SlideShare a Scribd company logo
1 of 20
Download to read offline
İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I
Ramazan Altınay·

Özet: İslam toplumunda başlangıçtan itibaren belirgin bir mizalı kültüıiinün
gözlenmektedir. Hz. Muhammed (sav) şaka, mizalı ve espri yaptığı
gibi, ~endisine yapılmasını da müsamaha ile karşılamıştır. Her konuda onun
yolunu takip etıneye çalışan arkadaşlan da birbirlerine şaka yapnuşlar, yeri
geldiğinde mizalı ve espri içeren sözler söylemişlerdir. Bu mizalı ve şaka anlayışı, Emeviler döneminde de geliştirilerek sürdürülmüş, hatta kirnilerince bir
sanat haline dönüştüıiilmüştür. İnsan hayatında önemli bir yeri olan şaka ve
mizalım İslam toplumunda ortaya çıkış sürecini izleyip tespit etınek, bu çalış­
manın asıl hedefidir. Bu müniisebetle, ilk dönem İslam rnizahının hem teorik
hem de pratik bir panoraması çizilmeye çalışılmıştır.
varlığı

Anahtar Kelimeler: Mizah, İslam ınizahı.
The Emergence of Islamic Humour and Its Prototypes
Summary: From the very beginning of the Islarnic society it is possible for
everyone to notice certain types of humour culture. For instance, tlıe prophet
Muhammad (p.b.u.h.) both didjoke, humour, elever remark and allowed people to do joke and elever remark to him. Besides, tlıe prophet's friends whose
aim are to follow Muhanuned's life style didjoke and humour among tlıem­
selves. The understanding of joke and elever remark developed during tlıe
Umayyads. This understanding has been performed by some people as a professional job. Hence tlıe aim of this article is to explore tlıe emergence processes of the joke and elever remark understanding in tlıe Islarnic society. To
tlıat emi, tlıe article explains botlı theoretic and prnetical aspects of the fist period of Islarnic humor.
Keywords: Humour, Islaınic humour.

·Dr., YilZiincü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslfun Tarihi.

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

77
$aka ve miziih, insamn giindelik hayrihm, eglence yagantisinut ya da
eglence kiilhlrihiin onenlli bir yoniinii olughmr. Giiniirniizde, olaylam giiliinc; t a r a f l m ortaya koymayl esas alan bir sanat tiirii olarak kabiil edilen miziih ya da gaka, birbirine yakin anlamlar t ~ ~ d u : l aLatife, eglence, day,
r :
niikte, hezel gibi biitiin bu ozellikleri tqlyan soz ve yazilara miz& denirken,
giildiirmek ve eglenmek ic;in soylenen dzler ile yapilan davrarug ve W m a lara da $aka denmektedir'. Ancak- W n d e n de anlqilacaB uzere, mk4h.m
daha c;ok soz yonii a& basarken, g a k a n ~ ~ ~
davramg yonii one q~kmaktadu.
1 n m miz& ve qaka yetenerne sfhip olmasi, ayrica giindelik hayaunda
bunu bir ihtiyac; olarak hissetmesi, onu diger canlilardan aylran temel ozelliklerden birisidir. Nitekim psikologlar, insarun temel iic; benlik d m u n d a n
bahsederler: Bunlar, 'gomk benlik durumu', 'yetiqkin benlik durumu' ve 'anababa benlik durunzu'dd. Bu benlik durumlan, zannedildi@gibi insan hayriQnut belli yaglarda gec;irdi@ wreler degildir. Yani insan, qocukken "~ocuk
benlik durumu ", yetigkinken 'jtetiqhin benlik durumu ", ana baba olunca da
"ana baba benlik durumti"nu takmr, digerleri gelip gec;er diye bir gey s6z
konusu degildir. Her iic; benlik d m u da hangi yagta ve hangi konumda
olursa olsun, hay5h boyunca yerine ve z a m m gore insanda ortaya qlkar.
Mesels, bir ogretmen, ders verirken, bagka bir iyadeyle ogretrnenlik meslegini
icr2 ederken, b k e n ana baba, b k e n yetigkin, b k e n de c;ocuk rollerine girer ve
bu iic; benlik durumunc aym derste sergileyebilir. 1gte her insan da soz konusu
ogremen gibi, hayihnut her agamaslnda bu iic; benlik d m u n a gore hareket
eder.
$aka ve miz&n, insarun hayrit boyu siiren temel benlik dununlanndan
biri olan 'gocuk benlik durumu 'yla ilgili oldu& ~ o ~ l e n i r . ~ '~ocuk
Ancak,
benlik durumu 'nu, kigli-izin
az geli~rnig da qocuksu yam olarak anlamamak
ya
gerekir. Yagi ve egitim diizeyi ne olursa olsun, her insan gocuk benlik durumuiu sergileyebilir ve yeri geldikqe de serg~lemelidir.~
Zaman~mzdanyiizy~llaronce y q m g , dil ve edebiyaQmtzm, kiiltiir ve
medeniyetimizin buyuk bilginlerinden C&z (h. 159/255), insanlann her zaman ve mekhda ciddiyet adlna kah bir tutum sergilemelerini, miishaha,
kolayllk ve incelik gostermemelerini, lusacasi gaka ve miz& y a p m a m a l m
dogru bulmaz. Her geyin bir olc;usii, yeri ve z a m m oldugunu belirtir. "Yerinde aglamak, yerinde guimek, yerinde tebessiim ve yerinde ciddiyet gereI~ir''~
diyerek, 5detl bu@n bilim adamlamm iizerinde onemle durdu& yukanda soziinu ettigimiz benlik dururnlanna gondermede bulunur.
Anlagll&@ iizere temel benlik durumlmdan birinin gostergesi olmasi
sebebiyle insan, tarihin her doneminde gaka ve mi&a ihtiyac; duymuatur. h~ S H AYIL: IV,
,
SAX: 15, GUZ 2004
RAMAZAN ALTlNAY
sanın çalışıp yorulduktalı

gibi, hayatın· çezaman da gerilen sinirlerini ve ruh dünyasım gevşetmek, bir nebze ferahlamak ve stresini atmak için mizalı ve şaka
yapması ya da yapanlan seyredip dinlemesi, onun tabiatının, ruh ve beden
sağlığının, daha doğrusu benliğinin. bir gereğidir. Böylelikle insan, gündelik
hayatımn diğer faaliyetlerini verimli bir şekilde yapabileceği normal ruh ve
bed~n sağlığına kavuşmuş olur6 • Kısacası şaka ve mizatı, irısanın önemli bir
ihtiyacını karşılayan, rahatlamayı sağlayan ve en azından üzerindeki negatif
enerjiyi gideren unsurlardan biridir. Şimdi, irısan hayatındaki önemini ortaya
koyduğumuz bu kısa girişten sonra İslam toplumunda şaka ve mizalı kültürünün oluşumuna geçebiliriz.
şitli

zorluklanyla

sonra

dinlenıneye ihtiyacı olduğu

karşılaşıp sıkıldığı

A. İsHim'da Şaka ve Mizalı Kültürüyle İlgili Çeşitli Görüşler
İslam toplumunda başlangıçtan itibaren belirgin bir şaka/mizalı kültürünün bulunduğu gözlenmektedir. Bu sebeple biz, İslam mizalı kültürünün ortaya çıkışının daha iyi anlaşılması için Hz. Peygamber devrinden başlayarak,
Emeviler döneminin sonuna kadar İslam toplumundaki şaka ve mizalı anlayı­
şının tarihine kısaca bakmakta yarar göıüyoruz.
Aşağıda ele alacağımız üzere İslam dininin tebliğcisi, Müslümanların örnek ve önderi Hz. Peygamber, irısanın bu temel benlik durumuna uygıın hareket etmiş, yeri geldikçe şaka ve mizalı yapmış ve kendisine yapılam da hoş
7
karşılamıştır. Hz. Peygamberin, içinde yalan olmamak şartıyla mizalı ve şaka
yaptığı, yapanlan müsamaha ile karşıladığı bilinmesine rağmen, yine ondan,
mizalım 'şeytan istidracı' bir şey olduğu yönünde bir rivayet de gelmiştir. 8 Hz.
Ömer'in de hem şaka/mizalı yaptığı, 9 hem de valilerine, insanlan şaka/mizalı
yapmaktan men etmeleri yönünde bir emir gönderdiği, mizalım ciddiyeti ve
vakan bozduğu, irısanın heybetini, ağırbaşlılığını giderdiği yönünde sözleri
bulunduğu bilinmektedir. 10 Hz. Ali'nin hem şakacı/mizahi bir tabiatı11 ile şaka
ve mizarn teşvik eden biri olduğu/ 2 hem de yerine göre ınizalılşaka yapmak13
tan sakındıran sözleri nakledilmektedir.
Şaka ve mizahla ilgili Hz. Peygamber, Ali ve Ömer'den birbirine tamamen zıt görüşlerin nakledilmesi, iki tür şaka ve mizalıtan bahsetınemiz gerektiğini ortaya koymaktadır: Birincisi, insanların kişiliğiyle oynamak demek
olan, dostluğu bozan ve sevgiyi yok eden 'kötalo/umsuz~verilmiş miztih 'tır. 14
Diğeri ise insanlar arasındaki iletişim yollarından biri olan sevgi ve dostluğu
15
16
pekiştiren, sürdüren 'iyilo/umlulövülmüş miztih 'tır. İslam bilginleri, iki tür
mizahı, 'miztih-ı mahmild=övülmüş mizah' ve 'miztih-ı mezmilm=kınanrmş
miztih ' diye klasik bir tarzda ikiye ayırmışlar, tasvip edilen mizalım, insanların
arasuu açmak yerine dostluğu pekiştirdiğini, kötü mizalım ise düşmanlığa sebep olduğunu, doğruluğu giderdiğini, haset ve düşüklüğe sebep olduğunu
söylemişlerdir. Ölçülü bir şekilde yapılan mizalı türüne alimler genellikle ce-

NÜC::HA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

79
İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I
vaz vererek1; şaka ve mizahın, yemekteki tuz kadar, yani tam kıvanıında
olmasım öğütlemişlerdir. Dolayısıyla onlar, insan tabiaunın, ciddiyet kadar
öneınli bir yönü ve ihtiyacı olan şaka ve mizillıı toptan sakıncah görmedikleri
gibi, 'kişiye ançak sevdiği şaka yapar' diyerek, 18 meşru çerçevede yapılması
yönünde teşvikte de bulunmuşlardır.. "Nice şaka/mizalı vardır ki, altında ciddiyet yatar" sözü, menlım aniatınanın değişik yollarından birine işaret eden,
ünlü Arap atasözüdür. 19 Öte yandan Ciilıız, 'Nice söz vardır ki, Iafzı ciddi
görünür, ancak anlanıı miziili yüklüdür' 20 der. Gerektiğinde müstehcen konuşan ve hatta söven İslam büyüklerinden21 örnekler veren Ciilıız, 22 şu sözün
sahibinin ne kadar da doğru söylediğini belirtir: ''Her yerin, her makiimm ve
her durumun, kendine uygun sözü vardzr". 23
Büyük İslam bilginlerinden Said b. Cübeyr, insanlara va 'z eder, ağlatır;
24
ancak daha konuşmasını bitirip kalkınadan onları güldürürdü de. Görülüyor
.ki, ağiatma/ağlama ve güldürme/gülme -ki her ikisi de insanın en tabü özelIikleridir- aynı anda yapılabilmektedir. Ciilıız da ciddi konuşmaların içine miziili katmayı, dinleyenlerin dikkatini çekmek ve onları eğlendirnıek, rahatlatmak için bilerek yaptığını belirtir. 25
İslam bilginlerinden biizıları, şaka ve miziili üzerine çeşitli değerlendir­
melerde bulumnuşlardır. Biz, nazik bir konu olan, tarihte olduğu gibi günümüzde de dindarlığı tamamen ciddiyet olarak gören bir kısım Müslümanlarca
genellikle toptan reddedilme yoluna gidilen26 şaka ve miziilıın daha iyi anlaşıl­
masına katkı sağlaması, ayrıca erken döneınıerden itibaren İslam toplumunda
mizabm ve mizalı kültürünün adeta felsefesinin ve meşniiyetinin
temellendirilmeye başlandiğını göstermesi bakımından, bazı İslam iilimlerinin
bu konudaki değerlendirmelerine yer vermek istiyoruz.

ve ciddiyet üzerine en ayrıntılı deHatta, bu konuda en ciddi
ve ayrıntılı analizi, ilk defa Ciilıız'ın yaptığını bile söyleyebiliriz. Bu sebeple,
onun konuyla ilgili önemli bulduğumuz değerlendirmelerini geniş bir biçimde
aktarmak istiyoruz.
Klasik

kaynaklarıımzda şaka/miziili

ğerlendirmeleri Ciilıız'ın kayıtlarında bulmaktayız.

Şaka ve miziili yapmaktan uzak çluraıı!arı kınayan Ciilıız, şaka ve miziilıın
zeka ve olgunluk göstergesi olduğımu belirtir: "(Yerinde ve ölçülü) şaka ve
miziilıı, katı ve sert mizaçlı olanlardan başka kim kötü görebilir?! Şaka ve miziilitan, dar görüşlü olanlardan başka kim uzak durabilir?!" diyerek, şaka ve
miziilıın olgun bir kimsenin yaşantısındaki önemini vurgular. Bunun yanında,
iyi ve kötü olmak üzere iki tür nıiziilıın bulunduğımu da bildirir. Biizı insanların şaka ve miziili konusunda birbirine zıt iki gruba ayrıldıklarını belirtir.
Bunlar, bu konuda ifrat ve tefrite (iki aşırı uca) sapnıış olanlardır. Biizılan,
şaka ve miziilıın genel olarak ciddiyetten daha iyi bir netice verdiğini söylerler. Bunlar, şaka ve miziilıın psikolojik rahatlık verdiğini ve neşelendirdiğini

80

NüSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004
RAMAZAN ALTlNAY
söylemekle kalmazlar, bunun yanında miziilu zenginlikle, ciddiyeti de fakirlikle özdeşleştirirler. Şaka ve miz3h, insanın her yönden zenginliğinin, ciddiyet ise ihtiyacının fazlalığından kaynaklanır, derler. Dalıa da ileri giderek mizillı., muhabbet ise ciddiyet kızgınlıktır, mizalı sahıbi ferahlık, ciddiyet sahibi
bela içindedir, mizalı zevk verir, ciddiyet ise elem verir, derler. Bazıları ise
daha temkinli bir tutum takınarak, ciddiyet insarıı i:friita sevk ettiği gibi, gereğinden fazla mizalı da haddi aşmaya götürür, derler. Hem ciddiyetin, hem de
şaka ve mizalım hakkını teslim eden Ciiluz, genel olarak miziilu savunmakla
beraber, sınırı aşıp da dostluğa zarar vermeye, karşısındaki kişiyi incitıneye
başladığında bunun, kınanan (kötü) mizalı olduğunu ve tasvip edilmediğini
belirtmekten çekinmez. Her şeyin yeri ve zamanı vardır, 'her yerde ve anda
iyi' olan bir şey olamaz, der?7
Şakanın ölçülü, yerli yerinde ve zamanında yapılmasının uygun olacağını
belirten Ciihız, fazla şakanın ahınaklığa, hiç şaka yapmamanın da noksanlığa
sebep olduğu inancındadır. İnsanların ölçülü şaka ve ölçülü gülmeyi ayıpla­
madıklarını belirtir. Bundan da öte, miziihın insanın akıl ve ruh sağlığı açısm­
dan önemine işiiret eder: "Eğer şakadan maksat, nefsin rahatlamasıysa ve
gülrnek gülene ferahlık veriyorsa, o halde şaka ciddiyet, gülrnek vakarlılık
olur" 28 der. Ciiluz, kötü ve kaba kişiyi tasvir ederken, hoş olmayan birçok
vasıflarının yanında 'şakalaşmayı ve miziilu bilınediğine' 29 de vurgu yapar.

Ciiluz, "ağlamanın yerinde ve zamanında olması hiilinde insana fayda ve30
1
rebileceğini" söylese de asıl itibariyle gülme taraftarı bir insandır? Çünkü,
"Ağlamanın bela getireceğini, gözleri kör edip, dimağı bozabileceğini, akıl
noksanlığının işareti olduğunu ve kişinin korkaklığını gösterdiğini"32 söyler.
Aynca "çok ağlayanları, 'ahmak bir ciiriyeye' ve 'rnızınız bir çocuğa' benzetir".33 "Gülmenin, insan benliğine ve mizacına yararlarının büyük olduğunu"
belirterek, "gülmek kötü olsaydı, çiçeklere, 'Yemen Elbisesi'ne34 ve güzel
köşke, 'sanki gülüyor' denilir miydi?" 35 Der. Ayrıca, "Hz. Peygamber'in gülüp şaka yaptığını, siilih insanların da şaka yapıp güldüklerini" belirtir.36
"Araplar'ın gülmenin faydalanna çokça inandıklarından, çocuklarına
'Dahhiik' (çok gülen), 'Bessiim' (oldukça mütebessim) ve 'Talk' (güler yüzlü)
gibi isimler verdiklerini, birini överken de 'dişleri gülüyor', 'akşam
mütebessimi', 'misafirine karşı güler yüzlü' ve 'cömert ve neşeli', diye bahsettiklerini, birini kötülerken ise 'eğik çehreli', 'asık suratlı', 'büyük gözlü',
'ekşi suratlı', 'suratından sanki sirke sızıyor' diye bahsettiklerini" 37 söyler.
Bütün bu görüşlerinden sonra Ciiluz, ciddiyeti de miziihı da yerinde kullanamamaktan:Allah'a sığımr. Miziihın bazen ciddiyetten daha etkili olduğunu
kabul etmekle beraber, her zaman ve her yerde mizalll bir tutUm takınmaya
karşı çıkarak hayatımızcia ciddiyetİn mizaha göre daha ağır basması gerektiğini de vurgular. Ancak, belirttiğimiz gibi, miziilu savunmaktan asla
vazgeçmez. "Kendim bunları yazıp dururken, miziilu nasıl kınayabilirim?!
N('r"HA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

81
İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I
Mizahı, kim kınayabilir, haram sayabilir?! O,
8
getiren en önemli unsurlardan biridir"/ der.

hayatı kolaylaştıran,

çekilir ha.Ie

Topluında mizah, şaka, nevadir, espri vb. gibi insanları eğlendirecek ve
güldürecek sözlerin; ilginç, müstehcen hikayelerin ve deyişierin yaygınlığını,
sadece bunları anlatanlara bağlamanın doğru olmadığını belirten Caiıız,
'·bunları yapanlar, eğer kendilerine gülen ve teşekkür eden, hatta para veren ve
ilisanda bulunanlar olmasaydı, belki de o şekilde hareket etmeye veya konuş­
maya kalkışmazlardı"39 demek suretiyle, mizalı ve şakanın toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklandığına ve arz-talep dengesine göre geliştiğine vurgu yapar.
Diğer yandan, baskı ve sansürün yaygın olduğu toplumlarda ve arttığı dönemlerde hicvedilen kişilerin isimleri gizlenir, i:ffideler örtükleşir ve hayatın
zorlukları insanı, ciddi meseleleri bile alaya almaya, mizaha dökmeye iter.
Birçok konuda serbest yazılabilen bir ortam ve çağda yaşadığım söyleyebileceğimiz caıuz, yine de, korkunun nefesini ensesinde hissederek, herşeyi yazmanın, insanları -özellikle güç, nüjiiz, maktim ve servet sahiplerini- açıkça
hicvetınenin kolay olmadığım şöyle itiraf eder: "Bu kitapta, ne sizi açıklama­
siz bırakacağım, ne de söylediklerinıin eksiğini sizden gizleyeceğim. Zira,
beklentiniz ölçüsünde mükemmel ve açık yazılması mümkün değildir. Çünkü
kıyısından köşesinden bile bahsetsek, sahiplerini ele verecek onca söz var ki,
isimlerini söylemesek de maksadımızın onlar olduğu bilinir. İsimlerini çağrış­
tımcak şeyleri söylemekle, isimlerini söylemek birbirine eşittir... Yazmayı düşünüp de yazamayacağıın sözler elbette size faydalı olabilirdi. Ancak bu gerekçe, onlara karşı suç işlem em için yeterli bir sebep teşkil etınez... Kime ait
olduğu, kim tarafından aktanldıkları ve kimlerle ilgili oldukları bilinmedikçe,
sözlerin güzelliği eksik kalır. 40 Sözü sahibine dayandırrnak, söze kendinde olmayan bir güzellik ve mertebe kazandırır... Böylece sizin için, sahiplerine
nisbet edilmiş pek çok sözün yanında, bazen korkurndan bazen de saygımdan
ötürü sahiplerine izMe edemediğim birçok söz yazdım. Beni bu kitabı yazmaya iten sizsiniz. Eğer insanlardan bana karşı bir kötülük gelecek olursa, sorurrJu1uk size aitti:r''. 41 Bu sözleriyle Ca.Iuz, kara mizahın, yapan açısından
taşıdığı riskleri ortaya koyar.

