1. ~ . • • . 1 i -
1
HIBI SRAFÇI RA(
ANTAJCI IMRI
R§ATÇI PEZEVENK p
AGIMLISI TORBACI ıR
SNAFI TEFECi CiMRi
.N YOLSUZ POLiS HAYA
i IBI iSRAFÇI ARACI [
ANTAJCI CiMRi TEFE
§ATÇI PEZEVENK SPEKl
GIMLISI TORBACI ARA<
AFi TEFECi CiMRi O
AN YOLSUZ POLiS HAYA
HIBI iSRAFÇI ARACI 1
ŞANTAJCI CiMRi TEFE
R§ATÇI PEZEVENK SPEKf
AGIMLISI TORBACI ARA
NAFi TEFECi CiMRi
RAN YOLSUZ POLiS A
HIBI iSRAFÇI ARACI
ANTAJCJ IMRI
MRI NATÇI MÜLK SAHi
ZAN RABORSACI ~A
ASÇI REKLAMCI FIR§A1
"';I JYUŞTURUCU BAGIM
KIRAN GETTO ESNAF
K iŞÇi Ç~~IŞTIRAN O
NATÇI MULK SAHiBi
ABORSACI ŞANT/
KLAMCI FIRSATÇ
ŞTURUCU BAĞIML
"'ETTO ESNAFI
iŞÇi Ç~~IŞTIRAN
NATÇI MULK SAHiBi
ARABORSACI ŞA
I REKLAMCI FIRSA
YUŞTURUCU BAĞIM
RAN GETTO ESNAFI
JK iŞÇi Ç~~IŞTIRAN
TÇI MULK SAHIB
BORSACI
2. Savunulmazı Savunmak'ı incelemek, elli yıldan daha uzun
bir süre önce, rahmetli Ludwig von Mises'in, beni daimi bir
serbest piyasa sawnucusuna dönüştürdüğü şok
terapisine, bir kez daha maruz kaldığımı hissettirdi. Şimdi
bile bazen ilk başlarda kuşkulu oluyorum ve "bunun çok
ileri gittiğini" hissediyorum, ama genellikle sonunda sizi
haklı buluyorum. Bazılan bunu çok güçlü bir doz bulabilirler,
ancak nefret etseler bile yine de onlara faydası olacaktır.
Ekonominin gerçek bir şekilde anlaşılması, kişinin değer
verdiği birçok önyargı ve yanılsamalan devre dışı
bırakmasını gerektirir. Ekonomideki popüler yanılsamalar
kendilerini sık sık başka mesleklere karşı temelsiz
önyargılarda gösterir ve bu ön yargılannın yanlışlığını
göstererek gerçek bir hizmet yapıyorsunuz, fakat çoğunluk
ile kendinizi daha popüler hale getirmeyeceksiniz.
- Friedrich Hayek
3. SAVUNULMAZI
SAVUNMAK
k, Hayat Kadını, Grev Kırıcı, Gecekondu Ev
İftiracı, Kalpazan ve Amerikan Toplumun Suçlu
Galerisi'ndeki Diğer Günah Keçileri
İngilizceden Çeviren:
PASHTON BAHA
4.
5. bana politik iktisat öğreten ve adalet için
tutkuma ilham verenlere ithaf edilmiştir:
Nathaniel Branden
Walter E. Grinder
Henry Hazlitt
Benjamin Klein
Ayn Rand
Jerry Woloz
özellikle Murray N. Rothbard
6.
7. İÇİNDEKİLER
YORUM ................................................................................. IX
TAN iTiM ............................................................................... XI
!. Cinsel ................................................................................ 1
1. HAYAT KADINI ...........................................................3
2. PEZEVENK ..................................................................9
3. ERKEK ŞOVENİST DOMUZU (Şovenist Ayı) ............. 13
il.
4. TORBACI ·•"'*•••*•• .. ···"'· .. ··.,,· .. •••• ........ ifil .......................................................... 33
5. UYUŞTURUCU BAĞIMLISI ....................................... 41
m. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ................................................... 49
6. ŞANT'AJCI ................................................................. 51
7. HAKARET VE İFTİRA PAYLAŞAN VE YAYINLAYAN ..59
8. AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜ REDD EDEN KİMSE ........63
9. REKLAMCI ............................................................... 69
10. TİYATRODA "YANGIN" DİYE BAĞIRAN KİŞİ ...........85
iV. HAYDLJT ......................................................................93
11. ÇİNGENE TAKSİNİN, ŞOFÖRÜ .................................95
12. BİLET KARABORSACISI (Scalper) ........................... 105
13. YOLSUZ POLİS ........................................................ 115
V. FİNANSAL...................................................................125
11. .. ..
ONSOZ
Uzun yıllardan bu yana serbest piyasa ekonomistleri
piyasa faaliyetlerinin nasıl, gafil halka fayda
sağladığını göstermişler. Adam Smith'in yaşadığı
günlerden beri, nasıl, genellikle yalnızca kişisel kazanç amacı
güden, üreticilerin ve iş adamlarının, farkında olmadan genel
halka büyük faydalar sağladıklarını göstermişler. Örneğin, iş
adamları karlarını en üst düzeye çıkararak ve kayıplarını en
aza indirerek, tüketicilerin en acil taleplerini en verimli şekilde
karşılamaya teşvik edilmiştir. Ekonomistler uzun zamandır bu
gerçekleri soyut olarak göstermişlerdir; ve son yıllarda ise,
özel girişimciliğin üstünlüğü ve verimliliğini somut bir şekilde,
örneklerle göstererek bilgi birikimimize ilave ettiler. Fakat
yine de iktisatçıların araştırmaları, sırf "saygın" endüstrilerle
sınırlı kalmıştır: tarım, doğal gaz, konut, hava yolları ... vb. gibi.
Bu kitaba dek hiçbir iktisatçı, Profesör Walter Block gibi,
toplumumuzdaki, hakaret edilen, aşağılanmış ve aşırı derece
yanlış anlaşılmış birçok meslek ve uğraşların ahlaki ve
ekonomik statüsünü doğrudan ele alma cesaretini
V
12. gösterememiştir: bunlar onun haklı olarak "ekonomik günah
keçileri" dediği kişilerdir. Profesör Block, mantığı ve keskin
zekası ile korkusuzca, pezevenk, şantajcı ve gecekondu ev
sahibi, gibi günah keçisi meslek sahiplerinin önemli iktisadi
özelliklerini sıralayıp açıklamaktadır. Böylece, çok
aşağılanmış bu mesleklerin imajını amorti etmenin yanı sıra,
Savnulmazı Savunmak, serbest piyasadaki tüm insanların
gerçekleştirdiği üretken hizmetlerin temel doğasını en
detaylı ve en net şekliyle vurgu yapma hizmetini de
gerçekleştirir. En aşırı örnekleri ele alıp Smith'çi ilkelerin, bu
durumlarda bile nasıl işlendiğini göstererek, bu kitap, serbest
piyasanın işlenebilirliği ve ahlaka uygun olduğunu göstermek
için, daha saygın endüstriler ve faaliyetler üzerinde yazılmış
bir ton sıkıcı kitaptan çok daha fazlasını yapmaktadır. Aşırı
durumları test ederek ve kanıtlayarak, teoriyi daha da açıklığa
kavuşturur ve daha da doğru olduğunu ispatlar.
Bu örnek incelemeleri kayda değer
potansiyeline da sahiptir. Genellikle
şok etme
okuyucunun
hassasiyetlerini sarsmayı garanti eden "aşırı" durumları,
sürekli birbirinin ardından ele alarak Profesör Block,
okuyucuyu birincil diz-refleksi duygusal tepkilerinin üzerinde
tekrar ve tekrar düşünmeye ve iktisat teorisi ile serbest
piyasa ekonomisinin faziletleri ve faaliyetleri hakkında yeni ve
daha sağlam bir perspektif edinmeye zorluyor. Hatta şu anda
serbest piyasayı inandıklarını düşünen birçok okuyucu bile,
serbest ekonomiye inancının mantıksal çıkarsamalarını tam
VI
13. olarak kavramaya hazırlanmalıdırlar. Bu kitap, çoğu okuyucu
için, zaten serbest piyasa ekonomisinin faziletine
dönüştürüldüğünü inananlar dahil, heyecan verici ve şok
edici bir macera olacak.
Şimdi, bazı okurlar, biz bu insanların değerli ekonomik
hizmetler sunduğunun farkındayız diyerek, itirafta
bulunabilir. Ancak, Allah aşkına neden bunlara "kahraman"
diyelim sorusunu sorabilirler? Neden bir pezevenk veya tıbbi
şarlatan daha saygın üreticilere (manav, terzi, çelik
imalatçıları... vs.) göre daha "kahraman" ve dolayısıyla bir
anlamda daha fazla ahlaka uygunlar. Bunun açıklaması tam
olarak, Professor Block'un günah keçilerinin aşırı saygınlık
eksikliğinde yatmaktadır. Çünkü, bakkal, çelik üreticisi ve
diğerlerine genellikle işlerini sürdürmelerine taciz edilmeden
izin verilir ve tabii ki de toplumun diğer üyelerinden saygı ve
prestij kazanırlar. Günah keçilerin durumu öyle değil; Çünkü
sadece ekonomik hizmetleri tanınmamakla kalmayıp,
toplumun hemen hemen her üyesinin evrensel garaz, hor
görünme ve öfkesinin yanı sıra, hükümetlerin faaliyetlerine
neredeyse evrensel olarak uyguladığı ek kısıtlamalar ve
yasaklarla da karşı karşıyadırlar. Toplum ve hükümet
tarafından eşit derecede acımasızca aşağılanmış ve kınanmış,
sosyal olarak dışlanmış ve devletçe haydut olarak ilan edilen,
Profesör Block'un günah keçisi koleksiyonu bu her şeye
rağmen işlerine devam ediyor; evrensel küçümsenme ve
sürgünlük karşısında kahramanca ekonomik hizmetlerini
vıı
14. devam ediyorlar. Tabii ki kahramandırlar ve onları kahraman
yapan, toplum ve devlet aygıtlarının ellerinden gördüğü
haksız muamelelerdir.
Kahramanlar evet, ama çok da evliya değil. Yazar, grev
kırıcı, tefeci, pezevenk ve benzerlilerinin kahramanca
kişiliklerinden bahsederken, bu faaliyetlerin, özünde
diğerlerinden daha ahlaki olduğunu kast etmiyor. Serbest bir
piyasada tefeci, gecekondu ev sahibi ve kötü koşullarda işçi
çalıştıran işverene, diğer meslek sahiplerine yaptığı
muamelenin aynısını yapan bir toplumda, artık kahraman
olmayacaktır ve kesinlikle herkesten daha ahlaka uygun
olmayacaklardır. Profesör Blok açısından kahramanlık
unvanları, yalnızca diğer insanların kendilerine uyguladığı
haksız kısıtlamaların bir fonksiyonudur. Bu, bu kitabın mutlu
paradoksudur, eğer örtük tavsiyelerine uyulursa ve
önümüzdeki sayfalarda anlatılan erkek ve kadınlar artık
küçümseme ve yasal baskıya maruz bırakılmıyorsa, o zaman
ve ancak o zaman, artık kahraman olmayacaklardır. Bir tefeci
ya da bir gecekondu ev sahibinin kahraman olma fikrinden
hoşlanmıyorsanız, onu bu unvandan mahrum etmenin tek
yolu, yanlış yönlendirilmiş insanların, onlar üzerine
yerleştirdiği prangaları kaldırmaktır.
Murray N. Rothbard
VIII
15. YORUM
Savunulmazı Savunmak'ı incelemek, elli yıldan daha uzun
bir süre önce, rahmetli Ludwig von Mises'in, beni daimı
bir serbest piyasa savunucusuna dönüştürdüğü şok
terapisine, bir kez daha maruz kaldığımı hissettirdi. Şimdi bile
bazen ilk başlarda kuşkulu oluyorum ve "bunun çok ileri
gittiğini" hissediyorum, ama genellikle sonunda sizi haklı
buluyorum. Bazıları bunu çok güçlü bir doz bulabilirler, ancak
nefret etseler bile yine de onlara faydası olacaktır.
Ekonominin gerçek bir şekilde anlaşılması, kişinin değer
verdiği birçok önyargı ve yanılsamaları devre dışı bırakmasını
gerektirir. Ekonomideki popüler yanılsamalar kendilerini sık
sık başka mesleklere karşı temelsiz önyargılarda gösterir ve
bu ön yargılarının yanlışlığını göstererek gerçek bir hizmet
yapıyorsunuz, fakat çoğunluk ile kendinizi daha popüler hale
getirmeyeceksiniz.
F.A. von Hayek, Nobel Ödül Sahibi
lnstitut for Nationalökonomie
Universitat Salzburg
IX
17. TANITIM
Bu kitapta bahsi geçen kişiler genellikle kötü ve
yaptıkları işlevlerin zararlı olduğu kabul edilir. Bazen,
bu tür ayıplanması gereken karakterleri ortaya
çıkardığı için toplumun kendisi lanetlenir. Bununla birlikte, bu
kitabın gidişatı aşağıdaki önermelerden yola çıkacaktır:
1. Kitabın konusu olan kişiler, doğasında şiddet yatan bir
yanlış yapmaktan suçlu değiller;
2. Hemen hemen her durumda, aslında topluma fayda
sağlarlar;
3. Bunların faaliyetlerini yasaklarsak, kendi kaybımızın
pahasına yasaklamış oluruz.
Bu kitabın itici gücü Liberterizmdir. Bu felsefenin temel
sayıltısı, saldırgan olmayanlara karşı, saldırgan/aşmanın haksız
olmasıdır. Saldırganlık ile kastedilen, girişkenlik, tartışmacılık,
rekabetçilik, maceracılık, huysuzluk veya antagonizm
değildir. Saldırganlık ile kastedilen, cinayet, tecavüz, soygun
veya adam kaçırma durumunda yaşandığı gibi şiddet
XI
18. kullanılmasıdır. Liberterizm pasifizm demek değil; kendini
savunmada ve hatta şiddete karşı koymakta şiddetin
kullanılmasını yasaklamaz. Liberter felsefe, sadece şiddete
başvurmayı kınamaktadır -şiddet kullanmayan bir kişiye veya
mülküne karşı şiddetin kullanılması.
Böyle bir görüş ile ilgili nahoş veya tartışılacak bir şey
yoktur. Çoğu kişi bunu yürekten destekleyecektir. Bu
düşünce, Anayasamızda ve doğal yasalarda yer alıp,
gerçekten de batı medeniyetimizin olmazsa olmaz bir
parçasıdır.
