1. -1 THEODOR H. GASTER
:c •
� THESPIS
::•
Eski Yakındogu'da Ritüel,
v• Mit ve Drama · '
2. THEODOR H. GASTER
THESPIS
ESKi YAKINDO�U'DA RITÜEL, MiT VE DRAMA
KABALCI YAYINEVI: 158
Antropoloji/Arkeoloji/Mitoloji: 8
THEODOR H. GASTER, hem karşılaştırmalı din ve folklor hem
de Musevi kültün:ı uzmanı olarak uluslararası bir üne sahiptir.
Kongre Kütüphanesi'nin Musevi Tarihi Bölümü Başkanlığı yap
mıştır. 195 1-52 yıllan arasında Roma Üniversitesi'nde Dinler
Tarihi Fullbıight Profesörü ve l 959'da İngiltere, Leeds Üniver
sitesi'nde Musevi Tarihi Çalışmalan Montag� Burton Profesörü
olarak çalışmıştır. Dr. Gaster'in bilimsel çalışmalan ôlü Deniz El
yazmalaıı'nın başanlı bir çevirisini, james Frazer'ın Alım Dal'ının
güncellenmiş 'e tamamıyla gözden geçirilmiş bir edisyonunu ve
eski Yakındogu dinsel edebiyatı üzerine sayısız çalışmayı içerir.
8. ÖNSÖZ
Avrupa yazınının başlangıçlarına doğru geriye baktığımızda her
yerde drama ile karşılaştığımızı, dramanın hep ölmüş dünyanın yeni
den canlandırılmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiş bir dinsel ayin
den ortaya çıktığını söylemek bir abartı değildir. Eski koşullarda, ha
sat kaldırılınca, Akman'ın da dediği gibi, "her şeyin çiçek açtığı, ama
yeteri kadar yiyeceğin olmadığı" baharın öncesinde, bütün yaşamın
yok olmuş gibi göründüğü kışla karşılaşmak, her insan topluluğu
için endişe verici bir görevdi. İnsanlar, sonunda canlı ve bereketli bir
dünyanın yeniden doğacağı umuduyla yaşayabilirdi ancak. Yeniden
doğuş olmasaydı, sonu açlıktı. llkel toplulukların her yıl tekrarlayan
bu tehlikeye ne kadar yakın yaşıyor olduklarını anlamamız bugün
olanaksız.
Yunan geleneği, dramanın Dionysos'la bu yakın bağını açıkça orta
ya koyar, Dionysos'ta Renouveau [yenilenme, yeniden doğma, -çn.]
ruhu tanınır tanınmaz bunun anlamı açıkça ortaya çıkar. Rahmetli Ja
ne Harrison'un rhemis'ine (Cambridge, 1912) yazdığım bir ara notta,
Herodotos'un dediği gibi (ii, 42) Mısır'ın Osiris'ine çok benzer dü
zenli bir Dionysos ritüelinin birçok Yunan tragedyasında tekrarlandı
ğına işaret etmiştim. Bu ritüel, tanrı ile onun düşmanı arasındaki bir
ÇATIŞMA'yı; çoğu kez bir Sparagmos ya da Parçalanma şeklini alan bir
ÖLÜM ya da FELAKET'i; bir HABERCI'nin anlattığı bir ÖYKÜ'yü; bir
AGIT'ı, en sonunda da ANAGNORISIS ya da BULUŞ ile rahatlama getiren
bir THEOPHANY'yi !Tanrının görünmesi, -çn.J içerir. Bir buğday tan-
7
9. ÖNSOZ
rısı olan Osiris ritüeline yakından benzer bu: düşmanı Set ile döğüşü;
buğday demetinin sparagmos'u; ağıt; büyümekte olan yeni buğday fi
lizlerinin görülmesi ve yeni bir tanrının doğuşu. Ayrıca, Linos (ke
ten), Attis (çam), Dionysos (asma ya da meyve ağacı), Tammuz ve ö
teki bitki tanrılarıyla ilişkili benzeri ayinler başka yerlerde de görül
müştür.
Ama yeniden doğuş ritüelinin tek biçimi değildir bu. Belki de, ço
ğu kez yeniden doğan aynı tanrı da değildi, onun tahtını ve yerini
alan tanrının Oğlu idi. Örneğin Hesiodos'ta, Ouranos, Kronos ve Ze
us ardıllığı vardır, en sonunda da Zeus'u, babasından daha büyük, bi
linmeyen bir Zeusın Oğlu izler. Aynı şekilde "Yeni Zeus" Dionysos
vardır: Orfik kurala göre "babası elinde asasıyla krallık tahtında otu
rur ve evrenin tanrılarının krallığını yapar" (Loebeck C. A., Aglaop
hamus [Königsberg, 1829]. 552). Aslında, Dionysosın adının da
"genç Zeus" ya da "Zeus'un oğlu" anlamına geldiğine inanılmaktadır
(bkz. Cook, A. B. , Zeus ii [Cambridge, 1925]. 271 vd.).
Bununla birlikte bu örneğin bir başka şekli birçok eski Yunan tra
gedyasının olay örgüsünde de görülebilir: bir tanrı ölümlü bir kadına
aşık olur; onların çocuklarının, bir oğul ya da bir ikiz olduğu ortaya
çıkar, anne hapse atılır ya da bir başka şekilde -gerçek bir mater dolo
rosa- cezalandırılırken oğul ölmek üzere sürülür, sonunda yeniden
bulunur ve kmsal doğumlu olduğu anlaşılır, kral yapılır. Simgecilik
apaçıktır burada: güneş ya da gök tanrısı donmuş toprağı meyve
verir hale getirmek için yağmur ve yıldırım biçiminde yere iner;
uzun bir bekleyiş dönemi vardır; o zaman da Genç Tanrı baharın ilk
çiçeğinde keşfedilir. Bu şekil, Euripides'in Ion'unda hemen hemen
alaycı bir biçimde tekrarlanırdı, ama kutsallıktan çıkarılıp insana in
dirgenerek Yeni Komedi'de yaşamaya devam etti. Ayrıca, hiç kuşku-
8
10. ONSOZ
suz buradaki ana düşünce, bir ölünün ya da ölen bir dünyanın kefa
retini ödeyen, geçmişin lekelerinden kurtulmuş bir yeni krallığı or
taya çıkaran Tanrının Oğlu düşüncesi bugüne kadar sürmüş, çağcıl
Yunanistan'da Hıristiyan tapınma kuralları üzerinde kalıcı bir etki bı
rakmıştır. Burada, ]. C. Lawson'un Kutsal Hafta sırasında Euboea'da
rastladığı endişeli yaşlı kadın akla geliyor: "Tabii endişeliyim," de
mişti kadın, "çünkü Isa yarın yeniden doğmazsa, bu yıl yiyecek tahı
lımız olmaz" (Modem Greeh Folhlore and Ancient Greeh Religion [Cam
bridge, 1910]. 573).
Yunan tragedyası için durum apaçık; Helen dramasının öteki bü
yük dalı için de buna çok benzer bir şeyin geçerli olduğunu rahmetli
Francis Cornford, The Origins of Attic Comedy (Cambridge, 1914) adlı
yapıtında göstermişti. Cornford, ayrıca, aynı yöntemin Hesiodos'un
şiirlerine de uygulanabileceğini ve eğer bunlara ritüel dramanın ka
lıntıları olarak bakılırsa, onlarda bugün ortaya çıkan uyuşmazlıkların
çoğunun hemen anlaşılır hale geleceğini de göstermiştir.
Bu Mevsimsel Kalıbın etkilerine yalnızca Yunan yazınında da rast
lanmamaktadır. Bertha S. Phillpotts, The Elder Edda and Ancient Scan
dinavian Drama adlı kusursuz incelemesinde (Cambridge, 1920), an
latı ya da şarkı biçiminde bugüne kadar gelmiş olan eski büyük İs
kandinav şiirininin büyük kısmının, özgün biçimiyle mevsimsel
ölüm ve verimli dünyanın yeniden doğuşuyla ilgili ritüel drama ol
ması gerektiğini göstermiştir.
Dr. Gaster elinizdeki yapıtta, engin bilgisini, benim ulaşamayaca
ğım kadar uzak alanlarda, aynı mevsimsel dramaya dayalı benzeri bir
kalıbın günümüze kadar gelmiş Kenan, Hitit, Mısır ve lbrani ya
zınında var olduğunu göstermek için kullanmaktadır. Burada da aynı
9
11. ONSôZ
biçim değişikliklerinin bulunduğunu göstermekte ve temel yapının
izlerini, geriye doğru tamamen işlevsel süreçlere, ileriye doğruysa
ilahilerde, mezmurlarda ve öteki ayin şekillerinde hala yaşayan kalın
tılara kadar sürmektedir. Bana göre, sonuç etkileyicidir.
insan topluluğunun ölmeme, yaşamını sürdürme konusundaki te
mel içgüdüsel arzusu, kendi başına büyük bir şeydir ve hemen hemen
bütün ilkel yazında daha büyük bir şeye: insanın ekmeğe umutsuz bir
biçimde gereksinim duyuyor olmasına karşın, yalnızca ekmekle yaşa
madığı, ölümlerle, geçmişin kiriyle lekelenmemiş, genç tanrıları olan
yeni bir yaşama, yeni bir çağa özlem duyduğu bilincine dönüşür.
GILBERT MURRAY
10
12. YAZARIN ÖNSÖZÜ
Hint Rig Veda'sı, Yunan tragedya ve komedyası, lskandinav Elder
Edda'sı, eski Çin halk şarkıları, Kutsal Kase romansları ve lngiliz ma
mır oyunu [taklit oyunu, -çn.] gibi değişik alanlarda araştırma ya
panlar, nicedir, yazının belli biçimleriyle ritüelin belli geleneksel ka
lıpları arasında yakın bir bağ olduğunu ileri sürmektedirler. Bu kita
bın amacı bu kuramı yine başka bir alanda açınsamaktır. Kitabın savı
kısaca şudur: Eski Yakındoğu'dan bize kadar gelmiş olan mitolojik
metinlerden bazıları da, aynı şekilde, izleklerinde ve yapılarında,
onları oluşturan olayların sıralanışında, çok eski zamanlardan beri
dünyanın çoğu bölgesinde ana mevsimsel şenliklere özelliğini vermiş
olan bir ritüel eylem kalıbını ve sıralamasını yansıtmaktadır.
Bu savı tanıtlamak için, önce (Birinci Kısımda) mitle ritüelin ken
disi arasındaki ilişkiyi tartışıyor, eski ve çağcıl kanıta dayalı standart
bir mevsimsel program tablosu sunuyorum. Daha sonra (lkinci Kı
sımda) aynı kalıbın yazınsal biçimde saptanabileceğini ileri sürdüğüm
bir dizi Kenan, Hitit, Mısır mitoloji metnini sunuyor ve ayrıntılı ola
rak çözümlüyorum. Sonunda (Üçüncü Kısımda) bu kalıbın bazı Kitabı
Mukaddes ilahilerinin ve öteki dinsel şarkıların yapılarında nasıl bü
yük ölçüde zayıflamış, daha az dramatik biçimde yaşadığını göster
meye çalışıyorum.
Temel bir yanlış anlamayı önlemek için, burada tartışılmakta olan
şeyin, sunulan her bir yapıtın kökeni değil, bir bütün olarak türün
kökeni olduğu daha başlangıçta belirtilmelidir. Metinlerin kendileri
nin dinsel dramaların gerçek sözleri ya da ritüel edimlerine eşlik
1 1
13. YAZARJN ONSOZO
eden sözler olduğu savunulmamakta (Hititlerin Ejder Tuzağı, Kenanlı
ların Rahim Tannlar Şiiri gibi bazıları kuşkusuz böyle görünüyorsa
da), bunların aynı temel Mevsimsel Kalıbın mitsel ve yazınsal ifadesi
oldukları ileri sürülmektedir. Bir başka deyişle, o türün kendine özgü
biçimini ve içeriğini önce neyin belirlediğini bulmaya çalışıyorum,
ama çoğu metnin o ilkel kökeninden bir hayli uzaklaşmış olduğunun
da tamamen farkındayım; aslında öne sürdüğüm temel sav, türün
normal sanatsal evrime (ya da bozulmaya) uğradığı ve sonunda çoğu
kez yalnızca bir yazınsal uylaşıma dönüştüğüdür.
Sunum süresince karşılaştırmalı din ve folklorden yararlanılacak
tır. Temel savın doğruluğu ya da yanlışlığı bir yana - bu kaynaklar
dan alınmış olan materyalin metinlerin yorumunda yararlı bulunaca
ğını umarım. Bununla birlikte, burada çeşitli kültürlerin törelerini
karşılaştırırken, bunların arasında herhangi bir dogrudan ilişkiyi var
saymadığım önemle belirtilebilir. Karşılaştırma, tarihsel düzeyde de
ğil, ruhbilimsel düzeyde yapılmaktadır. Ben yalnızca, doğanın düzenli
hareketlerine ve mevsimlerin birbirini izleyişine gösterilen bazı ilkel
ve temel tepkilerin her yerde hemen hemen bütün insanların özellik
lerini belirlediğini ve birbirine benzer terimlerle dile getirildiklerini
göstermeye çalışıyorum: belli bir kültürde görülen şey, bir başka
yerdeki buna koşut olaylarla yan yana getirildiğinde açıklanabilmek
tedir. Bu bakımdan, çeşitli kültürlerin tarihsel olarak birbiriyle iliş
kisiz olması, bunlardan her birinin kendine özgü özelliklere, ayırt
edici niteliklere sahip olması, kanıtımızı zayıflatmaktan çok güçlendi
rir. Bu karşılaştırma yönteminin doğruluğu, aslında, dil benzeşimiyle
uygun bir biçimde açıklanabilir. Semitik dillerde de, Hint-Avrupa
dillerinde de sözcüklerin değişmeceli ve eğretilemeli kullanımı ara
sındaki koşutluğa yüzlerce örnek bulunabilir. Bu da her iki dil
12
14. YAZARIN ONSOZü
grubunun da ortak bir doğal imgeler toplamını paylaştığını açıklıkla
gösterir. Yine de bunların arasında dilbilimsel bir ilişki yoktur. Eğer
örneğin, "bir nehrin kaynağı" anlamındaki "baş" sözcüğünün her iki
dildeki kullanımı karşılaştırılacak olsaydı, lbranice ro'sh sözcüğünün
Yunanca kephale ya da Latince caput sözcüğüyle dilbilimsel olarak hiç
bir ilişkisi olmasa bile, karşılaştırma ruhbilimsel bakımdan geçerli
ve akla uygun olurdu.
Bununla ilişkili olarak, karşılaştırmalı din ve folklorun yaygın
kullanımının, bütün eski metin yorumlarının mutlaka uyması ge
reken sağlam dilbilimsel tefsir yerine koymayı bir an olsun düşün
mediğimiz, daha çok onu tamamlayıcı bir şey olduğu da gözden uzak
tutulmamalıdır. Dilbilimcilerin sabırlı ve eşsiz çalışmalarını hor gör
me ya da yukardan bakma gibi herhangi bir imayı açıkça reddederim.
