İlber Ortaylı'nın Son İmparatorluk Osmanlı adlı kitabı, geçmişimize güzel ve kilit bazı başlıklar altında baktığı, okuması zevkli kitaplarından bir diğeri.
Kitabın adınının başındaki 'Son' kelimesi, evrensel anlamda, tarihteki son imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğu'na işaret etmektedir.
1. " …. 15. asırda, Rönesans'ın ortasında bizim karşımıza bir büyük Rönesans hükümdarı çıkmıştır. 15. yüzyıl
Rönesansı'nın devlet yöneticisi, hükümdar portresi nerededir derseniz Fransa'ya Roma'ya bakmayın. O portre
İstanbul'dadır. Bu çok açık bir gerçektir. Bunu da ben söylemiyorum, başkaları söylüyor. …." * s.66
" Devrin birtakım Hellen yazarları için; Fatih Sultan Mehmed en büyük hükümdardır. Bütün insanlığın görebileceği en
bilge ve bilgili hükümdardır.…." * s.195
Son İmparatorluk Osmanlı – İlber Ortaylı
* (Ortaylı, İ., 2006, Son İmparatorluk Osmanlı, 4. Baskı, Timaş yayınları )
12 Şubat 2021
İlber Ortaylı'nın Son İmparatorluk Osmanlı adlı kitabı, geçmişimize güzel ve kilit bazı başlıklar altında baktığı, okuması
zevkli kitaplarından bir diğeri.
Kitabın adınının başındaki Son kelimesi, evrensel anlamda, tarihteki son imparatorluk olan Osmanlı
İmparatorluğu'na işaret etmektedir. * s.7
Fatih Sultan Mehmed'in 15. yüzyıl Rönesans hükümdarı olduğuna da dikkatimizi çeken Ortaylı'nın kitabının
tamamından bazı noktalara dikkat çekip, kimi zaman da küçük bir-iki bağlantıyı aktarmaya çalışacağım.
2. Son İmparatorluk Osmanlı – İlber Ortaylı
12 Şubat 2021
• Tamamı 10 sayfalık pdf dosyası olan bu paylaşımı ilgili
bağlantı adresinden açıp devam etmeniz daha rahat olabilir.
• Burada neredeyse tüm ifadeler kitapta olduğu hali ile,
aynen yazılmıştır ve sayfa numaraları da eklenmiştir. Neler
var diye bakarsak;
• Dört dilin (Yunanca - Latince - Arapça – Farsça) önemi
• Kütübhaneler - İnkunabel
• Eski Mısır örneği - Hiyeroglifin çok geç çözülmesi –
Yüzyıllarca mağarada kapalı kalan antik metinler
• Falanca mahalleliler - Kadın dırdırı – Garpzede
• Oryantalizm - Resim
• Konglomera – Kimera (Ek olarak)
3. Dil Konusu - Yunanca - Latince - Arapça - Farsça
"Birtakım adamlarımız Yunan-Latin kültürünü Arap-Fars medeniyetine zıt bir seçenek ve yeni bir medeniyet yolu olarak
sunup, yeni bir toplum yaratmaya kalktılar." * s.12
" …. Kısacası Türkiye ortaçağını tanımıyor, ülkenin ortaçağı ve ilkçağıyla hemdem olacak filolojik yeteneğimiz yok.
