SlideShare a Scribd company logo
1 of 420
Download to read offline
Turgut €zakman
Şu ‚ılgın T„rkler
roman
BİLGİ YAYINEVİ
Şu •ılgın Tƒrkler
€ns•z
Başlangı… (28 Haziran 1914 -1 Nisan 1921)
Birinci Kitap: Yunan B„y„k Taarruzu
Birinci B•l‚m: K‚tahya-Eskişehir Savaşına Hazırlık (1 Nisan 1921 -10 Temmuz 1921) İkinci B•l‚m: K‚tahya-
Eskişehir Savaşı (10 Temmuz 1921 - 24 Temmuz 1921) †‡‚nc‚ B•l‚m: Sakarya Savaşı'na Hazırlık (25
Temmuz 1921 - 13 Ağustos 1921) D•rd‚nc‚ B•l‚m: Ankara'ya Y‚r‚y‚ş (14 Ağustos 1921 - 22 Ağustos 1921)
Beşinci B•l‚m: Sakarya Savaşı (23 Ağustos 1921 -13 Eyl‚l 1921)
İkinci Kitap: T„rk B„y„k Taarruzu
Birinci B•l‚m: B‚y‚k Taarruza Hazırlık (14 Eyl‚l 1921 - 13 Ağustos 1922) İkinci B•l‚m: Afyon G‚neyine
Y‚r‚y‚ş (14 Ağustos 1922 - 25 Ağustos 1922) †‡‚nc‚ B•l‚m: B‚y‚k Taarruz (26 Ağustos 1922 -18 Eyl‚l
1922)
Sonu… (19 Eyl‚l 1922 - 27 Ekim 1922)
Sons•z
Dipnotlar
€ns•z
1948 yılında on arkadaş, Nezih Bayman adlı bir arkadaşımızın başkan olduğu Anadolu
Oymağı adlı bir derneğin d‚zenlediği uzun y‚r‚y‚şe katıldık. Polatlı'dan Dumlupınar-Zafer
Tepe'ye kadar y‚r‚yecek, Sakarya siperlerinden aldığımız toprağı Zafer Tepe'deki anıtın
toprağına katacaktık.
19 Ağustos 1948 g‚n‚ Ankara'dan Polatlı'ya trenle gittik. Polatlı'dan Zafer Tepe 'ye kadar on
g‚n yayan y‚r‚d‚k.
Yol ‡izgimiz ş•yleydi: Polatlı, Beylikk•pr‚, Acıkır, M‚lk k•y‚, Sivrihisar, ˆifteler,
Seyitgazi, T‚rkmen ormanı, Alayunt, K‚tahya, Altıntaş, ˆal k•y‚, Zafer Tepe-Zafer abidesi.
Zafer Tepe'ye 29 Ağustos gecesi vardık, toprakta uyuduk. Sabahleyin on binlerce insan
şehirden ve k•ylerden trenle, otob‚sle ve yaya olarak t•ren alanına aktılar. Burada 30 Ağustos
ge‡it t•renine katıldık. Ertesi yıl da yapıldı bu y‚r‚y‚ş. Ben, K‚tahya-Zafer Tepe b•l‚m‚ne
bir daha katıldım. Bu kez Altıntaş ‚zerinden değil, Olu-cak'tan ge‡erek Dumlupınar'a geldik.
Ge‡tiğimiz yerler, savaşların olduğu, Yunan işgali g•rm‚ş, işgal ve zafer g‚nlerini yaşamış
yerlerdi. Savaşa katılmış, tanık olmuş insanlarımız sağdı. Onları dinleye dinleye y‚r‚d‚k.
Yol boyunca not aldım.
Milli M‚cadele ile ilgili anılan toplamam b•yle başladı. Zaman i‡inde, kitap, dergi ve gazetelerde
‡ıkmış yazılı anıları derledim. Bu d•nemi yaşamış, g•rm‚ş asker ve sivillerle konuştum. Derleme
sınırımı genişletip Milli M‚cadele ve Cumhuriyet d•nemiyle ilgili •zg‚n ya da ‡eviri, b‚t‚n belge,
araştırma, inceleme kitaplarını da toplamaya başladım. Alamadıklarımı —o zamanlar fotokopi
yoktu— el yazımla ‡oğalttım. 1. ve 2. D•nem TBMM tutanaklarını sağladım. Harp Tarihi Dairesi'nin
kitaplığındaki Yunancadan ‡evrilmiş kitapları okudum, fotokopisini alamadığım i‡in el yazımla
kopya ettim. Bu konudaki yeni yazıya ‡evrilmemiş eski yazı kitapları rahmetli kayınpederim İlhamı
G•k‡ekoğlu ya da annem okudu.
Haritalar ve fotoğraflar topladım. Sakarya ve B‚y‚k Taarruz b•lgelerini birka‡ kez gezdim.
Milli M‚cadele ile ilgili bilgi ve belge toplama tutkum elli k‚sur yıldır s‚r‚yor. Hemen hi‡
ara vermedim diyebilirim. Bu derleme ve okumayı hŠlŠ da s‚rd‚r‚yorum.
Bu kaynaklan o kadar ‡ok okuyup inceledim ki insanları yakından tanımış, bazı olaylara sanki
tanık olmuş gibiyim. Bazı olayları yaşadığım vehmine kapıldığım zamanlar oluyor.
Yaklaştık‡a b‚y‚yen, bir macera romanından daha heyecan verici olan Milli M‚cadele'yi,
gen‡ler i‡in roman olarak yazmayı, bu uzun ve yoğun emeği b•yle değerlendirmeyi
d‚ş‚nd‚m. Birka‡ roman kişisinin ‡evresinde d•nerek değil, b‚t‚n‚yle, her cephesiyle
anlatmak istedim. Bunu yapabilmek i‡in bu t‚r anlatımlarda kullanılan zincirleme ve paralel
kurgu modelinden yararlandım.
Okurlar bu b‚y‚k konuyu, sade ve meraklı bir roman gibi yorulmadan okusunlar istedim.
Bunu başarmış olmayı ‡ok isterim.
Gen‡lerimize uzun zamandır Milli M‚cadele'yi gerektiği gibi anlatmıyoruz. Bu y‚zden
şimdiki bir‡ok orta yaşlılar da Milli M‚cadele'yi iyi bilmiyor. Bilmemek oranı gittik‡e artıyor.
O g•rkemli olayı eski, soluk fotoğraflara benzettik. Oysa cumhuriyetimiz o m‚cadelenin
‚r‚n‚ ve ka‡ınılmaz sonucudur. Yeni devletin kuruluş felsefesini o m‚cadele belirlemiştir.
Anadolu aydınlanması, birliği ve yurttaşlık bilir ci o b‚y‚k m‚cadeleyle başlamıştır. O d•nem
bilinmeden bug‚n‚ okuyamayız, yarını g•remeyiz.
Milli M‚cadele'nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu
anlatılmadığı i‡in gen‡lerimiz başkalarının kurtuluş m‚cadelelerine imrendiler. Kendi
tarihlerine, kendi kahramanlarına yabancılaştılar.
Milli M‚cadele'nin bir yazarın hayal zenginliğine ihtiyacı yok. Şaşırtıcı bir yakın zaman
destanı. Ger‡ek olaylar hayali ‡ok aşıyor.
Bu gurur ve ibret verici ger‡ekleri, roman bi‡imi i‡inde yansıtmak istedim.
Şu ˆılgın T‚rkler, belgelere dayalı, ger‡ek olgu ve olayların romanıdır. Belgeler, mektuplar,
anılar, makaleler, bilgiler, raporlar, haberler, ger‡eğe bağlı kalınarak •yk‚leştirilmiştir.
Genel olarak b‚t‚n kişiler ger‡ektir. O zamanlar soyadı yoktu. Ben bu •nemli insanların
bilinmesi i‡in soyadlarını da kullandım.
Havayı yansıtmak, ayrıntıları belirtmek ve konuyu y‚r‚tmek i‡in Nesrin, Yzb. Faruk, Dr.
Hasan, Gazi ˆavuş, saat‡i Ali Efendi, Pa-nayot gibi birka‡ hayali kişiye yer verdim.
Olaylar tarih sırasıyla anlatılmış, g‚n i‡indeki olaylar da sabahtan geceye doğru sıralanmıştır.
Şu ˆılgın T‚rkler, elbette bir tarih kitabı değildir. Bununla birlikte o d•nemi ve •zellikle de
insanlarımızı anlatan belli başlı tarihi ve askeri olayları ihmal etmedim. Savaşlar, teknik
a‡ıklamalardan ve ayrıntılardan ayıklanmış olarak, ana ‡izgileri, •zellikle de ruhu korunarak
hikŠye edilmiştir. Deniz olaylarının ancak bir kısmına yer verebildim. Œrnek olarak
R‚s‚mat'ın hikŠyesini anlatmakla yetindim.
Yunanlılar i‡in Yunan kaynaklarını, İngilizler i‡in İngiliz kaynaklarını kullandım.
Aleyhlerindeki bilgiler kendi kaynaklarında, uluslararası kurulların raporlarında ve yabancı
gazete ve araştırma kitaplarında yer almaktadır.
Hi‡bir şeyi abartmadım, k‚‡‚ltmedim de.
Aktarılan olayların ger‡ek olduğunu belirtmek i‡in ge‡erli kaynakları g•sterdim. Dipnotlar
sonda toplanmıştır.
İlk kez okurken dipnotlara hi‡ bakmamanızı dilerim.
Romanın başında, Mondros M‚tarekesi'nden İkinci İn•n‚ Sa-vaşı'nın son g‚n‚ne kadar ge‡en
s‚recin bir •zeti var. Bu s‚reci biliyorsanız, bu •zeti okumasanız da olur. Ama isterseniz
roman bitince bir g•z atın, belki dikkatinizden ka‡mış birka‡ ger‡ek bulursunuz. İyi
bilmiyorsanız, romanı daha sıcak izlemeniz i‡in okumanızı tavsiye ederim.
Anıları, gazete, dergi ve kitapları toplarken, bir‡ok insandan yardım ve destek g•rd‚m.
Hepsinin adını ansam sayfalar alır. Yarısına yakını da rahmetli oldu. Hepsine y‚rekten
teşekk‚r ediyorum, sonsuzluğa g•‡m‚ş olanlara rahmet diliyorum.
Bir k‚‡‚k a‡ıklama:
Bu ‡alışmamı bilen Televizyon Daire Başkanı Serpil Akıllıoğlu Kurtuluş Savaşı'nı TRT'ye
dizi olarak yazmamı istemişti (1992). Malzemeyi roman olarak kurgulamıştım. Ama
heyecanlandım. Kurtuluş Savaşı ile ilgili filmlerde halk ıska ge‡ilir, sosyal ve siyasi yan yok
sayılırdı. Olay genellikle bir T‚rk-Yunan savaşına indirgenirdi. Milli M‚-cadele'nin
emperyalizme karşı bir istiklal ve kurtuluş savaşı, saltanat d‚zenine ve anlayışına karşı da bir
ihtilal olduğu yansıtılmazdı. Savaş b•l‚mlerinde askerler ‚t‚ izi belli ‚niformalar giyer,
subaylar pek şık gezerlerdi. Yunan, İngiliz, Fransız, Sovyet cephelerine hi‡ değinilmezdi.
Bu d•nemin halkımıza doğru yansıtılmasının yararlı olacağını d‚ş‚nd‚m, 'peki' dedim. Bir yıl
s‚re istedim. Uygun g•r‚ld‚. Yirmi b•l‚m halinde yazdım, verdim. TRT Y•netim Kurulu
b‚t‡e sorunlarını ileri s‚rerek, •nce 90 dakikalık bir film olarak ‡ekilmesini istedi, sonra ‚‡
b•l‚me ‡ıktılar. Sonunda Genel M‚d‚r Kerim A. Erdem, Y•netim Kurulu †yesi G‚ltekin
Samancı ve Y•netmen Ziya Œztan'ın ‡abalarıyla altı b•l‚m olmasına rıza g•sterdiler.
Yazılan senaryonun ‚‡te birinden yararlanılabilmiş, bir‡ok ayrıntıya yer verilememiştir.
Dizinin y•netmenliğini Ziya Œztan yaptı. M‚ziği Muammer Sun ‚stlendi. Başta Rutkay Aziz
olmak ‚zere filme emeği ge‡en herkes b‚y‚k •zveriyle ‡alıştı. Temiz bir film oldu. ˆok ilgi
g•rd‚. Gen‡ izleyicilerin ilgisi beni mutlu etti.
Bu a‡ıklamayı şunun i‡in yaptım: Şu ˆılgın T‚rkler, Kurtuluş adlı dizinin romanı değildir.
Kurtuluş'tan daha kıdemli ve geniş bir ‡alışmadır. Şu denilebilir: Kurtuluş, Şu ˆılgın
T‚rkler'den olduk‡a yararlanılarak yazılmış bir dizidir.
Sevgi ve saygıyla.
Turgut €zakman
Mart 2005, Ankara
tozakman@bilgiyayinevi.com.tr
Başlangı‡
28 Haziran 1914 -1 Nisan 1921
SULTAN REŞAT, İstanbul'u ziyaret eden İngiltere'nin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Poe
onuruna, 28 Haziran 1914 akşamı Dolmabah‡e Sarayı'nın ş•len salonunda 120 kişilik bir
yemek veriyordu. Konukların t•ren giysileriyle katıldığı g•rkemli yemeğin ortasında, salonun
b‚y‚k kapılarından biri yavaş‡a aralandı, bir saray g•revlisi eşikte durup bekledi. Teşrifat
Memuru Erc‚ment Ekrem Talu, sessizce kapıya yaklaştı. Bir olağan‚st‚l‚k olduğunu anlayan
Teşrifat Nazırı da hızla yanlarına geldi.
Yaşlı Padişah, dikkatini dağıtan bu davranışlardan rahatsız olmuştu. Yorgun g•zlerini Teşrifat
Nazırına ‡evirdi. Nazır b‚y‚k bir saygıyla yaklaştı, eğildi, olayı bildirdi: Bir Sırplı, Avusturya
Veliahtı Arşid‚k Ferdinand'ı, Saraybosna'da •ld‚rm‚şt‚.
Haber hızla sofrayı dolaştı. Saray orkestrası sustu. İki teşrifat‡ı ağır koltuğu usulca geri
‡ektiler. Sultan Reşat, zorlukla ayağa kalkarak, başsağlığı dilemek i‡in Avusturya-Macaristan
B‚y‚kel‡isine doğru y‚r‚d‚.
Yemek sona erdi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ‚st y•neticileri, ertesi g‚n, amirallik gemisinde verilecek yemeğe
‡ağrılıydılar. Ama İngiliz Akdeniz Filosu, sabah haber vermek gereğini duymadan
İstanbul'dan ayrılmıştı.
Bir ay s‚ren diplomatik kargaşadan sonra su, kaynama noktasına ulaştı. 28 Temmuz 1914
g‚n‚, Avusturya-Macaristan İmparatorluğumun Tuna filosu, Sırbistan'ın başkenti Belgrad'ı
bombaladı. D‚nyayı b•l‚şmekte anlaşamayan b‚y‚k devletler, hesaplaşmak i‡in b•yle bir
fırsat bekliyorlardı. Savaş bir salgın hastalık gibi d•rt bir yana yayıldı. Almanya ardarda
Rusya, Fransa ve Bel‡ika'ya savaş a‡tı. Bunu, 4 Ağustosta İngiltere'nin Almanya'ya karşı
savaşa girmesi izledi. Sonunda, savaşa katılacak ‚lkelerin sayısı otuzu bulacak, on milyon
insan •lecek, on beş milyon insan sakat kalacak, d•rt imparatorluk yıkılacak, yery‚z‚n‚n
siyasi haritası değişecektir.
Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın yanında savaşa girer.
Bunun ‚zerine İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener bir a‡ıklama yapar:
Lord Kitchener
"T‚rkiye'yi yok edinceye kadar savaşacağız!"
T‚rkiye •nemliydi. ˆ‚nk‚ İngiltere'nin egemenliği altında, bir T‚rk zaferinin
cesaretlendirmesinden korkulan 300 milyona yakın M‚sl‚man
bulunuyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nu hızla dize getirerek, M‚sl‚manların bağımsızlık
heveslerini bastırmak, İngiltere a‡ısından şarttı.1
Emperyalistler arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılması, 6 gizli anlaşma ile karara
bağlanır.
1917 yılında ABD, İngiltere ve yandaşlarının yanında yer alırken, ˆarlığı deviren Bolşevikler,
kendi i‡ kavgalarını sonu‡landırmak i‡in savaştan ‡ekildiler.
Zavallı Anadolu, beş cepheye, durup dinlenmeden kan ve can pompalıyordu. O kadar ki d•rt
yıl s‚ren savaşın sonuna doğru, yaşı ka‡ olursa olsun, kilosu 45'i ge‡en her gen‡ cepheye
s‚r‚lecektir.2
Bulgaristan Eyl‚l sonunda, teslim bayrağını ‡eker. Almanya ile bağlantı kesilir. İttihat ve
Terakki iktidarı yenilgiyi kabullenerek m‚tareke ister.
Osmanli İmparatorluğu, 17. y‚zyıldan beri hızla gerileyerek sonunda bir yan s•m‚rge olmuş,
s‚sl‚ bir operet imparatorluğuna d•nm‚şt‚r. Savaştan iyice t‚kenmiş olarak ‡ıkar. S‚s‚ de
d•k‚lm‚şt‚r. Pant‚rkizm Hazar kıyılarında, Panislamizm Arabistan ‡•llerinde •lm‚ş, elde
yalnız bitkin ve yoksul Anadolu kalmıştır.
30 Ekim 1918'de İngiliz deniz ‚ss‚ Mondros'ta m‚tareke anlaşması imzalanır.
İttihat ve Terakki'nin başlıca y•neticileri, başta Enver, Talat ve Cemal Paşalar olmak ‚zere
yurtdışına ka‡ar.
Osmanlı Devletine ve T‚rklere karşı, orta‡ağın ha‡lı anlayışıyla yeni‡ağın ‚r‚n‚
emperyalizmi kaynaştıran acımasız bir politika uygulanacaktır. 3
İlk adımda Osmanlı orduları dağıtılır, silahlar toplanmaya başlar, donanma g•zaltına alınıp
ulaştırma ve haberleşme kurumlarına el konulur. 337.000 asker terhis edilir. Gizli anlaşmalara
uygun olarak, İtalyanlar G‚neybatı Anadolu'yu, Fransızlar -Ermenilerle birlikte- ˆukurova'yı,
İngilizler Musul ve G‚neydoğu Anadolu'yu işgal ederler. ˆanakkale, Mudanya, Samsun ve
Merzifon'a İngiliz, Zonguldak ve Doğu Trakya'ya Fransız, Konya'ya İtalyan birlikleri yerleşir.
Ermenilerin yakıp yıktığı Kuzeydoğu Anadolu, yeniden Ermenilere a‡ılacaktır. Doğu
Karadeniz'de Pontus devletini kurmak i‡in silahlanmış Rum ‡eteleri faaliyete ge‡erler.
İstanbul ortaklaşa işgal edilir.4
italya, İ ngiltere, Fransa ba ş bakanlar ı ve ABD ba ş kan ı T ‚ rkiye'nin i ş gal edilmesini ve par ‡ alanmas ı n ı
kararla ş t ı rd ı lar. (Orlando, Lloyd George, Clemenceau ve Ba ş kan VVilson)
İş gal!..
Ermeni kıyımı yaptıkları veya tngiliz esirlerine k•t‚ davrandıkları ileri s‚r‚lerek, asker ve sivil bir‡ok y•netici
İngilizlerce tutuklanır ve Malta'ya s‚r‚l‚r.
Gerici H‚rriyet ve İtilaf Partisi'nin yurtdışına s‚r‚lm‚ş ya da ka‡mış ‚st kadrosu, kin ve iktidar •zlemiyle
tutuşmuş bir halde, İstanbul'a geri d•ner.5
T‚rl‚ ayrılık‡ı dernekler kurulur. Bazı aydınlar birdenbire K‚rt, ˆerkez ya da Arap olduklarını anımsarlar. Bazı
‚mitsiz aydınlar da, İngiliz, Fransız veya Amerikan mandasını ya da himayesini arayan akımlar arasında
bocalamaktadır.
Bir ‡•k‚ş ve ‡•z‚l‚ş d•nemine girilmiştir.6
1918 yazında, Sultan Reşat'ın •l‚m‚ ‚zerine VI. Mehmet sanıyla 36. padişah olarak tahta ‡ıkan Vahidettin,
devletin ve tahtının geleceğini, d•nemin s‚per devleti İngiltere'nin l‚tfuna bağlamıştır.
İngiltere Karadeniz Ordusu Komutanı General Milne, Londra'ya şu mesajı yollar. "VI. Mehmet, İngilizlerin
T„rkiye'de idareyi m„mk„n olduğu kadar s„ratle ellerine almasını istiyor." 7
Amiral VVeb'in mektubu: "Padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor." 8
Damat Ferit, Amiral Calthorpe'a ş•yle diyecektir: "Padişahın ve benim yegŠne ‚midimiz, Allah'tan sonra
İngiltere'dir." 9
Vahidettin, 30 Mart 1919'da, Damat Ferit aracılığıyla, 'kendi eli ile yazdığı bir tasarıyı' İngiliz Y‚ksek Komiseri
Amiral Calthorpe'a ulaştıracaktır. Œzeti şudur: "Osmanlı İmparatorluğu'nun 15 yıl mƒddetle İngiliz s‡mƒrgesi
olması." 10
Osmanlı h‚k‚mdarının kurtuluş re‡etesi budur. Vahidettin İngiliz s•m‚rgesi olabilmek ‚midiyle her t‚rl‚ yola
başvurur. Aklına onurlu, başı dik, bağımsız bir T‚rkiye gelmez. Kimseye g‚venemediği i‡in ablasının kocası
Damad Ferit'i, ardarda sadrazamlığa getirir.11
Halk uzun yıllardan beri cephede •l‚mle, cephe gerisinde yoksullukla boğuşa boğuşa t‚kenmiş, i‡ine
kapanmıştır.12
Bu sırada fırsat‡ı Yunanlılara g‚n doğar. Bu k‚‡‚k, tecr‚besiz devletin hırslı y•neticilerinde, •l‡‚s‚z bir
genişleme tutkusu vardır. Genişlemek i‡in tarihi kurcalayıp dururlar. Yunan b‚y‚k ‚lk‚s‚ (megali idea), 'b‚t‚n
Yunanlıları ve eski Helen topraklarını bir bayrak altında toplamak' diye •zetlenebilir. Yunan b‚y‚k ‚lk‚s‚ en
ateşli temsilcisini Giritli Elef-teryos Venizelos'ta bulmuştur.
Yunan Ba ş bakan ı Venizelos ve İ ngiltere Ba ş bakan ı Lloyd George
†lkesini savaş dışında tutmaya ‡alışan Kral Konstantin'in tersine Başbakan Venizelos,
İngilizlerin yanında yer almak i‡in sabırsızlanmaktadır. Bir‡ok Yunan subayı, Alman
İmparatoru Wilhelm'in kız kardeşi ile evli olan Konstantin'in Alman casusu olduğuna
inanmaktadır. Krala bağlı askerler ile Venizelos'a bağlı 'Milli Savunma' (Ethniki Amyna) adlı
•rg‚t‚n yandaşları savaşırlar. Sonunda Kral Konstantin, oğlu Aleksandros lehine tahttan
‡ekilmek zorunda kalır. Yunanistan'dan ayrılır. Venizelos Atina'ya gelir. Yunanistan, artık
g•r‚nen zaferden pay istemek i‡in, on ikiye beş kala, savaşa katılacaktır.
Venizelos, g•zlerini Batı Anadolu'ya ‡evirir. Etkili ‚slubu ve verdiği yanıltıcı bilgiler ile
kendilerine g•re yeni bir d‚nya kurmağa ‡alışan bilgisiz politikacılarla atg•zl‚kl‚
diplomatları etkiler. İngiltere'nin, Yakındoğu petrollerinin ve pazarlarının paylaşılması
sırasında bir ajan-devlete, olası bir T‚rk kıpırdanmasını bastıracak jandarmaya ihtiyacı vardır.
İngiltere Başbakanı Lloyd George, Yunanlıları g•z‚ne kestirir, kanlı ve uzun bir savaşa yol
a‡acak olan d‚ş‚ncesini a‡ıklar:
"Osmanlı İmparatorluğu'nun miras…ısı, Yunanistan'dır."13
Yunan ordusu İ zmir'de Ma ğ rur Evzon askerleri
Daha •nce İtalyanlara vaadedilmiş olan İzmir ve ‡evresi, Lloyd Ge-orge'un •nerisi, Başkan
Wilson'un onayı ile avans olarak Yunanlılara verilir.
14 Mayıs akşamı İzmir Metropoliti Hrisostomos, Efes kilisesinde Rumlara m‚jdeyi yetiştirir:
"Kardeşlerim! Mƒk‰fat zamanı gelmiştir."
Panhelenist siyasetin galiplerce donatılmış silahlı birlikleri, 15 Mayıs 1919'da İngiliz
donanmasının koruması altında, İzmir'e ‡ıkarlar, kıyıma ve Batı Anadolu'yu işgale başlarlar.
14
Yunan ordusunun gelmesi Ege Rumlarını şımartmıştır. Bin yıllık barışı bozarlar. Ege'de acı
ve kanlı bir d•nem başlar.15
İ lk kur ş unu atan Hasan Tahsin T ‚ rkler silaha sar ı l ı rlar.
•lk Yunan t‚meninin İzmir'e ‡ıkmasından d•rt g‚n sonra, ‚n‚ ˆanakkale Savaşları sırasında parlamış olan
Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu M‚fettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ‡ıkar. Kendisine verilen g•rev, bu
b•lgede asayişi sağlamaktır. Ama Padişahı, İstanbul h‚k‚metini ve galip devletleri şaşırtan bir şey yapar: B‚t‚n
milleti, işgale tepki g•stermeye ‡ağırır.16
İngiliz baskısıyla ordu m‚fettişliğinden alınınca, askerlikten istifa eder. Ger‡ek‡ilikten uzaklaşmadan, hayale
kapılmadan, b‚y‚k bir sabırla, b‚t‚n Anadolu'yu yurtseverlik ve bağımsızlık bayrağı altında toplamaya koyulur.
Erzurum Kongresi'ni, daha kapsamlı Sivas Kongresi izleyecektir. Kurulmuş olan Redd-i İlhak ve M‚dafaa-yı
Hukuk dernekleri, 'Anadolu ve Rumeli M‚dafaa-yı Hukuk Derneği' adıyla t‚m yurdu kucaklayan tek bir dernek
olarak •rg‚tlenir. M. Kemal Temsil Heyeti (Y•netim Kurulu) Başkanlığına se‡ilir.
Heyet 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelir ve halkın b‚y‚k g•sterileriyle karşılanır.17
Times gazetesi T‚rk kıpırdanışını ş•yle karşılar: "B€t€n cihanın kuvvetine karşı milli bir hareket yaratmak... Ne
ƒocukƒa bir hayal!"18
Yazar Refik Halit Karay, Milli M‚cadelenin başlamasını alayla karşılar:
"..Bir patırtı, bir g•r•lt•. Beyannameler, telgraflar... Sanki bir şeyler oluyor, bir şeyler olacak... Ayol şuracıkta
her işimiz, her kuvvetimiz meydanda. Dƒrt tarafımız a„ık. D•nya vaziyetimizi biliyor. H•lyanın, blƒf•n sırası mı?
Hangi teşkilat, hangi kuvvet, hangi kahraman? H•lyanın bu derecesine, uydurmasyonun bu şekline ben de
dayanamayacağım. Bari kavuklu gibi ben de sorayım:
- Kuzum Mustafa, sen deli misin?"
Elde avu‡ta hi‡bir şey yokken, emperyalizme, galip devletlere, Yunan ordusuna, Ermenilere, Pontus ‡etelerine
karşı silahlı m‚cadeleye girişmeyi ‡ılgınlık sayanlar ‡oktur. Silahsızlandırılmış T‚rk ordusunun bu tarihteki
g‚c‚, o da kŠğıt ‚zerinde, 35-40 bin kişidir. Oysa T‚rkiye'deki silahlı işgalcilerin sayısı giderek 400.000 kişiyi
bulacaktır. Yoksul, bitik Anadolu, 400.000 işgalciyi ve on binlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başaracaktır.
Milli M‚cadele işte bu mucizenin, bu onurlu, g‚zel ‡ılgınlığın adıdır.
Ankara'nın ısrarı ‚zerine İstanbul h‚k‚meti, İngilizlerin izniyle, se‡im yapılmasını kabul eder. 12 Ocak 1920'de
Osmanlı Meclisi, İstanbul'da toplanır. Esasları Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Ankara'da oluşturulup
belirlenmiş olan Milli Ant'ı (Misak-ı Milli'yi) kabul ve ilan eder. Milli Ant'ın •z‚ şudur:
"B‡lƒnmez, bağımsız, hƒr ve …ağdaş bir Tƒrkiye!"
Bu karar, işgalcileri olağan‚st‚ rahatsız etmiştir. İşgalci g‚‡ler, Ankara'ya halka g•zdağı vermek ‚zere,
İstanbul'da y•netime resmen el koyarlar. Bir‡ok milliyet‡iyi tutuklarlar. Anadolu'ya yardım edenlerin idam
edileceklerini gazeteler ve duvar ilanlarıyla duyururlar. Meclis'i sarıp Rauf Orbay ve Kara Vasıf'ı g•t‚r‚rler.
Bazı milletvekillerini, askerleri ve yazarları da tutuklar, hepsini yaka pa‡a Malta'ya s‚rerler.19
Mustafa Kemal Paşa işgale misilleme olarak, başta Albay Rawlinson olmak ‚zere, o sırada Anadolu'da bulunan
b‚t‚n İngiliz subay ve erlerini tutuklatmış ve Meclis'i Ankara'da toplanmaya ‡ağırmıştır.
Milli kuvvetler de harekete ge‡erek, İngiliz birliklerini Eskişehir'i boşaltmak zorunda bırakır, demiryollarına el
koyarlar. İngiliz birlikleri, İstanbul ile Anadolu arasındaki tek ge‡idi, Geyve Boğazı'nı T‚rklere bırakarak İzmit'e
‡ekilirler.
Vahidettin ise T‚rk tarihinin en hain adamı olan Damat Ferit'i yeniden sadrazamlığa getirir, g•revlendirme
yazısında, Ankara'yı kastederek, "..isyan halinin devamı, daha korkun„ hallere sebep olabileceğinden, bu kar-
gaşalıkların bilinen tertip„ileri ve teşvik„ileri hakkında kanun h•k•mlerinin
Damat Ferit
T ‚ rkiye B ‚ y ‚ k Millet Meclisi
uygulanmasını ve (...) b•t•n memlekette asayiş ve d•zeni sağlayacak ƒnlemlerin hızla ve kesinlikle alınmasını"
emreder.20
Bu emir ‚zerine Damat Ferit, yapılabilecek en k•t‚, en al‡ak‡a şeyi yapar: Milli namusu korumak ve istilayı
durdurmak i‡in kanını d•ken Kuva-yı Milliyecilere ve askerlere karşı, dinsel nitelikli bir savaş a‡ar. Şeyh‚lislam
D‚rrizade Abdullah'ın verdiği fetvalar, İngiliz ve Yunan u‡aklarıyla Anadolu'ya atılır, işbirlik‡i gazetelerde
yayımlanır, Rumlar, Ermeniler, H‚rriyet ve İtilaf Partisi'nin adamları ve ajanlar tarafından dağıtılır.
Œz‚ şudur: "Padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca
ƒld•rmek, din gereği ve gƒrevidir! Milliyet„ileri ƒld•renler gazi sayılır, bu yolda ƒlenler şehit!'21
Damat Ferit'in hainlikleri saymakla bitmez.22
Milletvekilleri ve subaylar İstanbul'dan ka‡arak Ankara yoluna d‚şerler. Aralarında Yunus Nadi, Dr. Adnan
Adıvar, eşini yalnız bırakmayan H. Edip Adıvar, Albay İsmet Bey de vardır. Birka‡ g‚n sonra da İstanbul'dan
ka‡an Harbiye Nazırı Fevzi ‹akmak Paşa da Ankara'ya katılacaktır.
23 Nisan 1920'de T‚rkiye B‚y‚k Millet Meclisi, yeni se‡ilen milletvekilleri ve Ankara'ya ulaşan son Osmanlı