Bununla birlikte, burada eski Sanskrit meseli de anımsatılmalıdır: bir
zamanlar Akıl ile Dil, Tanrının huzuruna çıkarlar ve ondan içlerinden
hangisinin daha üstün olduğuna karar vermesini dilerler. Tanrı, Ak
lın lehine karar verir, çünkü Dil onun eylemlerine öykünmekten ve
onun ayak izinden gitmekten başka bir şey yapmamaktadır.
Ayrıntılar üzerine de birkaç söz söyleyeyim.
ÇEVlRlLER (Mısır'la ilgili materyal dışında) doğrudan özgün me
tinlerden yapıldı. Bununla birlikte, yalnızca bu işin uzmanları değil
genel okur hedef alındığı için çevirilere açıklayıcı sözler ve başlıklar
eklendi.
Çevirilerin biçemine gelince, çağcıl bir okura, eski dinleyicinin al
dığı türden bir izlenimin aynını iletme amacını güttüm. Bu amaçla
bazen özel adlar da erek dile çevrilmiştir. Örneğin, Kenanlıların za
naatçı tanrısı Kthr-w-Khss olarak değil, Usta-ve-Marifetli-Efendi ola
rak sunulmuştur ki, bu adın anlamı da budur. Aynı şekilde: yeraltı
13
15. YAZARIN ÔNSÔZÜ
dünyası tanrısı, bize anlamsız gelecek Horon biçiminde değil de, Ce
hennem Tanrısı olarak; tanrıça Aşerat'ın uşağı Qdsh-w-Amrr olarak
değil de Kutsal-ve-Mübarek olarak geçmektedir. Bu adlar başlangıçta,
lngiliz mamır oyunlarındaki Cesur Baltacı ya da Küçük Şeytan Kuşku
ile aynı türden bir izlenim iletiyor olmalıydı. Ayrıca, lngiliz okurlara
Eski Ahit'ten tanış gelecek adlar, anlam doğruluğu üzerinde fazlaca ti
tizlenmeksizin, ufak tefek değişikliklerle bilinen biçimlerinde veril
miştir. Örneğin, herkesin El olarak kolayca tanıyacağı tanrıyı 'Ilu
olarak yazmanın ya da Baal'a Ba'lu olarak kılık değiştirtmenin bir an
lamı yok gibi görünüyor. Aynı nedenle, Kenanlıların th'si sh [Türkçe
de ş, -çn] olarak, ama dilbilimsel karakter simgeleriyle gösterilmiştir
(örn. Athrt değil de Aşerat). Bununla birlikte, Kenan adlarının söyleni
şi çoğu kez kuşkuludur, metinler tamamen ünsüz yazıyı kullanır.
Metinlerin yazılı olduğu diller hala açıklanma, yorumlanma süre
cindedir. Bu nedenle, ilerdeki araştırmalarda şu ya da bu tümcenin
daha iyi bir biçimde çevirilebilmesi, sonuç olarak da bazı pasajların
YL)ntmunun değişmesi pekala beklenebilir. Yine de, kitabın ana savı
genel anlam ve ardıllığa bağlıdır, bunlara da olabildiğince önem ve
rilmiştir.
Yıldız işaretleri asıl metinlerdeki boşlukları, noktalarsa (en azın
dan benim için) anlaşılmaz olan yerleri göstermektedir.
Tipografik nedenlerle Doğu kökenli sözcüklerin ve adların çevri
yazısında bilimsel kurallarda bazı uzlaşmalara gitmek zorunda kal
dım. Genellikle, h basitce h olarak, h ise hh olarak çıkar. Semitik s,
özel adlarda görüldüğünde (örn. A-r-s-aya) s ile, dilbilimsel karakter
notlarındaysa ts ile temsil edilir; ' ise 'ayin-sesi yerine kullanılır ve gh
ghayin yerine; t hem t (taw) hem de t (teth) yerine geçer; sh ve th her
yerde tek sesler olarak okunacaktır. Araştırmacılar bu ayırıcı işaretler
14
16. YAZARIN ONSOZO
olmaksızın da dostlarını mutlaka tanır; konunun yabancısı olanlar bu
nun üzerinde pek durmaz. Her durumda, yapabileceğim en iyi şey
buydu, g0zümden kaçmış olabilecek uyumsuzlukları okurun bağışla
yacağını umarım.
YORUMLAR boyunca, çoğu kez bağımsız bir yol tuturmuş olsam
da, başka araştırmacıların çalışmalarından devamlı yararlandım. Ama
karşıt görüşlerin tartışmasından genellikle kaçındım, çünkü kitaba
bir çekicilik kazandırsa da oylumu gereksiz yere artıracaktı. Aynı ne
denle ve bu kitap yalnızca uzmanlara değil, genel yazın araştırmacıla
rına seslendiği için, tamamen dilbilimsel konular, tartışma için ya
şamsal önemde değilse, kitap dışı tutulmuştur.
Bu kitap ilk olarak l950'de yayımlandı. Bu baskı için baştan aşağı
yeniden gözden geçirildi ve büyük ölçüde yeniden yazıldı. Çeviriler
ve yorumlar yeniden kontrol edildi; hem Hitit metinleri hem de Ke
nanlıların Rahim Tannlar Şiiri şimdi tamamen yeni bir biçimde sunu
luyor. Anlama ve kavrayış konusunda eleştirel incelemeleriyle bana
yardımları dokunmuş meslektaşlarıma teşekkür borçluyum.
Kitabın büyük bölümü çok önemli güçlük ve yoksunluklar içinde
yazıldı. Bu nedenle dikenli yolu açmama yardım etmiş olan dostları
ma da teşekkür ediyor, hiçbir zaman eksik etmedikleri öğüt ve öneri
leriyle devamlı olarak zihnimi uyanık tutmuş, heveslendirmiş olan
rahmetli Ralph Marcus ile Robert H. Pfeiffer'in adlarını sevgi ve say
gıyla anıyorum. Halen hayatta olanlar arasında Profesör Harry A.
WnlfsLm'ın nazik ilgisine, her şeyden önce Littauer Vakfı'na ve cö
mertliğiyle olanaksız görüneni olanaklı hale getirmiş olan başkanı
Bay Harry Starr'a çok şey borçluyum. llgisini her zaman yanımda
bulduğum Anchor Books'tan Bay Pyke'ın büyük düzeltmeler yapmama
ıLııı veren cömertliğinden, hiç eksilmeyen inanılmaz sabrından da
15
17. YAZARIN ÔNSÔZÜ
özellikle söz etmeliyim burada.
Kitap bu şekliyle islim üstünde geçen yirmiiki yıllık çalışmanın
eseridir. Yalnızca yazma ve araştırmanın sonucu değildir; düzeltmele
rin okunması, ilk basımın tasarımı, basım boyunca izlenmesi gibi
bütün karmaşık teknik çalışmaları üzerine almakla kalmayıp tasarıdan
denemeye, öneriden tasaya, sevinçlerini paylaşmadan hayal kırıklık
larını hafifletmeye kadar bütün çabalarıyla, başından sonuna kitapla
hep birlikte olmuş olan karımın bağlılığına ve özverisine borçlulu
ğum bundan da ötedir. Hataları dışında kitapta bulunan her şey be
nim olduğu kadar onundur.
T. H. G.
NewYork,
18 Ekim 1959
18. ÖZET
Mevsimsel ritüeller işlevsel özelliktedir. Amaçları topokozmos'u, ya
ni canlı bir örgenlik olarak düşünülen belli bir yerin bütününü dö
nemsel olarak canlandırmaktır. Fakat bu topokozmosun hem anlık
hem de sürerli bir yanı vardır, yalnızca gerçek ve var olan topluğu
değil, aynı zamanda ideal ve sürekli bütünü temsil eder; bu sonuncu
su, bugün görünen belirtilerdir. Dolayısıyla, mevsimsel ritüellere,
ideal ve sürerli durumlar çerçevesinde tamamen işlevsel edimleri
göstermek üzere tasarlanmış mitlereşlik eder. Mitin ve ritüelin iç içe
girmesi drama'yı yaratır.
Dünyanın çoğu bölgesinde mevsimsel ritüeller ortak bir kalıp
izler. Bu kalıp, yaşamın, her yıl yenilenmesi gereken bir dizi antlaş
ma ile insana bağışlandığı anlayışına dayanır. Ama bu yenilenme, tek
başına tanrısal yoldan değil, aynı zamanda insanların birlikte çabala
rıyla başarılır; ritüeller de öncelikle bu çabayı bir araya toplama ve
düzenlemeye yöneliktir. Bunlar, Kenosis ya da boşaltma ve Plerosis ya
da doldurma olmak üzere iki belli bölüme ayrılabilir: bunlardan ilki
yaşamın boşaltılmasını, ikincisiyse yeniden doldurulmasını temsil
eder. Kenosis ayinleri, hepsi de topokozmosun askıya alınmış canlılı
ğını göstermek üzere tasarlanmış oruçlar, perhizler ve benzeri insa
nın kendisini sıkıntıya sokma eylemlerinin yerine getirilmesini içe
rir. Plerosis ayinleri, hepsi de topokozmosun yeniden güçlenmesini
etkilemek üzere tasarlanmış, kıtlık ve kötülük güçlerine karşı sahte
döğüşleri, toplu çiftleşmeyi, yağmur duası ve benzeri şeylerin yapıl
masını içerir.
17
19. ÖZET
Başlangıçta bir bütün olarak topluluğun yerine getirdiği ayinler,
zamanla tek bir temsilci bireyde, yani kralda toplanmaya doğru gi
der. O zaman geçici olarak ışığını yitirecek, yok olacak olan kraldır:
kötü güçlerle savaşan ve "kutsal evlilik"te damat görevini yerine geti
ren kral.
Kralın anlık düzeyde yaptığını tanrı sürerli düzeyde yapar, dolayı
sıyla kralın gerçekleştirdiği bütün törenler mit aracılığıyla tanrının
yaptığı işlere dönüşür. Bu dönüşme ise, kralın ve mevsimsel törenle
rin öteki yapıcılarının, başlangıçta, tanrıların yaptığı eylemleri taklit
etmekten başka bir şey yapmadıkları düşüncesini doğurur; gerçekte
sürerlik düzeyinde koşut bir durum olan şeyi ilk başlangıçta olmuş
bir şeymiş gibi temsil etme eğilimi doğar - dönemsel olarak aynı et
kiyle tekrarlanabilen şeyin ilkömeği. O zaman sunuş temsil olur, ri
tüel dramaya dönüşür.
Mevsimsel Kalıp, Eski Yakındoğu'nun takvim şenliklerinin çoğun
da izlenebilir. Babillilerin ve Asurluların Akitu (Yeni Yıl) şenliğiyle
lsraillilerin Hasat toplama kompleksinin Ödence-Şölenindeki Yılbaşı
Günü bunun temsili örnekleridir. Mısır'da, Hititlerde ve -en azından
bir iz olarak- Asyalıların Attis mysteria'larında da aynı şey görülebi
lir.
Zamanın akışı içinde yeni anlayışlar geliştikçe ilkel mevsimsel ri
tüellerin kaçınılmazlığı gerileme eğilimi gösterir. Ama bu Kalıp git
tikçe anlamını yitiren halk törelerinde ve yazınsal biçem geleneklerin
de sürer gider. Son çalışmalar, bunun, Yunan tragedya ve komedyası
nın alışılmış yapılarının ve Avrupa mamır oyunlarının gerisinde
tanınabildiğini göstermektedir. Bu kitapta da aynı yaklaşımla, Eski
Yakındoğu'dan bize kadar gelmiş olan çeşitli mitoloji metinlerinin
18
20. ôZET
genel izleklerinde ve anlatılan olayların sıralamasında ilkel ritüeldeki
temel motifleri ve eylem sıralamasını yansıtan Mevsimsel Kalıba
kadar çıktığı gösteriliyor. Bununla birlikte, söz konusu metinlerin
birçoğunun bugün ilkel biçimin çok uzağında kaldığı ve önemli ya
zınsal ve sanatsal gelişme gösterdiği kabul edilmektedir. Aslında tar
tışılan şey belli yapıtların değil, bir bütün olarak yazınsal türün ta
rihidir.
Burada Kalıbın saptandığı mitolojik metinler şunlardır:
Ras Şarnra-Ugarit'ten, KENANULARIN Baal, Akhat ve Rahim Tann
lur şiirleri;
BABlLLlLERlN Yaratılış Destanı (Enuma Eliş);
HlTlT mitleri Hahhimas ve Telipinu ile Ejder Tuzagı. Aslında, son
adı geçen mit yıllık Puruli Şenliği'nin tapımsal miti idi;
MISIRLILARIN Edfu ve Ramesseum'daki "dramatik" metinleri ile
ünlü "Şabaka Taşı" üzerine kazılı "Memfis Yaratılış Oyunu" denilen
metin.
Metinler, ilkel Mevsimsel Kalıbın farklı öğeleri çevresinde dön
mektedir, kimi ritüel dövüş üzerinde, ötekilerse krallığın sönmesi ve
yenilenmesi, kimileri de topokozmik canlılık özelliğinin kayboluşu
ve yerine konuşu üzerinde toplanıyor. Ayrıca, bazılarına (öm. Hitit
metinleri) gerçekten ritüel yönergeler eşlik ederken ve bu yüzden ka
musal törenlerde okunmuş olmaları gerekirken, bazılarının tamamen
yazınsal yapıtlar olduğu görülüyor; hatta bunlardan biri (öm. Rahim
Tannlar Şiiri), lngiliz mamır oyunları ve Kuzey Yunanistan Karnaval
dramaları tarzında, burleske yaklaşıyor. Babillilerin Yaratılış Destanı
dışında bütün yapıtlar, mevsimsel ritüel ile ilişkilerini veren, karşı
laştırmalı din ve folklor ışığı altında açıklayan yorumlarıyla birlikte
19
21. OZET
burada çeviri olarak sunuluyor. Bunlar, içerdikleri çeşitli başat
izleklere göre gruplandırılmıştır.
Mevsimsel Kalıbı yalnızca resmi mitlerde değil, aynı zamanda -
nerdeyse kaybolmuş görünümüyle de olsa- kilise duaları eşliğindeki
ilahi ve şarkılarda da yaşamaktadır. Kitabı Mukaddes'teki birçok ila
hinin yapısında da bu görülebilir; karmaşık yazınsal gelişimiyse, ay
nı şekilde, Euripides'in Bahhha'lar'ının koral odlarında, Homeros'un
Demeter'e Ilahi'sinde, hatta ortaçağ kilise ilahilerinin bazılarında sap
tanabilir.
