Bu sunumda OZMOZ ve KOLLOİTler anlatılmaktadır. Sunumda hemen her slaytta animasyonlar vardır. Animasyonlar sayesinde öğrencilerin dersi daha iyi kavrayacağı düşünülmektedir. Türk halkına bir armağan daha.
Bu sunumda OZMOZ ve KOLLOİTler anlatılmaktadır. Sunumda hemen her slaytta animasyonlar vardır. Animasyonlar sayesinde öğrencilerin dersi daha iyi kavrayacağı düşünülmektedir. Türk halkına bir armağan daha.
2. Sıvı - Elektrolit ve Asit - Baz Dengesizlikleri
■ A)Vücut sıvılarının dağılımı ve sıvı dengesi
■ B) Sıvı ve elektrolitlerin hareketi
■ C)Sıvı ve Elektrolit Dengesini düzenleyen Sistemler
■ D) Sıvı-Elektrolit bozuklukları
+Volüm dengesi
-hipovolemi
-hipervolemi
+Elektrolit dengesizlikleri
-sodyum dengesizlikleri
-Potasyum dengesizlikleri
-Kalsiyum dengesizlikleri
-Magnezyum dengesizlikleri
■ E)Asit-Baz dengesi ve dengesizlikleri
+ Vücutta pH’yı kontrol eden sistemler
+Solunum asidozu
+Solunum alkalozu
3. BEDEN SIVILARI
■ Beden sıvısı hem su hem de su içinde yer
alan elektrolitleri ve üre, kreatinin,
dekstroz gibi elektrolit olmayan maddeleri
içerir. • Beden ağırlığının % 50-70 ini su
oluşturur.Total beden sıvısı yaş arttıkça
azalmaktadır. Yağ dokusu çok az su
kapsadığından şişmanlarda sıvı oranı
düşüktür.
■ Dağılımı; Beden sıvıları iki ana bölümde yer
alırlar.
■ 1- Hücre içi ( İntraselüler ) sıvı : Beden
hücrelerinde bulunan sıvıdır ve beden
ağırlığının % 35- 40 ını oluştururlar. Total
beden sıvısının da %70 ini oluşturur.
■ 2- Hücre dışı ( Ekstraselüler ) sıvı: Beden
ağırlığının %25’ i kadardır. Total beden
sıvısının ise %30 unu oluşturur.
5. Hücre dışı sıvı başlıca üç bölmede yer alır.
• Hücreler arası( intertisyel ) sıvı; Beden
ağırlığının %15-16 sı kadardır. Hücrelerin
ve damarların dışında yer alır.
• Plazma( intravasküler sıvı ); Damarlar
içinde yer alan kanın sıvı kısmıdır. Beden
ağırlığının % 5 ini oluşturur.
• Transelüler sıvı; GİS, mesane, endokrin
bezler, plevra, periton ve santral sinir
sistemi içindeki sıvıyı kapsar. Beden
ağırlığının % 1-2 sini oluşturur.
6. SUYUN FONKSİYONLARI
■ Besin maddeleri ve oksijenin hücrelere ve yıkım
ürünlerinin hücrelerden dışarı taşınmasını sağlama
■ Hücre metabolizması için sıvı bir ortam hazırlama
■ Doku ve organları dış etkenlerden koruma
■ Katı maddelerin çözülmesine yardımcı olma
■ Fizyolojik ve kimyasal işlemlerin devamlılığını
sağlama
■ Metabolizmayı hızlandırma
■ Beden ısısını düzenleme
■ Havayı nemlendirerek solunuma yardımcı olma
■ Kan hacmi ve basıncını ayarlama gibi görevleri
vardır.
7.
8. Sıvı kaybı durumunda
■ Yetişkin bir kişi hiç susuz 10 gün canlı kalabilir. Bu süre çocuklarda daha
kısadır. Sıcakta ve kuru çöllerde ölüm birkaç saat içinde gelebilir. Beden
suyunun %1’inin kaybedilmesi kişide susuzluk hissi yaratır. Bu oran %5-8
olduğu zaman delirium,sağırlık ve böbrek yetmezliği tablosu gelişir. Beden
suyunun %20 sinden fazlasının kaybedildiği dehidratasyonda ise deri
buruşur, kişinin bedeninden terle karışık kan sızar ve gözyaşı yerine kan
gelir.
10. Vücut Sıvılarının Elektrolitleri
■ Vücut sıvıları içinde erimiş hâlde bulunan ve elektrik iletebilme özelliğine
sahip olan madensel tuz çözeltilerine “elektrolit” denir
■ . Elektrolitler suda eriyerek parçalandıktan sonra en az bir negatif (-) yüklü
iyon (atom) ile en az bir pozitif (+) yüklü iyon halinde ayrışırlar. Pozitif yüklü
iyonlara katyon, negatif yüklü iyonlara ise anyon adı verilir.
■ Hücre içi suvuda; temel katyonlar Potasyum(K) ve magnezyum(Mg++), temel
anyonlar ise fosfat )PO4-) ve proteinlerdir
■ Hücre dışı sıvıda temel katyon sodyum(Na+), temel anyonlar(Cl-) ve
bikarbonattır (HCO3-)
■ Proteinler sıvı-elektrolit dengesinde önemli rol oynar. Hücre
protoplazmasında (hücrenin çekirdeği ile stoplazması) bulunan proteinlere
proteinat, plazmadaki proteinlere kolloid denir.
■ Plazma proteinleri; albumin, globulin ve fibrinojendir.
11. Ektraselüler ve İntraselüler Sıvılarda İyonların
Konsantrasyonları
Ekstraselüler (mEq/L) İntraselüler(mEq/L)
Na 135-145 10
K 3,5- 5 141
Ca 8,5-10,5 1
Mg 1,8-3 58
Cl 96-106 4
HCO3 22-26 10
Fosfatlar 3-4,5 75
Sulfatlar 1 2
12. Elektrolitlerin Görevleri
■ Vücut sıvılarına gerekli olan yoğunluğu kazandırarak osmotik basıncı ayarlar.
■ Vücut sıvılarının hücre içine ve hücre dışına dağılımını sağlar.
■ Hidrojen (H+) iyonunun dengesini ve böylece asit-baz dengesini (pH) sağlar.
■ Nöromüsküler faaliyetleri sağlar. Örneğin elektrolitler sinir uyarılarının
iletilmesinde rol oynarlar.
■ Plazma proteinleri sıvıyı kan damarları içerisinde tutarak suyun dokulara
kaçmasını ve ödem oluşmasını önler.
13. Hücre içi ve hücre dışı bölümler arası sıvı-
elektrolit geçişi
■ Hücre içi ve hücre dışı bölümler arası sıvı-elektrolit geçişinde
diffüzyon,aktif transport ve ozmoz rol oynar
■ DİFÜZYON:Vücutta difüzyon, basit ve kolaylaştırılmış olmak üzere iki
şekilde gerçekleşir
■ Basit difüzyon: Moleküllerin çok yoğun oldukları ortamdan, az yoğun
oldukları ortama, taşıyıcı bir proteine ihtiyaç duymadan, kendiliğinden
geçmesine denir.
■ Tüm hücrelerde (canlı ve cansız) gerçekleşir. Enerji harcanmaz.
■ İki yolla gerçekleşir:
■ 1. Yağda eriyen maddeler çift katlı lipit tabakasından geçer. (oksijen,
karbondioksit, azot, yağ asitleri, steroid hormonlar, A vitamini, D vitamini, E
vitamini, K vitamini)
■ 2. Yağda erimeyen yeteri kadar küçük maddeler taşıyıcı proteinlerin su dolu
kanallarından geçer. (üre, gliserol)
■ Basit difüzyonda, difüze olan maddenin yoğunluğu arttıkça difüzyon hızı da
artar
14.
15. ■ Kolaylaştırılmış difüzyon:
■ Moleküllerin hücre zarından çok yoğun oldukları ortamdan, az yoğun oldukları
ortama doğru bir taşıyıcı yardımıyla geçmesine kolaylaştırılmış difüzyon
denir. Su ve suda çözünen bazı maddeler, glukoz, (permeaz taşıyıcı proteini
ile) aminoasit, fruktoz, B ve C vitaminleri, tuzlar, bazı iyonlar bu şekilde
geçer.
■ Canlı ve cansız hücrelerde gerçekleşebilir. Enerji harcanmaz. Gerçekleşmesi
için taşıyıcı proteinler kullanılır. Amaç difüzyonun daha hızlı gerçekleşmesini
sağlamaktır.
16.