Meclisinin milletvekillerinin de katılmasıyla a‡ılır ve Milli Ant'ta belirtilen ama‡lan ger‡ekleştirmek azmiyle
‡alışmaya başlar.23
M. Kemal TBMM Başkanlığına se‡ilir.
İstanbul Harp Divanı, M. Kemal'i ve kadrosunu idama mahkŒm eder. Vahidettin, idam kararlarını bekletmeden
onaylar. Bununla yetinmez, M. Kemal'in r‚tbesini de yarbaylığa indirir.24
M‚ttefikler halkın direnme g‚c‚n‚ kırmak i‡in Yunan ordusunu, Batı Anadolu'yu ve Trakya'yı b‚t‚n‚yle işgal
etmesi i‡in yeniden harekete ge‡irirler. İstanbul y•netimi de Yunanlıları destekler.
Damat Ferit h‚k‚metinin medrese ‡ıkışlı Adliye Nazın Ali R‚şt‚ Efendi, "Yunan ordusunun başarısı i„in dua
edilmesini" ister. Trakya, Balıkesir, Bursa ve Uşak'ın, Yunanlılarca işgal edilmesi ‚zerine de, "Yunan ordusunun
"ilerlemesi h€k€metimizin programına uygundur" diyecek ve Yunanlıların işgal etmediği illeri, 'kurtarılmamış
iller' olarak tanımlayacak-tır.25
İstanbul y•netimi Sevr Antlaşmasını da kabul ve imza eder.
Sevr Antlaşması tarihte •rneği olmayan trajik bir antlaşmadır. Yalnız kabul edenler i‡in değil, b•yle bir
antlaşmayı hazırlayan Batılılar i‡in de bir utan‡ belgesidir.
Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, İngiltere'nin isteği doğrultusunda, 'bir daha Batıya kafa tutamayacak kadar
k‚‡‚k ve g‚‡s‚z bir devlet' haline getirilmekte, ‹atalya'ya kadar Doğu Trakya Yunanlılara verilmekte, Anadolu
T‚rkler, Yunanlılar, Ermeniler, K‚rtler ve Fransız mandası altındaki Suriye arasında b•l‚şt‚r‚lmekte,
kapit‚lasyonlar daha ağırlaştırılıp genişletilmekte, devletin her etkinliği denetim altına alınmakta, Marmara
denizi ile Boğazların idaresi ayrı bayrağı olan milletlerarası bir kurula bırakılmaktadır. Ayrıca, †‡l‚ Anlaşma'yla
Anadolu, iyice s•m‚r‚lmek ‚zere, İngiliz, Fransız ve İtalyan ‡ıkar b•lgelerine ayrılmaktadır. Başbak^ı Lloyd
George Avam Kamarası'nda ş•yle diyecektir:
"T•rkiye sahneden siliniyor diye •z•lecek değiliz." (The Times, 25.5.1920)
Sevr Antlaşması'nı ve tabii †‡l‚ Anlaşma'yı milliyet‡ilere silah zo-, ruyla kabul ettirmek g•revi, İngilizlerin
aracılığıyla Yunan ordusuna •nerilir, o da kabul eder. Yunan h‚k‚meti, bu hizmetine karşılık, İzmir ve Doğu
Trakya'dan başka, İstanbul'un da Yunanistan'a verileceği ‚midine kapılır.
Fakat beklenilmeyen bir olay Yunanistan'ı karıştıracaktır. Kral Alek-sandros •l‚r. Venizelos, Konstantin'in tahta
geri d•nmesini engellemek i‡in se‡imleri yenilemeye karar verir ve se‡ime "ya Konstantin, ya ben!" sloganıyla
girer. Halk Konstantin i ve onu destekleyen partiyi se‡er. Venizelos yurtdışına ka‡ar. Vaktiyle Konstantin'in
devrilmesine yardım etmiş olan Fransız h‚k‚meti, Konstantine ve muhalefete oy veren Yunan halkına kızar ve
yeni iktidara karşı tavır alır.
İngilizler de tedirgin olurlar ama tavır almak i‡in beklemeyi tercih ederler.
Venizelos'un s‚rg‚ne yolladığı, hapse attırdığı siviller ve askerler, tıpkı H‚rriyet ve İtilaf Partililer gibi, iktidar
•zlemi ve kinle tutuşmuş bir halde yeniden sahnede boy g•sterirler. Kralcı General Papulas, Anadolu'daki Yunan
ordusunun komutanlığa atanır. İktidar, Anadolu'yu boşalttığı takdirde, Yunanistan'ın Fransa ve İtalya'dan sonra,
İngiltere'nin de desteğini kaybedip yalnız kalacağını anlar; azdırdıkları Anadolu Rumlarını yazgılarıyla baş başa
bırakmayı da g•ze alamaz. Sonunda Venizelos'un yayılmacı politikasını ve İngilizlerin askeri olmayı kabul eder.
Bu sebeple Anadolu olaylarını iyi bilen bazı Venizeloscu komutanlara dokunmaz.
O g ‚ nlere ait bir an ı kart ı
Savaş tamtamları yeniden ‡almaya başlar.
Doğu Cephesi Komutanı KŠzım Karabekir Paşa, TBMM'nin kararı ‚zerine harekete ge‡miş, Ermenileri kolayca
yenerek Sarıkamış ve Kars'ı geri, Doğu sınırını g‚ven altına almıştır. Barış‡ı yolla Artvin de G‚rcistan'dan geri
alınacaktır. B•ylece bir cephe kapanır ve Sovyetler'le bağlantı kurulur.
Fakat bu kez de Batı cephesinde beklenilmez bir sorun patlak verecektir: Disiplinsiz ‡etelerin ordu ‡atısı altına
alınması i‡in ‡alışılırken, Kuva-yı Seyyare adı verilen en kalabalık ‡etenin komutanı Ethem ve kardeşleri orduya
bağlanmak istemez ve isyan ederler.
Bu sırada Yunan ordusu, ‚‡ t‚mene yakın bir kuvvet ile yeni T‚rk ordusunun durumunu keşfetmek i‡in
Bursa'dan Eskişehir'e doğru taarruza ge‡ecektir. O g‚ne kadar ‡oğu disiplinsiz ‡etelerle ‡atışmış ve kolayca
ilerlemiş olan Yunan ordusu, yeniden kurulmakta olan T‚rk ordusu ile ilk kez karşı karşıya gelir.
Yoksul ve zayıf T‚rk ordusunun, isyan ile savaş arasında ezileceğini sananlar ya da ‚mit edenler az değildir.
Fidan halindeki ordu, canını dişine takarak, Yunanlıları p‚sk‚rt‚r (6-11 Ocak 1921, Birinci İn•n‚ Savaşı), sonra
da orduyla ‡atışmaya yeltenen asi Ethem'in kuvvetini ezip dağıtır. Ethem, iki kardeşi ve bine yakm adamı Ege'yi
yakıp yıkan Yunanlılara sığınacak, bundan sonra Yunanlılar i‡in ‡alışacaklardır. Yoktan var edilmiş ordunun
'hıyanete ve d‚şmana karşı' kazandığı bu ikiz başarının i‡ ve dış etkisi ‡ok b‚y‚k olur. isyanlar son bulur. Halkın
orduya ve Meclis'e desteği artar. Milli iktidar daha da g‚‡lenir. Ankara'da aylardır a‡ık kapalı devam eden
tartışmalar son bulur ve Meclis, anayasa tasarısını kabul eder. Tasarıdaki bir h‚k‚m, doğrudan rejimle ilgilidir,
saltanat‡ıları ve halifecileri telaşlandırır ama her vakti gelmiş d‚ş‚nce gibi onu da durdurmak artık m‚mk‚n
değildir, anayasada yerini alır:
"Egemenlik, kayıtsız ve şartsız milletindir!" 26
Bu h‚k‚m milleti, Allah'ın g•lgesi olarak nitelenen padişahın kulu olmaktan ‡ıkarıp devletin sahibi ve yurttaş
yapıyor, laikliğin temelini atıyordu. 27
Halkın b‚y‚k ‡oğunluğu y‚z‚n‚, meclisi, anayasası, h‚k‚meti, ordusu olan ve işgalcilerle savaşan Ankara'ya
d•necek, istiklal ordusunu gittik‡e artan bir azimle destekleyecektir.28
Vahidettin
Tevfik Pa ş a
Ali Kemal
Uygulanmasının zor olacağı anlaşılan Sevr Antlaşması'nın biraz yumuşatılması i‡in Londra'da toplanacak
konferansa, silahını konuşturmaya başlayan Ankara'nın temsilcileri de ‡ağrılır.
Son d•nem Osmanlı aydınlarının kişiliksizliğinin, teslimiyet‡iliğinin ve Batı karşısında duyduğu aşağılık
duygusunun m‚kemmel bir •rneği olan Ali Kemal Londra Konferansı •ncesinde ş•yle yazacaktır:
"Avrupa ile başa „ıkmayı, y•zyıllardan beri Asya'nın hangi kavmi başarabildi ki biz başarabilelim?"
Ayrıca gazetesinde, Yunanlılara sığınarak onlar adına propaganda yapmayı kabul eden Ethem'in İzmir'de verdiği
bir demeci de yayımlar. Et-hem ş•yle demektedir: "M. Kemal, Yunan ordusunun hızlı bir taarruzuna bir dakika
bile dayanamaz!"
Ethem bu c‚mleyle, yalnız kendi beklentisini değil, hanedanın, ‡ıkarı hanedana ve bu ‡‚r‚m‚ş d‚zene bağlı
olanların, işbirlik‡ilerin, gafillerin, hainlerin ve elbette işgalcilerin hayalini de dile getirmiş oluyordu.
Konferansın ilk oturumunda Tevfik Paşa kısa bir konuşma yaparak İstanbul'un g•r‚şlerini a‡ıklar. Ankara
s•zc‚s‚n‚n parlak konuşması ‡ok takdir toplar. Ama konferans, İngiliz entrikasının şaheser bir •rneği olarak
devam edecektir.29
T‚rklerin Sovyetlerle g•r‚şmelere başlamasından huzursuzlanan Lloyd George, yeni Yunan h‚k‚metinin savaşı
s‚rd‚rmeye ‡ok hevesli olduğunu g•r‚nce, Yunan ordusuna yeşil ışık yakar.
Atina ve Ankara temsilcilerine, h‚k‚metleriyle yeniden temas etmeleri i‡in 25 g‚n s‚re tanınarak konferansa ara
verilir.
Ta ş han ve bug ‚ nk ‚ Ulus meydan ı
Londra'da bulunan Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, Fransızlarla barışı sağlayacağını sandığı gizli bir anlaşma
imzalar ve anlaşmayı Ankara'ya yollar.
Bunu •ğrenen Yunan h‚k‚meti, T‚rk-Fransız anlaşması kesinleşirse, T‚rklerin, ‹ukurova'daki iki t‚menli İkinci
Kolordu'yu Batı Cephesine kaydırmasından korkacaktır. Erken davranmak i‡in General Papulas'a hemen
harekete ge‡mesi i‡in emir verir. Oysa B‚y‚k Millet Meclisi, Fransızlarla yapılan anlaşmayı, Milli Ant'a ve tam
istiklal anlayışına aykırı bulacak ve askeri yararını bir yana bırakarak reddedecektir.
Bu g‚nlerde T‚rk-Sovyet g•r‚şmeleri sonu‡lanır ve Moskova'da dostluk antlaşması imzalanır. Bu antlaşmayla
Sovyetler, g‚ney sınırlarını g‚ven altına alırlar. İstanbul ve ‹anakkale boğazlarının İngilizlerin elinde kalmaması
i‡in de yeni T‚rk ordusuna silah ve cephane yardımı yapmayı ve yılda 10 milyon ruble vermeyi kabul ederler.30
General Papulas 22 Mart 1921 g‚n‚ orduya bir mesaj yayımlar:
"Asker!
D€şman, Yunan İyonyasına ayak bastığınızdan beri yenip kovaladığınız d€şmandır1
. Hızınız karşısında ka„ıyor!
Bu barbar zulm•n son kalıntılarını yok edip Yunan uygarlığının kurucuları olunuz!
Sizi yeni bir zafere „ağırıyorum!"
Yunan ordusu, temsilciler d•n‚ş yolundayken, 23 Mart sabahı, saat 07.00'de, Eskişehir ve Afyon'a doğru, iki
koldan taarruza ge‡er.
İstanbul'da ‚slenen Yunan donanması da, İstanbul'dan ve Rusya'dan Anadolu'ya silah ve malzeme ka‡ırılmasını
ve yollanmasını •nlemek i‡in, Karadeniz kıyılarını abluka altına almak amacıyla Karadeniz'e a‡ılır.
B•ylece Londra Konferansı, sonu‡lanmadan tarihe g•m‚l‚r.
Genel bir taarruzla d‚şmanı yok edebilecek g‚c‚ kazanıncaya kadar stratejik savunmada kalmayı kararlaştırmış
olan Ankara, bu savaşta şu ‡ok sade ve c‚retli planı uygulayacaktır: D‚şmanın g‚ney koluna karşı oyalama
savaşı verilerek ordunun b‚y‚k kısmını, kuzeydeki kol karşısında (İn•n‚'de) toplayıp d‚şmanı yenmek, daha
sonra katılması m‚mk‚n olan b‚t‚n kuvvetlerle d‚şmanın g‚ney koluna (Dumlupınar-Af-yon) d•nmek.
Uşak'tan yola ‡ıkan General Kondulis komutasındaki Birinci Yunan Kolordusu, Dumlupınar mevziindeki T‚rk
T‚menini geri atarak ilerler, 26 Martta Afyon'a girer.
T‚rk komuta kurulu, bu kesimdeki yenilgiye bakmaksızın, bu cepheden iki piyade t‚menini kuzeye kaydırır.
Meclis Muhafız Taburunu ve Ankara'ya ulaşmış olan 5. Kafkas T‚meni'ni de demiryoluyla İn•n‚'ye yollar.
Bursa'dan ilerleyen General Vlahopulos komutasındaki †‡‚nc‚ Yunan Kolordusu, İn•n‚ mevzileri •n‚nde,
‡ok sert ve b‚y‚k bir direnişle karşılaşır. Eskişehir'deki demiryolu tamirhanesinde, Anadolu'ya ge‡ip işbaşı etmiş
imalat-ı harbiye subay ve ustalarının ‡alışır hale getirdikleri 150 mm.lik sekiz ağır top, Yunanlıları dehşete
d‚ş‚r‚r. T‚rk askeri bu kez daha kararlıdır. S‚ng‚s‚ olmayanlar t‚feğinin dip‡iği, k‚reği, ‡ıplak yumruğu ile
d•v‚ş‚rler. Mesela 3. Alayın 3. Tabur'unun b‚t‚n b•l‚k komutanları şehit d‚şer. T‚men komutanları bile ileri
hatlara kadar gelirler; Albay (Deli) Halit Karsıalan yaralanır.
Kızgın savaş ileri-geri dalgalanmalarla s‚rmektedir.
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, heyecan i‡inde savaşı izleyen Ankara'ya, sağ kanat birliklerini karşı taarruza
kaldıracağını bildirir.
Birinci Kitap Yunan B„y„k
Taarruzu
Birinci B•l‚m
K‚tahya-Eskişehir Savaşına Hazırlık
1 Nisan 1921 - 9 Temmuz 1921
1 NİSAN 1921 Cuma g‚n‚, Ke‡i•ren'de, şimdi Meteoroloji Genel M‚d‚rl‚ğ‚ olan eski Ziraat
Okulu binasına yerleşmiş Genelkurmay karargŠhının ikinci katındaki geniş‡e odada, harita
serili bir masanın başında, M. Kemal ve Fevzi ‹akmak Paşalar, konuşmadan oturuyorlardı.
Yalnız M. Kemal Paşa'nın iri taneli kehribar tespihinin tekd‚ze şaklaması duyulmaktaydı.
Saat 17.00'ydi.
Sağ kanadını taarruza kaldıracağını bildirmiş olan İsmet Paşa ile •ğleden beri bağlantı
kurulamıyordu.1
m
ANADOLU AJANSI, camilere, kahvelere her g‚n tek sayfalık b‚ltenler asarak olup bitenleri
halka duyurmaktaydı. O g‚n hi‡bir b‚lten asılmayınca, meraklanan Ankaralı esnaf ve
zanaatkarlar, d‚kkŠnlarını, k‚‡‚k at•lyelerini erkenden kapatıp bug‚nk‚ Ulus meydanındaki
k‚‡‚k Meclis binasının •n‚nde toplandılar. Gittik‡e ‡oğalıyor ve sessizce cepheden haber
bekliyorlardı. Adana Milletvekili Zamir [Damar] Arıkoğlu, kalabalığı telaş i‡inde yararak
Meclis'e girdi.
K‚tahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık 31
KOMİSYON odaları ve koridor, kalpaklı, fesli, sarıklı milletvekilleri ile doluydu. Zamir Bey
ilk rastladığına sordu:
"HŠlŠ bir haber yok mu?"
"Yok."
Antalya Milletvekili Rasih Kaplan Hoca, "Konferans sona ermemişti ki birader, ara
verilmişti.." diye s•yleniyordu, "..bu Yunan taarruzunun anlamı neydi?"
Siyah kalpaklı, avcı ceketli, iri kıyım bir gen‡, Manisa Milletvekili Mustafa Necati Bey, "Ne
olacak.." dedi, "..bizi konferansla uyutup gafil avlamak istediler."
"Ama buna diplomasi değil, sahtekŠrlık derler!"
Konya Milletvekili Musa KŠzım Efendi, beyaz sakalını sıvazladı:
"Ordumuz direnebiliyorsa, mesele yok. Batının bu oyununu da boşa ‡ıkarırız."
BU SIRADA g•revden d•nen ‡ift kanatlı bir keşif u‡ağı, Eskişehir/ Muttalip havaalanına
yaklaşmaktaydı. Alan, u‡ak hangarları, pilot okulu ve geniş tamirhanesiyle birinci sınıf bir
havaalanıydı. 2
U‡ak B•l‚ğ‚ Komutanı Y‚zbaşı Fazıl, makinist Eşref Koşman ve g•revliler, yaklaşan u‡ağı
i‡leri giderek izliyorlardı. ˆ‚nk‚ ellerindeki son işe yarar u‡ak buydu. Eşref inledi:
"Eyvah, bu da arızalanmış."
U‡ak arkasında siyah bir duman bırakarak toprak piste indi, sı‡rayarak ilerleyip durdu.
Koştular. Pilot Vecihi H‚rkuş ve g•zlemci Basri, yıldırım gibi u‡aktan aşağı atladılar. İkisi de
savaş heyecanı i‡indeydi. Vecihi, "U‡ağı ‡abuk hazırlayın.." diye haykırdı, "..bomba
y‚kleyin, t‚feğe şerit takın! ˆabuk, ‡abuk, ‡abuk."
Fazıl'a d•nd‚:
"..Hava kararmadan bir ‡ıkış daha yapsak iyi olacak."
"Durum nasıl?"
Vecihi tam savaşın gidişi hakkında bilgi verecekti ki u‡ağı kontrol eden makinist acıyla,
"Vecihi Bey.." diye seslendi, baktılar, makinistin eli yağ i‡indeydi, "..bunun yağ deposu
delinmiş."
"Değiştirin! Ama ‡ok ‡abuk olun!"
"Yedek depo yok ki." 3
"Œyleyse bunu tamir edin! Bir şey yapın! Haydi!" Makinist kıvrandı:
"S•kmesi, taniiri, yerine takması saatler alır." Vecihi, g•zleminden yaş fışkırarak, başlığını ve
r‚zgŠr g•zl‚ğ‚n‚ yere ‡arptı:
"Lanet olsun yoksulluğa!"
BİR YUNAN avcı u‡ağı ilerleyen T‚rk birliklerinin ‚zerine makineli t‚feğiyle ateş
yağdırmaya başlamıştı. H‚cuma kalkmış bir takımın •n‚nde koşan teğmen, birden sendeleyip
d‚şt‚. Teğmenin d‚şt‚ğ‚n‚ g•ren erler hemen yere yattılar. Takım ‡avuşu s‚r‚nerek sokuldu:
"Komutanım?"
Teğmen boynundan vurulmuştu. Zorlukla, "Durma.." diye fısıldadı, "takımı h‚cuma kaldır.
Hemen! Haydi!"
Her kelimede yarasından yeni bir kan dalgası boşanıyordu. ˆavuş, g•zlerinden yaş akarak
ayağa fırladı. Olanca sesiyle haykırarak, takımı yeniden h‚cuma kaldırdı. Erler doğruldular ve
koşarak savaş sisine karıştılar. Taşlı arazi ‡arıklarının altını erittiği i‡in ‡oğu yalınayaktı.
Bir top mermisi patladı. Fışkıran gevrek bahar toprağı, s•nen Teğmenin ‚zerini •rtt‚.
ANKARA'da, Genelkurmay'ın telgraf odasındaki tıraşı uzamış subaylar, kan oturmuş
g•zlerini Batı Cephesi karargŠhına bağlı manipleye dikmiş bekliyorlardı. Derin sessizlik
i‡inde birinin ayak sesleri duyuldu, kapı yavaş‡a aralandı. İsteksizce başlarını ‡evirdiler. Ge-
len Meclis Başkanlığı Yaveri Y‚zbaşı Salih Bozok'tu.
"Paşalar merakta. HŠlŠ bağlantı yok mu?"
Maniple başındaki astsubay başını ‚mitsizce iki yana salladı. Salih Bey kapıyı yavaş‡a
kapatıp ‡ekildi.
Genelkurmay Ba ş kanl ığı
MECLİS'te de bazılarına ‚mitsizlik ‡•km‚şt‚. Bir milletvekili, "Bu iş ‡etelerle y‚r‚mez
dedik, hepsini dağıttık.." dedi kaygıyla, "..ordu başarılı olmazsa, korkarım bu iş burada biter."
G‚m‚şhane Milletvekili Hasan Fehmi Ata‡ i‡erledi:
"Ne m‚nasebet! Bir muharebe kaybedilmekle harp biter mi?"
Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey, ‡evresindekilere, "Bence, Londra Konferansı'nda,
biraz esnek davranmalıydık.." diyordu, "..eğer yenilirsek, yeni •nerleri de geri alır bu
adamlar."
Mustafa Necati ‡ok sinirlendi:
"Onlar •neri değildi ki beyefendi, sadakaydı. Geri alsınlar!"
Celalettin Arif Bey son Osmanlı Meclisinin Başkanıydı. Millet Meclisi'nin de kendisini
başkan se‡mesini beklemiş, yerine M. Kemal se‡ilince sinirli ve alıngan olmuştu. Mustafa
Necati'yi, "Œd‚n vermeden, uzlaşma olmaz delikanlı" diye tersledi.
"İstiklalden •d‚n verilir mi beyefendi? Siz bug‚n Artin Kemal gibi konuşuyorsunuz!"
Celalettin Arif, gazeteci Artin Kemal'e benzetilmesine ‡ok i‡erledi. Morardı. Bir olay
‡ıkacağını sezenler araya girdiler. Œbekten uzaklaştırılırken, dayanamayıp geri d•nd‚, M.
Necati'ye, "Seni affetmeyeceğim!" diye bağırdı.
Balıkesir Milletvekili Albay KŠzım Œzalp'in sabrı t‚kenmişti, Genelkurmay'a telefon etmek
i‡in Başkanlık odasına daldı. Arkasından bazı milletvekilleri de odaya doluştular. Telefona
sarıldı:
"HŠlŠ haber yok mu?.. Peki. Œyle mi? Yapma!.. Anladım, geliyorum."
KŠzım Bey telefonu kapadı.
"Ne olmuş? Ne diyorlar?"
Zamir (Damar) Ar ı ko ğ lu Mustafa Necati Bey K Š z ı m Œ zalp
"İsmet Paşa ile bağlantı kurulamıyormuş. Onlar da haber bekliyorlar."
Y‚z‚ asılmıştı. Kalabalığı yarıp dışarı ‡ıktı. Arkasından Gaziantep Milletvekili Yasin Kutluğ
da seğirtti. Kapının •n‚nde kolundan yakaladı:
"Dur hele. Sen bizden bir şey sakladın. Neydi o?"
KŠzım Œzalp, al‡ak sesle, "Bir t‚men komutanımız daha yaralanmış" dedi.
"Kim?"
"Albay Kemalettin Sami Bey."
"Bu ikinci. Ne arıyor bu komutanlar ateş hattında yahu? Demek savaş pek kıyasıya oluyor
KŠzım Bey!"
Œyle olmalıydı.
Cephe Komutanlığı'nın sessiz kalması KŠzım Œzalp'in i‡ine kurt d‚ş‚rm‚şt‚. Meclis'ten
fırladı. Az ilerde faytonlar bekliyordu. İki atlı bir faytona atladı.
"Haydi, ‡abuk! Ke‡i•ren'e, Genelkurmay'a! ˆok ‡abuk ama!"
"Baş‚st‚ne beyim."
KŠzım Bey'in heyecanı arabacıya da bulaştı. Kırbacını telaşla şaklattı:
"Haydi ‡ocuklar!"
Atlar ileri atıldılar.
T†RK KUVVETLERİNİN Kars'ı Ermenilerden geri almasını eleştiren yazısından beri halkın
bir Ermeni adı olan Artin adını ekleyerek Artin Kemal diye andığı yazar Ali Kemal
İstanbul'da, Peyam-ı Sabah gazetesindeki geniş odasında, ortağı Ermeni Mihran ve misa-
firleriyle ‡ene ‡alıyordu.
Sarışın, g‚rb‚z, yarı alafranga, yarı alaturka, kendine •zg‚ bir insandı. O g‚nk‚ başyazısını
•ven tombul misafirine neşeyle, "An-kara'dakiler yine k•p‚recekler.." dedi, ‚nl‚ kahkahasını
attı, sonra da ekledi: "..Haydutların işi g‚c‚ savaş. Siyasetten zerre kadar anladıkları yok.
Ellerinde derme ‡atma bir ordu, birka‡ tane de d‚zme kahraman, d•v‚ş‚p duruyorlar.
H‚k‚met •l‡m‚ş bi‡miş, uygun g•rm‚ş, Sevr Antlaşması'nı imzalamış. Size ne oluyor a
zirzoplar? Beyhude yere kan d•kmenin Šlemi var mı? Œğrendiğime g•re, Londra'da da, ‡ocuk
gibi, 'İzmir'i isteriz, Edirne'yi isteriz, Adana'yı isteriz', hatta 'tam istiklal isteriz' diye
tutturmuşlar."
Misafirleri şaşakaldılar:
"Yok canım?"
Mihran, "Bunlar ‡ılgın" diye s•ylendi. Ali Kemal, bu nitelemeyi pek sevdi:
"Tabii canım! ˆılgın olmasalar, sanki cihan savaşını biz kazanmışız gibi koskoca Lloyd
George'a barış şartlarını dikte etmeye yel-tenirler miydi? Ne demiş Arap, 'elh‚km‚ limen
galebe^ galibin dediği olur! İşte bu kadar. Bu kavrayışta, bu bilgide, bu ‡apta adamlar, değil
devleti, ufak bir aşireti bile idare edemezler! Edebilseler, Yunan ordusu şimdi Eskişehir
yolunda olur muydu?" 4
Birer kahve daha s•yledi.
ATİNA'da ‡ıkan Katimerini gazetesi yazarlarından Hristos Ni-colopulos da tıpkı Ali Kemal
gibi, Yunan ordusunun, T‚rk direnişini kırarak Eskişehir'e y‚r‚d‚ğ‚n‚ sanmaktaydı. Daktilo
makinesini ‡a-tırdatarak yazısına devam etti:
"..G‚ney kesiminde, Afyon'u daha ilk g‚n ele ge‡irmiştik. Ordu karargŠhından alınan
haberlere g•re, kuzeyde de Eskişehir'e doğru ilerliyoruz. İngiliz Başbakanı Lloyd George,
'Yunan ordusu, M. Kemal kuvvetlerini yenecektir' demişti. Ordumuz bu zaferle yalnız Lloyd
George'u doğrulamakla kalmıyor..."
Gittik‡e yaklaşan bir uğultu duyuluyordu. Birka‡ kişi pencerele-ı e koştu. Dikkati dağılan
Nicolopulos yazmayı kesip sesledi:
"Ne var, ne oluyor?"
"Lloyd George lehine g•steri yapıyorlar."
Nikolopulos da yerinden kalkıp pencereden baktı. Binlerce Atinalı, sevin‡ i‡inde Omonia
meydanına akıyor ve Yunanlıların koruyucu meleği Lloyd George'u y‚celtiyordu:
"Zito Georgis! Zito Georgis!" (Yaşasın George!)
O SAATTE Londra'da i‡ karartan bir hava vardı ama uyarılara rağmen siyasi kudretini
Yunanlılar yararına kullanan İngiltere Başbakanı Lloyd George'un y‚z‚ parlıyordu.
Anadolu'dan iyi haberler almıştı. ‹ay getiren sekreteri ve gizli sevgilisi Miss Frances Steven-
son'a, "•yle sanıyorum ki.." dedi neşeyle, "..birka‡ g‚n sonra, şu asi Mustafa Kemal ile
birlikte T‚rkiye sorunu da tarihe g•m‚lecek."
İmparatorluk Genelkurmay Başkanı Mareşal Wilson'un nasıl mahcup olacağını d‚ş‚nerek
g‚l‚msedi. Bu dik kafalı ve kalın kabuklu asker, Yunan ordusunun T‚rkleri yenemeyeceğini
ileri s‚rmekteydi.
P•h!
Yeniyordu işte!
OYSA DURUM, Ali Kemal'in, Nicolopulos'un ve Lloyd George'un tahminlerinin ve
‚mitlerinin tam tersine gelişmekteydi.
61. T‚men savaş idare yerine gelmiş olan Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, sağ kanat
birliklerinin, d‚şmanı tutunduğu son mevzi-lerden de s•k‚p atan taarruzunun sonunu
izlemekteydi. Akşam pusu i‡inde geri ‡ekilen d‚şman kollarının kaldırdığı kalın toz bulutları,
batı g‚neşinin ışığında kaynaşarak g•ğe y‚kseliyor, savaş uğultusu ağır ağır uzaklaşıyordu.
Savaşın İn•n‚ kesimindeki b•l‚m‚ T‚rklerin ‚st‚nl‚ğ‚yle sona ermişti.
Kendisinden başka hi‡ kimsenin duyamayacağı derin bir mutluluk i‡inde bir taşın ‚st‚ne
oturdu, Genelkurmay'a yollayacağı telgrafı yazmaya koyuldu.
AĞIZLARINDAN k•p‚kler d•k‚len atlar Genelkurmay binasının •n‚nde durdular.
Meraklanan n•bet‡i subay dışarı ‡ıktı. Faytondan atlayan KŠzım €zalp'i tanıyınca selam
durdu.
"Bir haber geldi mi?"
"Hayır efendim."
"İnşallah bir aksilik yoktur."
݇eri girdi. Alt kattaki b‚y‚k salon, derme ‡atma tahta duvarlarla k‚‡‚c‚k odalara
b•l‚nm‚şt‚. Sadece b‚t‚n hareketlerin haritaya işlendiği ve savaşın izlendiği harekŠt odası
b‚y‚kt‚. T‚rkiye B‚y‚k Millet Meclisi'nin Genelkurmay •rg‚t‚ bu kadardı.
HarekŠt Şubesi M‚d‚r‚ Yarbay Salih Omurtak'ın k‚‡‚k odasının kapısı a‡ıktı.
"Salih Bey!"
Yarbay Salih, KŠzım €zalp'i g•r‚nce ayağa zıpladı:
"Hoş geldiniz."
"Ne haber?"
"Bekliyoruz."
Oturdular. İkisinin canı da konuşmak istemiyordu. İyi bir haber i‡in sağ kollarını vermeye
hazır, sustular. Bir zaman sonra telgraf odasındaki astsubayın haykırışı duyuldu:
"Cephe arıyor!"
Herkes deli gibi odaya koştu. Ama maniple birka‡ kez tıkırdayıp susmuştu. Astsubay
yalvarıyordu:
"Durma aslanım, ne olur durma!"
Maniple yeniden tıkırdamaya başladı. Herkes soluğunu tuttu. Cephe KarargŠhının telgraf‡ısı,