20
24. BÖLÜM BlR
RlTÜEL VE MlT
§ 1. Çok eski zamanlardan beri, yılları ve mevsimleri kamusal tö
renlerle karşılamak bütün dünyada bir gelenek olmuştur. Bununla
birlikte bu törenler ne keyfi ve gelişigüzel şeyler, ne de vakit geçir
mek için yapılan eğlencelerdir. Tersine, her yerde birbirine az ya da
çok uyan birörnek kalıbı izler ve kesinlikle işlevsel amaca hizmet eder.
ilkel bir düzeyde, toplumun dönemsel olarak kendi canlılığını taze
leme ve bu yolla sürekliliğini sağlama yolunu temsil eder.
Bir ilkel topluluğun bakışı açısından yaşam, beşikten mezara ka
dar bir ilerleme olmaktan çok her yıl ya da belli dönemlerde yenile
nen bir dizi antlaşmadır, bunun en iyi örneği de mevsimlerin her yıl
yeniden devretmesidir. Ama yenilenme, yüce tanrının iyiliğinin ya da
kendiliğinden işleyen bir doğa yasasının etkisiyle olmaz; ilkel insan
da böyle bir kavram yoktur. Tersine, bu uğurda savaşmak ve bunu
insanların ortak çabalarıyla kazanmak gerekir. Buna göre, bütün top
lumun ortak onayı ve katılımıyla, dönemsel olarak yerine getirildi
�inde yaşamın ve dirimselliğin gereksindiği yenilenmeyi, yeniden
dolmayı sağlayacak düzenli bir etkinlikler programı belirlenir. Bu
program mevsimsel törenlerin kalıbını oluşturur.
§2. Bu etkinlikler, sırasıyla Kenosis ya da Boşalma ayinleri ile
Plerosis ya da Dolma ayinleri diyebileceğimiz iki ana bölüme ayrılır.
Bunlardan ilki, her antlaşma sonunda yaşamın ve dirimselliğin sönü
şünü, yok oluşunu betimler ve simgeler; perhiz dönemleri, oruçlar,
23
25. MEVSiMSEL KALIP
kendini sıkıntıya sokma ile çilenin ve askıya alınmış canlılığın başka
anlatımlarıyla örneklenir. Öte yandan, ikincisi, yeni antlaşmanın baş
langıcıyla birlikte ortaya çıkan yeniden canlanmayı betimler ve sim
geler; toplu çiftleşme ayinleri, kötülükten ve (hem bedensel hem de
"törel") 1 zararlı şeylerden temizlenme törenleriyle; bereketi artırmak,
yağmur yağdırmak, güneşi yeniden aydınlatmak ve benzeri şeyler
için düzenlenen büyü işlemleriyle örneklenir.
§3. Bütün bu işlemin temelinde, önce sönüp sonra yeniden canla
nan şey, yalnızca belli bir bölgenin ya da yörenin insan topluluğu de
ğil, hep birlikte onun ayırt edici özelliğini ve "hava"sını oluşturan,
canlı ya da cansız bütün öğelerin tümel ortak birliğidir kavramı yat
maktadır. Bu daha geniş varlığa, Yunanca topos, "yer" ve cosmos, "dün
ya, düzen" sözcüklerinden (mihrolwzmos ve mahrolwzmos benzeşimiyle)
topolw:;::mos adını 'erebiliriz.2 Mevsimsel törenler bu topokozmosun
ekonomik yönetimindedir.
Bununla birlikte, bunlar daha en başından, ritüelden daha fazla bir
şeydirler. Topokozmosun özü, ikili bir özelliğe sahip olmasıdır: aynı
llkel düşüncede, doğal olarak, iki kategori keskin bir biçimde birbiıiııden
aynlınış değildir. Törellik ya da toplumsal kum!, dünyanın yaraulıştan gelen
yapısal düzeniyle aynı şey olarak tanımlanır ve geçerlik kazanır - dünyanın
fiziksel görüngülerini yöneten ve tannlarca belirlenen düzendir bu.
2
Toplumsal birimin insan topluluğundan daha fazlasını kucakladığı düşün
cesi, Religio11 of Scırıites adlı yapıtında (s. 271 vd.) konunun klasik açıklama
sını yapan Robenson Smith tarafından da daha önce kabul edilmişti; ama
o, bunun, topluluğun ötesine uzamsal genişlemesini sezebildiği halde, bir
tek ideal, sürerli varlıkta geçmişi, şimdiki zamanı 'e geleceği kucaklayarak
uzamca olduğu kadar zamanca da genişlediği temel noktasını gözden ka
çınnışu.
24
26. RITÜEL VE MiT
zamanda hem gerçek ve anlık, hem de ideal ve sürerlidir; lıpkı bir
anın zaman içine gömülü olması gibi, birinci özellik de ikincisi için
dedir. Şimdiki zaman içinde gerçek ve somul bir örgenlik olarak
oluşmuşsa, bura'yı ve şimdi'yi kucaklayan, ama aynı zamanda aşan
ideal ve sonsuz bir varlık olarak da vardır, llpkı ideal Amerika'nın
bugünkü Amerikalı kuşağı kucaklaması ve aşması gibi.1 Dolayısıyla,
onun yaşamındaki birbirini izleyen antlaşmalar, yalnızca şimdiki za
manın gerçekliği içinde değil, aynı zamanda bir lür sonsuz sürekli di
zi içinde de vardır, şimdiki zaman bu sürekli dizinin şu andaki aşa
masıdır yalnızca. Bu yüzden de, bu anllaşmaların başlangıçlarını ve
sonlarını belirleyen mevsimsel lörenler aynı zamanda hem anlık hem
de aşkın bir özelliğe sahiptir. llkinde, hemen o andaki durumları dile
getirecek, o andaki gereksinimleri doyuracak etkili yöntemler olarak
iş görürler. Ama sonuncuda, içsel olarak sürerli ve sonsuz olan du
rumları, şimdiki zaman çerçevesinde nesnelleşlirirler. Bu demeklir
ki, daha başlan beri yalnızca doğrudan deneyimler olmayıp aynı za
manda lemsildirler - yalnızca rilüel değil, aynı zamanda dramadırlar.
§4. Bu iki durum arasındaki birleşlirici bağ millir. Milin (bir lür
lü doğru anlaşılamayan) işlevi, gerçek olanı ideal olanın, anlık olanı
sürerli ve aşkın olanın diline çevirmeklir. Mil, bu görevi, ritüel iş
lemlerini ideal durumlar düzlemine yansılarak yapar, ancak ondan
sonra nesneleşlirme ve yeniden ürelme başlar. Bundan dolayı, mil,
mevsimsel lörenlerin lemel bir parçasıdır; ritüelin ve milin yorum
lanması ise dramanın temel doğasının anahlarını verir bize.
Çağcıl düşüncede topokozmos kavramının simgeleri Alma Mater, la France
'e benzerleridir.
25
27. MEVSiMSEL KALIP
Bu bağlamda mit, Robertson Smith'in ileri sürdüğü gibi, ritüelin
yalnızca doğal bir sonucu, daha sonra kutsal edimlere zorla yüklenen
sanatsal ya da yazınsal bir yorum değildir; jane Harrison'ın inatla
söylediği gibi, yalnızca "yapılmış şeyler"in sözlü karşılığı da değil
dir. Daha çok, başlangıçtan beri bunların içlerinde var olan koşut bir
durumun anlatımıdır; Mevsimsel Kalıp içerisindeki işlevi ise anlık
olanı sürerli olanın, gerçek olanı ideal olanın diline çevirmektir.
Ayrıca, miti esinleyen itki yalnızca yazınsal ya da sanatsal düş de
ğildir; zaten mitin kendisi de bunun dile getirilmesi olarak tanımla
namaz. Bunu ileri sürmek, biçimi özle karıştırmak olur: duayı yalnız
ca mukabele duaları terimleriyle ya da müziği partitür ve ıskala te
rimleriyle tanımlamak gibi bir şey olur bu. Mitoloji, yazının ya da
sanatın bir dalı değil, dinsel-toplumsal davranışın bir işlevidir; yazın
ya da sanat, onun taşıyıcısından ya da aracından başka bir şey değil
dir.
26
28. BÖLÜM lKl
MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
§1. Mevsimsel Kalıp dört ana öğeden oluşur: umutlar ve korku
lar, sözvermeler ve sezgiler toplamı, -daha önce açıklandığı üzere
birleşik dirimin hem "boşalma"sı ya da boşaltılmasının (henosis) hem
de "dolma"sı ya da yeniden doldurulmasının (plerosis) simgelenmesi.
llk olarak, ÇlLE ayinleri gelir: bunlar, yılın sonunda, bir yaşam
antlaşmasının sonuna gelindiği, yenisininse henüz ortada olmadığı
bir zamanda ortaya çıkan askıya alınmış canlılık durumunu simgeler.
lkinci olarak, Arınma ayinleri gelir: topluluk, gelecek yılın gönen
cini bozabilecek, dolayısıyla arzulanan dirim yenilenmesini tehlikeye
atabilecek bedensel ya da tinsel bütün zararlı şeylerden ve hastalık
lardan, bütün kötü etkilerden kurtulma yollarını arar.
Üçüncü olarak, CANLANMA ayinleri gelir: topluluk bu yolla, kendi
birleşik ve düzenli çabasıyla, can çekişme durumunu durdurup can
lanmaya ve topokozmosun devamı için zorunlu olan yeni yaşam ant
laşmasını sağlamaya çalışır.
Son olarak KUTLAMA ayinleri gelir: bunlar, insanların kurtulma,
rahatlama duygularının bir gösterisidir; yeni yıl başlamış, gerek ken
di yaşamlarının gerekse topokozmosun yaşamının devamı bu yolla
güvene alınmıştır.
I
§2. ÇllE ayinleri öncelikle toplu perhizler, oruçlar ve benzeri
27
29. MEVSiMSEL KALIP
kendini sıkıntıya sokmalarla temsil edilir: bunların hepsi, az ya da
çok, askıya alınmış bir canlılığı simgeler. En bilinen örnekleri -her
ikisi de "pagan" atalara kadar uzanan- Hırisliyanların Büyük Perhiz'i
ve Müslümanların Ramazan'ıdır. 1 Fakat bunlar asla biricik değildir;
bu töreye hem eski uygarlıklarda hem de bugünkü ilkel halklar ara
sında bol bol rastlanmaktadır.
§3. Eski çağlardan örneklerle başlayalım: Babilliler Yeni Yıl ayı
Teşrit'in ilk haftasını ya da ilk onaltı gününü bir perhiz dönemi ola
rak tanırlardı.2 lbraniler arasında, sonbahar Hasal Toplama Şenliği'n
den (AsiO önce, bütün işlerin durduğu, bütün topluluğun oruç tut
tuğu ve kötülüğün günah keçisi1 şeklinde dışarı atıldığı kutsal bir
Katharsis Günü (Yom Kippur) gelirdi. Buna benzer bir biçimde, Yu
nanistan'da, Ekimin sonunda yapılan Thesmophoria Şenliği'nin özel
liği de oruçtu. Gerçekten de, üçüncü güne özellikle "Oruç"
4 denirdi;
Kıbrıs'ta, bundan önceki dokuz gün boyunca yiyecek yenmezdi.
�
Ati
na'da ekinin olgunlaştığı Mayısın ortasında (Thargelion'un altıncı gü-
Büyük Perhiz'in pagan geçmişi için bkz. GB, ix, s. 347 vd.; Ramazan'ınki
için bkz. Welhausen, Reste,2 97
KAV, s. 120, II, 22-38; KAR 177, rev. iii. Bkz. l..abat, Royaute, 315.
Levililer 16.
4
Aristophanes, Kuşlar, 1519; Plutarkhos, De Is. et Os., 69. Oruç mite yansı
mıştır: olasılıkla bir "mysteria" için düzenlenmiş olan Homeros'un Demeter'e
llahi'si Persephone'yi arayışı sırasında yiyecek yemeyen Ana Tannça'yı temsil
etmektedir (il. 49-50); aynı aynntı Kallimakhos'ta da vardır, Deııı., 17 Bkz.
Spanheim, Calliııuıchus, 671 vd.; Hermann, Gottesd. Alterthümer, ed. Stark
§56. 18; Roscher, "Die enneadischen Fristen," ASGW'de 12 (1903), 14 vd.
Diodorus Sic., ,.. 4; Plato, Epist., 3490; bkz. Allen-Sikes-Halliday, Hoıııeric
Hy11111s, 135.
28
30. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
nü) yapılan "Sarı Tahıl Ana" (Demeler Chloe) Şöleni çile ayinleriyle
belirlenirdi.0 Lemnos adasında her yıl dokuz gün süreyle ateşler
söndürülür, bu süre içinde ölülere ve yeraltı dünyası güçlerine kur
banlar sunulurdu."" Asya Attis kültünde, bereket ruhunun her yıl ba
harda yeniden dirilişinden önce birkaç günlük oruç ve törenler biçi
minde kısıtlamalar (hagisteiai, castus) gelirdi.7 Son olarak, Roma'da,
tahıl tanrıçası Ceres'in onuruna Nisanda yapılan Ceres Şenliği bir
oruçla başlardı, Ekimde bu tanrıçanın onuruna dokuz günlük törensel
bir oruç tutulurdu.H Bu son töre'nin her yıl yapılan Bakkhos şenliğin
de de geçerli olduğu görülüyor.9
§4. Şimdi günümüz ilkel halklarından elde edilen tanıtlara döne
cek olursak, şu örnekler anılabilir. Kamboçya'da (Martın ortasında
başlayan) yılın ilk üç günü, cinsel ilişkilerin yasaklandığı kutsal bir
perhiz dönemidir; ilk yedi gün süresince, canlı hiçbir şey öldürül
mez, hiçbir iş sonuçlandırılmaz, bütün davalar ve çekişmeler askıya
;ı)ınır. 1° Cherokee'ler ve Choctaw'lar arasında, Ağustos ayındaki Yeni
Famell, Cults, iii. 34.
Philosıratos, Heroica xx 24; Frazer, Fasti, iii 23.
Julian, Or., Y. 173 D vd.; 177 A, Amobius, v 16; Terıullian, De jejııııio, xvi.;
Sallustius, De diis et ıııuııdo iv; Hepding, Attis, 182 vd.
.Jejunium Ceresis (Ekimde), livy, xxxvi 37; Ovid, Met. x 432; Fasti, iv 535;
Amobius," 16; Peta·ius, Temmuzda. Or. v, s. 88; Lobeck, Aglaophaıııus, 1.
189; Böttiger, Kuııstııı., i 132; Wissowa, Rel. u. Kultus d. Rôıııer,1 246;
Marquardt, Rom. Staatsverwaltuııg,2 iii. 372, n. 3; Wissowa, PW'de ili 1 780.
- CIL i 8 1 1 (' 87) bir [C)ereres Cast[us]'tan söz ediyor.
Livy, xxxix 9.
1° Cabaton, ERE ili 16la. Temmuzda başlayan üç dört aylık "inziva" döne
minde oruç da tutulur. Bu inzivayı ifade eden vosa sözcüğünün Pah vcıssa,
··yagmur ıne,·siıni" sözcüğüyle aynı olması dikkat çekicidir.