…. Etrafımızı tanıdıkça, aslında kendimizi de daha çok severiz. Cahil bir milliyetçilik duygusu veya aşağılık duygusuyla karışık
hastalıklı bir kozmopolitlik, yerini daha bilinçli bir tarih sevgisi ve anlayışına bırakır." * s.13
"Osmanlı'nın kuruluşunu kutlamak ve düşünmek; ne şovenlik ne de Cumhuriyet'e ihanettir. Elverir ki bu kutlama aklın ve ince
zevkin öncülüğünde yapılsın." * s.14
" …. Yanı başımızdaki ve düne kadar vilayetimiz olan Arap dünyasınını tanımak mesela böyledir. Bizler Arap dünyasını
İngilizce literatürden takip ediyoruz. Bu konuda babalarımızın ve dedelerimizin Arapça bilgisini, edebiyat bilgisini ve dahi
ilahiyat tetkiklerini yavaş yavaş kaybettiğimiz için bugün Ortadoğu uzmanlarına sahip bir memleket değiliz. …" * s.154
"…felsefe için bir noksanımız filolojidir. Yani Osmanlı aydını dünyayı tanımak konusunda bugünküne göre belki daha iyi
Arapça, Farsça biliyordu ama arzettiğim gibi mesela bir Yunanca ve Latinceyle Batı tarihini, Batı kaynaklarını hatta Bizans'ı
bilmiyordu. …" * s. 139
12 Şubat 2021
Bu topraklarda, aklın ve ince zevkin öncülüğü'nde, bu dört dilin, küçük yaşlarda çocuklara oyun gibi yöntemlerle öğretilmesi hiç de fena olmazdı.
4. Osmanlı'da matbaa ve kütübhaneler - İnkunabel - Beşik - Yangın
** ( (Çevirmen notu) Eco, U., Carriere, J., -C., 2012, Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın, 3. Baskı, Can yayınları)
" … Bizde dün olsun, bugün olsun okumaya ve
okuyuculara karşı her toplumda görülmeyen teatral bir
saygı vardır. Ancak okumanın verimli sonuçları,
kaçınılmaz sorunları olan farklı düşünce ve eleştiri ortaya
çıktığı zaman aynı saygının veya aynı nötr davranışın pek
geçerli olmadığı, artan dozda bir düşmanlığın
sergilendiği açıktır. … " * ss.115-116
" … Ve nihayet bu ülke elan inkunabel dediğimiz ilk
basma eserlerimizin ve asıl önemlisi yazmalarımızın
kaçırıldığı bir yer haline gelmiş. Kaç kişi kendine bunu
dert edinmiş. 17. asırdan beri hiçbir seyyah, diplomat
yok ki bizim kitapları heybesine doldurup götürmemiş
olsun. …Paris, Vatikan, Londra, Viyana'nın kütübhaneleri
yazmalarımızla dolu. … " * s.121
Milyonlarca veya milyarlarca kitabı yakmak, yok etmek, öyle
çok hızlı olamaz; günler, aylar sürebilir ya da daha fazla. Ama
dijital bilgiyi değiştirmek ve silmek için saniyelik bir zaman bile
yetebilir. #
Kimi zaman sadece dijital kitap basalım, hatta güncelleştirme için
de bunu uygulayalım dendiğini duyarız. İlk an kulağa güzel gibi
gelse de her şeyin bir anda yok olması veya hatalı güncellemeler;
geri dönüşü olmayan sonuçlara neden olabilir.
Elbette tehlikeli yangınlar kütüphanelerin kaderi; Aşağıdaki söyleşi
tarzındaki kitapta da yangın konusu sık sık konuşuluyor.
# Bu ifade genel olarak Celal Şengör'ün belki bir konuşmasında duyduğum belki de
bir kitabında okuduğum notlardan.
12 Şubat 2021
"Latince “beşik” anlamına gelen incunabula, XV. yüzyılda,
yani matbaanın henüz “beşikte” olduğu devirde basılmış
kitaplar için kullanılan bir terimdir. (Ç.N.)" ** s.10
5. 12 Şubat 2021
"…. Yani bir toplumu incelemeye başlamak için yazılı belge olması gerekiyor.
… , en çarpıcı örneği eski Mısır tarihidir. Çünkü Mısırlılar, ki bu alemin gelmiş geçmiş en orijinal medeniyetinin
sahibidirler, uzun tarihleri boyunca yaklaşık dört bin sene çok yoğun bir biçimde sahnede kalmış, siyaset yapmış,
iktisadiyet yapmış, kültür, medeniyet ve bilim yaratmış insanlardır. Bu yaptıklarını da hiç çekinmeden hem
papirüslerin üzerine yazmışlar -o da yetmemiş- taşların, kayaların üzerine kazımışlardır. Biz bu muhteşem
medeniyetin sahipleriyle çok uzun yıllar, ta 19. asra kadar, diyalog kuramamışız.