Özgürlükçülüğün benzersizliği, sadece temel ilkesinin
ifadesinde değil, ilkenin çok titiz bir tutarlılıkla, hatta akıl
almaz bir biçimde işlenmesinde de bulunur. Örneğin, çoğu
kişi bu ilke ile vergilendirme sistemimiz arasında herhangi bir
çelişki görmezler. Liberterler görürler ama.
Vergilendirme bu temel ilkeye aykırıdır, çünkü ödemeyi
reddeden ve saldırgan olmayan vatandaşlara karşı, zorlama
ve saldırganlık içerir. Hükümetin vergi ile topladığı para
karşılığında mal ve hizmet sunduğu, hiç fark etmez. Önemli
olan, "ticaret" (vergi parası karşılığında devlet hizmetleri)
dediklerinin, zorunlu olmasıdır. Birey bu teklifi reddetmekte
özgür değildir. Vatandaşların çoğunluğunun bu zorlayıcı
vergilendirmeyi desteklemesi de hiç önemli değil.
Saldırganlığın başlatılması, çoğunluk tarafından onaylansa
bile haklı değildir. Liberterizm, meydana geldiği her alanda
onu kınadığı gibi bu alanda da kınamaktadır.
XII
19. Liberterlerin inançları ile toplumun diğer üyelerinin
inançları arasındaki bir diğer fark, şiddete başvurmanın kötü
olduğu görüşündeki farklılıktır. Liberterler, politik teoriye
göre, şiddete başvurmayı içermeyen hiçbir şeyin yanlış
olmadığını ve teoriye göre, şiddet uygulamasını içermeyen
herhangi bir şeyin cezalandırılabilecek bir kötülük olmadığı ve
yasadışı ilan edilmemesi gerektiğini savunurlar. Ve bu benim
argümanımın ilk bölümünün temelini oluşturuyor. "Kötü
adamlar" olarak adlandırılanlar, bu anlamda kötü değiller
çünkü, saldırgan olmayanlara karşı şiddete başvurmuyorlar.
Bu haydut koleksiyonundaki hiç kimsenin zorlayıcı bir
yanlışlıktan suçlu olmadığı anlaşıldığında, ikinci noktayı
kavramak zor değildir: bu kişilerin neredeyse tamamı
toplumun geri kalanına fayda sağlamaktadır/ar. Bahsettiğimiz
kişiler saldırıcı değiller. Kimseye baskı uygulamazlar.
Topluluğun diğer üyelerinin onlarla ilişkileri varsa, bu
ilişkilerin tamamı iradelidir. İnsanlar bir miktar fayda elde
edebileceklerini düşündükleri için kendi iradeleriyle gönüllü
işlemlerde bulunurlar. İnsanlar "kötü adamlar"
dediklerimizle gönüllü olarak ticaret yapıyorlarsa, onlardan
arzu ettikleri bir şeyler alıyor olmaları gerekir. "Kötüler"
fayda sağlıyor olmalıdırlar.
Üçüncü varsayım kaçınılmaz olarak ikinciden yola
çıkmaktadır. Gönüllü ticaretin (günah keçileri gibi şiddetten
kaçınanların yüzünde açık olan, yegane etkileşim yolu) her
zaman, her iki tarafa fayda sağlaması gerektiği göz önünde
XIII
20. bulundurulduğunda, gönüllü ticaretin yasaklanmasının tum
taraflara zarar vermesi gerektiği sonucuna varılır. Aslında
benim iddiam daha da büyüktür. Bahsettiğimiz insanların
faaliyetlerini yasaklamanın sadece o ticaretin potansiyel
taraflarına değil, aynı zamanda üçüncü taraflara da ciddi
zarar verebileceğini iddia ediyorum. En açık örneklerden biri
eroin satıcısının faaliyetlerinin yasaklanmasıdır. Satıcısına ve
müşterisine zarar vermenin yanı sıra, eroin satışının
yasaklanması toplumumuzda işlenen suçun büyük bir
kısmından, polislerin yolsuzluğu ve birçok alanda düzen ve
yasaların genel olarak çiğnenmesinden sorumludur,,
Bu tanıtımda ortaya koymak istediğim asıl nokta -
argümanın özü -saldırganlığa başvurmak ile, bizim hoşumuza
gitmese bile saldırganlık içermeyen, diğer tüm eylemler
arasında önemli bir fark olmasıdır. İnsan haklarını ihlal eden
yalnızca saldırgan şiddet eylemidir. Saldırgan şiddetten
kaçınmak toplumun temel yasası olarak görülmelidir. Bu
kitapta ele alınan kişiler, medya tarafından hakaret görüyor
ve neredeyse herkes tarafından kınanmış olsalar da, kimsenin
haklarını ihlal etmemekte, ve bu nedenle adli yaptırımlara
tabi tutulmamalıdırlar. Onların günah keçileri olduklarına
inanıyorum -onlar görünebilir ve saldırılabilirdir, ancak adalet
üstün gelecek olursa savunulmaları gerekecektir.
Bu kitap piyasa mekanizmasının bir savunmasıdır.
Eleştirmenleri tarafından en çok kötülenmiş serbest girişim
sisteminin katılımcılara, özel övgü ile diğerlerine
xıv
21. benzememektedir. Eğer fiyat sisteminin bu aşırı örneklerde
bile karşılıklı olarak faydalı ve üretken olduğu
gösterilebiliyorsa, o zaman piyasanın genel olarak savunması
daha da güçlendirilecektir.
Bununla birlikte, muhtemel bir yanlış anlaşılmayı
gidermek önemlidir. Bu kitap piyasanın ahlaki bir iktisadi
müessese olduğunu iddia etmiyor. Kar ve zarar ticaret
sisteminin, insanlığa dünya tarihinde bilinmeyen çok sayıda
tüketim malları ve hizmetleri getirdiği doğrudur. Bu faydalar,
bayrağı altında yaşayacak kadar şanslı olmayan tüm
insanların kıskandığı bir unsurdur. Nihai tüketicinin zevkleri,
arzuları, tercihleri göz önüne alındığında, piyasa, insanın
memnuniyetini sağlamak için bilinen en iyi araçtır.
Ancak piyasa -kumar, cinsel ticaret, pornografi,
uyuşturucu (eroin, kokain... vb.), alkol, sigara, swinger
kulüpleri, intihar teşvik gurupları gibi- ahlaki durumu, en hafif
deyimiyle, son derece tartışılacak ve çoğu durumda son
derece ahlaksız olan, mal ve hizmetleri de üretiyor.
Dolayısıyla, serbest girişim sistemi ahlaki bir sistem olarak
kabul edilemez. Daha ziyade, piyasa tüketici memnuniyetinin
bir aracı olarak, katılımcılarının hedefleri kadar ahlaki olabilir.
Ve bu hedefler, tamamen sapıtmış ve ahlaksızlıktan
tamamen meşru ve doğru olana kadar çok çeşitlilik
gösterdiğinden, piyasa, ahlakı söz konusu olmayan, bir
kurum olarak görülmelidir -ne ahlaki ne de ahlaksız.
XV
22. Başka bir deyişle piyasa ateş, silah, bıçak veya daktilo
gibidir: hem iyi hem de kötü hedeflere ulaşmak için etkili bir
araç. Serbest girişim sayesinde, gayet erdemli ve aynı
zamanda tam tersi amaçlara da ulaşabiliyoruz.
O zaman, bazı piyasa aktörlerin ahlaksız faaliyetlerini nasıl
savunabiliriz? Bunun açıklaması, tek bir sorunu analiz etmekle
ilgilenen liberterizm felsefesinden yola çıkmaktadır. Liberter
felsefe şiddetin hangi koşullar altında haklı olduğu sorusunu
sorar? Ve şiddet kullanmanın sadece savunma amacıyla veya
daha önce uygulanmış saldırganlığa tepki olarak ya da karşı
koyarak haklı olduğu, cevabını veriri. Bu, diğer şeylerin yanı
sıra, hükümetin ahlaksız davranan insanlara para cezası,
hapis ve ölüm cezası verme konusunda haklı olmadığı
anlamına gelir -başkalarının şahsına veya mülkiyetine yönelik
fiziksel şiddete başvurmak veya tehdit etmekten kaçındıkları
sürece. O halde Liberterizm bir yaşam felsefesi değildir.
İnsanlığın en iyi nasıl yaşayabileceğini gösterdiğini ima
etmiyor. İyi ile kötü arasında, ahlaki ile ahlaksızlık arasında,
uygun ile uygun olmayan arasında sınır çizmiyor.
Bu yüzden hayat kadını, pornograficı... vb. savunması çok
dar anlamdadır. Sadece saldırgan olmayanlara karşı fiziksel
şiddet başlatmadıkları iddiasından yola çıkar. Ve dolayısıyla,
Liberterizm ilkelerine göre, onlara karşı da hiçbir şekilde
saldırganlık uygulanmamalıdır. Bu sadece bu faaliyetlerin
hapis cezaları veya diğer şiddet biçimleriyle
XVI
23. gerektiği anlamına gelir. Kesinlikle bu
ahlaki, münasip veya iyi olduğu anlamına gelmez.
Walter Block
XVII
27. Sa·vunu[mazı Savunmal(
1. HAYAT KADINI
Mavi yasalar, kilise grupları, ticaret odaları vb.
tarafından durmaksızın taciz edilmeye maruz
kalsa da hayat kadınları yine de halkla ticaret
yapmaya devam ediyor. Hizmetlerinin değeri, yasal ve sivil
muhalefete rağmen insanlar tarafından aranmaya devam
etmesiyle kanıtlanmıştır.
Hayat kadını, bir ücret karşılığında cinsel hizmetlerin, gönüllü
ticaretine katılan bir kişi olarak tanımlanabilir. Bununla
birlikte, tanımın odaklamamız gereken kısmı "gönüllü
ticaret" tir. Narman Rockwell'in bir süre önce yayınladığı bir
dergi kapağı, cinsel ticaretin ayrıntılarına olmasa bile
temeline bir vurgu yaptı. Kapak, kamyonlarının yanında
duran ve yoğun bir şekilde pasta yiyen ve süt içen, birer
pastacı ve sütçüyü tasvir ediyordu. Her ikisi de "gönüllü
ticaretinden" açıkça memnun gözüküyordu.
Yeterli hayal gucune sahip olmayanlar, müşterisini
eğlendiren bir hayat kadını ile az önce bahsi geçen süt ve
3
28. Savunu[mazıSavunmak.,
pasta olayı arasında hiçbir bağlantı görmeyecekler. Fakat her
iki durumda da karşılıklı olarak memnuniyet ve doygunluk
elde etmek amacıyla iki kişi gönüllü olarak bir araya gelmiş.
Her iki durumda da zorlama veya hileden bahsedilemez.
Elbette, hayat kadınının müşterisi daha sonra aldığı
hizmetlerin ödediği paraya değmediğini düşünebilir. Hayat
kadını da kendisine ödenen paranın, sağladığı hizmetlerin
tamamının hakkını vermediğini düşünebilir. Benzer
memnuniyetsizlikler süt-pasta ticaretinde de meydana
gelebilir. Süt ekşi olabilir ya da pasta tam pişmemiş olabilir.
Ancak her iki pişmanlık da olay gerçekleştikten sonra ortaya
çıkacak ve bu muamelelerin tanımını "gönüllü" den
farklılaştırmayacaktır. Tüm katılımcılar razı olmasaydı, ticaret
gerçekleşmezdi.
Aralarında kadın özgürlükçülerinin de bulunduğu, çaresiz,
ezilmiş hayat kadınının durumundan öfkelenen ve hayatını
aşağılanmış ve sömürülmüş olarak düşünen kişiler var. Fakat
bir hayat kadını, seks satışını aşağılayıcı olarak görmüyor. İyi
özellikleri ile (kısa çalışma saatleri, yüksek ücret),
dezavantajlarını (polis tarafından taciz, pezevenklerine
verdiği zorunlu komisyonlar, kötü çalışma koşulları) göz
önünde bulundurduktan sonra hayat kadını belli ki işini tercih
ediyor, aksi takdirde devam etmezdi.
Hayat kadınlarının yaşadığı, "mutlu hayat kadını" imajını
yanlışlayan birçok olumsuz yönü elbette var. Uyuşturucu
bağımlısı olan, pezevenkleri tarafından dövülen ve isteklerine
karşı genelevlerde tutulan hayat kadınları var. Ancak bu alçak
4
29. Sa·vunu{mazı Savunmaft
yönlerin, asıl hayat kadını kariyeri ile ilgisi yoktur. Kaçırılıp,
adalet kaçakları üzerinde operasyon yapmak zorunda kalan
hemşireler ve doktorlar var; uyuşturucu bağımlısı olan
marangozlar var, soyguncular tarafından dövülen
muhasebeciler var. Bu mesleklerden herhangi birinin
kuşkulu, aşağılayıcı veya sömürücü olduğu sonucuna varmak
oldukça zor. Hayat kadınının hayatı, onun istediği kadar iyi
veya kötüdür. O bu hayata gönüllü olarak girer ve her zaman
terk etmeye özgürdür.
O zaman cinsel ticaretine karşı bu tacizler ve yasaklar neden?
Bu hücum müşteriden gelmez; o bunun istekli bir
katılımcısıdır. O bir kadınının müşterisi olmasını kendi
yararına olmadığına düşünürse, geri çekilebilir. Cinsel
ticaretin yasaklanmasına yönelik hamle, hayat kadınlarının
kendilerinden de gelmez. Mesleklerine isteyerek geldiler ve
nispi faydaları hakkındaki fikirlerini değiştirirlerse, neredeyse
her zaman bırakabilirler
Cinsel ticareti yasağının itici gücü, doğrudan muameleye
dahil olmayan "üçüncü şahıslar" tarafından devreye sokulur.
Gerekçeleri gruptan gruba, bölgeden bölgeye ve yıldan yıla
değişmekte. Ortak sahip oldukları tek faktör, dışarıdan bir
parti oldukları gerçeğidir. Olayda ne menfaati ne de
pozisyonu vardır ve göz ardı edilmelidirler. Onların bu konuda
karar vermelerine izin vermek, dışarıdan birinin sütçü ve
pastacı arasındaki ticaret hakkında karar vermesine izin
vermek kadar absürt ve saçmadır.
5
30. Savunu[mazıSavunmak,
Öyleyse neden bu iki vaka farklı biçimlerde ele alınmaktadır?