Şaka

ve mizaiıın adeta felsefesini ve meşruiyetini uzun uzadıya kurmaya

çalışan -belki de ilk- İslam bilgini olarak karşınııza çıkan Ca.Iuz'dan başka,
konu üzerine değerlendirmelerde bu1unan bir diğer İslam bilgini İbn

Abdirabbih ise "Şaka, mizalı ve nükte, kişiye feralılık, rahatlık, kalbe esenlik
verir ve sevincin kaynağıdır'' der. 42 "İslam toplumunda, haya perdesinin kaldı­
nlınası, ar darnarının çatlatılması, tamamen eğlenceye düşkünlük ya da tamamen dinde aşınya gitmek, giyimine kuşamma dikkat etınemek, ne hoş görülmüş ve ne de onaylanınıştır. İnsan hayatında her şeyin yerli yerinde yapılması
ve her türlü davranışta bir dengenin korunınası genel kabul görmüştür'' 43 diye-

82

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004
RAMAZAN ALTlNAY
rek, belli bir ölçü ve dozda yapılan
yönünü oluşturduğunu iflide eder.

şaka

ve

mizahın

insan hayatının temel bir

Şüphesiz, şaka ve mizalı konusundaki görüşlerini vermiş olduğunıuz bu
iki bilginimizin dışında birçok yazar da konuya ilgi göstermiştir. Bu müniisebetle, İslam toplumunda şaka ve miziihın öııemi ve yerinin daha da belirgin
olarak ortaya konması için, kısaca 'şaka ve mizah literatürü 'nden de bahsetmek~ gerekir. İslam öncesi Arap kültüründe önemli bir yere sahip olan rniziih,
şaka, nükte ve nevadir (ilginç SÖZ ve davranışlar), İslfuni dönem Arap-İslam
edebiyatında da daha ilk dönemlerden itibaren bir edebiyat alanı ve türü olarak eserlerde yerini alnıaya başlamıştır. Başka bir iflideyle, erken dönemlerden
itibaren şaka ve mizalı literatürünün oluştıığunu görmekteyiz. Hemen her hadis kitabında bu tür bilgilere rastlayabildiğimiz gibi, şaka ve rnizahla ilgili
müstakil edebi eserlerin de erken dönemden itibaren kaleme alınmaya başlan­
dığı görülmektedir. Bu konuda yazılmış -şu anki bilgilere göre- müstakil ilk
eser, Zübeyr b. Bekkar'ın (1 76-2561789-870), 'Kitabu '1-Fükahe ve '1-Mizah 'ıdır. 44 Bunuıi yanında İbn Bekkar'ın çağdaşı olan Ciihız'ın; 'Hayaviin ',
'Buhala' ve 'Resail 'i, konuyla ilgili oldukça fazla malzeme muhafaza etıniştir.
Bunların yanında, Ebı1 Biitim'in Ravda 'sı,45 İsfehani'nin 'Eğant 'sL İbn
Abdirabbih'in
'el-lkdu '1-Ferid'i.,
Nüveyri'nin,
'Nihiiyetü '1-Ereb 'i, 46
47
Makkari'nin, 'Nejhu 't-Tib 'ı ve Riiğıb el-İsfeham'nin, 'A1uhadarat 'ı ile bu
tür kitapların çoğunda mizalı ve şaka, artık geleneksel bir konu ve başlık olarak yerini aİmıştır. 48

Modern dönemlerde ise oryantalistler, İslam toplumunda var olan miziiha
büyük ilgi gösterrnişler, özellikle erken dönem rniziih anlayışıyla ilgili müstakil çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan en dikkate değeri, Franz Rosentlıal'in
çalışnıasıdır. 'Erken İslam 'da Miziih' adıyla Türkçemize de kazandırılan bu
49
eser, Müslüman mizalıının genel karakteristikleri yanında, aşağıda kendisinden genişçe ba hsedeceğirniz Emeviler dönemi mizalıının efsane olmuş ustası
Eş'ab'ın, Eğiini'den derlenmiş biyografisiyle birlikte 160'tan fazla fıkra,
nevadir, şaka ve miziihıııı ihtiva etınektedir. 50
Müslümanların mizalı ve şaka konusuna daha ilk dönemden itibaren ne
derece önem verdikleriyle ilgili yeterli aydınlatmayı yaptığımızı sanıyoruz.
Şimdi de, Hz. Muhaınıned (sav.) döneminden başlayarak kronolojik bir biçimde Emeviler'in sonuna kadar gelişen İslam mizalıma ve örneklerine geçmek istiyoruz.

B. Hz. Peygamber ve Rişit Halifeler Döneminde Şaka ve Mizah
Çağımızda, Müslüman şaluslar hakkında zihinlerde oluŞan mutaassıp
dindar ç~hresi ve asık suratlı imajı, hiç gülmeyen ve güldürmeyen, hatta eğ­
lenmeyen bir karakter olarak anlaşılmaktadır. HalbUki daha önce de belirttiğimiz gibi şaka ve rnizah, İslam toplumunda daha başlangıçtan beri insan ha-

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

83
yittmn ve mizacinrn ihmAl edilmemesi gereken bir ydnii olarak kabul edilmig
ve her donemde de var olagelrniqtir.
Asr-I Saiidet'te, bizzit 1slAm dininin tebligcisi tarafindan tasvip goren ve
haG megrii qerqevede yapilan gaka ve miz& bir gelenek hiilinde figid Halis
feler l doneminde de devam etmig, Emeviler doneminde ise, iinlii ustalannm
elinde daha da geligmigtir. $aka-mi& ve giildiirii iglerinin amnasimn, miizik
vb. diger eglence biqimleriyle oldu@ gibi, zenginlik ve bog zamanla da biiyiik
ilgisi oldu@ bilin~nektedir.'~
0yle ki, agagida bahsedecegirniz iizere zaman
i~erisinde ozellikle de Emeviler doneminde bu igi meslek haline getirenler
ve
ve profesyonel olarak i c d edip para kazananlar da ortaya gikrmghr. Biz,
Emeviler donemindeki @ca ve mi& anlajqgm igleyecegimiz ileriki sayfalarda bu husussa tekrar donecegiz. Burada Hz. Peygamber ve w i t Harlfeler
donemiyle ilgili b k gakalara yer vermek istiyoruz. Boylelikle, hem 1 s h mizah kiiltijriiniin oluvmunun iLk s a m a l m aychnlatrmg, hem de Emeviler donemi gaka/miz& anlayigina ve diizeyine de bir temel olqtunnug olacagmuzl
diigiiniiyonu;.

Hz. Peygamber ve ashikbm giindelik hay~tlamabakhgmlzda, giiniimiizde olugan ya da olugturulan Miisliirnan irnaj~yla de uyugmad~@,
pek
yeri
geldikqe gaka, m i z a espri, gulme, giildiirme, eglenme gibi davrmglann oldukqa onemli bir yer tuttu@ goriiliir. Hz. Peygamber b i d t kendisi gaka ve
&ah yap&+ gibi, kendine yaprlmasl~uda hoggoriiyle kargllarmg ve hatti
mukiibil gakalarla karglllk v e ~ m i g i r Daha da onemlisi, Hz. Peygamber'in
.~~
iqin
~ ~ ~
zaman zaman kalplerin dinlendirilip rahatlablmas~ te@ e t t i gaka ve
mk& onun siinnetlerinden biri kabul edilrr~i$ir.~~ Peygamber, ~ocuklan
Hz.
en fazla negelendirip giildiiren bir ki9lige s%ip oldu@ gibi, Mesiyle bag baga
kal&@nda giilmeyi ve guldiirmeyi, negelenmeyi ve negelendirmeyi qok se~erdi.~~
Nitekim Hz. Peygamber, gerek $ocuMarla, gerekse yetigkinlerle
(sahib?lerlelarkadaglanyla)gakalm*. Onun en gok oynqip gakalqflg GOcuklar ise, giiphesiz torunlan Hasan ve Hiiseyin'dir. O, Hasan'i, qo@ zaman,
'liike' (yavag' haylaz) diye q a g ~ n r d iHer~iki tomunu, s u t m bindirir ve dort
.~
el iizerinde yiiriir, 'Deveniz ne giizel dew, siz de ne iyi binicilersiniz' diyerek
onlan tag1rd1.~~
Yine, 10 yag~ndan
itibaren y m d a biiyiiyen ve himetini goren Enes'e, 'Ey iki k u i a k l ~ ve ~
' ~ 'kardegi Ebii Umeyr'e 'Ey Umeyr, ne oldu
Nugeyr (Umeyr'in K U $ U ) diye taluls ve bazen de onun kakiiliinii ~ekerek
'~~
gakalagsd~.~'yaglannda bir qocuk olan Mahmfid b. Rebi'in yiiziine, kovadan
5
agz~na al&g suyu piiskii~tini@ttir.~~ Peygamber'in, arkadaglanndan
Hz.
~ n c e g e ' y e yagli bir kad~na~~
,~~
ve diger b8z1 sahibeye gakalar yapt@ da nakledil~uektedir.~~

N~%SHA,
YIL: IV, SAYI: 15, GUZ 2004
RAMAZAN ALTlNAY

SaMbeden bazılan da birbirlerine66 ve Hz. Peygamber' e şakalar yapmış­
lar ve onu güldürmüşlerdir. 67 Sevgi ve saygı göstermenin ve insanlar arası
iletişimin değişik yollanndan biri olan ıni:zMı ve şaka, salıabe tarafından kendisine yapıldığında Hz. Peygamber, tebessümle ya da mükabil bir şakayla karşılık vermiştir. Hz. Peygamber'le şakalaşan birçok sahabeden bahsedilmekle
beraber,68 şüphesiz ashab içinde en şakacı olan, Hz. Peygamber'e en fazla
şak,.a yapan ve onu güldüren Ensar'dan Nuayman'dır. 69 Öyle ki, Hz. Peygamber Nuayman' a baktığı zanıan kendini gülrnekten alıkoyamazdı. Nuayman,
şakacılığının yanında içki de içerdi. Bu sebeple Hz. Peygamber döneminde
kendisine had cezası uygulanmıştır. 70 Günalu tekrarlaması sebebiyle71 Hz.
Ömer,72 "Allah seni rezil rüsvay etsin, lanet olsun!" deyince, Hz. Peygamber,
"Öyle demeyin! Onun hakkında hayırdan başka bir şey dilemeyin! Şüphesiz
ki o, Allah ve Rasiilünü seviyor" diyerek onu korumuştur. 73 Yine Hz. Ömer
tarafından boynunun vurulması istendiğinde, Hz. Peygamber buna karşı çık­
mış ve izin vermeıniştir. 74 Emeviler'in kurucusu ve ilk halifesi Muaviye dönenıine kadar yaşamış olan Nuayınan, 75 ilerleyen yaşına rağmen Raşit Halifeler
döneminde de şakalanna devam etmiştir. Özellikle Hz. Osman dönemindeki
oldukça ilginç bir şakası kaynaklarda ayrıntılı bir şekilde yer almıştır ki, aşa­
ğıda bu şakayı vereceğiz.
Nuayınan'ın şakalanyla ilgili pek çok haber, kaynaklarda yer alnıakla beraber biz burada, sadece sonra gelen dönenilerdeki şakalarla bir mukayese imkaru olsun diye, Hz. Peygamber'e yaptığı bir şakaya, arkadaşianna yaptığı
dozu oldukça ağır bir şakaya ve Raşit Halifeler döneminde Hz. Osman'ın da
içinde yer aldığı başka bir şakaya yer vermek istiyoruz: Hz. Peygamber' i çok
seven Nuayman, Medille 'ye iyi bir şey getirildiğinde hemen alır ve Hz. Peygamber'e hediye etmeye gayret ederdi. Yine bir defasında Nuayınan, satıcıda
gördüğü nefis bir balı alıp Hz. Peygamber' e getirmiş ve ona hediye etmiştir.
Daha sonra satıcı, Nuayınan'dan parayı ödemesini isteyince, adamı alıp Hz.
Peyganıber'e getirmiş ve parayı ondan almasını istemiştir. Hz. Peygamber,
"Hani hediye etmiştin?" deyince Nuayınan, 'Ya Rasfilallah! Bu güzel balı senin yemeni çok istedim, param olmadığı için böyle yaptım" diyerek cevap
vermiştir. Nuayınan'ın birkaç defa yaptığı bu şakalara Hz. Peygamber alı­

şıktı.76

Hz. Peygamber'in veratından biryıl önce Hz. Ebfı. Bekir, Nuayınan ve arkadaşı Suveybit'le77 birlikte ticaret için Busra'ya gitmişti. Nuayınan, eşyaıarın
başında

bekleyen Suveybit'e geldi ve ondan yiyecek birşeyler istedi. Suveybit
Bekir gelmeden olmaz" deyip reddedince Nuayınan, "Vallahi seni kızdı­
racak bir iş yapacağım" dedi ve az ileride bulunan deve tüccarlanna gitti. Onlara, "maharetli, Arap bir kölem var, satın alır mısınız? Ancak çok konuşkan
biridir, belki size, 'ben hür bir insanını' diyebilir. Eğer almayacaksamz, kölemi bana karşı ifsi:id etmeyiniz" dedi. Onlar da "hayır, onu on deveye satın
"Ebı1

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

85
İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I
alınz" deyince, Nuayman develere doğru gitti, onlan alıp bağladı ve daha
sonra alıcıların yaruna döndü. Suveybit'i göstererek, "İşte bu, buyurun alın"
dedi. Tüccarlar, Suveybit'e, kendisini satın aldıklarını söyleyince, "o, yalancı­
dır, ben hür bir insanım" dediyse de aldınş etmediler ve "tamam o senin durumunu bize bildirdi" deyip ipi boynuna geçirdiler ve alıp götürdüler. Biraz
sonra Ebu Bekir döndü, durumu öğrenince gitti, develeri geri verip Suveybit'i
kurtardı. Bu olay Medine'de duyulduktan sonra, Hz. Peygamber ve ashabının,
78
bir yıl boyunca miziilı konularından birini oluşturmuştu. Çünkü çeşitli
müııasebetlerle olay her gündeme gelişinde, bir yıl boyunca Hz. Peygamber
ve arkadaşlan, buna gillme~eydiler. Nuayman'ın Suveybit'i köle diye satması
ağır bir şakadır. Fakat ikisinin de çok yakın arkadaş olduklarını ve aşın derecede şakaya düşkün olduklarını biliyoruz. Olay iinında Hz. EbU Bekir'in, Medine'de duyulduktan sonra da Hz. Peygamber'in Nuayman'a kızmaması, hatta
bunu. bir miziih konusu yapıp hep beraber gillmeleri, genel olarak şakaya ve
özel olarak da Nuayman'ın şakacı rniziicına müsiimahanın bir göstergesidir.
Bu olayın Hz. Peygamber ve ashiibım uzun bir süre gilldürmüş olması da rni79
ziihın toplum üzerindeki müsbet etkisinin bir işiiretidir. Rosentlıal'in deyişiyle rniziih, İslam toplumunda daha Hz. Muhanırned (sav.) zamanından itiba80
ren bir maya rolü görmüştür.

Nuayman şakalarını Riişit Halifeler döneminde de sürdürmüştür. Hz. Osman zamanında, Malıreme b. Nevfel 'e de dozu oldukça ağır olan bir şakası
vardır. Malıreme, 100 yaşının üzerinde iima bir salıiibe idi. İdran gelmişti,
Nuayman, kendisinden yardım isteyen Malıreme'yi, tuvalete götürmek yerine
mescide götürmüş ve Malıreme, mescide idrarını yapmıştı. İnsanlar, mescide
yaptığını belirtince de oldukça sinirlenrniş ve bunu kendisine kirnin yaptığını
sormuş, onlar da Nuayman olduğunu haber vermişlerdi. Malıreme, Nuayman'ı
bulursa, elindeki asayı kafasına vuracağına yernin etmişti. Nuayman bunu duyunca, onun yanına geldi ve 'gel seni Nuayman'a götüreyim' dedi. Onun
gözlerinin görmemesinden faydalanarak, mescitte namaz kılmakta olan Hz.
Osman'ın yanına getirdi ve 'İşte Nuayman, vur' dedi. Malıreme de namaz
kılmakta olan Hz. Osmiin'a asiiyı vurdu. İnsanlar, 'Dur! O, Emiru'lmü'rninin'dir!' dedilerse de artık iş işten geçrnişti. 81

C. Emeviler Döneminde Şaka Ve Mizah
İslam toplumundaki iktidar savaşıru güç ve kuvvetle ele geçiren
Emeviler'e (41-661/132-749) gelince, başta halife saraylan ve vali konaklan
olmak üzere gündelik hayatın hemen her alanında şaka ve miziihın varlığını
sürdürdüğüne tanık olmaktayız. Öyle ki genelde din ve dini yaşayıştan ziyade,
dünyevi iktidar ve dünya zevklerine ağırlık veren Emevi hiinediim ile birlikte
şaka ve miziih, bazısı dozu oldukça ağır, biizısı oldukça müstehcen, biizısı ta-

86

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004
RAMAZAN ALTlN AY

mamen zeka ürünü, bazısı hiciv (ironi, alay) yüklü, bazısı güldürücü, bazısı da
düşündürücü, eski deyişle hezeli ve hikeırii ve daha başka tarzlarda olmak
üzere gelişerek yeni boyutlar kazanmıştır. Biz, ilk önce tespit edebildiğimiz
kadarıyla, Emevi halifelerinden şaka ve mizahla ilgisi olanlan -bu ilgi olumlu
ya da olumsuz olabilir- ele alacağız. Arkasından, Emeviler dönemi şaka, mizah, nevadir ve ustalarını tamtacağız. Bu arada şaka ve mizahın nasıl toplumsal.. ve ferdi bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, bu işi parayla yapanlan ve seyredenleri ele almak suretiyle göstermeye çalışacağız. Son olarak da İslam kültürünün sosyal-gündelik hayata, topluma ve fertlere ne kadar tesir ettiğinin, ne
derece yerleştiğinin ve sindiğinin bir göstergesi olarak kabUl edebileceğimiz
bir konuyla, şaka ve rnizahın ayet ve hadislerle süslenmesiyle ilgili biizı örnekleri vererek çalışmanuzı tamanılayacağız.
Halifeler içerisinde şaka ve eğlence türü işlerle, özel olarak meşgUl olan
ilk halifenin Yezid b. Muaviye (60-64/680-684) olduğu söylenir. Kendisi şa­
rap içer, şarkı dinlemeyi sever, avcılıkla meşgUl olur, şarkıcı/dansçı (dansöz)
cmyeler edinir, aşırı bolluk içinde yaşayanların (sosyetenin) yaptığı gibi
maymunlar,82 köpekler ve horozlar edinir ve onlarla eğlenip vakit geçirirdi. 83
Emevi halifelerinden Ömer b. Abctilaziz (99-1 O1/717-720) şaka/mizaha
karşı olumsuz bir tavır takınırken,84 Muaviye (41-60/661-680), 85 Abdülmelik
(65-86/685-705), oğullan I. Velid (86-96/705-715) ve Hişam (105-1251724743) ile diğer başka devlet başkanlan gülmeyi, neşeleurneyi sağlayan güldürücüleri, sarayiarına çağırmışlardır. 86 Emevi döneminin ünlü şarkıcılan arasında gördüğümüz Budeyh, aynı zanıanda ünlü bir meddalı ve güldürü ustasıydı. Abdülmelik'in sıkıntılı günlerinde yanına gelıniş ve onu katıltreasma
güldürmüştür; ayrıca ona şarkılar söylemiştir. 87 Rivayete göre Abdülmelik,
çok gülen88 ve güldüğünde çürüklkara dişleri görünecek derecede kahkaha
atan biriydi. 89 Dünya zevklerine ve özellikle de yeme içmeye oldukça düşkün
olduğunu bildiğimir 0 Süleyman b. Abdilınelik'in "en güzel atlara bindinı, kadınlarla birlikte oldum, en kaliteli ve güzel elbiseleri giydim, en nefis ve lezzetli yemekleri yedim. Şimdi ise şaka ve rnizı1h yapacak, güldürecek insana
ihtiyacım var" ded~ği rivayet edilir. 91 Diğer bir Emevi devlet başkam ·
ilişam'ın Medine'deki Eş'ab'ı saraya çağırtmak teşebbüsünde bulunduğu, fakat sonradan bundan vazgeçtiği nakledilir. 92 Ancak, Hişam, Medineli Sülıeyl
b. Ebyad Ebu'I-Beyda adındaki şakacı ve güldürücüyü, kendisini güldürınesi
ve neşelendirmesi için sarayına çağırmıştır. 93 Bunun yamnda, bizzat onun
ağzından nakledilen şu söz, şaka ve mizaha düşkün biri olduğunu ortaya koymaktadır: "Ekşi ve tatlı şeyleri yedim, ama bir tat alarnadım. Güzel kokular
süründünı, ama bunlarda güzel bir koku lıissetınedim. Kadınlara yaklaştım,
ama kadın nu, yoksa duvar nu, benim için hiç farkı yoktıı. Kendim için şaka
ve mizahtan, 94 şaka ve rnizı1h sahipleriyle sohbet etınekten daha fazla haz veren bir şey bulamadım" .95