manipleyi santur ‡alar gibi keyifle tıkırdatarak Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın
telgrafını ge‡meye başladı:
"Saat 18.30'da Metristepe'den g•rd‚ğ‚m vaziyet: G‚nd‚zbey kuzeyinde, sabahtan beri
direnen ve art‡ı olması muhtemel bulunan bir d‚şman birliği, sağ kanat grubunun taarruzuyla
d‚zensiz olarak geri ‡ekiliyor. Yakından takip ediliyor. Boz‚y‚k yanıyor. D‚şman, binlerce
•l‚s‚yle dolu savaş alanını, silahlarımıza terk etmiştir. Batı Cephesi Komutanı İsmet."
"Heeeey‚!"
Genelkurmay'da ne r‚tbe farkı kaldı, ne resmiyet. Herkes sarmaş dolaş oldu.
Albay KŠzım telefona koştu.
KŽZIM ŒZALP'ın verdiği haber ‚zerine, Meclis'te de yer yerinden oynadı. Sevin‡ten kimi
ağlıyor, kimi kahkaha atıyordu. Bu kargaşalık i‡inde Celalettin Arif ile Mustafa Necati Beyler
g•z g•ze geldiler, bir an kararsız kaldılar, sonra koştular ve kucaklaştılar. Yasin Kut-luğ dışarı
fırladı. Pencerelerden yansıyan gaz lambalarının ışığının altında bekleyen Ankaralılar
dalgalandılar. Kapının •n‚ne ‡ıkan ‡elimsiz milletvekilinin g‚r sesi yankılandı:
"Zafer biziiiiiiiiim! Kazandııııuıık! Yunanlılar ‡ekiliyor!.." Aşka gelen biri silahını ateşledi.
Bunu, uzaktaki bir başka silah sesi izledi. Biraz sonra Meclis'in •n‚ sevin‡ten deliye d•nm‚ş
meşa-leli, fenerli insanlarla dolacak, karanlık meydan g‚nd‚z gibi aydınlanacaktı.
İŞGAL G†ˆLERİNİN bir t‚rl‚ yerini bulamadığı İstanbul gizli telgraf merkezi, B‚y‚k
Postane'nin bodrumundan, daha g‚venli olduğu i‡in Telgraf Şefi İhsan Pere'nin Zeyrek'teki
eski, ahşap evinin ‡atı katına alınmıştı. 5
Telgraf‡ılar aileleri ile birlikte alt katlardaki odalarda
kalıyor ve dikkati ‡ekmeden yaşamaya ‡alışıyorlardı. G‚nd‚zleri İngiliz denetimi altındaki
telgrafhaneye gidip resmi işlerini yapıyor, gece olunca n•betleşe ‡atı katına ‡ıkıp sabaha
kadar İstanbul ile Ankara arasındaki gizli haberleşmeyi sağlıyorlardı. Sabah olur olmaz,
haberleşme kesiliyor ve i‡lerinden biri, erkenden işe gider gibi evden ‡ıkıp mesajları yerlerine
ulaştırıyordu. Yakalanırlarsa, işgal kuvvetlerinin emirlerini ‡iğnedikleri i‡in idam
edileceklerini bilmekteydiler.6
Ankara, zafer haberini ge‡meye başlayınca, n•bet‡i telgraf‡ı yeri tekmeleyerek arkadaşlarını
yukarı ‡ağırdı. Ezik telgraf‡ılar, maniplenin her vuruşunda, biraz daha silkindiler,
doğruldular, sonunda gururla dikildiler.
Bu haber sabaha kadar bekletilemezdi. ݇lerinden biri, m‚jdeyi ilgili yerlere ve gazetelere
duyurmak i‡in sokağa fırladı.
İSTANBUL'un ‚nl‚ oteli Pera Palas'ın yemek salonu, o gece de tıklım tıklımdı. Rum
m‚şteriler, Yunanlı şarkıcının s•ylediği g‚zel şarkıya eşlik ediyorlardı. Duvar kenarındaki bir
masada, işgalcilerin şiddetli baskılarına rağmen harıl harıl milli orduya hizmet eden iki de
T‚rk oturuyordu. Bunlar Muharip adlı gizli •rg‚t‚n başkanı Kurmay Binbaşı Ekrem Baydar
ile haber alma kolu başkanı Kurmay Y‚zbaşı Seyfı Akko‡'tu. İkisi de sivil giyinmişti. Başları
a‡ıktı. G•zleri kapıdaydı. Anadolu'ya silah ve m‚himmat satmak isteyen Fransız bankacı
M•sy• Marcel Savoie ile buluşacaklardı. Kapıdan Marcel Savoie yerine, otelin mareşal
kılıklı, palabıyıklı Rum kapıcısı girdi, ilk masaya eğildi ve bir şey s•yledi. Masadakiler darbe
yemiş gibi sarsıldılar. Haber masadan masaya yayıldık‡a, şarkıya katılanlar susmaya başla-
dılar. Sonunda g‚zel şarkıcı da bir felaket olduğunu sezerek şarkıyı kesti. Bir İngiliz subayı
telefona koştu. Ekrem ile Seyfı dikkat kesilmişlerdi.
Haberi duyup da sokağa d•k‚lm‚ş heyecanlı T‚rklerin s•ylediği bir marş, yavaş yavaş
sessizliği dağıtmaya başladı:
İzmir'in dağlarında „i„ekler a„ar
Altın g•neş orda sırmalar sa„ar
Bozulmuş d•şmanlar yel gibi ka„ar..
Heyecanla otelin hol‚ne ‡ıkıp, camdan caddeye baktılar.
Y‚zlerce T‚rk, ellerinde bayraklar ve tutuşturulmuş b‚k‚l‚ kŠğıtlar, Pera Palas'ın •n‚nden
ge‡erek Tepebaşı'ndaki İngiliz El‡iliğine doğru y‚r‚yordu.
Kader bƒyle imiş ey şanlı paşa
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa...
İşgal kuvvetlerinin devriye kolları, kalabalığı susturmak ve dağıtmak i‡in harekete ge‡ti.
T‚rklerin birdenbire neden coştuklarını •ğrenince, hepsinin neşesi ka‡acaktı.
Bu g‚zel şehirde g•rev yapmak, keyifli bir tatil olmaktan ‡ıkıyordu galiba.
Akşam gazetesine telefon ederek haberi •ğrenen Ekrem Bey, Y‚zbaşı Seyfi'ye, "Yarın.." diye
fısıldadı, "..Lloyd George'un y‚z‚n‚ g•rmek isterdim."
HABER Londra'ya sabah ulaştı ve Lloyd George •fkeden deliye d•nd‚. Bu talihsiz anda
ziyaretine gelen eski gazeteci ve konsolos, şimdi İyonya Bankası'nın Başkanı Yunan asıllı Sir
John Stavridis'e ağzına geleni s•yledi. "Artık bir Yunanlının fotoğrafını bile g•rmek iste-
miyorum.." diye bağırıyordu, "..Temsilcileriniz bana zafer i‡in g‚vence vermişti. Kendi askeri
danışmanlarıma değil, sizin hayalci subaylarınıza inandım. Ama az •nce •ğrendim ki o kadar
g‚vendiğim Yunan ordusu ‚‡ ay i‡inde ikinci kez yenilmiş. Bu başarısızlığın beni nasıl bir
‡ıkmaza soktuğunu anlayabilirsiniz. HŠkimiyetimiz altında her ‚lkedekinden ‡ok M‚sl‚man
var. Bir T‚rk zaferi hepsinde bağımsızlık hevesi uyandırabilir. Dağılmamak i‡in M. Kemal'i
mutlaka ezmek zorundayız. Bunun i‡in Yunan ordusuna g‚veniyordum. H‚k‚metim o orduyu
donatmış, ayrıca da 16 milyon sterlin yardım yapmıştı." 7
Yunan burjuvazisini İngiliz burjuvazisine bağlayan zarif k•pr‚lerden biri olan Sir John
Stavridis'in yenilgiden haberi yoktu.
Donup kaldı.
YENİLGİYE Ordu Komutanı Korgeneral Papulas da inanmakta zorluk ‡ekiyordu. †‡‚nc‚
Yunan Kolordusu'nun karargŠh olarak kullandığı Bursa Anadolu Oteli'nde, ordu kurmay
kurulu ile yaptığı toplantının sonunda, T‚rkleri ezebilmek i‡in, daha fazla g‚‡lenmelerine
fırsat vermeden, takviye alıp hemen ve yeniden taarruza ge‡mek gerektiğine karar verdi.
Kurmaylarını, d‚zensiz ‡ekilişin yarattığı karmaşık sorunlarla baş başa bırakarak, h‚k‚mete
yollayacağı raporu yazmak i‡in odasına kapandı.
Yunan ordusu yakarak yıkarak geri ‡ekilmekteydi. 8
METRİS TEPE apaydınlıktı. Sabahleyin şehitlerini toprağa veren 4. T‚men, gece de zaferi
kutlamak i‡in toplanmıştı.
Flamalar, •bek •bek yanan b‚y‚k ateşlerin oynak ışığında ‡ırpınıyor, pilav ve fasulye
kazanları kaynıyordu. Yoksul t‚men, ‡ember halinde dizilmişti. Erlerin ‚st‚nde mintanlar,
yelekler, biri •tekine benzemeyen askeri ceketler, altlarında ise rengŠrenk şalvarlar, poturlar
vardı. Pek ‡oğunun ‡orabı, matarası, k‚t‚kl‚ğ‚, s‚ng‚s‚, hatta ‡arığı yoktu. 9
Subayların da
bir b•l‚m‚ ‡arıklıydı, bazılarının
‚niforması ‡adır bezindendi. Ama erler de, subaylar da, b‚t‚n donanımları tamammış gibi
vakar i‡inde, t‚men komutanının konuşmasını beklemekteydiler.
Yarbay NŠzım Bey, kısa bir konuşma yaparak, Cephe Komutanının, g•sterdiği olağan‚st‚
kahramanlık sebebiyle t‚mene takdirname yolladığını bildirdi, subay ve erlere teşekk‚r etti ve
şenliği başlattı.
Davul ve zurna sesleri y‚kseldi. İki g‚n •nce cehennemi andıran Metris Tepe, b‚t‚n Anadolu
gibi bayram yerine d•nd‚.10
ZAFER HABERİ İstanbul'a g•kten bir m‚jde gibi inmiş, gazetelerin ilk sayfaları b‚y‚k
resimler ve zafer edebiyatı ile kaplanıp bezenmişti.
Laternalar ve 'zito zito Venizelos' şarkıları susmuştu.1Oa
Beyoğlu caddesindeki bazı T‚rk mağazaları vitrinlerini M. Kemal ve İsmet Paşaların
resimleriyle s‚slediler.
İstanbul yeniden T‚rkleşti.
MİLLETVEKİLLERİ ertesi g‚n, Meclisin •n‚nde toplanan Ankaralıların alkışları arasında
Meclise girdiler. Milli Savunma Bakan-lığı'nın 1921 b‚t‡esinin g•r‚ş‚lmesi, zafer neşesi
i‡inde fazla uzun s‚rmedi ve yaklaşık 45 milyon lira olarak kabul edildi.11
Verilen kısa bir
aradan sonra Başkan Vekili Dr. Adnan Adıvar, Bursa'nın d‚şt‚ğ‚ g‚nden beri siyah bir •rt‚
ile kaplı başkanlık k‚rs‚s‚nde yerini aldı, zile vurdu:
"Celse a‡ılmıştır. S•z, Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Hazret-lerinindir."
Uğultu kesildi.
Fevzi Paşa •n sıraya sıkışmış Bakanların arasından kalkıp, İkinci İn•n‚ Savaşı hakkında bilgi
vermek ‚zere konuşma k‚rs‚s‚ne geldi. İsmet Paşa cephede olduğu i‡in, Genelkurmay
Başkanlığı'na da vekŠlet ediyordu. Ankara'ya geldiğinden beri M. Kemal Paşaya b‚y‚k
bağlılık g•stermekteydi. Bu y‚zden adı muhalifler arasında 'kuzu pa-şa'ya ‡ıkmıştı. Ama
hi‡bir siyasi grup ya da akım, bu kuzu paşayı kendi yanına ‡ekmeyi başaramıyordu.
Fevzi Paşa sık sık alkışlarla kesilen uzun konuşmasını ş•yle bitirecekti:
"..Yunan ordusu Başkomutanı Papulas, İzmir'den Bursa'ya geldi, Vvr Antlaşması'nı T‚rklere
zorla kabul ettirmek amacıyla, alaylarını birbiri ardından taarruza kaldırdı. Kesin savaş İn•n‚
mevzilerinde oldu. Yunanlılar, Başkomutanlarının g•z‚ •n‚nde, fedakŠrlıklarını ispat ettiler.
ˆarpışmalar yedi g‚n, yedi gece devam etti. Fakat b‚t‚n Hayretleri, yılmaz T‚rk safları
•n‚nde tamamiyle kırılmıştır. D‚şman t, ekiliyor ve kahraman s‚varilerimiz d‚şmanı takip
ediyor."12
İNŒN† ile Eskişehir arasındaki ˆukurhisar K•y‚'nde, k‚‡‚k l>ir evin odasında, İsmet Paşa
da bu saatte kurmayları ile toplantı halindeydi. İlk raporlara g•re, Yunan ordusu ciddi kayıp
vermiş ve ‡ok Kanimet bırakmıştı.
Mezit vadisi-İneg•l yoluyla par‡a par‡a Bursa'ya ‡ekilmeye ‡a-lısan Yunan birlikleri,
'‚zengisi ipten, kılıcı tahtadan' ama g•z‚ kara
I ‚rk s‚varilerinin takibi altındaydılar. Birinci İn•n‚ Savaşı sonunda dıışmanı takip edemeyen
ordu şimdi o ‡aresizliğin acısını ‡ıkarıyor, s‚variler yakaladıklarını tepeliyorlardı.
Hi‡ yoktan yola ‡ıkarak bu noktaya gelmişlerdi. Bunun tadını ‡ıkarırken, Binbaşı Cemil
Taner, "Ama haberleşme ‡ok aksadı.." diyerek keyif ka‡ırdı, "..acele olarak telsize ihtiyacımız
var efendim."
İsmet Paşa acıyla g‚ld‚:
"Acele ihtiyacımız olmayan ne var ki Cemil Bey?"
B‚t‚n telsiz cihazlarının, İngilizlerin sıkı denetimi altında bulunan İstanbul'daki Selimiye
Kışlası'nda toplandığını bilmekteydi. Hi‡
I1 midi olmadığı halde, Binbaşı Cemil'in ısrarı ‚zerine, İstanbul'daki Muharip adlı gizli
•rg‚te, telsiz cihazlarına da ihtiya‡ duyulduğunun bildirilmesine razı oldu.
BU SIRADA İstanbul'da İkdam gazetesindeki odasında, Yakup Kadri Karaosmanoğlu
başmakalesini yazmaktaydı:
"..Bir y•kselişin başlangıcındayız. Bir y•celme, bir yeniden doğuş, bir şafak! İsmet Paşa
adındaki bir serdarın kılıcı tarihi ikiye bƒld•. Dƒrt beş g•nden beri b•t•n Doğu ‡lemi ve
b•t•n Asya i„in yeni bir devir a„ılmıştır.'.'
İdare Memuru Mahmut odaya daldı:
"Yakup Kadri Bey!"
"Evet?"
"Kızılay İkinci Başkanı Hamit Hasancan'dan bir duyuru geldi efendim."
Dikkati dağıldığı i‡in canı sıkılan Yakup Kadri s•ylendi:
"İyi. Gerekeni yapınız."
"İstanbulluları, Anadolu m‚cahitlerine para yardımı yapmaya ‡ağırıyor."
Yakup Kadri toparlandı:
"Yok canım!"
"Bağışların Kızılay'a ya da gazetelere verilmesini istiyor."
G•zleri b‚y‚d‚:
"Oo.. İşgal kuvvetlerine bir ‡eşit meydan okuma bu. Œyleyse duyuruyu birinci sayfada
yayımlayalım. İstanbul'da doğru d‚r‚st ‡alışan tek kurum Kızılay."
Kaleme yeni bir şevkle sarıldı:
"Ge„en g•n şehrimizde „ıkan Rumca gazetelerden biri, 'Eskişehir ƒn•ndeki bu kan
deryasında, 'Doğu meselesi' denilen ayıp artık tamamiyle boğulacaktır' diyordu. Bu gazete ne
doğru sƒylemiş. Evet, dediği „ıktı, Eskişehir ƒn•ndeki kan deryasında Doğu meselesi denilen
ayıp tamamiyle boğuldu. Bu kutsal kıta, y•zyıllarca s•ren bir uykudan sonra, ta gƒbeğinden
sarsılıyor. B•t•n mazlum milletler, demirden ve „elikten zincirlerini kırıyor ve karanlık
zindanlarından dışarıya boşanıyor!' 13
YAKUP KADRİ yazısını bitirirken, Londra'da, Hindistan İşleri Bakanı Mr. Montagu,
yardımcılarını toplantıya ‡ağırdı. ˆ‚nk‚ son Yunan taarruzu, İngiliz s•m‚rgesi Hindistan'da
•fkeyi doruğa ‡ıkarmış, T‚rk zaferi yeni kıpırdanmalara yol a‡mıştı.
1920 yılının son haftası i‡inde, Nagpur'da toplanan Hindistan Ulusal Kongresi'nde, Gandi'nin,
s•m‚rgeci İngilizlerle her t‚rl‚ işbirliğinden ka‡ınma •nerisi g•r‚ş‚lm‚ş ve kabul edilmişti.
Gandi'nin boykot •nerisinin gerek‡eleri arasında, İngilizlerin T‚rkiye'ye adaletsiz davranması
da yer almaktaydı:
"Sevr (Sevres) Antlaşması'nın başyazarı olan Lloyd George h‚k‚metiyle işbirliğine devam
etmek, Hindistanlılar i‡in haksız ve ahıksızca bir davranıştır. Ne pahasına olursa olsun, bu
şeytandan uzak durmalıyız!"
Ayrıca, 70 milyon Hindistan M‚sl‚manının lideri ve ilerde Pakistan devletini kuracak olan
Muhammet Ali Cinnah da, boykotu desteklediğini a‡ıklayarak İngilizlerin durumunu daha
zorlaştırmıştı.
Uzun s‚ren toplantı sonunda, Sevr Antlaşması'nın T‚rkler lehine yumuşatılması i‡in Dışişleri
Bakanlığı'na bir muhtıra verilmesini kararlaştırdılar.14
Hindistan İngiltere'nin yumuşak karnıydı.
İSTANBUL'da iki saat •nce akşam olmuştu. İngiliz Y‚ksek Komiseri Sir Harold Rumbold,
Tepebaşı'ndaki el‡ilik binasının ikinci katındaki şık d•şenmiş odasında, Bekir Sami Bey
yurtdışında oldu-nu i‡in Ankara'da Dışişleri Bakanlığı'na vekŠlet eden Ahmet Muhtar
Mollaoğlu'nun yolladığı sert notayı okumaktaydı:
"..Barış •midi vererek Londra'da gƒr•şmeye „ağırdığınız halde, Konstantin'e de h•cum
emrini verdiniz ve bizi en yalancı vaatlerle uyutmaya „alıştınız. T•rk milleti ve kalben
kendisiyle birlikte olan b•t•n M•sl•manlar, Londra h•k•metinin bu hareketini asla unut-
mayacaklar; İngiltere h•k•metinin, •cretli kƒleleri olan Yunanlılar aracılığı ile yaptırdığı
kıyım ve yıkımı, her zaman hatırlayacaklardır. Siz kadınlarımızı, „ocuklarımızı ƒnce
Venizelos'un, şimdi de Konstan-tin'in s•r•lerine ƒld•rterek, bize Batı emperyalizminin
boyunduruğunu kabul ettirmeyi başaramayacaksınız vesselam!" 15
Rumbold, ge‡erli yazışma ‚slubuna t‚mden aykırı olan notanın yarattığı diplomatik dehşet
i‡indeyken, deneyli baş terc‚man ve siyasi danışman Andrew Ryan sessizce i‡eri girdi:
"Efendim, l‚tfen dışarı bakar mısınız?"
El‡iliğin pencerelerinden, Sarayburnu'ndan Ey‚p'e kadar asıl İstanbul g•r‚n‚yordu. Her g‚n
bu saatlerde, karanlığa g•m‚lmeye başlayan bezgin şehir, bug‚n ışıl ısıldı. B‚t‚n minareler
kandillerle donanmıştı.
İşgal altındaki İstanbul, sessiz ama ‡ok ‡arpıcı bir bi‡imde zaferi kutlamaktaydı.
Sir Rumbold sevin‡ten titreyen binlerce kandile bakarak i‡ini ‡ekti. T‚rkler, topraklan
‚zerinde g‚neş batmayan İngiliz İmparatorluğu'nun saygınlığına ve savaş sonrası siyasetine
Yunanlıları yine yenerek bir darbe daha indirmişlerdi.
İngiltere durumu d‚zeltecek bir hamle yapmak zorundaydı.
ERTESİ SABAH, savaşın g‚neydeki ikinci b•l‚m‚ başladı. G‚neydeki savaşı Refet Bele
Paşa y•netecekti. Birinci Yunan Kolordu-su'nu, iki hafta •nce ele ge‡irdiği Dumlupınar
mevziinden geri atmak gerekiyordu. Doğuya karşı savunulması kolay bir doğal mevzi olan
Dumlupınar'ın Yunanlıların elinde kalması, T‚rkler a‡ısından ‡ok sakıncalıydı.
Birinci Yunan Kolordusu Komutanı General Kondulis de, bir kazaya uğramadan, hızla
Dumlupınar'a ‡ekilerek bu doğal mevziyi elde tutmak istiyordu. Bu ama‡la, Afyon'un
doğusuna kadar ilerlemiş olan 2. Yunan T‚meni'ne, geri ‡ekilmesi i‡in emir verdi. ˆekilme
başlayınca, Afyon'un doğusunda, tetikte bekleyen Albay Fahrettin Altay'ın iki t‚menli
kolordusu, 7/8 Nisan akşamı, kolayca Afyon'a girdi.
Batı Cephesinden hızla g‚neye kaydırılan ‚‡ t‚men,16
Dumlupınar'ın 12 km. kuzeyindeki
Altıntaş'ta toplanmış, iki s‚vari t‚meni de İn•n‚'den K‚tahya'ya ulaşmıştı. Refet Paşa, bu
durumdan yararlanarak, Birinci Yunan Kolordusu'nu, ertesi sabah, bir meydan savaşına
zorlamaya karar verdi.
O AKŞAM Yunan Kralı, sarayın Alman zevkiyle d•şenmiş ‡alışma odasında, yenilginin daha
da ‡•kerttiği yaşlı Başbakanı kabul etti.
Kalogeropulos, General Papulas'ın, 52.000 yeni asker ve en ge‡ iki hafta i‡inde yeniden
taarruza ge‡mek i‡in izin istediğini bildirerek s•ze başladı ve İn•n‚'de †‡‚nc‚ Kolordu'nun
uğradığı kaybı a‡ıkladı:
"İlk saptamalara g•re, 5.000 subay ve er, bir hayli de ganimet.17
Ordumuz g‚neyde de geri
‡ekiliyor efendim."
Kral sarsıldığını belli etmemeye ‡alışarak, sordu:
"Başlangı‡ta her şey iyi gidiyordu. Sizce nerede yanlış yaptık?"
Başbakan ‚z‚nt‚yle, "Ankara'nın, yeni ordusunu, iki ay i‡inde İm kadar g‚‡lendirebileceğini
tahmin edemedik.." dedi, başını kaldırdı, "..bu yenilginin sorumluluğunu taşıyan h‚k‚metim,
yerini daha onerjik bir h‚k‚mete bırakmak istiyor efendim."
H‚k‚met daha iki ay •nce kurulmuştu. Kral uzun bir sessizlikten sonra, "Kimi tavsiye
edersiniz?" diye sordu.
"Dimitrios Gunaris'i. Hırslı, zafere susamış ve size ‡ok bağlı biridir."
SABAH İstanbullular, Kızılay'ın ‡ağrısına uyarak para yardımı yapmak ‚zere gazetelerde
sıraya girdi. İleri gazetesinin dar idarehanesine sığmayanların b‚y‚k kısmı, dışarıda kalmıştı.
Kaldırımın sonunda bir işgal devriyesi g•r‚nd‚. D‚zenli adımlarla yaklaşmaya başladı. İşgal
askerlerine, her zaman kenara ‡ekilerek yol veren İstanbullular, bu sefer kıllarını bile
kıpırdatmadılar. Devriye kolu, kalabalığın arasından ge‡meyi g•ze alamadı, yola inerek ge‡ip
gitti.
݇erde, daha afyonu patlamamış olan huysuz idare memuru, bir deftere, s•ylene s•ylene, bağış
yapanın adını ve bağış miktarını yazıyordu.
"Kahveci Ali, 100 kuruş."
"Eskici Yusuf, 50 kuruş."
"Halla‡ Asım, 75 kuruş."
"Bakkal Ahmet, 100 kuruş."
"Terlik‡i Adem, 200 kuruş."
Sırada, k‚‡‚k, cılız bir oğlan vardı. Bir •nceki bağış‡ının ‡ocuğu sanan memur, •fkeyle,
y‚r‚y‚p yol vermesi i‡in işaret etti. Ama ‡ocuk y‚r‚medi, b‚y‚k bir ciddiyetle, b‚t‚n
servetini ‡ıplak masanın ‚zerine bıraktı:
"Hasan, 5 kuruş."
Suratsız idare memurunun birdenbire g•zleri doldu. Ağladığını g•stermemek i‡in y‚z‚n‚,
kocaman mendilinin arkasına saklayarak g‚r‚lt‚ ile burnunu sildi.18
Kral Konstantin Ba ş bakan Gunaris General Papulas
GUNARİS, Venizelos'un partisini hezimete uğratarak ‡oğunluğu kazanan Halk‡ı Parti'nin
lideriydi. Son h‚k‚mette Savaş Bakanı olarak bulunmuş, Londra Konferansı'na da katılmıştı.
Kraldan h‚k‚met kurma teklifini alır almaz, 1920 yılının sonunda emekliliğini isteyerek
ordudan ayrılan tecr‚beli General Metak-sas'la temas aradı. Maliye Bakanlığına getirilecek
olan Protopapa-dakis'in evinde buluştular. Gunaris, hemen konuya girdi ve Metak-sas'tan
Başkomutanlığı ‚zerine almasını istedi.
Silahlı politikası y‚z‚nden Venizelos'la da anlaşmazlığa d‚şm‚ş ve bu y‚zden s‚rg‚ne bile
g•nderilmiş olan Metaksas, Yunan ordusunun başarı kazanacağına inanmayan belki de tek
Yunanlıydı. Teklifi ağırbaşlılıkla reddetti:
"Başarısızlık olasılığını halktan gizleyerek Başkomutanlığı kabul edersem onlara, benim hi‡
de inanmadığım bir ‚mit vermiş olurum. Halkı aldatamam."
Protopapadakis, "Y‚zde altmış başarı olasılığı da yok mu?" diye sordu.
"Olsa, Başkomutanlığı kabul ederdim."
"Hi‡ olmazsa, ne kurtarabilirseniz onu kurtarmayı kabul edin."
Metaksas parladı:
"Siz benden zafer değil, başkalarının sorumluluğunu •rtbas etmem i‡in kendimi feda etmemi
istiyorsunuz. Bunu yapamam!"
Toplantı gece yarısı, bir sonu‡ vermeden dağıldı.19
REFET PAŞA, sabah erkenden, birliklerini harekete ge‡irmişti. İki s‚vari t‚menini,
Dumlupınar mevziinin, dolayısıyla Birinci Yunan Kolordusu'nun arkasına d‚şmeleri i‡in,
Murat Dağı ge‡itlerin-ı Icn Banaz'a inmek ‚zere yola ‡ıkardı.
Bir piyade t‚meni, Dumlupınar mevziinin sol kanadını tutan d‚şman alayına; bir başka piyade
t‚meni ise, Yunan ‡ekilişini korumakla g•revli alaya h‚cum edecekti. 5. Kafkas T‚meni
yedekte bekliyordu. Takviye olarak yollanan iki t‚men de yoldaydı.
Fahrettin Altay'ın kolordusu da Afyon'dan batıya doğru ilerlemeye başladı.
Birinci Yunan Kolordusu, kıskaca girmek ‚zereydi.
ˆEVİRME HAREKETİNİN geliştiği saatlerde, Ankara Œğret-Miım Okulu'nun konferans
salonu kadınlarla dolmaktaydı. Œnde sık-ıım başlı, uzun mantolu, iskarpinli İstanbullular,
onların arkasında ırııgŠrenk ‡arşaflı, potinli, mest lastik giymiş, y‚zleri a‡ık Ankaralılar
oturuyordu. En arkada ise, k•yl‚ kadınlar. Ankaralı hanımlar, ilk defa b•yle bir toplantıya
katıldıkları i‡in ‡ok tedirgindiler. Ama Hali- • I" Idip'e duydukları merak, ‡ekingenliklerini
bastırmıştı. G•zleri kapıda, hŠlŠ Halide Edip'i bekliyordu.
O ise, sahnedeki masada yer alan Kızılay Kadınlar Kolunun Başkanı Zehra M‚fit Hanım ile
Belediye Başkanı K‚t‚k‡‚zade Ali Bey'in eşi Cazibe Hanım'ın arasında oturuyordu. Başkan
Zehra M‚fit Hanım, toplantıyı kısa bir konuşma ile a‡arak s•z‚ Halide Edip'e bıraktı.
Halide Edip, kimseyi umursamadan, erkeklerle ‡ekişen, tartışan, yarış eden bu ufak tefek, iri
g•zl‚, beyaz tenli gen‡ kadındı ha? Ana-aaav!
Halide Edip, "Hanımefendiler!" dedi, sesinde hafif bir heyecan titriyordu. ˆok tutumlu
olduklarını duyduğu Ankaralı hanımları yardıma ‡ağıracaktı.
"Tarih T‚rk‚ ateşle imtihan ediyor. Bu imtihandan, yalnız erkeklerimizin cesareti ile başarılı
‡ıkamayız. Artık biz kadınlar da bu ateşe y‚z‚m‚z‚ ‡evirmek, ellerimizi uzatmak zorundayız.
Ordumuzun hepimize ihtiyacı var.."
Kadınların, b‚y‚k bir dikkatle dinlediğini fark edince, heyecanı azaldı, daha sakin bir sesle
devam etti:
"..Bir hafta •nce Eskişehir'deydim. G•rd‚klerimden birini sizlere de anlatmak istiyorum.
U‡akların g•vdesi ve kanatları, •zel bir keten kumaşla kaplanırmış. Bulunamadığı i‡in
bizimkiler, kaput beziyle kaplıyorlar. Œzel yapıştırıcısı olmadığı i‡in, kaput bezini u‡akların
g•vdelerine, kanatlarına nal mıhı ya da zamkla tutturuyorlar. Bezin gerginliği ve kayganlığı
emayit denilen •zel bir sıvı ile sağlanırmış. Getirtemedikleri i‡in beze, kaynatılmış patates
kabuğu ve pa‡a suyuna tutkal, kola karıştırarak yaptıkları bir pelteyi s‚r‚yorlar. Sonra da
g•zlerini bile kırpmadan bu u‡aklara binip u‡uyorlar.19a
Kardeşlerim!
Sizleri, milletinin şerefini ve namusunu canından aziz bilen bu gen‡ ve yoksul orduya
yardıma ‡ağırıyorum!"
Kısa bir sessizlikten sonra, kadınlar ağır ağır ayağa kalkmaya başladılar ve hi‡ konuşmadan
ilerlediler, masanın •n‚nde sıraya girdiler. Masanın ‚st‚ parayla dolmaya başladı. Yanında
para olmayanlar, y‚z‚klerini, bileziklerini bırakıyordu. G•zleri g•rmeyen, beyaz baş•rt‚l‚,
yaşlı bir kadın ‡evresinden yardım istedi:
"Bana ne olur Halide Hanım'ı bulun!"
Halide Edip bu yakaran sesi duymuştu, yaklaştı, "Benim, burda-yım!" dedi. Kadın eliyle
okşayarak, Halide Edip'in y‚z‚n‚ i‡ine sindirdi:
"ˆamaşırcılık yaparak ge‡iniyorum, kızım. Bunu, zor g‚n‚m i(,in saklamıştım. Ama
s•zlerinden anladım ki ordumuz benden dahazordaymış."
G•ğs‚ne bastırdığı sol elini a‡tı, uzattı, y‚z‚ gururla aydınlandı:
"Al bunu."
Derisi ‡atlamış avucunda bir lira vardı.
Halide Edip, g•zlerinden yaş fışkırarak kadına sarıldı, "Ah anam.." ıledi i‡i titreyerek, "..bir
