmet damlaları Teleferikle karşı tepelere Ulaşılan. Korumalarca korunan! Oldukça şatafatlı. Yirmi hizmetçi, sadece temizlik için On aşçı sadece yemeğe Yamaklar, garsonlar, bahçıvanlar Gecelik huriler, renk renk, ırk ırk Viagra ve mesir macunu Köpüklü banyo, sauna Soğuk, ılık ve sıcak Cleopatra’nın süt havuzları Çıplak gezilen, alabildiğine doğal İran’dan ipek halılar Rusya’dan antik tablolar Altın işlemeli, elmas kakmalı yataklar Döşekler; Kuş tüyü Tai masajlar. Elektriğini, suyunu kendisi üreten Çöpünü kendisi imha eden Çevreye duyarlı, akıllı O ev benim. Bahçesinde tebder.tr.gg 52
  • 53. hikmet damlaları Çınar altında Mezarım Ne yaşam yaşamışım Soyumu dünyaya yaymışım Adım her yerde Ölsem de 02.09.2011 TOKAT tebder.tr.gg 53
  • 54. hikmet damlaları ALAMUT’TA BİR GECE “Kaynağa” Hoş geldiniz! Beyler Bu kandillerle ışıl ışıl salon, sizin Pencerelerinden dağ başları görülen Ve su kanallarıyla süslü Gül bahçeleri İpekli giysiler. Renkli ve parlak Şerbet, güzel kokular Kırmızı yanaklar, esintiler Sizin. Hizmetinde taze kızlar ve oğlanlar Ne dilerseniz, dileyin! Merak ettiğiniz, bilmediğiniz, bilmek istediğiniz tebder.tr.gg 54
  • 55. hikmet damlaları Her şeyi sırasıyla ama akıllıca sorun! Cevap verilecektir sorularınıza Bir nehir, göl veya deniz kıyısında Upuzun, geniş ovalarda Kurulmak varken, neden Bu kartal yuvası Neden bahçe, neden kız, neden Neden haşhaş ve ipek Altın kafes, gümüş mihrap Kırmızı pekiyi başlık. Yeşil sarık Bu sessizlik bir yanda Alabildiğine yakın yıldızlara Gözü bağlı, çıktığımız yollar Vahşi kuş çığlıkları Bu gösterinin anlamı ne Yedi kule. Kulelere çıkan yolların sonu Gökten sarkan ip merdiven Kitabın geldiği yer İşte Ora 02.09.2011 TOKAT tebder.tr.gg 55
  • 56. hikmet damlaları “Kayıp Kitap kitabından” TOPCUOĞLU BAYIRI “Niksar’a” Cedit Mahallesinden başlarsak Topcuoğlu Bayırı’nın ta öbür solu Arnavut yollar, ahşap binalar Arası taşla doldurulmuş, yeldirme Tipik Karadeniz işleri; tebder.tr.gg 56
  • 57. hikmet damlaları Çaprazlamasına çakılır önce kalaslar Sonra araları taşla doldurulur Altları genellikle ahırdır. Topcuoğlu dedelerimden biri Allahverdiler’in İsmail. Dayım; Babamın dayısı, daha doğrusu Hükümet konağının önünde asılan Duran orada duran çınar ağacına. Yılanlı Köprü, Maduru sağda Ayvaz’a giderken Ninemin o zamanlar kille Çamaşır yıkamaya. Gençlik zamanları “Topuklu kadındım ben.” Kazanı kaldırıp, kafaya geçiren. Dereboyu kadın kavgaları. İp eğiren ihtiyar Kilim dokuyan kadın. Sokakta. Mal sürüleri bir de çobana katılan Salarsın gider Akşam olunca gelir camızlar Sütünden Türcihan Hanım’a özel tebder.tr.gg 57
  • 58. hikmet damlaları Tereyağı, yeni moda buzdolabına. Cağlıkta sülük, kocaman Kilerin tavana asılı tablası Farelerden korunaklı. Bahçece taş fırın Kadınların kuyruk olduğu Her fırına, pişirmeye iki ekmek Yasak bağırıp çağırmak, kavga etmek. Ceviz sergenleri, genç kızların çeyizi El işleri, göz nuru, alın teri “Niksar’ın Fidanları” Kelkit Kireç Köprü, Petrol. Dönekse’de oturup doyasıya Hayal kurduğum, Ovasına Kurduğum at çiftliği Cins at, asil at, ırk Türkmen, İngiliz, Arap taylar Vez, calit, yeşil yaprak İncir kara, dut kara Orak paslı, ahır yıkık, oyulmuş Altın sevdasına. Define hayalleri ceviz diplerinde tebder.tr.gg 58
  • 59. hikmet damlaları Karşı kilise, yıkılan sonra Sekiz kat apartman tepebaşında Cehalet, yobazlık. Çingene, Muhacir yığını. Melikgazi’den, Hüseyingazi’ye mezarlık Dilenen ihtiyar kadın, çarşaflı. Yoğurt sitili Kuyumcu Hakkı Kimler gelip geçmiş. Taş Köprü. 02.09.2011 TOKAT “Kayıp Kitap kitabından” HATIRLA BENİ “Dostuma” Duydun, öğrendin, biliyorsun Hatta anlıyorsun, fakat: Peygamberin torunları Nasılda susuz doğranmıştır Kızgın çöl kumlarında tebder.tr.gg 59
  • 60. hikmet damlaları Dağlanmıştır, parçalanmıştır. Hissettiğin anda dostum Beni hatırla Zangır, zangır titreyince Aklın başından gidince Kendini kaybedince Taht kavgalarındaysa gözün Hala tarihin çöplüklerinden Elmas, altın devşirme hevesindeysen Görmüyorsan gözünün önündekini Yanı başında duranı her zaman Anlamak istemiyor, diretiyorsan Fazla bir şey yapamam senin için Sunulan bir tepsi baklava İnce açılmış ötesi görülen Tereyağlı, hasından Antep fıstığı dolu içi Taptaze, tatlımı tatlı Sunmuyorum, sunmayacağım Vaat etmiyorum, etmeyeceğim. Önce titreme sonra gözyaşı tebder.tr.gg 60