29
31. MEVSiMSEL KALIP
Yıl şenliğine Bus/ı ya da "Oruç" denir, yeni ürünün yenmesinden önce
ki bir gün ve iki gece boyunca ağza yiyecek konmaz.11 Aynı töre ve
aynı ad Creek'ler arasında da geçerlidir.12 Comanche'ler kutsal ateşle
rini yeniden tutuşturdukları yıllık şenlikle ilişkili olarak yedi gün
oruç tutarlar.1' Malaya Yarımadası'nda, pirinç hasatından önceki üç
gün boyunca özel yasaklar konur: pirinç, tuz, yağ, para, vb. evden çı
karılamaz; saçlar kesilmeli, tam bir sessizlik uygulanmalıdır. 14 Aynı
şekilde Manipurlu Mao'lar hasatın başlangıcında dört gün süreyle bir
genna ya da bir yasak dönemi uygularlar;15 Mayalarsa Mayısın ikinci
yarısında (güneş Yukatan üzerinde en yüksek noktaya ulaştığında) kut
ladıkları Pacum Chac Şenliği'ni yerel kabile şeflerine beş günlük bir
oruç koyarak başlatırlardı.10 Mani kentinde Ekimin sonunda (ya da
Kasımın başında) kutlanan Chickaban Şenliği'nde de aynı şey yapılır
dı.17 Güney Massam'da oruç, Walaga Şenliği'nden önce tutulur;1H Mis
sisippi Natchez;leri arasında hasattan önce üç gün süreyle;19 Yeni Gi
ne'de, hintyerelması şenliğinden önce;20 Peru'daysa Raymi yaz dö
nencesi şenliğinden önce.21
i l
Spence, ERE iii 507a, 568b. Bush=pusihta, "oruç tutma."
12 Adair, Hist. Aıııer. Iııdiaııs, 96 vd.
1' Palmer, "35. Paralel Kabileleri," Harper's dergisinde, 17 (1889), 45 l .
14 Skeat, ERE Yiii 358b.
J"> Hodson, Naga Tribes ofMaııipur, 167 vd., a.g.y., ]Al'de 36 (1906), 94 vd.
16
Seler, ERE viii 308b.
17 A.g.y. 309a.
JH
Seligman, Melaııesiaııs C!fBr. New Guiııea, 509.
19 Chateaubriand, Voyage eıı Arııttique, 130 vd.
ıo
Brown, New Zealaııd arıd Abotigiııos, 1 13.
21 Prescotı, Peru, 50. 21" Westennarck, Pagaıı Survivals, 148-49.
30
32. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
Fas'ta Yeni Yıl ayı Muharrem22 ve Yahudi dininde, Tammuz'un
1 ?'si ile Ab'ın 9'u (yaz ortası) arasındaki üç hafta perhiz dönemidir.
lki tarih oruç olarak tanınır ve bütün üç hafla boyunca el yenmez.21
Geleneksel olarak, bunun Kudüs'ün hem Iö 586 hem de IS 70'de yeni
den kuşaulmasını ve düşüşünü anmak için olduğu söylenir, ama ger
çekle bu törenin Babillilerden alınmış olduğuna inanmak için neden
vardır;24 orada bereket cininin öldüğü ve canlandığı mevsimsel Tam
muz tapımında bir dönüm noktasıydı bu tarih. Aynı şekilde, Filistin
lilerin arpa hasatından önce gelen Iyar ayı -Romalılar arasında buna
karşılık gelen ay Mayıs ayıydı- sözde perhiz dönemi olarak kabul
edilir, bu ay boyunca hiçbir evlilik töreni yapılmaz ve çeşitli başka
kısnlamalar getirilir.2� Kafkasyalı Oselier arasında hasal zamanına ya
kın bir ölüler şöleni (Komahhsan) yapılır ve bunun ardından, Tutyr'i
(Tyreli St. Theodore) kurtlarını geri tutmaya ve koyunları korumaya
ikna etme amacını taşıyan bir aylık bir oruç gelir. Oruç, Karnaval'ın
bitiminde başlar.2(1
§5. Hasal öncesi oruçların, bedeni, tanrıyla topluluk arasında bun
dan sonraki kutsal yemeğe hazırlama gereksiniminden kaynaklandığı
22
Friedlaender, jewish Religioıı, 412; Schauss,]ewish Festivals, 1O1-102
21 Schauss, a.g.y., 96 ve. Fakat orucun gerçekte ikinci Tapınak'ın yıkılmasın
dan önce geldiğine değgin tanıt vardır, çünkü TB Ta'anith 12a'da, bu olay
dan önce yaşamış olan Eleazar ben Zadok ondan söz ediyor; bkz. Bacher,
Agada der Taııııcıiteıı, i 46-47; Weiss, Dor Dar ve-Doreshow, ii 120.
24
ı�
Langdon, Meııologies, 1 19- 126
Friedlaender, a.g.y., 392. Bkz. Ovid, Fasti, ü 557-58; v 487 ve Frazer a.y.,
Porphyrion on Horace, Ep. ü 2, 209 (s. 343 Meyer). Genel olarak bkz.
Gaidoz, "Le maıiage en mai," Melusiııe ?'de (1894), 105- 1 1 .
2" Mınns, ERE ıx 573b.
31
33. MEVSiMSEL KALIP
Robertson Smith ve başkaları27 tarafından ileri sürülmektedir. Ger
çekten de bu amaçla oruç tutma birçok dinde resmen kabul edilmekte
dir.2" Bununla birlikte, daha önceki tanıtların ışığında, bu açıklama
nın bütünüyle çok dar bir açıklama olduğu besbellidir. Bu tür oruçlar
halk arasında daha geniş perhiz ve yasak biçimleriyle yer değiştirir,
bu yüzden de aynı genel anlama sahiptir. Bu anlam, oruçların ve per
hizlerin ekgün (ya da epagomenal) dönemlerinin de özelliği olmasın
dan ortaya çıkar: bu dönemler bir bakıma "zamanın dışında" oldukla
rı için genellikle askıya alınmış canlılık dönemleri olarak bakılır on
lara. Örneğin -sadece birkaçını verirsek- Aztek takviminde yıl so
nunda eklenen tamamlayıcı beş gün, nemontemi, "çalışmaya uygun ol
mayan" günler olarak bilinirdi, bütün dinsel törenler ve sivil işler as
kıya alınırdı bu sırada.29 Aynı şekilde, aynı sistemi kullanan Yukatan
Mayaları bu xma kaba hin'i, "adsız günler"i adlandırır, o günlerde sı
kıcı işlerden, hatta yıkanmak gibi kişisel görevlerden bile sakınırlar
dı.10 Hindistan'ın Orta Eyaletlerinde de üç yılda bir gelen ve "salgı"
(malmas) olarak adlandırılan ekgünlü aylar perhizli olarak bilinir,11
Etiyopya'nın Tigre kabileleri arasındaysa benzeri kısıtlamalar St.
John Şenliği'nden önceki 5 ya da 6 ekgünde getirilir.12 Bu adet Av
rupa'da, 25 Aralıkla 6 Ocak arasındaki Oniki Gün kuralında hala ya
şamaktadır.11 Bunlar, bugün birçok araştırmacının da düşündüğü gi-
27 Robertson Smith, Rel. Sem.,1434 Yd.; Crawley, Mystic Rose,2 i 186.
28 GB, viii 73, 75 Yd., 83; ix 291 vd.
29 Seler, ERE iii 308a.
10 A.g.y. viii 506a.
11 Ce11sus ofl11dia, 191 1, Cilt x, 144, Frazer'den alıntı, fasti, ii 40.
12 littmann, Pıiııcetoıı Exped. to Abyssiııia, ii 245; bkz. Frazer, Fasti, a.y.
11
Frazer, a.g.e., ii 45-46, 48; a.y., GB, vi (Günah Keçisi) 313 vd.
32
34. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
bi, başlangıçta ekgünlerdi,14 yaygın kullanımda çeşitli biçimlerde per
hiz ve kısıtlamalar ve kötülüğün törenle kovuluşu özelliklerini taşır.
Bu durumda, mevsimsel oruçların ve perhizlerin amacının, bir yaşam
antlaşmasının sonunda ya da bir ekgünsel dönemin "boş" günlerinde
ortaya çıkan askıya alınmış canlılık durumunu temsil etmek olduğu
açıktır.
§6. Bu yorum önemli iki kanıtla da desteklenmektedir. Birincisi,
oruç tutmanın bir dinsel tören olarak görüldüğü birçok başka durum
da, aynı temel motif görülebilir. Yani, dünyanın birçok yerinde bir
yas dönemi süresince oruç tutmak bir töredir. Yalnızca birkaç örnek
verecek olursak, Afrika kabileleri arasında olduğu gibi15 Andaman
Adaları,ıcı Fiji,17 Samoa,111 Çin19 ve Kore'de40 de bu kural geçerlidir.
Benzeri şekilde oruç, ortodoks Yahudiler41 bir yana, Doğu Afrika
Wa-teita'ları,42 lngiliz Ginesi Macusi'leri,41 Alaska Tlingit'leri44 ara-
H Bkz. Loth, "Bretonlann oniki tamamlayıcı (gourdezio) günü ve Almanlarla
Hinduların oniki günü," RC 24'de (1903), 3 1 1 vd.; MacCulloch, ERE ili 79
vd., Frazer, a.g.e., ii 46 vd. A. Weber (SBAW 37 [1898). 2 vd.) oniki günden
daha önce Brahman yazınında kutsal bir mevsim olarak söz edildiğini ileri
sürüyor, ama Schrader, ERE ii 47b'de bunu kuşkuyla karşılıyor.
14" S. Friberger, Das Fasteıı illi Alten lsrael (Agram, 1929); Heinisch, "Die Trauer-
gebraüche bei den lsraeliten," Biblische Zeitfrageıı 1 3 (1931), 7-8, s. 70 vd.
15 ERE v 760b. Güney Afrika'da oruç bir güne indirilir: ]Al 19 (1890), 280.
ıcı JAI 12 (1882), 142.
1 7 Williams-Calven, Fiji, i 169.
18
Tumer, Sa111oa, 142.
w Ki Li, SBE içinde, xxvii 87
40 Ross, Corea 322.
41 Bkz. Reifmann, Kochebe Yizhaq, 32 (1865), 31.
-ıı Thomson, Through Masai Uıııd, 57
33
35. MEVSiMSEL KALIP
sında olduğu gibi evlenme törenlerinin sık rastlanan bir bütünleyici
siydi. Yine, oruç genellikle erginlenme törenlerinden önce tutulur.44"
Buna örneğin Algonquinler,40 lngiliz Kolumbiyası'nın Bellaconda ka
bilesi,t<> Güney Brezilya Guaranileri,47 Gran Chaco Matacos'ları,tH
Ojibwa'lar,t9 Yeni Gine'nin Roro-dili konuşan kabileleri'0 ile Avus
tralya,'1 Yeni Güney Galler,'2 Torres Strait01 ve Bank Island'daki't il
kel kabileler arasında örnekler gösterilebilir. Eski lsis, Attis ve Mitra
mysteria'larında erginleneneler de aynı şekilde oruc tutmaya zorun
luydular,55 aynı uygulamaya Eleusis'deki Yunan mysteria'larında er
ginlenenler arasında da uyulurdu.'itı lmdi, bütün bu örneklerdeki or
tak etmen hişiligin tıkanması diye nitelenebilecek şeydir - bir tür birey-
41 im Thuım, lııdicms o
.fGuiaııa, 222.
44 Bancroft, Pacfico States, i 1 1 1.
Ha Crnwley, Mystic Rose,2 ii 12, 60-61.
t 'i Charlevoix, Nouvelle Fraııce, vi 67
4" GB, tek ciltlik basım, 600-60l.
ti"
A.g.y.
tH A.g.y.
49 A.g.y., Radin, "Ojibwa'lar Arasında Puberte Orucunun Bazı Yönleıi," Caııad.
Geol. Mus., 1914.
'iO ERE " 761b.
'1 Howitt, ]AI 13 (1884), 455; 14 (1885), 316.
'i2
Palmer, JAI 13 (1884), 295.
"
Haddon, ]AI 19 (1890), 309.
'-ı ERE v 76lb.
5'i
Herodot, ii 40 (!sis); Cumont, Mitlıra, çev. Showerman, 141, 160; supra, n.
7 (Anis). Suriyeli Hıristiyanlar da "kutsal mysteria"lardan önce aynı şekilde
onıç tutarlardı; Budge, Goveıııors, ii 666; bkz. Angus, Mysteıy Rel., 85 Yd.
'i<• Bkz. Erginleme usulleri, eııesteusa ("Oruç tuttum"), lskenderiyeli Clement,
Protrep. ii 18; Dieterich, Mithrasliturgie 21.
34
36. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
sel kenosis.�7 Yas tutma durumunda oruç ve perhiz, bütünü oluşturan
tek bir üyenin ölümünün kendiliğinden bütün topluluğun (daha doğ
rusu topokozmosun) birleşik dirimini bozduğu anlamına gelir, sanki
herkes geçici bir "ölüm" ya da askıya alınmış canlılık durumundadır.
Aynı şekilde, evlenme durumunda bu yolla dile getirilen şey, erkek
ya da dişinin eşlerinin tek tek bireyliklerini terk etmeleri ve yeni,
birleşik bir bütüne katılmalarıdır; "bir tek et olurlar" onlar. Erginle
me durumunda da aynı şey: aday, oruç ve perhiz yoluyla, topluluğun
birleşik kişiliğine karışıp kaybolmanın hazırlığı olarak eski kişiliğini
boşaltır. Dolayısıyla, her bir örnekte oruç ve perhiz askıya alınmış
bir canlılık durumunu simgeler; bu da onların, daha önce de gördü
ğümüz gibi, mevsimsel törenlerdeki kadar önemli oldukları hakkın
daki görüşümüzü güçlendirir.
§7 Yorumumuzun lehine ikinci kanıt tamamen dilbilimseldir: ri
tüel oruç karşılığı lbranice terim gerçekten de bir kişilik kısıtlaması'nı
belirler ve yalnızca yiyecek perhizi gibi bir öncelik yoktur bunda.
Örneğin, Levililer 16:29-31'de, yıllık Katharsis Günü için verilen
emirde kullanılan terim ('innah nefeş) doğrudan doğruya "kendini al
çalt" anlamına gelir, genel bir çileyi ima eder.�H Aynı şekilde, Eski
Ahit'te.�9 özellikle kuraklık ve sıkıntı zamanlarında, kutsal meclisle
rin toplanmasına ilişkin olarak sıklıkla kullanılan sözcük ('alsarah ya
da 'a/sereth), '- ts- r, "sınırlamak, yasaklamak" kökünden gelir, yani bir
�7 Gaster, FL 49 (1938), 367-68.
�H
Bkz. LeYililer 23: 27, 32; Sayılar 29:7; Mezmurlar 35: 13; lşaya 58:3, 5.
w
d
il Krallar 10:20; Yoel 1: 14; 2: 15; lşaya 1 . 13. Sözcük çoğu kez " ini ınec-
lis"e koşut olarak kullanılır (Levililer 23:36; Sayılar 29:35; Tesniye 16:8) ya
da "şölen"e (Aınos 5:21; Nehemya 8: 18; il Tarihler 7:9).