kere daha iman ettim. Kurtulacağız!"20
DIŞİŞLERİ BAKANI Lord Curzon, Montagu'nun muhtırasını k‚‡‚mseyici bir g‚l‚şle
karşıladı. Gereksiz bir telaştı bu. Dışişle-11 Bakanlığı gelişmeleri dikkate alarak yeni bir
politika geliştirmişti bile. İngiltere'nin, T‚rk-Yunan savaşında tarafsız kalacağı ilan edile-irk,
kamuoyunun Anadolu'daki savaşı bir T‚rk-Yunan savaşı olarak g•rmesi sağlanacaktı.
B•ylece İngiltere Yunan yenilgilerinden dolayı yura almayacak, Hindistan M‚sl‚manlarının
hedefi olmaktan ‡ıka-mk, olaya bir hakem gibi yaklaşıyor g•r‚necekti. Bu konum İngilte-ıc'yi
daha da etkili yapardı.
Curzon, Bakanlık M‚steşarı William Tyrell'a, "Bu tavır Fransız-Itiı ı ve İtalyanları da
memnun edecektir sanıyorum.." dedi, "..ama Sevr Aııtlaşması'nın esasları, 20 yıldan •nce
değiştirilemez.21
Sevr'in mimarı Mr. Lloyd George ise, onun ilham perisi de benim. Bu
muhtırayı M-ddedeceğiz."
Bu a‡ıklama Bakanlık M‚steşarını memnun etti. Sevr Antlaş-uıusı'nın kabul‚yle Doğu sorunu
‡•z‚lm‚şken, M. Kemal hareketi bu lıliy‚k projeyi baltalamıştı. Bu y‚zden bir‡ok Dışişleri
mensubu gibi M ılıŽ Ankara'yı affetmiyordu. Y‚z‚n‚ buruşturarak, "Ankara temsilcili Bekir
Sami, İtalyanlarla da gizli g•r‚şmeler yapmış" dedi.
Curzon belkemiğindeki arızadan dolayı giydiği ‡elik korse i‡in-ılr neşeyle doğruldu:
"Oo! Demek onlara da yanaştı. Ben dik kafalı bir milliyet‡i bekliyordum, uysal bir Ankara
kedisi ‡ıktı.."
G‚ld‚:
"..Mustafa Kemal de verdiğimizle yetinmeyi •ğrenecektir."
Tunal ı Hilmi bey S ‚ reyya Yi ğ it Bekir Sami Kunduk
ANKARA'da, vakit ge‡irecek bir-iki kahveden başka yer olmadığı i‡in yatılı milletvekilleri,
€ğretmen Okulu binasındaki Meclis yatakhanesinde erkenden toplanmışlardı. Kimi s•k‚ğ‚n‚
dikip ‡orabını yamıyor, kimi ‡ay i‡ip laflıyordu. Birka‡ı mektup yazmaktaydı. 20 lirası da
milli savunmaya kesilen 100 lira aylıkla ge‡inebilmek i‡in yemeklerini de aynı binadaki
yemekhanede yiyorlardı. Tabldot ucuzdu. Topal yatakhane hademesi, fazla gaz harcanmasın
diye sadece iki lambayı yakmıştı.
Kapı g‚r‚lt‚yle a‡ıldı, K‚tahya Milletvekili Besim Atalay i‡eri girdi, loş yatakhanenin
ortasına kadar y‚r‚d‚, dik sesiyle bağırdı:
"Beyler.."
Takunyalılar, terlikliler, takkeliler, başı a‡ıklar, sakallılar, sakalsızlar, b‚t‚n milletvekilleri
durdular.
"..Dışişleri Bakanlığı'ndan geliyorum."
Oturanlar, •nemli bir haber olduğunu anlayarak ayağa kalktılar.
"..Bekir Sami Bey, İngilizlerle de, esir değişimi i‡in bir s•zleşme imzalamış."
Bir sevin‡ uğultusu y‚kseldi. Besim Atalay'ın ‡evresine ‚ş‚şt‚ler. Manisa Milletvekili
S‚reyya Yiğit, neşeyle "Bravo Bekir Sami'ye.." diye haykırdı, "..•yleyse Malta'daki b‚t‚n
T‚rkler serbest bırakılacak!"
Besim Bey soğuk bir sesle, "Hayır!" dedi.
"Ya?"
"Biz elimizdeki b‚t‚n İngiliz esirlerini geri veriyoruz.."
"İngilizler?"
"..Onlar, yalnız uygun g•rd‚kleri T‚rkleri serbest bırakacaklar."
S‚reyya Yiğit, "B•yle şey olmaz.." diye isyan etti, "..eşitliğe de aykırı bu, haysiyetimize de.
Bekir Sami iyice şaşırmış!"
Malta'daki kafa dengi arkadaşlarına bir an •nce kavuşmak is-Iryen birka‡ koyu İttihat‡ı, bu
tepkiyi iyi karşılamamıştı. ݇lerinden biri, "Canım, ne koparsak kŠrdır" diye s•ylendi. Tunalı
Hilmi Bey ya-lnkhaneye gelmeden •nce, i‡ki yasağına rağmen harıl harıl ‡alışan I >.ıyko'nun
d‚kkŠnına uğrayıp iki kadeh parlatmıştı, k•p‚rd‚:
"Sen ne diyorsun efendi? İstiklal m‚cadelesi bu, ticaret değil!"
Beyaz sakallı, babacan bir milletvekili •ne ‡ıktı, "‹ocuklar, Allah aşkına sakin olun!" diye
yalvardı, ortalık durulunca, d‚ş‚ncesini >• ıMadı:
"Bana da •yle geliyor ki aşırı gidersek, bu işi sonuna vardırama-yı/ Bug‚n •ğrendim, ordunun
elinde pek az ağrı kesici kalmış. An-ı ,tk b‚y‚k ameliyatlarda kullanıyor, •teki ameliyatları
hissi iptal etin.don yapıyorlarmış."218
Koyu bir sessizlik oldu.
MALTA VALİSİ Lord Plumer, 24 Martta Edirne Milletvekille-ıl I aik Kaltakkıran ve Şeref
Aykut ile birlikte İttihat ve Terakki Par-lUI'nin Bolu Teşkilatı Başkanını serbest bırakmış,
•b‚r Malta s‚rg‚nleri, sıranın kendilerine geleceği ‚midi i‡inde ‚‡‚n‚ de neşeyle
lljİıırlamışlardı.
Tel •rg‚ ile ‡evrili Polverista kışlasında 115 T‚rk s‚rg‚n‚ kalmıştı. D•rt savaş yılı boyunca
Osmanlı İmparatorluğu'nu y•netmiş ve y•nlendirmiş olan Sadrazam Sait Halim Paşa, nazırlar,
bazı milletvekilleri, belediye başkanları, valiler, mutasarrıflar, paşalar, subaylar, b‚rokratlar
ile birka‡ yazar, iki yıla yakın bir s‚redir Malta'da, hapis lınyatı yaşıyordu. ‹oğu kaba
kuvvetle evinden alınmış, yolculuk sırasında horlanmış, Malta'da aşağılanarak karşılanmış
ama Gaziantep Milletvekili Ali Cenani ile eski İzmir Valisi Rahmi dışında, hepsi onu-iurw
korumuş, hi‡biri İngilizlere yaltaklanmamıştı.22
Bekir Sami Bey'in g•r‚şme masasına, bu gibi durumlarda ge‡erli ulan genel kurala uyarak
't‚m T‚rklere karşılık t‚m İngilizler' diye
oturacağını sanıyorlardı. Ger‡i Bekir Sami Bey de masaya bu niyetle oturmuştu ama sonunda,
29 İngiliz esirine karşılık, 64 T‚rk s‚rg‚n‚n serbest bırakılmasına razı olmuştu.
İngiliz h‚k‚meti, geri kalan 51 T‚rk‚ ise, kurulacak •zel bir 'm‚ttefikler arası siyasi
mahkeme'de yargılamayı d‚ş‚n‚yordu. Oysa Ermeni Patrikhanesi, İngiliz ajanları, Damat
Ferit Paşa h‚k‚metleri ile H‚rriyet ve İtilaf Partisi y•neticilerinin iki yılı aşkın ortak ve hum-
malı ‡abalarına rağmen, Ermeni kırımı iddiasını doğrulayacak bir tek ciddi kanıt bile
bulunamamıştı.23
Sadece 64 kişinin serbest bırakılacağı haberi Malta'ya bomba gibi d‚şt‚.
Diyarbakır Milletvekili Feyzi Pirin‡cioğlu, "Ya hep, ya hi‡!" diye bağırıyor, Ermeni kırımı
yaptıkları iddiasıyla Malta'ya getirilmiş olan 51 T‚rk‚n, yabancı bir mahkeme tarafından
yargılanmasını kabul ederek devletin egemenliğini yaralayan Bekir Sami'ye ağız dolusu s•-
v‚yordu.
Sabaha kadar hi‡biri uyumadı.
N•bet‡i onbaşı her yarım saatte bir, demir bir boruyu taş bir s‚tuna vuruyor, tel •rg‚ler
dışında dolaşan n•bet‡iler, bedbaht s‚rg‚nlerle alay eder gibi ardarda tekmil veriyorlardı:
"Numara bir, her şey yolunda... Numara iki, her şey yolunda... Numara ‚‡..."24
9 NİSAN 1921 sabahı savaş kızıştı. Refet Paşa, ihtiyatta tuttuğu 5. Kafkas T‚meni'ni de, ileri
kaydırarak Dumlupınar •n‚ndeki Yunan alayını makasa aldı.
Birinci Yunan Kolordusu'nun akıbeti tehlikeye girmişti.
On İkinci T‚rk Kolordusu'nun ağır hareket ettiğini g•ren 2. T‚-men'in usta komutanı Albay
Valettas, On İkinci Kolordu'ya karşı bir alay bıraktı, iki alayını hızla y‚r‚tt‚ ve Dumlupınar'a
yaklaşan T‚rk t‚menine taarruza ge‡ti.
Bu beklenmedik cesur taarruz, T‚rk cephesini dalgalandırdı, taarruz ettiği T‚rk t‚meni geri
‡ekildi. Bu sayede zaman kazanan Birinci Yunan Kolordusu, Dumlupınar'a ‡ekilmeyi
s‚rd‚rd‚. T‚rk birlikleri ‡ekilen d‚şmanı izlediler. Refet Paşa Ankara'ya, "Aslıhanlar'da
son darbeyi vuran ordunun, d‚şmanı izlediğini" bildirdi ve hararetle kutlandı.
Milliyet‡i basın, bu yeni başarıyı bildiren başlıklarla dolup taştı.
Oysa bu sırada, Birinci Yunan Kolordusu amacına ulaşmış, I )umlupınar'a yerleşmekteydi.
Refet Paşa, s‚vari t‚menlerini asıl sonu‡ yerinde kullanacağına, ‡ok uzak bir hedefe
y‚r‚terek, 5. Kafkas T‚meni'ni ise savaşa bir g‚n ge‡ sokarak, b‚y‚k bir fırsatı harcamıştı.25
D‚şmana kaptırdığı Dumlupınar mevziine, altı t‚menle taarruza ge‡ip ‚‡ g‚n kıyasıya
m‚cadele edecek, fakat savunmaya ‡ok elverişli bu mevzi geri alınamayacaktı.
Ankara kurcaladık‡a, başarının parlaklığı solmaya başladı. Fevzi ve İsmet Paşalar, durumu
yerinde incelemek i‡in G‚ney Cephesine hareket ettiler. Savaşın iyi y•netilmediği izlenimi ile
geri d•nd‚ler.
M. Kemal'in, ilk fırsatta, b‚y‚k kuvvetleri y•netmekte zayıf kalan Refet Paşa sorununu
‡•zmesi gerekiyordu.
BAŞBAKAN GUNARİS, parlamentonun gizli oturumunda yap-ı ığı konuşmayı, "Son hareket
bazı teknik sebepler y‚z‚nden başarıya ulaşamadı ama herkes bilsin ki Yunan silahları
yakında bir daha ve on kez konuşacaktır!" diye bitirmişti.
Yunan siyaset‡ileri i‡in son y‚zyılın en b‚y‚k olayı, Osmanlı I ınparatorluğu'nun tasfiye
edilmesi ve Sevr Antlaşması'nın T‚rkleri bir daha geri d•nmemek ‚zere Avrupa'dan
uzaklaştırmasıydı. Ankara'da kurulan zayıf bir y•netimin bu karara silahla karşı ‡ıkmasını,
başlangı‡ta pek ciddiye almamış ama ardarda iki yenilgiye uğrayınca l>aniklemişlerdi. Yeni
h‚k‚metin de antlaşmanın zorla uygulanmasından yana olduğunu •ğrenmek hepsinin i‡ini
rahatlattı.
Yeni Başbakanı, muhalefet lideri Stratos izledi. Londra Konferansı sırasında, İstanbul ve
Ankara temsilcilerinin ortak hareket et-t ikleri s•ylentisi yayılmıştı. Stratos ger‡eği
yansıtmayan bu s•ylentiye dayanarak parlamentoyu coşturdu:
"Londra Konferansı sırasında, İstanbul'daki meşru h‚k‚met ile Ankara'daki asi h‚k‚metin
bize karşı birleştiği anlaşılıyor, •yleyse Yunan h‚k‚meti de serbesttir. Ordumuz yalnız
Ankara'ya değil, artık İstanbul'a da y‚r‚yebilir."
B‚t‚n milletvekilleri ayağa fırladılar. Parlamento ‡ığlıklarla sarsılıyordu:
"İstanbul'a!.. İstanbul'a!.. İstanbul'a!.."26
H†K†METİ KURAN Gunaris, o gece General Metaksas'la bir kere daha buluştu. Toplantıya
bu sefer, Maliye Bakanı Protopapada-kis'den başka, eski diplomat, yeni Savaş Bakanı
Teotokis de katılmaktaydı. Gunaris, Metaksas'a bu defa Genelkurmay Başkanlığı'nı teklif etti.
Metaksas bunu da reddetti. Teotokis kızdı:
"Politikamızı ancak savaş yoluyla ger‡ekleştirebileceğimizi neden kabul etmiyorsunuz?"
Metaksas sabırla a‡ıkladı:
"T‚rkler bizim istilacı olduğumuzu biliyorlar. €nce ‡eteler ‡ıktı karşımıza. Şimdi ordu ile
d•v‚ş‚yoruz. Yarın b‚t‚n T‚rklerle karşı karşıya kalacağız. ‹‚nk‚ yalnız dini değil, milli
duygulan olduğunu da g•sterdiler. B‚t‚n T‚rklerle hi‡bir zaman başa ‡ıkamayız."
Gunaris, "Ne yapabilirim." diye sızlandı, "..bu savaş bize Venize-los'tan miras kaldı."
"Devam ettirmek zorunda mısınız?"
"Evet! ‹‚nk‚ Venizelos'tan daha azına razı olursak, halk bizi alaşağı eder! Ayrıca Londra'da
İngiliz Başbakanına da zafer s•z‚ verdik. S•z‚ne g‚venilir bir millet olduğumuzu kanıtlamak
zorundayız." 26a
Metaksas ayağa kalktı:
"İngiliz Başbakanının g‚venini sağlamak i‡in mahvolmak zorunda mıyız?"
ˆileden ‡ıkan Gunaris bağırmağa başladı:
"Mahvolmamak i‡in bir tek ‡aremiz var, anlamıyor musunuz, o da kazanmak!"
Gergin bir sessizlik ‡•kt‚ odaya. Metaksas Gunaris'e acımıştı, "Bir hal ‡aresi var" dedi
isteksizce.
Hepsinin g•zleri ‚mitle inat‡ı generale ‡evrildi.
"T‚rkleri savaşarak yenemeyiz ama belki bir oldubitti ile manen ‡•kerterek sonu‡ alabiliriz."
"Nasıl?"
"Trakya'daki birliklerimizle İstanbul'u işgal ederek. Bu manevi darbe sonunda, ya T‚rkler
Sevr Antlaşması'na razı olurlar ya da İstanbul'u elimizde tutar, İzmir'le ilgimizi keseriz.
Yunan halkı bu ‡•z‚m‚ b‚y‚k bir heyecanla kabul edecektir."27
Gunaris, "Londra'da bu konu da g•r‚ş‚lm‚şt‚.." diye homurdandı, "..teklif ettik ama galip
devletler, İstanbul'u işgal etmemize izin vermediler, •zellikle İngiltere Boğazları elinde
tutmak istiyor."28
Teotokis s•ze karıştı:
"T‚rkler de, İngilizleri kabullenmiş g•r‚n‚yorlar."
Metaksas, "İstanbul h‚k‚metine bakıp da aldanmayın.." dedi, "..T‚rk milliyet‡ileri İngiliz
y•netimini kabullenmezler."
İSTANBUL H†K†METİNİN Harbiye Nazırı Ziya Paşa 29
her zamanki yumuşaklığı ile,
"Beyler.." dedi, "..İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hi‡ şakası yok. Daha ge‡en g‚n, bir
bahane icat ederek İzmit'i tekrar işgal ediverdiler." 30
Sarı atlas d•şeli b‚y‚k oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. H‚rriyet ve İtilaf
Partisi yanlısı olan birka‡ gerici subay dışında hepsi, Anadolu'ya ge‡meye ‡oktan hazır,
Ankara'nın İstanbul'da kalmalarım gerekli g•rd‚ğ‚ namuslu askerlerdi. Kapı a‡ıldı, kapının
boşluğu i‡inde yaver g•r‚nd‚:
"Emrettiğiniz y‚zbaşı geldi efendim."
"݇eri al."
Nazır subaylara bilgi verdi:
"Az •nce s•z‚n‚ ettiğim talihsiz olayın faili."
Y‚zbaşı bekletmeden i‡eri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından
hızla ilerleyerek nazırın masası •n‚nde durdu, selam verdi:
"Y‚zbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz."
Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bı‡kın havalı bir subaydı. Nazır •n‚ndeki bir yazıya
bakarak, yumuşak bir sesle, "Oğlum." dedi, "..d‚n akşam Beyoğlu'nda, İngiliz İnzibat Subayı
Teğmen Mil-ler'i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?"31
"Evet efendim, doğru."
Nazır, d‚r‚st subaya babacanca yol g•sterdi:
"Herhalde g•rmediğin i‡in selamlamadın, değil mi ‡ocuğum?"
"Hayır efendim, g•rd‚m."
Nazırın canı sıkıldı:
"Niye selamlamadın •yleyse? Selamlamanız i‡in emir verilmişti."
"R‚tbesi benden k‚‡‚k olduğu i‡in selamlamadım Paşam. Askerlik t•resince, •nce onun beni
selamlaması gerekmez miydi?"
Ziya Paşa derin bir kederle ellerini a‡tı:
"Askerlik t•resi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz
Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele ‡ıkarılacak zaman değil. Hemen şu m‚zevir
teğmeni bul da •z‚r dile. Olayı kapatalım."
Başıyla ‡ıkması i‡in izin verdi. Ama y‚zbaşı yerinden kıpırdamadı:
"Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum."
Nazır bıkkınlıkla, "S•yle bakalım" dedi.
"Balkan Savaşı'nda teğmendim, ˆanakkale'de ‚steğmen, Suriye cephesinde y‚zbaşı oldum.
Ben bu r‚tbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her r‚tbemde binlerce şehidin ve gazinin
hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, •z‚r dileyemem."
Harbiye Nazırı bozuldu:
"Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum."
Y‚zbaşı s‚k•netle, "Anladım efendim" dedi, apoletlerini bir hamlede s•k‚p nazırın masasına
bıraktı:
"Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!"32
Selam vermeden d•n‚p kapıya y‚r‚d‚. Oturan subayların, İstanbul'u tutan birka‡ı dışında,
hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin r‚tbesi y‚zbaşıdan daha b‚y‚kt‚.
G•zleri dolarak, y‚zbaşıya selam durdular.
Y†ZBAŞI FARUK Harbiye Nezareti'nden ‡ıkarken, İngiliz ajanı Rahip Frevv'un adamı,
İngiliz Muhipleri Derneği'nin kurucusu Sait Molla da, beyaz c‚ppesinin eteklerini savurarak
Ali Kemal'in gazetedeki odasına giriyordu. Elindeki bir tomar gazeteyi, masanın ‚st‚ne attı.
Y‚z‚ kıpkırmızıydı:
"Bu ne iştir beyefendi? B‚t‚n İstanbul gazeteleri Ankara paşalarının fotoğraflarıyla dolu!33
İşgal sans‚r‚ neden g•z yumuyor bu
58 Şu ˆılgın T‚rkler / Yunan B‚y‚k Taarruzu
lı.ile, anlamıyorum. B•yle giderse bu haydutlar, yakında İstanbul'a da gelirler."
Kendini bir koltuğa bırakarak, "Ah Ali Kemal Bey ah.." diye inledi, "..h‚k‚mette iken
İngilizlerle sağlam bir anlaşma yapacaktınız. Şimdi bizi onlar idare ediyor olacaktı."
Ali Kemal kızdı:
"Rica ederim Molla Bey, haksızlık etmeyin! Biliyorsunuz, Damat I'aşa da, ben de bunun i‡in
yırtındık 34
ama Ankara elinde silah or-ı aya fırlayınca, işler karıştı. Safdil İngilizler bunları
bir kuvvet sandı, ı eredd‚de d‚şt‚. Hi‡ ‚z‚lmeyin, bu ‡ılgınların iki atımlık barutları vardı,
ikisini de kullandılar, bitti."
Molla "İnşallah" diye dua etti.
"..Yakında pes ederler. İş siyasete d•k‚l‚r. O zaman sorun, İstanbul'da halledilecek demektir.
‹‚nk‚ h‚k‚mdarı ile h‚k‚meti ile meşru devlet burada, İstanbul'da. Korkmaya gerek yok."35
HORCH marka siyah, b‚y‚k bir otomobil, k•pr‚y‚ ge‡erek Ka-ı ak•y'e saptı. Ali Kemal'in
g‚vendiği meşru devletin Sadrazamı Tev-lik Paşa, Londra'dan d•nm‚ş, konferans hakkında
Padişah'a bilgi sunmak i‡in saraya gidiyordu. Birdenbire bir İngiliz trafik askeri, d‚d‚k
‡alarak •nlerine atıldı. Şof•r arabayı zorlukla durdurdu. Sarsılan Tevfik Paşa sızlandı:
"Ne oluyor?"
Şof•r‚n yanında oturan parlak kordonlu yaver, "Şimdi anlarım efendim" dedi, arabadan
fırladı.
İngiliz askeri •fke i‡indeydi.
Yaver sert bir şekilde, hemen yolu a‡masını istedi. İngiliz, bir T‚rk subayının kendisiyle
b•yle yukardan konuşmasına şaşmıştı, o y‚zden duraksadı. Askerin kabalığından pişman
olduğunu sanan yaver, arabada Sadrazam'ın bulunduğunu a‡ıkladı, yolu a‡masını istedi.
İngiliz kendini toparlamıştı, bir şey s•ylemeden d‚d‚ğ‚ne asıldı.
İhtiyar Tevfik Paşa "Ne istiyor bu adam." diye yakındı arabada, "..ge‡ kalıyoruz."
D‚d‚k sesine koşan bir devriye kolu arabayı sarıyordu. Yaver alt‚st olmuş bir suratla arabaya
d•nd‚. "ˆabuk gidelim" emrini veren Sadrazam'a, "İmkŠnsız efendim.." dedi, "..bizi
tutukladı."
K‚tahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık 59
Tevfik Paşa'nın y‚z‚ soldu:
"Kim olduğumu s•ylemediniz mi?"
"S•yledim efendim ama bir faydası olmadı. Karakola g•t‚r‚yor."
"Neden?"
"Arabanın plakası olmadığı i‡in."
İngiliz trafik askeri, motosikleti ‚e arabanın •n‚ne ge‡mişti. R‚zgŠr g•zl‚ğ‚n‚ g•zlerine
indirdi. Motosiklet g‚mb‚rdeyerek hareket etti. Sadrazam Tevfik Paşa'nın makam arabası,
motosikleti takip etti.36
ˆevre meraklılarla dolmuştu. G•zleri hayretten b‚y‚m‚ş bir T‚rk yanındakilere, "Şu hale
bakın yahu." diye fısıldadı, "..bir İngiliz askeri, koca Osmanlı Sadrazamını tutukladı,
g•t‚r‚yor, o da kuzu kuzu gidiyor. Œlm‚ş bu devlet."
Yere t‚k‚rd‚.
O G†NK† g•r‚şmeler ‡ok sakin ge‡mişti. Oturum kapanırken, Bekir Sami kurulunun
İtalyanlarla imzaladığı s•zleşmenin i‡eriği kulaktan kulağa yayıldı. S•ylenenlere inanmayan
biri Dışişleri Bakan-lığı'na telefon etti, afallamış bir halde telefonu kapadı. Haber doğruydu.
İtalyanlara da G‚neybatı Anadolu'da ekonomik •ncelikler tanınmış, ilk barış konferansında
T‚rk haklarını korumaları i‡in Ereğli madenlerini işletme hakkı verilmişti.37
Salondan
koridora ‡ıkan milletvekilleri, s•ylentinin doğru olduğunu •ğrenince şaşkına d•nd‚ler. Bekir
Sami Bey'i aşağılıyorlardı, ge‡ gelen bir milletvekili, "Yapmayın beyler, bu kadar katılık iyi
değil!" dedi.
Der demez de Zamir Bey, yakasına yapıştı:
"Bu imtiyazlara razı olacak idiysek, niye silaha sarıldık? Ni‡in d‚nyaya isyan ettik?"
Milletvekili, yakasını zorlukla kurtardı:
"Her s•zleşmeyi reddederek, galip devletleri yine karşımıza mı alacağız?"
"Zaten karşımızdalar!"
"Değiller! Anadolu Ajansı'na uğradım. İngiltere, Fransa ve İtalya, T‚rk-Yunan savaşında
tarafsız kalacaklarını a‡ıklamışlar."38
"Neeeeee?"
60 Şu ‹ılgın T‚rkler / Yunan B‚y‚k Taarruzu
Bir‡oğu haberi sevin‡le karşıladı. Bazıları kuşkuluydu. Eskişehi Milletvekili Veli Bayraktar,
"Hemen sevinmeyelim.." dedi, "..belki bu da bir İngiliz oyunudur."
Ciddi bir devletin bu kadar oynak olabileceğini d‚ş‚nemeyen-ler itiraz ettiler:
"Sen de amma ş‚phecisin haaa!"
Oysa Veli Bey haklıydı. Bunun oyun olduğunu kısa bir s‚re sonra hepsi anlayacaktı.
AT•NA'daki İngiliz El‡isi Lord Granville, yeni Dışişleri Bakanı Baltacis'i ziyarete gelmişti.
Bakan İngiliz el‡isini sapsarı bir y‚zle karşıladı. Klasik nezaket s•zlerinden sonra, "T‚rk-
Yunan savaşında tarafsız kalacağınızı •ğrenmek bizim i‡in ‡ok acı bir s‚rpriz oldu.." diye
yakındı, "..oysa bu savaş sizin de savaşınızdır. Anadolu'ya sizin onay ve desteğinizle ‡ıktık.
Sizin teşvikinizle ilerledik. Sizin d‚ş‚ncelerinizi temsil ediyoruz. H‚k‚metim bu olumsuz
gelişmenin sebebini anlamakta zorluk ‡ekiyor, Lord Hazretleri."
El‡i sevgiyle, "Sayın Bakan." dedi, "..ben de bu konuda bilgi vermek i‡in gelmiştim.
İtalyanlar İzmir daha •nce kendilerine vaat edilmişken size verilmesini hi‡bir zaman
affetmediler."
Bakanın alnı kırıştı:
"Evet, bunu ‡ok iyi biliyoruz."
"Fransa ise Kral'ın geri d•nmesinden dolayı Yunan halkına ve h‚k‚metine kırgın. Tarafsızlık
kararı, •zellikle bu iki h‚k‚meti yatıştırmak i‡in verilmiştir."
"İngiltere'den farklı bir muamele g•rmenin hakkımız olduğunu sanıyorduk."
Lord Granville •ne eğildi, "Takdir edersiniz ki." dedi, "..galip devletler arasında ‡ıkacak bir
anlaşmazlık, kurmak istediğimiz ebedi barışı tehlikeye d‚ş‚rebilir. Bu karar bir‡ok
anlaşmazlığı engelledi. Ayrıca bizim de İngiliz ve M‚sl‚man kamuoyu ile başımız dertte.
Onları da dikkate almak gerekti. Ama h‚k‚metimin, Yunanistan'a duyduğu dostluk
duygularında hi‡bir değişiklik olmamıştır."
Baltacis kuşkuyla sordu:
"Buna nasıl inanabilirim?"
K„tahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık 61
"Silah satışı yasak ama diğer her t‚rl‚ savaş ara‡ ve gereci satılması serbest bırakılacak.
Bundan yararlanabilirsiniz."39
"Oo! Bu yeni bir haber!"
"M‚tareke ilan edildiği sırada, biliyorsunuz bir‡ok T‚rk birliği Anadolu dışındaydı. Deniz
yoluyla İstanbul'a d•nen bu birliklerin subaylarının Anadolu'ya ge‡melerini başından beri
engellemeye ‡alışıyoruz. Şimdi kontrol daha da şiddetlendirilecek.40
Donanmanız İstanbul'u
‚s olarak kullanmayı s‚rd‚rebilecek. Ayrıca İzmit de Yunan ordusuna devredilecek."41
İzmit İstanbul'un kapısıydı!
Bakan yaşından umulmaz bir ‡eviklikle ayağa fırladı:
"Aah, İngiltere'nin bizi terk etmeyeceğini biliyorduk."
G•zleri sevin‡le parlıyordu. İngilizlerin, bir s‚re sonra Yunanistan'a silah ve m‚himmat
satışını da serbest bırakacağını bilse, sevinci g•ğe ‡ıkardı.
YILDIZ SARAYI'nın K‚‡‚k Mabeyn dairesindeki geniş‡e odada, Vahidettin g•zlerini
kapatmış, Tevfik Paşayı dinliyordu. Tevfik Paşa saraya ancak hava karardıktan sonra
gelebilmişti.
"..Karakoldaki İngiliz subayı, ‚stleriyle konuşmadan bizi serbest bırakmadı. Bu y‚zden
geciktim efendimiz, affınızı dilerim."
Vahidettin bir s‚re sessiz kaldı, neden sonra g•zlerini araladı, durgun bir sesle, "Bu tatsız
olayı, diplomatik bir kaza olarak değerlendirelim" dedi.
"Hakk-ı Šliniz var. Londra'da bendenize ‡ok nazik davranmışlardı zaten. Bug‚nk‚ olay, ancak
bir kaza olabilir."
Tevfik Paşa konferansa ara verildikten sonra Lloyd George ve Lord Curzon'la yaptığı
g•r‚şmeleri aktardı ve tutanakları sehpanın ‚zerine bırakarak s•z‚n‚ bitirdi:
"Her ikisine de ısrarla, isteğimizin tamamen İngiltere'ye bağlanmak olduğunu belirttim."42
Vahidettin canlandı, "Elbette.." dedi, "bizi ancak İngiltere'nin l‚tf‚ kurtarabilir."43
"Ermenilere de toprak vermeye razı olduğumuzu hatırlattığım halde, yazık ki olumlu bir
sonu‡ almam m‚mk‚n olmadı.44
İstediğimiz gibi bir anlaşma yapmaya yanaşmıyorlar."
62 Şu ˆılgın T‚rkler / Yunan B‚y‚k Taarruzu
Vahidettin hır‡ınlaştı:
"Daha ne istiyorlar?"
"Sevr Antlaşması'nı Ankara'ya da kabul ettirmemizi."
Padişah, "Bu m‚mk‚n değil ki.." dedi kırık bir sesle, "..Ankara l>ize bu antlaşma y‚z‚nden
isyan halinde."
Sadrazam, "Efendimiz" dedi, "..bendeniz Bekir Sami Bey'den limitliyim."
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net
Şu Çılgın Türkler - horozz.net