Sütle birlikte pasta yemenin kötü olduğu doktrinini
benimsemek üzere organize edilen "iyi yiyenler" adlı bir
cemiyet hayal edin. Pasta ve süte karşı olan birliğin cinsel
ticarete karşı cemiyetle aynı entelektüel temellere sahip
olduğu ispat edilse bile- ki bu hiç olmamıştır- ikisine karşı
tepkiler yine de farklı olurdu. Pasta ve sütü yasaklama girişimi
sadece kahkahalara yol açar, ancak fuhuş-ticareti yasaklama
girişimine karşı daha hoşgörülü bir tutum söz konusu
olacaktır. Burada, cinsel ticaret sorusuna entelektüel bir
yaklaşımı şiddetle direnen bir şey var. Cinsel ticaret neden
hala yasallaştırılmamış? Yasallaştırmasına karşı argümanlar
haklı olmasa da entelektüel topluluk tarafından hiçbir zaman
aldatıcı olarak kınanmamış.
Cinsel ticarette gerçekleşen cinsel alışveriş ile pasta-süt
muamelesi gibi diğer ticaretler arasındaki fark, hissettiğimiz
veya hissettirdiğimiz "seks satın almak" olgusuna dayanan
veya en azından ona bağlı gibi görünen utançtır. Kişi, cinsellik
için para ödüyorsa, bir kadınla karıştırılacak kadar olmasa da
"gerçek bir erkek" değil.
Aşağıdaki meşhur fıkra, bu noktayı aydınlatır. İyi görünümlü
bir adam çekici ve "namuslu" bir kadına 100.000 dolara
onunla yatağa gidip gitmeyeceğini sorar. Kadın bu teklifle
dehşete düşer. Ancak, biraz düşündükten sonra, seks ticareti
ne kadar büyük kötülük ve günah olsa da tekliften
kazanacaklarını yardım ve hayır işlerinde kullanabileceğini
düşünür. Adam da çekici görünüyor, hiç tehlikeli ya da iğrenç
6
31. Savunu{mazıSavunmaft
değil. Kadın çekingence, ".Evet" cevabı verir. Adam daha
sonra: "Peki ya 20 dolar?" diye sorar. Kadın adamın yüzünü
tokatlarken, öfkeyle şöyle der: "Nasıl cüret edersin, ne tür bir
kadın olduğumu düşünüyorsun!". "Aslında, ne tür bir kadın
olduğunuzu zaten tespit ettik. Şimdi fiyatı ayarlamaya
çalışıyoruz" diye yanıt veriyor adam. Adamın cevabının
kadına vurduğu çarpıcı darbenin derecesi, bu tür mesleklerle
uğraşan bireylere yığılan aşağılamaların küçük bir ölçüsüdür.
Para karşılığında cinsiyet satın almanın aşağılayıcı olduğu
tutumuyla mücadele edebilmenin iki yaklaşımı vardır.
Cinselliğe para ödemenin yanlış olduğunu basitçe reddeden
düz hamle var. Ancak bunun, cinsel ticareti kötü ve günah
olarak düşünenleri ikna etmesi zor. Diğer yaklaşım, hepimizin
her zaman seks için para ödediğimizi göstermek ve bu
nedenle profesyonel bir hayat kadını ile müşterisi arasındaki
anlaşmalarını kötülemememiz gerektiğini göstermek
olacaktır.
Cinsel faaliyette bulunduğumuzda hepimizin alışveriş ve
ödemeler yaptığımız hangi mantıkla söylenebilir? Hiç değilse,
bizimle birlikte olmayı kabul etmeden önce potansiyel seks
partnerimize bir şeyler teklif etmek zorundayız. Cinsel ticaret
konusunda bu teklif nakit ile yapılır. Diğer durumlarda ise, bu
ticaret çok net ve görülebilir değildir. Çiftlerin çıkma-buluşma
şekillerinin çoğu, açıkça cinsel ticaret modeline uyumludur.
Erkeklerin, sinema biletleri, akşam yemekleri, çiçekler vb. için
ödeme yapması ve kadınların da onlara cinsel hizmetlerle
karşılık vermesi beklenir. Kocanın finansal unsurları sağladığı
7
32. Savunu[mazıSavunmak,
ve karısının da cinsel ve ev idaresi işlevlerini yerine getirdiği
evlilikler de bu modele yeterince açık bir şekilde uymaktadır.
Aslında, aşk ilişkilerinden entelektüel ilişkilere kadar tüm
özgür iradeli insan ilişkileri bir nevi alışveriştir. Romantik aşk
ve evlilikte alışveriş konusu, sevgi, önemseme, nezaket ve
benzeridir. Bu alışveriş muamelesi mutluluk veren bir ticaret
olabilir ve taraflar da katılmaktan sevinç duyabilirler. Fakat bu
muamele, hala bir ticarettir. Sevgi, nezaket vb. bir şey
verilmedikçe, karşılık alınmayacağı açıktır. Aynı şekilde, eğer
"ücretsiz olarak" birbiriyle ortak çalışan iki sanatçı
birbirlerinden "hiçbir fayda sağlayamazsa", ilişkileri de sona
erer.
Bir yerde ticari muamele varsa, ödemeler de vardır. Evlilik ve
bazı çıkma-buluşma biçimleri gibi, cinsel birliktelik içeren
ilişkilerde karşılıklı alış-verişler söz konusu ise -bu terimin
tanımına göre- seks ticareti de vardır. Birtakım sosyal
yorumcular evlilikleri cinsel ticarete doğrudan benzetmişler.
Fakat karşılıklı ticaretin gerçekleştiği tüm ilişkiler hem
cinsellik içeren hem de içermeyenler, bir cinsel ticaret
biçimidir. Seks ticaretine benzettikleri için tüm bu tür ilişkileri
kınamak yerine, seks ticareti, tüm insanların katıldığı sadece
bir etkileşim biçimi olarak görülmelidir. Bunların hiçbirine
itirazlar edilmemelidir -ne evliliğe ne arkadaşlık ve dostluğa,
ne de seks ticaretine.
8
33. Sa·uunu{mazı Sa·vunmak,
2. PEZEVENK
Çok eskilerden beri, pezevenkler, hayat kadınlarını
avlayan parazitler olarak muamele görmüşler. Ancak
adil bir değerlendirme ile, pezevenklerin gerçek
işlevinin bir incelenmesi yapılmalıdır.
Açıklık gerektiren ilk nokta, pezevenklerin hayat
kadınlarım toplamak ve etkisinin altında tutabilmek için baskı
ve şiddet tehditleri kullandıkları iddiasıdır. Bazı pezevenklerin
bunu yaptığı doğrudur, ama bu gerçek mesleğin kendisini
kınamayı haklı kılıyor mu? Hata ve yanlış davranışlardan suçlu
tek bir erbabı bile olmayan, herhangi bir meslek var mı?
Yanındaki insanların haklarını ihlal eden inşatçılar, tesisatçılar,
müzisyenler, rahipler, doktorlar ve avukatlar var. Ancak
meslekler olarak bunlar bütünüyle kınanacak meslekler
değildir.
Ve o yüzden bu, pezevenklik mesleği için de geçerli olmalı.
Hiçbirinin veya hatta tüm pezevenklerin yaptıkları,
yaptıklarının mesleğin gerekli bir parçası olmadığı sürece, bu
9
34. Savunu(mazı Savunmak.
mesleğin, meslek olarak kınanması için haklı bir şekilde öne
sürülemez. Şimdi küçük çocukları fidye için kaçırma mesleği,
meslek olarak kötü bir meslektir. Bazı adam kaçıranlar,
fidyenin bir kısmını bir hayır kurumuna bağışlamak gibi iyi işler
yapsalar bile, ya da hepsi bunu yapsalar dahi, insan kaçakçılığı
mesleği bu nedenle daha az kınanacak hale gelmez, çünkü
onun özünü belirleyen eylem kötüdür. Pezevenklik
mesleğinin özünü tanımlayan fiil kötüyse, o zaman, o da
kınanmalı. Pezevenkliği değerlendirebilmemiz için, bazı
pezevenklerin uygulanmış olduğu herhangi bir dışsal kötülük
göz ardı edilmelidir. Meslek ile çok ilgisi olmadığı için, şöyle
ki;
Bir pezevengin işlevinin özü, bir komisyoncununkine
benzer. Gayrimenkul, sigorta, borsa hisseleri, yatırımlar,
emtia futures'ları vb. gibi alanlarda komisyoncuların yaptığı
gibi, Pezevenk de aynı şekilde, kendisinin iyi niyetli aracılık
hizmeti olmadan iki tarafı bir araya getirmesi için harcanması
gerekenden daha düşük bir maliyetle bir araya getirme
göverini üstlenmektedir. Komisyoncunun akışına katkıda
bulunduğu bir muamelenin her iki tarafı, bu muameleden
kazanç elde etmektedir, aksi halde ona başvurmazdı. Ve bu
yüzden, pezevenk konusunda da durum aynıdır. Müşterinin
boşa harcayacağı arayış ve bekleme süresi cebinde kalır. Bir
hayat kadını ile mülakat yapmak için bir pezevengi telefonla
aramak, onun arayışı için zaman ve çaba harcamaktan daha
kolaydır. Müşteri hayat kadınının tavsiye edilmiş olması
güvencesine de sahiptir aynı zamanda.
10
35. SmJunu[mazı Savunmak,
'
.,.., ....
' .il,.........~~ ._, • n- -.,_ ~ ~,,.~
_:c::-:::::::::::-...-,~-- ,
"Bak, ben babasıyım, benim için önemli olan sadece onun
refahıdır- ama beni dinlemiyor! Lütfen onunla konuş - benimle
eve Akron'a gelsin söyle. Seni dinleyecek, sen onun pezevengisin."
Hayat kadını da bundan yararlanmaktadır. O, öbür türlü
müşteri arayışında harcayacağı zamanı tasarruf eder. Ayrıca
pezevenk tarafından korunmaktadır- istenmeyen
müşterilerden ve hayat kadınlarının rıza gösteren yetişkinler
ile, iradeli ticaret yapmasını önlemek, mesleğinin özünün bir
parçası olan polislerden. Pezevenk tarafından düzenlenen
11
36. Savunu{mazı Savunmak._,
randevular hayat kadınına, sokak yürüyüşü veya bardan bara
girip çıkmasına göre ek fiziksel güvenlik sağlar.
Hayat kadını, pezevengi tarafından, bir üreticinin kendisi
için yeni müşteriler bulan satış elemanı tarafından
sömürüldüğünden ya da acentesine onun için yeni_ roller
bulmak için kazançlarının bir yüzdesini ödeyen aktristen daha
fazla sömürülmemiş. Bu örneklerde, işveren, çalışanların
hizmetleri aracılığıyla, çalışanı işe alma maliyetinden daha
fazla kazanmaktadır. Eğer böyle olmasaydı, işveren-çalışan
ilişkisi gerçekleşmeyecekti. Hayat kadının pezevenkle
(işveren ile çalışanın) ilişkisi de aynı karşılıklı avantajları içerir.
Profesyonel bir pezevenk, gerekli olan aracılık işlevini yerine
getirir. Bu faaliyetiyle, bankacılık, sigorta ve borsa gibi diğer
birçok alandaki aracıların aksine daha onurludur. Onlar
rakiplerini yıldırmak için kısıtlayıcı devlet ve federal yasalara
güvenirken, pezevenk asla pozisyonunu korumak için kanun
ve yasayı kullanamaz.
12
37. Smmnu[mazı Savunmak,
3. ERKEK ŞOVENIST DOMUZU
(Şovenist Ayı)
K
adınların kurtuluş hareketi, farklı programların bir
karışımıdır ve farklı amaçlara sahip farklı gruplardan
oluşur. Ayırt edebilen entelektüel biri, kadınların
kurtuluşunun amaçların, mesajların, motivasyonların ve
programların bazılarım kabul edebilir ve bazılarını ise
reddedebilir. Sırf birlikte paketlendikleri için bir takım farklı
değer ve tutumlara eşit karşılık vermek saçma olur.
Kadınların kurtuluş hareketinin motifleri, her biri farklı bir
yaklaşım gerektiren dört ana kategoriye ayrılabilir.
KADINLARA KARŞI GERÇEKLEŞTİRİLEN ZORLAYICI
DAVRANIŞLAR
Cinayet dışında, kadınlara karşı yapılan en acımasız zorlayıcı
eylem tecavüzdür. Ancak bu erkek-egemen toplumda
tecavüz her zaman yasadışı edilmemiştir. Kocası tarafından
bir kadına uygulandığında yasadışı değildir. Ve tecavüz,
evliliğin "kutsallığı" dışında gerçekleştiğinde yasadışı olsa da
13
38. Savunu[mazı Savunmak,
hukuk tarafından ele alınma şekli düşündürecek çok şey
bırakır bize. Birincisi, tecavüzcü ve mağduru arasında daha
önce bir tanışıklık varsa, mahkeme tecavüz olmadığı
varsayımına kapılıyor. Bir diğeri, yakın zamana kadar birçok
eyalette tecavüzün kanıtlanması için, suça tanıklık etmiş
şahidin olması gerekiyordu. Üstelik, tecavüzcünün
arkadaşları mağdurla cinsel ilişkiye girdiklerine yemin ederse,
mağdur "ahlaksız" olarak nitelendirilebilir ve mahkeme
kazanması neredeyse imkansız hale gelirdi. Mağdur bir hayat
kadını ise, mahkemeyi kazanmak aynı derece imkansızdır. Bir
hayat kadınının tecavüze uğratılmasındaki yasal
olanaksızlığın ardındaki mantık; bir kişiyi diğer zamanlarda
isteyerek yaptığı şeye, zorlamanın imkansız olduğu
varsayımından yola çıkan, saçma bir görüştür.
Kadınların kurtuluş hareketinin en çekici yanlarından
biri, tecavüz için daha ağır cezalar ve mağdura tazminat
iadesi için desteğidir. Siyasi spektrumda bugün çoğu
feministlerinin oturduğu konumlarla, eşdeğer konumlarda
daha önce oturmuş olan kişiler, (örneğin liberaller ve
solcular), tecavüzcüler için daha hafif cezalar ve suçluların
genel olarak şımarmasını teşvik ediyordu. Onlara göre,
tecavüz de dahil olmak üzere tüm suçlar esas olarak,
yoksulluk, ailevi çöküş, dinlenme tesislerinin eksikliği vb. gibi
nedenlerden kaynaklanıyordu. Ve onların "çözümü" de
doğrudan bu "anlayıştan" yola çıkıyordu: daha fazla refah
programları, imkanı olmayanlar için daha çok park ve oyun
alanları, danışmanlık, terapi... vb. Buna karşılık, feministlerin
14
39. Savunu{mazı Sa·vunma/(
tecavüzcüler için daha sert hapis cezaları üzerindeki ısrarı -
ve diğer ağır yaptırımları - yeni bir soluk gibi geliyor.