17. ■ Aktif Transport; küçük moleküllerin (porlardan geçebilen moleküller), az
yoğun ortamdan çok yoğun ortama ATP harcanarak geçişidir. Aktif taşımada,
hücre zarı üzerindeki porlardan geçebilecek büyüklükteki moleküller, taşıyıcı
protein ve taşıyıcı enzimler yardımıyla taşınır. Taşıma sırasında enerji
kullanıldığı için sadece canlı hücrelerde gerçekleşebilir. Hücre içinden hücre
dışına, hücre dışından hücre içine olmak üzere her iki yönde de
gerçekleşebilir. Örn; Na ve K un hücre arası ve hücre içi bölme arasında
dağılımının düzenlenmesi
18.
19. ■ Osmoz; Suyun yarı geçirgen bir zarla ayrılmış iki bölme arasında su
konsantrasyonunun yüksek olduğu tarafa geçişini tanımlar. Bu geçiş
eşitleninceye kadar devam eder.
20.
21. Damar ve hücre arası bölmeler arası sıvı-
elektrolit geçişi
■ Plazma proteinleri; Büyük kısmını albumin oluşturur. Bu proteinler büyük
oldukları için kapiller duvardan geçemez ve damar içinde protein konsantrasyonu
yüksektir. Böylece plazmanın ozmoloritesi hücreler arası sıvını ozmoloritesinden
% 0,5 daha yüksektir. Bu da sıvının damar içinde tutulmasını sağlar.
■ Hidrostatik basınç(sıvıların sağladığı); Sıvıyı damar içinden dışana doğru iter
■ Kolloid ozmotik basınç; Plazma proteinlerinin oluşturduğu nagatif yük, Sodyum
gibi pozitif yükü dolayısıyla sıvıyı kendisine çeker. Sıvıyı damar içinde tutmaya
çalışır.
■ Filtrasyon basıncı; Hidrostatik basınçla ozmotik basınç arasındaki farktır. .
Negatif olması sıvıların damar içine çekilmesini, pozitif olması ise damar dışına
itilmesini sağlar.
22.
23.
24. ÖDEM
Bu basınçları etkileyebilecek nedenler normal dengeyi bozarak sıvının doku
aralıklarında birikimine neden olur.Bu duruma Ödem adı verilir.
Ödem oluşturan durumlar şunlardır:
■ Plazma proteinleri azalınca
■ Bedene fazla sıvı yüklenince
■ Kapiller permiabilite(geçirgenlik) artınca
■ Lenfatik drenaj bloke olunca
25. ÖDEM
■ Vücutta ödem bölgesel ve yaygın olmak üzere iki şekilde görülebilir.
■ Bölgesel ödem belirli bir organ veya bölgede sınırlıdır.
■ Yaygın ödemde vücudun tüm veya çoğu bölgelerinde sıvı birikimi mevcuttur
26. Pulmoner ödem
■ Akciğer dokusunda ya da alveoller alanda anormal olarak sıvı toplanmasıdır.
■ Akciğerdeki kan basıncının artışı sonucunda oksijenlenme dengesi bozulur ve
sıvı birikimi gerçekleşir
■ Akciğer ve kalp hastalıklarına bağlı bir komplikasyondur
■ Nefes darlığı,terleme, boğulma hissi, hırıltı, morarma, pembe ve köpüklü
balgım görülebilecek bulgulardır.
■ Tedavisi; oksijen, furosemid, kan basıncını düzenleyen ilaçlar,kalp yükünü
azaltan ilaçlar.
27. Serebral ödem
Beyinde aşırı sıvı birikimidir. Kafa travması, beyindeki bir kan damarında
tıkanıklık veya yırtılma ya da beyin tümörünün bir sonucu olarak oluşabilir.
■ Hastalarda bilinç düzeyinde değişiklik,
■ Kan basıncının yükselme,
■ Pupillalarda eşitsizlik ve değişiklik,
■ Anormal solunum patterni,
■ Lezyonun olduğu tarafta ekstensör plantar yanıt gibi belirtiler görülebilir.
28. LARENGEAL ÖDEM
■ Entübe hastalarda ve alerji geçiren hastalarda laringeal ödem sık görülür.
■ Bakteri ya da virüslerin bölgede tutulumuyla da olabilir
■ Larengeal ödem çoğunlukla solunum yetmezliğine sebep olur
■ Belirti ve bulgular; Yutkunma güçlüğü,Ağrı,Hırıltı,Kronik, balgamsız öksürük
veya sürekli boğaz temizleme ihtiyacı hissi,Ateş,Halsizlik,Öksürük.,Gırtlakta
yumru hissi.
29. Periferik ödem
■ genellikle bacak, ayak ve ayak
bileklerinde ortaya çıkar .
■ Periferik ödem daha nadir olarak kollar
ve ellerde de görülebilir.
■ Dolaşım sistemi, lenf bezleri veya
böbrekler ile ilgili bir sorununun belirtisi
olabilir.
31. Periferi ödem değerlendirme
■ Ödem değerlendirilmesinde hastanın tibia kemiği üzerine
parmakla 3-5 saniye süreyle bastırılır ve bölgede gode(çukur)
olup olmadığı varsa godenin derinliği ve ne kadar sürede geri
geldiği belirlenerek ödem derecelendirilir.
■ Gode 2 mm ve 15 sn’de geri geliyorsa 1 pozitif, 4 mm ve 15-30
sn’de geri geliyorsa 2 pozitif, 6 mm ve 30-45 sn’de geri geliyorsa
3 pozitif, 8 mm ve 45 sn’den daha uzun sürede geri geliyorsa 4
pozitif ödem olarak ifade edilir.
32.
33.
34.
35. Ödem Hemşirelik girişimleri
■ Sıvı volüm fazlalığı belirti ve bulguları değerlendirilir.
■ Sıvı volüm artışına neden olan risk faktörleri izlenir ve kontrol altına alınır.
■ Sıvı volüm fazlalığını azaltma girişimleri hekim istemiyle uygulanır
■ Sodyum alımı ve sıvı kısıtlaması sürdürülür
■ Hazır yiyecekler ve konservelerden kaçınılır.
■ Kalp debisini arttırma girişimleri uygulanır.
■ Hekim istemine göre diüretikler verilir
■ potansiyel yan etkileri izlenir. (Hipopotasemi, hiponatremi, hipomagnezemi)
36. ■ Sıvı volüm fazlalığına yönelik; Aldığı- çıkardığı sıvı takip edilir,
değerlendirilir ve kaydedilir, Günlük kilo takibi yapılır, Assit((periton
boşluğunda sıvı birikmesi)) varsa karın çevresi ölçülür ve kaydedilir, Günlük
yaşam aktivitelerine yardım edilir, Bacaklar, ayaklar, tibya ve sakrum
üzerindeki bölgeler palpe edilerek ödemin varlığı değerlendirilir
■ Ödem var ise deri basınç ülseri belirtileri açısından izlenir. 2 saatte bir
pozisyon verilir. Venöz birikim ve venöz staz bulguları değerlendirilir.
Ödemli ekstremite kontrendike değilse kalp seviyesinden yüksekte tutulur.
Ödemli cilt, travmadan korunur. Akciğer sesleri ile ilgili veriler
değerlendirilir, Boyun venlerinde dolgunluk ve asit değerlendirilir, Hekim
istemine göre vücut ısısı, nabız, kan basıncı ve CVP takibi yapılır.
38. Sıvı ve Elektrolit Dengesini düzenleyen
Sistemler
■ Endokrin Sistem: Antidiüretik hormon (ADH), aldosteron, tiroid hormonu,
paratiroid hormonu, ve diüretik hormonlar sıvı elektrolit dengesine ve bu
dengenin sürdürülmesine etkilidir.
Antidiüretik hormon (ADH):
Hipofiz arka lobundan salgılanır. Böbreğin distal tüpleri ve kollektör kanallarına
etki ederek suyun reabsorbsiyonuna (emilimine)neden olur.
39. ADH Salgılanmasını Uyaran Durumlar
Hücre dışı sıvıların ozmolaritesinin artmasına neden olan su kaybı,
Kan volümünün azalması,
Morfin sülfat,
Ağrı,
Barbitüratlar,
Anestetikler,
Stres,
Cerrahi travma, kaza ile olan travma
40. ADH Yapımını Baskılayan Durumlar
Ekstra selüler sıvıların hipoozmolaritesi veya sıvı miktarının artması,
Kan volümünün artması,
Soğuk,
Karbondiyoksit inhalasyonu,
Kısa sürede fazla alkol alınması,
Diüretikler.
Bu durumlarda idrar miktarında artma olur.
41. Aldosteron
■ Adrenal korteksten salgılanır.