  • 61. hikmet damlaları Boğazı boğan. İnsan içine çıkamama, utançtan Kimseye söyleyememe derdini Dost sohbetlerine katılamama Bir şey anlayamama söylenenlerden Derbederlik bir çeşit Dağıtmalar Deli olmalar, çıldırmalar hatta Geceleri uyuyamamak bir türlü Tat almamak yiyeceklerden Vaat ediyorum sana Bir tepsi baklava ve benimkiler Kim tercih eder! Bende bilseydim ta öncelerden Upuzun yıllar boyu süreceğini Bu uzun gecelerin Sessiz, kimsesiz Tercih eder miydim? Bir sır daha vereyim dostuma Açık, apaçık gün gibi, güneş gibi Parlak, sıcak ve aydınlık tebder.tr.gg 61
  • 62. hikmet damlaları Görürsün ama Bütün çetrefilleri Kimsenin cevaplayamadığı soruları Anında çözer, bilir, bulursun İşte o zaman Evrensel Evren içinde evrenler Yemenden ırak O yerde Savaştaki Düldülü hala Hatta girersin sende Kansız ama Sonu mutlak zafer olan Savaşlara 14.09.2011 TOKAT tebder.tr.gg 62
  • 63. hikmet damlaları FATMA ANA “Kadınlık onuruna” Gün Muhammet’in biricik kızı Alem kadınlarının efendisi İzzet, onur, mücadele Haysiyet ve daha çok Geleceğe mesaj. Eğer kadına el kalkarsa bir Ne gülebilirsin artık Ne de mutluluğu görebilirsin. Kuma gömülen kadın yavrusu Sorulacak “Hangi suçtan öldürüldü?” İşte sana kıyamet. Olsa bu yüzden En büyük lanet, işte bu yüzden tebder.tr.gg 63
  • 64. hikmet damlaları Medine Mescidi Muhammet’ten sonra Talan, intikam Entrikaların tümü, baş gösterir Toplanır bir araya yobazlar Hükümet kurup, hükümet olurlar Buyurur Fatma Ana: “Bu günden sonra kadınlar Ömürlerinin sonuna kadar Kara giyinip Evlerinin bir köşesinde Yüzleri duvara dönük Otursalar yeridir.” En büyük zulüm Geleceğe miras kalan “Kardeşim Bekir’i seçtim Oyumu Ona verdim, Onu seçtim.” Sen kimsin! Büyük yobaz, sahte kabadayı Kızını gömen adamın tam kendisi Ezeli zorba tebder.tr.gg 64
  • 65. hikmet damlaları Fatma Ana kan ağlar Görür önceden, olacakları Kan gölünde Muhammet ümmeti Feryat Durun! Durmazlar Gidin! Gitmezler Fatma Ana görür Ali’nin başına inen kılıcı Görür Kerbelayı görür. Susun! Susmazlar Kana susamışlar, taş kalpliler Beyinsizler, ahmaklar topluluğu Taassup ve cehalet Hortlar yeniden Güneş battı ya, Onlarca Ey! Felek. Çarkın, devranın. Gece karanlık Fatma Ana’nın kapısına Dayanır kalabalık Önlerinde büyük zorba Ebedi yobaz. tebder.tr.gg 65
  • 66. hikmet damlaları “Muhammet’in kızının kapısıdır Bu kapı.” İçeride Hayber’in kahramanı Aslanlar aslanı. Durun! Cehalet Durun! Yobazlık Durun! Durmazlar Tekme Lanet olsun sana. Alem, sarsılan Volkanlar fışkırsa sonsuza değin Her gün, her saat kopsa kıyamet Yeridir. Olur. Uygundur. O yara! Yaralayan Karnındaki çocuğuyla. Muhsin’iyle Yüreğim sökül artık Gerek kalmadı atmana. O yaradan, şehit olur Fatma Ana Gece karanlık, gözü yaşlı cengaver Defneder yüreğini, canını. Kimsenin bilmediği bir yere Sessizce “Bundan sonra Ya Fatıma tebder.tr.gg 66
  • 67. hikmet damlaları Nasıl yaşarım!” İşte bunun için Kan kusuyorum İğreniyorum Yobazlıktan, cehaletten. Çıkmış bu gün bile Zorbanın zürriyeti Yine kadını esir eden Yine atan tekmeyi Çarşafa dolayan Aydın Fatma Ana’yı O günden sonra. Evet Kadın. Ey! Kadın, Sen Karalar giyip ölünceye dek Bir köşede oturup Yüzünü de duvara dönüp Kalsan yeridir. 08.09.2011 TOKAT tebder.tr.gg 67
  • 68. hikmet damlaları TERCİH “Kaddafi’nin Şapkasına” Bir tarafta kıl çadır. Yaylada, dağda Öbür yanda altın işlemeli saray Su kıyısında Merasim taburları, ponponlu botlar, Yemenin zevkini tekrar Almak için kusmak yeniden. Keçiyi sağmak ve ekşimiş süt tebder.tr.gg 68
  • 69. hikmet damlaları Çavdarla karışık buğday Arpadan başka yememek Baş dönmesi anlayamamak Gece karanlık yalnız bir adam Yüzünü saklayan Kapıları dolaşıp, ekmek dağıtan Upuzun zamandan beri Vakit gelip can uçunca Anlaşılan kim olduğu Sırtındaki çuval yarasından İhtişamlı kapitalizm can çekişir Gün gelir ölür Adalet olur Aç gözler tıka basa doyar Değerler yer değiştirir Alt üst olur her şey Kan dökülmeden Tercih senin 25.08.2011 TOKAT tebder.tr.gg 69
  • 70. hikmet damlaları HARİKULADE “Parapsikolojiye” Öğrencilerimden biri ilk kez Öz enerjisini kullanarak Yoğunlaşmayı başardı ve Bir şeyler yarattı. Tamamen kendine has Mutluyum. İlk dersimiz nokta Sonsuz boyut içinde, bir nokta Kendinden ona, noktaya Bir sinyal göndermeyi öğreninceye Kadar neredeyse Bir sene geçti. Başardı Sonunda. Daha sonra nokta yerine Tanıdığı birisini koymayı öğrendi tebder.tr.gg 70