35
37. MEVSiMSEL KALIP
perhizi ya da yasak dönemini gösterir.60
§8. Mevsimsel törenlerde inlemek ve feryat etmek Çile ile yakın
dan ilişkilidir.61 Bütün eski uygarlıklarda bunun sayısız örnekleri
vardır.
Diodoros, Mısırlıların tahılın ilk biçilişinde lsis için gözyaşı dök
tüklerini ve ağladıklarını söylüyor;62 Herodotos'a göre, yaz şenlikle
rinde Maneros denilen hüzünlü bir şarkı söylerlerdi.01 Bu sonuncu
nun, Mısırlıların maa n per.h, "evine dön"04 sözcüklerinin bozulmuş
bir şekli olduğu sanılmaktadır: Osiris için mevsimsel ağıtlarda açılış
tümcesini oluşturur, bugün bize kadar gelmiştir.05
Bu töreye, pagan
Mısırlıları, "tahıla ağladıkları, yeşeren tohuma feryat ettikleri"tıtı için
kınayan Firmicus Maternus da, çok daha sonraki bir tarihte tanıklık
etmektedir. Herodotos ve çeşitli başka Klasik yazarlar ağlamaya flütle
<ıO
tı ı
Bkz. Schwally, Sem. Kriegsalterthümer, 60. Aşereth sözciığCı Fısıh Şenliği'n-
den sonraki ellinci gün (yani Geıl Bayramı) ve Kutsal Çadır Tapınak (MR
Cant. vii 2 §2; PRK §30; josephus, Ant. ili. 10, 6) için kullanılır ve modem
Arapçada Paskalya Yortusu anlamına gelir. Aynca bkz. E. Katsch, VT 2'de
(1952), 65 vd.
Bkz. Van Selms, "Weenen als aanvengsıite," NTT 24 (1935), 1 19-27
"2 Diodoros Sic., i 14.
(11
h
Herodot, ii 79; Julius Pollux, iv 54; Pausanias, ix 29, 7; At enaeus, xiv 1 1 ,
620 A.
M Brugsch, Adoııislllage u. Linoslied, 24; Wiedemann, Herodotos, 24-26.
1'� Bkz. ]. de Horrack, Les laıııent. d'Isis et Nephthys ( 1866); Budge, Osiris ü 59-
66; Moret, Mysteres egypt.. 24-26. Metin aynı zamanda bir Bertin papirü
siınde yazınsal biçimiyle saklanmaktadır: Moret, Rois et dieux, 89.
""
De errore pr�f. rdig. ii 7 (Mısırlılara hitaben): Cur plangitisJruges terrae et cres
ceııtia lugetis seıııirıa? Aynca bkz. Diodoros, i 14, 2; Moret, Mise a ıııort du
dieu en fgypıe, 19 vd.
36
38. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
eşlik edildiğini söylüyor;67 Moret de, Beşinci Hanedanlıktan Ti'nin
mezarının duvarlarına oyulmuş sahnelerden birinin ekin biçenlerin
yanında durarak düdük çalan bir adamı gösterdiğine işaret ediyod'H
Mezopotamya'da hasala alalu ya da feryat etmek diye bilinen bir
ritüel ağlama eşlik ederdi.tı9 Bu ağlamanın eski dünyanın birçok ye
rinde benzeri vardır. Örneğin, Hakimler 9:27'de, Şekem sakinlerinin
bağbozumu vesilesiyle buna benzer bir hillulim ayini yaptığını özel
likle belirtiyor, bu töre Filistin'in bazı bölgelerinde hala mevcuttur;70
Plutarkhos ise yazdönümünde Attika'da Oschophoria bağbozumu şen
liğindeki geleneksel ağlamanın eleleu olduğunu haber veriyor bize.71
Aynı şekilde, Atheneus'un alıntı yaptığı bir yazara göre Demeler ve
Kore mysteria'larında söylenen ritüel ağıtları iouloi (ya da houloi), yani
"feryat"72 adı altında geçiyordu; yalvaç Micah [Yalvaç Micah ya da
Micheas: lö sekizinci yüzyıldan bir lbrani yalvacı, -çn.]. "Al"lai li [EV.
Vay bana!] , çünkü yaz meyvelerinin hasatlan gibi, bagbozumundan geriye
kalan ü::ümler gibi oluyorum" diye bağırıp çağırırken (7: 1) bilinçli
olarak böyle bir ağlamayı ima ediyor belki de. Ağlamalar aynı şe
kilde Eleusis mysteria'larının karakteristik bir özelliğiydi.71
§9. Bugünkü kaynaklarda, bu geleneksel feryatlar ve inlemeler ge-
ô7 Herodot, ü 48, vb. Aynı şekilde, Adonis Şenliği'nde ağıta flüt eşlik eder:
Glotz, RGG 33 (1920), 206.
<>H Moret, Mise il 111ort 2 1 (ve res. 2); Montet, Sceııes de la vie privee de l'aııcieıı
empire, 201-02, Pi. xvi.
69
Oppenheim, BASOR 103 ( 1946), 1 1- 14.
70 Dalman, Arbeit u. Sitte, i 566.
71 Plutarch, Thes. 22.
72 Semus apud Athen., xiv, 618 E: bkz. Spanheim, Callinıachus, 649.
n Rohde, Psyche, 1 289.
37
39. MEVSiMSEL KALIP
nellikle belirli bereket tanrıları ya da ruhlarıyla ilişkilidir, bunlara,
onların yılda bir kez dünyadan kaybolmaları üzerine yakılmış ağıtlar
olarak bakılır. Mısır'da Osiris, Küçük Asya'da Attis, Suriye'deyse
Adonis ağıtları iyi bilinenlerindendir bunların.74 Aynı şekilde, Ba
bil'in Gılgamış Destam'nda (vi, 46-47)75 ve yine lştar'ın Yeraltı Dünyası
na inişi üzerine Şiir'de (rev. 56-57),7tı bereket tanrısı Tammuz için yıl
da bir kez ağlamadan açıkça söz ediliyor ve resmi elelu terimi kullanı
lıyor. Bundan başka, Reisner tarafından yayımlanan bir erken Babil
metni (SBH, 145, iii 1 2- 1 5) ve bir başka Arsacid tarihi (ZA 6 [ 1891],
243:34), yaz dönümünde Tammuz ayını bir feryat, ritüel ağıt ve ağla
ma dönemi olarak tanımlıyor;77 Eski bir Asur yıllığıysa (KAR 178, vi
10) Tammuz'un ikinci gününü ağlama günü olarak veriyor.7H Yunan
Demeter ve Kore tapımında da711 geçen bu mevsimsel feryat Hıristi
yanlık dönemine kadar yaşamını sürdürmüştür, örneğin bir ortaçağ
Arap antikacısı bunun Harran'da yapıldığını kaydediyor.ııo
H
GB, ii (Com ve Wild), böl. vü. Osiris tapımındaki ağıtlar için bkz. Moret,
"Rituels agraires de l'ancien Orient Amıuaire de l'hist. de Phil. et d'hist.
orieııtales 3 ( 1935), 3 1 1 vd.; Attis tapımı için bkz. Hepding, Attis, 128, 196;
Diod. Sic., iii 59, 7; Plutarch, Alcibiades 18; Arrian, Tactica 33.4; Adonis tapı
mı için bkz. Sappho, 63, 108 Wharton; Ammianus Marcellinus, xxii 9. 15;
xix. 1, 1 1; Aristophanes, Lys., 365-66 1; Theocritus, Idyll. xv; Bion, Epitaph.
Adoııidos 1, 40. Aynca bkz. Yeremya 22: 18 (LXX'te ve-hoi ahoth atlanmış);
34-5. Babilin Akitu törenlerindeki ağlamalar için, bkz. VAT 9555. 29.
7� 'Tammuz için, yıldan yıla ağlamayı lbitahhu] getirdi."
7tı CT X:V, Pi. 48.
77 Langdon, Meııologies, 120 vd.
7H Labat, RA 38 (1941). 28.
7Y
i d
Bkz. Proclus, Plato, Rep. i 2 15, Kroll; Marinus, Vita Proc i, y. 33 Boissona e.
ııo Chwolson, Ssabier, ii 27
38
40. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
§ 10. Ama bu geç mitolojik yorumlara karşın mevsimsel feryatla
rın ve inlemelerin başlangıçta hiç de yas tutma işaretleri olmadığın
dan kuşkulanmak için nedenler vardır. lki kanıt gösterilebilir buna.
ilki birçok durumda, bu şekilde ağıt yakılan tanrılar ya da ruhlar, ağ
lamaların yapay kişiselleştirilmesinden başka bir şey olmayan adlar
taşımaktadır.Hı Örneğin, Yunanlılar hemen anında bir tahıl tanrıçası
icat ederlerdi: loulô, bunu Demeler tapımının iouloi ya da "çığlık
lar"ının çağrıştırdığı sanılıyor.112 Aynı şekilde, mevsimsel merasimle
rin hyglamos ya ela "feryat"ından, bildik Hylas figürünü
111 uydurdular;
!ite erses ya da mevsimsel "yağmur duası"ndan bereket ruhu Lityer
ses'iH4 uydurmuşlardı. Dionysos'un bir adı olan lakkhos, kökenini ri
tüel bağırış iacchos'l� borçludur; mevsimsel ağıtlarda söylendiği bili
nen hüzünlü Fenike nakaratı ai lana, "vay bize," Yunan ai Linou, "Vay
Linos'a"ya dönüşmüş ve bu adın Adonis benzeri figürünü doğur
muştur.ti(' Sümerlerin de aynı işlemle, alala ya da ritüel ağlamadan87
Alala diye bir tanrı yarattıkları görülüyor; Welcker'eHH göre, gelenek
sel halk şarkılarında yası tutulan, ağlanan Bask kahramanı Lelo ise le-
H l
Ritüel bağırışlardan türeyen kutsal adlar için bkz. G. Hoffrnan, ?.A, 1 1
(1896), 229.
Hl
Bkz. dipnot 72.
81 Kreıschmer, Glotta 14 (1923), 13.
H4 Klausen, Aeneas u. die Peııaten, i. 121, Gnıppe de onaylıyor bunu, Gıiech.
Mythol., 966, n. 6. lityerses şarkısı için bkz. Theocritus, x 41, Athenaeus,
619A ve özellikle Photius, Bibi. i 54 ve Scholiast on Theocritos, a._y.
H� Pausanias, İ" 31, 4.
H'1 Bnıgsch, a.g.e., Movers, Plıônizier, i 246; Mannhardt, WFK ü 281, Starnmer,
De Lino (1855); Eissfeldt, "linos u. Aliyan," Mtlaııges Dussaud, i 161 vd.
H7
Oppenheim, BASOR, No. 103.
HH Welcker, Sclırifirıı i 27 "CI. Aynca bkz Schwenk, Mytlıol. d. Slawen, 227-29.
39
41. MEVSiMSEL KALIP
lo'nun ya da ağıtın bir yansımasından başka bir şey değildir.
§ 1 1 . Mevsimsel ağlamaların ve feryatların yas törenleri olarak
doğmuş olmaları gerekmediğine ikinci kanıt, merhum Maurice
Canney'in, gözyaşlarının mutlaka bir üzüntü ifadesi olmadığı, şiddetli
bir heyecanın da gözyaşı doğurabileceği gibi zekice bir gözleminden
doğuyor.89 Dolayısıyla daha sonraki zamanlarda böyle yorumlanmış
olsa da, ritüelde gözyaşı dökmenin bir yas edimi olarak doğması ge
rekmemektedir; coşkunun ve histerinin doğal sonucu da olmuş olabi
lir. Aynı şekilde, daha sonra keder ünlemlerine dönüşmüş olan yük
sek sesle bağırmalar, her şeyden önce, coşku çığlıkları ve bağırışları
olabilir.
Bu görüşten yana söylenecek çok şey var daha. ilk önce, çeşitli
kültürlerde, mevsimsel törenlerde gözyaşı dökme eylemine gerçekten
de tanıklık edilmesine karşın, bu eylem yasla bağlantılı değildir, ol
dukça farklı bir şekilde yorumlanma�tadır. Örneğin, Endonezyalı To
radjalar, Galelaresler ve Javalılar90 arasında gözyaşına -kan, ter, meni
"e bir başka yerde91 sidik gibi- tinsel-maddenin akması olarak ba
kılır, buna göre onların dökülmesi toprağın güçlendirilmesine hatta
ölülerin canlandırılmasına yarar. Gerçekte, bu gücün hayvanların
gözyaşında bile olduğu düşünülür. Örneğin, Gine, Great Bassam'da
her yıl iyi bir hasat almak için düzenlenen işlemin bir bölümü olarak
öküzler kesilir, törenin asıl bölümü hayvanların ağlatılmasıdır. Bu
�
f
Canney, Givers ofLife, 54 vd., 60 Yd., a.y., "The Magic o Tears," JMEOS, 1 2
(1926), 47-54.
')()
Krujit, ERE vii 234a. Aynca bkz. P Ten Kate, "Het endefeest" (Toradjaların
ölü yemeğinde), C. Metli. N. Zende!, 1913'de. (Bu incelemeyi görmedim.)
91 ERE vii 234; xii 127a.
40
42. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
amaçla, öküzlerin karşısına kadınlar oturur ve onları ağlatmak için
bir yandan "Öküz ağlayacak,"92 diye şarkı söylerlerken, bir yandan da
hayvanların gözlerine manyok unu ile hurma şarabı atarlar: Yine,
Bengalli Khond'lar9' arasında ve ayni şekilde Meksika'da,94 gözyaşı
dökmenin homeopatik [hastalığı benzeri ile tedavi etme, -çn] bir yağ
mur yağdırma yöntemi olduğuna inanılır; gözyaşlarının büyüsel et
kisi olduğu inancı, Babillilerin Yeni Yıl (Akitu) törenlerinin bir aşa
masında da görülebilir: kral törenle tokatlanır ve ağlatılır, böylesi
ağlama iyi kabul edilir.9'i Bu tür büyüsel ağlamaya eski lbraniler ara
sında da rastlanabilir; Carıney'e göre,9l'ı Mezmur 126:5-6'nın tanıdık
sözlerinde buna özel bir gönderme bulabiliriz:
Gözyaşlarıyla diktiklerini sevinçle biçecekler.
Sırtında tohum torbası,
ağlayarak giden,
sevinerek dönecektir geriye,
sırtında ekin demeti.97
92 Hecquard, Reise aıı die Küste uııd iıı das lmıere voıı West-Ajnha (1854), 4 1 -
43 , GB vii 9'dan alıntı.
91 )
Macpherson, Mem. Service iıı lııdia, 1 1 3-31 (GB, vii 248, n. 2 .
91
Sahagun, ed. jourdanet-Simon, ii 86.