More Related Content

What's hot

Nazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ranNazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ranmervecatkin
 
Akilah azra kohen pi - Türkçe
Akilah azra kohen   pi - TürkçeAkilah azra kohen   pi - Türkçe
Akilah azra kohen pi - TürkçeAdnan Dan
 
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.netSofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.netAdnan Dan
 
Redhack12eylul
Redhack12eylulRedhack12eylul
Redhack12eylulRemrem
 

What's hot (8)

ATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLER
ATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLERATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLER
ATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLER
 
Nazım+hik..
Nazım+hik..Nazım+hik..
Nazım+hik..
 
Nazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ranNazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ran
 
Dersiyad
DersiyadDersiyad
Dersiyad
 
Akilah azra kohen pi - Türkçe
Akilah azra kohen   pi - TürkçeAkilah azra kohen   pi - Türkçe
Akilah azra kohen pi - Türkçe
 
Ataturk Karlsbad Hatıraları
Ataturk Karlsbad HatıralarıAtaturk Karlsbad Hatıraları
Ataturk Karlsbad Hatıraları
 
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.netSofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
 
Redhack12eylul
Redhack12eylulRedhack12eylul
Redhack12eylul
 

Viewers also liked

Paolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.net
Paolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.netPaolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.net
Paolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.netAdnan Dan
 
William Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.net
William Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.netWilliam Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.net
William Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.netAdnan Dan
 
Jhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.net
Jhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.netJhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.net
Jhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.netAdnan Dan
 
Sigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.net
Sigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.netSigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.net
Sigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.netAdnan Dan
 
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAlçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAdnan Dan
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netAdnan Dan
 
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netSam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netAdnan Dan
 

Viewers also liked (7)

Paolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.net
Paolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.netPaolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.net
Paolo Bacigalupi - Kurma Kız - horozz.net
 
William Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.net
William Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.netWilliam Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.net
William Irwin – Matrix ve Felsefe / horozz.net
 
Jhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.net
Jhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.netJhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.net
Jhon Gray - Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten - horozz.net
 
Sigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.net
Sigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.netSigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.net
Sigmund Freud - Cinsel Yasaklar Ve Normal dışı Davranışlar - horozz.net
 
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAlçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
 
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netSam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
 

Similar to Şu Çılgın Türkler - horozz.net

Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet RanNazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet RanUmutcan
 
RUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
RUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELERRUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
RUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELERRamadan ŞANLI
 
TüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati TarihiTüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati Tarihiderslopedi
 
A beszelö köntös konusan kaftan
A beszelö köntös   konusan kaftanA beszelö köntös   konusan kaftan
A beszelö köntös konusan kaftanSavaş Erdoğan
 
Yaşadığım Gibi
Yaşadığım GibiYaşadığım Gibi
Yaşadığım Gibikaosakatki
 
TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3derslopedi
 
Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92
Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92
Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92Fdgalgjadg Fhaldfad
 
Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2
Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2
Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2Mustafa Ünç
 
Edebiyatta türler
Edebiyatta türlerEdebiyatta türler
Edebiyatta türlerslayturk
 
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsızFdgalgjadg Fhaldfad
 
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli KanıkOrhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanıkdilaybulut
 
TüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı TarihiTüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı Tarihiderslopedi
 
Bıçağın Ucu
Bıçağın UcuBıçağın Ucu
Bıçağın Ucukaosakatki
 
B. K. I
B. K. IB. K. I
B. K. Iciltin
 
A special album of davetname
A special album of davetnameA special album of davetname
A special album of davetnamebeyazarifakbas
 

Similar to Şu Çılgın Türkler - horozz.net (20)

Silmarillion
SilmarillionSilmarillion
Silmarillion
 
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet RanNazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
 
7.SINIF YAZI TÜRLERİ.pptx
7.SINIF YAZI TÜRLERİ.pptx7.SINIF YAZI TÜRLERİ.pptx
7.SINIF YAZI TÜRLERİ.pptx
 
RUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
RUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELERRUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
RUMELİ'DEN ÇIKTIK YOLA ADLI ROMAN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
 
TüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati TarihiTüRk Edebiyati Tarihi
TüRk Edebiyati Tarihi
 
A beszelö köntös konusan kaftan
A beszelö köntös   konusan kaftanA beszelö köntös   konusan kaftan
A beszelö köntös konusan kaftan
 
Yaşadığım Gibi
Yaşadığım GibiYaşadığım Gibi
Yaşadığım Gibi
 
TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3TüRk Edebiyati Tarihi 3
TüRk Edebiyati Tarihi 3
 
Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92
Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92
Murat uzunalioğlu nihal atsız biyografisi ve mektupları 92
 
Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2
Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2
Ataturkun hayati ve_kurtulus_savasi_2
 
Atatürk'ün Ankara'sı
Atatürk'ün Ankara'sıAtatürk'ün Ankara'sı
Atatürk'ün Ankara'sı
 
Edebiyatta türler
Edebiyatta türlerEdebiyatta türler
Edebiyatta türler
 
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
 
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli KanıkOrhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
 
TüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı TarihiTüRk Edebiyatı Tarihi
TüRk Edebiyatı Tarihi
 
Bıçağın Ucu
Bıçağın UcuBıçağın Ucu
Bıçağın Ucu
 
B. K. I
B. K. IB. K. I
B. K. I
 
Mehmet Emi̇n Yurdakul
Mehmet Emi̇n YurdakulMehmet Emi̇n Yurdakul
Mehmet Emi̇n Yurdakul
 
Soner.yalcin bay.pipo
Soner.yalcin bay.pipoSoner.yalcin bay.pipo
Soner.yalcin bay.pipo
 
A special album of davetname
A special album of davetnameA special album of davetname
A special album of davetname
 

More from Adnan Dan

Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri /  John Berger - horozz.netGörme Biçimleri /  John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.netAdnan Dan
 
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.netBenlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.netAdnan Dan
 
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.netBeden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.netAdnan Dan
 
Transandantal Meditasyon - icsel.net
Transandantal Meditasyon - icsel.netTransandantal Meditasyon - icsel.net
Transandantal Meditasyon - icsel.netAdnan Dan
 
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.netJack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.netAdnan Dan
 
Beynin gizemi - horozz.net
Beynin gizemi - horozz.netBeynin gizemi - horozz.net
Beynin gizemi - horozz.netAdnan Dan
 
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.netBir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.netAdnan Dan
 
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.netTarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.netAdnan Dan
 
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netTurkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netAdnan Dan
 
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAdnan Dan
 
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netKur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netAdnan Dan
 
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netÇağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netAdnan Dan
 
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netYılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netAdnan Dan
 
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netGokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netAdnan Dan
 
Senedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netSenedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netAdnan Dan
 
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAlesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAdnan Dan
 
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netŞeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netAdnan Dan
 
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netGenetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netAdnan Dan
 
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netNihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netAdnan Dan
 
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netJohn Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netAdnan Dan
 

More from Adnan Dan (20)

Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri /  John Berger - horozz.netGörme Biçimleri /  John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
 
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.netBenlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
 
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.netBeden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
 
Transandantal Meditasyon - icsel.net
Transandantal Meditasyon - icsel.netTransandantal Meditasyon - icsel.net
Transandantal Meditasyon - icsel.net
 
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.netJack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
 
Beynin gizemi - horozz.net
Beynin gizemi - horozz.netBeynin gizemi - horozz.net
Beynin gizemi - horozz.net
 
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.netBir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
 
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.netTarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
 
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netTurkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
 
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
 
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netKur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
 
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netÇağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
 
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netYılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
 
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netGokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
 
Senedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netSenedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.net
 
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAlesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
 
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netŞeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
 
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netGenetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
 
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netNihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
 
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netJohn Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
 