Tecavüz, hükümetin kadınlara karşı zorlayıcı eylemlerin
normal karşıladığı, en çarpıcı örneği olsa da başkaları da var.
Cinsel ticarete karşı yasaların ne ifade ettiğini düşünün. Bu
yasalar, karşılıklı rıza gösteren yetişkinler arasındaki ticareti
yasaklamaktadır. Dürüstçe ekmek parasını kazanmalarını
engelledikleri için kadınlara zarar vermektedir. Kadın
düşmanı önyargıları yeterince açık değilse, fiilin satıcı için
olduğu kadar müşteri için de yasadışı olmasına rağmen, kadın
(satıcı) tutuklanırken, erkek (müşteri), neredeyse hiçbir
zaman tutuklanmadığı gerçeğini düşünün.
Kürtaj da bu noktadaki başka bir örnektir. Nihayette
giriş yolları ortaya çıkarılmış olsa bile, kürtaj önleyici kurallarla
sınırlıdır. Hem kürtajın düz yasaklanması hem de mevcut
kontroller altındaki kürtaj uygulaması, büyük ahlaki öz-
sahiplik ilkesine aykırıdır. Böylece, esasen insanlar ve onların
öz-sahiplik hakları arasında oluşturulan engellerle tanımlanan
bir durum olan, köleliğin hatırlatıcısıdır. Bir kadın kendi
vücudunun sahibi ise, o zaman rahminin de sahibidir ve o tek
başına bir çocuğa sahip olup olmayacağını karar vermek için
tam ve tek hak sahibidir.
Hükümetin kadınları zorlamada desteklediği veya aktif
olarak yer aldığı yöntemler çok çeşitlidir. Çok yakın zamana
kadar, örneğin kadınlar, mülk sahibi olma veya sözleşme
yapma gibi konularda erkeklerle aynı haklara sahip değildi.
Kitaplarda hala evli kadınları kapsayan, ancak evli erkeklere
15
40. Savunu(mazıSavunmak._,
işlemeyen, eşlerinin izni olmadan mülk satmasını veya ticaret
yapmasını engelleyen yasalar var. Bazı devlet
üniversitelerinde kadınlar için erkeklere göre daha zor giriş
koşulları söz konusudur. Devlet okullarımızdaki utandırıcı
seviye gruplandırma sistemi, genç erkekleri "erkek"
faaliyetlerine (spor ve marangozluk), genç kızları "kadın"
aktivitelerine (yemek pişirme ve dikiş) doğru manevra
etmektedir.
Bu sorunların hepsinin ortak iki noktası olduğunu
anlamak önemlidir: bunlar kadınlara karşı kullanılan saldırgan
güç örnekleridir ve hepsi ayrılmaz bir şekilde devlet
aygıtlarına bağlıdır. Geniş çapta kavranmış olmasa bile, bu
açıklamaların tecavüz ve cinsel ticareti için, açıklanan diğer
konu ve faaliyetlere göre daha çok geçerliliği yoktur.
Kadınların kürtaj, mülk edinme veya işletme kurma hakları
olmayıp ayrıca bu faaliyetlerde bulunan kadınların devlet
yaptırımları ve para veya hapis cezası ile karşılaştırılacağı
demek, ne anlama gelir?
Elbette hem hükümet hem de bireyler ayrımcılık
yapabilir. Ancak öze/ kesiminki değil, sadece devlet ayrımcılığı
kadın haklarını ihlal ediyor. Özel bir birey ayrımcılık yaparken,
bunu kendi adına, kendi kaynaklarıyla yapar. Fakat devlet
ayrımcılık yaptığında, vatandaşlarından topladığı kaynakla ve
tüm halkının adına bunu yapar. Bu kritik bir fark.
Sinemacılık gibi özel bir girişim ayrımcılık yaparsa, para
kaybetme ve olası iflas riski taşır. Ayrımcılığa karşı çıkan
insanlar, bu girişimlerden paralarını geri çekerler veya onlarla
16
41. Savunu{mazı Sa,vunma/(
iş yapamazlar. Ancak, devlet ayrımcılığa uğratırsa, bu
insanların bu seçeneği yoktur ve devletin iflas riski de yoktur.
insanlar fonlarını çekebilecekleri bir devlet kurumunda
ayrımcılığa karşı çıksalar bile (örneğin bir devlet
üniversitesinde öğrenciler) devletin başka alternatifleri
vardır. Azalan fonları vergi gelirlerinden telafi edebilir, ki
bunlar yükümlülük tehdidi altında ödettirilmektedir.
Kadınların maruz kaldıkları fiziksel tacizler bile devlet
aygıtlarına ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Cinsel tacizin, özel bir
mülkiyetin (bir mağaza) sınırları içerisinde gerçekleşmesi ile
dışarıda (mağazadan bir blok ötede bir sokakta) gerçekleştiği
durumda neler olacağını, karşılaştırın. Özel mülkiyetin
sınırları içerisinde bir kadın taciz edildiğinde, kar-zarar
serbest girişim sisteminin tüm gücü bu soruna yönlenir.
Tacizci eylemlerin tespiti ve önlenmesi girişimcinin kendi öz-
çıkarı ile uyumludur. Eğer girişimci önlem almazsa,
müşterilerini kaybedecektir. Aslında, müşterileri için güvenli
ve konforlu ortamlar hazırlamak için mağaza sahipleri
birbiriyle rekabet içindeler. Tacizleri önleme müsabakasında
en yüksek seviyeyi başaranlar, en büyük kar elde etme
eğiliminde olacaklar. Sorunu görmezden geldikleri için veya
tedbirlerini uygulamada yetersiz kaldıkları için başarısız
olanlar, en büyük kayıplara maruz kalma eğiliminde olacaktır.
Bu, tabi ki, cinsel taciz ve diğer saldırgan davranışların sona
ereceğini garanti etmiyor. İnsanların, ahlaki olarak kusurlu
oldukları sürece her zaman meydana gelecektir. Ancak bu
17
42. Savunu[mazıSavunmak,
sistem, durumu kontrol altına alabilecek kişileri, karlar ve
zararlarla harekete geçirmektedir.
Fakat kamusal alanda olan bitenlerle
karşılaştırıldığında, özel sistem mükemmellik gibi görünmeye
başlar. Kamusal alanda bu sorunla başa çıkmak için
neredeyse hiçbir teşvik faktörü yoktur. Bir kadın fiziksel veya
başka bir şekilde taciz edildiğinde otomatik olarak bir şeyler
kaybeden, hiç kimse yoktur. Şehir polisi, sözde sorumluluğa
sahip olmakla birlikte, otomatik kar ve zarar güdü
sisteminden bağımsız olarak çalışırlar. Vergilendirme ile
ödenen maaşları, performansla ilişkili değildir ve kadınlar
taciz edildiğinde herhangi bir mali kayıp yaşamamaktadırlar.
O halde, bu tür tacizlerin çoğunun neden mağazalarda ve
alışveriş merkezlerinde değil, sokaklarda meydana geldiği
açıktır
KADINLARA KARŞI GERÇEKLEŞTİRİLEN ZORLAYICI
OLMAYAN DAVRANIŞLAR
Açık konuşmak gerekirse, kadınlara karşı gerçekleştirilen pek
çok şey, zorlayıcı değildir. Örneğin, ıslık çalma, pis bakışlar,
maskara etme, kinaye sözler, hoş karşılanmayan flörtleşme,
vb. (Elbette, çapkın bir sözün hoş karşılanıp
karşılanmayacağını önceden söyleyebilmek genelde zordur.)
Erkekler ve kadınlar arasında sürekli olarak ortaya çıkan
cinsel gaz vermeler ve kışkırtma gelişmeleri düşünün. Birçok
insan ve özellikle de Kadınlar Hareketinde olanlar için bu tür
davranışlarla zorlayıcı eylemler arasında, her ne kadar gerçek
18
43. sa,vunu{mazı sa,vunmaft
bir fark yoksa da aralarındaki ayrım çok önemlidir. Her ikisi de
birçok kadın için hoş olmayabilir, ancak biri fiziksel olarak
istilacı bir eylem olup, diğeri değildir.
Aynı kategoriye giren başka birçok davranış türü de
vardır. Örnekler arasında; cinsel argo lafların (örneğin
"geniş" veya "kasa") kullanımı, çifte standart adetlerin
savunulması, belirli görgü kuralları, kızların değil erkeklerin
zihinsel kapasitelerinin teşvik edilmesi, "erkeklerin" atletik
aktivitelerinde bulunan kadınlara yönelik toplumsal utanç,
"cinsiyetçi" reklamlar ve kadınların oturtturulduğu kaideler,
sayılabilir.
Bunlar ve diğer saldırgan olabilen fakat zorlayıcı
olmayan tutum ve davranışlarla ilgili iki önemli nokta vardır.
Birincisi, bu tür zorlayıcı olmayan davranışların haklı bir
şekilde yasaklanamayacağıdır. Yasaklanmasına yönelik bir
girişimde bulunması, diğer bireylerin haklarının toplu ihlali
anlamına gelir. ifade özgürlüğü, insanların istediklerini
söyleme ve olası kınanabilir ve kaba ifadeler dile getirme
hakkına bile sahip oldukları anlamına gelir.
ikinci nokta daha çok karmaşık ve hiç de net değildir.
Kınanabilir ancak zorlayıcı olmayan bu davranışlar önemli
ölçüde, perde arkasında çalışan zorlayıcı devletçi faaliyetler
tarafından beslenir ve teşvik edilir. Örneğin, arazi, parklar,
kaldırımlar, yollar, işletmeler ve benzerinin devlet mülkiyeti
ve idaresinde olmanın yaygınca rastlanan olgusu. Yasadışı
zorunlu vergilendirmeye dayanan bu zorlayıcı faaliyetler haklı
bir şekilde eleştirilebilir. Eğer ortadan kaldırılırlarsa,
19
44. Savunu[mazıSavunmak,
destekledikleri nahoş ama yasal davranışlar serbest piyasa
sisteminin yardımıyla, azalacaktır.
"Burası görev kontrol -Houston bilginize sunuyor, Astronot
Mary Ellen Wilson regl adetine gireli 26 saat oldu, fakat
Teğmen komutan Joe Far/ey ve Kaptan Ed. Veidt'e yönelik ara
sıra ılımlı hıçkırıklarla serpiştirmiş öfke patlamaları hala
devam ediyor."
20
45. sa,vunu{mazı sa,vunmaf<,
Örneğin, (erkek) bir patronun (kadın) bir sekretere
nahoş fakat zorlayıcı olmayan bir şekilde taciz ettiği
durumunu ele alalım. Bu tür bir faaliyetin, kamu ve özel
mülkiyette gerçekleştiği durumlarını karşılaştıracağız. Bunu
analiz etmek için iş gücü ekonomistlerinin "Karşılayıcı ücret
farkı" (Compensating differantials) dediği kavramını
anlamamız gerekir. Karşılayıcı ücret farkı; bir çalışana, işinin
yanında getirdiği psikolojik dezavantajlarının telafisi için
ödenmesi gereken para miktarıdır. Örneğin, iki iş fırsatının
olduğunu varsayalım. Biri iyi bir manzara ve hoş bir çevreye
sahip, hoş iş arkadaşlarının bulunduğu klimalı bir ofiste.
Diğeri ise, düşmanca iş arkadaşlarıyla çevrili nemli bir
bodrumda. Fakat, genelde kişiyi, pek hoş olmayan bir işe
cezbedecek büyüklükte bir ücret farklılığı da söz konusu olur.
Farkının tam miktarı kişiden kişiye değişir. Ancak fark vardır.
Tıpkı nemli bodrumlarda çalıştırmak üzere çalışanları
işe alırken bir karşılayıcı ücret farkının ödenmesi gerektiği
gibi, bu farkın cinsel tacize maruz kaldıkları ofislerde, kadın
işçilerine de ödenmelidir. Ücretlerdeki bu artış, eğer özel bir
iş adamı ise patronun cebinden gelir. Dolayısıyla, onun kendi
davranışlarını ve çalışanlarının davranışlarını kontrol etmek
için güçlü bir parasal dürtüsü vardır.
Ancak, bir hükümet veya hükümet destekli bir
işletmenin müdürü maaşlardaki artışı cebinden ödenmez!
Vergi mükelleflerinden, tatmin edici hizmetlerin tüketimi
üzerine değil, ancak zorlama ile tahsil edildiği vergi parasıyla
ödenir. Dolayısıyla, patronun durumu kontrol etmek için çok
21
46. Savunu{mazıSavunmak,
nedeni yoktur. Aslında rahatsız edici ancak zorlayıcı olmayan,
bu tür cinsel tacizlerin, hükümetin vergi tahsildarı rolündeki
zorlayıcı eylemleriyle mümkün olduğu açıktır. Vergiler
zorunlu değil iradeli olarak ödenseydi, bir devlet dairesinde
müdür bile, anlamlı kontrollere tabi tutulurdu. Davranışı
çalışanlarını rahatsız ederse para kaybedecekti. Fakat
zorlayıcı vergilendirmeden elde edilen parayla desteklendiği
için çalışanları onun merhametine kalmışlar.
Aynı şekilde, bir grup erkeklerin yoldan geçen kadınlara
ıslık çalıp, maskara etme ve onlarla ilgili hakaret edici sözler
söyleyip aşağılayıcı laflar attığı durumunu kıyaslayın. Bir grup
bunu kamuya ait bir kaldırım veya sokakta, diğeri ise bunu
restoran veya alışveriş merkezi gibi özel bir yerde yapmış
olsun.
Şimdi, hangi durumda, bu yasal ancak nahoş davranışın
sona ermesi daha olasıdır? Kamu sektöründe tacizin sona
erdirilmesi, hiçbir iş adamının mali çıkarına değildir. Adı
üstünde bu davranış yasal olduğu için, kamu polis görevlileri
de bunu durdurmak için hiçbir şey yapamazlar.