�
d b
Bkz. A Krappe, Balor, 26; Wensinck, AcOr I (1923), 183 v .; Dom art,
JSOR 8 (1924), l l5; Furlani, SMSR 4 (1928), 1-16, 305-307
9Cı ET 1925, 44 vd.; Hvidberg, "Vom Weinen und lıchen im AT," ZAW 57
(1939), 150-52.
97
Büyü amacıyla ağlamaya kanıt ararken, yorumumuzu gerçekte yas ağlama-
sından başka bir şey olmayan kalıntılar üzerine oturtmamaya dikkat edil
melidir. Örneğin, Cherokee rahipleri ilk mısınn ekilmesinden sonra tarlanın
dört köşesinde ağlarken (GB, tek ciltlik basım, 372) ya da Almanya'da 01-
denburg halkı buna benzer ayinler yaparken (Strackerjan, i 47), burada
41
43. MEVSiMSEL KALIP
§ 12. Bu ana kanıtlara bir üçüncüsü eklenebilir. Eski dillerin ço
ğunda "acıdan inleme" ve "sevinçten haykırma" sözcükleri pek birbi
rinden ayrılmış değildir ya da en azından birbirine yakındır, her ikisi
de basitçe "bağırma" anlamına gelen bir tek yansımalı köke dayanır.
Örneğin, Yunanlılarda, elelizô fiili her iki anlamda da fark gözetmt>den
kullanılır, aynı zamanda ololuzô ve alalazô'nun da benzeridirler Aynı
şekilde, Ibranice h-1-1, "sevinçten bağırma," 'a-1-1 ve y-1-1, "ağlama ahı"
ile ilişkilidir, tıpkı Akadların elelu'sunun karşıtı alalu ile olduğu gibi.
Dolayısıyla, mevsimsel uygulamalar için resmi terimler olarak bu tip
sözcükler kullanıldığında, onların ilk anlamlarının yalnızca "bağır
ma" olduğu, mutlaka hüzünlü ağıt içermedikleri anlaşılabilir.
§ 13. Eğer bu kanıtlar doğruysa, mevsimsel törenlerde ağlamayı,
feryat etmeyi yas edimleri olarak yorumlamak gerekmemektedir,
daha çok coşku anlatımları ya da gözyaşının büyüsel özellikleri
yoluyla bereketi artırmak için tasarlanmış işlevsel yollar olarak
yorumlanmalıdır. Bu son durumda, Çile'den çok Güçlendirme
törenleri kategorisine girmelidirler. Bu, elbette, belli bir yas öğesinin
her zaman var olduğunu yadsımak demek değildir. Sıcak mevsimde
toprağın bitkinliği, sonbaharda yaprakların dökülmesi ve ötücü
kuşların göçmesi, kışın uzun uyku ve yalnızlığı, her zaman, keder ve
pişmanlık duyguları getirir. Yalnızca ağlama ve feryat etme
törenlerinin mutlaka bu tür duyguların ifadeleri olarak
anlaşılamayacaklarını belirtmek istiyoruz.
ürünlerin üzerinde bir parça ilkel yasın zayıflamış kalıntısından başka bir
şey bulmaya gerek yoktur. Bununla birlikte, belli bir uygulamanın gerçek
bir büyü ağlaması mı, yoksa yalnızca ritüel yasın bir kalıntısı mı olduğuna
karar wm1ek son derece güç, çoğu kez de gerçekten olanaksızdır.
42
44. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
II
§ 14. Mevsimsel ARINMA ayinlerine evrensel olarak hem eski hem
de çağcıl toplumlarda rastlanır.911 Örneğin Romalılar arasında yılın
son ayı özellikle topluca arınmaya ayrılmıştı ve bu yüzden "arınmak"
anlamına gelen bir fiilden (jebruare), February [şubat] adı verilmişti
99 kl k
ona. Tapına ar ve utsa! kaplar da bu mevsimde baştan aşağı
ovularak temizlenirdi. 100 Aynı şekilde, yılda bir kez yapılan Ekim
Şöleni'nin (Feriae Sementivae) bir özelliği, ürünün, tarlaların ve
köylülerin törenle yıkanması, arıtılmasıydı; 101 aynı şey kırsal Pariş
Şenliği'nde de (Paganalia) olurdu. ıoı
lbraniler arasında sonbahardaki Hasat Toplama Şenliği'nden (AsiO
önce kutsal bir Katharsis Günü gelirdi (Yom Kippur). O gün oruç tu
tulur, normal etkinlikler askıya alınır ve topluluğun birikmiş olan
günah ve hatalar yükünü ıssız yerlert: taşıdığı varsayılan günah keçisi
toplumdan dışarı atılırdı. 101 Yunanlılar arasında da, Mayıs ayında ya
pılan Atina Thargelia Şenliği, insan kılığında günah keçilerinin temiz
lenme amacıyla dışarı sürülmesi gibi bir özellik taşırdı. 104 Bu töreye
<.JH
Bkz. Frazer, Fıısti, ii 278: "Aşağı külrürden halklar arasında kötülüklerin ge-
nel bir kovuluşu biçimini alan kamuca annma törenleri genellikle, insanlar,
hayal ettikleri gibi, geçmişte başlarını derde sokmuş bütün kötü etkilerden
kurtulmuş olarak yeni yıla temiz bir başlangıç yapabilsin diye yıl sonunda
yapılır." Bu tür arınmalar için bkz. GB, vii (Günah Keçisi), s. 224 vd.
<J<J Frazer, Fasti, ii 19. Varro, De Liııgua latiııa vi 34'te Şubat'ın böyle adlandırıl-
dığını söylüyor: quod tuııı.febnıatur populus.
100
joh. Lydos, De ııırnsibus iv 25; s. 84 Wuensch.
ı oı Tibullus il, i l-20; bkz. Preller, Gıiech. Mythol.,4 i 419 vd.
ıoı Ovid, Fasti, i 669; bkz. Frazer a.y.
ıoı Le'ililer 16:8-10.
1 04 Bkz. Harpocraıion, s.v. plıanııakos; Helladius, apud Photius, Bibi., y. 279, s.
43
45. MEVSiMSEL KALIP
ilkel halklar arasında da tanıklık ediyoruz. Örneğin -Frazer'ın topla
dığı örneklerden verecek olursak- Perulu lnkalar Eylülde yağmur
mevsiminin başlamasından hemen önce kutladıkları Situa Şenliği'nde
hastalığı törenle toplum dışına atarlardı. 105 Aynı şekilde, Siyam'da100
ve de Doğu Rusya Wotyak'ları arasında, 107 kötülük güçleri yılın son
günü resmi bir törenle kovulurdu. Batı Afrika Togolandı oıı ve Güney
doğu Yeni Gine Kiriwina'daki Hoslar109 arasında kötü ruhlar yılda bir
kez taze hintyerelması yenmesinden önce dualarla defedilirdi; bu
olaydan önce, bundan önceki durumda olduğu gibi bir oruç dönemi
gelirdi. Hindukuş kabileleri arasında kötülük hasattan sonra1 10
dışarı
sürülür; Chitral'de bu törene "kötülük sürme" adı verilir. 1 1 1
Kamboçya'da, bu ayin Mart ayında yapılır;1 12 Alaska'da, Barrow Burnu
Eskimoları arasında kötü ruh Tuna yılda bir kez güneşin doğduğu
anda dışarı sürülür. 1 n Cape Coast Kalesi'nde, şeytan Abonsam yılda
bir kez dört haftalık bir çile döneminden sonra dışarı sürülür;1 14
634; Harrison, Prolegomeııa, 95 vd., Murray, Rise of the Greeh Epic, Ek A. Bu
na benzer bir ayin Chaeronea'da yapıldı: Plutarch, Quaest. Symp., vi 8.
105
GB, tek ciltlik basım, s. 554.
100
A.g.y. 55.
1 07
A.g.y.
ıoıı
A.g.y. 555.
1 09
A.g.y. 556.
1 10
A.g.y. 557
i l i
A.g.y.
1 12 A.g.y. 559.
1 1 1 A.g.y. 551 .
1 14 A.g.y. 555. Kötü nıhlann dönemsel olarak dışan sürülmesi, hayaletlerin ve
ala ruhların dışan sürülmesinden kesinlikle aynlmalıdır, bunlar da aşağı
yukan aynı zamanda yapılır. lki şey doğal olarak birbiriyle çakışma eğilimin-
44
46. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
Tonkin'de de yılda bir kez (theckydaw denilen) benzeri bir kovma
1 1 1 5
yapı ır.
Özellikle dikkat çekici bir toplumca arınma örneği, Japonların
ohoharahi ya da "büyük arınma" törenidir; bu tören yılda iki kez, al
tıncı ve onikinci ayların son günü, Mikado ya da Nakatomi papazlık
klanı tarafından yapılır. Devletin bakanları, resmi görevlileri ve halk,
bundan önceki altı ay boyunca işledikleri resmi suçlardan arınırlar,
tarımsal uygulamalara zarar veren dış müdaheleler üzerinde özellikle
durulur. Nehre ya da denize sunular fırlalllır, bunların (tıpkı günah
keçisi gibi) halkın günahlarını öteye taşıdığı varsayılır. 1 10 Bunun bir
benzeri de, Ashantilerin her yıl Eylül ayında yapılan, Odwira ya da
Arınma Şöleni'dir. Tüm ulus bu yolla kirlerinden arınır, kral yeniden
kutsanır, ölmüş hükümdarların gönlü alınır, kutsal mezarlar
temizlenir ve bir ölüler şöleni yapılır. 1 17
§ 15. Çoğu durumda (ama her zaman değil) temizlenme ateş yardı
mıyla yapılır. ı ı H Bu, örneğin, lnkalar ve Barrow Burnu Eskimoların-
dedir ve çağcıl araştırmacılarca çoğunlukla birbiriyle kanştınlır. Fakat
gerçekte birbirinden tamamen ayndır, hayaletler ve ata ruhlannın dışan
sürülmesi, ölülerin topokozmik bunalım zamanlannda eski toplumlanna
katıldıklan inancının doğal sonucundan başka bir şey değildir. Bu nedenle
bunun tartışmasını daha sonraki-bölümlere bırakıyoruz.
1 15
GB, tek ciltlik basım, 558.
1 1<' Astan, Shiııto (1921), 71-72.
1 1 7
Seligman, Ram <?fNrika, 72.
l l H
Annma ayinlerinde ateş konusunda, bkz. Blackman, FL 27 (1916), 352-
77; C C. Ellis, A History <?fFire aııd Flame (1932); P. E. Froment, Essai sur le
rôle du feu eıı religioıı (1900); ]. Hertel, Die arische Feuerlehre ( 1925-31); H
Khunraıh, De igııe magonım philosophonımque (1608); T. F Dexıer, Fire-
45
47. MEVSiMSEL KALIP
dan aktarılmış örneklerde geçerlidir. Bu ayin Güney Fransa'daki La
bruguiere kantonunda her yıl Onikinci Gün bu şekilde yapılır(dı): kö
tü ruhlar yanar meşalelerle kovulur(du). 1 19 Yine Fez'de ve Fas'ın Ber
berice konuşan kabileleri arasında, lslami Yeni Yıl olan Ashura [Aşu
re] Şenliği'nde çatılarda ateşler yakılması ve çocukların ve bekar er
keklerin çatılara tırmanarak, "Ey, ateş (ta'ashurt), pireleri ve bitleri
ve tinsel ya da bedensel bütün hastalıkları senin üzerine silkeledik"
diye bağırmaları gibi bir töre vardır.
120
Aynı töre aynı günde Tunus
şehrinde de uygulanır.
121 Buna benzer bir şekilde, Yeni Yıl (Akitu)
Şenliği törenlerini anlatan bir Babil metni de havaya ateşli meşaleler
fırlatılması töresinden söz ediyor;122 geç bir Yahudi kaynağı ise açıkça
şunu ileri sürüyor: "Her kim ki, bir evin duvarına yanar bir meşale
takıp Avaunt! diye bağırırsa, paganca bir iş yapmış olur."121 Meşale
ler, lngiltere'de Halloween törenlerinin genel bir özelliğidir, bunlar
Yazdönümünde de yakılır. Antikacı Bourne bunların "kösnül Ejderha
lar sürülüp alllsın" diye yakıldıklarını açıkça söylüyor. 124
§ 16. İnsanlar için yapılan şeyin tanrılar için de yapılması gerekir.
Yeni yaşam antlaşmasının başlangıcında tapınaklar da temizlenmeli ve
Worslıip in Btitaiıı (1931); Hull, Follılore of the Btitish Isles, 229; GB, vii/l,
106 'd.
1 19 GB, tek ciltlik basım, 561.
120 Wesıeımarck, Pagan Survivals, 148, 169 vd.
121 Bkz. Monchicourı, Revue Tunisieııııe 17 (1910), 293 ,.d.
122 K 3476, ob,·. 8.
ın Tosefıa, Shabbaı Yİ 10- 1 1, Schefıelowitz, Altpalcist, Bauenıglaube, 69 vd.
124 Brand, Antiquities, 304; GB, tek ciltlik basım, 614, 6 17, 632, 635, 636,
706; Sainıyves, Essais de.folhlore biblique, 42 vd.
46
48. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
arınmalıdır. Mısır'da, Osiris mysteria'larının yıllık kutlanması sıra
sında kutsal binalar ayinle yıkanırdı;125 Bremmer-Rhind Papirüs l , 2-
3, bu tanrı için yakılan ağıtların okunmasından önce "bütün tapınağın
arındırılacağını [kutsanacağını]" açıkça belirtiyor. 12<' Aynı şekilde,
Mezopotamya'da, Teşrit ayında -sonbahar Yeni Yıl ayı- tapınaktaki
kutsal resimler temizlenir, arıtılırdı; 117 ilkbahar Yeni Yıl (Akitu) Şen
liği'nin beşinci gününde de tapınakta ayrıntılı bir arınma ayini yapı
lırdı. 12H lbraniler arasında Arınma ya da Ödence Günü kutlamasında
aynı uygulama gerçekleştirilirdi; 129 Faslı Müslümanlar arasındaysa
Muharremin onuncu günü Yeni Yıl Şenliği'nde (Aşure) insanların,
hayvanların ve evlerin duvarlarıyla döşemeleri üzerine su serpi
lirdi. 110
§ 17 Arınma ayini bazen yerel tapınağın eşya ve kaplarının törenle
tahribi, sonra da yerine yenilerinin konması şeklini alır. Biri eski,
biri de çağcıl olmak üzere iki örnek verilebilir buna. Hitit metni KUB
XXV 3 1 , 6-?'de, Puruli bahar ya da yaz şenliğinde kutsal postları ve
öteki eşyaları yakıp sonradan yerine yenilerini koymanın bir adet
olduğu belirtiliyor; Mayaların Ocak ayında gerçekleştirilen oc-na tö-
12� Seıhe, Draııı. Texte, 139, n. 2.
i l<>
Faulkner, JEA 22 (1936), 122.
