SlideShare a Scribd company logo
1 of 46
İman î  Tefekkür
Yıllar önceydi...
Fakültedeyiz, genciz, heyecanlıyız…
Her gün ülkeyi yeniden kuruyoruz. ‘Ülke nasıl kurtulur?’,  ‘Gerçek ve sonsuz saadet nasıl elde edilir?’in bin bir çeşit formüllerini konuşuyorduk.  İşte böyle sohbetlerden birini yapıyorduk…
Bahar mevsimi… Okulun bahçesindeyiz. Her taraf yemyeşil…
Ben îmânın inkişâfından, fertlerin eğitilip kalitelileştirilmesinden, tedricî bir yenilenmeyle hedefe varılmasından bahsediyorum.
Muhâtabımız ise çok heyecanlı ve sabırsız. “Allah’ım, sabır ver, ama hemen şimdi ver” diyen adam misâli, her şey bir anda olsun bitsin istiyor.
Sözünün bir yerinde biraz alaycı ifâdeyle, “Siz zaten hep böylesiniz. ‘Aaaa.. Ağaca bak!’, ‘Aman Allah’ım! Şu kuş ne biçim yaratılmış!’ diye insanları oyalıyorsunuz.” demesin mi?
Dayanamadım… Bakara Sûresinin 26. âyetini hatırlattım.
Kurân âyetleri indikçe itiraz eden müşrikler, Allah’ın sinekten, arıdan, karıncadan, örümcekten bahsetmesi üzerine; ‘Allah böyle küçük şeylerden bahsetmeye tenezzül eder mi?’ diyorlardı.
Âyette ise buna cevap veriliyordu; “Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez…
Îmân edenler onun Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler. İnkâr edenler ise, ‘Allah bu misalle ne demek istedi?’ derler” deniyordu.
Yani onlar; “yüksek şeylerle ilgilenenin himmeti yüksektir, alçak işlerde meşgul olanın himmeti alçaktır.” diye düşünmüşler.
Kıymet ve büyüklüğün, değeri nispetinde olduğunu zannederler. Hatta küçük veya alçak bir şeyi, yüksek ve büyük şahıslara layık görmezler.
Onlara göre sanki büyük insanlar, kıymeti olmayan şeylere tenezzül etmez ve zayıf, küçük bir şey, o büyük değeri ve büyüklüğü kaldıramaz.
İşte bunlar, Cenab-ı Allah’ı da insanlara kıyas ederek diyorlar ki: "Allah, yüceliğiyle, insanların konuştukları gibi nasıl insanlar ile konuşmaya tenezzül eder? Ve bu küçücük ve pis şeylerden nasıl bahseder? Yüceliğine yakışır mı?"
Acaba onlar, Allah'ın iradesi, ilmi, kudreti gibi diğer sıfatlarının da sonsuz ve her şeyi kapsadığını bilmezler mi?
Ve yine bilmezler mi ki, Cenab-ı Hakkın yüceliğine ölçü, ancak bütün eserleridir; yalnız bir eseri ölçü olamaz.
Bundan dolayı, gayet büyük olan bu alemi, büyük bir sanatla ve büyük bir özenle yarattığı gibi, maddenin yapıtaşı diye tabir edilen zerre de O’nun kudret tezgahından çıkan bir sanat eseridir.
Çünkü o büyük kudretin nazarında, zerrelerle, yıldızlar birdirler.
İlahi kudrette zerre ile güneş arasında fark yoktur.
Halkeden Halık (Yaratan Yaratıcı), mahlukunu bilmez mi? Öyleyse mahlukundan niçin bahsetmesin, niçin mahlukuyla konuşmasın?
Ayrıca Bazı şeylerde veya işlerde görünen hakaret, çirkinlik, eşyanın mülk tarafına aittir. Yani dış yüzüne bakar veya bizim bakışımızla öyle görünür.
Fakat melekut ciheti, yani içyüzü ise şeffaf ve yüksektir. Hiç bir şey kudretin ilgisinden hariç değildir.