■ Böbreklerden sodyumu(Na) reabsorbe eder. Sodyum suyu tuttuğu için
aldosteronun antidiüretik etkisi vardır.Bedende sodyumun azalması ve
ekstraselüler sıvıda potasyumun (K) artması aldosteron salgısını
uyarır.Sodyum reabsorbe edilerek kan ve ekstraselüler sıvı volümü
düzenlenir.Tersine beden sıvılarında sodyumun artması yada potasyumun
azalması aldosteron salgısını baskılar.
42.
43. Tiroid, paratiroid ve diüretik hormonlar
■ Tiroid ve diüretik hormonlar normal diürez için gereklidir.Tiroid
hormonunun açığa çıkması böbreğe olan kan akımını artırarak glomeruler
filtrasyonu artırır. Böylece kişi daha fazla idrara çıkar.Diüretik hormon
hipofiz ön lobundan salgılanır ve idrar miktarını direkt olarak artırır.
■ Paratiroid hormon(parat hormon) ise beden sıvılarındak kalsiyum ve
fosfor iyon konsantrasyonu ile ilgilidir.Parat hormon böbreklere,kemiklere
ve GIS e etki ederek kalsiyum emilimini ve fosfor atılımını artırır.Bu nedenle
parat hormon dengesizliği kalsiyum ve fosforda şiddetli dengesizliklere yol
açar.
44. Gastrointestinal Sistem (GIS)
Besinlerle alınan sıvılar GIS yoluyla absorbe olur.Bunun yanı sıra alınan sıvıların
ancak 100 ml’si feçesle atılır.GIS mukozasından sıvı ve elektrolitler her iki
doğrultuda hızla taşınabilir. Bazı otoritelere göre her 90 dakikada bir kanın
plazma hacmine eşit miktarda sıvı (70 kg bir erkek için 3000 ml) intestinal
mukozadan geçer. Bu nedenle intestinal mukozada oluşabilecek her hangi bir
olumsuz etken sıvı ve elektolit dengesizliğine yol açar. Örneğin: İleus ve
diyare
45. Renal Sistem
Suyun, sodyumun ve Hidrojen iyonunun düzenlenmesinde temel sorumluluğu
taşır.
Böbreğin görevleri:
- Kanın artık maddelerden temizlenmesi
- İdrar oluşturmak
-Sıvı-elektrolit ve asit-baz dengesini sağlamaktır
46. Böbrekler nefronlardan oluşur.Her nefron ise; glomerul, bowman
kapsülü,proksimaltüp, henle kulpu,distal tüp, kollektör kanal, aferent damar,
eferent damar ve kapiller ağdan oluşur.
Proksimal tüpte: suyun %85’i, Nacl ve bazı elektrolitler, glukoz, kreatin, amino
asitler, C vit. Ve laktoz reabsorbe edilir. Buna zorunlu reabsorbsiyon denir.
Henle kulpunda: suyun geri kalan kısmı reabsorbe olur.
Distal tüpte: su bedenin gereksinimine göre absorbe edilir. Bunu ADH kontrol
eder.
47. Sinir Sistemi ve Beyin
Sinir Sistemi ve Beyin homeostatik bir düzenleyici olarak su ve sodyum alımını
ve atılımını merkezi olarak kontrol eder .Bunu
- Gerekli hormonları üretip depolayarak,
- Beden suyu volümündeki ve ozmolaritesindeki değişmeleri düzeltmek üzere
düzenleyici mekanizmaları devreye sokarak gerçekleştirir.(sinir sistemi ADH
salınımını uyarır)
49. Volüm dengesizlikleri
■ A) Hipovolemi; Dolaşımdaki sıvı volümünün azalmasıyla ortaya çıkan ve yoğun
bakım hastalarında sıklıkla karşılaşılan bir sorundur. Vücuttan aşırı sıvı
kaybedilmesi, yetersiz sıvı alımı ve elektrolit yetersizliği sonucunda ortaya
çıkar.
■ Nedenleri; kusma, diyare, kanama, yanık, ADH yetersizliği, terleme,
yutkunamama, sıvı almada yetersizlik
■ Belirtileri; aldığı - çıkardığı takibinde dengesizlik,Susuzluk
hissi,Taşikardi,Filiform nabız (ipliksi - zor hissedilen nabız),Deride solukluk
ve soğuma,Hipotansiyon (90/60'ın altı),Saatlik idrar çıkışının 40 ml den az
olması,İdrar konsantrasyonunda artma,,İdrar renginde koyulaşma,Deri
turgorunun azalması,Kapiller dolumun gecikmesi,Dilde kuruluk,Konuşma
bozukluğu,Gözlerde parlaklığın azalması ve çökme,Apati (çevreye ve kişilere
anormal derecede ilgisizlik, kayıtsızlık),Bilinç kaybı - Bilinç bulanıklılığı
(konfüzyon).Koma
50. Hipovolemi tedavi ve bakım
■ Amaç kaybedilen sıvının yerine konması ve hipovolemi komplikasyonlarının
ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda
■ Ağızdan beslenebiliyorsa sıvı alımı artırılır beslenemiyorsa IV yolla %0,9
NaCI, %5 dekstroz veya ringer laktat solüsyonu verilir.
■ Deri turgoru ve tonüsü değerlendirilir
■ Deride kuruluk olası durumunda deri nemlendirilir
■ Oral mukoza değerlendirilir gerekirse ağız bakımı verilir
■ Kanamaya bağlı hipovolemi gelişmiş ise kan transfüzyonu yapılır
■ Yaşam bulguları sık sık değerlendirilir
■ Hastada bilinç durumunda değişme var ise travma riski açısından önlemler
alınır.
51. B)HİPERVOLEMİ
■ Hücre dışı sıvının artmasına bağlı olarak gelişen sıvı volüm dengesizliğidir.
Hipervolemi durumunda hastada su artışı ile birlikte sodyum artışı da
gözlenmektedir
■ Nedenleri; kapiller basıncın artması, plazma proteinlerinin artması, lenfatik
tıkanma, kapiller geçirgenliğin artması, kalp yetmezliği, nefrotik sorunlar
■ Belirti ve Bulgular; Gode bırakan ödem, kilo artışı, dolaşım yüklenmesine
bağlı HT, taşikardi, dispne, cvp artması,pulmoner ödem,bilinç değişikliği
■ CVP = kalbin sağ atrium bitişiğinde bulunan torasik vena kavadaki kan basıncı
52. Hipervolemi tedavi ve bakım
■ Amaç fazla sıvı volümünü önlemek, sıvı yükünü azaltmak, sıvı dengesini
sağlamak, deri bütünlüğünü sürdürmek ve yeterli pulmoner fonksiyonu
sağlamaktır. Bu amaçlar doğrultusunda,
■ Sodyum kısıtlaması yapılır. Uygun diyet hazırlanır
■ Tansiyon takibi yapılır
■ AÇT takibi yapılır
■ Hastada ödem takibi yapılır
■ Solunum sesleri dinlenir
■ Hastada dispne var ise oturma pozisyonu verilir
■ Günlük kilo takibi yapılır
■ Yaşam bulguları yakından izlenir
■ Yatak yarası gelişmemesi için gerekli önlemler alınır
■ Böbrek fonksiyonları yetersiz ise hemodiyaliz uygulanır
53. Elektrolit dengesizlikleri
■ SODYUM DENGE VE DENGESİZLİKLERİ: Hücre dışı sıvının temel
katyonudur
■ Vücutta birçok kimyasal reaksiyonda rol oynar
■ Ekstraselüler sıvının osmolarıtesini ve volümünü belirler.
■ Temel görevi organizmadaki sıvı dağılımını düzenlemektir. Bunu aldesteron
ve ADH hormonu aracılığıyla yapar.Aldesteron Na+’u tutar, K+ atılımını
sağlar.
■ Normal plazma Na+ değeri 135-145 mEq/L dir. Hücre içi sıvıda 10 mEq/L
bulunur
54. Hiponatremi(Sodyum eksikliği)
■ Serum Na+ düzeyinin 135 mEq/L’in altında olmasıdır. En sık karşılaşılan
elektrolit dengesizliklerinden birisidir
■ Nedenleri;Konjestif kalp yetmezliği, Akut ya da kronik böbrek yetmezliği Gİ
sistemden kayıplar, devamlı kusma, birkaç gün sürekli NG aspirasyon, diyare,
peritonit, travmatik/İltahabi nedenler, yanıklar, aşırı terleme, Siroz, ADH
salınımıyla ilgili rahatsızlıklar, diüretik kullanımı,diyabetik
glikozüri,aldesteron eksikliği,hemoraji
■ Belirti ve Bulguları: Susama hissi kaybolur.Böbrekler sağlıklı ise poliüri,
sağlıksız ise oligüri görülür.Hasta irritabldır. Mental bozukluk,oryantasyon
bozukluğu, konvulsiyon ve koma,bulantı,kusma,halsizlik,adele seyirmeleri
görülür. Serum Na+ değeri 120mEq/L’nin altına düşmüştür.