Ancak özel teşebbüs alanında, kadınları (veya kadınlara
karşı bu kötü davranışlara itiraz eden erkekleri) istihdam
etmeyi veya ürün satmayı ümit eden her girişimcinin buna
son vermek için güçlü bir maddi teşviki vardır. Bu nedenle, bu
tür tacizlerin neredeyse her zaman halka açık kaldı.rımlarda
veya sokaklarda gerçekleşmesi ve neredeyse hiçbir zaman
mağazalarda, restoranlarda, alışveriş merkezlerinde veya kar
22
47. Smmnu[mazı Savunmak,
peşinde olan ve ilkelerini koruyan diğer kuruluşlarda
yaşanmaması bir tesadüf değildir.
ERKEK ŞOVENİST DOMUZU, BİR KAHRAMAN OLARAK
Kadınların kurtuluşunun yandaşları tarafından işlenen iki
büyük hataya, ayrıntılı bir şekilde dikkat edilmelidir. Erkek
Şovenist domuzunun bu programlara karşı çıkmasında,
kendisini kahraman gösterecek derecede makul sebepleri
var.
Yasalar "Eşit iş için eşit ücret" ödemeyi emrediyor. Asıl
soru, "eşit işin" nasıl tanımlanacağıdır. "Eşit iş" kelimenin
gerçek anlamıyla ele alınırsa, kısa ve uzun vadede çalışanın
psikolojik farklılıkları, müşterilerin ve diğer çalışanların
ayrımcılığı ve çalışanın kendisine benzer ve farklı insanlara ve
girişimcinin mizacına ayak uydurma yeteneği dahil olmak
üzere, üretkenliğinin tüm yönlerini kapsar. Kısacası, eğer
girişimci için eşit çalışma eşit karlılıkla tam tamına aynı ise,
tüm bu bileşenler değerlendirilmelidir. İşte o zaman, serbest
piyasada, bu gibi eşit yeteneklere sahip çalışanlar, eşit ücret
kazanma eğiliminde olacaklardır. Örneğin, bu anlamda eşit
derecede iyi işçi olmalarına rağmen, kadınlara erkeklerden
daha az ücret ödenmiş olsaydı, nihayetinde eşit ücret
sağlayacak güçler, harekete geçecekti. Peki nasıl? işveren,
erkek işçileri kadın işçilerle ikame ederek daha fazla para
kazanabilecektir. Erkek işçilere olan talep azalacaktır,
böylece erkeklerin ücretleri düşecek ve kadın işçilere olan
talep artacak dolayısıyla kadın ücretlerini de artıracaktı. Erkek
23
48. Savunu{mazıSavunmak,
yerine kadın işçiyi işe alan işveren, bunu yapmayı reddeden
işverene kıyasla rekabette bir avantaja sahip olacaktır.
Karlarını maksimize etmeye çalışan işverenler, ayrımcı
işverenlerden devamlı olarak daha fazla kar elde edecektir.
Karını maksimize edenler ürününü ayrımcılardan daha düşük
bir fiyattan satabileceklerdir ve diğer şartlar sabit
tutulduğunda, sonunda onları iflasa sürükleyeceklerdir.
Ancak gerçek hayatta, eşit iş için eşit ücreti önerenlerin
kastettiği bu tarzı katı bir eşitlik değildir. Onlardaki "Eşitlik"
tanımı, eşit eğitim alma süresi, eşdeğer yetenekler, eşdeğer
üniversite diplomaları ve yeterlilik sınavlarında benzer
puanlardır. Ancak, bu kriterlere göre adeta aynı olan bireyler,
işverenleri için kar elde etme konusunda oldukça farklı
potansiyele sahip olabilirler. Örneğin, test puanları ve
üniversite diplomaları bakımından aynı olan, bir erkek, bir
kadın, iki çalışanı düşünün. Hamilelik durumunda, kadının
evde kalması ve çocuğu büyütmesi, çok daha muhtemel
olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu geleneğin adil olup
olmadığı kararını vermenin konumuzla ilgisi yoktur. Bizi
ilgilendiren, bunun gerçek olup olmamasıdır. Kadın evde
kalırsa, işi veya bir kariyeri kesintiye uğratırsa, işvereni için
daha az değerli olacaktır. Bu durumda, iş için erkek ve kadın
adaylar aynı niteliklere sahip olsa da uzun vadede erkek
kadından daha üretken olacak ve bu nedenle işveren için
daha değerli olacaktır.
Çelişkili bir şekilde, erkeklerin ve kadınların eşit
derecede üretken olmadıklarını gösteren birçok kanıt,
24
49. Sm.mnu[mazı Savunmak,
kadınların kurtuluş hareketinin kendisinden gelir. Kadınların
ve erkeklerin ilk önce gruplar halinde, birbirlerinden ayrı ve
sonra birlikte, birbirleriyle rekabet halinde test edildiği çeşitli
çalışmalar var. Bazı durumlarda, gruplar izole olarak test
edildiğinde, kadınlar erkeklerden daha yüksek doğal
yeteneklere sahip olduklarını açıkça gösterdiler. Bununla
birlikte, iki grup rekabet halinde test edildiğinde, erkekler
sürekli kadınlardan daha iyi puan aldılar. Buradaki kaygının,
bu tür olayların adilliği ile değil, etkilerinin üzerine durması
olduğu, tekrar vurgulanmalıdır. Mesele şu ki, iş dünyasında
kadınlar kendilerini sıkça erkeklerle rekabet halinde
bulacaktır. Eğer kadınlar sürekli erkeklere boyunu eğerse ve
erkeklerle rekabetinde ellerinden gelenin en iyisini
yapamazlarsa, girişimci için kar elde etmekte aslında, daha az
yardımcı olurlar. Eğer kadınlar test puanlarında erkeklere
eşitse ve kar maksimizasyonu söz konusu olduğunda
erkeklerden daha düşükse, o zaman eşit iş için eşit ücret
yasası, kadınlar için felaketli olacaktır.
Karı maksimize eden güdüleri geriye çevirdiği için
vahim olacaktır. Piyasanın, erkekleri kovmaya ve kadınları işe
almaya yönelik güçlü ve istikrarlı bir baskı yapmak yerine,
işverenler kadınlan kovmaya ve yerinde erkek işe almaya
motive olacaktır. Eğer işveren, eşit derecede üretken
olmamalarına rağmen erkeklere ve kadınlara aynı ücretleri
ödemeye zorlanırsa, karlar erkek işçilerin kadın işçilerin yerini
alma derecesinde artacaktır. Feminist görüşünü
benimsemeye meyilli olan ve kadın işçileri tutmakta ısrar
25
50. Savunu{mazı Savunmak,
eden işverenler, daha düşük karlar elde edecek ve pazar
paylarını kaybedecektir. Zenginleşen işverenler, kadınları işe
almayanlar olacaktır.
Verimlilikte gerçekten erkeklerle eşit olan kadınların
eşit ücret alma eğiliminin yalnızca kar-ve-zarar serbest
piyasasında mevcut olduğuna dikkat edilmelidir. Sadece
serbest girişimde yüksek verimli düşük ücretli kadınları işe
almak, durumlarından "yararlanmak" ve dolayısıyla
ücretlerini yükseltmek için mali dürtüler vardır.
Kamu ve kar amacı gütmeyen sektörlerde, bu kar
güdüleri tanımı gereği yoktur. O halde, kadınların bu
bakımdan neredeyse tüm asıl istismarların, okullar,
üniversiteler, kütüphaneler, vakıflar, sosyal hizmet ve kamu
hizmetleri gibi devlet ve kar amacı gütmeyen alanlarda
gerçekleşmesi bir tesadüf sayılmaz. Bilgisayarcılık, reklam
veya medya gibi özel işletme alanlarında kadınlara az ücret
ödendiğine dair pek iddia yok.
AYRIMCILIĞI ÖNLEMEYİ EMREDEN YASALAR
McSorley's New York'ta "fethedilene" dek, sadece
erkeklere hitap eden bir bardı. New York Eyaletindeki yeni
ayrımcılıkla mücadele yasası bayrağı altında, kuruluşun
tarihinde ilk kez kadınlara hizmet verildi. Bu, liberal, ilerici ve
kadınların kurtuluş gurupları tarafından, ileriye doğru atılmış
büyük bir adım olarak kutlandı. Yasanın ve McSorley'nin söz
konusu özgürleştirilmenin arkasındaki temel felsefe,
26
51. sa,vunulmazı Savunmak,
potansiyel müşteriler arasında cinsiyet bazında ayrımcılığın
gayri kanuni olması olduğu anlaşılıyor.
Bu felsefe ile ilgili sorunlar açıkça görülmüyorsa, birkaç
"olmayana ergi yöntemi" (reductio ad absurdum) örneklerini
ele alarak netleştirilebilir. Eğer felsefeye katı bir biçimde bağlı
kalınırsa, örneğin, "halka açık" yerlerdeki erkekler için ayrı
tuvaletler "ayrımcı" sayılmaz mı? Ve erkekler için ayrı öğrenci
yurtları? Erkek eşcinseller ne olacak? Kadınlara karşı
"ayrımcılık" yapmakla suçlanabilecektir. Ve erkeklerle
evlenmek isteyen kadınlar, diğer kadınlara karşı ayrımcılık
yapmıyor mu?
Bu örnekler elbette saçmadır. Ancak ayrımcılık karşıtı
felsefe ile bağıntılıdır. Eğer örnekleri saçma ise, bunun
nedeni, felsefesinin de saçma olmasıdır.
Çok suiistimal edilen bu terimin yegane mantıklı
tanımına göre, tüm insan davranışlarının, ayrımcılık içerdiğini
önemlidir: Mevcut alternatifler arasında çıkarlarına en iyi
hizmet edeni belirlemek ve seçmek. İnsanların bu söz ile
uyum sağlayamayan hiçbir davranışı yoktur. Biz, diş macunu
seçerken, ulaşım araçları arasında seçim yaparken veya
kiminle evleneceğimizi karar verirken, ayrım yapıyoruz.
Gurme ya da şarap çeşnisi tarafından uygulanan ayrımcılık,
tüm insanlar tarafından işlenen yegane ayrımcılıktır veya
olabilir. Bu nedenle, ayrımcılık üzerine yapılan her hamle, tüm
bireylere açık olan, seçenekleri kısıtlamanın bir girişimidir.
Peki McSorley'de kadınların içki içme seçeneği ne
olacak? Onların seçme hakkı ihlal mi edilmişti? Hayır. Onların
27
52. Savunu{mazı Sa·vunma~,
yaşadığı şey, bir kadının bir erkeğin cinsel yaklaşma çabasını
reddettiğinde yaşadığı, şeydi. Bir erkekle çıkmayı reddeden
kadın, erkeğin haklarını ihlal etmekle suçlu değildir- çünkü
erkeğin hakları onunla bir ilişkide olmasını içermemektedir.
Bir imkan olarak var, ama kadın onun kölesi olmadığı sürece,
bu bir hak değil. Aynı şekilde, diğer erkeklerle birlikte içmek
isteyen bir erkek, kadın haklarını ihlal etmekle suçlu değildir.
Çünkü kadınların hakları, onlarla içmek istemeyen insanlarla
içmeyi kapsamamaktadır. Bunun böyle olmaması ancak bir
kölelik toplumunda görülebilir. Sadece bir kölelik
toplumunda, sahibi köleyi teklifini kabul etmeye zorlayabilir.
Eğer ayrımcılık karşıtı güçler, felsefelerini genel halk üzerinde
dayatmaya başarırlarsa, halka köleliğin belasını da
dayatmaya başaracaklardır. Bir erkek şovenist domuzun, bu
eğilimlere direnmeyi başardığı ölçüde, bir kahraman olarak
görülmesi gerekir.
28
57. Savunu(mazı Savunmak,
4. TORBACI
Kötü bir uğraş olan uyuşturucu ticareti, işkenceli
ölümler, suçlar, soygunlar, zorla fuhuş ticareti ve
çoğu kez cinayetlerin sorumlusudur. Bağımlısı
"kullanmayı bıraktıktan" sonra bile genellikle hayatı boyunca
etkisinin altında kalır. Bağımlısı bağımlı olduğu sürede "bir
doz daha11 sağlamak için her türlü pisliğe girmeye razı,
uyuşturucunun çaresiz bir kölesidir.
O zaman torbacının kötü doğasından nasıl şüphe olabilir?
Ona iyi gözle bakmayı bile nasıl düşünebiliriz?
Genelde eroin bağımlılığı üstüne atılan kötülemeler
aslında bağımlılığın kendisinin değil, uyuşturucunun
yasaklanmasının sonucudur. Uyuşturucu yasağı dikkate
alındığında, yasadışı uyuşturucu satan torbacı, yasağın kötü
etkilerini azaltmak için herkesten daha fazla çaba gösteren
kişidir.
33
58. SavunufmazıSavunmak,
Eroinin yasaklanması, fiyatı astronomik denilebilecek bir
seviyeye fırlamanın yıkıcı etkisine sahiptir. Bir emtia
yasaklandığında, her zamanki yetiştirme, hasat, kürleme,
nakliye, ticaret, vb. tüm masraflara ek olarak, kanundan
kaçınma ve kaçırma başarısız olduğunda verilen cezaların
ödenme masrafları da eklenmelidir. Kaçak viski konusunda
(2011i yılların yasaklanma döneminde), bu ilave maliyetler çok
değildi, çünkü kanunun hükmü gevşekti ve kanunlar yaygın
halk desteğine sahip değildi. Eroin konusunda, bu maliyetler
muazzam büyüktür. Anti-eroin yasaları, daha katı yasalar ve
cezalara yönelik taleplerle birlikte geniş çapta halk desteğine
de sahiptir. Şehir içi getto mahallelerinde, kanuni yetkisi
olmadan mahalleyi koruyan gruplar ve gençlerin çeteleri,
uyuşturucu satanlara ve bağımlılarına kendi cezalarını
koymuş. Bu gruplar, "kanun ve nizam" tabaksından desteğini
almış gibiler, ki, bu da yakalanırsa toplumun kendilerine
uygulayacağı büyük cezalardan korkan polislere rüşvet
vermeyi zor ve pahalı hale getirmiş.
Uyuşturucu ticaretçileri polislere pahalı rüşvet ödemek
zorunda olmanın yanı sıra, kaçakçılık ve uyuşturucuyu sokak
satışına hazır hale getiren fabrikaları işletmede, karşılaştıkları
tehlikelerin telafisi için çalışanlarına da yüksek maaşlar
ödemek zorundalar. Ayrıca, cezalarını en aza indirmek için
politikacılara, avukatlara ve yargıçlara rüşvet veren
uyuşturucu ticaretçileri, çalışanlarını bakmak için bir derece
babalık görevi de yapmaktadır.