NÜSHA, Yil.,: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

87
I S L MI'WLAHLNINORTAYA C W I VE &K ~ . N E K L E RI. ~
~
Velid b. Yezid ise halffeler iqerisinde belki de saraynda devamli soytart
bulunduran fsliimi donemdeki ilk devlet ba&am olarak kabiil edilebilir.
Ciinkii o, Medime'den Eg'ab'i getirtrnig, kendini giildiirmesi iqin qegitli lullklara sokarak eglenmigtir. Eg'ab, Velid olene kadar onun yanmdan aynlmmgt ~ r . 'Boylece Emeviler doneminde, hattii 1 s l h tarihinde ilk saray soytarrs~
~
olarak Eg'ab'i gosterebiliriz. Ancak, sarayda soytan bulundurma geleneginin
eski ve kijklii devletlerde ve ozellikle de Skiiniler'de mevcut oldu@mu belirtmemiz gerekir. Sii& hiikiirndarlanrun, kendilerini negelendirip guldiiren
ozel soytanlan me'vcutt~.~~ guldiiriicii qagmp negenlenme gelenem,
Saraya
yukanda naklettigimiz bilgilere gore Abdiilmelik ile bqlatrnak miimkiin ise
de, I s l h toplumunda sarayda soytan bulundurma gelenem, Eg'ab'i saraya
qawarak ve devarnl~ yanmda tutarak 11. Velid baglam*.
C W
Abdiilmelik Budeyh'i siirekli saraynda tutmadlij gibi, Budeyh de Eg'ab'm
girdigi lullullklara girerek soytanllk yapmamghr. Velid b. Yezid'in, Eg'ab'm &g~nda
ZiibAle denilen bir soytar~s~ vardi. Onunla da ilgrli ilginq Wyeleri
daha
bulunrnakta~iu.~~
Erneviler'den s o w 1 s l h toplumunun b a $ m geqen Abbisi
halifelerinin ise her birinin pek qok ozel soytanIan bulunmaktaydi. Bu donemde soytanlar, a& saraylann aynlmaz parqasl Wine gelmiglerdig9
Emevi halifelerinin gaka ve mizahla ilgili olan tarihi bilgileri aktardIktan
gelince, Emevi valilerinden zuliimleri ve ciddiyetleri ile on
p l k qlkan Ziyhd ve ~ a c c b c ' i n , biitiin bu ozelliklerine ragmen gaka yaptlk'~~
lan, hattii Haccttc'm, qocuklanyla raks ettigi belirtilir.lO' Erneviler doneminde
mizih ve $aka, ozellikle bu ige diigkiin oldu@ belirtilen b k valilerin konaklannda oldukqa yaygndl. Dolayls~yla igin erbiibl, saraylann y m d a yonebu
ticilerin binillannda ve konaklannda ( M l - i m h l a r d a ) da eksik
olmuyorlardl. Bu donernde gaka ve mizilhta, mustehcenli&n oldukqa y a y p
oldu@ anlaplmaktadu. Qmku kaynaklarda yer alan kiifiirlerin ve miistehcen
konugmalann hiqbir sansiirii yoktur. Emevi villilerinden Bilill b. Ebi ~ i i r d e , ' ~
gaka yapmay ve m i z h oldukqa seven biriydi.'O3 Donemin iinlii gAiri Harnza
b. Biz, gaka kaldmbilen bir insandz. Bilill, aralanndaki s k i dostluga da giivenerek onu zaman zaman huiiruna qa-di.
Aralannda geqen konugrnalann
ve yapt~klan
gaka ve m i z h dozu olduk~a o l ~ r d u . BilSil b. Ebi Biirde,
a&
'~~
qok a& gakalar yapar ve insanlann o n m m dokunacak geyler s ~ ~ l e r d Bi- ~ ~
i.'
1ill b. Ebi Biirde, Zfi'r-Remme gibi $lirlerle ve Hammad er-Mviye gibi donemin iinlii giir riivileriyle bir araya gelmekten de h o g l ~ d z . ' ~ ~
S O I valilere
~

Diger bir Emevi vSilisi Ebrin b. O s m h da kendine $aka y a p d s m d a n
hogland@ gibi, bizzat kendisi de yapardi. Onun ~akaci
karakterini aqk bir biqimde ortaya koyan gu hadise kaynaklarda aynnusiyla yer alm$x. Biz de lusaltmadan o l d u h gibi aktanyoruz:
"Ebiin insanlann en gakac~ oyuna en diiskiin olanlanndandl. Onun gave
kalanndan biri gudur: kledine'nin yukan tarafinda oturan ve kotii bir lakaba

88

~ S H AYIL: IV, SAX: 15, GUZ 2004
,
RAMAZAN ALTlNAY
sahip bir kişi vardı. Bu kişi lakabıyla hitap edenlere kızardı. Eban onun evine
gelerek 'Ben filan oğlu filan' der, sonra da yüksek sesle o kişinin lakabım
söylerdi. Adam ağza gelebilecek en kötü küfürleri savurur ve Eban da buna
katıla katıla gülerdi. Yine, biz (riivi) birgün Eban'ın yarundayken Eş'ab da
oradaydı. Devesiyle birlikte bir bedevi geldi. Bedevi oldukça kumral ve seyrek saçlı ve asiibi görünüııılü biriydi, engerek yılarn gibi ateş saçıyor ve yüzfuıdeki kötülük okunabiliyordu. Yanına biri yaklaşmaya görsün, hemen sövüyor ve çileden çıkıyordu. Eş'ab Eban'a, 'Allah'a yemin olsun ki, bu bir
bedevi, onu çağırın' dedi. Bunun üzerine çağnldı ve bedeviye 'Villi Eban b.
Osman seni çağınyor' denildi. Bedevi, Eban b. Osman'ın huzuruna geldi ve
selam verdi. Eban ona, nesebini sordu ve gılya beğenerek 'Allah seni var etsin ey dayı! Sevgimizi artırdın' deyip oturdu ve ona şöyle dedi: "Ben, uzun
zamandan beri senin deven gibi bir deve anyordum. Bu devedeki özelliklere
sahip başka bir deve bulamadım. Bu boy, bu renk, bu göğüs, bu baldır, bu
toyııak ... Allah'a şükürler olsun ki beni, yammda en sevdiğim insan vasıta­
sıyla buna ulaştırdı. Bunu satar nusın?" Bedevi, "Tabii ki, ey Emir" dedi.
Ebiin, 'Bu deveye 100 dinar veriyorum (aslında 10 dinarlık bir deve idi)"
dedi. Bedevi çok sevindi ve havalandı. Sevinç ve menmfuıiyeti yüzünden
belliydi. Eban, Eş'ab'a yöneldi ve sonra 'Yazıklar olsun ey Eş'ab! Bu dayım,
senin aile ve akrabalarından (yani tamalı konusunda sana benziyor demek
istiyor, bunu ima ediyor), ona her şeyden bolca ver' dedi. Eş'ab, 'Babam
sana kurban olsun, emrin olur, ziyadesiyle' diyerek cevap verdi. Ebfuı, bedeviye 'Ey dayı, ben bilerek sana fazla fiyat verdim. Aslında bu deve altnuş dinar eder. Fakat ben yammda nakit para az olduğu için yüz dinar fiyat biçtim.
Yüz diniira tamaııılanması için ben sana bir miktar eşya vereyim' dedi. Bedevinin menmuniyeti iyice arttı ve 'Bunu kabul ettim, ey Emir!' dedi ve
Eş'ab'a gitti ve (çuvala) daldınp bir şey çıkardı. Eş'ab ona, 'getirdiğin şeyi
çıkar' dedi. Bedevi, 4 dirhem edecek eski püskü, yıprannuş ipekten bir sarık
çıkardı ve bunun fiyatını takdir et, ey Eş'ab! dedi. Eş'ab ona 'Bu sarık,
emirin sanğıdır, emir bununla tanınır, bayram ve toplantılarda bu sanğı giyer, onunla halifeleri karşılar, 50 diniir eder; onu önüne koy'' dedi. (Olayın
muhasipliği ile görevlendirildiği anlaşılan) İbn Zenbec'e de 'onun fiyatını
tespit et' dedi. İbn Zenbec ederini yazdı ve sarık bedevinin önüne kondu.
(Bedevi kendine bir oyun oynandığım sezmeye başlamıştı.) Öfkeden neredeyse birbirine gireceklerdi; ama kimse tek bir kelime edemedi. Sonra
'Kalansüvenıi (başlık) getir' dedi. Eski ve yırtık uzun bir kalansüve çıkardı.
Kalansüve pis, yağlanmış ve biraz da yannuş durumdaydı. Ancak yanın dirhem ederdi. Bedevi 'ederini takdir et' dedi. Eş'ab, 'Emir'in kalansüvesi çok
değerlidir. O, bununla beş vakit namazım kılıyor ve hüküm veriyordu, 30 dinar eder, bunu da tespit et' dedi ve (İbn Zenbec) tespiti yaptı. Kalansüve bedevinin eline verildi ve bedevinin yüzü sinirden bembeyaz kesildi, gözleri dı­
şan fırladı, kalkıp gitıneye yeltendi. Sonra endişeli bir şekilde sükUnetini

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

89
&LAM MIZA~~IINLN
BRTAYA C-I

VE LK
ORNEKLER~
I

muhafaza ederek Eg'ab'a 'ymnda ne varsa getir!' dedi. Bunun iizerine
Eg'ab, delik, ylpranm~g ylrWc iki na'lin (ayakkab~)qikardl. lbn Zenbec'e
ve
'fiyatim tespit et' dedi ve 'Emir'in ayakkabilan, Emir bunu Ravza'da (Hz.
Peygamber'in mezan) ayagina @yip dolaglyordu, Hz. Peyganiber'in minberine qhyordu. 40 din& eder' dedi. Sora 'o ikisini ontine koy' dedi ve bedevi
oyle yaph. Sonra bedeviye 'Efl3ann1 topla' dedi. Ymndakilerden birine de
'Git ve deveyi al' dedi. E$'ab, bir baakasma da 'Bedevi ile birlikte git ve egy 3 m onda kalan fazla parasm al' dedi. 0 para 20 din& idi. Bedevi q h p
gitti ve kendisine verilen egyalan ahp toplulugun yiiziine Gyle bir firlattt ki,
sinirinden yerinden kiplrdayamad. Sonra Ebh'a
soyledi: 'Allah seni
lslah etsin! Neden olecegim biliyor musun?' E b h 'Hayr' dedi. Bedevi 'Baban O s m h donemine yetitjemedim. Eger yetigseydim, Vallahi senin gibi bir
oglu olduh iqin onun kamm dlikmeye igtirak ederdim!'. Sonra deli gibi sic;raylp neredeyse devesinin bagma ulagh. Eb& bedevinin durumuna giilmekten yere -*I&.
Orada bulunan herkes de guliiyordu. Bundan sonra bedevi,
Eg'ab'la kargllqlnca 'Ey kotii kiginin oglu! Benimle gel, sana toplanma giiniinde emalara deger biqmenin miikwatuu vereyim!' der ve Eg'ab da ondan
hlzla kagardP. O7

mn
a

'

Emevi devlet bqkanlan ve id&ecilerinin rnizahla olan ilgilerini tarihi
kaynaklardan bu gekilde aktarsonra, donemin m i d m a d a m g w vuran iinlii ustasma ve sonra da mizahi yoniiyle one qlkan digerlerine gec;ebiliriz.

'

D. Mehmet Dogan, Biiyiik Turkqe Sijzliik, ktanbul 1996, s. 779,1014. $aka ve mizah iqin aynca bkz: ibn ManzGr, Muhammed b. Milkerrem el-Mmi (h. 6301711),
Lisdnzi '1-Arab, XV, Beyriit ts, I, 375-376; 1, 593.
1
t f s ~ Dokmen, Iletigin~
n
Cattpalam ve Empati, Istanbul 2002, s. 59.
Dokmen, s. 128.
D o h e n , s. 62.
Ctihn, Ebil Osmh Amr b. Bahr b. Mahbiib (h: 159/255), "et-Terbi ve't-Tedvlr",
Resdilii'l-Cdhzz, I-IV, (thk. Abdiisseib- Muharnmed HWm), B e p t 141111991, II
I,
79-80.
Akif Koten, "Asr-i Saiidet'te MiziX', BYSI., I-V, (ed: Vecdi Akyiiz), fstanbul
1994. N 455.
. .
Hz. Peygamber, ?en gaka yapanm, ancak hakk~, do&u olant s6ylerim ' buyuryani
mug (Tirmizi, EbQIsd Muhammed b. Isd b. Sevre (279/892), esSilnet1, I-V, Istanbul
glldilren1a-i de lunarm*. Bkz:
1992, "Birr", 57) ve yalan soyleyerek ins&
D M , Ebil Muharned Abdulla b. Abdirrahm% (255/869), Silnen, I-& fstanbul
1 992, '~stizdn 66.
",
Eb$i, Ebil'l-Feth SiMhuddin Muhamn~edb. Ahmed (ho. SO), (thk. Milfid
Muhammed Kamlha), el-LfiistatrafJ Kiilli Fennin Miistazraf; I-& Beynit 1986, II,
503.
Hz. Omer bir ciiriyeye "Reni, hay~rlar~
yamtan Hdbk yamm, seni ise gerle~i
yaratan " deyince, cGye aglamaya baglarmgtt. Bunun iizerine Hz. h e r , "Sanane oluyor,
giipltesiz hayn da gem. de yaratan Allah'hr" diyerek, espri yapt@tu belirtmiqtir.
(Riiglb IsfehW Ebii'l-Usun Hiiseyin b. Muhammed (ha. 502), Muhridardtu 'I-Udebd

'

A

90

~ S H AYIL: IV, SAYI: 15, GUZ 2004
,
RAMAZAN ALTlNAY

ve Muluiverdtii 'ş-Şu 'ard ve '1-Bii/eğd, I-II, Mısır 1287, I, 178; Ebşihi, II, 504). Ciihız,
genel olaiak abus bir çehreye bürünen Hz. Ömer' in, aile yaşantısında şakacı bir tutum
takındığını, gülmeye ve neşelenmeye büyük değer verdiğini, onun kendi ifadesiyle verir. (Ciihız, "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, III, 96). Nüveyri de onun, bazı insanlara
şakadan takıldığını belirtir. Nüveyri, Şi.habuddln Ahmed b. Abdilvehhab (h. 677/733);
Nilıdyetii'l-Erebfi Fım(mi'l-Edeb, I-XVIII, Kılhire 1923-1955, N, 3. Yine onun ku}'llmcu EbU Rıl.fi'e, "İnsan/ann en yalancısı kuyumcudur" diyerek takıldığını biliyoruz. İbn Hacer, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalaru (h. 773/852), elİsdbe fi Temyizi 's-Sahdbe, 1328 byy., N, 74; Kettfull, Muhammed Abdülhayy, etTerdtibu '1-İddriyye-Hz. Peygamber'in Yönetimi, I-III, (tre. Ahmet Özel), İstanbul
1990-1993, II, 91; Ömeri, Abdülaziz b. İbrı1hlm, el-Hırafve's-Sınddtufi'l-Hicdzfi
Asri'r-Rasül, byy. 1985, s. 274-275.
10
İbn Hıbban 1-Büstı:, Ebu Hatim Muhammed b. Hıbban el-Büstı: (hö. 354), Kitdbu
Ravdati 'l-Uka/d ve Niizlıeti '1-Fuda/d, (thk. Muhammed Muhyiddm Abdülhamld),
Beyrut 139711977, s. 80; Ebşihl, II, 503; Ahmet Zeki Savfet, Cemheratil Hutabi '1Arab, I-III, Beyrut ts, I, 20.
ıı Hz. Ali'nin 'Til'abeten' yani, şaka ve mizı1ha düşkün bir tabiatı olduğu söylenir.
Cezeri, Ebü's-Seadat el-Mübarek b. Muhammed el-Cezeri (hö. 606), en-Niluiye fi
Garibi'l-Hadis, I-V, (thk. Tılhir Ahmed ez-Zav1), Beyrfit 1979/1399, N, 253. öte
yandan Ciihız, onun mizılhl yönünün yanında, müstehcen sayabileceğimiz sözlerine de
yer verir. Ciihız, "Mufiilıaratü'l-Cevan ve'l~Öılmı1n", Resdil, II, 92.
12
Nüveyri, N, 1-2.
13
Ebşlhl, II, 503.
14
İnsanın şahsiyetiyle oynama, aşağılama, dalga geçme olarak ifade edebileceğimiz
bu mizılha, tam olarak karşılığı olmasa da, kara mizı1h da diyebiliriz. Hz. Peygamberin
'başkasıyla dalga geçip onu aşağılayanm, aslında kendisini aşağılamış olduğıı' yönündeki beyanı, bu tür mizılhın asla tasvip edilmediğini göstermektedir. (Rılgıb
İsfeharu, Muhddardt, I, 177; Nüveyri, N, 73). ömer b. Abdilaziz, bu tür mizılhtan
uzak durulmasını tembilılemektedir. Beliizürl, Ahmed b. Yahya b. Cabir (ö. 279/892),
Ensdbu'l-Eşrdf, I-XIII, (ilik. Süheyl Zekkılr-Riyad Zirikli), Beyrut 141711996, VIII,
143; Nüveyri, N, 73.
15
İbn Hıbban'ın da belirttiği gibi, "Akıllı kişi, insanların kalbine şakayla/mizı1hla
oirebilmeyi bilen ve sert bakmayı, kaş çatınayı bırakan kişidir". İbn Hıbbiin, s. 77.
fo Ciihız, "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, III, 74, 79, 80, 86, 93-97; İbn Hıbbiin, s. 77;
Ragıb İsfeharu, Mulıddardt, I, 178.
17
Ragıb İsfeharu, Mulıddardt, I, 178; Ebşihl, II, 503-504.
18
İbn Hıbbiin, s. 80; Nüveyri, N, 74.
19
Meydaru, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Muhammed en-Nisiibüri (hö. 518), Mecmeu'l-Emsdl, I-II, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamld), Dılru'l-Ma'rife, Beyrfit ts., I,
318.
2
Ciihız, "et-Terbi ve't-Tedvir",Resdil, III, 79.
21
Mesela, Abdullı1h b. Abbas, Ali b. Ebi Tıllib, Hamza b. Abdilmuttalib vb.
22
Ciihız, "Mufı1haratü'l-Cevı1ri ve'l-Gılman", Resdil, II, 93. Ayrıca bkz: İbn Kuteybe,
EbU Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dmeveri (ö: 276/889), 'Uyılnu'l-Ahbdr, IIV, Kılhire 1925-1930, I, 321.
23
Bu söz, Hz. ömer döneminde yaşayan dönemin ünlü ve keskin dilli şairlerinden
Hutay'e'nin şiirinde geçmektedir. Ciihız, "fi'l-Belağa ve'l-İciiz", Resdil, N, 152.
24
Ebşihl, II, 505.
25
"eş-Şılrib ve'l-Meşrfib", Resdil, N, 281.