55. Hiponatremi Tedavi
■ Öncelikli olarak hastaya bireyin günlük sodyum kaybı belirlenir ve verilecek
sodyum miktarı hesaplanır. (Normal plazma sodyumu-ölçülen sodyum düzeyiX
Vücut ağırlığının %60’ı=verilecek sodyum miktarı)
■ Orta dereceli hiponatremide %0,9 NaCI ya da Ringer laktat solüsyonu
verilir.Ağır hiponatremide ise %3-5 NaCI solüsyonu verilir
■ Diüretik kaynaklı ise diüretik kesilir.
■ Ödemle birlikte olan hiponatremide sodyum ve su kısıtlanır temel sorun
ortadan kaldırılır.
■ Uygulan ADH salınımında hızla diürez olduğu için furosemid verilir ve idrarla
kaybedilen sodyum ve potasyum yerine konulur.
■ Sürrenal yetmezlik varsa eksik olan hormon yerine konulur.
■ Nörolojik semptomlar varsa az miktarda hipertonik sodyum klorit verilebilir.
56. Hiponatremi Bakım
■ IV sıvı takibi yapılır
■ Aldığı-çıkardığı sıvılar izlenir
■ Hipetonik solusyon veriliyorsa Na fazlalığı belirtileri açısından hasta izlenir
■ Dolaşım yüklenmesi belirtileri açısından hasta izlenir.
■ Ağırlık takibi
■ Vital bulgular: Hipertermi, taşikardi, düşük kan basıncı ve ortostatik
değişiklerin takibi yapılır
■ Mental Durum: Oryantasyonun değerlendirilmesi, konfüzyon-ajitasyon
bulguları gözlemlenir
57. Hipernatremi(Sodyum fazlalığı)
■ Serum sodyum düzeyinin artışı su kaybı veya sodyum düzeyinin artması nedeniyle
olabilir
■ Na düzeyi >145 mEq/L dir
■ Ozmolaritede artış sonucu hücrelerde büzülme ve dehidratasyon belirtileri
ortaya çıkar
■ Nedenleri;
■ Hipetermi
■ Kusma
■ Diürez, ciddi hiperglisemi, yüksek üre, IV mannitol uygulaması
■ Diyare
■ Egzersiz
■ Ciddi yanık
■ Aşırı izotonik sıvı uygulanması
■ Diyabetik ketoasidoz
■ Ozmotik diürez
■ Tuzun aşırı emilimi
58. Belirti ve bulgular
■ susama hissi, cilt kuruluğu, deri turgorunda azalma, su basıncının düşmesine
bağlı göz kürelerinde yumuşama, ateşte yükselme, tansiyonda düşme, kan
viskozitesinde artma görülür. Kayıp artarsa delirium, sağırlık, oligüri, anüri,
böbrek yetmezliği görülebilir, koma ve ölüm gelişebilir.
59. Hipernatremi Tedavisi
■ Dehidratasyon hafifse ağızdan sıvıların verilmesi yeterli olabilir.Ağır ise %5
lik dekstroz IV verilir. Eğer dehidratasyon hipertonik solusyonların fazla
verilmesine bağlı olarak ortaya çıktıysa IV olarak %09’luk NaCl verilmez,
veriliyorsa kesilir
60. Hipernatremi Bakımı
■ Hastanın IV mayi hızı dikkatle izlenir
■ Aldığı-çıkardığı dikkatle izlenir
■ Beden ısısı iki saatte bir ölçülür
■ Mümkünse hasta tartılır
■ Saatte 25 ml veya 24 saatte 500 ml den az idrar hekime rapor edilir. ABY
belirtisidir
■ Serum sodyum seviyesi izlenir
■ Vital Bulgular: Hipertemi, taşikardi,düşük kan basıncı ve ortostatik
değişikliklerin takibi yapılır
■ Mental Durum: Oryantasyonun değerlendirilmesi, konfüzyon ve ajitasyon
bulguları takibi yapılır
■ IV tedavi sırasında baş ağrısı,laterji,kusma,azalmış kalp hızı ve serebral
ödem açısından izlenir
61. ■ Potasyum intraselüler sıvının en önemli katyonudur.
■ Hücre dışı sıvıda 3,5-5 mEq/l arasında , hücre içi sıvısında ortalama 145
mEq/l potasyum bulunmaktadır.
■ sinir kas uyarılabilirliğini, hücre büyümesini sağlar. Asit-baz dengesinin
devamında rol oynar, iskelet ve kalp kası fonksiyonlarına yardım eder,
intraselüler sıvının ozmolaritesini düzenler.
■ Potasyum dengesi bozulduğunda;
*kardiyak *selüler *nöromuskuler fonksiyonlar etkilenir.
■ Azlığına hipopotasemi veya hipokalemi fazlalığına ise hiperpotasemi veya
hiperkalemi adı verilir.Her ikisi de öldürücüdür.
Potasyum Dengesizlikleri
62. Hipopotasemi
■ Serum K+ değerinin 3.5 mEq/L’nin altında olmasıdır. Günlük gereksinim
erişkinlerde 40mEq/L dir.
■ Nedenleri; Yetersiz K alımı, K’nın fazla kaybı (tiazid grubu diüretik, steroid
tedavisi,kusma ve diyare,fazla lavman ve laksatif kullanımı), stres sendromu,
hiperinsülinizm gibi metabolik hastalıklar,devamlı kusma,terleme ile fazla
sıvı kaybedilmesi, ağır spor yapma, asidoz-alkaloz durumu, cushing sendromu,
fazla aldosteron salgılanması, alkolizm
■ Belirti ve Bulgular;
- Nöromuskuler irritabilitenin azalmasına bağlı; anoreksiya, halsizlik, laterji,
irritabilite, konfuzyon,yumuşak kas tonusu.
-Kalp kasında hücre kaybı nedeniyle;aritmi, kalp blokları, kardiyak arrest ve
hipotansiyon
-EKG değişiklikleri(AV blok, ST çökmesi,QT uzaması ve düşük T,U dalgaları
-GIS düz kaslarında zayıflığa bağlı paralitik ileus,
-Vasküler kaslarda zayıflığa bağlı hipotansiyon.
-Ph’da alkalen tarafa kayma, metabolik alkaloz
63. Hipopotasemi Tedavi
■ Öncelikle K açısından zengin diyet (muz,portakal, şeftali, domates, kuru
üzüm, kuru erik, hurma, kuru yemiş, patates, kayısı, kahve) verilir.
■ Oral ilaçlar (K+ -tripleks, K-sitrat, K-glukonat, KCl) hastanın böbrek
fonksiyonları normalse verilebilir.Ayrıca ilaçların ince barsak mukozasında
ülserlere yol açabileceği de bilinmelidir.
■ IV yolla K+ verilmesi.KCl halindeki flakonları vardır. 1cc= 1mEq K içerir.
!!!!Asla vene direk verilmemeli mutlaka mayi içinde verilmelidir.Mayi verilirken
dakikadaki damla sayısı dikkatle izlenmelidir.!!!!!
IV infüzyon sırasında hasta moniterize olarak izlenmeli ve hasta kalp ritim
değişikleri açısından gözlenmelidir.
Potasyum büyük oranda idrarla atıldığı için potasyum replasman tedavisi
yapılanhastanın idrar çıkışı ve idrar miktarı izlenmelidir
64. Hipopotasemi Bakımı
■ Hipokalemi nedeniyle kas güçsüzlüğü ve ortostatik hipotansiyon yaşayan
hasta travmalardan korunmalı ve aktivite planlaması yapılmalıdır.
■ Potasyum verilen hastaların EKG bulguları, yaşam bulguları, aldığı çıkardığı
sıvı miktarı, bilinç durumu serum ve idrar potasyum düzeyleri takip edilir.
■ Oral K+ tedavisinde potasyum ince bağırsakta irritasyon yapması nedeni ile
Abdominal distansiyon, ağrı ve kanamaya karşı dikkatli olunur
■ Kilo takibi
■ AÇT takibi
■ Fiziksel aktivitelerine destek olma, enerjisini uygun kulanmasını sağlama
65. Hiperpotasemi
■ Serum K+ değerinin 5mEq/L’nin üzerinde olmasıdır.