  • 71. hikmet damlaları Denedi. Denedi. Denedi. Korktu, çekindi, oldu. Sevgilisini seçti. Çağırdı Bağsız, bağlantısız. Bilinen dışında Bir bağ kurdu. Oldu. Hayret etti. Şaşırdı. İnandı. Sonra çoğalttı noktaları Birden çok kişiye, bir sinyal Göndermeyi öğrendi. Çağırdı. Geldiler. En son dün, oluşturdu bir yoğun İstediği yere, gidip gelebilen İstediği yerde duran Koskocaman evren içinde. Şimdi yoğunun içini doldurmayı Öğreniyor, gönlünce İster radyo, ister, kamera veya kulak. Daha sonra öğrenecek Kendi evrenini kurmayı Öğretebilirim size de. tebder.tr.gg 71
  • 72. hikmet damlaları 25. 09 .2011 TOKAT TEK TANRI “İlahiyata” Tanrılar kurultayı Baş tanrı, yardımcı tanrılar Rüzgâr, deniz, fırtına, ateş tanrıları Masanın etrafı oldukça kalabalık Aşk ve güzellik tanrıları oldukça alımlı Ölüm ve yıkım tanrıları kızgın Bazen anlaşamıyorlar Yağmur yağmalı. Olmaz! Güneş açmalı. Toprağın suya ihtiyacı var Olmaz! Önce kurumalı toprak Sonra çatlamalı çekirdek. Sen benim işime karışma Baş tanrıda olmasa Giriverecekler birbirlerine Saç saça, baş başa Olmaz! tebder.tr.gg 72
  • 73. hikmet damlaları 24.09.2011 TOKAT ADALET “Olacaklara” Adalet, hani Hak edene, hak ettiğini vermek Bilineni, en kolayı, basiti Neden sakat doğar Pırıl pırıl gözleri gülen bebek Veya gürbüz çocuk Kör Zenginlik, fakirlik Babadan miras kalan tebder.tr.gg 73
  • 74. hikmet damlaları Peki, babasız çocuk Zenci, beyaz veya sarı ırk Kısa çöp, uzun çöp hani Diller, kültürler, dinler Rengârenk, çepçeşit Karanlık ve aklık Bin yıl önceden kalan Alınması gerekli intikam Yerini bulması tuğlanın Taş binalar, yıkılıveren En hafif bir sarsıntıda ve Olduğu günden beri yıkılmayan mağara O çağa dönmek yeniden Yoksa Apaçık. Adalet işte bu Olduğu gibi, olduğunca Neyse, oysa O Kütlen, yoğunluğun kadar Öğrendikten sonra bile Öğrendiğin kadar Kabul etmek istemesen de Son söz teselli olsun İpin ucu sende aslında tebder.tr.gg 74
  • 75. hikmet damlaları Tutabilir, çekebilirsen Değiştirirsin olacakları hatta 23.09.2011 TOKAT “Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca” GÜZEL “Güzelliklere” Al yanak, güzel kaş, parlak dudak Gülen göz, tatlı dil, şirin nefes Gül kokusu, temizlik ve incelik Benim, senin, onun Bizim, sizin, onların güzellikleri. Güzel çiçek, ağaç, böcek İnsan, huy, kanun Sanat işte, güzeli bulmak Güzeli sunmak, tanıtmak Duyulmayanı duyurmak Görülmeyeni göstermek tebder.tr.gg 75
  • 76. hikmet damlaları Tek kelimeyle estetik Çok kelimeyle güzellikler 21.09.2011 TOKAT “Kayıp Kitap kitabından” ASAF “Farka” O gün, bende oradaydım Süleyman’ın sarayında Karışmıştım kalabalığa İzliyordum olup bitenleri Bilemezdim ki Bu kadar meşhur olacağını Büyücüler, tılsımcılar, kahinler Vardı o zamanlarda Sopadan yılan yapan Soğan kabuğu dumanından Güvercin, beyaz güvercin uçuran Karman çormandı her şey Konuşmalar anlaşılmaz İstekler bilinmez İşaretleydi her şey Açlığı gidermek tek dertti tebder.tr.gg 76
  • 77. hikmet damlaları Bir de susuzluk Asaf, kısa boylu adam Sarı işlemeli atkısı sırtından Önüne doğru uzanan Etekleri yerde, başında yine sarıdan Bir tuhaf başlık taşıyan Güler yüzlü adam Sizde duydunuz, biliyorsunuz Belkıs’ın Tahtı’nı Göz açıp kapayıncaya kadar Getiririm, getirebilirim diyen Ve getiren Karman çormandı Yeleğinin içinde sakladığı Beyaz güvercini Soğan kabuklarını yaktıktan sonra Kimseye söylemeden Çıkarıveren ve salıveren Hokkabaz sandılar Onu Yılan zaten kile bulanmış, kurumuş toprak Kaskatı. Sopa gibi! Hızla yere çarpılınca kırılırdı kil tebder.tr.gg 77
  • 78. hikmet damlaları Yılan başlardı yine sürünmeye Oysa Asaf Hokkabaz değildi Gizli odalarında tılsımlar bulan Yeni göz boyamalar Bağlamalar uyduran. Belkıs bile şaşa kaldı önce Kraliçeliğine yediremedi de “Tıpkısının aynısı Aynı benim tahtım gibi Sadece üzerindeki Minderler farklı” O gün bende oradaydım Kalabalığın arasındaydım Gördüm, olup bitenleri Duydum tüm konuşulanları Hemen kapının sağında duran bendim Hatta sunulan şaraptan da içtim. Asaf’ın Kitabı Kuzeninden miras kalan Kapağında taht olan tebder.tr.gg 78
  • 79. hikmet damlaları Deri kaplanmış, kalın kitap Kapağı açılınca Bilmediğim işaretlerle dolu Ama anladığım Zihnimde, beynimde benimle konuşan 22.09.2011 TOKAT tebder.tr.gg 79
  • 80. hikmet damlaları ELÇİLER YANSIMALAR “Yansımalara” Bir an gelir, duramaz olur Halkın arasında artık Kendini dağlara, mağaralara vurur Uzun, upuzun geceler Ayaz, sabah ve akşamlar Sevr veya başka kuytular Sessizlik ve ıssızlık alabildiğine Çölde İsa, dağın karanlığında Musa Yıldızlardan ve kendinden başka Fark etmez. Himalayalar olur Singapur’un engin ormanları da Yine öyle bir mağara Kayalıkların arasında sessiz, Görünür Cebrail “Oku” der “Ben okuma bilmem” “Oku” Seni eğitenin adıyla oku tebder.tr.gg 80