Bununla birlikte, bir zerre üstünde zerrelerle yazılan bir Kur'an, uzayda yıldızlarla yazılacak Kur'an'dan güzellik yönünden aşağı değildir.
Ve yine bir sivrisineğin yaratılışı, san'atça filin yaratılışından aşağı değildir.
Kel â m sıfatı da aynen kudret sıfatı gibidir. Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir filozofla konuşmaktan aşağı değildir.
Bunları arkadaşıma anlattıktan sonra: “Senin îmânını tenzih ederim, ama îmânî tefekkürü küçümsemen bana bu âyeti ve bu manaları hatırlattı.” dedim.   Bir müddet daha konuştuk, ayrıldık…
Îmânî tefekküre küçümseyici tavırlarla yaklaşan veya önemsemeyen dindarlarla başka zamanlarda da karşılaştık.
Oysa kâinat kitabını tefsir eden Kur’ân, tevhid ve tefekküre o kadar ehemmiyet veriyor ki... Bunun için derin araştırmalar yapmaya da gerek yok. Kur’ânın meâlini okuyan herkes bunu görebilir.
İsterseniz Kur’ân’daki sûre isimlerine bir göz atalım: Bakara, Ra’d, Nahl, Neml, Ankebut, Necm, Kamer, Hadîd, Burc, Şems, Leyl, Tîn...
İlk bakışta gözümüze çarpan bu isimler, “inek, gök gürültüsü, arı, karınca, örümcek, yıldız, ay, demir, burç, güneş, gece, incir” mânâlarını taşıyor.
Her birinde derin hikmetler, geniş tefekkürî dersler anlatılıyor.
Rabbülâlemîn yarattığı mahlûkata o kadar ehemmiyet veriyor ki; meselâ “And olsun incire” diyor.
Elbette incirin maddî değerine, mânâ-yı ismî olan kendisine bakan cihetine değil, onda tecellî eden isim ve sıfatlara yemin ediyor.
İncir o kadar büyük hikmetleri ve tefekkür derslerini taşıyor ki, onun Yaratıcısını anlatan mânâ-yı harfî yönü, üzerine yemin edilecek kadar büyük bir kıymet ve mübârekiyet kazanıyor.
Zaman zaman küçük şeyler için, “incir çekirdeğini bile doldurmayan şeyler” deriz. Tabiî ki, bu bakış, hacmi itibâriyledir. Oysa o çekirdek, Allah’a ettiği bin bir şehâdetle o kadar büyüktür ki, onu doldurmak mümkün olmaz.
Gâşiye Sûresi de bu bakımdan çok önemlidir. Burada meâlen:
“ Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmış? Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş? Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmiş? Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl yayılmış?” denerek insanlar düşünmeye sevk edilir.
Osmanlının son zamanlarında bir paşa, fizik ve kimyaya merak salmış ve bir laboratuar kurmuş…
Bir gün hizmetçisi burayı temizlerken şaşırmış. Cam çubuklar, kavanozlar, fanuslar, garip maddelerle dolu…
- “Paşam” demiş, “Nedir bunlar?”  - “Sen bilir misin?” demiş Paşa; “Ateş nasıl yanar, su nasıl akar?”    Hizmetçi cevap vermiş:  - ”Bunu bilmeyecek ne var Paşam. Su ahar, ateş yahar.”
Donup kalan Paşa, böyle bir mantığa bir şey anlatamayacağını düşünmüş ve üstelememiş…
İşte etrafımızı çepeçevre kuşatan hikmet delillerine böylesine bir bilgiçlik edâsıyla yaklaşmak, aslında hiçbir şey bilmediğimizi gösterir.
Asıl hüner, alışkanlık ve âdiyat perdesini yırtıp, her gün gördüğümüz varlıkların ve olayların,  ilah î  Kudretin birer mucizesi  olduğunu bilmektir…
Sunum: Ahmet YORDAM www.yolyordam.com

