3. İmtiyaz sahibi
Oğuz Baş
Sorumlu yazı işleri müdürü
Zekeriya Muhiddin Arık
Yayın kurulu (Alfabetik)
Yeşim Dilek Acar, Prof. Dr. Gökhan Antalya, Prof. Dr.
Mustafa Argunşah, Semih Arslan, Salih Ercan, Uğur
Fora, Zekeriya Kökrek, Nevin Özcan, Nevin Pişkirci-
oğlu, Cuma Ali Soysal, Prof. Dr. Abdulkadir Yuvalı
4 Başyazı 6 Derneğimizden Haberler
Tasarım
Tuna Karslı 16 Başöğretmen Atatürk ve Öğretmenler Günü
32 İlk Mahalleden Kentlere Anadolu
Reklam
Türkiye Yeni Ufuklar ve Geleceği 46 Ağva 48 Kültür-Sanat
Reklam rezervasyon 63 Nostalji 68 İstiklal Marşı’nın Kabulü
0212- 230 86 59
Yayın türü
Yaygın süreli
Baskı
Ayışığı Matbaa Reklam Danışmanlık Tic. Ltd. Şti.
Ulus Mah. Öztopuz Cad. No: 40/6 Ulus-Beşiktaş-İST.
Tel: 0212 527 48 07 - 527 48 08
Yönetim yeri-İstanbul
Merkez Mah. Abide-i Hürriyet Cad.
Yonca apt. 282/8 Şişli - İstanbul
0 212- 230 86 59 - 230 94 43
bilgi@yeniufuklaristanbul.org
Kayseri İletişim
Cumhuriyet Mah. Tennuri Sok.
(Tennuri Geçidi) Hüsrevoğlu Kardeşler
İş hanı. No: 20/3
Melikgazi - Kayseri
0 352- 221 30 60 3 hat
kayseriyeniufuklardernegi@gmail.com
Türkiye Yeni Ufuklar, T.C. yasalarına uygun olarak ya-
yınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf
ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
İmzalı yazılardaki ifadeler yazarlarına aittir.
4. 14 Dünya Kadınlar Günü
19 I. Uluslararası Selçuklu Sempozyumu 25 Tespihin Hikayesi
38 Özel Eğitim 40 Yöresel Lezzetler 42 Türk Dünyasının Kaderi
59 Seyyid Burhaneddin Muhakkik-i Tirmizi
71 Sağlık 77 2010 Almanak
5. YENİ UFUKLAR İLE
heyecanı ile yola çıktık.
YENİ UMUTLARA… Burs verdiğimiz öğrenci sayımızı
arttırmak, yardım ve destek
Değerli dostlarım,
faaliyetlerimizi çoğaltmak, eğitime
katkılarımızı arttırarak devam
Zamanın su gibi aktığı
etmek, bizi çok heyecanlandıran
günümüzde yanımıza kalan en
Yeni Ufuklar İlköğretim
değerli hazineler bugünlerimize
Okulu’muzu açmak 2011 yılındaki
taşıyabildiğimiz dostluklarımız
öncelikli hedeflerimizden.
değil mi?
Bu sayımızda yenilen kimliği
ile dergimizi sizlerin beğenisine
Derneğimizin bir önceki
sunduk. Dergimizin içerik
yönetiminde olan çok değerli
oluşumunda siz değerli
dostlarımızdan bayrağı devralarak
dostlarımızdan paylaşmak
yeni çalışma dönemine başladık.
isteyeceğiniz tüm bilgileri
İçimizde biriktirdiğimiz
bekliyoruz.
umutlarımızı, paylaşımcı
Derneğimizin değerli Genel Başkanı
ruhumuzu, kurulduğundan
Prof. Dr. Sn. Mustafa Argunşah
bu güne kadar derneğimiz ile
hocamız başta olmak üzere
paylaşmaya çalıştık.
dergimizin oluşumuna bilgisini,
emeğini, yüreğini katan tüm
Başkanlığını devralmamız
ekibimize teşekkür ederiz.
nedeni ile artık öncelikli
sorumluluğumuzda olan
Yeni Umutlara, Yeni Ufuklara hep
Yeni Ufuklar Derneği. Çok
yanımızda olan ve bizi destekleyen
değerli ekibimiz ve siz değerli
siz değerli dostlarımız ile yol
destekçilerimiz ile birlikte
almaktan gururluyuz…
derneğimizi yarınlara büyüterek
Sağlıklı Mutlu ve Başarılı bir yeni
taşımayı hedefliyoruz.
yıl dilerim.
2010 yılını ardımızda bırakırken
Sevgi ve Saygılarımla
yaşanmışlıklarımızdan elde
ettiğimiz kazanımlarımızı 2011
Av. Kemal ÖKKE
yılına taşımak kararındayız. Yeni
Yeni Ufuklar İstanbul Şube Başkanı
bir yıla doğru, yeni bir yönetim
4
7. DERNEĞİMİZDEN HABERLER
YENİ UFUKLAR
HIZ KESMİYOR
Prof. Dr. Mustafa Erkan, Vahdi Elbaşı, Zeki Sungur,
Kemal Yücel, Mustafa Altun, Ahmet Soysal, Osman
Kalpaklıoğlu, Nermin Budak, Kürşad Türkoğlu, Sema
Topuzoğlu, Dr. Necmettin Güzel, İsmail Duran, Bur-
han Alkan, H.Bekir Kuzucu, Eftal Emre, Selim Ekinci,
Azim Deniz vs.
Yemeğe başlarken katılımcılara hitaben kısa bir ko-
nuşma yapan Yeni Ufuklar Derneği Genel Başkanı
Mustafa Argunşah, “Derneğimizin kuruluş amacı
halkımıza hizmet etmektir. Halkın ihtiyaç duyduğu
konularda konferanslar, seminerler yapmak ve on-
ları aydınlatmaktır. Yardıma muhtaç üniversite öğ-
rencilerimize burs vermektir. Yoksul insanlarımızın
dar günlerinde yanlarında olmak, onların ihtiyaçla-
rını gidermektir. Kuruluşumuzdan beri bu doğrultu-
da birçok faaliyet yaptık. Bunları yapmaya devam
edeceğiz.”dedi. Argunşah ayrıca, dernek olarak
üyelerinin birbirlerini daha iyi tanımaları ve kaynaş-
manın sağlanması için ayda bir defa bu yemekleri
yapmak istediklerini, şimdiden birçok üyenin yemek
Yeni Ufuklar Derneği vermek için kendilerine teklifte bulunduğunu söyledi.
Genel Merkezi üyelerine Güzel bir gelenek başlattıklarını ifade eden Argun-
şah, ilk yemeği verme lütfunda bulunan Yeni Ufuklar
akşam yemeği verdi. Derneği yönetim kurulu üyesi ve Kayseri Kuyumcu-
lar Derneği Başkanı Ömer Gülsoy’a teşekkür ederek
Yemeğe Genel Merkez, sözlerini tamamladı.
Merkez Şube ve İstanbul Yemek sonrası Yeni Ufuklar Derneğinin faaliyetleri
hakkında üyeler arasında fikir alışverişi yapıldı. Der-
şubelerinden çok sayıda nek çatısı altında 2011 yılında yapılacak programlar
yönetici ve üye katıldı. hakkında üyelerin görüşleri alındı. Yeni Ufuklar Derne-
ğinin Onursal Başkanı İbrahim Sungur, “Yeni Ufuklar
Derneği kuruluşundan bugüne hiçbir zaman siyase-
Yeni Ufuklar Derneği Genel Merkez binasında te alet olmadı ve olmayacağının bilinmesi gerekir.
22.10.2010 tarihinde verilen yemekte üyeler bir ara- Siyaseti düşünenler varsa, birçok siyasi partiler var,
ya geldi. Yönetim Kurulu üyelerinden Ömer Gülsoy gitsinler, siyasetlerini parti çatısı altında yapsınlar. Her
tarafından verilen yemeğe Genel Başkan Prof. Dr. insanın kafasında bir siyasi düşünce bulunmakta. Bi-
Mustafa Argunşah, Merkez Şube Başkanı Prof. Dr. zim de bir siyasi düşüncemiz var, bunda bir mahzur
Kuddusi Erkılıç, İstanbul şube ikinci başkanı Nevin görmüyoruz. Derneğimiz her siyasi fikirden insanın
Özcan, İş adamı İbrahim Sungur, Vahit Kayrıcı ya- bulunduğu yerdir. Fakat burada siyaset yapmıyoruz,
nında çok sayıda iş adamı ve öğretim üyesi katıl- yapılmasını da istemiyoruz. Derneğimizde her görüş-
dı. Yemeğe katılanlardan bazılarının isimleri şöyle: ten üyemiz bulunmakta, bizimle birlikte İstiklal Marşı-
Ömer Gülsoy, Adnan Kenanoğlu, Gazeteciler Ce- nı okuyanlara kapımız her zaman açıktır.” dedi.
miyet Başkanı Veli Altınkaya, Necmettin Apaydın,
6
8. DERNEĞİMİZDEN HABERLER
BİLGİ YURDU gündemini belirledi. Birçok konferans, panel ger-
çekleştirdi ve bunlarda Türkiye’nin gündemiyle ilgili
konuşmalar yapıldı. Kayseri’deki aşevleri konusunda
DERNEĞİNDEN bilimsel bir araştırma yaptırdık. Bunu daha sonra ki-
tap olarak da yayımladık. Kayseri’de bir ilkti. Araştır-
macılarla halkımızı bir araya getirdiğimiz bir toplantı
YENİ UFUKLARA düzenledik. Sorun enine boyuna tartışıldı. Kayseri
basınında epey yer aldı. Bilindiği gibi her yıl Rama-
zan ayında binlerce yoksula iaşe dağıttık. Fakir fuka-
ZİYARET… ra halkımızın elinden tuttuk, onların her türlü ihtiyaç-
larını elimizden geldiğinde karşılamaya çalışıyoruz.