34
59. Sa'VU1ıu[mazı Savunmak,
Eroinin yüksek fiyatını oluşturan faktörler Bunlardır.
Ancak eroin yasaklanmasının ortaya çıkardığı bu ekstra
maliyetler olmasaydı, fiyatı diğer ürünlerin (buğday, tütün,
soya fasulyesi, vb.) fiyatlarından çok farklı olmazdı. Eroin
yasallaştırılmış olsaydı, bağımlısı ihtiyacı olan günlük dozunu,
en iyi tahminlere göre bir ekmek fiyatına alabilirdi.
Yasağı altında eroinin uzun vadeli bağımlılığı, günde 100
dolara mal olabilir. Piyasa bilgilerine ve alternatif temin etme
yollarına bağlı olarak, eroin bağımlısı düşkünlüğünü tatmin
etmek için yılda yaklaşık 35.000 dolar harcıyor. Genellikle
suçu eroin bağımlılığı üstüne atılan, sayısız insan
mağduriyetlerinden aslında bu maliyetin sorumlu olduğu
açıktır. Tipik bir eroin bağımlısı genellikle genç, eğitilmemiş ve
düşkünlüğünü desteklemek için doğru yolla yeterli miktarda
para kazanamayan biridir. Tıbbi ve psikiyatrik yardım
alamazsa, bağımlının "dozu" sağlamak için yapabileceği tek
şey, nihayetinde polis veya sokak çeteleri tarafından
avlanabileceği bir suç hayatına girmektir.
Üstelik, bağımlı-suçlu, bağımlı olmayandan çok daha kötü
bir konumdadır. Bağımlı olmayan bir mücrim, bir soygunu
yapmak için en uygun zamanı ve yeri seçebilir. Ancak
uyuşturucu bağımlısı, her "dozuna" ihtiyaç duyduğunda bir
suç işlemelidir ve bu genellikle hisleri uyuşturucu
yoksunluğundan köreltilmiş olduğu zamanlar ortaya çıkar.
Çalıntı malların "piyasasının" işleyişini düşündüğümüzde,
Bağımlılığın düşkünlüğünü desteklemesi için muazzam
miktarda suç işlemesi gerektiği açıktır. Uyuşturucu satın
35
60. Savunu[mazıSavunmak,
almak için gerekli, yıllık 35.000 dolarlık miktarına sahip olmak
için, çalıntı malların piyasasında alıcılarının genellikle normal
satış fiyatının sadece yüzde 2o'si veya daha azını ödediğine
göre, bağımlının bu miktarın yaklaşık beş katı değerinde mal
çalması gerekir (yılda neredeyse 200.000 dolar). 200.000
dolarlık rakam, New York'ta tahmin edilen 10.000 bağımlı kişi
sayısı ile çarpılırsa, BigApple'da bağımlıların işlediği suçlardan
dolayı kaybedilen değer miktarının toplamı 20 milyar dolardır.
Bu suçların eroin bağımlılığın değil, eroinin
yasaklanmasının sonucu olduğunu ne kadar vurgulasak azdır.
Fiyatını büyük ölçüde artıran ve bağımlısını ya kendisinin ya
da mağdurunun ölümüyle sonuçlanabilen bir suç dolu ve
zalim hayata sürükleyen, şey eroinin yasaklanmasıdır.
Bu noktayı kanıtlamak için, eroine erişimi olan, kendilerini
bağımlısı eden az sayıdaki tıp doktorunu düşünün. Onun
uyuşturucuyu temin etme yolu yasadışı olmadığı için fiyatı da
çok fahiş değildir. Yaşamları "normal", faydalı ve tatmin
edicidir- sadece tek bir fark var. Maddi açıdan konuşursak,
eroine bağımlı olmak yerine şeker hastaları olup, insüline
bağımlı olsaydı hayatları yine çok farklı olmazdı. Herhangi bir
bağımlılığı olsa bile bu doktorlar yine profesyonel olarak işini
yapabileceklerdir. Olur da yasal eroin tedariklerine son verilir
(veya insülin aniden yasak ilan edilir), bu doktorlar satın
aldıkları maddenin kalitesinden emin olamadan ve aldıkları
için fahiş fiyatlar ödemek zorunda olup, sokak torbacılarının
insafına kalacaktır. Bu farklı koşullar altında, bağımlı
doktorun durumu çok daha zor olacaktır, ancak bu meslek
36
61. 5ı'mnmu[mazı Sa·vunmaft
erbaplarının çoğu düşkünlüklerinin yıllık 35.000 dolarlık
maliyetini kolayca karşılayabileceğinden felaket getirmezdi.
Ancak böyle bir umudu olmayan, yoksulluk içinde yaşayan,
eğitilmemiş bağımlılar ne olacak?
Eroin satıcısının yaptığı şey, bu alana girme amacının
aksine, ilacın fiyatını düşük tutmaktır. Ne zaman birkaç eroin
satıcısı sektöre girerse, fiyatı daha da düşüyor. Bunun aksine,
eroin satıcılarının sayısı her azaldığında (kısıtlama veya
yaptırım tatbikatı yoluyla) fiyat artar. Bağımlılığın kötü
durumundan veya işlediği suçlardan, eroinin satışı veya
kullanımının değil, aksine yasaklanmasından dolayı yüksek
eroin fiyatının, buna neden olması; maddenin fiyatını düşüren
herhangi bir etkenin, bu sorunu hafifleteceği anlamına
gelmelidir. Sorun ilacın yüksek maliyetinden kaynaklanıyorsa,
maliyeti düşürmek bir çözümü olarak düşünülmelidir.
Ancak ilacın fiyatını düşürmede etkili olan eroin
torbacısıdır ve "kanun ve nizam" güçleri torbacının
faaliyetlerine müdahale ederek bu fiyatları yükseltmekten
sorumludur. Bu nedenle, kahraman figür olarak düşünülmesi
gereken kişi, çok sevilen narkotik ajanı ("Narko") değil, çok
küfür yiyen torbacıdır.
Eroinin yasallaştırılması, ilerlemenin ve uygarlığın
durdurulacağı gerekçesiyle reddedilmiş. Hep de İngilizlerin
ve Çin'in bağımlılık yapan uyuşturucularla deneyimlerinden
bahsederler, sanki bizim de sokakta yatan, kendisinden
çıkmış çok sayıda insanları hayal etmemiz gerekiyormuş gibi.
Argümanı, eroinin yaygın kullanımı gibi ilerlemeyi engelleyen
37
62. Savunu{mazıSavunmak,
her şeyin yasaklanması şeklindedir. Ancak, çoğu insanın
yasaklamasını istemeyeceği, sürekli ilerlemeyle çelişebilecek
başka şeyler de var- eğlence mesela. Çalışanlar, eğer yılın
yüzde 9011 kadarını tatile çıkarırsa, "ilerleme" kesinlikle
duraklayacaktır. Uzun tatiller yasaklanmalı mıdır? Çok zor.
Buna ek olarak, mevcut eroin yasağı uyuşturucuya erişimi
engellememekte. Eskiden sadece şehir içi gettolarda
mahallelerinde varken; bugün varlıklı banliyö sokak
köşelerinde ve okul bahçelerinde satın alınabilir.
Çin'in uyuşturucu deneyimi örneğinde, Çinli tüccarlar
gambot "diplomasi" zoruyla afyonu almayı kabul etmeye
mecbur ettirilmişti. Bağımlılık yapan uyuşturucuların
yasallaştırılması hiçbir şekilde bireyleri ona bağımlı hale
getirmeyecektir. Gerçekten de baskı ya da baskının ortadan
kaldırılması, eroin yasaklanmasının hurdaya ayırmasında
başlıca etkendir.
İngiliz örneğinde (düşük maliyetle, bir doktor veya lisanslı
klinik tarafından yasal ve kontrollü olarak verilen
uyuşturucular), ortaya atılan argüman, düşük maliyet
programının başlatılmasından bu yana bağımlıların sayısının
keskin bir şekilde arttığı, şeklinde olmuş. Ancak bu artış yapay
bir istatistiksel olgudur. Eskiden, yasak olduğu zaman birçok
kişi kendilerini bağımlı olarak bildirmek konusunda isteksizdi.
Bağımlılık yasallaştırıldığında ve düşük maliyetli uyuşturucu
mevcut hale geldiğinde, istatistikler doğal olarak yükseldi.
İngiliz Hükümetinin Sağlık Hizmetleri, yalnızca kayıtlı
bağımlılara uyuşturucu verme hizmetini verir.
38
63. Savunu[mazıSavunmak,
istatistiksel olarak sayılan bağımlı sayısındaki artışın bir
diğer kaynağı da İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinden
Birleşik Krallık'a göçtür. Bu ani göç geçici uyum sorunlarına
neden olabilir, ancak bu İngiliz yaklaşımı ile ilgili bir şikayet
konusu değildir. Aksine, programın ileri görüşlülüğüne ve
ilerleyiciliğine örnek sağlar. Bağımlılıktaki artıştan dolayı bu
programı suçlamak, Güney Afrika'da kalp ameliyatı isteyen
insan sayısındaki artıştan dolayı Dr. Christiaan Barnard'ı (kalp
nakli cerrahisi yapan ilk doktor) suçlamaya benzer.
Sonuç olarak, eroin bağımlılığının toplumda affetme
özelliği olmayan, belki de düzeltilmez bir kötülük olduğu
belirtilmelidir. Öyleyse eğer, bağımlılığın kötülüklerinin
reklamını yapma çabaları ancak alkışlanacaktır. Bununla
birlikte, günümüzdeki eroin ve diğer sert uyuşturucuların
yasaklanması hiçbir yararlı amaca hizmet etmemektedir.
Sayısız mağduriyetlere ve büyük toplumsal ayaklanmalara
neden olmuştur. Bu kusurlu kanunu korumaya çalışarak,
narkotik ajanı fiyatları yüksek tutar ve trajediye katkıda
bulunur. Ciddi kişisel risk altında bile harekete geçerek
fiyatları düşüren, yaşamları kurtaran ve trajediyi bir miktar da
olsa hafifleten kişi sadece torbacıdır.
39
65. Sa'rmnu[mazı Savunma(
5. UYUŞTURUCU BAĞIMLISI
Halihazırda, eroin bağımlılığının kötülükleri üzerine
yoğun tartışmalar sürerken, eski atasözüne kulak
vermek iyidir- "hikayenin her iki tarafını dinle".
Bunun birçok nedenleri arasında biri ve belki de en önemlisi,
eğer herkes bir şeye (özellikle eroin bağımlılığına) karşı
çıkıyorsa, lehine de söylenebilecek bir şeyin olduğunu
varsayabileceğimiz gerçeğidir. İnsan oğlunun uzun ve
tartışmalı tarihi boyunca, çoğunluğun görüşü çoğu zaman
yanlış olmuştur.
Öte yandan, çoğunluk görüşünü kabul edenler bile buna
karşı bir saldırıya açık olmalıdırlar. Faydacı John Stuart Mill'e
göre yaşamın gerçeklerini öğretmenin en iyi yolu muhalif
tarafı dinlemektir. Bırakın savunulana meydan okusunlar ve
bırakın o meydan okunması başarısız olsun. Mill, bu yöntemin
o kadar önemli olduğunu düşünüyordu ki, gerçek bir hamle
kendini göstermeseydi, yapay bir karşıt görüş icat etmeyi ve
41
66. Savunu[mazı Smmnma(
mümkün olduğunca ikna edici bir şekilde sunmayı tavsiye
ediyordu. Bu nedenle, eroin bağımlılığırnn tartışılmaz
kötülüklerine inananlar, lehine de bir argüman duymaya razı
olmalıdırlar.
"Sizinle dürüst olmam gerekirse, şu anda birlikte çalıştığım
ilaç firmasının ilaç kalitesinden çok memnunum.. "
42
67. Savunu(mazıSavunmak,
Bağımlılık olgusu içsel bir bakış açısıyla
değerlendirilmelidir. Yani, varsayımımız, sosyal ya da
kişilerarası sorunun (bir bağımlılığın düşkünlüğünü
desteklemek için suç faaliyetlerinde bulunma zorunluluğu)
sorunun çözüldüğü, şeklinde olacaktır. Çünkü bu, narkotik
uyuşturucunun satışını yasaklayan yasalardan
kaynaklanmaktadır ve dolayısıyla uyuşturucunun kendisinin
dışında bir sorundur. Bağımlılığın esas içsel sorunları,
bağımlıların karşılaştığı iddia edilen diğer tüm problemlerdir.
Uyuşturucu bağımlılığının sosyal olmayan sorunlarının her
listesinde ilki, bağımlılığın hayatı kısalttığı iddiasıdır.
Bağımlılığın yaşı ve sağlığına ve iddia sahibinin karamsarlığı
veya iyimserliğine bağlı olarak, kısaltıldığı söylenen yaşam
süresi 10 ila 40 yıl arasında değişmektedir. Bu tabi ki mutsuz
bir durum, ancak geçerli bir bağımlılık eleştirisini teşkil
etmiyor ve kesinlikle eroin kullanımının yasaklanmasını haklı
kılmıyor.
Geçerli bir eleştiriyi ortaya çıkarmıyor veya yasağını haklı
kılmıyor, çünkü ne türlü bir yaşam sürdüreceğini belirlemek
bireye bağlıdır- zevkli faaliyetler olarak gördüğü şeyleri içeren
kısa bir hayat ya da böyle zevklerin olmadığı daha uzun bir
hayat. Bu tür seçimler için nesnel bir kriter olmadığından,
spektrum üzerindeki herhangi bir seçim ile ilgili mantıksız ve
hatta şüpheli bir şey yoktur. Likör, tütün, kumar, seks,
seyahat, yoldan geçmek, ciddi tartışma ve yoğun egzersizden
feragat etme anlamına gelse bile, bir kimse ömrünü en üst
düzeye çıkarmayı seçebilir. Başka biri de, daha kısa bir hayat
43
68. Savunu[mazıSavunmak,
anlamına gelse bile, bu faaliyetlerin herhangi birinde veya
hepsinde bulunmayı seçebilir.
Bağımlılığa karşı uzatılan bir diğer argüman ise, insanların
sorumluluklarını yerine getirmelerini engellemesidir.
Genellikle verilen örnek şu, sürekli eroinin etkisinin altında
kalan bir baba, ailesine karşı mali ve diğer yükümlülüklerini
yerine getirmekten aciz kalabilir. Diyelim ki eroin bağımlılığı
bir babayı ebeveynlik yapamaz ve aciz hale getiriyor. Bu yine,
eroin kullanımı ve satışı yasaklanmalıdır sonucuna varmıyor.