More Related Content

Viewers also liked (20)

Günün Sözü!
Günün Sözü!Günün Sözü!
Günün Sözü!
 
Doktor
DoktorDoktor
Doktor
 
Itfaiyeci
ItfaiyeciItfaiyeci
Itfaiyeci
 
Doğrular yanlışları Götürür
Doğrular yanlışları GötürürDoğrular yanlışları Götürür
Doğrular yanlışları Götürür
 
'Allah Varsa Beni Cezalandırsın!'
'Allah Varsa Beni Cezalandırsın!''Allah Varsa Beni Cezalandırsın!'
'Allah Varsa Beni Cezalandırsın!'
 
Ben insanım!-2
Ben insanım!-2Ben insanım!-2
Ben insanım!-2
 
Toprak
ToprakToprak
Toprak
 
Colors
ColorsColors
Colors
 
Match the pictures with corresponding words
Match the pictures with corresponding wordsMatch the pictures with corresponding words
Match the pictures with corresponding words
 
Worksheet daily routine
Worksheet daily routineWorksheet daily routine
Worksheet daily routine
 
Colours olivia
Colours oliviaColours olivia
Colours olivia
 
tehsil
tehsiltehsil
tehsil
 
Fəal təlimin təşkilindəki problemlər
Fəal təlimin təşkilindəki problemlərFəal təlimin təşkilindəki problemlər
Fəal təlimin təşkilindəki problemlər
 
Estetik terbiye
Estetik terbiyeEstetik terbiye
Estetik terbiye
 
Qrupla iş
Qrupla işQrupla iş
Qrupla iş
 
Psikoloji Bölümü
Psikoloji BölümüPsikoloji Bölümü
Psikoloji Bölümü
 
Prinsipler
PrinsiplerPrinsipler
Prinsipler
 
Biraz tefekkür
Biraz tefekkürBiraz tefekkür
Biraz tefekkür
 
GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
 
Pedaqzerf
PedaqzerfPedaqzerf
Pedaqzerf
 

More from yolyordam yolyordam (20)

SINIF YÖNETİMİ
SINIF YÖNETİMİSINIF YÖNETİMİ
SINIF YÖNETİMİ
 
Toprak
ToprakToprak
Toprak
 
Cennete cicek Gonder
Cennete cicek GonderCennete cicek Gonder
Cennete cicek Gonder
 
Resimogrt
ResimogrtResimogrt
Resimogrt
 
Cennetlik Hayvanlar
Cennetlik HayvanlarCennetlik Hayvanlar
Cennetlik Hayvanlar
 
Şimdi Hasbihal Zamanı
Şimdi Hasbihal ZamanıŞimdi Hasbihal Zamanı
Şimdi Hasbihal Zamanı
 
Sabır ve Şükür
Sabır ve ŞükürSabır ve Şükür
Sabır ve Şükür
 
Sevgili Paylaşılmaz
Sevgili PaylaşılmazSevgili Paylaşılmaz
Sevgili Paylaşılmaz
 
Hepsi Boş Geçti!
Hepsi Boş Geçti!Hepsi Boş Geçti!
Hepsi Boş Geçti!
 
Sevmediğiniz Şey
Sevmediğiniz ŞeySevmediğiniz Şey
Sevmediğiniz Şey
 
Kolomb'un Yumurtası
Kolomb'un YumurtasıKolomb'un Yumurtası
Kolomb'un Yumurtası
 
Seneler Geçerken
Seneler GeçerkenSeneler Geçerken
Seneler Geçerken
 
Seslerin En Çirkini!
Seslerin En Çirkini!Seslerin En Çirkini!
Seslerin En Çirkini!
 
En Buyuk Kongre: Hac
En Buyuk Kongre: HacEn Buyuk Kongre: Hac
En Buyuk Kongre: Hac
 
Beklenmeyen Zil
Beklenmeyen ZilBeklenmeyen Zil
Beklenmeyen Zil
 
Kitapsız Okuma!
Kitapsız Okuma!Kitapsız Okuma!
Kitapsız Okuma!
 
Kutsal Çile
Kutsal ÇileKutsal Çile
Kutsal Çile
 
Kim Çok Zevk Alır?
Kim Çok Zevk Alır?Kim Çok Zevk Alır?
Kim Çok Zevk Alır?
 
Herkes Bir Kurban Kessin!
Herkes Bir Kurban Kessin!Herkes Bir Kurban Kessin!
Herkes Bir Kurban Kessin!
 
Hangi Meslek? Hangi Yol?
Hangi Meslek? Hangi Yol?Hangi Meslek? Hangi Yol?
Hangi Meslek? Hangi Yol?
 