°

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

91
ISL&

MIZAIIININ OR'I'AYA C m I VE &K ~ R N E K L E R ~
I

Kiiltiir tarihknizde 'pka ve mizah' genellikle, 'ciddiyetin zidd~'olarak algilanmig
ve kabul gormiipilr. Genig bilgi igin bkz: ibn Ma&, I, 593.
I
" "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, II 74,79,80,86,93-97.
I,
" C h z , Ebii O s m h Amr b. Bahr b. Mahbiib (h: 159/255), Cin~~iler
Kitdbr, (trc.
Yahyfi Atak), $Ue yay., Istanbul 1999, s. 25.
29 Soylemez, ' " ' C M m
et-Tabassur bi't-Ti&e Adh Ris2lesi", A r f i ..., Ankara
2001, S. XLII, s. 331.
'O Cimriler, s. 23.
'"1-Cidd ve'l-Hezl", Resdil, I, 234.
" Cirnriler, s. 24.
33
Cintriler, s. 24.
Donernin kaliteli ve gilzel elbiselerinin tiretildigi merkezlerden birisi Yemen'dir.
Cimriler, s. 24.
Hz. Peygamber'in .@a yapQgm belirten C&, 'onda miz&i tabiatm varkgm' kabul etrnez. ("et-Terbi ve't-Tedvir", Resciil, III, 96). Halbiiki, her bamn asli yonlerinden biri olarak kabul edilen, yerinde ve zamarunda kulladan ' r n M yoniin', bir beger olarak Hz. Peygamberde de bulunmasm ne sakmcasl olabilir? C W kaynaklam d a Hz. Peygamberin yalan olmamak kaydryla mizWqaka/espri yaphgi, qok @Idtiren bir insan oldu@ nakledildigine gore (Meselfi bkz: Rdgb Isfeh&C, Mzrhddamt,
I, 177-178): onda her insanda az ya da qok var olan mizm yoniin ve benligin bulundujjmu soylemenin bir salilncasr olmad~gr
kanaatindeyiz.
37 Cimriler, s. 24. Aynca bkz: Nliveyri, N,
2.
" "et-Terbi ve't-Tedvir", Resciil, III, 93-97. $aka ve &&a
genig yer veren
iilimlerimizden biri de Niive-d'dir. Onun, ozellikle lunanan (kotii) miziihla ilgili verdigi bilgiler iqin bkz: Niiveyri, IV, 73-75.
39 Cimriler, s. 1 14.
40 Cimriler, s. 25.
I
Cimriler, s. 26.
42 ibn Abdiabbih, Ebii h e r Ahmed b. Muhammed el-Endeliis1(ho. 428), Kitcibrr 'I'MI
'-1-Fenil, I-VKI, (thk. komisyon), Khire 1940-1973, VI, 379.
4' ibn Abdirabbih, VI, 380.
BU eser giinilmilze i n W l etmemiw. Ancak, daha sonraki eserlere kaynakllk tegkil
etm&tir, MeselA, fsfeha, Egcini'sinde, ibn Abdilberr, 'Istirib'mda, ibn Hacer,
Isdbe'sinde (1328, II, 98; I ,570) ve ibn As&, Dzmefk'inde, (IX, 154, 160) bu
D
eserden istrade etmiqlerdir. Genig bilgi iqin bkz: Koten, 'Asr-1 Sfidet'te Mi&",
B Y m , N,
461. Niiveyri de, aym kitaptan mkihla ilgili nakiilerde bulunur. Bkz:
30-36.
Niiveyri, N,
45 S. 77-80.
46 Niiveyri, ilk donem i s l b toplumundaki .@a ve m i z h genig bir yer a y m . Bkz:
gUveyri, N, 1-75.
Ahmed b. Muhammed el-Makkari et-Telmew, Nejhu't-l?b rnin &nillEndeliisi 'r-Ratib (I-VIII),( h . j h s h Abbds), Beyrut 1968. Daha qok Endliliisle ilgili
tk
mizi% anlatu. Bkz: I, 98; III, 335,349,550; W , 162,187; VI, 510.
Biz zikrettigimiz bu kitaplannbir hs~nmdan, q a l i m d a gaka ve && konubu
sunda oldukqa fazla yararlanrllk. $aka ve mizah literatilril ile ilgili aynca bkz: Koten,
"Asr-I Sddet'te MizW', B Y m . , N,
460-461.
49 F. Rosenthal Erken Islanz 'da Mizdh, (trc. Ahmet Arslan), Istanbul 1997. Eser,
Hzrmor in Early Islanr, adiyla 1956'da yaydan kitabm terciimesidir.
O Biz, Eidiri'yi tararken bu bilgilerin hepsini toplmqtk. Rosenthal'in eserinin biim
'
iqin onemli olan lusm, gerek Bati'da ve gerekse l s l b diinyfismda qaka/miz& kii1ti.i-

"

''
"

92

N S H A , YIL: IV, SAYI: 15, G& 2004
RAMAZAN ALTlNAY

rüne ait malzeme ve literatürle ilgili geniş bir kaynaklar listesi sunması ve İslam ıni­
üzerine yaptığı değerlendirrnelerdir. (Eserin özellikle, Müslüman ıniziihını ve
Eş'ab'ı ele aldığı 3-26 sayfaları ile Arap ve Batı literatüründe Eş'ab'a atıfları veren
219-224 sayfalarına bakılabilir) Bundan yarım asır önce yayınlanan bu eserin değerini
takdir etineyecek değiliz. Yazarın görüşlerinden yeterince istifiide ettik. Özellikle
Eş'ab üzerine ve onun şalısından ve ıniziihından hareketle elde edilen bilgi üzerine
Emevller döneıni İslam toplumunun sosyo kültürel ve gündelik hayatına ilişkin yaptığı" yorumlar bize, yazara yapılacak atıftan başka bir iş bırakrnamaktadır. Müslümanların erken dönem miziih anlayışı ve Eş'ab üzerine değerlendirmeler için bu eser oldukça yeterli ve derinlikli yorumlar içermektedir. Ancak, erken dönem İslam toplumu
miziihı üzerine yapmış olduğu değerlendirmelerin bütününe katılmak mümkün olmadığı gibi, miziih üzerine derinlemesine konuşan, bir nevi miziihın felsefesini yapan
Ciiluz'dan fazlaca söz etıneyişi, bu eserin kusurlarından biri sayılabilir. Müslünıan
toplumundaki ıniziihla ilgili Türkçe'mize kazandırılan diğer bir eser de, François
Georgeon 'un, Dağııda Mizdlı, (Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2001 ), adlı çalışmasıdır.
51
SaMbeden olan Nuayınan şakalarını Riişit Halifeler döneminde de sürdürmüştür.
Hz. Osman zamanında, Malıreme b. Nevfel'e, dozu oldukça ağır olan bir şakası vardır. Bu şakanın içinde Hz. Osman da yer almıştır. Biraz sonra bu şaka ayrıntılı bir şe­
kilde verilecektir. İbn Kuteybe, Uyiin, I, 320; Nüveyri, IV, 4; İbn Hacer, İsdbe, 1328,
III, 570; Ebşihl, II, 505.
52
Şevki Dayf, Tdrilw'l-Edebi 'l-Arabi-Asnı '-İsldm, Kiihire ts., s. 142.
53
Hz. Peygamber ve Hz. Peygamber döneıni ıniziih anlayışı konusunda geniş bilgi
ilin bkz: AkifKöten, "Asr-ı Siidet'te Miziih", B YASİ., IV, 463-481.
5
Nüveyri, IV, 1.
,
55
Hz. Peygamber'in şaka türü davranışlarından haberi alınayanlar şaka, ıniziih,
espri... vb.'nin kişiliği zedeleyen bir noksanlık olduğu kanaatine varınışlardır. İşte bu
kaniiate sahip olanlardan biri, Süfyan b. Uyeyne'ye (h.ö: 198), 'ıniziih ayıp mıdır?'
diye sorunca, 'Ne ayıbı, bilakis sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber, 'Ben ıniziih/şaka
yaparım, ama diiirna doğruyu söylerim' buyurur" diyerek cevap verıniştir. Bkz:
Tirmizi, Sünen, "Bin·", 57; Nüveyri, IV, 2; Akif Köten, "Asr-ı Sadet'te Miziih",
BYASİ., IV, 463.
56
Cezeri, III, 466; Nüveyri, IV, 2.
57
Buhfui, Ebu Abdilliih Muhammed b. İsmail (ö. 256/870), el-Cdmiu 's-Salıflı, I-VIII,
İstanbul 1992, "Libds ", 60; Ahmed b. Hanbel, II, 331.
58
Heyseıni, Nureddin Ali b. Eb! Bekr (ö. 807/1405), Mecmeu'z-Zevdid ve Menbeu'lFevdid, I-X, Beyrfrt 1967, IX, 182.
59
'Ya ze'l-üzneyn'.
60
Rivayete göre, Umeyr'in, onunla oynadığı bir k.ıışu vardı. O ölınüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yukarıdaki şekilde onun başını okşayarak ıniziihl bir şekilde onu
teselll etıniştir. İbn Sa'd, Ebu Abdiilah Muhammed b. Sa'd b. Meni' el-Haşirni el
Basri (hö. 230), et-Tabakôtü'l-Kübrd, I-VI, (tlk Süheyl Keyyiill), Beyrfrt 1414/1994,
VI, 289.
61
Tirınizl, Sünen, "Birr", 57; Ebu Davfid, Süleyınan b. Eş' as (ö. 275/889), es-Sünen,
I-V, İstanbul1992, "Terecciil", 15.
62
Buhiiri, Salıilı, "İlim", 18.
63
Şakanın ayrıntısı için bkz: Diiriml, Sünen, "İstizdn", 65; Tirmizi, Siinen, "Birr", 57;
İbn Sa'd, VI, 291; İbn Hıbbiin, s. 77.
64
Şakanın ayrıntısı için bkz: Ragıb İsfehiini, Mulıddardt, I, 178; Nüveyri, IV, 3.
65
Geniş bilgi için bkz: Köten, "Asr-ı Sadet'te Miziih", B YASİ., IV, 465-466.
ziihı

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004

93
ISL&

MkiMHININ ORTAYA CIH;TljI VE ja]M ~ R N E K L I ~
E

b"shlbm
birbirlerine karpuz atarak gakaia$lklan, ancak gerektiginde de ciddiyet
iqinde birer yigit olduklan belirtilir. BuhH, Ebii Abdillfih Muhammed b. krnzl (6.
256/870), Edebil '1-Jvfiijired, (thk. Muhammed Fuld Abdiilblki), Beyrut 140911989. s.
41.
102; Cezeri, N,
67 J3z. Peygamber'i giildilren sahiibelerin bagmda 'Hun&' lakablyla tanman Abdullfih
ve Nu'aymh gelrneldedii. Kadinlar iqinde de egi Sevde, onu Ndtirenler araslnda zikredii. Bkz: K e W , I, 118-119.
b8
Mesell Zeyd b. Slbit ve Ebfi Hurayra, bunlardan ikisidir. Meydini, II, 134; Koten,
"Asr-1 SMet'te Miz&", BYAS].., IV,466-468.
69
As11 a& Nu'mh b. Amr b. RiEa b. el-H&s b. Sevbd b. M m b. Ganem b. M2lik
b. Necch el-En& olan ve genellikle 'Nuayman' diye tasg^i sigasiyla qagnlan bu sahtibe, Akabe bibtlanna, Bedir, Uhud, Hendek ve diger biitiln gazvelere kablrmgtu.
Onun haybtmdan bahseden hernen bilNn biyografi kitaplannda me$h& .pkalari da
anlathr. ibn Sa'd, II, 395; ibn Kuteybe, Upin, I, 316-320; ibn Abdilberr, Ebii h e r
Yfisuf b. AbdilEh b. Muhammed ( 6 . 463/1071), el-istidbfi~smdi'l-~slzdb, byy,
1328
III, 543-544; Niiveyri, N, 3; EbqIhi, II, 505; ibn Hacer, Isdbe, 1328, 4 570. Aynca
enig bilgi iqin bkz: Koten, "Asr-1 Sbdet'te MizAh", BY&, N,
471.
O ibn Sa'd, II, 395; ibn Kuteybe, Op?n, I, 320; Ebii Muhammed Abdullfih b. M i i s h
'
ed-Dmeveri (6: 276/889), el-Madnif: (thk. Servet W g e ) , KEihire 1981, s. 329;
lbnu'l-~eni,CemUuddh Ebii'l-Ferec Abdmahmh b. Ali b. Muhammed (ho. 597),
el-Mzcntazanrfi ~evdn'hi'i-Miiliik l-Unzenz, I-X, B e w t 1995, IV,1450.
ve'
7' Iqki iqip, dart, be$ hattl alb kez had cedsma qarptmld~gi
soylenir. Bkz: fbn Sa'd,
II, 395; ibn Kuteybe, Uyim, I, 320; el-Madni s. 329; ibn Abdilberr, Isri'db, 1328, III,
544; ibnu'l-Cenii, Mzmtazan~, 1450.
N,
72
Ibn Sa'd ve ibn Hacer, ayxu olayl aktanr, ancak Nuayman'a luzanm ismini
zikretmeden, 'bir adam' qeklinde iBde eder. Bkz: ibn Sa'4 11, 395; ibn Hacer, isdbe,
1328, III,570.
ibn Sa'd, II, 395; ibnu'l-CevLi, M~riztuzum,N, 1450; ibn Hacer, Isdbe, 1328, III,
570.
74 ibn Hacer, isdbe, 1328, III,570.
75 ibn Sa'd, 11, 395; ibn Abdilben; isticib, 1328,544; fbn Hacer, isdbe, 1328, a,
569.
76 Niiveyri, IV,4; ibn Hacer, Isdbe, 1328, III,570. Ayni gakay~
yap'HunW lakablyla tanman Abdulla oldugu da bildirilir. Ibn Hacer, isdbe, 1328, II 570; Kettiini,
I,
!$118.
Suveyb~t Harmele, Nuaymh kadar pkaci olup Hz. Peygamber'i gttldwdii. b n
b.
Kuteybe, el-Madnif: s. 328; ibn Abdiben; istirib, 1328,II, 126.
Ahmed b. Hanbel(241/855), el-hfiisned, I-VI, Istanbul 1992, VI, 316; ibn Kuteybe,
el-Mad?if;s. 328-329; ibn Mbce, Ebfi Abdilla Muhammed b. Yezid (6.2731886), esSiinen, 1-11, istanbul 1992, "Edep", 24; ibn Abdilbm, Zsticib, 1328, II,126; 4 544;
Niiveyri, N, ibn Hacer, isdbe, 1328, II,98.
3;
79 Nuayman'm ba$ka pkalan iqim bkz: K e W , III,162-164; Koten, "Asr-I Sbdet'te
m,
BY&, N,
473.
F. Rosenthd, Erken Islanr 'da Mizdh, (trc. Ahmet Arslan), ktanbul 1997, ( b o z
lusm).
81
Ibn Kuteybe, Uyirn, I, 320; el-,1/1udnt s. 329; Nitveyri, N, 4; Ebg81hi,1 , 505; ibn
1
Hacer, isdbe, 1328, II570.
I,
pL Maymun'unun ismi, Ebii Kays (Kubeys) idi. Meslid?, Ebii'l-Hasan Ali b. Hiiseyin
b. Ali (ho. 346), Municu t-Zeheb ve hfeddinu'l-Cevher, I-N, (thk Muhammed
Muhyiddin Abdiilhamid), B e w t ts., III;77; Ahmed Abdurrezziik Ahmed, "Vestiilii'tTeselliye 'Inde'l-Arab", Dinisdtfi'l-Haddmti 'I-Isldn~iyye,
1985,1, 87.
'

''

'

94

~ S H AYLL: IV, SAW: 15, GUZ 2004
,
RAMAZAN ALTlNAY

83

Belazüri, Ensdb, V, 299; Mesüdi, III, 77; Tenühi, Il, 338; Aycan, Aycan, Emeviler
Döneminde Bir İl"tidar Müdidelesi ÖmeğiAbdulliih b. Zübeyr, AÜİFD., Ankara
2000, S. XLI, s. lll; Aluned, "agm.", Dirdsdtfi'l-Haddrati'l-İsldmiyye, Mısır 1985,
I, 87.
84
Meydfuıi, II, 287; Ragıb İsfeh§.ni, Muhddardt, L 178; Nüveyri, IV, 73; Suyüti,
Abdurralunan b. Ebi Bekr b. Muhanuned Celaluddin (ö. 911/1505), Tdn1m'l-Hulefd,
Katar l974s. 222.
85
Ahnef b. Kays'la şakalaşırdı. İbn Kuteybe, Ebü Muhanuned Abdullalı b. Müslim
ed-Dineveri (ö: 276/889), Edebü '1-Kdtib, (thk. Muhanuned Muhyiddin Abdülhaıni<l),
Mısır 1963, s. ll. Ancak, dönemin ünlü şahsiyetlerinden olan Alınefb. Kays'ın, şaka
ve mizalu pek hoş karşılamadığı, insanın ağırlığını ve heybetini giderdiğini söylediği
belirtilir. el-Abi, el-Vezir. el-Katib Ebu Sa' d Mansfu b. el-Hüseyin (hö. 461 ), Nesrü'dDürr, I-VII, (thk. Komisyon), Mısır 1981-1989, V, 59.
86
Dönemin şarkıcı ve güldürü ustalarından Budeyh, Abdülmelik'i güldürdüğü gibi,
oJlu Velid'in yanında bulunmuş ve onu da güldürmüştür. Belazüri, Ensdb, VIII, 91.
8
İsfeMni, Ebu'l-Ferec, Ali b. Hüseyin (h. 284/356), Kitdbu '1-Eğdn~ I-XXIV, (thk.
Komisyon), Beyrüt 1963-1972, XV, 174-175,176.
88
Mesüdi, IIL 172.
89
İsfehani, Eğdni, XI, 240. Abdülmelik'in dişleri çürük olduğu için ağzı çok kötü kokardı. İbn Kuteybe, Uyıin, IV, 61.
·
90
Geniş bilgi için bkz: Ramazan Altınay, Enzeviler Dönemi Merkezi Şehirlerde
Müslümaniann Gündelik Hayatı, AÜSBE, (Basılmamış Dok"tora Tezi), Ankara 2004,
s. 206-223.
91
İbn Kuteybe, Uyıln, I, 308.
92
Belılzüri, Ensdb, VIIL 375; Mesüdi, III, 221-222.
93
Aynı kişiyi Velid de kendisini güldürmesi ve neşelendirmesi için sarayına çağırmış­
tır. Belılzüri, Ensdb, VIIL 374.
94
Metinde geçen iffide 'milrüvveti düşürmek'tir. Biz, şaka ve mizalı yapmanın Araplar arasında genellikle bu şekilde ifade edildiğinden hareketle, bunu şaka ve mizalı
olarak aldık. 'Mürüvveti düşürmek' tabiri hakkında bkz: İbn Kuteybe, Uyıin, L 2952 96; Ragıb İsfehfuıi, Mulıddardt, L 177.
95
Nüveyri, IV, 2. Suyüti, bu sözOn tam aksini ifade eden bir rivayeti ak"tarır. Bkz:
Suyüti, s. 230. İbn Kuteybe ise buna yakın bir sözü, yukarıda da belirttiğimiz gibi
Sülayman b. Abdilınelik'in söylediğini belirtir. (İbn Kuteybe, Uyıin, L 308). Bu rivayetleri, iki halifenin yaşantısıyla ilgili genel haberlere göre değerlendirdiğirnizde, bu
sözOn Süleyman tarafından söylenmiş olması daha muhtemel gözükmek-tedir. Ancak,
her ikisinin de bu anlamda bir sözü biraz farklı bir şekilde söylemiş olınalan da mümkiindür.
96
Belazüri, Ensdb, IX, 158, 159; İsfehiinl, Eğdm~ XIX, 171-172; Nüveyri, IV, 33-34.
Velid b. Yezid, Eş'ab'ın, posta ile Hicaz'dan Şam'a getirtilınesini emretti. Huzura girince, sadece avret yerini ya da diz üstünü örtecek kadar pantolon (tübbiinlkilot/şort)
giymesini emretti. Velid b. Yezid, Eş'ab'a bu kilotu giydirdi, ona maymun postu ve
bir de maymun kuyruğu takıldı, ayaklanna zil ya da çan bağlandı, bo:ırnuna da zil ya
da çıngıraklar asıldı. Bu halde Velid b.Yezid'in huzünına girdi. Çok aciiip bir görünüm almıştı. Velid b. Yezid gü ldü ve aralannda daha başka müstehcen konuşmalıır da
oldu. Velid eğlendikten sonra, onun bu kılıkiarını çıkarmasını ve tekrar eski haline
dönınesini emretti. Eş'ab, ölenekadar onun içki arkadaşlarından ve onu eğlendiren­
lerden biri, daha doğrusu onun soytansı olmuştur. İsfehı1ni, Eğdm~ XIX, 171-172.
97
Mcsüdl, 1, 244.
9
~ Belı1züri, Ensdb, IX, 163.

NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 200-1-

95
ISL&

M-ININ

ORTAYA C K Q I VE ~ L K
ORNEKLEM
I

9%enig bilgi iqin bkz: Ahrned, "am.", Dirdsdtfi '1-Hadimti '1-Islbmijye, Msir 1985,
I, 92-93.
loo Haccfic, zinl ve fuhy olaylanna
oldukqa s a t biu valiydi. Nuveyri, II,184.
I C h , "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, It 97.
'
I,
'02 Basra vrililigi ve kiidlllgl yapnugtu: Ebii Miisd el-Eg'ari'nin tomudw. Babasi Ebii
Biirde, & eq-Sa'bi'den sonra Kiife Ed~llgi
yapnuqtu. Bila b. EM Burde b. Ebi
Miisri el-Eg'd. Annesi c e y e idi. Iyi bir qohreti yoh-tur. G e n e W e mutaassip qevrelerce sevilmeyen ve zrilirn olarak vaslflandlnlan biridir. Veki, Muhammed b. Halef b.
HayyFin (0. 3061918), Ahbrinr'l-Krddt, I-III, Beyrut ts.. II,22-33, 36, 37, 38; el-Abi,
IV, 115.
lo3 Mkdh olsun diye hapiste bulunan bir deliyi q k m p onunla eglenmiqtjtir. el-Abi, 111,
260.
lo4 f s f e m , Egdni, XW, 202-203. Aynca bkz: Beli4zOnl, Emrib, IX, 50-51.
'OS C b ,Cimriler, s. 77.
lo6 Veki, II,34.
107
fsfehthi, Egini, XIX, 176-177; NUveyr?, N,
34-36.

~ S H AY,E : IV, SAX: 15, G 2004
m

More Related Content

What's hot (17)

Cmle Anlam
Cmle AnlamCmle Anlam
Cmle Anlam
 
Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca
 
7.Sua(Ayetulkubra)
7.Sua(Ayetulkubra)7.Sua(Ayetulkubra)
7.Sua(Ayetulkubra)
 
Taz - Hakim Bey
Taz - Hakim BeyTaz - Hakim Bey
Taz - Hakim Bey
 
Hızır tapımı
Hızır tapımıHızır tapımı
Hızır tapımı
 
İmam gazali kimya-i saâdet
İmam gazali   kimya-i saâdetİmam gazali   kimya-i saâdet
İmam gazali kimya-i saâdet
 
04barla
04barla04barla
04barla
 
Nasreddin hoca
Nasreddin hocaNasreddin hoca
Nasreddin hoca
 
27.Soz
27.Soz27.Soz
27.Soz
 
Islam
IslamIslam
Islam
 
19.Mektup
19.Mektup19.Mektup
19.Mektup
 
Nasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca FikralariNasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca Fikralari
 
Alevilik'te semah
Alevilik'te semahAlevilik'te semah
Alevilik'te semah
 
İmam gazali i̇lahi bilikler
İmam gazali   i̇lahi biliklerİmam gazali   i̇lahi bilikler
İmam gazali i̇lahi bilikler
 
Tarihte Lafi Gedige Oturtanlar Dunya
Tarihte Lafi Gedige Oturtanlar DunyaTarihte Lafi Gedige Oturtanlar Dunya
Tarihte Lafi Gedige Oturtanlar Dunya
 
29.Soz
29.Soz29.Soz
29.Soz
 
Hutbe I şAmiye
Hutbe I şAmiyeHutbe I şAmiye
Hutbe I şAmiye
 

Viewers also liked

Nebosh Environmental
Nebosh EnvironmentalNebosh Environmental
Nebosh EnvironmentalJolene Burger
 
Love spells +27781141342 in uk usa
Love spells +27781141342 in uk usaLove spells +27781141342 in uk usa
Love spells +27781141342 in uk usaprofessor mubaraka
 
Curso de iniciación octubre 2015
Curso de iniciación octubre 2015Curso de iniciación octubre 2015
Curso de iniciación octubre 2015Bi-Dueño
 
Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...
Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...
Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...IT-Onlinemagazin
 
OpenConext - Japanese delegation - 28 October 2013
OpenConext  - Japanese delegation - 28 October 2013OpenConext  - Japanese delegation - 28 October 2013
OpenConext - Japanese delegation - 28 October 2013SURFconext
 
Korenani プレゼン資料
Korenani プレゼン資料Korenani プレゼン資料
Korenani プレゼン資料Hajime Nakamura
 

Viewers also liked (10)

Informatica
InformaticaInformatica
Informatica
 
Nebosh Environmental
Nebosh EnvironmentalNebosh Environmental
Nebosh Environmental
 
Love spells +27781141342 in uk usa
Love spells +27781141342 in uk usaLove spells +27781141342 in uk usa
Love spells +27781141342 in uk usa
 
Curso de iniciación octubre 2015
Curso de iniciación octubre 2015Curso de iniciación octubre 2015
Curso de iniciación octubre 2015
 
Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...
Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...
Umfrage: Nachvollziehbarkeit von SAP Massendatenänderungen | Compliance | IT-...
 