■ Nedenleri; K* alımının/ verilmesinin fazla olması. idrar atımı normal olan
hastalara 1 saatte 40 mEq'dan fazla K+ verilmesi, Travma ,sepsiste aşırı
doku yıkımı,Kan transfüzyonu sonrası hemoliz , K+ tutan diüretiklerin aşırı
kullanımı , Yanıklar ve yaralanmalar ,Enfeksiyon
■ Belirti ve bulgular; Nörömuskuler fonksiyonlar etkilendiği için intestinal
kolik, diyare, konuşma kasları paralizisi, kalp impulsları bozulacağından
kardiyak arrest, adele zayıflığı, konuşma bozukluğu
66. Tedavi
■ Acil ve uzun vadeli iki tedavisi vardır. Acil tedavi için: Kalsiyum klorür/
glukonat 500-1000 mg IV yoldan 5-10 dk da verilir. Sodyum bikarbonat 50-
100 mEg IV yoldan 10dk'da verilir. Potasyumu hücre içine sokmak için %10-
20 lik glikozun içine her 5mg glikoza 1 mg insülin konularak IV olarak verilir.
■ Uzun vadeli tedavi: K + içeren serumlar durdurulur. Çok fazla kan verilmesi
gerektiğinde banka kanı yerine taze kan verilebilir.
■ Böbrek yetmezliği olan hastalarda hemodiyaliz ya da periton diyalizi
uygulanır.
67. Bakım
■ Hasta monitörize edilerek EKG izlenir
■ Yaşam bulguları ve AÇT takibi yapılır
■ Serum ve idrar potasyum düzeyleri takip edilir
----Not yüksek dozda penisilin tedavisi hiperpotesemi yapabilir
■ Hipokalemi nedeniyle kas güçsüzlüğü ve ortostatik hipotansiyon yaşayan
hasta travmalardan korunmalı ve aktivite planlaması yapılmalıdır.
■ Oral potasyum destek tedavisi alan hastalar gastrik iritasyon açısından
gözlenmelidir.
■ Tabletler yemeklerden sonra su ya da meyve suyu ile verilmelidir.
68. Kalsiyum ve Dengesizlikleri
■ Kalsiyum normalde serumda 4-5 mEq dır
■ Günlük gereksinim erişkinlerde 0.8 mg’dır.Bu gereksinim hamilelik ve
laktasyonda 1.3-1.5 g’a çıkar.
■ Kalsiyumun görevleri;
*Kemik ve dişlerin yapımı için gereklidir.
*Nöromüsküler irritabilitenin normal olması için gereklidir. Ayrıca sinir
impulslarının iletimine yardım eder.
*Kapiller permiabiliteyi azaltır.
*Normal kas kontraksiyonunu sağlar
*Kanın pıhtılaşmasında rolü vardır
69. ■ Kalsiyum en çok süt ve süt ürünlerinde bulunur. Emilimi için D vitaminine
gereksinim vardır ve parat hormonun kontrolü altındadır. Kanda Ca++ düzeyi
düşerse parat hormon salgısı artar.
■ Parat hormonun etkileri:
*İdrarla Ca++ atılımını azaltır.
*Kemiklerden kalsiyumun kana geçmesini sağlar.
*GIS den Ca++ emilimini artırır.
70. Hipokalsemi
Serum Ca++ düzeyinin 8,5 mEq/L’ın altına düşmesi ile ortaya çıkan tablodur.
Nedenleri:
■ Bedenden Ca++ kaybının arttığı durumlar. Pankreatit, diyare,
hipoparatiroidizm, böbrek hastalıkları
■ Tiroidektomi ameliyatı sırasında yanlışlıkla paratiroit bezlerin de
çıkartılması,
■ Diyette yetersiz Ca++ alımı,
■ Yetersiz D vitamini alınması,
■ Fazla sitratlı kan verilmesi (Sitrat Ca++ iyonlarını bağlayarak hipokalsemiye
yol açar.)
71. Belirti ve bulgular: Hastalarda tetaniler görülür. Ca++ 4,5 mEq/L nin altına
düşerse spontan kasılmalar başlar.
Chvostek Weiss (+) ve Trousseau (+) bulunur.(Ebe eli)
Parestezi, konfüzyon, dispne ve larengeal spazm ortaya çıkmaktadır.
Hipokalsemi nedeniyle kalpte aritmi, ventriküler fibrilasyon, ve hipotansiyon
şeklinde ciddi belirtiler görülür
Hastada kronik hipokalsemi varsa kemik ağrıları, saç dökülmesi, ve patolojik
kırıkların gelişme riski de söz konusudur.
Trousseau testi:hastanın koluna tansiyon manşonu yerleştirilir ve şişirilir 1-5 dk
beklenir parmaklarda, ellerde ve kasılma(karpal spazm gelişirse tetani vardır
Chovestek testi:kulağın ön kısmında fasiyal sinire vurularak bakılır. Dudakta,
burunda, yüzün yan kısmında kasılma olursasonuç pozitif olarak yorumlanır.
72.
73. Hipokalsemi tedavi
İki basamaklıdır.
1)Akut tetani tedavisi: Ca++ mayi içine konarak IV infüzyonla verilir. İnfüzyon
sırasında hasta monitörize edilerek kalp atımları izlenmelidir. Çünkü
kalsiyum dijital gibi etki eder.
a) İnfiltrasyon önlenmelidir.Çünkü Ca++ nekroza yol açar.
b) Karbonat ve fosfat içeren mayilerle verilmemelidir. Çünkü çöker.
c) Yavaş yavaş verilmeli ve dakikadaki damla sayısı çok iyi izlenmelidir.
d) Hastanın dijital alıp almadığı mutlaka sorulmalıdır.
2) Gizli tetani tedavisi: Bol kalsiyumlu diyet + D2 ve D3 vitaminleri verilir.
Parat hormon pahalı olduğundan ayrıca antikor oluşturduğundan verilmez.
74. Hipokalsemi bakım
■ Hipokalsemiye neden olan diyare, ciddi enfeksiyon, malnutrisyon, yetersiz
kalsiyum, D vitamini alımı gibi faktörler saptanır.
■ Solunum hızının, derinliğinin ve ritminin değerlendirilmesi
■ Hasta yakın kardiak izlemi için monitorize edilir.
■ Hastanın Troussea ve Chvostek belirtileri açısından gözlenmesi ve pozitif
olması durumunda hekim bilgilendirilir.
■ Hastanın serum kalsiyum düzeyinin günlük takip edilmesi sağlanır.
■ Kalsiyum doku harabiyeti yaptığı için IV infüzyon sırasında hasta
infiltrasyon açısından gözlenir.
75. Hiperkalsemi
Serum Ca++ düzeyinin 6 mEq/L nın üstüne çıkmasıdır.
Nedenleri;
*Kemik metastazlari varlığı
*Hiperparatiroidizm
*Hareketsizlik
*Böbrek yetmezliği nedeniyle Ca++ un atılamaması
*Fazla Ca++ alınması,
*Fazla D vitamini alınması,
*Tiazid grubu diüretiklerin fazla kullanılması
Belirti ve Bulguları; bulantı, kusma, iştahsızlık, konstipasyon, diyare, karın
ağrısı, P düzeyinde azalma. Böbrek taşları, ennfeksiyon, kolik ve dizüri. SSS
ne etkisi nedeniyle kişilik değişiklikleri, koma.
Akut hiperkalsemi koması:bilinç kaybı,böbrek yetmezliği, aşırı bulantı kusma,
koma ve ölüm…
76. Tedavi ve Bakım
■ Ca++ kısıtlanır.En az 3000 cc sıvı ve taş oluşumunu önlemek için asitli meyve
suları verilir.
■ Na-laktat GIS deki Ca++ un emilimini azalttığı için verilebilir.
Kalsitonin hormonu verilebilir.
■ Konstipasyon izlenir.
■ İdrar miktar, taş kum ve enfeksiyon açısından izlenir
■ Hastanın bilinci değerlendirilir.
■ Sık aralıklarla serum kalsiyum seviyesinin takibi yapılır.
■ Vital bulgu takibi ve EKG değerlendirmesi yapılır
■ Böbrek hasarının önlenmesi ve serum kalsiyumunun dilüe edilmesi için
yeterli sıvı alımı sağlanır
■ Hastanın erken dönemde mobilizasyonun sağlanması, yatak içi dönme ve
ROM egzersizlerinin yaptırılması sağlanır.
77. Magnezyum dengesizlikleri
Hücre içi sıvıların baskın elemanı olan magnezyumun
serumdaki değeri normalde 1.5-2.5 mEq/L’dir.