….
Ne zaman ki 19. yüzyıl başında, Jean-François Champollion hiyeroglifi çözdü, o zaman birdenbire üstümüze böyle
bir gül çuvalı gibi o medeniyetin hare ve kokusu yayılmaya başladı. Hala bugün bile bu muhteşem sarhoşluğun
altından kalkamıyoruz. …" * ss.22-23
"Osmanlı tarihinin ana kaynakları 15. yüzyıla aittir. Yani biz bütün bir 14. yüzyıl ve 15. yüzyıl başını devrin kendi
kalem ve nakilcilerinden çok, sonradan kaleme alınan kaynaklardan etüd etmek zorundayız. …." * s.28
Yazılı Belge – Mısır Örneği
6. 12 Şubat 2021
(Eco, U., Carriere, J., -C., 2012, Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın, 3. Baskı, Can yayınları, s. 128)
https://32minutes.wordpress.com/2013/06/06/paul-pelliot-at-dunhuang/
Çok geç çözülen hiyeroglif yazısı akla bu fotoğrafı getiriyor.
İlber Ortaylı'nın "muhteşem sarhoşluk" olarak tanımladığı
mutluluğun bir benzeri; resimdeki odada gördüğünüz Pelliot
tarafından da yaşanmış diyebiliriz.
10. yüzyıldan kalma yetmiş bin kadar elyazması eser, Çin'de bir
mağaraya koyulmuş ve mağara duvarla örülerek kapatılmıştır.
Bu eserler ancak 1911'de Pelliot ve arkadaşları tarafından bulunur.
"Bir mağara dolusu hiç bilinmeyen kitap!"
Yandaki resim Pelliot'un mum ışığında antik metin yığınlarının arasına
oturduğunu gösteren fotoğraf.
(Bu olayın 20. yüzyılın en büyük arkeolojik keşfi olduğu da iddia edilir.)
Hiyeroglifin çok geç çözülmesi – Yüzyıllarca mağarada kapalı kalan antik metinler
7. Falanca mahalleliler - Kadın dırdırı - Garpzede
" … komşunuzun sizin sırdaşınız olmaması mümkün değildir. Bu yüzden de İstanbul halkı,
bilhassa ahşap yapılarda oturanlar, yüksek sesle konuşmamayı, hatta kavgalarını bile makul
ölçüde götürmeyi bilen kimselerdi. Ancak bazı kenar semtler ahalisinin yüksek sesle
meydanlara düşüp kavga etmesi onlar için adeta bir toplumsal ayırım doğurmuştur. 'Falanca
mahalleliler' diye konuşurlardı. " * s.107-108
" … O gösteriş, zamanımızın Türklerine hastır. Ölüm, tevazu ve olağanlıkla benimsenmiştir.
Bazen mizahın sıcaklığı da üste gelir: 'Kadın dırdırından vefat eden falanca efendi' gibi bir
ibareye Eyüp'te rastlarsınız. …" * s.111
"… Doğu-Batı türünde bir gerilim sadece Türklere has değildir. Nitekim geçen asırda İran
toplumu, bunun adını çok mizahi bir biçimde koymuştur; 'depremzede' gibi 'garpzede' diye
bir tabir ortaya çıkmıştır. Ama bu Müslüman toplumların modernleşmesine has bir terim de
değildir. …" * ss. 151-152
12 Şubat 2021
8. h"ps://commons.wikimedia.org/wiki/File:Fausto_Zonaro_-
_Kabak_Taşıyan_Genç_Kız_,_Young_Girl_Carrying_a_Pumpkin_-
_Google_Art_Project.jpg
h"ps://www.millisaraylar.gov.tr/muzeler/resim-muzesi
Oryantalizm - Resim
Zonaro'nun en bilinen eserlerinden biri olan 'Kabak Taşıyan Genç Kız' adlı eserini Sabancı Müzesi'nde
görebilirsiniz. Büyük boyutlu bir tablodur.