  • 81. hikmet damlaları Bir titremedir tutar adamı Yürekten başlayıp, vücudu kaplayan Yerleştirmeye çalışır gibi içindekileri Dışarı atmak ister gibi Tir tir. Zangır zangır Nereye sığınmalı Ey örtüsüne bürünen 06.10.2011 TOKAT tebder.tr.gg 81
  • 82. hikmet damlaları İLİŞKİLER “Çevreye” Anlatıldığına ve yazıldığına göre Ölüm nedir, nasıl bir şeydir Neden ölür insan, nereye gider sonradan Ve daha benzeri acayip sorular Atar prensi saraydan dışarı *Budha Doğaya vurur kendini Yılanla, kurtla dost olur Korkmazlar ondan, oda onlardan Sırtını ağaca, yüzünü göğe verir İç dünyasına gezmeler Öyle hoşuna gider Dinlemeyi öğrenir önce Dost olmayı her şeyle sonra Farksızlığı, aynılığı Musa toplar halkını Kırk yıl gezdirir çölde İsa toplar göl kenarına İşaret eder parmağıyla tebder.tr.gg 82
  • 83. hikmet damlaları Ey insanlar iman ederseniz Şu dağı bu göle indirirsiniz Ve kendinden sonraki Kurtları, koyun postuna bürünen Çiftçiyi, bereketli topraklı Köleyi, efendiyi, din adamlarını Kendini, kendi dışında olanı Geleceği, adaleti İlk taşı sen at, suçsuzsan 06.10.2011 TOKAT KALEMİM “Bekleyene” “Benim Mehdim tebder.tr.gg 83
  • 84. hikmet damlaları Benim Canım” diyen adam Babasının malı veya Gömleğim, kalemim, defterim gibi Fark etmez sevgilisi gibi. Methiyeler düzüp Söylüyor ha söylüyor Benim, benim, benim Kimsenin değil Sadece benim Daha çok beklersin 06.10.2011 TOKAT EMİRLER “Kitaplara” Tevrat’ın ilk emri “yap” Zebur “anla” tebder.tr.gg 84
  • 85. hikmet damlaları İncil “söyle” Kuran “oku” Budha ne der: “dinle” Bilim “araştır” Filozoflar “düşün” Yap, doğruyu yap Anla, hakikati anla Söyle, gerçekleri söyle Oku, her şeyi oku Dinle, dışını ve içini dinle Araştır, hikmeti araştır Düşün, soruları düşün Yap ve bırak geleceğe miras Anla ve anlat anlatabildiğince Söyle korkmadan, çekinmeden Oku cesaretle ve hikmetle Dinle sessizce, duy Araştır bıkmadan, usanmadan Düşün, düşünebildiğince ve Yaz, bulduklarını Öğret tebder.tr.gg 85
  • 86. hikmet damlaları Dil söylemek, kulak dinlemek için Akıl anlamak, düşünmek için Göz görmek, okumak için El yapmak için Ele, göze, kulağa ve dile Gerçeğin demine Hakk’ın devranına, düzenine Kaleme ve kitaba Her şeyden önce insana Hü 06.10.2011 TOKAT “Kayıp Kitap kitabından” tebder.tr.gg 86
  • 87. hikmet damlaları 17 EKİM 2011 “İyi yapmışsın diyene” Bugün Sıyrıldım bir kez daha Bir kıyafetten, başka kıyafete Anladım ilk kez Daha önce farkına varmadığım Bir şeyi Meraklısıydım önceleri haberlerin Sıkılmışım artık. Kim ne demiş, ne yapmış Umurumda değil bundan sonra Sinir krizlerine girmeye gerek kalmadı artık. Anladım Yine benim hatammış Kendime haksızlık etmişim anladım Bunca yıl – kırk yıl boyunca Bana ne ki bundan sonra Sildim yüreğimin oralardan bir yerden Yer edinen kendine Yukarılarda durma hissini Karışıyorum artık toprağa, aramayın yükseklerde tebder.tr.gg 87
  • 88. hikmet damlaları Hava imiş tutan, boşluk anlayacağın İlk günümün heyecanı içindeyim Bundan sonra Neler bekler beni Daha neler göreceğim, meraklısıyım Dondan dona, kıyafetten kıyafete Duraktan, basamaktan, aşamadan Yörüngeden yörüngeye Salınmak yine Geçmek geçmediğim yerlerden Farkına varmak Bu adam da kim Görmedim hiç buralarda Kıyafeti tanıdık değil Oturup kalkması, tavırları başka Kaç durak daha var Durulması, tanınması gereken Meraklandım. Şikâyetim yine belki Herkese bildiğince, asıl bilmediğince Elimi çektim, bana ne Umuyorum artık tebder.tr.gg 88
  • 89. hikmet damlaları Rahat uyumalar Ağrısız bir baş Dertsiz, tasasız hatta gamsız Dinmeli, dinginleşmeli Kurtulmalı halkta benden Keskin kılıç dilimden Acı sözlerimden, yazımdan Hor görmeler, tepelerden bakmalar İğrenmeler, yerinde duramamalar Haber dinlemiyorum artık Aynı yüzleri görmeye dayanamıyorum Size de dinlemeyin demiyorum Sizi de, bizi de, beni de sildim defterden Bana ne İyi yapmış mıyım? 17.10.2011 TOKAT tebder.tr.gg 89
  • 90. hikmet damlaları SEZON SONU, SEZON BAŞI “Temsilciliklerime” Yorucu yolculuktu, uçakla da olsa çoğu Geçen haftalar içinde Binlerce kilometre, dolaştım temsilcilikleri Yorgun ama mutluyum bir o kadar Sezon sonu değerlendirmeler Geçen sene New Orleans’a ait Tek hatıram yokken Bu sene gezime, oralardan başladım Ne de güzel insanlar. Washington’dan Moskova Moskova’dan St.Petersburg Oradan da Almatı Bakü ve sonra Tebriz İstanbul ve Pekin Oradan en son Paris Paris’ten Berlin Berlin’den Ankara tebder.tr.gg 90