Erişkin bir bireyin günlük Mg++ gereksinimi 200-300 mg’dır.Alınan Mg++’un büyük
kısmi ince bağırsaklardan emilir
Mg++ yeşil yapraklı bitkilerdeki klorofil yapısında, kuruyemiş, soya fasulyesi,
kakao,deniz ürünleri, tahıllar, kuru fasulye ve bezelyede bulunur
Magnezyumun görevleri:
1) Nöromüsküler uyarıyı baskılar
2) enzim sistemlerini rol alır
3) Kan fosfor (P) düzeyini düzenler
4) Kasların güçlenmesi, protein sentezi, hücrelerin büyümesinde ve
yenilenmesinde de önemli görevleri vardır.
78. Hipomagnezemi
■ Serum magnezyum düzeyinin 1.4 mEq/L’nin altında olmasıdır.
Nedenleri:
Diyetteki Mg++ ’un yetersiz oluşu, malabsorbsiyonlar, ağır diyare, kronik
alkolizm, kronik nefrit, uzun süreli diüretik tedavisi, hipoparatiroidizm, akut
böbrek yetmezliğinin diürez fazında görülebilir.
Belirti ve bulgular:
Nöromuskuler irritabilite artar. Hastada tetaniler görülür. Bu nedenle
hipokalsemi ile karıştırılabilir. Refleksler hiperaktiftir. Chvostek(+) tir.
Konvülsiyon, hallüsinasyon, konfüzyon,agresif davranşlar, taşikardi,
hipotansiyon vardır.
79. Tedavi ve bakım:
■ Eksik magnezyum yerine konmalıdır. Bunun için sıklıkla magnezyum sülfat
kullanılır. İlaç IM veya IV uygulanabilir. IM yapılavaksa gluteal kasa ve
oldukça derine yapılmalıdır.Uygulama ağrılıdır.
IV olarak verilecekse;
*Hastanın böbrek fonksiyonları normal olmalıdır.Yoksa tedavi hipermagnesemi
ile sonuçlanır.
*İnfüzyon sırasında hasta dikkatle izlenmelidir.Eğer hastada sıcaklık hissi,
susama, kızarma, terleme, letarji, motor fonksiyonlarda azalma, kan
basıncında düşme
derin tendon reflekslerinde azalma yada kaybolma varsa infüzyon
durdurulmalıdır.
*İnfüzyon sırasında enjektabl kalsiyum glukonat bulundurulmalıdır. Çünkü Ca++,
Mg++ antagonistidir.
80. Hipermagnezemi
Serum Mg düzeyinin 2.5mEq/L’nin üzerine çıkmasıdır.
Nedenleri:diyette fazla Mg alınması,Mg içeren laksatiflerin fazla kullanılması,
böbrek yetmezliği, Mg içeren antiasitlerin fazla kullanılması, hipomagnesemi
tedavisi sırasında fazla Mg verilmesi, dehidratasyon.
Belirti ve bulgular:Bedende sıcaklık hissi, Hipotansiyon, Nöromüsküler
iritabilitenin azalması ve sonucunda santral sinir sisteminde depresyon ve
koma gelişimi
Tedavi ve Bakım
■ Böbrek fonksiyonları yeterliyse magnezyum atılımını arttırmak için IV
diüretik ya da %0.9 NaCl verilir.
■ Şiddetli hipermagnezemi de IV kalsiyum glukonat verilir.
■ Böbrek fonksiyonları yetersizse diyaliz uygulanır.
■ Tedavi sırasında hipermagnezemi belirti ve bulguları dikkatli şekilde izlenir.
■ Yaşam bulgularının,EKG’sinin,nörolojik durumunun değerlendirilmesi sağlanır
■ Aldığı-Çıkardığı sıvı takibinin değerlendirilmesi yapılır.
■ Hasta/hasta yakınlarına süreç hakkında bilgi verilmelidir.
82. Asit-Baz dengesi ve dengesizlikleri
H+’nu dengesi ve dengesizlikleri , genellikle asit-baz dengesi ve dengesizlikleri
adı altında incelenmektedir.
Asit; solüsyon içinde H+’u bırakan bileşiğe “asit”denir
Baz; solüsyon içinden H+’u alan ya da solüsyona OH- (hidroksil) iyonu bırakan
bileşiğe “baz” denir
Ph=-log[H+] hidrojen iyonunun negatif logaritmasına eşittir.
Organizmanın kompanse edebileceği; En düşük pH, 6.8 En yüksek pH 7.8 dir
Fizyolojik ph; Hemoglobin,fosfat,proteinler,karbonik asit-bikarbonat gibi
tampon sistemleri ile sağlanır. Bu değişimler; Akciğerlerde CO2, böbrekte ise
HCO3- tarafından düzenlenir
84. ■ H+ konsantrasyonundaki hafif değişmeler bile hücre içinde oluşan kimyasal
reaksiyonları etkiler. H+ konsantrasyonunun fazlaca artması “asidosiz’’ denen
tabloyu yaratır. Konsantrasyonun fazlaca azalması ise “alkalosiz’’ denen
duruma neden olur, her iki durumunda ileri halleri ölümle sonuçlanır
Vücutta pH’yı kontrol ederek normal tutulmasını sağlayan sistemler
1) Tampon sistemler:Bütün beden sıvılarında bulunurlar ve sıvıya fazladan
eklenen asit veya alkali maddelerle derhal birleşerek aşırı pH sapmalarını
önlerler. Tampon sistem genellikle zayıf bir asitle onun kuvvetli bir tuzunun
eriyik halinde karışımından ibarettir
a)Bikarbonat tampon sistemi: Ekstraselüler sıvının en önemli tampon sistemidir.
Bu sistemle ekstraselüler sıvıdaki H iyonunun %90’ını kontrol eder.
86. b) Fosfat tampon sistemi: Bu sistemin en büyük komponentleri NaH2PO4
(sodyum monofosfat) ve Na2HPO4 (sodyum difosfat) dır.
■ Bu sistem ekstraselüler sıvıda bikarbonat tampon sistemine oranla 1/6 daha
az bulunur. Bu nedenle ekstraselüler sıvıda tamponlama görevi daha azdır. Bu
sistem hücre içi sıvılarda daha fazla fonksiyon görür.
NaH2PO4 (sodyum difosfat) + NaOH Na2HPO4 + H2O
■ (kuvvetli baz)
Na2HPO4 + HCl NaH2PO4 + NaCl
87. ■ c)Protein tampon sistemi: Ekstrasellüler sıvıda, plazmada ve hücre içinde
aktiftir. Vücut sıvılarının ¾’ü bu sistemle tamponlanır. Proteinler birbirine
peptit bağı ile bağlanmış aminoasitlerden oluşmuşlardır.
■ Fakat bazı aminoasitlerin karboksil grubu (COOH) serbesttir ve bunlar
COO- ve H iyonlarına çözünebilirler. Bazı aminoasitlerin ise bazik grupları
(NH3OH)(amonyumhidroksit) serbesttir ve NH3(amonyak) ve OH- şeklinde
çözülerek ortama OH iyonu verirler. Bundan dolayı proteinler asit ve bazik
sistemlerle çalışabilirler.
(COOH) COO- + H+ (bazlarla reaksiyona girer)
(-NH3OH)(amanyum hidroksit) -NH3(amonyak) + OH- (asitlerle reaksiyona girer)
88. 2) Asit baz dengesinin solunum sistemiyle regülasyonu
Akciğerler bedendeki H2CO3 (karbonik asit) ü azaltıp çoğaltarak asit baz
dengesini kontrol eder.
Solunum sisteminin H iyonunu kontrol gücü %50’dir.
■ Solunum hızlanırsa havayla dışarı atılan CO2 artar, ekstraselüler sıvıdaki
CO2 konsantrasyonu azalır. Solunum yavaşlarsa CO2 atılışı azalarak
ekstraselüler sıvıda CO2 birikimine neden olur
CO2 konsantrasyonu H+ konsantrasyonunu da değiştirir. Solunum beden
sıvılarındaki H+ iyonu konsantrasyonunu etkilediği gibi H+ iyonu
konsantrasyonu da solunumu etkiler.
H+ nin medulla oblongatadaki solunum merkezini uyarıcı etkisi vardır.