İstanbul şubemiz de benzer faaliyetler
yürütüyor. Ayrıca Türkiye Yeni Ufuklar
adıyla bir dergi yayımlıyoruz. Burada bir
yandan ülkemizdeki kültür, sanat, ede-
biyat faaliyetlerini yansıtmaya çalışıyor,
diğer yandan Kayseri’nin değerlerini
ülke gündemine taşıyoruz. Dergimiz çok
beğenilerek okunuyor.
Kayseri’nin önemli sivil toplum kuruluşla-
rından birisiyiz. Siyasi çalışma yapmıyo-
ruz. Vatanını, bayrağını ve Cumhuriyeti
seven herkese kapılarımız sonuna kadar
açık. Bu memleket meselelerine duyar-
sız olduğumuz anlamına gelmemeli.
Tabii ki biz de bu vatanda yaşıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her türlü sıkıntısı
bizi üzer, dertlendirir. Sorun gördüğü-
müz noktalarda yaptığımız toplantılarla
halkı aydınlatmaya çalışıyoruz. Bilindiği
Bilgi Yurdu Derneğinden gibi Sakaltutan köyünde bir ilkokul binası yaptırıyo-
ruz dernek olarak. Kısmet olursa 2011-2012 Eğitim-
yeni seçilen Yeni Ufuklar Öğretim yılı başında hizmete açacağız.
Dernek Yönetimine hayırlı Yeni Ufuklar Derneği Genel Başkanlığına seçilmem
dolayısıyla Kayseri’de birçok sivil toplum kuruluşu
olsun ziyareti. temsilcisi arayarak kutladılar. Kayseri’de gençlerin
kötü alışkanlıklardan kurtulması, Tür milletinin millî ve
Bilgi Yurdu Dernek Başkanı Mustafa Öztürk, Osman manevi değerleriyle donatılması için gecesini gün-
Sel, Yunus Emre Özkan, Mustafa Fatih Karababa, düzüne katarak çalışan, Bilgi Yurdu Derneği Başkanı
Mustafa Kılıçkaya’dan oluşan yönetim kurulu üye- hocam Mustafa Öztürk ve yönetim kurulu üyelerinin
leri, 18 Ekim 2010 tarihinde Yeni ufuklar Derneği bu nazik ziyaretleri dolayısıyla kendilerine teşekkür
Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Argunşah ile yöne- ederim. İnşallah ileride birlikte faaliyetler yapmak
tim kurulu üyeleri Adnan Kenanoğlu, Efdal Emre ve nasip olur.”
diğerlerine hayırlı olsun dediler. İki dernek başkanı
derneklerinin çalışmalarından söz ettiler. Bilgi Yurdu Derneği Başkanı Mustafa Öztürk de “Türk
Ocağı geleneğinden yola çıkarak Yeni Ufuklar Der-
Yeni Ufuklar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa neğine genel başkan olarak seçilen Prof. Dr. Mus-
Argunşah, kardeş gibi görülen Bilgi Yurdu’nun der- tafa Argunşah’a ve yönetime hayırlı olsuna geldik.
nek başkanı ve yönetiminin ziyaretlerinden dolayı Bilgi Yurdu olarak zaman zaman birbirimizin dernek
çok memnun olduklarını söyledi. faaliyetlerine katılmaktayız. Yeni Ufuklar Derneği ku-
ruluşundan beri yakından takip ettiğimiz, faaliyetle-
Başkan Argunşah konuşmasını şöyle sürdürdü: ”Yeni rini takdirle karşıladığımız başarılı çalışmalar yapıyor.
Ufuklar Derneği’nin yönetiminde değişiklik oldu.Ağus- Yeni yönetimin bu çalışmaları kaldığı yerden de-
tos ayında yapılan genel kurulda Dernek yönetim vam ettireceği inancını taşımaktayız. Değerli dos-
kurulu üyeleri ve onursal başkanımız İbrahim Sungur tum Prof. Dr. Mustafa Argunşah ve yeni yönetime
beyefendi şahsımızı başkan olarak görmek istedi- başarılar diliyorum.”dedi.
ler. 2002 yılındaki kuruluşundan beri Dernek’te çe- Bu konuşmalardan sonra Türk dünyası ve Türkiye’nin
şitli görevlerde bulundum. O yıldan beri Kayseri’de çeşitli sorunları üzerinde sohbete devam edildi.
çok güzel faaliyetler yaptı. Zaman zaman Kayseri
7
9. DERNEĞİMİZDEN HABERLER
YENİ UFUKLAR YEMEKTE BULUŞTU
Yeni Ufuklar Kültür ve Sosyal mayı amaçlıyoruz. Bu yemekleri ikram edenler
Türk misafirperverliğinin iyi bir örneğini veriyorlar.
Yardımlaşma Dayanışma Saygıdeğer üyelerimiz şehrimizin üst düzeyde,
Derneği üyeleri, 1O Aralık 2010 tanınmış simaları, iş adamlarıdır. Bunların yoğun
iş temposu sonrası dernek çatısı altında on beş
Cuma günü akşam bakım günde bir, ayda bir toplanarak birbirleriyle gö-
ve onarımı yapılan dernek rüşmeleri, samimi havada sohbetleri bizleri de
binasında düzenlenen akşam memnun ediyor. Burası ilim irfan akan bir pınar-
dır. Türk milletinin geleceğinin çok iyi yerde olma-
yemeğinde bir araya geldiler. sı için çaba sarf eden kültür hazinesinin olduğu
yerdir. Bu akan ilim pınarından katılımcı üyeleri-
Akşam yemeğini Yeni Ufuklar Derneğinin kuru- miz sohbetlerle birbirlerinden nasiplerini almak-
cusu Onursal Başkan İbrahim Sungur verdi. Yeni tadırlar” dedi.
Ufuklar Derneğinin salonunun genişletilip yeniden
dizayn edilmesini yerinde inceleyen işadamı İb- Yemeğe İstanbul’dan da katılanlar oldu. Dernek
rahim Sungur “Yapanların ellerine sağlık, güzel bir Onursal Başkanı İbrahim Sungur, İstanbul Şubesi
toplantı salonu olmuş.” dedi. Başkanı Av. Kemal Ökke, eski Çorum Milletvekili
Vahit Kayırıcı, Av. Orhan Çakıroğlu da katıldılar.
Yeni Ufuklar Derneğinin Genel Merkez Başkanı Yoğun bir ilginin olduğu yemeğe Kayseri’den
Prof. Dr. Mustafa Argunşah “Yeni Ufuklar Derne- katılan üyelerden bazıları şunlardır: Prof. Dr. Ab-
ği olarak ayda bir düzenlediğimiz yemekli top- dulkadir Yuvalı, Adnan Kenanoğlu, Necmettin
lantılarda bir araya gelip yaptığımız ve yapa- Apaydın, H.Bekir Kuzucu, Zeki Sungur, Ahmet
cağımız çalışmalar hakkında üyelerimize bilgi Soysal, Vahdi Elbaşı, Mustafa Öztürk, Veli Altınka-
vermekteyiz. Burada yemek bir vesile olmakla ya, Efdal Emre, Kemal Yücel, Şükrü Efe, Ali Rıza
birlikte üyelerimiz arasında birlik ve beraberliğimi- Sungur, Tural Pınarbaşı, Cemal Aslandağ, Vedat
zi sağlamayı, dayanışma ve yardımlaşmayı art- Şahin, Yüksel Taner, Mustafa Altun, İsmail Tanrıö-
8
10. DERNEĞİMİZDEN HABERLER
ver, Dr. Necmettin Güzel, Süleyman Kalpaklıoğ-
lu, Orhan Köksal, Şükrü Efe, Burhan Alkan, Memiş
Yanar, Erol Şahan, Hamdi Yüreğilli, Zeynel Temur,
Nurgül Özer, Sema Topuzoğlu, Kürşat Türkoğlu,
Selcen Erişen, Ali Kürtüncü, Mehmet Tek, İbrahim
Yılmaz, Duran Dirim, Habib Gülerik, Mehmet Yıl-
maz, şube yöneticileri ve üyeler.
Yemekten sonra İstanbul’dan katılan Avukat Or-
han Çakıroğlu Türkiye’nin ve Türk milliyetçiliğinin
sorunları üzerinde uzun bir sohbet yaptı. Ülkemi-
zin içinde bulunduğu sıkıntıları anlatan Çakıroğ-
lu, “gün Türk milliyetçilerinin birlik olma günüdür.”
dedi. Özellikle vatanını, milletini seven insanların
senlik benlik davasını bırakmalarını, bir araya
gelmelerini ve memleket meselelerinde etkin ol-
malarını, çözüm üretmelerini isteyen Çakıroğlu,
bölücü terörün ve destekçilerinin almış oldukla-
rı mesafenin Türk milliyetçilerini, vatanseverle-
ri ürküttüğünü, hızla tedbir alınmadığı takdirde
Türkiye’nin hızla bölünmeye doğru gittiğini belirtti.
Zaman zaman sert tartışmaların olduğu, farklı
çözüm önerilerinin ortaya atıldığı sohbette Ça-
kıroğlu, sorulan sorulara da cevap verdi. Sohbet
gecenin geç saatlerine kadar devam etti.