Cocina Smeg CC9GAS
Cocina Smeg CC9GASCocina Smeg CC9GAS
Cocina Smeg CC9GAS
 
OpenConext - Japanese delegation - 28 October 2013
OpenConext  - Japanese delegation - 28 October 2013OpenConext  - Japanese delegation - 28 October 2013
OpenConext - Japanese delegation - 28 October 2013
 
Korenani プレゼン資料
Korenani プレゼン資料Korenani プレゼン資料
Korenani プレゼン資料
 
Z
ZZ
Z
 
Seri̇al
Seri̇alSeri̇al
Seri̇al
 

Similar to 2004 iv 15_altinayr

Similar to 2004 iv 15_altinayr (13)

Bedreddin
BedreddinBedreddin
Bedreddin
 
17. mâûn suresi
17. mâûn suresi17. mâûn suresi
17. mâûn suresi
 
Osmanli saati ne_anlatiyor
Osmanli saati ne_anlatiyorOsmanli saati ne_anlatiyor
Osmanli saati ne_anlatiyor
 
A special album of davetname
A special album of davetnameA special album of davetname
A special album of davetname
 
Kutlu Dogum
Kutlu DogumKutlu Dogum
Kutlu Dogum
 
Şuunat 2
Şuunat 2Şuunat 2
Şuunat 2
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9.SAYI
 