ın KAVI 120 ii 22-38; Langdon, Meııologies, 105.
wı Bu ayinler için bkz. Landsberger, Kult. Kaleııder, 79; Hooke, Mythe aıııl
RiLııal. 52-53; Morgenstem, AJSL 55 (1938), 22; Dürr, Heilarıdserwarturıg,
138. Tannların kendileri de yıkanırdı: Landsberger, 70, n. 4; Zimmem,
Nôldehe Festschıifl, 959 vd., Frank, Studieıı z. bab. Rel., 1-ll, 28. Ayın başında
olurdu bu: CT XXXII 12 iv 3; 17 iv 12.
129 Levililer 16.
1ıo Westeımarck, Pagan Survivals, 147
47
49. MEVSiMSEL KALIP
reninde, kilden yapılmış idolleri ve buhurlukları parçalama ve daha
sonra da tapınakları onarma ve yeniden boyama ayini vardı. 111
§ 18. Buna benzer olarak, tapınaktan ya da benzeri kutsal binadan,
daha önceki yıl kutlamaları sırasında getirilmiş dalları ve sürgünleri
kaldırıp yerine yenilerinin konması gibi bir töre vardır. Bunun en
güzel örneği, kuşkusuz, Avrupalılarda ortak olan baharda mevsimsel
kutlamalarda yeni Mayıs direklerinin dikilmesi töresidir;112 fakat çok
daha erken örnekler de verilebilir. Biraz önce sözünü ettiğimiz Hitit
metninde Puruli Şenliği'nde tapınağa yeni bir eyan ya da yaprağını
dökmeyen bir ağaç getirmeye özel bir gönderme yapılıyor;ın Roma
lılarsa 1 Mart'taki Eski Yeni Yıl'ı, rex sacrorum'un evlerindeki ve (Es
ki) Bölge Kilisesi'ndeki defne dalından çelenkleri değiştirerek belirler
lerdi. 114
III
§ 19. CANLANDIRMA ayinleri çeşitli biçimler alır, bunlardan en
yaygını ve en önemlisi Ritüel Dövüş ya da Yaşamla Ölüm arasında,
Yaz ile Kış, Eski Yıl ile Yeni Yıl arasındaki yalandan savaştır.
§20. Dövüşe hem eski hem de çağcıl uygarlıklarda sık rastlan
maktadır; halk törelerinde belirgin biçimde yaşamını sürdürmek-
111 Seler, ERE iii 308b.
112
GB, tek ciltlik basım, 122 vd.; ERE viii 50la.
111
KUB XXV 31. 7
1
·14
Macrobius, Sat. 1 . 12, 6; Solinus, i 35. Töre daha sonra 1 Ocağa aktanldı:
Geopoııica ii 2; Libanius, Kal. Descr T.I. 75; Ausonius, Caes. tempus imperii xii;
Sidonius Apollinaris, Camı. ii 8; bkz. Frazer, Fasti, iii 36 vd.
48
50. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
tedir.11� "Birçok yerde [Almanya'da] Yaz ve Kış kılığına girmiş iki ki
şi ortaya çıkar, bir tanesi sarmaşık ya da singrun, ötekiyse hasır ya da
yosun örtünmüştür üzerine, Yaz kazanıncaya kadar birbirleriyle dövü
ştüler," diyor Grimm. "Bu töre başta orta Ren'deki, onun ötesinde
Palatinata'daki yörelere aittir, bu yanda ise Odenwald'daki Main ve
N k "110 A k'ld S . 'd 117 k c · h· d
ec ar arasına. ynı şe ı e, urıye e · ve omşu arınt ıa ağ-
larında,ı ıH Martta ya da Sl. Mary Candlemas gününde, biri kış giysi
leri giymiş ve ellerinde kar topları, öteki yeşil yaz başlıkları takmış,
ellerinde tırmık ve tırpanlar iki grubun savaşa girişme töresi vardı;
Voitzenberg'te, Ukermak yöresindeyse, Noel Arifesi'nde Yaz ile Kış
arasında bir dövüş oynanır(dı), dövüşçüleri kural olarak yaşlı ka
dınlar canlandırırdı. ı w Bu töreye, aslında her zaman ve her yerde
rastlanmaktadır. lsveç'te, biri kürkler giyinmiş, öbürüyse yeşil yap
raklar ve çiçekler takınmış atlı iki grup Bahar Bayramı'nda bir çarpış
ma gösterisi yapardı; doğal olarak dövüşü Yaz güçlerini temsil eden
ikinci grup kazanırdı. 1�0 Aynı şekilde, Yaz ve Kış arasındaki dövüşler,
rn Nilsson, Gr. Feste, 402-08; Mannhardt, WFK2 i. 33 vd., 48; GB, vii 98; ix
173, 180 vd., Warde Fowler, Festivals, 290; Usener, ARW 7 (1905), 297-
313; Rose Fl 36 (1936), 322; Blackman, Hooke'un Myth aııd Ritual'inde,
22-24; lesky, ARWde 28 (1926), 73-82; Ehelof, SPAW (1925), 267-72;
Frazer, Aftenı ıatlı, 375; a.y., Pausaııias, iii 267 vd.; Banks, Caleııdar Custoıııs, i
19 vd.; Sartori, Sitte u. Brauch, iii 120 vd., 133 vd., 165, 179, 195, 27 1 ;
Calderon, CR 26 (1913), 79 vd.
110 Grimm, Teutoııic Mythology, ii 764 vd.
117 Sartori, Neııeste Reise durclı Oesterreich, ii 348.
1 1
11
Grimm, a.g.e., 769.
1 19 Mannhardt, WFK2 iii 81, n. 4.
ı-ıu GB, İ' (Ôleıı Tamı), 354.
49
51. MEVSiMSEL KALIP
Rusya köylerinde yazdönümü törenlerinin değişmez özelliğiydi.141
Belucislan'ın Brahmi Konfederasyonu'nda, yağmur istendiğinde, ka
dınlar bir dövüş sahnelerlerdi;142 Malayalılar arasındaysa, üç dörl yıl
da bir kez, şeytanları kovmak için yalandan bir savaş olur. 141 Inıqu
oi'lerde, Ocağın sonunda ya da Şubatın başında yapılan Yeni Yıl Şen
liği'nde, Yaşam-Tanrı (Teharonhiawagon) ile Kış (Tawiskaron) arasın
da yalandan bir dövüş yapılırdı;144 Yakuliar arasındaysa, baharda Aiy
ysyakh (iyi Ruhlar) ve sonbaharda Abassy-ysyakh (Kötü Ruhlar) adlı
iki büyük kabile şenliğinin özelliği bu lür yarışmalardır. ıü Bu şen
liklerin her birinde, beyazlar giyinmiş, beyaz bir ala binmiş (aiy-uola,
"iyi ruh" denen) Bahar, kırmızılar giyinmiş, al bir ata binmiş (abassy
ııola, "kötü ruh" denen) Kış ile dövüşe tutuşur. Fransa'nın güneyinde
La Soule'da Bask Karnaval maskeli balosunda da benzeri bir işlem
uygulanır, Kırmızılar Siyahlarla dövüşür. 11(' Eski örnekler arasında,
Yunan balletai 147 ve Sicilya agôn en skillais14t1 sayılabilir; Herodotos bir
Mısır uygulamasından söz ediyor: yılda bir kez sahnelenen bu gös
teride "sopalarla döğüşülür," "kafalar kırılır, hatla yaralananların ço-
1 4 1 Ralston, Soııgs oftlıe Russimı People, 241.
142
Brny, Ccrısus o(Iııdia, 191 1, iv, pt, i, 65 vd.; Frazer, A(tenıwtlı, 75-77
141 Winsıedt, Slwııw, Saiva aııd Sufi, 92.
I H
Grny. ERE vii 422b.
14� Czaplicka, ERE xii 829a.
14<> Alford, FL 39 (1929), 68; 41 (1931). 266.
147 Argos'ıa Daulis, Efes'ıe Katagôgia şölenlerindeki ritüel dövüşler için ve
Troezen'de litlıobolia ile Argos'ıaki ballachiada için bkz. Nilsson, Gr. Feste,
402; Usener, ARW 8 ( 1 910), 297; Mannhardt, i 548 vd., Warde Fowler,
Festivals, 290.
1 4:-ı Nilsson, 413; bkz. supra, n. 135.
50
52. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
ğu, sanırım, ölür."149 Teb'te Kheryafın mezarındaki bir kabartmada
böyle bir dövüşün resmedildiği de eklenmelidir. 150 Aynı şekilde,
Meksika ritüelinde, mısır tanrıçası Centeotl rahibi, bu tanrıçanın yıl
lık şenliğinde askerlerle bir dövüşe tutuşur. 151
§21. Zamanla dövüşün gerçek anlamı unutulmaya başlar ve tarih
sel bir çarpışmanın anılışı gibi açıklanır. Bu sürecin de hem eski hem
de çağcıl kaynaklarda örnekleri vardır. 15ı Birkaç örnek vermek yeterli
olacaktır. Eski Mısır'da, Sokar Şenliği (Khoiakh'ın yirmialtıncı günü)
süresince Memfis'te yılda bir sahnelenen dövüş, hanedanlar öncesi
başkent olan Buto kentinde rakip gruplar arasındaki dövüş olarak
temsil ediliyordu. m Aynı şekilde, Hititlerde Ritüel Dövüş, kendile
riyle komşuları Masa'lar (Maeonian'lar?) arasındaki eski bir sınır
çatışmasının yeniden temsili olarak alınırdı;154 öte yandan, Ewald'a
göre, il Samuel 2: 14- 1Tde anlatılan, Abner savaşçıları ile joab savaş
çıları arasındaki dövüş aynı türdendir. 1'5 Plutarkhos Ishender'in Yaşa
mı adlı yapıtında lmparator'un adamları arasında, sırasıyla birine "ls
kender," ötekine "Darius" diye birinin önderlik ettiği iki takım ara-
149 ii 63 (Papremis'te). Edfu'da böyle bir dövüş için bkz. Erman, Haııdbooh o.f
Egyptiaıı Religioıı, 215 vd., Bnıgsch, Drei Festhaleııder des Tempels voıı
Apollirıopolis Magıuı, 12 vd.
"0 Brugsch, Tlıesaums ,. 1 190. Kabartma Erman'ın çiziminden yeniden üretil
miştir, Hooke'un Myth and Ritual'inde, şek. 4, opp. s. 22. Aynca bkz.
Ramesseum Draması, Sahne 18.
l ' I
Spence, Mythologies o.fMexico aııd Peru, 40.
l 'l
Bkz. aşağıda s. 338 vd.
1'1
Seche, Uııtersucl1unge11i iii 134; Hooke, Myth arıd Ritual, 22.
l '-t KUB XVll 35 iii 9-17, çevirisi aşağıda, s. 339 vd.
I '' Ewald, History oflsrnel,4 çev. Martineau, iii 14.
51
53. MEVSiMSEL KALIP
sında buna benzer yalandan bir dövüşü anlatır. 1 56 Romalı tarihçi
Livius'un anlattığı Makedonya Xandika Şenliği bundan daha az aydın
latıcı değildir. llkbahar gündönümünden hemen önce, askeri seferle
rin başlangıcında yapılan bu şenlik, törensel bir yıkama ya da arınma
(lustratio) ile birliklerin geçit resminden (decursus) ve bunun ardından
iki krallık prensinin önderliğinde sahte bir dövüşten (simulacrum
ludicrum) oluşuyordu. 157 Usener'in de işaret ettiği gibi1511 gündönü
münde sahnelenen bu dövüş gerçekte Ritüel Dövüş'ün kılık değiştir
miş bir şeklinden başka bir şey değildir.
§22. Bu tarihselleştirme sürecine çağcıl örnekler de verilebilir. ls
koçya'da jedburgh'da Fastern's E'en Günü yılda bir yapılan bir futbol
maçına, halk arasında, Jedwater yakınında Ferniehurst Kalesi'nde İs
koçlarla İngilizler arasında yapılan şiddetli bir savaşın yıldönümünün
anılışı olarak bakılır;159 lngiltere'nin çeşitli bölgelerinde Hocktide'da
(yani, Paskalya Yortusu'ndan sonraki ikinci Pazarı izleyen Salı günü)
yapılan yalandan bir savaş, aynı şekilde, İngilizlerle istilacı Dani
markalılar arasında yapılan bir savaşın anma günü olarak yorum
lanır.100 Bütün bu örneklere halkbilimciler Ritüel Dövüş'ün tarihsel
leştirilmesi olarak bakarlar; birçok durumda, bunların aynı kurumun
1 5h
Vita Alexaııdri xxxi. lskoçya'nın bazı yerlerinde Noel haftası süresince ''Ma
kedonyalı lskender"i sunan halk oyunlarının benzeri şekilde temsil edilmesi
oldukça ilginçtir; bkz. Banks, Calendar Customs, ii 1 1 1.
157 Llvy, xl 6 vd.
1511
ARW 7 (1904), 301.
1 59
Banks, a.g.e., i 16.
100
Hone, Mysteries, 476. Daha kesin olarak, savaşın, Danimarkalıların lngilte
re'de yaptıkları büyük kıyamın anısına olduğu ileri sürülmektedir: bu kı
yam, Ethelred'in saltanatı sırasında, 1002'de St. Brice Günü yapılmıştı.
52
54. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLER!
daha ilkel, tarihselleştirilmemiş örneklerinin özel günlerinde yapılı
yor olması gerçeği de bunu doğrulamaktadır.
§23. Bazen bu tarihselleştirme mitolojik bir özellik kazanır. Örne
ğin, Mahabhassa'ya ya da Panini'nin (ö. Iö .145) dilbilgisi üzerine
"Büyük Yorum"a göre, Kamsa'nın Krişna'nın ellerinde ölümü üzerine
geleneksel Hint öyküsü, gerçekte minstreller ya da rapsodlar (granthi
ha) tarafından -birincilerin destekleyicilerinin yüzleri siyah, ikincile
rinse kırmızı olurdu- oynanır ve karşılıklı konuşma şeklinde yeniden
üretilirdi. A. B. Keith'in de ileri sürdüğü, başka yerlerdeki (örneğin,
Kızıllar ve Karalar arasındaki Bask dövüşü) mevsimsel dramaların
benzerliğinin de doğrular göründüğü gibi, bu gösterilere Ritüel Dö
vüş'ün silinmek üzere olan kalıntıları gözüyle bakılabilir, böylece mi
tolojik olarak da tarihselleştirilmiş olur.
161
Aynı şekilde, lrlandalıla
rın, Tuatha De Danann'nın Bahar Bayramı'nda Firbolgları yenmesi
söylencesi, Gallilerin Creidylad'ın ele geçirilmesi için Gwythur'un
Gwyn ile dövüşü miti MacCulloch ta.rafından Ritüel Dövüş'ün tarih
selleştirilmesi olarak görülür;
102
daha ilerde göreceğimiz gibi,
101
Eski
Ahit'in Mezmurlar'ının birçoğundaki geleneksel olarak tanrının -Ritü
el Dövüş'ten yansımış- Ejdeı:hayı yenmesi miti, Yehova'nın lsrailin
düşmanlarına karşı zaferi olarak tarihselleştirilir.