Burada bahsedilen Batılı ve Osmanlı saray ressamlarını ve daha fazlasını; daha çok yeni açılan ve şu an
ücretsiz gezilebilen Cumhurbaşkanlığı - Milli Saraylar İdaresi - Resim Müzesi'de görebilirsiniz. Hatta daha
önce bahsettiğimiz Şeker Ahmet Paşa'nın birkaç natürmort resmi ile sağ köşedeki 'Orman' adlı eserini de
görebilirsiniz.
('Ormanda Oduncu' adlı resmi ne yazık ki burada sergilenmiyor, sahilde çalışmaları devam eden müzenin
koleksiyonunda imiş.)
"Oryantalizm dendiği zaman, hiç şüphesiz ki akla gelen bir
konu resimdir. … 19. yüzyıl Fransız ve diğer Batılı ressamları
ön planda gördükleri yahut görmedikleri Doğu'yu abartarak
resmetme eğilimindedirler. … Buna karşılık Şark'ın içinde
yaşayan ve onu olduğu gibi resmeden ressamlar da vardır.
Mesela bizim ülkemizde yaşayan aslında Maltalı olan Preziosi.
Buradaki resmetmeler, takdirler de hayatın gerçekliğinde
veya Fausto Zonaro'da olduğu gibi ön planda rol
oynamaktadır.… " * ss.167-168
Kabak Taşıyan Genç Kız
(Fausto Zonaro)
Orman
(Şeker Ahmet Paşa)
12 Şubat 2021
9. "…. İkinci Roma imparatorluğu Hıristiyandır; yani Bizans denen doğudur. Ama birincisi politeist veya pagan, çok tanrılı bir
bütünlüktür ve bütün dinlerin (o zamanki dinlerin) bir konglomerası, bir bileşkesi, bir camiası gibidir. Üçüncü Roma da
müslümandır. …." * s.45
h"ps://sozluk.gov.tr
h"ps://tureng.com/tr/turkce-ingilizce
"…. Virüsün genomuna yabancı bir gen sokmak. Virüsün genleriyle yabancı bir geni yapay yollardan melezlemesi, genetik
bir 'kimera' (chimera) yaratması gerekiyordu." *
*
(Mukherjee, S., 2018, Gen, 3. Baskı, Domingo yayınevi , s. 212 (adı geçen ilk sayfa))
Konglomera ve Kimera
Sanki iki kelime de ilk anda, kabaca karışım anlamına
geldiklerinden aynı kökten gelen kelimeler gibi
görünebilir. Ama değilmiş !
12 Şubat 2021
Ek-1/2
Konglomera – Kimera
10. h"p://www.perseus.tu-s.edu/hopper/morph?l=Χίμαιρα&la=greek#Perseus:text:1999.04.0059:entry=incunabula-contents
Konglomera – Kimera
Konglomera ve Kimera; ikiside bir karışım, illaki kökenleri aynıdır diye düşünsek de yanıldığımızı görebiliriz. Kimera zaten e.
Yunanca ve Latince olarak var ve benzer yazımda. Konglomera, kimera nın latincesi de değil. Belki konglomera karışım olarak
kalma, var olma; kimera da, birleşerek tek bir varlık haline gelme, melez bir yaratık olma olabilir. Ama aralarında yine de bir ilişki olmalı gibi ?
Ama en azından Google'ın sözlüğünde en aşağıya doğru ilerlediğinizde, alt satırda kelime kökenlerinin gösterildiğini
öğrenmiş olursunuz. Aynı kökten gelmediklerini görürsünüz. Bilgisayar programı veya yapay zeka; aralarında bir ilişki varsa
bulabilir miydi? Yoksa senelerce bu işlerle uğraşmış, bu işin uzmanlarına ihtiyaç duyulur mu?
Yapay zekanın sınırları neler olabilir, bunları da bir ara -elbette popüler anlamda- burada konuşuruz. Aynı şekilde, kimera adını gördüğümüz
Gen kitabının da sık sık bahsi geçecektir.
12 Şubat 2021
Ek-2/2