9
12. DERNEĞİMİZDEN HABERLER
YENİ UFUKLAR
KADIN KOMİSYONUNDAN KAHVALTI
Yeni Ufuklar Derneği Kadın
Komisyonu tarafından bursiyer
öğrenciler yararına Elit Düğün
Salonunda sabah kahvaltısı
verildi. Kahvaltıya çok sayıda
kadın üye ile erkek üyelerin
eşleri katıldı.
Yeni Ufuklar Derneği Kadın Komisyonunun düzen-
lediği sabah kahvaltısında konuşan Başkan Ner-
min Budak,Yeni Ufuklar Derneği’nin kuruluşundan ve bağımsızlığına sahip çıkan herkese eşit mesa-
bahsederek, 2002 yılında kurulan derneğin in- fede durmayı en önemli prensipleri kabul ettikle-
sanlara ön yargısız ve ayrımsız davranmayı ilke rini söyledi. Kahvaltıya katılanlara teşekkür eden
edindiğini belirtti. Atatürk’ün emaneti olan Cum- Budak, buradan elde ettikleri gelirle geçmiş yıl-
huriyetimize, sınırlarımıza ve bayrağımıza sahip larda olduğu gibi, Kadın Komisyonu olarak ihtiya-
çıkmayı ilke edindiklerini, ülkemizin bütünlüğüne cı olan öğrencilere burs vereceklerini ilave etti.
11
13. DERNEĞİMİZDEN HABERLER
İLGİSİZLİĞİN BÖYLESİ
Türk toplumunun millî meseleler karşısındaki duyarsız-
lığı ve ilgisizliği zaman zaman ülkemizin geleceğiyle
ilgili bizi endişelendiriyor, kaygılandırıyor. İlgi göster-
mesi, belki tepki vermesi gereken öyle olaylar, öyle
durumlar oluyor ki, duyarlı bir toplumun ayaklanma-
sı beklenirken bizim insanlarımızın kılı kıpırdamıyor.
Komşusu açken tok yatabiliyor, yerde yatan bir ya-
ralıyı görüp görmezlikten gelebiliyor, arabasıyla bir
yayaya çarpıp kaçabiliyor, şehitlerinin cenazelerini
uzaktan seyredebiliyor hatta bölücü terör karşısın-
da âdeta ‘bana değmeyen yılan bin yaşasın!’ tavrı
takınabiliyor. Biz eskiden böyle miydik? Hanlar, ker-
vansaraylar, tekkeler kuran, bütün dünyaya parmak
ısırtan inceliğimizle yurtsuz yuvasız kuşlara bile kuş
evleri yapan, köylerinde ‘konak evi’ bulundurup ge-
lip geçenleri konuk edip yediren içiren, atını eşeğini
doyuran biz değil miydik geçmişte?
Bunlara bakarak Türk toplumunda güzel şeylerin
de olmadığını düşünmemeliyiz. Hâlâ Somali’den
Endonezya’ya, Bosna’dan Filistin’e tırlar dolusu yar-
dım taşıyan, binlerce kurbanını orada yoksul in-
sanlara ulaştıran bizim milletimiz. Hâlâ şehirlerinde
aşevlerinde yüz binlerce insanın karnını doyuran bi-
zim insanımız. Peki yukarıda bahsettiğimiz duyarsız-
lık, ilgisizlik neden? Acaba toplumun bir kesimi çok
12
14. duyarlıyken büyük kesimi yalnız kendi içine kapan- lardı. Araştırma kitabı, bir taraftan piyasada satışa
mış, gününü gün etmeye, kendisinden başkasını sunulmuş, diğer taraftan iki bine adrese ulaştırılmıştı.
görmemeye mi çalışıyor? Bu bencil insanları biz mi Bunlar arasında kimler yoktu ki! Bütün illerin valileri,
yetiştirdik? rektörler, ticaret ve sanayi odaları, belediye baş-
Konumuza gelelim. Kayseri’de 2002’den beri hal- kanları, siyasi partiler, aydınlar, gazeteciler, köşe ya-
kımız için güzel faaliyetler yapan Yeni Ufuklar Kültür zarları, dernek yöneticileri vb.
ve Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Derneği olarak Bu çalışmayı iki bin adrese gönderirken Türkiye’de
2004 yılında bir grup sosyologa “Türk Kültüründe gittikçe yaygınlaşan aşevleri gerçeği üzerine Kay-
Aşevleri, Kayseri Örneği” adıyla bir araştırma yap- seri merkezli yapılan bilimsel bir araştırmanın ilgi çe-
tırmaya başlamıştık. Prof. Dr. Orhan Kılıç, Prof. Dr. Y. keceğini, yankı uyandıracağını, birçok gazeteci ve
Cemalettin Çopuroğlu, Yard. Doç. Dr. Bahadır Kök- yazar tarafından konunun ele alınıp tartışılacağını
salan ve Yard. Doç. Dr. Kasım Karaman’dan oluşan ve daha geniş kitlelerle paylaşılacağını umuyorduk.
çalışma grubu Kayseri’de önemli bir görevi icra Heyhat, iki bin kişiye gönderdiğimiz kitapla ilgili bu
eden aşevleri üzerine araştırma, gözlem, anket ve zevattan bir cümle eden olmadı. İnsan, en azın-
değerlendirmelere dayanan bir araştırma ortaya dan kendisine ücretsiz olarak gönderilen bilimsel bir
koydular. Bu araştırmanın çok ilginç sonuçları vardır. eser için telefonla, telefon veya internet mesajıyla,
Mesela, kimi yoksul ailelerin beş yıldan daha uzun mektupla bir teşekkür bile etmez mi?! Maalesef yal-
süredir aşevlerinden yemek aldıkları, bunun da nız ve yalnız bir kişiden kitabı aldıklarını ve teşekkür
ettiklerini bildiren cevap alındı. Ça-
nakkale Sanayi ve Ticaret Odası
Yönetim Kurulu Başkanı İlhami
Tezcan Bey’in duyarlılığına teşek-
kür ediyoruz.
Ne diyelim! Bir tarafta memleketi
için gecesini gündüzüne katarak
faydalı şeyler üretmeye çalışan
fedakâr insanlar, diğer tarafta ken-
dilerine ücretsiz olarak gelen kitap
için teşekkür etmeyi bile çok gö-
renler. Türk insanı bu kadar vefasız,
duyarsız ve ilgisiz olmamalı. Yaptı-
ğımız hatalar için özür dilemeyi bil-
mek ne kadar erdemse iyilikler için
teşekkür etmek de erdemdir. Bu
güzel duygumuzu yitirmemeliyiz.
Kendilerine bir harf öğretenin kölesi
olan büyüklerimizi sadece hayırla
yâd etmek yetmez, onların yaptık-
olumsuz bir sonuç olarak ‘kronik yoksulluk’u doğur- larını yapmak, söylediklerine uymak da erdemdir.
duğu, bu insanların içinde bulundukları durumdan Unutmayalım.
kurtulmak için bir çaba göstermedikleri, çalışmaya-
rak yoksulluğu benimsedikleri, böylece toplumda YENİ UFUKLAR DERNEĞİ
“yoksulluk kültürü”nün oluştuğu vb. sonuçları ortaya
koymuştur. Bu araştırmadan, Kayseri’de aşevlerine
yardım eden insanların toplumun çok küçük bir ke- Tebrik ve Taziye Köşesi:
simini oluşturduğunu, yani yardımın geniş kitlelerce
Acı kaybımız
yapılmadığını da öğreniyoruz. Bu sonuçlar aşevleri-
Derneğimizin Yönetiminden Ali KÜRTÜNCÜ’nün
ni açanları, buralara yardım edenleri ve yöneticile-
annesi Sulhiye KÜRTÜNCÜ’yü 24 ARALIK
rimizi biraz düşündürmelidir.
2010’da kaybetmenin derin acısını
Yapılan araştırma Prof. Dr. Ahmet’in Buran’ın editörlü-
paylaşıyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet,
ğünde Yeni Ufuklar Derneği’nin ilk kitabı olarak Mayıs
yakınlarına ise başsağlığı dileriz.
2010’da İstanbul’da basılmış, daha sonra 14 Ma-
yıs tarihinde Kayseri Kadir Has Kongre Merkezi’nde Hoşgeldin Efsa
dernek tarafından geniş katılımlı bir toplantıyla ka- Derneğimizin Yönetiminden İsmail-Derya
muoyuna duyurulmuştu. “Tarihî ve Sosyal Boyutuy- Duran çiftinin, 05.11.2010 tarihinde Efsa
la Kayseri’de Aşevleri” konulu panelde, araştırmayı isimli kızları dünya’ya gelmiştir. Sevgili Efsa
yapan bilim adamları tecrübelerini ve elde edilen aramıza hoşgeldin.
sonuçları açıklamışlar, sorulan soruları cevaplamış-
13
15. 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü
(Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal
1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı’nı Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857
ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler
16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ı tüm anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” (Internatio-
kadınlar için Dünya Kadınlar Günü nal Women’s Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması
olarak kutlanmasını kararlaştırdı. önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihler-
de fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart
Tarihçe olarak saptanışı 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3.
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşti. Birinci ve
dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması
fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldır- yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda
ması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan Amerika Birleşik Devletleri’nde de anılmaya başlanmasıyla
yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler
kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Ka-
İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. dınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler’in
sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır.
kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında
Kaynak: www.wikipedia.org
14
16. edilmesi) ya da erkek
kardeşleri ve baba-
larıyla eşit derecede
gıda ve tıbbi olanak-
lara ulaşamamışlar-
dır.