§24. Geleneksel ayin bazen de tarihselleştirilmeksizin yerel bir dü
zenlemeyle verilir. Örneğin, Hessen (Almanya), Gambach'ta, bu kö-
1 0 1
CQ 4 (191 1), 283; Comford, Origiııs ofAttic Coıııedy, 67
102
ERE, v 84lb.
ı r,, Bkz. ilerde Üçüncü Kısım.
53
55. MEVSiMSEL KALIP
yün oluranlarıyla komşu köy Griebel'in oturanları arasında bir dövüş
şeklini alır;164 lskoçya, Slitrig'deyse karşı karşıya gelen takımlar neh
rin batı ve doğu yakasındaki insanlardan oluşur.16� Aynı şekilde, Bü
yük Perhiz'in arife günü Edinburgh'daki yıllık dövüş "uppie"lerle
"doonie"ler arasında olur - yani Castlehill'e doğru Mercator Haçı'nın
üslünde yaşayan insanlarla Townfool'a doğru onun ahında yaşayan in
sanlar arasında;ıon lngihere, Ludlow'da, her yıl aynı gün yapılan bir
halal çekme yarışında çekişenler Corn Streel Ward ile Broad Slreel
Ward'un insanlarıdır. 167
§25. Son olarak, dövüşün, isler larihselleşlirme isterse yerelleş
tirme ile akla uygun herhangi bir açıklama girişimi olmaksızın yal
nızca geleneksel bir kurum olarak yaşadığı durumlar vardır. Örne
ğin, Scone'da (lskoçya) Büyük Perhiz'in arife günü bekarlarla evli
adamlar bir futbol maçında karşılaşır, ama hiç kimse bunun neden ya
da hangi nedenle yapıldığını bilmez. 161! Aynı şekilde, "merrie Eng
land"da, Bahar Bayramı'nda bir köyün bir başka köyle dans yarışma
ları yapması, her iki yanın da bu dans sırasında, "Haydi bizimkiler!" di
ye bağırması bir töreydi. 169 Bu iki örnek kolayca çoğalulabilir.
164 Sartori, Sitte u. Brauch, iii 156, n. 76.
ıtı� Banks, a.g.e, i 19.
lb6
A.g.y., s. 23.
107 B d A
. . . . 92
ran , ııtıquıtıes, ı .
ıtııı Statistical Accowıt, 18 (1796), 88.
169 Bullen, Lyrics froııı Dramatists of the Elizabethaıı Age, 293 (Francis Beau
mont'un Ralph the Maylord'u üzerine yorum, 55-56: "Atkılar ve dizbağlany
la nasıl hoşunuza giderseNe 'Haydi bizimkiler' diye bağırdı"). Aynca bkz.
a.y., Lyricsfrom Elizabethaıı Soııgboohs, 68: "O zaman herkes birden 'Kasaba
mız' diye bağınr, 'Çal düdüğü, ki ödülü kazanalım!' "
54
56. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
§26. Bazen, Ritüel Dövüş'ün yalnızca bir yanş şekline dönüşLüğü
de görülür. Buna hem eski hem de çağcıl törelerde de rastlanmakta
dır. 170 Örneğin, Babil'de Yeni Yıl (Akitu) törenlerinin ortak özelliği
bir koşu idi; 171 Yunanistan'da Eleusis mysteria'larında172 ve Roma'da
yılda bir yapılan Robigalia Şenliği'nde de (25 Mart) bu tür koşular
yapılırdı. 171 Çağcıl halklar arasında, Güney Kanara (Güney Hindistan)
köylerinde Ekim ve Kasım aylarında, ikinci ürün kaldırılmadan ön
ce17� kötü ruhları kovmak için 17" yapılan boğa yarışlarını örnek ola
rak sayabiliriz; lskoçya, Kilmarnock'ta Fastern's E'en Günü koşulan
yarışlar da buna benzer örneklerdendir. 17()
§27 Canlandırma, cinsel iliş1li'yi içeren ayinlerle de gerçekleştirilir.
lyi bilindiği gibi, bunlar Karnaval kutlamalarının ayrılmaz bir özelli
ğidir. Ama hayvan ruhlarının basit bir anlatımından daha fazla bir
şeydir, bu içgüdü aynı zamanda tamamen işlevsel amaçlarla da kulla
nılır Rıı Lür ayinlere, örneğin Romalıların Mart 1 5'te yapılan Anna
Perenna Şenliği'nde -eski bir Yeni Yıl şenliği- rastlanır; 177 günümüz
ilkel halkları arasındaysa buna değgin kanıtlar Frazer, Margot ve baş
kaları tarafından toplanmıştır. 17H Örneğin, Orta Amerika Pipile'leri
1 70
GB, ''ii (Commul Wild), i, böl. iii.
171 Zimmem, BSGW 70 (19 18), fas. 5, s. 8.
ın
GB, 'İii, 92 'd.
171 Bkz. Fıies MVAG 1 5 (1910), ii. 4
1 74 Yani, rahsas.
1 7" Thurston, Oıııeııs aııd Superstitioııs ofS. Iııdia, 299; Frazer, Afternıath, 375.
17'' Naıioııal Staıistical Accoııııt 5 (1839), i 544.
177 Ü'İ<l, fasti, iii 523 vd. (Frazer'ın notuyla); Fowler, Festivals, 50-54.
17H CB, ırk ciltlik basım, 136- 1 37
55
57. MEVSiMSEL KALIP
arasında çiftleşme, ilk tohumların toprağa atıldığı anda tarlalarda ya
pılır. 1 79 Aynı şekilde, Ukrayna'nın bazı bölgelerinde evli çiftler, ürü
nün verimliliğini artırmak ve bizim şimdi topokozmosun canlandırıl
ması dediğimiz şeyi başarmak için, St. George Günü'nde (23 Nisan)
tarlalarda çiftleşirler. ıııo Java'da, kocalar ve karılar aynı uygulamayı
pirincin yeşermesini başlatmanın bir yolu olarak kullanır;ıHı Amboy
na'daysa erkekler, hasatın tehlikede görüldüğü zamanlarda ağaçlarla
taklit çiftleşmeler yaparlar. ıHı Güney Batı Afrikalı Hererolar1111 ve
çeşitli Bantu halkları arasında da, 1H4 yılın belli mevsimlerinde toplu
çiftleşme ve rastgele cinsel ilişkide bulunmak zorunludur; Garolar
belli büyük mevsimsel şenliklerden sonra erkeklerle kadınların
birlikte uyumalarını cesaretlendirirler. ıH�
§28. Sabin kadınlarınaı
M
tecavüz öyküsünün, herkesin rastgele
çiftleştiği bir mevsimsel ayinin söylencesel bir yansımasından başka
bir şey olmadığı rahatça söylenebilir. Anımsanacağı gibi, bu olayın
l /Y
A.g.y., 136.
l tlO A.g.y., 137 Portekizlilerin Mayısta, keten tohumunun biçilmesinden önce,
Valença do Minho yakınında Arçal'da ve Santo Tirso'da uyguladıklan rebo
lada töresi de bunun bir benzeridir; çiftler tarlalarda alt alta üst üste yuvar
lanırlar; Gallop, Portugal, 1 1.
I H I
A.g.y., 136.
IHl
GB, 137
ıHı Brincker, "Charakter u. Gebrauche spez. der Bantu Deutsch-Südwesıafri-
kas," Mitt. d. Seminarf Oıient. Sparcheıı zu Berliıı, iii (1900), s. 2.
1H4 Fehlinger, Sexual Life ofPıinıitive People, 23.
IH�
A.g.y.. 15; Playfair, Garos 68.
iM
Ovid, Fasti, ili 195 vd. (bkz. ü 139); Uvy i 1 3; Plutarch, Romulus 14; Dio
Halic. ii 45-46.
56
58. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
bir şenlik dolayısıyla Ağustosta meydana geldiği söylenir; Frazer söz
konusu şenliğin 2 1 Ağustosta yapılan bir tarımsal kutlama olan Con
sualia olabileceğini söylüyor. 1117 Buna benzer bir açıklama Kitabı Mu
kaddes'teki Hakimler 2 1 : 19-23'teki, Benjamin'in adamlarının bir mev
simsel şenlik vesilesiyle Shiloh kadınlarını kaçırışları öyküsüne de
uygulanabilir.
§29. Mevsimsel bunalımlarda rastgele cinsel birleşme kurumu,
Avrupa folklorunda, yılın bazı günlerinde zorla öpme ya da "kaçır
ma" gibi zayıOamış bir biçimde hala yaşamaktadır. "Öpme fuarları"
ve "rehin alma günleri" (krş. Almanca hoch, "yüksek") bunun en iyi
tanığıdır. Örneğin, Nagyhalmagy'nin (Macaristan) Arader Komi
tat'ında, her yıl 15 Martta bir marht yapılır ve bütün kadınlar redde
dilme tehlikesi olmaksızın öpülebilir. 1118 Aynı şekilde, lngiltere'nin
bazı bölgelerinde, 15 Mayısta, karşılığında hiçbir cezaya çarptırıl
maksızın kızlar "kaçırılabilir;" Berkshire, Hungerford'da, Büyük Per
hiz'den sonraki ikinci Perşembe günü "rehin alma günü"dür: "tutti
man"ler caddelere çıkar, kadınları "kaçırır" ya da "rehin alır" ve onla
rın her birinden birer öpücük koparır.189 Bunun benzeri, elbette, Yule
tide töresinde dinsel olarak uygulanan ökseotu altında öpmedir - bü
tün halkbilimcilerin bildiği gibi, mevsimsel şenliklerde zorunlu fahi
şelik gibi daha kaba bir ilkel töreden gelmektedir bu. 190
IHl
Frazer, Fasti, ii 51.
IHH
Loreı12, ARW 17 (1915), 342.
18)
Wolf, Opet, 43.
190 Ama farklı bir açıklama için bkz. Spence, Myht aııd Ritual in Daııce, Games
aııd Rhyrııe, 42-43.
57
59. MEVSiMSEL KALIP
§30. Mevsimsel şenliklerde ve topokozmik bunalımlarda rastgele
cinsel birleşmenin bir başka zayıflamış şekli, genel boyutuyla, yılın
bazı önemli günlerinin kocaların ya da karıların seçimi için özellikle
uğurlu olduğu konusundaki halk geleneklerinde görülebilir. 191 Örne
ğin, Talmud'un dediğine göre, Kudüs'te gelinleri Ödence Günü'nde ve
eski bir şenlik günü olan Ab'ın (Ağustos) onbeşinci günü seçme töresi
vardı; 192 Sabin kadınlarına tecavüz olayının yılın tam da bu gününde
olduğunun söylendiği gözden kaçmayacaktır. Aynı şekilde, lngilte
re'nin bazı yerlerinde, 16 Ağustosa denk gelen St. Rock Günü, eşlerin
birbirini seçmesi için özellikle uygun kabul edilirdi. 191 Aynı şekilde,
ispanya Galiçyası'nda kızların hasat zamanı uygun bir biçimde seçil
miş bir ahıra topluca gitmeleri töresi vardır: orada ateşli delikanlılar
bekler onları; 1'H
lngiliz Kolumbiyası'nda, Thompson Nehri Kızılderi
lileri arasında, kocalar ve karılar, baharevinde kutlanan bir
mevsimsel şenlikte seçilirler. 19�
§3 1. Rastgele cinsel birleşme ve toplu birleşmeler, toplumun dö
nemsel yaşam antlaşmalarının bitiminde canlanmayı sağlamak için
başvurdukları tek yol değildir. Bir başka yöntem de topluluğun bün
yesine yeni üyelerin resmen katılmasıdır. Bu nedenle, Erginleme,
mevsimsel törenlerin çok sık rastlanan bir parçasıdır. Gerçekten de
1"1 Westeımarck, Short Histoıy ofManiage, 28.
ı <ıı Mişnah, Ta'anith i'. 8.
19 1 Hazlitt, Dict. o
f Faitlıs a11cl Folhlore. s.v. Aynı şekilde, Chapman. Moıısieur
cl'Olive adlı yapıtında, f. 4, sol sayfa, St. Luke Günü'nün (18 Ekim) "koca
seçmek için" uygun olduğunu ileri sürüyor.
19" Howes, FL 40 (1929), 56-57
19�
S ERE .
.
. 67
pence, ııı a.
58
60. MEVSiMSEL KALIBIN BiLEŞENLERi
bu, mevsimsel ağlamalarla değişmez bir biçimde birlikte olan eski
"mysteria"ların sabit ve temel bir öğesidir. 190 Ayrıca, lbranilerin, ye
ni üyelerin cemaata resmen kabul edildiği sünnet ayinlerini ilkbahar
daki Fısıh Şenliği'�clen önceye almaları anlamlıdır. 197 Aynı şekilde,
Müslüman Araplar toplu sünnetler yapma töresini ilkbaharda, hasat
festivalinden hemen önce uygularlar. 19H Bu tür törelere, örneğin, hem
bedeviler arasında hem de Mekke'deki ilkbahar ayinleri ile Eriha'da
Nebi Musa (Paskalya) kutlamalarıyla ilişkili olarak rastlanmaktadır. 199
Aynı şekilde, Amerikan kızılderililerinden Haida kabilesi çocuklarını
yılda bir kez yapılan Potlak Şenliği'nde erginler ve dövme yaparlar;200
lngiliz Güney Afrikası'nda Swaziland yerlileri aynı şeyi incwala de
dikleri hasat töreninde yaparlar.201
§32. Erginleme ile Canlandırma arasındaki ilişki, özellikle, ilki-
l9'ı Bkz. E. O. Jaınes, "Erginleme Ritüelleri" Hooke'un Mytlı cıııd Ritııcıl'inde;
ERE, s.v. lııitiatioıı. Aynca bkz. Malinowski, Büyü, Bilim ve Diıı, 2 1 .
"(Erginleme) sınavı genellikle erginlenenin ölüp yeniden dirildiği
dtışüncesiyle birliktedir, taklit gösterilerde bazen oynanır." Aynı düşünce,
teleutcııı, "ölmek" sözcüğünün "erginlenmek" anlamında kullanılışında da
ortaya çıkıyor; bkz. Foucart, Les mysteres d'Eleıısis, 56. Bu izlek Mircea
Eliade tarafından Birth cıııd Rebirtlı adlı yapıtında aynntılı olarak tartışılıyor
(New York, 1958), 28-29, 31-32, 36-37
197 Çıkış 12:48; Yeşu 5:2-9.
1911 Barton, Shetch ı�{Sem. Oıigiııs, 99.
199 Doughty, Arnbicı Desertcı, i 340-42; Canaan, JPOS 6 (1925), 1 17 vd.,
Snouck Hurgronje, Mehha, ii 141-43.
200 Chamberlain, ERE vi 47lb.
201 H. Kuper, Amoııg the Swcızi. Bu tören Pathe Gcızette'de filme alınrnışıır, 5
Mart 1931.
59