Evrim
EvrimEvrim
Evrim
 
4.Sua
4.Sua4.Sua
4.Sua
 
Once insan
Once insanOnce insan
Once insan
 
Tabiat Risalesi
Tabiat RisalesiTabiat Risalesi
Tabiat Risalesi
 
23.Lema
23.Lema23.Lema
23.Lema
 

2004 iv 15_altinayr

  • 1. İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I Ramazan Altınay· Özet: İslam toplumunda başlangıçtan itibaren belirgin bir mizalı kültüıiinün gözlenmektedir. Hz. Muhammed (sav) şaka, mizalı ve espri yaptığı gibi, ~endisine yapılmasını da müsamaha ile karşılamıştır. Her konuda onun yolunu takip etıneye çalışan arkadaşlan da birbirlerine şaka yapnuşlar, yeri geldiğinde mizalı ve espri içeren sözler söylemişlerdir. Bu mizalı ve şaka anlayışı, Emeviler döneminde de geliştirilerek sürdürülmüş, hatta kirnilerince bir sanat haline dönüştüıiilmüştür. İnsan hayatında önemli bir yeri olan şaka ve mizalım İslam toplumunda ortaya çıkış sürecini izleyip tespit etınek, bu çalış­ manın asıl hedefidir. Bu müniisebetle, ilk dönem İslam rnizahının hem teorik hem de pratik bir panoraması çizilmeye çalışılmıştır. varlığı Anahtar Kelimeler: Mizah, İslam ınizahı. The Emergence of Islamic Humour and Its Prototypes Summary: From the very beginning of the Islarnic society it is possible for everyone to notice certain types of humour culture. For instance, tlıe prophet Muhammad (p.b.u.h.) both didjoke, humour, elever remark and allowed people to do joke and elever remark to him. Besides, tlıe prophet's friends whose aim are to follow Muhanuned's life style didjoke and humour among tlıem­ selves. The understanding of joke and elever remark developed during tlıe Umayyads. This understanding has been performed by some people as a professional job. Hence tlıe aim of this article is to explore tlıe emergence processes of the joke and elever remark understanding in tlıe Islarnic society. To tlıat emi, tlıe article explains botlı theoretic and prnetical aspects of the fist period of Islarnic humor. Keywords: Humour, Islaınic humour. ·Dr., YilZiincü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslfun Tarihi. NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 77
  • 2. $aka ve miziih, insamn giindelik hayrihm, eglence yagantisinut ya da eglence kiilhlrihiin onenlli bir yoniinii olughmr. Giiniirniizde, olaylam giiliinc; t a r a f l m ortaya koymayl esas alan bir sanat tiirii olarak kabiil edilen miziih ya da gaka, birbirine yakin anlamlar t ~ ~ d u : l aLatife, eglence, day, r : niikte, hezel gibi biitiin bu ozellikleri tqlyan soz ve yazilara miz& denirken, giildiirmek ve eglenmek ic;in soylenen dzler ile yapilan davrarug ve W m a lara da $aka denmektedir'. Ancak- W n d e n de anlqilacaB uzere, mk4h.m daha c;ok soz yonii a& basarken, g a k a n ~ ~ ~ davramg yonii one q~kmaktadu. 1 n m miz& ve qaka yetenerne sfhip olmasi, ayrica giindelik hayaunda bunu bir ihtiyac; olarak hissetmesi, onu diger canlilardan aylran temel ozelliklerden birisidir. Nitekim psikologlar, insarun temel iic; benlik d m u n d a n bahsederler: Bunlar, 'gomk benlik durumu', 'yetiqkin benlik durumu' ve 'anababa benlik durunzu'dd. Bu benlik durumlan, zannedildi@gibi insan hayriQnut belli yaglarda gec;irdi@ wreler degildir. Yani insan, qocukken "~ocuk benlik durumu ", yetigkinken 'jtetiqhin benlik durumu ", ana baba olunca da "ana baba benlik durumti"nu takmr, digerleri gelip gec;er diye bir gey s6z konusu degildir. Her iic; benlik d m u da hangi yagta ve hangi konumda olursa olsun, hay5h boyunca yerine ve z a m m gore insanda ortaya qlkar. Mesels, bir ogretmen, ders verirken, bagka bir iyadeyle ogretrnenlik meslegini icr2 ederken, b k e n ana baba, b k e n yetigkin, b k e n de c;ocuk rollerine girer ve bu iic; benlik durumunc aym derste sergileyebilir. 1gte her insan da soz konusu ogremen gibi, hayihnut her agamaslnda bu iic; benlik d m u n a gore hareket eder. $aka ve miz&n, insarun hayrit boyu siiren temel benlik dununlanndan biri olan 'gocuk benlik durumu 'yla ilgili oldu& ~ o ~ l e n i r . ~ '~ocuk Ancak, benlik durumu 'nu, kigli-izin az geli~rnig da qocuksu yam olarak anlamamak ya gerekir. Yagi ve egitim diizeyi ne olursa olsun, her insan gocuk benlik durumuiu sergileyebilir ve yeri geldikqe de serg~lemelidir.~ Zaman~mzdanyiizy~llaronce y q m g , dil ve edebiyaQmtzm, kiiltiir ve medeniyetimizin buyuk bilginlerinden C&z (h. 159/255), insanlann her zaman ve mekhda ciddiyet adlna kah bir tutum sergilemelerini, miishaha, kolayllk ve incelik gostermemelerini, lusacasi gaka ve miz& y a p m a m a l m dogru bulmaz. Her geyin bir olc;usii, yeri ve z a m m oldugunu belirtir. "Yerinde aglamak, yerinde guimek, yerinde tebessiim ve yerinde ciddiyet gereI~ir''~ diyerek, 5detl bu@n bilim adamlamm iizerinde onemle durdu& yukanda soziinu ettigimiz benlik dururnlanna gondermede bulunur. Anlagll&@ iizere temel benlik durumlmdan birinin gostergesi olmasi sebebiyle insan, tarihin her doneminde gaka ve mi&a ihtiyac; duymuatur. h~ S H AYIL: IV, , SAX: 15, GUZ 2004
  • 3. RAMAZAN ALTlNAY sanın çalışıp yorulduktalı gibi, hayatın· çezaman da gerilen sinirlerini ve ruh dünyasım gevşetmek, bir nebze ferahlamak ve stresini atmak için mizalı ve şaka yapması ya da yapanlan seyredip dinlemesi, onun tabiatının, ruh ve beden sağlığının, daha doğrusu benliğinin. bir gereğidir. Böylelikle insan, gündelik hayatımn diğer faaliyetlerini verimli bir şekilde yapabileceği normal ruh ve bed~n sağlığına kavuşmuş olur6 • Kısacası şaka ve mizatı, irısanın önemli bir ihtiyacını karşılayan, rahatlamayı sağlayan ve en azından üzerindeki negatif enerjiyi gideren unsurlardan biridir. Şimdi, irısan hayatındaki önemini ortaya koyduğumuz bu kısa girişten sonra İslam toplumunda şaka ve mizalı kültürünün oluşumuna geçebiliriz. şitli zorluklanyla sonra dinlenıneye ihtiyacı olduğu karşılaşıp sıkıldığı A. İsHim'da Şaka ve Mizalı Kültürüyle İlgili Çeşitli Görüşler İslam toplumunda başlangıçtan itibaren belirgin bir şaka/mizalı kültürünün bulunduğu gözlenmektedir. Bu sebeple biz, İslam mizalı kültürünün ortaya çıkışının daha iyi anlaşılması için Hz. Peygamber devrinden başlayarak, Emeviler döneminin sonuna kadar İslam toplumundaki şaka ve mizalı anlayı­ şının tarihine kısaca bakmakta yarar göıüyoruz. Aşağıda ele alacağımız üzere İslam dininin tebliğcisi, Müslümanların örnek ve önderi Hz. Peygamber, irısanın bu temel benlik durumuna uygıın hareket etmiş, yeri geldikçe şaka ve mizalı yapmış ve kendisine yapılam da hoş 7 karşılamıştır. Hz. Peygamberin, içinde yalan olmamak şartıyla mizalı ve şaka yaptığı, yapanlan müsamaha ile karşıladığı bilinmesine rağmen, yine ondan, mizalım 'şeytan istidracı' bir şey olduğu yönünde bir rivayet de gelmiştir. 8 Hz. Ömer'in de hem şaka/mizalı yaptığı, 9 hem de valilerine, insanlan şaka/mizalı yapmaktan men etmeleri yönünde bir emir gönderdiği, mizalım ciddiyeti ve vakan bozduğu, irısanın heybetini, ağırbaşlılığını giderdiği yönünde sözleri bulunduğu bilinmektedir. 10 Hz. Ali'nin hem şakacı/mizahi bir tabiatı11 ile şaka ve mizarn teşvik eden biri olduğu/ 2 hem de yerine göre ınizalılşaka yapmak13 tan sakındıran sözleri nakledilmektedir. Şaka ve mizahla ilgili Hz. Peygamber, Ali ve Ömer'den birbirine tamamen zıt görüşlerin nakledilmesi, iki tür şaka ve mizalıtan bahsetınemiz gerektiğini ortaya koymaktadır: Birincisi, insanların kişiliğiyle oynamak demek olan, dostluğu bozan ve sevgiyi yok eden 'kötalo/umsuz~verilmiş miztih 'tır. 14 Diğeri ise insanlar arasındaki iletişim yollarından biri olan sevgi ve dostluğu 15 16 pekiştiren, sürdüren 'iyilo/umlulövülmüş miztih 'tır. İslam bilginleri, iki tür mizahı, 'miztih-ı mahmild=övülmüş mizah' ve 'miztih-ı mezmilm=kınanrmş miztih ' diye klasik bir tarzda ikiye ayırmışlar, tasvip edilen mizalım, insanların arasuu açmak yerine dostluğu pekiştirdiğini, kötü mizalım ise düşmanlığa sebep olduğunu, doğruluğu giderdiğini, haset ve düşüklüğe sebep olduğunu söylemişlerdir. Ölçülü bir şekilde yapılan mizalı türüne alimler genellikle ce- NÜC::HA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 79
  • 4. İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I vaz vererek1; şaka ve mizahın, yemekteki tuz kadar, yani tam kıvanıında olmasım öğütlemişlerdir. Dolayısıyla onlar, insan tabiaunın, ciddiyet kadar öneınli bir yönü ve ihtiyacı olan şaka ve mizillıı toptan sakıncah görmedikleri gibi, 'kişiye ançak sevdiği şaka yapar' diyerek, 18 meşru çerçevede yapılması yönünde teşvikte de bulunmuşlardır.. "Nice şaka/mizalı vardır ki, altında ciddiyet yatar" sözü, menlım aniatınanın değişik yollarından birine işaret eden, ünlü Arap atasözüdür. 19 Öte yandan Ciilıız, 'Nice söz vardır ki, Iafzı ciddi görünür, ancak anlanıı miziili yüklüdür' 20 der. Gerektiğinde müstehcen konuşan ve hatta söven İslam büyüklerinden21 örnekler veren Ciilıız, 22 şu sözün sahibinin ne kadar da doğru söylediğini belirtir: ''Her yerin, her makiimm ve her durumun, kendine uygun sözü vardzr". 23 Büyük İslam bilginlerinden Said b. Cübeyr, insanlara va 'z eder, ağlatır; 24 ancak daha konuşmasını bitirip kalkınadan onları güldürürdü de. Görülüyor .ki, ağiatma/ağlama ve güldürme/gülme -ki her ikisi de insanın en tabü özelIikleridir- aynı anda yapılabilmektedir. Ciilıız da ciddi konuşmaların içine miziili katmayı, dinleyenlerin dikkatini çekmek ve onları eğlendirnıek, rahatlatmak için bilerek yaptığını belirtir. 25 İslam bilginlerinden biizıları, şaka ve miziili üzerine çeşitli değerlendir­ melerde bulumnuşlardır. Biz, nazik bir konu olan, tarihte olduğu gibi günümüzde de dindarlığı tamamen ciddiyet olarak gören bir kısım Müslümanlarca genellikle toptan reddedilme yoluna gidilen26 şaka ve miziilıın daha iyi anlaşıl­ masına katkı sağlaması, ayrıca erken döneınıerden itibaren İslam toplumunda mizabm ve mizalı kültürünün adeta felsefesinin ve meşniiyetinin temellendirilmeye başlandiğını göstermesi bakımından, bazı İslam iilimlerinin bu konudaki değerlendirmelerine yer vermek istiyoruz. ve ciddiyet üzerine en ayrıntılı deHatta, bu konuda en ciddi ve ayrıntılı analizi, ilk defa Ciilıız'ın yaptığını bile söyleyebiliriz. Bu sebeple, onun konuyla ilgili önemli bulduğumuz değerlendirmelerini geniş bir biçimde aktarmak istiyoruz. Klasik kaynaklarıımzda şaka/miziili ğerlendirmeleri Ciilıız'ın kayıtlarında bulmaktayız. Şaka ve miziili yapmaktan uzak çluraıı!arı kınayan Ciilıız, şaka ve miziilıın zeka ve olgunluk göstergesi olduğımu belirtir: "(Yerinde ve ölçülü) şaka ve miziilıı, katı ve sert mizaçlı olanlardan başka kim kötü görebilir?! Şaka ve miziilitan, dar görüşlü olanlardan başka kim uzak durabilir?!" diyerek, şaka ve miziilıın olgun bir kimsenin yaşantısındaki önemini vurgular. Bunun yanında, iyi ve kötü olmak üzere iki tür nıiziilıın bulunduğımu da bildirir. Biizı insanların şaka ve miziili konusunda birbirine zıt iki gruba ayrıldıklarını belirtir. Bunlar, bu konuda ifrat ve tefrite (iki aşırı uca) sapnıış olanlardır. Biizılan, şaka ve miziilıın genel olarak ciddiyetten daha iyi bir netice verdiğini söylerler. Bunlar, şaka ve miziilıın psikolojik rahatlık verdiğini ve neşelendirdiğini 80 NüSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004
  • 5. RAMAZAN ALTlNAY söylemekle kalmazlar, bunun yanında miziilu zenginlikle, ciddiyeti de fakirlikle özdeşleştirirler. Şaka ve miz3h, insanın her yönden zenginliğinin, ciddiyet ise ihtiyacının fazlalığından kaynaklanır, derler. Dalıa da ileri giderek mizillı., muhabbet ise ciddiyet kızgınlıktır, mizalı sahıbi ferahlık, ciddiyet sahibi bela içindedir, mizalı zevk verir, ciddiyet ise elem verir, derler. Bazıları ise daha temkinli bir tutum takınarak, ciddiyet insarıı i:friita sevk ettiği gibi, gereğinden fazla mizalı da haddi aşmaya götürür, derler. Hem ciddiyetin, hem de şaka ve mizalım hakkını teslim eden Ciiluz, genel olarak miziilu savunmakla beraber, sınırı aşıp da dostluğa zarar vermeye, karşısındaki kişiyi incitıneye başladığında bunun, kınanan (kötü) mizalı olduğunu ve tasvip edilmediğini belirtmekten çekinmez. Her şeyin yeri ve zamanı vardır, 'her yerde ve anda iyi' olan bir şey olamaz, der?7 Şakanın ölçülü, yerli yerinde ve zamanında yapılmasının uygun olacağını belirten Ciihız, fazla şakanın ahınaklığa, hiç şaka yapmamanın da noksanlığa sebep olduğu inancındadır. İnsanların ölçülü şaka ve ölçülü gülmeyi ayıpla­ madıklarını belirtir. Bundan da öte, miziihın insanın akıl ve ruh sağlığı açısm­ dan önemine işiiret eder: "Eğer şakadan maksat, nefsin rahatlamasıysa ve gülrnek gülene ferahlık veriyorsa, o halde şaka ciddiyet, gülrnek vakarlılık olur" 28 der. Ciiluz, kötü ve kaba kişiyi tasvir ederken, hoş olmayan birçok vasıflarının yanında 'şakalaşmayı ve miziilu bilınediğine' 29 de vurgu yapar. Ciiluz, "ağlamanın yerinde ve zamanında olması hiilinde insana fayda ve30 1 rebileceğini" söylese de asıl itibariyle gülme taraftarı bir insandır? Çünkü, "Ağlamanın bela getireceğini, gözleri kör edip, dimağı bozabileceğini, akıl noksanlığının işareti olduğunu ve kişinin korkaklığını gösterdiğini"32 söyler. Aynca "çok ağlayanları, 'ahmak bir ciiriyeye' ve 'rnızınız bir çocuğa' benzetir".33 "Gülmenin, insan benliğine ve mizacına yararlarının büyük olduğunu" belirterek, "gülmek kötü olsaydı, çiçeklere, 'Yemen Elbisesi'ne34 ve güzel köşke, 'sanki gülüyor' denilir miydi?" 35 Der. Ayrıca, "Hz. Peygamber'in gülüp şaka yaptığını, siilih insanların da şaka yapıp güldüklerini" belirtir.36 "Araplar'ın gülmenin faydalanna çokça inandıklarından, çocuklarına 'Dahhiik' (çok gülen), 'Bessiim' (oldukça mütebessim) ve 'Talk' (güler yüzlü) gibi isimler verdiklerini, birini överken de 'dişleri gülüyor', 'akşam mütebessimi', 'misafirine karşı güler yüzlü' ve 'cömert ve neşeli', diye bahsettiklerini, birini kötülerken ise 'eğik çehreli', 'asık suratlı', 'büyük gözlü', 'ekşi suratlı', 'suratından sanki sirke sızıyor' diye bahsettiklerini" 37 söyler. Bütün bu görüşlerinden sonra Ciiluz, ciddiyeti de miziihı da yerinde kullanamamaktan:Allah'a sığımr. Miziihın bazen ciddiyetten daha etkili olduğunu kabul etmekle beraber, her zaman ve her yerde mizalll bir tutUm takınmaya karşı çıkarak hayatımızcia ciddiyetİn mizaha göre daha ağır basması gerektiğini de vurgular. Ancak, belirttiğimiz gibi, miziilu savunmaktan asla vazgeçmez. "Kendim bunları yazıp dururken, miziilu nasıl kınayabilirim?! N('r"HA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 81
  • 6. İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I Mizahı, kim kınayabilir, haram sayabilir?! O, 8 getiren en önemli unsurlardan biridir"/ der. hayatı kolaylaştıran, çekilir ha.Ie Topluında mizah, şaka, nevadir, espri vb. gibi insanları eğlendirecek ve güldürecek sözlerin; ilginç, müstehcen hikayelerin ve deyişierin yaygınlığını, sadece bunları anlatanlara bağlamanın doğru olmadığını belirten Caiıız, '·bunları yapanlar, eğer kendilerine gülen ve teşekkür eden, hatta para veren ve ilisanda bulunanlar olmasaydı, belki de o şekilde hareket etmeye veya konuş­ maya kalkışmazlardı"39 demek suretiyle, mizalı ve şakanın toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklandığına ve arz-talep dengesine göre geliştiğine vurgu yapar. Diğer yandan, baskı ve sansürün yaygın olduğu toplumlarda ve arttığı dönemlerde hicvedilen kişilerin isimleri gizlenir, i:ffideler örtükleşir ve hayatın zorlukları insanı, ciddi meseleleri bile alaya almaya, mizaha dökmeye iter. Birçok konuda serbest yazılabilen bir ortam ve çağda yaşadığım söyleyebileceğimiz caıuz, yine de, korkunun nefesini ensesinde hissederek, herşeyi yazmanın, insanları -özellikle güç, nüjiiz, maktim ve servet sahiplerini- açıkça hicvetınenin kolay olmadığım şöyle itiraf eder: "Bu kitapta, ne sizi açıklama­ siz bırakacağım, ne de söylediklerinıin eksiğini sizden gizleyeceğim. Zira, beklentiniz ölçüsünde mükemmel ve açık yazılması mümkün değildir. Çünkü kıyısından köşesinden bile bahsetsek, sahiplerini ele verecek onca söz var ki, isimlerini söylemesek de maksadımızın onlar olduğu bilinir. İsimlerini çağrış­ tımcak şeyleri söylemekle, isimlerini söylemek birbirine eşittir... Yazmayı düşünüp de yazamayacağıın sözler elbette size faydalı olabilirdi. Ancak bu gerekçe, onlara karşı suç işlem em için yeterli bir sebep teşkil etınez... Kime ait olduğu, kim tarafından aktanldıkları ve kimlerle ilgili oldukları bilinmedikçe, sözlerin güzelliği eksik kalır. 40 Sözü sahibine dayandırrnak, söze kendinde olmayan bir güzellik ve mertebe kazandırır... Böylece sizin için, sahiplerine nisbet edilmiş pek çok sözün yanında, bazen korkurndan bazen de saygımdan ötürü sahiplerine izMe edemediğim birçok söz yazdım. Beni bu kitabı yazmaya iten sizsiniz. Eğer insanlardan bana karşı bir kötülük gelecek olursa, sorurrJu1uk size aitti:r''. 41 Bu sözleriyle Ca.Iuz, kara mizahın, yapan açısından taşıdığı riskleri ortaya koyar. Şaka ve mizaiıın adeta felsefesini ve meşruiyetini uzun uzadıya kurmaya çalışan -belki de ilk- İslam bilgini olarak karşınııza çıkan Ca.Iuz'dan başka, konu üzerine değerlendirmelerde bu1unan bir diğer İslam bilgini İbn Abdirabbih ise "Şaka, mizalı ve nükte, kişiye feralılık, rahatlık, kalbe esenlik verir ve sevincin kaynağıdır'' der. 42 "İslam toplumunda, haya perdesinin kaldı­ nlınası, ar darnarının çatlatılması, tamamen eğlenceye düşkünlük ya da tamamen dinde aşınya gitmek, giyimine kuşamma dikkat etınemek, ne hoş görülmüş ve ne de onaylanınıştır. İnsan hayatında her şeyin yerli yerinde yapılması ve her türlü davranışta bir dengenin korunınası genel kabul görmüştür'' 43 diye- 82 NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004
  • 7. RAMAZAN ALTlNAY rek, belli bir ölçü ve dozda yapılan yönünü oluşturduğunu iflide eder. şaka ve mizahın insan hayatının temel bir Şüphesiz, şaka ve mizalı konusundaki görüşlerini vermiş olduğunıuz bu iki bilginimizin dışında birçok yazar da konuya ilgi göstermiştir. Bu müniisebetle, İslam toplumunda şaka ve miziihın öııemi ve yerinin daha da belirgin olarak ortaya konması için, kısaca 'şaka ve mizah literatürü 'nden de bahsetmek~ gerekir. İslam öncesi Arap kültüründe önemli bir yere sahip olan rniziih, şaka, nükte ve nevadir (ilginç SÖZ ve davranışlar), İslfuni dönem Arap-İslam edebiyatında da daha ilk dönemlerden itibaren bir edebiyat alanı ve türü olarak eserlerde yerini alnıaya başlamıştır. Başka bir iflideyle, erken dönemlerden itibaren şaka ve mizalı literatürünün oluştıığunu görmekteyiz. Hemen her hadis kitabında bu tür bilgilere rastlayabildiğimiz gibi, şaka ve rnizahla ilgili müstakil edebi eserlerin de erken dönemden itibaren kaleme alınmaya başlan­ dığı görülmektedir. Bu konuda yazılmış -şu anki bilgilere göre- müstakil ilk eser, Zübeyr b. Bekkar'ın (1 76-2561789-870), 'Kitabu '1-Fükahe ve '1-Mizah 'ıdır. 44 Bunuıi yanında İbn Bekkar'ın çağdaşı olan Ciihız'ın; 'Hayaviin ', 'Buhala' ve 'Resail 'i, konuyla ilgili oldukça fazla malzeme muhafaza etıniştir. Bunların yanında, Ebı1 Biitim'in Ravda 'sı,45 İsfehani'nin 'Eğant 'sL İbn Abdirabbih'in 'el-lkdu '1-Ferid'i., Nüveyri'nin, 'Nihiiyetü '1-Ereb 'i, 46 47 Makkari'nin, 'Nejhu 't-Tib 'ı ve Riiğıb el-İsfeham'nin, 'A1uhadarat 'ı ile bu tür kitapların çoğunda mizalı ve şaka, artık geleneksel bir konu ve başlık olarak yerini aİmıştır. 48 Modern dönemlerde ise oryantalistler, İslam toplumunda var olan miziiha büyük ilgi gösterrnişler, özellikle erken dönem rniziih anlayışıyla ilgili müstakil çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan en dikkate değeri, Franz Rosentlıal'in çalışnıasıdır. 'Erken İslam 'da Miziih' adıyla Türkçemize de kazandırılan bu 49 eser, Müslüman mizalıının genel karakteristikleri yanında, aşağıda kendisinden genişçe ba hsedeceğirniz Emeviler dönemi mizalıının efsane olmuş ustası Eş'ab'ın, Eğiini'den derlenmiş biyografisiyle birlikte 160'tan fazla fıkra, nevadir, şaka ve miziihıııı ihtiva etınektedir. 50 Müslümanların mizalı ve şaka konusuna daha ilk dönemden itibaren ne derece önem verdikleriyle ilgili yeterli aydınlatmayı yaptığımızı sanıyoruz. Şimdi de, Hz. Muhaınıned (sav.) döneminden başlayarak kronolojik bir biçimde Emeviler'in sonuna kadar gelişen İslam mizalıma ve örneklerine geçmek istiyoruz. B. Hz. Peygamber ve Rişit Halifeler Döneminde Şaka ve Mizah Çağımızda, Müslüman şaluslar hakkında zihinlerde oluŞan mutaassıp dindar ç~hresi ve asık suratlı imajı, hiç gülmeyen ve güldürmeyen, hatta eğ­ lenmeyen bir karakter olarak anlaşılmaktadır. HalbUki daha önce de belirttiğimiz gibi şaka ve rnizah, İslam toplumunda daha başlangıçtan beri insan ha- NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 83