* Fuhuşa zorlanan ya
da bunun için satılan
kadınların sayısı yılda
700.000 ila 4.000.000
arasındadır. Cinsel
kölelik düzeninden
elde edilen kazanç-
lar yılda tahminen on
iki milyar dolardır.
* Küresel olarak, on
beş ila kırk beş yaş
arası kadınlar, kanser,
sıtma, trafik kazaları
ve savaşlardan daha
ziyade, erkek şiddeti-
nin sonucu hayatını
kaybetmekte veya
sakatlanmaktadır.
* En az üç kadından
biri dövülmüş, cinsel
ilişkiye zorlanmış ya
da hayatı boyunca
başka türlü suiistimal
edilmiştir (tecavüz,
kötü davranış vb.).
Genellikle, suiistimal
Türkiye’de 8 Mart Kadınlar Günü eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kim-
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılın- sedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf
da “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlan- ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suistimal
dı. 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa şeklidir.
taşındı. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programın-
dan Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türki- * Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda iki milyondan faz-
ye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri la kız çocuğunun genital organlarına hasar verilmektedir
Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama (kadın sünneti). Bu sayı, 15 saniyede bir kız çocuğudur.
yapılmadı. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri
tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya başlandı. * Sistematik tecavüz yeryüzündeki birçok çatışmalarda
bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda soykırımı
İstastikî veriler: (1994) esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze
Kadına karşı şiddet ve 2007 itibarıyla dünya geneli verileri uğradığı tahmin edilmektedir.
şöyledir:
* Araştırmalar, kadına karşı şiddet ile HIV virüsü arasında
* Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az yükselen bağlantıyı göstermekte ve HIV bulaşmış kadın-
cezalandırılan suçtur. ların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurban-
* Tahminlere göre 113 ila 200 milyon arasında kadın de- larının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu
mografik olarak “kayıp” (yok) görünmektedir. Ya doğar ortaya koymaktadır.
doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih
15
17. Başöğretmen Atatürk ve
Öğretmenler Günü
E skiden öğretmene muallim, öğretmen yetiştiren okula da Başöğretmenliği sanını verdi. 24 Kasım Atatürk’ün Millet Mek-
“Muallim Mektebi” denirdi. Ülkemizde öğretmen okulu ilk kez tepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.
16 Mart 1848’de açıldı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Öğrencileri, öğretmenleri, okulu çok seven Atatürk yurt gezi-
eğitime ve öğretime önem verilmiyordu. Az sayıda okul vardı, lerinde okullara uğrardı. Sınıflara girer, sıralara oturur, ders din-
cumhuriyetin ilanıyla birlikte yurdumuzun her yanına yeni yeni lerdi. Öğrencilere sorular sorardı. Öğretmenlerle konuşur, her
okullar açıldı. Okul çağında olanlar bu okullarda okumaya yerde öğretmenliğin üstün bir meslek olduğunu anlatırdı.
başladı. Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda nasıl canla
Atatürk, eğitimin, öğretimin yayılmasından, yaygınlaşmasın- başla çalıştıklarını yakından izlemiştir. Yurdumuzun düşman ta-
dan yanaydı. 1928 yılında Arap harflerinin kaldırılıp yerine bu- rafından paylaşıldığı sırada öğretmenler Öğüt Kurulları oluştu-
gün kullanmakta olduğumuz Türk harflerinin kabulü tüm yurtta rarak halka ulusal bağımsızlık, Ulusal Kurtuluş Savaşı düşünce-
sevinç yarattı. Halkın yeni harfleri kısa sürede öğrenip daha lerini yayıyordu. Öğüt Kurulları dışında öğretmenler 14 eğitim
çok yurttaşın okur - yazar olmasını sağlamak amacıyla yoğun kuruluşu ile birlikte Millî Kongre Cephesini kurdular. Millî Kongre
bir çalışma başladı. Okuma - yazmayı yaygınlaştırmak için Cephesi, düşmanların İzmir’i işgal ettikleri günlerde Sultanah-
okul çağı dışındaki yurttaşlara okuma - yazma öğreten okullar met Mitingi’ni hazırladı. Bu mitingin konuşmacılarından çoğu
açıldı. Bunlara “Millet Mektepleri” adı verildi. öğretmenlerdi.
Atatürk, Ulus Okulları dediğimiz Millet Mektepleri’nde yazı Başöğretmen Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda
tahtasının başına geçerek dersler verdi. Bakanlar kurulu gösterdikleri etkinliği hep övmüştür. Atatürk yeni Türkiye’nin ya-
11.11.1928 günü yaptığı toplantıda Ata’ya Millet Mektepleri ratılmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğü inancın-
Kaynak: www.basogretmen.com
16
18. daydı. Çağdaş bir ulus olmamız için eğitimin yaygınlaşması den istiyor ve diliyorum.
gereğine inanıyordu. Bu nedenle Atatürk “Ulusları kurtaracak Muallime Hanımlar, Muallim Beyler,
olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” sözleriyle öğretmene yurdu ve ulusu kurtarmak isteyenler için yurtseverlik, iyi niyet,
verdiği önemi ve duyduğu saygıyı en güzel biçimde belirt- özveri çok gerekli niteliklerdir. Nedir ki bir toplumdaki hastalığı
miştir. Atatürk’ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında, görmek, onu iyileştirmek, toplumu çağımızın isteklerine uygun
24 Kasımın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması ka- olarak yükseltmek için bu nitelikler yetmez, bu niteliklerin ya-
rarlaştırıldı. nında bilim ve teknik gereklidir. Bilim ve teknikle ilgili çalışmalar
Öğretmenler gününde öğretmenin toplum içindeki yeri, de- başladığı ve geliştirildiği yerse, okuldur. Bunun için okul gerekli-
ğeri belirtilir. Öğretmen sorunları dile getirilir. Öğretmenler gü- dir. Okul adını, hep birlikte, büyük saygı ile analım… (dinleyici-
nünde; eğitime, öğretime hizmet etmiş, saygınlık kazanmış ler, bir ağızdan “okul!… diye bağırdılar).
Okul, genç beyinlere, insanlığa saygıyı, ulus
ve yurt sevgisini, bağımsızlık onurunu öğretir.
“Bayanlar, Baylar! Bağımsızlık tehlikeye düşünce, onu kurtar-
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve mak için tutulması uygun olan en doğru yolu
belletir. Yurt ve ulusu kurtarmaya çalışanların
sizin ordularınızın zaferi için, yalnız ayrıca, işlerinde birer namuslu uzman ve
ortam hazırladı” birer çalışkan bilgin olmaları gereklidir. Bunu
sağlayan okuldur. Ancak bu yolla, girişilecek
öğretmenler anılır. Gençlerin yetişmesindeki katkıları anlatılır. her türlü işin usa uygun sonuçlara ulaştırılması gerçekleşmiş
Mesleğe yeni giren öğretmenler 24 Kasımda Öğretmen Andı olur.
içerek göreve başlarlar. Bayanlar, Baylar!
Öğretmen; yapıcı ve yaratıcıdır. İnsan haklarına saygılıdır. Yurdumuz içinde uygarlıkla ilgili düşüncelerin, çağdaş ilerle-
Öğretmen özverili, çevreye güven ve inanç veren, içi insan melerin, bir an bile yitirilmeden, yayılması ve gelişmesi gerektir.
sevgisiyle dolu bir kişidir. Atatürk; “Öğretmenler, yeni nesil sizin Bunun içindir ki bilimle, teknikle uğraşanların bu alanlarda ça-
eseriniz olacaktır.” demekle öğretmene yüklediği sorumluluğu lışmayı, birer namus borcu bilmeleri gerekir.
ve değeri anlatmıştır. Öğretmenler sevgi dağıtır. İçimizi ay-
dınlatır. Bizi doğruya yöneltir. Bilgili kişiler olmamız için çaba
gösterir. Dünyayı tanıtır. Öğretmen her alanda yeniliği, yeni-
leşmeyi savunur. Gerçekleri anlatır. Beceri ve yeteneklerimizin
gelişmesine yardımcı olur. Kısaca analar doğurur, öğretmen-
ler yetiştirir.
Bir milletin millî, ahlaki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet
bakımından kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çalışma-
larına bağlıdır. Millî birlik ve beraberliğimizin teminatı öğret-
menlerdir.
Bizleri ham bir madde olarak ele alan öğretmenler, üzerimiz-
de titiz, dikkatli ve sabırlı çalışmalar yaparak bizi şekillendirirler.
Duygularımıza, ruhumuza, fikirlerimize ve hayata bakışımıza
en güzel desenleri verirler.
Bize doğruyu, güzeli, iyiyi, mertliği, millî duyguları ve Atatürk
ilkelerine bağlılığı öğreten öğretmenlerimizdir. Biz onların ese- Öğretmenlerimiz, şairlerimiz, edebiyatçılarımız, yazarlarımız,
riyiz. Sıhhatini, nefesini, enerjisini, gençlik yıllarının hepsini bizim durup dinlenmeden, ulusa bu acı günleri ve onun gerçek
için harcar. nedenlerini açık ve kesin olarak yazacaklar, anlatacaklar, bu
kara günlerin dönmemesi için, yeryüzünde uygar ve çağdaş
İSTANBUL’DAN BURSA’YA GELEN ÖĞRETMENLERE YAPTI- bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak
zorunda olduğumuzu hatırlatacaklardır.