  • 91. hikmet damlaları Sezon sonu değerlendirme raporları Üç kapı: Hünkâr kapı, Ata kapı, Can kapı Bu sene on Seneye yüz tanrı isterse Dedelere ve hizmetlere Bekçilere emir verildi Kovulmayacak kimse Varsa verilecek Arsalarınız, binalarınız kendinizin olsun Zorlu yol bu Entrikalara kapanmalıyız. Üzerine düşeni yap Başkasının işine karışma Zor değil dostum, korkma İnsanda var ilahi nefes Sen ona üfle, onu kokla 17.10 2011 TOKAT tebder.tr.gg 91
  • 92. hikmet damlaları SALLANAN SANDALYE “Sallanan sandalyeye” Yüksek ahşap girişin üstünde Boyası eski, ahşap, sallanan sandalye Dört ayaküstünde yine Farkı İki ayağına çakılı Yarım çember, sağlam Ahşap veya demir bambaşka bir ayak Ustalık işte. Dengeli, simetrik olmalı Yoksa bozulur oturanın, iskelet sistemi Emekli adam işi birde Sallanan sandalye Uykusunu getirir adamın Şekerlemelik tam Tahttan özenti olduğu belli tebder.tr.gg 92
  • 93. hikmet damlaları Mücevher kakmalı taht Oturanın oturulan yerleri yumuşak O kadar insan içinde bir insan Oturacak El ve etek. Yüzük öpme törenleri yapılacak Boyun enseye basmalı Dik durmalı kafa Gözüne bakmak haram Yüzün yerde olacak Yoksa yüzülür derin. Saklı sarayın ortasında bir taht Yaklaşamazsın on kilometre kadar Ok atımı, mızrak atımı Atış mesafenin dışı. Bırak gebersin Kendi eceliyle Bulaştırma elini. Pis kanına 17.10.2011 TOKAT “Kayıp kitap kitabından” ZÜL Fİ KAR “İşe” tebder.tr.gg 93
  • 94. hikmet damlaları Zülfikar Keskin kılıç Zül çift Zülfi değil zülfü Kâr, iş – güç Fikar farklı figardan Zülfe gelince bir tutam Bileğe bak sen Hatta bileğin sahibine Sahibinde içine Bak bakabilirsen Kuş ol, rüzgâr ol Adam olamazsan Hava ol Bul onu ve bak Gözünden içeri derinlere Kılıcı tutan el Çeken kılıcı yine kılıçla Kızma İsa’ya Zaman bu, olan bu Önceden dedi diye 17.10.2011 TOKAT tebder.tr.gg 94
  • 95. hikmet damlaları DUYGUSUZLUK “Duygunun sonuna” Duygusuzluğu buldum bugün Önce yazdıklarımın kimi Ya acıma, ya ağlamaya dair Dayak yesem ağlarım, bundan sonra Canım yandığından oda. Açlıktan ölen çocuklar filan Yanı başında akbabası bekleyen İlham veren beyni dumanlı fotoğrafçıya Ölüme atlayan gelinlikle tebder.tr.gg 95
  • 96. hikmet damlaları Şehrin en yüksek binasından Kendini yakan idealist, benzinle Tarihin derinliklerinden Zamanı delip gelen Ölüme biçili insan hikâyeleri Yetim veya öksüz kalan İtilip kakılacak olan Miras bırakılan bakılmaları, gözetilmeleri Allah aşkına. Vücudunun içinden, dışından Bir yerlerinden yakalanmış hastalığa Virüsü günden güne yayılmakta Sonunu getirecek. Eninde, sonunda Kamyonun ezip geçtiği Babaannesinin ümidi, gürbüz çocuk Hepsi ama hepsi birer kişi Yakınımda, uzağımda, çağımda Çağlar öncesinde veya sonunda Hatırası kalmayanlar hatta Adı bilinmeyenler bile Bir uğura ölmemişler, bilinmeyenler. 29.10.2011 tebder.tr.gg 96
  • 97. hikmet damlaları TOKAT ETKİLEŞİM “Kalorifer peteğine” Yine biri bir şeyler söyler Dinleyeni var, ne de olsa Beklenilen veya umulmadık cümleler Harekete geçiren. Olmazsa durduran Durun Yürüyün Kim, kime, neden “Rahat bıraksana beni!” İdare ettiğini sanıp durman var ya Canımı sıkmaya devam ediyor Yor canım yor Şimdi ve genelde Sıcak oda. Kalorifer peteği Kömür, doğal gaz Nerden çıktı bu konu Boşalma arzusunun böylesi Bana aitti. Paylaştım. Duyan herkesin oldu. Anladığın kadar. tebder.tr.gg 97
  • 98. hikmet damlaları 29.10.2011 TOKAT UÇUŞ “Duman gibi, sis gibi Buhar gibi, ses gibi Yörüngesinde dönen Elektronu döndüren Enerjisi gibi Bir şeylere” Bedenin var ya. Etin, kemiğin Organların var ya. Kalbin, beynin Seslerini duyuyor musun? tebder.tr.gg 98
  • 99. hikmet damlaları Senin olsalar bile Yerlerini değiştirebiliyor musun? Bırak bu işleri Hepsini birbirine bağlayan Damarlar, sinirler, sistemler Farkında mısın? Ölen adamda da var! Sende olan organlarının tamamı Tek farkla Ölü ve diri yeni Kokmaya başlayan zamanla Sineklenen, kurtlanan, çürüyen iki günde Kurt ısırığı nasıldır? Hisseder misin? “Çekil git!” der misin? Dinletir misin? O halde Korkma artık Nasıl olsa İyi haber Öldükten sonra uçup gidecek Seni sen yapan Nereye uçacağını sen bul Hatta tebder.tr.gg 99
  • 100. hikmet damlaları Uç 29.10.2011 TOKAT OYUN “Kur’an-ı Kerime” Oyun, eğlenceden bahis Gelip geçici olması Akşam olunca doğrusu Işık olmadığından Oyunun yarına kalması Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden tebder.tr.gg 100