89. H+ ile solunum sistemi arasındaki feedback (geri bildirim) mekanizması
Hiperventilasyon
Medulladaki solunum CO2 ve H2CO3
↓(kar.ast)
Merkezi uyarılır
Kan pH ↓ Kan pH ↑
Kan H2CO3 ↑ Kan H2CO3 ↓
Kan pCO2 ↑ Kan pCO2 ↓
Medulladaki solunum
merkezi baskılanır
CO2 retansiyonu
Hipoventilasyon
90. 3) Asit baz dengesinin renal sistemle regülasyonu
■ Böbrekler beden sıvılarında HCO3
- konsantrasyonunu, dolayısıyla NaHCO3 ü
azaltıp çoğaltarak H+ konsantrasyonunu düzenler.
■ Ayarlama böbrek tubulüslerindeki bir sıra karmaşık reaksiyonla gerçekleşir
ki bunları 4 grupta toplamak mümkündür.
a) H+ sekresyonu (salgılanması)
b) Na+ reabsorbsiyonu (geri emilimi)
(Na+ =H+ değişimi)
c) HCO3
– ün (bikarbonat) idrarla atılması
d) NH3/amonyak sekresyonu
Not:notlar kısmında daha detaylı
91. Beden sıvılarındaki asit-baz dengesindeki bozukluklar H konsantrasyonunun
artması veya azalması şeklinde olur.
■ Asidoz: H konsantrasyonunun normalin üstüne çıkması ya da vücudun alkali
rezervinin (yedeğinin) normalin altına düşmesiyle ortaya çıkar. pH düşer.
Örneğin; Kan pH sı normalde 7.4’tür. Bu 7.3 olabilir.
■ Alkaloz: H konsantrasyonunun normalin altına düşmesi ya da vücudun alkali
rezervlerinin normalin üstüne çıkmasıdır. pH yükselir. Örneğin; Kan pH sı 7.5
olabilir
■ Asidoz veya alkaloz akciğerlerle ilgiliyse duruma “solunum asidozu’’ veya
“solunum alkalozu’’ denir.
92. Solunum Asidozu (respiratuvar asidoz)
■ Büyük ölçüde solunumun yavaşlaması ve alveol ventilasyonunun azalması ile
(alveollerle. kan arasında gaz alış verişini engelleyen durumlarda) oluşur
■ Nedenleri:
1. Medulla oblongatadaki solunum merkezinin hasara uğraması
2. Solunum yollarında yaygın tıkanıklık hali
3. Akciğerdeki diffüzyon alanını azaltan haller
4. Alveollerle kan arasındaki gaz alışverişini engelleyen pnömoni ve diğer tip
diffüzyon bozuklukları
5. Bireyin istemli olarak nefesini tutması
93. ■ Solunum asidozunda alveol ventilasyonunda azalma sonucu kanda ve
ekstrasellüler sıvıda CO2 birikmesi vardır. Bunun sonucunda pH azalır.
(Henderson-Hasselbach denklemi) PCO2 yükselince intraselüler sıvının
pHsı düşer
■ Solunum asidozunda bundan ötürü böbreklerden H sekresyonu artmış buna
karşılık HCO3
– reabsorbsiyonu fazlalaşmıştır. Böylece pH normale döner.
Belirti ve Bulgular
■ Ph’ın azalması,PaCO2(ARTAR) HCO3-(ARTAR),baş ağrısı, ağır dispne
vizing, hiperventilasyon, oryantasyon bozukluğu, taşikardi, aritmi, koma
94. Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
Asit-baz dengesinin düzeltilmesi için;
■ Ringer laktat
■ Oral veya IV NaHCO3
■ 1/6 molar sodyum laktat (20 mg/ kg)
Sıvı-elektrolit dengesinin düzeltilmesi için;
■ Hipertonik solüsyonlar
■ K+ yüksekse hiperkalemi tedavisi
Temel amaç solunumun düzeltilmesidir. Diğer amaç, sıvı elektrolit dengesinin
düzeltilmesidir.
Solunumun düzeltilmesi için
■ Postüral drenaj,
■ Enfeksiyon varsa antibiyotik,
■ Solunum egzersizleri
■ Mekanik ventilatörler
■ Oksijen tedavisi
95. Solunum Alkalozu
■ Vücut sıvılarında H+ yoğunluğunu azaltan hiperventilasyon sonucu ortaya
çıkar.
■ Bireyin istemli olarak hızlı ve derin soluk alıp vermesi, beyindeki solunum
merkezini uyaran durumlar (ateş, menenjit, ensefalit, aspirin zehirlenmesi,
intrakraniyal cerrahi), ağır fiziksel egzersiz, histeri anksiyete reaksiyonları
hiperventilasyona yol açar
■ Solunum alkalozu psikolojik nedenlerle de oluşabilir. Hiperventilasyon
nedeniyle bedenden fazla CO2 kaybedildiğinde arterial kanda 40 mmHg
venöz kanda ise 100mmHg olan pCO2 düşer. pCO2 nin düşüklüğü H
sekresyonunu ve HCO3
– reabsorbsiyonunu azaltacağından İdrarla fazla
HCO3
– atılır. Buna karşılık H retansiyonu olarak pH normale döner.
96. Belirti ve Bulgular:
Gözlerde kararma, reflekslerde artma, konvulsiyon, kaslarda tetani, plazma
bikarbonat düzeyi normal ya da düşük, serum K+ düzeyi olabilir. Ph artar,
PaCO2 ve HCO3- artar
Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
■ Hiperventilasyona yol açan etken ortadan kaldırılmalıdır.
■ Yaşam bulguları kontrol edilir
■ Hastaya derin ve yavaş soluk alıp vermesinde yardımcı olunmalıdır.
■ Anksiyete ve histeri reaksiyonu olan bireylere psikoterapi yapılabilir.
■ Hastaya kesekağıdı içine soluk alıp verdirilir
■ ELEKTROLİt BOZUKLUKLARINA KARŞI HASTA İZLENİR
■ Nörolojik değişiklikler takip edilir
■ Kardiyak değişiklikler takip edilir
■ Uygun pozisyon verme ve sekresyon atılımı sağlanır.
97. Metabolik Asidoz
Plazma bikarbonat düzeyindeki azalma ile ortaya çıkar.
Hidrojen iyonunun vücut sıvılarında birikmesiyle pH düşer.
Metabolik asitlerin fazla yapımı (diyabet, açlık, ciddi
enfeksiyonlar)
Metabolik asitlerin sindirim yoluyla fazla alınması (fazla yağlı,
düşük karbonhidratlı diyet)
Bedenden fazla miktarda alkali kaybolduğunda (ishaller,
pankreas ve safra sekresyonlarının fazla atılması)
Ciddi doku anoksisi (Bol laktik asit oluşur)
Yetersiz böbrek fonksiyonu (H+ u atılmayabilir, fazla HCO3
kaybı)
98. Belirti ve Bulgular
■ Apati, oryantasyon bozukluğu, delirium, kuvvetsizlik, stupor,
koma, kusmaull solunum, kan pH da düşüş
■ Kusmaul solunum: H+ iyonu artışı nedeniyle solunum merkezinin
uyarılması sonucu oluşur. Solunum hızılı ve derindir. Bu yolla,
CO2 atılır, hücre dışı sıvıda H+ iyonu konsantrasyonu azalır.
■ Oryantasyon bozukluğu, deliryum ve koma: H+
konsantrasyonundaki artışın santral sinir sistemini SSS)
baskılaması sonucu oluşur.
99. Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
Bakımın 3 temel amacı vardır.
1.Kan volümü ve ozmolaritesinin düzenlenmesi. (ciddi dehidratasyon)
2. HCO3 eksikliğinin düzeltilmesi.
3.Elektrolit dengesizliğinin ve K fazlalığının düzeltilmesi.
Bu amaçlar doğrultusunda:
Hastanın aldığı-çıkardığı kaydedilir. Hasta IV beslenirken foley
kateter ile saatlik idrar miktarı izlenir.
Kilosu izlenir.
NaHCO3 ve Na laktat IV mayilerle verilir.
K kısıtlanır. Hiperpotasemi varsa tedavi edilir.
IV yolla izotonik NaCl veya ringer laktat verilir.
100. Klinik bakım sırasında;
■ Solunum hızı ve derinliği izlenir.
■ MSS depresyonu belirtileri (delirium, koma) izlenir.
■ K fazlalığı bulguları (kuvvetsizlik, paralizi, kardiyak arrest)
izlenir.
Ayrıca bu hastaların oryantasyonu bozuk olacağı için yatak
parmaklıkları kaldırılarak hastaların düşmelerine karşı önlem
alınmalı, tek başına bırakılmamalıdır.
101. ■ Metabolik asidozdaki bir hastada gelişebilecek bir
komplikasyon solunum alkalozudur. Bu tablo hastaya NaHCO3
verilmesinden sonra ortaya çıkar.