ĞI KONUŞMA Bayanlar, Baylar! Acı da olsa söyleyelim ki, biz üç buçuk yıl
“İstanbul’dan geliyorsunuz. Hoş geldiniz. İstanbul’un feyiz öncesine değin, bir “topluluk “ olarak yaşıyorduk. Bizi istedikleri
meşalelerinin temsilcileri olan yüce topluluğunuz karşısında gibi yönetiyorlardı. Dünya, bizi, yöneticilerimize göre tanıyor-
duyduğum sevinç sonsuzdur. Yüreklerinizdeki duyguları, ka- du. Üç buçuk yıldır, tam bir ulus olarak yaşıyoruz. Bunun elle
falarınızdaki düşünceleri doğrudan doğruya gözlerinizde ve tutulur, gözle görülür kanıtı, hükümetimizin biçimi, hükümetimi-
alınlarınızda okumak, benim için olağanüstü bir mutluluktur. zin niteliğidir ki kanun onu Büyük Millet Meclisi diye adlandırdı.
Bu anda karşınızdaki en içten duygumu, izninizle söyleyeyim: Bütün dünya, bir an bile şüphe etmesin ki, Türkiye Devleti’nin
İsterdim ki çocuk olayım, genç olayım, sizin nur saçan sınıfla- biricik ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak, Türkiye Büyük Millet
rınızda bulunayım. Sizden feyiz alayım. Siz beni yetiştiresiniz. Meclisidir. Bayağı çıkarlarını ve kendi güvenliklerini sağlamak
O zaman ulusum için daha yararlı olurdum. Ne yazık ki elde için, ulus ve yurdun bağımsızlığını düşmanların eline bırakmak-
edilemeyecek bir istek karşısında bulunuyoruz. Bunun yerine ta bir sakınca görmeyen, bağımsızlığımıza son veren koşullara
sizden başka bir istekte bulunacağım: Bu günün çocuklarını kapsayan Sevr Antlaşması’nı onayan yöneticilerin, sultanların,
yetiştiriniz. Onları yurda, ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu siz- padişahların öykülerini, bu zorbaların yasa dışı davranışlarını
17
19. Türk ulusu, artık, ancak ve yalnız tarihte okur. Biz iki ordudan birincisine, vatan çiğnemeye gelen düşman
Bayanlar, Baylar! karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, bütün
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört
için, yalnız ortam hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız, sene önce düştüğü büyük felaketten sonra, yoktan var olan
yaşatacaksınız ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız. Ben ve bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı kutsal vatan
sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla,
karşılaşacağınız engelleri kıracağız. Son bir söz: Sizin, seçkin birişimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş de-
topluluk olarak Bursa’ya gelmeniz, yalnız Bursa’yı değil, bütün ğildir.
Anadolu’daki kardeşlerinizi sevindirdi. İstanbul’dan getirdiğiniz Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanların-
selamları, bütün ulusa duyuracağız. Ben de sizden rica edece- da ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü
ğim ki, oradaki kardeşlerimize selamlarımızı iletiniz. İstanbul’un sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci
alın yazısı, İstanbul’da yaşayan gerçek Türklerin gönüllerinde ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük
ve duygularında yaşattıkları dileğe uygun olarak çizilecektir.” kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyor-
Bursa, 27 Ekim 1922 sak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare
şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz,
nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak
zorunluluğunda bulunduğumuzu
inkâr edemeyiz.
Eski idarelerin en büyük kötülüklerin-
den biri de irfan ordusuna layık ol-
duğu önemi vermemeleridir. Eğer
önem verilseydi, geleceği emanet
ettiğimiz sizlere, gelecek kadar güve-
nilir bir mevki verilmesi gerekirdi. He-
nüz üç dört senelik hayata sahip olan
millî idaremizde irfan ordusu ile layık
olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat
buradaki mecburiyeti milletin mü-
nevverleri olan sizler elbette ki daha
iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetimizi
yalnız cephede toplamaya mecbur
olduğumuz bu kısa süre içinde tabia-
tıyla irfan ordusuyla gereğince meş-
gul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk’a
şükürler olsun ki düşman karşısındaki
aziz ordumuz için harcadığımız bütün
“Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça emekler mutlu sonucunu verdi.
Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı
savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için
elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar çalışacak ve birincide olduğu gibi bu
ikinci ordudan dahi emeklerimizin, fa-
vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür” aliyetlerimizin mutlu ve başarılı sonuç-
larını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.
ATATÜRK’ÜN KÜTAHYA LİSESİ’NDE ÖĞRETMENLERE Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik
YAPTIĞI KONUŞMA ve alakayı belirtmek için şunu da ifade edeyim, kıymetli bir
“Muallime hanımlar ve muallim efendiler, bu irfan yuvası altın- eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir deniliyor. Hakika-
da hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan ten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti
çok memnunum. ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kuman-
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutlulu- da heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle
ğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı
kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun
irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir. ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat
Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir di- etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir
ğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında
ordunun ikisi de hayatidir. da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ortaya koyacağınıza eminim.
ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum.”
sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten
bir orduya mensupsunuz. (KÜTAHYA LİSESİ - 24 MART 1923)
18
20. I. ULUSLARARASI
SELÇUKLU SEMPOZYUMU
27-30 Eylül 2010 tarihleri arasında Erciyes Üniversitesinde
I. Uluslararası Selçuklu Sempozyumu yapıldı.
Yeni Ufuklar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Argunşah sempozyumla ilgili olarak
düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Abdulkadir Yuvalı ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: 27-30 Eylül 2010 tarihleri ara-
sında Erciyes Üniversitesinde I. Uluslararası Selçuklu
Sempozyumu’nu gerçekleştirdiniz? Özellikle Selçuk-
lu coğrafyası üzerinde kurulan birçok ülkeden bilim
insanları katılarak bildiriler sundular. Bu sempozyumu
yapma fikri nasıl doğdu? Hedeflerinize ulaştınız mı?
Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Efendim, sözlerime şahsınız-
da Türkiye Yeni Ufuklar Dergisi okurlarıyla Yeni Ufuklar Derneği
mensuplarına teşekkür ederek başlamak istiyorum. Buyur-
duğunuz gibi anılan tarihler arasında 28 ülkeden 340 bilim
adamının tebliğli olarak katılımıyla görkemli bir sempozyum
gerçekleştirdik. Sempozyum düşüncesi, 2003 yılında Ahmet
Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinde Rektör Vekili ola-
rak görev yaptığımız döneme kadar uzanmaktadır.
İzniniz olursa bu düşüncenin doğuşunda etkili olan bir toplantı
hakkında bilgi vermek istiyorum. Kazakistan Cumhuriyeti’nin
etmişlerdi. Sayın Devlet Başkanı’nın Türkistan’daki programına
Saygıdeğer Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev, Türk dün-
üniversitemiz adına ben katılmıştım. Programa alınmış olan
yasının manevi başkenti olarak bilinen Türkistan şehrini ziyaret
konulardan birisi de Türkiye Diyanet Vakfı’nın Türkistan şehrinde
19
21. Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Sempoz-
yumu, Erciyes Üniversitesi Türk Dünyası Araş-
tırmaları Merkezi olarak gündeme getirdik.
Üniversitemiz Rektörü Sayın Prof. Dr. Bedrettin
Keleştemur ile Rektör Yardımcısı Sayın Prof.
Dr. Metin Hülagü beyler bütün imkânları ile
destek oldular, bu vesile ile kendilerine te-
şekkür ediyorum. Kayseri Valisi Sayın Mevlüt
Bilici ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başka-
nı Sayın Mehmet Özhaseki destek verdiler.
Onur, Düzenleme ve Bilim Kurulu Üyeleri ile
birçok öğretim üyesi, araştırma görevlisi ve
öğrencilerim de çalışmalarımıza yardımcı
oldular.
Sempozyuma ülkemizde bu alanın uzmanı,
bir bakıma duayen hocalarımız da katıldılar.
Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Prof. Dr. Reşat Genç,
Prof. Dr. Tuncer Baykara, Prof. Dr. Bahaeddin
Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Yediyıldız ve Prof. Dr. Kâzım Yaşar Kopraman bunlardan birka-
Nazarbayev: “Türkiyeli Kardeşim! çıdır.
Sempozyum ile ilgili olarak TRT 2, TRT Türk, TRT Avaz ve Cihan
Osmanlı sizin, Selçuklu hepimizin, bu Haber Ajansı canlı yayın yaptılar. Bunlara bağlı olarak ulusal ve
yerde yapılacak olan cami Selçuklu yerel basında gerekli ilgiyi gördüğüne inanıyorum.
tarzında olacaktır” TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Hangi ülkeden katılım oldu?
Bunların hepsi Selçuklu tarihçisi miydi? Hangi konu-
yapacağı cami projesi idi. Sayın Devlet Başkanı’na üç dosya larda tebliğler sunuldu ve bunlar tatmin edici miydi?
takdim edilmişti. Bunlardan birincisi Pakistanlı mimarların pro- Selçuklu tarihiyle ilgili çalışmalara yeni bir soluk al-
jesi idi. Nazarbayev, bu dosyayı açmış ve hemen kapatmıştı. dırdı mı?
Bunun modern bir cami projesi olduğunu sonra öğrenmiştik.