  • 8. yittmn ve mizacinrn ihmAl edilmemesi gereken bir ydnii olarak kabul edilmig ve her donemde de var olagelrniqtir. Asr-I Saiidet'te, bizzit 1slAm dininin tebligcisi tarafindan tasvip goren ve haG megrii qerqevede yapilan gaka ve miz& bir gelenek hiilinde figid Halis feler l doneminde de devam etmig, Emeviler doneminde ise, iinlii ustalannm elinde daha da geligmigtir. $aka-mi& ve giildiirii iglerinin amnasimn, miizik vb. diger eglence biqimleriyle oldu@ gibi, zenginlik ve bog zamanla da biiyiik ilgisi oldu@ bilin~nektedir.'~ 0yle ki, agagida bahsedecegirniz iizere zaman i~erisinde ozellikle de Emeviler doneminde bu igi meslek haline getirenler ve ve profesyonel olarak i c d edip para kazananlar da ortaya gikrmghr. Biz, Emeviler donemindeki @ca ve mi& anlajqgm igleyecegimiz ileriki sayfalarda bu husussa tekrar donecegiz. Burada Hz. Peygamber ve w i t Harlfeler donemiyle ilgili b k gakalara yer vermek istiyoruz. Boylelikle, hem 1 s h mizah kiiltijriiniin oluvmunun iLk s a m a l m aychnlatrmg, hem de Emeviler donemi gaka/miz& anlayigina ve diizeyine de bir temel olqtunnug olacagmuzl diigiiniiyonu;. Hz. Peygamber ve ashikbm giindelik hay~tlamabakhgmlzda, giiniimiizde olugan ya da olugturulan Miisliirnan irnaj~yla de uyugmad~@, pek yeri geldikqe gaka, m i z a espri, gulme, giildiirme, eglenme gibi davrmglann oldukqa onemli bir yer tuttu@ goriiliir. Hz. Peygamber b i d t kendisi gaka ve &ah yap&+ gibi, kendine yaprlmasl~uda hoggoriiyle kargllarmg ve hatti mukiibil gakalarla karglllk v e ~ m i g i r Daha da onemlisi, Hz. Peygamber'in .~~ iqin ~ ~ ~ zaman zaman kalplerin dinlendirilip rahatlablmas~ te@ e t t i gaka ve mk& onun siinnetlerinden biri kabul edilrr~i$ir.~~ Peygamber, ~ocuklan Hz. en fazla negelendirip giildiiren bir ki9lige s%ip oldu@ gibi, Mesiyle bag baga kal&@nda giilmeyi ve guldiirmeyi, negelenmeyi ve negelendirmeyi qok se~erdi.~~ Nitekim Hz. Peygamber, gerek $ocuMarla, gerekse yetigkinlerle (sahib?lerlelarkadaglanyla)gakalm*. Onun en gok oynqip gakalqflg GOcuklar ise, giiphesiz torunlan Hasan ve Hiiseyin'dir. O, Hasan'i, qo@ zaman, 'liike' (yavag' haylaz) diye q a g ~ n r d iHer~iki tomunu, s u t m bindirir ve dort .~ el iizerinde yiiriir, 'Deveniz ne giizel dew, siz de ne iyi binicilersiniz' diyerek onlan tag1rd1.~~ Yine, 10 yag~ndan itibaren y m d a biiyiiyen ve himetini goren Enes'e, 'Ey iki k u i a k l ~ ve ~ ' ~ 'kardegi Ebii Umeyr'e 'Ey Umeyr, ne oldu Nugeyr (Umeyr'in K U $ U ) diye taluls ve bazen de onun kakiiliinii ~ekerek '~~ gakalagsd~.~'yaglannda bir qocuk olan Mahmfid b. Rebi'in yiiziine, kovadan 5 agz~na al&g suyu piiskii~tini@ttir.~~ Peygamber'in, arkadaglanndan Hz. ~ n c e g e ' y e yagli bir kad~na~~ ,~~ ve diger b8z1 sahibeye gakalar yapt@ da nakledil~uektedir.~~ N~%SHA, YIL: IV, SAYI: 15, GUZ 2004
  • 9. RAMAZAN ALTlNAY SaMbeden bazılan da birbirlerine66 ve Hz. Peygamber' e şakalar yapmış­ lar ve onu güldürmüşlerdir. 67 Sevgi ve saygı göstermenin ve insanlar arası iletişimin değişik yollanndan biri olan ıni:zMı ve şaka, salıabe tarafından kendisine yapıldığında Hz. Peygamber, tebessümle ya da mükabil bir şakayla karşılık vermiştir. Hz. Peygamber'le şakalaşan birçok sahabeden bahsedilmekle beraber,68 şüphesiz ashab içinde en şakacı olan, Hz. Peygamber'e en fazla şak,.a yapan ve onu güldüren Ensar'dan Nuayman'dır. 69 Öyle ki, Hz. Peygamber Nuayman' a baktığı zanıan kendini gülrnekten alıkoyamazdı. Nuayman, şakacılığının yanında içki de içerdi. Bu sebeple Hz. Peygamber döneminde kendisine had cezası uygulanmıştır. 70 Günalu tekrarlaması sebebiyle71 Hz. Ömer,72 "Allah seni rezil rüsvay etsin, lanet olsun!" deyince, Hz. Peygamber, "Öyle demeyin! Onun hakkında hayırdan başka bir şey dilemeyin! Şüphesiz ki o, Allah ve Rasiilünü seviyor" diyerek onu korumuştur. 73 Yine Hz. Ömer tarafından boynunun vurulması istendiğinde, Hz. Peygamber buna karşı çık­ mış ve izin vermeıniştir. 74 Emeviler'in kurucusu ve ilk halifesi Muaviye dönenıine kadar yaşamış olan Nuayınan, 75 ilerleyen yaşına rağmen Raşit Halifeler döneminde de şakalanna devam etmiştir. Özellikle Hz. Osman dönemindeki oldukça ilginç bir şakası kaynaklarda ayrıntılı bir şekilde yer almıştır ki, aşa­ ğıda bu şakayı vereceğiz. Nuayınan'ın şakalanyla ilgili pek çok haber, kaynaklarda yer alnıakla beraber biz burada, sadece sonra gelen dönenilerdeki şakalarla bir mukayese imkaru olsun diye, Hz. Peygamber'e yaptığı bir şakaya, arkadaşianna yaptığı dozu oldukça ağır bir şakaya ve Raşit Halifeler döneminde Hz. Osman'ın da içinde yer aldığı başka bir şakaya yer vermek istiyoruz: Hz. Peygamber' i çok seven Nuayman, Medille 'ye iyi bir şey getirildiğinde hemen alır ve Hz. Peygamber'e hediye etmeye gayret ederdi. Yine bir defasında Nuayınan, satıcıda gördüğü nefis bir balı alıp Hz. Peygamber' e getirmiş ve ona hediye etmiştir. Daha sonra satıcı, Nuayınan'dan parayı ödemesini isteyince, adamı alıp Hz. Peyganıber'e getirmiş ve parayı ondan almasını istemiştir. Hz. Peygamber, "Hani hediye etmiştin?" deyince Nuayınan, 'Ya Rasfilallah! Bu güzel balı senin yemeni çok istedim, param olmadığı için böyle yaptım" diyerek cevap vermiştir. Nuayınan'ın birkaç defa yaptığı bu şakalara Hz. Peygamber alı­ şıktı.76 Hz. Peygamber'in veratından biryıl önce Hz. Ebfı. Bekir, Nuayınan ve arkadaşı Suveybit'le77 birlikte ticaret için Busra'ya gitmişti. Nuayınan, eşyaıarın başında bekleyen Suveybit'e geldi ve ondan yiyecek birşeyler istedi. Suveybit Bekir gelmeden olmaz" deyip reddedince Nuayınan, "Vallahi seni kızdı­ racak bir iş yapacağım" dedi ve az ileride bulunan deve tüccarlanna gitti. Onlara, "maharetli, Arap bir kölem var, satın alır mısınız? Ancak çok konuşkan biridir, belki size, 'ben hür bir insanını' diyebilir. Eğer almayacaksamz, kölemi bana karşı ifsi:id etmeyiniz" dedi. Onlar da "hayır, onu on deveye satın "Ebı1 NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 85
  • 10. İSLAM MiZAHININ ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ÖRNEKLERİ I alınz" deyince, Nuayman develere doğru gitti, onlan alıp bağladı ve daha sonra alıcıların yaruna döndü. Suveybit'i göstererek, "İşte bu, buyurun alın" dedi. Tüccarlar, Suveybit'e, kendisini satın aldıklarını söyleyince, "o, yalancı­ dır, ben hür bir insanım" dediyse de aldınş etmediler ve "tamam o senin durumunu bize bildirdi" deyip ipi boynuna geçirdiler ve alıp götürdüler. Biraz sonra Ebu Bekir döndü, durumu öğrenince gitti, develeri geri verip Suveybit'i kurtardı. Bu olay Medine'de duyulduktan sonra, Hz. Peygamber ve ashabının, 78 bir yıl boyunca miziilı konularından birini oluşturmuştu. Çünkü çeşitli müııasebetlerle olay her gündeme gelişinde, bir yıl boyunca Hz. Peygamber ve arkadaşlan, buna gillme~eydiler. Nuayman'ın Suveybit'i köle diye satması ağır bir şakadır. Fakat ikisinin de çok yakın arkadaş olduklarını ve aşın derecede şakaya düşkün olduklarını biliyoruz. Olay iinında Hz. EbU Bekir'in, Medine'de duyulduktan sonra da Hz. Peygamber'in Nuayman'a kızmaması, hatta bunu. bir miziih konusu yapıp hep beraber gillmeleri, genel olarak şakaya ve özel olarak da Nuayman'ın şakacı rniziicına müsiimahanın bir göstergesidir. Bu olayın Hz. Peygamber ve ashiibım uzun bir süre gilldürmüş olması da rni79 ziihın toplum üzerindeki müsbet etkisinin bir işiiretidir. Rosentlıal'in deyişiyle rniziih, İslam toplumunda daha Hz. Muhanırned (sav.) zamanından itiba80 ren bir maya rolü görmüştür. Nuayman şakalarını Riişit Halifeler döneminde de sürdürmüştür. Hz. Osman zamanında, Malıreme b. Nevfel 'e de dozu oldukça ağır olan bir şakası vardır. Malıreme, 100 yaşının üzerinde iima bir salıiibe idi. İdran gelmişti, Nuayman, kendisinden yardım isteyen Malıreme'yi, tuvalete götürmek yerine mescide götürmüş ve Malıreme, mescide idrarını yapmıştı. İnsanlar, mescide yaptığını belirtince de oldukça sinirlenrniş ve bunu kendisine kirnin yaptığını sormuş, onlar da Nuayman olduğunu haber vermişlerdi. Malıreme, Nuayman'ı bulursa, elindeki asayı kafasına vuracağına yernin etmişti. Nuayman bunu duyunca, onun yanına geldi ve 'gel seni Nuayman'a götüreyim' dedi. Onun gözlerinin görmemesinden faydalanarak, mescitte namaz kılmakta olan Hz. Osman'ın yanına getirdi ve 'İşte Nuayman, vur' dedi. Malıreme de namaz kılmakta olan Hz. Osmiin'a asiiyı vurdu. İnsanlar, 'Dur! O, Emiru'lmü'rninin'dir!' dedilerse de artık iş işten geçrnişti. 81 C. Emeviler Döneminde Şaka Ve Mizah İslam toplumundaki iktidar savaşıru güç ve kuvvetle ele geçiren Emeviler'e (41-661/132-749) gelince, başta halife saraylan ve vali konaklan olmak üzere gündelik hayatın hemen her alanında şaka ve miziihın varlığını sürdürdüğüne tanık olmaktayız. Öyle ki genelde din ve dini yaşayıştan ziyade, dünyevi iktidar ve dünya zevklerine ağırlık veren Emevi hiinediim ile birlikte şaka ve miziih, bazısı dozu oldukça ağır, biizısı oldukça müstehcen, biizısı ta- 86 NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004
  • 11. RAMAZAN ALTlN AY mamen zeka ürünü, bazısı hiciv (ironi, alay) yüklü, bazısı güldürücü, bazısı da düşündürücü, eski deyişle hezeli ve hikeırii ve daha başka tarzlarda olmak üzere gelişerek yeni boyutlar kazanmıştır. Biz, ilk önce tespit edebildiğimiz kadarıyla, Emevi halifelerinden şaka ve mizahla ilgisi olanlan -bu ilgi olumlu ya da olumsuz olabilir- ele alacağız. Arkasından, Emeviler dönemi şaka, mizah, nevadir ve ustalarını tamtacağız. Bu arada şaka ve mizahın nasıl toplumsal.. ve ferdi bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, bu işi parayla yapanlan ve seyredenleri ele almak suretiyle göstermeye çalışacağız. Son olarak da İslam kültürünün sosyal-gündelik hayata, topluma ve fertlere ne kadar tesir ettiğinin, ne derece yerleştiğinin ve sindiğinin bir göstergesi olarak kabUl edebileceğimiz bir konuyla, şaka ve rnizahın ayet ve hadislerle süslenmesiyle ilgili biizı örnekleri vererek çalışmanuzı tamanılayacağız. Halifeler içerisinde şaka ve eğlence türü işlerle, özel olarak meşgUl olan ilk halifenin Yezid b. Muaviye (60-64/680-684) olduğu söylenir. Kendisi şa­ rap içer, şarkı dinlemeyi sever, avcılıkla meşgUl olur, şarkıcı/dansçı (dansöz) cmyeler edinir, aşırı bolluk içinde yaşayanların (sosyetenin) yaptığı gibi maymunlar,82 köpekler ve horozlar edinir ve onlarla eğlenip vakit geçirirdi. 83 Emevi halifelerinden Ömer b. Abctilaziz (99-1 O1/717-720) şaka/mizaha karşı olumsuz bir tavır takınırken,84 Muaviye (41-60/661-680), 85 Abdülmelik (65-86/685-705), oğullan I. Velid (86-96/705-715) ve Hişam (105-1251724743) ile diğer başka devlet başkanlan gülmeyi, neşeleurneyi sağlayan güldürücüleri, sarayiarına çağırmışlardır. 86 Emevi döneminin ünlü şarkıcılan arasında gördüğümüz Budeyh, aynı zanıanda ünlü bir meddalı ve güldürü ustasıydı. Abdülmelik'in sıkıntılı günlerinde yanına gelıniş ve onu katıltreasma güldürmüştür; ayrıca ona şarkılar söylemiştir. 87 Rivayete göre Abdülmelik, çok gülen88 ve güldüğünde çürüklkara dişleri görünecek derecede kahkaha atan biriydi. 89 Dünya zevklerine ve özellikle de yeme içmeye oldukça düşkün olduğunu bildiğimir 0 Süleyman b. Abdilınelik'in "en güzel atlara bindinı, kadınlarla birlikte oldum, en kaliteli ve güzel elbiseleri giydim, en nefis ve lezzetli yemekleri yedim. Şimdi ise şaka ve rnizı1h yapacak, güldürecek insana ihtiyacım var" ded~ği rivayet edilir. 91 Diğer bir Emevi devlet başkam · ilişam'ın Medine'deki Eş'ab'ı saraya çağırtmak teşebbüsünde bulunduğu, fakat sonradan bundan vazgeçtiği nakledilir. 92 Ancak, Hişam, Medineli Sülıeyl b. Ebyad Ebu'I-Beyda adındaki şakacı ve güldürücüyü, kendisini güldürınesi ve neşelendirmesi için sarayına çağırmıştır. 93 Bunun yamnda, bizzat onun ağzından nakledilen şu söz, şaka ve mizaha düşkün biri olduğunu ortaya koymaktadır: "Ekşi ve tatlı şeyleri yedim, ama bir tat alarnadım. Güzel kokular süründünı, ama bunlarda güzel bir koku lıissetınedim. Kadınlara yaklaştım, ama kadın nu, yoksa duvar nu, benim için hiç farkı yoktıı. Kendim için şaka ve mizahtan, 94 şaka ve rnizı1h sahipleriyle sohbet etınekten daha fazla haz veren bir şey bulamadım" .95 NÜSHA, Yil.,: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 87
  • 12. I S L MI'WLAHLNINORTAYA C W I VE &K ~ . N E K L E RI. ~ ~ Velid b. Yezid ise halffeler iqerisinde belki de saraynda devamli soytart bulunduran fsliimi donemdeki ilk devlet ba&am olarak kabiil edilebilir. Ciinkii o, Medime'den Eg'ab'i getirtrnig, kendini giildiirmesi iqin qegitli lullklara sokarak eglenmigtir. Eg'ab, Velid olene kadar onun yanmdan aynlmmgt ~ r . 'Boylece Emeviler doneminde, hattii 1 s l h tarihinde ilk saray soytarrs~ ~ olarak Eg'ab'i gosterebiliriz. Ancak, sarayda soytan bulundurma geleneginin eski ve kijklii devletlerde ve ozellikle de Skiiniler'de mevcut oldu@mu belirtmemiz gerekir. Sii& hiikiirndarlanrun, kendilerini negelendirip guldiiren ozel soytanlan me'vcutt~.~~ guldiiriicii qagmp negenlenme gelenem, Saraya yukanda naklettigimiz bilgilere gore Abdiilmelik ile bqlatrnak miimkiin ise de, I s l h toplumunda sarayda soytan bulundurma gelenem, Eg'ab'i saraya qawarak ve devarnl~ yanmda tutarak 11. Velid baglam*. C W Abdiilmelik Budeyh'i siirekli saraynda tutmadlij gibi, Budeyh de Eg'ab'm girdigi lullullklara girerek soytanllk yapmamghr. Velid b. Yezid'in, Eg'ab'm &g~nda ZiibAle denilen bir soytar~s~ vardi. Onunla da ilgrli ilginq Wyeleri daha bulunrnakta~iu.~~ Erneviler'den s o w 1 s l h toplumunun b a $ m geqen Abbisi halifelerinin ise her birinin pek qok ozel soytanIan bulunmaktaydi. Bu donemde soytanlar, a& saraylann aynlmaz parqasl Wine gelmiglerdig9 Emevi halifelerinin gaka ve mizahla ilgili olan tarihi bilgileri aktardIktan gelince, Emevi valilerinden zuliimleri ve ciddiyetleri ile on p l k qlkan Ziyhd ve ~ a c c b c ' i n , biitiin bu ozelliklerine ragmen gaka yaptlk'~~ lan, hattii Haccttc'm, qocuklanyla raks ettigi belirtilir.lO' Erneviler doneminde mizih ve $aka, ozellikle bu ige diigkiin oldu@ belirtilen b k valilerin konaklannda oldukqa yaygndl. Dolayls~yla igin erbiibl, saraylann y m d a yonebu ticilerin binillannda ve konaklannda ( M l - i m h l a r d a ) da eksik olmuyorlardl. Bu donernde gaka ve mizilhta, mustehcenli&n oldukqa y a y p oldu@ anlaplmaktadu. Qmku kaynaklarda yer alan kiifiirlerin ve miistehcen konugmalann hiqbir sansiirii yoktur. Emevi villilerinden Bilill b. Ebi ~ i i r d e , ' ~ gaka yapmay ve m i z h oldukqa seven biriydi.'O3 Donemin iinlii gAiri Harnza b. Biz, gaka kaldmbilen bir insandz. Bilill, aralanndaki s k i dostluga da giivenerek onu zaman zaman huiiruna qa-di. Aralannda geqen konugrnalann ve yapt~klan gaka ve m i z h dozu olduk~a o l ~ r d u . BilSil b. Ebi Biirde, a& '~~ qok a& gakalar yapar ve insanlann o n m m dokunacak geyler s ~ ~ l e r d Bi- ~ ~ i.' 1ill b. Ebi Biirde, Zfi'r-Remme gibi $lirlerle ve Hammad er-Mviye gibi donemin iinlii giir riivileriyle bir araya gelmekten de h o g l ~ d z . ' ~ ~ S O I valilere ~ Diger bir Emevi vSilisi Ebrin b. O s m h da kendine $aka y a p d s m d a n hogland@ gibi, bizzat kendisi de yapardi. Onun ~akaci karakterini aqk bir biqimde ortaya koyan gu hadise kaynaklarda aynnusiyla yer alm$x. Biz de lusaltmadan o l d u h gibi aktanyoruz: "Ebiin insanlann en gakac~ oyuna en diiskiin olanlanndandl. Onun gave kalanndan biri gudur: kledine'nin yukan tarafinda oturan ve kotii bir lakaba 88 ~ S H AYIL: IV, SAX: 15, GUZ 2004 ,
  • 13. RAMAZAN ALTlNAY sahip bir kişi vardı. Bu kişi lakabıyla hitap edenlere kızardı. Eban onun evine gelerek 'Ben filan oğlu filan' der, sonra da yüksek sesle o kişinin lakabım söylerdi. Adam ağza gelebilecek en kötü küfürleri savurur ve Eban da buna katıla katıla gülerdi. Yine, biz (riivi) birgün Eban'ın yarundayken Eş'ab da oradaydı. Devesiyle birlikte bir bedevi geldi. Bedevi oldukça kumral ve seyrek saçlı ve asiibi görünüııılü biriydi, engerek yılarn gibi ateş saçıyor ve yüzfuıdeki kötülük okunabiliyordu. Yanına biri yaklaşmaya görsün, hemen sövüyor ve çileden çıkıyordu. Eş'ab Eban'a, 'Allah'a yemin olsun ki, bu bir bedevi, onu çağırın' dedi. Bunun üzerine çağnldı ve bedeviye 'Villi Eban b. Osman seni çağınyor' denildi. Bedevi, Eban b. Osman'ın huzuruna geldi ve selam verdi. Eban ona, nesebini sordu ve gılya beğenerek 'Allah seni var etsin ey dayı! Sevgimizi artırdın' deyip oturdu ve ona şöyle dedi: "Ben, uzun zamandan beri senin deven gibi bir deve anyordum. Bu devedeki özelliklere sahip başka bir deve bulamadım. Bu boy, bu renk, bu göğüs, bu baldır, bu toyııak ... Allah'a şükürler olsun ki beni, yammda en sevdiğim insan vasıta­ sıyla buna ulaştırdı. Bunu satar nusın?" Bedevi, "Tabii ki, ey Emir" dedi. Ebiin, 'Bu deveye 100 dinar veriyorum (aslında 10 dinarlık bir deve idi)" dedi. Bedevi çok sevindi ve havalandı. Sevinç ve menmfuıiyeti yüzünden belliydi. Eban, Eş'ab'a yöneldi ve sonra 'Yazıklar olsun ey Eş'ab! Bu dayım, senin aile ve akrabalarından (yani tamalı konusunda sana benziyor demek istiyor, bunu ima ediyor), ona her şeyden bolca ver' dedi. Eş'ab, 'Babam sana kurban olsun, emrin olur, ziyadesiyle' diyerek cevap verdi. Ebfuı, bedeviye 'Ey dayı, ben bilerek sana fazla fiyat verdim. Aslında bu deve altnuş dinar eder. Fakat ben yammda nakit para az olduğu için yüz dinar fiyat biçtim. Yüz diniira tamaııılanması için ben sana bir miktar eşya vereyim' dedi. Bedevinin menmuniyeti iyice arttı ve 'Bunu kabul ettim, ey Emir!' dedi ve Eş'ab'a gitti ve (çuvala) daldınp bir şey çıkardı. Eş'ab ona, 'getirdiğin şeyi çıkar' dedi. Bedevi, 4 dirhem edecek eski püskü, yıprannuş ipekten bir sarık çıkardı ve bunun fiyatını takdir et, ey Eş'ab! dedi. Eş'ab ona 'Bu sarık, emirin sanğıdır, emir bununla tanınır, bayram ve toplantılarda bu sanğı giyer, onunla halifeleri karşılar, 50 diniir eder; onu önüne koy'' dedi. (Olayın muhasipliği ile görevlendirildiği anlaşılan) İbn Zenbec'e de 'onun fiyatını tespit et' dedi. İbn Zenbec ederini yazdı ve sarık bedevinin önüne kondu. (Bedevi kendine bir oyun oynandığım sezmeye başlamıştı.) Öfkeden neredeyse birbirine gireceklerdi; ama kimse tek bir kelime edemedi. Sonra 'Kalansüvenıi (başlık) getir' dedi. Eski ve yırtık uzun bir kalansüve çıkardı. Kalansüve pis, yağlanmış ve biraz da yannuş durumdaydı. Ancak yanın dirhem ederdi. Bedevi 'ederini takdir et' dedi. Eş'ab, 'Emir'in kalansüvesi çok değerlidir. O, bununla beş vakit namazım kılıyor ve hüküm veriyordu, 30 dinar eder, bunu da tespit et' dedi ve (İbn Zenbec) tespiti yaptı. Kalansüve bedevinin eline verildi ve bedevinin yüzü sinirden bembeyaz kesildi, gözleri dı­ şan fırladı, kalkıp gitıneye yeltendi. Sonra endişeli bir şekilde sükUnetini NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 89