  • 101. hikmet damlaları İbarettir. Hangi soru önce gelir Bu bahiste. Bence Öyle ise neden? Kumar peki, sonunda kaybetmekte olan Hayatını ve her şeyini —Zaten benim değildi Çalmıştım. Başkalarının malıydı Fark etmez yani kaybetsen de Sen sonuna ateş koy Sen başına sözleşme Sonra çıkar ansızın Hiç beklenmedik yerde Üstelik bağla yollarını, ellerini Sonra, “yap!” de Yapınca da “niye yaptın?” Sahipsizim ya Kimsesizim ya Ne sırtımı dayayacak bir duvar Ne akran, akraba, dost Bir yakın, tanıdık hatta Sen de sür devranını Sürebildiğince tebder.tr.gg 101
  • 102. hikmet damlaları Oyunbozansın. Oyunbozan İşine gelmeyince. 29.10.2011 TOKAT DÜNYA DEVLETİ “Geleceğe” En geniş organizmaysa devlet Vatandaşları arasında kanun koyan Uygulayan tebder.tr.gg 102
  • 103. hikmet damlaları Mutlaka bir gün olmalıdır Dünya devleti Bütün insanları kuşatan Herkesin vatandaşı olduğu Ne güzel Dinler, kavimler, tarihler, kültürler Daha neler ve neler Bir yerde, ortak Olacaktır. Kurulacaktır. Bilgime karşı sizden İsteğim, vasiyetim Çürümüş kemiklerimden veya Bıraktığım saç kıllarımdan Yeniden olmak istiyorum Kendi DNA’mdan Birleşmiş Milletler gibi Ama vetosuz Ama adil Ama eşit Ama herkese Olmaz mı? tebder.tr.gg 103
  • 104. hikmet damlaları İstiyorum. O zaman Unutmayın beni. Geleceği çok merak ediyorum. 29.10.2011 TOKAT ŞEYH BEDRETTİN “Hakikate” Varidat’ bilirsiniz Fusus’a methiye Şeytanı kovdum, gelmemecesine. Şeyhe göre İlk söyleyen kendisidir Altı yüz yıl önce. Siyaset günleri gelip çatınca Kır sakal tebder.tr.gg 104
  • 105. hikmet damlaları İnce boyun bulur Urganın ucunda kendini Bahanesi: “Peygamberliğini ilan etmişti.” Hayır! Yalan Ben tanırım kendisini Çocukluğundan asıldığı güne kadar Hep yanındaydım Hiç duymadım Asmak için, yok etmek için Önlerinden kaldırmak için İftira ettiler O’nun söyledikleri bambaşkaydı “Din dersi seni Hak’tan uzaklaştırır.” Cümlesinin başında Hakk’ı tanımıyorsan, vardı Cennete ve cehenneme dair söyledikleri Misallerden birer misal “İnsanoğlu yeniden olabilir topraktan” Derdi. Başkasına da inanmazdı. Cahillerden nefret ederdi. Okumadığı ilim kalmamıştı. tebder.tr.gg 105
  • 106. hikmet damlaları Her şeyi biliyordu. Fukahaydı. Müçtehitti nerdeyse. Güler yüzlü olmadığı doğruydu Hatta sinirliydi biraz Anlayışsızlığa kızardı Yüzü kızarırdı kızınca, kulağına kadar. Keşif ehlinin hallerinden haber verirken Sırtını yaslamıştı duvara Yüzü odun, meşe odunu yanan Ocağa dönükken Düşündü ve buldu Uzun düşüncelerden sonra. Semah felsefesine inanırdı “Bir tıkırtı coşa getirir aşığı.” Kendi sonunu da biliyordu. En çok çocuklara acıyordu. Hakkında söylenenlerin çoğu yalan. İftira yani asmak için “Yok” etmek, önlerinden kaldırmak için. Tam gönülden Bütün benliğiyle inanırdı. Kendi aklımca tebder.tr.gg 106
  • 107. hikmet damlaları Suret konusunda hata yapmış olsa da Dosdoğru bir adamdı. Hatası, hata bile sayılmaz O çağda o zekâ ve bilgelik Bu çağda yaşasaydı Kim bilir neler söylerdi. 29.10.2011 TOKAT “Kayıp kitap kitabından” SAVAŞ CİNAYETTİR “Gözü Dönmüşe” Dünya ekonomisinin beşte biri İstatistiklere göre Silah tüccarlarının elinde Teknoloji harikaları, Bilim dâhileri tebder.tr.gg 107
  • 108. hikmet damlaları Milyar dolarlık alış verişler Gözü dönmüş caniler Birde, bir türlü anlamayanlar Bilgisizler Dünyayı kaç defa yok edebilecek güçte Biriktirilmiş bombalar Yakın, yıkın, öldürün, yok edin 17.11.2011 TOKAT “Bu mu Dünya kitabından” DELİRİP KURTULMAK Ölüp kurtulmak, delirip kurtulmak Bitip, yok olup, eriyip kurtulmak 17.11.2011 TOKAT “Bu mu Dünya kitabından” tebder.tr.gg 108
  • 109. hikmet damlaları SAVAŞ Saçları tutuştu önce Ne kadar çırpındıysa da söndüremedi Küçücüktü elleri Anlayamadı Ne yapacağını bilemedi Telaşlandı Kız çocuğu yine, kadın veya adam İnsan İlk kez başına geliyordu Böyle bir şey tebder.tr.gg 109
  • 110. hikmet damlaları Evi yıkıldı. Oyuncakları bozuldu Toz duman oldu ortalık Gözüne duman doldu Çığırdı. Bağırdı. Yandı Babası gördü sonra Ezilen annesini Parçalanmıştı bedeni Masanın üstünde çiçek Kırılmıştı. Kardeşi çıktı dışarı Baktı Her yer. Yerle bir olmuştu Koynuna sakladığı bebeğiyle ölen anne Organları ortalığa dağılan bir başkası Uçuşun ruhlar uçuşun! Durdursanıza insanlar Ölmeden önce Yatın sokaklarına, parklarına, meydanlarına şehrin Kırmızılar sürün yüzünüze, elbisenize Protesto edin. Ölmeden Pankartlarınız olsun “Savaş Cinayettir.” “Cani! Nasıl öldürdün beni?” tebder.tr.gg 110
  • 111. hikmet damlaları Gözün doydu mu? Kokmuş kokona karına Elmas kakmalı yüzükler, mücevherler Metresine yeni döşenmiş odalar Açmak için veya Koltuğunda kalmak için sonsuza değin Boyun eğdiğin alçağa Yaranmak için Oldu mu? Kovmuştuk şeytanı gelmemecesine Çağırdınız geri 17.11.2011 TOKAT “Bu mu Dünya kitabından” tebder.tr.gg 111