Türkiye’den gelmiş olan cami projesi hakkında dönemin Al- Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Türkiye dışından 27 ülkeden
matı Din İşleri Müşaviri Mehmet Bey bilgi verdi. Nazarbayev’in delege katıldı. Bunlar, ABD, Azerbaycan, Başkurtistan, Ceza-
Kazak Türkçesi ile verilmiş olan bilgileri dikkatle dinledikten son- yir, Dağistan, Ermenistan, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, Irak,
ra; “Türkiyeli Kardeşim! Osmanlı sizin, Selçuklu hepimizin, bu İran, İsrail, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
yerde yapılacak olan cami Selçuklu tarzında olacaktır. Türki- Lübnan, Mısır, Özbekistan, Pakistan, Suriye, Suudi Arabistan, Ta-
yeli kardeşlerim projeyi hazırlayacaklar, ben gördükten sonra cikistan, Tunus, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Yemen’dir.
başlanılsın. Ancak minarelerin yüksekliği kırk metreden yüksek Tebliğler Türkçe, İngilizce, Arapça, Rusça ve Farsça olarak su-
olmayacak.” (Türkistan’da hiçbir binanın yüksekliği kırk metre- nuldu. Türkçe dışındaki dillerde sunulan tebliğler Türkçe olarak
den yüksek değildir. Çünkü Ahmet Yesevi Hazretleri’nin maka- projeksiyon makinesi ile dinleyicilere aktarıldı. Aynı anda altı
mının kubbe yüksekliği kırk metredir). ayrı salonda sunulduğu için tebliğlerin içeriği hakkında bilgi
Bu sözler benim zihnimi altüst etmeye yetmişti. Sovyetler vermem mümkün değil, almış olduğum mesajlar ise son de-
Birliği’nde Prezidyum’da 3. sıradaki bu insan bir cami projesi ile rece olumlu. Selçuklu tarihi konusunda yeni bir soluk olduğunu
meşgul olabiliyor. Türk insanının Ahmet Yesevi’nin makamına düşünüyorum.
göstermiş olduğu saygıyı Arap kardeşlerimizin Kâbe için niçin I. Uluslararası Selçuklu Sempozyumu’na, tarihteki Selçuklu coğ-
göstermediklerini anlamak mümkün değil. rafyasında bugünkü mevcut ülkelerin bilim adamları davet
Sempozyum düşüncemi aylar öncesi birçok meslektaşımla edilmişlerdir. Sempozyumda üzerinde durmaya çalıştığımız
paylaştım. Bunların büyük bölümü bize bunun bir hayal oldu- bir diğer konu da katılımcıların neredeyse tamamının ilk defa
ğunu, zira Kafkas, İslâm ve Türk dünyasında bu konuda çok Türkiye’ye gelmiş olmalarıdır. Özellikle Türk Cumhuriyetlerinden
sayıda çalışmanın yapıldığını, Türkiye’de böyle bir toplantı ülkemize değişik zamanlarda davet edilmekte olan insanla-
yapmanın gereksiz olduğunu söylediler. Bu ve benzeri düşün- rın aynı şahsiyetler olması gibi bir yanlış sürekli gündemdedir.
celerin de tesiriyle “acaba söz konusu ülkelerden katılım ola- Oysa biz bu sempozyuma tarihî Selçuklu coğrafyasının sahibi
cak mı?” sorusunu zaman zaman kendime sorduğum anlar olan ülkelerden Bilimler Akademileri veya Tarih-Sanat Enstitüleri
olmuştur. Bize göre sempozyum hedefine ulaşmış, hatta aş- aracılığıyla bilim insanlarını davet etmiş olduğumuz için diğer
mıştır, diye düşünüyorum. toplantılardan bu yönüyle de farklı oldu.
Sempozyumda tebliğler konularına göre Selçuklu tarihi, Sel-
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Bu sempozyum nasıl gerçek- çuklu kültür-medeniyeti ve Selçuklu dönemi bilim-düşünce
leşti? Kimler destekledi? Kimler katıldı? Bilim çevrele- hayatı olarak üç ayrı bölümde tasnif edilebilir. Bildirilerin bilim-
rinden, mahalli ve ulusal basından beklediğiniz ilgiyi
sel değerlerini şimdi değerlendirmem mümkün değil, çünkü
gördü mü?
20
22. hepsini dinleyemedim. Yayımlandıklarında bilim camiası ge- mekânıdır. Selçuklu dönemi hakkında Anadolu’daki Selçuklu
rekli değerlendirmeyi yapacaktır. Selçuklu tarihiyle ilgili birçok eserleri dönemin şahitleridir. Aynı şekilde yukarıda adını vermiş
yeni konu gündeme geldi ve tartışmaya açıldı. olduğumuz büyük coğrafyadaki ülkeler de aşağı yukarı Ana-
dolu gibi düşünülebilir. Günümüzde Selçuklu coğrafyasında
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Sempozyumda sunulan bildi- 26 siyasi teşekkül bulunmakta.
riler kitap olarak yayımlanacak mı? Bir de sempoz-
yumun birinci olduğu belirtildiğine göre, ikincisi ne- TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Selçuklu Devleti bugünkü
rede yapılacak, bu konuda bir karar verildi mi? Türk dünyası için ne anlam ifade ediyor? Osman-
lının sınırları bulunduğumuz coğrafyadan Arap
Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Sempozyumda sunulmuş Yarımadası’na, Kuzey Afrika’ya ve Avrupa’ya doğ-
olan tebliğler özetleriyle birlikte Türk Tarih Kurumu tarafından ru genişlerken Selçuklu Devleti’nin sınırları doğuya
yayımlanacak. Sanıyorum, bunlar 4-5 cilt hacminde olur. doğru uzanmaktaydı. Bugünkü Özbekistan, Türkme-
nistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye sınırları içeri-
Sempozyumun dönüşümlü olarak söz konusu ülkelerde bir yıl
sinde Selçuklulardan kalan çok sayıda tarihî eser
arayla yapılması yönündeki teklifimiz değerlendirme oturu- var. Bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Durumları
munda gündeme getirilmiş, teklif olumlu karşılanmış ve ikinci- nasıl? Bakım ve onarımları yapılıyor mu?
sinin İran veya Azerbaycan’da yapılması yönünde çalışmalar
başlatılmıştır. Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Selçuklu Devleti bugünkü
Türk dünyası için tarih, kültür ve din coğrafyası olması yönü ile
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Büyük Selçuklu Devleti
Anadolu’dan başlayarak Türkistan’a kadar uzayan
ortak payda konumundadır. Bu konuda özellikle Türkmenis-
tan, Özbekistan ve Azerbaycan, İran, Irak
ve Suriye gibi ülkelerin hemen hepsinde
Selçuklu tarih ve kültür olarak canlı örnek-
leri ile yaşamaktadır. Nitekim tarihî Selçuklu
coğrafyasındaki 26 ülkenin bilim-düşünce
adamlarının kendi yol giderlerini ödemek
suretiyle Kayseri’de bir araya gelmiş ol-
maları görüşümüzü doğrulamaktadır. Türk
cumhuriyetlerindeki Selçuklu eserleri büyük
ölçüde bakım ve onarım görmüştür. Hatta
bu ülkelerin tarihî ve turistik mekânları olarak
gösterilmektedir.
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Anadolu’nun
kapıları Türklere Selçuklular zama-
nında açıldı. Büyük Selçuklu hüküm-
darı Sultan Alparslan Anadolu’yu fet-
hetmedeki amacı neydi? Başka bir
ifadeyle 11. yüzyılda Anadolu Türk
büyük bir coğrafyaya hâkimdi. Bu büyük coğrafya- dünyası için ne gibi bir önem taşıyordu?
da Selçukluların hem dünya hem de Türk medeni-
yetine ne gibi katkıları olmuştur? O dönemdeki tarihî Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Sultan Alparslan’ın harekâtı
durumu değerlendirir misiniz? kendisinden önceki Selçuklu sultanları hatta Emevi ve Abbasi-
ler dönemindeki Anadolu akınlarından farklı bir özelliğe sahip-
Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Selçuklu Devleti, Türkistan, tir. Emevi ve Abbasiler döneminde yaklaşık olarak üç asır bo-
Ortadoğu, Kafkasya ve Anadolu’yu içine alan yaklaşık on mil- yunca, Hz. Peygamber’in İstanbul ile ilgili müjdesine nail olma
yon kilometre kare büyüklüğündeki topraklar üzerinde 350 yıl uğruna, Anadolu’ya gazalar yapılmıştır. Söz konusu dönemle
hüküm sürmüştür. Selçuklu Devleti yanında Türkiye Selçukluları, ilgili olarak yapılmış akınlar Battal Gazi Destanı ile destanlaştırıl-
Azerbaycan, Suriye-Filistin, Irak ve Horasan Selçukluları adıyla mıştır. Ancak gerek Anadolu’nun jeopolitik konumu ve gerekse
bilinen Selçuklu devletleri de aynı ve daha sonraki yıllarda tarih söz konusu devletlerin uygulamış olduğu stratejilere bağlı ola-
sahnesinde olmuşlardır. rak Anadolu o dönemde fethedilememiştir.
Selçuklular bizim için Türk-İslâm medeniyetini kurumsal mana-
da yapılandırmış olmaları bakımından önemlidir. Zira Selçuk- “Türkler, “Kızılelmayı” hep batı yönünde
lular öncesinde başta eğitim olmak üzere birçok hizmetler
doğrudan şahıstan şahısa yönelikti. Varlıklı ailelerin çocukları aramıştır. Bu durumu Anadolu’nun
hocalardan ders alabilirlerdi. Selçuklular bu hizmeti medrese- fethinden sonra Balkanlar ve Avrupa’da
ler aracılığıyla kurumsallaştırmışlar ve halka yaymışlardır.