Bazı insanların belli şekillerde çalışmasını engellediği
gerekçesiyle herhangi bir faaliyeti yasaklamak mantıksız olur.
Sorumluluklarını yerine getirmekte aciz kalmayan veya böyle
sorumlulukları olmayan insanlar, neden kısıtlanmalı? Eroini
bu nedenle yasaklamak doğru olsaydı, kumar, içki, sigara
içmek, otomobil kullanımı, hava yolculuğu ve diğer tehlikeli
veya potansiyel olarak tehlikeli faaliyetleri yasaklamak da
kesinlikle doğru olurdu. Ancak bu resmen saçmalık olur.
Eroin bazı insanlar için yasal, ancak bağımlılıkları nedeniyle
sorumluluklarını kabul etmeyen veya yerine getirmeyen
diğerleri için yasal olmamalı mıdır? Hayır. Örneğimizi devam
edersek, bir erkek, evlendiğinde, tehlikeli olabilecek tüm
faaliyetlerden vazgeçeceği konusunda anlaşma yapmıyor.
Evlilik sözleşmesi, nasıl olsa da kölelik sözleşmesi değildir.
Evlilik, taraflardan birini, diğerinin rahatsız duyabileceği
faaliyetlerde bulunmasını engellemez. Sorumluluk sahibi
kişiler, tenis oynarken kalp krizi geçiriyor. Ancak hiç kimse
44
69. Sa,vunulmazı Savunmak,
sorumlulukları olan kişilerin spor faaliyetlerinden men
edilmesini, önermez.
Uyuşturucu bağımlılığına karşı bir başka argüman da,
kullanıcıların tamamen verimsiz hale geldiği ve dolayısıyla bir
grup olarak, ülkenin bir bütün olarak ekonomik refahının bir
göstergesi olan GSMH'yi (Gayri Safi Milli Hasıla) düşürdüğü
iddiasıdır. Böylece bu argüman, uyuşturucu bağımlılığın
ülkeyi acıttığını iddia ediyor.
Argüman yanıltıcıdır, çünkü ülkenin refahını
bağımlınınkine göre daha anlamlı bir olgu olarak görüyor.
Ancak kendi dediklerinde göre bile ikna edici değil. GSMH'nin
ekonomik refaha eşit olduğu, denklemine dayanmaktadır. Ve
bu denklem anlamsızdır. Örneğin GSMH, devlet
harcamalarının tümünü ister faydası olsun ister olmasın,
ülkenin refahına katkı olarak hesaplar. Evde, ev hanımları
tarafından yapılan çalışmaları hesaba katmakta başarısız
kalmış. Ayrıca, boş vaktin ekonomik statüsünü tersten
yorumlamış. Ekonomik refahın herhangi bir değerlendirmesi,
boş zamana bir değer biçmelidir, ancak GSMH biçmez.
Örneğin, insanların reel mal ve hizmet üretimi çıktılarının ikiye
katlamasını mümkün hale getiren bir buluşun tanıtımı ve tam
zamanlı kullanılması ile GSMH, iki katına çıkmalıdır. Ancak
insanlar bu buluşu sadece yaşam standartlarının olduğu gibi
kalması ve iş günlerini yarıya indirmek için kullanmayı seçerse,
GSMH zerre kadar bile değişmeyecektir.
Eroin bağımlılığı boş vakit geçirmede artışa yol açarsa,
GSMH'da düşüşe neden olacağı doğrudur. Ancak, boş
45
70. Savunu[mazıSavunmak,
zamandaki artış hangi nedenle olursa olsun aynı etkiye sahip
olacaktır. Dolayısıyla, bu gerekçeyle bağımlılığa karşı
çıkarsak, keyifli tatillere, şiirsel tefekkürlere ve ormanda
yürüyüşlere de karşı olmalıyız. Yasaklanan faaliyetlerin listesi
sonsuza kadar uzatılabilir. Kişinin, boş zamanını artırıp,
servette bir artış olarak değerlendirmeye karar vermenin
yanlış bir yanı yoktur. Ve eğer GSMH böyle iken azalırsa, bu
GSMH için çok daha kötüdür.
Son olarak, bağımlılığın her halükarda daha az ekonomik
faaliyete yol açtığı net bir şekilde söylenemez. Bağımlıların
davranışı hakkındaki bilgimizin çoğu, eroini yasaklayan ve
dolayısıyla fiyatını uçuran yasalar yüzünden, zamanının büyük
kısmını, büyük miktarlarda para bulmak için dehşet verici bir
arayışta geçirmek zorunda kalanların, üzerinde yapılan
araştırmalardan gelmektedir. Zamanlarının daha büyük
kısmını, çalmak, öldürmek ve vücudunu satmakla geçirdikleri
için, normal bildiğimiz işlerde çalışamazlar. Bağımlılığın
toplumsal değil, kişisel sorunu üzerinde yoğunlaştığımızdan,
bu insanların bize sağladıkları kanıtların tartışmayla alakası
yoktur. Üretken olmaları yasalar tarafından kısıtlanmayan
bağımlıların davranışlarını incelemek için, düşük-maliyetli
eroin tedarikini garanti altına alacak kadar şanslı olan, birkaç
bağımlıya dönmeliyiz.
Bu grup temel olarak reçete yazma gücünü kendilerine,
sürekli akışını sağlamak için kullanabilen, doktorlardan
oluşur. Bu küçük örneklem tarafından sağlanan sınırlı
kanıtlar, eroin yasağının neden olduğu zorlamalardan
46
71. Savunu{mazıSavunmak,
kurtulmuş bağımlıların oldukça normal ve üretken yaşam
sürdürdüğünü göstermektedir. Söz konusu doktorlar diğer
doktorlar kadar hakkıyla hizmet vermektedir. Tüm
göstergelere göre, alanlarındaki en son gelişmelerden
haberdar olabilir, hastalarıyla düzgün bir ilişki kurabilir ve
diğer tüm yönlerden çalışmakta diğer doktorlardan bir farkı
yoktur.
Emin olmak için, eroin yasallaştırılsa da bağımlıları
uyuşturucu kaynaklı kişisel problemleri yine yaşayacaktır.
Olası yasakların yenilenmesi korkusu ve uyuşturucu
kullanımından sonraki göreceli yararsızlık korkusu olacaktır.
Uyuşturucu, bir doktorun gözetiminde verilebileceğinden,
yasallaştırılma altında riski azalsa da aşırı doz ihtimali var
olacaktır. Eski yasaklama dönemi tutumlarının izleri kalabilir
ve kendilerini bağımlılara karşı önyargılar olarak gösterebilir.
Bununla birlikte, vurgulanması gereken nokta bağımlıların
yasallaştırma altında bile uyuşturucu kaynaklı problemlerin
yaşayacağı, değildir. Özel ilgi alanları neredeyse her zaman
özel problemleri eşliğinde getirir; keman oyuncuları her
zaman parmaklarını incitmekten korkarlar ve balerinler
acıtmış ayak parmaklarını çekemezler. Eroine bağımlılık kendi
başına bir bela değildir. Yasallaştırılırsa, uyuşturucu
kullanıcısının dışında kimseye zararı olmaz. Aleyhine
konuşmak, eğitmek ve ona karşı reklam yapmak isteyenler
olabilir, ancak yasaklanması, onu kullanmak isteyenlerin
haklarının ihlalidir.
47
75. Savunu{mazıSavunmaft
6.ŞANTAJCI
•ı ık bakışta, "Şantaj gerçekten yanlış mıdır?" Sorusunu
cevaplamak zor değildir. Sorulması gereken tek soru, "Bu
neden soruluyor ki?" sorusuymuş, gibi gözüküyor.
Şantajcılar... insanlara şantaj yapmıyorlar mı? Ve daha kötüsü
ne olabilir? Şantajcılar, ekmeğini insanların karanlık gizli
sırlarından kazanıyorlar. Onları ifşa etmek ve reklamını
yapmakla tehdit ediyorlar. Mağdurlarının kanını emmiyorlar
ve çoğu zaman intihara sürüklüyorlar.
Ancak, şantajcı aleyhindeki iddianın ciddi analizlere
dayanamayacağını görecegız; İncelenmemiş, anlamını
yitirmiş laflardan oluşan bir temele ve derin felsefi yanlış
anlaşmalara dayandırılmıştır.
Şantaj tam olarak nedir? Şantaj bir ticaret teklifidir. Bir
şeyin ki genellikle sessizlik olur, başka bir şey ile ki genellikle
para olur, mübadele ve ticaret teklifidir. Ticaret teklifi kabul
edilirse, şantajcı sessizliğini korur ve şantaj edilen anlaştıkları
fiyatını öder. Şantaj teklifi reddedilirse, şantajcı ifade
51
76. Sarvunu{nıazı Savunnıaft
özgürlüğü hakkını kullanabilir ve sırrı insanlara açıklayabilir.
Burada yanlış olan bir şey yok. Olan tek şey sessizliği
sürdürmek için bir teklif yapılmasıdır. Teklif reddedilirse de
şantajcı, ifade özgürlüğü hakkını kullanmaktan başka bir şey
yapmıyor.
"Bu benim oğlum, Bay T. Bundan sonra bu sana
şantaj yapacak - Ben Florida'ya emekli olacağım."
52
77. Smmnu[mazı Savunmaft
Bir şantajcı ile dedikodu arasındaki tek fark şudur;
şantajcı bir fiyat karşılığında ağızını açmaktan geri
çekilecektir. Bir anlamda, dedikodu yapan kimse şantajcıdan
çok daha kötüdür, çünkü şantajcı şantaj edilen kimseye,
kendini susturma şansı vermiştir. Dedikoducu, sırrı uyarı
yapmadan ortalığa çıkarır. Sırrı olan kişi dedikodu
yapanlardansa, şantajcıların elinde daha güvenli değil midir?
Dedikodu ile her şey kaybolur; şantaj konusunda ise kişi
ancak kazanır ya da en azından daha kötü duruma düşmez.
Şantajcının talep ettiği fiyat sırrın değerinden düşükse, sır
sahibi şantajcıya fiyatını öder- bu, iki kötülük arasında en az
olanıdır. Böylece sırrın değeri ile şantajın fiyatı arasındaki farkı
kazanmış olur. Şantajcı, sırrın değerinden daha fazlasını talep
ettiğinde, talebi karşılanmayacak ve bilgi ortaya çıkacaktır.
Halbuki, bu durumda kişi şantajcıdan, dedikoducuyla kıyasla
daha fazla zarar görmez. O zaman tabi, genellikle hafif bir
aşağılama ve kibirli görünmeyle, affedilen dedikoducunun
durumuyla karşılaştırıldığında en azından, şantajcının maruz
kaldığı kötülenmeyi hesaba katmak zordur.
Şantajın, para karşılığında sessizlik teklifiyle sınırlı
kalmasına gerek yoktur. Bu sadece bilinen en iyi şeklidir.
Ancak şantaj, bunlara değinilmeksizin de tanımlanabilir.
Genel anlamda tanımlandığında şantaj; belirli talepler
karşılanmadığı surette bir şey (kendi doğasında yasadışı
olmayan herhangi bir şey) yapma tehdididir.
Halk arasındaki birçok davranış şantaj eylemi olarak
nitelendirilir, ancak aşağılanmak yerine, bu davranışlara
53
78. Savunu{mazı Savunma/(
genellikle saygınlık mertebesi verilmiştir! Örneğin, son
zamanlarda yapılan marul boykotu bir şantaj şeklidir. Marul
boykotu (veya herhangi bir boykot) aracılığıyla meyve ve
sebze perakendecilerine ve toptancılarına tehdit iletilmiştir.
Boykotçular, sendikanın dışından marulları alıp satarlarsa,
insanlardan işyerlerinden alışveriş yapmamalarını
isteneceklerini bildirdiler. Bu, şantajın tanımına mükemmel
bir şekilde uyar: belirli talepler yerine getirilmediği surette,
yasadışı olmayan bir şeyin gerçekleşeceği tehdidi.
Peki şantajdaki tehditler nasıl olacak? Bu belki de
şantajın her şeyinden, daha çok yanlış anlaşılan ve korkulan
yönüdür. Bir kimse ilk bakışta, tehditlerin ahlaka aykırı olduğu
konusunda hemfikir olmaya meyilli olur. Örneğin,
saldırganlığa karşı genel hüküm, yalnızca saldırganlığa karşı
değil, aynı zamanda saldırganlık tehdidine karşı da uyarı verir.
Bir eşkıya yolcuyu taciz ettiğinde, itaatkarlığı icbar eden
genelde yalnızca saldırganlık tehdididir.
Tehditlerin doğasını bir düşünün. Tehdit edilen şey
saldırgan şiddet ise, tehdit kınanabilirdir. Hiç kimse bir
başkasına karşı saldırgan şiddet kullanma hakkına sahip
değildir. Ancak şantajda, "tehdidi yapılan şey" şantajcının
yapma hakkına sahip olduğu bir şeydir! - ister, ifade
özgürlüğü hakkının kullanması olsun, ister belli
mağazalardan alışveriş yapmamak veya başkalarını da aynı
şeyi yapmaya teşvik etmek olsun. Tehdit edilen şey kendi
içinde gayri hukuki değildir; bu nedenle, "tehditti" yasadışı
tehdit olarak adlandırmak mümkün değildir.
54
79. Savunu[nıazı Sa,vunnıak,
Şantaj yalnız, şantajcı ile şantaj edilen arasında, daha
önceden özel bir yeminli beyan bulunuyorsa, ancak kanuna
aykırı olabilir. Sırrı olan biri, bilginin gizliliğinin korunması
şartıyla bir avukatı veya özel bir dedektifi çalıştırabilir. Eğer
avukat veya özel dedektif sır sahibine şantaj yapmaya
çalışırsa, bu sözleşmeyi ihlal eder ve bu nedenle haksız
olacaktır. Ancak, dışarıdan biri, sözleşmeye bağlı
yükümlülükleri olmadan sırrı elinde tutarsa, sessizliğini
"satmayı" teklif etmesi yanlış değildir.