■ Tedaviye bağlı gelişebilecek başka bir komplikasyon ise
hipokalsemiye bağlı tetanilerdir. Bunun nedeni hastaya NaHCO3
verilmesiyle iyonize Kalsiyumun azalmasıdır. Bu komplikasyon
IV yolla Ca glukonat verilerek önlenebilir.
102. Metabolik Alkaloz
■ Metabolik asidoz kadar sık görülen bir durum değildir.
Metabolik alkaloza neden olan etkenleri 3 grupta toplayabiliriz
1) NaHCO3 gibi alkalilerin GI yolla fazla alınması
veya çeşitli yollarla vücuda NaHCO3, Na-laktat, Na Glukonat
verilmesi.
2) Organizmanın H kaybına neden olan mide içeriğinin atıldığı
kusmalar, kusma ile fazla Cl- kaybı veya Mide drenajı/
dekompresyonu (hastaya fazla elektrolit verilmediği
durumlarda).
3) Kronik K eksikliği.
103. Vücut metabolik alkalozla şu şekilde savaşır:
1) Tampon sistemler: HCO3 ekstrasellüler sıvıda arttığında
vücudun asit tampon tuzları ile reaksiyona girer. Bu HCO3
iyonlarının azalmasını sağlar.
2) Solunum sistemi: Hipoventilasyon (solunumun yavaşlaması) en
büyük defanstır. Böylece pCO2 ve H ekstraselüler sıvıda artar.
Hipoventilasyonun iki komplikasyonu olabilir.
a) CO2 retansiyonuna bağlı solunum asidozu.
b) O2 alınımının azalması ile hipoksi
104. 3) Renal sistem:
H sekresyonu azalır. Alkali olan K ve Na atılımı olur. Bunun yanı
sıra idrarla HCO3 atılımı da artar. Bu durum şiddetli K defisitine
(kaybına) neden olur. İdrar alkalileşir. NH4 oluşumu az olur.
Mekanizmalar H iyonunu tutacak şekilde çalışır.
105. Belirti ve Bulgular
■ İrritabilite, oryantasyon bozukluğu, letarji, tetani, konvülsiyonlar, yavaş ve
yüzeyel solunum, apne periyotları, siyanoz, nabızda düzensizlik, kas
seyirmeleri, paralitik ileus, kardiyak arrest, kan pH=7.45
■ pCO2 ↑, plazma bikarbonat kapsamı 29mEq/L nin üstündedir. İdrar pHsı 7.0
nin üstündedir.
106. Hemşirelik Bakımı ve Tedavi
■ Tedavi neden yöneliktir. Ana nedenler ise asit kaybı, alkali
maddelerin fazla alınması ve özellikle de K ve Cl kaybıdır.
■ Asit ve elektrolit kayıpları önlenir. Örneğin, Nazogastrik tüpü
olan hastanın midesi musluk suyuyla değil, SF ile irrige
edilmelidir. Su içmek istediğinde izotonik sıvılar verilir.
■ Kendi kendine alkali alma alışkanlığı olan hastalarda Ülserli
hastalarda süte karşı isteksizlik, ağızda kuruluk, letarji
(uyuklama hali) varsa hekime bildirilir.
107. ■ Alkaloz genellikle 10mEq/L Cl içeren ringer solüsyonunun
verilmesiyle düzelir.
■ Ağır durumlarda NH4Cl %009 (amonyum klorür) luk
NaCl ile IV olarak verilir. İnfüzyon sırasında şunlara dikkat
edilmelidir:
• Dakikada 2-3 cc’den hızlı verilmemelidir. (Hemolize yol açar.)
• Karaciğer ve böbrek hastalığı olanlara verilmez.
• Fazla verilmesi metabolik asidoza neden olacağından dikkatli
olunur.
• Hasta hiperkalemi açısından izlenir.
108. ASİT-BAZ DENGESİZLİKLERİNDE KAN
GAZLARI DEĞİŞİKLİKLERİ
Dengesizliğe bağlı
değişiklikler
Kompansasyon durumundaki
değişiklikler
Dengesizlik pH paCO2 HCO3 pH paCO2 HCO3
Metabolik
Asidoz
↓ Normal ↓ Normale
yakın artış ↓ ↓
Metabolik
Alkaloz
↑ Normal ↑ Normale
yakın ↑ ↑
Azalma
Solunum
Asidozu
↓ ↑ Normal Normale
yakın artış ↑ ↑
Solunum
alkalozu
↑ ↓ Normal Normale
yakın ↓ ↓
azalma
109. Kan pH’ı;
Kandaki hidrojen iyon yoğunluğunu gösterir. pH normalden
düşükse ortamda H iyonları fazladır ve bu duruma asidoz denir.
pH normalden yüksekse ortamda H iyonları azdır ve bu duruma
da alkaloz adı verilir.
110. pCO2
Parsiyel karbondiyoksit basıncıdır. Normalde arteriyal kanda
35-50 mmHg’dir. Yüksekliği solunum asidozu ya da metabolik
alkalozu gösterir. Metabolik alkalozda pCO2 yüksekliğinin
nedeni vücut sıvılarında artan HCO3’ı dengelemek için gelişen
kompansatuvar hiperventilasyondur.
111. Plazma total CO2 kapsamı
Bu veri organizmadaki HCO3 miktarını belirler. Normalde 20-30
mEq/L dir.
Yüksekliği metabolik alkalozu, düşüklüğü ise metabolik asidozu
gösterir. Solunum asidozunda böbreklerin kompansatuvar olarak
HCO3 tutması sonucu yüksek, solunum alkalozunda yine
kompansatuvar olarak HCO3 atılması sonucu düşük bulunabilir.
112. ASİDOZ VE ALKALOZUN BEDEN ÜZERİNE
ETKİSİ
Asidozun etkisi
Asidoz en büyük etkisini merkezi sinir sistemine yapar. pH 7.0
altına düştüğü zaman sinir sistemi fonksiyonlarında ileri
derecede yavaşlama olur. Kişinin önce çevreyi algılaması
bozulur, sonra tamamen kaybolur ve koma ortaya çıkar.
113. *Metabolik asidozda ekstrasellüler sıvıda H konsantrasyonunun
yüksek oluşu solunum merkezini uyararak solunumun derinlik ve
hızını arttırır.
*Solunum asidozunda ise solunum tersine yavaş ve yüzeyseldir.
Bunun nedeni ise çok artan CO2 düzeyinin solunum merkezini
deprese etmesidir.
114. Alkalozun etkisi
Merkezi sinir sistemi en çok etkilenen sistemdir. Bu durumda
sinir sisteminde aşırı eksitabilite (aşırı uyarılma) vardır. Aşırı
eksitabilite MSS’ den önce periferik sinir sisteminde görülür.
115. * Kaslarda tetani gelişir. Tetani önce ön kol kaslarında başlar
sonra bütün vücuda yayılır. Alkalozlu hastalar solunum ve larinks
kaslarının tetanisinden ölürler.
* Merkezi sinir sisteminin eksitabilitesi alkalozlu hastalarda
seyrek ortaya çıkar. Bu durumda aşırı sinirlilik hali olur ve
bazılarında konvulsiyonlar gelişir.
116. Kaynakça
■ Fauci, H. J. (2020). Harrison Iç Hastalıkları Ilkeleri: Öz Değerlendirme Ve Yeterlilik Sınavına Hazırlık. Nobel
Tıp Kitabevleri.
■ SAÇAK, M. E. (tarih yok). acilci.net. https://acilci.net/ adresinden alındı
■ Şahin, A. (tarih yok). Sağlık Uygulamalarında Temel Kavramlar ve Beceriler 8. Baskı. (D. ö. Ay, Dü.) Nobel
Tıp Kitabevleri.
■ Akça Ay F.(2016) Sağlık Uygulamalarında Temel Kavramlar Ve Beceriler (6.baskı)
Nobel Tıp Kitabevleri.
■ Ovayolu Ö., Ovayolu N. Temel İç Hastalıkları Hemşireliği Ve Farklı Boyutlarıyla Kronik Hastalıkları(2. Baskı)
Nobel Tıp Kitabevleri.
■ Prof. Dr. Tulin Bedük 'ASİT- BAZ DENGESİ VE DENGESİZLİKLERİ' PP Sunusu
■ Dr. Öğr. Üyesi Mahruk RASHIDI 'SIVI ELEKTROLİT DENGESİİZLİĞİ VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI' PP Sunusu
■ Dr. Nazan ÇALBAYRAM 'SIVI-ELEKTROLİT VE ASİT BAZ DENGESİ' PP Sunusu