Selçuklular döneminde bilim, düşünce, teknoloji ve üretim, yoğunlaşmış ve nihayet Viyana
ticaret gibi hizmetler dünyanın diğer bölgelerine göre üst dü- şehrinde duraklamıştır.”
zeyde olmuştur. Başka bir ifadeyle bilim, düşünce ve ticari ha-
yat bakımından Selçuklu coğrafyası dünyanın önde gelen bir
21
23. Sultan Alpaslan öncesinde Anadolu’ya yapılmış olan gazalar Selçuklu Sempozyumu’nda ağırlıklı olarak Selçuklu tarihi, ikinci
sırasında Türk akıncıları Anadolu içlerine kadar uzanıyorlardı. sırada sanat tarihi ve nihayet bilim-düşünce alanında tebliğ-
Öyle ki Türkmen Beyi Afşin’in Malazgirt zaferi öncesinde em- ler sunulmuştur. Adı geçen sempozyum öncesinde Türkistan,
rindeki on bin kişilik bir kuvvetle Anadolu’yu bir baştan öbür Kafkasya, İran ve İslâm dünyasındaki ülkelerde yapılmış ve
başa geçmiştir. Ahlat hareket üssünden batıdaki Uşak şehrine yapılmakta olan ilmî çalışmalar hakkında ülkemizde yeterli
ve oradan da kuzeye dönmüş ve İznik kalesi önlerinde Bizans bilgi bulunmadığına şahit olduk. Dolayısıyla bu sempozyum
İmparatoru ile bir konuda pazarlık yapmış ve geldiği yoldan ile Selçuklu dünyasının günümüzdeki temsilcisi konumundaki
Ahlat’a geri dönmüştür. ülkelerin bilim adamları birbirlerinin çalışmalarının farkına var-
Türk dünyası için Anadolu büyük mana ifade ettiği gibi doğu- ma imkânı buldular.
batı ticaretinin önemli bir geçiş ve durağı konumundaydı. Ayrı-
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Herkesin bildiği
gibi Selçukluların Anadolu’da yaptır-
dıkları camilerin, medreselerin, hanla-
rın, hamamların, kümbetlerin büyük bir
bölümü hâlâ ayakta dimdik duruyor
ve kullanılıyor. Muhteşem bir taş işçiliği
görüyoruz bunlarda. Hatta kimi tarihçi-
ler Osmanlının yatırımlarının büyük bir
bölümünü Arap Yarımadası ve Balkan-
lara yaptığını, bu yüzden Anadolu’yu
ihmal ettiğini söylüyorlar. Mesela
Kayseri’deki Osmanlılardan kalma ya-
pıların Balkanlar’dakilere nazaran daha
az olduklarını görüyoruz. Ne dersiniz?
Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Değerli ho-
cam, bu ve benzeri sorularla sık sık karşılaşmak-
tayız. Kayseri ve birçok Anadolu şehrinde Türkiye
ca Türkler, “Kızılelmayı” hep batı yönünde aramıştır. Bu durumu Selçukluları ve hatta Beylikler dönemlerine ait eserler Osmanlı
Anadolu’nun fethinden sonra Balkanlar ve Avrupa’da yoğun- döneminden daha fazladır. Büyük Selçuklu Devleti “Türk-İslâm
laşmış ve nihayet Viyana şehrinde duraklamıştır. medeniyeti”nin veya “Türk-İslâm sentezi”nin kurucusu olarak
kabul edilmektedir. Türkiye Selçuklu Devleti ise fethedilmiş
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Selçuklu tarihiyle ilgili yapılan olan Anadolu’yu vatanlaştırmıştır. Bir toprak parçasının vatan
çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Bu çalışmalar
hangi alanlarda yoğunlaşmaktadır? Hâlâ çalışılma- Büyük Selçuklu Devleti “Türk-İslâm
dık konu var mı? Türkiye dışındaki Selçuklu coğraf-
yasında yeterince araştırma yapılmış mı? medeniyeti”nin veya “Türk-İslâm
sentezi”nin kurucusu olarak kabul
Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Türkiye’de Selçuklu tarihi de-
nildiğinde aklımıza ilk gelen isimler arasında rahmetli Prof. Dr. edilmektedir. Türkiye Selçuklu Devleti
Osman Turan, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. Mükrimin ise fethedilmiş olan Anadolu’yu
Halil Yınanç, Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen gibi hocalarımız
var. Bunlar tarafından ciddi çalışmalar yapıldı. Daha sonraki vatanlaştırmıştır. Bir toprak parçasının
dönemlerde yapılmış olan çalışmaların söz konusu hocaları- vatan olabilmesinin hemen bütün
mızın dönemlerindeki çalışmaları aştığı da söylenemez.
Buradan hareketle uzak-yakın dost ve hocalarımızdan birço- şartlarını Selçuklular döneminde
ğu bu sempozyum dolayısıyla bu görüşlerini ifade etmişlerdir. Anadolu’da görmemiz mümkündür.
Ancak I. Uluslararası Selçuklu Sempozyumu’na tebliğli olarak
katılmış olan genç bilim adamları bu görüşü yıkmıştır. Çünkü olabilmesinin hemen bütün şartlarını Selçuklular döneminde
bana dostlarım en çok “Türkiye’den kim katılacak?” sorusunu Anadolu’da görmemiz mümkündür.
sordular. Yaklaşık olarak 150 bilim adamının katılmış olması ül-
kemizde Selçuklu tarihi konusunda genç araştırmacıların bu- Osmanlı döneminde ise şartlar değişmiştir. Yani Anadolu şe-
lunduğunu göstermektedir. hirleri ilmek ilmek Türk-İslâm eserleriyle bezenmiş ve dolayısıyla
bu manada ihtiyaca cevap verilmiş olduğu için Osmanlı’da
Selçuklu Sempozyumu’nda ağırlıklı hedef ilâ-yı kelimatullah’tır. Yani “Allah kelâmını yeni topraklara
ve dolayısıyla da insanlara ulaştırma”dır. Osmanlı askerleri ok-
olarak Selçuklu tarihi, ikinci sırada larının ulaştığı yeri “Türk’ün Kızılelması” olarak görmüşlerdir. Ma-
sanat tarihi ve nihayet bilim-düşünce lumlarınız olduğu üzere, Türk’ün Kızılelması 1683’te Viyana’da
nihayet bulmuştur.
alanında tebliğler sunulmuştur. Bize göre Osmanlı’nın Anadolu’dan ziyade Anadolu dışın-
22
24. daki topraklara bakışı bu manada algılanmalıdır. Osmanlı ve daha şık bir hâle geldi. Sizlerle ve heyetinizle bir arada
Devleti’nin de özellikle “Şehzade Sancakları” ağırlıklı olmak olmaktan dolayı gönlüm kendinden geçmiş bir hâlde coşku
üzere Anadolu’da çok sayıda eseri bulunmaktadır. Çünkü içinde titremektedir.”
Osmanlı Devleti, nerede, neye ihtiyaç varsa hizmeti oraya Kardeşiniz Aied Mohammed al-Zahrani
götürmüştür. Taif Üniversitesi-Suudi Arabistan
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Sempozyuma gelen bilim İkincisi ABD’den katılan bir bilim insanıdır. Katharine Branning
adamlarının bir kısmı daha önce Türkiye’ye gelmiş hanımla ilk yazışmalarımızda bize söylemiş olduğu şu söz
olsalar da birçoğu ilk defa gelmekteydi. Özellikle oldukça etkileyicidir: “Sivas Gökmedrese’yi gördüm âşık ol-
Türk Dünyası ve Ortadoğu’dan katılanların Erciyes
Üniversitesi, Kayseri ve Türkiye ile ilgili intibalarını me-
dum. Böyle bir eseri yapan halk soykırımcı olamaz”. Bunu bir
rak ediyoruz? Size bu konuda yansımalar oldu mu?
Amerikalı söylüyor. Demek ki biz ülkemizi daha iyi tanıtma-
lıyız. Ülkemize gelen turistlere kendi kültürümüzü, tarihimizi,
Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Sempozyuma katılmış olan geleneklerimi de göstermeliyiz. O zaman Türkiye ile ilgili dü-
bilim adamları sempozyum süresince hemen her fırsatta şünceleri eminim ki değişecektir. Sivas’ta Selçuklu eseri olan
şahsımızda üniversitemize ve ülkemize teşekkür ettiler. Özellik- Gökmedrese’yi gören bir yabancı âşık oluyor. Oysa ülkemiz-
le “Değerlendirme Oturumu” sırasında bu husus açık olarak de yabancıları büyüleyecek, onları kendisine âşık edecek
ifade edilmiştir. Ayrıca bilim adamları ülkelerine döndükten o kadar çok tarihî eserimiz var ki! Bunların değerini çoğu
sonra telefon, mesaj veya e-posta yoluyla bizlere teşekkürleri- zaman biz bile bilmiyoruz. Katherine hanım döndükten son-
ni ilettiler. Burada iki kişiden bahsetmek istiyorum. Birincisi Suudi
Arabistan’ın Taif Üniversitesi öğretim üyesi Aied Mohammed “Sivas Gökmedrese’yi gördüm âşık
al-Zahrani’dir. Ülkesine döndükten sonra bize şu mesajı gön-
dermiştir:
oldum. Böyle bir eseri yapan halk
soykırımcı olamaz”.