  • 112. hikmet damlaları ÖYLE Mİ? “On sekiz saat çalışıyorum ağabey! Karnımı doyurmak için Bir gün çalışmazsam Ölürüm açlığımdan” Sendeki de ne mideymiş birader Ben hiç çalışmıyorum Açlığımdan da ölmüyorum Sen kimi kandırıyorsun Ya yeni evin taksitleri Ya yeni arabanın Vızıltıyı duydunuz mu? Bir füze Geliyor üstünüze tebder.tr.gg 112
  • 113. hikmet damlaları Birazdan patlatacak beynini Karnı doymaz. Karadelik Gözü doymaz. Karadelik Kapak olsun “Time” dergisine Aptallar sürüsü Suriye dümdüz edilsin Lübnan yakılsın baştan ayağa İran paramparça edilsin Azerbaycan da batsın bu arada Zeki adam! Er du gan, er du gan 17.11.2011 TOKAT tebder.tr.gg 113
  • 114. hikmet damlaları KÖTÜ ÖRNEK “Gömleğine kravat yakışmayana” Hey gidi Kaddafi Kanlı yüz. Kan gerçek Saç baş dağınık Delikten çıkarılan sakallı Saddam Esat! Korkmuyor musun? Petrol şeyhi demokrat krallar Kâbe’nin etrafı lüks otel dolu Bağıran adamlar sokaklarda Tankı ele geçirmiş ehliyetsiz genç Şehrin meydanında cemaat namazı Satılık politikalar Seni bakan ilan ediyorum Seni müdür, seni yardımcı Senide cemaat lideri Delik deşik edilir cesedin. Zalime musallat zalim tebder.tr.gg 114
  • 115. hikmet damlaları Dönüp dolaşan adalet ve Bostancı başını tanıyan, yakından vezir. Takım elbise, ipek kravat Alışkın olmayan yerde durmayan don Seni bakan ilan ediyorum Bu koltuk senin. Sen otur Öncekileri boş ver, keyfini sür! Çay söyle, kahve söyle! Ebedi esaret söyle İmzala önüne konulanları Emirler yağdır veya Gülenlere bakma sen Onlar seni kıskanıyorlar Hah hah ha TOKAT 17.11.2011 tebder.tr.gg 115
  • 116. hikmet damlaları DÜMBÜK Curcuna. Durun. Sirenler Makam arabası geçer gider Dikkat! Selam Dur! Arabadan dışarı sarkar korumalar Etrafa tuhaf, tuhaf bakarlar Buyurun. Ulan dümbük, dürzü. Daha neler… Kafadan kontak manyak Yaktın ya dünyayı 17.11.2011 TOKAT tebder.tr.gg 116
  • 117. hikmet damlaları UYUŞUK Efendim! Bir şey mi dedin? Bana mı dedin? Ne dedin? Elhamdülillah iyiyim Allah zeval vermesin efendim Böyle lider bin yılda bir gelir Allah razı olsun Karnımızı doyurdu Açlıktan geberiyorduk önceleri 17.11.2011 TOKAT tebder.tr.gg 117
  • 118. hikmet damlaları ZİMMET “Ukalaya” Yazmazsam olmaz. Çoktandır içimde Zimmet konusu Mikrop mollaya göre Halkın, vatandaşın bir kısmı Başka inançtandır diye Birilerinin zımmında imiş Kendini, kendine Kendi kendine. Eden adam Bir şeyler eden adam Sana böyle bir hak tanımıyorum Sen neredesin, hangi zamanlardasın Kim getirdi buralara Sen kimsin? Erkan Yazargan 17.11.2011 TOKAT tebder.tr.gg 118
  • 119. hikmet damlaları BAKIŞ Bakışından bellidir Kimin ne olduğu Bakmasını bilene Erkan Yazargan 17.11.2011 TOKAT tebder.tr.gg 119
  • 120. hikmet damlaları 212 LÖSEMİ “Yıldız kaymasına” Bence kayan yıldız. Dilek tut Yıldızca kendi yörüngesince Yörüngece, yolunca gitmek Adım atmaktan öte Basmadan bir yerlere Fırlamak değil, zaten olan Dönüp dolanan Bir damla his. Irgalayan. Sarsan Kaymış yerleri yerine getirmek Tutturmak veya kırılan kemikleri tebder.tr.gg 120
  • 121. hikmet damlaları İki yüz on iki İlik, lenf – akkan Laboratuarda üretilen lösemi Tarzım değil. Tutturamam Açıklık benim yolum Zorlamayın! Gereksizdir bence kendini ispat Loca kararları değil, denge değil İki ayağında birer duba Dubalarsa birbirine bağlı Çelik gövde durur Kürek değil, motor yüzdürür Bulan kim pervaneyi Rüzgar gülü ne güzel Papatya toplayan kırdan, çocuklar Kraliçe tacı birde sarı, yeşilli Entarisi havalanan dönünce Değiştirmek olup biteni 25.11.2011 TOKAT “Sanata İzin kitabından” tebder.tr.gg 121
  • 122. hikmet damlaları HAYAT ÖPÜCÜĞÜ “Sinir hücrelerine” Uzanmış yatan, hareketsiz beden Gözler kapalı. Sağ el sol kola. Nabzını yokla Almasa da bir öpücük Üflemek burundan, boynu kaldırıp. Tam kalbin üstüne Avuç içiyle, kırmadan kaburgaları Ritmik baskı. Satılık şiirler, kelimesi elli lira Şairin midesi Tıpkı seninki gibi ciğerleri Beslenmeli Toprak versin otunu, buğdayını Güneş doldursun içini Suyunu emsin. Göze güzellik Buruna güzel koku Ele yumuşaklık Sinir hücreleri uyarılmalı Anlasın diye 25.11.2011 tebder.tr.gg 122
  • 123. hikmet damlaları TOKAT KENDİNİ ANLAT BANA “Sana” Sabahın altısı. Alarm. Tam zamanı Yola koyulmalı erkenden. Trafik Kıyafetini düzelt. İnsana saygı Sabah tıraşı olunamazsa, kesmeden suratı Gülebilir, gülüp geçebilirsen tebder.tr.gg 123