Karşıt söylentilere rağmen, haklı bir eylem olmanın
yanı sıra şantajın bazı iyi etkileri vardır. Talihsizlik eseri birkaç
masum mağdurların dışında şantajcı genellikle kimin peşine
düşer? Ortada iki ana grup vardır. Bir grup suçlulardan oluşur:
katiller, hırsızlar, dolandırıcılar, zimmetine para geçirenler,
kazıkçılar, tecavüzcüler, vs. Diğer grup, kendisi kanun dışında
olmayan, ancak çoğunluğun gelenek ve alışkanlıklarına aykırı
olan faaliyetlerde bulunan, kişilerden oluşur:
homoseksüeller, sade-mazoşist, cinsel sapıklar, komünistler,
zinacılar vb. Şantaj eyleminin bu grupların her biri üzerinde
yararlı, ancak farklı etkileri vardır.
Suçlular için şantaj ve şantaj tehdidi bir caydırıcı işlevini
görmektedir. Suç işlemesinde yer alan riskleri artırır. Polislere
verilen ve sayısı tahminimizden daha fazla olan anonim
"ihbarların" kaç tanesi doğrudan veya dolaylı olarak şantaja
dayandırılabilir? Kaç suçlu, olası şantaj korkusundan suç
ortağı gerektiren "işlerde" diğer suçluların yardımından
vazgeçerek, kendi başlarına suç işleme kararına vardılar? Son
55
80. Savunu{mazıSavunmak,
olarak, suç. işlemenin sınırında veya "suçluluğun marjında"
(iktisatçıların dediği gibi), en küçük faktörün bile onları öyle
ya da böyle iteceği kişiler vardır. Ek şantaj korkusu, bazı
durumlarda, onları suçtan caydırmak için yeterli olabilir.
Şantajın kendisi yasallaştırılırsa, şüphesiz daha da etkili
bir caydırıcı olacaktır. Yasallaştırma kuşkusuz şantajda bir
artışa sonuç olacaktır ve mevcut suçlu sınıfının üstünde
çökecektir.
Bazen, suçu azaltan şeyin, suça belirlenen ceza değil,
yakalanmanın kesinliği olduğu söylenir. Bu tartışma, ölüm
cezası üzerindeki mevcut müzakerelerde büyük önem
taşımasına rağmen, şantaj kurumunun her ikisini de yaptığını
belirtmek yeterli olacaktır. Suçluları elde ettiklerinin bir
kısmını şantajcı ile paylaşmaya zorladıkları için, suçun cezasını
artırır. Şantajcıları polis güçlerine, özel vatandaş ve kanun
infazcı gruplarına ve diğer suç karşıtı birimlere eklenerek,
yakalanma olasılığını da artırmaktadır. Suç dünyasında
genellikle yüksek konuma sahip olan şantajcılar, suçları
önlemek için avantajlı bir mevkidir. Onların "bizden"
statüleri, bir rolde bulunma zorunda kalan casus veya ajan
durumundan bile ötede. Şantajın yasallaştırılması, suçla
mücadele birimlerine aynı anda iki temel suçla mücadele
sloganlarından da yararlanmaya izin verecektir: "Böl ve
fethet" ve "hırsızlar arasında onur eksikliği". Şantajın
yasallaştırılmasının önemli bir etkisinin, suçu, gerçek suçu
azaltmak olduğu açıktır.
56
81. Savunu{mazıSavunmaR._,
Şantajın yasallaştırılmasının saldırganlık içermeyen,
ancak bir bütün olarak toplumun geleneklerine aykırı olan
davranışlar üzerinde de yararlı bir etkisi olacaktır. Şantajın
yasallaştırılmasının bu eylemler üzerinde özgürleştirici bir
etkisi olacaktır. Hali hazırda, şantaj hala yasa dışı olsa bile,
bazı yararlı etkilerine tanık oluyoruz. Örneğin eşcinsellik, bazı
yerlerde teknik olarak yasadışıdır, ancak saldırganlık
içermediğinden gerçekten suç değildir. Bireysel olarak
eşcinseller için şantaj çoğu zaman önemli zararlara neden
olur ve pek de faydalı sayılmaz. Ancak grup için bir bütün
olarak, yani grubun bir üyesi olarak her birey için şantaj, halkı
eşcinselliğe karşı daha bilinçli ve alışkın hale getirerek
yardımcı olmuştur. Sosyal olarak ezilen bir grubun bireysel
üyelerini açığa çıkmaya veya "dolaptan çıkmaya" zorlamak
elbette bir hizmet olarak kabul edilemez. Güç kullanımı
bireyin haklarının ihlalidir. Fakat yine de bir grubunun üyeleri
adına birbirlerinin varlığı hakkında bir farkındalık
yaratmaktadır. Bu algıyı yayarken şantaj, tek suçu
normlardan suçsuz bir şekilde sapma gösteren insanların
özgürleştirmesinde, takdirin küçük bir kısmına haklı bir
şekilde sahiptir.
"Hakikat sizi özgürleştirecektir" Eski özdeyişin
üzerinde düşünüldüğünde, şantajcının elindeki tek "silah"
hakikattir. Gerçekleri tehditlerini desteklemek ıçın
kullanırken (bazen olması gerektiği gibi), çoğu zaman
gerçeğin gücüne sahip olduğu iyilik ya da kötülük yapmaya
niyeti olmadan, gerçeği özgür bırakır.
57
83. Savımu{mazı Savunma(
7. HAKARET VE İFTİRA PAYLAŞAN
VE YAYINLAYAN
Hemfikir olduğumuz birinin hakları söz konusu ise,
ifade özgürlüğünün savunucusu olmak kolaydır.
Ancak asıl test münakaşalı ifadeleri ilgilendirir-
ahlaksız ve edepsiz olarak değerlendirebileceğimiz ve hatta
ahlaksız ve edepsiz olan ifadeler bile.
Şimdi, birinin hakkında yanlış iftira yayınlamaktan daha
acı verici veya ahlaksız bir şey belki de yoktur. Bu nedenle,
yalan iftiracıların ifade özgürlüğü haklarını savunmaya özen
göstermeliyiz, çünkü onlarınki korunabilirlerse, çok fazla
zarar getirmeyen diğerlerinin hakları kesinlikle daha güvenli
olacaktır. Ama, yanlış bilgi yayınlayanların ve iftiracıların ifade
özgürlüğü hakları korunmazsa, başkalarının hakları daha az
güvenli olacaktır.
Sivil liberterlerin yanlış bilgi yayınlayanların ve
iftiracıların haklarının korunmasına katılmamalarının sebebi
açıktır; iftiracıların repütasyon ve itibarın yıkıcıları olması.
59
84. Saı;unulinazı Smmnnıak,
işlerini, arkadaşlarını vb. kaybedenlerin acı hikayeleri giderek
artmaktadır. Sivil liberterler, yanlış bilgi yayanların ve
iftiracıların ifade özgürlüğü haklarına kulak vermekten
ziyade, affedilmezmiş bir şeymiş gibi şöhreti yok edilenleri,
korumakla ilgilenmişlerdir. Ancak, belli ki, bir kişinin itiba:-ını
korumak mutlak bir değer değildir. Eğer, imajlar gerçekten
dokunulmaz olsaydı, o zaman çoğu eleştirme şekillerini,
hatta doğru olanları bile yasaklamamız gerekirdi. Filmlerde
hiciv, oyunlarda, müzikte veya kitap yorumlamalarında
olumsuz edebi eleştirilere izin verilmezdi. Herhangi bir
bireyin veya herhangi bir kurumun imajını zedeleyen her şey
yasaklanmalı olacaktı. Tabii ki, sivil liberterler yanlış bilgi
yayan ve iftira atanlara karşı itirazlarıyla kendilerini, bahsi
geçen görüşlere adadıklarını inkar edecekler. Bir kişinin
itibarının her zaman korunamayacağını, bazen de fedakarlığı
yapılması gerektiğini kabul ederler. Ancak bunun iftiracıyı,
suçsuz çıkarmayacağını söyleyebilirler. Bir kişinin itibarı hafife
alınacak bir şey olmadığı için. Ortada haklı bir sebep olmadan
hasar görmemesi gerekir.
Fakat bir kişinin "imajı" nedir? Bu "hafife alınmayacak"
şey nedir? Tabii ki, örneğin kıyafetleri gibi ona ait olduğu
söylenebilecek bir mülkiyet değildir. Aslında, bir kişinin imajı
hiç de ona "ait değildir". Bir kişinin imajı, diğer insanların onun
hakkında düşündüğü şeylerdir; diğer insanların sahip olduğu
düşüncelerden oluşur.
Bir kişi kendi imajına, başkalarının düşüncelerine oluğu
kadar sahiptir- çünkü onun tüm itibarını oluşturan şey o dur,
60
85. Sa·vunuCtnazı Savunmak,
Bir kişinin imajı ve itibarı ondan çalınamaz, diğer insanların
düşüncelerinin ondan çalınmadığı gibi. İster, imajı haklı ya da
haksız veya dürüstçe ya da yanlış yolla "ondan alınmış" olsun,
o imajının ilk etapta bile sahibi değildi ve bu nedenle tazminat
için mahkemeye başvurmamalıdır.
... ~ ... 'U~·-
__,,,..
.,.:.:~.-
,,,,,
,,:;
~ {:'
"Bu çok saçma, iftira! Avukatımdan haber bekle- ben
restoranımırı itibarını arttırmak kin vıllarımı verdim!"
61
86. Savunu{mazıSavunmak,
O halde iftiracıya itiraz ettiğimizde veya
yasakladığımızda ne yapıyoruz? Birinin, diğer insanların
düşüncelerini etkilemesini veya etkilemeye çalışmasını
yasaklıyoruz. Fakat, çevremizdekilerin düşüncelerini
etkilemeye özgür olduğumuzu ifade etmiyorsa, ifade
özgürlüğü hakkımız, ne anlama gelir? Bu nedenle yanlış bilgi
yayınlamak ve iftira atmanın, ifade özgürlüğü haklarıyla
tutarlı olduğu sonucuna varmalıyız.
Son olarak, paradoksal olsa da imaj ve itibarlar, iftiracı
nitelikli bilgi yayınlamayı yasaklayan yasalar olmasaydı
muhtemelen daha güvende olurdu! İftira nitelikli yalanları
yasaklayan, mevcut yasaların varlığında, herhangi bir kişinin
karakteri üzerine yayınlanmış herhangi hakareti inanma
eğilimi vardır. Salak halk da "Doğru olmasaydı
yayınlanmazdı" diye mantık yürütüyor. Bununla birlikte eğer,
yalan bilgi yayınlama ve iftira atmaya izin verilmiş olsaydı,
halk bu kadar kolay kolay kandırılmazdı. İmaj karalamaları o
kadar çok ve hızlı olurdu ki, herhangi bir etki yaratmadan
önce kanıtlanması gerekirdi. Halkın doğru-küfürlü bilgi
talebini karşılamak için Tüketiciler Birliği veya Better Business
Bureau'ya benzer ajanslar, organize edilebilir.
Halk kısa bir sürede yalancı yayıncıların ve iftiracıların
açıklamalarını sindirmeyi ve değerlendirmeyi öğrenecekti
ikisine de izin verilseydi eğer. Artık bir yalancı raportör veya
iftiracı, bir kişinin imajını mahvedecek, otomatik güce sahip
olmayacaktı.
62
87. Savunu[mazıSavunmak,
8.AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜ REDD
EDEN KİMSE
Akademik özgürlük, belki de diğer tüm konulardan
daha fazla timsah gözyaşlarının döküldüğü
meseledir. Akademisyenlerin dikkatini çeken
konulardan en çok vurgulamak istedikleri konu belki de bu
özgürlüktür. Bazılarının gözünde Batı medeniyetinin temeli
ile eşdeğer gibi görünüyor! Amerikan Sivil özgürlükler Birliği
tarafından, gerçek veya hayali bir akademik özgürlüğü ihlali
konusunda öfkeli ifadeler olmadan, gün geçmiyor.
Profesyonel akademisyenlerin ve öğretmenlerin
sendikalarının öfkesine kıyasla, tüm bunlar hiçbir şeymiş gibi
görünüyor.
Adından anlaşıldığı kadarıyla, akademik özgürlük gayet
zararsızmış gibi gözüküyor. Tabii ki "akademisyenler" de
herkes gibi özgürlük sahibi olmalıdır - ifade özgürlüğü,
seyahat özgürlüğü, işe girme veya işten ayrılma özgürlüğü
herkesin sahip olduğu, bildiğimiz özgürlüklerdir. Fakat
88. .Savunulmazı .sa,vunmaf(
"akademik özgürlük" ifadesi ile kastedilen bu değildir. Buna
karşılık, çok has bir anlamı vardır - kendisini istihdam edenin
farklı beklentilere rağmen, akademisyenin konuyu öğretmek
istediği herhangi şekilde anlatma özgürlüğü, Böylece
"Akademik özgürlük", öğretim görevlisinin ne kadar sakıncalı
bir metotla olursa olsun, konuyu öğrettiği sürece kendisini
istihdam edenin onun kovmasını yasaklar.
Şimdi bu çok özel ve acayip bir doktrin. Bunun herhangi
diğer bir mesleğe uygulandığında ne olacağım bir düşünün
temizlikçilik işi veya sıhhi tesisat gibi. "Tesisatçı özgürlüğü",
tesisatçının en iyi olarak gördüğü şekilde, boru ve tesisat
ekipmanını kurma hakkını doğuracaktır. Bir müşteri,
tesisatçının profesyonel düşünceden farklı bir şekilde
tesisatının yapılmasını istediği zaman ne olacak? "Tesisatçı
özgürlüğü" doktrini olmadan tesisatçı, elbette ışi
reddetmekte özgür olacaktır. Ancak "tesisatç.ı özgürlüğü"
doktrini altında, onu geri çevirmek zorunda kalmayacaktır. işi
kabul edip kendisi istediği şekilde yapma hakkına sahip
olacaktır. Görüşlerinin hüküm sürmesi gerektiğini söyleme
hakkına sahip olacak ve müşterinin de ona karşı çıkma hakkı
olmayacaktır.
"Taksici özgürlüğü" para ödeyen müşterinin nereye
götürülmek istediğine bakılmaksızın, şoförlerın istedikleri
yere gitme hakkını garanti eder. "Garson özgürlüğü/'
garsona sizin ne yiyeceğinizi karar verme hakkı verir.. Neden
tesisatçılar, garsonlar ve taksi şoförlerinin "mesleki
89. Savunu[mazıSavunmaft
özgürlükleri" olmamalı? Neden sadece akademisyenler için
ayrı imalıdır?
''Lütfen anlayın, Profesör Rand, akademik özgürlüğünüzü
sorgulamıyoruz. Sadece meraktan soruyoruz. Bir lütuf olarak,
bize "NATO'nun babası John Wayne" adlı dersinizden kısaca
bahseder misiniz."