İmani Tefekkür

  • 1. İman î Tefekkür
  • 4. Her gün ülkeyi yeniden kuruyoruz. ‘Ülke nasıl kurtulur?’, ‘Gerçek ve sonsuz saadet nasıl elde edilir?’in bin bir çeşit formüllerini konuşuyorduk. İşte böyle sohbetlerden birini yapıyorduk…
  • 5. Bahar mevsimi… Okulun bahçesindeyiz. Her taraf yemyeşil…
  • 6. Ben îmânın inkişâfından, fertlerin eğitilip kalitelileştirilmesinden, tedricî bir yenilenmeyle hedefe varılmasından bahsediyorum.
  • 7. Muhâtabımız ise çok heyecanlı ve sabırsız. “Allah’ım, sabır ver, ama hemen şimdi ver” diyen adam misâli, her şey bir anda olsun bitsin istiyor.
  • 8. Sözünün bir yerinde biraz alaycı ifâdeyle, “Siz zaten hep böylesiniz. ‘Aaaa.. Ağaca bak!’, ‘Aman Allah’ım! Şu kuş ne biçim yaratılmış!’ diye insanları oyalıyorsunuz.” demesin mi?
  • 9. Dayanamadım… Bakara Sûresinin 26. âyetini hatırlattım.
  • 10. Kurân âyetleri indikçe itiraz eden müşrikler, Allah’ın sinekten, arıdan, karıncadan, örümcekten bahsetmesi üzerine; ‘Allah böyle küçük şeylerden bahsetmeye tenezzül eder mi?’ diyorlardı.
  • 11. Âyette ise buna cevap veriliyordu; “Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez…
  • 12. Îmân edenler onun Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler. İnkâr edenler ise, ‘Allah bu misalle ne demek istedi?’ derler” deniyordu.
  • 13. Yani onlar; “yüksek şeylerle ilgilenenin himmeti yüksektir, alçak işlerde meşgul olanın himmeti alçaktır.” diye düşünmüşler.
  • 14. Kıymet ve büyüklüğün, değeri nispetinde olduğunu zannederler. Hatta küçük veya alçak bir şeyi, yüksek ve büyük şahıslara layık görmezler.
  • 15. Onlara göre sanki büyük insanlar, kıymeti olmayan şeylere tenezzül etmez ve zayıf, küçük bir şey, o büyük değeri ve büyüklüğü kaldıramaz.
  • 16. İşte bunlar, Cenab-ı Allah’ı da insanlara kıyas ederek diyorlar ki: "Allah, yüceliğiyle, insanların konuştukları gibi nasıl insanlar ile konuşmaya tenezzül eder? Ve bu küçücük ve pis şeylerden nasıl bahseder? Yüceliğine yakışır mı?"
  • 17. Acaba onlar, Allah'ın iradesi, ilmi, kudreti gibi diğer sıfatlarının da sonsuz ve her şeyi kapsadığını bilmezler mi?
  • 18. Ve yine bilmezler mi ki, Cenab-ı Hakkın yüceliğine ölçü, ancak bütün eserleridir; yalnız bir eseri ölçü olamaz.
  • 19. Bundan dolayı, gayet büyük olan bu alemi, büyük bir sanatla ve büyük bir özenle yarattığı gibi, maddenin yapıtaşı diye tabir edilen zerre de O’nun kudret tezgahından çıkan bir sanat eseridir.
  • 20. Çünkü o büyük kudretin nazarında, zerrelerle, yıldızlar birdirler.
  • 21. İlahi kudrette zerre ile güneş arasında fark yoktur.
  • 22. Halkeden Halık (Yaratan Yaratıcı), mahlukunu bilmez mi? Öyleyse mahlukundan niçin bahsetmesin, niçin mahlukuyla konuşmasın?
  • 23. Ayrıca Bazı şeylerde veya işlerde görünen hakaret, çirkinlik, eşyanın mülk tarafına aittir. Yani dış yüzüne bakar veya bizim bakışımızla öyle görünür.
  • 24. Fakat melekut ciheti, yani içyüzü ise şeffaf ve yüksektir. Hiç bir şey kudretin ilgisinden hariç değildir.
  • 25. Bununla birlikte, bir zerre üstünde zerrelerle yazılan bir Kur'an, uzayda yıldızlarla yazılacak Kur'an'dan güzellik yönünden aşağı değildir.