Şu Çılgın Türkler - horozz.net

  • 1. Turgut €zakman Şu ‚ılgın T„rkler roman BİLGİ YAYINEVİ Şu •ılgın Tƒrkler €ns•z Başlangı… (28 Haziran 1914 -1 Nisan 1921) Birinci Kitap: Yunan B„y„k Taarruzu Birinci B•l‚m: K‚tahya-Eskişehir Savaşına Hazırlık (1 Nisan 1921 -10 Temmuz 1921) İkinci B•l‚m: K‚tahya- Eskişehir Savaşı (10 Temmuz 1921 - 24 Temmuz 1921) †‡‚nc‚ B•l‚m: Sakarya Savaşı'na Hazırlık (25 Temmuz 1921 - 13 Ağustos 1921) D•rd‚nc‚ B•l‚m: Ankara'ya Y‚r‚y‚ş (14 Ağustos 1921 - 22 Ağustos 1921) Beşinci B•l‚m: Sakarya Savaşı (23 Ağustos 1921 -13 Eyl‚l 1921) İkinci Kitap: T„rk B„y„k Taarruzu Birinci B•l‚m: B‚y‚k Taarruza Hazırlık (14 Eyl‚l 1921 - 13 Ağustos 1922) İkinci B•l‚m: Afyon G‚neyine Y‚r‚y‚ş (14 Ağustos 1922 - 25 Ağustos 1922) †‡‚nc‚ B•l‚m: B‚y‚k Taarruz (26 Ağustos 1922 -18 Eyl‚l 1922) Sonu… (19 Eyl‚l 1922 - 27 Ekim 1922) Sons•z Dipnotlar €ns•z 1948 yılında on arkadaş, Nezih Bayman adlı bir arkadaşımızın başkan olduğu Anadolu Oymağı adlı bir derneğin d‚zenlediği uzun y‚r‚y‚şe katıldık. Polatlı'dan Dumlupınar-Zafer Tepe'ye kadar y‚r‚yecek, Sakarya siperlerinden aldığımız toprağı Zafer Tepe'deki anıtın toprağına katacaktık. 19 Ağustos 1948 g‚n‚ Ankara'dan Polatlı'ya trenle gittik. Polatlı'dan Zafer Tepe 'ye kadar on g‚n yayan y‚r‚d‚k. Yol ‡izgimiz ş•yleydi: Polatlı, Beylikk•pr‚, Acıkır, M‚lk k•y‚, Sivrihisar, ˆifteler, Seyitgazi, T‚rkmen ormanı, Alayunt, K‚tahya, Altıntaş, ˆal k•y‚, Zafer Tepe-Zafer abidesi. Zafer Tepe'ye 29 Ağustos gecesi vardık, toprakta uyuduk. Sabahleyin on binlerce insan şehirden ve k•ylerden trenle, otob‚sle ve yaya olarak t•ren alanına aktılar. Burada 30 Ağustos ge‡it t•renine katıldık. Ertesi yıl da yapıldı bu y‚r‚y‚ş. Ben, K‚tahya-Zafer Tepe b•l‚m‚ne bir daha katıldım. Bu kez Altıntaş ‚zerinden değil, Olu-cak'tan ge‡erek Dumlupınar'a geldik. Ge‡tiğimiz yerler, savaşların olduğu, Yunan işgali g•rm‚ş, işgal ve zafer g‚nlerini yaşamış yerlerdi. Savaşa katılmış, tanık olmuş insanlarımız sağdı. Onları dinleye dinleye y‚r‚d‚k. Yol boyunca not aldım.
  • 2. Milli M‚cadele ile ilgili anılan toplamam b•yle başladı. Zaman i‡inde, kitap, dergi ve gazetelerde ‡ıkmış yazılı anıları derledim. Bu d•nemi yaşamış, g•rm‚ş asker ve sivillerle konuştum. Derleme sınırımı genişletip Milli M‚cadele ve Cumhuriyet d•nemiyle ilgili •zg‚n ya da ‡eviri, b‚t‚n belge, araştırma, inceleme kitaplarını da toplamaya başladım. Alamadıklarımı —o zamanlar fotokopi yoktu— el yazımla ‡oğalttım. 1. ve 2. D•nem TBMM tutanaklarını sağladım. Harp Tarihi Dairesi'nin kitaplığındaki Yunancadan ‡evrilmiş kitapları okudum, fotokopisini alamadığım i‡in el yazımla kopya ettim. Bu konudaki yeni yazıya ‡evrilmemiş eski yazı kitapları rahmetli kayınpederim İlhamı G•k‡ekoğlu ya da annem okudu. Haritalar ve fotoğraflar topladım. Sakarya ve B‚y‚k Taarruz b•lgelerini birka‡ kez gezdim. Milli M‚cadele ile ilgili bilgi ve belge toplama tutkum elli k‚sur yıldır s‚r‚yor. Hemen hi‡ ara vermedim diyebilirim. Bu derleme ve okumayı hŠlŠ da s‚rd‚r‚yorum. Bu kaynaklan o kadar ‡ok okuyup inceledim ki insanları yakından tanımış, bazı olaylara sanki tanık olmuş gibiyim. Bazı olayları yaşadığım vehmine kapıldığım zamanlar oluyor. Yaklaştık‡a b‚y‚yen, bir macera romanından daha heyecan verici olan Milli M‚cadele'yi, gen‡ler i‡in roman olarak yazmayı, bu uzun ve yoğun emeği b•yle değerlendirmeyi d‚ş‚nd‚m. Birka‡ roman kişisinin ‡evresinde d•nerek değil, b‚t‚n‚yle, her cephesiyle anlatmak istedim. Bunu yapabilmek i‡in bu t‚r anlatımlarda kullanılan zincirleme ve paralel kurgu modelinden yararlandım. Okurlar bu b‚y‚k konuyu, sade ve meraklı bir roman gibi yorulmadan okusunlar istedim. Bunu başarmış olmayı ‡ok isterim. Gen‡lerimize uzun zamandır Milli M‚cadele'yi gerektiği gibi anlatmıyoruz. Bu y‚zden şimdiki bir‡ok orta yaşlılar da Milli M‚cadele'yi iyi bilmiyor. Bilmemek oranı gittik‡e artıyor. O g•rkemli olayı eski, soluk fotoğraflara benzettik. Oysa cumhuriyetimiz o m‚cadelenin ‚r‚n‚ ve ka‡ınılmaz sonucudur. Yeni devletin kuruluş felsefesini o m‚cadele belirlemiştir. Anadolu aydınlanması, birliği ve yurttaşlık bilir ci o b‚y‚k m‚cadeleyle başlamıştır. O d•nem bilinmeden bug‚n‚ okuyamayız, yarını g•remeyiz. Milli M‚cadele'nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu anlatılmadığı i‡in gen‡lerimiz başkalarının kurtuluş m‚cadelelerine imrendiler. Kendi tarihlerine, kendi kahramanlarına yabancılaştılar. Milli M‚cadele'nin bir yazarın hayal zenginliğine ihtiyacı yok. Şaşırtıcı bir yakın zaman destanı. Ger‡ek olaylar hayali ‡ok aşıyor. Bu gurur ve ibret verici ger‡ekleri, roman bi‡imi i‡inde yansıtmak istedim. Şu ˆılgın T‚rkler, belgelere dayalı, ger‡ek olgu ve olayların romanıdır. Belgeler, mektuplar, anılar, makaleler, bilgiler, raporlar, haberler, ger‡eğe bağlı kalınarak •yk‚leştirilmiştir. Genel olarak b‚t‚n kişiler ger‡ektir. O zamanlar soyadı yoktu. Ben bu •nemli insanların bilinmesi i‡in soyadlarını da kullandım. Havayı yansıtmak, ayrıntıları belirtmek ve konuyu y‚r‚tmek i‡in Nesrin, Yzb. Faruk, Dr. Hasan, Gazi ˆavuş, saat‡i Ali Efendi, Pa-nayot gibi birka‡ hayali kişiye yer verdim. Olaylar tarih sırasıyla anlatılmış, g‚n i‡indeki olaylar da sabahtan geceye doğru sıralanmıştır. Şu ˆılgın T‚rkler, elbette bir tarih kitabı değildir. Bununla birlikte o d•nemi ve •zellikle de insanlarımızı anlatan belli başlı tarihi ve askeri olayları ihmal etmedim. Savaşlar, teknik a‡ıklamalardan ve ayrıntılardan ayıklanmış olarak, ana ‡izgileri, •zellikle de ruhu korunarak hikŠye edilmiştir. Deniz olaylarının ancak bir kısmına yer verebildim. Œrnek olarak R‚s‚mat'ın hikŠyesini anlatmakla yetindim. Yunanlılar i‡in Yunan kaynaklarını, İngilizler i‡in İngiliz kaynaklarını kullandım. Aleyhlerindeki bilgiler kendi kaynaklarında, uluslararası kurulların raporlarında ve yabancı gazete ve araştırma kitaplarında yer almaktadır. Hi‡bir şeyi abartmadım, k‚‡‚ltmedim de. Aktarılan olayların ger‡ek olduğunu belirtmek i‡in ge‡erli kaynakları g•sterdim. Dipnotlar sonda toplanmıştır.
  • 3. İlk kez okurken dipnotlara hi‡ bakmamanızı dilerim. Romanın başında, Mondros M‚tarekesi'nden İkinci İn•n‚ Sa-vaşı'nın son g‚n‚ne kadar ge‡en s‚recin bir •zeti var. Bu s‚reci biliyorsanız, bu •zeti okumasanız da olur. Ama isterseniz roman bitince bir g•z atın, belki dikkatinizden ka‡mış birka‡ ger‡ek bulursunuz. İyi bilmiyorsanız, romanı daha sıcak izlemeniz i‡in okumanızı tavsiye ederim. Anıları, gazete, dergi ve kitapları toplarken, bir‡ok insandan yardım ve destek g•rd‚m. Hepsinin adını ansam sayfalar alır. Yarısına yakını da rahmetli oldu. Hepsine y‚rekten teşekk‚r ediyorum, sonsuzluğa g•‡m‚ş olanlara rahmet diliyorum. Bir k‚‡‚k a‡ıklama: Bu ‡alışmamı bilen Televizyon Daire Başkanı Serpil Akıllıoğlu Kurtuluş Savaşı'nı TRT'ye dizi olarak yazmamı istemişti (1992). Malzemeyi roman olarak kurgulamıştım. Ama heyecanlandım. Kurtuluş Savaşı ile ilgili filmlerde halk ıska ge‡ilir, sosyal ve siyasi yan yok sayılırdı. Olay genellikle bir T‚rk-Yunan savaşına indirgenirdi. Milli M‚-cadele'nin emperyalizme karşı bir istiklal ve kurtuluş savaşı, saltanat d‚zenine ve anlayışına karşı da bir ihtilal olduğu yansıtılmazdı. Savaş b•l‚mlerinde askerler ‚t‚ izi belli ‚niformalar giyer, subaylar pek şık gezerlerdi. Yunan, İngiliz, Fransız, Sovyet cephelerine hi‡ değinilmezdi. Bu d•nemin halkımıza doğru yansıtılmasının yararlı olacağını d‚ş‚nd‚m, 'peki' dedim. Bir yıl s‚re istedim. Uygun g•r‚ld‚. Yirmi b•l‚m halinde yazdım, verdim. TRT Y•netim Kurulu b‚t‡e sorunlarını ileri s‚rerek, •nce 90 dakikalık bir film olarak ‡ekilmesini istedi, sonra ‚‡ b•l‚me ‡ıktılar. Sonunda Genel M‚d‚r Kerim A. Erdem, Y•netim Kurulu †yesi G‚ltekin Samancı ve Y•netmen Ziya Œztan'ın ‡abalarıyla altı b•l‚m olmasına rıza g•sterdiler. Yazılan senaryonun ‚‡te birinden yararlanılabilmiş, bir‡ok ayrıntıya yer verilememiştir. Dizinin y•netmenliğini Ziya Œztan yaptı. M‚ziği Muammer Sun ‚stlendi. Başta Rutkay Aziz olmak ‚zere filme emeği ge‡en herkes b‚y‚k •zveriyle ‡alıştı. Temiz bir film oldu. ˆok ilgi g•rd‚. Gen‡ izleyicilerin ilgisi beni mutlu etti. Bu a‡ıklamayı şunun i‡in yaptım: Şu ˆılgın T‚rkler, Kurtuluş adlı dizinin romanı değildir. Kurtuluş'tan daha kıdemli ve geniş bir ‡alışmadır. Şu denilebilir: Kurtuluş, Şu ˆılgın T‚rkler'den olduk‡a yararlanılarak yazılmış bir dizidir. Sevgi ve saygıyla. Turgut €zakman Mart 2005, Ankara tozakman@bilgiyayinevi.com.tr Başlangı‡ 28 Haziran 1914 -1 Nisan 1921 SULTAN REŞAT, İstanbul'u ziyaret eden İngiltere'nin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Poe onuruna, 28 Haziran 1914 akşamı Dolmabah‡e Sarayı'nın ş•len salonunda 120 kişilik bir yemek veriyordu. Konukların t•ren giysileriyle katıldığı g•rkemli yemeğin ortasında, salonun b‚y‚k kapılarından biri yavaş‡a aralandı, bir saray g•revlisi eşikte durup bekledi. Teşrifat Memuru Erc‚ment Ekrem Talu, sessizce kapıya yaklaştı. Bir olağan‚st‚l‚k olduğunu anlayan Teşrifat Nazırı da hızla yanlarına geldi. Yaşlı Padişah, dikkatini dağıtan bu davranışlardan rahatsız olmuştu. Yorgun g•zlerini Teşrifat Nazırına ‡evirdi. Nazır b‚y‚k bir saygıyla yaklaştı, eğildi, olayı bildirdi: Bir Sırplı, Avusturya Veliahtı Arşid‚k Ferdinand'ı, Saraybosna'da •ld‚rm‚şt‚. Haber hızla sofrayı dolaştı. Saray orkestrası sustu. İki teşrifat‡ı ağır koltuğu usulca geri ‡ektiler. Sultan Reşat, zorlukla ayağa kalkarak, başsağlığı dilemek i‡in Avusturya-Macaristan B‚y‚kel‡isine doğru y‚r‚d‚. Yemek sona erdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun ‚st y•neticileri, ertesi g‚n, amirallik gemisinde verilecek yemeğe ‡ağrılıydılar. Ama İngiliz Akdeniz Filosu, sabah haber vermek gereğini duymadan
  • 4. İstanbul'dan ayrılmıştı. Bir ay s‚ren diplomatik kargaşadan sonra su, kaynama noktasına ulaştı. 28 Temmuz 1914 g‚n‚, Avusturya-Macaristan İmparatorluğumun Tuna filosu, Sırbistan'ın başkenti Belgrad'ı bombaladı. D‚nyayı b•l‚şmekte anlaşamayan b‚y‚k devletler, hesaplaşmak i‡in b•yle bir fırsat bekliyorlardı. Savaş bir salgın hastalık gibi d•rt bir yana yayıldı. Almanya ardarda Rusya, Fransa ve Bel‡ika'ya savaş a‡tı. Bunu, 4 Ağustosta İngiltere'nin Almanya'ya karşı savaşa girmesi izledi. Sonunda, savaşa katılacak ‚lkelerin sayısı otuzu bulacak, on milyon insan •lecek, on beş milyon insan sakat kalacak, d•rt imparatorluk yıkılacak, yery‚z‚n‚n siyasi haritası değişecektir. Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın yanında savaşa girer. Bunun ‚zerine İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener bir a‡ıklama yapar: Lord Kitchener "T‚rkiye'yi yok edinceye kadar savaşacağız!" T‚rkiye •nemliydi. ˆ‚nk‚ İngiltere'nin egemenliği altında, bir T‚rk zaferinin cesaretlendirmesinden korkulan 300 milyona yakın M‚sl‚man bulunuyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nu hızla dize getirerek, M‚sl‚manların bağımsızlık heveslerini bastırmak, İngiltere a‡ısından şarttı.1 Emperyalistler arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılması, 6 gizli anlaşma ile karara bağlanır. 1917 yılında ABD, İngiltere ve yandaşlarının yanında yer alırken, ˆarlığı deviren Bolşevikler, kendi i‡ kavgalarını sonu‡landırmak i‡in savaştan ‡ekildiler. Zavallı Anadolu, beş cepheye, durup dinlenmeden kan ve can pompalıyordu. O kadar ki d•rt yıl s‚ren savaşın sonuna doğru, yaşı ka‡ olursa olsun, kilosu 45'i ge‡en her gen‡ cepheye s‚r‚lecektir.2 Bulgaristan Eyl‚l sonunda, teslim bayrağını ‡eker. Almanya ile bağlantı kesilir. İttihat ve Terakki iktidarı yenilgiyi kabullenerek m‚tareke ister. Osmanli İmparatorluğu, 17. y‚zyıldan beri hızla gerileyerek sonunda bir yan s•m‚rge olmuş, s‚sl‚ bir operet imparatorluğuna d•nm‚şt‚r. Savaştan iyice t‚kenmiş olarak ‡ıkar. S‚s‚ de d•k‚lm‚şt‚r. Pant‚rkizm Hazar kıyılarında, Panislamizm Arabistan ‡•llerinde •lm‚ş, elde yalnız bitkin ve yoksul Anadolu kalmıştır. 30 Ekim 1918'de İngiliz deniz ‚ss‚ Mondros'ta m‚tareke anlaşması imzalanır. İttihat ve Terakki'nin başlıca y•neticileri, başta Enver, Talat ve Cemal Paşalar olmak ‚zere yurtdışına ka‡ar. Osmanlı Devletine ve T‚rklere karşı, orta‡ağın ha‡lı anlayışıyla yeni‡ağın ‚r‚n‚
  • 5. emperyalizmi kaynaştıran acımasız bir politika uygulanacaktır. 3 İlk adımda Osmanlı orduları dağıtılır, silahlar toplanmaya başlar, donanma g•zaltına alınıp ulaştırma ve haberleşme kurumlarına el konulur. 337.000 asker terhis edilir. Gizli anlaşmalara uygun olarak, İtalyanlar G‚neybatı Anadolu'yu, Fransızlar -Ermenilerle birlikte- ˆukurova'yı, İngilizler Musul ve G‚neydoğu Anadolu'yu işgal ederler. ˆanakkale, Mudanya, Samsun ve Merzifon'a İngiliz, Zonguldak ve Doğu Trakya'ya Fransız, Konya'ya İtalyan birlikleri yerleşir. Ermenilerin yakıp yıktığı Kuzeydoğu Anadolu, yeniden Ermenilere a‡ılacaktır. Doğu Karadeniz'de Pontus devletini kurmak i‡in silahlanmış Rum ‡eteleri faaliyete ge‡erler. İstanbul ortaklaşa işgal edilir.4 italya, İ ngiltere, Fransa ba ş bakanlar ı ve ABD ba ş kan ı T ‚ rkiye'nin i ş gal edilmesini ve par ‡ alanmas ı n ı kararla ş t ı rd ı lar. (Orlando, Lloyd George, Clemenceau ve Ba ş kan VVilson) İş gal!.. Ermeni kıyımı yaptıkları veya tngiliz esirlerine k•t‚ davrandıkları ileri s‚r‚lerek, asker ve sivil bir‡ok y•netici İngilizlerce tutuklanır ve Malta'ya s‚r‚l‚r. Gerici H‚rriyet ve İtilaf Partisi'nin yurtdışına s‚r‚lm‚ş ya da ka‡mış ‚st kadrosu, kin ve iktidar •zlemiyle tutuşmuş bir halde, İstanbul'a geri d•ner.5 T‚rl‚ ayrılık‡ı dernekler kurulur. Bazı aydınlar birdenbire K‚rt, ˆerkez ya da Arap olduklarını anımsarlar. Bazı ‚mitsiz aydınlar da, İngiliz, Fransız veya Amerikan mandasını ya da himayesini arayan akımlar arasında bocalamaktadır. Bir ‡•k‚ş ve ‡•z‚l‚ş d•nemine girilmiştir.6 1918 yazında, Sultan Reşat'ın •l‚m‚ ‚zerine VI. Mehmet sanıyla 36. padişah olarak tahta ‡ıkan Vahidettin, devletin ve tahtının geleceğini, d•nemin s‚per devleti İngiltere'nin l‚tfuna bağlamıştır.
  • 6. İngiltere Karadeniz Ordusu Komutanı General Milne, Londra'ya şu mesajı yollar. "VI. Mehmet, İngilizlerin T„rkiye'de idareyi m„mk„n olduğu kadar s„ratle ellerine almasını istiyor." 7 Amiral VVeb'in mektubu: "Padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor." 8 Damat Ferit, Amiral Calthorpe'a ş•yle diyecektir: "Padişahın ve benim yegŠne ‚midimiz, Allah'tan sonra İngiltere'dir." 9 Vahidettin, 30 Mart 1919'da, Damat Ferit aracılığıyla, 'kendi eli ile yazdığı bir tasarıyı' İngiliz Y‚ksek Komiseri Amiral Calthorpe'a ulaştıracaktır. Œzeti şudur: "Osmanlı İmparatorluğu'nun 15 yıl mƒddetle İngiliz s‡mƒrgesi olması." 10 Osmanlı h‚k‚mdarının kurtuluş re‡etesi budur. Vahidettin İngiliz s•m‚rgesi olabilmek ‚midiyle her t‚rl‚ yola başvurur. Aklına onurlu, başı dik, bağımsız bir T‚rkiye gelmez. Kimseye g‚venemediği i‡in ablasının kocası Damad Ferit'i, ardarda sadrazamlığa getirir.11 Halk uzun yıllardan beri cephede •l‚mle, cephe gerisinde yoksullukla boğuşa boğuşa t‚kenmiş, i‡ine kapanmıştır.12 Bu sırada fırsat‡ı Yunanlılara g‚n doğar. Bu k‚‡‚k, tecr‚besiz devletin hırslı y•neticilerinde, •l‡‚s‚z bir genişleme tutkusu vardır. Genişlemek i‡in tarihi kurcalayıp dururlar. Yunan b‚y‚k ‚lk‚s‚ (megali idea), 'b‚t‚n Yunanlıları ve eski Helen topraklarını bir bayrak altında toplamak' diye •zetlenebilir. Yunan b‚y‚k ‚lk‚s‚ en ateşli temsilcisini Giritli Elef-teryos Venizelos'ta bulmuştur. Yunan Ba ş bakan ı Venizelos ve İ ngiltere Ba ş bakan ı Lloyd George †lkesini savaş dışında tutmaya ‡alışan Kral Konstantin'in tersine Başbakan Venizelos, İngilizlerin yanında yer almak i‡in sabırsızlanmaktadır. Bir‡ok Yunan subayı, Alman İmparatoru Wilhelm'in kız kardeşi ile evli olan Konstantin'in Alman casusu olduğuna inanmaktadır. Krala bağlı askerler ile Venizelos'a bağlı 'Milli Savunma' (Ethniki Amyna) adlı •rg‚t‚n yandaşları savaşırlar. Sonunda Kral Konstantin, oğlu Aleksandros lehine tahttan ‡ekilmek zorunda kalır. Yunanistan'dan ayrılır. Venizelos Atina'ya gelir. Yunanistan, artık g•r‚nen zaferden pay istemek i‡in, on ikiye beş kala, savaşa katılacaktır. Venizelos, g•zlerini Batı Anadolu'ya ‡evirir. Etkili ‚slubu ve verdiği yanıltıcı bilgiler ile kendilerine g•re yeni bir d‚nya kurmağa ‡alışan bilgisiz politikacılarla atg•zl‚kl‚ diplomatları etkiler. İngiltere'nin, Yakındoğu petrollerinin ve pazarlarının paylaşılması sırasında bir ajan-devlete, olası bir T‚rk kıpırdanmasını bastıracak jandarmaya ihtiyacı vardır. İngiltere Başbakanı Lloyd George, Yunanlıları g•z‚ne kestirir, kanlı ve uzun bir savaşa yol a‡acak olan d‚ş‚ncesini a‡ıklar: "Osmanlı İmparatorluğu'nun miras…ısı, Yunanistan'dır."13
  • 7. Yunan ordusu İ zmir'de Ma ğ rur Evzon askerleri Daha •nce İtalyanlara vaadedilmiş olan İzmir ve ‡evresi, Lloyd Ge-orge'un •nerisi, Başkan Wilson'un onayı ile avans olarak Yunanlılara verilir. 14 Mayıs akşamı İzmir Metropoliti Hrisostomos, Efes kilisesinde Rumlara m‚jdeyi yetiştirir: "Kardeşlerim! Mƒk‰fat zamanı gelmiştir." Panhelenist siyasetin galiplerce donatılmış silahlı birlikleri, 15 Mayıs 1919'da İngiliz donanmasının koruması altında, İzmir'e ‡ıkarlar, kıyıma ve Batı Anadolu'yu işgale başlarlar. 14 Yunan ordusunun gelmesi Ege Rumlarını şımartmıştır. Bin yıllık barışı bozarlar. Ege'de acı ve kanlı bir d•nem başlar.15 İ lk kur ş unu atan Hasan Tahsin T ‚ rkler silaha sar ı l ı rlar. •lk Yunan t‚meninin İzmir'e ‡ıkmasından d•rt g‚n sonra, ‚n‚ ˆanakkale Savaşları sırasında parlamış olan Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu M‚fettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ‡ıkar. Kendisine verilen g•rev, bu b•lgede asayişi sağlamaktır. Ama Padişahı, İstanbul h‚k‚metini ve galip devletleri şaşırtan bir şey yapar: B‚t‚n milleti, işgale tepki g•stermeye ‡ağırır.16 İngiliz baskısıyla ordu m‚fettişliğinden alınınca, askerlikten istifa eder. Ger‡ek‡ilikten uzaklaşmadan, hayale kapılmadan, b‚y‚k bir sabırla, b‚t‚n Anadolu'yu yurtseverlik ve bağımsızlık bayrağı altında toplamaya koyulur. Erzurum Kongresi'ni, daha kapsamlı Sivas Kongresi izleyecektir. Kurulmuş olan Redd-i İlhak ve M‚dafaa-yı Hukuk dernekleri, 'Anadolu ve Rumeli M‚dafaa-yı Hukuk Derneği' adıyla t‚m yurdu kucaklayan tek bir dernek olarak •rg‚tlenir. M. Kemal Temsil Heyeti (Y•netim Kurulu) Başkanlığına se‡ilir. Heyet 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelir ve halkın b‚y‚k g•sterileriyle karşılanır.17 Times gazetesi T‚rk kıpırdanışını ş•yle karşılar: "B€t€n cihanın kuvvetine karşı milli bir hareket yaratmak... Ne ƒocukƒa bir hayal!"18 Yazar Refik Halit Karay, Milli M‚cadelenin başlamasını alayla karşılar: "..Bir patırtı, bir g•r•lt•. Beyannameler, telgraflar... Sanki bir şeyler oluyor, bir şeyler olacak... Ayol şuracıkta her işimiz, her kuvvetimiz meydanda. Dƒrt tarafımız a„ık. D•nya vaziyetimizi biliyor. H•lyanın, blƒf•n sırası mı? Hangi teşkilat, hangi kuvvet, hangi kahraman? H•lyanın bu derecesine, uydurmasyonun bu şekline ben de dayanamayacağım. Bari kavuklu gibi ben de sorayım: - Kuzum Mustafa, sen deli misin?" Elde avu‡ta hi‡bir şey yokken, emperyalizme, galip devletlere, Yunan ordusuna, Ermenilere, Pontus ‡etelerine karşı silahlı m‚cadeleye girişmeyi ‡ılgınlık sayanlar ‡oktur. Silahsızlandırılmış T‚rk ordusunun bu tarihteki g‚c‚, o da kŠğıt ‚zerinde, 35-40 bin kişidir. Oysa T‚rkiye'deki silahlı işgalcilerin sayısı giderek 400.000 kişiyi bulacaktır. Yoksul, bitik Anadolu, 400.000 işgalciyi ve on binlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başaracaktır. Milli M‚cadele işte bu mucizenin, bu onurlu, g‚zel ‡ılgınlığın adıdır.
  • 8. Ankara'nın ısrarı ‚zerine İstanbul h‚k‚meti, İngilizlerin izniyle, se‡im yapılmasını kabul eder. 12 Ocak 1920'de Osmanlı Meclisi, İstanbul'da toplanır. Esasları Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Ankara'da oluşturulup belirlenmiş olan Milli Ant'ı (Misak-ı Milli'yi) kabul ve ilan eder. Milli Ant'ın •z‚ şudur: "B‡lƒnmez, bağımsız, hƒr ve …ağdaş bir Tƒrkiye!" Bu karar, işgalcileri olağan‚st‚ rahatsız etmiştir. İşgalci g‚‡ler, Ankara'ya halka g•zdağı vermek ‚zere, İstanbul'da y•netime resmen el koyarlar. Bir‡ok milliyet‡iyi tutuklarlar. Anadolu'ya yardım edenlerin idam edileceklerini gazeteler ve duvar ilanlarıyla duyururlar. Meclis'i sarıp Rauf Orbay ve Kara Vasıf'ı g•t‚r‚rler. Bazı milletvekillerini, askerleri ve yazarları da tutuklar, hepsini yaka pa‡a Malta'ya s‚rerler.19 Mustafa Kemal Paşa işgale misilleme olarak, başta Albay Rawlinson olmak ‚zere, o sırada Anadolu'da bulunan b‚t‚n İngiliz subay ve erlerini tutuklatmış ve Meclis'i Ankara'da toplanmaya ‡ağırmıştır. Milli kuvvetler de harekete ge‡erek, İngiliz birliklerini Eskişehir'i boşaltmak zorunda bırakır, demiryollarına el koyarlar. İngiliz birlikleri, İstanbul ile Anadolu arasındaki tek ge‡idi, Geyve Boğazı'nı T‚rklere bırakarak İzmit'e ‡ekilirler. Vahidettin ise T‚rk tarihinin en hain adamı olan Damat Ferit'i yeniden sadrazamlığa getirir, g•revlendirme yazısında, Ankara'yı kastederek, "..isyan halinin devamı, daha korkun„ hallere sebep olabileceğinden, bu kar- gaşalıkların bilinen tertip„ileri ve teşvik„ileri hakkında kanun h•k•mlerinin Damat Ferit T ‚ rkiye B ‚ y ‚ k Millet Meclisi uygulanmasını ve (...) b•t•n memlekette asayiş ve d•zeni sağlayacak ƒnlemlerin hızla ve kesinlikle alınmasını" emreder.20 Bu emir ‚zerine Damat Ferit, yapılabilecek en k•t‚, en al‡ak‡a şeyi yapar: Milli namusu korumak ve istilayı durdurmak i‡in kanını d•ken Kuva-yı Milliyecilere ve askerlere karşı, dinsel nitelikli bir savaş a‡ar. Şeyh‚lislam D‚rrizade Abdullah'ın verdiği fetvalar, İngiliz ve Yunan u‡aklarıyla Anadolu'ya atılır, işbirlik‡i gazetelerde yayımlanır, Rumlar, Ermeniler, H‚rriyet ve İtilaf Partisi'nin adamları ve ajanlar tarafından dağıtılır. Œz‚ şudur: "Padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca ƒld•rmek, din gereği ve gƒrevidir! Milliyet„ileri ƒld•renler gazi sayılır, bu yolda ƒlenler şehit!'21 Damat Ferit'in hainlikleri saymakla bitmez.22 Milletvekilleri ve subaylar İstanbul'dan ka‡arak Ankara yoluna d‚şerler. Aralarında Yunus Nadi, Dr. Adnan Adıvar, eşini yalnız bırakmayan H. Edip Adıvar, Albay İsmet Bey de vardır. Birka‡ g‚n sonra da İstanbul'dan ka‡an Harbiye Nazırı Fevzi ‹akmak Paşa da Ankara'ya katılacaktır. 23 Nisan 1920'de T‚rkiye B‚y‚k Millet Meclisi, yeni se‡ilen milletvekilleri ve Ankara'ya ulaşan son Osmanlı Meclisinin milletvekillerinin de katılmasıyla a‡ılır ve Milli Ant'ta belirtilen ama‡lan ger‡ekleştirmek azmiyle ‡alışmaya başlar.23 M. Kemal TBMM Başkanlığına se‡ilir. İstanbul Harp Divanı, M. Kemal'i ve kadrosunu idama mahkŒm eder. Vahidettin, idam kararlarını bekletmeden onaylar. Bununla yetinmez, M. Kemal'in r‚tbesini de yarbaylığa indirir.24 M‚ttefikler halkın direnme g‚c‚n‚ kırmak i‡in Yunan ordusunu, Batı Anadolu'yu ve Trakya'yı b‚t‚n‚yle işgal etmesi i‡in yeniden harekete ge‡irirler. İstanbul y•netimi de Yunanlıları destekler. Damat Ferit h‚k‚metinin medrese ‡ıkışlı Adliye Nazın Ali R‚şt‚ Efendi, "Yunan ordusunun başarısı i„in dua edilmesini" ister. Trakya, Balıkesir, Bursa ve Uşak'ın, Yunanlılarca işgal edilmesi ‚zerine de, "Yunan ordusunun "ilerlemesi h€k€metimizin programına uygundur" diyecek ve Yunanlıların işgal etmediği illeri, 'kurtarılmamış iller' olarak tanımlayacak-tır.25 İstanbul y•netimi Sevr Antlaşmasını da kabul ve imza eder. Sevr Antlaşması tarihte •rneği olmayan trajik bir antlaşmadır. Yalnız kabul edenler i‡in değil, b•yle bir antlaşmayı hazırlayan Batılılar i‡in de bir utan‡ belgesidir. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, İngiltere'nin isteği doğrultusunda, 'bir daha Batıya kafa tutamayacak kadar
  • 9. k‚‡‚k ve g‚‡s‚z bir devlet' haline getirilmekte, ‹atalya'ya kadar Doğu Trakya Yunanlılara verilmekte, Anadolu T‚rkler, Yunanlılar, Ermeniler, K‚rtler ve Fransız mandası altındaki Suriye arasında b•l‚şt‚r‚lmekte, kapit‚lasyonlar daha ağırlaştırılıp genişletilmekte, devletin her etkinliği denetim altına alınmakta, Marmara denizi ile Boğazların idaresi ayrı bayrağı olan milletlerarası bir kurula bırakılmaktadır. Ayrıca, †‡l‚ Anlaşma'yla Anadolu, iyice s•m‚r‚lmek ‚zere, İngiliz, Fransız ve İtalyan ‡ıkar b•lgelerine ayrılmaktadır. Başbak^ı Lloyd George Avam Kamarası'nda ş•yle diyecektir: "T•rkiye sahneden siliniyor diye •z•lecek değiliz." (The Times, 25.5.1920) Sevr Antlaşması'nı ve tabii †‡l‚ Anlaşma'yı milliyet‡ilere silah zo-, ruyla kabul ettirmek g•revi, İngilizlerin aracılığıyla Yunan ordusuna •nerilir, o da kabul eder. Yunan h‚k‚meti, bu hizmetine karşılık, İzmir ve Doğu Trakya'dan başka, İstanbul'un da Yunanistan'a verileceği ‚midine kapılır. Fakat beklenilmeyen bir olay Yunanistan'ı karıştıracaktır. Kral Alek-sandros •l‚r. Venizelos, Konstantin'in tahta geri d•nmesini engellemek i‡in se‡imleri yenilemeye karar verir ve se‡ime "ya Konstantin, ya ben!" sloganıyla girer. Halk Konstantin i ve onu destekleyen partiyi se‡er. Venizelos yurtdışına ka‡ar. Vaktiyle Konstantin'in devrilmesine yardım etmiş olan Fransız h‚k‚meti, Konstantine ve muhalefete oy veren Yunan halkına kızar ve yeni iktidara karşı tavır alır. İngilizler de tedirgin olurlar ama tavır almak i‡in beklemeyi tercih ederler. Venizelos'un s‚rg‚ne yolladığı, hapse attırdığı siviller ve askerler, tıpkı H‚rriyet ve İtilaf Partililer gibi, iktidar •zlemi ve kinle tutuşmuş bir halde yeniden sahnede boy g•sterirler. Kralcı General Papulas, Anadolu'daki Yunan ordusunun komutanlığa atanır. İktidar, Anadolu'yu boşalttığı takdirde, Yunanistan'ın Fransa ve İtalya'dan sonra, İngiltere'nin de desteğini kaybedip yalnız kalacağını anlar; azdırdıkları Anadolu Rumlarını yazgılarıyla baş başa bırakmayı da g•ze alamaz. Sonunda Venizelos'un yayılmacı politikasını ve İngilizlerin askeri olmayı kabul eder. Bu sebeple Anadolu olaylarını iyi bilen bazı Venizeloscu komutanlara dokunmaz.
  • 10. O g ‚ nlere ait bir an ı kart ı Savaş tamtamları yeniden ‡almaya başlar. Doğu Cephesi Komutanı KŠzım Karabekir Paşa, TBMM'nin kararı ‚zerine harekete ge‡miş, Ermenileri kolayca yenerek Sarıkamış ve Kars'ı geri, Doğu sınırını g‚ven altına almıştır. Barış‡ı yolla Artvin de G‚rcistan'dan geri alınacaktır. B•ylece bir cephe kapanır ve Sovyetler'le bağlantı kurulur. Fakat bu kez de Batı cephesinde beklenilmez bir sorun patlak verecektir: Disiplinsiz ‡etelerin ordu ‡atısı altına alınması i‡in ‡alışılırken, Kuva-yı Seyyare adı verilen en kalabalık ‡etenin komutanı Ethem ve kardeşleri orduya bağlanmak istemez ve isyan ederler. Bu sırada Yunan ordusu, ‚‡ t‚mene yakın bir kuvvet ile yeni T‚rk ordusunun durumunu keşfetmek i‡in Bursa'dan Eskişehir'e doğru taarruza ge‡ecektir. O g‚ne kadar ‡oğu disiplinsiz ‡etelerle ‡atışmış ve kolayca ilerlemiş olan Yunan ordusu, yeniden kurulmakta olan T‚rk ordusu ile ilk kez karşı karşıya gelir. Yoksul ve zayıf T‚rk ordusunun, isyan ile savaş arasında ezileceğini sananlar ya da ‚mit edenler az değildir. Fidan halindeki ordu, canını dişine takarak, Yunanlıları p‚sk‚rt‚r (6-11 Ocak 1921, Birinci İn•n‚ Savaşı), sonra da orduyla ‡atışmaya yeltenen asi Ethem'in kuvvetini ezip dağıtır. Ethem, iki kardeşi ve bine yakm adamı Ege'yi yakıp yıkan Yunanlılara sığınacak, bundan sonra Yunanlılar i‡in ‡alışacaklardır. Yoktan var edilmiş ordunun 'hıyanete ve d‚şmana karşı' kazandığı bu ikiz başarının i‡ ve dış etkisi ‡ok b‚y‚k olur. isyanlar son bulur. Halkın orduya ve Meclis'e desteği artar. Milli iktidar daha da g‚‡lenir. Ankara'da aylardır a‡ık kapalı devam eden tartışmalar son bulur ve Meclis, anayasa tasarısını kabul eder. Tasarıdaki bir h‚k‚m, doğrudan rejimle ilgilidir, saltanat‡ıları ve halifecileri telaşlandırır ama her vakti gelmiş d‚ş‚nce gibi onu da durdurmak artık m‚mk‚n değildir, anayasada yerini alır: "Egemenlik, kayıtsız ve şartsız milletindir!" 26
  • 11. Bu h‚k‚m milleti, Allah'ın g•lgesi olarak nitelenen padişahın kulu olmaktan ‡ıkarıp devletin sahibi ve yurttaş yapıyor, laikliğin temelini atıyordu. 27 Halkın b‚y‚k ‡oğunluğu y‚z‚n‚, meclisi, anayasası, h‚k‚meti, ordusu olan ve işgalcilerle savaşan Ankara'ya d•necek, istiklal ordusunu gittik‡e artan bir azimle destekleyecektir.28 Vahidettin Tevfik Pa ş a Ali Kemal Uygulanmasının zor olacağı anlaşılan Sevr Antlaşması'nın biraz yumuşatılması i‡in Londra'da toplanacak konferansa, silahını konuşturmaya başlayan Ankara'nın temsilcileri de ‡ağrılır. Son d•nem Osmanlı aydınlarının kişiliksizliğinin, teslimiyet‡iliğinin ve Batı karşısında duyduğu aşağılık duygusunun m‚kemmel bir •rneği olan Ali Kemal Londra Konferansı •ncesinde ş•yle yazacaktır: "Avrupa ile başa „ıkmayı, y•zyıllardan beri Asya'nın hangi kavmi başarabildi ki biz başarabilelim?" Ayrıca gazetesinde, Yunanlılara sığınarak onlar adına propaganda yapmayı kabul eden Ethem'in İzmir'de verdiği bir demeci de yayımlar. Et-hem ş•yle demektedir: "M. Kemal, Yunan ordusunun hızlı bir taarruzuna bir dakika bile dayanamaz!" Ethem bu c‚mleyle, yalnız kendi beklentisini değil, hanedanın, ‡ıkarı hanedana ve bu ‡‚r‚m‚ş d‚zene bağlı olanların, işbirlik‡ilerin, gafillerin, hainlerin ve elbette işgalcilerin hayalini de dile getirmiş oluyordu. Konferansın ilk oturumunda Tevfik Paşa kısa bir konuşma yaparak İstanbul'un g•r‚şlerini a‡ıklar. Ankara s•zc‚s‚n‚n parlak konuşması ‡ok takdir toplar. Ama konferans, İngiliz entrikasının şaheser bir •rneği olarak devam edecektir.29 T‚rklerin Sovyetlerle g•r‚şmelere başlamasından huzursuzlanan Lloyd George, yeni Yunan h‚k‚metinin savaşı s‚rd‚rmeye ‡ok hevesli olduğunu g•r‚nce, Yunan ordusuna yeşil ışık yakar. Atina ve Ankara temsilcilerine, h‚k‚metleriyle yeniden temas etmeleri i‡in 25 g‚n s‚re tanınarak konferansa ara verilir. Ta ş han ve bug ‚ nk ‚ Ulus meydan ı Londra'da bulunan Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, Fransızlarla barışı sağlayacağını sandığı gizli bir anlaşma imzalar ve anlaşmayı Ankara'ya yollar. Bunu •ğrenen Yunan h‚k‚meti, T‚rk-Fransız anlaşması kesinleşirse, T‚rklerin, ‹ukurova'daki iki t‚menli İkinci Kolordu'yu Batı Cephesine kaydırmasından korkacaktır. Erken davranmak i‡in General Papulas'a hemen