  • 124. hikmet damlaları Delirtmek isteyenlere Normalsin dostum. Dostum diyorum çünkü, seni de tanıyorum Kendini anlat bana Memleketin, yaşın, mesleğin, cinsiyetin Eğitimin, sosyal çevren değil Sorduğum Kendini anlat bana Sen kimsin Hangi yemekleri istediğin veya hobilerin Sevdiğin kitaplar veya filmler değil Merak ettiğim Geçmişinde neler olduğu Nelere inandığın, inandığını sandığın Umurumda değil Lütfen Kendini anlat bana tebder.tr.gg 124
  • 125. hikmet damlaları 25.11.2011 TOKAT “Sade Yazılar kitabından” ÇİT SÜT VE SU “Süte” Bizce toprak ağaları Onlarca derebeyleri, voyvodalar Uçsuz bucaksız toprak tebder.tr.gg 125
  • 126. hikmet damlaları Lortlar kamarası, babadan miras vekâlet Sermayenin gücü Koç oğulları, bir telefonluk uzaklık Yani ilişkiler ağı Denge ve karşılık. Paylaşım veya Ayakkabıcının oğlu ayakkabıcı olacak Hırsızlar kralı, kayıp prens Göçebe Türkmen’e anlatamazsın Toprağın etrafına çit çakmayı Onun ördüğü taş duvar Keçileri kaçmasın diye Alabildiğine geniş bozkır Sür sürebildiğince atı Nerede dilersen, orada kur obanı. Su katmayı anlatamazsın süte Süt süttür. Su ise sudur Karıştırmak hem ayıptır, hem de günahtır Anlaşılmaz tebder.tr.gg 126
  • 127. hikmet damlaları Yapılamazdır. 25.11.2011 TOKAT “Semaha Şiir kitabından” HANEDAN “Kılkuyruğa” tebder.tr.gg 127
  • 128. hikmet damlaları Elizabet, bilmem kaçıncı Birincisi olsun o zaman, birinci değilken Victoria, Victoria iken Hanedanlara kızlar, oğullar doğurmamışken Nil’in kaynağı değilken daha Genç, güzel ve hırslı. Tahmasb, on yaşından önce Babası da sağken henüz Ve tam elli dört yıl Otururken koltuğa Kırılamaz bir rekor Fars vezir, aklına girer Unutur kendini Tahmasb Riyaset sevdası yani liderlik Emir yağdırmalar sağa, sola Osman oğullarıyla anlaşma “Türkmen belasına karşı alınacak tedbirler!” Göz açtırmamalı bunlara Dizginlenmeli tebder.tr.gg 128
  • 129. hikmet damlaları Dizginlenilemezlerse Araya alıp tam anlamıyla Güzelce bir tepelenmeli 25.11.2011 TOKAT “Bu mu Dünya kitabından” DAMGALAR “Yola koyulmuş damga oğullarına” Yola koyulmuş obalar tebder.tr.gg 129
  • 130. hikmet damlaları Farkları damgalarından belli Tanış olmak ve tanımak için Okumsu, yayımsı, atımsı, keçimsi Çadır, dağ, gök, güneş, günümsü Damgalar Beyaz, yeşil, siyah veya boz Keçeye işlenmiş hatta Hayvanın baldırına yakılmış damgalar “Pirim o dağın, o ırmağın, o ormanın Doğuya bakan yönünde uygun Yaşam alanları var. Bize İdareciler zayıf veya adildir.” Yola koyulur obalar Hepsi damgasından belli Ok ile yay o dağa doğru Gün ile ay bu ırmağa doğru Unutmayın birbirinizi! En az senede bir gidin – gelin Sorun hallerinizi Omuz verin işlerinizde birbirinize Sulha ulaştırın sorunlarınızı Diliniz bir, töreniz bir tebder.tr.gg 130
  • 131. hikmet damlaları Varsıl veya yoksul kalsanız bile En değerlisi Değerleriniz Sizi siz yapan Unutmayın birbirinizi 25.11.2011 TOKAT “Hikmet damlaları kitabından” tebder.tr.gg 131
  • 132. hikmet damlaları TÖRE DEĞİL Kadın cinayetinin adını, töre koymuşlar Ne büyük haksızlık Ne büyük cehalet Cinayetin adı ne zaman töre oldu? Töre adına işleyen cani Asıl töreyi katletti Kendini, benliğini, varlığını yok etti Cinayetler, yanlış inanç kaynaklı Bir de erkeğin bencilliği Ne alakası var töreyle tebder.tr.gg 132
  • 133. hikmet damlaları Cehaletin adını koymuşlar, töre Anlaşamıyorsan dostum karınla Adilce ayrıl Ne onu, ne de kendini rezil et Zorla birlik olmaz İşkence etmenin birbirine Ne anlamı ne de gereği var 25.11.2011 TOKAT “Gülümsemeler kitabından” HEZİMET “Düşüncesiz düşünürlere” tebder.tr.gg 133
  • 134. hikmet damlaları İslam ümmeti Yokluk, yoksulluk, sefalet ve rezalet Çukurlarında bulunca kendini Dünya savaşlarından sonra Cemalettin Afgani, Abduh, El Benna Mevdudi, Seyit Kutup, Nursi ve diğerleri Bir araya getirebilmek için yeniden Yeniden uyanış, yeniden doğuş Hareketleri. Taassubu, cehaleti, yozluğu, yobazlığı Yok etmek yerine Suçu yine Karşıdakinin üzerine atıp; Düşülen bu haller hep Sömürgecilerin oyunu, Siyonistlerin entrikaları, Haçlıların saldırıları Amerikancı İslam zırvaları Felaket üstüne felaket Hezimet üstüne hezimet Kurtulabilir misin? Zor Batılılar şöyle, batılılar böyle tebder.tr.gg 134
  • 135. hikmet damlaları Bir avuç kozmopolit, şom ağızlı Başımıza gelenlerin suçlusu onlar Öyle mi! Sütten çıkmış ak kaşık Dünya zaten zindan Bir tokat yetmedi, bir tokat daha Tokat yetmez tekme, yumruk hatta Akıllanmayacaksın Taassuptan kurtulmadan Suçu kendinde aramadan 25.11.2011 TOKAT tebder.tr.gg 135