  • 26. Ve yine bir sivrisineğin yaratılışı, san'atça filin yaratılışından aşağı değildir.
  • 27. Kel â m sıfatı da aynen kudret sıfatı gibidir. Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir filozofla konuşmaktan aşağı değildir.
  • 28. Bunları arkadaşıma anlattıktan sonra: “Senin îmânını tenzih ederim, ama îmânî tefekkürü küçümsemen bana bu âyeti ve bu manaları hatırlattı.” dedim. Bir müddet daha konuştuk, ayrıldık…
  • 29. Îmânî tefekküre küçümseyici tavırlarla yaklaşan veya önemsemeyen dindarlarla başka zamanlarda da karşılaştık.
  • 30. Oysa kâinat kitabını tefsir eden Kur’ân, tevhid ve tefekküre o kadar ehemmiyet veriyor ki... Bunun için derin araştırmalar yapmaya da gerek yok. Kur’ânın meâlini okuyan herkes bunu görebilir.
  • 31. İsterseniz Kur’ân’daki sûre isimlerine bir göz atalım: Bakara, Ra’d, Nahl, Neml, Ankebut, Necm, Kamer, Hadîd, Burc, Şems, Leyl, Tîn...
  • 32. İlk bakışta gözümüze çarpan bu isimler, “inek, gök gürültüsü, arı, karınca, örümcek, yıldız, ay, demir, burç, güneş, gece, incir” mânâlarını taşıyor.
  • 33. Her birinde derin hikmetler, geniş tefekkürî dersler anlatılıyor.
  • 34. Rabbülâlemîn yarattığı mahlûkata o kadar ehemmiyet veriyor ki; meselâ “And olsun incire” diyor.
  • 35. Elbette incirin maddî değerine, mânâ-yı ismî olan kendisine bakan cihetine değil, onda tecellî eden isim ve sıfatlara yemin ediyor.
  • 36. İncir o kadar büyük hikmetleri ve tefekkür derslerini taşıyor ki, onun Yaratıcısını anlatan mânâ-yı harfî yönü, üzerine yemin edilecek kadar büyük bir kıymet ve mübârekiyet kazanıyor.
  • 37. Zaman zaman küçük şeyler için, “incir çekirdeğini bile doldurmayan şeyler” deriz. Tabiî ki, bu bakış, hacmi itibâriyledir. Oysa o çekirdek, Allah’a ettiği bin bir şehâdetle o kadar büyüktür ki, onu doldurmak mümkün olmaz.
  • 38. Gâşiye Sûresi de bu bakımdan çok önemlidir. Burada meâlen:
  • 39. “ Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmış? Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş? Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmiş? Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl yayılmış?” denerek insanlar düşünmeye sevk edilir.
  • 40. Osmanlının son zamanlarında bir paşa, fizik ve kimyaya merak salmış ve bir laboratuar kurmuş…
  • 41. Bir gün hizmetçisi burayı temizlerken şaşırmış. Cam çubuklar, kavanozlar, fanuslar, garip maddelerle dolu…
  • 42. - “Paşam” demiş, “Nedir bunlar?” - “Sen bilir misin?” demiş Paşa; “Ateş nasıl yanar, su nasıl akar?” Hizmetçi cevap vermiş: - ”Bunu bilmeyecek ne var Paşam. Su ahar, ateş yahar.”
  • 43. Donup kalan Paşa, böyle bir mantığa bir şey anlatamayacağını düşünmüş ve üstelememiş…
  • 44. İşte etrafımızı çepeçevre kuşatan hikmet delillerine böylesine bir bilgiçlik edâsıyla yaklaşmak, aslında hiçbir şey bilmediğimizi gösterir.
  • 45. Asıl hüner, alışkanlık ve âdiyat perdesini yırtıp, her gün gördüğümüz varlıkların ve olayların, ilah î Kudretin birer mucizesi olduğunu bilmektir…
  • 46. Sunum: Ahmet YORDAM www.yolyordam.com