  • 12. harekete ge‡mesi i‡in emir verir. Oysa B‚y‚k Millet Meclisi, Fransızlarla yapılan anlaşmayı, Milli Ant'a ve tam istiklal anlayışına aykırı bulacak ve askeri yararını bir yana bırakarak reddedecektir. Bu g‚nlerde T‚rk-Sovyet g•r‚şmeleri sonu‡lanır ve Moskova'da dostluk antlaşması imzalanır. Bu antlaşmayla Sovyetler, g‚ney sınırlarını g‚ven altına alırlar. İstanbul ve ‹anakkale boğazlarının İngilizlerin elinde kalmaması i‡in de yeni T‚rk ordusuna silah ve cephane yardımı yapmayı ve yılda 10 milyon ruble vermeyi kabul ederler.30 General Papulas 22 Mart 1921 g‚n‚ orduya bir mesaj yayımlar: "Asker! D€şman, Yunan İyonyasına ayak bastığınızdan beri yenip kovaladığınız d€şmandır1 . Hızınız karşısında ka„ıyor! Bu barbar zulm•n son kalıntılarını yok edip Yunan uygarlığının kurucuları olunuz! Sizi yeni bir zafere „ağırıyorum!" Yunan ordusu, temsilciler d•n‚ş yolundayken, 23 Mart sabahı, saat 07.00'de, Eskişehir ve Afyon'a doğru, iki koldan taarruza ge‡er. İstanbul'da ‚slenen Yunan donanması da, İstanbul'dan ve Rusya'dan Anadolu'ya silah ve malzeme ka‡ırılmasını ve yollanmasını •nlemek i‡in, Karadeniz kıyılarını abluka altına almak amacıyla Karadeniz'e a‡ılır. B•ylece Londra Konferansı, sonu‡lanmadan tarihe g•m‚l‚r. Genel bir taarruzla d‚şmanı yok edebilecek g‚c‚ kazanıncaya kadar stratejik savunmada kalmayı kararlaştırmış olan Ankara, bu savaşta şu ‡ok sade ve c‚retli planı uygulayacaktır: D‚şmanın g‚ney koluna karşı oyalama savaşı verilerek ordunun b‚y‚k kısmını, kuzeydeki kol karşısında (İn•n‚'de) toplayıp d‚şmanı yenmek, daha sonra katılması m‚mk‚n olan b‚t‚n kuvvetlerle d‚şmanın g‚ney koluna (Dumlupınar-Af-yon) d•nmek. Uşak'tan yola ‡ıkan General Kondulis komutasındaki Birinci Yunan Kolordusu, Dumlupınar mevziindeki T‚rk T‚menini geri atarak ilerler, 26 Martta Afyon'a girer. T‚rk komuta kurulu, bu kesimdeki yenilgiye bakmaksızın, bu cepheden iki piyade t‚menini kuzeye kaydırır. Meclis Muhafız Taburunu ve Ankara'ya ulaşmış olan 5. Kafkas T‚meni'ni de demiryoluyla İn•n‚'ye yollar. Bursa'dan ilerleyen General Vlahopulos komutasındaki †‡‚nc‚ Yunan Kolordusu, İn•n‚ mevzileri •n‚nde, ‡ok sert ve b‚y‚k bir direnişle karşılaşır. Eskişehir'deki demiryolu tamirhanesinde, Anadolu'ya ge‡ip işbaşı etmiş imalat-ı harbiye subay ve ustalarının ‡alışır hale getirdikleri 150 mm.lik sekiz ağır top, Yunanlıları dehşete d‚ş‚r‚r. T‚rk askeri bu kez daha kararlıdır. S‚ng‚s‚ olmayanlar t‚feğinin dip‡iği, k‚reği, ‡ıplak yumruğu ile d•v‚ş‚rler. Mesela 3. Alayın 3. Tabur'unun b‚t‚n b•l‚k komutanları şehit d‚şer. T‚men komutanları bile ileri hatlara kadar gelirler; Albay (Deli) Halit Karsıalan yaralanır. Kızgın savaş ileri-geri dalgalanmalarla s‚rmektedir. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, heyecan i‡inde savaşı izleyen Ankara'ya, sağ kanat birliklerini karşı taarruza kaldıracağını bildirir. Birinci Kitap Yunan B„y„k Taarruzu Birinci B•l‚m K‚tahya-Eskişehir Savaşına Hazırlık 1 Nisan 1921 - 9 Temmuz 1921 1 NİSAN 1921 Cuma g‚n‚, Ke‡i•ren'de, şimdi Meteoroloji Genel M‚d‚rl‚ğ‚ olan eski Ziraat Okulu binasına yerleşmiş Genelkurmay karargŠhının ikinci katındaki geniş‡e odada, harita serili bir masanın başında, M. Kemal ve Fevzi ‹akmak Paşalar, konuşmadan oturuyorlardı. Yalnız M. Kemal Paşa'nın iri taneli kehribar tespihinin tekd‚ze şaklaması duyulmaktaydı. Saat 17.00'ydi. Sağ kanadını taarruza kaldıracağını bildirmiş olan İsmet Paşa ile •ğleden beri bağlantı kurulamıyordu.1 m ANADOLU AJANSI, camilere, kahvelere her g‚n tek sayfalık b‚ltenler asarak olup bitenleri
  • 13. halka duyurmaktaydı. O g‚n hi‡bir b‚lten asılmayınca, meraklanan Ankaralı esnaf ve zanaatkarlar, d‚kkŠnlarını, k‚‡‚k at•lyelerini erkenden kapatıp bug‚nk‚ Ulus meydanındaki k‚‡‚k Meclis binasının •n‚nde toplandılar. Gittik‡e ‡oğalıyor ve sessizce cepheden haber bekliyorlardı. Adana Milletvekili Zamir [Damar] Arıkoğlu, kalabalığı telaş i‡inde yararak Meclis'e girdi. K‚tahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık 31 KOMİSYON odaları ve koridor, kalpaklı, fesli, sarıklı milletvekilleri ile doluydu. Zamir Bey ilk rastladığına sordu: "HŠlŠ bir haber yok mu?" "Yok." Antalya Milletvekili Rasih Kaplan Hoca, "Konferans sona ermemişti ki birader, ara verilmişti.." diye s•yleniyordu, "..bu Yunan taarruzunun anlamı neydi?" Siyah kalpaklı, avcı ceketli, iri kıyım bir gen‡, Manisa Milletvekili Mustafa Necati Bey, "Ne olacak.." dedi, "..bizi konferansla uyutup gafil avlamak istediler." "Ama buna diplomasi değil, sahtekŠrlık derler!" Konya Milletvekili Musa KŠzım Efendi, beyaz sakalını sıvazladı: "Ordumuz direnebiliyorsa, mesele yok. Batının bu oyununu da boşa ‡ıkarırız." BU SIRADA g•revden d•nen ‡ift kanatlı bir keşif u‡ağı, Eskişehir/ Muttalip havaalanına yaklaşmaktaydı. Alan, u‡ak hangarları, pilot okulu ve geniş tamirhanesiyle birinci sınıf bir havaalanıydı. 2 U‡ak B•l‚ğ‚ Komutanı Y‚zbaşı Fazıl, makinist Eşref Koşman ve g•revliler, yaklaşan u‡ağı i‡leri giderek izliyorlardı. ˆ‚nk‚ ellerindeki son işe yarar u‡ak buydu. Eşref inledi: "Eyvah, bu da arızalanmış." U‡ak arkasında siyah bir duman bırakarak toprak piste indi, sı‡rayarak ilerleyip durdu. Koştular. Pilot Vecihi H‚rkuş ve g•zlemci Basri, yıldırım gibi u‡aktan aşağı atladılar. İkisi de savaş heyecanı i‡indeydi. Vecihi, "U‡ağı ‡abuk hazırlayın.." diye haykırdı, "..bomba y‚kleyin, t‚feğe şerit takın! ˆabuk, ‡abuk, ‡abuk." Fazıl'a d•nd‚: "..Hava kararmadan bir ‡ıkış daha yapsak iyi olacak." "Durum nasıl?" Vecihi tam savaşın gidişi hakkında bilgi verecekti ki u‡ağı kontrol eden makinist acıyla, "Vecihi Bey.." diye seslendi, baktılar, makinistin eli yağ i‡indeydi, "..bunun yağ deposu delinmiş." "Değiştirin! Ama ‡ok ‡abuk olun!" "Yedek depo yok ki." 3 "Œyleyse bunu tamir edin! Bir şey yapın! Haydi!" Makinist kıvrandı: "S•kmesi, taniiri, yerine takması saatler alır." Vecihi, g•zleminden yaş fışkırarak, başlığını ve r‚zgŠr g•zl‚ğ‚n‚ yere ‡arptı: "Lanet olsun yoksulluğa!" BİR YUNAN avcı u‡ağı ilerleyen T‚rk birliklerinin ‚zerine makineli t‚feğiyle ateş yağdırmaya başlamıştı. H‚cuma kalkmış bir takımın •n‚nde koşan teğmen, birden sendeleyip d‚şt‚. Teğmenin d‚şt‚ğ‚n‚ g•ren erler hemen yere yattılar. Takım ‡avuşu s‚r‚nerek sokuldu: "Komutanım?" Teğmen boynundan vurulmuştu. Zorlukla, "Durma.." diye fısıldadı, "takımı h‚cuma kaldır. Hemen! Haydi!" Her kelimede yarasından yeni bir kan dalgası boşanıyordu. ˆavuş, g•zlerinden yaş akarak ayağa fırladı. Olanca sesiyle haykırarak, takımı yeniden h‚cuma kaldırdı. Erler doğruldular ve koşarak savaş sisine karıştılar. Taşlı arazi ‡arıklarının altını erittiği i‡in ‡oğu yalınayaktı. Bir top mermisi patladı. Fışkıran gevrek bahar toprağı, s•nen Teğmenin ‚zerini •rtt‚. ANKARA'da, Genelkurmay'ın telgraf odasındaki tıraşı uzamış subaylar, kan oturmuş
  • 14. g•zlerini Batı Cephesi karargŠhına bağlı manipleye dikmiş bekliyorlardı. Derin sessizlik i‡inde birinin ayak sesleri duyuldu, kapı yavaş‡a aralandı. İsteksizce başlarını ‡evirdiler. Ge- len Meclis Başkanlığı Yaveri Y‚zbaşı Salih Bozok'tu. "Paşalar merakta. HŠlŠ bağlantı yok mu?" Maniple başındaki astsubay başını ‚mitsizce iki yana salladı. Salih Bey kapıyı yavaş‡a kapatıp ‡ekildi. Genelkurmay Ba ş kanl ığı MECLİS'te de bazılarına ‚mitsizlik ‡•km‚şt‚. Bir milletvekili, "Bu iş ‡etelerle y‚r‚mez dedik, hepsini dağıttık.." dedi kaygıyla, "..ordu başarılı olmazsa, korkarım bu iş burada biter." G‚m‚şhane Milletvekili Hasan Fehmi Ata‡ i‡erledi: "Ne m‚nasebet! Bir muharebe kaybedilmekle harp biter mi?" Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey, ‡evresindekilere, "Bence, Londra Konferansı'nda, biraz esnek davranmalıydık.." diyordu, "..eğer yenilirsek, yeni •nerleri de geri alır bu adamlar." Mustafa Necati ‡ok sinirlendi: "Onlar •neri değildi ki beyefendi, sadakaydı. Geri alsınlar!" Celalettin Arif Bey son Osmanlı Meclisinin Başkanıydı. Millet Meclisi'nin de kendisini başkan se‡mesini beklemiş, yerine M. Kemal se‡ilince sinirli ve alıngan olmuştu. Mustafa Necati'yi, "Œd‚n vermeden, uzlaşma olmaz delikanlı" diye tersledi. "İstiklalden •d‚n verilir mi beyefendi? Siz bug‚n Artin Kemal gibi konuşuyorsunuz!" Celalettin Arif, gazeteci Artin Kemal'e benzetilmesine ‡ok i‡erledi. Morardı. Bir olay ‡ıkacağını sezenler araya girdiler. Œbekten uzaklaştırılırken, dayanamayıp geri d•nd‚, M. Necati'ye, "Seni affetmeyeceğim!" diye bağırdı. Balıkesir Milletvekili Albay KŠzım Œzalp'in sabrı t‚kenmişti, Genelkurmay'a telefon etmek i‡in Başkanlık odasına daldı. Arkasından bazı milletvekilleri de odaya doluştular. Telefona sarıldı: "HŠlŠ haber yok mu?.. Peki. Œyle mi? Yapma!.. Anladım, geliyorum." KŠzım Bey telefonu kapadı. "Ne olmuş? Ne diyorlar?" Zamir (Damar) Ar ı ko ğ lu Mustafa Necati Bey K Š z ı m Œ zalp "İsmet Paşa ile bağlantı kurulamıyormuş. Onlar da haber bekliyorlar."
  • 15. Y‚z‚ asılmıştı. Kalabalığı yarıp dışarı ‡ıktı. Arkasından Gaziantep Milletvekili Yasin Kutluğ da seğirtti. Kapının •n‚nde kolundan yakaladı: "Dur hele. Sen bizden bir şey sakladın. Neydi o?" KŠzım Œzalp, al‡ak sesle, "Bir t‚men komutanımız daha yaralanmış" dedi. "Kim?" "Albay Kemalettin Sami Bey." "Bu ikinci. Ne arıyor bu komutanlar ateş hattında yahu? Demek savaş pek kıyasıya oluyor KŠzım Bey!" Œyle olmalıydı. Cephe Komutanlığı'nın sessiz kalması KŠzım Œzalp'in i‡ine kurt d‚ş‚rm‚şt‚. Meclis'ten fırladı. Az ilerde faytonlar bekliyordu. İki atlı bir faytona atladı. "Haydi, ‡abuk! Ke‡i•ren'e, Genelkurmay'a! ˆok ‡abuk ama!" "Baş‚st‚ne beyim." KŠzım Bey'in heyecanı arabacıya da bulaştı. Kırbacını telaşla şaklattı: "Haydi ‡ocuklar!" Atlar ileri atıldılar. T†RK KUVVETLERİNİN Kars'ı Ermenilerden geri almasını eleştiren yazısından beri halkın bir Ermeni adı olan Artin adını ekleyerek Artin Kemal diye andığı yazar Ali Kemal İstanbul'da, Peyam-ı Sabah gazetesindeki geniş odasında, ortağı Ermeni Mihran ve misa- firleriyle ‡ene ‡alıyordu. Sarışın, g‚rb‚z, yarı alafranga, yarı alaturka, kendine •zg‚ bir insandı. O g‚nk‚ başyazısını •ven tombul misafirine neşeyle, "An-kara'dakiler yine k•p‚recekler.." dedi, ‚nl‚ kahkahasını attı, sonra da ekledi: "..Haydutların işi g‚c‚ savaş. Siyasetten zerre kadar anladıkları yok. Ellerinde derme ‡atma bir ordu, birka‡ tane de d‚zme kahraman, d•v‚ş‚p duruyorlar. H‚k‚met •l‡m‚ş bi‡miş, uygun g•rm‚ş, Sevr Antlaşması'nı imzalamış. Size ne oluyor a zirzoplar? Beyhude yere kan d•kmenin Šlemi var mı? Œğrendiğime g•re, Londra'da da, ‡ocuk gibi, 'İzmir'i isteriz, Edirne'yi isteriz, Adana'yı isteriz', hatta 'tam istiklal isteriz' diye tutturmuşlar." Misafirleri şaşakaldılar: "Yok canım?" Mihran, "Bunlar ‡ılgın" diye s•ylendi. Ali Kemal, bu nitelemeyi pek sevdi: "Tabii canım! ˆılgın olmasalar, sanki cihan savaşını biz kazanmışız gibi koskoca Lloyd George'a barış şartlarını dikte etmeye yel-tenirler miydi? Ne demiş Arap, 'elh‚km‚ limen galebe^ galibin dediği olur! İşte bu kadar. Bu kavrayışta, bu bilgide, bu ‡apta adamlar, değil devleti, ufak bir aşireti bile idare edemezler! Edebilseler, Yunan ordusu şimdi Eskişehir yolunda olur muydu?" 4 Birer kahve daha s•yledi. ATİNA'da ‡ıkan Katimerini gazetesi yazarlarından Hristos Ni-colopulos da tıpkı Ali Kemal gibi, Yunan ordusunun, T‚rk direnişini kırarak Eskişehir'e y‚r‚d‚ğ‚n‚ sanmaktaydı. Daktilo makinesini ‡a-tırdatarak yazısına devam etti: "..G‚ney kesiminde, Afyon'u daha ilk g‚n ele ge‡irmiştik. Ordu karargŠhından alınan haberlere g•re, kuzeyde de Eskişehir'e doğru ilerliyoruz. İngiliz Başbakanı Lloyd George, 'Yunan ordusu, M. Kemal kuvvetlerini yenecektir' demişti. Ordumuz bu zaferle yalnız Lloyd George'u doğrulamakla kalmıyor..." Gittik‡e yaklaşan bir uğultu duyuluyordu. Birka‡ kişi pencerele-ı e koştu. Dikkati dağılan Nicolopulos yazmayı kesip sesledi: "Ne var, ne oluyor?" "Lloyd George lehine g•steri yapıyorlar." Nikolopulos da yerinden kalkıp pencereden baktı. Binlerce Atinalı, sevin‡ i‡inde Omonia meydanına akıyor ve Yunanlıların koruyucu meleği Lloyd George'u y‚celtiyordu:
  • 16. "Zito Georgis! Zito Georgis!" (Yaşasın George!) O SAATTE Londra'da i‡ karartan bir hava vardı ama uyarılara rağmen siyasi kudretini Yunanlılar yararına kullanan İngiltere Başbakanı Lloyd George'un y‚z‚ parlıyordu. Anadolu'dan iyi haberler almıştı. ‹ay getiren sekreteri ve gizli sevgilisi Miss Frances Steven- son'a, "•yle sanıyorum ki.." dedi neşeyle, "..birka‡ g‚n sonra, şu asi Mustafa Kemal ile birlikte T‚rkiye sorunu da tarihe g•m‚lecek." İmparatorluk Genelkurmay Başkanı Mareşal Wilson'un nasıl mahcup olacağını d‚ş‚nerek g‚l‚msedi. Bu dik kafalı ve kalın kabuklu asker, Yunan ordusunun T‚rkleri yenemeyeceğini ileri s‚rmekteydi. P•h! Yeniyordu işte! OYSA DURUM, Ali Kemal'in, Nicolopulos'un ve Lloyd George'un tahminlerinin ve ‚mitlerinin tam tersine gelişmekteydi. 61. T‚men savaş idare yerine gelmiş olan Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, sağ kanat birliklerinin, d‚şmanı tutunduğu son mevzi-lerden de s•k‚p atan taarruzunun sonunu izlemekteydi. Akşam pusu i‡inde geri ‡ekilen d‚şman kollarının kaldırdığı kalın toz bulutları, batı g‚neşinin ışığında kaynaşarak g•ğe y‚kseliyor, savaş uğultusu ağır ağır uzaklaşıyordu. Savaşın İn•n‚ kesimindeki b•l‚m‚ T‚rklerin ‚st‚nl‚ğ‚yle sona ermişti. Kendisinden başka hi‡ kimsenin duyamayacağı derin bir mutluluk i‡inde bir taşın ‚st‚ne oturdu, Genelkurmay'a yollayacağı telgrafı yazmaya koyuldu. AĞIZLARINDAN k•p‚kler d•k‚len atlar Genelkurmay binasının •n‚nde durdular. Meraklanan n•bet‡i subay dışarı ‡ıktı. Faytondan atlayan KŠzım €zalp'i tanıyınca selam durdu. "Bir haber geldi mi?" "Hayır efendim." "İnşallah bir aksilik yoktur." ݇eri girdi. Alt kattaki b‚y‚k salon, derme ‡atma tahta duvarlarla k‚‡‚c‚k odalara b•l‚nm‚şt‚. Sadece b‚t‚n hareketlerin haritaya işlendiği ve savaşın izlendiği harekŠt odası b‚y‚kt‚. T‚rkiye B‚y‚k Millet Meclisi'nin Genelkurmay •rg‚t‚ bu kadardı. HarekŠt Şubesi M‚d‚r‚ Yarbay Salih Omurtak'ın k‚‡‚k odasının kapısı a‡ıktı. "Salih Bey!" Yarbay Salih, KŠzım €zalp'i g•r‚nce ayağa zıpladı: "Hoş geldiniz." "Ne haber?" "Bekliyoruz." Oturdular. İkisinin canı da konuşmak istemiyordu. İyi bir haber i‡in sağ kollarını vermeye hazır, sustular. Bir zaman sonra telgraf odasındaki astsubayın haykırışı duyuldu: "Cephe arıyor!" Herkes deli gibi odaya koştu. Ama maniple birka‡ kez tıkırdayıp susmuştu. Astsubay yalvarıyordu: "Durma aslanım, ne olur durma!" Maniple yeniden tıkırdamaya başladı. Herkes soluğunu tuttu. Cephe KarargŠhının telgraf‡ısı, manipleyi santur ‡alar gibi keyifle tıkırdatarak Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın telgrafını ge‡meye başladı: "Saat 18.30'da Metristepe'den g•rd‚ğ‚m vaziyet: G‚nd‚zbey kuzeyinde, sabahtan beri direnen ve art‡ı olması muhtemel bulunan bir d‚şman birliği, sağ kanat grubunun taarruzuyla d‚zensiz olarak geri ‡ekiliyor. Yakından takip ediliyor. Boz‚y‚k yanıyor. D‚şman, binlerce •l‚s‚yle dolu savaş alanını, silahlarımıza terk etmiştir. Batı Cephesi Komutanı İsmet." "Heeeey‚!" Genelkurmay'da ne r‚tbe farkı kaldı, ne resmiyet. Herkes sarmaş dolaş oldu.
  • 17. Albay KŠzım telefona koştu. KŽZIM ŒZALP'ın verdiği haber ‚zerine, Meclis'te de yer yerinden oynadı. Sevin‡ten kimi ağlıyor, kimi kahkaha atıyordu. Bu kargaşalık i‡inde Celalettin Arif ile Mustafa Necati Beyler g•z g•ze geldiler, bir an kararsız kaldılar, sonra koştular ve kucaklaştılar. Yasin Kut-luğ dışarı fırladı. Pencerelerden yansıyan gaz lambalarının ışığının altında bekleyen Ankaralılar dalgalandılar. Kapının •n‚ne ‡ıkan ‡elimsiz milletvekilinin g‚r sesi yankılandı: "Zafer biziiiiiiiiim! Kazandııııuıık! Yunanlılar ‡ekiliyor!.." Aşka gelen biri silahını ateşledi. Bunu, uzaktaki bir başka silah sesi izledi. Biraz sonra Meclis'in •n‚ sevin‡ten deliye d•nm‚ş meşa-leli, fenerli insanlarla dolacak, karanlık meydan g‚nd‚z gibi aydınlanacaktı. İŞGAL G†ˆLERİNİN bir t‚rl‚ yerini bulamadığı İstanbul gizli telgraf merkezi, B‚y‚k Postane'nin bodrumundan, daha g‚venli olduğu i‡in Telgraf Şefi İhsan Pere'nin Zeyrek'teki eski, ahşap evinin ‡atı katına alınmıştı. 5 Telgraf‡ılar aileleri ile birlikte alt katlardaki odalarda kalıyor ve dikkati ‡ekmeden yaşamaya ‡alışıyorlardı. G‚nd‚zleri İngiliz denetimi altındaki telgrafhaneye gidip resmi işlerini yapıyor, gece olunca n•betleşe ‡atı katına ‡ıkıp sabaha kadar İstanbul ile Ankara arasındaki gizli haberleşmeyi sağlıyorlardı. Sabah olur olmaz, haberleşme kesiliyor ve i‡lerinden biri, erkenden işe gider gibi evden ‡ıkıp mesajları yerlerine ulaştırıyordu. Yakalanırlarsa, işgal kuvvetlerinin emirlerini ‡iğnedikleri i‡in idam edileceklerini bilmekteydiler.6 Ankara, zafer haberini ge‡meye başlayınca, n•bet‡i telgraf‡ı yeri tekmeleyerek arkadaşlarını yukarı ‡ağırdı. Ezik telgraf‡ılar, maniplenin her vuruşunda, biraz daha silkindiler, doğruldular, sonunda gururla dikildiler. Bu haber sabaha kadar bekletilemezdi. ݇lerinden biri, m‚jdeyi ilgili yerlere ve gazetelere duyurmak i‡in sokağa fırladı. İSTANBUL'un ‚nl‚ oteli Pera Palas'ın yemek salonu, o gece de tıklım tıklımdı. Rum m‚şteriler, Yunanlı şarkıcının s•ylediği g‚zel şarkıya eşlik ediyorlardı. Duvar kenarındaki bir masada, işgalcilerin şiddetli baskılarına rağmen harıl harıl milli orduya hizmet eden iki de T‚rk oturuyordu. Bunlar Muharip adlı gizli •rg‚t‚n başkanı Kurmay Binbaşı Ekrem Baydar ile haber alma kolu başkanı Kurmay Y‚zbaşı Seyfı Akko‡'tu. İkisi de sivil giyinmişti. Başları a‡ıktı. G•zleri kapıdaydı. Anadolu'ya silah ve m‚himmat satmak isteyen Fransız bankacı M•sy• Marcel Savoie ile buluşacaklardı. Kapıdan Marcel Savoie yerine, otelin mareşal kılıklı, palabıyıklı Rum kapıcısı girdi, ilk masaya eğildi ve bir şey s•yledi. Masadakiler darbe yemiş gibi sarsıldılar. Haber masadan masaya yayıldık‡a, şarkıya katılanlar susmaya başla- dılar. Sonunda g‚zel şarkıcı da bir felaket olduğunu sezerek şarkıyı kesti. Bir İngiliz subayı telefona koştu. Ekrem ile Seyfı dikkat kesilmişlerdi. Haberi duyup da sokağa d•k‚lm‚ş heyecanlı T‚rklerin s•ylediği bir marş, yavaş yavaş sessizliği dağıtmaya başladı: İzmir'in dağlarında „i„ekler a„ar Altın g•neş orda sırmalar sa„ar Bozulmuş d•şmanlar yel gibi ka„ar.. Heyecanla otelin hol‚ne ‡ıkıp, camdan caddeye baktılar. Y‚zlerce T‚rk, ellerinde bayraklar ve tutuşturulmuş b‚k‚l‚ kŠğıtlar, Pera Palas'ın •n‚nden ge‡erek Tepebaşı'ndaki İngiliz El‡iliğine doğru y‚r‚yordu. Kader bƒyle imiş ey şanlı paşa Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa... İşgal kuvvetlerinin devriye kolları, kalabalığı susturmak ve dağıtmak i‡in harekete ge‡ti. T‚rklerin birdenbire neden coştuklarını •ğrenince, hepsinin neşesi ka‡acaktı. Bu g‚zel şehirde g•rev yapmak, keyifli bir tatil olmaktan ‡ıkıyordu galiba. Akşam gazetesine telefon ederek haberi •ğrenen Ekrem Bey, Y‚zbaşı Seyfi'ye, "Yarın.." diye fısıldadı, "..Lloyd George'un y‚z‚n‚ g•rmek isterdim." HABER Londra'ya sabah ulaştı ve Lloyd George •fkeden deliye d•nd‚. Bu talihsiz anda
  • 18. ziyaretine gelen eski gazeteci ve konsolos, şimdi İyonya Bankası'nın Başkanı Yunan asıllı Sir John Stavridis'e ağzına geleni s•yledi. "Artık bir Yunanlının fotoğrafını bile g•rmek iste- miyorum.." diye bağırıyordu, "..Temsilcileriniz bana zafer i‡in g‚vence vermişti. Kendi askeri danışmanlarıma değil, sizin hayalci subaylarınıza inandım. Ama az •nce •ğrendim ki o kadar g‚vendiğim Yunan ordusu ‚‡ ay i‡inde ikinci kez yenilmiş. Bu başarısızlığın beni nasıl bir ‡ıkmaza soktuğunu anlayabilirsiniz. HŠkimiyetimiz altında her ‚lkedekinden ‡ok M‚sl‚man var. Bir T‚rk zaferi hepsinde bağımsızlık hevesi uyandırabilir. Dağılmamak i‡in M. Kemal'i mutlaka ezmek zorundayız. Bunun i‡in Yunan ordusuna g‚veniyordum. H‚k‚metim o orduyu donatmış, ayrıca da 16 milyon sterlin yardım yapmıştı." 7 Yunan burjuvazisini İngiliz burjuvazisine bağlayan zarif k•pr‚lerden biri olan Sir John Stavridis'in yenilgiden haberi yoktu. Donup kaldı. YENİLGİYE Ordu Komutanı Korgeneral Papulas da inanmakta zorluk ‡ekiyordu. †‡‚nc‚ Yunan Kolordusu'nun karargŠh olarak kullandığı Bursa Anadolu Oteli'nde, ordu kurmay kurulu ile yaptığı toplantının sonunda, T‚rkleri ezebilmek i‡in, daha fazla g‚‡lenmelerine fırsat vermeden, takviye alıp hemen ve yeniden taarruza ge‡mek gerektiğine karar verdi. Kurmaylarını, d‚zensiz ‡ekilişin yarattığı karmaşık sorunlarla baş başa bırakarak, h‚k‚mete yollayacağı raporu yazmak i‡in odasına kapandı. Yunan ordusu yakarak yıkarak geri ‡ekilmekteydi. 8 METRİS TEPE apaydınlıktı. Sabahleyin şehitlerini toprağa veren 4. T‚men, gece de zaferi kutlamak i‡in toplanmıştı. Flamalar, •bek •bek yanan b‚y‚k ateşlerin oynak ışığında ‡ırpınıyor, pilav ve fasulye kazanları kaynıyordu. Yoksul t‚men, ‡ember halinde dizilmişti. Erlerin ‚st‚nde mintanlar, yelekler, biri •tekine benzemeyen askeri ceketler, altlarında ise rengŠrenk şalvarlar, poturlar vardı. Pek ‡oğunun ‡orabı, matarası, k‚t‚kl‚ğ‚, s‚ng‚s‚, hatta ‡arığı yoktu. 9 Subayların da bir b•l‚m‚ ‡arıklıydı, bazılarının ‚niforması ‡adır bezindendi. Ama erler de, subaylar da, b‚t‚n donanımları tamammış gibi vakar i‡inde, t‚men komutanının konuşmasını beklemekteydiler. Yarbay NŠzım Bey, kısa bir konuşma yaparak, Cephe Komutanının, g•sterdiği olağan‚st‚ kahramanlık sebebiyle t‚mene takdirname yolladığını bildirdi, subay ve erlere teşekk‚r etti ve şenliği başlattı. Davul ve zurna sesleri y‚kseldi. İki g‚n •nce cehennemi andıran Metris Tepe, b‚t‚n Anadolu gibi bayram yerine d•nd‚.10 ZAFER HABERİ İstanbul'a g•kten bir m‚jde gibi inmiş, gazetelerin ilk sayfaları b‚y‚k resimler ve zafer edebiyatı ile kaplanıp bezenmişti. Laternalar ve 'zito zito Venizelos' şarkıları susmuştu.1Oa Beyoğlu caddesindeki bazı T‚rk mağazaları vitrinlerini M. Kemal ve İsmet Paşaların resimleriyle s‚slediler. İstanbul yeniden T‚rkleşti. MİLLETVEKİLLERİ ertesi g‚n, Meclisin •n‚nde toplanan Ankaralıların alkışları arasında Meclise girdiler. Milli Savunma Bakan-lığı'nın 1921 b‚t‡esinin g•r‚ş‚lmesi, zafer neşesi i‡inde fazla uzun s‚rmedi ve yaklaşık 45 milyon lira olarak kabul edildi.11 Verilen kısa bir aradan sonra Başkan Vekili Dr. Adnan Adıvar, Bursa'nın d‚şt‚ğ‚ g‚nden beri siyah bir •rt‚ ile kaplı başkanlık k‚rs‚s‚nde yerini aldı, zile vurdu: "Celse a‡ılmıştır. S•z, Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Hazret-lerinindir." Uğultu kesildi. Fevzi Paşa •n sıraya sıkışmış Bakanların arasından kalkıp, İkinci İn•n‚ Savaşı hakkında bilgi vermek ‚zere konuşma k‚rs‚s‚ne geldi. İsmet Paşa cephede olduğu i‡in, Genelkurmay Başkanlığı'na da vekŠlet ediyordu. Ankara'ya geldiğinden beri M. Kemal Paşaya b‚y‚k bağlılık g•stermekteydi. Bu y‚zden adı muhalifler arasında 'kuzu pa-şa'ya ‡ıkmıştı. Ama
  • 19. hi‡bir siyasi grup ya da akım, bu kuzu paşayı kendi yanına ‡ekmeyi başaramıyordu. Fevzi Paşa sık sık alkışlarla kesilen uzun konuşmasını ş•yle bitirecekti: "..Yunan ordusu Başkomutanı Papulas, İzmir'den Bursa'ya geldi, Vvr Antlaşması'nı T‚rklere zorla kabul ettirmek amacıyla, alaylarını birbiri ardından taarruza kaldırdı. Kesin savaş İn•n‚ mevzilerinde oldu. Yunanlılar, Başkomutanlarının g•z‚ •n‚nde, fedakŠrlıklarını ispat ettiler. ˆarpışmalar yedi g‚n, yedi gece devam etti. Fakat b‚t‚n Hayretleri, yılmaz T‚rk safları •n‚nde tamamiyle kırılmıştır. D‚şman t, ekiliyor ve kahraman s‚varilerimiz d‚şmanı takip ediyor."12 İNŒN† ile Eskişehir arasındaki ˆukurhisar K•y‚'nde, k‚‡‚k l>ir evin odasında, İsmet Paşa da bu saatte kurmayları ile toplantı halindeydi. İlk raporlara g•re, Yunan ordusu ciddi kayıp vermiş ve ‡ok Kanimet bırakmıştı. Mezit vadisi-İneg•l yoluyla par‡a par‡a Bursa'ya ‡ekilmeye ‡a-lısan Yunan birlikleri, '‚zengisi ipten, kılıcı tahtadan' ama g•z‚ kara I ‚rk s‚varilerinin takibi altındaydılar. Birinci İn•n‚ Savaşı sonunda dıışmanı takip edemeyen ordu şimdi o ‡aresizliğin acısını ‡ıkarıyor, s‚variler yakaladıklarını tepeliyorlardı. Hi‡ yoktan yola ‡ıkarak bu noktaya gelmişlerdi. Bunun tadını ‡ıkarırken, Binbaşı Cemil Taner, "Ama haberleşme ‡ok aksadı.." diyerek keyif ka‡ırdı, "..acele olarak telsize ihtiyacımız var efendim." İsmet Paşa acıyla g‚ld‚: "Acele ihtiyacımız olmayan ne var ki Cemil Bey?" B‚t‚n telsiz cihazlarının, İngilizlerin sıkı denetimi altında bulunan İstanbul'daki Selimiye Kışlası'nda toplandığını bilmekteydi. Hi‡ I1 midi olmadığı halde, Binbaşı Cemil'in ısrarı ‚zerine, İstanbul'daki Muharip adlı gizli •rg‚te, telsiz cihazlarına da ihtiya‡ duyulduğunun bildirilmesine razı oldu. BU SIRADA İstanbul'da İkdam gazetesindeki odasında, Yakup Kadri Karaosmanoğlu başmakalesini yazmaktaydı: "..Bir y•kselişin başlangıcındayız. Bir y•celme, bir yeniden doğuş, bir şafak! İsmet Paşa adındaki bir serdarın kılıcı tarihi ikiye bƒld•. Dƒrt beş g•nden beri b•t•n Doğu ‡lemi ve b•t•n Asya i„in yeni bir devir a„ılmıştır.'.' İdare Memuru Mahmut odaya daldı: "Yakup Kadri Bey!" "Evet?" "Kızılay İkinci Başkanı Hamit Hasancan'dan bir duyuru geldi efendim." Dikkati dağıldığı i‡in canı sıkılan Yakup Kadri s•ylendi: "İyi. Gerekeni yapınız." "İstanbulluları, Anadolu m‚cahitlerine para yardımı yapmaya ‡ağırıyor." Yakup Kadri toparlandı: "Yok canım!" "Bağışların Kızılay'a ya da gazetelere verilmesini istiyor." G•zleri b‚y‚d‚: "Oo.. İşgal kuvvetlerine bir ‡eşit meydan okuma bu. Œyleyse duyuruyu birinci sayfada yayımlayalım. İstanbul'da doğru d‚r‚st ‡alışan tek kurum Kızılay." Kaleme yeni bir şevkle sarıldı: "Ge„en g•n şehrimizde „ıkan Rumca gazetelerden biri, 'Eskişehir ƒn•ndeki bu kan deryasında, 'Doğu meselesi' denilen ayıp artık tamamiyle boğulacaktır' diyordu. Bu gazete ne doğru sƒylemiş. Evet, dediği „ıktı, Eskişehir ƒn•ndeki kan deryasında Doğu meselesi denilen ayıp tamamiyle boğuldu. Bu kutsal kıta, y•zyıllarca s•ren bir uykudan sonra, ta gƒbeğinden sarsılıyor. B•t•n mazlum milletler, demirden ve „elikten zincirlerini kırıyor ve karanlık zindanlarından dışarıya boşanıyor!' 13 YAKUP KADRİ yazısını bitirirken, Londra'da, Hindistan İşleri Bakanı Mr. Montagu,
  • 20. yardımcılarını toplantıya ‡ağırdı. ˆ‚nk‚ son Yunan taarruzu, İngiliz s•m‚rgesi Hindistan'da •fkeyi doruğa ‡ıkarmış, T‚rk zaferi yeni kıpırdanmalara yol a‡mıştı. 1920 yılının son haftası i‡inde, Nagpur'da toplanan Hindistan Ulusal Kongresi'nde, Gandi'nin, s•m‚rgeci İngilizlerle her t‚rl‚ işbirliğinden ka‡ınma •nerisi g•r‚ş‚lm‚ş ve kabul edilmişti. Gandi'nin boykot •nerisinin gerek‡eleri arasında, İngilizlerin T‚rkiye'ye adaletsiz davranması da yer almaktaydı: "Sevr (Sevres) Antlaşması'nın başyazarı olan Lloyd George h‚k‚metiyle işbirliğine devam etmek, Hindistanlılar i‡in haksız ve ahıksızca bir davranıştır. Ne pahasına olursa olsun, bu şeytandan uzak durmalıyız!" Ayrıca, 70 milyon Hindistan M‚sl‚manının lideri ve ilerde Pakistan devletini kuracak olan Muhammet Ali Cinnah da, boykotu desteklediğini a‡ıklayarak İngilizlerin durumunu daha zorlaştırmıştı. Uzun s‚ren toplantı sonunda, Sevr Antlaşması'nın T‚rkler lehine yumuşatılması i‡in Dışişleri Bakanlığı'na bir muhtıra verilmesini kararlaştırdılar.14 Hindistan İngiltere'nin yumuşak karnıydı. İSTANBUL'da iki saat •nce akşam olmuştu. İngiliz Y‚ksek Komiseri Sir Harold Rumbold, Tepebaşı'ndaki el‡ilik binasının ikinci katındaki şık d•şenmiş odasında, Bekir Sami Bey yurtdışında oldu-nu i‡in Ankara'da Dışişleri Bakanlığı'na vekŠlet eden Ahmet Muhtar Mollaoğlu'nun yolladığı sert notayı okumaktaydı: "..Barış •midi vererek Londra'da gƒr•şmeye „ağırdığınız halde, Konstantin'e de h•cum emrini verdiniz ve bizi en yalancı vaatlerle uyutmaya „alıştınız. T•rk milleti ve kalben kendisiyle birlikte olan b•t•n M•sl•manlar, Londra h•k•metinin bu hareketini asla unut- mayacaklar; İngiltere h•k•metinin, •cretli kƒleleri olan Yunanlılar aracılığı ile yaptırdığı kıyım ve yıkımı, her zaman hatırlayacaklardır. Siz kadınlarımızı, „ocuklarımızı ƒnce Venizelos'un, şimdi de Konstan-tin'in s•r•lerine ƒld•rterek, bize Batı emperyalizminin boyunduruğunu kabul ettirmeyi başaramayacaksınız vesselam!" 15 Rumbold, ge‡erli yazışma ‚slubuna t‚mden aykırı olan notanın yarattığı diplomatik dehşet i‡indeyken, deneyli baş terc‚man ve siyasi danışman Andrew Ryan sessizce i‡eri girdi: "Efendim, l‚tfen dışarı bakar mısınız?" El‡iliğin pencerelerinden, Sarayburnu'ndan Ey‚p'e kadar asıl İstanbul g•r‚n‚yordu. Her g‚n bu saatlerde, karanlığa g•m‚lmeye başlayan bezgin şehir, bug‚n ışıl ısıldı. B‚t‚n minareler kandillerle donanmıştı. İşgal altındaki İstanbul, sessiz ama ‡ok ‡arpıcı bir bi‡imde zaferi kutlamaktaydı. Sir Rumbold sevin‡ten titreyen binlerce kandile bakarak i‡ini ‡ekti. T‚rkler, topraklan ‚zerinde g‚neş batmayan İngiliz İmparatorluğu'nun saygınlığına ve savaş sonrası siyasetine Yunanlıları yine yenerek bir darbe daha indirmişlerdi. İngiltere durumu d‚zeltecek bir hamle yapmak zorundaydı. ERTESİ SABAH, savaşın g‚neydeki ikinci b•l‚m‚ başladı. G‚neydeki savaşı Refet Bele Paşa y•netecekti. Birinci Yunan Kolordu-su'nu, iki hafta •nce ele ge‡irdiği Dumlupınar mevziinden geri atmak gerekiyordu. Doğuya karşı savunulması kolay bir doğal mevzi olan Dumlupınar'ın Yunanlıların elinde kalması, T‚rkler a‡ısından ‡ok sakıncalıydı. Birinci Yunan Kolordusu Komutanı General Kondulis de, bir kazaya uğramadan, hızla Dumlupınar'a ‡ekilerek bu doğal mevziyi elde tutmak istiyordu. Bu ama‡la, Afyon'un doğusuna kadar ilerlemiş olan 2. Yunan T‚meni'ne, geri ‡ekilmesi i‡in emir verdi. ˆekilme başlayınca, Afyon'un doğusunda, tetikte bekleyen Albay Fahrettin Altay'ın iki t‚menli kolordusu, 7/8 Nisan akşamı, kolayca Afyon'a girdi. Batı Cephesinden hızla g‚neye kaydırılan ‚‡ t‚men,16 Dumlupınar'ın 12 km. kuzeyindeki Altıntaş'ta toplanmış, iki s‚vari t‚meni de İn•n‚'den K‚tahya'ya ulaşmıştı. Refet Paşa, bu durumdan yararlanarak, Birinci Yunan Kolordusu'nu, ertesi sabah, bir meydan savaşına zorlamaya karar verdi.