Aied Mohammed al-Zahrani: “Göz alıcı ra yazdığı mektupta da Kayseri’den ve sempozyumdan çok
memnun kaldığını anlatmış. Şöyle diyor mektubunun bir bö-
bir kostüm içinde takdim edilen Sel- lümünde: “Bir kütüphaneci olarak, bu geziden evime dö-
çuklu düğünü sizlerle daha parlak ve nerken eğitimci olmanın ne kadar önemli olduğunun derin
bilincine vardım. Ayrıca, Iraklı ve İranlı insanların arasında
daha şık bir hâle geldi. Sizinle ve heye- olmak benim için önemliydi, özellikle onların gözünde sem-
tinizle bir arada olmaktan dolayı gön- pozyumda olmanın ülkelerimiz arasındaki talihsiz ilişkiden
dolayı benim için ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz.
lüm kendinden geçmiş bir hâlde coşku Son akşam yemeğinde el sıkışıp hoşçakalın derken, o an,
içinde titremektedir.” sanat ve bilginin anlayış ve barış yaratma potansiyelini daha
iyi anladım.”
Sempozyuma katılan ülkelerden İsrail, ABD, Hollanda, Gür-
cistan ve Ermenistan hariç tamamının halkı Müslüman idi.
Bize göre, bu sempozyum ile katılımcı ülkelerin bilim adam-
ları “Selçuklu Ortak Paydası”nda bir araya gelmişlerdir. Ülke-
lerimiz arasında başlatılmış olan bu faaliyetlerin devamının
gelmesiyle söz konusu ülkelerle Türkiye arasındaki kültürel,
ekonomik ve siyasal ilişkiler yönüyle bir alt yapı oluşacağını
düşünüyoruz.
TÜRKİYE YENİ UFUKLAR: Erciyes Üniversitesinde güzel
bir faaliyet yaptığınız, bir taraftan Selçuklu tarihini
tartışırken diğer taraftan ülkemizin güzelliklerini ka-
tılımcılara gösterdiğiniz anlaşılıyor. Ellerinize sağlık.
“Sevgi ve saygı bulutlarının en yoğunu, asaletlerin ve insan- Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyor, Türkiye
lıkların güzel kokusu, kalbin en ücra köşelerini yurt edinen- Yeni Ufuklar Dergisi olarak çalışmalarınızda başarılar
lere, bilgileri hafızanın enginliğine galip gelenlere olsun. diliyoruz.
Türkiye’nin engebeli coğrafyasında, çabalarıyla tarihin
parlak bir tablosunu resmederek, canlı ve parlak ışıklar Prof. Dr. Abdulkadir YUVALI: Türkiye Yeni Ufuklar Der-
saçanların önünde saygıyla eğiliyor, sizlerle iftihar ediyo- gisi aracılığıyla I. Uluslararası Selçuklu Sempozyumu’nu daha
rum. Güzel işlerin yapıldığı ortamda parlak gökyüzü, gök- geniş bir okuyucu kitlesine tanıtmamıza vesile olduğunuz için
kuşağının renkleriyle daha da renklendi. Sizler düşünce, size ve Yeni Ufuklar Derneği camiasına yürekten teşekkür edi-
meydan okuma ve tarih pusulasısınız. Göz alıcı bir kostüm yor, saygılar sunuyorum.
içinde takdim edilen Selçuklu düğünü sizlerle daha parlak
23
26. BİR ÇEKİRDEK TANESİNDEN
BİR SANAT MUCİZESİNE:
TESPİHİN HİKÂYESİ
Doç. Dr. Sevinç ÜÇGÜL
Doç. Dr. Sevinç ÜÇGÜL
Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Doç. Dr. Sevinç
Üçgül, nadir tespihlerden oluşan güzel bir koleksiyona sahip olan eşi Ömer Üçgül ile tespih
üzerine bir söyleşi yaptı. Sevinç Üçgül sordu, yıllardır tespih dizen, işleyen, mesleğini büyük
bir zevkle devam ettiren ve bir sanata dönüştüren Ömer Üçgül cevapladı.
Tespih nedir? Niçin kullanılır, neye
hizmet eder? Kimler kullanır? Tüm
insanlar arasında onu böyle yaygın ve
gerekli kılan nedir? Geçmişi ne kadar
derindir? Bütün bu sorulara burada
cevap aramaya çalışacağız.
Günümüze dek bazı dünya dinlerinde çok sayıda tartışmaları
yenerek, kimi zaman önemsenmeyerek, kimi zaman yasak-
lanarak, kimi zaman ise takip edilerek dışlanmasına rağmen
tespih günümüze dek işlevlerini koruyarak yaşayabilmiştir.
Yaşadıkça da Yüce Yaradan’ın aşkıyla sanatçılar ve ustalar
tarafından büyük bir tutkuyla işlenmiş, şekillenmiş, ilhamın
desteğiyle en kâmil şeklini alana dek çeşitli örnekleriyle orta-
ya çıkmıştır. Tespihin bir sanat numunesi olması yönünde el
emeği, göz nuruyla yaratılan örnekleri kimilerinin elini, kimileri-
nin evini, kimilerinin de dünyasını süslemiştir.
Tespih, çeşitli dinlerde duaların sayımında bir alet olarak kulla- M.Ö. II bin yıllarında Hindistan’da yapıldığı bilinmektedir. Tespi-
nılmaktadır. Hindu, Budist, Hristiyan ve Müslüman geleneklerin- hin önce Budizm’de, sonra Orta Çağ’ın başlarında Hristiyanlar-
de yaygın biçimde kullanıldığı tespit edilmiştir. En eski tespihin da ve daha sonra Müslümanlarda kullanılmaya başlanmıştır.
25
27. Günümüz popüler literatüründe tanımında Tespih kelimesinin anlamı ve di-
kimi zaman “maçoluğun göstergesi”, kimi ğer dillerde bilinen isimleri hakkın-
da bilgi verir misiniz?
zaman bir “süs eşyası” daha sonra ise “çoğu
zaman da dinleri sembolize etmesiyle” Ömer ÜÇGÜL: Tespihlerin parçaları-
na ve görevine göre çeşitli dinlerde ve
işlevleri sıralanan tespih yalnız bir nesne dillerde kendine özgü adlandırıldıklarını
gibi algılanmamalı; tarihî işlevleri, dünya görmekteyiz. Türkçede kullanılan tespih
kelimesi Arapça kökenlidir. Bu dildeki
dinlerinde yeri ve bir sanata dönen s-b-h seslerinden türemiş olan “subhan”
güzelliği göz ardı edilmemelidir. kelimesinden gelmekte ve “Allah’ı takdis
ve tenzih etmek, onun her türlü kusurdan
Tahminlere göre Müslümanlar tespihi Budistlerden almışlar. arınmış olduğunu zikretmek” anlamını
Hristiyanlar da Müslümanlardan alarak Avrupa’ya yaymıştır. taşımaktadır.
Papa V. Pius, 1596’da yazdığı yazısında, Dominikus’un 1221 Aynı zamanda Allah’ı zikretmek için kullanılan 33 ve 99 tane-
yılında Avrupa’ya tespihi getirdiğini belirtir. cikten oluşan aletin adı da “tespih”tir. Bu aletle “Sübhanallah”,
Her tanesi dua eşliğinde yüreğin, dilin ve elin birleşimiyle “Elhamdülillah” ve “Allahü ekber” sözleriyle tekrarlanan dua
Yaradan’ın birliğine, büyüklüğüne ve rahimliliğine şahadet döngüsüne “ferd” denir. 11 tanecikten sonra konulan ara pul
etmiş, insanlık tarihinin çok eski zamanlarına dayanan geç- işte bu ferdi sembolize eder. Bu da zorunlu olan talepleri ye-
mişiyle gelmiş geçmiş çoğu araçlara meydan okumuş, her rine getirmeyi gerektirir. On bir tanecik kendi başına namaz
dinde kendi gönül ve inanç dünyası doğrultusunda hizmete ayininin döngüsünü, kesinlikle yapılması gereken ardışıklığı,
ve ibadete yönlenmiştir. söylenilen duaları ve rekâtların sırasının belirtir.
Tespih tüm dinlerde dinî bir vecibeyi yerine yetirmekle mü- Tespihi ilk kullanılan din olarak bilinen Hinduzimdir. Budalar
kelleflendirilmiş bir araç olarak manevi değeri, misyonu yük- tanrıya gönderdikleri duaları saymak amacıyla tespih kullan-
lenmiştir. Bugün tarihe yolculuk yaparak tespihin ne zaman, mışlardır. Sonra Budizm ile bu alışkanlık doğuya, İslamiyetle
nerede, hangi amaçlarla kullanılmaya başlandığına, gelmiş Ortadoğu’ya, Katolik mezhebiyle de Avrupa’ya yayıldı. Tes-
geçmiş onca zaman içerisinde neleri yaşadığına ve neleri pihin Hindu dilindeki eski adlarından biri ‘japamala’dır’’ ‘gül
yaşattığına, bir çekirdek tanesinden bir şaheser seviyesinde- tespih’ anlamına gelir. Bugün de Hindistan’da tespihe ‘mala’
ki sanat mucizesine kadar örneklerinden bahsedeceğiz. Bu denmektedir. Şiva için yapılan Hindu ayinlerinde 108 taneli sır-
sanatın Türk kültüründeki yerine değinerek ona 15 yılı aşkın sü- ma geçirilmiş koyu kahverengi ve büyük taneli ‘şivanın gözü’
redir gönül vermiş, göz nuruyla onu taçlandırmış ustalardan denilen tespih çekilir. Bu tespihin tanelerini oluşturan tohumlar,
Ömer Üçgül’ün anlatımından tespihin bir ibadet aracından kutsal rudraska ağacındandır. Hindu rahiplerinin Vişnu tanrılara
sanat numunesine kadar yükseliş çizgisi hakkında bildiklerimizi ibadetlerinde yine 108 taneli, kutsal tulsi ya da kutsal fesle-
paylaşacağız. ğen ağacından yapıldığı için daha açık renkli ve bu defa kü-
26