  • 14. &LAM MIZA~~IINLN BRTAYA C-I VE LK ORNEKLER~ I muhafaza ederek Eg'ab'a 'ymnda ne varsa getir!' dedi. Bunun iizerine Eg'ab, delik, ylpranm~g ylrWc iki na'lin (ayakkab~)qikardl. lbn Zenbec'e ve 'fiyatim tespit et' dedi ve 'Emir'in ayakkabilan, Emir bunu Ravza'da (Hz. Peygamber'in mezan) ayagina @yip dolaglyordu, Hz. Peyganiber'in minberine qhyordu. 40 din& eder' dedi. Sora 'o ikisini ontine koy' dedi ve bedevi oyle yaph. Sonra bedeviye 'Efl3ann1 topla' dedi. Ymndakilerden birine de 'Git ve deveyi al' dedi. E$'ab, bir baakasma da 'Bedevi ile birlikte git ve egy 3 m onda kalan fazla parasm al' dedi. 0 para 20 din& idi. Bedevi q h p gitti ve kendisine verilen egyalan ahp toplulugun yiiziine Gyle bir firlattt ki, sinirinden yerinden kiplrdayamad. Sonra Ebh'a soyledi: 'Allah seni lslah etsin! Neden olecegim biliyor musun?' E b h 'Hayr' dedi. Bedevi 'Baban O s m h donemine yetitjemedim. Eger yetigseydim, Vallahi senin gibi bir oglu olduh iqin onun kamm dlikmeye igtirak ederdim!'. Sonra deli gibi sic;raylp neredeyse devesinin bagma ulagh. Eb& bedevinin durumuna giilmekten yere -*I&. Orada bulunan herkes de guliiyordu. Bundan sonra bedevi, Eg'ab'la kargllqlnca 'Ey kotii kiginin oglu! Benimle gel, sana toplanma giiniinde emalara deger biqmenin miikwatuu vereyim!' der ve Eg'ab da ondan hlzla kagardP. O7 mn a ' Emevi devlet bqkanlan ve id&ecilerinin rnizahla olan ilgilerini tarihi kaynaklardan bu gekilde aktarsonra, donemin m i d m a d a m g w vuran iinlii ustasma ve sonra da mizahi yoniiyle one qlkan digerlerine gec;ebiliriz. ' D. Mehmet Dogan, Biiyiik Turkqe Sijzliik, ktanbul 1996, s. 779,1014. $aka ve mizah iqin aynca bkz: ibn ManzGr, Muhammed b. Milkerrem el-Mmi (h. 6301711), Lisdnzi '1-Arab, XV, Beyriit ts, I, 375-376; 1, 593. 1 t f s ~ Dokmen, Iletigin~ n Cattpalam ve Empati, Istanbul 2002, s. 59. Dokmen, s. 128. D o h e n , s. 62. Ctihn, Ebil Osmh Amr b. Bahr b. Mahbiib (h: 159/255), "et-Terbi ve't-Tedvlr", Resdilii'l-Cdhzz, I-IV, (thk. Abdiisseib- Muharnmed HWm), B e p t 141111991, II I, 79-80. Akif Koten, "Asr-i Saiidet'te MiziX', BYSI., I-V, (ed: Vecdi Akyiiz), fstanbul 1994. N 455. . . Hz. Peygamber, ?en gaka yapanm, ancak hakk~, do&u olant s6ylerim ' buyuryani mug (Tirmizi, EbQIsd Muhammed b. Isd b. Sevre (279/892), esSilnet1, I-V, Istanbul glldilren1a-i de lunarm*. Bkz: 1992, "Birr", 57) ve yalan soyleyerek ins& D M , Ebil Muharned Abdulla b. Abdirrahm% (255/869), Silnen, I-& fstanbul 1 992, '~stizdn 66. ", Eb$i, Ebil'l-Feth SiMhuddin Muhamn~edb. Ahmed (ho. SO), (thk. Milfid Muhammed Kamlha), el-LfiistatrafJ Kiilli Fennin Miistazraf; I-& Beynit 1986, II, 503. Hz. Omer bir ciiriyeye "Reni, hay~rlar~ yamtan Hdbk yamm, seni ise gerle~i yaratan " deyince, cGye aglamaya baglarmgtt. Bunun iizerine Hz. h e r , "Sanane oluyor, giipltesiz hayn da gem. de yaratan Allah'hr" diyerek, espri yapt@tu belirtmiqtir. (Riiglb IsfehW Ebii'l-Usun Hiiseyin b. Muhammed (ha. 502), Muhridardtu 'I-Udebd ' A 90 ~ S H AYIL: IV, SAYI: 15, GUZ 2004 ,
  • 15. RAMAZAN ALTlNAY ve Muluiverdtii 'ş-Şu 'ard ve '1-Bii/eğd, I-II, Mısır 1287, I, 178; Ebşihi, II, 504). Ciihız, genel olaiak abus bir çehreye bürünen Hz. Ömer' in, aile yaşantısında şakacı bir tutum takındığını, gülmeye ve neşelenmeye büyük değer verdiğini, onun kendi ifadesiyle verir. (Ciihız, "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, III, 96). Nüveyri de onun, bazı insanlara şakadan takıldığını belirtir. Nüveyri, Şi.habuddln Ahmed b. Abdilvehhab (h. 677/733); Nilıdyetii'l-Erebfi Fım(mi'l-Edeb, I-XVIII, Kılhire 1923-1955, N, 3. Yine onun ku}'llmcu EbU Rıl.fi'e, "İnsan/ann en yalancısı kuyumcudur" diyerek takıldığını biliyoruz. İbn Hacer, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalaru (h. 773/852), elİsdbe fi Temyizi 's-Sahdbe, 1328 byy., N, 74; Kettfull, Muhammed Abdülhayy, etTerdtibu '1-İddriyye-Hz. Peygamber'in Yönetimi, I-III, (tre. Ahmet Özel), İstanbul 1990-1993, II, 91; Ömeri, Abdülaziz b. İbrı1hlm, el-Hırafve's-Sınddtufi'l-Hicdzfi Asri'r-Rasül, byy. 1985, s. 274-275. 10 İbn Hıbban 1-Büstı:, Ebu Hatim Muhammed b. Hıbban el-Büstı: (hö. 354), Kitdbu Ravdati 'l-Uka/d ve Niizlıeti '1-Fuda/d, (thk. Muhammed Muhyiddm Abdülhamld), Beyrut 139711977, s. 80; Ebşihl, II, 503; Ahmet Zeki Savfet, Cemheratil Hutabi '1Arab, I-III, Beyrut ts, I, 20. ıı Hz. Ali'nin 'Til'abeten' yani, şaka ve mizı1ha düşkün bir tabiatı olduğu söylenir. Cezeri, Ebü's-Seadat el-Mübarek b. Muhammed el-Cezeri (hö. 606), en-Niluiye fi Garibi'l-Hadis, I-V, (thk. Tılhir Ahmed ez-Zav1), Beyrfit 1979/1399, N, 253. öte yandan Ciihız, onun mizılhl yönünün yanında, müstehcen sayabileceğimiz sözlerine de yer verir. Ciihız, "Mufiilıaratü'l-Cevan ve'l~Öılmı1n", Resdil, II, 92. 12 Nüveyri, N, 1-2. 13 Ebşlhl, II, 503. 14 İnsanın şahsiyetiyle oynama, aşağılama, dalga geçme olarak ifade edebileceğimiz bu mizılha, tam olarak karşılığı olmasa da, kara mizı1h da diyebiliriz. Hz. Peygamberin 'başkasıyla dalga geçip onu aşağılayanm, aslında kendisini aşağılamış olduğıı' yönündeki beyanı, bu tür mizılhın asla tasvip edilmediğini göstermektedir. (Rılgıb İsfeharu, Muhddardt, I, 177; Nüveyri, N, 73). ömer b. Abdilaziz, bu tür mizılhtan uzak durulmasını tembilılemektedir. Beliizürl, Ahmed b. Yahya b. Cabir (ö. 279/892), Ensdbu'l-Eşrdf, I-XIII, (ilik. Süheyl Zekkılr-Riyad Zirikli), Beyrut 141711996, VIII, 143; Nüveyri, N, 73. 15 İbn Hıbban'ın da belirttiği gibi, "Akıllı kişi, insanların kalbine şakayla/mizı1hla oirebilmeyi bilen ve sert bakmayı, kaş çatınayı bırakan kişidir". İbn Hıbbiin, s. 77. fo Ciihız, "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, III, 74, 79, 80, 86, 93-97; İbn Hıbbiin, s. 77; Ragıb İsfeharu, Mulıddardt, I, 178. 17 Ragıb İsfeharu, Mulıddardt, I, 178; Ebşihl, II, 503-504. 18 İbn Hıbbiin, s. 80; Nüveyri, N, 74. 19 Meydaru, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Muhammed en-Nisiibüri (hö. 518), Mecmeu'l-Emsdl, I-II, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamld), Dılru'l-Ma'rife, Beyrfit ts., I, 318. 2 Ciihız, "et-Terbi ve't-Tedvir",Resdil, III, 79. 21 Mesela, Abdullı1h b. Abbas, Ali b. Ebi Tıllib, Hamza b. Abdilmuttalib vb. 22 Ciihız, "Mufı1haratü'l-Cevı1ri ve'l-Gılman", Resdil, II, 93. Ayrıca bkz: İbn Kuteybe, EbU Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dmeveri (ö: 276/889), 'Uyılnu'l-Ahbdr, IIV, Kılhire 1925-1930, I, 321. 23 Bu söz, Hz. ömer döneminde yaşayan dönemin ünlü ve keskin dilli şairlerinden Hutay'e'nin şiirinde geçmektedir. Ciihız, "fi'l-Belağa ve'l-İciiz", Resdil, N, 152. 24 Ebşihl, II, 505. 25 "eş-Şılrib ve'l-Meşrfib", Resdil, N, 281. ° NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 91
  • 16. ISL& MIZAIIININ OR'I'AYA C m I VE &K ~ R N E K L E R ~ I Kiiltiir tarihknizde 'pka ve mizah' genellikle, 'ciddiyetin zidd~'olarak algilanmig ve kabul gormiipilr. Genig bilgi igin bkz: ibn Ma&, I, 593. I " "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, II 74,79,80,86,93-97. I, " C h z , Ebii O s m h Amr b. Bahr b. Mahbiib (h: 159/255), Cin~~iler Kitdbr, (trc. Yahyfi Atak), $Ue yay., Istanbul 1999, s. 25. 29 Soylemez, ' " ' C M m et-Tabassur bi't-Ti&e Adh Ris2lesi", A r f i ..., Ankara 2001, S. XLII, s. 331. 'O Cimriler, s. 23. '"1-Cidd ve'l-Hezl", Resdil, I, 234. " Cirnriler, s. 24. 33 Cintriler, s. 24. Donernin kaliteli ve gilzel elbiselerinin tiretildigi merkezlerden birisi Yemen'dir. Cimriler, s. 24. Hz. Peygamber'in .@a yapQgm belirten C&, 'onda miz&i tabiatm varkgm' kabul etrnez. ("et-Terbi ve't-Tedvir", Resciil, III, 96). Halbiiki, her bamn asli yonlerinden biri olarak kabul edilen, yerinde ve zamarunda kulladan ' r n M yoniin', bir beger olarak Hz. Peygamberde de bulunmasm ne sakmcasl olabilir? C W kaynaklam d a Hz. Peygamberin yalan olmamak kaydryla mizWqaka/espri yaphgi, qok @Idtiren bir insan oldu@ nakledildigine gore (Meselfi bkz: Rdgb Isfeh&C, Mzrhddamt, I, 177-178): onda her insanda az ya da qok var olan mizm yoniin ve benligin bulundujjmu soylemenin bir salilncasr olmad~gr kanaatindeyiz. 37 Cimriler, s. 24. Aynca bkz: Nliveyri, N, 2. " "et-Terbi ve't-Tedvir", Resciil, III, 93-97. $aka ve &&a genig yer veren iilimlerimizden biri de Niive-d'dir. Onun, ozellikle lunanan (kotii) miziihla ilgili verdigi bilgiler iqin bkz: Niiveyri, IV, 73-75. 39 Cimriler, s. 1 14. 40 Cimriler, s. 25. I Cimriler, s. 26. 42 ibn Abdiabbih, Ebii h e r Ahmed b. Muhammed el-Endeliis1(ho. 428), Kitcibrr 'I'MI '-1-Fenil, I-VKI, (thk. komisyon), Khire 1940-1973, VI, 379. 4' ibn Abdirabbih, VI, 380. BU eser giinilmilze i n W l etmemiw. Ancak, daha sonraki eserlere kaynakllk tegkil etm&tir, MeselA, fsfeha, Egcini'sinde, ibn Abdilberr, 'Istirib'mda, ibn Hacer, Isdbe'sinde (1328, II, 98; I ,570) ve ibn As&, Dzmefk'inde, (IX, 154, 160) bu D eserden istrade etmiqlerdir. Genig bilgi iqin bkz: Koten, 'Asr-1 Sfidet'te Mi&", B Y m , N, 461. Niiveyri de, aym kitaptan mkihla ilgili nakiilerde bulunur. Bkz: 30-36. Niiveyri, N, 45 S. 77-80. 46 Niiveyri, ilk donem i s l b toplumundaki .@a ve m i z h genig bir yer a y m . Bkz: gUveyri, N, 1-75. Ahmed b. Muhammed el-Makkari et-Telmew, Nejhu't-l?b rnin &nillEndeliisi 'r-Ratib (I-VIII),( h . j h s h Abbds), Beyrut 1968. Daha qok Endliliisle ilgili tk mizi% anlatu. Bkz: I, 98; III, 335,349,550; W , 162,187; VI, 510. Biz zikrettigimiz bu kitaplannbir hs~nmdan, q a l i m d a gaka ve && konubu sunda oldukqa fazla yararlanrllk. $aka ve mizah literatilril ile ilgili aynca bkz: Koten, "Asr-I Sddet'te MizW', B Y m . , N, 460-461. 49 F. Rosenthal Erken Islanz 'da Mizdh, (trc. Ahmet Arslan), Istanbul 1997. Eser, Hzrmor in Early Islanr, adiyla 1956'da yaydan kitabm terciimesidir. O Biz, Eidiri'yi tararken bu bilgilerin hepsini toplmqtk. Rosenthal'in eserinin biim ' iqin onemli olan lusm, gerek Bati'da ve gerekse l s l b diinyfismda qaka/miz& kii1ti.i- " '' " 92 N S H A , YIL: IV, SAYI: 15, G& 2004
  • 17. RAMAZAN ALTlNAY rüne ait malzeme ve literatürle ilgili geniş bir kaynaklar listesi sunması ve İslam ıni­ üzerine yaptığı değerlendirrnelerdir. (Eserin özellikle, Müslüman ıniziihını ve Eş'ab'ı ele aldığı 3-26 sayfaları ile Arap ve Batı literatüründe Eş'ab'a atıfları veren 219-224 sayfalarına bakılabilir) Bundan yarım asır önce yayınlanan bu eserin değerini takdir etineyecek değiliz. Yazarın görüşlerinden yeterince istifiide ettik. Özellikle Eş'ab üzerine ve onun şalısından ve ıniziihından hareketle elde edilen bilgi üzerine Emevller döneıni İslam toplumunun sosyo kültürel ve gündelik hayatına ilişkin yaptığı" yorumlar bize, yazara yapılacak atıftan başka bir iş bırakrnamaktadır. Müslümanların erken dönem miziih anlayışı ve Eş'ab üzerine değerlendirmeler için bu eser oldukça yeterli ve derinlikli yorumlar içermektedir. Ancak, erken dönem İslam toplumu miziihı üzerine yapmış olduğu değerlendirmelerin bütününe katılmak mümkün olmadığı gibi, miziih üzerine derinlemesine konuşan, bir nevi miziihın felsefesini yapan Ciiluz'dan fazlaca söz etıneyişi, bu eserin kusurlarından biri sayılabilir. Müslünıan toplumundaki ıniziihla ilgili Türkçe'mize kazandırılan diğer bir eser de, François Georgeon 'un, Dağııda Mizdlı, (Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2001 ), adlı çalışmasıdır. 51 SaMbeden olan Nuayınan şakalarını Riişit Halifeler döneminde de sürdürmüştür. Hz. Osman zamanında, Malıreme b. Nevfel'e, dozu oldukça ağır olan bir şakası vardır. Bu şakanın içinde Hz. Osman da yer almıştır. Biraz sonra bu şaka ayrıntılı bir şe­ kilde verilecektir. İbn Kuteybe, Uyiin, I, 320; Nüveyri, IV, 4; İbn Hacer, İsdbe, 1328, III, 570; Ebşihl, II, 505. 52 Şevki Dayf, Tdrilw'l-Edebi 'l-Arabi-Asnı '-İsldm, Kiihire ts., s. 142. 53 Hz. Peygamber ve Hz. Peygamber döneıni ıniziih anlayışı konusunda geniş bilgi ilin bkz: AkifKöten, "Asr-ı Siidet'te Miziih", B YASİ., IV, 463-481. 5 Nüveyri, IV, 1. , 55 Hz. Peygamber'in şaka türü davranışlarından haberi alınayanlar şaka, ıniziih, espri... vb.'nin kişiliği zedeleyen bir noksanlık olduğu kanaatine varınışlardır. İşte bu kaniiate sahip olanlardan biri, Süfyan b. Uyeyne'ye (h.ö: 198), 'ıniziih ayıp mıdır?' diye sorunca, 'Ne ayıbı, bilakis sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber, 'Ben ıniziih/şaka yaparım, ama diiirna doğruyu söylerim' buyurur" diyerek cevap verıniştir. Bkz: Tirmizi, Sünen, "Bin·", 57; Nüveyri, IV, 2; Akif Köten, "Asr-ı Sadet'te Miziih", BYASİ., IV, 463. 56 Cezeri, III, 466; Nüveyri, IV, 2. 57 Buhfui, Ebu Abdilliih Muhammed b. İsmail (ö. 256/870), el-Cdmiu 's-Salıflı, I-VIII, İstanbul 1992, "Libds ", 60; Ahmed b. Hanbel, II, 331. 58 Heyseıni, Nureddin Ali b. Eb! Bekr (ö. 807/1405), Mecmeu'z-Zevdid ve Menbeu'lFevdid, I-X, Beyrfrt 1967, IX, 182. 59 'Ya ze'l-üzneyn'. 60 Rivayete göre, Umeyr'in, onunla oynadığı bir k.ıışu vardı. O ölınüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yukarıdaki şekilde onun başını okşayarak ıniziihl bir şekilde onu teselll etıniştir. İbn Sa'd, Ebu Abdiilah Muhammed b. Sa'd b. Meni' el-Haşirni el Basri (hö. 230), et-Tabakôtü'l-Kübrd, I-VI, (tlk Süheyl Keyyiill), Beyrfrt 1414/1994, VI, 289. 61 Tirınizl, Sünen, "Birr", 57; Ebu Davfid, Süleyınan b. Eş' as (ö. 275/889), es-Sünen, I-V, İstanbul1992, "Terecciil", 15. 62 Buhiiri, Salıilı, "İlim", 18. 63 Şakanın ayrıntısı için bkz: Diiriml, Sünen, "İstizdn", 65; Tirmizi, Siinen, "Birr", 57; İbn Sa'd, VI, 291; İbn Hıbbiin, s. 77. 64 Şakanın ayrıntısı için bkz: Ragıb İsfehiini, Mulıddardt, I, 178; Nüveyri, IV, 3. 65 Geniş bilgi için bkz: Köten, "Asr-ı Sadet'te Miziih", B YASİ., IV, 465-466. ziihı NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 2004 93
  • 18. ISL& MkiMHININ ORTAYA CIH;TljI VE ja]M ~ R N E K L I ~ E b"shlbm birbirlerine karpuz atarak gakaia$lklan, ancak gerektiginde de ciddiyet iqinde birer yigit olduklan belirtilir. BuhH, Ebii Abdillfih Muhammed b. krnzl (6. 256/870), Edebil '1-Jvfiijired, (thk. Muhammed Fuld Abdiilblki), Beyrut 140911989. s. 41. 102; Cezeri, N, 67 J3z. Peygamber'i giildilren sahiibelerin bagmda 'Hun&' lakablyla tanman Abdullfih ve Nu'aymh gelrneldedii. Kadinlar iqinde de egi Sevde, onu Ndtirenler araslnda zikredii. Bkz: K e W , I, 118-119. b8 Mesell Zeyd b. Slbit ve Ebfi Hurayra, bunlardan ikisidir. Meydini, II, 134; Koten, "Asr-1 SMet'te Miz&", BYAS].., IV,466-468. 69 As11 a& Nu'mh b. Amr b. RiEa b. el-H&s b. Sevbd b. M m b. Ganem b. M2lik b. Necch el-En& olan ve genellikle 'Nuayman' diye tasg^i sigasiyla qagnlan bu sahtibe, Akabe bibtlanna, Bedir, Uhud, Hendek ve diger biitiln gazvelere kablrmgtu. Onun haybtmdan bahseden hernen bilNn biyografi kitaplannda me$h& .pkalari da anlathr. ibn Sa'd, II, 395; ibn Kuteybe, Upin, I, 316-320; ibn Abdilberr, Ebii h e r Yfisuf b. AbdilEh b. Muhammed ( 6 . 463/1071), el-istidbfi~smdi'l-~slzdb, byy, 1328 III, 543-544; Niiveyri, N, 3; EbqIhi, II, 505; ibn Hacer, Isdbe, 1328, 4 570. Aynca enig bilgi iqin bkz: Koten, "Asr-1 Sbdet'te MizAh", BY&, N, 471. O ibn Sa'd, II, 395; ibn Kuteybe, Op?n, I, 320; Ebii Muhammed Abdullfih b. M i i s h ' ed-Dmeveri (6: 276/889), el-Madnif: (thk. Servet W g e ) , KEihire 1981, s. 329; lbnu'l-~eni,CemUuddh Ebii'l-Ferec Abdmahmh b. Ali b. Muhammed (ho. 597), el-Mzcntazanrfi ~evdn'hi'i-Miiliik l-Unzenz, I-X, B e w t 1995, IV,1450. ve' 7' Iqki iqip, dart, be$ hattl alb kez had cedsma qarptmld~gi soylenir. Bkz: fbn Sa'd, II, 395; ibn Kuteybe, Uyim, I, 320; el-Madni s. 329; ibn Abdilberr, Isri'db, 1328, III, 544; ibnu'l-Cenii, Mzmtazan~, 1450. N, 72 Ibn Sa'd ve ibn Hacer, ayxu olayl aktanr, ancak Nuayman'a luzanm ismini zikretmeden, 'bir adam' qeklinde iBde eder. Bkz: ibn Sa'4 11, 395; ibn Hacer, isdbe, 1328, III,570. ibn Sa'd, II, 395; ibnu'l-CevLi, M~riztuzum,N, 1450; ibn Hacer, Isdbe, 1328, III, 570. 74 ibn Hacer, isdbe, 1328, III,570. 75 ibn Sa'd, 11, 395; ibn Abdilben; isticib, 1328,544; fbn Hacer, isdbe, 1328, a, 569. 76 Niiveyri, IV,4; ibn Hacer, Isdbe, 1328, III,570. Ayni gakay~ yap'HunW lakablyla tanman Abdulla oldugu da bildirilir. Ibn Hacer, isdbe, 1328, II 570; Kettiini, I, !$118. Suveyb~t Harmele, Nuaymh kadar pkaci olup Hz. Peygamber'i gttldwdii. b n b. Kuteybe, el-Madnif: s. 328; ibn Abdiben; istirib, 1328,II, 126. Ahmed b. Hanbel(241/855), el-hfiisned, I-VI, Istanbul 1992, VI, 316; ibn Kuteybe, el-Mad?if;s. 328-329; ibn Mbce, Ebfi Abdilla Muhammed b. Yezid (6.2731886), esSiinen, 1-11, istanbul 1992, "Edep", 24; ibn Abdilbm, Zsticib, 1328, II,126; 4 544; Niiveyri, N, ibn Hacer, isdbe, 1328, II,98. 3; 79 Nuayman'm ba$ka pkalan iqim bkz: K e W , III,162-164; Koten, "Asr-I Sbdet'te m, BY&, N, 473. F. Rosenthd, Erken Islanr 'da Mizdh, (trc. Ahmet Arslan), ktanbul 1997, ( b o z lusm). 81 Ibn Kuteybe, Uyirn, I, 320; el-,1/1udnt s. 329; Nitveyri, N, 4; Ebg81hi,1 , 505; ibn 1 Hacer, isdbe, 1328, II570. I, pL Maymun'unun ismi, Ebii Kays (Kubeys) idi. Meslid?, Ebii'l-Hasan Ali b. Hiiseyin b. Ali (ho. 346), Municu t-Zeheb ve hfeddinu'l-Cevher, I-N, (thk Muhammed Muhyiddin Abdiilhamid), B e w t ts., III;77; Ahmed Abdurrezziik Ahmed, "Vestiilii'tTeselliye 'Inde'l-Arab", Dinisdtfi'l-Haddmti 'I-Isldn~iyye, 1985,1, 87. ' '' ' 94 ~ S H AYLL: IV, SAW: 15, GUZ 2004 ,
  • 19. RAMAZAN ALTlNAY 83 Belazüri, Ensdb, V, 299; Mesüdi, III, 77; Tenühi, Il, 338; Aycan, Aycan, Emeviler Döneminde Bir İl"tidar Müdidelesi ÖmeğiAbdulliih b. Zübeyr, AÜİFD., Ankara 2000, S. XLI, s. lll; Aluned, "agm.", Dirdsdtfi'l-Haddrati'l-İsldmiyye, Mısır 1985, I, 87. 84 Meydfuıi, II, 287; Ragıb İsfeh§.ni, Muhddardt, L 178; Nüveyri, IV, 73; Suyüti, Abdurralunan b. Ebi Bekr b. Muhanuned Celaluddin (ö. 911/1505), Tdn1m'l-Hulefd, Katar l974s. 222. 85 Ahnef b. Kays'la şakalaşırdı. İbn Kuteybe, Ebü Muhanuned Abdullalı b. Müslim ed-Dineveri (ö: 276/889), Edebü '1-Kdtib, (thk. Muhanuned Muhyiddin Abdülhaıni<l), Mısır 1963, s. ll. Ancak, dönemin ünlü şahsiyetlerinden olan Alınefb. Kays'ın, şaka ve mizalu pek hoş karşılamadığı, insanın ağırlığını ve heybetini giderdiğini söylediği belirtilir. el-Abi, el-Vezir. el-Katib Ebu Sa' d Mansfu b. el-Hüseyin (hö. 461 ), Nesrü'dDürr, I-VII, (thk. Komisyon), Mısır 1981-1989, V, 59. 86 Dönemin şarkıcı ve güldürü ustalarından Budeyh, Abdülmelik'i güldürdüğü gibi, oJlu Velid'in yanında bulunmuş ve onu da güldürmüştür. Belazüri, Ensdb, VIII, 91. 8 İsfeMni, Ebu'l-Ferec, Ali b. Hüseyin (h. 284/356), Kitdbu '1-Eğdn~ I-XXIV, (thk. Komisyon), Beyrüt 1963-1972, XV, 174-175,176. 88 Mesüdi, IIL 172. 89 İsfehani, Eğdni, XI, 240. Abdülmelik'in dişleri çürük olduğu için ağzı çok kötü kokardı. İbn Kuteybe, Uyıin, IV, 61. · 90 Geniş bilgi için bkz: Ramazan Altınay, Enzeviler Dönemi Merkezi Şehirlerde Müslümaniann Gündelik Hayatı, AÜSBE, (Basılmamış Dok"tora Tezi), Ankara 2004, s. 206-223. 91 İbn Kuteybe, Uyıln, I, 308. 92 Belılzüri, Ensdb, VIIL 375; Mesüdi, III, 221-222. 93 Aynı kişiyi Velid de kendisini güldürmesi ve neşelendirmesi için sarayına çağırmış­ tır. Belılzüri, Ensdb, VIIL 374. 94 Metinde geçen iffide 'milrüvveti düşürmek'tir. Biz, şaka ve mizalı yapmanın Araplar arasında genellikle bu şekilde ifade edildiğinden hareketle, bunu şaka ve mizalı olarak aldık. 'Mürüvveti düşürmek' tabiri hakkında bkz: İbn Kuteybe, Uyıin, L 2952 96; Ragıb İsfehfuıi, Mulıddardt, L 177. 95 Nüveyri, IV, 2. Suyüti, bu sözOn tam aksini ifade eden bir rivayeti ak"tarır. Bkz: Suyüti, s. 230. İbn Kuteybe ise buna yakın bir sözü, yukarıda da belirttiğimiz gibi Sülayman b. Abdilınelik'in söylediğini belirtir. (İbn Kuteybe, Uyıin, L 308). Bu rivayetleri, iki halifenin yaşantısıyla ilgili genel haberlere göre değerlendirdiğirnizde, bu sözOn Süleyman tarafından söylenmiş olması daha muhtemel gözükmek-tedir. Ancak, her ikisinin de bu anlamda bir sözü biraz farklı bir şekilde söylemiş olınalan da mümkiindür. 96 Belazüri, Ensdb, IX, 158, 159; İsfehiinl, Eğdm~ XIX, 171-172; Nüveyri, IV, 33-34. Velid b. Yezid, Eş'ab'ın, posta ile Hicaz'dan Şam'a getirtilınesini emretti. Huzura girince, sadece avret yerini ya da diz üstünü örtecek kadar pantolon (tübbiinlkilot/şort) giymesini emretti. Velid b. Yezid, Eş'ab'a bu kilotu giydirdi, ona maymun postu ve bir de maymun kuyruğu takıldı, ayaklanna zil ya da çan bağlandı, bo:ırnuna da zil ya da çıngıraklar asıldı. Bu halde Velid b.Yezid'in huzünına girdi. Çok aciiip bir görünüm almıştı. Velid b. Yezid gü ldü ve aralannda daha başka müstehcen konuşmalıır da oldu. Velid eğlendikten sonra, onun bu kılıkiarını çıkarmasını ve tekrar eski haline dönınesini emretti. Eş'ab, ölenekadar onun içki arkadaşlarından ve onu eğlendiren­ lerden biri, daha doğrusu onun soytansı olmuştur. İsfehı1ni, Eğdm~ XIX, 171-172. 97 Mcsüdl, 1, 244. 9 ~ Belı1züri, Ensdb, IX, 163. NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 15, GÜZ 200-1- 95
  • 20. ISL& M-ININ ORTAYA C K Q I VE ~ L K ORNEKLEM I 9%enig bilgi iqin bkz: Ahrned, "am.", Dirdsdtfi '1-Hadimti '1-Islbmijye, Msir 1985, I, 92-93. loo Haccfic, zinl ve fuhy olaylanna oldukqa s a t biu valiydi. Nuveyri, II,184. I C h , "et-Terbi ve't-Tedvir", Resdil, It 97. ' I, '02 Basra vrililigi ve kiidlllgl yapnugtu: Ebii Miisd el-Eg'ari'nin tomudw. Babasi Ebii Biirde, & eq-Sa'bi'den sonra Kiife Ed~llgi yapnuqtu. Bila b. EM Burde b. Ebi Miisri el-Eg'd. Annesi c e y e idi. Iyi bir qohreti yoh-tur. G e n e W e mutaassip qevrelerce sevilmeyen ve zrilirn olarak vaslflandlnlan biridir. Veki, Muhammed b. Halef b. HayyFin (0. 3061918), Ahbrinr'l-Krddt, I-III, Beyrut ts.. II,22-33, 36, 37, 38; el-Abi, IV, 115. lo3 Mkdh olsun diye hapiste bulunan bir deliyi q k m p onunla eglenmiqtjtir. el-Abi, 111, 260. lo4 f s f e m , Egdni, XW, 202-203. Aynca bkz: Beli4zOnl, Emrib, IX, 50-51. 'OS C b ,Cimriler, s. 77. lo6 Veki, II,34. 107 fsfehthi, Egini, XIX, 176-177; NUveyr?, N, 34-36. ~ S H AY,E : IV, SAX: 15, G 2004 m