  • 21. O AKŞAM Yunan Kralı, sarayın Alman zevkiyle d•şenmiş ‡alışma odasında, yenilginin daha da ‡•kerttiği yaşlı Başbakanı kabul etti. Kalogeropulos, General Papulas'ın, 52.000 yeni asker ve en ge‡ iki hafta i‡inde yeniden taarruza ge‡mek i‡in izin istediğini bildirerek s•ze başladı ve İn•n‚'de †‡‚nc‚ Kolordu'nun uğradığı kaybı a‡ıkladı: "İlk saptamalara g•re, 5.000 subay ve er, bir hayli de ganimet.17 Ordumuz g‚neyde de geri ‡ekiliyor efendim." Kral sarsıldığını belli etmemeye ‡alışarak, sordu: "Başlangı‡ta her şey iyi gidiyordu. Sizce nerede yanlış yaptık?" Başbakan ‚z‚nt‚yle, "Ankara'nın, yeni ordusunu, iki ay i‡inde İm kadar g‚‡lendirebileceğini tahmin edemedik.." dedi, başını kaldırdı, "..bu yenilginin sorumluluğunu taşıyan h‚k‚metim, yerini daha onerjik bir h‚k‚mete bırakmak istiyor efendim." H‚k‚met daha iki ay •nce kurulmuştu. Kral uzun bir sessizlikten sonra, "Kimi tavsiye edersiniz?" diye sordu. "Dimitrios Gunaris'i. Hırslı, zafere susamış ve size ‡ok bağlı biridir." SABAH İstanbullular, Kızılay'ın ‡ağrısına uyarak para yardımı yapmak ‚zere gazetelerde sıraya girdi. İleri gazetesinin dar idarehanesine sığmayanların b‚y‚k kısmı, dışarıda kalmıştı. Kaldırımın sonunda bir işgal devriyesi g•r‚nd‚. D‚zenli adımlarla yaklaşmaya başladı. İşgal askerlerine, her zaman kenara ‡ekilerek yol veren İstanbullular, bu sefer kıllarını bile kıpırdatmadılar. Devriye kolu, kalabalığın arasından ge‡meyi g•ze alamadı, yola inerek ge‡ip gitti. ݇erde, daha afyonu patlamamış olan huysuz idare memuru, bir deftere, s•ylene s•ylene, bağış yapanın adını ve bağış miktarını yazıyordu. "Kahveci Ali, 100 kuruş." "Eskici Yusuf, 50 kuruş." "Halla‡ Asım, 75 kuruş." "Bakkal Ahmet, 100 kuruş." "Terlik‡i Adem, 200 kuruş." Sırada, k‚‡‚k, cılız bir oğlan vardı. Bir •nceki bağış‡ının ‡ocuğu sanan memur, •fkeyle, y‚r‚y‚p yol vermesi i‡in işaret etti. Ama ‡ocuk y‚r‚medi, b‚y‚k bir ciddiyetle, b‚t‚n servetini ‡ıplak masanın ‚zerine bıraktı: "Hasan, 5 kuruş." Suratsız idare memurunun birdenbire g•zleri doldu. Ağladığını g•stermemek i‡in y‚z‚n‚, kocaman mendilinin arkasına saklayarak g‚r‚lt‚ ile burnunu sildi.18 Kral Konstantin Ba ş bakan Gunaris General Papulas GUNARİS, Venizelos'un partisini hezimete uğratarak ‡oğunluğu kazanan Halk‡ı Parti'nin lideriydi. Son h‚k‚mette Savaş Bakanı olarak bulunmuş, Londra Konferansı'na da katılmıştı. Kraldan h‚k‚met kurma teklifini alır almaz, 1920 yılının sonunda emekliliğini isteyerek
  • 22. ordudan ayrılan tecr‚beli General Metak-sas'la temas aradı. Maliye Bakanlığına getirilecek olan Protopapa-dakis'in evinde buluştular. Gunaris, hemen konuya girdi ve Metak-sas'tan Başkomutanlığı ‚zerine almasını istedi. Silahlı politikası y‚z‚nden Venizelos'la da anlaşmazlığa d‚şm‚ş ve bu y‚zden s‚rg‚ne bile g•nderilmiş olan Metaksas, Yunan ordusunun başarı kazanacağına inanmayan belki de tek Yunanlıydı. Teklifi ağırbaşlılıkla reddetti: "Başarısızlık olasılığını halktan gizleyerek Başkomutanlığı kabul edersem onlara, benim hi‡ de inanmadığım bir ‚mit vermiş olurum. Halkı aldatamam." Protopapadakis, "Y‚zde altmış başarı olasılığı da yok mu?" diye sordu. "Olsa, Başkomutanlığı kabul ederdim." "Hi‡ olmazsa, ne kurtarabilirseniz onu kurtarmayı kabul edin." Metaksas parladı: "Siz benden zafer değil, başkalarının sorumluluğunu •rtbas etmem i‡in kendimi feda etmemi istiyorsunuz. Bunu yapamam!" Toplantı gece yarısı, bir sonu‡ vermeden dağıldı.19 REFET PAŞA, sabah erkenden, birliklerini harekete ge‡irmişti. İki s‚vari t‚menini, Dumlupınar mevziinin, dolayısıyla Birinci Yunan Kolordusu'nun arkasına d‚şmeleri i‡in, Murat Dağı ge‡itlerin-ı Icn Banaz'a inmek ‚zere yola ‡ıkardı. Bir piyade t‚meni, Dumlupınar mevziinin sol kanadını tutan d‚şman alayına; bir başka piyade t‚meni ise, Yunan ‡ekilişini korumakla g•revli alaya h‚cum edecekti. 5. Kafkas T‚meni yedekte bekliyordu. Takviye olarak yollanan iki t‚men de yoldaydı. Fahrettin Altay'ın kolordusu da Afyon'dan batıya doğru ilerlemeye başladı. Birinci Yunan Kolordusu, kıskaca girmek ‚zereydi. ˆEVİRME HAREKETİNİN geliştiği saatlerde, Ankara Œğret-Miım Okulu'nun konferans salonu kadınlarla dolmaktaydı. Œnde sık-ıım başlı, uzun mantolu, iskarpinli İstanbullular, onların arkasında ırııgŠrenk ‡arşaflı, potinli, mest lastik giymiş, y‚zleri a‡ık Ankaralılar oturuyordu. En arkada ise, k•yl‚ kadınlar. Ankaralı hanımlar, ilk defa b•yle bir toplantıya katıldıkları i‡in ‡ok tedirgindiler. Ama Hali- • I" Idip'e duydukları merak, ‡ekingenliklerini bastırmıştı. G•zleri kapıda, hŠlŠ Halide Edip'i bekliyordu. O ise, sahnedeki masada yer alan Kızılay Kadınlar Kolunun Başkanı Zehra M‚fit Hanım ile Belediye Başkanı K‚t‚k‡‚zade Ali Bey'in eşi Cazibe Hanım'ın arasında oturuyordu. Başkan Zehra M‚fit Hanım, toplantıyı kısa bir konuşma ile a‡arak s•z‚ Halide Edip'e bıraktı. Halide Edip, kimseyi umursamadan, erkeklerle ‡ekişen, tartışan, yarış eden bu ufak tefek, iri g•zl‚, beyaz tenli gen‡ kadındı ha? Ana-aaav! Halide Edip, "Hanımefendiler!" dedi, sesinde hafif bir heyecan titriyordu. ˆok tutumlu olduklarını duyduğu Ankaralı hanımları yardıma ‡ağıracaktı. "Tarih T‚rk‚ ateşle imtihan ediyor. Bu imtihandan, yalnız erkeklerimizin cesareti ile başarılı ‡ıkamayız. Artık biz kadınlar da bu ateşe y‚z‚m‚z‚ ‡evirmek, ellerimizi uzatmak zorundayız. Ordumuzun hepimize ihtiyacı var.." Kadınların, b‚y‚k bir dikkatle dinlediğini fark edince, heyecanı azaldı, daha sakin bir sesle devam etti: "..Bir hafta •nce Eskişehir'deydim. G•rd‚klerimden birini sizlere de anlatmak istiyorum. U‡akların g•vdesi ve kanatları, •zel bir keten kumaşla kaplanırmış. Bulunamadığı i‡in bizimkiler, kaput beziyle kaplıyorlar. Œzel yapıştırıcısı olmadığı i‡in, kaput bezini u‡akların g•vdelerine, kanatlarına nal mıhı ya da zamkla tutturuyorlar. Bezin gerginliği ve kayganlığı emayit denilen •zel bir sıvı ile sağlanırmış. Getirtemedikleri i‡in beze, kaynatılmış patates kabuğu ve pa‡a suyuna tutkal, kola karıştırarak yaptıkları bir pelteyi s‚r‚yorlar. Sonra da g•zlerini bile kırpmadan bu u‡aklara binip u‡uyorlar.19a Kardeşlerim! Sizleri, milletinin şerefini ve namusunu canından aziz bilen bu gen‡ ve yoksul orduya
  • 23. yardıma ‡ağırıyorum!" Kısa bir sessizlikten sonra, kadınlar ağır ağır ayağa kalkmaya başladılar ve hi‡ konuşmadan ilerlediler, masanın •n‚nde sıraya girdiler. Masanın ‚st‚ parayla dolmaya başladı. Yanında para olmayanlar, y‚z‚klerini, bileziklerini bırakıyordu. G•zleri g•rmeyen, beyaz baş•rt‚l‚, yaşlı bir kadın ‡evresinden yardım istedi: "Bana ne olur Halide Hanım'ı bulun!" Halide Edip bu yakaran sesi duymuştu, yaklaştı, "Benim, burda-yım!" dedi. Kadın eliyle okşayarak, Halide Edip'in y‚z‚n‚ i‡ine sindirdi: "ˆamaşırcılık yaparak ge‡iniyorum, kızım. Bunu, zor g‚n‚m i(,in saklamıştım. Ama s•zlerinden anladım ki ordumuz benden dahazordaymış." G•ğs‚ne bastırdığı sol elini a‡tı, uzattı, y‚z‚ gururla aydınlandı: "Al bunu." Derisi ‡atlamış avucunda bir lira vardı. Halide Edip, g•zlerinden yaş fışkırarak kadına sarıldı, "Ah anam.." ıledi i‡i titreyerek, "..bir kere daha iman ettim. Kurtulacağız!"20 DIŞİŞLERİ BAKANI Lord Curzon, Montagu'nun muhtırasını k‚‡‚mseyici bir g‚l‚şle karşıladı. Gereksiz bir telaştı bu. Dışişle-11 Bakanlığı gelişmeleri dikkate alarak yeni bir politika geliştirmişti bile. İngiltere'nin, T‚rk-Yunan savaşında tarafsız kalacağı ilan edile-irk, kamuoyunun Anadolu'daki savaşı bir T‚rk-Yunan savaşı olarak g•rmesi sağlanacaktı. B•ylece İngiltere Yunan yenilgilerinden dolayı yura almayacak, Hindistan M‚sl‚manlarının hedefi olmaktan ‡ıka-mk, olaya bir hakem gibi yaklaşıyor g•r‚necekti. Bu konum İngilte-ıc'yi daha da etkili yapardı. Curzon, Bakanlık M‚steşarı William Tyrell'a, "Bu tavır Fransız-Itiı ı ve İtalyanları da memnun edecektir sanıyorum.." dedi, "..ama Sevr Aııtlaşması'nın esasları, 20 yıldan •nce değiştirilemez.21 Sevr'in mimarı Mr. Lloyd George ise, onun ilham perisi de benim. Bu muhtırayı M-ddedeceğiz." Bu a‡ıklama Bakanlık M‚steşarını memnun etti. Sevr Antlaş-uıusı'nın kabul‚yle Doğu sorunu ‡•z‚lm‚şken, M. Kemal hareketi bu lıliy‚k projeyi baltalamıştı. Bu y‚zden bir‡ok Dışişleri mensubu gibi M ılıŽ Ankara'yı affetmiyordu. Y‚z‚n‚ buruşturarak, "Ankara temsilcili Bekir Sami, İtalyanlarla da gizli g•r‚şmeler yapmış" dedi. Curzon belkemiğindeki arızadan dolayı giydiği ‡elik korse i‡in-ılr neşeyle doğruldu: "Oo! Demek onlara da yanaştı. Ben dik kafalı bir milliyet‡i bekliyordum, uysal bir Ankara kedisi ‡ıktı.." G‚ld‚: "..Mustafa Kemal de verdiğimizle yetinmeyi •ğrenecektir." Tunal ı Hilmi bey S ‚ reyya Yi ğ it Bekir Sami Kunduk ANKARA'da, vakit ge‡irecek bir-iki kahveden başka yer olmadığı i‡in yatılı milletvekilleri, €ğretmen Okulu binasındaki Meclis yatakhanesinde erkenden toplanmışlardı. Kimi s•k‚ğ‚n‚ dikip ‡orabını yamıyor, kimi ‡ay i‡ip laflıyordu. Birka‡ı mektup yazmaktaydı. 20 lirası da
  • 24. milli savunmaya kesilen 100 lira aylıkla ge‡inebilmek i‡in yemeklerini de aynı binadaki yemekhanede yiyorlardı. Tabldot ucuzdu. Topal yatakhane hademesi, fazla gaz harcanmasın diye sadece iki lambayı yakmıştı. Kapı g‚r‚lt‚yle a‡ıldı, K‚tahya Milletvekili Besim Atalay i‡eri girdi, loş yatakhanenin ortasına kadar y‚r‚d‚, dik sesiyle bağırdı: "Beyler.." Takunyalılar, terlikliler, takkeliler, başı a‡ıklar, sakallılar, sakalsızlar, b‚t‚n milletvekilleri durdular. "..Dışişleri Bakanlığı'ndan geliyorum." Oturanlar, •nemli bir haber olduğunu anlayarak ayağa kalktılar. "..Bekir Sami Bey, İngilizlerle de, esir değişimi i‡in bir s•zleşme imzalamış." Bir sevin‡ uğultusu y‚kseldi. Besim Atalay'ın ‡evresine ‚ş‚şt‚ler. Manisa Milletvekili S‚reyya Yiğit, neşeyle "Bravo Bekir Sami'ye.." diye haykırdı, "..•yleyse Malta'daki b‚t‚n T‚rkler serbest bırakılacak!" Besim Bey soğuk bir sesle, "Hayır!" dedi. "Ya?" "Biz elimizdeki b‚t‚n İngiliz esirlerini geri veriyoruz.." "İngilizler?" "..Onlar, yalnız uygun g•rd‚kleri T‚rkleri serbest bırakacaklar." S‚reyya Yiğit, "B•yle şey olmaz.." diye isyan etti, "..eşitliğe de aykırı bu, haysiyetimize de. Bekir Sami iyice şaşırmış!" Malta'daki kafa dengi arkadaşlarına bir an •nce kavuşmak is-Iryen birka‡ koyu İttihat‡ı, bu tepkiyi iyi karşılamamıştı. ݇lerinden biri, "Canım, ne koparsak kŠrdır" diye s•ylendi. Tunalı Hilmi Bey ya-lnkhaneye gelmeden •nce, i‡ki yasağına rağmen harıl harıl ‡alışan I >.ıyko'nun d‚kkŠnına uğrayıp iki kadeh parlatmıştı, k•p‚rd‚: "Sen ne diyorsun efendi? İstiklal m‚cadelesi bu, ticaret değil!" Beyaz sakallı, babacan bir milletvekili •ne ‡ıktı, "‹ocuklar, Allah aşkına sakin olun!" diye yalvardı, ortalık durulunca, d‚ş‚ncesini >• ıMadı: "Bana da •yle geliyor ki aşırı gidersek, bu işi sonuna vardırama-yı/ Bug‚n •ğrendim, ordunun elinde pek az ağrı kesici kalmış. An-ı ,tk b‚y‚k ameliyatlarda kullanıyor, •teki ameliyatları hissi iptal etin.don yapıyorlarmış."218 Koyu bir sessizlik oldu. MALTA VALİSİ Lord Plumer, 24 Martta Edirne Milletvekille-ıl I aik Kaltakkıran ve Şeref Aykut ile birlikte İttihat ve Terakki Par-lUI'nin Bolu Teşkilatı Başkanını serbest bırakmış, •b‚r Malta s‚rg‚nleri, sıranın kendilerine geleceği ‚midi i‡inde ‚‡‚n‚ de neşeyle lljİıırlamışlardı. Tel •rg‚ ile ‡evrili Polverista kışlasında 115 T‚rk s‚rg‚n‚ kalmıştı. D•rt savaş yılı boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nu y•netmiş ve y•nlendirmiş olan Sadrazam Sait Halim Paşa, nazırlar, bazı milletvekilleri, belediye başkanları, valiler, mutasarrıflar, paşalar, subaylar, b‚rokratlar ile birka‡ yazar, iki yıla yakın bir s‚redir Malta'da, hapis lınyatı yaşıyordu. ‹oğu kaba kuvvetle evinden alınmış, yolculuk sırasında horlanmış, Malta'da aşağılanarak karşılanmış ama Gaziantep Milletvekili Ali Cenani ile eski İzmir Valisi Rahmi dışında, hepsi onu-iurw korumuş, hi‡biri İngilizlere yaltaklanmamıştı.22 Bekir Sami Bey'in g•r‚şme masasına, bu gibi durumlarda ge‡erli ulan genel kurala uyarak 't‚m T‚rklere karşılık t‚m İngilizler' diye oturacağını sanıyorlardı. Ger‡i Bekir Sami Bey de masaya bu niyetle oturmuştu ama sonunda, 29 İngiliz esirine karşılık, 64 T‚rk s‚rg‚n‚n serbest bırakılmasına razı olmuştu. İngiliz h‚k‚meti, geri kalan 51 T‚rk‚ ise, kurulacak •zel bir 'm‚ttefikler arası siyasi mahkeme'de yargılamayı d‚ş‚n‚yordu. Oysa Ermeni Patrikhanesi, İngiliz ajanları, Damat Ferit Paşa h‚k‚metleri ile H‚rriyet ve İtilaf Partisi y•neticilerinin iki yılı aşkın ortak ve hum-
  • 25. malı ‡abalarına rağmen, Ermeni kırımı iddiasını doğrulayacak bir tek ciddi kanıt bile bulunamamıştı.23 Sadece 64 kişinin serbest bırakılacağı haberi Malta'ya bomba gibi d‚şt‚. Diyarbakır Milletvekili Feyzi Pirin‡cioğlu, "Ya hep, ya hi‡!" diye bağırıyor, Ermeni kırımı yaptıkları iddiasıyla Malta'ya getirilmiş olan 51 T‚rk‚n, yabancı bir mahkeme tarafından yargılanmasını kabul ederek devletin egemenliğini yaralayan Bekir Sami'ye ağız dolusu s•- v‚yordu. Sabaha kadar hi‡biri uyumadı. N•bet‡i onbaşı her yarım saatte bir, demir bir boruyu taş bir s‚tuna vuruyor, tel •rg‚ler dışında dolaşan n•bet‡iler, bedbaht s‚rg‚nlerle alay eder gibi ardarda tekmil veriyorlardı: "Numara bir, her şey yolunda... Numara iki, her şey yolunda... Numara ‚‡..."24 9 NİSAN 1921 sabahı savaş kızıştı. Refet Paşa, ihtiyatta tuttuğu 5. Kafkas T‚meni'ni de, ileri kaydırarak Dumlupınar •n‚ndeki Yunan alayını makasa aldı. Birinci Yunan Kolordusu'nun akıbeti tehlikeye girmişti. On İkinci T‚rk Kolordusu'nun ağır hareket ettiğini g•ren 2. T‚-men'in usta komutanı Albay Valettas, On İkinci Kolordu'ya karşı bir alay bıraktı, iki alayını hızla y‚r‚tt‚ ve Dumlupınar'a yaklaşan T‚rk t‚menine taarruza ge‡ti. Bu beklenmedik cesur taarruz, T‚rk cephesini dalgalandırdı, taarruz ettiği T‚rk t‚meni geri ‡ekildi. Bu sayede zaman kazanan Birinci Yunan Kolordusu, Dumlupınar'a ‡ekilmeyi s‚rd‚rd‚. T‚rk birlikleri ‡ekilen d‚şmanı izlediler. Refet Paşa Ankara'ya, "Aslıhanlar'da son darbeyi vuran ordunun, d‚şmanı izlediğini" bildirdi ve hararetle kutlandı. Milliyet‡i basın, bu yeni başarıyı bildiren başlıklarla dolup taştı. Oysa bu sırada, Birinci Yunan Kolordusu amacına ulaşmış, I )umlupınar'a yerleşmekteydi. Refet Paşa, s‚vari t‚menlerini asıl sonu‡ yerinde kullanacağına, ‡ok uzak bir hedefe y‚r‚terek, 5. Kafkas T‚meni'ni ise savaşa bir g‚n ge‡ sokarak, b‚y‚k bir fırsatı harcamıştı.25 D‚şmana kaptırdığı Dumlupınar mevziine, altı t‚menle taarruza ge‡ip ‚‡ g‚n kıyasıya m‚cadele edecek, fakat savunmaya ‡ok elverişli bu mevzi geri alınamayacaktı. Ankara kurcaladık‡a, başarının parlaklığı solmaya başladı. Fevzi ve İsmet Paşalar, durumu yerinde incelemek i‡in G‚ney Cephesine hareket ettiler. Savaşın iyi y•netilmediği izlenimi ile geri d•nd‚ler. M. Kemal'in, ilk fırsatta, b‚y‚k kuvvetleri y•netmekte zayıf kalan Refet Paşa sorununu ‡•zmesi gerekiyordu. BAŞBAKAN GUNARİS, parlamentonun gizli oturumunda yap-ı ığı konuşmayı, "Son hareket bazı teknik sebepler y‚z‚nden başarıya ulaşamadı ama herkes bilsin ki Yunan silahları yakında bir daha ve on kez konuşacaktır!" diye bitirmişti. Yunan siyaset‡ileri i‡in son y‚zyılın en b‚y‚k olayı, Osmanlı I ınparatorluğu'nun tasfiye edilmesi ve Sevr Antlaşması'nın T‚rkleri bir daha geri d•nmemek ‚zere Avrupa'dan uzaklaştırmasıydı. Ankara'da kurulan zayıf bir y•netimin bu karara silahla karşı ‡ıkmasını, başlangı‡ta pek ciddiye almamış ama ardarda iki yenilgiye uğrayınca l>aniklemişlerdi. Yeni h‚k‚metin de antlaşmanın zorla uygulanmasından yana olduğunu •ğrenmek hepsinin i‡ini rahatlattı. Yeni Başbakanı, muhalefet lideri Stratos izledi. Londra Konferansı sırasında, İstanbul ve Ankara temsilcilerinin ortak hareket et-t ikleri s•ylentisi yayılmıştı. Stratos ger‡eği yansıtmayan bu s•ylentiye dayanarak parlamentoyu coşturdu: "Londra Konferansı sırasında, İstanbul'daki meşru h‚k‚met ile Ankara'daki asi h‚k‚metin bize karşı birleştiği anlaşılıyor, •yleyse Yunan h‚k‚meti de serbesttir. Ordumuz yalnız Ankara'ya değil, artık İstanbul'a da y‚r‚yebilir." B‚t‚n milletvekilleri ayağa fırladılar. Parlamento ‡ığlıklarla sarsılıyordu: "İstanbul'a!.. İstanbul'a!.. İstanbul'a!.."26 H†K†METİ KURAN Gunaris, o gece General Metaksas'la bir kere daha buluştu. Toplantıya
  • 26. bu sefer, Maliye Bakanı Protopapada-kis'den başka, eski diplomat, yeni Savaş Bakanı Teotokis de katılmaktaydı. Gunaris, Metaksas'a bu defa Genelkurmay Başkanlığı'nı teklif etti. Metaksas bunu da reddetti. Teotokis kızdı: "Politikamızı ancak savaş yoluyla ger‡ekleştirebileceğimizi neden kabul etmiyorsunuz?" Metaksas sabırla a‡ıkladı: "T‚rkler bizim istilacı olduğumuzu biliyorlar. €nce ‡eteler ‡ıktı karşımıza. Şimdi ordu ile d•v‚ş‚yoruz. Yarın b‚t‚n T‚rklerle karşı karşıya kalacağız. ‹‚nk‚ yalnız dini değil, milli duygulan olduğunu da g•sterdiler. B‚t‚n T‚rklerle hi‡bir zaman başa ‡ıkamayız." Gunaris, "Ne yapabilirim." diye sızlandı, "..bu savaş bize Venize-los'tan miras kaldı." "Devam ettirmek zorunda mısınız?" "Evet! ‹‚nk‚ Venizelos'tan daha azına razı olursak, halk bizi alaşağı eder! Ayrıca Londra'da İngiliz Başbakanına da zafer s•z‚ verdik. S•z‚ne g‚venilir bir millet olduğumuzu kanıtlamak zorundayız." 26a Metaksas ayağa kalktı: "İngiliz Başbakanının g‚venini sağlamak i‡in mahvolmak zorunda mıyız?" ˆileden ‡ıkan Gunaris bağırmağa başladı: "Mahvolmamak i‡in bir tek ‡aremiz var, anlamıyor musunuz, o da kazanmak!" Gergin bir sessizlik ‡•kt‚ odaya. Metaksas Gunaris'e acımıştı, "Bir hal ‡aresi var" dedi isteksizce. Hepsinin g•zleri ‚mitle inat‡ı generale ‡evrildi. "T‚rkleri savaşarak yenemeyiz ama belki bir oldubitti ile manen ‡•kerterek sonu‡ alabiliriz." "Nasıl?" "Trakya'daki birliklerimizle İstanbul'u işgal ederek. Bu manevi darbe sonunda, ya T‚rkler Sevr Antlaşması'na razı olurlar ya da İstanbul'u elimizde tutar, İzmir'le ilgimizi keseriz. Yunan halkı bu ‡•z‚m‚ b‚y‚k bir heyecanla kabul edecektir."27 Gunaris, "Londra'da bu konu da g•r‚ş‚lm‚şt‚.." diye homurdandı, "..teklif ettik ama galip devletler, İstanbul'u işgal etmemize izin vermediler, •zellikle İngiltere Boğazları elinde tutmak istiyor."28 Teotokis s•ze karıştı: "T‚rkler de, İngilizleri kabullenmiş g•r‚n‚yorlar." Metaksas, "İstanbul h‚k‚metine bakıp da aldanmayın.." dedi, "..T‚rk milliyet‡ileri İngiliz y•netimini kabullenmezler." İSTANBUL H†K†METİNİN Harbiye Nazırı Ziya Paşa 29 her zamanki yumuşaklığı ile, "Beyler.." dedi, "..İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hi‡ şakası yok. Daha ge‡en g‚n, bir bahane icat ederek İzmit'i tekrar işgal ediverdiler." 30 Sarı atlas d•şeli b‚y‚k oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. H‚rriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birka‡ gerici subay dışında hepsi, Anadolu'ya ge‡meye ‡oktan hazır, Ankara'nın İstanbul'da kalmalarım gerekli g•rd‚ğ‚ namuslu askerlerdi. Kapı a‡ıldı, kapının boşluğu i‡inde yaver g•r‚nd‚: "Emrettiğiniz y‚zbaşı geldi efendim." "݇eri al." Nazır subaylara bilgi verdi: "Az •nce s•z‚n‚ ettiğim talihsiz olayın faili." Y‚zbaşı bekletmeden i‡eri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek nazırın masası •n‚nde durdu, selam verdi: "Y‚zbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz." Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bı‡kın havalı bir subaydı. Nazır •n‚ndeki bir yazıya bakarak, yumuşak bir sesle, "Oğlum." dedi, "..d‚n akşam Beyoğlu'nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Mil-ler'i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?"31 "Evet efendim, doğru."
  • 27. Nazır, d‚r‚st subaya babacanca yol g•sterdi: "Herhalde g•rmediğin i‡in selamlamadın, değil mi ‡ocuğum?" "Hayır efendim, g•rd‚m." Nazırın canı sıkıldı: "Niye selamlamadın •yleyse? Selamlamanız i‡in emir verilmişti." "R‚tbesi benden k‚‡‚k olduğu i‡in selamlamadım Paşam. Askerlik t•resince, •nce onun beni selamlaması gerekmez miydi?" Ziya Paşa derin bir kederle ellerini a‡tı: "Askerlik t•resi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele ‡ıkarılacak zaman değil. Hemen şu m‚zevir teğmeni bul da •z‚r dile. Olayı kapatalım." Başıyla ‡ıkması i‡in izin verdi. Ama y‚zbaşı yerinden kıpırdamadı: "Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum." Nazır bıkkınlıkla, "S•yle bakalım" dedi. "Balkan Savaşı'nda teğmendim, ˆanakkale'de ‚steğmen, Suriye cephesinde y‚zbaşı oldum. Ben bu r‚tbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her r‚tbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, •z‚r dileyemem." Harbiye Nazırı bozuldu: "Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum." Y‚zbaşı s‚k•netle, "Anladım efendim" dedi, apoletlerini bir hamlede s•k‚p nazırın masasına bıraktı: "Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!"32 Selam vermeden d•n‚p kapıya y‚r‚d‚. Oturan subayların, İstanbul'u tutan birka‡ı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin r‚tbesi y‚zbaşıdan daha b‚y‚kt‚. G•zleri dolarak, y‚zbaşıya selam durdular. Y†ZBAŞI FARUK Harbiye Nezareti'nden ‡ıkarken, İngiliz ajanı Rahip Frevv'un adamı, İngiliz Muhipleri Derneği'nin kurucusu Sait Molla da, beyaz c‚ppesinin eteklerini savurarak Ali Kemal'in gazetedeki odasına giriyordu. Elindeki bir tomar gazeteyi, masanın ‚st‚ne attı. Y‚z‚ kıpkırmızıydı: "Bu ne iştir beyefendi? B‚t‚n İstanbul gazeteleri Ankara paşalarının fotoğraflarıyla dolu!33 İşgal sans‚r‚ neden g•z yumuyor bu 58 Şu ˆılgın T‚rkler / Yunan B‚y‚k Taarruzu lı.ile, anlamıyorum. B•yle giderse bu haydutlar, yakında İstanbul'a da gelirler." Kendini bir koltuğa bırakarak, "Ah Ali Kemal Bey ah.." diye inledi, "..h‚k‚mette iken İngilizlerle sağlam bir anlaşma yapacaktınız. Şimdi bizi onlar idare ediyor olacaktı." Ali Kemal kızdı: "Rica ederim Molla Bey, haksızlık etmeyin! Biliyorsunuz, Damat I'aşa da, ben de bunun i‡in yırtındık 34 ama Ankara elinde silah or-ı aya fırlayınca, işler karıştı. Safdil İngilizler bunları bir kuvvet sandı, ı eredd‚de d‚şt‚. Hi‡ ‚z‚lmeyin, bu ‡ılgınların iki atımlık barutları vardı, ikisini de kullandılar, bitti." Molla "İnşallah" diye dua etti. "..Yakında pes ederler. İş siyasete d•k‚l‚r. O zaman sorun, İstanbul'da halledilecek demektir. ‹‚nk‚ h‚k‚mdarı ile h‚k‚meti ile meşru devlet burada, İstanbul'da. Korkmaya gerek yok."35 HORCH marka siyah, b‚y‚k bir otomobil, k•pr‚y‚ ge‡erek Ka-ı ak•y'e saptı. Ali Kemal'in g‚vendiği meşru devletin Sadrazamı Tev-lik Paşa, Londra'dan d•nm‚ş, konferans hakkında Padişah'a bilgi sunmak i‡in saraya gidiyordu. Birdenbire bir İngiliz trafik askeri, d‚d‚k ‡alarak •nlerine atıldı. Şof•r arabayı zorlukla durdurdu. Sarsılan Tevfik Paşa sızlandı: "Ne oluyor?" Şof•r‚n yanında oturan parlak kordonlu yaver, "Şimdi anlarım efendim" dedi, arabadan fırladı.
  • 28. İngiliz askeri •fke i‡indeydi. Yaver sert bir şekilde, hemen yolu a‡masını istedi. İngiliz, bir T‚rk subayının kendisiyle b•yle yukardan konuşmasına şaşmıştı, o y‚zden duraksadı. Askerin kabalığından pişman olduğunu sanan yaver, arabada Sadrazam'ın bulunduğunu a‡ıkladı, yolu a‡masını istedi. İngiliz kendini toparlamıştı, bir şey s•ylemeden d‚d‚ğ‚ne asıldı. İhtiyar Tevfik Paşa "Ne istiyor bu adam." diye yakındı arabada, "..ge‡ kalıyoruz." D‚d‚k sesine koşan bir devriye kolu arabayı sarıyordu. Yaver alt‚st olmuş bir suratla arabaya d•nd‚. "ˆabuk gidelim" emrini veren Sadrazam'a, "İmkŠnsız efendim.." dedi, "..bizi tutukladı." K‚tahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık 59 Tevfik Paşa'nın y‚z‚ soldu: "Kim olduğumu s•ylemediniz mi?" "S•yledim efendim ama bir faydası olmadı. Karakola g•t‚r‚yor." "Neden?" "Arabanın plakası olmadığı i‡in." İngiliz trafik askeri, motosikleti ‚e arabanın •n‚ne ge‡mişti. R‚zgŠr g•zl‚ğ‚n‚ g•zlerine indirdi. Motosiklet g‚mb‚rdeyerek hareket etti. Sadrazam Tevfik Paşa'nın makam arabası, motosikleti takip etti.36 ˆevre meraklılarla dolmuştu. G•zleri hayretten b‚y‚m‚ş bir T‚rk yanındakilere, "Şu hale bakın yahu." diye fısıldadı, "..bir İngiliz askeri, koca Osmanlı Sadrazamını tutukladı, g•t‚r‚yor, o da kuzu kuzu gidiyor. Œlm‚ş bu devlet." Yere t‚k‚rd‚. O G†NK† g•r‚şmeler ‡ok sakin ge‡mişti. Oturum kapanırken, Bekir Sami kurulunun İtalyanlarla imzaladığı s•zleşmenin i‡eriği kulaktan kulağa yayıldı. S•ylenenlere inanmayan biri Dışişleri Bakan-lığı'na telefon etti, afallamış bir halde telefonu kapadı. Haber doğruydu. İtalyanlara da G‚neybatı Anadolu'da ekonomik •ncelikler tanınmış, ilk barış konferansında T‚rk haklarını korumaları i‡in Ereğli madenlerini işletme hakkı verilmişti.37 Salondan koridora ‡ıkan milletvekilleri, s•ylentinin doğru olduğunu •ğrenince şaşkına d•nd‚ler. Bekir Sami Bey'i aşağılıyorlardı, ge‡ gelen bir milletvekili, "Yapmayın beyler, bu kadar katılık iyi değil!" dedi. Der demez de Zamir Bey, yakasına yapıştı: "Bu imtiyazlara razı olacak idiysek, niye silaha sarıldık? Ni‡in d‚nyaya isyan ettik?" Milletvekili, yakasını zorlukla kurtardı: "Her s•zleşmeyi reddederek, galip devletleri yine karşımıza mı alacağız?" "Zaten karşımızdalar!" "Değiller! Anadolu Ajansı'na uğradım. İngiltere, Fransa ve İtalya, T‚rk-Yunan savaşında tarafsız kalacaklarını a‡ıklamışlar."38 "Neeeeee?" 60 Şu ‹ılgın T‚rkler / Yunan B‚y‚k Taarruzu Bir‡oğu haberi sevin‡le karşıladı. Bazıları kuşkuluydu. Eskişehi Milletvekili Veli Bayraktar, "Hemen sevinmeyelim.." dedi, "..belki bu da bir İngiliz oyunudur." Ciddi bir devletin bu kadar oynak olabileceğini d‚ş‚nemeyen-ler itiraz ettiler: "Sen de amma ş‚phecisin haaa!" Oysa Veli Bey haklıydı. Bunun oyun olduğunu kısa bir s‚re sonra hepsi anlayacaktı. AT•NA'daki İngiliz El‡isi Lord Granville, yeni Dışişleri Bakanı Baltacis'i ziyarete gelmişti. Bakan İngiliz el‡isini sapsarı bir y‚zle karşıladı. Klasik nezaket s•zlerinden sonra, "T‚rk- Yunan savaşında tarafsız kalacağınızı •ğrenmek bizim i‡in ‡ok acı bir s‚rpriz oldu.." diye yakındı, "..oysa bu savaş sizin de savaşınızdır. Anadolu'ya sizin onay ve desteğinizle ‡ıktık. Sizin teşvikinizle ilerledik. Sizin d‚ş‚ncelerinizi temsil ediyoruz. H‚k‚metim bu olumsuz gelişmenin sebebini anlamakta zorluk ‡ekiyor, Lord Hazretleri."
  • 29. El‡i sevgiyle, "Sayın Bakan." dedi, "..ben de bu konuda bilgi vermek i‡in gelmiştim. İtalyanlar İzmir daha •nce kendilerine vaat edilmişken size verilmesini hi‡bir zaman affetmediler." Bakanın alnı kırıştı: "Evet, bunu ‡ok iyi biliyoruz." "Fransa ise Kral'ın geri d•nmesinden dolayı Yunan halkına ve h‚k‚metine kırgın. Tarafsızlık kararı, •zellikle bu iki h‚k‚meti yatıştırmak i‡in verilmiştir." "İngiltere'den farklı bir muamele g•rmenin hakkımız olduğunu sanıyorduk." Lord Granville •ne eğildi, "Takdir edersiniz ki." dedi, "..galip devletler arasında ‡ıkacak bir anlaşmazlık, kurmak istediğimiz ebedi barışı tehlikeye d‚ş‚rebilir. Bu karar bir‡ok anlaşmazlığı engelledi. Ayrıca bizim de İngiliz ve M‚sl‚man kamuoyu ile başımız dertte. Onları da dikkate almak gerekti. Ama h‚k‚metimin, Yunanistan'a duyduğu dostluk duygularında hi‡bir değişiklik olmamıştır." Baltacis kuşkuyla sordu: "Buna nasıl inanabilirim?" K„tahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık 61 "Silah satışı yasak ama diğer her t‚rl‚ savaş ara‡ ve gereci satılması serbest bırakılacak. Bundan yararlanabilirsiniz."39 "Oo! Bu yeni bir haber!" "M‚tareke ilan edildiği sırada, biliyorsunuz bir‡ok T‚rk birliği Anadolu dışındaydı. Deniz yoluyla İstanbul'a d•nen bu birliklerin subaylarının Anadolu'ya ge‡melerini başından beri engellemeye ‡alışıyoruz. Şimdi kontrol daha da şiddetlendirilecek.40 Donanmanız İstanbul'u ‚s olarak kullanmayı s‚rd‚rebilecek. Ayrıca İzmit de Yunan ordusuna devredilecek."41 İzmit İstanbul'un kapısıydı! Bakan yaşından umulmaz bir ‡eviklikle ayağa fırladı: "Aah, İngiltere'nin bizi terk etmeyeceğini biliyorduk." G•zleri sevin‡le parlıyordu. İngilizlerin, bir s‚re sonra Yunanistan'a silah ve m‚himmat satışını da serbest bırakacağını bilse, sevinci g•ğe ‡ıkardı. YILDIZ SARAYI'nın K‚‡‚k Mabeyn dairesindeki geniş‡e odada, Vahidettin g•zlerini kapatmış, Tevfik Paşayı dinliyordu. Tevfik Paşa saraya ancak hava karardıktan sonra gelebilmişti. "..Karakoldaki İngiliz subayı, ‚stleriyle konuşmadan bizi serbest bırakmadı. Bu y‚zden geciktim efendimiz, affınızı dilerim." Vahidettin bir s‚re sessiz kaldı, neden sonra g•zlerini araladı, durgun bir sesle, "Bu tatsız olayı, diplomatik bir kaza olarak değerlendirelim" dedi. "Hakk-ı Šliniz var. Londra'da bendenize ‡ok nazik davranmışlardı zaten. Bug‚nk‚ olay, ancak bir kaza olabilir." Tevfik Paşa konferansa ara verildikten sonra Lloyd George ve Lord Curzon'la yaptığı g•r‚şmeleri aktardı ve tutanakları sehpanın ‚zerine bırakarak s•z‚n‚ bitirdi: "Her ikisine de ısrarla, isteğimizin tamamen İngiltere'ye bağlanmak olduğunu belirttim."42 Vahidettin canlandı, "Elbette.." dedi, "bizi ancak İngiltere'nin l‚tf‚ kurtarabilir."43 "Ermenilere de toprak vermeye razı olduğumuzu hatırlattığım halde, yazık ki olumlu bir sonu‡ almam m‚mk‚n olmadı.44 İstediğimiz gibi bir anlaşma yapmaya yanaşmıyorlar." 62 Şu ˆılgın T‚rkler / Yunan B‚y‚k Taarruzu Vahidettin hır‡ınlaştı: "Daha ne istiyorlar?" "Sevr Antlaşması'nı Ankara'ya da kabul ettirmemizi." Padişah, "Bu m‚mk‚n değil ki.." dedi kırık bir sesle, "..Ankara l>ize bu antlaşma y‚z‚nden isyan halinde." Sadrazam, "Efendimiz" dedi, "..bendeniz Bekir Sami Bey'den limitliyim."